Allah (z.c.hz.) ümmetimi ebeden dalalette cem etmez. Büyük karaltıda olun. Allah'ın kudret eli cemaat üzerindedir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 484 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
Ya Ali, senin hakkında Allah'dan beş şey istedim. Birini kabul etmedi, dördünü verdi: Ümmetimin senin başında toplanmasını Allah'dan istedim, kabul etmedi. Senin hakkında Bana verdikleri ise şunlardır: Kıyamet gününde ilk olarak Ben ve yanımda sen kalkacağız. Önümde "Hamd" sancağını sen taşıyacaksın. Evvelkileri ve sonrakileri geçeceksin. Benden sonra mü'minlerin veliside sen olacaksın. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 293 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Bir matematikçi sanmaz, fakat bilir; inandırmaya çalışmaz çünküst Güveninizi beklemez, belki dikkat etmenizi ister.
Henri Poincar
Bir memleketin nasıl yönetildiğini anlamakmı istiyorsunuz, onun muz kulak veriniz. Nerede güzel eserlerden oluşmuş uyum varsa, orada adalet erdem hüküm sürer.
Konfüçylis
Bir memleketin yükselmesi, ev ve alle muhabbetine bağlıdır.
Charles Dickens
Bir metre iş yapmayı, bir kilometre söz vermeye değişmem.
James Howell
Bir miktar karşı düşünme ve karşı koyma, insanın en büyük yardımcısıdır.
John Neal
Bir millet hiçbir zaman bir diğerinin taklitçisi olmamalıdır. Aksi takdirde ne taklit ettiği millete benzeyebilir, ne de kendi öz varlığını koruyabilir. Bunun sonucu da şüphesiz hüsrandır.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça o millet yaşıyor demektir.
Nihal Atsız
Bir millet, savaş meydaniannda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak, kültür ordusuyla mümkündür.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.
Konfüçyüs
Bir milletin ahlakı dişleri gibidir. Çürüdüğü nispette acısını hisseder.
Bernard Shaw
Bir milletin büyüklüğü nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.
Bir enalletin ideallerini, reklamlara bakarak anlayamazsınız.
Yalanın faydası bir defa içindir; gerçeğin faydası ise sonsuz ve ölümsüz.
Denis Diderot
Yalanlamak ve reddetmek için okuma. İnanmak ve her şeyi kabullenmek İçin de okuma. Konuşmak ve nutuk çekmek için hiç okuma. Tartmak, kıyas lamak ve düşünmek için oku.
Francis Bacon
Yalanlar gerçeklerle bağdaşmadığı gibi, genellikle kendi aralannda da çatışırlar.
Daniel Webster
Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşmaz.
Konfüçyüs
Yanlış yola girdiğinde, hızlandıkça daha da kaybolursun.
Denis Diderot
Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, ne görebiliyorsun, ne duyabiliyorsun.
Halil Cibran
Yalnız akıllı bir insan sevmesini bilir.
Lucius Seneca
Yalnız akıllılar zenginliklerini kullanabilir.
Euripides
Yalnız aşkı vardır aşık olanın; ve kaybetmek daha zor bulamamaktan.
Cemal Süreya
Yalnız bir insanla arkadaşlık et, herkesten çok konuştuğunu göreceksin.
Cesare Pavese
Yalnız erdemi bilmek yetmez ona sahip olmak ve yerine getirmek gerekir.
Aristoteles
Yalnız görevi yapmaya hazır olmak yeterli değildir; onu anlamak ve bilmek de gerekir.
ve kanılar kesin olarak Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez. Bundan dolayı vatanımız ve milletimiz aleyhindeki hükümler Ifñasa mahkumdur.
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih bir tahriften ibarettir. Tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir ama görülürken değil.
Oğuz Atay
Tarih bir tiyatrodur. Sadece oyuncular değişir.
İsmail Habip Sevük
Tarih galerisinde büyük insanlar adı altında, sıra sıra kurulmuş kişilerin yüzlerini bir sıyır bakalım, altlarından ne çıkacak; çıkarcılığın çirkin yüzü hep.
Ahmet Muhip Diranas
Tarih hükümdarların en iyi danışmanıdır.
Thomas Carlyle
Tarih ihtiyatsızlar için merhametsizdir.
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih insanların düşlerinin en aydınlık olanlarını gerçekleştirmek için giriştik- leri umutsuz bir çabadan başka bir şey değildir.
Albert Camus
• Tarih onu bilmeyenlerin haricinde tekerrür etmez.
Halil Cibran
Tarih pek az orjinalle, pek çok kopyanın bulunduğu bir resim galerisidir.
Alexis de Tocgueville
Tarih suçlardan ve talihsizliklerden ibarettir.
Voltaire
Tarih tekerrür eder. Ancak, birincisi trajedi; ikincisi komedidir.
Karl Marx
Tarih, üzerinde herkesin anlaştığı bir yalandır.
Napoleon Bonaparte
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, bütün insanlığı şaşırtacak bir hal alabilir.
Insan öldüğünde amel defteri kapanır ancak şu üç durum hariç: Faydası devam eden sadaka, istifade edilen ilim De anne-babasına dua eden hayırla eulat. (Masile, Vasiyye. 14)
AMEL DEFTERİMİZ
İnsanın dünyada benimsediği inanç ve işlediği bütün fiiller Kıyamet gününde bir kitap halinde kendisine sunulacak, okuma bilen ve bilmeyen herkesten kendi kitabını okuması istenecektir. İşte bu kitaba amel defteri denir. Dünya hayatın- da herkes amel defterini kendisi yazacaktır; hayır işleyen hayır, şer işleyen şer yazacaktır. Cennete girecekler amel defterlerini sağ taraflarından yüzleri parlak bir halde, cehenneme gireceklerse sol taraflarından yüzleri kapkara bir hålde alacaklardır. İyi kulların amel defterleri illiyyînde, günahkarlarınki ise siccinde bulunacaktır. Amel defterimiz, Kiramen Kätibîn melekleri tarafından 7/24 kayıt yapan bir sistem misali hiçbir husus geride bırakılmaksızın kaydedilmektedir. Bu sebeple Müslüman'ın otokontrol mekanizmasına sahip olması gerekir. Cibril hadisinde geçtiği üzere Müslüman'a ihsan şuuru yaraşır ki o da şudur: Allah'ı gö- rüyormuşçasına kulluk etmektir, her ne kadar biz O'nu bu dünyada göremesek de O bizi her daim görmekte ve gözetlemektedir.
Benim şu mescidinde kalman bir vakit namaz Mescid-i Haram dışındaki diğer mescitlerde kalınacak bin vakit namazdan hayırlıdır. (Bhart fmescall Melde vel Medine". I
PEYGAMBER EMANETİ: MESCİD-İ NEBEVİ
Hz. Peygamber'in (sas) Mekke'den Medine'ye hicreti yalnızca İslam tarihi için değil insanlık tarihi için de bir dönüm noktasıdır. Bir mekân değişikliğinden çok daha öte anlamları olan hicret, dünyevi hiçbir çıkar gözetmeksizin sırf Allah rızası şuuruyla fedakârlık ve gayretten kaçınmayan muhacir ve ensarın simasında, İslam'ın bireysel boyuttan toplumsal boyuta geçmesi bakımından varoluş mücadelesinin simgesi, Müslüman kimliğinin miladıdır. Müslümanların hak, hakikat ve medeniyet yolculuğu Medine'de, şehrin kimliğini inşa eden Mescid-i Nebevi'nin gölgesinde başlamıştır. Zira Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa Kur'an'ın teyit ettiği kadim mekânlarken Mescid-i Nebevi, Hatemü'l-en- biya'nın emanet ettiği mukaddes mekândır. Vahyin nüzulüne en çok şahit olan, İslam kardeşliğinin tesis edildiği, Peygamber emaneti şehre ve mescide salat-ü selam ile giren, bütün varlığıyla kendisini Hz. Peygamber'in huzurunda hisseden Müslümanlar, Mescid-i Nebevi'de huşu ile ibadet etmektedir.
Evet säbikan bahsi geçmiş: Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi; "Verma ra meye iz raheyte sırrıyla ayni avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hue münde onları inhizama sevketmesi; "Ven şakke'l kamer" nassı ile aynı avucunun parmağy la Kamer'i iki parça etmesi; ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir pr duya içirmesi; ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mu'cize-i kudret-i İlahiye olduğunu gösterir. Güya ahbab içinde o elin avucu kucu bir zikirhane-i Sübhanîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse, zikir ve tesbih ederler. Ve a'da ya karşı küçücük bir cephane-i Rabbanîdir ki; içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmanîdir ki, hangi derde temas et se derman olur. Ve celal ile kalktığı vakit, Kamer'i parçalayıp Kab-ı Kavseyn şeklini verir, ve cemal ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer. Acaba böyle bir zâtın bir tek eli, böyle acib mucizata mazhar ve medar olsa; o zâtın Hälik Käinat yanında ne kadar makbul olduğu ve davasında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler, ne kadar bahtiyar olacakları, bedahet derecesinde anlaşılmaz mı?..
müşlerdir ki, bu hükümet onların hepsinden güçlü bir manç ve programla iktidara gelmiş ve sür'atli ve köklü eformları; Türkiye'yi daha uzun bir süre başsız bırak- mak ve buhranlara sürüklemek, anarşi'nin tahribatına göz yummak için çeşitli engellemeler yapan bir muha- efete rağmen, gerçekleştirmek için olanca gücüyle ça- ışmıştır.
Şurasını bilhassa belirtmek gerekir ki, Demirel ve partisi tek başlarına iktidara gelseydi, hiçbir şey değil- di ve hiçbir şey yapamazdı.
*
GİZLİ DEVLET
Bir defa daha belirtelim:
Masonluk, biribirlerine gizli yeminlerle bağlı bir takım kişilerin meydana getirdiği topluluktur.
Masonluk, gerçekleri halktan gizleyenlerin mey- dana getirdiği bir kuruluştur.
Masonluğun gizli gâyelerine, sâdece imtiyazlı üye- ler vakıf olurlar.
Hakiki gayelerini ustalıkla gizleyen Üstadlarının elinde, masonluk bir takım yan kuruluşlarıyla (Lions, Rotary, Diners Kulüpler v.s. gibi) Siyonizmin maşasın- dan başka bir şey değildir.
Her mason locasında bir Yahudi vardır. Bu Ya- hudi'nin muvafakatı olmadan «Mason>>> olmak müm- kün değildir.
<<<> iktisaden dünyayı saran «gizli dev- let>>in adıdır.
Büyük sermaye sahipleri ile nüfuzlu kişileri bün- yesine toplayan Masonluk, Yahudi tarafından kontrol edilir, güçlü sermaye'nin emrindedir.
Burada Yahudi'nin, ister sosyalist yahut Komü- nist, ister anarşist olsun; yine Yahudi olduğunu unut- mamak lazımdır.
Emanete riayeti olmıyanın imanı ve ahdi olmıyanın da dini yoktur. Muhammed (s.a.v) in nefsi kudret elinde olan Zata yemin ederim ki, kulun dili dürüst olmadıkça dini dürüst olmaz. Kalbi dürüst olmadıkça dili dürüst olmaz. Komşusu "beraika"sından emin olmıyan Cennete giremez. Denildi ki: "Ya Rasulallah beraika nedir?" Buyurdu ki eziyeti ve zulmüdür. Hangi adam ki haramdan mal kazanır da ondan infak ederse ona sevap verilmez. Eğer sadaka verirse kabul olmaz. Elinde kalan da Cehennem bakımından gidişini artırır. Zira habisi habis örtmez. Lakin habisi temiz ve helal olan şey temizler. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 463 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Ocak 2025 23:08 Emaneti olmıyanın imanı, tahareti olmayanın namazı ve namazı olmayanın da dini yoktur. Namazın dindeki yeri, başın gövdedeki yeri gibidir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 463 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 153 1 Ben her mü'mine nefsinden daha evlayım. Kim ki bir borç veya zarar bırakırsa Bana aittir. Kim de mal bırakırsa o veresesinindir. Ve Ben velisi olmıyanın velisiyim. Malına vâris olur, borcu varsa öderim. Dayı, velisi olmıyanın velisidir. Malına vâris olur, diyetini öder. Hz. El Mikdam (r.a.) 153 2 Ben Meryem oğlu İsa (a.s.)'a dünya ve ahirette insanların en yakınıyım. Benimle onun arasında hiç bir Peygamber yoktur. Peygamberler babaları bir, anneleri ayrı ve dinleri bir (kardeşler)dir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 153 3 Ben insanların soy sopça en şereflisiyim, iftihar yok. Kadr ü kıyamette en kerimiyim, iftihar yok. Ey insanlar! Bize gelene gideriz. Bize ikramda bulunana ikramda bulunuruz. Bizim kölemizi azad edenin kölesini azad ederiz. Bizim ölümüzü teşyi edenin ölülerini teşyi ederiz. Hakkımızı koruyanın hakkını koruruz. Ey insanlar! İnsanlarla soyları derecesine göre oturup kalkın ve dinleri derecesinde de onlarla karışın. Mürüvvetleri nisbetinde onlara misafir olun, insanları aklınızla ikna edin. H.Cabir (r.a.) 153 4 Ben Muhammed ve Ahmed (s.av)'im. Ben Rahmet Peygamberiyim. Ben cihad Peygamberiyim. Ben artçıyım ve toplayanım (Kıyamette). Ben cihad için gönderildim, ziraat için değil. Hz. Mücahid (r.a.) 153 5 Ben oruç tutarım ve iftar ederim. Namaz kılarım ve uyurum. Her amelin bir şevkli zamanı ve her şevkin de bir fetrek (durgunluk) zamanı vardır. Kimin fetreti sünnete yönelik olursa doğruyu bulmuştur. Kimin fetreti bunun dışına olursa dalâlete düşmüştür. Hz. Cade İbni Hubeyre (r.a.) 153 6 Siz bu gün Rabbınızdan gelen açık beyyine (delil) üzerindesiniz. Marufu emir ve Münkerden nehy ve Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Sonraları sizin aranızda iki sarhoşluk zuhru edecek. Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi. Bu sebeble haliniz değişecek ve marufu emretmiyecek ve münkerden nehyetmiyecek ve Allah yolunda cihadda bulunmıyacaksınız. İşte o günde Kitap ve Sünnete tutunanlar için elli sıddık ecri vardır. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden mi yoksa onlardan mı?" Buyurdu ki, hayır, bilakis sizden. Hz. Muaz ve Enes (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 464 1 İzarınızı (alt elbiseyi) yarı baldır ve topuğa kadar uzatmakta beis yoktur. Sizden evvelkilerden biri ağır elbiselerle kibirili olarak evinden çıktı da, Allah ona Arşının üstünden nazar etti ve ona gazab etti. Arza emretti ve arz onu alaşağı etti. O kimse arz içinde hala batmakta devam etmektedir. Öyleyse Allah'ın gazabından hazer edin. Hz. Câbir İbni Süleym (r.a.) 464 2 Belanın nüzulünden evvel ve nüzulünden sonra, Kur'an dan bir şey yazıp da takmakta beis yoktur. Hz. Âişe (r.anha) 464 3 Kabir ehline yapılan iyilikten efdal ihsan yoktur ve onu ancak mü'min yoklar. Hz. Câbir(r.a.) 464 4 Evlere gelirken kapının karşısından gelmeyin. Lakin onlara yandan gelin ve izin isteyin. Size izin verilirse içeri girin, yoksa dönün. Hz. Abdullah İbni Busr (r.a.) 464 5 Sadakayı fıtır (zekat, öşr) ancak şu dört şeyden olur. Arpa, buğday, kuru üzüm, hurma. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 464 6 Bir dinarı iki dinara, bir dirhemi iki dirheme, bir ölçeği iki ölçeğe almayın. Zira Ben sizin için ribadan korkarım. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 464 7 Halkın mallarının kıymetlerini seçip almayın. Yaşlı deveyi de, gencini de ayıplısını da alın (zekat hususunda) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 464 8 Uyuyana ve konuşana iktida etme. Hz. Mücahid (r.a.) 464 9 Halk için iyi veya kötü, bir hükümet lazımdır. Amma iyisi taksimde adalet yapar, ganimeti aranızda eşit taksim eder. Facire gelince; mü'min onda mübtela kılınır. Halbuki facir hükümet bile "herc"den daha hayırlıdır. Denildi ki; "Herc nedir Ya Resulallah?" Buyurdu ki, öldürme ve yalandır (anarşi) Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 464 10 Gerek yere batmak, suret değiştirmek ve gerekse taş yağmak zaruridir. Dediler ki; "Ya Resulallah bu ümmete mi?" Buyurdu ki evet, onlar şarkıcı cariyeler edindiklerinde, zinayı helal saydıklarında, riba yediklerinde, Harem (Mekke)de avlanmayı ve ipek giymeyi helal saydıklarında ve erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 464 11 "Kıyamül leyl" lazımdır. Deve sağımı veya koyun sağımı kadar olsa da. Yatsıdan sonra yatmadan evvelde yapılan (kılınan namaz) "Kıyamül leyl" den maduttur. Hz. İyas İbni Muaviye (r.a.) 464 12 Rivayeti (Hadisi) şehadetini kabul edeceğiniz kimselerden alın. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Ümmetim dünyaya ehemmiyet verdiğinde, islamın azamet ve heybeti kendisinden alınır. Marufu emr ve münkerden nehyi terkettiğinde vahyin bereketinden mahrum kalır. Ümmetim birbirine kötü sözler söylediklerinde ise Allahın gözünden düşer. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 55 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis. Ravi: Hz. Câbir (r.a.) Sayfa: 232 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:01 Bediüzzaman Nur Talebelerinden ihtiyatlı olmalarını istiyor.(K. L.) 109. Bir Hazinenin Anahtarı Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi İsmail Mutlu sy. 505.
Insanlar onu tanıyacak diye faciri anmaktan çekiniyor musunuz? Facirden, bulunduğu hal üzere bahsedin ki, insanlar ondan sakınsınlar.
Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.)
Sayfa: 12/No: 13
Ramuz El-Ehadis
YANITLASIL
yuksel25 Aralık 2023 22:59
ط والحكيم دهب عن يديه ووَيْلٌ فى لمن جَعَلَ الله مفاتيح الخير على على يديه ناسًا مفاتيح لِلشَّرِّ مَغَالِيقٌ لِلْخَيْرِ فَطُوب لمَنْ جَعَلَ اللَّهُ مَفَاتِيحَ الشر
بن
انس
1716- İnsanlar arasında, hayrın anahtarları, şerrin kilitleri olan kişiler vardır. İnsanlar arasında şerrin anahtarları, hayrın kilitleri de mevcuttur. Allah'ın hayır anahtarları eline verdiği kimseye ne mutlu! Allah'in şer anahtarlarını eline verdiği kimsenin de vay haline!
Peygamberler, baba bir ana ayrı kardeşlerdir. Dinleri de birdir. Meryem oğlu İsa (a.s) da Benim kardeşimdir. Ve aramızda başka Peygamber yoktur. O, tekrar yeryüzüne gelecektir. Onu gördüğünüzde tanırsınız. Orta boylu, kırmızı-beyaz renkli bir zattır. Üzerinde Mısır kumaşından iki parçalı elbise vardır. Su isabet etmediği halde başında damlalar görülür. (Geldiğinde) putu kırar, domuzu öldürür, cizyeyi kaldırır ve milletleri islama davet eder. İslamdan başka din kalmaz. Arslanlar develerle, kaplanlar sığırlarla, kurtlar koyunlarla beraber dolaşıp otlarlar. Ve çocuklar yılanlarla oynar ve hiç biride diğerine zarar vermezler. O kırk sene yaşayacak ve ölecektir. Cenazesini müslümanlar kaldıracaktır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 191 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel12 Ocak 2025 22:55 Zina yapan kimse, zina ederken mü'min değildir. Şarap için de içerken mü'min değildir. Hırsızlık yapan da hırsızlık yaparken mü'min değildir, yağmacılık yapan bir mevki sahibi kimse de yağmacılık yaparken mü'min değildir. Öyle bir yağmacılık ki; o adamın cür'etine hayretten dolayı insanların gözü ona dikilir. (Müslimin Ebu Hureyre (r.a)dan rivayetinde "sizden hiç biriniz ganimetten bir şey çaldığında mü'min değildir. Aman sakının sakının" ibaresi ilavesi vardır) Ravi: Hz. Abdullah İbni Evfa r.a Sayfa: 488 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel12 Ocak 2025 22:57 Kulun imanı, kalbi doğrulmadan ve kalbi de dili doğrulmadan doğrulmaz ve komşusu zulmünden emin olmadan da Cennete giremez. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 488 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
daya da cevap verebilmeleri de tomamen imkan dahilinde değil dir. En ücra yerleşim bö gelert ne kadar ulaşabilme imkânına sahip olan yayın organlan va sıtasıyla devletler gerek merkezi leşmenin sağlanması ve gerek se otoriteye saygının sağlanma sı açısından başarılı o'abilmiş lerdir
Teknolojinin önemli sonuçla- rından biri olan merkezileşme- nin sağlanması şimdi ülke'er ve ülkeler arası hatta bloklar arası bir merkezileşmeye doğru gitmektedir. Teknolojik gelişme nin sağlamış olduğu imkânlar 'a dünya ülkeleri çeşitli kutup ların ve süper güçlerin egemen liğini kabul etmek zorunda kal mışlardır. Meselenin İletişim a- racianyla ilgii boyutları da tek nolojik gelişmeye paralel ola- rak gelişme göstermiş ve bu gün haber ajansları ve yayın or ganlarının %50'den fazlasına yakın bölümünün tek kaynak tan bes'endikleri söylenmekte- dir. İnsan yaşamının ayrılmaz bir parçası ve yönlendiricisi o- lan iletişim araçlarının bu yö- nüyle i'gill olarak ciddi şekilde düşünülmesi gerekir. Artık mu- harebe'er günümüzde açık sa- vaş meydanlarında göğüs göğü se meydana gelmediği gibi, top lu katliam ve katl'lerde de eski den oldukça farklı şekilde olmak tadır. İnsanlar katledilip kendine düşman edilmektense kendi dü şüncelerinin propagandacısı ve ya görüşlerinin bedava savunu culuğunu yapan sadık uşaklar edinme yolunu seçmektedirer. Bu şekilde yönlendirilen kitle ler zararsız hale getirilerek de netim altına alınmaktadır. Kat-
SAYFA: 11
llom bu boyutuy'a medeni bir hale getirilmekte hergün mi yonlarca kitlenin beyinleri uyuş turularak Inanc ve düşünceleri yok edilmektedir. Insanların Inançlarındaki şüpheyi daha da llerleterek inanclarina tamamen aykırı davranışları yapmaya να ahlâken bozulmaya itmektedir - ler.
Çeşitli sermaye cevrelerince de desteklenen bu yayın, organ lan, sermayedar arın ve patron ların eline doğrudan doğruya geçmesiyle birlikte sömürü araç larından birisi haline gelmiştir. Geniş insan kitle'erini aldat mak ve boş şey erle oyalamak için bu tür basın ve yayın or- ganlarını sermayeleriyle destek Jeyen İktisadi güce sahip varl.k lılar sınıfı diğer insan'ar üzerin deki egemenliklerini böylece da ha da sağ amlaştırmaktadır. Ay rica reklam gelirleriyle destek ledikleri bu yayın organlarıyla Insanları inançlarından soğut tukları gibi aynı zamanda tüke timin aşırı şekildə artmasını da teşvik etmişlerdir. Artan tüke- timle birlikte doğal olarak geliri artan sınıf yine bu varlıklılar sı nıfı olacaktır.
letişim araçlarının tüm bu olumsuz sonuçlarına račen da ha da iyl amaçlar için kullanıla bileceği de unutulmamalıdır. Ço ğunlukla haber iletme işevine sahip bu araçların bizlere ilete cekleri haberlerin sıhhat dere cesi de araştırılmalıdır. Birta kım spekülasyonlarla sorunu halletme yoluna gidilmektense en kısa zamanda sorun enine boyuna iyice düşünülüp, hal ça relerinin aranması gerekir.
<- Bismillahi estevdiuke ve uîzühü bilvâhidi min şerri külli hà sidin ve kaimin ve kaidin anis sebili hâmidün alel fesâdi Câhidün ve küllü halkın fåsidin min nâfizin ve âkıdin ve küllü cin mâridin ye. hüzü bil mirâsıdi fi tarikıl mevâridi là yedurrúnehü ve lå yet'unchü fi yakazatin ve lâ menâmin ve ta'nin ve lå makamin yedullahi fevka eydihim ve hicâbullahi dûne âdetihim.»
Açıklama:
«Allah'ın ismine sığınırım. O tek olan Allah'a sığınırım. O'ndan yardım dilerim. Bütün hasetçinin şerrinden ve ayakta duran (ister dursun, ister otursun, ister yürüsün, her ne yaparsa yapsın) fesat çıkaran müfsid yaratıkların fenalıklarından Allah'a sığınırım. Her geçen, içe kadar işleyen, otlayan, sıçrayan, boy atan, zarar verici şey- lerin zararından ki ne zarar verebilsinler, ne kötülük yapabilsinler. Onların ne uyanık iken, ne uykuda iken ziyanları dokunabilsin. Ne durabilsinler, ne de yaklaşabilsinler. Allah'ın hicabı onlardan üstün- dür.
- İşte bu nüshayı çocuğun üstüne oku! dedi:
Muhammed bin Abdullahil Kerim ibni Halefil Bağdadi bu mus- cayı tahriç ve rivayet eyleyerek dedi ki:
Bu nusha, Nebi aleyhissalâtü vesselâm'ın anası Amine Ha- ından şöyle rivayet olundu:
<- Bir gece rüyamda bana haberci geldi, bana:
YanıtlaSil
Yuksel13 Ocak 2025 21:52 KARA DAVUD EFENDİ ŞERHI
169
Yå Åmine! dedi. Gerçektir ki sen bütün yaratıkların yücesi ve Seyyidi olan Ahir Zaman Nebisi (S.A.V.) e håmile bulunuyorsun, onu doğurduğun zaman mübarek adını MUHAMMED koy. Onun ism-i şerifi Tevratta AHMED'dir. Bu nushayı ona tak. Yani üstüne as!
Uyandığım zaman başımın üzerinde gümüşten bir sahife yazının durduğunu gördüm. Üstünde
Bismillahi, estevdiuke ve uizühü bilvähidi ve geri kalan yam vardı.
Ulema (Allah onlara rahmet eylesin):
Bu dua hangi çocuğa konulursa yüce Allah'ın ismiyle bütün nazar değmelerden ve cin zararlarından korunur! dediler.
Ebu Ömer (Rahimehullah) da dedi ki:
Her kimin üzerine Nebi Aleyhisselâm'ın bu nüshası bulunur- sa her nerde yatarsa yatsın hiçbir zaman hiçbir kötülükten korkul- maz. Yani bu Nebi nüshası hürmetine ona zarar gelmez.
Resûl (S.A.V.) Efendimizin doğduğu ayda da aykırı iddialar var dır. En bilinen Rebiülevvelin on ikisidir.
Gece mi, gündüz mü doğdų? Bunda da aykırı rivayetler vardır.
Gerçek olan Gece ile gündüzün vaktindedir. Çünkü Resül-i Ek rem (S.A.V.) subh-1 sadıkta doğduktan sonra henüz aydınlık meyda na gelmeden, yâni gece vaktinde dünyaya teşrif buyurdular.
Gece doğdu! diyenlere gelince onlar için gece güneşin batma sından güneşin doğmasına kadar olan zamandır. Buna göre gec doğmuş olur.
Gündüz doğdu! diyenlere göre de gece, güneşin batmasında subh-1 sådıkın belirmesine kadardır. Bu hale göre gündüz doğmu olur. Ve doğrusu da budur. Nitekim Oruç'tan bilinir ki oruç vat gündüzdür. Oruçun evvel vakti tûlu-ı fecirdendir.
Doğumun ne gün olduğunda aykırı fikirler vardır. Doğru ola Pazartesi günüdür. Hazret-i Muhammed'in Mekkeden hicretleri yin bir Pazartesi günüdür. Medine'ye de Pazartesi günü girmiştir.
Mâide sûresi de Pazartesi günü inmiştir. Yine Pazartesi gece Mirac ile müşerref ve mükerrem olmuşlardır. Mekke'nin fethi Pazartesi günü olmuştur. Ve bir Pazartesi günü de Beka sarayun teşrif buyurmuştur.
Ben, Nizar oğlu, Mudar oğlu, İlyas oğlu, Mudrike oğlu, Huzeyme oğlu, Kinane oğlu, Nadr oğlu, Malik oğlu, Fahir oğlu, Galib oğlu, Luey oğlu, Kaab oğlu, Mürve oğlu, Kusey oğlu, Abdi Menaf oğlu, Haşim oğlu Abdülmuttalib oğlu, Abdullah oğlu Muhammed (s.a.v)'ım. İnsanlar ikiye ayrılırsa Allah beni onların en hayırlısından kılmıştır. Bana cahiliyet devrinin kötülüğü isabet etmedi. Ve ben Adem (a.s.) dan beri nikahla oldum. Ve Ben sizin ecdad ve nefis (soy, sop) olarak en hayırlınızım. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 151 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Ağlama ya Ömer (r.a) dağların altın olarak hareket etmesini dilesiydim, hareket ederlerdi. Eğer dünyanın Allah'ın indinde sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı kafirlere ondan bir şey vermezdi. Ravi: Hz. Ataa (r.a.) Sayfa: 466 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
ir kardeşimiz "Müslümanlan maddi cihette B orta çağda durduran altı hastalıktan ikin- cisi 'Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi' meselesini açabilir misiniz?" diye sordu.
Sözlükte doğruluk, dürüstlük olan sıdkın terim mânâsı, "Hakikatil kikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak sadakat göstermektir "Doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma, doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşamaktır. Ve, "Diní ve ahlâki hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşınlıktan sakınma, Allah'a itaat edip Hz. Muhammed'in sünnetine uyma." demektir.
Sidk kelimesi Kur'ân'da -mecaz dahil- on beş yerde geçer. Üç âyette "doğru sözlü" anlamında sâdık, elli kadarında çoğul şekilleri (sadikun, sadikın, sädikat), altmış kadar âyette aynı kökten çeşitli fiil ve isimler yer alır.
Keza, Kur'ân'da meâlen, "Ey inananlar, Allah'tan
AJ
Doğruluğun ölmesi...
korkun ve doğru söz söyleyin" "Doğrularla be raber olun" "Emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et" diye emredilir. Doğruluk, dürüstlük ders ve eğitimini Kur'ân ve Resulullah'tan (asm) alan hakiki bir Müslüman, her hal ve şartta tam bir sıdk, ihlås, sadakat ve istikamet üzeredir Mad konjonktürel hal onu doğruluktan ayırmaz!
Çünkü, "Fitrat-ı beşeriyede, yalana yalan demek bir meyl-i arzusu vardır. Sahabeler ise sidk ve doğruluk için, can ve mal ve peder ve vålidelerini ve kavim ve kabilelerini feda edip, sıdk ve hak için fedai olan sahabeleri örnek alır.
O zaman niçin çevremiz yalancı, çifte standartçı, sözünde durmayanlarla kaynıyor? İnandığımız Kur'ân baştan başa doğruluk, dürüstlük hakikatleriyle bezeli olduğu halde, sıdkın ölmesinin sebebi nedir? "Çok zamandan
beri terbiye-i İslâmiye zedelenmiş", "yalancı, gad-
Tarihin içinden
Turhan Celkan
doğruluk ve dürüstlüğü öldürmüştür siyaset",
Dalkavukluk ve tasannu (sunilik), alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzir bir yalancılıktır. Yalancılık ise, s Sani-i Zülcelal'in ku dretine iftiradır. "Biz ki hakiki Müslümanız aldanınz, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz?
Ingiliz filozof, hukukçu, bilim ve devlet adamı ve yazar Francis Bacon (22 Ocak 1561-9 Nisan 1626); "Yalancı, Allah'a karşı gelen, fakat insanlar- dan korkan bir ahmaktır" der.
Nasıl helak olur bir ümmet ki, evvelinde Ben, sonunda Meryem oğlu İsa (a.s.) ve ortasında da Ehli beytimden Mehdi (a.s.) vardır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 344 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 11:43 Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.a.) Sayfa: 212 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 11:46 Miraca götürüldüğüm gece Musa (a.s.)'ı gördüm. Esmer, uzun boylu, kıvırcık saçlı idi. Sanki o Şemua adamlarındandı (temizlikte). İsa (a.s.)'ı da gördüm. O, orta yapıda, rengi beyazla kırmızı arası, saçı da düz, gürdü, ve kıvırcık değildi. Ateşin Hazini (bekçisi) olan Malik'i ve deccalı da gördüm. Ravi: Hz. İbni Abbas ra. Sayfa: 287 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 12:00 Musa (a.s.)'dan yahudiler sordular, gene sordular, suali çoğalttılar, artırdılar, eksilttiler, ta ki küfre düştüler. Hristiyanlar da İsa (a.s)'dan sordular da sordular, suali çoğalttılar, artırdılar, eksilttiler ve neticede onlar da küfre düştüler. Muhakkak ki Benden size hadisler söylenecektir. Size Benim hadislerim geldiğinde Allah'ın kitabını okuyun, Onunla karşılaştırın. Allah'ın kitabına uygunsa, onu Ben söylemişimdir. Allah'ın kitabına uymuyor ise, onu Ben söylememişimdir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 294 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Dinî cemaatlerde sözü geçerli olan şahıslar, bu gibi esasları ve bu esaslarda birleşmenin zaruret ve elzemiyetini tekraren beyan ve telkin etmeleri icab eder.
Dinî cemaatler de aynı kaide ile, yani meşru meslek esaslarında ittifak etmeyi esas almalıdırlar. Çünkü başka meşru bir ittifak yolu yoktur.
İşgalci Ingilizleri ve Pontusçu Rumların cirit attığını görür. Rahat hareket edemezler ve Havza'ya geçerler.
Saltanatın kaldırılması da bir İngiliz oyunuydu. İtilaf Devletleri, Lozan Barış Kon- feransına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hü- kümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti'ni de davet edince mecliste saltanatın kaldırılması kanunu çıkmıştı. Daha sonra halifelik ku- rumu saltanattan ayrılıp Osmanlı Haneda- nından Abdülmecid halife seçilmişti. Halife Abdülmecid bile millî mücadele döneminde bu harekete katılmak için girişimde bulun- duysa da İngilizler tarafından göz hapsine alınmıştı. Halife Abdülmecid, halife seçi- lince Kurtuluş savaşına maddî anlamda büyük bir destek oluşmuştur. O sıralarda Hint Müslüman Cemaati ve İngiltere'deki merkezi Kurtuluş savaşına büyük destekte bulundular. Abdülmecid halife seçilince Hint Müslümanları, Gazi Mustafa Kemal'i tebrik eden bir mektup gönderirler. Hilafeti kurtaran adam olarak Gazi Paşa'yı tebrik et- mişlerdi. Tebrik mektubuyla birlikte o zaman Hindistan'a özel elçi olarak giden edebiyatçı yazar Halide Edip Adıvar'a topla- dıkları paraları verirler.
Hint Müslümanlarının hem Balkan sa- vaşları sırasında hem de Millî Mücadele dö- neminde büyük paralar toplayarak Hilafet merkezine gönderdiği bir hakikattir.
Bunlar, îman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir.
Bilesiniz ki, kalpler ancak
Allah'ı anmakla (zikretmekle)
huzur bulur.”
■ (er-Ra'd, 28)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:25 ce Nihayet onların ardından
öyle bir nesil geldi ki, onlar namazı bıraktılar,
nefislerinin arzularına uydular.
Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. Ancak tevbe eden, îman edip sâlih ameller yapanlar müstesnâ... Onlar cennet girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. " (Meryem, 59-60)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:27 Allah Teâlâ buyuruyor :
"Mü'min erkeklerle
mü'min kadınlar da birbirlerinin velîleridir."
Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Rasûlü'ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir. (et-Tevbe, 71)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:29 Allah Teâlâ buyuruyor:
"Allah, mü'minlerden, canlarını
ve mallarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır...”
(et-Tevbe, 111)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:32 "Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?!"
(el-Mü'minûn, 115)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:34 Peygamber, mü'minlere kendi canlarından
Bazılarına göre sırrın nuru yeşil, çoğunluğa göre ise beyaz renklidir. Sırrın yeri de bazılarına göre göğsün sol tarafı ile ortası arasında, bazılarına göre göğsün ortasında, bazılarına göre ise sol memenin iki parmak üzerindedir. Sâlik kalp ve ruhtan sonra sır bölgesine yoğunlaşarak zikre devam eder.
YanıtlaSil
Yuksel20 Ocak 2025 04:01 Târık sûresinde (86/9) kıyamet günü “sırların ortaya döküleceği gün” şeklinde tanımlanmaktadır
dinilmesi için kâfi olacak kadarını seçtik ve onları dercet- tik.
Bütün bu ifadelerden anlaşılıyor ki, İsrail bir cihan ha- kimiyeti peşinde koşmaktadır ve bunu dinlerinin bir emri olarak yapmaktadırlar. Bu emele vasıl olmak için siyasi, askerî, ilmî ve ahlâkı sahada kendi işlerini kolaylaştıracak tarzda çalışmakta ve akla gelmedik tuzaklar ve caniyane metotlar kullanmaktadırlar.
Bugün hedeflerine - milletlerin umursamazlığı dola- yısıyle - hızla yaklaşmaktadırlar. Dünyadaki önemli basın yayın organları, ajanslar, sinema, tiyatro, beynelmilel teş- kilatlar hemen hemen tamamen onların idaresi altında- dır. Bütün bunlardan çok daha tehlikeli olarak Eğitim Ku- rumları onların eline geçmiştir. Dünyadaki Eğitim kurum- larında onlar bilfiil çalışmamış bile olsalar, Birleşmiş Mil- letlerin bir kolu olan UNESCO vasıtasıyla dünya eğitimini yönlendirmekte ve ilmi yahudileştirmektedirler.
Kitleler onun programına göre uyuşturulmakta, körpə dimağlar din ve milliyet duygusundan uzaklaştırılmakta dır. İcki ve uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaştırılarak milletler sersemleştirilmekte ve neticede Yahudi kilicing karşı direnme gücü azaltılmaktadır.
Yukarıdaki tasnife bir kriter bulmak çok zordur. Bu bir kavmin tarihi midir, yoksa Arz-ı Filistin'in mi tarihi- dir? Bu husus belli değildir. Ancak, bu tarihin ismine «Is. rail'in Tarihi» denilmiştir. Ne gariptir ki İsrail kelimesi böy lece, hem Hz. Yakub'a, hem yahudiliğe ve hem de bir «devlet>»e ad olmuştur.
Bilinen tarih İçerisinde diğer birçok milletler için Ih mal edilebilecek bir «devletsizlik» yılları, İsrailoğulları için LERİN TARİHİDİR. «Beynel- milel Yahudi» TABİRİ DE YAHUDİLİĞİN BU ÖZELLİĞİN- DEN DOLAYI ZARŪRĪ OLARAK ORTAYA ÇIKAN BİR TE- RİMDİR. Hulâsa İsrail'in tarihi diğer milletlerinki gibi de- ğildir. Yahudinin genel olarak diğer insan ve milletler- den çok farklı olan karakteri, tarihine de aksetmiştir.
Bu tarih sadece bir kavmin tarihi değil; aynı zamanda bazı kelimelerin de tarihidir. O «kelimelerin gelişimle- rinin tarihidir. Ve bu kelimeler yahudilik sayesinde «mâ- nâ>> larının «evc-i bâlâ larına ulaşmışlardır. O halde is- rail'in tarihi, fitne ve «fesad>>ın tarihidir. İsyan ve «ihtilal>»<> lerin tarihidir. Katliâm ve «sürgün>»lerin tarihidir. <>un tarihidir. <<>un ve <namussuzluk» un tarihidir. «Soygun ve sömürü nün tarl- hidir. Kan ve «kin»in ve her çeşit vahşet»in tarihidir. Ya- hudi tarihinde, diğer birçok milletlerde gördüğümüz şan, şeref, kahramanlık, yiğitlik ve asalet levhalarına rastian- maz. Yahudi, hedeflerinden hiçbirine böyle insanca mezi- yetlere dayanarak varmamıştır. İlerideki pasajlarda yer yer yahudiliğin çeşitli faaliyetlerine değinirken yukarıda
«...MILLETİM BU IMPARATORLUĞU KANLARI- NI DÖKEREK KAZANMIŞLARDIR... BENİM SURI YE ve FİLİSTİN ALAYLARININ EFRADI BİRER BI- RER PLEVNE'de ŞEHİT DÜŞMÜŞLERDİR. BİR TA- NESİ DAHİ GERİ DÖNMEMEK ÜZERE HEPSİ MU- HAREBE MEYDANINDA KALMIŞLARDIR. TÜRK MİLLETİNİNDİR, BEN ONUN HİÇBİR PARÇASINI VEREMEM.
Sultan Abdülhamid'in Theodr Herzl'e cevabından.
İlk Siyonist Kongresi toplanmadan önce 1896 yazında Herlz, Padişahla görüşmek amacıyla İstanbul'a gelmiştir. Esasen Herlz bir müddetten beri Neue Presse gazetesimin Paris muhabiri olmanın da verdiği imkânla çeşitli ülkelerin kralları, reisicumhurları, başbakanları ve diğer ileri gelen- leriylə görüşmeler yapıyor ve yahudi davası için birçoğu- nun destek ve tasvibini alıyordu. Herlz bir yandan da ya- hudi bankerleri ve ilim adamları ile sıkı temas içinde idi.
Osmanlı Sultanı ile görüşmek için Herlz'in düşündüğü ilk kanal İstanbul'daki Avusturya - Macaristan sefiri New- linski'dir. Bu zat Herlz'in yakın dostu idi. Fakat Herlz İs- tanbul'a ilk gelişinde padişahla görüşmeye muvaffak ola-
Tarih boyunca Yahudilik, devletlerin siyasi hayat larında önemli roller oynamıştır. Yahudi Kadımlar, casuslar ve dönme müşavirler vasıtasıyla saraylara girmiş ve uzun vadede bu faaliyetlerinden karlı çıkı mıştır. 18. Yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen Fransız İhtilali ile başlıyan krallıkların ve aristokra sinin inhitatı yahudiliğin, devlet idarelerinde «vatan daş olarak bilfiil ve yüksek makamlarda siyaset yapabilmesi neticesini doğurmuştur.
Yahudilik ile siyaset adeta müteradif iki kavramdır. Çünkü yahudi ideolojisinin gerçekleşmesi evvelemirde ge- niş çaplı ve yoğun bir siyasî faaliyete bağlıdır.
Yahudilik, önce Filistin'de bir devlet kurmak ve sonra da cihan çapında yapmayı hayal ettiği bir kanlı ihtilälle kuracağı «TEK DÜNYA»nın, yani bir DÜNYA DEVLETİ'nin tahtına oturmak ister. Bu sebeble yahudiliğin siyaseti çok yönlü ve beynəlmiləl olmak durumundadır. Bir labirent gibi
karışık ve girift yollarla örülmesi gerekmektedir. Yahudilik yüzyıllarca bu işin sadece teorisi lle uğraş- mıştır. Bu uğraşının mihver noktası bidayette insan ve cemiyetlerin tabiatları üzerine teksif edilmiştir. Yani yahu
önce genel manada insanın ve cemiyetin ne olduğunu animali; ve sonra da bu genel tanıma içinde milletlerin Marakterlerini ayrı ayrı incelemeliydi. Milletlerin sahip ol- dukları örf, adet kültür ve medeniyet incelenmeli, milli ka- rakterlerinin oluşmasındaki payları tesbit edilmeliydi. İnanç tesbit edilmeliy- lar, dinleri irdelenmeli, genel fert tipleri tanınmalı «ma'seri suurlarının hangi kaynaklara dayandığı
di. İkinci safha olarak İnsanlık - Yahudilik> ve «Milletler - yahudilik>> ilişkilerinin mahiyeti her yönüyle ele alınmalı ve bu suretle önce insan ve millet mefhumları deşifre edili ve lydi. Yahudi milletler hakında alabildiğine araştırma ya- parak onları öğrenmeye çalışırken, kendisi de - onlar ta- rafından tanınmamak için - alabildiğine gizlenmeliydi.
Yahudilik kendi yükselişini miletlerin düşüşüne bağ- Jamıştı. Onun için milletleri ayakta tutan «değerlerin ne- ler olduğu bilinmeli ve onlara hücum edilmeliydi. Bu «de- ğerlerin yıpranması demek milletlerin yıpranması ve deje- nerasyonu demek olacağından, işe buradan başlanmalıydı. Ancak haklı olarak milletler tarafından istenmiyen, ken- disinden çekinilen yahudi, milletlerin içine girebilmenin bir yolunu, bir metodunu bulmalıydı. O, bunu da buldu: «DÖN- MELİK». Gerçekte yahudi kalındığı halde, bir başka din ve milletten görünme demek olan dönmelik sayesinde yahu- dilik, Abdullah İbn-i Sebe ile müslümanlar arasındaki ilk ciddi ihtilafın çıkmasına ve çok kan dökülmesine sebeb olmuştur. Hz. Osma'ın şehadeti, Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasındaki ihtilafın savaşa dönüşməsi hep bu yahudi dön mesinin çevirdiği entrikalar neticesinde olmuştur. Bu ko Hulefa adlı kıymetli kitabında çok geniş tafsilât vardır. Ay- huda Ahmet Cevdet Paşa'nın Kısas-i Enbiya ve Tevarihi rica Ö. Riza Doğul'un Hz. Osman'ın Kanlı Gömleği adlı kitabında Abdullah ibn-i Sebe'nin başlattığı bu fesatlar zinciri bir roman haline getirilerek anlatılmıştır).
* Yüce bilginize sunmaya çalıştığımız bu Batı yazarlarının kimi yeni, kimi eskidir. Bunlardan kimi tarihçi, sosyolog, kimi de siyasetçi ve müsteşriktir. Fakat hepsinde ortak taraf ve ibret alınacak nokta bunların İslâm dini ve İslâm ülkeleri hakkında bizden daha fazla bil- giye sahib olmalarıdır. Bu anlatılanlardan anlaşılacağı gibi Batılılar İslâm ülkelerinde görülen İslâmî bir hareketi enine boyuna incele- dikleri, İslâma davet adı ile kurulan bir parti veya bir hükümeti yıkmak ve dağıtmak için çareler aramaktadırlar. Batılılar böyle küçük bir hareket karşısında bu kadar hassas davrandıklarına göre acaba bir gün kurulmak istidâdını gösterecek İslâm Birliğine karşı nasıl davranacaklardır? Batı'nın tarihi, duygusu ve kültürü böyle bir şeye tahammül edemeyeceği herkesçe açıktır.
6) «İslâm'dan bütün bu korkular neden?» adlı eserden. S. 9-13
Maalesef, dünyanın birçok yerinde mazlum ve mağdur durumdayız; İşte Bosna-Hersek, işte Çeçenistan, işte Doğu Türkistan v.s. hatta bazen kendi öz ülkelerimizde bile düşmanca tavırlara muhatap oluyoruz... lähi imtihan! Allah celle celalüh, sabrımızı, İhlasımızı ölçüyor, Kendi yolunda, ne kadar fedakârlık yapabileceğimizi deniyor!
Bediüzzaman'a göre despotizme, keyfi karar ve iradelere, bilim ve hikmet dışı eğilimlere dayanan bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve varlığını istikrarlı bir şekilde devam ettirmesi mümkün değildir. Özellikle İslam toplumlarının sosyo-ekonomik gelişmesi her türlü, istibdat ve baskıdan uzak İslamî hür- riyet ve Şurâ ile mümkündür.
YanıtlaSil
Yuksel25 Ocak 2025 00:06 EĞİTİM
Milli Eğitimden Evrensel Eğitime
Egitimde Akıl ve Kalp
Hakan Yahman
Bir Model Olarak
Medresetuzzehra Projesi
Umit Alparslan
Yeni Milenyumun Basında Esher'in Kaybolan Rolu
Mustafa Ozcan
Turk Milli Eğitiminin Demokratik
Değerler Acısından Durumu
Mustafa Cinell
Eğitim ve Özgürlük
Durmuş Hocaoğla
Bir Dönemin Aynası:
Köy Enstituleri
Alslulhalim Yener
Eğitim, Eğitimde Özgür Ortamın
Onemi ve Türkiye
Nazmi Eroğlu
Risale-i Nur'un Taksonomik Yapısı Üzerine
Bir İnceleme ve Mufredat Caltısması
Restami Sait Çiner
Risale-i Nur'da "Eğitim"
Bedhitzzaman Said Nursi
Mesru Demokrasi
Bünyamin Duran
Not ON
QUV 1000
1,000,000 14
YanıtlaSil
Yuksel25 Ocak 2025 00:08 KÖPRÜ
ÜÇ AYLIK FİKİR DERGİSİ
Risale-i Nur Enstitüsü yayınıdır
No: 68
GÜZ/1999
(Ekim-Kasım-Aralık)
2.000.000 TL
Sahibi
Yeni Asya Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı
Genel Yayın Yönetmeni
Mesut Toplayıcı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Bekir Gönüllü
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Bünyamin Duran
Doç. Dr. Abdulvahap Yiğit
Kâzım Güleçyüz, Nihat Derindere
Dr. Hakan Yalman, Adem Ölmez, Abdünnasır Yiner, M. Emin Üner
Editör
Selim Sönmez
Genel Koordinatör
Şener Boztaş
İstanbul
Vefa, Cemal Yener Tosyalı Cad., No: 117
Süleymaniye
www.yeniasya.org.tr
E-mail: kopru@yeniasya.org.tr
Tel:(0212) 513 11 10 Pbx
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İLİM Ekim 08, 2024 Devamı CUMU A NAMAZI KILMAK Mayıs 31, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel Vasiyet ve mustafa Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Beyt-i Mamur yedinci semadadır. Orayı her gün, ilk defa görmekte olan yetmiş bin melek ziyaret eder. Kıyamet kopuncaya kadar da bu böyle devam eder. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 196 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
"Amellerin en zor olanı dört baslettir: Öfkeliyken de affetmek. Muhtaçken de cömert davranmak.
Kapalı ve tenha yerlerde (yalnızken) de nefsin şerrinden korunmak. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek,"
Hazret-i Ali (Radıyallabu Anh)
"Açıktan Iblise länet edip de gizlice ona itaat edenlerden olma!"
Omer ibni Abdülaziz (Radıyallahu Anh)
"Ey insan! Etrafındakilerin çokluğuna bakıp da aldanma. Çünkü yalnız ölecek, yalnız kabre girecek ve kabirden yalnız kalkıp hesabını yalnız vereceksin."
Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Sizin tuttuğunuz yol öyle bir yol olsun ki, size uyanları cennete götürsün.
Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhů)
"Her şey çok olunca ucuzlar. Edep bunun aksinedir, o çoğaldıkça değeri artar."
Şems-i Tebrizi Hazretleri
"Câhillere ve hak tanımazlara, sükût ile karşılık veriniz!"
Hacı Bektaş- Veli Hazretleri
"Öfkenin ateşi önce sahibini yakar, sonra kıvılcımı düşmana ya varır ya varmaz."
Şehidin kanı yerde kurumadan onun Cennetteki zevceleri, ayrıldıkları yerde yavrularını bırakmış iki kuş gibi koşuşurlar. Her birinin elinde Cennet elbiseleri ile, Öyle ki yanlız onlar bütün dünya ve içindekilerden hayırlıdır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 468 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel28 Ocak 2025 23:09 Bir müslamana kendini zelil etmesi layık olmaz. Denildi ki: "Nefsi insanı nasıl zelil eder?" Buyurdu ki, gücü yetmeyecek belalara kendini atar. Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.) Sayfa: 491 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evine gelip te önüne konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta ismini ve babasının ismini sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten evvel latife yapmaması da cefadandır. Hz. Ali (r.a.) 448 2 İnsanın bir din kardeşi konuşurken susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da durması, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (r.a.) 448 3 Bir müslümanın içine sevinç sokmak, gamını gidermek, borcunu ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (r.a.) 448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (r.a.) 448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçip te iki rek'at kılmaması, tanıdığından başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kimseyi işe koşturması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimad edilip, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (r.a.) 448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yoklanmaması, cihadın kalkması, dünyanın dini ihlal etmesi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 448 8 Kıyamet alametlerindendir; çocuğun öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin taşması, yalancının tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet edilmesi, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeğin erkeklerle, kadınların kadınlarla yetinmesi, dünyanın mamur kısmının harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşikar olması, çalgının ve eğlence aletlerinin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamın ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haram etmeleri ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı edinmeleri. Hz. Ali (r.a.)
O diridir. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah'a ita-at ederek (sumimi olarak) O'na ibadet edin. Hamd, Alemlerin Rabbine mahsustur. (Min, 40/65)
İHLAS
"İş, davranış ve ibadetleri gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak" manasına gelen ihlas, sözlükte saf, katışıksız, arı ve duru olmak gibi anlamlara gelir. İhlasın zıddı "riya" ve "süm'a"dır. Riya, bir işi gösteriş için yapmak, süm'a ise yapılan bir iyiliği, övünme ve çıkar amacry-la başkalarına duyurmaya çalışımaktır. Dolayısıyla Allah'tan başkası adına, başkasının gözüne girmek için yani Allah'a başka birini ortak kılarak yapılan ibadetin bir faydası yoktur. Zira Rabbimizin böyle bir kulluk gösterisine ih-tiyacı yoktur. Ameller ihlasla ve Allah'ın rızası gözetilerek yapıldığında bir değer taşır. Din, özü itibarıyla ihlas ve samimiyetten ibarettir. Dolayısıyla samimiyetin olmadığı yerde dinden veya dindarlıktan söz edilemez. Allah Resülü, namazlarının ardından, "Allah'ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her an sana ihlasla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!..." duasıyla Cenab-ı Hakk'a dua etmiştir. (Ehi David, Virir, 25)
Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubudiyet boşu boşuna gitmez. Bir dår-ı mükafat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fani dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun?... dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının, ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.
Hal-hayatlarda Fahrt Alem Efendimiz tarafından cennet ile tebşir olunmus olineziter ki onlar da Ebu Bekir es-Siddik, Omer el-Faruk, Osman Zin-nureyn All el-Marteza, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. el-Avvam, Sa'd b. Ebi Vakkis Saldo Zübeyr, Abdurrahman b. Avf, Eba Ubeyde b. Cerrah ridvánullahi aleyhin hazerandir, zabtiru teshti için aşere-i mübessere şöylece nazm edilmiştir. 50
وَسَعْدَانِ وَالصَّهْرَانِ وَالْخَتَنَانِ Ibn Avl, Abdurahman b. Avfdır. Amir, Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'ın ismidir Sad, Sa'd b. Vakkas ile Sa'id b. Zeyd'dir. Zehrani, Ebû Bekir Siddik ile Omer of Farukidur Hasenan, Hazret-i Osman ile Hazret-i Ali'dir.
se ashab kartam hazerätının duhul-i Islam, gazevat-ı celile gibi vakalan keylemelen gibi lezatili nazar t'tibara alınarak muhtelif tabakåta takin nur Halbom Nisabüri ashab-ı kiram hazerâtını on iki tabaka kılmıştır
Braxy Tabaka, Ibeida-i bi'setde Mekke'de din-i İslamı kabül eden "sabikin Islam" dir
Sabikon-i Islam "Hazret-i Hatice el-Mekki, Ebû Bekr es-Siddik, Ali b. Ett Talah, Zeyd b Harise, Hazret-i Ebû Bekir Sıddik, Osman b. Affan, Abdurrahman h Avf, Sald b. Ebt Vakkas, Zübeyr b. el-Avvam, Talha b. Ubeydullah rıdvanullah aleyhim ecma'in hazerâtıdır.
Bu zevat-ı kiramdan en evvel Islam ile müşerref olan zat hakkında ihtillf chunmuştur. Zühriden rivayet olunduğuna göre Hazret-i Hatice'dir. Sa'lebt bunda ima olduğunu iddia ediyor. Hakim, Hazret-i Ali'nin ilk olduğunda icma idda ediyor. Ibn Abdilberr ise Hazret-i Hatice'nin
Ondan sona Hazret-i Ali'nin iman ettiğine ittifak vardır denir. Fakat en end Isitmu izhar eden Hazret-i Ebû Bekir'dir. Hazret-i Ali ibtidada İslam'ını pedes Eks Tabiden gizlerdi (Ibn Ishak'a (0.151/768) göre evvelen iman eden Hard
bey 12 thalaya ayunması aktarılmaktadır. Hüseyin Avni ise aynı takstmi Megera kwenda aktarmaktadır (Babanzade Ahmed Naim, Hadis Ustlü, 32.)
A DEVR-I EVVEL KARN-I SAHEBE-I KİRAM RIDVANULLAHİ ALEYHİM ECMA'IN
Hance sonta Hazret-i Ali, sonra Zeyd b. Harise, sonra Ebu Bekir'dir. Müşāru-İslam'ını izhar ettiğinden nâşi en evvel iman eden zat Ebû Bekir zannında muslardır. Bu vel olan Hazreter kunde söyle denilmiştir: kadınlarında en evvel Islam ile müserrel olan Hazret-i Hatice'dir. Hür olan erkeklerden Haz-- Ebu Bekir es-Siddik'dir. Na-balig zukür çocuklardan Hazret-i Ali'dir. Azadlı kelerden Zeyd b. Harise'dir. Kölelerden Bilal Habeşt'dir. Bu cem vete Azad - Azam hazretlerinden mervidir. Tahkik olan evvelen mutlakan leikan Hance'ye mahsüs olup diğer mezkür olan diğer esami sahabe-i kiramdan olmaları basebiyle izafi olmak üzere kabül edilmiştir. 65
İkinci Tabaka: Ehl-i Mekke kavl-i İslâm ile Peygamber Efendimize bi'set eden shab-1 Dar-1 Nedve'dir. Onlar sabikun İslam'a giren Hazret-i Ömer'in İslam'ın dan evvel imana gelmişler, (Daru'l-Erkam) denilen hånede gizlice ictima' ederek sohbet-i Nebeviye ile şeref-yab olmuşlar, Hazret-i Ömer'in İslam'ı gününe kadar manlarını küffar-ı Kureyşten gizlemişlerdi. Hazret-i Ömer daha evvel hånede İslam la müşerref olup ehl-i İslam'ın adedi onunla kırka bāliğ olmuş ve o zamana kadar imanlarını gizlemiş olanlar Hazret-i Ömer'in İslam'ı üzerine Kabe'nin ya-mındaki mecma' olan Dâru'n-Nedve'ye girip imanlarını izhar etmişlerdir. O vakte kadar hafiyyen imâna davet olunur ki Hazret-i Ömer'in İslâm'ı üzerine cehren din-i İslam ilan edilmeye başlamıştır.
Üçüncü Tabaka: Müşrikînin eză ve cefâsından nāşi Mekke'den Habeş'e hicret eden zevātdır.
Dördüncü Tabaka: Akabe-i ûlada Fahr-1 'Älem Efendimize bï'at eden subbak-1 ensar-ı kiramdır ki on iki kişiden ibaret idiler. Şirk, zinā, sirkat ve iftiradan ictinab etmek ve çocukları öldürmemek üzerine taahhüt verip bi'at eylediler.
Beşinci Tabaka: Akabe-i saniyede bi'at eden ensar-ı kiram ki adetleri yetmiş bir kadar idi. İçlerinden dokuzu Hazrec'den, üçü dahi Evs'den olmak üzere on iki kişiden ibaret idiler.
65 Hüseyin Avni birinci defterde bu kısmı Ashab-ı kiram'ın adedi başlığı altında da ele almak-tadır. Ancak bu kısmı "aşere-i mübeşşere s. 78" diye atıfta bulunarak ikinci defterde bu başlık altında tekrardan yazmıştır. Biz de çalışmamızda bu kısmı "aşere-i mübeşşere" kısmında ver-meyi ikinci defterin sonradan yazılması sebebiyle Hüseyin Avni'nin son tashthini içermesine binden yeterli gördük.]
159. (Ey Resûlüm! Genelde ve özellikle Uhud gazvesinde sen) Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, elbette onlar etrafından dağılıverirlerdi. O halde onları affet, onlar için mağfiret dile ve (umûma ait) iş hakkında onlara danış, artık karar verdiğin zaman da, Allah’a güvenip dayan (onu yap). Şüphesiz Allah kendisine güvenip dayananları sever. [krş. 42/38]
YanıtlaSil
Yuksel31 Ocak 2025 06:18 38. (Onlar) Rableri(nin çağrısı)na gelirler, namazı dosdoğru kılarlar. İşleri aralarında danışma iledir. (Onlar) kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de (Allah için) harcarlar.
(Bu âyet-i kerîme müslümanların mühim işlerinde şûrâ usulüne başvurmaları gerektiğine, İslâm idare şeklinin ise kendi aralarında ehliyet ve takvâ sahibi kimselerden seçecekleri şûrânın kararlarıyla olması lazım geldiğine delil teşkil etmektedir.)
39. Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman yardımlaşıp kendilerini savunur (zulme baş eğmez)ler.
(Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi, hangi şekliyle olursa olsun zulme elbirliği ile karşı konulur. Çünkü zulme göz yummak caiz değildir. Bu durum, zalimin zulmüne, günah ve azabına ortak olmaktır. Hz. Ömer’in adaleti gibi bir adalet isteyenler O’nun halkı gibi bir halk olmalıdır.) [krş. 11/113]
40. Kötülüğün karşılığı, onun dengi bir kötülüktür. Kim de affeder, barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez. [bk. 16/126]
41. Kim de zulme/haksızlığa uğradıktan sonra o (hasmı)ndan aynı şekilde öcünü/hakkını alırsa, işte bunlar aleyhine olacak bir yol (hiçbir sorumluluk) yoktur.
42. Ancak sorumluluk ve ceza insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere saldıranlaradır. İşte, onlar için acıklı bir azap vardır. [bk. 5/33-34]
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 472 1 Ümmetimden bir taife, Allahın emrile hareket etmekte devam eder. Onlar hak üzerinde oldukları halde, kıyamet kopana kadar kendilerini terk eden ve muhalefet eden kimsenin onlara bir zararı dokunmaz. Taki Allahın emri gelinceye kadar onlar insanlara galibtirler. Hz. Muaviye (r.a.) 472 2 Ümmetimden bir taife, kendilerine düşmanlık edenlere galip oldukları halde, Hak üzerine mücadelede devam ederler. Hatta onların sonuncusu mesihüd deccal ile harp eder. Hz. İmran (r.a.) 472 3 Ümmetimden bir taife, kıyamet kopuncaya kadar yardım görmekte devam eder. Kendilerini terkedenlerin ayrılmaları da onlara bir zarar vermez. Hz. Muaviye İbni Kırra (r.a.) 472 4 Ümmetim dininde basiretli olmakta devam eder. Taki yahudiler gibi, akşam namazı için yıldız çıkmasını beklemedikçe, nasraniler gibi de sabahda yıldızların kaybolmasını beklemedikçe ve cenazeyi de sahiplerine bırakmadıkça. (Cenazeyi teşyi etmeyi bırakmadıkça) Hz. Hars İbni Vehb r.a 472 5 Hilafet beni Ümeyyede deva eder, bir defa ellerinden (Abbasilerce) süratle çakilip alınıncya kadar. Onlardan çıkınca da hayattan hayır yoktur. Hz. Sevban (r.a.) 472 6 "La ilahe illallah" kelimesi halktan gadabı men etmekte devam eder, dünyaları düzelip de dinden gideni ehemmiyetsiz görmedikçe. O zaman bu kelimeyi söylediklerinde kendilerine "Yalan söylüyorsunuz. Siz onun ehli değilsiniz" denilir. Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.) 472 7 Ümmet şeriatı hasene üzerine devam eder, aralarında şu üç hal zahir olmadıkça; İlim kendilerniden alınmadıkça, aralarında habis veled çoğalmadıkça, "Sakkarun" aralarında zahir olmadıkça, Dediler ki: "Sakkarun nedir?" Buyurdu ki, bunlar içmeden sarhoş olanlardır. Ahir zamanda gelirler, birbirlerile karşılaştıklarında aralarındaki selamları lanetleşmektir. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.) 472 8 Kıyamet gününde şu beş şeyden hesap vermedikçe Adem oğlunun ayakları Rabbının huzurundan ayrılmaz: Ömrünü nerede ifna etti. Gençliğini nasıl geçirdi. Malını nasıl kazandı. Malını nereye harcadı. İlmi ile nasıl amel etti. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 472 9 Kulun ayakları ayrılmaz, şu dört şeyden sual olmadıkça: Ömrünü nerede ifna etti. İlmi ile nasıl amel etti. Malını nerede kazandı, nasıl harcadı. Cismini nerede çürüttü. Hz. Berze (r.a.) 472 10 Bir adama karısını niye dövüyor diye sorma. Kime itimad ediyor kime itimad etmiyor diye de sorma. Vitri kılmadan da uyuma Hz. Ömer r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 146 1 Seni davarları ve kır hayatını seviyor görüyorum. Kırlarda bulunduğun ve ezan okuduğunda sesini yükselt, Muhakkak ki müezzin sesini işiten cin, insan, taş, ağaç ve her şey kıyamet gününde (sesini işittikleri müezzinin ezanına) şahidlik edeceklerdir. Hz. Ebû Said (r.a.) 146 2 Ben, kıyamet gününde, yeryüzündeki taş, toprak ve ağaç adedinden fazla bir cemmi gafire şefaat edeceğim. Hz. Uneysil Ensari (r.a.) 146 3 Ben gümüşten mühür edindim ve üzerine "Muhammedün Resulullah" nakşettirdim. Kimse böyle bir mühür kullanmasın. Hz. Enes (r.a.) 146 4 Ben rağbet ve rehbet ile namaz kıldım. Ve namazımda üç şey diledim. İkisi kabul edildi. Biri kabul edilmedi. Harici düşmanlar onlara (Mahv edecek derecede musallat olmasın istemiştim. O ümmetime verildi. İstedim ki, boğularak helak olmasınlar, o da verildi. Aralarında düşmanlık olmasın istedim, bu reddedildi. Hz. Muaz (r.a.) 146 5 Rabbimden müşriklerin çocuklarını diledim. Onları bana verdi. Cennet ehline hizmetçi olarak. Zira bunlar fitreten islamdırlar. Ve babalarının düştüğü şirke henüz düşmediler. Hz. Enes (r.a.) 146 6 Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Hz. Ali (r.a.) 146 7 Bir taife bilirim ki, ne Peygamber, ne de şehiddirler. Lakin Peygamberler ve Şehidler kıyamette onların makamlarına imrenirler. Bu taifenin insanları hem Allah'ı severler, hem de Allah'ı sevdirmeye çalışırlar. Halka, Allah'a itaat etmeyi emrederler. Halk Allah'a itaat edince de Allah onları sever. (Yani halkta Allah sevgisi uyanır.) Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 145 1 Ben size filan-falan kimseleri ateşle yakmanızı emretmiştim. Halbuki ateşle ancak Allah azab eder. Eğer onları yakalarsınız öldürün, kafi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 145 2 Ben sizin önünüzden "Havza" varıp, sizi arayacağım. Kim ki Beni orada bulur ve Havzı kevserden içerse bir daha susamaz. Öyle kimseler gelecek ki, Ben onları, onlar da Beni tanıyacak. Fakat kendileriyle aramız açılacak. Soracağım. Niye böyle? Denilecek ki: "Onlar senden sonra yaramaz işler yaptılar?" O zaman Ben onlara sahip çıkmıyacak ve benden sonra (dini) değiştirenlere "uzak , uzak olun" diyeceğim. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.) 145 3 Sizin üzerinize üç şeyden korkarım. Ki bunlar da vuku bulacaktır: Alimin hatası, Münafıkın Kur'anla cidali, Dünyalık kapısının size açılması. (Dünyanın yıkım oluşu şundandır. Dünya muhabbeti gönüle girerse çok fazla uyanıklık istiyor. Dünya teveccühüne aldanmasa da vasıta gibi hizmetinde kullansa büyük bir nimettir.) Hz Muaz (r.a.) 145 4 Kadınlarla biat edildiğinde el almam. Lakin ben onlardan Allah'ın aldığını alırım. (Kadınlardan sözle, erkeklerden ise söz ve musafaha ile biat alırlardı.) Hz. Enes binti Yezid (r.a.) 145 5 Öyle kast ediyorum ki, cemaate bir imam tayin edeyim, kendim de dolaşayım. Ve Cuma günü kimi evinde bulursam yakayım. Hz. İbni Mektum (r.a.) 145 6 Ben Rabbimden ümmetim için şefaat diledim. Onu bana verdi. Bu, şirk koşmıyan her mü'mine nasib olacaktır. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 145 7 Ben sizin görmediklerinizi görüyor, işitmediklerinizi işitiyorum. Gök gıcırdıyor, hakkıdır da. Gökte dört parmaklık boş bir yer yok ki, oraya bir melek secde etmiş olmasın. Nefsim kudretinin elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Döşekler üzerinde kadınlarla telezzüz edemezdiniz ve bağrınızı döverek yabana uğrardınız. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 145 8 Ben bir kelime biliyorum ki, ölümü yakın olan kimse onu derse, ruhu rahatlık bulur ve kıyamette de ona nur olur. Bu, "Lâ ilâhe illallah" dır. Hz. Talha (r.a.) 145 9 Ben bir kelime biliyorum ki, kim onu hakkı ile söylerse Cehennem ona haram olur. O da, "Lâ ilâhe illallah" dır.(Hakkı meselesi haramdan kendisini koruması demektir.) Hz. Ömer (r.a.) 145 10 Ümid ediyorum ki, Bana tabi olanlar Cennet ehlinin dörtte biri, ümid ediyorum ki, üçte biri ve ümid ediyorum ki, yarısı olur (Sonradan üçte ikisi buyurulmuş.) Hz. Câbir (r.a.)
Bir beldede zina ve riba meydan alırsa, onlar (o belde halkı) Allah'ın azabına hak kazanmış olurlar. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 54 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Şubat 2025 03:11 Bir kavim içinde riba ve zina zahir oldu ise, onlar Allah'ın azabını hak etmişlerdir. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.) Sayfa: 375 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
talıktır. Beşeriyetin yaratılış hikmeti gereğince bu hastalıklara her de-virde her yerde rastlanır. Ancak çerçevesi dar, gücü zayıftır. Fakat, ande şulan o ki, kıyameti zaruri kılan bir hal olarak, bunlar, hem yaygın anla Janiyet ve hem de fevkalâde kesafet kazanarak cemiyetin bünyesinde kokleşeceklerdir. Beşeriyeti bir bütün olarak bir uzva, bir heyet-i içti-haiyeye benzetecek olursak, bu büyük beşerî uzviyet tıpkı münferid bir insan gibi, bünyesine yerleşen bu kadar ağır hastalıklara dayanarak, on beş çeşit hastalıkla, ağır hasta yatan tedavisiz bir beden gibi, ölüm ona daha hayırlı ve belki de bir kurtuluş olacaktır. Kıyamet bir bakıma onul-maz şekilde içtimâî marazlarla alude olmuş beşeriyetin ölümüdür. Anla-şılacağı üzere bu külli ölümü, beşeriyet, şeriat-ı İlahiyeyi dinlemeyerek kendi eliyle hazırlamaktadır. Hadiste sayılan on beş marazın herbiri di-nin yasak ettiği bir haramdır. Dikkat edersek insanlığın, kendi eliyle ördüğü teknik çerçevenin sağladığı kolaylık ve imkanların da yardımıyla, rihul-hamra vetiresinde her geçen gün daha da artan bir sür'atle yol aldığını görürüz.
2- Hadisin anlaşılması için, kapalı olan bazı tabirlerin yanına paran-tez içerisinde açıklayıcı ilavelerde bulunduk. Burada sonradan gelen ne-sillerin önceden gelenlere (yani halefin selefe) hakareti meselesi ile ilgili bir açıklamayı kaydedeceğiz. Tibi der ki: "Bundan maksad, halefin (arka-dan gelenlerin) selefi (Sahabe, Tabiin ve Etbau't-tabiin gibi Resulullah'ın senasına mazhar olan nesilleri) ta'n etmesi onlara birkısım kusurlar izafe etmesi, salih amellerde onlara ihtida etmemesidir. Bu davranışlar onlar hakkında lanet gibidir." Aliyyu'l-Kârî te'vile kaçmaya gerek olma-dan, selefe lanet eden zümrelerin varlığına dikkat çekerek "Bunlar kâfir veya mecnundur, ama lanet edici bir zümredir" der ve ilave eder: "Bu zümre sadece lanetle de yetinmeyip, selefi tekdir de ediyor. Bu cinayeti işlerken dayanakları fasid olan hevaları, kısır olan efkârlarıdır. Böyleleri mesela Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman radıyallahu anhüm ec-main'in, (Resulullah'tan sonra) hilafeti haksız olarak ele geçirdiğini, aslında hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu iddia ederler. Gerçek şu ki, bu iddia batıldır ve bu hususta selef ve halef bütün ümmet icma etmiştir. Bu iemaya karşı çıkan münkirlerin iddialarının hiçbir değeri yoktur. Kur'an ve sünnette hilafetin Resulullah'tan sonra Hz. Ali'ye ait olduğuna dair hiçbir delil, hiçbir nass mevcut değildir."
5047 ١٤ - وعن ابن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال: [ قَالَ رَسُولُ اللهِ ﷺ : أول = الآياتِ خُروجاً طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبهَا، وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحى -
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis salâtu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı:
* Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir meta haline gelirse
★ Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kal dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
* (Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
* (San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
* Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) (veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizi, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hadisi olarak bilir. Ha-hayatında hakim duruma gelecek pekçok ictimâî marazları nazar-ı dik kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten ictimai bir has
a) Saflar halinde (cemaatle) namaz kılma şerefi bana verildi.
b) Bana selam verildi ki, bu cennet ehlinin selamıdır.
c) Bana "Amîn" verildi ki, bu sizden öncekilerden hiç kimseye verilmemişti. Yalnız onu Allah Harun'a vermişti. Musa dua ediyordu, Harun da "Amîn" diyordu.
۱۰۲۳ أُعْطِيتُ الْكَوْثَرَ نهر في الْجَنَّةِ عَرْضُهُ وَطُولُهُ مَا بَيْنَ الْمَعْرِبِ وَالْمَشْرِقِ لَا يَشْرَبُ مِنْهُ أَحَدٌ فَيَظْمَاءُ وَلَا يَتَوَضَّؤُ مِنْهُ أَحَدٌ فَيَتَشَعَّتُ أَبَدًا لا يَشْرَبُهُ انْسَانُ اَحْفَرَ ذِمَّتِي وَلَا قَتَلَ أَهْلَ بَيْتِي (ابن مردوية عن انس)
1023- Cennette bir nehir olarak bana Kevser verilmiştir ki, eni ve uzunluğu doğu ile batı arası kadardır. Ondan içen hiç susamaz, ondan abdest alan asla kirlenmez. Ancak onu bana karşı olan, anlaşmayı bozan ile Ehl-i Beyt'imi öldürenler içemeyecektir.
1024- Ümmetimden yetmiş bin kişi bana bağışlandı. Hesap vermeden cennete girecekler. Yüzleri ayın ondördü gibidir. Kalpleri tek adam kalbi gibidir (yani birleşmişlerdir). Rabbim Azze ve Celle'den bu adedi fazlalaştırmasını istedim. Rabbim de bana herbir tanesi ile birlikte yetmiş bin kişi daha verdi (bağışladı).
Cennete girip cehennemden kurtulmak, nimetin tamamındandır. Ravi: Hz. Muaz (r.a.) Sayfa: 449 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 23:22 Size iki şey bıraktım: Allah'ın kitabı ve (Ehli Beytim) Kim ona tabi olursa hidayet üzere olur. Kim de ayrılırsa delalete düşer. Ravi: Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.) Sayfa: 144 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Bir vartaya düştüğünde: "Bismillâhirrahmanirrahim velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil Azim." de. Zira Allah Tealâ onun sebebiyle belâ nevilerinden dilediğini senden kaldırır. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 66 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Şam ehli helak olduğunda, ümmetimde hayır kalmaz. Bununla beraber Deccalla savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin "hak üzere" galib olması devam edecektir. Ravi: Hz. Muaviye İbni Kurre (r.a.) Sayfa: 65 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı, emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı, ilim dinden başka gaye için tahsil edildiği, kişi karısına itaat edip annesine âsi olduğu ve dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı, mescidlerde gürültüler başgösterdiği, fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği ve aşağılık adamın milletin lideri olduğu, şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu, şarkıcı
kadınlar ve çalgı âletleri türediği, şaraplar içildiği ve ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman işte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şek değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbi ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler. (Tirmizî: 2308)
Hadis-i şerifin açıklaması:
"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı."
Devlet malı birkaç şahsın elinde olacak ve bunu istedikleri gh kullanacaklar. Kim fazla çalarsa o çok rağbet görecek.
Devleti idare edenler, halka äit malları kendi üzerlerinde toplamaya çalışacaklar, halkın kazancını vergiler vasıtası ile ellerinden alacaklar bunu rahatça hem yiyecekler hem de yığacaklar. Kendileri büyük refah içinde yaşayıp halk sıkıntı çekecek.
Zālimin zulmü artacak, mazlum ise inleyecek.
Çünkü onlar Hakk'a yönelmeyecek, halka yönelecek. Her yöneldiğ kimse başına kaynar su dökecek. "Yandım!" diyecek, yine ona sokulacak Niçin? Şaşkın olduğu için.
Fakat hakikat ehli yine kanaat sebebiyle huzurludur. Onlar halka hiç bir zaman rağbet etmezler, Hazret-i Allah'a ve Resul'üne rağbet ederler Fakat bunlar da pek azdır.
"Emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı."
Bu kötülük zamanında emanet ganimet bilinecek, onu vermemeye gayret edilecek.
Binaenaleyh böyle bir zamanda çok tedbirli olmak gerekiyor. Çünkü itimat kalkmıştır. Bunun da sebebi kalpte imanın olmayışıdır.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şeriflerinde buyururlar ki:
ündunağın alameti üçtür: Söylerse yalan söyler, söz verirs sound Budurmaz, kendisine bir şey anlane soudilirse hryanel eder." (Buhârî Tecrid-i sarih: 31)
Bundan ötürü bu haller husule gelecek.
"İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği."
İlim Allah için değil, memuriyet için, geçim için tahsil edilecek Görünüşte ilim tahsil ediyor denilecek, fakat menfaat, tahsil edilecek, onların Allah-u Teâlâ ile ilgileri olmayacak. nam ve şöhret icin
"Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir." (Ahkaf: 15)
maya efah
Emr-i şerif'ini de bırakmıştır. Kalbi tamamen ters döndüğü için, ana-babasına yapmadığını başkalarına yapıyor.
"Mescidlerde gürültüler başgösterdiği."
Gerçek mânâda tâzim ve saygı kalkacak, herkes aklına geleni söyleyecek. Tabii ki bu söylenenlerin hepsi ahkâma mugayir olacak.
"Fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği."
diği cak
Bu seyyiat zamanı öyle bir devirdir ki, baştakiler hep fâsık ve münafık olacak.
hiç er.
e
0
"Aşağılık adamın milletin lideri olduğu."
Halkın içinden asaletsiz, şerefsiz, haysiyetsiz insanlar milletin başına geçecekler. Yani ayak takımı başa, baştakiler ayak altına alınacak.
"Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu."
O zālimler başa geldiğinde şerleri çok olacak. Halk korkup menfaatlerinden onlara boyun eğmek zorunda kalacak.
"Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği."
O zamanda bunlara itibar edilecek. Bütün fuhuş, fenalık, rezalet alenen meydanda olacak ve bunlara rağbet edilecek. Allah-u Teâlâ onlara lânet eder ve hiçbir surette onlara rahmet nazarı ile bakmaz.
"Ve bu milletin sonunda gelenler, evvel gelenleri lânetlediği."
Öyle bozuk bir nesil gelecek ki, o kadar asaletsiz türemeler türeyecek ki, öyle piçler zuhur edecek ki, ecdadı ile övünmeyecek de içindeki kötülüğü onlara hamledecek, bu aseletsiz ayak takımı onlara hakaret nazarı ile bakacak.
Oysa geçen devirler, değil müslümanları, dünyayı hayrete düşüren en güzel hasletlerle dolu idi. Onlar iman, şecaat, cesaret, adalet, fazilet sahibi idiler.
"İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbir ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler."
Yuksel12 Şubat 2025 23:59 Teeni Allahu Teala'dandır. Acele şeytandandır. Allah'tan başka çok özür kabul eden yoktur. Ve Allah (z.c.hz)'lerine Hamdden sevgili bir şey yoktur. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 197 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel13 Şubat 2025 00:01 "Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.) Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.) Sayfa: 198 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
lu'daki hareketin dış güçlerin (İngiliz) yönettiği hususunda görüşleri var. Bu ko-nuda bilgi rica etsek?
O kadar çok söyleyecek şey var ki... Kadir Mısıroğlu "Sebil" gazetesinde yazdı, tek o yazdı, üstü kapalı şekilde, İsmet Paşa soruyor, M. Kemal Paşa'ya: Paşam diyor, İngilizler size "Dizbağı nişanı" vermiş (Dizbağı nişanı İngilizlerin en büyük nişanıdır. Kimseye vermezler) Bu nasıl oldu, benim haberim yok" di-yor. O da geçiştiriyor. M. Kemal Paşa. Diyor ki, "İngilizler beni sever de onun için" diyor.
Ben bir de tarihçilerden, mütareke zamanı, o bir seneye yakın, kısa bir sü-re içinde, İstanbul'da ilerde söz sahibi olacak kimsenin faaliyetlerini tam olarak meydana çıkarmalarını arzu ederim. Tam belgeleriyle... Bunda görülür ki M. Kemal Paşa'yı, "Beni kim tutarsa, onun taraftayım" şeklinde çalışmıştır. Bir ta-rafta sarayda zaten yaverdi, sarayda yükselme gayretleri içindeydi, bir taraftan hükümeti devirip meclise girip çıkmıştır. Hatta onun için Anadolu'ya gönderdi-ler, hükümeti devirme gayretleri içindeydi. Bir tarftan İngilizlerle sıkı ilişkiler içindeydi, bir taraftan İtalyanlarla sıkı temastaydı, herkęsle sıkı temastaydı. Ama deniyor ki, doğru, memleketi kurtarmak için yol arıyordu, herkesle sıkı te-mastaydı ve yardım vaadediyordu. Kadir Mısırlıoğlu der ki, "Hilafetin kaldırıl-masım İngilizler şiddetle istiyorlardı ve bunu başardığı için M. Kemal Paşayı tältif ettiler. Çünkü hilafet İslam birliğinin ve dolayısıyla İngilizlerin Ortado-ğu'daki hakimyetini önleyici bir faktör idi. Bunu dağıtmak suretiyle Ortado gulyu hakikaten paylaştılar Suriye'yi en arsızlar aldı, müstemleke yaptı. Irak'ı İngilizleraldı, müstemleke yaptı. Hindistan'a daha önceden girmişlerdi. Binaena-leyh Ortadoğu'nun en büyük zenginliğini, petrollerini İngilizler ve Fransızlar paylaştı. II. Cihan Harbi de zaten onun için patladı. Çünkü Almanlar herşeyi kaybettiği için, bunları geri almak üzere tekrar silahlandılar, teşkilatlandılar.
Hocam isterseniz biraz geriye dönelim... İstiklal Harbi'nin başladığı yıl-lara... Anadolu'ya geçişleri nasıl oldu. M. Kemal'in, Anadolu'ya gönderilişi, bu konuda Kazım Karabekir Paşa'nın çalışmaları Sultan Vahdettin'in M. Kemal'e yaptığı yardım...
Bunlar artık apaçık bilinen şeyler... Fakat ne yazık ki yazılı tarihimize geçmiyor. Fakat gelir geçer, belgeler ziyan olabilir ama, tarihimiz ziyan olma-sın. M. Kemal Paşa'nın bu faaliyetleri olunca, İstanbul'da da kuşku başladı. Vahdeddin aslında vatan haini değil, Vahdeddin kurtuluş nerede olacak bilemi-yor, şaşkına dönmüş, saray İngilizlerin elinde, İngilizlerin avucuna düşmüş...
Vakif arazileri ise 5 Haziran 1935 tarihinde, 2762 sayılı yasayla yeni yönetim ve idare şekline
Kokularak tüm vakıf arazileri Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanmış oldu. Vakıf arazile şekling Eykaf Bütçesinin bütünüyle devletleştirilmesi noktasında Ziya Gökalp vakıf sistemnini en keskin Fozlerle suçlamıştı. (Jaeschke, s. 28). Gökalp Evkaf Bütçesinin maliye Bakanlığı bütçesiyle bir leştirilmesini ve tekke vakıflarının da kapatılmasını istiyordu. Bu görüşlerden esinlenilerek 22 Şubat 1926 tarihli kanunla "milli ve terkedilmiş topraklar dışında doğrudan doğruya idre edilen Vakıfların, belediyeler ve genel menfaatlere yarar başka kurumlara satılabilmesi kabul edilmişti Bu yasayla birçok vakıf arazisi, 1926-1930 yılları arasında satıldı. 1930 yılında ise vakıf talanı doruk noktasına ulaşmış ve vakıf camileri bile resmen satılmaya başlamıştı. 1930 yılında topra
ğın altında yatanlara bakılmaksızın nice vakıf mezarlığı da kişi ve kuruluşlarca satın alınmıştı. 91 Ocak 1926 tarihinden itibaren miladi yılın kabul edilişiyle hicri ve rumi takvim kullanılışı da kal dırılmış oluyordu.
Takvimle ilgili bu gelişmeden sonra dini bayram günleri ile resmi bayram günlerinde bir düzenle meye gidildi ve önce Peygamber (s.a.s.)in doğum günü olan Mevlid Kandili kaldırılarak yerine Saltanatın kaldırıldığı gün olan 1 Kasım günü "Ulusal Egemenlik Bayramı" kutlanmaya başlan dı. Daha sonra 19 Nisan 1925 tarihli kanunla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı oldu. İki büyük dini bayram olan Ramazan ve Kurban bayramları yerinde kaldı. 1 Muharrem hicri yılbaşı bayramı da kaldırılarak yerine 1 Ocak günü Hristiyanların yılbaşısı resmi tatil günü kabul edildi. 30 Ağus
tos zafer Bayramı, 23 Nisan Çocuk Bayramı devletçe kabul edilmiş bayramlardandı. En son Müslümanların ibadetlerini daha rahat yerine getirebilme noktasında tatil olarak kullam
lan cuma günleri de 1935 yılından itibaren mesai günü kabul edilerek, hafta tatili pazara çevril
1930 yılında Sultan Ahmed'de Tapu ve Kadastro Dairesi'nin bitişiğindeki iki katlı "Maliye Hazine Evrakı" denilen yerdeki tarihi evrak "fersûde evrak" diye Bulgarlar'a okkası üç kuruş on paraya satılmıştı. Yüz binlerce kilo bu tarihi evrak arasında yalnız Osmanlı Tarihi değil, Dünya tarihini aydınlatacak vesika-lar vardı. Burada Orhan Gazi devrine kadar çıkan vesikalar da bulunuyordu. İslâm yazılarının her çeşidini okuyan bir Bulgar Albayı İstanbul'a gelmiş, hırsız-larla uyuşmuş, vesikalarımızı aylarca incelemiş ve onlara şöyle bir teklif yap-mış:
"- Bunları fersûde evrak diyerek satışa çıkarın. Şartnamesine Türkiye si-nırları dışına çıkarılmasını koyunuz!..."
Bu Bulgar zabitinin istediği gibi bir şartname hazırlanmış, kuru ot fiatın-dan aşağı, okkası üç kuruş on paraya satılmıştır.
Bulgaristan, Alman Kraliyet Enstitüsü ve Vatikan arşivi bunları paylaş-mışlar!. Bulgarlar bunları tasnif ederek, iki ciltlik bir de rehber neşretmişlerdir. Türk tarihini inceliyecekler, artık Sofya'ya gidecekler!. Ben canileri yakalattım. İzmit Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarını yapacaktı. Ancak çıkartılan bir aftan faydalandılar ve zulmü işleyenler maalesef hiç bir cezaya çarptırılmadan serbest bırakıldılar. Ben bu ibretli olayları hepinize tarihten der alasınız diye anlattım.
İ. Hakkı Konyalı
Nisan 1976-İstanbul
YanıtlaSil
Yuksel13 Şubat 2025 03:58 134
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİ
CILT 3
kurtularak Çorum'a sürgün edildi. İstiklal Mahkemesi reisi Ali Beyden işitim; hayatımda en müteessir olduğum bir şey varsa oda Yalçın'ı asamadığımdır, on assaydım belki bütün günahlarım silinirdi. Hüseyin Cahid ölürken gazeteler yazdı. Ağzı bir mağara ağzı gibi açık kaldı ve hiçbir suretle kapatılamadı, mec bur oldular yarım kilo pamukla tıkadılar,
Hürriyet Gazetesi sahibi Sedat Simavi'den de bir nebze bahsetmek iste rim. Bundan otuz sene evvel paramızın en kıymetli zamanlarında Burla Birader-ler kendisine bir milyon yedi yüz bin liralık bir çek verdiler, bina ve makinalan dahil Hürriyet Gazetesinin bütün tesisatlarını yepyeni bir şekilde ve en son sis tem olarak değiştirdiler. Buna mukabil de mukaddesat aleyhinde sinsi sinsi nes riyat yaparak yahudi ve mason ideolojisine hizmet etmesini istediler. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Sedat Simavi işi büyüttü. Hürriyet Gazetesi bir çok nüshalarında hiç olmazsa tezyifkar resimleri çizerek istihza ve hakaret ediyordu Hahi, bu ne gaflet ve dalalet(6)
Halk Partisi Van Milletvekili İbrahim Arvas Bey'in kendi partisiyle ilgili yaşanmış bu belgesel hatıraları, "Tek Parti" döneminde dine ve dindarlara ya-pılan zulümlerin boyutunu sergilemeye yeter vaziyettedir.
Özellikle rejim-basın ilişkisi ile İslam'a karşı yürütülen saldırıların o günkü boyutu ile bugün rejim-basın işbirliğiyle İslâm'a ve müslümanlara karşı yürütülen düşmanca tavırların benzerliği çok dikkat çekicidir.
Ha tek parti dönemi olmuş, ha çok partili dönem olmuş rejim açısında İslam'a düşmanlık hiç bir zaman değişmemiştir.
Tabekir ise, "M.Kemal'in -otorite ve güç bazında önceleri halife olmak is-
Sonunda Ismet'ten bu yahudi haham İzmir'den bir imtiyaz, bir menfaat temini istemiş... Hatta (Türkiyə adına) Washington Büyükelçiliğini de istemiş!.. Herkese, "İsmet teklifsiz ahbabımdır,
sözümden dışarı çıkmaz!?" diyormuş... Sonraları bu haham Mısır'a gidip åyån azası olmuştur."
Lozan görüşmələri sırasında başvəkil olan Rauf Orbay da bu görüşmələri doğrular ve Haham-başı Haim Naum'un İngilizler adına İsmet Paşa ile İngilizler adına görüştüğü və gizli pazarlık-larla halifeliğin kaldırılmasına sebep olduğunu açıklar.
Rauf Orbay, Feridun Kandemir'e konuyla ilgili olarak bakın neler anlatıyor:
"İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan'da İngilizlerle bir çeşit gizli arabuluculuk rolü oynayan Istanbul yahudi Hahambaşısı Haim Naum Efendinin telkinleriyle, hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye'de devamına müsade edilmeyip, derhal kaldırılması fikrini tamamiyle be-nimsemiş bulunuyordu."
(Feridun kandemir, Hatıraları ve Söyleyemedikleri İle Rauf Orbay, s. 96-97) Necib Fazıl Kısakürek de Halifeliğin kaldırılması fikrinin bu gizli görüşmelerde kesinleştiğini ve olayın kahramanının sözkonusu yahudi hahambaşı Haim Naum olduğunu ileri sürer.
Necib Fazıl, kendisinin çıkartmakta olduğu, "Büyük Doğu mecmuasının 29. sayısında konuy-la ilgili olarak şu iddialarda buluur:
"Haim Naum, bu korkunç teşebbüse evvelå Amerika'da TÜRKLER LEHINDE bir seri konfe
ranslar vermek suretiyle başladı, bu konferanslarda Emperyalizm Şerflerine "Türkün maddesi ni serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tà içinden, kendi öz adamlarına yıktırmalarını telkin ediyordu.
Yeni Masonluk hesabıyle Kur'ân'ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak, Haim Naumun müthiş planı idi. Amerika'da bu zemini hazırladıktan sonra İngiltere'ye geçmiş ve halis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:
-Siz Türkiye'nin mülki tamamiyetini kabul edin, ben İslâmiyeti ve İslâmi temsilciliklerini onlara
ayaklar altına çiğnetmeyi taahddüt ederim." Büyük Doğu, aynı sayıda (29) şunları da eklemektedir:
Ingiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, niyahet en månidar sözünü söyledi. Dedi ki: "Tür-kiye İslâmi alakasını ve İslâmi temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atara bizimle hulûs birliği et-miş olur. Hristiyan dünyasının hürmet ve minnətini de kazanır. Biz de kendisine dilediğini veri-riz..."
Büyük Doğu (29) "Nihai Vesika başlığı ile sözü şu sonuca bağlamaktadır:
"Lozan Muahedesinden sonra Ingiltere Avam kamarası'nda "Türklerin İstiklalini niçin tanıdı nız" diye yükselen itirazlara Lord Gürzon'un verdiği cevap: - İşte asıl bundan sonradır ki Türkler bir daha eski savlet ve şevketlerine kavuşamayacaklar-
dır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz..." Büyük Doğu'nun ve bazı başka kitapların bu bakışları için açık belge ve kaynaklar verilmemiş
tir. Ancak "tahminler sözkonusudur.
Yükarıda verilenler arasında en kuvvetlisi, bir gözlemci olarrak Rıza Nur'un yazdıkları ile Rauf bey'in Kandemir'e anlattıklarıdır. Çünkü Rauf Bey, o zaman başbakan bulunuyordu. "Gizli Pa-zarlıklar'ın içinde olmasa bile, güçlü birtakım bilgi ve sezişləri olduğu kesindir.
Gazeteci-Yazar, Ahmet Kabaklı da, "Türk Edebiyat dergisinde iki yıldan fazla bir zaman sür-dürdüğü "Temellerin Duruşması" isimli dizisində hilafetin kaldırılması konusuna geniş yer ve rerek, sözkonusu derginin 185. sayısında (Mart 89) Ismet Paşa-Haim lan "gizli pazarlıklara yer verir. Naum ilişkisine ve yapı-
Ahmet Kabaklı: "Büyük Doğuhun çıktığı uzun yıllarda da, Kadir Mısıroğlu'nun, 'Lozan Zafer mi, Hezimet mi?" kitabını yayımladığı tarihlerde de, bu itham ve suçlamaların baş hedeli Is-met Paşa yaşıyordu. Elinde suçlamaları reddetmek için yüzlerce "təkzip" imkanı da olduğu halde, bu ağır iddialara karşı hiç birşey söylememiş olması, insanı, hazin alanlarla dopdolu ola yakın tarihimiz açısından düşündürmektedir.. diyerek İsmet Paşa-Hahambaşı Haim Na
Ahiret vardır ve dünyadan daha güzeldir. (L.) 227:26. Lem'a 5. ricâ
Allah'ın bütün isimleri haşri gerektirir. (M.N.) 42:Lasiyyemaların sonu
Allah fâni insanlar için baki bir âlem yaratmıştır. (L.) 21:3. Lem'a, 2. nükte
Allah'a haşri gerçekleştirmek çok kolaydır. (S.) 86:10. Söz hâti-me; (S.) 107:10. Söz, zeylin 4. parçası; (S.) 271:22. Söz 2. makam, 6. lem'a; (S.) 485:488:29. Söz 2. makam, 3. esas (M.) 380:29. Mektup, 1. kısım, 4. nükte; (Ş.) 134: 7. Şua 3. işâret; (M.N.) 119:Zeylü'l-Habbe
Bütün insanlan diriltemeyen bir tek nefsi diriltemez. (Sn.) 31. Cemîl ve Celîl isimleri haşri gerektirir. (S.) 77:10. Söz 8. hak. Celîl ve Bakî isimleri haşri ister. (S.) 72:10. Söz 6. hakikat Cevad ve Cemîl isimleri haşri ister. (S.) 68:10. Söz 4. hakikat Dünyadaki haşir örnekleri. (S.) 78:10. Söz 9. hakikat
Dünyanın zerreleri âhirette kullanılacak. (S.) 511, 512:30. Söz 2. makam 3. nokta
Dünyay-ı deniyye içinde kemâlât-ı insaniye yerleşemez. (Mh.) 123:3. makale, tenbih
Dünyayı yaratan âhireti de yaratır. (M.) 230:20. Mektup, 2. makam, 5. kelime
Hafiz ve Rakîb isimleri haşri ister. (S.) 75:10. Söz 7. hakikat Hakîm, Kerîm, Adil, Rahîm isimleri haşri gerektirir. (S.) 66, 80:10. Söz 10. hakikat
Hakk ismi haşri gerektirir. (S.) 83:10. Söz 11. hakikat Haşirde amellerin yayılması. (S.) 109:10. Söz zeylin 4. parçası Haşirde, azalarını helâl dairede kullanan insanın bütün azaları lehinde şehadet ederler. (S.) 293:23. Söz 2. meb. 3. nükte Haşirde, azalarını yanlış yolda kullanan insandan bütün azaları şikâyetçi olacak. (S.) 293:23. Söz 2. mebhas, 3. nükte FIHRIST/248
Hayat haşri ispat eder. (L.) 326:30. Lem'a 5. nükte, 4. remiz Hayy, Kayyum, Muhyî ve Mümît isimleri haşri gerektirir. (S.) 77:10. Söz 8. hakikat
"Hazırlanınız başka dâimî bir memlekete gideceksiniz." (S.) 60:10. Söz İbni Sina, "Akıl haşre yol bulamaz" diyor. (M.) 361:28. Mek-tup, 7. mesele, 3. işâret; (B.L.) 13; (S.) 89:10. Söz hâtime İmam Gazâlî'nin "İkinci diriliş birinciye muhâliftir" sözü. (B.L.) 144. İnsan için bir haşir meydanı açmayı değer mi? (S.) 64:10. Söz mukaddime, 3. işaret
İnsan kabre girip rahatla yatamaz. Mutlaka uyandırılacaktır. (S.) 77:10. Söz, 7. hak.
Insan, ruhlar âleminden, anne rahminden, çocukluktan, ihtiyar-lıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan ge-çen uzun bir imtihan yolculuğundadır. (S.) 35:7. Söz
Insanın yaratılması ve diriltilmesi bir tek nefis kadar kolaydır. (Sn.) 32; (S.) 641:Lemaat
Kainat haşir sabahıyla gözünü açacaktır. (S.) 489:29. Söz 4. esas 1. mese
Kainata serpilmiş hayat parçalarının muhassal bir hayat-ı umu-miyesi var olmak gerektir. (Sn.) 24.
davranmaktan ziyade, bir karşı ihtilalin ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve açtığı bayrak hilafet bayrağıydı, şeriat bayrağıydı..." diyerek Şeyh Said hare-ketinin tam bir karşı-devrim hareketi olduğunu vurgular.
Nitekim yakalandıktan sonra, 6 Mayıs 1925 tarihinde yargılanmak üzere Ordu Müfettişliği'nin 10.5.1925 tarih ve 374 nolu yazısıyla, Elazığ İstiklal Mahkemesi'ne gönderilen Şeyh Said ve otuzsekiz arkadaşı verdikleri ifadelerle "din için kıyam" ettiklerini ve "müstakil bir İslâm Hükümeti vücuda getirmek" istediklerini, "putperestlik dinini ihyaya ve ayini metrukelerini icraya çalışan bu laik Türk Hükümeti'ni de yıkmaya" çalıştıklarını açıkça söylemişlerdir.
Şeyh Said Elazığ İstiklal Mahkemesi'nde yaptığı konuşmada: "Yüce şeri-atin hükümlerini uygulamayan bir hükümete karşı, ayaklanmak vaciptir. Bu bi-zim fıkıh kitaplarımızda yazar. Biz de bunun için kıyam ettik ve hükümete biraz olsun şeriat meselesini anlatmak istedik. Hiç olmazsa şeriatın bir kısmını uygu-lamalarını teklif edecektik." diyerek, Allah'ın kaderi doğrultusunda bu işin geliş-tiğini ve "şer'an vacip" olduğu için bu kıyama "gayr-i ihtiyari" katıldıklarını söylemiştir.7
Şeyh Said savunmasına devamla: "Hilafet kaldırılmıştır. Zamanın imamı kalmamıştır. Halbuki zamanın imamına biat etmeden ona bağlanıp, onu tasdik etmeden ölen müslüman, Peygamberimiz Efendimizin şefaatinden mahrum ka-lır!
Görüyorsunuz! vaktiyle şeyhülislamlık binası olan dairede şimdi Roman-ya Üniversitesi'nden gelen Hristiyan öğrenciler kız öğrencilerle beraberce otu-rup kalkmaktadırlar. Bu nasıl iştir? Bu dine uyar mı?8
Ayrıca dinin dünya işlerinden ayrılması diye bir şey yoktur İslâm dininde. İslâm dinine göre dinin dünyaya ait işleri de upkı bir ibadet gibidir. Laiklik İs-lamlığa göre değildir!" diyerek mevcut hükümet uygulamalarını da tamamen din bazına oturtarak tenkid etmiştir.
Şeyh Said ayaklanmasının niteliği bu olmasına rağmen, Şeyh Said ve otuzsekiz arkadaşı, "Bağımsız Kürdistan" oluşturma çabasıyla ve dolayısıyla
5. a.g.e. s. 17.
6.
Ahmet Süreyya Órgeevren, Dünya Gazetesi'nde tefrika edilen hatıralarında, bu olayları yaşa-mış ve İstiklal Mahkemesi Savcısı olarak bu durumu dile getirir ve Şeyh Said ile arkadaşları-nın "din için kıyam" ettiklerini bildirir. (Dünya 20-21 Nisan 1957-Örgeevren'in hatıraları.)
7. TBMM Arşivi, Elazığ İstiklal Mahkemesi, Şeyh Said Davası, T. 12, Dosya 69.
8.
9.
Behçet Cemal, Şeyh Said İsyanı, s . 98-113, Istanbul-1955.
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, c. 3, 221, TBMM Arşivi, T-12, Dosya 69, Zarf 1-6, Esas: 54-16, 68-81.
Cibril (a.s.) Bana dedi ki: "Ya Muhammed (s.a.s.) dilediğin kadar yaşa, öleceksin. İstediğini sev nihayet ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, nihayet onun hesabını vereceksin." Ravi: Hz. Câbir (r.a.) Sayfa: 331 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Böylesi karanlık bir dönemin aydınlatılmasında eğer bu araştırmamızı bir fonksiyon icra etmiş ve "Surda bir gedik açmaya" yardımcı olmuşsa kendimizi bahtiyar addederiz.
Çavuşsku'ların idam edildiği, Jivkov'ların hapse atıldığı, Honecker'lerin yıkıldığı bir dünyada bütün bu oluşumları sağlayan glasnost rüzgarlarının biraz da bizim ülkemizde esmesi dileğiyle...
iki şeyi unut, İki şeyi unutma. sana yapılan kötülüğü unut, senin yaptığın iyiliği unut. Allah c. c. ile ölümü unutma. günahlarını unutma. Aliye Izzetbegovic DEVLETİ UNUTMA.
198 4 "Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.) Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a
YanıtlaSil
Yuksel18 Şubat 2025 23:20 "Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.) Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.) Sayfa: 198 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Şubat 2025 23:22 Cumaya erken gitmek, ümmetimin fıkarasının haccıdır. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 198 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Şubat 2025 23:38 tehir · ertelemek, gecikme, geciktirme, rötar · sadece trenlerin yaptığı bişey. "otobüs tehir yapmış" ya da "sevgilim çok tehirlisin" olmuyor.. · (bkz: tecil) · ( ..
YanıtlaSil
Yuksel18 Şubat 2025 23:40 tesvif ne demek? (Sevf. den) (C.: Tesvifat) Sebepsiz olarak atlatma, geciktirme.
Allah'ın zikri olmadan çok söz söyleme. Zira Allah'ın zikri olmaksızın, sözün çokluğu, kalbin kasvetine sebebtir. Muhakkak ki insanların Allah'a en uzağı, kalpleri kasvetli olanlardır. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 478 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Benden evvelki peygamberlerden, ümmetimi deccal ile korkutmıyan hiç kimse olmadı. Onun sol gözü şaşı, sağ gözü ise perdelidir. Ve alnında kafir diye yazılıdır. Yanında Cennet, Cehennem diye iki vadi olur. Cennet dediği Cehennem, Cehennemi ise Cennetir. Yanında Peygamber kıyafetinde iki melek bulunur. Biri sağında biri solundadır. Bu beraberlik insanları imtihan içindir. Ve deccal onlara sorar: "Ben sizin Rabbiniz değilmiyim? Diriltiyorum, öldürüyorum." Meleklerden biri "Yalan söylüyorsun" der. Fakat bu sözü yanındaki melekten başkası duymaz. İkinci melek diğerine "Doğru söylüyorsun" der. İkinci meleğin sözünü ise insanlar işitir. Ve zannederler ki, deccalı tasdik etti. Bu da imtihan içindir. Sonra Medine'ye yürür. Giremeyince: "Bu O'nun (s.a.v)ülkesidir" der. Sonra Şam'a yürür. Orada "Akıbeti Efik" mevkiinde Allah onu helak eder. Ravi: Hz. Sefine (r.a.) Sayfa: 140 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Allah bir kul hakkında hayır dilerse, cezasını dünyada iken verir. Bir kul hakkında şer dilerse, cezasını ahirete erteler. Tâ ki Kıyamette hepsini tam olarak çektirsin.
Tirmizi, Zübd: 57.
***
YanıtlaSil
Yuksel20 Şubat 2025 11:49 HADİSLERDEN SEÇMELER
Ahiret Hayatı sy. 105.
YanıtlaSil
Yuksel20 Şubat 2025 11:56 TARİH
OSMANLI OLMASAYDI (2)
Yapmayın! Osmanlının ci-hadla, İslâm bayrağını dal-galandırmakla geçen 500 yılını son 50 yıldan ibåret görmek haksızlık değil mi-dir?
Yapmayın! Endülüs'ü sa-
vunan yegâne devlet olan ve kovulan pek çok Endü-lüslüyü kurtaran, Tunus ve Cezayir gibi ülkeleri İspanya işgalinden kurtaran Osman-lıya sövmemiz haksızlık ol-maz mı?
Yapmayın! İslâm dünya-sına karşı düzenlenen yirmi beşten fazla Haçlı Seferine tek başına karşı koyan, onlan geri püskürten Osmanlıya sövmemiz haksızlık olmaz mi?
Yapmayın! En son Sulta-nı, Filistin'in korunmasının bedeli olarak tahtını veren-ve onu Yahudilere bırak-mayan Osmanlıya sövme-miz haksızlık olmaz mı?
Yapmayın! Arap eğitim programlarının Bayezid'i, Selim'i, Abdülhamid'i, Ka-nuni'yi zikretmemeleri, üs-tüne üstlük, öğrencilerimizin Osmanlıyı sömürgeci olarak bilmeleri haksızlık olmaz mı?
Allah Abdülhamid'e rah-
Erkek Abdüicelli - Kiz) Celile Yemek
met eylesin, ne demişti? Arap ülkelerini kastederek: Eğer biz bu topraklardan çekilirsek, oralar gelecek yüzyıl boyunca İslam'ı da, istikrarı da tanıyamazlar. Dediği gibi olmadı mı?
Allah ümmetin izzetini ve dinini koruyan Sultan Ab-dülhamid Hân'a ve diğer Is-lâm önderlerine rahmet ey-lesin.
Biz kesin olarak inanıyoruz ki, Osmanlı Hilafeti, İslâm Hilafetinin devamıdır. Bazı-larında görülen hatalar bi-reysel tasarruflardır ve bunlar asla ümmeti de, hazreti Ebu-bekir'den Sultan Abdülha-mid'e herhangi bir İslâm Hi-lafetini de lekelemez..."
Bir kimse ilim talebi için giderse, melaike ona dua eder, maişeti mübarek kılınır, maişetinden sıkıntı görmez ve kendi de mübarek olur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 431 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel20 Şubat 2025 22:01 Bir kimse: "Rabbimin Allah olduğuna, dinimin İslam olduğuna, Peygamberimin (ve Resulumun) Hz. Muhammed (s.a.s.) olduğuna razı oldum" derse, Cennet ona vacib olur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 432 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Sen kendini büyük görürsün! Sen eğer koçla toslaşırsan az zamanda alnının parçalandığını görürsün.
İnsanları ısıran ve halka ızdırap veren hacılara benim tarafımdan de ki: Sen hacı değilsin. Asıl hacı, devedir. Çünkü zavallı hayvan, hem yük taşır, hem diken yer.
Bir câhil için en iyi şey susmaktır. Ne var ki, bunu bilseydi zaten câhil olmazdı.
Germicilerin şöyle bir şarkısı vardır: Dağlara yağmur yağmazsa hepsi bir yılda kurur.
Halkın, Käbe örtüsünü öptüğünü görürsün. O, ipek böceğinin kozasından yapıldığı için şöhret bulmadı. Birkaç gün bir mukaddesle bir arada bulundu da azîz oldu. Yani birkaç gün o örtü, Kâbe duvarına asıldı.
Kerem (cömertlik) ağacı nerede kök salarsa boyu ve dalları gökleri tutar. Eğer "başa kakma" testeresini gövdesine vurursan meyvesini yemekten ümidini kes.
Sarhoşlarla bir arada bulunmak îman ehli için kâfî bir zindan azabıdır.
Yalnız ibâdet neye yarar? İbadetin yanında kerem ve ihsân da lazımdır. Allâh yolunda bir altın vermeleri lâzım gelse çamura batmış merkep gibi acizleşiyorlar. Ama fatiha okumaya gelince yüz defa okurlar.
Arab atı koşarak iki saat gider; deve ise, ağır ağır gider ama gece-gündüz yol alır.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 113 1 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Hz. Ömer (r.a.) 113 2 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Hz. Muaz (r.a.) 113 3 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Hz. Enes (r.a.) 113 4 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Hz. Ebud Derda (r.a.) 113 5 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Hz. Câbir (r.a.) 113 6 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 113 7 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Hz. İbni Ömer (r.a.) 113 8 Ehli Cennet'in en aşağı dereceli olanının Cennetteki mülkünü temaşası ikibin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür. Bunlar zevceleri, hizmetçileri, kürsüleri, bahçeleri vs.dir. Efdal dereceli olanı ise, Allah (z.c.hz.)'nin Cemalini günde iki defa temaşa eder. Hz. İbni Ömer (r.a.) 113 9 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır." Hz. Sabit İbni Ebu Asım (r.a.) 113 10 Ehli Cennetin derecesi en aşağı olanının bahçelerine, kürsülerine, zevcelerine bakışı bin sene sürer. En efdali ise günde iki kere, sabah, akşam Allah (z.c.hz.)'ni temaşa eder buyurup şu ayeti okudular: "Vücûhün yevme izin nâdiretün ilâ Rabbihâ nâzıra." Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 113 11 Mü'minlerin ruhları yedinci kat göktedir. Ve oradan Cennetteki makamlarına bakarlar. (Muellif hazretleri şu 7 sıfat dolayısıyla makamına varamaz buyurmuşlardır: Gıybet, tefahur, kibir, ucub (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenme), hased, merhametsizlik ve riya.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 111 1 İblis, en şiddetli ve kuvvetli adamlarını malını hayra sarf eden kimseye musallat eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 111 2 İblis, Âdem (a.s.)'ı içi boş görünce yemin etti ki: "Yaşadığı müddetçe onun içinden çıkmam." Allah da yemin etti ki: "Ben de onunla tevbe arasına hâil koymam." Hz. Hasan (r.a.) 111 3 İblisin köpek burnu gibi burnu vardır. Ve onu Âdem oğlunun kalbine koymuştur. Ona şehvet ve lezzetleri hatırlatır. Ve Allah hakkında şekke düşürecek vesvese verir. Kul, "Eûzü billâhissemî'il alimi mineşşeytanirracim. Ve Eûzü billâhi en yahdurûn, İnnallahe hüvessemî'ul alim" dedikçe hortumunu kalbinden çeker.(Bu sözler yürekten söylenecek. Yoksa zikirden ileri geçmez) Hz. Muaz (r.a.) 111 4 Mel'un iblis şeytanlarına hitab eder ve der ki: "Et, kadın ve içkileri ele alın, zira şer için bunlardan daha müessir bir şey bulamadım." Hz. Ebud Derda (r.a.) 111 5 İbrahim (a.s.) lraklılar hakkında beddua etmek istedi. Allah buyurdu ki: "Yapma, Ben onlara ilim ve kalblerine merhamet verdim." Hz. Muaz (r.a.) 111 6 Benim bu oğlum ki (İmam-ı Hasan) Seyyiddir. Umulur ki onun sebebiyle Allah (z.c.hz.) iki ordunun arasında sulhu sağlar. Hz. Ebû Bekre (r.a.) 111 7 Benim bu oğlum ki (İmam-ı Hüseyin) lrak'ta Kerbalâ'da katlolunacaktır. Kim ki, bu vak'aya şahid olursa kendisine yardım etsin. Hz. Enes (r.a.) 111 8 Cennetin kapıları kılıçların gölgeleri altındadır. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 111 9 Benim hadislerim birbirini nesh eder. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin birbirini nesh etmesi gibi. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 111 10 Kulun uyandığında söyleyeceği en güzel söz, "Sübhânellezî yuhyil mevtâ ve Hüve alâ külli şey'in kadir" dir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 111 11 Allah'a en sevgili ev, içinde ikram gören yetim bulunan evdir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 111 12 Amellerin Allah'a en sevgili olanı, namazı ilk vaktinde (ilk cemaatle) kılmaktır. Hz. Ümmü Ferve (r.a.) 111 13 Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili kelâm: "Sübhâneke Allahümme ve bihamdike ve tebârekesmüke ve teâlâ ceddüke ve lâ ilâhe ğayrük" En sevmediği de: "Allah'dan kork" diyene karşı: "Sen kendine bak" diyenin bu sözüdür. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 111 14 Gerek mescidlerinizde, gerekse kabirlerinizde (Allah'a gidişinizde) Allah'ın en sevdiği renk beyazdır. Hz. İmam İbni Hüseyin (r.a.)
110. "(Ey ümmetiml) Cennetliklerin dörtte biri olmaya razı mısınız? Cennet ehlinin üçte biri olmaya razı mısınız? Cennet ehlinin misini olmaya razı mısınız? Cennete ancak müslüman olan insan girer. Your ancak Cehennem ehli müşriklere göre siyah öküzün cildinde beyaz bir kıl, yahut kırmızı öküzün cildinde siyah bir kıl kadarsınız."
۱۱۱ - اَ تَرِعُونَ عَنْ ذِكْرِ الْفَاجِرِ حَتَّى يَعْرِفَهُ النَّاسُ اذْكُرُوا الْفَاجِرَ بِمَا فِيهِ يحذره الناس طب عق عدق خط واربعة عن بهز بن حكيم عن أبيه عن جده وقــال البعض منكم
111. "Facir (kötü insanı) herkes tanıyacak diye anmaktan imtina mı ediyorsunuz? Kötü insanda bulunan çirkin huyu teşhir edin ki, insanlar ondan çekinme imkanını bulsunlar."
۱۱۲ - اُتْرُكُوا الْحَبَشَةَ مَا تَرَكُوكُمْ فَإِنَّهُ لَا يَسْتَخْرِجُ كَيْرَ الْكَعْبَةِ إِلَّا ذُو السَّوِيقَتَيْنِ مِنَ الْحَبَشَةِ (د ك ق عن ابن عمور حم عن رجل من الحبشة)
112- "Habeşliler size dokunmadıkça onları terk ediniz. Çunkü Kâbe'nin hazinesini ancak Habeşlilerden iki cılız bacaklı biri çıkaracaktır."
113- "Dünyayı ehline terk ediniz. Zira dünyadan kendisine yeteceğinden fazlasını alan kimse bilmeden ölümünden (bir şeyi) almış olur."
١١٤ - اَ تَرَوْنَ هَذِهِ رَحِيمَةٌ بِوَلَدِهَا وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ اللَّهُ أَرْحَمُ بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ هَذِهِ بوَلَدِهَا (عبد بن حميد عن ابن ابی اوفى)
114. "Şu çocuğuna merhametli davranan kadını görüyor musunuz? Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah mü'minlere bundan daha merhametlidir."
Bu "derin devlet" denen şey hâlâ varlığını sür-dürüyor. Bu işler geri dönülmez noktaya geldi, ama iş bitmiş değil.. Kozmik odaya girilmediği gibi, mer-kez komite de, ülke geneline yayılmış tetikçiler de dışandalar.
İçeridekiler onun için susmayı tercih ediyor..
İşin kötü yanı, yeni bir derin yapı oluşuyor. İkti-dar ve servetle tanışanlar bir şekilde kendi aralann-da kayıtdışı bir birlik oluşturuyorlar. Zaten onun bir adım ötesi ya MAFİA'laşmak, ya da derin bir yapıya dönüşmektir. Bu defa derin yapıda namaz kılanların sayısı artacak sanırım..
Tutuklananlar arasında, sanki, derin yapının İçinde karar vericiler arasında da olmayan, tetikçilik de yapmayan bir sürü adam var.. Birileri kurunun yanında yaş da yanar hesabı onları da listeve dahil etmış gozuküyor.. Bu işler, bu adamları oraya so-kup, işin ciddiyetini sulandırmak isteyenlerin de işi olabilir ya da kendilerine rakip ve tehdit olarak gör-düklerini, kurunun yanında da yaş da yanar hesabı kendi cehennemlerine çekmek isteyenlerin işi de olabilir..
Hatta öteki tarafta olup da, dışarıdakiler, birile-rini kendi yanlarına çekmek için de o kişilerin içeri girmesine göz yummuş olabilirler. Böylece adam kazanacaklar..
Adamlar kendilerinden çok eminler, "biz gide-riz ötekiler gelir, arma sonuçta bu düzen böyle de-vam eder" anlayışına sahipler. Başka türlü olmaya-cağını düşünüyorlar. Yaşanan bazı olaylar da onları haklı çıkartır gibi aslında..,
İktidar ve servet dönüştürücü bir güce sahip, ilk olarak da bu güç, kendine sahip olmak isteyenleri dönüştürüyor..
Bir gün bu Balyoz ve Ergenekon davası sonuç-lanacak ve göreceksiniz, başka davalar, başka tar-tışmalar başlayacak.. Bu dava sürecinde yaşanan örtülü hesaplaşmaların davası ayrıca, görülecek..
Yarın sıra 28 Şubat'a gelirse, iMuhsin Yazıcıoğ-lu suikastı ile ilgili tutuklamalar da başlayınca, daha yüzlerce kişi hapse tıkılacak.. İnanın bunların tümü-nü mahkemeye çağırsanız yargılayacak yer ve adam bulamazsınız, bunları hapsedecek hapishane de yok.. O kadar çoklar.. Onun için bir gün genel af-la bu işlerin üzerinin örtüleneceği hesabını yapıyor-lar..
Sanki iktidar da bu işi daha fazla dağıtmamak Ister gibl.
MIT ve Emniyet niye elindeki bilgileri açıklamı-yor? Jandarma İçişleri Bakanlığı'na bağlı değil mi, niye bu işin üzerine gidilmiyor? Jandarma İstihbara-tının bilmediği bir şey mi var?
Yani birileri gerçekten Muhsin Yazıcıoğlu su-ikastı ile ilgili bilgiye sahip değiller mi?
Bana kalırsa NATO ülkeleri de biliyor, ayrıca ve özellikle İsrail de, ABD ve tabii bizimkiler de..
Bana kalırsa şu şike işini biraz eşeleyin, bakın bakalım bu işin arkasından ne çıkar.. Sakın Ergene-kon çıkmasın..
İşe bakar mısınız, durup dururken bir şike ya-sası çıkardılar, daha yaşanın mürekkebi kurumadan bir daha değiştirdiler. Önce 2 yıllık cezayı beş yıia, ardından da beş yıllık cezayı bir yıla indirdiler.. Peki bu nasıl oldu.. Bu konuda söyleyecek sözü olan var mı? Ayıp ya hu, insaf yahu!
Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa o ülkede özgürlükler o kadar az ve baskı altındadır demek-tir.. Yasa ile düzenlediğiniz her alanda bürokrasinin borusu öter. Hani şu "bürokratik oligarşi" var ya o!
Bana sorarsanız şike yasası tam bir ŞİKE oldu! Benim adalet duygularım incindi..
Demokrasi, böyle işlerle örselenirse, demagoji-ye dönüşür.. Üzerinde yükseldiğimiz zemini tahrip etmiş oluruz.. Yasa dediğiniz şeyin saygınlığı, cay-dıncılığı kalmaz, yaz-boz tahtasına döner..
Bana kalırsa bu yasa değişikliği ŞİKE'cilen kur-tarmaya yetmez.. Bu işi bir adım öteye götürürse-niz, çete olayı ile birleşir..
Yıldırım benim gözümde simdi daha çok Habe-ral'a benziyor.. Bu işe ecinnilerin karıştığını düşünü-yorum.. Birileri bu durumu savunmak yerine sussa-lar daha iyi ederler.. Çünki mızrak çuvala sığmıyor.. Bir de bu işin Dalan bağlantısı var. İşin ucu Ergene-kona kadar gidiyor..
Sahi şu 28 Şubatçılara sıra ne zaman gelecek? Ben Ergenekona da karşıyım, Balyozcuiara da, kayıtdışı ekonomiye de, yım. Bunu yapan bizden ya da onlardan olabilir. kayıtdışı siyasete de karşı-Halka karşı ihanet planı yapanlar, devleti ele geçirip topluma İlahilik ve Rabilik taslayanlar, eğer bu Sazgeçmeyeceklerse cehenneme! ve dua ile.. işten
Sakın herhangi biriniz açık alanda ya da kendisini gizlemeyen (veya etrafi açık) bir çatı üstünde gusletmesin. O, başkalarını görmese bile kendisi görülebilir. (Ibn Mace, Tahåret, 113)
GUSÜL: BEDENİ TEMİZLER VE RUHU ARINDIRIR
Gusül yani boy abdesti; cünüplük, hayız ve nifas gibi durumlardan temizlenmek için bedenin her tarafını yıkamak demektir. Kur'an-ı Kerim'de cünüplükten te-mizlenmenin yolunun gusül olduğu belirtilmiş, bu temizlik yapılmadan namaza yaklaşılmaması gerektiği bildirilmiştir. Allah Resûlü, cünüp iken Kur'an-ı Kerim okumamış ve cünüp olanların mescide gelmelerini doğru bulmamıştır. Kişinin gusletme imkânı olduğu hâlde bunu geciktirmesini hoş karşılamamış, meleklerin gusletmeden dolaşan kimselerden uzak duracağını ifade etmiştir. Allah Resülü, ashabını her daim temizliğe ve arınmaya çağırmıştır. Gusül, insanın bedenen ve ruhen zinde kalmasını sağlayan bir etkiye sahiptir. Hayız, nifas ve cünüplük halinin vücuda verdiği yorgunluk ve gerilim, gusül abdesti ile giderilir. Guslederek arınma, insanı kirli olma hissinden kurtarır. Ona arınmış olma duygusu verir ve onu ibadete hazır hale getirir. Gusül abdesti insanı, temiz bir ruh ve bedenle her an Rabbinin huzurunda olduğu hissiyatına eriştirir.
Onlar (müminler), emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.
8
(Müminún, 23/8)
MÜMİNE VEFA YAKIŞIR
Vefali olmak imandandır ve müminin şanındandır. O hâlde, bize düşen, ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Sevgili Peygamberimiz gibi vefalı ol-maktır. Rabbimize, insanlara, ailemize, çevreye ve ahdimize vefa göster-mek, bizi Cenab-ı Hakk'ın rızasına kavuşturur, dünya ve ahiret saadetini kazanmamıza vesile olur. Her zaman her konuda örneğimiz Resûl-i Ekrem (sas), ilk önce Rabbine karşı vefalıydı. Nitekim o, Cenab-ı Hakk'a kulluk ve itaatten, sadakat ve teslimiyetten bir an olsun ayrılmadı. Allah Resûlü (sas) insanlara karşı vefalıydı. Ömrü boyunca insanların dünyada ve ahirette hu-zura ermeleri için uğraşmıştı. Peygamberimiz, ailesine karşı da vefalıydı. Mekke'nin fethedileceği gün çadırını Hz. Hatice validemizin kabrine yakın bir yere kurdurarak en zor zamanlarında kendisine destek olan sevgili eşine vefasını göstermişti. Resûl-i Ekrem (sas), ahdine vefa gösterir, verdiği sözü muhakkak yerine getirirdi.
Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
lisärätü'l-cazl
Maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim "muvakkat" fetvâsı vermişler. Bu zamanda o fetvā verilmez. Çünkü, o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.
(Hutbe-i Samiyel
Maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok; su-i istimale mü-sait bir bataklıktır.
(Hutbe-i Samiye)
Yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.
[Hutbe-i Samiye)
Müseylime'yi esfel-i säfiline düşüren kizb olduğu gibi, Muhammedü'l-Emin Aleyhissalatü Vesselâmı âlâ-yı illiyyine çıkaran sıdktır ve doğruluktur.
(Sözler)
343
YanıtlaSil
Yuksel27 Şubat 2025 00:53 RISALE-I NUR DAN SECİLMIS VECİZELER
Allah namına iftira eden, yalan söyleyen, en edna bir dereceye düşer.
[Mektübat
344
Ahlāk-ı âliyeyi ve yüksek huyları hakikate yapıştıran ve o ahlakı daima yaşattıran, ciddiyet ile sıdktır. Eğer sıdk kalkıp araya kizb girerse, rüzgârlara oyuncak olan yapraklar gibi, o adam da in sanlara oyuncak olur.
(Isârâtü'l-cazi
S-Herşeyden evvel bize lazım olan nedir?
C-Doğruluk.
S-Daha?
C-Yalan söylememek.
S-Sonra?
C-Sıdk, ihlås, sadakat, sebat, tesanüd.
S-Yalnız...
C-Evet...
S-Neden?
C-Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan käfi değil midir ki, hayatı-mızın bekası imaın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?
(Münazarat)
Bir zatta içtima eden ahlâk-ı âliye kizb, hile gibi alçak halleri reddeder. Evet, yalnız şecaatle iş tihar eden bir zat, kolay kolay yalana tenezzül etmez.
(İşârâtü'l-İcaz)
Hulfülvaad ve hilaf ve kizb ve aldatmak, en çirkin bir haslet ve naks ve kusurdur.
• 1389 - Nakşibendiyye tarikatının kurucusu Şâh-ı Nakşibend vefat etti.
• 1923 - Büyük
Millet Meclisi'nde
Medresetüzzehra hakkında kanun teklifi verildi.
• Rize'nin kurtuluşu 1918.
2
CUMARTESİ
SATURDAY
MART
MARCH
DOC
BİR AVET
De ki: "Ona hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
Cin Suresi: 20
BİR HADİS
Allah'ı an. Çünkü bu yapmak istediğin işte senin için yardımcıdır.
İbni Asakir
Hayatın da iki vechi vardır. Biri siyah dünyaya bakar, diğeri şeffaf âhirete nâzırdır. Nefis, siyah vechin altına girer, şeffaf veche terettüp eden saadet-i ebediyeyi ister.
BEDİÜZZAMAN, “İttihad-1 İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedinin (asm) cihetü'l-vahdeti tevhid-i İlâhîdir. [...] Müntesibîni umum mü'minlerdir. Nizamnamesi Sünen-i Ahmediyedir (asm). [...] Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-1 İslâmdır" demişti.
İSTİKRAR İÇİN TEK YOL BİRLİK OLMAK
EL Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib, Müslümanların istikrar ve kalkınmalarının tek yolunun birlik olmalarından geçtiğini belirtti. Şeyh Tayyib, şunları kaydetti. "İslâm ümmetinin birliği, kimsenin bir çivi dahi çakmaya güç yetiremeyeceği sağlam bir duvardır."
>> HABERİ 4'TE
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 03:59 A ba S Si
BEDİÜZZAMAN'IN "BU ZAMANIN FARZ VAZİFESİ İTTİHAD-I İSLÂMDIR" SÖZÜNE EL EZHER ŞEYHİNDEN DESTEK GELDİ.
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 04:00 Hiç kimse kendi başına kalkınamaz
TAYYİB, şunları kaydetti: "İslâm ümmetinin birliği, kimsenin bir çivi dahi çakmaya güç ye-tiremeyeceği sağlam bir duvardır, bu birlik ol-madan da hiç kimse kendi başına kalkınamaz. İslâm dünyasında gerçek bir birlik olsaydı Gaz-ze'deki olaylar yaşanmayacaktı."Anlaşmazlığa düşmenin diyalog ve birlikle tedavi edilmesi
MISIR'DAKİ Ezher Kurumu Şeyhi ve Müslüman Bilgeler Konseyi Baş-kanı olan Ezher Şeyhi Tayyib, Bah-reyn'in başkenti Manama'da düzenlenen “İslâm dünyasının diya-loğu” konulu konferans çerçeve sinde Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile bir araya geldi. Yaklaşık 16 ay boyunca İsrail bombardıma-
nına maruz kalan Gazze Şeri-di'ndeki gelişmelere dikkati çeken Şeyh Tayyib, Müslümanların istikrar ve kalkınmalarının tek yolunun bir-lik olmalarından geçtiğini belirtti. Şeyh Tayyib, Müslümanların birlik olmalarıyla öz güvenlerini geri ka-zanacakları ve krizleri kendi başla-rına çözebileceklerini dile getirdi.
fir-kes:تیرکش )...( Okluk, ok kabı, terkes, sadak.
YanıtlaSil
Yuksel2 Mart 2025 03:30 tirhal (ai) -Yola çıkma. 2-Göç etme.
tir-kes:تیرکش )...( Okluk, ok kabı, terkes, sadak.
YanıtlaSil
Yuksel2 Mart 2025 03:34 sadakat
sadaha. 1-Arap alfabesinin on dördün-cü, Osmanlı ve Fars alfabelerinin on yedin-ci harfi olup, ebced hesabında doksan sa-yısının karşılığıdır. 2-ö.i. Kur'ân-ı Kerim'in 38. suresi. Mekke'de nazil olmuştur. 88 âyettir.
dai. Göz ağrısı, göz hastalığı.
sds.kz. Sâdd.
sad (..) z.
sad:
1 (..) سعد-Kutluluk. 2-Uğur getiren sey, uğur. 3-s. Kutlu, uğurlu.
sad
: صعد )..( Mihnet, meşakkat, zahmet, sı-kıntı.
(i) 1-Ses, seda. 2-Yankı.
sadak
: صدق )ai) 1-Doğruluk, doğru olma. 2-Tasdik edilen, onaylanan şey.
sadaka: صدقه )a.i. c. sadakât.) 1-Allah rızâsı için ihtiyaç sahibi fakirlere yapılan yardım, farz olmadığı halde kişinin fakirlere verdi-ği para, mal vs. gibi şeyler. 2-Zekât. 3-Di-lenciye verilen para.
sadaka-i azîme: صدقة عظيمه Büyük sadaka.
sadaka-i cariye: صدقه جاريه fik. Köprü yol, okul, hastahane, çeşme gibi sürekli hayra sebep olan ve sevabı öldükten sonra da yazılmaya devam eden sadaka.
sadaka-i fitr: صدقه فطر Fitir sadakası Rama-zan ayına erişmenin ve onun sevap ve be reketinden yararlanmanın şükrü olarak, unda namazdan önce veril-
Kuvve-i akliye-i melekiye, nef've za rarı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz eder. Idråk, anlama ve tefekkür äleti olan kuvve-i akliye, insana has düşün me ve eşyanın sebeplerini yakalama ve esmå lisânı ile tanıma melekesidir. Kuvve-i akliyenin üç mertebesi vardır, vasat mertebesi hikmet ve istikametli olmak, terfit mertebesi gabavet, ifrat (aşırı) mertebesi ise cerbezedir.
GABAVET
Kuvve-i akliyenin tefrit' mertebesi ga bavet ve geri zekalılıktır. Yani "hiçbir şey den haberi olmaz.
Gabavet, ahmaklık, anlayışsızlık, ga bilik olarak bilinir. Hayatı ve yaratılış hikmetlerini nazara almadan bir hayat yaşamak, hiçbir şeyden haberi olma mak, bir nevi akıl kuvvesinin en aşağı mertebesini yaşayan insanlar için kul-lanılan bir kavramdır.
Kuvve-i akliyenin 'tefrit' mertebesi olan gabavet; halk-ı ef'al meselesinde İtizal (Mutezile) mezhebinin te'siri in-sana vermesi, itikadda teşbih (benzet-me) yapılması, ahläkta tezellül ve ta-basbus göstermesi, âhirete imanda âhireti tasdik edip fakat inandığı gibi yaşamayan ehl-i sefehat ve dalalet mi sal olarak verilebilir.
CERBEZE
Kuvve-i akliyenin ifrat mertebesi cer bezedir. Şaşırtıcı cerbezekârlık ve demo-gojidir ki; akı kara, karayı ak göstermek gibi işlerin mantık dışı ve ma'nasızlıkla rıyla uğraşan ve bulaşan bir zekâdır. Bu mertebede kişi "Hakkı båtıl, bâtılı hak su retinde gösterecek kadar aldatıcı bir ze kâya malik olur.
Cerbeze insafsızca, aldatıcı ve muvâ-zene etmeden hüküm vermektir. Böy lece cerbeze ile yapılan mugalâtalar inhilal-i anåsırı netice vermektedir. "Hem de, cerbezeyle, insan adalet ya parken zulme düşüyor. Zira insan ku-sursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-i me-hasinle (güzelliklerin bozulmasıyla) ta-dil olunan müteferrik kusurları, cerbe-ze ile cem edip, bir zaman-ı vahitte bir şahsı vahitten sudûrunu tevehhüm ederek şedit cezaya müstahak görür. Halbuki bu tarz, bir zulm-i şedittir.
Gabavet ve cerbeze
CERBEZE, ENVA'IYLA GARÄİBİN MAKİNASIDIR
Hem de insan nazarı tenkid ile, bir cer beze ile binler mehasin içinde, nazarında hatiat tevehhüm edilen onbeş-yirmi nokta ile bütün o mehasini setrettirecek ve hükümden iskåd edecek ve yalnız o, onbeş-yirmi nokta ona hedef-i maksüd yapacak bir vaziyet alır. Böylece o nazar-I tenkid ve cerbeze ile ittihamkârâne ileri sürdüğü garazkâr håli muhatabına isnåd edebilir. Cerbezenin tavrı acibi; zaman ve mekanda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder. Hakikaten cerbeze, envaiyla garai-bin makinasıdır.
Müteferrik büyük işlerde yalnız kusur lan görmek cerbezeliktir; aldanır ve alda-tır. Cerbezenin şe'ni, bir seyyieyi sümbül-lendirerek hasenåta galip etmektir.
CERBEZE, DAİMA ZĀLİMDİR
Evet, "hakikat-bin göz aldanmaz; hak-perest kalb aldatmaz" sırrınca aldanmaz bir göz ve hakperest ve aldatmaz bir kalb için Kur'ân'a, Sünnet-i Peygambe-riye (asm) ve onların hakîkî bir tefsiri ve månevi bir dersi olan Risale-i Nur'a sa-rılmalıyız ki "Cerbeze"nin aklı yanıltma-sından, akıl tutulmasından ve cerbeze-nin zulmünden korumuş olalım. Çünkü "Sebeb-i ihtiläf, hâkim-i zâlim olan cer-bezedir. Fikr-i tenkit ve bedbinliğe isti-nad eden cerbeze, daima zālimdir." bil-meliyiz. Hakikat-bin ve hakperest olan adam: "Cerbeze bir hâkimdir." bilmeli. "Yalnız seyyiat tarafını konuşturmamalı; onun hasmı olan hasenâtı da dinlemeli, sonra muvazene edip, mizan-ı haşirdeki hükm-ü ädiläne gibi råcih gelene mu-habbetle hak vermelidir."
Öyleyse bütün himmetimizi kuvve-i akliyenin vasat mertebesi olan adl ve adalete vermeliyiz. Bu mertebe hikmettir ki; "Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir. ayeti, onun måhi-yetini beyan ve tefsir eyler. İnsan hikmet mertebesinde "Hakkı hak bilir, imtisal eder; batılı batıl bilir, içtinap eder.
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: İkinci Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 22 Ekim 1943, S. 6, sh.5
Cumhuriyet Doğu Dergisi Çerçeve, Büyük I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Üçüncü Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.5
Beklenen Şiir, Büyük Doğu Dergisi I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.12
Kitâbe - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Dördüncü Mektup Makale, Büyük Doğu I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.5 Ben - Şiir, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.7
Ferdi Zuhura Dair - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Beşinci Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.5
Noktalamalar: (Vasiyet / Sanat /Kaydırak / Otuzüç Yıl / Dipsiz Kuyu / Düşımanıma / Kervan) - Şiir, Büyük Doğu - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.7
Atatürk Dirilecektir - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 19 Kasım 1943, S. 10, sh.2
YanıtlaSil
Yuksel5 Mart 2025 04:37 NECİP FAZIL BİBLİYOGRAFYASI
106- (Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayır-lısını veya benzerini getiririz. (1) Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir!
r
c
e
M
107 Bakara suresi
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:08 (1) Şer'i ıstılahta nesh, herhangi bir hükmün ye-rine, sonradan başka bir şer'î hükmün beyân edil-mesi ve böylelikle, evvelki hükmün vaktinin sona ermesidir. Nesh, ebediyetine hükmedilmemiş emir ve yasaklara mahsustur. (Kurtubî, c. 1/2, 62-65)
"Evet mevâsim-i erbaada (dört mevsimde) giye-cek, yiyecek ve sâir ilaçların tebeddülüne (değiş-mesine) lüzum ve ihtiyaç hâsıl olduğu gibi, bir şah-sın yaşayış devrelerinde, ta'lim ve terbiye keyfiyeti (şekli) tebeddül eder (değişir). Kezâlik (bunun gibi), hikmet ve maslahatın iktizâsı (gereği) üzerine, öm-r-i beşerin (insan ömrünün) mertebelerine göre ahkâm-ı fer'iyede (esâsa aid olmayan hükümlerde) tebeddül (değişme) vardır. Çünki fer'î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat (faydalı) iken, diğer bir zamâna göre mazarrat (zararlı) olur. Veya bir ilâç,
bir şahsa devâ iken, şahs-ı âhara (başka şahsa) da' (hastalık) olur. Bu sırdandır ki Kur'ân, fer'î hüküm-lerden bir kısmını neshetmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir." (İşârâtü'l-İ'câz, 44)
(2) "Ey nefis! Bil ki: Dünkü gün senin elin-den çıktı, yarın ise senin elinde sened yok ki ona mâliksin! Öyle ise hakîkî ömrünü bulunduğun gün bil! Lâekal (en az) günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi hakîkî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye (âhiret sandığı) olan bir mescide veya bir seccâdeye at!" (Sözler, 21. Söz, 95)
Ayrıca, namazın ehemmiyeti, beş vakte tahsîsi ve usanç vermemesi hakkında, bakınız; (Sözler, 4. Söz, 9-11; 9. Söz, 26-32; 21. Söz, 91-95)
(3) Bakınız; (Bakara Sûresi, sahîfe 1, hâşiye 4)
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:10 (1) Bu sûre, tevbenin mâhiyetini ve kabûl edilme şartlarını îzâh ve beyân ettiği için; "Tevbe Sûresi" ismini almıştır. Bu sürenin meşhur olan diğer bir ismi de "Berâe"dir. Resûlullah Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm emrettiği için, Kur'ân'da başına Besmele yazılmayan tek sûre budur. Hz. Ali radıyallâhü anh: "Besmele emân ve rah-mettir. Bu sûre ise harb hakkındadır (harbi em-reder). Bunun için Besmele terk edildi!" demiş-tir. Hz. Osman radıyallahü anh ise: "Kur'ân-ı Hakîm'den herhangi bir âyet nazil olduğunda Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm: 'Bu âye-ti falan yere yazınız!' diye emrederlerdi. Enfâl
Sûresinin sonu ile bu sûrenin başında vahiy ka-tibliğini ben yaptım. Bana burada 'Besmele yaz!" diye emretmedi" dedi.
Ayrıca Enfâl Sûresi ile bu sûre arasında kuvvetli münasebet vardır. Bu sebeble Enfâl ve Tevbe sûreleri hakkında sahâbelerden bir kısmı (radıyallâhü anhüm ecmaîn): "Bunlar bir sûredir”, bir kısmı da: “Ayrı birer sûredir” demiş-lerdir. Enfâl Sûresinin arkasından ara vermeden Kur'ân okumaya devam edildiğinde, bu sûrenin başında ayrıca besmele çekilmez. (Râzî, c. 8/15, 223)
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:11 KUR'ÂN-I KERİM VE KARŞILIKLI MUHTASAR MEÂLİ
Hazırlayan
Hayrât Neşriyat
İlmî Araştırma Merkezi MEÂL HEY'ETİ
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:12 BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM SUBHANALLAH ELHAMDULİLLAH ALLAHUEKBER ESTAĞFİRULLAH ALLAHUMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
Yanıtla
yuksel30 Mart 2019 08:08 Beş vakit namazı camide kılan bismillahirrahmanirrahim demiş gibidir. Ümmetim yıldızlara gidesiye kadar kıyamet kopmayacaktır.
Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 481 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel13 Mart 2025 02:13 Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur. Ravi: Hz. İmran (r.a.) Sayfa: 481 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Çerkez Oradan otomobillere binilerek Vize ve Kırklareli üzerinden Edirne'ye vâsıl ol-
duk. Bu dolaşma esnasında ben, merhum Salih Bozok ile daima bir otomobilde bulunuyordum. Gayet hoş hikâye-leri ve söylediği memleket türküleri ile bana seyahat yor-gunluğunu kat'iyyen hissettirmemiş olan Salih Bey'den ayrıca Atatürk'ün çocukluğuna ve gençliğine dair de pek çok hâtıra dinledim. Bu arada Atatürk'ün bütün çocukluk arkadaşlarından biraz daha yaşlı oldufğunu da söylemişti. Salih Bey'in ifadesine nazaran Atatrük'ün doğum tarihi 1880 değil, daha evvel imiş. Merhum, Atatürk'ün vefatı-na takaddüm eden günlerde de bu bilgisini tekrar eder durur ve hiç olmazsa iki, üç yaş daha büyük olması lá-
YanıtlaSil
Yuksel14 Mart 2025 06:14 13
zım geldiğini söylerdi. Bunun tahkiki benim selahiyetim ve kudretim dahilinde değil. Atatürk'ün hayatına ait bu mühim noktanın tenvirini selâhiyetli zâtlar üzerlerine alırlarsa çok isabetli bir iş görmüş olurlar. İşte bu gezinti esnasında Salih Bey'den Atatürk'ün her zaman çok sağ-lam bünyeli ve hastalıklardan masun olarak yaşamış ol-duğunu da öğrenmiştim. 1925 senesindeki hastalığı müna-sebetiyle temasımdan sonraki hadiselerde vâki müşahede-lerim de bunu teyid eder mahiyette idi. Herkesin başına gelebilecek bazı ufak tefek, sıhhi arızalar dışında herhan-gi büyük bir hastalık geçirdiğine dair bir emare mevcut değildi.
düşündüğü de önemlidir ve derinlemesine bir araştırma için çeşitli dillerde ve konularda diyalog için çeşitli iletişim (blog, sohbet vb.) yöntemleri kullanılmaktadır. İstihbarat Araştırma Merkezi (IARPA) ise sosyal medya takibinde dil problemlerini çözmek için yeni bir program geliştirmektedir.
Etki Ajanları
Enfluans ajanları diyebileceğimiz etki ajanları, yalnız olayların seyrini belli bir istikamette değiştirmek amacıyla değil, hedef top-lumun istikrarını bozmak için de kışkırtıcılık yaparlar. Etki ajanları genellikle; gazeteci, devlet memuru, diplomatlar, milletvekilleri, sivil toplum örgütü lideri, ticaret odası başkanı, politikacılar veya gizli servis mensupları gibi çok çeşitli çevrelerden olabilir. Amerikan lite-ratüründe diğer ajan türleri ile birlikte etki ajanlarının: yardakçı da denilmektedir) temin edilmesi başta gelen örtülü faaliyet türlerin-den biridir. Yardakçıların saptanması çok dikkatli ve gizli bir incele-me neticesinde olur. Bir insanın ABD'ye yardakçı olmasını sağlayan özelliklerin başında devlet, ordu, iş ya da medya içinde önemli bir kişi olması veya bağlantılarının iyi olması aranır. En yaygın yardakçı çeşidi; örtülü operasyon sırasında yardımcı olabilecek tek
bir kişidir. Bu kişi bir gazeteci, editör, paralı asker, gümrük me-muru, bankacı, işletmeci, başkan yardımcısı ya da bu tarz başka bi-risi olabilir. Etki ajanlarının yetiştirilmesinde dış kaynaklı burslar önemli roller oynamaktadır.
Amerikan üniversitelerine ve okullarına giden kişiler, dünyayı Amerikan tarzıyla görmeyi öğrenirler ve bu şekilde Amerika'yla, Amerika'nın kendi halkından daha iyi özdeşleşmiş üst sınıf bir aracı kesim ortaya çıkar. Bu şartlar altında, yabancıların Amerikan yar-dakçısı olmaya hevesli olmaları çok doğaldır.
YanıtlaSil
Yuksel15 Mart 2025 06:05 İstihbarat Örgütleri
283
Etki ajanları 21. yüzyıl ile birlikte daha da belirginleşmekte ve kü-resel elit tabaka içinde kamufle olmaktadırlar. İngilizcesi akıcı olan ve bu dili iş yürütmek için kullanan yeni küresel elit tabaka uluslara-rası iş kurumu ya da finansal anonim ortaklığı olan işyerlerinde daha çok görülmektedir. Üst düzey politikacılar, finansal sermayenin önde gelen işadamları, tüccarlar, medya patronları, akademik dünyanın ağır topları ve hatta rock yıldızlarından oluşan elit tabaka giderek artan ölçüde kendi çıkar ve dostluk anlayışları ile kimliklerini gös-termektedirler. Bu elit tabaka, sözde istikrarda, refahta ve demokra-side küresel bir topluluğun ortaya çıkışını desteklemektedir. Toplum mühendisi olarak etki ajanlarının temel rolü propaganda operatörü olmaktır. Propaganda operatörleri, halkın zihnini denetim altında tutabilmek için "imaj" tasarımı üzerinde çalışırlar. Bu amaçla hal-kın haber alma aracı olan basın ve görüntülü yayının denetim altına alınması gereklidir.
Özellikle basın dünyasında dış bağlantıları ile güdümlü, görüş yayıcı ve görüş oluşturucu işlevi bulunan gazete ve televizyonlarda ihaleci ve getirim peşindeki holding sahiplerinin egemen olmasıyla seçkin köşe yazarları; yükseltilen ücretlerle, gazetecilik kimliğinden ayrılmadan etki ajanı olarak yönlendirici eleman konumuna getiril-mişlerdir. Bu sürece dış ülkelere uzun süreli geziler, içeride yabancı vakıfların parasal katkılarıyla gerçekleştirilen yatılı-yemekli semi-nerler, iyi otellerin iyi salonlarında yapılan gösterişli konferanslar eşlik etmektedir.
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır. Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.) Sayfa: 135 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:04 Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 72 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:05 Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır. Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 72 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:07 İmanın en şereflisi, insanların senden emin olması, İslâm'ın en şereflisi elinden, dilinden başkalarına zarar gelmemesi, hicretin en şereflisi günahları terk, cihadın en şereflisi, hem kendinin, hem hayvanının vurulması, zühdün en şereflisi ise kalbinin nasibinle tatmin edilmiş olmasıdır. Allah'tan istenilecek en şerefli dilek de; din, deünya ve ahiret için âfiyettir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 72 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Belki Batı'nın en önemli özelliği, yüzyıllarca gözümüzün önünden ka-çırılmıştı pervasızca; taklit medeniyeti oluşu. Evet, hırsız içeride olunca, kapıya kilit dayanmamıştı...
Peki idrakimizi mahpus kılan hakikat neydi? Meşhur Fransız fizikçi Pierre Curie, Orta Çağ karanlığını güneş gibi parlatan Müslüman âlimlere hayran lığını şöyle dile getirmişti:
"Müslüman Endülüs'ten bize otuz kitap kaldı, atomu parçaladık. Şayet yakılan milyonlarca kitabın yarısı kal-saydı, çoktan galaksiler arası seyahat ediyor olacaktık."
Fakat Batılı bilim adamları ve mü tefekkirler nedense yelkenlerini 'Do-ğululaşmak gibi bir tabire ve gayrete indirmemişlerdi. 'İlim insanlığın ortak hazinesidir düsturunu gerçeğini bizden iyi kavramışlardı.
Biz neden onların ilerleyiş şeklini kavramaktan acizdik? Acaba asıl sebep, Batı'nın Türk kimliğiyle devlet kade melerini işgal ettirdiği maskeli piyon-larını göremeyişimiz miydi?
Osmanlı 18. yüzyıldan itibaren Batılı ülkelere peyderpey verdiği ticari ta-vizler neticesinde büyük bir yıkıma doğru gidiyordu.
Türk Edebiyatı tarihçiliğinin önemli
isimlerinden Kenan Akyüz 'Modern Türk Edebiyatı'nın Ana Çizgileri' kitabı var. O eserde Akyüz, 19. yüzyıla ge-lindiğinde, II. Mahmud Han devriyle beraber ete kemiğe bürünen ve Ab-dülmecid Han devrinde coşkun şela-leler gibi süratlenen Batılılaşmayı coş-kuyla servis ediyor; diğer taraftan eko-nominin çöküşünden dert yanıyor ve sonra bir hakikati nasıl gözden kaçır-dığımızı ise belki de itiraf ediyordu:
"Ancak, Batı medeniyetine göste-rilen rağbet ve hayranlık bazen çok aşırı ve lüzumsuz bir seviyeye yük-seldiği için zamanla, Türk halkının bütün milli gelenek ve değerlerinin ortadan kalkması ve yozlaşma teh-likesi baş göstermiş ve bu yüzden... Ziya Paşa bile;
"Milliyeti nisyan ederek her işimizde,
Efkâr-ı Frenk'e tebaiyet yeni çıktı." (Millî benliğimizi unutarak, her işi-mizde/Batılıların fikirlerine tabi olmak [uymak] yeni çıktı) anlamındaki mis-raını yazmıştır (s. 21)
Sadece Bâb-ı Ali'nin tercüme oda-larında Fransız roman ve tiyatrola-rını çeviren bir enkaz yığınından başka bir netice beklemek mümkün müydü?
Fahrettin Paşa, Mustafa Kemal'in komutanlarından bir tanesi olup yaşı doksanı geçmiş ve hâlà yaşamaktadır, 185 Bu hatıratlarda Fahrettin Paşa, Mustafa Kemal'i milli bir kahraman ilan etmek istemiştir.
"On Yıl Savaş ve Sonrası" adlı hatıratında bu paşa (diğer övü. cüler gibi) Mustafa Kemal'in gerçek yüzünü, en azılı düşmanının dahi kabul edemeyeceği bir şekilde göstermeye çalışmıştır. On bir gün boyunca Çankaya'da Mustafa Kemal'e misafir kalmış bu paşa, Mustafa Kemal'in sofrasında sunulan yemekleri dahi yaz-mış olduğu hatıratlarında, üstünü örtmeye çalışmasına rağmen işlenen rezaleti gizlemeyi başaramamıştır:
"Atatürk, dansa, Fransız büyükelçinin kızıyla başladı. Çünkü he-nüz büyükelçinin karısı orada değildi. Kızın güzelliği, herkesin aklı nı almıştı. Hemen sahneyi dans edenler doldurdu. Atatürk, benden, kendi kızlarından 186 biriyle dans etmemi istedi. Danstan sonra, bazı sanatçılar, çıplak bedenleriyle Rıfat Süreyya'ya bazı danslar sergile-diler.
Sevinçli bir şekilde orada burada herkese nazik davranıyordu. Bazen gösteriyi izlemek için otururdu. Fransız büyükelçisi ise, kızını almış kendini hiç kimseye göstermeden partiden ayrılmıştı... Sabah vakti yaklaşmış davetliler teker teker partiyi terk ediyordu. Saat sa-bah dört olunca bana: "Haydi gidelim" dedi. Beraber çıktık. Arabada beni yanına oturttu. Araba hareket edince başını göğsüme koydu ve uyudu. Dağılmış altın sarısı saçları göğsümün üzerindeydi. Kalbim-deki en güçlü hisleri harekete geçiriyordu. Saçlarını öpüyor ve kok-luyordum. İlk defa Atatürk'ün bu kadar sarhoş olduğunu gördüm.
3575- Kendilerine ilham verilen arifleri bırakın. (Meczuplar kasd ediliyor.) Cennete de, cehenneme de kondurmayın. Sahibine bırakın. Tô ki Allah kıyamet gününde onlar hakkındaki hükmünü
نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَدُعُوهُ" (الشافعي حم م ن ه عن ابي هريرة)
3576- Size anlattıklarımla yetinin, size anlatmadıklarımı bırakın. Çünkü sizden öncekiler çok sual sormaları yüzünden, peygamberlerine karşı gelmelerinden ötürü helâk oldular. Size bir şey emrettiğim zaman, gücünüz yettiği nisbette onu yapın. Size bir şey yasak ettiğim zaman da ondan kaçının.
Incetahtacı, aykırı bir isimdi. Sadece Susurluk skandalı değil sivil-asker ilişkileri gibi hassas konulara "çuvaldız" batırmayı se-viyordu.
TBMM Genel Kurulu'nun 28 Temmuz 1998 Salı yapılan 129. birleşiminin beşinci oturumunda Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması-na Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz alan Incetahtacı, bu tasarı-nın yeterlilik derecesi, sicil ortalaması, yeterlilik notu gibi asker-lerin bir üst rütbeye yükselmeleriyle ilgili yönetmelik değişikliği-ne imkân verdiğini hatırlatarak, terfi ve atama sisteminin yeniden ele alınmasını önerdi.
TSK içindeki atamalarda TBMM'nin daha etkili olması ge-rektiğini savunan İncetahtacı, örnek olarak ABD'deki uygulama-ları gösterdi:
"Biliyorsunuz Türkiye'nin müttefiki olan ülkelerden birisi de ABD'dir. ABD'de, subay ve generallerin bir üst rütbeye yüksel-meleri konusunda değişik bir tatbikat bulunmaktadır. Bu tatbi-kat nedir? Öncelikle; Temsilciler Meclisi'ne mensup her üye, her sene beş öğrencinin harp okullarına gitmesini sağlamaktadır ve böylelikle öğrenciler daha harp okullarına girdikleri günden iti-baren Meclis'in yani yasamanın kontrolündeki askerî görevleri-ni ifa ettiklerinin bilincinde olmaktadırlar. Değerli milletvekilleri, daha sonraki dönemlerde de bir subayın veya bir astsubayın veya bir generalin bir üst rütbeye yükselebilmesi için, kendi iç bün-yelerindeki sicil meselelerini hallettikten sonra onayı Temsilciler Meclisi'nden almaktadırlar. "
Türkiye'de Meclis'in askerî atamalarda etkili olması gerektiğini belirten İncetahtacı, ABD'deki model uymuyorsa başka bir alter-natif bulunabileceğini ifade ettikten sonra şöyle devam etti:
"... bu, tam manasıyla Türkiye'nin şartlarına mutabakat sağ-lamaz; sağlamaya da bilir ama ben, bizim önümüzde birçok al-
ternatifin olması gerektiğini, Türkiye'deki kurumların "atamız-dan, dedemizden, geçmişimizden böyle gördük, aynı şekilde, aynı üslup üzerinde devam etmesi gerektiği" şeklindeki bir dü-şünceye mecbur olmadığımızı belirtmek için bunları söylüyo-rum. Biz, her türlü yeniliğe, her türlü terakkiye, her türlü iyi şeye açık olmalıyız; bu, Amerika'da da olabilir, Avustralya'da da olabi-lir, Japonya'da da olabilir.
Bizim bir hedefimiz var: Türk Ordusu'nu, hedeflerini tahak-kuk ettirecek şekilde, bugüne kadar olduğu gibi, başarılı kılmaktır; bu, bizim sorumluluğumuzdadır. Biz isteriz ki bugüne kadar oldu-ğu gibi, girdiği bütün problemleri, kendisine verilen, memleketi-mizi düşmanlara karşı koruma meselesinde, en başarılı görevi ifa-ya devam etsin çünkü Türk Ordusu'nun bir tek görevi vardır; en önemli görevidir. Bu, Türk vatanını düşmanlara karşı korumaktır."
Neden MOSSAD?
Sanıyorum, İncetahtacı'ya yönelik suikast girişimi şüphesini doğuran en önemli unsur, İtalya'da "Temiz Eller" operasyonunu baltalayan ve terörle bağlantısı ortaya çıkarılan P2 Mason Loca-sı hakkındaki açıklamaları ve Türkiye'deki tüm mason localarının mercek altına alınması önerisiydi.
Özellikle RP/Fazilet/Saadet tabanında, İncetahtacı'nın, ma-son localarının girişimleriyle İsrail gizli servisi MOSSAD tarafın-dan öldürüldüğü iddiası çok yaygındır. Saadet Partisi'nin Fatih İlçe Başkanlığı'nın internet sitesinde, bu iddiaya çok açık bir şe-kilde yer verildi. Sitedeki yorum aynen şöyle:
"Olaylar karşısında her zaman net bir tavır sergilerdi. Hiçbir zaman tavırsız olmazdı. Nitekim son gün yine davası adına tavrı-nı sergilemek üzere Almanya'ya doğru gidiyordu. Ama çok şükür ki MOSSAD tarafından planlanan bir suikast sonrası şehit oldu."
İddia, çok önemliydi.
Şimdi, İncetahtacı'nın P2 Mason Locası hakkındaki sözleri-ne bakalım. Bu örgütle ilgili iddialarını Meclis kürsüsünde bile
dile getirmekten çekinmeyen Incetahtacı, Susurluk Raporu nun değerlendirildiği gün TBMM Genel Kurulu'nda, şöyle diyordu
"Bakınız bir misal arz etmek istiyorum. Italya'da Gladio hadi sesinin üzerine gidilmiş ve Gladio hadisesi çözülmüş, arkasında P2 Mason Locası'nın olduğu tespit edilmiştir. Peki, şu anda belli bir takım insanlar da içeriye alındıktan sonra, acaba, Italya'da bu mesele kökten halledilmis midir? Bunun cevabı, son araştırma larda da ortaya çıktığı gibi, hayırdır; çünkü bugün dünyanın içe risinde bulunmuş olduğu konum, devletlerin, hukuk dışı yollara başvurmasını tabii görmektedir.
İşte, milletimize asıl olarak bu noktalar anlatılmalı ve insanla rımız bu noktalar üzerinde durmalı ve neden dünyada maalesef ülkemizde olduğu gibi bu istenmeyen hadiselerin meydana gel-diğini bilmelidir. Değerli milletvekilleri yoksa, demin arz ettiğim gibi, birkaç isim üzerinde durarak bunları kurban edelim veya bunları cezalandıralım veya daha birkaç ismi bu işin içine katalım zihniyetiyle meseleyi halletmemiz mümkün değildir.
Bir tarafta terör var, bir tarafta kumarhane var, bir tarafta çe-teler var. Bunlar ilk baktığınızda birbirinden bağımsız olarak gö-rülüyor. Bunlar bence bağımsız değil, bunlar bir merkezden yō-netiliyor. Acaba bu hangi merkez? Biz İtalya'daki Gladio hadi-sesini incelediğimizde karşımıza P2 Mason Locası çıktı. Acaba Türkiye'deki mason locaları, masum mu, yoksa bu işle alakalı mı?
İşte bu nedenle masonların da aklanması için, hele bazı ma-sonlar bizi telefonla arayarak, 'Biz üçüncü, beşinci derecede ma-sonuz, böyle şeyle alakamız yok' demektedirler. Ben onlara inanı-yorum. Onların da üstatlarına inanabilmesi için Türkiye'deki bü-tün mason locaları hakkında araştırma yapılması gerekmektedir. Susurluk Komisyonu olarak bu öneriyi raporumuzda belirttik."
Açıkça görüldüğü gibi, İncetahtacı, Susurluk sırlarının çö zülmesi için Türkiye'deki tüm mason localarının mercek altına alınması ve tüm faaliyetlerinin incelenmesi gerektiğini söylüyor-du. Hatta önerisi, Susurluk Komisyonu Raporu'na bile girmiş
ti. Ona göre, Italya'daki P2 Mason Locası örneğinde olduğu gibi Türkiye'deki "terör-kumarhane-çete" organizasyonlarının arka-sında mason localarının çıkma ihtimali söz konusuydu.
P2 Mason Locası'nın Kirli İşleri
İncetahtacı'nın sıkça sözünü ettiği bu P2 Mason Locası neyin nesiydi? Türkiye'de pek fazla bilinmeyen bu locanın Susurluk'la bağlantısı var mıydı?
P2 skandalı, İtalya'nın kanayan yarasıydı.
1980 öncesine kadar uzanan bu locayla ilgili iddiaların en yo-ğun biçimde tartışıldığı ve arınma sürecinin tetiklendiği dönem, 1992-1995 yılları arasıydı. Bunun en önemli nedeni ise Avrupa'da soğuk savaş döneminden kalma Gladio tipi karanlık yapıların bertaraf edilmesi yönünde oluşan kararlılıktı.
Dolayısıyla bu dönemde bazı belge ve bilgilere daha kolay ula-şıldı, gizli arşivler açıldı, bu sinerjiden yargı da etkilendi, geçmişe göre daha cesaretle olayların üzerine gitme iradesi oluştu.
P2 Mason Locası'nın tüm itibarını yerle bir eden gelişme ise, Ambrosiana Bankası'nın Genel Müdürü Roberto Calvi'nin, 1982 yılında Blackfriairs Köprüsü'nde P2 Mason Locası başkanı Licio Gelli'nin emriyle öldürüldüğü iddiasıyla tetiklendi.
Türkiye'deki Susurluk skandalından kısa süre önce İtalya'da patlayan iddiaya göre; Ambrosiana Bankası, hem P2 Mason Lo-cası hem Vatikan Bankası Başkanı Amerikan asıllı Kardinal Paul Marcinkus ile kirli para işleri çeviriyordu.
"Locaya ihanet" ettiği gerekçesiyle mason törelerine göre öl-dürülen Banker Calvi'nin İngiltere'deki infazının ardında Yahu-di sermayedar Rothschild vardı. Ayrıca, İtalya eski Başbakanı ve Sosyalist Parti Lideri Bettino Craxi de P2 Mason Locası ile birlik-te yolsuzluk yapmak ve rüşvet almakla suçlanmıştı.
Kamuoyunda "Adnan Hoca" olarak bilinen Adnan Oktar'ın "Harun Yahya" müstear ismiyle kaleme aldığı, "Terörün Perde
se, kıyamet günü boynuna ateşten tasma takılacaktır." ha-dis-i şerifi ve; "Kendilerine ilim ve hidayet verdiğimiz kimseler, ilimlerini insanlardan saklar-larsa, Allah'ın ve lanet edenlerin lanetleri bunların üzerine ol-sun!" mealindeki Bakara suresi 159. ayet-i kerimesi müdahene etmenin haram olduğunu gös-termektedir. Müdahenenin zıddı, karşılığı, "Gayret" ve salabettir. Ayet-i kerimede; "Allah yolunda cihat ederler, kötülenmekten korkmazlar." buyuruldu. Dinde, gayret ve salabeti olanların; mal-ları, canları, sözleri ve kalemleri ile Allah rızası için cihat etmeleri lazım olduğu, bu ayet-i kerimede bildirilmektedir. Hadis-i şerifte; - "Çok acı olsa da hakkı söyle-- yiniz." buyuruldu. Bir zahit, Mer-van halifenin yanında çalgı ça-lanları görünce çalgı aletlerini kır-- dı. Mervan, bunun, arslanların arasına bırakılmasını emretti. Ars-- lanların yanında, hemen namaza durdu. Arslanlar, bunu, yalamaya ■ başladılar. Sabah olunca bunu ■arslanların yanından alıp halifeye getirdiler." Arslanlardan korkmadın mı?" dedi. "Hayır, onlardan korku, hatırıma gelmedi. Bütün geceyi - düşünceli geçirdim." dedi. "Ne , düşündün?" dedi. "Arslanlar beni yalayınca tükürükleri temiz midir,
necis midir? Allahü teala, naта-zımı kabul etti mi, etmedi mi? diye düşündüm." dedi.
Kendisine veya başkalarına zarar gelmek korkusundan dolayı iyiliği emretmek ve harami me-netmek mümkün olmazsa, böyle fitneye mâni olmak için susmaya, müdara etmek denir. Kalbi, ha-rami menetmek istediği halde müdara yapmak caizdir. Hatta. sadaka sevabı hasıl olur. Müdara ederken, tatlı dilli ve güler yüzlü olmak lazımdır. Talebeye ders verirken de müdara yapılır İmam-ı Gazalî buyurdu ki: "In-sanlar, üç kısımdır. Bir kısmı gıda gibidir. Herkese, her zaman lazımdır, ikinci kısmı, ilaç gibi-dirler, ihtiyaç zamanında lazım olurlar. Üçüncü kısmı, hastalık gibidir. Bunlara ihtiyaç olmaz. Fakat kendileri insanlara musallat olurlar, bulaşırlar. Bunlardan kur-tulmak için, müdara etmek la-zımdır." Müdara, caizdir. Bazen de müstehap olur.
geldi. "İçeri alınız! O, kötü bir insandır." buyurdu. İçeri girince onunla tatlı ve neşeli konuştu. Gidince yumuşak konuşmasının sebebi soruldukta: "Kıvan en kötü verd
İlmin kaldırılması, cehlin artması, zinanın alenileşmesi, içkilerin meydan alması, erkeklerin gidip kadınların kalması, hatta elli kadına bakan bir erkek kalıncaya kadar erkeklerin azalması, kıyamet alametlerindendir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 132 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Mart 2025 01:47 Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular. Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.) Sayfa: 455 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 132 1 Camilere çocukların musallat oluşu Allah'ın gadabının alametidir. Nehyedilseler bile onlar musallat olacaklardır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 132 2 Allah'ın yarattıklarına benzetenler (canlı resmi ve heykeli yapanlar) kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrıyacak kimselerden olurlar. Hz. Âişe (r. anha) 132 3 Hıyanetin en büyüğü, bir valinin kendi râiyesinde ticaret yapmasıdır. (Mevkiini kazanç vesilesi yapması) Hz. Ebul Esvedin dedesi (r.a.) 132 4 Hırsızların hırsızı, Emirin lisanını çalan kimsedir. (Emire nüfuz edip onun yularını eline alma) Hataların en büyüğü, bir müslüman malını haksız yere almaktır. Hasta ziyareti güzel işlerdendir. Ziyaretin tamamlanması da elini onun üzerine koyman ve nasıl olduğunu sormandır. Şefaatin efdali ise dargın evlilerin arasını bulmaktır. Dondan önce gömleği giymek (uzun gömlek olmalı) Peygamber giyimindendir. Dua ederken aksırmak ise duanın kabulunun işaretlerindendir. Hz. Ebû (r.a.)hen (r.a.) 132 5 Malın meydan alması, katiplerin artması, ticaretin çoğalması, cehlin yayılması, insanın ticareti, "Falan kimselerden izin almadıkça olmaz" şeklinde yapması, müstakil bir mahalde katib bulunmaması (ticaretin çokluğundan yazmıya vakti olan adam bulunmaz) kıyamet alametlerindendir. Hz. Amr İbni Tuğlabe (r.a.) 132 6 İlmin kaldırılması, cehlin artması, zinanın alenileşmesi, içkilerin meydan alması, erkeklerin gidip kadınların kalması, hatta elli kadına bakan bir erkek kalıncaya kadar erkeklerin azalması, kıyamet alametlerindendir. Hz. Enes (r.a.) 132 7 Mamur yerlerin harabe olması, harabe yerlerin imar edilmesi, cihadın terki, devenin pervasızca otlaması gibi bir adamın da elindeki emanetten faydalanması, kıyamet alametlerindendir. Hz. Atiyye (r.a.) 132 8 Kişinin nerede olursa olsun. Allah'ı unutmaması imanının efdal olmasıdır. Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.) 132 9 Cennetten bir kamçılık yer dünya ve içindekilerden hayırlıdır. Hz. Enes (r.a.) 132 10 Cin taifesinin mü'minlerine de sevap vardır. Denildi ki: "Sevabları nedir?" Buyurdu ki: Onlar Â'rafta olurlar Cennette olmıyacaklar, "Â'raf nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki, Cennet duvarıdır. Orada nehirler akar, ağaç ve meyvalar biter. Hz. Kays (r.a.)
Andolsun biz âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattık-larımızın çoğundan üstün kıldık. (İsră, 17/70)
İNSANIN DEĞERİ
Yüce Allah (cc), en şerefli varlık olarak yarattığı insanı diğer varlıklardan üstün tutmuş ve onu yeryüzüne halife kılmıştır. Allah (cc) katında insan o kadar değerlidir ki gökte ve yerde bulunan her şey; güneş, ay, yıldızlar, gece, gündüz, bitkiler, hayvanlar ve daha sayamayacağımız nimetler onun hizmetine sunulmuştur. İnsan gaye bir varlıktır, kâinatın içinde bulunanlar onun için yaratılmıştır. Yüce Allah (cc), insana verdiği eşsiz değerin sonucu olarak onun inancını, canını, malını, neslini, onur ve haysiyetini dokunul-maz kılmıştır. İnsan, yeryüzünün en değerli varlığıdır. Onun bu değeri; dış görünüşünde, malında, mülkünde, şan ve şöhretinde değildir. İnsanın, vahye muhatap olan bir aklı vardır. İyiyi kötüden, hakkı batıldan ayırabilen bir iradesi vardır. Sevgi, şefkat ve merhamet gibi güzel duygularla donatılması gereken bir kalbi vardır. İşte insan; aklını, iradesini ve kalbini; imanın, ibadetlerin ve ahlakın güzellikleriyle donatırsa değerine değer katar, kâmil bir insan olur.
Vallahi siz hasislik, korkaklık, cahillik ediyorsunuz. Siz kendi kıymetinizi bilmiyorsunuz. (Allah nazarındaki mevkiinizi bilseniz Allah yolunda sarfetmekten çekinmez, korkmaz ve Allahsız bir şey olmıyacağını bilirdiniz.) Rabbülaleminin arzda son yarattığı yer vadii Fatımadır. (Veya Allah'ın Habibinin elile çiğnediği düşmanın sonu Taif kazasında olur) Ravi: Hz. Havle binti Hakim (r.a.) Sayfa: 456 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 487 1 Kul, din kardeşinin hacetinde bulundukça, Allah da onun hacetini gözetmeye devam eder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 487 2 "La ilahe illallah" sözü, Allah'ın gadabını kullarından uzaklaştırmaya devam eder, dünyaları yolunda iken dinlerindeki eksikliği görmez oluncaya kadar. O zaman yine söylerler fakat Allah (z.c.hz.) onlara "Yalan söylüyorsunuz" buyurur. Hz. Enes (r.a.) 487 3 İnsanlar birbirini çekememezlik yapmadıkça, hayırda devam edeceklerdir. Hz. Danıra İbni Saibe (r.a.) 487 4 Bela mü'min erkek ve kadının bedeninde malında ve evladında devam eder. Ta ki üzerinde hiç bir günah kalmadan Allah'a kavuşuncaya kadar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 487 5 Bu din kaim olarak devam eder, Kureyşten on iki halife oluncaya kadar. Sonra kıyamete yakın yalancılar peyda olur. Hz. Câbir ibni Semure (r.a.) 487 6 Bu din Kureyşten on iki halife gelip gidinceye kadar kaim olarak devam eder. Her birinde ümmet birleşmiş vaziyettedir. Ondan sonra ise herc-ü-merc başlar. Hz. Câbir (r.a.) 487 7 Mü'min din kardeşine hayırhahlık ettikçe, dininde genişlik bulmakta devam eder. Bundan vaz geçerse tevfikat selb olunur. Hz. Ali (r.a.) 487 8 Bu iş, ondan ayrılanlara rağmen muzaffer olarak devam edecektir. Muhaliflerin ve ayrılanların ona zararı olmaz, taki Kureyşten on iki halife gelene kadar. Hz. Câbir (r.a.) 487 9 Malı çalınan adam, günahı olmıyan bir kimseye suizanna devam eder, o derecede k,I bu hırsızın günahını geçer. Hz. Âişe (r.anha) 487 10 Ümmetimden bir kısmı ikindiden evvel dört rek'at namaz kılmaya devam eder, o derecede ki, Allah onlara mutlaka mağfiret eder. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 487 11 Sizlerden biri namazı beklediği müddetçe namazda olmakta devam eder. Ve melaike de sizden birine mescidde olduğu sürece şöyle: "Allah'ım onu affet, Allah'ın ona merhamet et." Diye dua etmekte devam eder, dünya kelamı söylemedikçe. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 487 12 İş günden güne şiddetini artırır ve dünya da ancak gerilemeyi artırır. İnsanlarında ancak hasisliği artar. Kıyamette ancak şerliler üzerine kopar. Benden sonra Meryem oğlu İsa (a.s) dan başka nübüvvet mertebesinde kimse gelmeyecektir. Hz. Enes (
Din Alimlerine Dil Uzatmak. ÖLÇÜ VE TARTIDA NOKSANLIK 303
299
GÜNAHLAR ZİNCİRİ. 309
Kadının Kocasının Arzusunu Reddetmesi
Adet Halinde Cinsel Yaklaşım.
311
312
Ölü Arkasında Feryat Koparmak. 314
Şehveti Tahrik Edici Musiki 319
Yabancı Kadınla Tenha Kalmak. 322
İdrardan Korunmamak 324
Mahrem Yerini Açmak. 327
Allah'tan Başkası Adına Kurban Kesmek.
330
Domuz Eti Yemek. 333
Gıybet
334
Müslümana Kâfir Demek. 336
Müslümanı Korkutmak. 338
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:16
Mahrem Yerini Açmak. 327
Allah'tan Başkası Adına Kurban Kesmek.
330
Domuz Eti Yemek. 333
Gıybet
334
Müslümana Kâfir Demek. 336
Müslümanı Korkutmak. 338
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar EHL-I HAK Aralık 25, 2024 Devamı CEVHER Aralık 25, 2024 Devamı ARŞ Aralık 25, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
Yuksel Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Olayların mânâsını kavramak için, o günün si-yasî güçlerinin tavırlarına bakmak gerekir. Bu güçler; a) sultan, b) sivil bürokrasi, c) ordu, d) itti-hat Terakki Cemiyeti, e) muhalefet partileri ve organ-ları, f) dış güçler, g) dış güçlerle bu yurdiçi güçler arasında irtibat görevi yapabilen organizasyonlardan masonluk, diye sıralanabilir.
Balikesir Bursa ara sındaki Susurluk ilçesi ya kınlarında bir kaza oldu Türkiye karıştı. Kazada ay ni otomobilde bulunan eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Koca
Abdullah ÇATLI
vekili ve Bucak agres den Sedat Bucak yaralanarak kurtuldu. Aynı otomobilde bulunan iki kişiden Meh med Özbay simiği taşıyan şahsın ise, 1978 de Ankara Bahçelievlerde 7 TIPlinin dürulmesi, Mehmed All
Mehmet AGAR
Ağcanin Maltepe Casa evinden kaçmişi ve Papa sukasti olaylarına kanghığı iddiasıyla Interpel tarafın dan aranan hüco lider lenten Abdullah Çatı oldu ğu anlaşıldı Kazada üze rinden Melahat Özbay ban
Hüseyn KOCADAG
ği çikan Gonca Usal kahn da hayal kaybett Otomskiden kas MP5 ma kinalı tabanca olmak üze beg silah ve susturicolar
Kazada hayatım hay beden Emniyet Mosturi seyin Kocada İstanbul Emniyet Müdür Yardımc Ĝi yaptığı dönemle Uğur Çaker ile ilişkisi olduğu id dialan üzerine kizağa atm miş, İstanbul da Emniyet Yüksek Öğrenim Yurdu Müdürñoğune atanmigh
Milletvekili Bocak ile Emniyet Müdür Kocadağın hangi nedenle aynı otome bide oldukları ve yanlann daki kişilerle ne için bekle bulunduktan sorusu gunde min sorusu haline gelivend Siyasetçi malya polis ge ni diye nitelendirilen ve ma hiyeti bilinmeyen lighter n vardi? Varsa bu ilişkiler ne içın veya kimlere karşı Bu işkilerden Türkiye'deki taili meçhul ötayların hangi si gerçekleşmişti? Sorular sorular
Medya 18 gun beyon ca Sedat bucak'ın açıkla malanına kadar çeşitli d aları tartıştı. Olayın MiT bo yutu vardı Korucular. Em niyet teşkilatı, siyaset, maf ya, uyuşturucu kaçakçılığı taili meçhul cinayetler bo yutu vardı
Calli'yi polis biliyordu Cafi emniyet amiri taşıyordu, yeşil pa sport almist. İddiaya göre dullah Cat devletin ken verdiği bazı görevleri verine getiren bir kahra-nandi Devletin resmen enlemeyecek bazı işleri Nye sucedidi iddiasıyla anan bazı milliyetçi va verkiplere yaptirdiği yordu
Abdullah Çatlı'nın kim yine MiTe izale edilen be raporla desfre edilmişti bayle bir hadise MIT enden bir başka grub tara-dan neden deşifre edij. ma? MIT bünyesinde meydana gelen hadise ney zah edilebilirdi? Hiram eas Mehmet Eymür iki tarafından hazırlanan MT raporundan bu yana almaz ilişkiler oluyor ve bunların büyük kısmi da viele içiçe cereyan edi
Yine kaza yapılan oto-mobildeki susturucular "sa-uma amaçlı kullanılama klarına göre arkada ne on bulunuyordu?
Bu arada Bucak, Çatlı ve Kocadağ'ın İzmir'de bu masının bir süre önce öl en Ömer Lütfi Topal'ın umarhanelerini satın alma şüncesiyle gerçekleştiği da edildi. Sonra Ömer Topal cinayetiyle ilgili sorgulanan polislerin Izel istekle Bucak'ın koru ğına alındığı iddiaları pindeme geldi. Sonra Aze-Lider Haydar Aliyev'e kar-1905 Mart'ında girişilen debenin arkasında Türki siduğu ve bunu dev Ça ya yaptırdığı iddi-Sonra Çatı ile Koca kaza aninda üzerle esrar çıktığı iddiala
Çiller gözde İçişleri Mehmet Ağar'ın isti mittedi Olayı önce nemiz görünen, son Vonda Cathyı teslim üzere götürüyordu
LTINOLUK ARALIK/1996
şeklinde kurtarma açıkla maları yapan Ağar istifa et tikten sonra patladı ve "Ar-tik kimse devlet uğruna risk almaz" dedi. Agar binden fazla operasyon yaptıkları nı, bunları nasıl anlatacağı ni, kan kusup kızılcık şer beti içtim diyeceğini söyle di.
Türk siyasetindeki sol cenah hadisenin üzerine üzerine gitti. CHP Lideri Deniz Baykal "Çeteleri dev let oluşturdu yaklaşımı İçinde Susurluk'u temiz top lumun başşehri ilan etti. DSP lideri Bülent Ecevit ise suç örgütlerinin devleti sar dığını ifade ediyordu. Cum hurbaşkanı Süleyman De-mirel "isin üzerine gidin" derken en dikkat çekici yak laşım tarzını Anamuhalefet lideri sergiledi, Yılmaz: Dar-
be hazırlığı yapanlar var ve ben bunları biliyorum", "bunlar sanıldığından çok daha yukarılara uzanmak tadır. Bu konu ile ilgili bilgi ve belgeler elimizde", "hatta on gün daha iktidarda kal saydık bu çetenin uzandığı yerlerin hepsini açığa çıka racaktık iddialarında bulu nuyor ama sözleri boşlukta kayboluyordu. Yılmaz'ın, Sedat Bucak'ın iyileşmesin den sonra Fransa'ya ğı iddiaları asılsız çıkarken, Bucak da Yılmaz'ın Çatlı ile görüştüğünü öne sürüverdi Yılmaz buna "Bucak savcı ile görüşsün cevabını ver
mekle yetindi. Hükümetten ise Su-surluk hadisesi ile ilgili ciddi hiçbir açıklama yoktu
Sedat Bucak'ın iyileş tikten sonraki açıklamaları cekti
49
da Susurluk hadisesini çöz mekten ziyade karmaşık laştırdı. Bucak, Kocadağ'ın Çatlıyı tanımadığını, Çat li'nın bir vatan kahramanı olduğunu ve MP-5 silahla rın arabasına başkaları ta rafından konduğunu söyler ken Çatlı'nın Mehmet Öz-bay kimliğiyle dolaştığı, ad resi, telefonu bilindiği halde ve MIT raporunda da bun ların olduğunu ama yaka kaçtılanmadığını söyledi.
Devletin hiçbir mües sesesinin olaya aktif biçim de, el koymaması da dikkat çekiciydi. Anlaşılan Susur luk hadisesi herhalde diğer karanlık işlerin çözüleme-mesi gibi zamanın unuttu-rucu etkisine terkedilerek gözönünden kaybettirile-
Allah'a kavuşmayı isteyene, Allah da kavuşmak ister. Allah'a kavuşmayı is temeyene, Allah da kavuşmak istemez!
Buhâri, Tevhid, 35, Rikåk, 41; Muslim, Zikir, 14-18; Ahmed b. Hanbel, Musned, II. 313.
Müslüman için dünya ne kadar fani ise, âhiret hayatı da o kadar baki, ebedi ve asıl hayat demektir. Mü'min, er veya geç sayılı günlerden oluşan ömrünün tükeneceğini ve öbür aleme göç edeceğine inanmış biridir. Ve olgun bir mü'min, ömrü boyunca ahiretini kazanabilmek, Allah'ın rızasını tahsil edebilmek için çabalar durur.
Burada bir başka gerçek vardır ki, o da bütün bunları bilmekle, kesin bir şe-kilde inanmış olmakla birlikte insan tabiatı ya da psikolojisi dünyayı, hayatı sever, ölümü ise istemez. Ya, dünya nimetlerinden biraz daha yararlanmak ister yahut kendisini hiçbir zaman yeterli görmediği için, biraz yaşaması halinde daha fazla hazırlık yapabileceğini düşler. Ama her halukarda ölümü hep ertelemek ister. Bu durum sadece bizim için geçerli değildir. Nitekim hadisin bazı versiyon-larındaki şu detaylar, aynı hususun Allah Rasûlü ile birlikte yaşama bahtiyarlığı-na eren sahabe-i kiram için de söz konusu olduğunu göstermektedir. Hz. Aişe:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Burada kastedilen, ölümden hoşlanmamak ise, hiçbi-rimiz ölümden hoşlanmayız? deyince Rasûlullah (sav):
Böyle değil, ama can çekişme vakti geldiğinde mü'mine, Allah'ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelenir, o da hemen Allah'a kavuşmayı arzu eder. Allah da ona kavuşmayı ister. Kâfire ise, Allah'ın azabı ve gazabı müjdelenince, Allah'a kavuşmayı istemez. Allah da ona kavuşmayı istemez, buyurdu. (Buhâri, Rikåk, 41; Muslim, Zikir, 14-18)
Muslim ve Nesâî, Şurayh b. Hânî'nin Ebû Hureyre'den naklen şöyle dediği-ni rivayet etmişlerdir: "Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Allah'a ka-vuşmayı isterse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah'a kavuşmayı iste-
Allah da ona kavuşmayı istemez." Şurayh diyor ki: Bunu duyunca dogra
Aişe'ye geldim ve:
Ey mü'minlerin annesi! Ben Ebû Hureyre'nin, Rasûlullah dan (sav) bir ha snkrettiğini işittim, eğer durum böyle ise, biz helak olduk?! dedim. Bunun erine o şöyle dedi:
Ancak helâk olan olur, (söyle bakalım) ne var? Ben dedim ki
O, Rasûlullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu söyledi: "Kim Allah'a kavuşmayı terse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah'a kavuşmayı istemezse, Allah da ona kavuşmayı istemez." Oysa bizim hiçbirimiz ölümden hoşlanmıyor?" Bu müzerine Hz. Aişe şöyle dedi:
- Rasûlullah (sav) bunu söyledi amma, bununla sizin anladığınızı değil, an ak şunu kasdetti: Gözü donduğu, göğsü hırıldadığı, teni titrediği, parmakları çekildiği (can çekiştirdiği) o anda, kim Allah ile kavuşmayı arzularsa, Allah da nunla kavuşmayı arzular. Kim de Allah ile kavuşmayı istemezse, Allah da nunla kavuşmayı istemez. (Muslim, Zikr 17; Nesai, Cenȧiz 10)
Şu halde Allah'a kavuşmayı arzulamak, öncelikle buna kesin olarak inan-mak ve bunun için hazırlanmak demektir. Zira Allah'la karşılaşmayı uman bilir ki, Allah'ın bunun için belirttiği vakit gelecektir. (Ankebût, 29/5) O, ölümü iste-mese dahi, neticede o büyük buluşmaya inanmıştır. Dünyada bazı sevdiklerin-den ayrılsa da, ikinci hayatında asıl sevdiklerine kavuşacaktır. Oysa Allah ile karşılaşacağına inanmayan, bunu arzu veya ümit etmeyenler elbette dünya haya-undan hosnut olacaklardır. (Yunus, 10/7) Çünkü ahiret hayatına inanmayan bu
kimseler için artık herşey bitmiş demektir.
O'na kavuşmayı isteyebilmek! İman, ihlas ve muhabbet, bütün mesele bu!
Büyük İnsanlık ailesini barındıracak olan cihan-şümul site'nin yeniden inşası sırasında, şeytan şey-tanlığını ve melek melekliğini mutlaka yapacaktır. Biz ne şeytanız, ne de meleğiz. Bir ucu "ahsen-i tak vim" öbür ucu "esfel-i sâfilin" olan "Insan"ız.
İnsanı eğitmek (terbiye et mek), başlıbaşına bir sanattır.
Bu sanatın (terbiyenin) ana hedefi, büyük insanlık äilesini vahiy ikliminde derleyip topla yarak güzelim islamiyetle mut-lu etmektir.
Biz, Adem'in çocuklarının bå dem kavgasında birbirlerini kır-malarını değil, ortak bir mutlu luk noktasında buluşarak ken dikendileriyle tarışmalarını ve ådil bir toplum düzeninde ku caklaşmalarını arzuluyoruz.
Bütün dünya ama özellikle bi-zim ülkemiz bunun kıtlığında kıvranıyor. Bu bir genelleme dır. Eğitim kurumlarımızın ye rince ve yeterince, hatta hiç mi hiç istifade edemedikleri irşad vazifeleri çağdaş Veliler ve on lara bağlı Seçkinler, bu genel lemenin üstünde yer alan istis-nå äbideleridir. Ancak, äbide-lerden istifade edebilmek de bir sanattır. Mesela Süleymäni ye'nin aküstiğine hayran olan birinin orayı bir konser salonu haline getirmeyi düşünebilme leri ne kadar ayıp ve günähsa, gece gündüz her gün, sabahtan yatsıya dek hem ibädete hem ziyarete açılma şansı bulunan Ayasofyayı müze olarak mah zun etmek, aynı ölçülerde ayıb
ve kayıb değil midir? Ayasofya'nın sesini kesmek le aşk sahiblerinin soluğunu
kısmak, fazla farklıolamaz. Mü-dähele mantığı her yerde aynı şeyi yapar, güfteler farklı olabi-lir ama beste ayrı bestedir. Farklı bir ses çıkarmaz!
Şahsiyet sähibi, seviyeli insan yetiştirebilmek için önce her-kesin kendi haddini ve hududu nu bilmesi gerekiyor. Sözünü ettiğimiz adil toplum düzeninin kurulması buna bağlıdır. Aksi-
Biz kendi kendimizi yerin-ce ve yeterince eleştiremi-yoruz. Kendi kendisini eleştiremeyen bir toplum, başkaları tarafından delik deşik edilir.
En çok yanılanlar, hiç yanılmadıklarını sananlar-dır.
takdirde meselä! yıkılan bir külliyenin yerine basit bir gecekondu-dan başka bir şey yapılamayacaktır. Büyük insan lık ailesinin ortak mutluluğu için şart olan ädil toplum düzeninin inşäında her şeyin ve herkesin ayı ayı önemi vardır. Süleymä niye'nin inşaında Sinan'dan Sü leyman'a uzanan çizgide Mi mardan başka müdahil yoktur. Kaldı ki Sinan'ın yaptığı iş, mü dähele değil, çizdiklerinin uy gulanışını kontrolden ibarettir.
Biz kendimizi yerince ve ye terince eleştiremiyoruz. Kendi-kendisini eleştiremeyen bir toplum, başkaları tarafından de lik edilir. Her konuda ve hk deşik a genellikle çok fazla mudaheleci oluyoruz. Her ko nuda olduğu gibi bu konuda da ölçüyü fazla kaçırıyoruz. Her müdähelenin mukābil bir mü-dâhele doğuracağını ve bunun ilänihäye böyle devam edip gi-deceğini yeterince düşünemi-
yoruz. Kendimizi eleştirmekten ka-çınmamalıyız. Kusurlarımızı başkalan teşhir etmeden kendi-miz ortaya koymalıyız. Hiç kim seyi horlamak ve zorlamak ni-yetinde olmadığımızı, içten ve inandıncı davranışlarla ortaya koyabilmeliyiz. Ancak, bunları yaparken şeytana şirin gözükmek" gibi bir duruma da düşmemeliyiz.
Gerçeğin Yüzü
Büyük insanlık äilesinı barın-dıracak olan cihanşumul site-nin yeniden inşası sırasında, şeytan şeytanlığını ve melek melekliğini mutlaka yapacaktır. Biz ne şeytanız ne de meleğiz, bir ucu "ahsen-i takvim" öbür ucu "esfel-isäfilin' olan "insan'-ız. Biz de insanlığımızı yapma lıyız. Mutluluğun her türlüsünü, acırın ve tatlının bütün tonları-ni tatmak ve ilkin kendikendi-mizle, kendi özümüz ile, sonra-da birbirlerimizle tanışarak tam-
laşıp tümleşmek, tasavvuf diliy le "insanı kâmil" olmak üzere gönderildiğimiz bu güzel geze gende, insanlığımızı yapabili yormuyuz acaba...
Gerçeğin gerçek yüzüyle gözgöze ve yüzyüze gelmek, el-bet kolay değildir. Ancak "acı
gerçeklerden tatlı yaşayışlara yol bulabilmek de ancak bu şe kilde, yäni ilkin kendikendimi zi, sonra çevremizi, daha sonra da cemiyet, millet ve büyük in-sanlık ailesini eleştirmek süre-tiyle sağlanabilecektir.
En çok yanılanlar, hiç yanıl madıklarını sananlardır. Ya da, yanılabilir olduklarını kabullen dikleri halde kendilerini başka larına göre "az", "en az" ve "nådiren yarulan" olarak gören lerdir
Seviye ve seciye sahibi, sag-lam karakterli insan, Allah'in se-vib de yarattığı her şeyin ken-dine has bir yapısı bulunduğu nu ve bu yapıya, kaderin yo rumsuz kavranmazlığı çerçeve-sinde saygı duyulması gerekti ğini bilen ve bu doğrultuda duygu, düşünce ve davranış sergileyen insandır.
İnsan eğitme sanatının, yäru terbiyenin sırrı bu saygı ve kay-gıya dayanıyor. Hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı adil bir toplum düzeninde buluşa-bilmek için, her şeyden önce bu saygı ve kaygının sağlanma-sı gerekiyor. İyi insan yetiştir-mek de her şeyden önce iyi bir insan olmayı gerektiriyor.
Haddini Bilmek
Ben iyi bir insan mıyım? Ken-dime, çevreme, eşya, tabiat ve käināta gerekli saygıyı göstere-biliyor muyum? Evrenin ve dev-ranın çözümsüz gizem dekoru içinde dönüp dolaşan olaylar ve dolaylar dizisini gerektiği bi-çimde yorumlayabiliyor mu-yum? Bana hayır gözüken şer, şer gözüken hayır olamaz mı? Büyük insanlık ailesinin ortak mutluluğu için şart olan "eğitim ve toplum düzeni'ne katkım ne olabilir? Ben bana düşeni mi ya-pıyorum, yoksa haddimi mi aşı-yorum?
Herkes kendisine bunları mutlaka sormalı ve cevaplarını aramalıdır.
599) «Şu yakarışlar, bir musibete uğrayanın yalvarışıdır:
Allahım, ümidim rahmetinde.. Beni, bir göz açıp kapayım. caya kadar dahi nefsime bırakma.. Benim bütün halimi İyiye çevir.. Senden başka ilah yoktur.>>>
*
Bu duâ gerçek manasını anlayarak yapılırsa, çekilen sıkıntıların acısı azalır..
SAID: Her ne kadar tercümemize esas aldığımız eserde ravi SAID diye geçmekte ise de, Ramuz'ül Ehadis'de SAAD 6. EBU VAKKAS bu Hadis-i Şerifin esas ravisidir..
Kalb, sinemizde atan zehirdeki o et parçası değildir.. İnsanın özü-dür.. Onu kurtarmak için Allah zikri lâzımdır.. Ravi: ENES, r.a. ve DEYLEMI.. Menkıbeleri, 1. ve 4. Hadis-i şerifte..
622) «Müslümanların bir ahdi vardır.. Kim onu bozarsa ona: Allah'-in, meleklerin ve tüm insanların lâneti olsun.. Onun ne SARF1 kabul olur, ne de ADL'i..
Bir kimse tebaanın izni olmadan herhangi bir kavmin başına geçerse, ona: Allah'ın meleklerin ve tüm insanların lâneti ol-sun.. Onun ne SARF'ı kabul olur, ne de ADL'i..>>>
İkinci parağrafta geçen cümle bir manaya göre şöyle olabilir:
Bir kimse efendisinin izni olmadan kaçıp herhangi bir kavme sığınırsa...>
SARF ve ADL, farz ve nafile ibadetler, manasına gelir.. Bu Hadis-i Şerif, müslümanların huzurunu bozan diktatör ve zalimlere bir derstir..
Bağışlanan günah odur ki: Amelin ola.. Seninle Rabbin arasın da kala..
Bağışlanmayan günâh: Allah'a şirktir.. Ceza görülen günâh ise: Kardeşine zulmündür..>>>
Şirk aynı zamanda zulümdür; hem de büyük.. Cenab-ı Hak bizleri korusun. Bu Hadis-i Şerif TABERANI'den alınmıştır.. Menkıbesi 9. Ha-dis-i Şerifte..
( رواه البخاري ومسلم عن أنس )
٦٢٤ ذَهَبَ الْمُفْطِرُونَ الْيَوْمَ بِالأجْرِ .
624) «Bugün iftar edenler, ecri götürdüler..>>>
Ashab seferde iken, bir kısmı oruç tutmuş, bir kısmı da tutmamış-tı.. Oruç tutmayanlar, tutanlara hizmet ediyordu.. Peygamber S.A. efen-dimiz onların bu halini gördü; bu Hadis-i Şerifi buyurdu:
Demektir ki: Hizmet edenler, oruç tutanlardan daha çok sevab aldı..
Ravi: ENES, r.a. BUHARI ve MÜSLİM.. Menkıbeleri, 1. 2. ve 5. Hadis-i Şerifte..
٦٢٥ ذُو الدَّرْهَمَيْنِ أَشَدُّ حِسَابًا مِنْ ذِي الدَّرْهَم وَذُو الدِّينَارَيْنِ أَشَدُّ حِسَابًا مِنْ ) رواه البيهقي عن أبي ذر موقوفا ) ذي الدينار .
625) «İki dirhem sahibi, bir dirhem sahibi olandan daha çetin hesap verecektir.. İki altın sahibi, bir altın sahibinden daha zor he-sap verecektir..>>>>
Elimizdeki eserden anladığımıza göre bu Hadis-i Şerif, mevkuftur.. Bir manaya göre mevkuf: Sahabenin takriri ile karışık bir Hadis-i Şerif, demektir.. EBUZER, r.a. rivayet ediyor; BEYHEKİ ondan alıyor.. Men-kıbeleri, 12. ve 16. Hadis-i Şeriflerde..
ve İslam dünyası için tarihi bir gece-dir. O gece sokağa çıkanlara "Ne his-settiniz?" diye sorduğumda verdik-leri cevap "Ben ben değildim" olu-yordu. Ben de Üsküdar meydanın-daydım. Bu durumu görünce Ça-nakkale Savaşı'nı, Bedir Savaşı'nı anlıyorsun.
Manevi büyüklerimizin bizden istediği de ashab-ı kiram ruhunu yaşatmak değil midir? Hedefleri Aşere-i mübeşşere'ye benzeyen in-san yetiştirmek değil midir?
Sizler Türkiye'nin yaşadığı değişi-mi içinde yaşadığınız için çok fark et-meyebilirsiniz. Aynen bir evliyaulla-hın aile fertleri tarafından fark edil-memesi gibi...
Düşmanlar hiç boş durmuyorlar. Onun için devamlı çalışmak gereki-yor. Üstadımız bunu çok güzel bir şe-kilde ifade ediyor; "Şu anda bize din-lenmek yok ne zaman ki mezara gi-reriz orada dinleniriz."
Güç varken durmayalım. Gün gelecek durmak zorunda kalacağız.
Maalesef müslümanlar için bu-gün en büyük tehlike tembelliktir. Pasifliktir. İnsanların bir kısmı tali-mat bekliyorlar. Niye talimat bek-liyorsunuz? Yapabileceğiniz şeyleri düşünün ve gücünüz yettiği kadar yapmaya gayret edin.
"Allah ile mahlukâtından hiçbiri arasında bir neseb bağı yoktur. Allah'a yakınlık, ancak O'na itaat ve emirlerine tâbî olmakla mümkündür."
"Allah, kulunun amelsiz sözünden razı olmaz."
"Çok söz, kişiyi unutkan yapar."
"NE SÖYLEDİĞİNİ, NE ZAMAN SÖYLEDİĞİNİ VE KİME SÖYLEDİĞİNİ İYİ DÜŞÜN!"
"Hakk'ı tanıyan ariflerin kölesi ol!"
"Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme! Aksi takdirde kendini aldatırsın."
"Kendini ıslah et ki insanlar da sana karşı iyi davransınlar."
"Dört kimse Allah'ın sâlih kullarındandır:
1. Tevbe eden kişiyi gördüğü zaman sevinen.
2. Günahkarların affı için Rabbine yalvaran.
3. Din kardeşine gıyâbında dua eden.
4. Kendinden muhtaç kişiye yardım ve hizmette bulunan."
"Benim nezdimde sizin en kuvvetliniz, hakkını alıncaya kadar, zayıf olan kimsedir. En zayıfınız da ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar, güçlü kimsedir."
"Îman sadece câmilerde, mal cimrilerde, silah korkaklarda, yetki zayıflarda olursa işler bozulur."
"Akıllı kimse takva sahibi olan, akılsız da zâlim olandır."
"Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de vereceğini va'dettiği mükafatı azap ile birlikte zikretti ki bu vesileyle kul Ibâdete rağbet etsin ve azaptan korksun."
"Bir hayrı kaçırırsan onu yakalamaya çalış, elde edince de onu geçmeye bak, daha güzelini yapmaya gayret et!"
"Insanlara iyilik etmek, kişiyi afetlerden ve belalardan muhafaza eder."
"Şöhretten kaç ki şeref seni takip etsin. Ölüme karşı hazırlıklı ol ki sana hayat verilsin."
"Hiçbir bela yoktur ki ondan daha kötüsü olmasın."
"Sabırda zarar, hüzün ve telaşta fayda yoktur."
"Sabır îmânın yarısı, yakın ise tamamıdır."
"Allah'tan afiyet İsteyiniz. Hiç kimseye yakinden (kat'î bir îmandan) sonra afiyetten daha faziletli bir şey verilmemiştir."
"Bana göre afiyette olup şükretmem, imtihan edilip sabretmemden daha makbüldür."
"Dünya mü'minlerin pazarı; gece ile gündüz sermayeleri; güzel ameller ticaret malları; cennet kazançları; cehennem de zararlarıdır."
"Hazret-i Peygamber' e salevât getirmek günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbet ve ihlâsla) selâm göndermek pek çok köle âzâd etmekten daha faziletlidir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmek ise riyazet ve mücahededen, Allah yolunda kılıç sallamaktan daha üstündür." (Bağdadi, Tarihu Bağdad, VII, 161)
"Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevazıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zira kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)
İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hål ve hareketlerinde insanlara fazilet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
"Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevazıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zîrâ kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)
İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hâl ve hareketlerinde insanlara fazîlet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
2. Mallarını Hak yolunda sarf ederek insanların en cömertlerinden olurlar.
3. Allah'ın kullarına karşı dâimâ hüsn-i zan içindedirler.
Üçüncü sınıf (Hak dostları) ise, aşk ve muhabbet vecdiyle Rabbine ibâdet eden (arifler)dir. Bunlar da;
1. Sevdikleri şeyleri (Allah için) infak ederler.
2. Her hål ve hareketlerinde Allah rızasını hedeflerler, bu yüzden câhillerin kınamalarına aldırmaz, onların kaba davranışlarından rahatsız olmazlar.
3. Nefislerine ağır gelen şeyleri nefislerinin muhalefetine rağmen îfâya çalışırlar; bütün hâl ve hareketlerinde Allah'ın emir ve nehiylerine itaat ederler." (İbn-i Haceri'l-Askalânî, Münebbihât, s. 94-95)
İşte Hazret-i Ebû Bekir, bu üç sınıf Hak dostlarının bütün hâl ve sıfatlarını kendisinde cem etmiş mübarek bir İslâm şahsiyetiydi. Rabbimiz, O'nun bu hikmetli öğütlerinden lâyıkıyla istifade etmeyi ve güzel hållerinden feyz almayı cümlemize nasib eylesin. Bizleri, onun dostluk halkasına dâhil olanlardan kılsın! Zîrâ dostluğun kaynağına Allah ve Rasûlü'nde erişen
Ebû Bekir -radıyallahu anh-'ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmin diyelim: “Allah'ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun."
"Allah'ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri'ndeki yüksek dereceler olsun!"
Hulefâ-i Râşidîn, Ashâb-ı Kirâm, Hak dostları ve onlara güzelce tâbî olanlar, Rabbimizin lutfuyla ebedî saâdet kervanının bahtiyar yolcularıdır.
Sözlerimize, Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmin diyerek son verelim:
"Allah'ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun." (Süyüti, Târîhu'l-Hulefa, s. 103) "Allah'ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri'ndeki yüksek
dereceler olsun!" (Süyûtî, Tarihu'l-Hulefa, s. 103)
"Huşûsuz kılınan namazda, dilin âfetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur'ân'ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infäk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nîmette, gönülden edilmeyen ihlâssız duâda hayır yoktur." (Hz. Ali)
Hasan'a bey'at ederiz." dedi. Hazret-i All -radıyallâhu anh- ise vaktiyle Hazret-i Ömer'in gösterdiği firåsetle:
-Bu hususta size ne emrederim ne de nehyederim.
Siz işinizi daha iyi bilirsiniz." diyerek sözü kesti. Ardından Hasan ve Hüseyin Efendilerimize şu vasiyette bulundu:
"Size takvâyı vasiyet ederim. Dünyaya rağbet etmeyiniz. Zàyliniz İçin ağlamayınız. Dalma doğru söyleyiniz. Allah'ın Kitabı ile amel ediniz. Zalimin hasmi, mazlumun yardımcısı olunuz. Dinin hükümleri husūsunda kınayanın kınamasına aldırmayınız."5
Hazret-i Ali -radıyallahu anh-, daha sonra kelime-i tevhid getirdi. Son nefesiyle hayat kitabını hatmeyledi. Hayata, Kâbe-l Muazzama'da açtığı gözlerini, yine bir mescidde kapama şereflyle yüce makamına erdi.
Hazret-i All'ye karşı gırdığı mücadelelerden büyük pişmanlık duyan Muäviye'nin, ömrünün son demlerinde söylediği şu sözler, onun bu ıztırabını çok açık bir şekilde ifade etmektedir:
"Âh keşke Kureyş'ten Zi-Tuvā Vādisi'nde (kendi hâlinde yaşayan, sıradan) bir kimse olsaydım da şu (Idarecilik) Işlerine hiç girmeseydim." (İbn-i Esit, el-Bidaye, VIII, 135)
kl: Büyük Hak dostu Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri der
"Eğer Hazret-i All muharebelerden biraz firsat bulsaydı, bize Kur'ân Ilimlerinden neler neler öğretirdi. Zira o, ariflerin reisidir. O hiç kimsenin söylemediği ve benzerini de kimsenin söyleyemeyeceği sözler söylemiştir. 6
İşte Hazret-i All -radıyallahu anh-'ın ilim, irfan ve hikmet hazinesi gönül ikliminden, her biri hayat düstūru kıymetindeki birkaç ifade:
lidir. sünneti, insanlar arasında güzel ahlâk ile idare yolunu bulmak; evliyânın sünneti de, insanlardan gelen eziyetlere katlanmaktır."
"Bir adamla dost olmak istersen (önce) onunla muayyen bir mesafede kal: bu durumda iken sana normal davranırsa dostluğunu sürdür, yoksa vazgeç."
• "Kalbi düşmanlıklarla meşgul olan kişi, faydalı işler yapamaz. Çünkü kalb, iki zıt meşgüliyeti bir arada bulunduracak kadar geniş değildir."
• "Mü'minin tebessümü yüzünde, hüznü ise kalbindedir."
• "Nimetin tamamına erişmek, İslâm üzere ölmektir."
• "Övünmek Ademoğlunun neyine ki?! Eweli nutfe, sonu ise cîfedir! Kendi rızkını dahî yaratamadığı gibi, kendini helâkten de kurtaramaz."
• "Hayat iki günden ibarettir. Bir gün lehine (yâni sana tebessüm hâlinde), bir gün de aleyhine (yâni hüzün içinde)dir. Gün lehine olduğunda şımarma, aleyhine olduğunda da daralıp feryad ü figân etme!"
• "Bugün amel işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı yoktur."
• "Nefesler, ecele doğru atılan adımlardır."
• "Dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya, huzur ve selâmetle ayakta duracaktır:
1. Zenginler, kendilerine verilen mal ile cimrilik etmedikçe.
2. Alimler, öğrendikleri ve bildikleri şeyle amel ettikçe.
3. Cahiller, bilmedikleri şeyle kibirlenmedikçe.
4. Fakirler de âhiretlerini dünyalarına satmadıkları müddetçe."
• "Zenginlerin, Allah katındaki mükafatı taleb ederek tevazu göstermeleri ne güzeldir. Bundan daha güzell
Ise, fakirlerin Allah'a tevekkül ederek zenginlere karşı müstağni davranmalarıdır."
"Mahrumiyet, minnet altında kalmaktan daha hayırlıdır."
• "Iffet, fakirliğin; şükür de zenginliğin süsüdür."
• "Cimrilik bütün kötü ahlâkı kendinde toplar."
(Bu hakikatin mefhum-ı muhalifince; merhamet de cömertliği, cömertlik tevazûyu, tevâzû da hizmeti beraberinde getirir.)
• "Yoksul düştüğün zaman sadaka vererek Allâh Ile ticaret yap. Eline nîmet geçtiği zaman çok şükret! Sakın az şükürle Allah'ın nîmetlerini elinden kaçırma!"
• "Dünyanın; nîmetlerinden İslâm nîmeti sana kâfidir. Meşgüliyetlerinden, tâat meşgüliyeti sana kâfidir. İbretlerinden, ölüm ibreti sana kâfidir."
• "İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbadet, en hayırlı sermayedir. Salih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır."
• "Amel-i sâlih gibi ticaret, sevap gibi kazanç, Allah'ın tevfiki gibi fayda, tevazů gibi asâlet, ilim gibi şeref, şüphelilerden uzak durmak gibi verâ, güzel ahlâk gibi Allah'a yakınlık, farzları edâ gibi ibadet, tedbir gibi akıl, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur."
• "Amellerin en güç olanı dört haslettir:
1. Öfkeli anda affetmek.
2. Muhtaçken de cömert davranmak.
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin serrinden korunmak.
4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru
Allah in tevfiki gil gibi seref, süphelilerden uzak durmak gibi vera, güzel ahlâk gibi Allah'a yakınlık, farzları eda gibi ibadet, tedbir gibi akul, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur."
• "Amellerin en güç olanı dört haslettir:
1. Öfkell anda affetmek.
2. Muhtaçken de cömert davranmak.
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin serrinden korunmak.
4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek."
• "Küçük musibetleri büyük göreni, Allah büyük musibetlere mübtela kılar."
• "Mal, nefsânî arzuların hammaddesidir. (Nefsânî ve dünyevi) arzular, sıkıntıların anahtarıdır. Hased de boş yorgunluğun bineğidir."
• "(Dünyevî) arzu ve ümitler, basîretli kimseleri dahî âmâ eder."
• "Kişinin kıymeti, istek ve arzularının kıymeti kadardır."
• "Kim nefsin bitmek bilmeyen Istek ve arzularının zebûnu olursa, amelleri de kötü olur."
• "Nasib, kendisine gelmeyene de gider."
• "Canlarınız için cennetten başka bir karşılık ve değer yoktur. Öyleyse canlarınızı ancak cennet karşılığında satın!"
• "Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyanın zahiri görünüşüne baktıkları zaman onlar, dünyanın lçyüzünü görürler."
• "Bir kul, Allah'ın katındakine kendi elindekinder daha fazla güvenmezse îmânı kâmil olmaz!"
"İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbâdet, en hayırlı sermayedir. Sâlih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır." (Hz. Ali)
Rabbimiz, bu hikmetli sözleri lâyıkıyla idrak edip muktezâsıyla amel edebilmeyi nasib eylesin. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-'ın en yakın dostları olan dört büyük halîfenin muhabbetini gönüllerimizden eksik eylemesin. Ahirette bizleri onlarla birlikte haşr u cem eylesin!
Hiç şüphesiz ki o mübarek sahâbîler ile âhiretteki beraberlik, daha bu dünyada başlar. Onlarla bugün dost olabilirsek ve bu dostluğun hukûkuna riâyet edebilirsek -inşâallah- yarın kıyâmette onların yakınlığına mazhar oluruz.
Rabbimiz Hulefâ-i Râşidîn'ın güzel ahlâkı ile ahlâklanmayı cümlemize nasib eylesin. Şefaatlerine nâil buyursun!
Âmîn!
Dipnotlar: 1) Hâkim, Müstedrek, III, 549. 2) Bkz. Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Hz. Allyyül-Murteza, s. 54. s. 119-122. 3) Bkz. a.g.e. s. 54. 4) Bkz. a.g.e. s. 117. 5) Bkz. a.g.e. s. 74. 6) Bkz. a.g.e. s. 113.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.) 121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.) 121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder. Hz. Ubey İbni Kaab (
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 122 1 Cebrail (a.s.) firavunun ağzına toprak tıkıyordu. "Lâ ilâhe illallah" deyip de mağfiret görmesin diye. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 122 2 Allah (z.c.hz.) üzerine, dünyaya ait yükselttiği şeyi düşürmek haktır. Hz. Enes (r.a.) 122 3 Tabiinin en hayırlısı, öyle bir Üveysi (Veysel Karani) vardır ki, o annesine sadıktır. Allah'a and verse Allah onun andını geri çevirmez. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız sizin için istiğfar etmesini isteyin. Hz. Ömer (r.a.) 122 4 Tedavide kullandığınız şeylerin en hayırlıları Ledûd (ağız ağrılarında), enfiye, hacamat, müshil ve ismit (sürme)''. İsmit gözü açar ve kirpikleri besler. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 122 5 Bir adamın din kardeşi için gıyabında yaptığı dua müstecab olur. Ve dua edenin başında bir melek "amin" der. Ve "Sana da bir o kadar" diye söyler. (Diğer bir hadiste, Meleğin "amini" geri dönmez buyurulmaktadır) Hz. Ebud Derda (r.a.) 122 6 Allah (z.c.hz.) ile mahlûku arasında nurani veya zulmani yetmiş bin hicab vardır. Kim bu hicabı aşan bir şey hissederse mahv olur. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 122 7 Allah (z.c.hz.)'nin zikri şifa, insanların zikri ise derttir. Hz. Mekhul (r.a.) 122 8 Aklın başı insanlarla sevgi tesis etmektir. Sakalının hafif olması insan için saadettendir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 122 9 Allah (z.c.hz.) kulunun: "Rabbiğfirlî zünûbî" demesinden hoşlanır. Ve buyurur ki: "Kulum Benden başkasının günahlarını afv edemiyeceğini biliyor." Hz. Ali (r.a.) 122 10 Rabbınız Celle Şânuhû Rahimdir. Kim ki bir iyilik yapmak ister de yapamaz ise ona bir sevap yazılır. Yaparsa, 10 ilâ 700 misli veya daha fazla sevab yazılır. Kim bir kötülük yapmak ister de yapmaz ise bir sevab, yaparsa bir günah yazılır. Allah isterse onu da affeder. Allah'ın muamelesinde helâk olacak adam, mahvolmaya lâyık olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 213 1 Sahur berekettir. Öyle ise, bir yudum su içmekle de olsa, onu bırakmayın. Zira Allah ve melekleri sahur yiyene selat ederler. Hz. Ebû Said (r.a.) 213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.) 213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.) 213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 213 7 Cahil cömert Allah'a, alim olan bahilden daha sevgilidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 8 Yürüyüşte sürat müminin kıymetini giderir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 9 Gizli aşikareden efdaldır. Ancak, örnek olmayı ümid ederse aşikarelik gizliden efdaldir. (Sadaka ve ibadet hususlarında) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 213 10 Bütün saadet, Allah'ın ibadetinde ömür uzunluğudur. Hz. İbni Ömer (r.a.) 213 11 Sefer, azabdan bir kısımdır. Sizden birinin yemeğine, içmesine ve uykusuna mani olur. Onun için biriniz yola gidip hacetini görünce evine avdetini tacil etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 12 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Kim ona ikram ederse Allah da ona ikram eder. Kim de ona ihanet ederse Allah da ona ihanet eder. Hz. Ebû Bekir (r.a.) 213 13 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesi ve kuvvetidir. Kim ki, sultana hayırhahlık ve dua ederse, hidayet bulur. Kim de beddua eder ve hayırhahlıkta bulunmazsa, dalalete düşer. Hz. Enes (r.a.) 213 14 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Sizden biri kendisinde sultan olmıyan bir beldeye vardığında, orada katiyyen oturmasın. Hz. Enes (r.a.) 213 15 Adil ve mütevazi Sultan, Allah'ın yeryüzünde gölgesi ve mızrağıdır. Böyle adil ve mütevazi bir Sultan (veya vali) için her gündüz ve gecede, hepsi abid ve müçtehid olan altmış sıddık ameli yazılır. Hz. Ebû Bekir (r.a.) 213 16 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir ki, Allah'ın kullarından her mazlum ona iltica eder. Adalet yaparsa ona ecir, diğerine şükür, zulmederse ona vebal ve tebaaya da sabır düşer. Valiler zulm ederlerse kıtlık olur. Zekat verilmezse davarlar ölür, zina meydan alırsa, meskenet ve fakirlik zahir olur. Ve ehli zimmete zulm edilirse kuffar baş kaldırır. (Galebe çalar) Hz. İbni Ömer (r.anhüma
772) «Allah'a karşı takva sahibi olmalısın; çünkü o cümle hayrın toplanıdır..
Sana CİHAD düşer; çünkü o, müslümanların RUHBAN'lık-(12.. Allah'ı zikretmeli, Allah'ın kitabını okumalısın; çünkü o, yer yüzünde senin için nur.. Gök yüzünde senin için zikirdir.. Hayır işler hariç, DİLİNİ GİZLE; çünkü sen muhakkak şey-tanı böylelikle mağlup edersin..>>>
İslâm dininde bir köşeye çekilip sadece ibadet yoktur.. Bunun adı; diğer batıl dinlerde RUBAN'lıktır.. Dinimizde hem ibadet vardır.. Hem de çalışmak.. İyiliği yaymak.. Müslümanlıkta bunun adı: CİHAD'dır.. DİLİNİ GİZLE: Yani rastgele konuşma.. Her yerde ağzını açma, manalarına alınmalıdır..
**
Ravi: EBU SAID'den r.a. naklen EBU YA'LA.. Menkıbeleri, 65. ve 121. Hadis-i Şeriflerde..
EBUBEKİR: b. EBU MUSA EL-EŞ'ARI.. Tabiinden ve orta tabaka-ya mensup bir muhaddistir.. Esas adı, AMIR'dir.. Hicretin 106. tarihinde vefat etmiştir.. Allah ondan razı olsun..
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 467 1 Kendisinde can olan mahluku hedef edinmeyin. (Nişan için) Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 467 2 Camileri yol edinmeyin, meğer zikir veya namaz için ola. Hz. İbni Ömer ra 467 3 Evlerinizi kabir edinmeyin, evde de namaz kılın. Zira şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 467 4 Evinizde uyuyacağınız zaman ateşi kapatın ve söndürün. Hz. Salim (r.a.) 467 5 Namazı kasden terketmeyin, ey kadın. Kim namazı kasden terkederse, Allah ve Peygamberin zimmetinden çıkar. Hz. Ümmü Eymen (r.a.) 467 6 Düşmanla karşılaşmayı istemeyin. Allah'dan afiyet isteyin. Onlarla karşılaşınca da Allah'ı çok zikredin. Eğer onlar direnir, gürültü ve şamata yaparlarsa siz sükut edin. Hz. İbni Amr (r.a.) 467 7 Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Allah'dan afiyet isteyin. Zira siz onlarla beraber neyin imtihan edildiğini bilmezsiniz. Onlarla karşılaşınca "Allahümme ente Rabbına ve Rübbühüm ve mevasına vemevasihim bi yedike ve inneme taktülühüm etne." deyin ve yere çökün. Ne vakit üzerinize yürürlerse kalkın ve tekbir alın. Hz. Câbir (r.a.) 467 8 Bevlettiğiniz helada abdest almayın. Zira Mü'minin abdest suyu hasenatı ile beraber mizana girer. Hz. Enes (r.a.) 467 9 Kur'anla mücadele etmeyin. Allahın kitabının bazı kısımlarını bazısına yalanlatmayın (tezat aramayın) Vallahi; mü'min onunla mücadele ederse yenilir. Münafık onunla mücadele ederse, galip geldiğiniz zannetse bile mahkum olur. (Galebesi necat sebebi olmaz) Hz. Abdurrahman ibni Cubeyr (r.a.) 467 10 Evlerinizi kabir etmeyin. Hiç şüphe yok ki şeytan, sure-i Bakara okunan evden çıkar gider. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 467 11 Benim kabrimi bayramlık etmeyin (sık gidin) Evinizi de kabir yapmayın. Nedere olursanız olun olduğunuz yerde selatü selam getirin. Sizin selatü selamınız Bana ulaşır. Hz. Hüseyin (r.a.) 467 12 Şu namazı, öğle namazının ilk ve son sünneti gibi yapmayın. Sünneti ile farzı arasını aralayın. (Sabah namazını sünneti ile farzını biraz aralayın) Hz. Abdullah İbni Büceyne r.a 467 13 Beni yolcunun (su kabı) gibi yapmayın. Yolcu kabını su ile doldurur. İhtiyacı olursa onu içer, icap etmezse içmez döker. Beni sözünüzün başında, ortasında ve sonunda anın. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Bir kimse nin iki babasi varmis Nesep babası, manevi babası (ahirete Hazırlayan, manevi hayatın) babası. Bunlar dan 1.si. yani neseb babası ulvi alemden sufli aleme gelmesini sağlar. 2.si yani manevi babası, Peygamber efendimiz sav Sufli alemden Ulvi aleme çıkarır. 2.sinin yani manevi baba nin "؛" " ؛
YanıtlaSil
Yuksel19 Nisan 2025 08:13 hakkı ödenmez. Hz. Muhammed S.A.V.in.hakki odenmez.
"YA RABBİ! SEN'İ BULAN NEYİ KAYBETTİ? SEN'İ KAYBEDEN NEYİ BULDU?.." DEDİĞİ GİBİ, HAKİKİ ÎMÂNA SAHİP BİR GÖNÜL, HER AN ALLAH İLE BERABERLİĞİN HUZURU İÇİNDEDİR. BU HUZUR SAYESİNDE FÂNÎ VE GELGEÇ MUSIBETLER ONUN NAZARINDA KÜÇÜLMÜŞ, EHEMMİYETİNİ KAYBETMİŞTİR.
BUGÜN MADDÎ REFAHIN ZİRVESİNDEKİ BATI'DA PSİKOLOJİK BUHRANLAR HATTA İNTİHARLAR GÖRÜLÜRKEN, EN AĞIR ZULÜMLERE MARUZ KALAN GAZZELİ MÜMİNLERDE BU TÜR VAKALARIN GÖRÜLMEYİŞİ, SON DERECE MÂNİDARDIR.
Heyet İçinde Zürâre b. Amr (Kays), b. Haris, b. IdA (Idy) de bu-lunuyordu. (6) Kendisi, daha önce, Hıristiyandı, (7)
Züråre b. Amr'm Yolda Gördüğü Rüyayı Peygamberimize Anlatması ve Yordurması:
Züråre b. Amr «YA Resûlallah! Yolda, bir rüya gördüm, beni korkuttu. dedi. Peygamberimiz «Nedir o?» diye sordu. Züråre b. Amr «Gördüm ki: Evimde bırakmış olduğum dişi eşek, çil, kara-kızıl bir oğlak doğurmuş!
Yerden bir ateşin çıkıp benimle oğlumun arasına gerildiğini de, gördüm ki, o ateş: (Dumanlı ateş! Dumanlı ateş! Gözlüsü, gözsüzü (8) bana, yiyecek yediriniz!
Ben, sizi, ev halkınızı ve malınızı yerim!) (9) diyordu.» dedi.
Peygamberimiz «Sen, evinde, hamli gizli bir cariye bıraktın mı?» diye sordu.
Züråre b. Amr «Evet!» dedi.
Peygamberimiz İşte, o cariye, bir oğlan doğurmuştur. O, senin oğlundur! buyurdu.
Zürâre b. Amr «Ben, onun, çil, kara-kızıl olmasının sebebini an-layamadım? dedi.
Peygamberimiz «Yakınıma gel!» buyurdu.
Zürâre b. Amr, yaklaşınca «Sende, gizli tutup kimseye açıklama-dığın bir Baras (Alacalık) var mı? diye sordu.
Bunun üzerine, Züråre b. Amr «Seni, hak Peygamber olarak gön-deren Allah'a yemin ederim ki onu, Senden önce, hiç kimse bilmi-yordu! dedi.
(6) İbn-i Sa'd Tabakat, c. I, s. 346, İbn-i Kayyım Zadülmaad, c. 3, s. 70, Ibn-1 Seyyid Uyunüleser, c. 2, s. 258, Halebt İnsanüluyun, с. 3, s. 279 (7) İbn-i Sa'd Tabakat, c. I, s. 346, İbn-i Esir Üsdülgabe, c. 2, в. 255
(8) İbn-i Abd-1 Rabbih Ikdülferid, c. I, s. 134, 135, İbn-i Abdulber İstiab, c. 2, a. 517, İbn-i Eair Üsdülgabe, c. 2, s. 254, İbn-i Seyyid Uyunüleser, c. 2, s. 259, Ibn-i Hacer İsabe, c. I, s. 548, Halebi İnsanüluyun, c. 3, s. 279
(9) İbn-i Abd-i Rabbih Ikdülferid, c. I, s. 135, İbn-1 Kayyım Zadülmaad, c. 3, 8. 70, İbn-i Seyyid Uyun, c. 2, s. 259, İbn-i Hacer İsabe, c. I, s. 548, Ha-lebt İnsan, c. 3, s. 279
(10) İbn-1 Abd-1 Rabbih Ikdülferid, c. 1, s. 134, İbn-i Abdulber İstiab, c. 2, *. 517-518, İbn-i Fair Üsdülgabe, c. 2, s. 254, İbn-i Kayyım c. 3, s. 70, Ibn-1 Seyyid Uyun, c. 2, s. 258-259, İbn-i Hacer Zadülmaad, İsabe, c. I, s. 548
YanıtlaSil
Yuksel20 Nisan 2025 01:42 BENI NAHA' HEYETİNİN MEDİNE'YE GELİŞİ
Gördüğün ateşe gelince: o, benden sonra kopacak fitnedir! (11) O, âhir zamanda da, kopacaktır!» buyurdu. (12)
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Kopacak fitne nedir?» diye sordu.
Peygamberimiz Mü'minin kanını dökmek, Mü'mine, baldan, su-dan tatlı gelecek, kötülük yapan, kendini iyilik yapıyor sanacaktır!
(13)
Sen, ölürsen, bu hali, oğlun görecektir!
Oğlun ölürse, sen, göreceksin!» buyurdu.
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Allah'a düa et te, onu, ben görme-yeyim! dedi. (14)
Peygamberimiz de «Ey Allâhım! O fitneyi, buna gösterme!» diye-rek (15) düa etti. (16)
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Nûman b. Münziri de, kulaklarına küpeler, kollarına pazubendler ve bilezikler takınmış gördüm? dedi.
Peygamberimiz «Bu, Arap hâkimiyetinin, zînet ve süse dönüşe-ceğine işarettir!» buyurdu.
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Yerden, kır saçlı bir koca karının çıktığını da, gördüm?» dedi.
Peygamberimiz «O da, dünyadan arta kalandır!» buyurdu. (17)
Zürâre b. Amr, oğlundan önce vefat etti.
Zürâre b. Amr'ın oğlu, Hz. Osman'ı hal' edenler arasında idi.
Bir tek ayet olup yüz on dört defa tekrar edi-len Bismillahirrahmanirrahîm cümlesi [...] Arşı ferşe bağlayan ve kâinatı ışıklandıran ve her dakika herkes ona muhtaç olan öyle bir haki-kattir ki, milyonlar defa tekrar edilse yine ihtiyaç vardır. Değil yalnız ekmek gibi her gün, belki hava ve ziya gibi her dakika ona ihtiyaç ve iştiyak vardır.
5Kasımı 6 Kasıma bağlayan gece Ata’nın “Ne olur ne olmaz”dan fazlası olarak Hasan Rıza Soyaç’a yazdırdığı vasiyet mektubunun 28 Kasım 1938’te açılıp okunduğu gün başlamıştı belki de bu “Geride salt bir veraset mektubu mu bıraktı?” tartışması. Öyle ya; Kurtuluş Savaşı ile başlayan ihtilal safhası ve ardından -hala konuşarak altını doldurduğumuz ya da oyduğumuz- son safhası ile koca bir inkılap tasarlanmışken nasıl olur da sadece veraset meselesi olmaktan öteye geçemez bu mimarın vasiyeti? Rivayet odur ki diye başlamaktan usansak da, işte rivayet odur ki o gece iki mektup yazdırmıştır Paşa. Biri ölümün ardından hemen okunacak olan miras paylaşımını içeren bugün bildiğimiz 6 maddelik mektup, diğeri ise ölümünden tam 50 yıl sonra okunması planlanan Türkiye iç ve dış siyasetine dair bir ikinci mektup… Mektubun tekrar gün yüzü gördüğü zamanlar 1988 yılına yani Kenan Evren’li yıllara denk gelmektedir. Sonuç olarak mektubun Kenan Evren, hatta Turgut Özal tarafından okunduğu ve Türkiye’nin mektubun içeriğine hazır olmadığına karar verildiği söylenir. Kenan Evren tam tarih olarak 25 yıl sonrayı işaret etmiştir; fark ettiğiniz üzere 10 Kasım 2013’ü… Bu süre içerisinde konu birçok kez gündeme gelmiş, hatta Meriç Tumluer eliyle yargıya taşınmış, çıkan takipsizlik kararları ile de AİHM’ye götürülmüştür. Elinde bu vasiyetin bir kopyası olduğunu ileri süren Tumluer; bu kopyayı, Atatürk’ün Jandarma İstihbarat subaylarından Teşkilat-ı Mahsusa (MİT) kurucusu ve Türk Polis Teşkilatının da kurucusu olan Mehmet Rıfat Efendi (yani dedesi) aracılığı ile elde etmiş.
Meriç Tumluer'in vasiyete ait olduğunu iddia ettiği kopya Meriç Tumluer’in vasiyete ait olduğunu iddia ettiği kopya
2005 yılında Tumluer bu konuyu dava sürecine taşıdığında, işin peşine ANAP Milletvekili Emin Şirin düşüyor bir de. Böylece Emin Şirin ile birlikte biz de Milli Savunma Bakanlığı tarafından, “Bahsedilen ’tutanak dökümü ile Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden 50 yıl sonra açılması öngörülen vasiyetnamesi’ MSB arşivlerinde bulunmamaktadır” yanıtını alıyoruz. En son AKP İstanbul milletvekili Erol Kaya’nın 17 Aralık 2012 tarihli önergesi ile de mecliste ya da şu ana kadar aranan herhangi bir devlet dairesinde bu vasiyete rastlanmadığı reel bir veri olarak kalıyor elimizde. İşin buradan sonrasını tahminler, yorumlar ve tabi hırçın tartışmalar dolduruyor. En sert tepkiler de mektubun merkezinde yer aldığı söylenen ‘halifelik’ meselesi ile başlıyor kuşkusuz.
Vasiyetten yola çıkan Tumluer, mesela Türk- İslam birliği için mevcut olacak bir halifelikten bahsederken; bu konu üzerine çalışmış Aytunç Altındal da Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği bir proje olduğunu söyler. Projeye göre, hilafet babadan oğula intikal eden bir hilafet olmayacak. Projede Müslüman ülkelerin kendi aralarında oluşturacağı bir şura ve bu doğrultuda kendi içlerinden seçecekleri daimi 5 yönetici ülke ve bu ülkelerin meclislerinin rotasyon usulüyle hilafet makamını temsil etmesi söz konusudur. Böyle bir mektubun var olmadığını belirten Eriş Ülger ise, Altındal’ın “Nutuk’un yalancısıyım” tutumunu çelişkili ve yanlış bulduğunu belirtmektedir. Mustafa Armağan’ın yorumu da Nutuk’ta övülen ve öngörülen değil, ‘ti’ye alınan bir hilafet kavramı olduğu yönündedir. Bu şekilde uzayıp giden tartışma listesine 10 Kasım 2013’ü “21 Aralık” çılgınlığına döndürenleri görünce son veriyor insan ve Eriş Ülger’in çağrı niteliğindeki ifadesi ile soruyor: ‘İlber Ortaylı ne demiş sahi?’ ve tabi net bir tarihçi yorumu: “Gizli siyasi vasiyetler hakkında fikir beyan etmemeyi tarihçiliğin gereği olarak görüyorum. Kahve sohbetinden öteye bir değeri olmadığı çok açık bunun…” Böylece konunun sahiden bir kahve içimi miktarı yer tuttuğunu fark ediyor, bırakıyoruz fincanı. Kalan hatır da Ata’ya…
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 188 1 İhsan, Allah'a, Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmezsen de O seni görür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 188 2 Günah, kalblerin heyecanıdır. Hiç bir bakış (kadınlara) yoktur ki, onda şeytanın tamaı olmasın. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 188 3 En büyük ecir, Mescide en uzak yerden gelenindir. Sonra uzaklık sırası ile. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 188 4 Kötülükten korunmak iki türlüdür. Birisi nikahla, diğeri iffetli olmakla. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 188 5 Namazda (secdede) eli (dirsekleri) bögre koymak, Cehennem ehlinin dinlenmesidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 188 6 Ezan, on dokuz sözdür. Kamet ise on yedi sözdür. Hz. Ebû Mahzure (r.a.) 188 7 Ruhlar, (muhtelif neviden) toplanmış askerlerdir. Onlardan Allah için tanışanlar, kaynaşırlar . Allah yolunda tanışmıyanlar, ihtilaf ederler. Söz açığa çıkınca, amel mahfuz olunca, lisanlar uyuşup, kalbler birbirine buğz edince ve her akraba sıla-i rahmi kesince, işte o zaman Allah onlara lanet eder ve sonra da onların kulaklarını sağır ve gözlerini görmez eder. Hz. Selman (r.a.) 188 8 Sarkıtmak, entari, gömlek ve sarıkta olur. Kim onlardan birini, böbürlenme veya kibir için yaparsa, Allah Teala kıyamet gününde o kimseye nazar etmez. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 188 9 "İstînâs" kendilerine selam verilen ev halkı, izin verinceye kadar hizmetçiyi çağırmandır. Hz. Ebû Eyyub (r.a.) 188 10 "İstînâs", ev halkına geldiğini bildirmek için, bir kimsenin "Subhanellah", Allahuekber, veya Elhamdülillah" demesi veyahutta "öksürmesi" demektir. Hz Ebu Eyyub (r.a.) 188 11 İslamda üç tip ev vardır. Yüksek olmayan, yüksek ve ğurfe (köşk). Yüksek olmayan eve bütün müslümanlar, sorulduğunda ancak "Ben müslümanım" diyerek girerler. Yüksek olanına ise bir kısım müslümanlar, amellerinin diğerlerinkinden daha faziletli olması sebebiyle, girerler. Ğurfe kısmına giriş sebebi ise, Allah yolunda cihaddır. Oraya girmeye, en faziletli mü'minler nail olurlar. Hz. Fadâle İbni Abid (r.a.)
e lık, hilekârlık 3.mugalata (bkz.mugalata); tartışmada yanıltıcı konuşma, yanıltmaca, aldatmaca, demagoji; bir konuda lehte ve aleyhteki gerçekleri ve delilleri karşılaştırıp sağlıklı bir sonuca varmak yerine, tek taraflı bir bakışla karşı tarafın leyhinde olabilecek delilleri ve gerçekleri görmezlikten gelerek, aleyhinde olabilecek hataları, olumsuzlukları ve gerçekleri abartarak; hattå yer, zaman ve şartların farklılığını yok farzedip normal ola-nı anormal ve kabul edilemez göstererek ya--nıltıcı, haksız ve saptırıcı sonuçlara götüren düşünme ve tartışma tarzı e
cerbeze-alud جربزه آلود : cerbezeli, cerbezeye
batmış (bkz.cerbeze,md.3.)
e cerbezeli جریزه لی : cerbeze yapan yanıltmaca-lı, kandırmacalı konuşan, demogoji yapan(-ibk.cerbeze,md.3.)
cerbezelik جريزه لك : cerbeze yapmak; yanılt-
macalı, kandırmacalı, saptırmacalı konuş-mak; demagoji yapmak (bk.cerbeze,md.3.)
Cercis (Circis) (a.s.( جرجيس عليه السلام : Taberi ta
rihine göre Hz.İsa'dan sonra gelmiş ve Filis-tin'de yaşamış, Hz.İsa'nın şeriatını uygulamış = bir peygamber. Yedi sene süresince peygam-berlik görevini yaparken çok eziyetlere ve - işkencelere uğramış. Sonunda şehit edilmiş. Kendisine düşmanlık eden inkârcılar ise, Allah (c.c.) tarafından bir ceza olmak üzere ateşle yok edilmişler
-cereyan 1: جریان.akım (elektrik cereyanı, hava cereyanı) 2.çığır, hareket, devrim 3.meydana geliş, oluş, gidiş, gidişat, gelişme
cereyan-ı ahval جريان أحوال durumların ve olayların meydana gelişi ve gelişmesi
cereyan-ı azîm (azime جريان عظیم : çok büyük
akım, çığır, hareket
cereyan-ı bid'akarane جريان بدعه کارانه : din ha
yatını bozucu yenilik ve değişikliklere taraf-tarlık hareketi; dine zarar verici reformcu hareket
cereyan-1 dalâlet جریان ضلالت : dalaâlet cereyanı,
dinden sapma ve uzaklaşma hareketi, dinsiz-lik ve inkârcılık hareketi (çığırı, akımı)
Hz. Muhammed, Mekke'nin büyuk ailelerin -den, Kureyş kabilesinin kollarından biri olan "Haşimoğulları" ndandır.
Babası Abdullah, annesi Amine' dir. Dedesi s Abdülmuttalip, Mekke' nin ileri gelenlerin dendir.
Doğumu ve Çocukluğu:
571 yılında Mekke 'de dünyaya gelmiştir.
Doğumundan önce babası Abdullah, Altı ya şında Annesi vefat etmiştir.
Annesinin ölümüyle sekiz yaşına kadar de-desi Abdülmuttalib'in, sonra da amcası "Ebu Talip" in yanında yaşamını sürdürmüştür.
Amcası Ebu Talip'in yanında ticareti öğren-miş, Arabistan dışında Suriye, Yemen bölge lerini tanımıştır.
Gençliği:
Hz.Muhammed, putlara tapmaz, doğru-luktan ayrılmaz, yalan söylemez, kimseyi kırmaz özellikleriyle, akıllı ve olgun davra nışlarıyla, doğru sözlülüğü ve güvenilirliğiyle Kureyşliler arasında saygınlık kazanmıştır. Bundan dolayı "Muhammedül Emin" (Güve nilir Muhammed) denilmiştir.
Ticaret işleriyle uğraşan, Kureyş'in saygın ve zengin hanımlarından olan Hz. Hatice'nin yanında çalışmaya başlamış, bir dönem sonra onunla evlenmiştir.
Kabe'nin onarımından sonra kutsal sayılan "Hacer ül Esved" in yerine konulması sıra sında, Kabilelerin anlaşamamaları üzerine çözüm için Hz.Muhammed'e başvurmaları, onun saygı duyulan, sorunları çözebilecek güce sahip, uzlaştırıcı, kişilik özelliklerini gösterir.
Peygamber oluşu:
Tek yaratıcı olduğunu düşünen Hz. Muham med, zaman zaman Mekke yakınlarındaki Hira Mağarasına giderek, burada düşüncele riyle başbaşa kalmıştır.
+610 yılının Ramazan ayının 27. gecesi Cebrail aracılığıyla ilk vahiy kendisine ulaştırılmıştır.
İlk Müslümanlar :
Hz. Muhammed'in İslamiyet'e çağrısı ile ona ilk inananlara ilk Müslümanlar denilir.
Bunlar: Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Ebubekir, Zeyd'dir.
Muhammed (a.s.m.)
Mekke Döneminde Meydana Gelen Olaylar: Islamiyet'in giderek yayılmaya başlaması
729
üzerine Mekkeliler, Müslümanlar üzerindeki r baskı ve işkencelerini art artırdılar. Bunun üze rine Hz. Muhammed, Müslümanlardan iste-yenlerin Habesistan'a göç etmesine izin verdi. Hıristiyan Habeş hükümdarının kendileri gibi tek flah inancını benimsemesi ve Müslüman-lara iyi davranacağım düşünmesi Hz. Muham-med'in bu kararı almasında etkili olmuştur.
Mekkeliler, Müslümanlarla her türlü ilişki-lerini kesmişler. Bu durum üç yıl sürmüştür. Ticari ilişki ve akrabalık bağları gibi neden-lerle boykot kaldırıldı.
Hz.Muhammed'in eşi Hatice ve amcası Ebu Talip'ın aynı yıl içinde ölmelerinden sonra Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskı-ları artmış, bunun üzerine Hz. Muhammed, hem İslamiyet'i yaymak hem de güvenilir bir yer bulmak amacıyla Taif kentine gitmiştir. Ancak Taif'liler Hz. Muhammed'e iyi davran-mamışlardır.
Akabe Biatları (Bağlılık):
Medine'deki Hazreç kabilesinden altı kişi, Hac için Mekke'ye geldiklerinde Hz. Muhammed'le görüşmeleri sonucu, İslamiyeti kabul etmişler, dönüşlerinde Medine'de İslamiyet'i yaymaya başlamışlardır. Bunun sonucunda 621 'de bir gurup Medine'li, Akabe'de Hz. Muhammed'le görüşmüş, ona bağlı kalacaklarına ve sözle-rini tutacaklarına söz vermişlerdir. Bu olaya "L.Akabe Biatı denilir."
622'de bir gurup Medine'li daha, Hz. Muhammed'le Akabe'de yeniden görüşmüş İslamiyet'in buyruklarını yerine getirecekle rine, Hz. Muhammed'i koruyacaklarına söz vermişler ve onu Medine'ye davet etmişler dir. Bu olaya da II.Akabe Biatları denilir.
Akabe Biatları, Müslümanların Mekke'den Medine'ye göçüne, Hicret'e yol açmıştır.
Hicret(622-Eylül):
Hz. Muhammed'in, Müslümanlarla birlikt Mekke'den Medine'ye göç olayına "Hicre denilir.
Mekke'den Medineye göç edenlere "M hacir, Medine'de onları karşılayıp yardı edenlere "Ensar" denilir.
Hz. Muhammed, Medine'deki Arap ve Yahu--di kabileleriyle görüşerek toplumsal barışı sağladı.
-İslam Devletinin temelleri atıldı.
Hicri takvime başlangıç olmuştur.
Hz. Muhammed'in Siyasi ve Askeri Etkinlik-
leri:
a. BEDİR SAVAŞI (624):
Nedeni:
Mekkelilerin, Medinelilere ekonomik baskı - yapması üzerine, Hz.Muhammed'in Suri--ye'den Mekke'ye dönen bir Kureyş kervanını - ele geçirmek istemesi.
-Gelişme: Mekkeli'ler yenilgiye uğratıldılar. Bazı Mekkeliler esir alındılar. Zengin olanlar - fidye karşılığı, okuma yazma bilenler on kişi-ye okuma-yazma öğretmeleri karşılığı, bazı-ları da karşılıksız serbest bırakıldılar.
Sonuçları:
Müslümanların ilk büyük savaşı ve başarısı-dır.
- Hz.Muhammed'in dini ve siyasi gücü art-mıştır.
Putperest kalan Medineliler de İslamiyet'i ☐ kabul etmişlerdir.
Hz.Muhammed'in esirler, yaralı düşman as-kerlerinin durumu ve ganimet'le ilgili uygu-lamaları, İslam Savaş Hukukuna temel oluş-turmuştur.
b.UHUT SAVAŞI (625):
Nedeni:
- Mekkelilerin, Bedir savaşı yenilgisinin öcü-nü almak ve kervan yolları güvenliğini sağla-mak istemesi.
1
Gelişme: Medine yakınlarındaki Uhud dağı eteğinde yapılan savaşta, okçuların yerlerini terk etmeleri üzerine Müslümanlar yenilgiye uğradılar. Hz.Muhammed yaralanmış, amca-sı Hz.Hamza şehit olmuştur.
- Sonuç:
Müslümanların yenilmesinin temel sebebi, askerlerden bir bölümünün ganimet payla-şımına yönelerek, yerlerini terk etmeleridir.
Mekkeliler, yenilgiye uğratmalarına rağmen, Müslümanları yok edememişlerdir.
Hayber'de bulunan Yahudilerin, Mekkeliler ve çevre kabilelerle ittifak oluşturarak, Müs-lümanları yok etmek istemeleri.
Gelişme: Uhud savaşından ders alan Müs-lümanlar, savunma savaşı yapmaya karar verdiler. İran'ı bir müslüman olan Selman-i Farisi'nin önerisiyle, Medine'nin saldırıya açık olan yerlerine, insanların geçemeyeceği genişlikte Hendek kazıldı.
Sonuç:
Aralarında tam bir anlaşma ve birlik bulun-mayan Mekke ordusu istediğini elde edeme-yeceğini anlamış ve geri çekilmiştir.
Mekkelilerin saldırı gücü tükenmiş ve sa-vunmaya çekilmişlerdir.
Müslümanların son savunma savaşıdır.Sal-dırı sırası Müslümanlara geçmiştir.
4.HUDEYBİYE ANTLAŞMASI (628):
Hz. Muhammed, Müslümanlarla birlikte Ka-be'yi ziyaret etmek üzere yola çıkmış, ancak Kureyşliler kuvvet göndererek, Müslümanla rın Mekke'ye girişine engel olmuşlardır. Bu-nun üzerine Hudeybiye denilen yerde, taraf-lar arasındaki görüşmelerden sonra antlaşma imzalanmıştır.
Maddeleri:
Müslümanlar Kabe'yi ertesi yıl ziyaret ede bilecekler ve üç günden fazla kalmayacaklar.
Mekke'li bir kimse İslamiyet'i kabul edip, Hz.Muhammed'in yanına sığınırsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek, fakat bir Müslü man Mekke'ye sığınırsa geri verilmeyecek.
Taraflardan her ikisi de istedikleri kabileler-le anlaşma yapabilecekler, fakat askeri yar dım yapmayacaklar.
İki taraf birbirleriyle on yıl savaşmayacaklar dı.
Önemi:
Mekkeliler, Müslümanların siyasi varlığını resmen kabul ettiler.
Barış ortamının oluşması İslamiyet'e geçişi hızlandırdı.
Mekke'nin fethi kolaylaştı.
d.HAYBER'İN FETHİ (629):
Nedeni: Medine'nin kuzeyinde, Şam ticaret yolu üzerinde bulunan Hayber, Yahudilerin
730
Muhammed (a.s.m.)
elindeydi. Yahudiler Müslümanlar için teh-like oluşturuyorlardı. Buranın alınması aynı zamanda, Sam ticaret yolu'nun ele geçirilme sini ve güvenliğini sağlayacaktı.
Gelişme: Hz. Muhammed, Hayberlilerin sa vunma yapmasına fırsat vermeden hızlı ha-reket etmiş, Hayber'i kuşatarak almıştır.
Önemi:
Yahudi sorunu çözümlenmiş
Şam ticaret yolunun güvenliği sağlanmıştır.
Not: Yahudilere, ödeyecekleri vergi karşılığı (Tarımdan elde ettikleri ürünün yarısı) top-raklarında oturma hakkı tanındı.
e.MUTE SAVAŞI (629):
Nedeni: Bir Müslüman elçisinin, Bizans'a bağlı Gassaniler tarafından şehit edilmesi.
Gelişme ve Sonuç: Hz. Muhammed Zeyd bin Harise(azatlısı) komutasındaki bir or duyu, Gassaniler üzerine göndermiş, Mute yakınlarında; Bizans-Gassani-Arap kuvvet-lerinden oluşan orduyla yapılan savaşı Müs-lümanlar kaybederek geri çekilmek zorunda kalmışlardır. (Zeyd ve ondan sonraki iki ordu komutanı şehit olmuş, bunun üzerine yönetimi eline alan Halid Bin Velid, Müslü-manları daha fazla kayba uğratmamak için geri çekmiştir.)
Önemi: Müslümanların Bizans'la yaptıkları ilk savaştır.
f.MEKKE'NİN FETHİ(630):
Nedeni:
Kureyşliler, Hudeybiye antlaşması koşulla rını, kendi taraflarında olan bir kabileyi des-tekleyerek bozdular.
Kureyşlilerin Müslümanlar aleyhindeki et-kinliklerinin sona erdirilmek istenmesi.
Kabe'nin putlardan temizlenmek istenmesi.
Gelişme: Hz.Muhammed kalabalık bir or duyla, Mekke' yi her yönden kuşatmış, dire nemeyeceklerini anlayan Mekkeliler teslim olmuşlardır.
Nedeni: Mekke'nin fethi üzerine, İslamiyeti kabul etmeyen Arap kabilelerinin, Taiflilerin de desteğiyle bir ordu hazırlayıp, müslüman lara saldırmak istemesi.
Gelişme ve Sonuç: Mekke yakınlarındaki Hu-neyn vadisinde yapılan savaşı, Hz. Muhammed komutasındaki Müslümanlar kazandılar. Ka-çanlar Taife sığındı.
h.TAİF'İN KUŞATILMASI (630):
Huneyn savaşından sonra, Hz. Muhammed, Taifi kuşatmış, ancak burasının savunmaya elverişli konumundan dolayı başarılı olama mış, kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmıştır. Taifliler bir yıl sonra kendileri İslamiyet'i ka-bul etmişlerdir.
1.TEBÜK SEFERİ (631):
Nedeni:
Bizans İmparatoru Herakleios' un, İslamiye-tin yayılmasını engellemek amacıyla, büyük bir orduyla Arap Yarımadası üzerine sefere çıktığı haberlerinin (söylenti) alınması.
Bunun üzerine Hz.Muhammed' in, Mute yenilgisinin olumsuz etkilerini silmek ve Bi-zanslıların Arabistan'a girmesine engel ol-mak istemesi.
Önemi:
Hz. Muhammed'in son seferidir.
Hz.Muhammed döneminde Müslümanlar en geniş sınırlara ulaşmışlardır.
Hz. Muhammed'in Son Zamanları ve Vefatı:
a. VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ:
Hicret'in onuncu yılında Hz. Muhammed Mekke' ye Hacca gitmiştir. Bu Onun son zi-yareti olduğu için Veda Haccı (Haccü'l Veda) olarak, burada Müslümanlara yaptığı konuş ma da "Veda Hutbesi" olarak adlandırılmıştır.
Veda Hutbesi'nde Hz. Muhammed; bütün insanların eşit olduğunu, Müslümanların kardeş olduğunu, birbirlerinin canlarına ve mallarına kastetmemelerini, kötü alışkanlık lardan vazgeçilmesini, kadınlara iyi davranıl -masını, istemiştir.
b.HZ.MUHAMMED'İN VEFATI (632)
Hz. Muhammed, Veda Haccı'ndan sonra Me-dine'ye dönmüş, Bizans'a karşı yeni bir sefer hazırlığındayken hastalanarak, 8 Haziran 632 tarihinde altmış üç yaşında vefat etmiştir
Muhammed-i Arabi (asm( محمد عربی : soyca Arab milletinden olan Muhammed (a.s.m.)
Muhammed-i Haşimi (a.s.m.( محمد هاشمی (Kureyş sülalesinin bir kolu olan) Haşimo-ğulları soyundan gelen Muhammed (a.s.m.)
Muhammed-i Kureyşi (a.s.m.( محمد قریشی :
reyş sülalesinden olan Muhammed(a.s.m.)
Muhammed-i Muhtar (as.m.( محمد مختار : Al lah (c.c.) tarafından seçilmiş (muhtar) pey-gamber Hz. Muhammed (a.s.m.). (Muham-med Mustafa, Muhammed Mücteba isimleri de aynı månadadır.)
Muhammed-ül Emin (a.s.m.( محمد الامين herkesin kendisine inanıp güven duyduğu Muhammed (a.s.m.). (Bu sıfat, Hz. Muham-med'e (a.s.m.) peygamberliğinden önce ve ilk gençlik yıllarında Mekke'liler tarafından verilmişti. Bunun da sebebi, hiçbir yalan sö-zün ağzından çıkmamış olması, hiçbir zaman sözünde durmamazlık etmemiş olması, ken-dine emanet edilen bir şeyin gereğini daima yerine getirmiş olması ve herkesin tam güve-
nini kazanmış olmasıydı.)
Muhammed-ül Haşimi (a.s.m.( محمد الهاشمي (bk. Muhammed-i Haşimi)
Muhammed-ün Nebi (asm( محمد النبي : Pey gamber Muhammed (a.s.m.)
Muhammeden-il Mustafa (a.s.m.( محمداً المصطفى : Allah (cc.) tarafından seçilmiş pey-gamber Muhammed (a.s.m.) (bk. Muham-med-i Muhtar) Muhammedün-il Mustafa (a.s.m.): (bk. Muhammeden-il Mustafa)
Muhammederresulullah (as.m.( محمداً رسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur. "(a.s.m.)
Muhammedün Resulullah (a.s.m.( محمد رسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur. (a.s.m.)
Muhammed-ür Resulullah (a.s.m.( محمد الرسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur." (a.s.m.)
Muhammedürresulullah (as.m.( محمد الرسول الله : )bk. Muhammed-ür Resulullah(
Muhammedi 1: محمدى.Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği dine bağlı olan, Müslüman 2.Hz. Muhammed'e (a.s.m.) ait, Hz. Muham-med'le (a.s.m.) ilgili olan
Muhammedilik محمديلك : Hz. Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği din, Müslümanlık
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 118 1 "Lâ ilâhe illallah" ehlinden bazıları günahları sebebiyle Cehenneme girdiklerinde, Lât ve Uzza ehlinin onlara: "Allah'a inanmanız size faide vermedi" demeleri üzerine, Allah Tealâ gadab eder. Ve o iman ehlini Cehennemden çıkarıp hayat ırmağında yıkatır. Onlar da ayın kusuftan kurtulması gibi, fenalıklardan temizlenmiş olarak Cennete girerler. Orada onlar "Cehennemîler" diye isimlenirler. (Bir müddet) Hz. Enes (r.a.) 118 2 Ümmetimden Benden sonra gelen bir kısmı, mal, mülk ve ıyali pahasına da olsa, Beni görmek ister. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 118 3 Bütün iyiliklerin yarısı ibadet ve yarısıda duadır. Hz. Enes (r.a.) 118 4 Bir aile halkı, birbirini yokladıklarında, Allah onların rızkını geniş ve kolay kılar. Ve onlar Allah'ın dairei himayesi altında bulunurlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 118 5 Cennet ehli, gurfelerin ehlini sizin yıldızları seyrettiğiniz gibi seyrederler. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.) 118 6 Ehli Cennete, ehli Cennet ameli müyesserdir. Ehli Cehenneme de ehli Cehennem ameli müyesserdir. Hz. Ömer (r.a.) 118 7 Gök ehli yerdeki seslerden ancak ezan seslerini duyarlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 118 8 Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 88 1 Allah (z.c.hz.) yüz rahmet yarattı. Bunlardan birini halka taksim etti. Doksan dokuzunu kıyamete bıraktı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 88 2 Allah (z.c.hz.) yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet gök ile yer arasını dolduracak kadardır. O rahmetten biri mahlûkat arasında taksim edilmiştir. Bu sebeble valide çocuğuna acır, bu sebeble vahşi hayvarlar ve kuşlar su bulup içer ve bununla mahlûkat birbirine merhamet eder. Kıyamette 99 rahmeti 99 misli yapar ve onları müttakilere tahsis eder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 88 3 Allah (z.c.hz.) bin türlü varlık yarattı. Altı yüzü denizde, dört yüzü karadadır. Bunlardan en evvel helâk olacak olanı çekirgedir. Diğerleri de kopmuş boncuk dizisi gibi bunu takip ederler. Hz. Ömer (r.a.) 88 4 Allah (z.c.hz.) dört şey yarattı, onlara da dört şeyi destek etti: Zahire kıtlığını züht ile yarattı ve Hicaz'a bıraktı. İffeti yarattı, gafleti ilâve etti ve Yemen'de bıraktı. Bolluğu yarattı. Taunu kattı, Şam'a yerleştirdi. Fıskı, fücuru yarattı. Yanına parayı kattı, Irak'a yerleştirdi. Hz. Âişe (r.anha) 88 5 Allah (z.c.hz.) Cennette bir Rîh (rüzgâr, koku) yarattı. Bu, bir kapısı olan yedi yıllık bir saha içine alınmıştır. Size bazen tatlı rüzgârlar gelir. Bu, o kapının aralanmasından esen rîh'tır. Şayet bu kapı açılsa gökle yer arasını helâk eder. Allah indinde buna "Ezyeb", sizin lisanınızda da "Cenup rüzgârı" denir. Hz. Ebû Zerr (r.a.). 88 6 Allah dünyayı yarattı, amma ona bakmadı. Ancak ibadet ehlinin makamlarına nazar etti. Zaten kıyamete kadar diğerlerine bakacak değildir. Dünyaya buğz ettiği için onu "Makten" (helâk ederek) ortadan kaldıracaktır. Dünyayı da hiç bir zaman ahirete tercih etmedi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 88 7 Allah (z.c.hz.) Adem'in Hamurunu kırk gün, kırk gece yoğurdu. Aldı, ikiye kesti. Sağ tarafa iyiler, sol tarafa habisler ayrıldı. Sonra tekrar yoğurdu. Onun içindir ki iyilerden kötü, kötülerden iyiler çıkabilir. Hz. İbni Me'sud (r.a.) 88 8 Allah (z.c.hz.) buyurdu: "Biz malı insana ibadet için ihsan ettik. Namazını kılsın, zekâtını versin." Bu Adem oğlu bir vadiye sahip olunca ister ki, ikincisine de sahip olsun. İkincisine sahip olunca ister ki, üçüncüsüne de sahip olsun. Adem oğlunun karnını toprak doldurur. Sonra bir kısmına Allah tevbe nasib eyler. Hz. Ebû Vagıd (r.a.) 88 9 Allah (z.c.hz.) buyurdu ki: "Bir kimse Benim yolumda, Benim rızam için gazaya çıkarsa ve imanı da varsa, bu adam Benim zimmetimdedir. Ya onu orduda öldürür, Cennete yollar veyahutta sağ olarak, ecir ve ganimetle evine kavuştururum." Hz. Malik El Eş'ari (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 117 1 Kıyamet günü günahı en çok olan kimse, manasız sözü çok olandır. Hz. Abdullah İbni Ebi Evfa (r.a.) 117 2 Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir. Hz. Enes (r.a.) 117 3 İsrail oğullarından bir cemaat hayvan suretine değiştirildi. Bilemem hangileridir. (Mensuh) Hz. Asım (r.a.) 117 4 Humma insan oğlunun kirini çıkarır. Demirci ocağının demirin pasını çıkarması gibi. Hz. Abdi Rabbih (r.a.) 117 5 Ümmetim kıyamet günü, elleri, alınları, ayakları (abdest yerleri) nurlu olarak gelirler. Mümkün olduğu kadar bu nuru büyültün. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 117 6 Ümmetim ahir zamanda şarabı, ismini değiştirerek içer. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 117 7 Ümmetim dinine tutunmuş olarak devam eder, Kaderi tekzib etmedikçe. Ettikleri zaman helâk olurlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 117 8 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Ona ahirette azab yoktur. Onun azâbı, dünyadaki ölüm, zelzele, sıkıntılar ve fitnelerdir. H. Ebu Musa (r.a.) 117 9 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Mağfiret olunmuştur. Allah Tealâ dünyadaki sıkıntıları onlara kefaret kılmıştır. Kıyamet günü gelince müslümanlardan her bir kimseye yahudi veya nasraniden bir fidye verilir. Ve kendine denir ki: "Bu ateşten senin fidyendir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 117 10 Ümmetim hiç bir vakit dalâlette toplanmaz. İhtilâfta kalabalık tarafını tutunuz. Hz. Enes (r.a.) 117 11 Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir. Kıyamette ona azab yoktur. Azâbları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir. Hz. Ebû Mûsa (r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 116 1 İftiracıların iftiracısı o kimsedir ki, Benim söylemediğimi "söyledi" der. Rüyada görmediğini de "gördüm" der. Ve bir de babası olmadığı halde "filanın oğluyum" der. Hz. Vesile (r.a.) 116 2 Mü'minin amelinin en efdali, Allah için cihad etmektir. Hz. Bilâl (r.a.) 116 3 Hediyenin ve ihsanın en efdali, kelâmı hikmetten bir kelimeyi öğrenip başkasına da öğretmektir ki, bu kendisi için niyeti sadıka ile bir sene ibadetten hayırlıdır. Hz. Enes (r.a.) 116 4 Kulun imanının en efdali, nerede olsa Allah'ın kendisi ile beraber olduğunu bilmesidir. Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.) 116 5 Allah (z.c.hz.)'nin nezdinde, kıyamette kulların en efdali, rıfk ve adaletle idare eden hükümdardır. En fenası da sert ve şerir hükümdardır. Hz. Ömer (r.a.) 116 6 Kıyamet günü Allah'ın kullarının en efdali, çok Hamd edenlerdir. Hz. İmran İbni Husayn (r.a.) 116 7 İbadetin en efdali, Allah (z.c.hz.)'ne hüsnüzan etmektir. Allah buyurur ki: "Ben kulumun zannı gibiyim." Hz. Übeyye (r.a.) 116 8 Sizin ağızlarınız Kur'an için yollardır. Onları misvakla temizleyin. Hz. Ali (r.a.) 116 9 Kıyamet gününde her merhalede Bana en yakın olanınız, dünyada Bana en çok salât ve selâm getirerinizdir. Kim ki Cuma günü ve Cuma gecesi Bana salâtı şerife getirirse, Cenab-ı Hak, onun yetmişi ahiret ve otuzu dünya ihtiyaçlarından olmak üzere, yüz hacetini giderir. Sonra Allah bir meleği vazifelendirir. Size nasıl hediyeler gelirse o da kabrime girer. Bana salât edeni haber verir. Adı, nesebi ve kabilesine kadar. Ben de beyaz bir deftere yazarım. Hz. Enes (r.a.) 116 10 Kıyamette bana meclis bakımından en yakın olanınız, bıraktığım gibi dünyadan gideninizdir. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 116 11 Ümmetimden bir taife şediddir. Kur'an üzerine dilleri fasihtir. Fakat bu, dillerinden aşağı gitmez. Ve imandan okun atıldığı gibi çıkarlar. Onları gördüğünüz yerde öldürünüz. Çünkü onları öldüren ecir kazanır. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 219 1 Namaza mı intizar ediyorsunuz? Bu namaz, sizden önceki ümmetlerde yokdu ki, o yatsıdır. Yıldızlar gök ehli için emandır. Yıldızlar döküldüğünde gök ehlinin başına gelecekler gelir. Ben de ashabım için emanım. Ben vefat ettiğim zaman Ashabımın başına gelecekler gelir. Ashabım da ümmetim için emandır. Ashabım gidince de ümmetimin başına gelecekler gelir. Hz. Ali İbni Ebi Talha (r.a.) 219 2 Beş vakit namaz ve diğer cumaya kadar Cuma namazı, büyük günahlardan sakınılmak şartıyle, aralarındakilere kefarettir. Hz Ebu Bekir (r.a.) 219 3 Benim bu Mescidimdeki bir namaz, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerdeki bin namazden efdaldır. Benim şu Mescidimdeki bir Cuma, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerdeki bin Cumadan efdaldir. Benim şu Mescidimdeki Ramazan ayı, Mescid-i haram müstesna, onun dışındaki mescidlerdeki bin Ramazan ayından efdaldir. Hz. Câbir (r.a.) 219 4 Beş vakit namaz sebebiyle Allah hataları affeder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 219 5 Sulh, müslümanlar arasında caizdir. Yanlız haramı helal ve helali haram yapan sulh müstesna. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 219 6 Sükut hikmettir ve yapanı da azdır. Malayani şeylerde çok konuşanın hatası da çoktur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 219 7 Sükut, Alim için ziynet, cahil için perdedir. Hz. Ebû Abdullah Eslemi (r.a.) 219 8 Sükut, ahlakın seyyididir. Hz. Enes (r.a.) 219 9 "Oruç siperdir. Kulum onunla siperlenir. Oruç Benim içindir. Ve onun mükafatını bizzat Ben veririm." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 219 10 Oruçlar Cehenneme kalkandırlar. Sizlerden birinizin harpte kullandığı kalkan gibi. Hz. Osman İbni Ebul as (r.a.) 219 11 Oruçlar siperdir ve o, mü'minlerin kalelerinden bir kaledir. Oruç hariç, her amel sahibinindir. Allah teala şöyle buyurur: "Oruç Benim içindir. Ve onu bizzat Ben mükafatlandırırım." Hz. Vasile (r.a.) 219 12 Oruç sabrın yarısıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 219 13 Oruçlarda riya yoktur. Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: "O Benim içindir. Onun mükafatını bizzat Beni veririm. (Çünkü) Oruçlu yemesini, içmesini Benim için bırakır." Hz Ebu Hureyre (r.a.) 219 14 Oruçlarla Kur'anı Kerim, kıyamet gününde kula şefaatçı olurlar. Oruç der ki: "Ey Rabbim! Ben onu gündüz yemekten ve şehvetlerden men ettim. Sen onun hakkında benim şefaatimi kabul et." Kur'anda şöyle der: "Ey Rabbim! Ben onu geceleyin uykudan men ettim. Öyle ise Sen de, benim, onun hakkındaki şefaatimi kabul et. "Ve de şefaatleri kabul olunur. Hz. İbni Amr (r.anhüma) 219 15 Namazda gülen, sağa sola bakan, parmağını çıtlatan hepsi bir menzildedir. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.) 219 16 Kayıb bir hayvan veya eşyayı bulduğunda hemen ilan et. Gizleme ve saklama. Sahibini bulursan onu ona ver. Yoksa o Allah'ın malıdır ki dilediğine nasib eder. (Muhtaçsan kullanır, başkasına da verirsin) Hz Carud (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 502 1 Ey tüccar cemaati, bu alış verişe manasız söz ve yemin karışır, muamelenize sadaka da girsin. Hz. Kays İbni Ebu Gazve (r.a.) 502 2 Ey delikanlılar topluluğu, sizden kim evlenmek elinden geliyorsa evlensin. Zira bu, gözü haramdan korur ve ırz için de en iyi muhafazadır. Kimin de gücü yetmezse oruç tutsun. Zira bu onun için enemedir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 502 3 Ey mü'minlerin kadınları, tehlil, tesbih ve takdis'e devam edin. Gaflet etmeyin ki rahmeti unutursunuz. Parmaklarınızla sayın. Bunlar sorguya çekileceklerdir ve tesbihe şehadet edeceklerdir. Hz. Hani İbni Osman (r.a.) 502 4 Ey kara haberciler, ey kara haberciler, ey kara haberciler. Sizin üzerinize korktuğum şeylerin en korkuncu riya ve gizli şehvettir. Hz. Abdullah İbni Zeyd (r.a.) 502 5 Ya Vabisa, geldin Bana iyilik ve günahtan soruyorsun. Neyi yapmandan için rahat oluyorsa o iyidir. Ne ki nefsinde tereddüt ve ihtilaç uyandırıyor o günahtır; sana insanlar fetva verse de. Hz. Vabisa (r.a.) 502 6 Ya Vasiba (r.a.), kalbinden fetva al. İyilik, kalbin mutmain olduğu ve nefsin itminan bulduğu şeydir. Günah ise, nefsini tırmalayan ve kalbe tereddüd uyandıran şeydir. İnsanlar sana fetva verse de "o doğrudur" deseler de. Hz. Vabisa (r.a.) 502 7 Ey yahudi, insan hepsinden, her ikisinin menisinden yaratılır. Erkek menisi kalındır. Ondan kemik ve sinir yaratılır. Kadının mutfesi ince nutfedir. Ondan et ve kan yaratılır. Hz. İbni Mes'ud (r.a.) 502 8 Adam keşke doğduğu yerin dışında, garib olarak ölseydi. Zira bir adam garib ölürse, o öldüğü yerle memleketi arasındaki mesafe Cennette ölçülür. (Kendine ona göre yer verilir.) Hz. İbni Amr (r.a.) 502 9 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, adam malın kendisine nereden geldiğine, helaldan mı, haramdan mı geldiğine aldırmayacak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 502 10 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, ümmetim ihtilafı sırasında Benim sünnetime tutunan eliyle ateş tutan bir kimse gibi olacaktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 502 11 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların yüzleri insan yüzü, kalbleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçmazlar. Eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise marufu emretmez, münkeri nehyetmez olur. Sünnet aralarında bid'at, bid'at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri sapıktır. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat kılar. Hayırlıları dua eder, fakat duaları kabul olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 224 1 "Umrâ ve Rukbâ" verilen kimselere caizedir. Hibesinden dönen kusmuğunu yalayan gibidir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 2 Onlarla (münafıklarla) Bizim aramızdaki ahit (eman) namazdır. Onu kim terkederse kafir olur. Hz. Hureyde (r.a.) 224 3 Bayram namazları her baliğ ve baliğaya vacibe yakın bir şeydir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 4 Göz yaşarır. Kalb de mahzun olur. İnşaallah Allah'ın hoşuna gitmiyecek bir şey söylemeyiz. Senin için, ey İbrahim, mahzunuz.(Oğlu İbrahim vefatında buyurulmuş) Hz. İmran İbni Husayn (r.a.) 224 5 Nazar haktır. Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi. Sizden gusl etmeniz istenirse gusledin. (Şayet biri size gelir de nazar var elini ayağını yıkayıp suyunu ver derse versin) Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 6 Nazar ve nefes az kaldı kaderi geçecekti. Nefes ve nazardan Allah'a sığının. Hz. Abdullah İbni Cerad (r.a.) 224 7 Nazar haktır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 224 8 Nazar adamı kabre, deveyi de tencereye sokar. Hz. Câbir (r.a.) 224 9 İki göz delillerdir. Kulaklar kapılardır. Dil de tercümandır. İki el iki kanattır. Karaciğer şefkat, dalak gülme ve akciğerler nefes yeridir. Böbrekler ise mekir yeridir. Kalb de meliktir. Melik temiz olursa, tebaası da temiz ve sağlam olur. Melik fesada uğrarsa tebaası da fesada uğrar. Hz. Ebû Said (r.a.) 224 10 iki göz zina eder. İki el, iki ayak ta zina ederler. Fert te zina eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 11 Akşam sabah ilim talimine gitmek Allah indinde, Allah yolunda cihaddan daha efdaldir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 12 Allah yolunda gaza eden, Beytullaha hac yapanlar ve umre edenler Aziz ve Celil olan Allah'ı ziyarete gelen heyetlerdir. Bunlar dua ederlerse kabul olunur. Ve Ondan bir şey isterlerse Allah isteklerini verir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 224 13 Gaza iki türlüdür: Allah rızası için gaza eden kimse, komutanına itaat eder, kıymetli şeylerini harcar, arkadaşlarına kolaylık gösterir ve arzda fitne çıkarmaktan kaçınır. İşte bu kimsenin uykusu da uyanıklığı da sevaptır. Başka maksadla gaza edene gelince Onunkisi öğünme, riya ve gösteriştir. Komutanını dinlemez, arzı da ifsad eder. İşte bu gibiler asla hayır ve sevabla dönemezler. Hz. Muaz (r.a.) 224 14 Garib gurbetinde, Allah yolundaki mücahid gibidir. (Sevab kazanır) her adımı için Allah bir derece yükseltir. Ve kendisine elli hasene yazar. Garib, gurbette iken Cennet ona vacib gibidir. Gariblere ikram ediniz. Zira, kıyamet gününde onların şefaat hakkı vardır. Umulur ki onların şefaati sebebiyle kurtulursunuz. Hz. Ebû Said (r.a.) 224 15 Dünyada garibler dörttür: Zalimin elinde Kur'an, bir mahallede içinde namaz kılınmayan mescid, bir evdeki okunmayan mushaf, kötü bir kavimle beraber bulunan salih adam. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
M ihrap deyip geçmeyelim Rasulullah makamıdır. Öyle cemiyetli bir makāmdır ki eğer o makâmın kıymetini başta imam arkadaşlar sonra cemaat bilseler kurtulmamız çok yakındır. Rasûlullah makamı öyle
kıymetlidir ki diğer dünya makamları hep oranın şubesidir. Efendimiz imamlığın yanında devlet başkanlığını da, kumandanlığını da müftülüğü de öğretmenliği de mihrapta yaptı. Bütün selahiyyetler o mihraptadır aslında. Eğer Cumhurbaşkanı mihrapla alakasını keserek şube sayılan makāma oturursa köksüz kalır, ruhsuz kalır, zaafiyet başlar.
T
-
- demek yasakdi hele bir
YanıtlaSil
Yuksel30 Nisan 2025 11:14 Enver Baytan Hoca'dan İki Fıkra
Altınoluk: Hocam sizin za-mana zemine göre nükteleriniz de vardır. Aklınıza gelen var mı?
BAYTAN: Var ama uygun
düşer mi bilmiyorum. Bir memle-ketin merkepleri nasılsa haberle-şerek büyük bir meydanda top-lanmışlar. Kongre yapacaklar. İç-lerinden biri yüksek bir yere gel-miş konuşmaya başlamış. "Ey merkep milleti biz bu memleket-te zulme uğruyoruz. Bu insanlar sırtımıza biniyorlar yük sarıyorlar kurtulamıyoruz. Yegâne sebep filan semercidir. Eğer o semerci olmazsa semer yapmazsa üzerimize binip, yük saramazlar. Ne yapıp yap-malı semercinin çaresine bakmalı." İçlerinden bir başkası söz almış "Cena-bi Hak mazlumların duasını kabul buyurur. Onun için içimizden duası mak-bul birisi bu yüksek yere gelsin semercinin ölmesi için dua etsin biz de ca-nu gönülden amin diyelim" demiş. İçlerinden birisi çıkmış; "Ya Rab kısa zamanda bu semercinin canını al!" diye duaya başlamış onlar amin amin derken üç gün içinde semerci ölmüş. Gelmiş mi acemi bir semerci bütün merkeplerin sırtı yara olmuş. Mecburen tekrar toplanmışlar. Durumumuz eskisinden de beter, acı arttı, ne yapalım derken yaşlı bir merkep çıkmış kürsüye "Bana bakın, önce siz bu merkeplikten vazgeçmedikçe bu acemi semerciden kurtulamazsınız, merkepliğinize tevbe edin ki semercilerden kurtulabilesiniz" demiş. Buradan ders alınabilir.
Siyasilerle ilgili de bir fıkra anlatayım:
Vaktiyle cahil bir siyası 20 kişilik etrafıyla beraber kabristanın yanından geçiyorlarmış. Vakıt yatsıdan sonra. Siyasi geriye dönmüş: "İçinizde Yasin bilen var mı?" diye sormuş ses yok. Tekrar sormuş, "İçinizde elham (fatiha) bilen var mi? gene ses yok, Peki, "İçinizde kulhü (ihlas) bilen var mı?" Ge-ne ses yok. Bu sefer siyasi emir vermiş; "Herkes ellerine büyükçe taş al-siol Almışlar. Şimdi "Dön ayak vaziyeti alın ve taşları yere pekçe vurarak vüruyun demiş. Etrafi sormuş: Ne olacak?" diye. Siyası "Kabirdekiler hiç olmazsa merkep sürüsü geçiyor zannetsinler" demiş.
Siredi böyle, Yasin bilmez, Fatiha bilmezlerin, yerin altındakilere fayda-olmayanlanh yenin üstündekilere ne faydası olacaktır?
Ibn-i Hübeyre (1). der ki: «Fukaha, bir şehir halkının İslâmı terkedip, orada hükümrân olmasında ihtilaf et-tiler. Acaba, onların bulunduğu memleket düşman ül-kesi sayılır mı? Imam Ebu Hanife sayılmayacağını söy-ler... Imam Mâlikî'nin mezhebinden anlaşılan ise, bir şehirde, küfür kanunlarının yürürlüğe girmesiyle, ora-sı düşman ülkesi sayılır. İmam Şâfiî ve İmam Ahmed'in görüşü de budur...>>>
Imam Ebû Hanife'nin muayyen şartları vardır. İs-lâm ülkesinin düşman ülkesi sayılması için o şartların tahakkuk etmesi gerekir.
Imam Serahsî (2) der ki: «... Bir topluluk İslâmı terk etti. Müslümanlarla harp edip, şehre hâkim oldu-lar. Ebu Hanife'ye göre, şehirlerinin düşman ülkesi sayılması için üç şart lâzımdır:
1 Küfür diyârına bitişik olmalı. Bu ikisi arasın-da İslâm ülkesi bulunmamalıdır.
2 Orada, kendilerine inanan hiçbir müslüman veya zimmî bulunmamalıdır.
3- Orada şirk kanunlarını tatbik etmelidirler.
İmam Ebû Yusuf ve Imam Muhammed'e göre ise, orası, şirk kanunlarının yürürlüğe girmesiyle düşman ülkesi sayılır. Çünkü bir ülke, kuvvet ve üstünlük i'tibâ-riyle bizim veyâ onların olur. Her nerede ki şirk kanun-ları geçerlidir, orada kuvvet müşriklerindir. Bu durum-da orası, düşman ülkesi sayılır. Ve her nerede ki İs-lâm kanunları geçerlidir, orada da kuvvet müslümanla-rındır. Fakat Ebû Hanife, üstünlük ve kuvvetin tama-
Haram Ayların En Hürmetlisi Olan Zülhicce Ayınızı Tebrik Eder, Yüce Mevlä'dan Faziletli Amellerine Muvaffakıyetler ve Hassaten Gazze İçin Kurtuluş Dileriz!
Lalegui
Aylık İlim, Kültür ve Fikir Dergisi
Lâlegül Dergisi Yıl:13 Sayı:147 Zülka'de - Zülhicce 1446 Mayıs 2025 140t
ve nadirdir. Onlar. Al-Jah'ın kelamını kalbleri ve mâna yönleri ile din-erler. Ve bu güzel sest, yani Allah'ın kelamını. azalarının işlediği salih amellerle tasdik ederler.
Fethu'r-Rabbani 50. meclis)
Insanların her birinin meşguliyeti ayrı ayrıdır. Kimisi, mevkii ve şöhret talibidir.
Kimisi, paranın, malın.
mülkün kuludur.
Kimist, devlet fleri gelen-
lerinin kuludur.
Kimisi, nefsinin, giyim
1-
ve kuşamının esiridir.
Kimisi, tuttuğu oruca güvenir.
Kimisi, kıldığı namaza güvenir.
Kimisi, rivayet ettiği hadise güvenir.
Kimisi, cehennemden korkar ve bu korkusu-
na güvenir.
Kimisi, cennete girmek için bir çok ameller iş-lerler ve bu amellerine güvenir.
Bunlardan başka Allah için kalbleri çarpan.
Allah'a bağlı, O'nunla beraber olan kişiler var-dır. Bunlar fanilere bağlanmaz, gönül vermez-ler. Bütün kuvvetleriyle Allah'ın dininin ayakda durması için çalışırlar, yardımcı olurlar.
Bu evsafdaki değerli kimseleri arayıp bulma--lı, bulmak nasib olursa iyice taharri etdikten sonra, onlara bağlanmalı, yani onlara intisap etmeli.
Bir hadis-i kudside: (Faslü'l-Hitab'dan)
- Benim dostlarım örtülerim altındadır, onla-rın hakikatlerini benden başka kimse bilmez, buyurulmuşdur.
Düşünmeliyiz ki yolu zahir olan suret Kabe-sine rehbersiz yol bulamıyoruz. Oraya gidenler ise hem onu görmüşler, kaç adım olduğunu, ne kadar uzaklıkda bulunduğunu tayin etmişler. Hakikat yoluna girip gayeye vasıl olmağı dü-
şün! İlk bakışlarda görünmeyen binlerce nokta, binlerce mesafe... Bu yola, risalet unsurları yü-ce Peygamberler kadem basmışlardır. Allah'ın selātı selamı onların üzerine olsun. Düşün ki tek makam bile zahir değildir. Nitekim şöyle de-mişlerdir. Bu yolun erleri yüksek himmet ile ve maksuda tahsis-i nazarla gitmişlerdir. Bu se-beble yolda aşkdan başka bir şeye bağlanma-mışlardır.
Yine Scholem'in, Yahudi Ansiklopedisi'nin (Encyclopedia Judaica) 1971'de basılan 6. cildine yazdığı (sütun 148-152) "Do-enmeh (Dönme)" maddesinde de bahsettiği önemli belgeleri görememekteyiz. Maddede, burada nakiller yapacağımız "Türkiye Dönmeleri" yazısında olduğu gibi; Mâliye Nâzırı Ca vid Bey'in mâlum olan Dönmeliğini açıklamakta, ancak Atatürk hakkında Selanik Yahudileri tarafından Dönme olduğuna dair ileri sürülen bir iddiayı buna eklemekle yetinmektedir.
Halbuki böyle bir iddianın ya hiç bahsinin edilmemesi, edilecekse kesin belgelerinin gösterilmesi gerekirdi.
Nitekim, aşağıda bahsedeceğimiz Dönmeler Tarihi adlı önemli eserinde bu noktaya temas eden Prof. Dr. Abdurrah -man Küçük maddenin bahsi geçen satırlarının tercümesini verdikten sonra, iddiayı muhâkemeden geçirmektedir.
Bu ilgi çekici satırların tercümesini ve buna dair mütâla-asını, Küçük'ün eserinden aynen alıyoruz (s. 543-44):
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk hükümetinde Maliye Baka-nı olan Cavid Bey yanında Mustafa Kemal Atatürk'ün bile Dönme olduğu Yahudi Ansiklopedisi'nde iddia edilmiştir. Encyclopedia Judaica'da şöyle denilmektedir: "1909 Jön Türkler İnkılabından sonra iktidara gelen ilk hükûmette, ara-larında Baruchya Russo ailesinin ahfâdı olan ve fırkanın li-derlerinden biri olarak faaliyette bulunan Maliye Bakanı Ca-vid Bey'in de bulunduğu birkaç Dönme mevcuttu. Birçok Selanik Yahudisi tarafından yaygın bir şekilde ileri sürülen bir iddia da -Türk Hükümeti tarafından yalanlanmasına rağ-men- Kemal Atatürk'ün Dönme asıllı olduğuydu. Bu görüş, Kemal Atatürk'ün Anadolu'daki dindar birçok muhâlifi ta-rafından da iştiyakla benimsendi."
Kanaatimizce bu iddianın ortaya atılmasının birkaç sebe-bi olmalıdır: 1. Selanik nüfusunun büyük çoğunluğunu Dön-meler'in teşkil etmesi ve Selânik doğumlulara Dönme naza-riyle bakılması, 2. Mustafa Kemal Atatürk'ün devam ett Şemsi Efendi mektebinin Dönmeler tarafından kurulmu
YanıtlaSil
Yuksel7 Mayıs 2025 06:26 Sabatay Sevi ve Dönmelik Hakkında Son Araştırmalar
115
ması ve orada çoğunlukla dönme çocukların eğitim-öğretim görmüş olması, 3. Masonlar gibi Dönmelerin de kendilerine meşrûiyet kazandırmak için meşhur olan büyük adamlara sahip çıkmak istemesi. Bu üç ihtimali değerlendirdiğimizde: Selanik'te, Dönmeler kadar olmasa da, bir Müslüman Türk kitle bulunmakta ve her Selânikli Yahudi Dönmesi demek anlamına gelmemektedir. Dönmelerin açtığı mektebe devam etmesi de onun Dönme olduğunu göstermez. Çünkü günü-müzde de azınlıkların açtığı mekteplere devam eden Türk çocukları bulunmaktadır. Böyle olunca üçüncü ihtimal kalı-yor ki o da: Dönmeler'in çeşitli hesaplarla Atatürk'ü kendile-rine mal etmeye çalışmalarıdır. Bize göre Atatürk Dönme de-ğildir. Dönme olsa idi; Dönmelerin önde gelenlerinden Ca-vid Bey'in idamına müsaade eder miydi? Masonlar derneği-ni kapatır mıydı? Çünkü Dönmelerin büyük çoğunluğunun mason olduğu ileri sürülmektedir.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 105 1 Mü'min kul Allah'a dua eder, Allah (z.c.hz.) Cibril (a.s.)'a der ki: "İstediğini yapma. Ben onun sesini seviyorum." Facir dua ettiğinde ise: "Ya Cibril (a.s.)! Hacetini yap. Çünkü ben onun sesini sevmiyorum" buyurur. Hz. Enes (r.a.) 105 2 Kıyamet gününde ter yerde yetmiş kulaç gider ve insanların ağızlarına, kulaklarına kadar gelir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 105 3 Gadr eden kimse için kıyamet gününde bir bayrak dikilir ve: "Dikkat edin, bu falan oğlu filanın gadridir" denir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 105 4 Gazab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateşi de ancak su söndürür. Sizden biriniz gazaba gelince abdest alsın. Hz. Atiyyetüssadi (r.a.) 105 5 Gazab, Cehennem ateşinden bir alâmettir. (Dağlama ile yapılan işaret gibi.) Allah, gazab edenlerin kalb damarları üzerine bu ateşten yapılmış damgayı vurmuştur. Görmüyor musun ki, gazaba gelince, insanın gözleri kanlanır, suratları kızarır ve damarları şişer. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 105 6 İhtiyaç ve fakirlik ashabım için saadet, ahir zamanda ise mü'minler için zenginlik saadettir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 105 7 Fitne gelir, kulları fırtına gibi savurur. Bunun içerisinden âlim, ancak ilmiyle kendini kurtarır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 105 8 Fuhuş (her şeyde haddi aşmak) ve tefahuşun (lâfta hududu aşmak fena konuşmak) İslamda yeri yoktur. Kimin ki, ahlâkı güzeldir, o İslâm tarafından da güzeldir. Hz. Câbir (r.a.) 105 9 Fitne gelir savrulur. Heva ve sabrı da beraber getirir. Kim hevaya tabi olursa onun fitnesi siyah (kara) olur. Kim de sabra tabi olursa, onun fitnesi ak (nur) olur. Hz. Ebû Malik el Eş'ari (r.a.) 105 10 Adil kadı kıyamet günü hesaba getirilir. Hesabın şiddeti ile karşılaşınca: "Keşke iki kişi arasında bir hurma için bile karar vermemiş olsaydım" der. Hz. Ali (r.a.) 105 11 Kadı, ayak kayacak noktalarda o kadar düşer ki, Medine ile Aden arası kadar Cehenneme düşer. Hz. Muaz (r.a.) 105 12 Kabir ahiret menzillerinden ilk menzildir. Kim ki kabirde işi kurtardı, arkası iyidir. Kim ki işi kurtaramadı, arkası da çetindir. Hz. Osman (r.a.) 105 13 Kur'an yedi vecih üzerine nazil oldu. Hangisini okursanız, isabet edersiniz. Kur'an üzerine münakaşa etmeyin. Çünkü o münakaşa küfürdür. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 105 14 Kalbler, Allah'ın parmaklarından ikisi arasındadır. İstediği gibi çevirir. Hz. Enes (r.a.) 105 15 Cemaat, toplulukla namaz kıldığında, Allah onlardan hoşlanır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 105 16 Kâfir Cehennemde büyür. O kadar ki, bir azı dişi Uhud dağı kadar olur. Onun cesedinin bu dişe göre büyüklüğü, sizden birinizin cesedinin azı dişine nisbeti gibidir. Hz. Ebû Said (r.a.) 105 17 Kâfirin dili kıyamette iki fersah (24.000 adım) arkadan gelir. Yani o kadar sarkar ki, herkes onu çiğner. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 105 18 Kafir, bir iş hususunda Allah'a dua eder, hemen yerine getirilir. Mü'min dua eder, hemen yerine getirilmez. Melâike bundan endişeye düşer. Allah buyurur ki: "Ben kâfire icabet ettim. Şunun için ki, Ben kâfire ve sesine gazab ederim. Benden duasını kessin ve Beni anmasın diye veririm. Mü'mine gelince, ağır davranırım. Benden ve Beni zikretmesinden kesilmesin diye. Çünkü Ben onu ve onun tazarruunu severim." Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 481 1 İkindiden sonra güneş batıncaya, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. Yalnız Mekke'de, Mekke'de. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 481 2 Cami komşusu için camiden başka yerde namaz yoktur. Hz. Câbir (r.a.) 481 3 Yemek hazırken namaz yok, büyük küçük abdest zorlarken de namaz yoktur. Hz. Âişe (r.anha) 481 4 Abdesti olmayanın namazı, besmele ile olmayanın abdesti yoktur. (Hayrı yok) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 481 5 Abdesti olmayanın namazı yoktur. Besmele çekmeyenin abdesti yoktur. Bana iman etmeyen Allah'a iman etmiş olmaz. Ensarı sevemeyenin de Bana imanı yoktur. Hz. Said İbni Zeyd (r.a.) 481 6 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek de yoktur. Kim zarar verirse Allah ona zarar verir. Kim güçlük çıkarırsa Allah da ona güçlük çıkarır. Hz. Abr İbni Yahya (r.a.) 481 7 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yoktur. Bir adam komşusunun duvarına kiriş atabilir. Sahipsiz ve imar edilmemiş yerde yol yedi arşındır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 481 8 Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir. Hz. Ali (r.a.) 481 9 Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur. Hz. İmran (r.a.) 481 10 Malik olmadığın yerde talak yoktur. Malik olmadığın şeyde azad etmek yoktur. Malik olmadığın şeyde satış yoktur. Malik olmadığın şeyde nezre vefa yoktur. Allah Teala'nın rızası aranmayan şeyde nezir yoktur. Bir kimse günah işlemeye yemin ederse onun için yemin yoktur. Bir kimse sıla-I rahimi kesmek için yemin ederse onun için de yemin yoktur. Hz. Amr İbni Şuayb (r.a.) 481 11 Hastalık sirayeti yoktur (Allah izin vermedikçe). Muharremin Sefer ayına tebdili de yoktur. Kuşu uğursuz saymakta yoktur. İki ay otuzar gün olmaz. Kim ahdini bozarsa Cennet kokusu koklayamaz. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 481 12 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. İyiye yorma hoşuma gider. İyiye yorma da güzel kelimedir. Hz Enes (r.a.) 481 13 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. Kuş ötmesi üzerinde şumlarına da yoktur. Safer ayının şumluğu da yoktur. Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 229 1 Yalanın hepsi kaydolur. Müslümanın başından bir musibet defeden veya iyilik getiren yalan müstesna. Hz. Sevban (r.a.) 229 2 Hoş söz sadakadır. Ve camiye giderken atılan her adım da bir sadakadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 229 3 Mantar "'men'" (Beni İsraile inzal olunan nimet) dendir. Ve suyu da göze şifadır. H. Saad İbni Zeyd (r.a.) 229 4 Kem'e (mantar) Allah Tealanın Beni İsraile indirdiği "men'dendir. Suyuda göze şifadır. Hz Saad İbni Zeyd (r.a.) 229 5 "Kenud" ona derler ki, yanlız yer, taifesini men eder. Ve kölesini de döver. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 229 6 Kevser, Cennette bir nehirdir. Yanları altın, mecrası inci ve yakut, toprağı miskten iyi kokar ve suyu da baldan tatlı ve kardan beyazdır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 229 7 Akıllı, nefsini güden (te'dib ve muhasebe eden) ve ölümden sonrası için amel eden kimsedir. Aciz de odur ki nefsini hevasına koyuverir ve Allah'a (iyi yapar inşaallah) diye temennide bulunur. Hz. Seddat İbni Evs (r.a.) 229 8 Kur'an-ı meharetle okuyan kimse, vahiy memuru meleklerle beraberdir. Müşkilatla okuyan için ise iki sevap vardır. (emekleme ve okuma) Hz. Âişe (r. anha) 229 9 Müzzine sesinin gittiği kadar mağfiret olunur. Ve ona o mesafedeki yaş ve kuru herşey şehadet eder. Namaza gelen adama da yirmibeş namaz sevabı yazılır. Ve onun iki namazı arasındakilere kefaret olur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 229 10 Ezanda müezzin, kamette imam sahibi selahiyettir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.). 229 11 Allah rızası için ezan okuyan müezin, ezan okuduğu müddetçe, kanı içinde kımıldayan şehid gibidir. Ona yaş ve kuru her şey şehaded eder. Ölürse, kabrinde kurtlanmaz. Hz. İbni ömer (r.a.). 229 12 İhlaslı müezzin, kanı içinde yuvarlanan şehid gibidir. Ve o, ezanla kamet arasında istediğini Allah'tan ister. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 229 13 Müezzin Allah'ın davetçisi, imam Allah'ın nuru, saflar Allah'ın erkanı (izzeti ve askeri) ve Kuran Allah'ın kitabıdır. Öyle ise Allah'ın davetçisine icabet edin. Allah'ın nurunu alın. Allah'ın dininin erkanı (ana duvarı) olun ve Allah'ın kelamını da öğrenin. Hz. Ebû Saidil Ensari (r.a.) 229 14 Müezzinler, kıyamet günü boyca insanların en uzunudur. Hz. İbni Zubeyr (r.a.) 229 15 Müezzinler müslümanların iftarlarında da, sahurlarına da eminlerdir. Hz. Ebû Mahzure (r.a.)
Sosyete sayfalarında her gün boy gösterenlerin, Türk halkını sömüre-rek kazandıkları paraları, açtıkları disko, gece kulübü ve benzer yerlerde harcavanların büyük kısmı Yahudiler ve Yahudi dönmeleridir. Kendi ara-larına kimsevi almaktan hoşlanmayan bu "üstün ırk" (!) ülkemizin re-fah ve zenginliğini paylaşıyorlar.
Yapılan bu oyunları bütün çıplaklığıyla ortaya serecek "Dönmelik ve Masonluk" adlı kitabın hazırlığı içindeyiz. Türkiye'deki bütün dönmele-rin soy kütüklerini de bu kitapla beraber yayınlayacağız.
Dinleri Dejenere Etmeleri
Kendi kitapları olan Tevrat'ı, hırs ve tutkularına yönelik olarak tahrif eden Yahudiler, aynı yöntemi diğer dinlere uygulamaktan da geri kalma-mışlardır. Hak dine düşman olan hahamlar, en sinsi ve tehlikeli taktiklern-ni kullanmışlardır. Dinleri içten yıkmaya yönelik olan bu taktik Dönmelik-tir.
Dönme Saul Hz. İsa'yı Tanrı İlan Ediyor
Hıristiyanlık, Hz.İsa'nın ölümünden sonra da, Yahudilik için büyük bir tehlike oluşturmaya devam edince Yahudiler devreye yine klasik taktikle-rini soktular.
Saul isminde bir Yahudi "Hıristiyan oldum" dedi ve adını Paul ola-rak değiştirdi. Yahudi Saul kendisine İsa'nın gökte görünerek İncil'in özü-nü anlattığını, buna göre gerçekte 3 tanrı olduğunu bunlardan birinin de Isa olduğunu iddia etti. Üçleme diye bilinen bu doktrinle Yahudiler daha gelişme aşamasında Hıristiyanlığın inanç yapısını dejenere etmeyi başar-dılar.
Aziz Paul olarak tanınan bu Yahudi kendi düşüncelerini İncil'e "Pav-lus'un Mektupları" adıyla ekleterek de darbeyi tamamlamış oldu. Böylece "İbadet edecekleri bütün yerleri mutlaka harap edeceksin. (Tesniye Bölümü, 12/2)" şeklindeki Tevrat emri uygulanmış oldu.
Dönmelerin İslam'ı bozmaya çalışmaları
Hz. İsa'dan sonra yaşanan senaryo aynen Hz. Muhammed'in vefatın-dan sonra da sahnelendi. Din değiştirip müslüman olduğunu iddia eden İbn-i Sebe adlı Yahudi önce İran, Hint, Yahudi geleneklerini İslam'a sokmaya çalıştı. Ardından İslam Tarihi'ndeki ilk ihtilaf ve savaşı çıkardı. Hz. Osman'ın katledilmesini organize etti. Aziz Paul'ün Hz. İsa'yı tanrı ilan etmesi gibi "Sen bir ilahsın" diyerek Hz. Ali'yi Allah ilan etti. Ye-men Yahudisi Gafiki de bu bölücü hareketlerinde ona yardım etti.
Bilgilerin iyi bir şekilde kullanılması, düşünce ka-biliyetinin gelişmiş olmasına bağlıdır. Umumiyetle insanlar düşünme zahmetine katlanmak istemez-ler. Herhangi bir özelliğ ile sivrilmiş olanlara tâbi olmayı tercih ederler. Bu durumda vazifeleri baş-kalarına yol göstermek olan kimseler, gerçekten doğru, tarafsız ve geniş düşünmeye, basiretli ve sağ duyulu olmaya mecburdurlar. Aksi halde dar ve sathî mantıklar içinde kalınarak yanlış hüküm-ler verilir. Büyük ve karışık problemler karşısında kalan geri ve yetersiz düşünce sahipleri durumla-rını korumak için çok defa asabîleşirler, tedhişe başvururlar veya riyaya sığınarak çeşitli maskeler kullanırlar.
★
HİKMETLİ SÖZLER
Edebin başı kişinin kendi haddini bilmesidir.
Gerçeğini idrak edemediğin şeyi inkâr etme.
Bir şey sınırını aşınca zıddına döner.
Bilginin meyvesi, bilinen şeye uygun yaşamaktır.
YanıtlaSil
Yuksel9 Mayıs 2025 05:59 Ey gönül! Kendini veznetmeye kantar ara, bul! Yürü kantarına, halis ayar ara, bul!
Ne kazandın bu mülkü fâni fenâya geleli? Serseri gezme boşa, zikr ile settar ara, bul! Saltanat, mülki konak birgün elinden gidecek, Sana bâkiyde bir ev yapacak mimar ara, bul! Seni bu nefs bir gün, dosta düşman edecek, Yürü; dil mülküne bir ehli-kumandan ara, bul! Aldanma, azizim, bu dünyanın nakşına, nakkaşına; Hazreti Adem gibi girsen hezaran yaşına, Åkıbet gelirsin bir gün şu musalla taşına, Kapatırlar seni bir hali haraba yalınız, O karanlık gecede kendine bir dost ara, bul! Ummete farz olunan; savmı, salât, haccı-zekât, Ol şefaat şerefi Ahmedi muhtar ara, bul!
Ey Cevahi; Ara gör derdine ilaç, Kevserin sâkisi olan Haydarı-Kerrar ara bul!
Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 230 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 230 1 Müezzinler müslümnların namazları ve hâcetleri (oruç vakitleri) üzerine eminleridir. Hz. Hasan (r.a.) 230 2 Müezzinler "emin" ve imamlar "Zâmin" (tekeffül edici) dirler. Allah, imamları irşad, müezzinleri mağfiret buyursun. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 3 Mü'min, insanların kendinden emin olduğu ve müslüman da müslümanların dilinden zarar görmediği kimsedir. Muhacir de fenalığı terkeden adamdır. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, komşusu kendisinin eziyetinden emin olmıyan kimse Cennete giremez. Hz. Enes (r.a.) 230 4 Mü'min bir, kafir ise yedi kursağına yer.( Bir gün bir adam geldi, Peygamberimiz (s.a.v) e misafir oldu. Yedi sefer süt getirdiler içti. O gün müslüman oldu, ertesi günü bir sefer süt ile doydu.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 230 5 Mümin bir, kafir yedi kursağına içer. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 6 Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur. Hz. Ebû Said (r.a.) 230 7 Mü'min Mü'minin aynasıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 8 Mümin müminin aynasıdır. Ve mümin müminin kardeşidir. Nerede rastlarsa onu toparlar ve arkasından korur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 9 Mümin ülfet eder. Ülfet etmiyen ve ülfet edilmiyen kimsede hiç bir hayır yoktur. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.) 230 10 Mümin mümin için bir yapı gibidir. Birbirini bağlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 230 11 Kavi mümin Allah'a, zaif müminden daha hayırlı ve sevgilidir. Gene de her birinde hayır vardır. Sana menfaat verecek şeye haris ol. Fakat Allah'a dayanarak işe giriş ve acze düşme. Eğer sana bir şey isabet ederse şöyle yapsaydım, böyle olurdu, deme. Lakin Allah böyle takdir etti ve dilediğini yaptı de. Zira "Keşke" sözü şeytanın işine yol açar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 12 Mümin gayyur olur. (Irz ve namusu hususunda kıskanç olur) Allah (z.c.hz)'leri da gayyurdur. (Bunun için Allah fuhuşu haram etmiştir) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 13 Mümin alicenaptır ve kerimdir. (Hüsnü zannı sebebiyle aldanır) Facir ise hilekardır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 14 Mümin her halinde hayır üzerindedir. Ruhu, Allah Azze ve Celle'ye hamd eder olduğu halde, iki yanı arasında kabzolunur. Hz. İbni Abbas (r.a.) 230 15 Mümin iki korku arasında bulunan bir kuldur. Geçmiş günahını anar ve bundan dolayı Allah ona ne yapacak, bilmez, korkar. Yaşadığı kadar daha nelere uğrayacak onu da bilmez ve korkar. Ravisi belli değil
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 104 1 Bir müslüman, lâyıkı ile abdest aldığında ve namazını da lâyıkı ile kıldığında, namazdan çıkarken annesinden yeni doğmuş gibi çıkar. (Bütün günahları dökülür.) Hz. Osman (r.a.) 104 2 Kulun uykusunda ruhu kabzolur. Ve geri verilib verilmeyeceğini de bilmez. Vitir namazını kılıp yatması onun için daha hayırlıdır. Ayda üç gün oruç tutan, ayın hepsini oruçlu geçirmiş gibi olur. Çünkü Allah bire on sevab verir. Kul, kendisinden her "Sülâmâ"sının bir zekâtı olduğu halde sabahlar. "Sülâmâ nedir? Ya Resulallah" denildi. Buyurdu ki: "Ceseddeki her kemiğin mafsalıdır. Eğer o kul, dört secde ile iki rek'at namaz kılarsa (İşrak veya duha namazı) cesedinin zekâtını ödemiş olur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 104 3 Kul namaza durduğunda, ona Cennet kapıları ve Rabbi ile arasında bulunan perdeler açılır. Huriler ona karşı bulunurlar, tükürmedikçe ve sümkürmedikçe. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 104 4 Kul bir çok zamanlar, bir çok zamanlar, bir çok zamanlar müslüman yaşar. Fakat sonunda Allah'ın gazabına uğrayabilir. Yine, ömrünü hep küfürle geçirir. Fakat sonunda Allah'ın Rahmetine uğrayabilir. Kim ki herkese gıybet ederek ve fena lâkap takarak ölürse, kıyamette, burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur. Hz. İbni Amr (r.a.) 104 5 Kul, her harcadığından me'cur olur. Yalnız binaya harcadığından olmaz.(Fazlasına giderse) Hz. Habbab (r.a.) 104 6 Kulun, eğer azmi, meramı (tasası) dünya olursa, Allah onun meşgalesini, ihtiyacını açar, yayar. Ve ihtiyacını iki gözü arasına koyar. Akşam yatar fakir, sabah kalkar fakir. Eğer, azmi ve meramı ahiret olursa, Allah onun meşgalesini toplar. İhtiyacını kaldırır. Zenginliği kalbine verir. Zengin yatar zengin kalkar. Hz. Enes (r.a.) 104 7 Kul hasta olur, kalbi rikkat kesbeder. Günahlarını hatırlar, sinek kadar yaş döker. Bunun yüzü suyu hürmetine kendisine mağfiret olunur. Eğer kalkarsa günahlarından sıyrılıp kalkar. Ölürse mağfiret olunur. Hz. Enes (r.a.) 104 8 Kula, duadan üç şeyden biri şaşmaz; Ya günahı affolunur, ya hayrı çoğaltılır. Veyahutta işlenmiş amel ecri alır. Hz. Enes (r.a.) 104 9 Kul zulme uğradığında, intikam alamamış, yardımcı da bulamamış olduğu halde, ellerini göğe kaldırmış dua ederse, Allah ona; "Lebbeyk kulum: Ben sana dünyada ve ahirette yardım edeceğim." buyurur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 104 10 Kul namaza durduğunda sağa sola bakarsa, ona Rabbi buyurur ki: "Ey kulum, Ben senin iltifat ettiğin şeylerden hayırlıyım." 2'inci ve 3'üncü defa bakarsa yine aynı şekilde buyurur. 4'üncü defa bakarsa ondan yüz çevirir. Hz. Huzeyfe (r.a.) 104 11 Kul bir yalan söyler ki, melek onun ağız kokusundan bir mil öteye kaçar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma
Güneş, kıyamet günü bir mile kadar yaklaşır ve harareti de çok ziyade artar. Ve bu sebeble beyinler, taşlar üzerindeki tencerelerin kaynadığı gibi kaynar. Bu hararetten, ehli mahşer, hatalarına göre terlerler. Ve ter onlardan bazısının ayak topuğuna, bazısının bacağına, bazısının karnına kadar çıkar. Bazısına ise ter, gem oluncaya kadar yükselir. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.) Sayfa: 249 / No: 17 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel10 Mayıs 2025 09:39 Siz kabirden haşrolup yaya, sürünerek, binitli veya yüzüstü götürülürsünüz. Ve siz Allah'a ağızlarınız kapalı olarak arzolunacaksınız. Ve ilk olarak konuşacak, uyluğunuzdur. Ravi: Hz. Muaviye İbni Hayde (r.a.) Sayfa: 249 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
6.313 yorum:
«En Eski ‹Eski 6001 – 6200 / 6313 Yeni› En yeni»Allah (z.c.hz.) ümmetimi ebeden dalalette cem etmez. Büyük karaltıda olun. Allah'ın kudret eli cemaat üzerindedir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 484 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Ya Ali, senin hakkında Allah'dan beş şey istedim. Birini kabul etmedi, dördünü verdi: Ümmetimin senin başında toplanmasını Allah'dan istedim, kabul etmedi. Senin hakkında Bana verdikleri ise şunlardır: Kıyamet gününde ilk olarak Ben ve yanımda sen kalkacağız. Önümde "Hamd" sancağını sen taşıyacaksın. Evvelkileri ve sonrakileri geçeceksin. Benden sonra mü'minlerin veliside sen olacaksın.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 293 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
90
Cumhur
Bir matematikçi sanmaz, fakat bilir; inandırmaya çalışmaz çünküst Güveninizi beklemez, belki dikkat etmenizi ister.
Henri Poincar
Bir memleketin nasıl yönetildiğini anlamakmı istiyorsunuz, onun muz kulak veriniz. Nerede güzel eserlerden oluşmuş uyum varsa, orada adalet erdem hüküm sürer.
Konfüçylis
Bir memleketin yükselmesi, ev ve alle muhabbetine bağlıdır.
Charles Dickens
Bir metre iş yapmayı, bir kilometre söz vermeye değişmem.
James Howell
Bir miktar karşı düşünme ve karşı koyma, insanın en büyük yardımcısıdır.
John Neal
Bir millet hiçbir zaman bir diğerinin taklitçisi olmamalıdır. Aksi takdirde ne taklit ettiği millete benzeyebilir, ne de kendi öz varlığını koruyabilir. Bunun sonucu da şüphesiz hüsrandır.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça o millet yaşıyor demektir.
Nihal Atsız
Bir millet, savaş meydaniannda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak, kültür ordusuyla mümkündür.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.
Konfüçyüs
Bir milletin ahlakı dişleri gibidir. Çürüdüğü nispette acısını hisseder.
Bernard Shaw
Bir milletin büyüklüğü nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.
Bir enalletin ideallerini, reklamlara bakarak anlayamazsınız.
Victor Hugo
Norman Douglas
508
Cumhur Sinan Özdemir
Yalan da içinde olmak üzere yaşamda her şey gerçeğe hizmet eder.
Franz Kafka
Yalanı söküp atmadan hakikati dikmeye kalkışma, tutmaz.
Cenap Şahabettin
Yalanın faydası bir defa içindir; gerçeğin faydası ise sonsuz ve ölümsüz.
Denis Diderot
Yalanlamak ve reddetmek için okuma. İnanmak ve her şeyi kabullenmek İçin de okuma. Konuşmak ve nutuk çekmek için hiç okuma. Tartmak, kıyas lamak ve düşünmek için oku.
Francis Bacon
Yalanlar gerçeklerle bağdaşmadığı gibi, genellikle kendi aralannda da çatışırlar.
Daniel Webster
Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşmaz.
Konfüçyüs
Yanlış yola girdiğinde, hızlandıkça daha da kaybolursun.
Denis Diderot
Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, ne görebiliyorsun, ne duyabiliyorsun.
Halil Cibran
Yalnız akıllı bir insan sevmesini bilir.
Lucius Seneca
Yalnız akıllılar zenginliklerini kullanabilir.
Euripides
Yalnız aşkı vardır aşık olanın; ve kaybetmek daha zor bulamamaktan.
Cemal Süreya
Yalnız bir insanla arkadaşlık et, herkesten çok konuştuğunu göreceksin.
Cesare Pavese
Yalnız erdemi bilmek yetmez ona sahip olmak ve yerine getirmek gerekir.
Aristoteles
Yalnız görevi yapmaya hazır olmak yeterli değildir; onu anlamak ve bilmek de gerekir.
François Guizot
Cumhur Sinan Özdemir
454
ve kanılar kesin olarak Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez. Bundan dolayı vatanımız ve milletimiz aleyhindeki hükümler Ifñasa mahkumdur.
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih bir tahriften ibarettir. Tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir ama görülürken değil.
Oğuz Atay
Tarih bir tiyatrodur. Sadece oyuncular değişir.
İsmail Habip Sevük
Tarih galerisinde büyük insanlar adı altında, sıra sıra kurulmuş kişilerin yüzlerini bir sıyır bakalım, altlarından ne çıkacak; çıkarcılığın çirkin yüzü hep.
Ahmet Muhip Diranas
Tarih hükümdarların en iyi danışmanıdır.
Thomas Carlyle
Tarih ihtiyatsızlar için merhametsizdir.
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih insanların düşlerinin en aydınlık olanlarını gerçekleştirmek için giriştik- leri umutsuz bir çabadan başka bir şey değildir.
Albert Camus
• Tarih onu bilmeyenlerin haricinde tekerrür etmez.
Halil Cibran
Tarih pek az orjinalle, pek çok kopyanın bulunduğu bir resim galerisidir.
Alexis de Tocgueville
Tarih suçlardan ve talihsizliklerden ibarettir.
Voltaire
Tarih tekerrür eder. Ancak, birincisi trajedi; ikincisi komedidir.
Karl Marx
Tarih, üzerinde herkesin anlaştığı bir yalandır.
Napoleon Bonaparte
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, bütün insanlığı şaşırtacak bir hal alabilir.
Mustafa Kemal Atatürk
BİR HADİS
Insan öldüğünde amel defteri kapanır ancak şu üç durum hariç: Faydası devam eden sadaka, istifade edilen ilim De anne-babasına dua eden hayırla eulat. (Masile, Vasiyye. 14)
AMEL DEFTERİMİZ
İnsanın dünyada benimsediği inanç ve işlediği bütün fiiller Kıyamet gününde bir kitap halinde kendisine sunulacak, okuma bilen ve bilmeyen herkesten kendi kitabını okuması istenecektir. İşte bu kitaba amel defteri denir. Dünya hayatın- da herkes amel defterini kendisi yazacaktır; hayır işleyen hayır, şer işleyen şer yazacaktır. Cennete girecekler amel defterlerini sağ taraflarından yüzleri parlak bir halde, cehenneme gireceklerse sol taraflarından yüzleri kapkara bir hålde alacaklardır. İyi kulların amel defterleri illiyyînde, günahkarlarınki ise siccinde bulunacaktır. Amel defterimiz, Kiramen Kätibîn melekleri tarafından 7/24 kayıt yapan bir sistem misali hiçbir husus geride bırakılmaksızın kaydedilmektedir. Bu sebeple Müslüman'ın otokontrol mekanizmasına sahip olması gerekir. Cibril hadisinde geçtiği üzere Müslüman'a ihsan şuuru yaraşır ki o da şudur: Allah'ı gö- rüyormuşçasına kulluk etmektir, her ne kadar biz O'nu bu dünyada göremesek de O bizi her daim görmekte ve gözetlemektedir.
BIR HADIS
Benim şu mescidinde kalman bir vakit namaz Mescid-i Haram dışındaki diğer mescitlerde kalınacak bin vakit namazdan hayırlıdır. (Bhart fmescall Melde vel Medine". I
PEYGAMBER EMANETİ: MESCİD-İ NEBEVİ
Hz. Peygamber'in (sas) Mekke'den Medine'ye hicreti yalnızca İslam tarihi için değil insanlık tarihi için de bir dönüm noktasıdır. Bir mekân değişikliğinden çok daha öte anlamları olan hicret, dünyevi hiçbir çıkar gözetmeksizin sırf Allah rızası şuuruyla fedakârlık ve gayretten kaçınmayan muhacir ve ensarın simasında, İslam'ın bireysel boyuttan toplumsal boyuta geçmesi bakımından varoluş mücadelesinin simgesi, Müslüman kimliğinin miladıdır. Müslümanların hak, hakikat ve medeniyet yolculuğu Medine'de, şehrin kimliğini inşa eden Mescid-i Nebevi'nin gölgesinde başlamıştır. Zira Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa Kur'an'ın teyit ettiği kadim mekânlarken Mescid-i Nebevi, Hatemü'l-en- biya'nın emanet ettiği mukaddes mekândır. Vahyin nüzulüne en çok şahit olan, İslam kardeşliğinin tesis edildiği, Peygamber emaneti şehre ve mescide salat-ü selam ile giren, bütün varlığıyla kendisini Hz. Peygamber'in huzurunda hisseden Müslümanlar, Mescid-i Nebevi'de huşu ile ibadet etmektedir.
Evet säbikan bahsi geçmiş: Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi; "Verma ra meye iz raheyte sırrıyla ayni avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hue münde onları inhizama sevketmesi; "Ven şakke'l kamer" nassı ile aynı avucunun parmağy la Kamer'i iki parça etmesi; ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir pr duya içirmesi; ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mu'cize-i kudret-i İlahiye olduğunu gösterir. Güya ahbab içinde o elin avucu kucu bir zikirhane-i Sübhanîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse, zikir ve tesbih ederler. Ve a'da ya karşı küçücük bir cephane-i Rabbanîdir ki; içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmanîdir ki, hangi derde temas et se derman olur. Ve celal ile kalktığı vakit, Kamer'i parçalayıp Kab-ı Kavseyn şeklini verir, ve cemal ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer. Acaba böyle bir zâtın bir tek eli, böyle acib mucizata mazhar ve medar olsa; o zâtın Hälik Käinat yanında ne kadar makbul olduğu ve davasında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler, ne kadar bahtiyar olacakları, bedahet derecesinde anlaşılmaz mı?..
O, bütün resullerin seyyididir
YanıtlaSil
Yuksel29 Aralık 2024 21:16
Risale-i Nur'dan
Seçilmiş Vecizeler
Halil Dülgâr
müşlerdir ki, bu hükümet onların hepsinden güçlü bir manç ve programla iktidara gelmiş ve sür'atli ve köklü eformları; Türkiye'yi daha uzun bir süre başsız bırak- mak ve buhranlara sürüklemek, anarşi'nin tahribatına göz yummak için çeşitli engellemeler yapan bir muha- efete rağmen, gerçekleştirmek için olanca gücüyle ça- ışmıştır.
Şurasını bilhassa belirtmek gerekir ki, Demirel ve partisi tek başlarına iktidara gelseydi, hiçbir şey değil- di ve hiçbir şey yapamazdı.
*
GİZLİ DEVLET
Bir defa daha belirtelim:
Masonluk, biribirlerine gizli yeminlerle bağlı bir takım kişilerin meydana getirdiği topluluktur.
Masonluk, gerçekleri halktan gizleyenlerin mey- dana getirdiği bir kuruluştur.
Masonluğun gizli gâyelerine, sâdece imtiyazlı üye- ler vakıf olurlar.
Hakiki gayelerini ustalıkla gizleyen Üstadlarının elinde, masonluk bir takım yan kuruluşlarıyla (Lions, Rotary, Diners Kulüpler v.s. gibi) Siyonizmin maşasın- dan başka bir şey değildir.
Her mason locasında bir Yahudi vardır. Bu Ya- hudi'nin muvafakatı olmadan «Mason>>> olmak müm- kün değildir.
<<<> iktisaden dünyayı saran «gizli dev- let>>in adıdır.
Büyük sermaye sahipleri ile nüfuzlu kişileri bün- yesine toplayan Masonluk, Yahudi tarafından kontrol edilir, güçlü sermaye'nin emrindedir.
Burada Yahudi'nin, ister sosyalist yahut Komü- nist, ister anarşist olsun; yine Yahudi olduğunu unut- mamak lazımdır.
Hatta, bir Yahudi din değiştirse bile «müslüman,
239
YanıtlaSil
Yuksel30 Aralık 2024 22:36
Cemâl ANADOL
siyonizmin OYUNLARI
KAHAL
(YAHUDİNİN CİHAN HAKİMİYETİ ÜLKÜSÜ
KİTABI MUKADDES
•
B'NEI BREIT
MOSSAD
YAHUDI
SINBET
MASON
SİYON PROTOKOLLARI
TEVRAT
TALMUT
DÖNME
SİYONİST
LIONS
ROTARY
• İTTİHAT ve TERAKKİ
AMAN.
ALLIANCE D'ISRAELİTE • SUP
DERIN SUIKASTLAR
Nefsim yed-i kudretinde Olana kasem ederim ki, kıyamet kopmaz hasislik, fuhuş zahir oluncaya, emine hiyanet edilinceye, haine güvenilinceye "vuul" helak oluncaya, "Tuhut" zahir oluncaya kadar. Denildi ki: "Vuul ve Tuhut nedir?" Buyurdu ki, Vuul insanların eşrafı, Tuhut ise insanların ayak takımıdır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 459 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
ANKARA'da İSRAİL GİZLİ DEVLETİ Mİ VAR?
HASAN DEMİR
akasya
131. Allahım! Şüphesiz ben fakirlik- ten, zatından başka birine zelil olmak- tan, senden başkasından korkmaktan, yalan söylemekten, bütün günah çeşit- lerini işlemekten ve senin affına alda- nıp gururlanarak günaha dalmaktan, düşmanların şamatasından, dermansız dertlerden, ümidin boşa gitmesinden, nimeti kaybetmekten, belânın ansızın gelmesinden sana sığınırım.
YanıtlaSil
Yuksel6 Ocak 2025 22:25
AÇIKLAMALI
DELÂİLÜ'L-HAYRAT
Salavat-ı Şerifeler
Süleyman el- Cezûli (k.s.)
İki at bir kazığa bağlanmaz.
İki ölç, bir bię.
İş insanın aynasıdır.
İşleyen demir ışıldar (pas tutmaz).
İşten artmaz, dişten artar.
İt derisinden post olmaz.
İtin (köpeğin) duası kabul olunsaydı, gökten kemik yağardı.
İt itin ayağına (kuyruğuna) basmaz.
İtle yatan bitle kalkar.
İyi dost kara günde belli olur.
İyilik et, denize at; balık bilmezse Hâlik bilir.
YanıtlaSil
Yuksel6 Ocak 2025 22:35
Müzeyyon Tizen
Her Firavun'un bir Musa'sı olur.
Her inişin bir yokuşu vardır.
Herkesin yorulduğu yere han yapılmaz.
Her koyun kendi bacağından asılır.
Her kuşun eti yenmez.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
Her ziyan bir öğüttür.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Horozu çok olan köyde sabah geç olur.
Irmak kenarına çeşme yapılmaz.
Irmaktan geçerken at değiştirilmez.
Emanete riayeti olmıyanın imanı ve ahdi olmıyanın da dini yoktur. Muhammed (s.a.v) in nefsi kudret elinde olan Zata yemin ederim ki, kulun dili dürüst olmadıkça dini dürüst olmaz. Kalbi dürüst olmadıkça dili dürüst olmaz. Komşusu "beraika"sından emin olmıyan Cennete giremez. Denildi ki: "Ya Rasulallah beraika nedir?" Buyurdu ki eziyeti ve zulmüdür. Hangi adam ki haramdan mal kazanır da ondan infak ederse ona sevap verilmez. Eğer sadaka verirse kabul olmaz. Elinde kalan da Cehennem bakımından gidişini artırır. Zira habisi habis örtmez. Lakin habisi temiz ve helal olan şey temizler.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 463 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Ocak 2025 23:08
Emaneti olmıyanın imanı, tahareti olmayanın namazı ve namazı olmayanın da dini yoktur. Namazın dindeki yeri, başın gövdedeki yeri gibidir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 463 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Dürüstlük en iyi siyasettir.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
153 1 Ben her mü'mine nefsinden daha evlayım. Kim ki bir borç veya zarar bırakırsa Bana aittir. Kim de mal bırakırsa o veresesinindir. Ve Ben velisi olmıyanın velisiyim. Malına vâris olur, borcu varsa öderim. Dayı, velisi olmıyanın velisidir. Malına vâris olur, diyetini öder. Hz. El Mikdam (r.a.)
153 2 Ben Meryem oğlu İsa (a.s.)'a dünya ve ahirette insanların en yakınıyım. Benimle onun arasında hiç bir Peygamber yoktur. Peygamberler babaları bir, anneleri ayrı ve dinleri bir (kardeşler)dir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
153 3 Ben insanların soy sopça en şereflisiyim, iftihar yok. Kadr ü kıyamette en kerimiyim, iftihar yok. Ey insanlar! Bize gelene gideriz. Bize ikramda bulunana ikramda bulunuruz. Bizim kölemizi azad edenin kölesini azad ederiz. Bizim ölümüzü teşyi edenin ölülerini teşyi ederiz. Hakkımızı koruyanın hakkını koruruz. Ey insanlar! İnsanlarla soyları derecesine göre oturup kalkın ve dinleri derecesinde de onlarla karışın. Mürüvvetleri nisbetinde onlara misafir olun, insanları aklınızla ikna edin. H.Cabir (r.a.)
153 4 Ben Muhammed ve Ahmed (s.av)'im. Ben Rahmet Peygamberiyim. Ben cihad Peygamberiyim. Ben artçıyım ve toplayanım (Kıyamette). Ben cihad için gönderildim, ziraat için değil. Hz. Mücahid (r.a.)
153 5 Ben oruç tutarım ve iftar ederim. Namaz kılarım ve uyurum. Her amelin bir şevkli zamanı ve her şevkin de bir fetrek (durgunluk) zamanı vardır. Kimin fetreti sünnete yönelik olursa doğruyu bulmuştur. Kimin fetreti bunun dışına olursa dalâlete düşmüştür. Hz. Cade İbni Hubeyre (r.a.)
153 6 Siz bu gün Rabbınızdan gelen açık beyyine (delil) üzerindesiniz. Marufu emir ve Münkerden nehy ve Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Sonraları sizin aranızda iki sarhoşluk zuhru edecek. Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi. Bu sebeble haliniz değişecek ve marufu emretmiyecek ve münkerden nehyetmiyecek ve Allah yolunda cihadda bulunmıyacaksınız. İşte o günde Kitap ve Sünnete tutunanlar için elli sıddık ecri vardır. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden mi yoksa onlardan mı?" Buyurdu ki, hayır, bilakis sizden. Hz. Muaz ve Enes (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
464 1 İzarınızı (alt elbiseyi) yarı baldır ve topuğa kadar uzatmakta beis yoktur. Sizden evvelkilerden biri ağır elbiselerle kibirili olarak evinden çıktı da, Allah ona Arşının üstünden nazar etti ve ona gazab etti. Arza emretti ve arz onu alaşağı etti. O kimse arz içinde hala batmakta devam etmektedir. Öyleyse Allah'ın gazabından hazer edin. Hz. Câbir İbni Süleym (r.a.)
464 2 Belanın nüzulünden evvel ve nüzulünden sonra, Kur'an dan bir şey yazıp da takmakta beis yoktur. Hz. Âişe (r.anha)
464 3 Kabir ehline yapılan iyilikten efdal ihsan yoktur ve onu ancak mü'min yoklar. Hz. Câbir(r.a.)
464 4 Evlere gelirken kapının karşısından gelmeyin. Lakin onlara yandan gelin ve izin isteyin. Size izin verilirse içeri girin, yoksa dönün. Hz. Abdullah İbni Busr (r.a.)
464 5 Sadakayı fıtır (zekat, öşr) ancak şu dört şeyden olur. Arpa, buğday, kuru üzüm, hurma. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
464 6 Bir dinarı iki dinara, bir dirhemi iki dirheme, bir ölçeği iki ölçeğe almayın. Zira Ben sizin için ribadan korkarım. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
464 7 Halkın mallarının kıymetlerini seçip almayın. Yaşlı deveyi de, gencini de ayıplısını da alın (zekat hususunda) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
464 8 Uyuyana ve konuşana iktida etme. Hz. Mücahid (r.a.)
464 9 Halk için iyi veya kötü, bir hükümet lazımdır. Amma iyisi taksimde adalet yapar, ganimeti aranızda eşit taksim eder. Facire gelince; mü'min onda mübtela kılınır. Halbuki facir hükümet bile "herc"den daha hayırlıdır. Denildi ki; "Herc nedir Ya Resulallah?" Buyurdu ki, öldürme ve yalandır (anarşi) Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
464 10 Gerek yere batmak, suret değiştirmek ve gerekse taş yağmak zaruridir. Dediler ki; "Ya Resulallah bu ümmete mi?" Buyurdu ki evet, onlar şarkıcı cariyeler edindiklerinde, zinayı helal saydıklarında, riba yediklerinde, Harem (Mekke)de avlanmayı ve ipek giymeyi helal saydıklarında ve erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
464 11 "Kıyamül leyl" lazımdır. Deve sağımı veya koyun sağımı kadar olsa da. Yatsıdan sonra yatmadan evvelde yapılan (kılınan namaz) "Kıyamül leyl" den maduttur. Hz. İyas İbni Muaviye (r.a.)
464 12 Rivayeti (Hadisi) şehadetini kabul edeceğiniz kimselerden alın. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Ümmetim dünyaya ehemmiyet verdiğinde, islamın azamet ve heybeti kendisinden alınır. Marufu emr ve münkerden nehyi terkettiğinde vahyin bereketinden mahrum kalır. Ümmetim birbirine kötü sözler söylediklerinde ise Allahın gözünden düşer.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 55 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Bid'at ehli, Cehennem ehlinin köpekleridir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 155 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis.
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 232 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:01
Bediüzzaman Nur Talebelerinden ihtiyatlı olmalarını istiyor.(K. L.) 109.
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi
İsmail Mutlu
sy. 505.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:53
Jasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalani
MÜNEBBİHAT
UYARILAR
sy. 32,33.
YANITLASIL
yuksel25 Aralık 2023 22:56
Allah, Hz. Ibrahim (a.s.)'ı "Halil". Hz. Musa (a.s.)'ı "Neciy" ve Beni de "Habib" ittihaz etti.
Sonra buyurdu ki: "İzzetim ve Celalim hakkı için Habibimi, Halilim ve Neciyyim üzerine
tercih ederim."
(Halil dost, neciy sırdaş, Habib sevgili demektir.)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 11/No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:57
Insanlar onu tanıyacak diye faciri anmaktan çekiniyor musunuz? Facirden, bulunduğu hal üzere bahsedin ki, insanlar ondan sakınsınlar.
Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.)
Sayfa: 12/No: 13
Ramuz El-Ehadis
YANITLASIL
yuksel25 Aralık 2023 22:59
ط والحكيم دهب عن يديه ووَيْلٌ فى لمن جَعَلَ الله مفاتيح الخير على على يديه ناسًا مفاتيح لِلشَّرِّ مَغَالِيقٌ لِلْخَيْرِ فَطُوب لمَنْ جَعَلَ اللَّهُ مَفَاتِيحَ الشر
بن
انس
1716- İnsanlar arasında, hayrın anahtarları, şerrin kilitleri olan kişiler vardır. İnsanlar arasında şerrin anahtarları, hayrın kilitleri de mevcuttur. Allah'ın hayır anahtarları eline verdiği kimseye ne mutlu! Allah'in şer anahtarlarını eline verdiği kimsenin de vay haline!
YANITLA
232
Peygamberler, baba bir ana ayrı kardeşlerdir. Dinleri de birdir. Meryem oğlu İsa (a.s) da Benim kardeşimdir. Ve aramızda başka Peygamber yoktur. O, tekrar yeryüzüne gelecektir. Onu gördüğünüzde tanırsınız. Orta boylu, kırmızı-beyaz renkli bir zattır. Üzerinde Mısır kumaşından iki parçalı elbise vardır. Su isabet etmediği halde başında damlalar görülür. (Geldiğinde) putu kırar, domuzu öldürür, cizyeyi kaldırır ve milletleri islama davet eder. İslamdan başka din kalmaz. Arslanlar develerle, kaplanlar sığırlarla, kurtlar koyunlarla beraber dolaşıp otlarlar. Ve çocuklar yılanlarla oynar ve hiç biride diğerine zarar vermezler. O kırk sene yaşayacak ve ölecektir. Cenazesini müslümanlar kaldıracaktır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 191 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel12 Ocak 2025 22:55
Zina yapan kimse, zina ederken mü'min değildir. Şarap için de içerken mü'min değildir. Hırsızlık yapan da hırsızlık yaparken mü'min değildir, yağmacılık yapan bir mevki sahibi kimse de yağmacılık yaparken mü'min değildir. Öyle bir yağmacılık ki; o adamın cür'etine hayretten dolayı insanların gözü ona dikilir. (Müslimin Ebu Hureyre (r.a)dan rivayetinde "sizden hiç biriniz ganimetten bir şey çaldığında mü'min değildir. Aman sakının sakının" ibaresi ilavesi vardır)
Ravi: Hz. Abdullah İbni Evfa r.a
Sayfa: 488 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel12 Ocak 2025 22:57
Kulun imanı, kalbi doğrulmadan ve kalbi de dili doğrulmadan doğrulmaz ve komşusu zulmünden emin olmadan da Cennete giremez.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 488 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
-ΧΑΡΑΚ KONUSU
daya da cevap verebilmeleri de tomamen imkan dahilinde değil dir. En ücra yerleşim bö gelert ne kadar ulaşabilme imkânına sahip olan yayın organlan va sıtasıyla devletler gerek merkezi leşmenin sağlanması ve gerek se otoriteye saygının sağlanma sı açısından başarılı o'abilmiş lerdir
Teknolojinin önemli sonuçla- rından biri olan merkezileşme- nin sağlanması şimdi ülke'er ve ülkeler arası hatta bloklar arası bir merkezileşmeye doğru gitmektedir. Teknolojik gelişme nin sağlamış olduğu imkânlar 'a dünya ülkeleri çeşitli kutup ların ve süper güçlerin egemen liğini kabul etmek zorunda kal mışlardır. Meselenin İletişim a- racianyla ilgii boyutları da tek nolojik gelişmeye paralel ola- rak gelişme göstermiş ve bu gün haber ajansları ve yayın or ganlarının %50'den fazlasına yakın bölümünün tek kaynak tan bes'endikleri söylenmekte- dir. İnsan yaşamının ayrılmaz bir parçası ve yönlendiricisi o- lan iletişim araçlarının bu yö- nüyle i'gill olarak ciddi şekilde düşünülmesi gerekir. Artık mu- harebe'er günümüzde açık sa- vaş meydanlarında göğüs göğü se meydana gelmediği gibi, top lu katliam ve katl'lerde de eski den oldukça farklı şekilde olmak tadır. İnsanlar katledilip kendine düşman edilmektense kendi dü şüncelerinin propagandacısı ve ya görüşlerinin bedava savunu culuğunu yapan sadık uşaklar edinme yolunu seçmektedirer. Bu şekilde yönlendirilen kitle ler zararsız hale getirilerek de netim altına alınmaktadır. Kat-
SAYFA: 11
llom bu boyutuy'a medeni bir hale getirilmekte hergün mi yonlarca kitlenin beyinleri uyuş turularak Inanc ve düşünceleri yok edilmektedir. Insanların Inançlarındaki şüpheyi daha da llerleterek inanclarina tamamen aykırı davranışları yapmaya να ahlâken bozulmaya itmektedir - ler.
Çeşitli sermaye cevrelerince de desteklenen bu yayın, organ lan, sermayedar arın ve patron ların eline doğrudan doğruya geçmesiyle birlikte sömürü araç larından birisi haline gelmiştir. Geniş insan kitle'erini aldat mak ve boş şey erle oyalamak için bu tür basın ve yayın or- ganlarını sermayeleriyle destek Jeyen İktisadi güce sahip varl.k lılar sınıfı diğer insan'ar üzerin deki egemenliklerini böylece da ha da sağ amlaştırmaktadır. Ay rica reklam gelirleriyle destek ledikleri bu yayın organlarıyla Insanları inançlarından soğut tukları gibi aynı zamanda tüke timin aşırı şekildə artmasını da teşvik etmişlerdir. Artan tüke- timle birlikte doğal olarak geliri artan sınıf yine bu varlıklılar sı nıfı olacaktır.
letişim araçlarının tüm bu olumsuz sonuçlarına račen da ha da iyl amaçlar için kullanıla bileceği de unutulmamalıdır. Ço ğunlukla haber iletme işevine sahip bu araçların bizlere ilete cekleri haberlerin sıhhat dere cesi de araştırılmalıdır. Birta kım spekülasyonlarla sorunu halletme yoluna gidilmektense en kısa zamanda sorun enine boyuna iyice düşünülüp, hal ça relerinin aranması gerekir.
168
SERH-1 DELAILÜ'L-HAYRAT VE ŞEVARİKIL-ENVAR
بِسْمِ اللَّهِ اسْتَوْدِعُكَ وَأَعِيدُهُ بِالْوَاحِدِ مِنْ شَرِّ كُلِّ حَاسِدٍ وَ قَائِدِ وَقَاعِدٍ عَنِ السَّبِيلِ حَامِدٌ عَلَى الْفَسَادِ جَاهِدٍ وَكُلُّ خَلْقٍ فَاسِدٍ مِنْ نَافِدٍ وَعَاقِدٍ وَكُلُّ جِنْ مَارِدٍ يَأْخُذُ بِالْمَرَاصِدِ فِي طَرِيقِ الْمَوَارِدِ لَا يَضُرُّونَهُ وَلَا يَطْؤُنَهُ فِي يَقَظَةٍ وَلَا مَنَاءِ وَطَعْنِ وَلَا مَقَامِ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ وَحَجَابُ اللَّهِ دُونَ عَادَتِهِمْ
<- Bismillahi estevdiuke ve uîzühü bilvâhidi min şerri külli hà sidin ve kaimin ve kaidin anis sebili hâmidün alel fesâdi Câhidün ve küllü halkın fåsidin min nâfizin ve âkıdin ve küllü cin mâridin ye. hüzü bil mirâsıdi fi tarikıl mevâridi là yedurrúnehü ve lå yet'unchü fi yakazatin ve lâ menâmin ve ta'nin ve lå makamin yedullahi fevka eydihim ve hicâbullahi dûne âdetihim.»
Açıklama:
«Allah'ın ismine sığınırım. O tek olan Allah'a sığınırım. O'ndan yardım dilerim. Bütün hasetçinin şerrinden ve ayakta duran (ister dursun, ister otursun, ister yürüsün, her ne yaparsa yapsın) fesat çıkaran müfsid yaratıkların fenalıklarından Allah'a sığınırım. Her geçen, içe kadar işleyen, otlayan, sıçrayan, boy atan, zarar verici şey- lerin zararından ki ne zarar verebilsinler, ne kötülük yapabilsinler. Onların ne uyanık iken, ne uykuda iken ziyanları dokunabilsin. Ne durabilsinler, ne de yaklaşabilsinler. Allah'ın hicabı onlardan üstün- dür.
- İşte bu nüshayı çocuğun üstüne oku! dedi:
Muhammed bin Abdullahil Kerim ibni Halefil Bağdadi bu mus- cayı tahriç ve rivayet eyleyerek dedi ki:
Bu nusha, Nebi aleyhissalâtü vesselâm'ın anası Amine Ha- ından şöyle rivayet olundu:
<- Bir gece rüyamda bana haberci geldi, bana:
YanıtlaSil
Yuksel13 Ocak 2025 21:52
KARA DAVUD EFENDİ ŞERHI
169
Yå Åmine! dedi. Gerçektir ki sen bütün yaratıkların yücesi ve Seyyidi olan Ahir Zaman Nebisi (S.A.V.) e håmile bulunuyorsun, onu doğurduğun zaman mübarek adını MUHAMMED koy. Onun ism-i şerifi Tevratta AHMED'dir. Bu nushayı ona tak. Yani üstüne as!
Uyandığım zaman başımın üzerinde gümüşten bir sahife yazının durduğunu gördüm. Üstünde
Bismillahi, estevdiuke ve uizühü bilvähidi ve geri kalan yam vardı.
Ulema (Allah onlara rahmet eylesin):
Bu dua hangi çocuğa konulursa yüce Allah'ın ismiyle bütün nazar değmelerden ve cin zararlarından korunur! dediler.
Ebu Ömer (Rahimehullah) da dedi ki:
Her kimin üzerine Nebi Aleyhisselâm'ın bu nüshası bulunur- sa her nerde yatarsa yatsın hiçbir zaman hiçbir kötülükten korkul- maz. Yani bu Nebi nüshası hürmetine ona zarar gelmez.
Resûl (S.A.V.) Efendimizin doğduğu ayda da aykırı iddialar var dır. En bilinen Rebiülevvelin on ikisidir.
Gece mi, gündüz mü doğdų? Bunda da aykırı rivayetler vardır.
Gerçek olan Gece ile gündüzün vaktindedir. Çünkü Resül-i Ek rem (S.A.V.) subh-1 sadıkta doğduktan sonra henüz aydınlık meyda na gelmeden, yâni gece vaktinde dünyaya teşrif buyurdular.
Gece doğdu! diyenlere gelince onlar için gece güneşin batma sından güneşin doğmasına kadar olan zamandır. Buna göre gec doğmuş olur.
Gündüz doğdu! diyenlere göre de gece, güneşin batmasında subh-1 sådıkın belirmesine kadardır. Bu hale göre gündüz doğmu olur. Ve doğrusu da budur. Nitekim Oruç'tan bilinir ki oruç vat gündüzdür. Oruçun evvel vakti tûlu-ı fecirdendir.
Doğumun ne gün olduğunda aykırı fikirler vardır. Doğru ola Pazartesi günüdür. Hazret-i Muhammed'in Mekkeden hicretleri yin bir Pazartesi günüdür. Medine'ye de Pazartesi günü girmiştir.
Mâide sûresi de Pazartesi günü inmiştir. Yine Pazartesi gece Mirac ile müşerref ve mükerrem olmuşlardır. Mekke'nin fethi Pazartesi günü olmuştur. Ve bir Pazartesi günü de Beka sarayun teşrif buyurmuştur.
Kur'ân'ın münderacatı her bir sürede vardır. (M.N.) 93:Zeylu'l- Hubab
Kur'ân'daki müteşabihatın hikmeti. (1.1.) 170,
Kur'ân nazarları esbabdan müsebbebü'l-esbaba çevirir. (S.) 184: 16. Söz, küçük bir zeyl.
Kur'ân'ı nasıl okumalı ve dinlemeli? (M.N.) 120:Zeylü'l-Habbe; (M.) 390:29. Mektup, 2. kısım 6, nükte
Kur'ân'ı nazil olduğu gibi okumanın bir sırrı. (1.1.) 26.
Kur'ân'a nazîre yapılmaz. (S.) 398:25. Söz, 2. şu'le, 3. nur Kur'ân nedir? (M.) 200:19. Mektup, 1. zeyl, 14, reşha; (M.) 301: 26. Mektup, 1. mebhas; (M.N.) 194:14. reşha; (1.1.) 15, 16, 42, 43; (S.) 330: 25. Söz, mukaddime
Kur'ân niçin dünyayı göklere denk tutuyor? (S.) 316:24. Söz, 3. dal 12. asıl
Kur'ân Nur talebelerini maddi mücadeleden men ediyor. (E.L.) 2:27.
Kur'ân Nur talebelerini siyasetten men ediyor. (K.L.) 181.
Kur'ân'ın nüzulündaki incelik. (S.) 686:Lemaat; (K.L.) 127.
Kur'ân'ın nüzulünde Peygamberimizin vaziyet-i naimede bulun- ması. (S.) 416:25. Söz, 1. zeyl, emr. çiç.; (As. M.) 115.
Kur'ân okumak cin ve insanlar için ibadettir. (S.) 672:Lemaat
Kur'ân okumanın sevabı. (Ş.) 116:7. Şua; (As. M.) 115:1. hüccetü'l-ima.niye; (M.) 390:29. Mektup, 2. kısım 6. nükte
Kur'ân okuyana dönmek güzeldir. (B.L.) 138.
Kur'ân ölmek üzere olan birinin damağına şerbet gibidir. (S.) 342:25. Söz, 1. şu'le, 1. şua, 4. nokta
Kur'ân öyle bir Zâtın kelamıdır ki, o bütün zamanları ve bütün eşyayı bir anda görüyor. (S.) 242:20. Söz, 2. mak., 2. sual.
Kur'ân'daki pekçok cüzi hadiselerin arkasında külli düsturlar saklıdır. (S.) 223:20. Söz, 1. makam 1 nükte
Kur'ân'da Peygamberimize büyük makam verilmesinin hikmeti. (S.) 423:Emirdağ çiçeği
FIHRIST/403
Kur'an öyle bir Zâtın kelâmıdır ki, o bütün zamanlan ve bütün eşyayı bir anda görüyor. (S.) 242:20. Söz, 2. mak., 2. suâl.
Ben, Nizar oğlu, Mudar oğlu, İlyas oğlu, Mudrike oğlu, Huzeyme oğlu, Kinane oğlu, Nadr oğlu, Malik oğlu, Fahir oğlu, Galib oğlu, Luey oğlu, Kaab oğlu, Mürve oğlu, Kusey oğlu, Abdi Menaf oğlu, Haşim oğlu Abdülmuttalib oğlu, Abdullah oğlu Muhammed (s.a.v)'ım. İnsanlar ikiye ayrılırsa Allah beni onların en hayırlısından kılmıştır. Bana cahiliyet devrinin kötülüğü isabet etmedi. Ve ben Adem (a.s.) dan beri nikahla oldum. Ve Ben sizin ecdad ve nefis (soy, sop) olarak en hayırlınızım.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 151 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Ağlama ya Ömer (r.a) dağların altın olarak hareket etmesini dilesiydim, hareket ederlerdi. Eğer dünyanın Allah'ın indinde sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı kafirlere ondan bir şey vermezdi.
Ravi: Hz. Ataa (r.a.)
Sayfa: 466 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
re
Yerin Kulağı Ali Ferşadoğlu
ir kardeşimiz "Müslümanlan maddi cihette B orta çağda durduran altı hastalıktan ikin- cisi 'Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi' meselesini açabilir misiniz?" diye sordu.
Sözlükte doğruluk, dürüstlük olan sıdkın terim mânâsı, "Hakikatil kikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak sadakat göstermektir "Doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma, doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşamaktır. Ve, "Diní ve ahlâki hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşınlıktan sakınma, Allah'a itaat edip Hz. Muhammed'in sünnetine uyma." demektir.
Sidk kelimesi Kur'ân'da -mecaz dahil- on beş yerde geçer. Üç âyette "doğru sözlü" anlamında sâdık, elli kadarında çoğul şekilleri (sadikun, sadikın, sädikat), altmış kadar âyette aynı kökten çeşitli fiil ve isimler yer alır.
Keza, Kur'ân'da meâlen, "Ey inananlar, Allah'tan
AJ
Doğruluğun ölmesi...
korkun ve doğru söz söyleyin" "Doğrularla be raber olun" "Emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et" diye emredilir. Doğruluk, dürüstlük ders ve eğitimini Kur'ân ve Resulullah'tan (asm) alan hakiki bir Müslüman, her hal ve şartta tam bir sıdk, ihlås, sadakat ve istikamet üzeredir Mad konjonktürel hal onu doğruluktan ayırmaz!
Çünkü, "Fitrat-ı beşeriyede, yalana yalan demek bir meyl-i arzusu vardır. Sahabeler ise sidk ve doğruluk için, can ve mal ve peder ve vålidelerini ve kavim ve kabilelerini feda edip, sıdk ve hak için fedai olan sahabeleri örnek alır.
O zaman niçin çevremiz yalancı, çifte standartçı, sözünde durmayanlarla kaynıyor? İnandığımız Kur'ân baştan başa doğruluk, dürüstlük hakikatleriyle bezeli olduğu halde, sıdkın ölmesinin sebebi nedir? "Çok zamandan
beri terbiye-i İslâmiye zedelenmiş", "yalancı, gad-
Tarihin içinden
Turhan Celkan
doğruluk ve dürüstlüğü öldürmüştür siyaset",
Dalkavukluk ve tasannu (sunilik), alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzir bir yalancılıktır. Yalancılık ise, s Sani-i Zülcelal'in ku dretine iftiradır. "Biz ki hakiki Müslümanız aldanınz, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz?
Ingiliz filozof, hukukçu, bilim ve devlet adamı ve yazar Francis Bacon (22 Ocak 1561-9 Nisan 1626); "Yalancı, Allah'a karşı gelen, fakat insanlar- dan korkan bir ahmaktır" der.
Yalancı hem kendine hem ailesine hem
toplumuna zarar verir.
Dipnotlar: 1-https://islamansiklopedisi.org.tr/is- tikamet; 2-Ahzab Sûresi, 70.; 3-Tevbe Suresi, 119.4 Hüd Suresi, 112; 5-Mektubat, s. 121; 6-Asar-1 Bediyye, 3. 374.; 7-Divan-1 Harb-i Örfi, s. 39
fersadoglu@yenlasya.com.tr
İlimsiz Kemal olmaz.
Çünkü ilim Allah c. c. isimlerinden sıfatlarından birisidir.
Mehmed Zahid Kotku
Akra Fm.
Nasıl helak olur bir ümmet ki, evvelinde Ben, sonunda Meryem oğlu İsa (a.s.) ve ortasında da Ehli beytimden Mehdi (a.s.) vardır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 344 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 11:43
Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.a.)
Sayfa: 212 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 11:46
Miraca götürüldüğüm gece Musa (a.s.)'ı gördüm. Esmer, uzun boylu, kıvırcık saçlı idi. Sanki o Şemua adamlarındandı (temizlikte). İsa (a.s.)'ı da gördüm. O, orta yapıda, rengi beyazla kırmızı arası, saçı da düz, gürdü, ve kıvırcık değildi. Ateşin Hazini (bekçisi) olan Malik'i ve deccalı da gördüm.
Ravi: Hz. İbni Abbas ra.
Sayfa: 287 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 12:00
Musa (a.s.)'dan yahudiler sordular, gene sordular, suali çoğalttılar, artırdılar, eksilttiler, ta ki küfre düştüler. Hristiyanlar da İsa (a.s)'dan sordular da sordular, suali çoğalttılar, artırdılar, eksilttiler ve neticede onlar da küfre düştüler. Muhakkak ki Benden size hadisler söylenecektir. Size Benim hadislerim geldiğinde Allah'ın kitabını okuyun, Onunla karşılaştırın. Allah'ın kitabına uygunsa, onu Ben söylemişimdir. Allah'ın kitabına uymuyor ise, onu Ben söylememişimdir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 294 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Dinî cemaatlerde sözü geçerli olan şahıslar, bu gibi esasları ve bu esaslarda birleşmenin zaruret ve elzemiyetini tekraren beyan ve telkin etmeleri icab eder.
Dinî cemaatler de aynı kaide ile, yani meşru meslek esaslarında ittifak etmeyi esas almalıdırlar. Çünkü başka meşru bir ittifak yolu yoktur.
Esasat-ı Nuriye
Kâfirin Cehennemde ebedî kalması adalettir. (S.) 429:26. Söz mebhas; (L.) 87:13. Lem'a 12. işâ; (İ.İ.) 80; ($.) 194:11. $ 8. mes. (As. M.) 44: 8. mese. hül.; (M.) 47:12. Mektup, 1. SL
Kâfirin Cehennem ile ülfet peyda etmesi. (İ.İ.) 81.
Kâfir Cehenneme lâyık bir mahiyet kesb eder. (S.) 32:6. Söz.
Kâfirlere Cehennem yok olmaktan hayırlıdır. (İ.İ.) 81.
Kâfirlerin cezası âhirete havale edilir. (E.L.) 1:75.
Kâfirlerin çocukları ehl-i necattır. (E.L.) 1:59; (K.L.) 75.
Kâfir dünyada cennet hayatı yaşar. (M.N.) 60:Katre.
Kâfirin dünyada cezalandırılmamasının sebebi. (Μ.Ν.) 180 Şemme, 10. risale; (S.) 667: Lemaat; (S.) 158:14. Söz, zeyl
Kâfirler dünyanın imârı için yaratılmıştır. (L.) 124:17. Lem'a 6 nota; (M.N.) 134:Zühre, 6. nota
Kâfir emânete hıyânet etmiştir. (S.) 33:6. Söz.
Kâfirler hakkında Kur'ân'ın rahmet ciheti. (L.) 83:13. Lem'a 8. işâ
Kâfirlerin hayat seyirleri ve akibetleri. (S.) 116:11. Söz
Kâfirin herbir sanat ve sıfatının kâfır olması lazım gelmez. (Mn.) 71; (İ.İ.) 214; (S.) 667:Lemaat
Kâfirler de İslâmiyetin rahmetinden istifade eder. (M.Ν.) 70: Katre'nin zeyli.
Kâfirler iyiliklerinin mükâfatını dünyada görür. (M.N.) 60: Katre, hât.
Kâfirlerin kılıncıyla fetih, sürür ve ferah istemeyiz. (L.) 108:16. Lem'a 3. suâl
Kafirlerin küfürdeki ittifakları ehemmiyetsizdir. (M.N.) 135: Zühre, 6. nota
Kafir küfür ve inkarıyla ahmakça bir cinayet işler. (S.) 77:10. Söz, 8. hak.
Kâfirin iki mânâsı vardır. (Mn.) 72.
Kafirin istikbali bir günü ellibin senedir. (M.) 306:26. Mektup, 1. mebhasın sonu.
Kâfire kâfir dememek. (Mn.) 71, 72.
FIHRIST/412
Bir Hazinenin Anahtarı RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI FİHRİST VE İNDEKSİ
İSMAİL MUTLU
İKİNCİ BASKI
İşgalci Ingilizleri ve Pontusçu Rumların cirit attığını görür. Rahat hareket edemezler ve Havza'ya geçerler.
Saltanatın kaldırılması da bir İngiliz oyunuydu. İtilaf Devletleri, Lozan Barış Kon- feransına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hü- kümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti'ni de davet edince mecliste saltanatın kaldırılması kanunu çıkmıştı. Daha sonra halifelik ku- rumu saltanattan ayrılıp Osmanlı Haneda- nından Abdülmecid halife seçilmişti. Halife Abdülmecid bile millî mücadele döneminde bu harekete katılmak için girişimde bulun- duysa da İngilizler tarafından göz hapsine alınmıştı. Halife Abdülmecid, halife seçi- lince Kurtuluş savaşına maddî anlamda büyük bir destek oluşmuştur. O sıralarda Hint Müslüman Cemaati ve İngiltere'deki merkezi Kurtuluş savaşına büyük destekte bulundular. Abdülmecid halife seçilince Hint Müslümanları, Gazi Mustafa Kemal'i tebrik eden bir mektup gönderirler. Hilafeti kurtaran adam olarak Gazi Paşa'yı tebrik et- mişlerdi. Tebrik mektubuyla birlikte o zaman Hindistan'a özel elçi olarak giden edebiyatçı yazar Halide Edip Adıvar'a topla- dıkları paraları verirler.
Hint Müslümanlarının hem Balkan sa- vaşları sırasında hem de Millî Mücadele dö- neminde büyük paralar toplayarak Hilafet merkezine gönderdiği bir hakikattir.
Allah Teâlâ buyuruyor:
Bunlar, îman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir.
Bilesiniz ki, kalpler ancak
Allah'ı anmakla (zikretmekle)
huzur bulur.”
■ (er-Ra'd, 28)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:25
ce Nihayet onların ardından
öyle bir nesil geldi ki, onlar namazı bıraktılar,
nefislerinin arzularına uydular.
Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. Ancak tevbe eden, îman edip sâlih ameller yapanlar müstesnâ... Onlar cennet girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. " (Meryem, 59-60)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:27
Allah Teâlâ buyuruyor :
"Mü'min erkeklerle
mü'min kadınlar da birbirlerinin velîleridir."
Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Rasûlü'ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir. (et-Tevbe, 71)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:29
Allah Teâlâ buyuruyor:
"Allah, mü'minlerden, canlarını
ve mallarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır...”
(et-Tevbe, 111)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:32
"Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?!"
(el-Mü'minûn, 115)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:34
Peygamber, mü'minlere kendi canlarından
daha yakındır.
Zevceleri de, onların anneleridir...
el-Ahzab, 6
Bazılarına göre sırrın nuru yeşil, çoğunluğa göre ise beyaz renklidir. Sırrın yeri de bazılarına göre göğsün sol tarafı ile ortası arasında, bazılarına göre göğsün ortasında, bazılarına göre ise sol memenin iki parmak üzerindedir. Sâlik kalp ve ruhtan sonra sır bölgesine yoğunlaşarak zikre devam eder.
YanıtlaSil
Yuksel20 Ocak 2025 04:01
Târık sûresinde (86/9) kıyamet günü “sırların ortaya döküleceği gün” şeklinde tanımlanmaktadır
dinilmesi için kâfi olacak kadarını seçtik ve onları dercet- tik.
Bütün bu ifadelerden anlaşılıyor ki, İsrail bir cihan ha- kimiyeti peşinde koşmaktadır ve bunu dinlerinin bir emri olarak yapmaktadırlar. Bu emele vasıl olmak için siyasi, askerî, ilmî ve ahlâkı sahada kendi işlerini kolaylaştıracak tarzda çalışmakta ve akla gelmedik tuzaklar ve caniyane metotlar kullanmaktadırlar.
Bugün hedeflerine - milletlerin umursamazlığı dola- yısıyle - hızla yaklaşmaktadırlar. Dünyadaki önemli basın yayın organları, ajanslar, sinema, tiyatro, beynelmilel teş- kilatlar hemen hemen tamamen onların idaresi altında- dır. Bütün bunlardan çok daha tehlikeli olarak Eğitim Ku- rumları onların eline geçmiştir. Dünyadaki Eğitim kurum- larında onlar bilfiil çalışmamış bile olsalar, Birleşmiş Mil- letlerin bir kolu olan UNESCO vasıtasıyla dünya eğitimini yönlendirmekte ve ilmi yahudileştirmektedirler.
Kitleler onun programına göre uyuşturulmakta, körpə dimağlar din ve milliyet duygusundan uzaklaştırılmakta dır. İcki ve uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaştırılarak milletler sersemleştirilmekte ve neticede Yahudi kilicing karşı direnme gücü azaltılmaktadır.
ALİ UĞUR
Dünya Gündemindeki
İSRAİL
BURAK YAYINLARI
Beyaz Saray No: 41
Beyazıt/IST.
Yukarıdaki tasnife bir kriter bulmak çok zordur. Bu bir kavmin tarihi midir, yoksa Arz-ı Filistin'in mi tarihi- dir? Bu husus belli değildir. Ancak, bu tarihin ismine «Is. rail'in Tarihi» denilmiştir. Ne gariptir ki İsrail kelimesi böy lece, hem Hz. Yakub'a, hem yahudiliğe ve hem de bir «devlet>»e ad olmuştur.
Bilinen tarih İçerisinde diğer birçok milletler için Ih mal edilebilecek bir «devletsizlik» yılları, İsrailoğulları için LERİN TARİHİDİR. «Beynel- milel Yahudi» TABİRİ DE YAHUDİLİĞİN BU ÖZELLİĞİN- DEN DOLAYI ZARŪRĪ OLARAK ORTAYA ÇIKAN BİR TE- RİMDİR. Hulâsa İsrail'in tarihi diğer milletlerinki gibi de- ğildir. Yahudinin genel olarak diğer insan ve milletler- den çok farklı olan karakteri, tarihine de aksetmiştir.
Bu tarih sadece bir kavmin tarihi değil; aynı zamanda bazı kelimelerin de tarihidir. O «kelimelerin gelişimle- rinin tarihidir. Ve bu kelimeler yahudilik sayesinde «mâ- nâ>> larının «evc-i bâlâ larına ulaşmışlardır. O halde is- rail'in tarihi, fitne ve «fesad>>ın tarihidir. İsyan ve «ihtilal>»<> lerin tarihidir. Katliâm ve «sürgün>»lerin tarihidir. <>un tarihidir. <<>un ve <namussuzluk» un tarihidir. «Soygun ve sömürü nün tarl- hidir. Kan ve «kin»in ve her çeşit vahşet»in tarihidir. Ya- hudi tarihinde, diğer birçok milletlerde gördüğümüz şan, şeref, kahramanlık, yiğitlik ve asalet levhalarına rastian- maz. Yahudi, hedeflerinden hiçbirine böyle insanca mezi- yetlere dayanarak varmamıştır. İlerideki pasajlarda yer yer yahudiliğin çeşitli faaliyetlerine değinirken yukarıda
26
SİYONİZME GEÇİT VERMEYEN SULTAN
«...MILLETİM BU IMPARATORLUĞU KANLARI- NI DÖKEREK KAZANMIŞLARDIR... BENİM SURI YE ve FİLİSTİN ALAYLARININ EFRADI BİRER BI- RER PLEVNE'de ŞEHİT DÜŞMÜŞLERDİR. BİR TA- NESİ DAHİ GERİ DÖNMEMEK ÜZERE HEPSİ MU- HAREBE MEYDANINDA KALMIŞLARDIR. TÜRK MİLLETİNİNDİR, BEN ONUN HİÇBİR PARÇASINI VEREMEM.
Sultan Abdülhamid'in Theodr Herzl'e cevabından.
İlk Siyonist Kongresi toplanmadan önce 1896 yazında Herlz, Padişahla görüşmek amacıyla İstanbul'a gelmiştir. Esasen Herlz bir müddetten beri Neue Presse gazetesimin Paris muhabiri olmanın da verdiği imkânla çeşitli ülkelerin kralları, reisicumhurları, başbakanları ve diğer ileri gelen- leriylə görüşmeler yapıyor ve yahudi davası için birçoğu- nun destek ve tasvibini alıyordu. Herlz bir yandan da ya- hudi bankerleri ve ilim adamları ile sıkı temas içinde idi.
Osmanlı Sultanı ile görüşmek için Herlz'in düşündüğü ilk kanal İstanbul'daki Avusturya - Macaristan sefiri New- linski'dir. Bu zat Herlz'in yakın dostu idi. Fakat Herlz İs- tanbul'a ilk gelişinde padişahla görüşmeye muvaffak ola-
57
SİYASETTE YAHUDİLİK
Tarih boyunca Yahudilik, devletlerin siyasi hayat larında önemli roller oynamıştır. Yahudi Kadımlar, casuslar ve dönme müşavirler vasıtasıyla saraylara girmiş ve uzun vadede bu faaliyetlerinden karlı çıkı mıştır. 18. Yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen Fransız İhtilali ile başlıyan krallıkların ve aristokra sinin inhitatı yahudiliğin, devlet idarelerinde «vatan daş olarak bilfiil ve yüksek makamlarda siyaset yapabilmesi neticesini doğurmuştur.
Yahudilik ile siyaset adeta müteradif iki kavramdır. Çünkü yahudi ideolojisinin gerçekleşmesi evvelemirde ge- niş çaplı ve yoğun bir siyasî faaliyete bağlıdır.
Yahudilik, önce Filistin'de bir devlet kurmak ve sonra da cihan çapında yapmayı hayal ettiği bir kanlı ihtilälle kuracağı «TEK DÜNYA»nın, yani bir DÜNYA DEVLETİ'nin tahtına oturmak ister. Bu sebeble yahudiliğin siyaseti çok yönlü ve beynəlmiləl olmak durumundadır. Bir labirent gibi
karışık ve girift yollarla örülmesi gerekmektedir. Yahudilik yüzyıllarca bu işin sadece teorisi lle uğraş- mıştır. Bu uğraşının mihver noktası bidayette insan ve cemiyetlerin tabiatları üzerine teksif edilmiştir. Yani yahu
168
önce genel manada insanın ve cemiyetin ne olduğunu animali; ve sonra da bu genel tanıma içinde milletlerin Marakterlerini ayrı ayrı incelemeliydi. Milletlerin sahip ol- dukları örf, adet kültür ve medeniyet incelenmeli, milli ka- rakterlerinin oluşmasındaki payları tesbit edilmeliydi. İnanç tesbit edilmeliy- lar, dinleri irdelenmeli, genel fert tipleri tanınmalı «ma'seri suurlarının hangi kaynaklara dayandığı
di. İkinci safha olarak İnsanlık - Yahudilik> ve «Milletler - yahudilik>> ilişkilerinin mahiyeti her yönüyle ele alınmalı ve bu suretle önce insan ve millet mefhumları deşifre edili ve lydi. Yahudi milletler hakında alabildiğine araştırma ya- parak onları öğrenmeye çalışırken, kendisi de - onlar ta- rafından tanınmamak için - alabildiğine gizlenmeliydi.
Yahudilik kendi yükselişini miletlerin düşüşüne bağ- Jamıştı. Onun için milletleri ayakta tutan «değerlerin ne- ler olduğu bilinmeli ve onlara hücum edilmeliydi. Bu «de- ğerlerin yıpranması demek milletlerin yıpranması ve deje- nerasyonu demek olacağından, işe buradan başlanmalıydı. Ancak haklı olarak milletler tarafından istenmiyen, ken- disinden çekinilen yahudi, milletlerin içine girebilmenin bir yolunu, bir metodunu bulmalıydı. O, bunu da buldu: «DÖN- MELİK». Gerçekte yahudi kalındığı halde, bir başka din ve milletten görünme demek olan dönmelik sayesinde yahu- dilik, Abdullah İbn-i Sebe ile müslümanlar arasındaki ilk ciddi ihtilafın çıkmasına ve çok kan dökülmesine sebeb olmuştur. Hz. Osma'ın şehadeti, Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasındaki ihtilafın savaşa dönüşməsi hep bu yahudi dön mesinin çevirdiği entrikalar neticesinde olmuştur. Bu ko Hulefa adlı kıymetli kitabında çok geniş tafsilât vardır. Ay- huda Ahmet Cevdet Paşa'nın Kısas-i Enbiya ve Tevarihi rica Ö. Riza Doğul'un Hz. Osman'ın Kanlı Gömleği adlı kitabında Abdullah ibn-i Sebe'nin başlattığı bu fesatlar zinciri bir roman haline getirilerek anlatılmıştır).
169
* Yüce bilginize sunmaya çalıştığımız bu Batı yazarlarının kimi yeni, kimi eskidir. Bunlardan kimi tarihçi, sosyolog, kimi de siyasetçi ve müsteşriktir. Fakat hepsinde ortak taraf ve ibret alınacak nokta bunların İslâm dini ve İslâm ülkeleri hakkında bizden daha fazla bil- giye sahib olmalarıdır. Bu anlatılanlardan anlaşılacağı gibi Batılılar İslâm ülkelerinde görülen İslâmî bir hareketi enine boyuna incele- dikleri, İslâma davet adı ile kurulan bir parti veya bir hükümeti yıkmak ve dağıtmak için çareler aramaktadırlar. Batılılar böyle küçük bir hareket karşısında bu kadar hassas davrandıklarına göre acaba bir gün kurulmak istidâdını gösterecek İslâm Birliğine karşı nasıl davranacaklardır? Batı'nın tarihi, duygusu ve kültürü böyle bir şeye tahammül edemeyeceği herkesçe açıktır.
6) «İslâm'dan bütün bu korkular neden?» adlı eserden. S. 9-13
Maalesef, dünyanın birçok yerinde mazlum ve mağdur durumdayız; İşte Bosna-Hersek, işte Çeçenistan, işte Doğu Türkistan v.s. hatta bazen kendi öz ülkelerimizde bile düşmanca tavırlara muhatap oluyoruz... lähi imtihan! Allah celle celalüh, sabrımızı, İhlasımızı ölçüyor, Kendi yolunda, ne kadar fedakârlık yapabileceğimizi deniyor!
ALLAH ERİNİN AHLÂK ve KÜLTÜRÜ
Yazan: SAID HAVVA
Tercüme RAMAZAN NAZLI
HİLAL YAYINLARI Ρ.Κ. 448 ΑΝKARA
YanıtlaSil
Yuksel22 Ocak 2025 06:06
KARA KITAP
Kesintisiz Cinayeti
akit
Bediüzzaman'a göre despotizme, keyfi karar ve iradelere, bilim ve hikmet dışı eğilimlere dayanan bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve varlığını istikrarlı bir şekilde devam ettirmesi mümkün değildir. Özellikle İslam toplumlarının sosyo-ekonomik gelişmesi her türlü, istibdat ve baskıdan uzak İslamî hür- riyet ve Şurâ ile mümkündür.
YanıtlaSil
Yuksel25 Ocak 2025 00:06
EĞİTİM
Milli Eğitimden Evrensel Eğitime
Egitimde Akıl ve Kalp
Hakan Yahman
Bir Model Olarak
Medresetuzzehra Projesi
Umit Alparslan
Yeni Milenyumun Basında Esher'in Kaybolan Rolu
Mustafa Ozcan
Turk Milli Eğitiminin Demokratik
Değerler Acısından Durumu
Mustafa Cinell
Eğitim ve Özgürlük
Durmuş Hocaoğla
Bir Dönemin Aynası:
Köy Enstituleri
Alslulhalim Yener
Eğitim, Eğitimde Özgür Ortamın
Onemi ve Türkiye
Nazmi Eroğlu
Risale-i Nur'un Taksonomik Yapısı Üzerine
Bir İnceleme ve Mufredat Caltısması
Restami Sait Çiner
Risale-i Nur'da "Eğitim"
Bedhitzzaman Said Nursi
Mesru Demokrasi
Bünyamin Duran
Not ON
QUV 1000
1,000,000 14
YanıtlaSil
Yuksel25 Ocak 2025 00:08
KÖPRÜ
ÜÇ AYLIK FİKİR DERGİSİ
Risale-i Nur Enstitüsü yayınıdır
No: 68
GÜZ/1999
(Ekim-Kasım-Aralık)
2.000.000 TL
Sahibi
Yeni Asya Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı
Genel Yayın Yönetmeni
Mesut Toplayıcı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Bekir Gönüllü
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Bünyamin Duran
Doç. Dr. Abdulvahap Yiğit
Kâzım Güleçyüz, Nihat Derindere
Dr. Hakan Yalman, Adem Ölmez, Abdünnasır Yiner, M. Emin Üner
Editör
Selim Sönmez
Genel Koordinatör
Şener Boztaş
İstanbul
Vefa, Cemal Yener Tosyalı Cad., No: 117
Süleymaniye
www.yeniasya.org.tr
E-mail: kopru@yeniasya.org.tr
Tel:(0212) 513 11 10 Pbx
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İLİM
Ekim 08, 2024
Devamı
CUMU A NAMAZI KILMAK
Mayıs 31, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel
Vasiyet ve mustafa
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Beyt-i Mamur yedinci semadadır. Orayı her gün, ilk defa görmekte olan yetmiş bin melek ziyaret eder. Kıyamet kopuncaya kadar da bu böyle devam eder.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 196 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Hikmetli foyler
"Amellerin en zor olanı dört baslettir: Öfkeliyken de affetmek. Muhtaçken de cömert davranmak.
Kapalı ve tenha yerlerde (yalnızken) de nefsin şerrinden korunmak. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek,"
Hazret-i Ali (Radıyallabu Anh)
"Açıktan Iblise länet edip de gizlice ona itaat edenlerden olma!"
Omer ibni Abdülaziz (Radıyallahu Anh)
"Ey insan! Etrafındakilerin çokluğuna bakıp da aldanma. Çünkü yalnız ölecek, yalnız kabre girecek ve kabirden yalnız kalkıp hesabını yalnız vereceksin."
Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Sizin tuttuğunuz yol öyle bir yol olsun ki, size uyanları cennete götürsün.
Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhů)
"Her şey çok olunca ucuzlar. Edep bunun aksinedir, o çoğaldıkça değeri artar."
Şems-i Tebrizi Hazretleri
"Câhillere ve hak tanımazlara, sükût ile karşılık veriniz!"
Hacı Bektaş- Veli Hazretleri
"Öfkenin ateşi önce sahibini yakar, sonra kıvılcımı düşmana ya varır ya varmaz."
Sa'di Şirazi (Rahimehullah)
48-AYLA
Şehidin kanı yerde kurumadan onun Cennetteki zevceleri, ayrıldıkları yerde yavrularını bırakmış iki kuş gibi koşuşurlar. Her birinin elinde Cennet elbiseleri ile, Öyle ki yanlız onlar bütün dünya ve içindekilerden hayırlıdır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 468 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel28 Ocak 2025 23:09
Bir müslamana kendini zelil etmesi layık olmaz. Denildi ki: "Nefsi insanı nasıl zelil eder?" Buyurdu ki, gücü yetmeyecek belalara kendini atar.
Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.)
Sayfa: 491 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evine gelip te önüne konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta ismini ve babasının ismini sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten evvel latife yapmaması da cefadandır. Hz. Ali (r.a.)
448 2 İnsanın bir din kardeşi konuşurken susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da durması, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (r.a.)
448 3 Bir müslümanın içine sevinç sokmak, gamını gidermek, borcunu ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (r.a.)
448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (r.a.)
448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçip te iki rek'at kılmaması, tanıdığından başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kimseyi işe koşturması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimad edilip, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (r.a.)
448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yoklanmaması, cihadın kalkması, dünyanın dini ihlal etmesi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
448 8 Kıyamet alametlerindendir; çocuğun öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin taşması, yalancının tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet edilmesi, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeğin erkeklerle, kadınların kadınlarla yetinmesi, dünyanın mamur kısmının harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşikar olması, çalgının ve eğlence aletlerinin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamın ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haram etmeleri ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı edinmeleri. Hz. Ali (r.a.)
BİR AYET
O diridir. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah'a ita-at ederek (sumimi olarak) O'na ibadet edin. Hamd, Alemlerin Rabbine mahsustur. (Min, 40/65)
İHLAS
"İş, davranış ve ibadetleri gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak" manasına gelen ihlas, sözlükte saf, katışıksız, arı ve duru olmak gibi anlamlara gelir. İhlasın zıddı "riya" ve "süm'a"dır. Riya, bir işi gösteriş için yapmak, süm'a ise yapılan bir iyiliği, övünme ve çıkar amacry-la başkalarına duyurmaya çalışımaktır. Dolayısıyla Allah'tan başkası adına, başkasının gözüne girmek için yani Allah'a başka birini ortak kılarak yapılan ibadetin bir faydası yoktur. Zira Rabbimizin böyle bir kulluk gösterisine ih-tiyacı yoktur. Ameller ihlasla ve Allah'ın rızası gözetilerek yapıldığında bir değer taşır. Din, özü itibarıyla ihlas ve samimiyetten ibarettir. Dolayısıyla samimiyetin olmadığı yerde dinden veya dindarlıktan söz edilemez. Allah Resülü, namazlarının ardından, "Allah'ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her an sana ihlasla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!..." duasıyla Cenab-ı Hakk'a dua etmiştir. (Ehi David, Virir, 25)
HADISLERDEN SEÇMELER
Ahirei Hayan
Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubudiyet boşu boşuna gitmez. Bir dår-ı mükafat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fani dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun?... dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının, ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.
Bediüzzaman
ILMIL HADİS
b. Aşere-i Mübeşşere
Hal-hayatlarda Fahrt Alem Efendimiz tarafından cennet ile tebşir olunmus olineziter ki onlar da Ebu Bekir es-Siddik, Omer el-Faruk, Osman Zin-nureyn All el-Marteza, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. el-Avvam, Sa'd b. Ebi Vakkis Saldo Zübeyr, Abdurrahman b. Avf, Eba Ubeyde b. Cerrah ridvánullahi aleyhin hazerandir, zabtiru teshti için aşere-i mübessere şöylece nazm edilmiştir. 50
خيارُ عِبَادِ اللهِ بَعْد نبيهم ... هُمُ العَشْرُ طُوًا بُشِّرُوا بجنان زَيْرٌ، وَطَلْحٍ، وَابْنُ عَوْفٍ، وَعَامِرٌ ...
وَسَعْدَانِ وَالصَّهْرَانِ وَالْخَتَنَانِ Ibn Avl, Abdurahman b. Avfdır. Amir, Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'ın ismidir Sad, Sa'd b. Vakkas ile Sa'id b. Zeyd'dir. Zehrani, Ebû Bekir Siddik ile Omer of Farukidur Hasenan, Hazret-i Osman ile Hazret-i Ali'dir.
se ashab kartam hazerätının duhul-i Islam, gazevat-ı celile gibi vakalan keylemelen gibi lezatili nazar t'tibara alınarak muhtelif tabakåta takin nur Halbom Nisabüri ashab-ı kiram hazerâtını on iki tabaka kılmıştır
Braxy Tabaka, Ibeida-i bi'setde Mekke'de din-i İslamı kabül eden "sabikin Islam" dir
Sabikon-i Islam "Hazret-i Hatice el-Mekki, Ebû Bekr es-Siddik, Ali b. Ett Talah, Zeyd b Harise, Hazret-i Ebû Bekir Sıddik, Osman b. Affan, Abdurrahman h Avf, Sald b. Ebt Vakkas, Zübeyr b. el-Avvam, Talha b. Ubeydullah rıdvanullah aleyhim ecma'in hazerâtıdır.
Bu zevat-ı kiramdan en evvel Islam ile müşerref olan zat hakkında ihtillf chunmuştur. Zühriden rivayet olunduğuna göre Hazret-i Hatice'dir. Sa'lebt bunda ima olduğunu iddia ediyor. Hakim, Hazret-i Ali'nin ilk olduğunda icma idda ediyor. Ibn Abdilberr ise Hazret-i Hatice'nin
Ondan sona Hazret-i Ali'nin iman ettiğine ittifak vardır denir. Fakat en end Isitmu izhar eden Hazret-i Ebû Bekir'dir. Hazret-i Ali ibtidada İslam'ını pedes Eks Tabiden gizlerdi (Ibn Ishak'a (0.151/768) göre evvelen iman eden Hard
bey 12 thalaya ayunması aktarılmaktadır. Hüseyin Avni ise aynı takstmi Megera kwenda aktarmaktadır (Babanzade Ahmed Naim, Hadis Ustlü, 32.)
#lymails el-Iraki, Petha T-Mugts (Moser, Mektebetu's-Sanne, 2003), 4/1201 41
Hakinen-Nisabet, Malam Hadis (Beyrut Darul-Kutubil-Ilmiyye, 1977 22-24 EF-M (Lobnan Darul-Katabil-ilmiyye, ty), 357-359, Hakim, M 23 22 سالم
A DEVR-I EVVEL KARN-I SAHEBE-I KİRAM RIDVANULLAHİ ALEYHİM ECMA'IN
Hance sonta Hazret-i Ali, sonra Zeyd b. Harise, sonra Ebu Bekir'dir. Müşāru-İslam'ını izhar ettiğinden nâşi en evvel iman eden zat Ebû Bekir zannında muslardır. Bu vel olan Hazreter kunde söyle denilmiştir: kadınlarında en evvel Islam ile müserrel olan Hazret-i Hatice'dir. Hür olan erkeklerden Haz-- Ebu Bekir es-Siddik'dir. Na-balig zukür çocuklardan Hazret-i Ali'dir. Azadlı kelerden Zeyd b. Harise'dir. Kölelerden Bilal Habeşt'dir. Bu cem vete Azad - Azam hazretlerinden mervidir. Tahkik olan evvelen mutlakan leikan Hance'ye mahsüs olup diğer mezkür olan diğer esami sahabe-i kiramdan olmaları basebiyle izafi olmak üzere kabül edilmiştir. 65
İkinci Tabaka: Ehl-i Mekke kavl-i İslâm ile Peygamber Efendimize bi'set eden shab-1 Dar-1 Nedve'dir. Onlar sabikun İslam'a giren Hazret-i Ömer'in İslam'ın dan evvel imana gelmişler, (Daru'l-Erkam) denilen hånede gizlice ictima' ederek sohbet-i Nebeviye ile şeref-yab olmuşlar, Hazret-i Ömer'in İslam'ı gününe kadar manlarını küffar-ı Kureyşten gizlemişlerdi. Hazret-i Ömer daha evvel hånede İslam la müşerref olup ehl-i İslam'ın adedi onunla kırka bāliğ olmuş ve o zamana kadar imanlarını gizlemiş olanlar Hazret-i Ömer'in İslam'ı üzerine Kabe'nin ya-mındaki mecma' olan Dâru'n-Nedve'ye girip imanlarını izhar etmişlerdir. O vakte kadar hafiyyen imâna davet olunur ki Hazret-i Ömer'in İslâm'ı üzerine cehren din-i İslam ilan edilmeye başlamıştır.
Üçüncü Tabaka: Müşrikînin eză ve cefâsından nāşi Mekke'den Habeş'e hicret eden zevātdır.
Dördüncü Tabaka: Akabe-i ûlada Fahr-1 'Älem Efendimize bï'at eden subbak-1 ensar-ı kiramdır ki on iki kişiden ibaret idiler. Şirk, zinā, sirkat ve iftiradan ictinab etmek ve çocukları öldürmemek üzerine taahhüt verip bi'at eylediler.
Beşinci Tabaka: Akabe-i saniyede bi'at eden ensar-ı kiram ki adetleri yetmiş bir kadar idi. İçlerinden dokuzu Hazrec'den, üçü dahi Evs'den olmak üzere on iki kişiden ibaret idiler.
63 [libn Ishak, es-Siyer ve'l-Megāzi (Beyrut: Daru'l-Fikr, 1978), 139.]
64 [Ibn Salah, Mukaddime, 299-300.]
65 Hüseyin Avni birinci defterde bu kısmı Ashab-ı kiram'ın adedi başlığı altında da ele almak-tadır. Ancak bu kısmı "aşere-i mübeşşere s. 78" diye atıfta bulunarak ikinci defterde bu başlık altında tekrardan yazmıştır. Biz de çalışmamızda bu kısmı "aşere-i mübeşşere" kısmında ver-meyi ikinci defterin sonradan yazılması sebebiyle Hüseyin Avni'nin son tashthini içermesine binden yeterli gördük.]
HUSEYİN AVNÍ ARAPKİRİ
BUGYETU'L-HASÎS FÎ TÂRÎHİ İLMİ'L-HADÎS
NEŞREDEN:
NİLÜFER KALKAN YORULMAZ
159. (Ey Resûlüm! Genelde ve özellikle Uhud gazvesinde sen) Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, elbette onlar etrafından dağılıverirlerdi. O halde onları affet, onlar için mağfiret dile ve (umûma ait) iş hakkında onlara danış, artık karar verdiğin zaman da, Allah’a güvenip dayan (onu yap). Şüphesiz Allah kendisine güvenip dayananları sever. [krş. 42/38]
YanıtlaSil
Yuksel31 Ocak 2025 06:18
38. (Onlar) Rableri(nin çağrısı)na gelirler, namazı dosdoğru kılarlar. İşleri aralarında danışma iledir. (Onlar) kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de (Allah için) harcarlar.
(Bu âyet-i kerîme müslümanların mühim işlerinde şûrâ usulüne başvurmaları gerektiğine, İslâm idare şeklinin ise kendi aralarında ehliyet ve takvâ sahibi kimselerden seçecekleri şûrânın kararlarıyla olması lazım geldiğine delil teşkil etmektedir.)
39. Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman yardımlaşıp kendilerini savunur (zulme baş eğmez)ler.
(Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi, hangi şekliyle olursa olsun zulme elbirliği ile karşı konulur. Çünkü zulme göz yummak caiz değildir. Bu durum, zalimin zulmüne, günah ve azabına ortak olmaktır. Hz. Ömer’in adaleti gibi bir adalet isteyenler O’nun halkı gibi bir halk olmalıdır.) [krş. 11/113]
40. Kötülüğün karşılığı, onun dengi bir kötülüktür. Kim de affeder, barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez. [bk. 16/126]
41. Kim de zulme/haksızlığa uğradıktan sonra o (hasmı)ndan aynı şekilde öcünü/hakkını alırsa, işte bunlar aleyhine olacak bir yol (hiçbir sorumluluk) yoktur.
42. Ancak sorumluluk ve ceza insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere saldıranlaradır. İşte, onlar için acıklı bir azap vardır. [bk. 5/33-34]
Al-i İmrân sûresi 159. ayet
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
472 1 Ümmetimden bir taife, Allahın emrile hareket etmekte devam eder. Onlar hak üzerinde oldukları halde, kıyamet kopana kadar kendilerini terk eden ve muhalefet eden kimsenin onlara bir zararı dokunmaz. Taki Allahın emri gelinceye kadar onlar insanlara galibtirler. Hz. Muaviye (r.a.)
472 2 Ümmetimden bir taife, kendilerine düşmanlık edenlere galip oldukları halde, Hak üzerine mücadelede devam ederler. Hatta onların sonuncusu mesihüd deccal ile harp eder. Hz. İmran (r.a.)
472 3 Ümmetimden bir taife, kıyamet kopuncaya kadar yardım görmekte devam eder. Kendilerini terkedenlerin ayrılmaları da onlara bir zarar vermez. Hz. Muaviye İbni Kırra (r.a.)
472 4 Ümmetim dininde basiretli olmakta devam eder. Taki yahudiler gibi, akşam namazı için yıldız çıkmasını beklemedikçe, nasraniler gibi de sabahda yıldızların kaybolmasını beklemedikçe ve cenazeyi de sahiplerine bırakmadıkça. (Cenazeyi teşyi etmeyi bırakmadıkça) Hz. Hars İbni Vehb r.a
472 5 Hilafet beni Ümeyyede deva eder, bir defa ellerinden (Abbasilerce) süratle çakilip alınıncya kadar. Onlardan çıkınca da hayattan hayır yoktur. Hz. Sevban (r.a.)
472 6 "La ilahe illallah" kelimesi halktan gadabı men etmekte devam eder, dünyaları düzelip de dinden gideni ehemmiyetsiz görmedikçe. O zaman bu kelimeyi söylediklerinde kendilerine "Yalan söylüyorsunuz. Siz onun ehli değilsiniz" denilir. Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.)
472 7 Ümmet şeriatı hasene üzerine devam eder, aralarında şu üç hal zahir olmadıkça; İlim kendilerniden alınmadıkça, aralarında habis veled çoğalmadıkça, "Sakkarun" aralarında zahir olmadıkça, Dediler ki: "Sakkarun nedir?" Buyurdu ki, bunlar içmeden sarhoş olanlardır. Ahir zamanda gelirler, birbirlerile karşılaştıklarında aralarındaki selamları lanetleşmektir. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.)
472 8 Kıyamet gününde şu beş şeyden hesap vermedikçe Adem oğlunun ayakları Rabbının huzurundan ayrılmaz: Ömrünü nerede ifna etti. Gençliğini nasıl geçirdi. Malını nasıl kazandı. Malını nereye harcadı. İlmi ile nasıl amel etti. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
472 9 Kulun ayakları ayrılmaz, şu dört şeyden sual olmadıkça: Ömrünü nerede ifna etti. İlmi ile nasıl amel etti. Malını nerede kazandı, nasıl harcadı. Cismini nerede çürüttü. Hz. Berze (r.a.)
472 10 Bir adama karısını niye dövüyor diye sorma. Kime itimad ediyor kime itimad etmiyor diye de sorma. Vitri kılmadan da uyuma Hz. Ömer r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
146 1 Seni davarları ve kır hayatını seviyor görüyorum. Kırlarda bulunduğun ve ezan okuduğunda sesini yükselt, Muhakkak ki müezzin sesini işiten cin, insan, taş, ağaç ve her şey kıyamet gününde (sesini işittikleri müezzinin ezanına) şahidlik edeceklerdir. Hz. Ebû Said (r.a.)
146 2 Ben, kıyamet gününde, yeryüzündeki taş, toprak ve ağaç adedinden fazla bir cemmi gafire şefaat edeceğim. Hz. Uneysil Ensari (r.a.)
146 3 Ben gümüşten mühür edindim ve üzerine "Muhammedün Resulullah" nakşettirdim. Kimse böyle bir mühür kullanmasın. Hz. Enes (r.a.)
146 4 Ben rağbet ve rehbet ile namaz kıldım. Ve namazımda üç şey diledim. İkisi kabul edildi. Biri kabul edilmedi. Harici düşmanlar onlara (Mahv edecek derecede musallat olmasın istemiştim. O ümmetime verildi. İstedim ki, boğularak helak olmasınlar, o da verildi. Aralarında düşmanlık olmasın istedim, bu reddedildi. Hz. Muaz (r.a.)
146 5 Rabbimden müşriklerin çocuklarını diledim. Onları bana verdi. Cennet ehline hizmetçi olarak. Zira bunlar fitreten islamdırlar. Ve babalarının düştüğü şirke henüz düşmediler. Hz. Enes (r.a.)
146 6 Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Hz. Ali (r.a.)
146 7 Bir taife bilirim ki, ne Peygamber, ne de şehiddirler. Lakin Peygamberler ve Şehidler kıyamette onların makamlarına imrenirler. Bu taifenin insanları hem Allah'ı severler, hem de Allah'ı sevdirmeye çalışırlar. Halka, Allah'a itaat etmeyi emrederler. Halk Allah'a itaat edince de Allah onları sever. (Yani halkta Allah sevgisi uyanır.) Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
145 1 Ben size filan-falan kimseleri ateşle yakmanızı emretmiştim. Halbuki ateşle ancak Allah azab eder. Eğer onları yakalarsınız öldürün, kafi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
145 2 Ben sizin önünüzden "Havza" varıp, sizi arayacağım. Kim ki Beni orada bulur ve Havzı kevserden içerse bir daha susamaz. Öyle kimseler gelecek ki, Ben onları, onlar da Beni tanıyacak. Fakat kendileriyle aramız açılacak. Soracağım. Niye böyle? Denilecek ki: "Onlar senden sonra yaramaz işler yaptılar?" O zaman Ben onlara sahip çıkmıyacak ve benden sonra (dini) değiştirenlere "uzak , uzak olun" diyeceğim. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.)
145 3 Sizin üzerinize üç şeyden korkarım. Ki bunlar da vuku bulacaktır: Alimin hatası, Münafıkın Kur'anla cidali, Dünyalık kapısının size açılması. (Dünyanın yıkım oluşu şundandır. Dünya muhabbeti gönüle girerse çok fazla uyanıklık istiyor. Dünya teveccühüne aldanmasa da vasıta gibi hizmetinde kullansa büyük bir nimettir.) Hz Muaz (r.a.)
145 4 Kadınlarla biat edildiğinde el almam. Lakin ben onlardan Allah'ın aldığını alırım. (Kadınlardan sözle, erkeklerden ise söz ve musafaha ile biat alırlardı.) Hz. Enes binti Yezid (r.a.)
145 5 Öyle kast ediyorum ki, cemaate bir imam tayin edeyim, kendim de dolaşayım. Ve Cuma günü kimi evinde bulursam yakayım. Hz. İbni Mektum (r.a.)
145 6 Ben Rabbimden ümmetim için şefaat diledim. Onu bana verdi. Bu, şirk koşmıyan her mü'mine nasib olacaktır. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
145 7 Ben sizin görmediklerinizi görüyor, işitmediklerinizi işitiyorum. Gök gıcırdıyor, hakkıdır da. Gökte dört parmaklık boş bir yer yok ki, oraya bir melek secde etmiş olmasın. Nefsim kudretinin elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Döşekler üzerinde kadınlarla telezzüz edemezdiniz ve bağrınızı döverek yabana uğrardınız. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
145 8 Ben bir kelime biliyorum ki, ölümü yakın olan kimse onu derse, ruhu rahatlık bulur ve kıyamette de ona nur olur. Bu, "Lâ ilâhe illallah" dır. Hz. Talha (r.a.)
145 9 Ben bir kelime biliyorum ki, kim onu hakkı ile söylerse Cehennem ona haram olur. O da, "Lâ ilâhe illallah" dır.(Hakkı meselesi haramdan kendisini koruması demektir.) Hz. Ömer (r.a.)
145 10 Ümid ediyorum ki, Bana tabi olanlar Cennet ehlinin dörtte biri, ümid ediyorum ki, üçte biri ve ümid ediyorum ki, yarısı olur (Sonradan üçte ikisi buyurulmuş.) Hz. Câbir (r.a.)
İslam in özü tasavvuftur
Mahmud Esad Coşan.
Akra fm
Günün sohbeti
Bir beldede zina ve riba meydan alırsa, onlar (o belde halkı) Allah'ın azabına hak kazanmış olurlar.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 54 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Şubat 2025 03:11
Bir kavim içinde riba ve zina zahir oldu ise, onlar Allah'ın azabını hak etmişlerdir.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
Sayfa: 375 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
14. CİLT
KIYAMET ALAMETLERİ
143
talıktır. Beşeriyetin yaratılış hikmeti gereğince bu hastalıklara her de-virde her yerde rastlanır. Ancak çerçevesi dar, gücü zayıftır. Fakat, ande şulan o ki, kıyameti zaruri kılan bir hal olarak, bunlar, hem yaygın anla Janiyet ve hem de fevkalâde kesafet kazanarak cemiyetin bünyesinde kokleşeceklerdir. Beşeriyeti bir bütün olarak bir uzva, bir heyet-i içti-haiyeye benzetecek olursak, bu büyük beşerî uzviyet tıpkı münferid bir insan gibi, bünyesine yerleşen bu kadar ağır hastalıklara dayanarak, on beş çeşit hastalıkla, ağır hasta yatan tedavisiz bir beden gibi, ölüm ona daha hayırlı ve belki de bir kurtuluş olacaktır. Kıyamet bir bakıma onul-maz şekilde içtimâî marazlarla alude olmuş beşeriyetin ölümüdür. Anla-şılacağı üzere bu külli ölümü, beşeriyet, şeriat-ı İlahiyeyi dinlemeyerek kendi eliyle hazırlamaktadır. Hadiste sayılan on beş marazın herbiri di-nin yasak ettiği bir haramdır. Dikkat edersek insanlığın, kendi eliyle ördüğü teknik çerçevenin sağladığı kolaylık ve imkanların da yardımıyla, rihul-hamra vetiresinde her geçen gün daha da artan bir sür'atle yol aldığını görürüz.
2- Hadisin anlaşılması için, kapalı olan bazı tabirlerin yanına paran-tez içerisinde açıklayıcı ilavelerde bulunduk. Burada sonradan gelen ne-sillerin önceden gelenlere (yani halefin selefe) hakareti meselesi ile ilgili bir açıklamayı kaydedeceğiz. Tibi der ki: "Bundan maksad, halefin (arka-dan gelenlerin) selefi (Sahabe, Tabiin ve Etbau't-tabiin gibi Resulullah'ın senasına mazhar olan nesilleri) ta'n etmesi onlara birkısım kusurlar izafe etmesi, salih amellerde onlara ihtida etmemesidir. Bu davranışlar onlar hakkında lanet gibidir." Aliyyu'l-Kârî te'vile kaçmaya gerek olma-dan, selefe lanet eden zümrelerin varlığına dikkat çekerek "Bunlar kâfir veya mecnundur, ama lanet edici bir zümredir" der ve ilave eder: "Bu zümre sadece lanetle de yetinmeyip, selefi tekdir de ediyor. Bu cinayeti işlerken dayanakları fasid olan hevaları, kısır olan efkârlarıdır. Böyleleri mesela Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman radıyallahu anhüm ec-main'in, (Resulullah'tan sonra) hilafeti haksız olarak ele geçirdiğini, aslında hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu iddia ederler. Gerçek şu ki, bu iddia batıldır ve bu hususta selef ve halef bütün ümmet icma etmiştir. Bu iemaya karşı çıkan münkirlerin iddialarının hiçbir değeri yoktur. Kur'an ve sünnette hilafetin Resulullah'tan sonra Hz. Ali'ye ait olduğuna dair hiçbir delil, hiçbir nass mevcut değildir."
5047 ١٤ - وعن ابن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال: [ قَالَ رَسُولُ اللهِ ﷺ : أول = الآياتِ خُروجاً طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبهَا، وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحى -
KÜTÜB-İ SİTTE
14. CİLT
142
القينات ) جمع قينة، وهي المغنية . وه
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis salâtu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı:
* Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir meta haline gelirse
★ Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kal dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
★ Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
★ Mescidlerde (rıza-yı İlahi gözetmeyen husumet, alış-veriş, eğlene ve siyasata us. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
★ Kavme, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
* (Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
* (San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
* Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) (veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizi, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hadisi olarak bilir. Ha-hayatında hakim duruma gelecek pekçok ictimâî marazları nazar-ı dik kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten ictimai bir has
قَبْلَكُمْ إِلَّا أَنْ يَكُونَ اللَّهُ أَعْطَاهَا هَارُونَ فَإِنَّ مُوسَى كَانَ يَدْعُو وَيُؤْمَنُ
هارون (حارث وابن مردوية عن انس)
1022- Bana üç haslet tevdi edilmiştir:
a) Saflar halinde (cemaatle) namaz kılma şerefi bana verildi.
b) Bana selam verildi ki, bu cennet ehlinin selamıdır.
c) Bana "Amîn" verildi ki, bu sizden öncekilerden hiç kimseye verilmemişti. Yalnız onu Allah Harun'a vermişti. Musa dua ediyordu, Harun da "Amîn" diyordu.
۱۰۲۳ أُعْطِيتُ الْكَوْثَرَ نهر في الْجَنَّةِ عَرْضُهُ وَطُولُهُ مَا بَيْنَ الْمَعْرِبِ وَالْمَشْرِقِ لَا يَشْرَبُ مِنْهُ أَحَدٌ فَيَظْمَاءُ وَلَا يَتَوَضَّؤُ مِنْهُ أَحَدٌ فَيَتَشَعَّتُ أَبَدًا لا يَشْرَبُهُ انْسَانُ اَحْفَرَ ذِمَّتِي وَلَا قَتَلَ أَهْلَ بَيْتِي (ابن مردوية عن انس)
1023- Cennette bir nehir olarak bana Kevser verilmiştir ki, eni ve uzunluğu doğu ile batı arası kadardır. Ondan içen hiç susamaz, ondan abdest alan asla kirlenmez. Ancak onu bana karşı olan, anlaşmayı bozan ile Ehl-i Beyt'imi öldürenler içemeyecektir.
١٠٢٤ - أُعْطِيتُ سَبْعِينَ أَلْفًا مِنْ أُمَّتِي يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ بِغَيْرِ حِسَابٍ وُجُوهُهُمْ كَالْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ وَقُلُوبُهُمْ عَلَى قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ فَاسْتَوَدْتُ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ فَزَادَنِي مَعَ كُلِّ وَاحِدٍ سَبْعِينَ اَلْفا (حم والحكيم ع عن أبي بكر)
1024- Ümmetimden yetmiş bin kişi bana bağışlandı. Hesap vermeden cennete girecekler. Yüzleri ayın ondördü gibidir. Kalpleri tek adam kalbi gibidir (yani birleşmişlerdir). Rabbim Azze ve Celle'den bu adedi fazlalaştırmasını istedim. Rabbim de bana herbir tanesi ile birlikte yetmiş bin kişi daha verdi (bağışladı).
١٠٢٥ - اَعْظَمُ النَّاسِ هَمَّا الْمُؤْمِنُ يَهْتَمُّ بِأَمْرِ دُنْيَاهُ وَأَمْرِ آخِرَتِهِ (ه عــن
انس)
1025- İnsanlar arasında en gayretli (ve çalışkan) kişi, dünya ve ahiret işlerine önem veren mü'mindir.
251
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 22:50
٤٤٧ - كَانَ لَا يَنَامُ حَتَّى يَقْرَأُ بَنِي إِسْرَائِلَ وَالرُّمَرَ (حم ت ك عن عائشة)
447- Ben-i İsrail ile Zümer Surelerini okumadan yatmazlardı
.
448- Kahkaha ile gülmezdi.
٤٤٨ - كَانَ لَا يَنْبَعِثَ فِي الضَّحَكِ" (طب عن جابر بن سمرة)
٤٤٩ - كَانَ لَا يَنْزِلُ مَنْزِلاً إِلَّا وَدْعَهُ بِرَكْعَتَيْنِ (ك عن انس صحيح)
449. Bir yere konaklayıp da oradan ayrıldığı zaman, mutlaka iki rekat namaz kılardı da öyle ayrılırdı.
٤٥٠ - كَانَ لَا يَنْفُخُ فِى طَعَامٍ وَلَا شَرَابِ وَلَا يَتَنَفْسُ فِي الإِنَاءِ (ه عن ابن عباس حسن
450- Yemeğe, suya üfürmezdi. Kabın içinde nefes almazdı.
٤٥١ - كَانَ لاَ يُوَاجِهُ أَحَدًا فِي وَجْهِهِ بِشَيْءٍ يَكْرَهُهُ رحم د ن خ في الادب عن انس)
451-Kendisinden kötü söz duyacağı kişiye yaklaşmazdı.
٤٥٢ - كَانَ لاَ يُوَلَّى وَالِيًا حَتَّى يُعَمِّمَهُ وَيُرْخِي لَهَا عَذَبَةٌ مِنْ جَانِبِ الْأَيْمَن نَحْوَ الْأُذُن (طب عن ابي امامة)
452- Bir vali tayin ettiği zaman, ona sarığı kendi eliyle sarıp giydirir ve sarığın kuyruğunu sağ tarafından kulağına doğru sarkıtırdı.
٤٥٣ - كَانَ يَأْتِي ضُعَفَاءُ الْمُسْلِمِينَ وَيَزُورُهُمْ وَيَعُودُ مَرْضَاهُمْ وَيَشْهَدُ جنايزهُمْ (ع) طب ك عن سهل بن حنيف)
453- Müslümanların güçsüzlerine gelirdi. Onları ziyaret ederdi. Hastalarını yoklar, cenazelerinde hazır bulunurdu.
Üç mescidden başkasına sefer ittihaz edilmez. Mescidi Haram, Şu Benim mescidim ve Mescidi Aksa.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 474 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 23:01
İnciyi (ilmi) hınzırların ağzına bırakmayın.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 474 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 23:02
İnciyi, yani fıkhı köpeklerin ağzına bırakmayın.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 474 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Cennete girip cehennemden kurtulmak, nimetin tamamındandır.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 449 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 23:22
Size iki şey bıraktım: Allah'ın kitabı ve (Ehli Beytim) Kim ona tabi olursa hidayet üzere olur. Kim de ayrılırsa delalete düşer.
Ravi: Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.)
Sayfa: 144 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Bir vartaya düştüğünde: "Bismillâhirrahmanirrahim velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil Azim." de. Zira Allah Tealâ onun sebebiyle belâ nevilerinden dilediğini senden kaldırır.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 66 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Şam ehli helak olduğunda, ümmetimde hayır kalmaz. Bununla beraber Deccalla savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin "hak üzere" galib olması devam edecektir.
Ravi: Hz. Muaviye İbni Kurre (r.a.)
Sayfa: 65 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:
وَالزَّكَاةُ مغرما وتعلَّمَ لِغَيْرِ الدِّينِ وَأَطَاعَ الرَّجُلُ إِذَا تُحْدَ الْفَيْءِ دُولاً وَالْأَمَانَةُ مَعْنَمًا امْرَأَتَهُ وَعَقَّ أُمَّهُ وَأَدْنَى صَدِيقَهُ وَأَقْصَى آبَاهُ وَظَهَرَتِ الْأَصْوَاتُ فِي الْمَسَاجِدِ وَسَادَ الْقَبِيلَةَ فَاسِقُهُمْ وَكَانَ زَعِيمُ الْقَوْمِ ارْذَلَهُمْ واكْرِمَ الرَّجُلُ مَخَافَةَ شَرِّهِ وَظَهَرَتِ الْقَيْنَاتُ وَالْمَازِفُ وَشُربَتِ الْخُمُورِ وَلَعَنَ آخِرُ هَذِهِ الْأُمَّةِ أَوَّلَهَا فَارْتَقِبُوا عِنْدَ ذَلِكَ رِيحًا حمراء وَزَلْزِلَةً وَخَسفًا وَمَسْخًا وَقَدْفًا وَآيَات تتابع كنظام قطع سلكه فتتابع.
"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı, emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı, ilim dinden başka gaye için tahsil edildiği, kişi karısına itaat edip annesine âsi olduğu ve dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı, mescidlerde gürültüler başgösterdiği, fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği ve aşağılık adamın milletin lideri olduğu, şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu, şarkıcı
kadınlar ve çalgı âletleri türediği, şaraplar içildiği ve ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman işte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şek değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbi ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler. (Tirmizî: 2308)
Hadis-i şerifin açıklaması:
"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı."
Devlet malı birkaç şahsın elinde olacak ve bunu istedikleri gh kullanacaklar. Kim fazla çalarsa o çok rağbet görecek.
Devleti idare edenler, halka äit malları kendi üzerlerinde toplamaya çalışacaklar, halkın kazancını vergiler vasıtası ile ellerinden alacaklar bunu rahatça hem yiyecekler hem de yığacaklar. Kendileri büyük refah içinde yaşayıp halk sıkıntı çekecek.
Zālimin zulmü artacak, mazlum ise inleyecek.
Çünkü onlar Hakk'a yönelmeyecek, halka yönelecek. Her yöneldiğ kimse başına kaynar su dökecek. "Yandım!" diyecek, yine ona sokulacak Niçin? Şaşkın olduğu için.
Fakat hakikat ehli yine kanaat sebebiyle huzurludur. Onlar halka hiç bir zaman rağbet etmezler, Hazret-i Allah'a ve Resul'üne rağbet ederler Fakat bunlar da pek azdır.
"Emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı."
Bu kötülük zamanında emanet ganimet bilinecek, onu vermemeye gayret edilecek.
Binaenaleyh böyle bir zamanda çok tedbirli olmak gerekiyor. Çünkü itimat kalkmıştır. Bunun da sebebi kalpte imanın olmayışıdır.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şeriflerinde buyururlar ki:
آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلَاثُ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ .
ündunağın alameti üçtür: Söylerse yalan söyler, söz verirs sound Budurmaz, kendisine bir şey anlane soudilirse hryanel eder." (Buhârî Tecrid-i sarih: 31)
Bundan ötürü bu haller husule gelecek.
"İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği."
İlim Allah için değil, memuriyet için, geçim için tahsil edilecek Görünüşte ilim tahsil ediyor denilecek, fakat menfaat, tahsil edilecek, onların Allah-u Teâlâ ile ilgileri olmayacak. nam ve şöhret icin
56
ve bu aman şeki birbiri nler
"Kişi karısına itaat edip annesine âsi olduğu."
İşte böyle bir zamanda amellerinin karşılığı olarak Allah-u Teâlâ onların başına kadın idareciler getirir. Bu kötü icraat onların amelidir.
"Dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı."
Dinden imandan uzaklaşan bir millet, Allah-u Teâlâ'nın her emrini bıraktığı gibi;
وَوَصَّيْنَا الْإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا.
"Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir." (Ahkaf: 15)
maya efah
Emr-i şerif'ini de bırakmıştır. Kalbi tamamen ters döndüğü için, ana-babasına yapmadığını başkalarına yapıyor.
"Mescidlerde gürültüler başgösterdiği."
Gerçek mânâda tâzim ve saygı kalkacak, herkes aklına geleni söyleyecek. Tabii ki bu söylenenlerin hepsi ahkâma mugayir olacak.
"Fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği."
diği cak
Bu seyyiat zamanı öyle bir devirdir ki, baştakiler hep fâsık ve münafık olacak.
hiç er.
e
0
"Aşağılık adamın milletin lideri olduğu."
Halkın içinden asaletsiz, şerefsiz, haysiyetsiz insanlar milletin başına geçecekler. Yani ayak takımı başa, baştakiler ayak altına alınacak.
"Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu."
O zālimler başa geldiğinde şerleri çok olacak. Halk korkup menfaatlerinden onlara boyun eğmek zorunda kalacak.
"Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği."
O zamanda bunlara itibar edilecek. Bütün fuhuş, fenalık, rezalet alenen meydanda olacak ve bunlara rağbet edilecek. Allah-u Teâlâ onlara lânet eder ve hiçbir surette onlara rahmet nazarı ile bakmaz.
"Ve bu milletin sonunda gelenler, evvel gelenleri lânetlediği."
Öyle bozuk bir nesil gelecek ki, o kadar asaletsiz türemeler türeyecek ki, öyle piçler zuhur edecek ki, ecdadı ile övünmeyecek de içindeki kötülüğü onlara hamledecek, bu aseletsiz ayak takımı onlara hakaret nazarı ile bakacak.
Oysa geçen devirler, değil müslümanları, dünyayı hayrete düşüren en güzel hasletlerle dolu idi. Onlar iman, şecaat, cesaret, adalet, fazilet sahibi idiler.
"İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbir ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler."
5
gibi
Teenni her şeyde hayırdır. Ahiret amelinde değil.
Ravi: Hz Saad İbni Vakkas (r.a.)
Sayfa: 197 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel12 Şubat 2025 23:59
Teeni Allahu Teala'dandır. Acele şeytandandır. Allah'tan başka çok özür kabul eden yoktur. Ve Allah (z.c.hz)'lerine Hamdden sevgili bir şey yoktur.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 197 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel13 Şubat 2025 00:01
"Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.)
Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.)
Sayfa: 198 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
422
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN - DEVLET İLİŞKİLERİ
lu'daki hareketin dış güçlerin (İngiliz) yönettiği hususunda görüşleri var. Bu ko-nuda bilgi rica etsek?
O kadar çok söyleyecek şey var ki... Kadir Mısıroğlu "Sebil" gazetesinde yazdı, tek o yazdı, üstü kapalı şekilde, İsmet Paşa soruyor, M. Kemal Paşa'ya: Paşam diyor, İngilizler size "Dizbağı nişanı" vermiş (Dizbağı nişanı İngilizlerin en büyük nişanıdır. Kimseye vermezler) Bu nasıl oldu, benim haberim yok" di-yor. O da geçiştiriyor. M. Kemal Paşa. Diyor ki, "İngilizler beni sever de onun için" diyor.
Ben bir de tarihçilerden, mütareke zamanı, o bir seneye yakın, kısa bir sü-re içinde, İstanbul'da ilerde söz sahibi olacak kimsenin faaliyetlerini tam olarak meydana çıkarmalarını arzu ederim. Tam belgeleriyle... Bunda görülür ki M. Kemal Paşa'yı, "Beni kim tutarsa, onun taraftayım" şeklinde çalışmıştır. Bir ta-rafta sarayda zaten yaverdi, sarayda yükselme gayretleri içindeydi, bir taraftan hükümeti devirip meclise girip çıkmıştır. Hatta onun için Anadolu'ya gönderdi-ler, hükümeti devirme gayretleri içindeydi. Bir tarftan İngilizlerle sıkı ilişkiler içindeydi, bir taraftan İtalyanlarla sıkı temastaydı, herkęsle sıkı temastaydı. Ama deniyor ki, doğru, memleketi kurtarmak için yol arıyordu, herkesle sıkı te-mastaydı ve yardım vaadediyordu. Kadir Mısırlıoğlu der ki, "Hilafetin kaldırıl-masım İngilizler şiddetle istiyorlardı ve bunu başardığı için M. Kemal Paşayı tältif ettiler. Çünkü hilafet İslam birliğinin ve dolayısıyla İngilizlerin Ortado-ğu'daki hakimyetini önleyici bir faktör idi. Bunu dağıtmak suretiyle Ortado gulyu hakikaten paylaştılar Suriye'yi en arsızlar aldı, müstemleke yaptı. Irak'ı İngilizleraldı, müstemleke yaptı. Hindistan'a daha önceden girmişlerdi. Binaena-leyh Ortadoğu'nun en büyük zenginliğini, petrollerini İngilizler ve Fransızlar paylaştı. II. Cihan Harbi de zaten onun için patladı. Çünkü Almanlar herşeyi kaybettiği için, bunları geri almak üzere tekrar silahlandılar, teşkilatlandılar.
Hocam isterseniz biraz geriye dönelim... İstiklal Harbi'nin başladığı yıl-lara... Anadolu'ya geçişleri nasıl oldu. M. Kemal'in, Anadolu'ya gönderilişi, bu konuda Kazım Karabekir Paşa'nın çalışmaları Sultan Vahdettin'in M. Kemal'e yaptığı yardım...
Bunlar artık apaçık bilinen şeyler... Fakat ne yazık ki yazılı tarihimize geçmiyor. Fakat gelir geçer, belgeler ziyan olabilir ama, tarihimiz ziyan olma-sın. M. Kemal Paşa'nın bu faaliyetleri olunca, İstanbul'da da kuşku başladı. Vahdeddin aslında vatan haini değil, Vahdeddin kurtuluş nerede olacak bilemi-yor, şaşkına dönmüş, saray İngilizlerin elinde, İngilizlerin avucuna düşmüş...
Vakif arazileri ise 5 Haziran 1935 tarihinde, 2762 sayılı yasayla yeni yönetim ve idare şekline
Kokularak tüm vakıf arazileri Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanmış oldu. Vakıf arazile şekling Eykaf Bütçesinin bütünüyle devletleştirilmesi noktasında Ziya Gökalp vakıf sistemnini en keskin Fozlerle suçlamıştı. (Jaeschke, s. 28). Gökalp Evkaf Bütçesinin maliye Bakanlığı bütçesiyle bir leştirilmesini ve tekke vakıflarının da kapatılmasını istiyordu. Bu görüşlerden esinlenilerek 22 Şubat 1926 tarihli kanunla "milli ve terkedilmiş topraklar dışında doğrudan doğruya idre edilen Vakıfların, belediyeler ve genel menfaatlere yarar başka kurumlara satılabilmesi kabul edilmişti Bu yasayla birçok vakıf arazisi, 1926-1930 yılları arasında satıldı. 1930 yılında ise vakıf talanı doruk noktasına ulaşmış ve vakıf camileri bile resmen satılmaya başlamıştı. 1930 yılında topra
ğın altında yatanlara bakılmaksızın nice vakıf mezarlığı da kişi ve kuruluşlarca satın alınmıştı. 91 Ocak 1926 tarihinden itibaren miladi yılın kabul edilişiyle hicri ve rumi takvim kullanılışı da kal dırılmış oluyordu.
Takvimle ilgili bu gelişmeden sonra dini bayram günleri ile resmi bayram günlerinde bir düzenle meye gidildi ve önce Peygamber (s.a.s.)in doğum günü olan Mevlid Kandili kaldırılarak yerine Saltanatın kaldırıldığı gün olan 1 Kasım günü "Ulusal Egemenlik Bayramı" kutlanmaya başlan dı. Daha sonra 19 Nisan 1925 tarihli kanunla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı oldu. İki büyük dini bayram olan Ramazan ve Kurban bayramları yerinde kaldı. 1 Muharrem hicri yılbaşı bayramı da kaldırılarak yerine 1 Ocak günü Hristiyanların yılbaşısı resmi tatil günü kabul edildi. 30 Ağus
tos zafer Bayramı, 23 Nisan Çocuk Bayramı devletçe kabul edilmiş bayramlardandı. En son Müslümanların ibadetlerini daha rahat yerine getirebilme noktasında tatil olarak kullam
lan cuma günleri de 1935 yılından itibaren mesai günü kabul edilerek, hafta tatili pazara çevril
96
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİ
CİLT 3
1930 yılında Sultan Ahmed'de Tapu ve Kadastro Dairesi'nin bitişiğindeki iki katlı "Maliye Hazine Evrakı" denilen yerdeki tarihi evrak "fersûde evrak" diye Bulgarlar'a okkası üç kuruş on paraya satılmıştı. Yüz binlerce kilo bu tarihi evrak arasında yalnız Osmanlı Tarihi değil, Dünya tarihini aydınlatacak vesika-lar vardı. Burada Orhan Gazi devrine kadar çıkan vesikalar da bulunuyordu. İslâm yazılarının her çeşidini okuyan bir Bulgar Albayı İstanbul'a gelmiş, hırsız-larla uyuşmuş, vesikalarımızı aylarca incelemiş ve onlara şöyle bir teklif yap-mış:
"- Bunları fersûde evrak diyerek satışa çıkarın. Şartnamesine Türkiye si-nırları dışına çıkarılmasını koyunuz!..."
Bu Bulgar zabitinin istediği gibi bir şartname hazırlanmış, kuru ot fiatın-dan aşağı, okkası üç kuruş on paraya satılmıştır.
Bulgaristan, Alman Kraliyet Enstitüsü ve Vatikan arşivi bunları paylaş-mışlar!. Bulgarlar bunları tasnif ederek, iki ciltlik bir de rehber neşretmişlerdir. Türk tarihini inceliyecekler, artık Sofya'ya gidecekler!. Ben canileri yakalattım. İzmit Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarını yapacaktı. Ancak çıkartılan bir aftan faydalandılar ve zulmü işleyenler maalesef hiç bir cezaya çarptırılmadan serbest bırakıldılar. Ben bu ibretli olayları hepinize tarihten der alasınız diye anlattım.
İ. Hakkı Konyalı
Nisan 1976-İstanbul
YanıtlaSil
Yuksel13 Şubat 2025 03:58
134
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİ
CILT 3
kurtularak Çorum'a sürgün edildi. İstiklal Mahkemesi reisi Ali Beyden işitim; hayatımda en müteessir olduğum bir şey varsa oda Yalçın'ı asamadığımdır, on assaydım belki bütün günahlarım silinirdi. Hüseyin Cahid ölürken gazeteler yazdı. Ağzı bir mağara ağzı gibi açık kaldı ve hiçbir suretle kapatılamadı, mec bur oldular yarım kilo pamukla tıkadılar,
Hürriyet Gazetesi sahibi Sedat Simavi'den de bir nebze bahsetmek iste rim. Bundan otuz sene evvel paramızın en kıymetli zamanlarında Burla Birader-ler kendisine bir milyon yedi yüz bin liralık bir çek verdiler, bina ve makinalan dahil Hürriyet Gazetesinin bütün tesisatlarını yepyeni bir şekilde ve en son sis tem olarak değiştirdiler. Buna mukabil de mukaddesat aleyhinde sinsi sinsi nes riyat yaparak yahudi ve mason ideolojisine hizmet etmesini istediler. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Sedat Simavi işi büyüttü. Hürriyet Gazetesi bir çok nüshalarında hiç olmazsa tezyifkar resimleri çizerek istihza ve hakaret ediyordu Hahi, bu ne gaflet ve dalalet(6)
Halk Partisi Van Milletvekili İbrahim Arvas Bey'in kendi partisiyle ilgili yaşanmış bu belgesel hatıraları, "Tek Parti" döneminde dine ve dindarlara ya-pılan zulümlerin boyutunu sergilemeye yeter vaziyettedir.
Özellikle rejim-basın ilişkisi ile İslam'a karşı yürütülen saldırıların o günkü boyutu ile bugün rejim-basın işbirliğiyle İslâm'a ve müslümanlara karşı yürütülen düşmanca tavırların benzerliği çok dikkat çekicidir.
Ha tek parti dönemi olmuş, ha çok partili dönem olmuş rejim açısında İslam'a düşmanlık hiç bir zaman değişmemiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN - DEVLET İLİŞKİLERİ
Tabekir ise, "M.Kemal'in -otorite ve güç bazında önceleri halife olmak is-
Sonunda Ismet'ten bu yahudi haham İzmir'den bir imtiyaz, bir menfaat temini istemiş... Hatta (Türkiyə adına) Washington Büyükelçiliğini de istemiş!.. Herkese, "İsmet teklifsiz ahbabımdır,
sözümden dışarı çıkmaz!?" diyormuş... Sonraları bu haham Mısır'a gidip åyån azası olmuştur."
Lozan görüşmələri sırasında başvəkil olan Rauf Orbay da bu görüşmələri doğrular ve Haham-başı Haim Naum'un İngilizler adına İsmet Paşa ile İngilizler adına görüştüğü və gizli pazarlık-larla halifeliğin kaldırılmasına sebep olduğunu açıklar.
Rauf Orbay, Feridun Kandemir'e konuyla ilgili olarak bakın neler anlatıyor:
"İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan'da İngilizlerle bir çeşit gizli arabuluculuk rolü oynayan Istanbul yahudi Hahambaşısı Haim Naum Efendinin telkinleriyle, hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye'de devamına müsade edilmeyip, derhal kaldırılması fikrini tamamiyle be-nimsemiş bulunuyordu."
(Feridun kandemir, Hatıraları ve Söyleyemedikleri İle Rauf Orbay, s. 96-97) Necib Fazıl Kısakürek de Halifeliğin kaldırılması fikrinin bu gizli görüşmelerde kesinleştiğini ve olayın kahramanının sözkonusu yahudi hahambaşı Haim Naum olduğunu ileri sürer.
Necib Fazıl, kendisinin çıkartmakta olduğu, "Büyük Doğu mecmuasının 29. sayısında konuy-la ilgili olarak şu iddialarda buluur:
"Haim Naum, bu korkunç teşebbüse evvelå Amerika'da TÜRKLER LEHINDE bir seri konfe
ranslar vermek suretiyle başladı, bu konferanslarda Emperyalizm Şerflerine "Türkün maddesi ni serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tà içinden, kendi öz adamlarına yıktırmalarını telkin ediyordu.
Yeni Masonluk hesabıyle Kur'ân'ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak, Haim Naumun müthiş planı idi. Amerika'da bu zemini hazırladıktan sonra İngiltere'ye geçmiş ve halis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:
-Siz Türkiye'nin mülki tamamiyetini kabul edin, ben İslâmiyeti ve İslâmi temsilciliklerini onlara
ayaklar altına çiğnetmeyi taahddüt ederim." Büyük Doğu, aynı sayıda (29) şunları da eklemektedir:
Ingiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, niyahet en månidar sözünü söyledi. Dedi ki: "Tür-kiye İslâmi alakasını ve İslâmi temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atara bizimle hulûs birliği et-miş olur. Hristiyan dünyasının hürmet ve minnətini de kazanır. Biz de kendisine dilediğini veri-riz..."
Büyük Doğu (29) "Nihai Vesika başlığı ile sözü şu sonuca bağlamaktadır:
"Lozan Muahedesinden sonra Ingiltere Avam kamarası'nda "Türklerin İstiklalini niçin tanıdı nız" diye yükselen itirazlara Lord Gürzon'un verdiği cevap: - İşte asıl bundan sonradır ki Türkler bir daha eski savlet ve şevketlerine kavuşamayacaklar-
dır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz..." Büyük Doğu'nun ve bazı başka kitapların bu bakışları için açık belge ve kaynaklar verilmemiş
tir. Ancak "tahminler sözkonusudur.
Yükarıda verilenler arasında en kuvvetlisi, bir gözlemci olarrak Rıza Nur'un yazdıkları ile Rauf bey'in Kandemir'e anlattıklarıdır. Çünkü Rauf Bey, o zaman başbakan bulunuyordu. "Gizli Pa-zarlıklar'ın içinde olmasa bile, güçlü birtakım bilgi ve sezişləri olduğu kesindir.
Gazeteci-Yazar, Ahmet Kabaklı da, "Türk Edebiyat dergisinde iki yıldan fazla bir zaman sür-dürdüğü "Temellerin Duruşması" isimli dizisində hilafetin kaldırılması konusuna geniş yer ve rerek, sözkonusu derginin 185. sayısında (Mart 89) Ismet Paşa-Haim lan "gizli pazarlıklara yer verir. Naum ilişkisine ve yapı-
Ahmet Kabaklı: "Büyük Doğuhun çıktığı uzun yıllarda da, Kadir Mısıroğlu'nun, 'Lozan Zafer mi, Hezimet mi?" kitabını yayımladığı tarihlerde de, bu itham ve suçlamaların baş hedeli Is-met Paşa yaşıyordu. Elinde suçlamaları reddetmek için yüzlerce "təkzip" imkanı da olduğu halde, bu ağır iddialara karşı hiç birşey söylememiş olması, insanı, hazin alanlarla dopdolu ola yakın tarihimiz açısından düşündürmektedir.. diyerek İsmet Paşa-Hahambaşı Haim Na
Dinî sevenler dünyadan çıkmadı,
dünyayı sevenler dinden çıktı.
Osman Nûri Topbaş
Erkam Radyo
HAŞİR
Ahiret vardır ve dünyadan daha güzeldir. (L.) 227:26. Lem'a 5. ricâ
Allah'ın bütün isimleri haşri gerektirir. (M.N.) 42:Lasiyyemaların sonu
Allah fâni insanlar için baki bir âlem yaratmıştır. (L.) 21:3. Lem'a, 2. nükte
Allah'a haşri gerçekleştirmek çok kolaydır. (S.) 86:10. Söz hâti-me; (S.) 107:10. Söz, zeylin 4. parçası; (S.) 271:22. Söz 2. makam, 6. lem'a; (S.) 485:488:29. Söz 2. makam, 3. esas (M.) 380:29. Mektup, 1. kısım, 4. nükte; (Ş.) 134: 7. Şua 3. işâret; (M.N.) 119:Zeylü'l-Habbe
Bütün insanlan diriltemeyen bir tek nefsi diriltemez. (Sn.) 31. Cemîl ve Celîl isimleri haşri gerektirir. (S.) 77:10. Söz 8. hak. Celîl ve Bakî isimleri haşri ister. (S.) 72:10. Söz 6. hakikat Cevad ve Cemîl isimleri haşri ister. (S.) 68:10. Söz 4. hakikat Dünyadaki haşir örnekleri. (S.) 78:10. Söz 9. hakikat
Dünyanın zerreleri âhirette kullanılacak. (S.) 511, 512:30. Söz 2. makam 3. nokta
Dünyay-ı deniyye içinde kemâlât-ı insaniye yerleşemez. (Mh.) 123:3. makale, tenbih
Dünyayı yaratan âhireti de yaratır. (M.) 230:20. Mektup, 2. makam, 5. kelime
Hafiz ve Rakîb isimleri haşri ister. (S.) 75:10. Söz 7. hakikat Hakîm, Kerîm, Adil, Rahîm isimleri haşri gerektirir. (S.) 66, 80:10. Söz 10. hakikat
Hakk ismi haşri gerektirir. (S.) 83:10. Söz 11. hakikat Haşirde amellerin yayılması. (S.) 109:10. Söz zeylin 4. parçası Haşirde, azalarını helâl dairede kullanan insanın bütün azaları lehinde şehadet ederler. (S.) 293:23. Söz 2. meb. 3. nükte Haşirde, azalarını yanlış yolda kullanan insandan bütün azaları şikâyetçi olacak. (S.) 293:23. Söz 2. mebhas, 3. nükte FIHRIST/248
Haşirden Cehenneme gitmek. (M.) 22:3. Mektup
Haşirden Cennete gitmek. (M.) 22:3. Mektup
laşır cismânidir. (S.) 191:11. Şua 8. mesele; (L.) 119:17. Lem'a, 4. nota; (Mh) 124:3. makale
Haşirle ilgili suâller. (S.) 476:29. Söz 2. makam, mukaddime
Haşir, ism-i Azamın ve bazı isimlerin en büyük derecesinin maz-handır.. (S.) 307:24. Söz, 2. dal
Haşır meydanı insanı bekleyen bir harmandır. (M.N.) 100:Hab-be; (S.) 80:10. Söz 9. hakikat
Haşir meydanı nerededir? (M.) 41:10. Mektup, 2. suâl; (M.) 373:28. Mektup, 8. mesele, 4. nükte
Haşirde Müslümanlara kim yol gösterecek? (M.) 373:28. Mek-tup, 8. mesele, 4. nükte
Haşirde Müslümanlar Peygamberimizi şefaat için nasıl bulacak-lar? (M.) 373:28. Mektup, 8. mesele, 4. nükte
Haşır Risalesi ne zaman ve niçin yazıldı? (Ş.) 616:8. Şua
Haşirde ruhların cesetlere gelmesi, cesetlerin diriltilmesi. (Ş.) 31:2. Şua, hâtime
Haşirde toplanma nasıl olacak? (M.) 373:28. Mektup, 8. mes, 4. nük.
Haşirde zıtlar birbirinden ayrılır, sebepler ve vasıtalar ortadan kalkar. (1.1.) 230.
Haşri Allah vaad etmiştir. (M.) 244:20. Mektup, 2.makam, 11. kelime; (M.N.) 41:Lasiyyemalar; (Ş.) 155:9. Şua, 2. nokta
Haşrin bir anda gerçekleşmesi mümkündür. (S.) 105:10. Söz zeyl. 3. parça
Haşrin en büyük delili Peygamberimizdir. (Mh.) 150:3, makale, muk. Haşrin geleceğine en büyük delil rahmettir. (1.1.) 25.
Haşri gerektiren şey çoktur. (L.) 302-311:30. Lem'a 2. ve 3. nukte: ($) 1549 Suk, mukaddime; (M.N.) 35:Lasiyyemalar (1.1.) 25,26.
Hagrin ispatı. ($.) 177:11. Şua 7. mesele; ($.) 509:15. Şua: (M2) 151:3, maka; (S.) 46:9. Söz: (S.) 562:32. Söz 2. mevkıf, 2.
FIHRIST/249
makam; (S.) 54:10. Söz; (S.) 96-99:10. Söz hâtime; (1.1.) 55; (M.N.) 34-42:Lasiyyemaların sonu; (M.N.) 93:Zeylül-Hu bâb; (M.N.) 103:Habbe
Haşri ispat Kur'ân'ın maksatlarındandır. (Mh.) 11:1. makale, 1, mukaddime; (Mh) 104:2. makale
Kur'ân'ın haşri ispatı. (S.) 87:10. Söz hnâtime; (S.) 100, 107:10. Söz zeylin 2. ve 4. parçası; (S.) 364:25. Söz 1. şule, 1. şua 3. nokta; (S.) 381:25. Söz 2. şu'le 1. nükte 2. nükte-i belagat; (S.) 396, 397:25. Söz 2. şu'le, 2. nur
Haşrin muktazîleri. (S.) 479-485:29. Söz 2. mak. 2. esas
Haşrin ruhî faydaları. (Ş.) 153:9. Şua, mukaddime.
Hayat haşri ispat eder. (L.) 326:30. Lem'a 5. nükte, 4. remiz Hayy, Kayyum, Muhyî ve Mümît isimleri haşri gerektirir. (S.) 77:10. Söz 8. hakikat
"Hazırlanınız başka dâimî bir memlekete gideceksiniz." (S.) 60:10. Söz İbni Sina, "Akıl haşre yol bulamaz" diyor. (M.) 361:28. Mek-tup, 7. mesele, 3. işâret; (B.L.) 13; (S.) 89:10. Söz hâtime İmam Gazâlî'nin "İkinci diriliş birinciye muhâliftir" sözü. (B.L.) 144. İnsan için bir haşir meydanı açmayı değer mi? (S.) 64:10. Söz mukaddime, 3. işaret
İnsan kabre girip rahatla yatamaz. Mutlaka uyandırılacaktır. (S.) 77:10. Söz, 7. hak.
Insan, ruhlar âleminden, anne rahminden, çocukluktan, ihtiyar-lıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan ge-çen uzun bir imtihan yolculuğundadır. (S.) 35:7. Söz
Insanın yaratılması ve diriltilmesi bir tek nefis kadar kolaydır. (Sn.) 32; (S.) 641:Lemaat
Kainat haşir sabahıyla gözünü açacaktır. (S.) 489:29. Söz 4. esas 1. mese
Kainata serpilmiş hayat parçalarının muhassal bir hayat-ı umu-miyesi var olmak gerektir. (Sn.) 24.
FIHRIST/250
Kerem ve rahmet hasri ister. (S.) 65:10. Söz 2. hakikat Meleklere iman ve kadere iman haşri gerektirir. (S.) 98:10. Söz mukaddime, 2. nokta.
Mucfb ve Rahîm isimleri haşri ister. (S.) 69:10. Söz 5. hakikat Münafıklar, fikir hürriyetinden istifadeyle haşri inkar ettiler.
(S.T.) 95.
Neşe-i ulâ, neşei uhra. (İ.İ.) 22, 60.
Onuncu Söz'ün neşri, dalâlet ehlinin kalplerindeki haşri inkar fikrini ağızlarına tıkadı. (T.H.) 221:Esk. hayatı
Önceki peygamberler niçin cismânî haşri ve bir kısım iman esaslarını kısa açıklamışlar? (S.) 303:24. Söz 1. dal
Peygamberimizin altmış üç yıl gibi kısa bir ömür sürmesi haşri ispat eder. (S.) 98:10. Söz mukaddime, 2. nokta
Peygamberimizin bütün mûcizeleri ve peygamberliğine delil olan herşey haşre delildir. (S.) 94:10. Söz hâtime
Peygamberimizin duâsı haşrin olmasına sebeptir. (198:19. Mek-tup, 1. zeyl, 12. reşha; (S.) 69-72:10. Söz 5. hakikat
Peygamberimiz haşirde pekçok insanla nasıl görüşecek? (M.) 373:28. Mektup, 8. mesele, 4. nükte
Peygamberimiz ve Kur'ân haşri haber veriyor. (S.) 84, 85:10. Söz 12. hakikat
Rububiyet haşri ister. (S.) 65:10. Söz, 1. hakikat
Yeryüzündeki haşir örnekleri. (M.N.) 16:Lem'alar, 6. Lem'a; (L.) 141:17. Lem'a, 15. nota; (S.) 52:10. Söz
Yüzyirmi dört bin evliya ve Yüzyirmi dört milyon evliya haşrin olacağını söylüyor. (S.) 110:10. Sözzeylin 5b parçası
HATA
Bediüzzaman, "Hatalarımı bana söyleyin" diyor. (B.L.) 99.
Bediüzzaman hata yapabileceğini söylüyor. (B.L.) 98.
Birisinin hatası için başkası cezalandırılmaz. (K.L.)
1:38. FİHRİST/251
Kadın resmine şehvetle bakmak ruhun yüce hissiyatını öldürür. (S.) 668:Lemaat.
Kuvve-i şeheviye. (İ.İ.) 29,141, 224.
Kuvve-i şeheviyenin ifrat, tefrit ve vasat mertebeleri. (1.1.) 29.
Kuvve-i şeheviye kapıcı ve it hükmündedir. (S.) 292:23. Söz, 2. meb.
Şehvetteki lezzet cüz'i bir ücrettir. (S.) 373:25. Söz, 1. şule, 3. şua, 2. cilve
ŞER
Ahirette hayır şerri idam-ı ebedî ile mağlup edecektir. (Mh.) 35:1. makale 9. mukaddime
Âlemin yaratılışında şer ve kubuh tebeîdir. (Mh.) 35:1. maka, 9. muk.
Az bir şer gelmemesi için çok hayır terkedilmez. (1.1.) 33, 81; (M.) 47:12. Mektup, 2. suâl; (Mh.) 23:1. makale 5. mukad.
Bazan hayır şerre vasıta olur. (S.) 648:Lemaat
Def-i şer celb-i nef a tercih edilir. (K.L.) 106.
Hayırdan bazan şer çıktığı gibi, şerden de bazan hayır çıkar. (Mn.) 75.
İnsanın hayra da, şerre de sınırsız kaabiliyeti vardır. (Sn.) 27.
Kainatın mülk ciheti, hüsün, kubuh, hayır, şer, küçük, büyük gibi zıtların cevelengâhıdır. (Sn.) 33.
Mecûsîler şerri başkasının yarattığına hükm ettiler. (Mh.) 114:3. maka. 1. maksat
Musîbet şerr-i mahz değildir. (Sn.) 56; (T.H.) 115.
Şer bin sene mağlup olacaktır. (Mh.) 35:1. maka. 9. mukaddime Şer kâinatta cüz'idir. (H.Ş.) 44; (Mh.) 34:1. makale 9. mukaddi.
Şerri yaratmak şer değil, işlemek şerdir. (L.) 80:13. Lem'a 7. işâret; (M.) 47:12. Mektup, 2. suâl
ŞERİAT
Âlem-i şehadetin cesed-i hilkatin unsur ve azasının fiillerini in-tizam altına alan şeriat-ı fıtriye vardır. (Mh.) 112:3. maka. 1. maks. FİHRİST/606
358
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN - DEVLET İLİŞKİLERİ
davranmaktan ziyade, bir karşı ihtilalin ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve açtığı bayrak hilafet bayrağıydı, şeriat bayrağıydı..." diyerek Şeyh Said hare-ketinin tam bir karşı-devrim hareketi olduğunu vurgular.
Nitekim yakalandıktan sonra, 6 Mayıs 1925 tarihinde yargılanmak üzere Ordu Müfettişliği'nin 10.5.1925 tarih ve 374 nolu yazısıyla, Elazığ İstiklal Mahkemesi'ne gönderilen Şeyh Said ve otuzsekiz arkadaşı verdikleri ifadelerle "din için kıyam" ettiklerini ve "müstakil bir İslâm Hükümeti vücuda getirmek" istediklerini, "putperestlik dinini ihyaya ve ayini metrukelerini icraya çalışan bu laik Türk Hükümeti'ni de yıkmaya" çalıştıklarını açıkça söylemişlerdir.
Şeyh Said Elazığ İstiklal Mahkemesi'nde yaptığı konuşmada: "Yüce şeri-atin hükümlerini uygulamayan bir hükümete karşı, ayaklanmak vaciptir. Bu bi-zim fıkıh kitaplarımızda yazar. Biz de bunun için kıyam ettik ve hükümete biraz olsun şeriat meselesini anlatmak istedik. Hiç olmazsa şeriatın bir kısmını uygu-lamalarını teklif edecektik." diyerek, Allah'ın kaderi doğrultusunda bu işin geliş-tiğini ve "şer'an vacip" olduğu için bu kıyama "gayr-i ihtiyari" katıldıklarını söylemiştir.7
Şeyh Said savunmasına devamla: "Hilafet kaldırılmıştır. Zamanın imamı kalmamıştır. Halbuki zamanın imamına biat etmeden ona bağlanıp, onu tasdik etmeden ölen müslüman, Peygamberimiz Efendimizin şefaatinden mahrum ka-lır!
Görüyorsunuz! vaktiyle şeyhülislamlık binası olan dairede şimdi Roman-ya Üniversitesi'nden gelen Hristiyan öğrenciler kız öğrencilerle beraberce otu-rup kalkmaktadırlar. Bu nasıl iştir? Bu dine uyar mı?8
Ayrıca dinin dünya işlerinden ayrılması diye bir şey yoktur İslâm dininde. İslâm dinine göre dinin dünyaya ait işleri de upkı bir ibadet gibidir. Laiklik İs-lamlığa göre değildir!" diyerek mevcut hükümet uygulamalarını da tamamen din bazına oturtarak tenkid etmiştir.
Şeyh Said ayaklanmasının niteliği bu olmasına rağmen, Şeyh Said ve otuzsekiz arkadaşı, "Bağımsız Kürdistan" oluşturma çabasıyla ve dolayısıyla
5. a.g.e. s. 17.
6.
Ahmet Süreyya Órgeevren, Dünya Gazetesi'nde tefrika edilen hatıralarında, bu olayları yaşa-mış ve İstiklal Mahkemesi Savcısı olarak bu durumu dile getirir ve Şeyh Said ile arkadaşları-nın "din için kıyam" ettiklerini bildirir. (Dünya 20-21 Nisan 1957-Örgeevren'in hatıraları.)
7. TBMM Arşivi, Elazığ İstiklal Mahkemesi, Şeyh Said Davası, T. 12, Dosya 69.
8.
9.
Behçet Cemal, Şeyh Said İsyanı, s . 98-113, Istanbul-1955.
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, c. 3, 221, TBMM Arşivi, T-12, Dosya 69, Zarf 1-6, Esas: 54-16, 68-81.
Cibril (a.s.) Bana dedi ki: "Ya Muhammed (s.a.s.) dilediğin kadar yaşa, öleceksin. İstediğini sev nihayet ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, nihayet onun hesabını vereceksin."
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 331 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
SUNUŞ
15
Böylesi karanlık bir dönemin aydınlatılmasında eğer bu araştırmamızı bir fonksiyon icra etmiş ve "Surda bir gedik açmaya" yardımcı olmuşsa kendimizi bahtiyar addederiz.
Çavuşsku'ların idam edildiği, Jivkov'ların hapse atıldığı, Honecker'lerin yıkıldığı bir dünyada bütün bu oluşumları sağlayan glasnost rüzgarlarının biraz da bizim ülkemizde esmesi dileğiyle...
Hasan Hüseyin CEYLAN
22.7.1990
Demetevler / ANKARA
iki şeyi unut,
İki şeyi unutma.
sana yapılan kötülüğü unut,
senin yaptığın iyiliği unut.
Allah c. c. ile ölümü unutma.
günahlarını unutma.
Aliye Izzetbegovic
DEVLETİ UNUTMA.
198 4 "Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.) Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a
YanıtlaSil
Yuksel18 Şubat 2025 23:20
"Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.)
Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.)
Sayfa: 198 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Şubat 2025 23:22
Cumaya erken gitmek, ümmetimin fıkarasının haccıdır.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 198 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Şubat 2025 23:38
tehir · ertelemek, gecikme, geciktirme, rötar · sadece trenlerin yaptığı bişey. "otobüs tehir yapmış" ya da "sevgilim çok tehirlisin" olmuyor.. · (bkz: tecil) · ( ..
YanıtlaSil
Yuksel18 Şubat 2025 23:40
tesvif ne demek?
(Sevf. den) (C.: Tesvifat) Sebepsiz olarak atlatma, geciktirme.
Büyük, milleti kendine feda eden değil, millet için fedakârlıkta bulunandır. (Mn.) 36.
Allah'ın zikri olmadan çok söz söyleme. Zira Allah'ın zikri olmaksızın, sözün çokluğu, kalbin kasvetine sebebtir. Muhakkak ki insanların Allah'a en uzağı, kalpleri kasvetli olanlardır.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 478 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
Çok kaygı çekme, mukadder olan olur ve takdir olunan rızkın da sana gelir.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 478 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
Benden evvelki peygamberlerden, ümmetimi deccal ile korkutmıyan hiç kimse olmadı. Onun sol gözü şaşı, sağ gözü ise perdelidir. Ve alnında kafir diye yazılıdır. Yanında Cennet, Cehennem diye iki vadi olur. Cennet dediği Cehennem, Cehennemi ise Cennetir. Yanında Peygamber kıyafetinde iki melek bulunur. Biri sağında biri solundadır. Bu beraberlik insanları imtihan içindir. Ve deccal onlara sorar: "Ben sizin Rabbiniz değilmiyim? Diriltiyorum, öldürüyorum." Meleklerden biri "Yalan söylüyorsun" der. Fakat bu sözü yanındaki melekten başkası duymaz. İkinci melek diğerine "Doğru söylüyorsun" der. İkinci meleğin sözünü ise insanlar işitir. Ve zannederler ki, deccalı tasdik etti. Bu da imtihan içindir. Sonra Medine'ye yürür. Giremeyince: "Bu O'nun (s.a.v)ülkesidir" der. Sonra Şam'a yürür. Orada "Akıbeti Efik" mevkiinde Allah onu helak eder.
Ravi: Hz. Sefine (r.a.)
Sayfa: 140 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
Cezası Kıyamet Gününe ertelenenler
Enes rivayet ediyor:
Allah bir kul hakkında hayır dilerse, cezasını dünyada iken verir. Bir kul hakkında şer dilerse, cezasını ahirete erteler. Tâ ki Kıyamette hepsini tam olarak çektirsin.
Tirmizi, Zübd: 57.
***
YanıtlaSil
Yuksel20 Şubat 2025 11:49
HADİSLERDEN SEÇMELER
Ahiret Hayatı
sy. 105.
YanıtlaSil
Yuksel20 Şubat 2025 11:56
TARİH
OSMANLI OLMASAYDI (2)
Yapmayın! Osmanlının ci-hadla, İslâm bayrağını dal-galandırmakla geçen 500 yılını son 50 yıldan ibåret görmek haksızlık değil mi-dir?
Yapmayın! Endülüs'ü sa-
vunan yegâne devlet olan ve kovulan pek çok Endü-lüslüyü kurtaran, Tunus ve Cezayir gibi ülkeleri İspanya işgalinden kurtaran Osman-lıya sövmemiz haksızlık ol-maz mı?
Yapmayın! İslâm dünya-sına karşı düzenlenen yirmi beşten fazla Haçlı Seferine tek başına karşı koyan, onlan geri püskürten Osmanlıya sövmemiz haksızlık olmaz mi?
Yapmayın! En son Sulta-nı, Filistin'in korunmasının bedeli olarak tahtını veren-ve onu Yahudilere bırak-mayan Osmanlıya sövme-miz haksızlık olmaz mı?
Yapmayın! Arap eğitim programlarının Bayezid'i, Selim'i, Abdülhamid'i, Ka-nuni'yi zikretmemeleri, üs-tüne üstlük, öğrencilerimizin Osmanlıyı sömürgeci olarak bilmeleri haksızlık olmaz mı?
Allah Abdülhamid'e rah-
Erkek Abdüicelli - Kiz) Celile Yemek
met eylesin, ne demişti? Arap ülkelerini kastederek: Eğer biz bu topraklardan çekilirsek, oralar gelecek yüzyıl boyunca İslam'ı da, istikrarı da tanıyamazlar. Dediği gibi olmadı mı?
Allah ümmetin izzetini ve dinini koruyan Sultan Ab-dülhamid Hân'a ve diğer Is-lâm önderlerine rahmet ey-lesin.
Biz kesin olarak inanıyoruz ki, Osmanlı Hilafeti, İslâm Hilafetinin devamıdır. Bazı-larında görülen hatalar bi-reysel tasarruflardır ve bunlar asla ümmeti de, hazreti Ebu-bekir'den Sultan Abdülha-mid'e herhangi bir İslâm Hi-lafetini de lekelemez..."
Halime Gürbüz
ürkiye 17.03.2024
Bir kimse ilim talebi için giderse, melaike ona dua eder, maişeti mübarek kılınır, maişetinden sıkıntı görmez ve kendi de mübarek olur.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 431 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel20 Şubat 2025 22:01
Bir kimse: "Rabbimin Allah olduğuna, dinimin İslam olduğuna, Peygamberimin (ve Resulumun) Hz. Muhammed (s.a.s.) olduğuna razı oldum" derse, Cennet ona vacib olur.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 432 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Gönüllere Gıdalar
Huri SEZEN
Sen kendini büyük görürsün! Sen eğer koçla toslaşırsan az zamanda alnının parçalandığını görürsün.
İnsanları ısıran ve halka ızdırap veren hacılara benim tarafımdan de ki: Sen hacı değilsin. Asıl hacı, devedir. Çünkü zavallı hayvan, hem yük taşır, hem diken yer.
Bir câhil için en iyi şey susmaktır. Ne var ki, bunu bilseydi zaten câhil olmazdı.
Germicilerin şöyle bir şarkısı vardır: Dağlara yağmur yağmazsa hepsi bir yılda kurur.
Halkın, Käbe örtüsünü öptüğünü görürsün. O, ipek böceğinin kozasından yapıldığı için şöhret bulmadı. Birkaç gün bir mukaddesle bir arada bulundu da azîz oldu. Yani birkaç gün o örtü, Kâbe duvarına asıldı.
Kerem (cömertlik) ağacı nerede kök salarsa boyu ve dalları gökleri tutar. Eğer "başa kakma" testeresini gövdesine vurursan meyvesini yemekten ümidini kes.
Sarhoşlarla bir arada bulunmak îman ehli için kâfî bir zindan azabıdır.
Yalnız ibâdet neye yarar? İbadetin yanında kerem ve ihsân da lazımdır. Allâh yolunda bir altın vermeleri lâzım gelse çamura batmış merkep gibi acizleşiyorlar. Ama fatiha okumaya gelince yüz defa okurlar.
Arab atı koşarak iki saat gider; deve ise, ağır ağır gider ama gece-gündüz yol alır.
SEBNEM
YIL 3 SAYI 11 OCAK-ŞUBAT-MART 2005. ALTINOLUK'UN ÜCRETSİZ EKİDİR
YanıtlaSil
Yuksel21 Şubat 2025 06:59
SEBNEM
YanıtlaSil
Yuksel21 Şubat 2025 06:59
SEBNEM
YIL 4 SAYI 14 EKİM-KASIM-ARALIK 2005 ALTINOLUK'UN ÜCRETSİZ EKİDİR
Yâ Rasûlallâh, eğer Sen, gelmeseydin âleme, Güller açmaz, bülbül ötmez, meçhûl esmâ Adem'e Varlığın mânâsı kalmaz, garkolurdu mâteme!..
YanıtlaSil
Yuksel21 Şubat 2025 06:41
"De ki: İbadetiniz (duânız, kulluğunuz) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?.."
(Furkan Süresi, 77. âyet)
Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle, nemli gözlerle tevbe et! Zîrâ çiçekler güneşli ve ıslak yerlerde açarlar.
Mevlânâ
YanıtlaSil
Yuksel21 Şubat 2025 06:42
Ruhum sana âşık, sana hayrandır Efendim Bir ben değil âlem sana kurbandır Efendim
Ali Ulvi Kurucu
Meşrûtiyet devleti ve milleti ebedî ömre mazhar eder. (Mn.) 23.
Meşrûtiyette hâkimiyet millettedir. (H.Ş.) 98; (Mn.) 42.
Millet asker gibi tek vücut olmalıdır. (Mk. İç. R.) 2:277.
Millet bâkidir, fert fâni. (Mn.) 108.
Millet hastadır, hükümet hekimdir. (Nt. İç. R.) 2:263.
Millet-i İbrahimiye. (S.) 327:24. Söz, 5. dal, 5. meyve
Millete fedakârlık iddia eden sahtekar hamiyetfüruşlar. (Mn.) 95.
Milletimizin ruhu İslâmiyettir. (Mn.) 24.
Milletimiz yalnız İslâmiyettir. (H.Ş.) 97.
Milletin baş hastalığı cehalettir. (D.H.Ö.) 37; (T.H.) 66; (Mk. İç. R.) 2:274.
Millet hastadır. (Mn.) 24.
Milletin hatın yücedir. (Mn.) 95.
Milletin ihyası din ile olur. (S.) 658:Lemaat
Milletin kalp hastalığı din zayıflığıdır. (D.H.Ö.) 63; (T.Н.) 55.
Milletin menfaatini değil, şahsi menfaatini düşünmek. (H.Ş.) 64: 5. kelime
Milletin nâmusunu muhafaza eden büyük kuvveti birbirlerine karşı kullandılar. (Mn.) 97.
Milletin selâmeti cana baksa, vermekten çekinilmez. (Mn.) 41.
Milletlerin istidatlarına göre ahkâm değişir. (S.) 447:27. Söz:hât.
Milletlerin lisanındaki belagat kaabiliyetleri çeşitlidir. (Mh.) 78: 2. makale 1. mesele
Millet maarif-i cedideye nihâyet derecede muhtaçtır. (D.H.Ö.) 38; (Τ.Η.) 67.
Millet rakîbdir. (Mn.) 42.
Milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifaka ve dost olmaya bakar. (Mn.) 67.
Millet uyandı. (D.H.Ö.) 51; (T.H.) 71.
Millî âdetler bir milletin varlığını devam ettiren şeylerdir. (Nt. İç. R.) 2:253.
FİHRIST/462
Milliyet fikriyle uyanmış bir Ermeninin himmeti mecmu-u mil-lettir. (Mn.) 99.
Nur talebeleri millet ve memleketin menfati için çalışıyorlar. (T.H.) 578:İsp. hayatı
Risale-i Nur millete her gün ekmek gibi lâzımdır. (E.L.) 1:166.
Risale-i Nurlar milletin selâmetinedir. (S.T.) 7.
Ruhunu milletin selâmetine fedâ edenler. (Mn.) 41.
Yeis milletlerin en dehşetli hastalığıdır. (H.Ş.) 50:2. kelime.
MİLLET MECLİSİ
Dünya bir meclis hükmüne geçti. (Mh.) 38.
Eskiden bir adam devleti idâre ediyordu. Ama şimdi ancak bir
meclis idâre edebilir. (D.H.Ö.) 85.
Hıristiyan ve Yahudilerin meclise girmesi. (Mn.) 41.
İslâm âlemi, millet-i insaniyede ve Adem kavminde, mukaddes bir meclis hükmüne geçecektir. (Mn.) 121.
İslâma göre meclisin kanun çıkarma yetkisi. (Mn.) 42.
Mecliste grup kararı alınmamalı. (Mn.) 41.
Meclistekiler ya taklid ya tenkid edilir. (M.N.) 87:Hubâb
Milletin kalbi hükmündeki meclis. (D.H.Ö.) 85.
Mustafa Kemâl Bediüzzaman'ı meclise çağırıyor. ($.) 455:14. Şua
Bediüzzaman'ın millet meclisine verdiği beyanname. (M.N.) 85-87:Hubâb; (T.H.) 125.
MİLLETVEKİLİ
Bediüzzaman'ın Ankara'da milletvekillerine hitâben neşrettiği beyannâme. (M.N.) 85-87:Hubâb; (T.H.) 125.
Bediüzzaman'ın Ayasofya Câiminde milletvekillerine hitaben yaptığı konuşma. (D.H.Ö.) 24; (Т.Н.) 61.
Bediüzzaman'ın dindar milletvekillerinden isteği. (T.H.) 590: Afyon hayatı
FİHRİST/463
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
113 1 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Hz. Ömer (r.a.)
113 2 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Hz. Muaz (r.a.)
113 3 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Hz. Enes (r.a.)
113 4 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Hz. Ebud Derda (r.a.)
113 5 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Hz. Câbir (r.a.)
113 6 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
113 7 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Hz. İbni Ömer (r.a.)
113 8 Ehli Cennet'in en aşağı dereceli olanının Cennetteki mülkünü temaşası ikibin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür. Bunlar zevceleri, hizmetçileri, kürsüleri, bahçeleri vs.dir. Efdal dereceli olanı ise, Allah (z.c.hz.)'nin Cemalini günde iki defa temaşa eder. Hz. İbni Ömer (r.a.)
113 9 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır." Hz. Sabit İbni Ebu Asım (r.a.)
113 10 Ehli Cennetin derecesi en aşağı olanının bahçelerine, kürsülerine, zevcelerine bakışı bin sene sürer. En efdali ise günde iki kere, sabah, akşam Allah (z.c.hz.)'ni temaşa eder buyurup şu ayeti okudular: "Vücûhün yevme izin nâdiretün ilâ Rabbihâ nâzıra." Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
113 11 Mü'minlerin ruhları yedinci kat göktedir. Ve oradan Cennetteki makamlarına bakarlar. (Muellif hazretleri şu 7 sıfat dolayısıyla makamına varamaz buyurmuşlardır: Gıybet, tefahur, kibir, ucub (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenme), hased, merhametsizlik ve riya.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
111 1 İblis, en şiddetli ve kuvvetli adamlarını malını hayra sarf eden kimseye musallat eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
111 2 İblis, Âdem (a.s.)'ı içi boş görünce yemin etti ki: "Yaşadığı müddetçe onun içinden çıkmam." Allah da yemin etti ki: "Ben de onunla tevbe arasına hâil koymam." Hz. Hasan (r.a.)
111 3 İblisin köpek burnu gibi burnu vardır. Ve onu Âdem oğlunun kalbine koymuştur. Ona şehvet ve lezzetleri hatırlatır. Ve Allah hakkında şekke düşürecek vesvese verir. Kul, "Eûzü billâhissemî'il alimi mineşşeytanirracim. Ve Eûzü billâhi en yahdurûn, İnnallahe hüvessemî'ul alim" dedikçe hortumunu kalbinden çeker.(Bu sözler yürekten söylenecek. Yoksa zikirden ileri geçmez) Hz. Muaz (r.a.)
111 4 Mel'un iblis şeytanlarına hitab eder ve der ki: "Et, kadın ve içkileri ele alın, zira şer için bunlardan daha müessir bir şey bulamadım." Hz. Ebud Derda (r.a.)
111 5 İbrahim (a.s.) lraklılar hakkında beddua etmek istedi. Allah buyurdu ki: "Yapma, Ben onlara ilim ve kalblerine merhamet verdim." Hz. Muaz (r.a.)
111 6 Benim bu oğlum ki (İmam-ı Hasan) Seyyiddir. Umulur ki onun sebebiyle Allah (z.c.hz.) iki ordunun arasında sulhu sağlar. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
111 7 Benim bu oğlum ki (İmam-ı Hüseyin) lrak'ta Kerbalâ'da katlolunacaktır. Kim ki, bu vak'aya şahid olursa kendisine yardım etsin. Hz. Enes (r.a.)
111 8 Cennetin kapıları kılıçların gölgeleri altındadır. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
111 9 Benim hadislerim birbirini nesh eder. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin birbirini nesh etmesi gibi. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
111 10 Kulun uyandığında söyleyeceği en güzel söz, "Sübhânellezî yuhyil mevtâ ve Hüve alâ külli şey'in kadir" dir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
111 11 Allah'a en sevgili ev, içinde ikram gören yetim bulunan evdir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
111 12 Amellerin Allah'a en sevgili olanı, namazı ilk vaktinde (ilk cemaatle) kılmaktır. Hz. Ümmü Ferve (r.a.)
111 13 Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili kelâm: "Sübhâneke Allahümme ve bihamdike ve tebârekesmüke ve teâlâ ceddüke ve lâ ilâhe ğayrük" En sevmediği de: "Allah'dan kork" diyene karşı: "Sen kendine bak" diyenin bu sözüdür. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
111 14 Gerek mescidlerinizde, gerekse kabirlerinizde (Allah'a gidişinizde) Allah'ın en sevdiği renk beyazdır. Hz. İmam İbni Hüseyin (r.a.)
مسعود)
110. "(Ey ümmetiml) Cennetliklerin dörtte biri olmaya razı mısınız? Cennet ehlinin üçte biri olmaya razı mısınız? Cennet ehlinin misini olmaya razı mısınız? Cennete ancak müslüman olan insan girer. Your ancak Cehennem ehli müşriklere göre siyah öküzün cildinde beyaz bir kıl, yahut kırmızı öküzün cildinde siyah bir kıl kadarsınız."
۱۱۱ - اَ تَرِعُونَ عَنْ ذِكْرِ الْفَاجِرِ حَتَّى يَعْرِفَهُ النَّاسُ اذْكُرُوا الْفَاجِرَ بِمَا فِيهِ يحذره الناس طب عق عدق خط واربعة عن بهز بن حكيم عن أبيه عن جده وقــال البعض منكم
111. "Facir (kötü insanı) herkes tanıyacak diye anmaktan imtina mı ediyorsunuz? Kötü insanda bulunan çirkin huyu teşhir edin ki, insanlar ondan çekinme imkanını bulsunlar."
۱۱۲ - اُتْرُكُوا الْحَبَشَةَ مَا تَرَكُوكُمْ فَإِنَّهُ لَا يَسْتَخْرِجُ كَيْرَ الْكَعْبَةِ إِلَّا ذُو السَّوِيقَتَيْنِ مِنَ الْحَبَشَةِ (د ك ق عن ابن عمور حم عن رجل من الحبشة)
112- "Habeşliler size dokunmadıkça onları terk ediniz. Çunkü Kâbe'nin hazinesini ancak Habeşlilerden iki cılız bacaklı biri çıkaracaktır."
۱۱۳ - اتْرُكُوا الدُّنْيَا لأَهْلِهَا فَإِنَّهُ مَنْ أَخَذَ مِنَ الدُّنْيَا فَوْقَ مَا يَكْفِيهِ أَخَذَ مِنْ حَتْفِهِ وَهُوَ لَا يَشْعُرُ الديلمي عن انس)
113- "Dünyayı ehline terk ediniz. Zira dünyadan kendisine yeteceğinden fazlasını alan kimse bilmeden ölümünden (bir şeyi) almış olur."
١١٤ - اَ تَرَوْنَ هَذِهِ رَحِيمَةٌ بِوَلَدِهَا وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ اللَّهُ أَرْحَمُ بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ هَذِهِ بوَلَدِهَا (عبد بن حميد عن ابن ابی اوفى)
114. "Şu çocuğuna merhametli davranan kadını görüyor musunuz? Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah mü'minlere bundan daha merhametlidir."
44
Abdurrahman DİLİPAK
abdurrahmandilipak@yeniakit.com
Derin yapı
Bu "derin devlet" denen şey hâlâ varlığını sür-dürüyor. Bu işler geri dönülmez noktaya geldi, ama iş bitmiş değil.. Kozmik odaya girilmediği gibi, mer-kez komite de, ülke geneline yayılmış tetikçiler de dışandalar.
İçeridekiler onun için susmayı tercih ediyor..
İşin kötü yanı, yeni bir derin yapı oluşuyor. İkti-dar ve servetle tanışanlar bir şekilde kendi aralann-da kayıtdışı bir birlik oluşturuyorlar. Zaten onun bir adım ötesi ya MAFİA'laşmak, ya da derin bir yapıya dönüşmektir. Bu defa derin yapıda namaz kılanların sayısı artacak sanırım..
Tutuklananlar arasında, sanki, derin yapının İçinde karar vericiler arasında da olmayan, tetikçilik de yapmayan bir sürü adam var.. Birileri kurunun yanında yaş da yanar hesabı onları da listeve dahil etmış gozuküyor.. Bu işler, bu adamları oraya so-kup, işin ciddiyetini sulandırmak isteyenlerin de işi olabilir ya da kendilerine rakip ve tehdit olarak gör-düklerini, kurunun yanında da yaş da yanar hesabı kendi cehennemlerine çekmek isteyenlerin işi de olabilir..
Hatta öteki tarafta olup da, dışarıdakiler, birile-rini kendi yanlarına çekmek için de o kişilerin içeri girmesine göz yummuş olabilirler. Böylece adam kazanacaklar..
Adamlar kendilerinden çok eminler, "biz gide-riz ötekiler gelir, arma sonuçta bu düzen böyle de-vam eder" anlayışına sahipler. Başka türlü olmaya-cağını düşünüyorlar. Yaşanan bazı olaylar da onları haklı çıkartır gibi aslında..,
İktidar ve servet dönüştürücü bir güce sahip, ilk olarak da bu güç, kendine sahip olmak isteyenleri dönüştürüyor..
Bir gün bu Balyoz ve Ergenekon davası sonuç-lanacak ve göreceksiniz, başka davalar, başka tar-tışmalar başlayacak.. Bu dava sürecinde yaşanan örtülü hesaplaşmaların davası ayrıca, görülecek..
Yarın sıra 28 Şubat'a gelirse, iMuhsin Yazıcıoğ-lu suikastı ile ilgili tutuklamalar da başlayınca, daha yüzlerce kişi hapse tıkılacak.. İnanın bunların tümü-nü mahkemeye çağırsanız yargılayacak yer ve adam bulamazsınız, bunları hapsedecek hapishane de yok.. O kadar çoklar.. Onun için bir gün genel af-la bu işlerin üzerinin örtüleneceği hesabını yapıyor-lar..
Sanki iktidar da bu işi daha fazla dağıtmamak Ister gibl.
MIT ve Emniyet niye elindeki bilgileri açıklamı-yor? Jandarma İçişleri Bakanlığı'na bağlı değil mi, niye bu işin üzerine gidilmiyor? Jandarma İstihbara-tının bilmediği bir şey mi var?
Yani birileri gerçekten Muhsin Yazıcıoğlu su-ikastı ile ilgili bilgiye sahip değiller mi?
Bana kalırsa NATO ülkeleri de biliyor, ayrıca ve özellikle İsrail de, ABD ve tabii bizimkiler de..
Bana kalırsa şu şike işini biraz eşeleyin, bakın bakalım bu işin arkasından ne çıkar.. Sakın Ergene-kon çıkmasın..
İşe bakar mısınız, durup dururken bir şike ya-sası çıkardılar, daha yaşanın mürekkebi kurumadan bir daha değiştirdiler. Önce 2 yıllık cezayı beş yıia, ardından da beş yıllık cezayı bir yıla indirdiler.. Peki bu nasıl oldu.. Bu konuda söyleyecek sözü olan var mı? Ayıp ya hu, insaf yahu!
Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa o ülkede özgürlükler o kadar az ve baskı altındadır demek-tir.. Yasa ile düzenlediğiniz her alanda bürokrasinin borusu öter. Hani şu "bürokratik oligarşi" var ya o!
Bana sorarsanız şike yasası tam bir ŞİKE oldu! Benim adalet duygularım incindi..
Demokrasi, böyle işlerle örselenirse, demagoji-ye dönüşür.. Üzerinde yükseldiğimiz zemini tahrip etmiş oluruz.. Yasa dediğiniz şeyin saygınlığı, cay-dıncılığı kalmaz, yaz-boz tahtasına döner..
Bana kalırsa bu yasa değişikliği ŞİKE'cilen kur-tarmaya yetmez.. Bu işi bir adım öteye götürürse-niz, çete olayı ile birleşir..
Yıldırım benim gözümde simdi daha çok Habe-ral'a benziyor.. Bu işe ecinnilerin karıştığını düşünü-yorum.. Birileri bu durumu savunmak yerine sussa-lar daha iyi ederler.. Çünki mızrak çuvala sığmıyor.. Bir de bu işin Dalan bağlantısı var. İşin ucu Ergene-kona kadar gidiyor..
Sahi şu 28 Şubatçılara sıra ne zaman gelecek? Ben Ergenekona da karşıyım, Balyozcuiara da, kayıtdışı ekonomiye de, yım. Bunu yapan bizden ya da onlardan olabilir. kayıtdışı siyasete de karşı-Halka karşı ihanet planı yapanlar, devleti ele geçirip topluma İlahilik ve Rabilik taslayanlar, eğer bu Sazgeçmeyeceklerse cehenneme! ve dua ile.. işten
GÜNÜN SU
"İnsanlar kendi işlediği kocaman günahları çuvala basar.
Senin küçük yanlışını " duvara asar..."
BIR HADIS
Sakın herhangi biriniz açık alanda ya da kendisini gizlemeyen (veya etrafi açık) bir çatı üstünde gusletmesin. O, başkalarını görmese bile kendisi görülebilir. (Ibn Mace, Tahåret, 113)
GUSÜL: BEDENİ TEMİZLER VE RUHU ARINDIRIR
Gusül yani boy abdesti; cünüplük, hayız ve nifas gibi durumlardan temizlenmek için bedenin her tarafını yıkamak demektir. Kur'an-ı Kerim'de cünüplükten te-mizlenmenin yolunun gusül olduğu belirtilmiş, bu temizlik yapılmadan namaza yaklaşılmaması gerektiği bildirilmiştir. Allah Resûlü, cünüp iken Kur'an-ı Kerim okumamış ve cünüp olanların mescide gelmelerini doğru bulmamıştır. Kişinin gusletme imkânı olduğu hâlde bunu geciktirmesini hoş karşılamamış, meleklerin gusletmeden dolaşan kimselerden uzak duracağını ifade etmiştir. Allah Resülü, ashabını her daim temizliğe ve arınmaya çağırmıştır. Gusül, insanın bedenen ve ruhen zinde kalmasını sağlayan bir etkiye sahiptir. Hayız, nifas ve cünüplük halinin vücuda verdiği yorgunluk ve gerilim, gusül abdesti ile giderilir. Guslederek arınma, insanı kirli olma hissinden kurtarır. Ona arınmış olma duygusu verir ve onu ibadete hazır hale getirir. Gusül abdesti insanı, temiz bir ruh ve bedenle her an Rabbinin huzurunda olduğu hissiyatına eriştirir.
BIR AYET
Onlar (müminler), emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.
8
(Müminún, 23/8)
MÜMİNE VEFA YAKIŞIR
Vefali olmak imandandır ve müminin şanındandır. O hâlde, bize düşen, ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Sevgili Peygamberimiz gibi vefalı ol-maktır. Rabbimize, insanlara, ailemize, çevreye ve ahdimize vefa göster-mek, bizi Cenab-ı Hakk'ın rızasına kavuşturur, dünya ve ahiret saadetini kazanmamıza vesile olur. Her zaman her konuda örneğimiz Resûl-i Ekrem (sas), ilk önce Rabbine karşı vefalıydı. Nitekim o, Cenab-ı Hakk'a kulluk ve itaatten, sadakat ve teslimiyetten bir an olsun ayrılmadı. Allah Resûlü (sas) insanlara karşı vefalıydı. Ömrü boyunca insanların dünyada ve ahirette hu-zura ermeleri için uğraşmıştı. Peygamberimiz, ailesine karşı da vefalıydı. Mekke'nin fethedileceği gün çadırını Hz. Hatice validemizin kabrine yakın bir yere kurdurarak en zor zamanlarında kendisine destek olan sevgili eşine vefasını göstermişti. Resûl-i Ekrem (sas), ahdine vefa gösterir, verdiği sözü muhakkak yerine getirirdi.
HALIL DULDAR
Palan
Kizb, küfrün esasıdır.
Kizb, nifakın birinci alåmetidir.
Kizb, kudret-i İlâhiyeye bir iftiradır.
Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıttır.
Ahläk-ı âliyeyi tahrip eden, kizbdir.
Alem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir.
Ålem-i beşerin ahvälini fesada veren, kizbdir.
Nev-i beşeri kemalåttan geri bırakan, kizbdir.
Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
lisärätü'l-cazl
Maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim "muvakkat" fetvâsı vermişler. Bu zamanda o fetvā verilmez. Çünkü, o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.
(Hutbe-i Samiyel
Maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok; su-i istimale mü-sait bir bataklıktır.
(Hutbe-i Samiye)
Yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.
[Hutbe-i Samiye)
Müseylime'yi esfel-i säfiline düşüren kizb olduğu gibi, Muhammedü'l-Emin Aleyhissalatü Vesselâmı âlâ-yı illiyyine çıkaran sıdktır ve doğruluktur.
(Sözler)
343
YanıtlaSil
Yuksel27 Şubat 2025 00:53
RISALE-I NUR DAN SECİLMIS VECİZELER
Allah namına iftira eden, yalan söyleyen, en edna bir dereceye düşer.
[Mektübat
344
Ahlāk-ı âliyeyi ve yüksek huyları hakikate yapıştıran ve o ahlakı daima yaşattıran, ciddiyet ile sıdktır. Eğer sıdk kalkıp araya kizb girerse, rüzgârlara oyuncak olan yapraklar gibi, o adam da in sanlara oyuncak olur.
(Isârâtü'l-cazi
S-Herşeyden evvel bize lazım olan nedir?
C-Doğruluk.
S-Daha?
C-Yalan söylememek.
S-Sonra?
C-Sıdk, ihlås, sadakat, sebat, tesanüd.
S-Yalnız...
C-Evet...
S-Neden?
C-Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan käfi değil midir ki, hayatı-mızın bekası imaın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?
(Münazarat)
Bir zatta içtima eden ahlâk-ı âliye kizb, hile gibi alçak halleri reddeder. Evet, yalnız şecaatle iş tihar eden bir zat, kolay kolay yalana tenezzül etmez.
(İşârâtü'l-İcaz)
Hulfülvaad ve hilaf ve kizb ve aldatmak, en çirkin bir haslet ve naks ve kusurdur.
[Mektübat)
Kız çocuğu rahmet
Erket nimettir.
Allah nimet için sorgu Sual eder
Rahmet için sadece
Ödüllendiris.
H2. Muhammed. SAU.
TARİHTE BUGÜN
• 1389 - Nakşibendiyye tarikatının kurucusu Şâh-ı Nakşibend vefat etti.
• 1923 - Büyük
Millet Meclisi'nde
Medresetüzzehra hakkında kanun teklifi verildi.
• Rize'nin kurtuluşu 1918.
2
CUMARTESİ
SATURDAY
MART
MARCH
DOC
BİR AVET
De ki: "Ona hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
Cin Suresi: 20
BİR HADİS
Allah'ı an. Çünkü bu yapmak istediğin işte senin için yardımcıdır.
İbni Asakir
Hayatın da iki vechi vardır. Biri siyah dünyaya bakar, diğeri şeffaf âhirete nâzırdır. Nefis, siyah vechin altına girer, şeffaf veche terettüp eden saadet-i ebediyeyi ister.
Mesnevî-i Nûriye
HİCRİ: 21 ŞABAN 1445 - RUMI: 18 ŞUBAT 1439
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi Akşam
Yatsı
İmsak
KASIM: 116-GÜN: 62 KALAN: 304 – GÜN. UZ.: 1
Güneş
Öğle
İkindi
DK
AN
İSTANBUL
06.05
13.21
16.29
20.22
ESKİŞEHİR
07.22
16.24
Aksam
18.58
Yatsı
ANKARA
07.30
19.03
06.00
13.15
20.15
BU ZAMANIN EN BÜYÜK FARZ VAZİFESİ
BEDİÜZZAMAN, “İttihad-1 İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedinin (asm) cihetü'l-vahdeti tevhid-i İlâhîdir. [...] Müntesibîni umum mü'minlerdir. Nizamnamesi Sünen-i Ahmediyedir (asm). [...] Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-1 İslâmdır" demişti.
İSTİKRAR İÇİN TEK YOL BİRLİK OLMAK
EL Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib, Müslümanların istikrar ve kalkınmalarının tek yolunun birlik olmalarından geçtiğini belirtti. Şeyh Tayyib, şunları kaydetti. "İslâm ümmetinin birliği, kimsenin bir çivi dahi çakmaya güç yetiremeyeceği sağlam bir duvardır."
>> HABERİ 4'TE
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 03:59
A ba S Si
BEDİÜZZAMAN'IN "BU ZAMANIN FARZ VAZİFESİ İTTİHAD-I İSLÂMDIR" SÖZÜNE EL EZHER ŞEYHİNDEN DESTEK GELDİ.
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 04:00
Hiç kimse kendi başına kalkınamaz
TAYYİB, şunları kaydetti: "İslâm ümmetinin birliği, kimsenin bir çivi dahi çakmaya güç ye-tiremeyeceği sağlam bir duvardır, bu birlik ol-madan da hiç kimse kendi başına kalkınamaz. İslâm dünyasında gerçek bir birlik olsaydı Gaz-ze'deki olaylar yaşanmayacaktı."Anlaşmazlığa düşmenin diyalog ve birlikle tedavi edilmesi
gereken bir hastalık olduğunun altını çizer
Şeyh Tayyib, "Filistin davası ve Gazze mesele-
sinden de bir ders çıkarabiliriz. Müslümanların
gerçek birliği olsaydı, 16 aydan fazla süredi
masum insanlar ve çocuklar öldürülmezdi ve
yahut Filistinlilerin topraklarından tehcir planla
yapılmazdı" ifadelerini kullandı. İstanbul - aa
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 04:01
3
OLMADAN DA H
MISIR'DAKİ Ezher Kurumu Şeyhi ve Müslüman Bilgeler Konseyi Baş-kanı olan Ezher Şeyhi Tayyib, Bah-reyn'in başkenti Manama'da düzenlenen “İslâm dünyasının diya-loğu” konulu konferans çerçeve sinde Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile bir araya geldi. Yaklaşık 16 ay boyunca İsrail bombardıma-
nına maruz kalan Gazze Şeri-di'ndeki gelişmelere dikkati çeken Şeyh Tayyib, Müslümanların istikrar ve kalkınmalarının tek yolunun bir-lik olmalarından geçtiğini belirtti. Şeyh Tayyib, Müslümanların birlik olmalarıyla öz güvenlerini geri ka-zanacakları ve krizleri kendi başla-rına çözebileceklerini dile getirdi.
tirhal (ai) -Yola çıkma. 2-Göç etme.
fir-kes:تیرکش )...( Okluk, ok kabı, terkes, sadak.
YanıtlaSil
Yuksel2 Mart 2025 03:30
tirhal (ai) -Yola çıkma. 2-Göç etme.
tir-kes:تیرکش )...( Okluk, ok kabı, terkes, sadak.
YanıtlaSil
Yuksel2 Mart 2025 03:34
sadakat
sadaha. 1-Arap alfabesinin on dördün-cü, Osmanlı ve Fars alfabelerinin on yedin-ci harfi olup, ebced hesabında doksan sa-yısının karşılığıdır. 2-ö.i. Kur'ân-ı Kerim'in 38. suresi. Mekke'de nazil olmuştur. 88 âyettir.
dai. Göz ağrısı, göz hastalığı.
sds.kz. Sâdd.
sad (..) z.
sad:
1 (..) سعد-Kutluluk. 2-Uğur getiren sey, uğur. 3-s. Kutlu, uğurlu.
sad
: صعد )..( Mihnet, meşakkat, zahmet, sı-kıntı.
(i) 1-Ses, seda. 2-Yankı.
sadak
: صدق )ai) 1-Doğruluk, doğru olma. 2-Tasdik edilen, onaylanan şey.
sadaka: صدقه )a.i. c. sadakât.) 1-Allah rızâsı için ihtiyaç sahibi fakirlere yapılan yardım, farz olmadığı halde kişinin fakirlere verdi-ği para, mal vs. gibi şeyler. 2-Zekât. 3-Di-lenciye verilen para.
sadaka-i azîme: صدقة عظيمه Büyük sadaka.
sadaka-i cariye: صدقه جاريه fik. Köprü yol, okul, hastahane, çeşme gibi sürekli hayra sebep olan ve sevabı öldükten sonra da yazılmaya devam eden sadaka.
sadaka-i fitr: صدقه فطر Fitir sadakası Rama-zan ayına erişmenin ve onun sevap ve be reketinden yararlanmanın şükrü olarak, unda namazdan önce veril-
Feyzinur
Kapanmasa
gereken kapılar -63
ABDULBAKİ ÇİMİÇ
bkicimic@hotmail.com
Kuvve-i akliye-i melekiye, nef've za rarı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz eder. Idråk, anlama ve tefekkür äleti olan kuvve-i akliye, insana has düşün me ve eşyanın sebeplerini yakalama ve esmå lisânı ile tanıma melekesidir. Kuvve-i akliyenin üç mertebesi vardır, vasat mertebesi hikmet ve istikametli olmak, terfit mertebesi gabavet, ifrat (aşırı) mertebesi ise cerbezedir.
GABAVET
Kuvve-i akliyenin tefrit' mertebesi ga bavet ve geri zekalılıktır. Yani "hiçbir şey den haberi olmaz.
Gabavet, ahmaklık, anlayışsızlık, ga bilik olarak bilinir. Hayatı ve yaratılış hikmetlerini nazara almadan bir hayat yaşamak, hiçbir şeyden haberi olma mak, bir nevi akıl kuvvesinin en aşağı mertebesini yaşayan insanlar için kul-lanılan bir kavramdır.
Kuvve-i akliyenin 'tefrit' mertebesi olan gabavet; halk-ı ef'al meselesinde İtizal (Mutezile) mezhebinin te'siri in-sana vermesi, itikadda teşbih (benzet-me) yapılması, ahläkta tezellül ve ta-basbus göstermesi, âhirete imanda âhireti tasdik edip fakat inandığı gibi yaşamayan ehl-i sefehat ve dalalet mi sal olarak verilebilir.
CERBEZE
Kuvve-i akliyenin ifrat mertebesi cer bezedir. Şaşırtıcı cerbezekârlık ve demo-gojidir ki; akı kara, karayı ak göstermek gibi işlerin mantık dışı ve ma'nasızlıkla rıyla uğraşan ve bulaşan bir zekâdır. Bu mertebede kişi "Hakkı båtıl, bâtılı hak su retinde gösterecek kadar aldatıcı bir ze kâya malik olur.
Cerbeze insafsızca, aldatıcı ve muvâ-zene etmeden hüküm vermektir. Böy lece cerbeze ile yapılan mugalâtalar inhilal-i anåsırı netice vermektedir. "Hem de, cerbezeyle, insan adalet ya parken zulme düşüyor. Zira insan ku-sursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-i me-hasinle (güzelliklerin bozulmasıyla) ta-dil olunan müteferrik kusurları, cerbe-ze ile cem edip, bir zaman-ı vahitte bir şahsı vahitten sudûrunu tevehhüm ederek şedit cezaya müstahak görür. Halbuki bu tarz, bir zulm-i şedittir.
Gabavet ve cerbeze
CERBEZE, ENVA'IYLA GARÄİBİN MAKİNASIDIR
Hem de insan nazarı tenkid ile, bir cer beze ile binler mehasin içinde, nazarında hatiat tevehhüm edilen onbeş-yirmi nokta ile bütün o mehasini setrettirecek ve hükümden iskåd edecek ve yalnız o, onbeş-yirmi nokta ona hedef-i maksüd yapacak bir vaziyet alır. Böylece o nazar-I tenkid ve cerbeze ile ittihamkârâne ileri sürdüğü garazkâr håli muhatabına isnåd edebilir. Cerbezenin tavrı acibi; zaman ve mekanda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder. Hakikaten cerbeze, envaiyla garai-bin makinasıdır.
Müteferrik büyük işlerde yalnız kusur lan görmek cerbezeliktir; aldanır ve alda-tır. Cerbezenin şe'ni, bir seyyieyi sümbül-lendirerek hasenåta galip etmektir.
CERBEZE, DAİMA ZĀLİMDİR
Evet, "hakikat-bin göz aldanmaz; hak-perest kalb aldatmaz" sırrınca aldanmaz bir göz ve hakperest ve aldatmaz bir kalb için Kur'ân'a, Sünnet-i Peygambe-riye (asm) ve onların hakîkî bir tefsiri ve månevi bir dersi olan Risale-i Nur'a sa-rılmalıyız ki "Cerbeze"nin aklı yanıltma-sından, akıl tutulmasından ve cerbeze-nin zulmünden korumuş olalım. Çünkü "Sebeb-i ihtiläf, hâkim-i zâlim olan cer-bezedir. Fikr-i tenkit ve bedbinliğe isti-nad eden cerbeze, daima zālimdir." bil-meliyiz. Hakikat-bin ve hakperest olan adam: "Cerbeze bir hâkimdir." bilmeli. "Yalnız seyyiat tarafını konuşturmamalı; onun hasmı olan hasenâtı da dinlemeli, sonra muvazene edip, mizan-ı haşirdeki hükm-ü ädiläne gibi råcih gelene mu-habbetle hak vermelidir."
Öyleyse bütün himmetimizi kuvve-i akliyenin vasat mertebesi olan adl ve adalete vermeliyiz. Bu mertebe hikmettir ki; "Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir. ayeti, onun måhi-yetini beyan ve tefsir eyler. İnsan hikmet mertebesinde "Hakkı hak bilir, imtisal eder; batılı batıl bilir, içtinap eder.
Dipnotlar:
1- İşărâtü'l-leaz, s. 46; 2- Age, s. 23.
3- ESDE, Divan-s Harb-i Orfi, s. 120.
4- ESDE, Münazarat, s. 249.
5- ESDE, Tuluat, s. 570.; 6- Age, s. 572.
7-Age, s. 572.: 8- Bakara Suresi: 269.
Necip Fazıl Bi
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: İkinci Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 22 Ekim 1943, S. 6, sh.5
Cumhuriyet Doğu Dergisi Çerçeve, Büyük I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Üçüncü Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.5
Beklenen Şiir, Büyük Doğu Dergisi I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.12
Kitâbe - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Dördüncü Mektup Makale, Büyük Doğu I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.5 Ben - Şiir, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.7
Ferdi Zuhura Dair - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Beşinci Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.5
Noktalamalar: (Vasiyet / Sanat /Kaydırak / Otuzüç Yıl / Dipsiz Kuyu / Düşımanıma / Kervan) - Şiir, Büyük Doğu - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.7
Atatürk Dirilecektir - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 19 Kasım 1943, S. 10, sh.2
YanıtlaSil
Yuksel5 Mart 2025 04:37
NECİP FAZIL BİBLİYOGRAFYASI
Yayına Hazırlayan SUAT AK
BÜYÜK DOĞU YAYINLARI
sy. 326.
106- (Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayır-lısını veya benzerini getiririz. (1) Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir!
r
c
e
M
107
Bakara suresi
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:08
(1) Şer'i ıstılahta nesh, herhangi bir hükmün ye-rine, sonradan başka bir şer'î hükmün beyân edil-mesi ve böylelikle, evvelki hükmün vaktinin sona ermesidir. Nesh, ebediyetine hükmedilmemiş emir ve yasaklara mahsustur. (Kurtubî, c. 1/2, 62-65)
"Evet mevâsim-i erbaada (dört mevsimde) giye-cek, yiyecek ve sâir ilaçların tebeddülüne (değiş-mesine) lüzum ve ihtiyaç hâsıl olduğu gibi, bir şah-sın yaşayış devrelerinde, ta'lim ve terbiye keyfiyeti (şekli) tebeddül eder (değişir). Kezâlik (bunun gibi), hikmet ve maslahatın iktizâsı (gereği) üzerine, öm-r-i beşerin (insan ömrünün) mertebelerine göre ahkâm-ı fer'iyede (esâsa aid olmayan hükümlerde) tebeddül (değişme) vardır. Çünki fer'î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat (faydalı) iken, diğer bir zamâna göre mazarrat (zararlı) olur. Veya bir ilâç,
bir şahsa devâ iken, şahs-ı âhara (başka şahsa) da' (hastalık) olur. Bu sırdandır ki Kur'ân, fer'î hüküm-lerden bir kısmını neshetmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir." (İşârâtü'l-İ'câz, 44)
(2) "Ey nefis! Bil ki: Dünkü gün senin elin-den çıktı, yarın ise senin elinde sened yok ki ona mâliksin! Öyle ise hakîkî ömrünü bulunduğun gün bil! Lâekal (en az) günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi hakîkî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye (âhiret sandığı) olan bir mescide veya bir seccâdeye at!" (Sözler, 21. Söz, 95)
Ayrıca, namazın ehemmiyeti, beş vakte tahsîsi ve usanç vermemesi hakkında, bakınız; (Sözler, 4. Söz, 9-11; 9. Söz, 26-32; 21. Söz, 91-95)
(3) Bakınız; (Bakara Sûresi, sahîfe 1, hâşiye 4)
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:10
(1) Bu sûre, tevbenin mâhiyetini ve kabûl edilme şartlarını îzâh ve beyân ettiği için; "Tevbe Sûresi" ismini almıştır. Bu sürenin meşhur olan diğer bir ismi de "Berâe"dir. Resûlullah Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm emrettiği için, Kur'ân'da başına Besmele yazılmayan tek sûre budur. Hz. Ali radıyallâhü anh: "Besmele emân ve rah-mettir. Bu sûre ise harb hakkındadır (harbi em-reder). Bunun için Besmele terk edildi!" demiş-tir. Hz. Osman radıyallahü anh ise: "Kur'ân-ı Hakîm'den herhangi bir âyet nazil olduğunda Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm: 'Bu âye-ti falan yere yazınız!' diye emrederlerdi. Enfâl
Sûresinin sonu ile bu sûrenin başında vahiy ka-tibliğini ben yaptım. Bana burada 'Besmele yaz!" diye emretmedi" dedi.
Ayrıca Enfâl Sûresi ile bu sûre arasında kuvvetli münasebet vardır. Bu sebeble Enfâl ve Tevbe sûreleri hakkında sahâbelerden bir kısmı (radıyallâhü anhüm ecmaîn): "Bunlar bir sûredir”, bir kısmı da: “Ayrı birer sûredir” demiş-lerdir. Enfâl Sûresinin arkasından ara vermeden Kur'ân okumaya devam edildiğinde, bu sûrenin başında ayrıca besmele çekilmez. (Râzî, c. 8/15, 223)
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:11
KUR'ÂN-I KERİM VE KARŞILIKLI MUHTASAR MEÂLİ
Hazırlayan
Hayrât Neşriyat
İlmî Araştırma Merkezi MEÂL HEY'ETİ
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:12
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
SUBHANALLAH
ELHAMDULİLLAH
ALLAHUEKBER
ESTAĞFİRULLAH
ALLAHUMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
Yanıtla
yuksel30 Mart 2019 08:08
Beş vakit namazı camide kılan bismillahirrahmanirrahim demiş gibidir.
Ümmetim yıldızlara gidesiye kadar kıyamet kopmayacaktır.
BU ZULMÜ DURDURUN ARTIK!
Harun ÖĞMÜŞ harunogmanga.com
Nasılsa vurduğun «insansı canlılar ancak, Ne var, koyun gibi doğransalar boğazlanarak?
Yıkılsa evleri bombardımanla başlarına, Ölüp de çıkmasa bir ferdi sålimen yarına!
Değil mi, vur hadi öyleyse çol-çocuk deme, vur! Kimin ne haddine, senden nasıl hesap sorulur?
Önünde her yol açık, her ne istesen mebzül, Şikayet ettiğin işler, senin için makbül!
Çalış otuz asır evvelki håle dönmek için, Bütün siyasetinin kaynağında olsun din.
Şovenliğinde ve köktencilikte bilme hudut, Fakat bununla hep ağyarı suçla, mes'ül tut!
Hamas'ta suç dediğin her ne varsa yap, sana hak! Yok et nesilleri neslin için ağıt yakarak...
İçinde -çok değil- olsaydı zerre vicdanın, Olurdu belki o takdirde bir hesap soranın!
Fakat için de rahattır senin, hem öyle rahat! Küçük bir empatiden vermiyor nişan, heyhat!
O halde sensin o «hayvansı canlı ancak, sen! O canlı yoksun olur çünkü böyle hislerden!
Delilim, işlediğin mendebur cinayetler, Kişi ne haldedir isbåta kendi fi'li yeter!
Senin savaşçılığın halka bomba yağdırarak, Yiğitçe çarpışılan yerden ayrılıp kaçmak!
Bu, korkunun ve de hâinliğin neticesidir; Tabiatinde olan hinliğin neticesidir!
Yiğitliğin söker ancak beşikte ma'sûma, Ve bir de tutsağın olmuş zavallı mahkûma!
17
Utanma duygusu hiç yok mu sende, tüh yüzüne! Yüzün de yok ki satarsın cihāna tafra yine!
Dönüp de hayvana benzettiğin yiğitlere bak! Yeter esirleri onlar için tanık olarak!
Değil sevenleri bak, «hasmı yanlarında derim! Fazilet işte bu, düşman dahi eder teslim!
Muhatap almaya layık senin neyin var ki? Geçip de karşına laf ettim, aptalım sanki!
Asıl uyanması lazım gelen bugün ümmet! Fakat uyanmaz o halā bu uykudan, hayret!
Ne bekliyor daha bilmem, büyük kıyameti mi? Ya ihtilafla perişan iken selámeti mi?
Bilin ki böyle muhaldir bizim selametimiz! Şu anda koptu demektir inan kıyametimiz!
Yaşar cehennemi aylardır işte bak Gazze... Biz izleriz onu yalnız, ne oldu böyle bize?
Ne oldu? Aynı vücüdun uzuvlarıydık biz? Birinde varsa elem hissederdi dīgerimiz!
Nasıl cemåda dönüp böyle duygusuzlaştık, Bu denli ayrışarak meskenette uzlaştık?
Uyan ve kendine gel artık ey büyük ümmet! Seză olan sana ancak o eski güç-azamet!
<>> Senin değil mi beden, uğraşıp çıkar bir baş!
Bugün içindeki her ferde vacib işbu, derim Ve bir de toptan o efråda tek kelåm ederim:
Sözüm şudur size ancak, ne çok uzun ne derin: Ya zulmü durdurun artık ya <<ümmetiz» demeyin!
OCAK 2024
Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 481 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel13 Mart 2025 02:13
Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur.
Ravi: Hz. İmran (r.a.)
Sayfa: 481 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Çerkez Oradan otomobillere binilerek Vize ve Kırklareli üzerinden Edirne'ye vâsıl ol-
duk. Bu dolaşma esnasında ben, merhum Salih Bozok ile daima bir otomobilde bulunuyordum. Gayet hoş hikâye-leri ve söylediği memleket türküleri ile bana seyahat yor-gunluğunu kat'iyyen hissettirmemiş olan Salih Bey'den ayrıca Atatürk'ün çocukluğuna ve gençliğine dair de pek çok hâtıra dinledim. Bu arada Atatürk'ün bütün çocukluk arkadaşlarından biraz daha yaşlı oldufğunu da söylemişti. Salih Bey'in ifadesine nazaran Atatrük'ün doğum tarihi 1880 değil, daha evvel imiş. Merhum, Atatürk'ün vefatı-na takaddüm eden günlerde de bu bilgisini tekrar eder durur ve hiç olmazsa iki, üç yaş daha büyük olması lá-
YanıtlaSil
Yuksel14 Mart 2025 06:14
13
zım geldiğini söylerdi. Bunun tahkiki benim selahiyetim ve kudretim dahilinde değil. Atatürk'ün hayatına ait bu mühim noktanın tenvirini selâhiyetli zâtlar üzerlerine alırlarsa çok isabetli bir iş görmüş olurlar. İşte bu gezinti esnasında Salih Bey'den Atatürk'ün her zaman çok sağ-lam bünyeli ve hastalıklardan masun olarak yaşamış ol-duğunu da öğrenmiştim. 1925 senesindeki hastalığı müna-sebetiyle temasımdan sonraki hadiselerde vâki müşahede-lerim de bunu teyid eder mahiyette idi. Herkesin başına gelebilecek bazı ufak tefek, sıhhi arızalar dışında herhan-gi büyük bir hastalık geçirdiğine dair bir emare mevcut değildi.
YanıtlaSil
Yuksel14 Mart 2025 06:15
Son Günlerinde ATATÜRK
Dr. Asım ARAR'ın HATIRALARI
YanıtlaSil
Yuksel14 Mart 2025 06:16
Selek Yayınları
İstihbarat Örgütleri
düşündüğü de önemlidir ve derinlemesine bir araştırma için çeşitli dillerde ve konularda diyalog için çeşitli iletişim (blog, sohbet vb.) yöntemleri kullanılmaktadır. İstihbarat Araştırma Merkezi (IARPA) ise sosyal medya takibinde dil problemlerini çözmek için yeni bir program geliştirmektedir.
Etki Ajanları
Enfluans ajanları diyebileceğimiz etki ajanları, yalnız olayların seyrini belli bir istikamette değiştirmek amacıyla değil, hedef top-lumun istikrarını bozmak için de kışkırtıcılık yaparlar. Etki ajanları genellikle; gazeteci, devlet memuru, diplomatlar, milletvekilleri, sivil toplum örgütü lideri, ticaret odası başkanı, politikacılar veya gizli servis mensupları gibi çok çeşitli çevrelerden olabilir. Amerikan lite-ratüründe diğer ajan türleri ile birlikte etki ajanlarının: yardakçı da denilmektedir) temin edilmesi başta gelen örtülü faaliyet türlerin-den biridir. Yardakçıların saptanması çok dikkatli ve gizli bir incele-me neticesinde olur. Bir insanın ABD'ye yardakçı olmasını sağlayan özelliklerin başında devlet, ordu, iş ya da medya içinde önemli bir kişi olması veya bağlantılarının iyi olması aranır. En yaygın yardakçı çeşidi; örtülü operasyon sırasında yardımcı olabilecek tek
bir kişidir. Bu kişi bir gazeteci, editör, paralı asker, gümrük me-muru, bankacı, işletmeci, başkan yardımcısı ya da bu tarz başka bi-risi olabilir. Etki ajanlarının yetiştirilmesinde dış kaynaklı burslar önemli roller oynamaktadır.
Amerikan üniversitelerine ve okullarına giden kişiler, dünyayı Amerikan tarzıyla görmeyi öğrenirler ve bu şekilde Amerika'yla, Amerika'nın kendi halkından daha iyi özdeşleşmiş üst sınıf bir aracı kesim ortaya çıkar. Bu şartlar altında, yabancıların Amerikan yar-dakçısı olmaya hevesli olmaları çok doğaldır.
YanıtlaSil
Yuksel15 Mart 2025 06:05
İstihbarat Örgütleri
283
Etki ajanları 21. yüzyıl ile birlikte daha da belirginleşmekte ve kü-resel elit tabaka içinde kamufle olmaktadırlar. İngilizcesi akıcı olan ve bu dili iş yürütmek için kullanan yeni küresel elit tabaka uluslara-rası iş kurumu ya da finansal anonim ortaklığı olan işyerlerinde daha çok görülmektedir. Üst düzey politikacılar, finansal sermayenin önde gelen işadamları, tüccarlar, medya patronları, akademik dünyanın ağır topları ve hatta rock yıldızlarından oluşan elit tabaka giderek artan ölçüde kendi çıkar ve dostluk anlayışları ile kimliklerini gös-termektedirler. Bu elit tabaka, sözde istikrarda, refahta ve demokra-side küresel bir topluluğun ortaya çıkışını desteklemektedir. Toplum mühendisi olarak etki ajanlarının temel rolü propaganda operatörü olmaktır. Propaganda operatörleri, halkın zihnini denetim altında tutabilmek için "imaj" tasarımı üzerinde çalışırlar. Bu amaçla hal-kın haber alma aracı olan basın ve görüntülü yayının denetim altına alınması gereklidir.
Özellikle basın dünyasında dış bağlantıları ile güdümlü, görüş yayıcı ve görüş oluşturucu işlevi bulunan gazete ve televizyonlarda ihaleci ve getirim peşindeki holding sahiplerinin egemen olmasıyla seçkin köşe yazarları; yükseltilen ücretlerle, gazetecilik kimliğinden ayrılmadan etki ajanı olarak yönlendirici eleman konumuna getiril-mişlerdir. Bu sürece dış ülkelere uzun süreli geziler, içeride yabancı vakıfların parasal katkılarıyla gerçekleştirilen yatılı-yemekli semi-nerler, iyi otellerin iyi salonlarında yapılan gösterişli konferanslar eşlik etmektedir.
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.)
Sayfa: 135 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:04
Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 72 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:05
Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 72 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:07
İmanın en şereflisi, insanların senden emin olması, İslâm'ın en şereflisi elinden, dilinden başkalarına zarar gelmemesi, hicretin en şereflisi günahları terk, cihadın en şereflisi, hem kendinin, hem hayvanının vurulması, zühdün en şereflisi ise kalbinin nasibinle tatmin edilmiş olmasıdır. Allah'tan istenilecek en şerefli dilek de; din, deünya ve ahiret için âfiyettir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 72 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Yetenekli kalemler
Okuyucularımızın kültür, tarih, edebiyat yazıları
iletişim: yeteneklikalemler@tg.com.tr
Devşirilen zihniyet! 1-
Belki Batı'nın en önemli özelliği, yüzyıllarca gözümüzün önünden ka-çırılmıştı pervasızca; taklit medeniyeti oluşu. Evet, hırsız içeride olunca, kapıya kilit dayanmamıştı...
Peki idrakimizi mahpus kılan hakikat neydi? Meşhur Fransız fizikçi Pierre Curie, Orta Çağ karanlığını güneş gibi parlatan Müslüman âlimlere hayran lığını şöyle dile getirmişti:
"Müslüman Endülüs'ten bize otuz kitap kaldı, atomu parçaladık. Şayet yakılan milyonlarca kitabın yarısı kal-saydı, çoktan galaksiler arası seyahat ediyor olacaktık."
Fakat Batılı bilim adamları ve mü tefekkirler nedense yelkenlerini 'Do-ğululaşmak gibi bir tabire ve gayrete indirmemişlerdi. 'İlim insanlığın ortak hazinesidir düsturunu gerçeğini bizden iyi kavramışlardı.
Biz neden onların ilerleyiş şeklini kavramaktan acizdik? Acaba asıl sebep, Batı'nın Türk kimliğiyle devlet kade melerini işgal ettirdiği maskeli piyon-larını göremeyişimiz miydi?
Osmanlı 18. yüzyıldan itibaren Batılı ülkelere peyderpey verdiği ticari ta-vizler neticesinde büyük bir yıkıma doğru gidiyordu.
Türk Edebiyatı tarihçiliğinin önemli
isimlerinden Kenan Akyüz 'Modern Türk Edebiyatı'nın Ana Çizgileri' kitabı var. O eserde Akyüz, 19. yüzyıla ge-lindiğinde, II. Mahmud Han devriyle beraber ete kemiğe bürünen ve Ab-dülmecid Han devrinde coşkun şela-leler gibi süratlenen Batılılaşmayı coş-kuyla servis ediyor; diğer taraftan eko-nominin çöküşünden dert yanıyor ve sonra bir hakikati nasıl gözden kaçır-dığımızı ise belki de itiraf ediyordu:
"Ancak, Batı medeniyetine göste-rilen rağbet ve hayranlık bazen çok aşırı ve lüzumsuz bir seviyeye yük-seldiği için zamanla, Türk halkının bütün milli gelenek ve değerlerinin ortadan kalkması ve yozlaşma teh-likesi baş göstermiş ve bu yüzden... Ziya Paşa bile;
"Milliyeti nisyan ederek her işimizde,
Efkâr-ı Frenk'e tebaiyet yeni çıktı." (Millî benliğimizi unutarak, her işi-mizde/Batılıların fikirlerine tabi olmak [uymak] yeni çıktı) anlamındaki mis-raını yazmıştır (s. 21)
Sadece Bâb-ı Ali'nin tercüme oda-larında Fransız roman ve tiyatrola-rını çeviren bir enkaz yığınından başka bir netice beklemek mümkün müydü?
Cüneyt Akçatepe
Eski Bir Türk Subayı
Fahrettin Paşa, Mustafa Kemal'in komutanlarından bir tanesi olup yaşı doksanı geçmiş ve hâlà yaşamaktadır, 185 Bu hatıratlarda Fahrettin Paşa, Mustafa Kemal'i milli bir kahraman ilan etmek istemiştir.
"On Yıl Savaş ve Sonrası" adlı hatıratında bu paşa (diğer övü. cüler gibi) Mustafa Kemal'in gerçek yüzünü, en azılı düşmanının dahi kabul edemeyeceği bir şekilde göstermeye çalışmıştır. On bir gün boyunca Çankaya'da Mustafa Kemal'e misafir kalmış bu paşa, Mustafa Kemal'in sofrasında sunulan yemekleri dahi yaz-mış olduğu hatıratlarında, üstünü örtmeye çalışmasına rağmen işlenen rezaleti gizlemeyi başaramamıştır:
"Atatürk, dansa, Fransız büyükelçinin kızıyla başladı. Çünkü he-nüz büyükelçinin karısı orada değildi. Kızın güzelliği, herkesin aklı nı almıştı. Hemen sahneyi dans edenler doldurdu. Atatürk, benden, kendi kızlarından 186 biriyle dans etmemi istedi. Danstan sonra, bazı sanatçılar, çıplak bedenleriyle Rıfat Süreyya'ya bazı danslar sergile-diler.
Sevinçli bir şekilde orada burada herkese nazik davranıyordu. Bazen gösteriyi izlemek için otururdu. Fransız büyükelçisi ise, kızını almış kendini hiç kimseye göstermeden partiden ayrılmıştı... Sabah vakti yaklaşmış davetliler teker teker partiyi terk ediyordu. Saat sa-bah dört olunca bana: "Haydi gidelim" dedi. Beraber çıktık. Arabada beni yanına oturttu. Araba hareket edince başını göğsüme koydu ve uyudu. Dağılmış altın sarısı saçları göğsümün üzerindeydi. Kalbim-deki en güçlü hisleri harekete geçiriyordu. Saçlarını öpüyor ve kok-luyordum. İlk defa Atatürk'ün bu kadar sarhoş olduğunu gördüm.
185 Bu kitabın yazılı
Siz arzın şark ve garbını feth edeceksiniz. O zaman memuriyet yapanlar Cehennemliktir. Allah'tan korkanlar müstesna.
Ravi: Meharib'den bir kimseden.
Sayfa: 142 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
٣٥٧٥ - ذَرُوا الْعَارِفِينَ الْمُحَدِّثِينَ مِنْ أُمَّتِي لَا تُنْزِلُوهُمُ الْجَنَّةَ وَلَا النَّارَ حَتَّى يَكُونَ اللَّهُ الَّذِي يَقْضِي فِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَمَةِ" (خط عن على)
3575- Kendilerine ilham verilen arifleri bırakın. (Meczuplar kasd ediliyor.) Cennete de, cehenneme de kondurmayın. Sahibine bırakın. Tô ki Allah kıyamet gününde onlar hakkındaki hükmünü
versin.
٣٥٧٦- ذَرُونِي مَا تَرَكْتُكُمْ فَإِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِكَثْرَةِ مُوَالِهِمْ وَاخْتِلَافِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ فَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِشَيْء فَأْتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَإِذَا
نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَدُعُوهُ" (الشافعي حم م ن ه عن ابي هريرة)
3576- Size anlattıklarımla yetinin, size anlatmadıklarımı bırakın. Çünkü sizden öncekiler çok sual sormaları yüzünden, peygamberlerine karşı gelmelerinden ötürü helâk oldular. Size bir şey emrettiğim zaman, gücünüz yettiği nisbette onu yapın. Size bir şey yasak ettiğim zaman da ondan kaçının.
٣٥٧٧
PUSU
Orduda Terfi Sisteminin Değiştirilmesini İstedi
Incetahtacı, aykırı bir isimdi. Sadece Susurluk skandalı değil sivil-asker ilişkileri gibi hassas konulara "çuvaldız" batırmayı se-viyordu.
TBMM Genel Kurulu'nun 28 Temmuz 1998 Salı yapılan 129. birleşiminin beşinci oturumunda Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması-na Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz alan Incetahtacı, bu tasarı-nın yeterlilik derecesi, sicil ortalaması, yeterlilik notu gibi asker-lerin bir üst rütbeye yükselmeleriyle ilgili yönetmelik değişikliği-ne imkân verdiğini hatırlatarak, terfi ve atama sisteminin yeniden ele alınmasını önerdi.
TSK içindeki atamalarda TBMM'nin daha etkili olması ge-rektiğini savunan İncetahtacı, örnek olarak ABD'deki uygulama-ları gösterdi:
"Biliyorsunuz Türkiye'nin müttefiki olan ülkelerden birisi de ABD'dir. ABD'de, subay ve generallerin bir üst rütbeye yüksel-meleri konusunda değişik bir tatbikat bulunmaktadır. Bu tatbi-kat nedir? Öncelikle; Temsilciler Meclisi'ne mensup her üye, her sene beş öğrencinin harp okullarına gitmesini sağlamaktadır ve böylelikle öğrenciler daha harp okullarına girdikleri günden iti-baren Meclis'in yani yasamanın kontrolündeki askerî görevleri-ni ifa ettiklerinin bilincinde olmaktadırlar. Değerli milletvekilleri, daha sonraki dönemlerde de bir subayın veya bir astsubayın veya bir generalin bir üst rütbeye yükselebilmesi için, kendi iç bün-yelerindeki sicil meselelerini hallettikten sonra onayı Temsilciler Meclisi'nden almaktadırlar. "
Türkiye'de Meclis'in askerî atamalarda etkili olması gerektiğini belirten İncetahtacı, ABD'deki model uymuyorsa başka bir alter-natif bulunabileceğini ifade ettikten sonra şöyle devam etti:
"... bu, tam manasıyla Türkiye'nin şartlarına mutabakat sağ-lamaz; sağlamaya da bilir ama ben, bizim önümüzde birçok al-
MOSSAD ŞEHİDİ Mİ?
181
ternatifin olması gerektiğini, Türkiye'deki kurumların "atamız-dan, dedemizden, geçmişimizden böyle gördük, aynı şekilde, aynı üslup üzerinde devam etmesi gerektiği" şeklindeki bir dü-şünceye mecbur olmadığımızı belirtmek için bunları söylüyo-rum. Biz, her türlü yeniliğe, her türlü terakkiye, her türlü iyi şeye açık olmalıyız; bu, Amerika'da da olabilir, Avustralya'da da olabi-lir, Japonya'da da olabilir.
Bizim bir hedefimiz var: Türk Ordusu'nu, hedeflerini tahak-kuk ettirecek şekilde, bugüne kadar olduğu gibi, başarılı kılmaktır; bu, bizim sorumluluğumuzdadır. Biz isteriz ki bugüne kadar oldu-ğu gibi, girdiği bütün problemleri, kendisine verilen, memleketi-mizi düşmanlara karşı koruma meselesinde, en başarılı görevi ifa-ya devam etsin çünkü Türk Ordusu'nun bir tek görevi vardır; en önemli görevidir. Bu, Türk vatanını düşmanlara karşı korumaktır."
Neden MOSSAD?
Sanıyorum, İncetahtacı'ya yönelik suikast girişimi şüphesini doğuran en önemli unsur, İtalya'da "Temiz Eller" operasyonunu baltalayan ve terörle bağlantısı ortaya çıkarılan P2 Mason Loca-sı hakkındaki açıklamaları ve Türkiye'deki tüm mason localarının mercek altına alınması önerisiydi.
Özellikle RP/Fazilet/Saadet tabanında, İncetahtacı'nın, ma-son localarının girişimleriyle İsrail gizli servisi MOSSAD tarafın-dan öldürüldüğü iddiası çok yaygındır. Saadet Partisi'nin Fatih İlçe Başkanlığı'nın internet sitesinde, bu iddiaya çok açık bir şe-kilde yer verildi. Sitedeki yorum aynen şöyle:
"Olaylar karşısında her zaman net bir tavır sergilerdi. Hiçbir zaman tavırsız olmazdı. Nitekim son gün yine davası adına tavrı-nı sergilemek üzere Almanya'ya doğru gidiyordu. Ama çok şükür ki MOSSAD tarafından planlanan bir suikast sonrası şehit oldu."
İddia, çok önemliydi.
Şimdi, İncetahtacı'nın P2 Mason Locası hakkındaki sözleri-ne bakalım. Bu örgütle ilgili iddialarını Meclis kürsüsünde bile
182
PUSU
dile getirmekten çekinmeyen Incetahtacı, Susurluk Raporu nun değerlendirildiği gün TBMM Genel Kurulu'nda, şöyle diyordu
"Bakınız bir misal arz etmek istiyorum. Italya'da Gladio hadi sesinin üzerine gidilmiş ve Gladio hadisesi çözülmüş, arkasında P2 Mason Locası'nın olduğu tespit edilmiştir. Peki, şu anda belli bir takım insanlar da içeriye alındıktan sonra, acaba, Italya'da bu mesele kökten halledilmis midir? Bunun cevabı, son araştırma larda da ortaya çıktığı gibi, hayırdır; çünkü bugün dünyanın içe risinde bulunmuş olduğu konum, devletlerin, hukuk dışı yollara başvurmasını tabii görmektedir.
İşte, milletimize asıl olarak bu noktalar anlatılmalı ve insanla rımız bu noktalar üzerinde durmalı ve neden dünyada maalesef ülkemizde olduğu gibi bu istenmeyen hadiselerin meydana gel-diğini bilmelidir. Değerli milletvekilleri yoksa, demin arz ettiğim gibi, birkaç isim üzerinde durarak bunları kurban edelim veya bunları cezalandıralım veya daha birkaç ismi bu işin içine katalım zihniyetiyle meseleyi halletmemiz mümkün değildir.
Bir tarafta terör var, bir tarafta kumarhane var, bir tarafta çe-teler var. Bunlar ilk baktığınızda birbirinden bağımsız olarak gö-rülüyor. Bunlar bence bağımsız değil, bunlar bir merkezden yō-netiliyor. Acaba bu hangi merkez? Biz İtalya'daki Gladio hadi-sesini incelediğimizde karşımıza P2 Mason Locası çıktı. Acaba Türkiye'deki mason locaları, masum mu, yoksa bu işle alakalı mı?
İşte bu nedenle masonların da aklanması için, hele bazı ma-sonlar bizi telefonla arayarak, 'Biz üçüncü, beşinci derecede ma-sonuz, böyle şeyle alakamız yok' demektedirler. Ben onlara inanı-yorum. Onların da üstatlarına inanabilmesi için Türkiye'deki bü-tün mason locaları hakkında araştırma yapılması gerekmektedir. Susurluk Komisyonu olarak bu öneriyi raporumuzda belirttik."
Açıkça görüldüğü gibi, İncetahtacı, Susurluk sırlarının çö zülmesi için Türkiye'deki tüm mason localarının mercek altına alınması ve tüm faaliyetlerinin incelenmesi gerektiğini söylüyor-du. Hatta önerisi, Susurluk Komisyonu Raporu'na bile girmiş
MART
Iner
MOSSAD ŞEHİDİ Mİ?
183
ti. Ona göre, Italya'daki P2 Mason Locası örneğinde olduğu gibi Türkiye'deki "terör-kumarhane-çete" organizasyonlarının arka-sında mason localarının çıkma ihtimali söz konusuydu.
P2 Mason Locası'nın Kirli İşleri
İncetahtacı'nın sıkça sözünü ettiği bu P2 Mason Locası neyin nesiydi? Türkiye'de pek fazla bilinmeyen bu locanın Susurluk'la bağlantısı var mıydı?
P2 skandalı, İtalya'nın kanayan yarasıydı.
1980 öncesine kadar uzanan bu locayla ilgili iddiaların en yo-ğun biçimde tartışıldığı ve arınma sürecinin tetiklendiği dönem, 1992-1995 yılları arasıydı. Bunun en önemli nedeni ise Avrupa'da soğuk savaş döneminden kalma Gladio tipi karanlık yapıların bertaraf edilmesi yönünde oluşan kararlılıktı.
Dolayısıyla bu dönemde bazı belge ve bilgilere daha kolay ula-şıldı, gizli arşivler açıldı, bu sinerjiden yargı da etkilendi, geçmişe göre daha cesaretle olayların üzerine gitme iradesi oluştu.
P2 Mason Locası'nın tüm itibarını yerle bir eden gelişme ise, Ambrosiana Bankası'nın Genel Müdürü Roberto Calvi'nin, 1982 yılında Blackfriairs Köprüsü'nde P2 Mason Locası başkanı Licio Gelli'nin emriyle öldürüldüğü iddiasıyla tetiklendi.
Türkiye'deki Susurluk skandalından kısa süre önce İtalya'da patlayan iddiaya göre; Ambrosiana Bankası, hem P2 Mason Lo-cası hem Vatikan Bankası Başkanı Amerikan asıllı Kardinal Paul Marcinkus ile kirli para işleri çeviriyordu.
"Locaya ihanet" ettiği gerekçesiyle mason törelerine göre öl-dürülen Banker Calvi'nin İngiltere'deki infazının ardında Yahu-di sermayedar Rothschild vardı. Ayrıca, İtalya eski Başbakanı ve Sosyalist Parti Lideri Bettino Craxi de P2 Mason Locası ile birlik-te yolsuzluk yapmak ve rüşvet almakla suçlanmıştı.
Kamuoyunda "Adnan Hoca" olarak bilinen Adnan Oktar'ın "Harun Yahya" müstear ismiyle kaleme aldığı, "Terörün Perde
liler
Istanbul
İMSAK GÜNEŞ
551 7 15
ÖĞLE
13 19
İKİNDİ
n -a -
-
se, kıyamet günü boynuna ateşten tasma takılacaktır." ha-dis-i şerifi ve; "Kendilerine ilim ve hidayet verdiğimiz kimseler, ilimlerini insanlardan saklar-larsa, Allah'ın ve lanet edenlerin lanetleri bunların üzerine ol-sun!" mealindeki Bakara suresi 159. ayet-i kerimesi müdahene etmenin haram olduğunu gös-termektedir. Müdahenenin zıddı, karşılığı, "Gayret" ve salabettir. Ayet-i kerimede; "Allah yolunda cihat ederler, kötülenmekten korkmazlar." buyuruldu. Dinde, gayret ve salabeti olanların; mal-ları, canları, sözleri ve kalemleri ile Allah rızası için cihat etmeleri lazım olduğu, bu ayet-i kerimede bildirilmektedir. Hadis-i şerifte; - "Çok acı olsa da hakkı söyle-- yiniz." buyuruldu. Bir zahit, Mer-van halifenin yanında çalgı ça-lanları görünce çalgı aletlerini kır-- dı. Mervan, bunun, arslanların arasına bırakılmasını emretti. Ars-- lanların yanında, hemen namaza durdu. Arslanlar, bunu, yalamaya ■ başladılar. Sabah olunca bunu ■arslanların yanından alıp halifeye getirdiler." Arslanlardan korkmadın mı?" dedi. "Hayır, onlardan korku, hatırıma gelmedi. Bütün geceyi - düşünceli geçirdim." dedi. "Ne , düşündün?" dedi. "Arslanlar beni yalayınca tükürükleri temiz midir,
necis midir? Allahü teala, naта-zımı kabul etti mi, etmedi mi? diye düşündüm." dedi.
Kendisine veya başkalarına zarar gelmek korkusundan dolayı iyiliği emretmek ve harami me-netmek mümkün olmazsa, böyle fitneye mâni olmak için susmaya, müdara etmek denir. Kalbi, ha-rami menetmek istediği halde müdara yapmak caizdir. Hatta. sadaka sevabı hasıl olur. Müdara ederken, tatlı dilli ve güler yüzlü olmak lazımdır. Talebeye ders verirken de müdara yapılır İmam-ı Gazalî buyurdu ki: "In-sanlar, üç kısımdır. Bir kısmı gıda gibidir. Herkese, her zaman lazımdır, ikinci kısmı, ilaç gibi-dirler, ihtiyaç zamanında lazım olurlar. Üçüncü kısmı, hastalık gibidir. Bunlara ihtiyaç olmaz. Fakat kendileri insanlara musallat olurlar, bulaşırlar. Bunlardan kur-tulmak için, müdara etmek la-zımdır." Müdara, caizdir. Bazen de müstehap olur.
Evinde, zevceye müdara et-meyen kimsenin rahatı, huzuru kalmaz. Resulullah'a bir misafir
geldi. "İçeri alınız! O, kötü bir insandır." buyurdu. İçeri girince onunla tatlı ve neşeli konuştu. Gidince yumuşak konuşmasının sebebi soruldukta: "Kıvan en kötü verd
İlmin kaldırılması, cehlin artması, zinanın alenileşmesi, içkilerin meydan alması, erkeklerin gidip kadınların kalması, hatta elli kadına bakan bir erkek kalıncaya kadar erkeklerin azalması, kıyamet alametlerindendir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 132 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Mart 2025 01:47
Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 455 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
132 1 Camilere çocukların musallat oluşu Allah'ın gadabının alametidir. Nehyedilseler bile onlar musallat olacaklardır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
132 2 Allah'ın yarattıklarına benzetenler (canlı resmi ve heykeli yapanlar) kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrıyacak kimselerden olurlar. Hz. Âişe (r. anha)
132 3 Hıyanetin en büyüğü, bir valinin kendi râiyesinde ticaret yapmasıdır. (Mevkiini kazanç vesilesi yapması) Hz. Ebul Esvedin dedesi (r.a.)
132 4 Hırsızların hırsızı, Emirin lisanını çalan kimsedir. (Emire nüfuz edip onun yularını eline alma) Hataların en büyüğü, bir müslüman malını haksız yere almaktır. Hasta ziyareti güzel işlerdendir. Ziyaretin tamamlanması da elini onun üzerine koyman ve nasıl olduğunu sormandır. Şefaatin efdali ise dargın evlilerin arasını bulmaktır. Dondan önce gömleği giymek (uzun gömlek olmalı) Peygamber giyimindendir. Dua ederken aksırmak ise duanın kabulunun işaretlerindendir. Hz. Ebû (r.a.)hen (r.a.)
132 5 Malın meydan alması, katiplerin artması, ticaretin çoğalması, cehlin yayılması, insanın ticareti, "Falan kimselerden izin almadıkça olmaz" şeklinde yapması, müstakil bir mahalde katib bulunmaması (ticaretin çokluğundan yazmıya vakti olan adam bulunmaz) kıyamet alametlerindendir. Hz. Amr İbni Tuğlabe (r.a.)
132 6 İlmin kaldırılması, cehlin artması, zinanın alenileşmesi, içkilerin meydan alması, erkeklerin gidip kadınların kalması, hatta elli kadına bakan bir erkek kalıncaya kadar erkeklerin azalması, kıyamet alametlerindendir. Hz. Enes (r.a.)
132 7 Mamur yerlerin harabe olması, harabe yerlerin imar edilmesi, cihadın terki, devenin pervasızca otlaması gibi bir adamın da elindeki emanetten faydalanması, kıyamet alametlerindendir. Hz. Atiyye (r.a.)
132 8 Kişinin nerede olursa olsun. Allah'ı unutmaması imanının efdal olmasıdır. Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.)
132 9 Cennetten bir kamçılık yer dünya ve içindekilerden hayırlıdır. Hz. Enes (r.a.)
132 10 Cin taifesinin mü'minlerine de sevap vardır. Denildi ki: "Sevabları nedir?" Buyurdu ki: Onlar Â'rafta olurlar Cennette olmıyacaklar, "Â'raf nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki, Cennet duvarıdır. Orada nehirler akar, ağaç ve meyvalar biter. Hz. Kays (r.a.)
BİR AYET
Andolsun biz âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattık-larımızın çoğundan üstün kıldık. (İsră, 17/70)
İNSANIN DEĞERİ
Yüce Allah (cc), en şerefli varlık olarak yarattığı insanı diğer varlıklardan üstün tutmuş ve onu yeryüzüne halife kılmıştır. Allah (cc) katında insan o kadar değerlidir ki gökte ve yerde bulunan her şey; güneş, ay, yıldızlar, gece, gündüz, bitkiler, hayvanlar ve daha sayamayacağımız nimetler onun hizmetine sunulmuştur. İnsan gaye bir varlıktır, kâinatın içinde bulunanlar onun için yaratılmıştır. Yüce Allah (cc), insana verdiği eşsiz değerin sonucu olarak onun inancını, canını, malını, neslini, onur ve haysiyetini dokunul-maz kılmıştır. İnsan, yeryüzünün en değerli varlığıdır. Onun bu değeri; dış görünüşünde, malında, mülkünde, şan ve şöhretinde değildir. İnsanın, vahye muhatap olan bir aklı vardır. İyiyi kötüden, hakkı batıldan ayırabilen bir iradesi vardır. Sevgi, şefkat ve merhamet gibi güzel duygularla donatılması gereken bir kalbi vardır. İşte insan; aklını, iradesini ve kalbini; imanın, ibadetlerin ve ahlakın güzellikleriyle donatırsa değerine değer katar, kâmil bir insan olur.
Vallahi siz hasislik, korkaklık, cahillik ediyorsunuz. Siz kendi kıymetinizi bilmiyorsunuz. (Allah nazarındaki mevkiinizi bilseniz Allah yolunda sarfetmekten çekinmez, korkmaz ve Allahsız bir şey olmıyacağını bilirdiniz.) Rabbülaleminin arzda son yarattığı yer vadii Fatımadır. (Veya Allah'ın Habibinin elile çiğnediği düşmanın sonu Taif kazasında olur)
Ravi: Hz. Havle binti Hakim (r.a.)
Sayfa: 456 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
487 1 Kul, din kardeşinin hacetinde bulundukça, Allah da onun hacetini gözetmeye devam eder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
487 2 "La ilahe illallah" sözü, Allah'ın gadabını kullarından uzaklaştırmaya devam eder, dünyaları yolunda iken dinlerindeki eksikliği görmez oluncaya kadar. O zaman yine söylerler fakat Allah (z.c.hz.) onlara "Yalan söylüyorsunuz" buyurur. Hz. Enes (r.a.)
487 3 İnsanlar birbirini çekememezlik yapmadıkça, hayırda devam edeceklerdir. Hz. Danıra İbni Saibe (r.a.)
487 4 Bela mü'min erkek ve kadının bedeninde malında ve evladında devam eder. Ta ki üzerinde hiç bir günah kalmadan Allah'a kavuşuncaya kadar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
487 5 Bu din kaim olarak devam eder, Kureyşten on iki halife oluncaya kadar. Sonra kıyamete yakın yalancılar peyda olur. Hz. Câbir ibni Semure (r.a.)
487 6 Bu din Kureyşten on iki halife gelip gidinceye kadar kaim olarak devam eder. Her birinde ümmet birleşmiş vaziyettedir. Ondan sonra ise herc-ü-merc başlar. Hz. Câbir (r.a.)
487 7 Mü'min din kardeşine hayırhahlık ettikçe, dininde genişlik bulmakta devam eder. Bundan vaz geçerse tevfikat selb olunur. Hz. Ali (r.a.)
487 8 Bu iş, ondan ayrılanlara rağmen muzaffer olarak devam edecektir. Muhaliflerin ve ayrılanların ona zararı olmaz, taki Kureyşten on iki halife gelene kadar. Hz. Câbir (r.a.)
487 9 Malı çalınan adam, günahı olmıyan bir kimseye suizanna devam eder, o derecede k,I bu hırsızın günahını geçer. Hz. Âişe (r.anha)
487 10 Ümmetimden bir kısmı ikindiden evvel dört rek'at namaz kılmaya devam eder, o derecede ki, Allah onlara mutlaka mağfiret eder. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
487 11 Sizlerden biri namazı beklediği müddetçe namazda olmakta devam eder. Ve melaike de sizden birine mescidde olduğu sürece şöyle: "Allah'ım onu affet, Allah'ın ona merhamet et." Diye dua etmekte devam eder, dünya kelamı söylemedikçe. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
487 12 İş günden güne şiddetini artırır ve dünya da ancak gerilemeyi artırır. İnsanlarında ancak hasisliği artar. Kıyamette ancak şerliler üzerine kopar. Benden sonra Meryem oğlu İsa (a.s) dan başka nübüvvet mertebesinde kimse gelmeyecektir. Hz. Enes (
Yuksel2 Nisan 2025 00:12
A tuzaklardaki kuş, Senin için kurtuluş. Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Hemen nedâmetle dol, Nur ve rahmetler kol kol, Allah sevgisine yol, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Nefsin kurmuş bin pusu, Temizlemez seni su, Sana Cennet kokusu, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Nice derdin var ama, Dalma artık harama, Merhem dersen yarama, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Alemi ibretle süz, Olma irfandan öksüz, Aşıklar gece gündüz, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Af, bağış, kerem, izzet, En tatlı, en hoş lezzet, Çiçekler demet demet, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Boş sanma sözlerimi, Çağlat, gözlerde nemi, Hakk'ın af ve keremi, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Ol bir bal yapan arı, Yansın ciğerin zarı, Firdevs, cennet gülzârı, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Yıkılır, çöker duvar, Herkesin umudu var, Ey insan, cemâl-i Yâr, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Gün akar yalap yalap, Dünyanın sonu türap, Yok acı, yok ızdırap, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
A çocuk bak, ibret al, Velîler sana misal, Rıza ve Hakk'â Visal, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Mustafa Necati BURSALI
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:13
BÜYÜK GÜNAHLAR
Halk korkusu tek ölçü, para etmez nişanlar Kulluğun kıymetini insan ölünce anlar!..
MUSTAFA NECATİ BURSALI
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:14
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ.
BÜYÜK GÜNAHLAR
5
15
Amellerde Allahü Teâlâ'ya ortak koşmak:.
Seni Ağlatan Şey Nedir?
Hüzün Kuyusu
Riyanın Tedavisi:.
İKİNCİ BÜYÜK GÜNAH SİHİR
HAKSIZ YERE CANA KIYMAK
İntihar..
YETİM MALI YEMEK
Yetimler Kimlerdir
Hadislerden Bir Demet
RİBA (FAİZ)
SAVAŞ ANINDA CEPHEDEN KAÇMAK.
MÜ'MİN VE NAMUSLU KADINLARA ZİNA
27
.34
.37
.43
.45
.57
.67
73
75
.78
85
.95
İFTİRASI ATMAK.
101
KİŞİNİN ANA-BABASINA SÖVMESİ
YALAN YERE ŞAHİTLİK ETMEK.
105
115
Yalan Yere Yemin Etmek...
120
KOMŞU HANIMIYLA ZİNA ETMEK.
125
LIVATA..
137
RÜŞVET..
141
NAMAZI TERKETMEK
145
PEYGAMBER RÜYASI.
161
Namazı Terk Etmenin Hükmü:
170
Cemaatı Terketmek....
177
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:15
RAMAZAN ORUCUNU VAKTİNDE
TUTMAMAK
ZEKAT VERMEMEK. 181
GÜCÜ YETTİĞİ HALDE HACCA GİTMEMEK 187
HISIMLARDAN ALÂKAYI KESMEK 201 205
İÇKİ İÇMEK.
215
Kumar
224
Tavla.
228
HIRSIZLIK. 233
GASP
249
KADININ ERKEĞE - ERKEĞİN KADINA BANZEMEYE ÖZENMESİ 255
KADININ TENİNİ GÖSTEREN İNCE ELBİSELER GİYMESİ.
ZULMETMEK
265
KUR'AN OKUMAYI ÖĞRENDİKTEN SONRA UNUTMAK
279
285
PEYGAMBER-İ ZÎŞAN ADINA HADİS
UYDURMAK
261
ESHAB-I KİRAMA DİL UZATMAK 291
Din Alimlerine Dil Uzatmak. ÖLÇÜ VE TARTIDA NOKSANLIK 303
299
GÜNAHLAR ZİNCİRİ. 309
Kadının Kocasının Arzusunu Reddetmesi
Adet Halinde Cinsel Yaklaşım.
311
312
Ölü Arkasında Feryat Koparmak. 314
Şehveti Tahrik Edici Musiki 319
Yabancı Kadınla Tenha Kalmak. 322
İdrardan Korunmamak 324
Mahrem Yerini Açmak. 327
Allah'tan Başkası Adına Kurban Kesmek.
330
Domuz Eti Yemek. 333
Gıybet
334
Müslümana Kâfir Demek. 336
Müslümanı Korkutmak. 338
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:16
Mahrem Yerini Açmak. 327
Allah'tan Başkası Adına Kurban Kesmek.
330
Domuz Eti Yemek. 333
Gıybet
334
Müslümana Kâfir Demek. 336
Müslümanı Korkutmak. 338
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
EHL-I HAK
Aralık 25, 2024
Devamı
CEVHER
Aralık 25, 2024
Devamı
ARŞ
Aralık 25, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
Yuksel
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Olayların mânâsını kavramak için, o günün si-yasî güçlerinin tavırlarına bakmak gerekir. Bu güçler; a) sultan, b) sivil bürokrasi, c) ordu, d) itti-hat Terakki Cemiyeti, e) muhalefet partileri ve organ-ları, f) dış güçler, g) dış güçlerle bu yurdiçi güçler arasında irtibat görevi yapabilen organizasyonlardan masonluk, diye sıralanabilir.
Şimdi, 1908 ihtilali'nin perde arkasına bakalım.
YanıtlaSil
Yuksel6 Nisan 2025 22:49
BEYNELMİLEL SERMAYE
VE
İHTİLALLER
Dizgi Baskı Cilt: Otağ Matbaası Baskı Tarihi
Nisan-1974
KEMAL YAMAN
HENRY COSTON
00000
Ayın Notları
Kaza Oldu Böyle Oldu
Sedat BUCAK
Balikesir Bursa ara sındaki Susurluk ilçesi ya kınlarında bir kaza oldu Türkiye karıştı. Kazada ay ni otomobilde bulunan eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Koca
Abdullah ÇATLI
vekili ve Bucak agres den Sedat Bucak yaralanarak kurtuldu. Aynı otomobilde bulunan iki kişiden Meh med Özbay simiği taşıyan şahsın ise, 1978 de Ankara Bahçelievlerde 7 TIPlinin dürulmesi, Mehmed All
Mehmet AGAR
Ağcanin Maltepe Casa evinden kaçmişi ve Papa sukasti olaylarına kanghığı iddiasıyla Interpel tarafın dan aranan hüco lider lenten Abdullah Çatı oldu ğu anlaşıldı Kazada üze rinden Melahat Özbay ban
Hüseyn KOCADAG
ği çikan Gonca Usal kahn da hayal kaybett Otomskiden kas MP5 ma kinalı tabanca olmak üze beg silah ve susturicolar
Kazada hayatım hay beden Emniyet Mosturi seyin Kocada İstanbul Emniyet Müdür Yardımc Ĝi yaptığı dönemle Uğur Çaker ile ilişkisi olduğu id dialan üzerine kizağa atm miş, İstanbul da Emniyet Yüksek Öğrenim Yurdu Müdürñoğune atanmigh
Milletvekili Bocak ile Emniyet Müdür Kocadağın hangi nedenle aynı otome bide oldukları ve yanlann daki kişilerle ne için bekle bulunduktan sorusu gunde min sorusu haline gelivend Siyasetçi malya polis ge ni diye nitelendirilen ve ma hiyeti bilinmeyen lighter n vardi? Varsa bu ilişkiler ne içın veya kimlere karşı Bu işkilerden Türkiye'deki taili meçhul ötayların hangi si gerçekleşmişti? Sorular sorular
Medya 18 gun beyon ca Sedat bucak'ın açıkla malanına kadar çeşitli d aları tartıştı. Olayın MiT bo yutu vardı Korucular. Em niyet teşkilatı, siyaset, maf ya, uyuşturucu kaçakçılığı taili meçhul cinayetler bo yutu vardı
Meseta aranan Abdul
ALTINOLUK ARALIK/1000
Calli'yi polis biliyordu Cafi emniyet amiri taşıyordu, yeşil pa sport almist. İddiaya göre dullah Cat devletin ken verdiği bazı görevleri verine getiren bir kahra-nandi Devletin resmen enlemeyecek bazı işleri Nye sucedidi iddiasıyla anan bazı milliyetçi va verkiplere yaptirdiği yordu
Abdullah Çatlı'nın kim yine MiTe izale edilen be raporla desfre edilmişti bayle bir hadise MIT enden bir başka grub tara-dan neden deşifre edij. ma? MIT bünyesinde meydana gelen hadise ney zah edilebilirdi? Hiram eas Mehmet Eymür iki tarafından hazırlanan MT raporundan bu yana almaz ilişkiler oluyor ve bunların büyük kısmi da viele içiçe cereyan edi
Yine kaza yapılan oto-mobildeki susturucular "sa-uma amaçlı kullanılama klarına göre arkada ne on bulunuyordu?
Bu arada Bucak, Çatlı ve Kocadağ'ın İzmir'de bu masının bir süre önce öl en Ömer Lütfi Topal'ın umarhanelerini satın alma şüncesiyle gerçekleştiği da edildi. Sonra Ömer Topal cinayetiyle ilgili sorgulanan polislerin Izel istekle Bucak'ın koru ğına alındığı iddiaları pindeme geldi. Sonra Aze-Lider Haydar Aliyev'e kar-1905 Mart'ında girişilen debenin arkasında Türki siduğu ve bunu dev Ça ya yaptırdığı iddi-Sonra Çatı ile Koca kaza aninda üzerle esrar çıktığı iddiala
Çiller gözde İçişleri Mehmet Ağar'ın isti mittedi Olayı önce nemiz görünen, son Vonda Cathyı teslim üzere götürüyordu
LTINOLUK ARALIK/1996
şeklinde kurtarma açıkla maları yapan Ağar istifa et tikten sonra patladı ve "Ar-tik kimse devlet uğruna risk almaz" dedi. Agar binden fazla operasyon yaptıkları nı, bunları nasıl anlatacağı ni, kan kusup kızılcık şer beti içtim diyeceğini söyle di.
Türk siyasetindeki sol cenah hadisenin üzerine üzerine gitti. CHP Lideri Deniz Baykal "Çeteleri dev let oluşturdu yaklaşımı İçinde Susurluk'u temiz top lumun başşehri ilan etti. DSP lideri Bülent Ecevit ise suç örgütlerinin devleti sar dığını ifade ediyordu. Cum hurbaşkanı Süleyman De-mirel "isin üzerine gidin" derken en dikkat çekici yak laşım tarzını Anamuhalefet lideri sergiledi, Yılmaz: Dar-
be hazırlığı yapanlar var ve ben bunları biliyorum", "bunlar sanıldığından çok daha yukarılara uzanmak tadır. Bu konu ile ilgili bilgi ve belgeler elimizde", "hatta on gün daha iktidarda kal saydık bu çetenin uzandığı yerlerin hepsini açığa çıka racaktık iddialarında bulu nuyor ama sözleri boşlukta kayboluyordu. Yılmaz'ın, Sedat Bucak'ın iyileşmesin den sonra Fransa'ya ğı iddiaları asılsız çıkarken, Bucak da Yılmaz'ın Çatlı ile görüştüğünü öne sürüverdi Yılmaz buna "Bucak savcı ile görüşsün cevabını ver
mekle yetindi. Hükümetten ise Su-surluk hadisesi ile ilgili ciddi hiçbir açıklama yoktu
Sedat Bucak'ın iyileş tikten sonraki açıklamaları cekti
49
da Susurluk hadisesini çöz mekten ziyade karmaşık laştırdı. Bucak, Kocadağ'ın Çatlıyı tanımadığını, Çat li'nın bir vatan kahramanı olduğunu ve MP-5 silahla rın arabasına başkaları ta rafından konduğunu söyler ken Çatlı'nın Mehmet Öz-bay kimliğiyle dolaştığı, ad resi, telefonu bilindiği halde ve MIT raporunda da bun ların olduğunu ama yaka kaçtılanmadığını söyledi.
Devletin hiçbir mües sesesinin olaya aktif biçim de, el koymaması da dikkat çekiciydi. Anlaşılan Susur luk hadisesi herhalde diğer karanlık işlerin çözüleme-mesi gibi zamanın unuttu-rucu etkisine terkedilerek gözönünden kaybettirile-
(132/21)
Allah'a kavuşmayı isteyebilmek!
من أَحَبَّ لِقَاءَ اللَّهِ أَحَبُّ اللَّهُ لِقَاءَهُ وَمَنْ لَمْ يُحِبُّ لِقَاءَ اللَّهِ لَمْ يُحِبُّ اللَّهُ لِقَاءَهُ
Allah'a kavuşmayı isteyene, Allah da kavuşmak ister. Allah'a kavuşmayı is temeyene, Allah da kavuşmak istemez!
Buhâri, Tevhid, 35, Rikåk, 41; Muslim, Zikir, 14-18; Ahmed b. Hanbel, Musned, II. 313.
Müslüman için dünya ne kadar fani ise, âhiret hayatı da o kadar baki, ebedi ve asıl hayat demektir. Mü'min, er veya geç sayılı günlerden oluşan ömrünün tükeneceğini ve öbür aleme göç edeceğine inanmış biridir. Ve olgun bir mü'min, ömrü boyunca ahiretini kazanabilmek, Allah'ın rızasını tahsil edebilmek için çabalar durur.
Burada bir başka gerçek vardır ki, o da bütün bunları bilmekle, kesin bir şe-kilde inanmış olmakla birlikte insan tabiatı ya da psikolojisi dünyayı, hayatı sever, ölümü ise istemez. Ya, dünya nimetlerinden biraz daha yararlanmak ister yahut kendisini hiçbir zaman yeterli görmediği için, biraz yaşaması halinde daha fazla hazırlık yapabileceğini düşler. Ama her halukarda ölümü hep ertelemek ister. Bu durum sadece bizim için geçerli değildir. Nitekim hadisin bazı versiyon-larındaki şu detaylar, aynı hususun Allah Rasûlü ile birlikte yaşama bahtiyarlığı-na eren sahabe-i kiram için de söz konusu olduğunu göstermektedir. Hz. Aişe:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Burada kastedilen, ölümden hoşlanmamak ise, hiçbi-rimiz ölümden hoşlanmayız? deyince Rasûlullah (sav):
Böyle değil, ama can çekişme vakti geldiğinde mü'mine, Allah'ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelenir, o da hemen Allah'a kavuşmayı arzu eder. Allah da ona kavuşmayı ister. Kâfire ise, Allah'ın azabı ve gazabı müjdelenince, Allah'a kavuşmayı istemez. Allah da ona kavuşmayı istemez, buyurdu. (Buhâri, Rikåk, 41; Muslim, Zikir, 14-18)
Muslim ve Nesâî, Şurayh b. Hânî'nin Ebû Hureyre'den naklen şöyle dediği-ni rivayet etmişlerdir: "Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Allah'a ka-vuşmayı isterse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah'a kavuşmayı iste-
Allah da ona kavuşmayı istemez." Şurayh diyor ki: Bunu duyunca dogra
Aişe'ye geldim ve:
Ey mü'minlerin annesi! Ben Ebû Hureyre'nin, Rasûlullah dan (sav) bir ha snkrettiğini işittim, eğer durum böyle ise, biz helak olduk?! dedim. Bunun erine o şöyle dedi:
Ancak helâk olan olur, (söyle bakalım) ne var? Ben dedim ki
O, Rasûlullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu söyledi: "Kim Allah'a kavuşmayı terse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah'a kavuşmayı istemezse, Allah da ona kavuşmayı istemez." Oysa bizim hiçbirimiz ölümden hoşlanmıyor?" Bu müzerine Hz. Aişe şöyle dedi:
- Rasûlullah (sav) bunu söyledi amma, bununla sizin anladığınızı değil, an ak şunu kasdetti: Gözü donduğu, göğsü hırıldadığı, teni titrediği, parmakları çekildiği (can çekiştirdiği) o anda, kim Allah ile kavuşmayı arzularsa, Allah da nunla kavuşmayı arzular. Kim de Allah ile kavuşmayı istemezse, Allah da nunla kavuşmayı istemez. (Muslim, Zikr 17; Nesai, Cenȧiz 10)
Şu halde Allah'a kavuşmayı arzulamak, öncelikle buna kesin olarak inan-mak ve bunun için hazırlanmak demektir. Zira Allah'la karşılaşmayı uman bilir ki, Allah'ın bunun için belirttiği vakit gelecektir. (Ankebût, 29/5) O, ölümü iste-mese dahi, neticede o büyük buluşmaya inanmıştır. Dünyada bazı sevdiklerin-den ayrılsa da, ikinci hayatında asıl sevdiklerine kavuşacaktır. Oysa Allah ile karşılaşacağına inanmayan, bunu arzu veya ümit etmeyenler elbette dünya haya-undan hosnut olacaklardır. (Yunus, 10/7) Çünkü ahiret hayatına inanmayan bu
kimseler için artık herşey bitmiş demektir.
O'na kavuşmayı isteyebilmek! İman, ihlas ve muhabbet, bütün mesele bu!
İNSAN EĞİTME SANATI
Mustafa ÖZDAMAR
Büyük İnsanlık ailesini barındıracak olan cihan-şümul site'nin yeniden inşası sırasında, şeytan şey-tanlığını ve melek melekliğini mutlaka yapacaktır. Biz ne şeytanız, ne de meleğiz. Bir ucu "ahsen-i tak vim" öbür ucu "esfel-i sâfilin" olan "Insan"ız.
İnsanı eğitmek (terbiye et mek), başlıbaşına bir sanattır.
Bu sanatın (terbiyenin) ana hedefi, büyük insanlık äilesini vahiy ikliminde derleyip topla yarak güzelim islamiyetle mut-lu etmektir.
Biz, Adem'in çocuklarının bå dem kavgasında birbirlerini kır-malarını değil, ortak bir mutlu luk noktasında buluşarak ken dikendileriyle tarışmalarını ve ådil bir toplum düzeninde ku caklaşmalarını arzuluyoruz.
Bütün dünya ama özellikle bi-zim ülkemiz bunun kıtlığında kıvranıyor. Bu bir genelleme dır. Eğitim kurumlarımızın ye rince ve yeterince, hatta hiç mi hiç istifade edemedikleri irşad vazifeleri çağdaş Veliler ve on lara bağlı Seçkinler, bu genel lemenin üstünde yer alan istis-nå äbideleridir. Ancak, äbide-lerden istifade edebilmek de bir sanattır. Mesela Süleymäni ye'nin aküstiğine hayran olan birinin orayı bir konser salonu haline getirmeyi düşünebilme leri ne kadar ayıp ve günähsa, gece gündüz her gün, sabahtan yatsıya dek hem ibädete hem ziyarete açılma şansı bulunan Ayasofyayı müze olarak mah zun etmek, aynı ölçülerde ayıb
ve kayıb değil midir? Ayasofya'nın sesini kesmek le aşk sahiblerinin soluğunu
kısmak, fazla farklıolamaz. Mü-dähele mantığı her yerde aynı şeyi yapar, güfteler farklı olabi-lir ama beste ayrı bestedir. Farklı bir ses çıkarmaz!
Şahsiyet sähibi, seviyeli insan yetiştirebilmek için önce her-kesin kendi haddini ve hududu nu bilmesi gerekiyor. Sözünü ettiğimiz adil toplum düzeninin kurulması buna bağlıdır. Aksi-
Biz kendi kendimizi yerin-ce ve yeterince eleştiremi-yoruz. Kendi kendisini eleştiremeyen bir toplum, başkaları tarafından delik deşik edilir.
En çok yanılanlar, hiç yanılmadıklarını sananlar-dır.
takdirde meselä! yıkılan bir külliyenin yerine basit bir gecekondu-dan başka bir şey yapılamayacaktır. Büyük insan lık ailesinin ortak mutluluğu için şart olan ädil toplum düzeninin inşäında her şeyin ve herkesin ayı ayı önemi vardır. Süleymä niye'nin inşaında Sinan'dan Sü leyman'a uzanan çizgide Mi mardan başka müdahil yoktur. Kaldı ki Sinan'ın yaptığı iş, mü dähele değil, çizdiklerinin uy gulanışını kontrolden ibarettir.
Biz kendimizi yerince ve ye terince eleştiremiyoruz. Kendi-kendisini eleştiremeyen bir toplum, başkaları tarafından de lik edilir. Her konuda ve hk deşik a genellikle çok fazla mudaheleci oluyoruz. Her ko nuda olduğu gibi bu konuda da ölçüyü fazla kaçırıyoruz. Her müdähelenin mukābil bir mü-dâhele doğuracağını ve bunun ilänihäye böyle devam edip gi-deceğini yeterince düşünemi-
yoruz. Kendimizi eleştirmekten ka-çınmamalıyız. Kusurlarımızı başkalan teşhir etmeden kendi-miz ortaya koymalıyız. Hiç kim seyi horlamak ve zorlamak ni-yetinde olmadığımızı, içten ve inandıncı davranışlarla ortaya koyabilmeliyiz. Ancak, bunları yaparken şeytana şirin gözükmek" gibi bir duruma da düşmemeliyiz.
Gerçeğin Yüzü
Büyük insanlık äilesinı barın-dıracak olan cihanşumul site-nin yeniden inşası sırasında, şeytan şeytanlığını ve melek melekliğini mutlaka yapacaktır. Biz ne şeytanız ne de meleğiz, bir ucu "ahsen-i takvim" öbür ucu "esfel-isäfilin' olan "insan'-ız. Biz de insanlığımızı yapma lıyız. Mutluluğun her türlüsünü, acırın ve tatlının bütün tonları-ni tatmak ve ilkin kendikendi-mizle, kendi özümüz ile, sonra-da birbirlerimizle tanışarak tam-
laşıp tümleşmek, tasavvuf diliy le "insanı kâmil" olmak üzere gönderildiğimiz bu güzel geze gende, insanlığımızı yapabili yormuyuz acaba...
Gerçeğin gerçek yüzüyle gözgöze ve yüzyüze gelmek, el-bet kolay değildir. Ancak "acı
35
gerçeklerden tatlı yaşayışlara yol bulabilmek de ancak bu şe kilde, yäni ilkin kendikendimi zi, sonra çevremizi, daha sonra da cemiyet, millet ve büyük in-sanlık ailesini eleştirmek süre-tiyle sağlanabilecektir.
En çok yanılanlar, hiç yanıl madıklarını sananlardır. Ya da, yanılabilir olduklarını kabullen dikleri halde kendilerini başka larına göre "az", "en az" ve "nådiren yarulan" olarak gören lerdir
Seviye ve seciye sahibi, sag-lam karakterli insan, Allah'in se-vib de yarattığı her şeyin ken-dine has bir yapısı bulunduğu nu ve bu yapıya, kaderin yo rumsuz kavranmazlığı çerçeve-sinde saygı duyulması gerekti ğini bilen ve bu doğrultuda duygu, düşünce ve davranış sergileyen insandır.
İnsan eğitme sanatının, yäru terbiyenin sırrı bu saygı ve kay-gıya dayanıyor. Hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı adil bir toplum düzeninde buluşa-bilmek için, her şeyden önce bu saygı ve kaygının sağlanma-sı gerekiyor. İyi insan yetiştir-mek de her şeyden önce iyi bir insan olmayı gerektiriyor.
Haddini Bilmek
Ben iyi bir insan mıyım? Ken-dime, çevreme, eşya, tabiat ve käināta gerekli saygıyı göstere-biliyor muyum? Evrenin ve dev-ranın çözümsüz gizem dekoru içinde dönüp dolaşan olaylar ve dolaylar dizisini gerektiği bi-çimde yorumlayabiliyor mu-yum? Bana hayır gözüken şer, şer gözüken hayır olamaz mı? Büyük insanlık ailesinin ortak mutluluğu için şart olan "eğitim ve toplum düzeni'ne katkım ne olabilir? Ben bana düşeni mi ya-pıyorum, yoksa haddimi mi aşı-yorum?
Herkes kendisine bunları mutlaka sormalı ve cevaplarını aramalıdır.
36
346
HADIS-I ŞERİFLER
٥٩٩ دعَوَاتُ المَكْرُوب : «اللهم رَحْمَتَكَ أَرْجُو ، فَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةً عَيْنِ ، وَأَصْلِحْ لِي شَأْنِي كُلَهُ ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ » . ( رواه البخاري )
599) «Şu yakarışlar, bir musibete uğrayanın yalvarışıdır:
Allahım, ümidim rahmetinde.. Beni, bir göz açıp kapayım. caya kadar dahi nefsime bırakma.. Benim bütün halimi İyiye çevir.. Senden başka ilah yoktur.>>>
*
Bu duâ gerçek manasını anlayarak yapılırsa, çekilen sıkıntıların acısı azalır..
Ravi: BUHARI.. Menkıbesi, 2. Hadis-i Şerifte..
دَعُوهُ ( ذِي النُّونِ ، إِذْ دَعَا بِهَا ، وَهُوَ فِي بَطْنِ الْحُوتِ : لَا إِلَهَ إِلَّا أنْتَ سُبْحانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ ، لم يَدْعُ بِهَا رَجُلٌ مُسْلِمٌ فِي شَيْءٍ قَط إلا اسْتَجَابَ اللهُ تعالى لَهُ . ٦٠٠
( رواه الحاكم عن سعيد )
600) «Şu duâ, ZİNNUN'undur.. O balığın karnında iken bu duâyı yapmıştı: Senden başka ilah yoktur.. Sübhansın; şu belli ki, ben za-limlerden oldum..
Herhangi bir müslüman kimse, bir şeyde bu duayı yaparsa; mutlaka Allah-ü Taâlâ ona icabet eder..>>>
ZINNUN: Yunus Peygamberdir.. Kendini denize atınca, bir balık yuttu.. Balığın karnında bu duâyı okudu; kurtuldu..
**
Ravi: HAKİM.. Menkıbesi, 22. Hadis-i şerifte.. SÄÎD'den alıyor..
* **
SAID: Her ne kadar tercümemize esas aldığımız eserde ravi SAID diye geçmekte ise de, Ramuz'ül Ehadis'de SAAD 6. EBU VAKKAS bu Hadis-i Şerifin esas ravisidir..
**
VE VAAZ ÖRNEKLERİ
355
621) «Kalblerin şifası, Allah zikridir..>>>
**
Kalb, sinemizde atan zehirdeki o et parçası değildir.. İnsanın özü-dür.. Onu kurtarmak için Allah zikri lâzımdır.. Ravi: ENES, r.a. ve DEYLEMI.. Menkıbeleri, 1. ve 4. Hadis-i şerifte..
٦٢٢ ذِمَّةُ المُسْلِمِينَ وَاحِدَةٌ ، فَمَنْ أَخْفَرَ فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أجْمَعِينَ، لاَ يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْف وَلاَ عَدْلٌ ، وَمَنْ تَوَلَّى قَوْماً بدون إذن مواليه ، فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ لَا يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلا عَدَلَ. ( رواه الإمام أحمد )
622) «Müslümanların bir ahdi vardır.. Kim onu bozarsa ona: Allah'-in, meleklerin ve tüm insanların lâneti olsun.. Onun ne SARF1 kabul olur, ne de ADL'i..
Bir kimse tebaanın izni olmadan herhangi bir kavmin başına geçerse, ona: Allah'ın meleklerin ve tüm insanların lâneti ol-sun.. Onun ne SARF'ı kabul olur, ne de ADL'i..>>>
İkinci parağrafta geçen cümle bir manaya göre şöyle olabilir:
Bir kimse efendisinin izni olmadan kaçıp herhangi bir kavme sığınırsa...>
SARF ve ADL, farz ve nafile ibadetler, manasına gelir.. Bu Hadis-i Şerif, müslümanların huzurunu bozan diktatör ve zalimlere bir derstir..
Ravi: İMAM-I AHMED.. Menkıbesi, 1. Hadis-i şerifte..
٦٢٣ ذَنْبٌ يُغْفِرُ وَذَنْبٌ لَا يُغْفَرُ ، وَذَنْبُ يُجَازَى بِهِ ، فَأَمَّا الذَّنْبُ الذي لا يُغْفَرُ ، فَالشَّرْكُ بِاللَّهِ ، وَأَمَّا الذَّنْبُ الذِي يُغْفَرُ ؛ فَعَمَلُكَ بَيْنَكَ وَبَيْنَ رَبَّكَ، ( رواه الطبراني ) وَأَمَّا الذَّنْبُ الذِي يُجَازَى بِهِ ؛ فَظُلْمُكَ أَخَاكَ .
623) «Bir günah var ki, bağışlanır.. Bir günâh var ki, bağışlanmaz Bir günah var ki, onunla ceza görülür..
356
HADIS-1 ŞERİFLER
Bağışlanan günah odur ki: Amelin ola.. Seninle Rabbin arasın da kala..
Bağışlanmayan günâh: Allah'a şirktir.. Ceza görülen günâh ise: Kardeşine zulmündür..>>>
Şirk aynı zamanda zulümdür; hem de büyük.. Cenab-ı Hak bizleri korusun. Bu Hadis-i Şerif TABERANI'den alınmıştır.. Menkıbesi 9. Ha-dis-i Şerifte..
( رواه البخاري ومسلم عن أنس )
٦٢٤ ذَهَبَ الْمُفْطِرُونَ الْيَوْمَ بِالأجْرِ .
624) «Bugün iftar edenler, ecri götürdüler..>>>
Ashab seferde iken, bir kısmı oruç tutmuş, bir kısmı da tutmamış-tı.. Oruç tutmayanlar, tutanlara hizmet ediyordu.. Peygamber S.A. efen-dimiz onların bu halini gördü; bu Hadis-i Şerifi buyurdu:
Demektir ki: Hizmet edenler, oruç tutanlardan daha çok sevab aldı..
Ravi: ENES, r.a. BUHARI ve MÜSLİM.. Menkıbeleri, 1. 2. ve 5. Hadis-i Şerifte..
٦٢٥ ذُو الدَّرْهَمَيْنِ أَشَدُّ حِسَابًا مِنْ ذِي الدَّرْهَم وَذُو الدِّينَارَيْنِ أَشَدُّ حِسَابًا مِنْ ) رواه البيهقي عن أبي ذر موقوفا ) ذي الدينار .
625) «İki dirhem sahibi, bir dirhem sahibi olandan daha çetin hesap verecektir.. İki altın sahibi, bir altın sahibinden daha zor he-sap verecektir..>>>>
Elimizdeki eserden anladığımıza göre bu Hadis-i Şerif, mevkuftur.. Bir manaya göre mevkuf: Sahabenin takriri ile karışık bir Hadis-i Şerif, demektir.. EBUZER, r.a. rivayet ediyor; BEYHEKİ ondan alıyor.. Men-kıbeleri, 12. ve 16. Hadis-i Şeriflerde..
٦٢٦ ذُو الْوَجْهَيْنِ فِي الدُّنْيَا يَأْتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَهُ وَجْهَانِ مِنْ نَارٍ .
( رواه الطبر اني عن سعد )
**
ve İslam dünyası için tarihi bir gece-dir. O gece sokağa çıkanlara "Ne his-settiniz?" diye sorduğumda verdik-leri cevap "Ben ben değildim" olu-yordu. Ben de Üsküdar meydanın-daydım. Bu durumu görünce Ça-nakkale Savaşı'nı, Bedir Savaşı'nı anlıyorsun.
Manevi büyüklerimizin bizden istediği de ashab-ı kiram ruhunu yaşatmak değil midir? Hedefleri Aşere-i mübeşşere'ye benzeyen in-san yetiştirmek değil midir?
Sizler Türkiye'nin yaşadığı değişi-mi içinde yaşadığınız için çok fark et-meyebilirsiniz. Aynen bir evliyaulla-hın aile fertleri tarafından fark edil-memesi gibi...
Düşmanlar hiç boş durmuyorlar. Onun için devamlı çalışmak gereki-yor. Üstadımız bunu çok güzel bir şe-kilde ifade ediyor; "Şu anda bize din-lenmek yok ne zaman ki mezara gi-reriz orada dinleniriz."
Güç varken durmayalım. Gün gelecek durmak zorunda kalacağız.
Maalesef müslümanlar için bu-gün en büyük tehlike tembelliktir. Pasifliktir. İnsanların bir kısmı tali-mat bekliyorlar. Niye talimat bek-liyorsunuz? Yapabileceğiniz şeyleri düşünün ve gücünüz yettiği kadar yapmaya gayret edin.
hikmet ve hal azıları:
Hazret-i Ebû Bekir'den Hikmetli Sözler
"Allah ile mahlukâtından hiçbiri arasında bir neseb bağı yoktur. Allah'a yakınlık, ancak O'na itaat ve emirlerine tâbî olmakla mümkündür."
"Allah, kulunun amelsiz sözünden razı olmaz."
"Çok söz, kişiyi unutkan yapar."
"NE SÖYLEDİĞİNİ, NE ZAMAN SÖYLEDİĞİNİ VE KİME SÖYLEDİĞİNİ İYİ DÜŞÜN!"
"Hakk'ı tanıyan ariflerin kölesi ol!"
"Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme! Aksi takdirde kendini aldatırsın."
"Kendini ıslah et ki insanlar da sana karşı iyi davransınlar."
"Dört kimse Allah'ın sâlih kullarındandır:
1. Tevbe eden kişiyi gördüğü zaman sevinen.
2. Günahkarların affı için Rabbine yalvaran.
3. Din kardeşine gıyâbında dua eden.
4. Kendinden muhtaç kişiye yardım ve hizmette bulunan."
"Benim nezdimde sizin en kuvvetliniz, hakkını alıncaya kadar, zayıf olan kimsedir. En zayıfınız da ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar, güçlü kimsedir."
"Îman sadece câmilerde, mal cimrilerde, silah korkaklarda, yetki zayıflarda olursa işler bozulur."
"Akıllı kimse takva sahibi olan, akılsız da zâlim olandır."
"Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de vereceğini va'dettiği mükafatı azap ile birlikte zikretti ki bu vesileyle kul Ibâdete rağbet etsin ve azaptan korksun."
"Bir hayrı kaçırırsan onu yakalamaya çalış, elde edince de onu geçmeye bak, daha güzelini yapmaya gayret et!"
oluk Şubat 2007
36
"Insanlara iyilik etmek, kişiyi afetlerden ve belalardan muhafaza eder."
"Şöhretten kaç ki şeref seni takip etsin. Ölüme karşı hazırlıklı ol ki sana hayat verilsin."
"Hiçbir bela yoktur ki ondan daha kötüsü olmasın."
"Sabırda zarar, hüzün ve telaşta fayda yoktur."
"Sabır îmânın yarısı, yakın ise tamamıdır."
"Allah'tan afiyet İsteyiniz. Hiç kimseye yakinden (kat'î bir îmandan) sonra afiyetten daha faziletli bir şey verilmemiştir."
"Bana göre afiyette olup şükretmem, imtihan edilip sabretmemden daha makbüldür."
"Dünya mü'minlerin pazarı; gece ile gündüz sermayeleri; güzel ameller ticaret malları; cennet kazançları; cehennem de zararlarıdır."
"Hazret-i Peygamber' e salevât getirmek günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbet ve ihlâsla) selâm göndermek pek çok köle âzâd etmekten daha faziletlidir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmek ise riyazet ve mücahededen, Allah yolunda kılıç sallamaktan daha üstündür." (Bağdadi, Tarihu Bağdad, VII, 161)
"Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevazıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zira kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)
İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hål ve hareketlerinde insanlara fazilet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
2. Mallarını Hak yolunda sarf ederok in cömortlan
mücahededen
Üstündür." (Bağdadi, Târihu Bağdad, VII, 161)
"Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevazıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zîrâ kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)
İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hâl ve hareketlerinde insanlara fazîlet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
2. Mallarını Hak yolunda sarf ederek insanların en cömertlerinden olurlar.
3. Allah'ın kullarına karşı dâimâ hüsn-i zan içindedirler.
Üçüncü sınıf (Hak dostları) ise, aşk ve muhabbet vecdiyle Rabbine ibâdet eden (arifler)dir. Bunlar da;
1. Sevdikleri şeyleri (Allah için) infak ederler.
2. Her hål ve hareketlerinde Allah rızasını hedeflerler, bu yüzden câhillerin kınamalarına aldırmaz, onların kaba davranışlarından rahatsız olmazlar.
3. Nefislerine ağır gelen şeyleri nefislerinin muhalefetine rağmen îfâya çalışırlar; bütün hâl ve hareketlerinde Allah'ın emir ve nehiylerine itaat ederler." (İbn-i Haceri'l-Askalânî, Münebbihât, s. 94-95)
İşte Hazret-i Ebû Bekir, bu üç sınıf Hak dostlarının bütün hâl ve sıfatlarını kendisinde cem etmiş mübarek bir İslâm şahsiyetiydi. Rabbimiz, O'nun bu hikmetli öğütlerinden lâyıkıyla istifade etmeyi ve güzel hållerinden feyz almayı cümlemize nasib eylesin. Bizleri, onun dostluk halkasına dâhil olanlardan kılsın! Zîrâ dostluğun kaynağına Allah ve Rasûlü'nde erişen
Ebû Bekir -radıyallahu anh-'ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmin diyelim: “Allah'ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun."
"Allah'ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri'ndeki yüksek dereceler olsun!"
Hulefâ-i Râşidîn, Ashâb-ı Kirâm, Hak dostları ve onlara güzelce tâbî olanlar, Rabbimizin lutfuyla ebedî saâdet kervanının bahtiyar yolcularıdır.
Sözlerimize, Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmin diyerek son verelim:
"Allah'ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun." (Süyüti, Târîhu'l-Hulefa, s. 103) "Allah'ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri'ndeki yüksek
dereceler olsun!" (Süyûtî, Tarihu'l-Hulefa, s. 103)
Âmîn!..
Gelecek sayıda Hz. Ömer -radıyallahu anh-
Dipnotlar: 1) Ebû Dâvûd, Sünnet, 8; Ahmed, V, 50, 220, 221.
2) Bkz. Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, c. 2, s. 419. 3) Tirmizi, Menākıb, 20. 4) Bkz. Elmalılı, III, 1569. 5) Bkz. Buhârî, Ashâbu'n-Nebî 3, Menâkıbu'l-Ensår 45, Salât 80; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 2; Tirmizi, Menākıb 15; İbn-i Sa'd, II, 227. 6) Ebû Dâvûd, Zekât, 40. 7) All el-Kâri, Mirkât, X, 381-383/6034.
"Huşûsuz kılınan namazda, dilin âfetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur'ân'ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infäk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nîmette, gönülden edilmeyen ihlâssız duâda hayır yoktur." (Hz. Ali)
Hasan'a bey'at ederiz." dedi. Hazret-i All -radıyallâhu anh- ise vaktiyle Hazret-i Ömer'in gösterdiği firåsetle:
-Bu hususta size ne emrederim ne de nehyederim.
Siz işinizi daha iyi bilirsiniz." diyerek sözü kesti. Ardından Hasan ve Hüseyin Efendilerimize şu vasiyette bulundu:
"Size takvâyı vasiyet ederim. Dünyaya rağbet etmeyiniz. Zàyliniz İçin ağlamayınız. Dalma doğru söyleyiniz. Allah'ın Kitabı ile amel ediniz. Zalimin hasmi, mazlumun yardımcısı olunuz. Dinin hükümleri husūsunda kınayanın kınamasına aldırmayınız."5
Hazret-i Ali -radıyallahu anh-, daha sonra kelime-i tevhid getirdi. Son nefesiyle hayat kitabını hatmeyledi. Hayata, Kâbe-l Muazzama'da açtığı gözlerini, yine bir mescidde kapama şereflyle yüce makamına erdi.
Hazret-i All'ye karşı gırdığı mücadelelerden büyük pişmanlık duyan Muäviye'nin, ömrünün son demlerinde söylediği şu sözler, onun bu ıztırabını çok açık bir şekilde ifade etmektedir:
"Âh keşke Kureyş'ten Zi-Tuvā Vādisi'nde (kendi hâlinde yaşayan, sıradan) bir kimse olsaydım da şu (Idarecilik) Işlerine hiç girmeseydim." (İbn-i Esit, el-Bidaye, VIII, 135)
kl: Büyük Hak dostu Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri der
"Eğer Hazret-i All muharebelerden biraz firsat bulsaydı, bize Kur'ân Ilimlerinden neler neler öğretirdi. Zira o, ariflerin reisidir. O hiç kimsenin söylemediği ve benzerini de kimsenin söyleyemeyeceği sözler söylemiştir. 6
İşte Hazret-i All -radıyallahu anh-'ın ilim, irfan ve hikmet hazinesi gönül ikliminden, her biri hayat düstūru kıymetindeki birkaç ifade:
Hazret-i All'den Hikmetli Sözler
• "Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı
ALTINOLUK
"Amellerin en güç olanı dört
haslettir:
1. Öfkeli anda affetmek
2. Muhtaçken de cömert
davranmak
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin
şerrinden korunmak
4. Korktuğu veya bir menfaat
umduğu kimseye karşı da doğru söylemek." (Hz. All
dinlendirin. Zira bedenlerin yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur."
"Huşüsuz kılınan namazda, dilin afetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur'an'ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, Infäk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nimette, gönülden edilmeyen ihlässız duada hayır yoktur."
"Insanlar bilmedikleri şeyin düşmanıdır."
"Cennet comertlerin, cehennem cahillerin yeridir."
"Alimlere: «Niçin öğretmediniz?» sorusu sorulmadan cahillere: «Niçin öğrenmediniz? sorusu sorulmayacaktır."
• "Cenneti arzulayan, hayırlara koşar. Ateşten korkan, şehvetlerden sakınır. Öleceğine inananın, nefsäni ve şehvani lezzetleri yıkılır. Dünyayı bilene, musibetler zahir olur."
"Namus, güzelliğin sadakasıdır."
"Dinde edep ve mürüvvet, aklı selimin meyvesidir."
"Aklı tam olanın, sözü az olur."
"Sözlerinin amellerinden sayıldığını bilen kimse, az konuşur ve ancak kendisini ilgilendiren şeyleri söyler.
"Soruluncaya kadar susmak, susturuluncaya kadar söylemekten hayırlıdır."
"Alçakça söylenen söze karşılık vereyim deme, çünkü o sözün sahibinde onun gibi daha nice düşük sözler vardır. Cevabına yine onlarla cevap verir."
"Cahil ile sakın latife etme. Dill zehirli olduğundan gönlünü yaralar."
"Insanlara anlayacakları şekilde konuşunuz."
• "Eğrinin gölgesi de eğri olur."
"Allah'ın kullarına karşı hüsn-i zan sahibi ol. Böyle olursan birçok yorgunluktan kurtulursun."
"Yanında Allah'ın, Rasûlullah'ın ve evliyanın sünneti olmayan kimsenin elinde hiçbir şey yok demektir. Allah'ın sünneti, sırrı gizlemek; Rasül'ün
ALTINOLUK MAYIS | 2007 |36
e
lidir. sünneti, insanlar arasında güzel ahlâk ile idare yolunu bulmak; evliyânın sünneti de, insanlardan gelen eziyetlere katlanmaktır."
"Bir adamla dost olmak istersen (önce) onunla muayyen bir mesafede kal: bu durumda iken sana normal davranırsa dostluğunu sürdür, yoksa vazgeç."
• "Kalbi düşmanlıklarla meşgul olan kişi, faydalı işler yapamaz. Çünkü kalb, iki zıt meşgüliyeti bir arada bulunduracak kadar geniş değildir."
• "Mü'minin tebessümü yüzünde, hüznü ise kalbindedir."
• "Nimetin tamamına erişmek, İslâm üzere ölmektir."
• "Övünmek Ademoğlunun neyine ki?! Eweli nutfe, sonu ise cîfedir! Kendi rızkını dahî yaratamadığı gibi, kendini helâkten de kurtaramaz."
• "Hayat iki günden ibarettir. Bir gün lehine (yâni sana tebessüm hâlinde), bir gün de aleyhine (yâni hüzün içinde)dir. Gün lehine olduğunda şımarma, aleyhine olduğunda da daralıp feryad ü figân etme!"
• "Bugün amel işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı yoktur."
• "Nefesler, ecele doğru atılan adımlardır."
• "Dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya, huzur ve selâmetle ayakta duracaktır:
1. Zenginler, kendilerine verilen mal ile cimrilik etmedikçe.
2. Alimler, öğrendikleri ve bildikleri şeyle amel ettikçe.
3. Cahiller, bilmedikleri şeyle kibirlenmedikçe.
4. Fakirler de âhiretlerini dünyalarına satmadıkları müddetçe."
• "Zenginlerin, Allah katındaki mükafatı taleb ederek tevazu göstermeleri ne güzeldir. Bundan daha güzell
Ise, fakirlerin Allah'a tevekkül ederek zenginlere karşı müstağni davranmalarıdır."
"Mahrumiyet, minnet altında kalmaktan daha hayırlıdır."
• "Iffet, fakirliğin; şükür de zenginliğin süsüdür."
• "Cimrilik bütün kötü ahlâkı kendinde toplar."
(Bu hakikatin mefhum-ı muhalifince; merhamet de cömertliği, cömertlik tevazûyu, tevâzû da hizmeti beraberinde getirir.)
• "Yoksul düştüğün zaman sadaka vererek Allâh Ile ticaret yap. Eline nîmet geçtiği zaman çok şükret! Sakın az şükürle Allah'ın nîmetlerini elinden kaçırma!"
• "Dünyanın; nîmetlerinden İslâm nîmeti sana kâfidir. Meşgüliyetlerinden, tâat meşgüliyeti sana kâfidir. İbretlerinden, ölüm ibreti sana kâfidir."
• "İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbadet, en hayırlı sermayedir. Salih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır."
• "Amel-i sâlih gibi ticaret, sevap gibi kazanç, Allah'ın tevfiki gibi fayda, tevazů gibi asâlet, ilim gibi şeref, şüphelilerden uzak durmak gibi verâ, güzel ahlâk gibi Allah'a yakınlık, farzları edâ gibi ibadet, tedbir gibi akıl, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur."
• "Amellerin en güç olanı dört haslettir:
1. Öfkeli anda affetmek.
2. Muhtaçken de cömert davranmak.
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin serrinden korunmak.
4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru
Allah in tevfiki gil gibi seref, süphelilerden uzak durmak gibi vera, güzel ahlâk gibi Allah'a yakınlık, farzları eda gibi ibadet, tedbir gibi akul, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur."
• "Amellerin en güç olanı dört haslettir:
1. Öfkell anda affetmek.
2. Muhtaçken de cömert davranmak.
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin serrinden korunmak.
4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek."
• "Küçük musibetleri büyük göreni, Allah büyük musibetlere mübtela kılar."
• "Mal, nefsânî arzuların hammaddesidir. (Nefsânî ve dünyevi) arzular, sıkıntıların anahtarıdır. Hased de boş yorgunluğun bineğidir."
• "(Dünyevî) arzu ve ümitler, basîretli kimseleri dahî âmâ eder."
• "Kişinin kıymeti, istek ve arzularının kıymeti kadardır."
• "Kim nefsin bitmek bilmeyen Istek ve arzularının zebûnu olursa, amelleri de kötü olur."
• "Nasib, kendisine gelmeyene de gider."
• "Canlarınız için cennetten başka bir karşılık ve değer yoktur. Öyleyse canlarınızı ancak cennet karşılığında satın!"
• "Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyanın zahiri görünüşüne baktıkları zaman onlar, dünyanın lçyüzünü görürler."
• "Bir kul, Allah'ın katındakine kendi elindekinder daha fazla güvenmezse îmânı kâmil olmaz!"
"İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbâdet, en hayırlı sermayedir. Sâlih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır." (Hz. Ali)
Rabbimiz, bu hikmetli sözleri lâyıkıyla idrak edip muktezâsıyla amel edebilmeyi nasib eylesin. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-'ın en yakın dostları olan dört büyük halîfenin muhabbetini gönüllerimizden eksik eylemesin. Ahirette bizleri onlarla birlikte haşr u cem eylesin!
Hiç şüphesiz ki o mübarek sahâbîler ile âhiretteki beraberlik, daha bu dünyada başlar. Onlarla bugün dost olabilirsek ve bu dostluğun hukûkuna riâyet edebilirsek -inşâallah- yarın kıyâmette onların yakınlığına mazhar oluruz.
Rabbimiz Hulefâ-i Râşidîn'ın güzel ahlâkı ile ahlâklanmayı cümlemize nasib eylesin. Şefaatlerine nâil buyursun!
Âmîn!
Dipnotlar: 1) Hâkim, Müstedrek, III, 549. 2) Bkz. Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Hz. Allyyül-Murteza, s. 54. s. 119-122. 3) Bkz. a.g.e. s. 54. 4) Bkz. a.g.e. s. 117. 5) Bkz. a.g.e. s. 74. 6) Bkz. a.g.e. s. 113.
OYIS 2007137 ALTINOLUK
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)
121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.)
121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder. Hz. Ubey İbni Kaab (
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
122 1 Cebrail (a.s.) firavunun ağzına toprak tıkıyordu. "Lâ ilâhe illallah" deyip de mağfiret görmesin diye. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
122 2 Allah (z.c.hz.) üzerine, dünyaya ait yükselttiği şeyi düşürmek haktır. Hz. Enes (r.a.)
122 3 Tabiinin en hayırlısı, öyle bir Üveysi (Veysel Karani) vardır ki, o annesine sadıktır. Allah'a and verse Allah onun andını geri çevirmez. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız sizin için istiğfar etmesini isteyin. Hz. Ömer (r.a.)
122 4 Tedavide kullandığınız şeylerin en hayırlıları Ledûd (ağız ağrılarında), enfiye, hacamat, müshil ve ismit (sürme)''. İsmit gözü açar ve kirpikleri besler. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
122 5 Bir adamın din kardeşi için gıyabında yaptığı dua müstecab olur. Ve dua edenin başında bir melek "amin" der. Ve "Sana da bir o kadar" diye söyler. (Diğer bir hadiste, Meleğin "amini" geri dönmez buyurulmaktadır) Hz. Ebud Derda (r.a.)
122 6 Allah (z.c.hz.) ile mahlûku arasında nurani veya zulmani yetmiş bin hicab vardır. Kim bu hicabı aşan bir şey hissederse mahv olur. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
122 7 Allah (z.c.hz.)'nin zikri şifa, insanların zikri ise derttir. Hz. Mekhul (r.a.)
122 8 Aklın başı insanlarla sevgi tesis etmektir. Sakalının hafif olması insan için saadettendir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
122 9 Allah (z.c.hz.) kulunun: "Rabbiğfirlî zünûbî" demesinden hoşlanır. Ve buyurur ki: "Kulum Benden başkasının günahlarını afv edemiyeceğini biliyor." Hz. Ali (r.a.)
122 10 Rabbınız Celle Şânuhû Rahimdir. Kim ki bir iyilik yapmak ister de yapamaz ise ona bir sevap yazılır. Yaparsa, 10 ilâ 700 misli veya daha fazla sevab yazılır. Kim bir kötülük yapmak ister de yapmaz ise bir sevab, yaparsa bir günah yazılır. Allah isterse onu da affeder. Allah'ın muamelesinde helâk olacak adam, mahvolmaya lâyık olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
213 1 Sahur berekettir. Öyle ise, bir yudum su içmekle de olsa, onu bırakmayın. Zira Allah ve melekleri sahur yiyene selat ederler. Hz. Ebû Said (r.a.)
213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.)
213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.)
213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
213 7 Cahil cömert Allah'a, alim olan bahilden daha sevgilidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 8 Yürüyüşte sürat müminin kıymetini giderir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 9 Gizli aşikareden efdaldır. Ancak, örnek olmayı ümid ederse aşikarelik gizliden efdaldir. (Sadaka ve ibadet hususlarında) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
213 10 Bütün saadet, Allah'ın ibadetinde ömür uzunluğudur. Hz. İbni Ömer (r.a.)
213 11 Sefer, azabdan bir kısımdır. Sizden birinin yemeğine, içmesine ve uykusuna mani olur. Onun için biriniz yola gidip hacetini görünce evine avdetini tacil etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 12 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Kim ona ikram ederse Allah da ona ikram eder. Kim de ona ihanet ederse Allah da ona ihanet eder. Hz. Ebû Bekir (r.a.)
213 13 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesi ve kuvvetidir. Kim ki, sultana hayırhahlık ve dua ederse, hidayet bulur. Kim de beddua eder ve hayırhahlıkta bulunmazsa, dalalete düşer. Hz. Enes (r.a.)
213 14 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Sizden biri kendisinde sultan olmıyan bir beldeye vardığında, orada katiyyen oturmasın. Hz. Enes (r.a.)
213 15 Adil ve mütevazi Sultan, Allah'ın yeryüzünde gölgesi ve mızrağıdır. Böyle adil ve mütevazi bir Sultan (veya vali) için her gündüz ve gecede, hepsi abid ve müçtehid olan altmış sıddık ameli yazılır. Hz. Ebû Bekir (r.a.)
213 16 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir ki, Allah'ın kullarından her mazlum ona iltica eder. Adalet yaparsa ona ecir, diğerine şükür, zulmederse ona vebal ve tebaaya da sabır düşer. Valiler zulm ederlerse kıtlık olur. Zekat verilmezse davarlar ölür, zina meydan alırsa, meskenet ve fakirlik zahir olur. Ve ehli zimmete zulm edilirse kuffar baş kaldırır. (Galebe çalar) Hz. İbni Ömer (r.anhüma
VE VAAZ ÖRNEKLERİ
419
**
771) «Cennet ameli doğruluktur.. Kul doğru olunca iyi olur.. İyi olun-ca-tam- mümin olur.. -Tam- mümin olunca da cen-nete girer..
Cehennem ameli yalandır.. Kul, yalan söyleyince facir olur.. Facir olunca, küfre gider.. Küfre gidince de, cehenneme girer.>>>
** Yani: Cennet ehlini ameli doğru sözlü olmaktır.. Cehennem ehlinin ameli ise, yalandır, küfürdür..
Ravi: IBN-İ ÖMER'den r.a. naklen İMAM-I AHMED.. Menkibeleri, 1. ve 7. Hadis-i şerifte..
۷۷۲ عَلَيْكَ بِتَقْوَى اللهِ فَإِنَّهَا جَمَاعُ كُلُّ خَيْرٍ ، وَعَلَيْكَ بِالْجِهَادِ ، فَإِنَّهُ رَهْبَانِيُّهُ المُسْلِمِينَ ، وَعَلَيْكَ بِذِكْرِ اللَّهِ وَتِلَاوَةِ كِتَابِ اللَّهِ ، فَإِنَّهُ نُورٌ لَكَ فِي الْأَرْضِ، وَذِكْرٌ لَكَ فِي السَّمَاءِ ، وَاخْزِنْ لِسَانَكَ إِلَّا مِنْ خَيْرٍ ، فَإِنَّكَ بِذَلِكَ تَغْلِبُ ( رواه أبو يعلى عن أبي سعيد ) الشيطان
772) «Allah'a karşı takva sahibi olmalısın; çünkü o cümle hayrın toplanıdır..
Sana CİHAD düşer; çünkü o, müslümanların RUHBAN'lık-(12.. Allah'ı zikretmeli, Allah'ın kitabını okumalısın; çünkü o, yer yüzünde senin için nur.. Gök yüzünde senin için zikirdir.. Hayır işler hariç, DİLİNİ GİZLE; çünkü sen muhakkak şey-tanı böylelikle mağlup edersin..>>>
İslâm dininde bir köşeye çekilip sadece ibadet yoktur.. Bunun adı; diğer batıl dinlerde RUBAN'lıktır.. Dinimizde hem ibadet vardır.. Hem de çalışmak.. İyiliği yaymak.. Müslümanlıkta bunun adı: CİHAD'dır.. DİLİNİ GİZLE: Yani rastgele konuşma.. Her yerde ağzını açma, manalarına alınmalıdır..
**
Ravi: EBU SAID'den r.a. naklen EBU YA'LA.. Menkıbeleri, 65. ve 121. Hadis-i Şeriflerde..
422
HADIS-I ŞERİFLER
SIDDIK: Her halinde ve her isinde; doğru, dürüst ve şerefli kimse-dir.. KEZZAB ise; tam bunun aksine.. İşi gücü, yalan, dolan olan kimse..
Ravi: BUHARI.. Menkıbesi, 2. Hadis-i Şerifte..
۷۷۷ عَلَيْكُم بِالصِّدِّقِ فَإِنَّهُ بَاب مِنْ أَبْوَابِ الْجَنَّةِ ، وَإِيَّاكُمْ وَالكَذِبَ فَإِنَّهُ ( رواه الخطيب عن أبي بكر ) بَابٌ مِنْ أَبْوَابِ النَّارِ .
777) «Size SIDK lâzımdır.. Çünkü o, cennet kapılarından bir ka-pıdır..
Bilhassa KEZİB'ten sakınınız.. Çünkü o, cehennem kapıların. dan bir kapıdır..>>>
SIDK: Doğru söz ve doğru iş.. KEZİB: Yalan söz.. İşte cennetin kapısı ve işte cehennemin kapısı..
Ravi: EBUBEKİR'den r.a. naklen HATİP.. Menkıbesi, 64. Hadis-i Şerifte..
EBUBEKİR: b. EBU MUSA EL-EŞ'ARI.. Tabiinden ve orta tabaka-ya mensup bir muhaddistir.. Esas adı, AMIR'dir.. Hicretin 106. tarihinde vefat etmiştir.. Allah ondan razı olsun..
۷۷۸ عَلَيْكُمُ بِقِيَامِ اللَّيْلِ ، فَإِنَّهُ دَابُ الصَّالِحِينَ قَبْلَكُمُ ، وَقُرْبَةٌ إِلَى اللَّهِ تَعَالَى وَمَنْهَاةٌ عَنْ الإِثْمِ ، وَتَكفير لِلسَّيِّئَاتِ ، وَمَطْرَدَةٌ لِلدَّاء عَنِ الْجَدِ .
( رواه أحمد عن بلال )
778) «Gece namazına kalkmalısınız.. Çünkü bu, sizden evvelki salih-lerin âdeti idi.. Allah'a bir yakınlıktır.. Günahtan alır.. Hatala-ra kefaret olur.. Cesetten hastalığı atar..>>>
**
Burada gecenin son üçte birinde kılınması Peygamber S.A. efendi-mize farz, bize mutlak sünnet olan teheccüd namazına işaret edilmekte dir..
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
467 1 Kendisinde can olan mahluku hedef edinmeyin. (Nişan için) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
467 2 Camileri yol edinmeyin, meğer zikir veya namaz için ola. Hz. İbni Ömer ra
467 3 Evlerinizi kabir edinmeyin, evde de namaz kılın. Zira şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
467 4 Evinizde uyuyacağınız zaman ateşi kapatın ve söndürün. Hz. Salim (r.a.)
467 5 Namazı kasden terketmeyin, ey kadın. Kim namazı kasden terkederse, Allah ve Peygamberin zimmetinden çıkar. Hz. Ümmü Eymen (r.a.)
467 6 Düşmanla karşılaşmayı istemeyin. Allah'dan afiyet isteyin. Onlarla karşılaşınca da Allah'ı çok zikredin. Eğer onlar direnir, gürültü ve şamata yaparlarsa siz sükut edin. Hz. İbni Amr (r.a.)
467 7 Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Allah'dan afiyet isteyin. Zira siz onlarla beraber neyin imtihan edildiğini bilmezsiniz. Onlarla karşılaşınca "Allahümme ente Rabbına ve Rübbühüm ve mevasına vemevasihim bi yedike ve inneme taktülühüm etne." deyin ve yere çökün. Ne vakit üzerinize yürürlerse kalkın ve tekbir alın. Hz. Câbir (r.a.)
467 8 Bevlettiğiniz helada abdest almayın. Zira Mü'minin abdest suyu hasenatı ile beraber mizana girer. Hz. Enes (r.a.)
467 9 Kur'anla mücadele etmeyin. Allahın kitabının bazı kısımlarını bazısına yalanlatmayın (tezat aramayın) Vallahi; mü'min onunla mücadele ederse yenilir. Münafık onunla mücadele ederse, galip geldiğiniz zannetse bile mahkum olur. (Galebesi necat sebebi olmaz) Hz. Abdurrahman ibni Cubeyr (r.a.)
467 10 Evlerinizi kabir etmeyin. Hiç şüphe yok ki şeytan, sure-i Bakara okunan evden çıkar gider. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
467 11 Benim kabrimi bayramlık etmeyin (sık gidin) Evinizi de kabir yapmayın. Nedere olursanız olun olduğunuz yerde selatü selam getirin. Sizin selatü selamınız Bana ulaşır. Hz. Hüseyin (r.a.)
467 12 Şu namazı, öğle namazının ilk ve son sünneti gibi yapmayın. Sünneti ile farzı arasını aralayın. (Sabah namazını sünneti ile farzını biraz aralayın) Hz. Abdullah İbni Büceyne r.a
467 13 Beni yolcunun (su kabı) gibi yapmayın. Yolcu kabını su ile doldurur. İhtiyacı olursa onu içer, icap etmezse içmez döker. Beni sözünüzün başında, ortasında ve sonunda anın. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Bir kimse nin iki babasi varmis
Nesep babası,
manevi babası (ahirete Hazırlayan, manevi hayatın) babası.
Bunlar dan 1.si.
yani neseb babası
ulvi alemden sufli aleme gelmesini sağlar.
2.si yani manevi babası,
Peygamber efendimiz sav
Sufli alemden Ulvi aleme çıkarır.
2.sinin yani manevi baba nin "؛" "
؛
YanıtlaSil
Yuksel19 Nisan 2025 08:13
hakkı ödenmez. Hz. Muhammed S.A.V.in.hakki odenmez.
Mesnevi Şerif
Mevlana
Lâlegül T. V.
ATAULLAH EL-İSKENDERİ;
"YA RABBİ! SEN'İ BULAN NEYİ KAYBETTİ? SEN'İ KAYBEDEN NEYİ BULDU?.." DEDİĞİ GİBİ, HAKİKİ ÎMÂNA SAHİP BİR GÖNÜL, HER AN ALLAH İLE BERABERLİĞİN HUZURU İÇİNDEDİR. BU HUZUR SAYESİNDE FÂNÎ VE GELGEÇ MUSIBETLER ONUN NAZARINDA KÜÇÜLMÜŞ, EHEMMİYETİNİ KAYBETMİŞTİR.
BUGÜN MADDÎ REFAHIN ZİRVESİNDEKİ BATI'DA PSİKOLOJİK BUHRANLAR HATTA İNTİHARLAR GÖRÜLÜRKEN, EN AĞIR ZULÜMLERE MARUZ KALAN GAZZELİ MÜMİNLERDE BU TÜR VAKALARIN GÖRÜLMEYİŞİ, SON DERECE MÂNİDARDIR.
VE VAAZ ÖRNEKLERI
461
Ravi: HAKİM Menkibesi, 22. Hadis-i Şerifte..
حرف الكاف
٨٦٢ كَانَ الله وَلَمْ يَكُنْ شَى غَيْرُهُ ، وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى المَاءِ وَكَتَبَ فِي الذِّكْرِ ( رواه البخاري) كُلَّ شَيْءٍ ، وَخَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ .
()
KEF HARFİ İLE BAŞLAYAN HADÍS-İ ŞERİFLER
862) «Allah vardı ve ondan başkası yoktu.. Arşı su üzerindeydi.. Ve herşeyi ZİKR'e yazdı.. Yeri ve semaları yarattı..>>
ZIKR: Bir manaya göre Kur'an-ı Kerim.. Bir başka manaya göre de Levh-i mahfuz'dur.
En doğrusunu Allah-ü Taâlâ bilir.
Ravi: BUHARI.. Menkıbesi, 2. Hadis-i Şerifte..
٨٦٣ كَبُرَتْ خِيَانَةٌ أَنْ تُحَدَّثَ أَخَاكَ حَدِيثًا هُوَ لَكَ بِهِ مُصَدِّى وَأَنْتَ لَهُ ( رواه أبو داود ) كاذب .
863) «Büyük bir hiyanet olur: Bir şeyi mümin- kardeşine anlata-sın; seni tasdik ede.. Ve sen, ona yalan söylemiş olasın..>>>>
Bu, mümin kardeşi kandırmak sayılır.. Onun safiyetini bozmak ve ve sana karşı olan itimadını sarsmak demektir..
Ravi: EBU DAVUD.. Menkıbesi, 11. Hadis-i Şerifte..
٨٦٤ كاتم العلم يَلْعَنْهُ كُلُّ شَيْءٍ ، حَتَّى الحُوتُ في البَحْرِ ، وَالطَّيْرُ في السماء . ) رواه ابن الجوزى عن أبي سعيد )
864) «İlmi, saklayana, herşey lânet okur.. Hatta, denizdeki balık; semadaki kuş bile..>>>
İSLAM TARİHİ MEDİNG DEVRİ XI
Heyet İçinde Zürâre b. Amr (Kays), b. Haris, b. IdA (Idy) de bu-lunuyordu. (6) Kendisi, daha önce, Hıristiyandı, (7)
Züråre b. Amr'm Yolda Gördüğü Rüyayı Peygamberimize Anlatması ve Yordurması:
Züråre b. Amr «YA Resûlallah! Yolda, bir rüya gördüm, beni korkuttu. dedi. Peygamberimiz «Nedir o?» diye sordu. Züråre b. Amr «Gördüm ki: Evimde bırakmış olduğum dişi eşek, çil, kara-kızıl bir oğlak doğurmuş!
Yerden bir ateşin çıkıp benimle oğlumun arasına gerildiğini de, gördüm ki, o ateş: (Dumanlı ateş! Dumanlı ateş! Gözlüsü, gözsüzü (8) bana, yiyecek yediriniz!
Ben, sizi, ev halkınızı ve malınızı yerim!) (9) diyordu.» dedi.
Peygamberimiz «Sen, evinde, hamli gizli bir cariye bıraktın mı?» diye sordu.
Züråre b. Amr «Evet!» dedi.
Peygamberimiz İşte, o cariye, bir oğlan doğurmuştur. O, senin oğlundur! buyurdu.
Zürâre b. Amr «Ben, onun, çil, kara-kızıl olmasının sebebini an-layamadım? dedi.
Peygamberimiz «Yakınıma gel!» buyurdu.
Zürâre b. Amr, yaklaşınca «Sende, gizli tutup kimseye açıklama-dığın bir Baras (Alacalık) var mı? diye sordu.
Bunun üzerine, Züråre b. Amr «Seni, hak Peygamber olarak gön-deren Allah'a yemin ederim ki onu, Senden önce, hiç kimse bilmi-yordu! dedi.
Peygamberimiz «Gördüğün çil, kara-kızıllık, işte, odur! (10)
(6) İbn-i Sa'd Tabakat, c. I, s. 346, İbn-i Kayyım Zadülmaad, c. 3, s. 70, Ibn-1 Seyyid Uyunüleser, c. 2, s. 258, Halebt İnsanüluyun, с. 3, s. 279 (7) İbn-i Sa'd Tabakat, c. I, s. 346, İbn-i Esir Üsdülgabe, c. 2, в. 255
(8) İbn-i Abd-1 Rabbih Ikdülferid, c. I, s. 134, 135, İbn-i Abdulber İstiab, c. 2, a. 517, İbn-i Eair Üsdülgabe, c. 2, s. 254, İbn-i Seyyid Uyunüleser, c. 2, s. 259, Ibn-i Hacer İsabe, c. I, s. 548, Halebi İnsanüluyun, c. 3, s. 279
(9) İbn-i Abd-i Rabbih Ikdülferid, c. I, s. 135, İbn-1 Kayyım Zadülmaad, c. 3, 8. 70, İbn-i Seyyid Uyun, c. 2, s. 259, İbn-i Hacer İsabe, c. I, s. 548, Ha-lebt İnsan, c. 3, s. 279
(10) İbn-1 Abd-1 Rabbih Ikdülferid, c. 1, s. 134, İbn-i Abdulber İstiab, c. 2, *. 517-518, İbn-i Fair Üsdülgabe, c. 2, s. 254, İbn-i Kayyım c. 3, s. 70, Ibn-1 Seyyid Uyun, c. 2, s. 258-259, İbn-i Hacer Zadülmaad, İsabe, c. I, s. 548
YanıtlaSil
Yuksel20 Nisan 2025 01:42
BENI NAHA' HEYETİNİN MEDİNE'YE GELİŞİ
Gördüğün ateşe gelince: o, benden sonra kopacak fitnedir! (11) O, âhir zamanda da, kopacaktır!» buyurdu. (12)
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Kopacak fitne nedir?» diye sordu.
Peygamberimiz Mü'minin kanını dökmek, Mü'mine, baldan, su-dan tatlı gelecek, kötülük yapan, kendini iyilik yapıyor sanacaktır!
(13)
Sen, ölürsen, bu hali, oğlun görecektir!
Oğlun ölürse, sen, göreceksin!» buyurdu.
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Allah'a düa et te, onu, ben görme-yeyim! dedi. (14)
Peygamberimiz de «Ey Allâhım! O fitneyi, buna gösterme!» diye-rek (15) düa etti. (16)
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Nûman b. Münziri de, kulaklarına küpeler, kollarına pazubendler ve bilezikler takınmış gördüm? dedi.
Peygamberimiz «Bu, Arap hâkimiyetinin, zînet ve süse dönüşe-ceğine işarettir!» buyurdu.
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Yerden, kır saçlı bir koca karının çıktığını da, gördüm?» dedi.
Peygamberimiz «O da, dünyadan arta kalandır!» buyurdu. (17)
Zürâre b. Amr, oğlundan önce vefat etti.
Zürâre b. Amr'ın oğlu, Hz. Osman'ı hal' edenler arasında idi.
Vecize
Bir tek ayet olup yüz on dört defa tekrar edi-len Bismillahirrahmanirrahîm cümlesi [...] Arşı ferşe bağlayan ve kâinatı ışıklandıran ve her dakika herkes ona muhtaç olan öyle bir haki-kattir ki, milyonlar defa tekrar edilse yine ihtiyaç vardır. Değil yalnız ekmek gibi her gün, belki hava ve ziya gibi her dakika ona ihtiyaç ve iştiyak vardır.
Sözler, Yirmi Beşinci Söz.
Atatürkeriş ülgergizli vasiyethalifelikhatır
5Kasımı 6 Kasıma bağlayan gece Ata’nın “Ne olur ne olmaz”dan fazlası olarak Hasan Rıza Soyaç’a yazdırdığı vasiyet mektubunun 28 Kasım 1938’te açılıp okunduğu gün başlamıştı belki de bu “Geride salt bir veraset mektubu mu bıraktı?” tartışması. Öyle ya; Kurtuluş Savaşı ile başlayan ihtilal safhası ve ardından -hala konuşarak altını doldurduğumuz ya da oyduğumuz- son safhası ile koca bir inkılap tasarlanmışken nasıl olur da sadece veraset meselesi olmaktan öteye geçemez bu mimarın vasiyeti? Rivayet odur ki diye başlamaktan usansak da, işte rivayet odur ki o gece iki mektup yazdırmıştır Paşa. Biri ölümün ardından hemen okunacak olan miras paylaşımını içeren bugün bildiğimiz 6 maddelik mektup, diğeri ise ölümünden tam 50 yıl sonra okunması planlanan Türkiye iç ve dış siyasetine dair bir ikinci mektup… Mektubun tekrar gün yüzü gördüğü zamanlar 1988 yılına yani Kenan Evren’li yıllara denk gelmektedir. Sonuç olarak mektubun Kenan Evren, hatta Turgut Özal tarafından okunduğu ve Türkiye’nin mektubun içeriğine hazır olmadığına karar verildiği söylenir. Kenan Evren tam tarih olarak 25 yıl sonrayı işaret etmiştir; fark ettiğiniz üzere 10 Kasım 2013’ü… Bu süre içerisinde konu birçok kez gündeme gelmiş, hatta Meriç Tumluer eliyle yargıya taşınmış, çıkan takipsizlik kararları ile de AİHM’ye götürülmüştür. Elinde bu vasiyetin bir kopyası olduğunu ileri süren Tumluer; bu kopyayı, Atatürk’ün Jandarma İstihbarat subaylarından Teşkilat-ı Mahsusa (MİT) kurucusu ve Türk Polis Teşkilatının da kurucusu olan Mehmet Rıfat Efendi (yani dedesi) aracılığı ile elde etmiş.
Meriç Tumluer'in vasiyete ait olduğunu iddia ettiği kopya
Meriç Tumluer’in vasiyete ait olduğunu iddia ettiği kopya
2005 yılında Tumluer bu konuyu dava sürecine taşıdığında, işin peşine ANAP Milletvekili Emin Şirin düşüyor bir de. Böylece Emin Şirin ile birlikte biz de Milli Savunma Bakanlığı tarafından, “Bahsedilen ’tutanak dökümü ile Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden 50 yıl sonra açılması öngörülen vasiyetnamesi’ MSB arşivlerinde bulunmamaktadır” yanıtını alıyoruz. En son AKP İstanbul milletvekili Erol Kaya’nın 17 Aralık 2012 tarihli önergesi ile de mecliste ya da şu ana kadar aranan herhangi bir devlet dairesinde bu vasiyete rastlanmadığı reel bir veri olarak kalıyor elimizde. İşin buradan sonrasını tahminler, yorumlar ve tabi hırçın tartışmalar dolduruyor. En sert tepkiler de mektubun merkezinde yer aldığı söylenen ‘halifelik’ meselesi ile başlıyor kuşkusuz.
Vasiyetten yola çıkan Tumluer, mesela Türk- İslam birliği için mevcut olacak bir halifelikten bahsederken; bu konu üzerine çalışmış Aytunç Altındal da Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği bir proje olduğunu söyler. Projeye göre, hilafet babadan oğula intikal eden bir hilafet olmayacak. Projede Müslüman ülkelerin kendi aralarında oluşturacağı bir şura ve bu doğrultuda kendi içlerinden seçecekleri daimi 5 yönetici ülke ve bu ülkelerin meclislerinin rotasyon usulüyle hilafet makamını temsil etmesi söz konusudur. Böyle bir mektubun var olmadığını belirten Eriş Ülger ise, Altındal’ın “Nutuk’un yalancısıyım” tutumunu çelişkili ve yanlış bulduğunu belirtmektedir. Mustafa Armağan’ın yorumu da Nutuk’ta övülen ve öngörülen değil, ‘ti’ye alınan bir hilafet kavramı olduğu yönündedir. Bu şekilde uzayıp giden tartışma listesine 10 Kasım 2013’ü “21 Aralık” çılgınlığına döndürenleri görünce son veriyor insan ve Eriş Ülger’in çağrı niteliğindeki ifadesi ile soruyor: ‘İlber Ortaylı ne demiş sahi?’ ve tabi net bir tarihçi yorumu: “Gizli siyasi vasiyetler hakkında fikir beyan etmemeyi tarihçiliğin gereği olarak görüyorum. Kahve sohbetinden öteye bir değeri olmadığı çok açık bunun…” Böylece konunun sahiden bir kahve içimi miktarı yer tuttuğunu fark ediyor, bırakıyoruz fincanı. Kalan hatır da Ata’ya…
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
188 1 İhsan, Allah'a, Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmezsen de O seni görür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
188 2 Günah, kalblerin heyecanıdır. Hiç bir bakış (kadınlara) yoktur ki, onda şeytanın tamaı olmasın. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
188 3 En büyük ecir, Mescide en uzak yerden gelenindir. Sonra uzaklık sırası ile. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
188 4 Kötülükten korunmak iki türlüdür. Birisi nikahla, diğeri iffetli olmakla. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
188 5 Namazda (secdede) eli (dirsekleri) bögre koymak, Cehennem ehlinin dinlenmesidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
188 6 Ezan, on dokuz sözdür. Kamet ise on yedi sözdür. Hz. Ebû Mahzure (r.a.)
188 7 Ruhlar, (muhtelif neviden) toplanmış askerlerdir. Onlardan Allah için tanışanlar, kaynaşırlar . Allah yolunda tanışmıyanlar, ihtilaf ederler. Söz açığa çıkınca, amel mahfuz olunca, lisanlar uyuşup, kalbler birbirine buğz edince ve her akraba sıla-i rahmi kesince, işte o zaman Allah onlara lanet eder ve sonra da onların kulaklarını sağır ve gözlerini görmez eder. Hz. Selman (r.a.)
188 8 Sarkıtmak, entari, gömlek ve sarıkta olur. Kim onlardan birini, böbürlenme veya kibir için yaparsa, Allah Teala kıyamet gününde o kimseye nazar etmez. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
188 9 "İstînâs" kendilerine selam verilen ev halkı, izin verinceye kadar hizmetçiyi çağırmandır. Hz. Ebû Eyyub (r.a.)
188 10 "İstînâs", ev halkına geldiğini bildirmek için, bir kimsenin "Subhanellah", Allahuekber, veya Elhamdülillah" demesi veyahutta "öksürmesi" demektir. Hz Ebu Eyyub (r.a.)
188 11 İslamda üç tip ev vardır. Yüksek olmayan, yüksek ve ğurfe (köşk). Yüksek olmayan eve bütün müslümanlar, sorulduğunda ancak "Ben müslümanım" diyerek girerler. Yüksek olanına ise bir kısım müslümanlar, amellerinin diğerlerinkinden daha faziletli olması sebebiyle, girerler. Ğurfe kısmına giriş sebebi ise, Allah yolunda cihaddır. Oraya girmeye, en faziletli mü'minler nail olurlar. Hz. Fadâle İbni Abid (r.a.)
Elif ile t birleşecek
dünyaya meydan okuyacak.
harfi) (vasıta-1 cer واسطة جر : gecim vasıtası(
cerahat جراحت : )yaradan akan) irin
cerald جرائد : cerideler, gazeteler
cerbeze 1 : جربزه.güzel konuşma 2.kurnaz-
e lık, hilekârlık 3.mugalata (bkz.mugalata); tartışmada yanıltıcı konuşma, yanıltmaca, aldatmaca, demagoji; bir konuda lehte ve aleyhteki gerçekleri ve delilleri karşılaştırıp sağlıklı bir sonuca varmak yerine, tek taraflı bir bakışla karşı tarafın leyhinde olabilecek delilleri ve gerçekleri görmezlikten gelerek, aleyhinde olabilecek hataları, olumsuzlukları ve gerçekleri abartarak; hattå yer, zaman ve şartların farklılığını yok farzedip normal ola-nı anormal ve kabul edilemez göstererek ya--nıltıcı, haksız ve saptırıcı sonuçlara götüren düşünme ve tartışma tarzı e
cerbeze-alud جربزه آلود : cerbezeli, cerbezeye
batmış (bkz.cerbeze,md.3.)
e cerbezeli جریزه لی : cerbeze yapan yanıltmaca-lı, kandırmacalı konuşan, demogoji yapan(-ibk.cerbeze,md.3.)
cerbezelik جريزه لك : cerbeze yapmak; yanılt-
macalı, kandırmacalı, saptırmacalı konuş-mak; demagoji yapmak (bk.cerbeze,md.3.)
Cercis (Circis) (a.s.( جرجيس عليه السلام : Taberi ta
rihine göre Hz.İsa'dan sonra gelmiş ve Filis-tin'de yaşamış, Hz.İsa'nın şeriatını uygulamış = bir peygamber. Yedi sene süresince peygam-berlik görevini yaparken çok eziyetlere ve - işkencelere uğramış. Sonunda şehit edilmiş. Kendisine düşmanlık eden inkârcılar ise, Allah (c.c.) tarafından bir ceza olmak üzere ateşle yok edilmişler
-cereyan 1: جریان.akım (elektrik cereyanı, hava cereyanı) 2.çığır, hareket, devrim 3.meydana geliş, oluş, gidiş, gidişat, gelişme
cereyan-ı ahval جريان أحوال durumların ve olayların meydana gelişi ve gelişmesi
cereyan-ı azîm (azime جريان عظیم : çok büyük
akım, çığır, hareket
cereyan-ı bid'akarane جريان بدعه کارانه : din ha
yatını bozucu yenilik ve değişikliklere taraf-tarlık hareketi; dine zarar verici reformcu hareket
cereyan-1 dalâlet جریان ضلالت : dalaâlet cereyanı,
dinden sapma ve uzaklaşma hareketi, dinsiz-lik ve inkârcılık hareketi (çığırı, akımı)
cereyan-ı efkar جريان أفكار : fikir cereyanı, dü-
C
728
Muhammed (a.s.m.)
-Muhammed (as.m.( ..محمدع Soyu :
Hz. Muhammed, Mekke'nin büyuk ailelerin -den, Kureyş kabilesinin kollarından biri olan "Haşimoğulları" ndandır.
Babası Abdullah, annesi Amine' dir. Dedesi s Abdülmuttalip, Mekke' nin ileri gelenlerin dendir.
Doğumu ve Çocukluğu:
571 yılında Mekke 'de dünyaya gelmiştir.
Doğumundan önce babası Abdullah, Altı ya şında Annesi vefat etmiştir.
Annesinin ölümüyle sekiz yaşına kadar de-desi Abdülmuttalib'in, sonra da amcası "Ebu Talip" in yanında yaşamını sürdürmüştür.
Amcası Ebu Talip'in yanında ticareti öğren-miş, Arabistan dışında Suriye, Yemen bölge lerini tanımıştır.
Gençliği:
Hz.Muhammed, putlara tapmaz, doğru-luktan ayrılmaz, yalan söylemez, kimseyi kırmaz özellikleriyle, akıllı ve olgun davra nışlarıyla, doğru sözlülüğü ve güvenilirliğiyle Kureyşliler arasında saygınlık kazanmıştır. Bundan dolayı "Muhammedül Emin" (Güve nilir Muhammed) denilmiştir.
Ticaret işleriyle uğraşan, Kureyş'in saygın ve zengin hanımlarından olan Hz. Hatice'nin yanında çalışmaya başlamış, bir dönem sonra onunla evlenmiştir.
Kabe'nin onarımından sonra kutsal sayılan "Hacer ül Esved" in yerine konulması sıra sında, Kabilelerin anlaşamamaları üzerine çözüm için Hz.Muhammed'e başvurmaları, onun saygı duyulan, sorunları çözebilecek güce sahip, uzlaştırıcı, kişilik özelliklerini gösterir.
Peygamber oluşu:
Tek yaratıcı olduğunu düşünen Hz. Muham med, zaman zaman Mekke yakınlarındaki Hira Mağarasına giderek, burada düşüncele riyle başbaşa kalmıştır.
+610 yılının Ramazan ayının 27. gecesi Cebrail aracılığıyla ilk vahiy kendisine ulaştırılmıştır.
İlk Müslümanlar :
Hz. Muhammed'in İslamiyet'e çağrısı ile ona ilk inananlara ilk Müslümanlar denilir.
Bunlar: Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Ebubekir, Zeyd'dir.
Muhammed (a.s.m.)
Mekke Döneminde Meydana Gelen Olaylar: Islamiyet'in giderek yayılmaya başlaması
729
üzerine Mekkeliler, Müslümanlar üzerindeki r baskı ve işkencelerini art artırdılar. Bunun üze rine Hz. Muhammed, Müslümanlardan iste-yenlerin Habesistan'a göç etmesine izin verdi. Hıristiyan Habeş hükümdarının kendileri gibi tek flah inancını benimsemesi ve Müslüman-lara iyi davranacağım düşünmesi Hz. Muham-med'in bu kararı almasında etkili olmuştur.
Mekkeliler, Müslümanlarla her türlü ilişki-lerini kesmişler. Bu durum üç yıl sürmüştür. Ticari ilişki ve akrabalık bağları gibi neden-lerle boykot kaldırıldı.
Hz.Muhammed'in eşi Hatice ve amcası Ebu Talip'ın aynı yıl içinde ölmelerinden sonra Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskı-ları artmış, bunun üzerine Hz. Muhammed, hem İslamiyet'i yaymak hem de güvenilir bir yer bulmak amacıyla Taif kentine gitmiştir. Ancak Taif'liler Hz. Muhammed'e iyi davran-mamışlardır.
Akabe Biatları (Bağlılık):
Medine'deki Hazreç kabilesinden altı kişi, Hac için Mekke'ye geldiklerinde Hz. Muhammed'le görüşmeleri sonucu, İslamiyeti kabul etmişler, dönüşlerinde Medine'de İslamiyet'i yaymaya başlamışlardır. Bunun sonucunda 621 'de bir gurup Medine'li, Akabe'de Hz. Muhammed'le görüşmüş, ona bağlı kalacaklarına ve sözle-rini tutacaklarına söz vermişlerdir. Bu olaya "L.Akabe Biatı denilir."
622'de bir gurup Medine'li daha, Hz. Muhammed'le Akabe'de yeniden görüşmüş İslamiyet'in buyruklarını yerine getirecekle rine, Hz. Muhammed'i koruyacaklarına söz vermişler ve onu Medine'ye davet etmişler dir. Bu olaya da II.Akabe Biatları denilir.
Akabe Biatları, Müslümanların Mekke'den Medine'ye göçüne, Hicret'e yol açmıştır.
Hicret(622-Eylül):
Hz. Muhammed'in, Müslümanlarla birlikt Mekke'den Medine'ye göç olayına "Hicre denilir.
Mekke'den Medineye göç edenlere "M hacir, Medine'de onları karşılayıp yardı edenlere "Ensar" denilir.
Sonuçları:
Hicret olayı ile İslamiyet'in yayılışı hızland
Hz. Muhammed ve Müslümanlar, Mekkelil
729
Muhammed (a.s.m.)
rin baskısından kurtuldu.
Medine Emirnamesi (Anayasası) hazırlana-rak uygulamaya koyuldu
Hz. Muhammed, Medine'deki Arap ve Yahu--di kabileleriyle görüşerek toplumsal barışı sağladı.
-İslam Devletinin temelleri atıldı.
Hicri takvime başlangıç olmuştur.
Hz. Muhammed'in Siyasi ve Askeri Etkinlik-
leri:
a. BEDİR SAVAŞI (624):
Nedeni:
Mekkelilerin, Medinelilere ekonomik baskı - yapması üzerine, Hz.Muhammed'in Suri--ye'den Mekke'ye dönen bir Kureyş kervanını - ele geçirmek istemesi.
-Gelişme: Mekkeli'ler yenilgiye uğratıldılar. Bazı Mekkeliler esir alındılar. Zengin olanlar - fidye karşılığı, okuma yazma bilenler on kişi-ye okuma-yazma öğretmeleri karşılığı, bazı-ları da karşılıksız serbest bırakıldılar.
Sonuçları:
Müslümanların ilk büyük savaşı ve başarısı-dır.
- Hz.Muhammed'in dini ve siyasi gücü art-mıştır.
Putperest kalan Medineliler de İslamiyet'i ☐ kabul etmişlerdir.
Hz.Muhammed'in esirler, yaralı düşman as-kerlerinin durumu ve ganimet'le ilgili uygu-lamaları, İslam Savaş Hukukuna temel oluş-turmuştur.
b.UHUT SAVAŞI (625):
Nedeni:
- Mekkelilerin, Bedir savaşı yenilgisinin öcü-nü almak ve kervan yolları güvenliğini sağla-mak istemesi.
1
Gelişme: Medine yakınlarındaki Uhud dağı eteğinde yapılan savaşta, okçuların yerlerini terk etmeleri üzerine Müslümanlar yenilgiye uğradılar. Hz.Muhammed yaralanmış, amca-sı Hz.Hamza şehit olmuştur.
- Sonuç:
Müslümanların yenilmesinin temel sebebi, askerlerden bir bölümünün ganimet payla-şımına yönelerek, yerlerini terk etmeleridir.
Mekkeliler, yenilgiye uğratmalarına rağmen, Müslümanları yok edememişlerdir.
N
Muhammed (a.s.m.)
c. HENDEK SAVAŞI (627):
Nedení:
Hayber'de bulunan Yahudilerin, Mekkeliler ve çevre kabilelerle ittifak oluşturarak, Müs-lümanları yok etmek istemeleri.
Gelişme: Uhud savaşından ders alan Müs-lümanlar, savunma savaşı yapmaya karar verdiler. İran'ı bir müslüman olan Selman-i Farisi'nin önerisiyle, Medine'nin saldırıya açık olan yerlerine, insanların geçemeyeceği genişlikte Hendek kazıldı.
Sonuç:
Aralarında tam bir anlaşma ve birlik bulun-mayan Mekke ordusu istediğini elde edeme-yeceğini anlamış ve geri çekilmiştir.
Mekkelilerin saldırı gücü tükenmiş ve sa-vunmaya çekilmişlerdir.
Müslümanların son savunma savaşıdır.Sal-dırı sırası Müslümanlara geçmiştir.
4.HUDEYBİYE ANTLAŞMASI (628):
Hz. Muhammed, Müslümanlarla birlikte Ka-be'yi ziyaret etmek üzere yola çıkmış, ancak Kureyşliler kuvvet göndererek, Müslümanla rın Mekke'ye girişine engel olmuşlardır. Bu-nun üzerine Hudeybiye denilen yerde, taraf-lar arasındaki görüşmelerden sonra antlaşma imzalanmıştır.
Maddeleri:
Müslümanlar Kabe'yi ertesi yıl ziyaret ede bilecekler ve üç günden fazla kalmayacaklar.
Mekke'li bir kimse İslamiyet'i kabul edip, Hz.Muhammed'in yanına sığınırsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek, fakat bir Müslü man Mekke'ye sığınırsa geri verilmeyecek.
Taraflardan her ikisi de istedikleri kabileler-le anlaşma yapabilecekler, fakat askeri yar dım yapmayacaklar.
İki taraf birbirleriyle on yıl savaşmayacaklar dı.
Önemi:
Mekkeliler, Müslümanların siyasi varlığını resmen kabul ettiler.
Barış ortamının oluşması İslamiyet'e geçişi hızlandırdı.
Mekke'nin fethi kolaylaştı.
d.HAYBER'İN FETHİ (629):
Nedeni: Medine'nin kuzeyinde, Şam ticaret yolu üzerinde bulunan Hayber, Yahudilerin
730
Muhammed (a.s.m.)
elindeydi. Yahudiler Müslümanlar için teh-like oluşturuyorlardı. Buranın alınması aynı zamanda, Sam ticaret yolu'nun ele geçirilme sini ve güvenliğini sağlayacaktı.
Gelişme: Hz. Muhammed, Hayberlilerin sa vunma yapmasına fırsat vermeden hızlı ha-reket etmiş, Hayber'i kuşatarak almıştır.
Önemi:
Yahudi sorunu çözümlenmiş
Şam ticaret yolunun güvenliği sağlanmıştır.
Not: Yahudilere, ödeyecekleri vergi karşılığı (Tarımdan elde ettikleri ürünün yarısı) top-raklarında oturma hakkı tanındı.
e.MUTE SAVAŞI (629):
Nedeni: Bir Müslüman elçisinin, Bizans'a bağlı Gassaniler tarafından şehit edilmesi.
Gelişme ve Sonuç: Hz. Muhammed Zeyd bin Harise(azatlısı) komutasındaki bir or duyu, Gassaniler üzerine göndermiş, Mute yakınlarında; Bizans-Gassani-Arap kuvvet-lerinden oluşan orduyla yapılan savaşı Müs-lümanlar kaybederek geri çekilmek zorunda kalmışlardır. (Zeyd ve ondan sonraki iki ordu komutanı şehit olmuş, bunun üzerine yönetimi eline alan Halid Bin Velid, Müslü-manları daha fazla kayba uğratmamak için geri çekmiştir.)
Önemi: Müslümanların Bizans'la yaptıkları ilk savaştır.
f.MEKKE'NİN FETHİ(630):
Nedeni:
Kureyşliler, Hudeybiye antlaşması koşulla rını, kendi taraflarında olan bir kabileyi des-tekleyerek bozdular.
Kureyşlilerin Müslümanlar aleyhindeki et-kinliklerinin sona erdirilmek istenmesi.
Kabe'nin putlardan temizlenmek istenmesi.
Gelişme: Hz.Muhammed kalabalık bir or duyla, Mekke' yi her yönden kuşatmış, dire nemeyeceklerini anlayan Mekkeliler teslim olmuşlardır.
Önemi:
İslamiyet'in yayılmasını hızlandırmıştır.
Arap yarımadasının fethine ortam hazırla mıştır.
Kabe, putlardan temizlenmiştir.
Muhammed-i Arabi (a.s.m.)
731
Muhammedilik
g.HUNEYN SAVAŞI (630):
Nedeni: Mekke'nin fethi üzerine, İslamiyeti kabul etmeyen Arap kabilelerinin, Taiflilerin de desteğiyle bir ordu hazırlayıp, müslüman lara saldırmak istemesi.
Gelişme ve Sonuç: Mekke yakınlarındaki Hu-neyn vadisinde yapılan savaşı, Hz. Muhammed komutasındaki Müslümanlar kazandılar. Ka-çanlar Taife sığındı.
h.TAİF'İN KUŞATILMASI (630):
Huneyn savaşından sonra, Hz. Muhammed, Taifi kuşatmış, ancak burasının savunmaya elverişli konumundan dolayı başarılı olama mış, kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmıştır. Taifliler bir yıl sonra kendileri İslamiyet'i ka-bul etmişlerdir.
1.TEBÜK SEFERİ (631):
Nedeni:
Bizans İmparatoru Herakleios' un, İslamiye-tin yayılmasını engellemek amacıyla, büyük bir orduyla Arap Yarımadası üzerine sefere çıktığı haberlerinin (söylenti) alınması.
Bunun üzerine Hz.Muhammed' in, Mute yenilgisinin olumsuz etkilerini silmek ve Bi-zanslıların Arabistan'a girmesine engel ol-mak istemesi.
Önemi:
Hz. Muhammed'in son seferidir.
Hz.Muhammed döneminde Müslümanlar en geniş sınırlara ulaşmışlardır.
Hz. Muhammed'in Son Zamanları ve Vefatı:
a. VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ:
Hicret'in onuncu yılında Hz. Muhammed Mekke' ye Hacca gitmiştir. Bu Onun son zi-yareti olduğu için Veda Haccı (Haccü'l Veda) olarak, burada Müslümanlara yaptığı konuş ma da "Veda Hutbesi" olarak adlandırılmıştır.
Veda Hutbesi'nde Hz. Muhammed; bütün insanların eşit olduğunu, Müslümanların kardeş olduğunu, birbirlerinin canlarına ve mallarına kastetmemelerini, kötü alışkanlık lardan vazgeçilmesini, kadınlara iyi davranıl -masını, istemiştir.
b.HZ.MUHAMMED'İN VEFATI (632)
Hz. Muhammed, Veda Haccı'ndan sonra Me-dine'ye dönmüş, Bizans'a karşı yeni bir sefer hazırlığındayken hastalanarak, 8 Haziran 632 tarihinde altmış üç yaşında vefat etmiştir
Muhammed-i Arabi (asm( محمد عربی : soyca Arab milletinden olan Muhammed (a.s.m.)
Muhammed-i Haşimi (a.s.m.( محمد هاشمی (Kureyş sülalesinin bir kolu olan) Haşimo-ğulları soyundan gelen Muhammed (a.s.m.)
Muhammed-i Kureyşi (a.s.m.( محمد قریشی :
reyş sülalesinden olan Muhammed(a.s.m.)
Muhammed-i Muhtar (as.m.( محمد مختار : Al lah (c.c.) tarafından seçilmiş (muhtar) pey-gamber Hz. Muhammed (a.s.m.). (Muham-med Mustafa, Muhammed Mücteba isimleri de aynı månadadır.)
Muhammed-ül Emin (a.s.m.( محمد الامين herkesin kendisine inanıp güven duyduğu Muhammed (a.s.m.). (Bu sıfat, Hz. Muham-med'e (a.s.m.) peygamberliğinden önce ve ilk gençlik yıllarında Mekke'liler tarafından verilmişti. Bunun da sebebi, hiçbir yalan sö-zün ağzından çıkmamış olması, hiçbir zaman sözünde durmamazlık etmemiş olması, ken-dine emanet edilen bir şeyin gereğini daima yerine getirmiş olması ve herkesin tam güve-
nini kazanmış olmasıydı.)
Muhammed-ül Haşimi (a.s.m.( محمد الهاشمي (bk. Muhammed-i Haşimi)
Muhammed-ün Nebi (asm( محمد النبي : Pey gamber Muhammed (a.s.m.)
Muhammeden-il Mustafa (a.s.m.( محمداً المصطفى : Allah (cc.) tarafından seçilmiş pey-gamber Muhammed (a.s.m.) (bk. Muham-med-i Muhtar) Muhammedün-il Mustafa (a.s.m.): (bk. Muhammeden-il Mustafa)
Muhammederresulullah (as.m.( محمداً رسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur. "(a.s.m.)
Muhammedün Resulullah (a.s.m.( محمد رسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur. (a.s.m.)
Muhammed-ür Resulullah (a.s.m.( محمد الرسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur." (a.s.m.)
Muhammedürresulullah (as.m.( محمد الرسول الله : )bk. Muhammed-ür Resulullah(
Muhammedi 1: محمدى.Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği dine bağlı olan, Müslüman 2.Hz. Muhammed'e (a.s.m.) ait, Hz. Muham-med'le (a.s.m.) ilgili olan
Muhammedilik محمديلك : Hz. Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği din, Müslümanlık
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
118 1 "Lâ ilâhe illallah" ehlinden bazıları günahları sebebiyle Cehenneme girdiklerinde, Lât ve Uzza ehlinin onlara: "Allah'a inanmanız size faide vermedi" demeleri üzerine, Allah Tealâ gadab eder. Ve o iman ehlini Cehennemden çıkarıp hayat ırmağında yıkatır. Onlar da ayın kusuftan kurtulması gibi, fenalıklardan temizlenmiş olarak Cennete girerler. Orada onlar "Cehennemîler" diye isimlenirler. (Bir müddet) Hz. Enes (r.a.)
118 2 Ümmetimden Benden sonra gelen bir kısmı, mal, mülk ve ıyali pahasına da olsa, Beni görmek ister. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
118 3 Bütün iyiliklerin yarısı ibadet ve yarısıda duadır. Hz. Enes (r.a.)
118 4 Bir aile halkı, birbirini yokladıklarında, Allah onların rızkını geniş ve kolay kılar. Ve onlar Allah'ın dairei himayesi altında bulunurlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
118 5 Cennet ehli, gurfelerin ehlini sizin yıldızları seyrettiğiniz gibi seyrederler. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.)
118 6 Ehli Cennete, ehli Cennet ameli müyesserdir. Ehli Cehenneme de ehli Cehennem ameli müyesserdir. Hz. Ömer (r.a.)
118 7 Gök ehli yerdeki seslerden ancak ezan seslerini duyarlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
118 8 Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
88 1 Allah (z.c.hz.) yüz rahmet yarattı. Bunlardan birini halka taksim etti. Doksan dokuzunu kıyamete bıraktı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
88 2 Allah (z.c.hz.) yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet gök ile yer arasını dolduracak kadardır. O rahmetten biri mahlûkat arasında taksim edilmiştir. Bu sebeble valide çocuğuna acır, bu sebeble vahşi hayvarlar ve kuşlar su bulup içer ve bununla mahlûkat birbirine merhamet eder. Kıyamette 99 rahmeti 99 misli yapar ve onları müttakilere tahsis eder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
88 3 Allah (z.c.hz.) bin türlü varlık yarattı. Altı yüzü denizde, dört yüzü karadadır. Bunlardan en evvel helâk olacak olanı çekirgedir. Diğerleri de kopmuş boncuk dizisi gibi bunu takip ederler. Hz. Ömer (r.a.)
88 4 Allah (z.c.hz.) dört şey yarattı, onlara da dört şeyi destek etti: Zahire kıtlığını züht ile yarattı ve Hicaz'a bıraktı. İffeti yarattı, gafleti ilâve etti ve Yemen'de bıraktı. Bolluğu yarattı. Taunu kattı, Şam'a yerleştirdi. Fıskı, fücuru yarattı. Yanına parayı kattı, Irak'a yerleştirdi. Hz. Âişe (r.anha)
88 5 Allah (z.c.hz.) Cennette bir Rîh (rüzgâr, koku) yarattı. Bu, bir kapısı olan yedi yıllık bir saha içine alınmıştır. Size bazen tatlı rüzgârlar gelir. Bu, o kapının aralanmasından esen rîh'tır. Şayet bu kapı açılsa gökle yer arasını helâk eder. Allah indinde buna "Ezyeb", sizin lisanınızda da "Cenup rüzgârı" denir. Hz. Ebû Zerr (r.a.).
88 6 Allah dünyayı yarattı, amma ona bakmadı. Ancak ibadet ehlinin makamlarına nazar etti. Zaten kıyamete kadar diğerlerine bakacak değildir. Dünyaya buğz ettiği için onu "Makten" (helâk ederek) ortadan kaldıracaktır. Dünyayı da hiç bir zaman ahirete tercih etmedi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
88 7 Allah (z.c.hz.) Adem'in Hamurunu kırk gün, kırk gece yoğurdu. Aldı, ikiye kesti. Sağ tarafa iyiler, sol tarafa habisler ayrıldı. Sonra tekrar yoğurdu. Onun içindir ki iyilerden kötü, kötülerden iyiler çıkabilir. Hz. İbni Me'sud (r.a.)
88 8 Allah (z.c.hz.) buyurdu: "Biz malı insana ibadet için ihsan ettik. Namazını kılsın, zekâtını versin." Bu Adem oğlu bir vadiye sahip olunca ister ki, ikincisine de sahip olsun. İkincisine sahip olunca ister ki, üçüncüsüne de sahip olsun. Adem oğlunun karnını toprak doldurur. Sonra bir kısmına Allah tevbe nasib eyler. Hz. Ebû Vagıd (r.a.)
88 9 Allah (z.c.hz.) buyurdu ki: "Bir kimse Benim yolumda, Benim rızam için gazaya çıkarsa ve imanı da varsa, bu adam Benim zimmetimdedir. Ya onu orduda öldürür, Cennete yollar veyahutta sağ olarak, ecir ve ganimetle evine kavuştururum." Hz. Malik El Eş'ari (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
117 1 Kıyamet günü günahı en çok olan kimse, manasız sözü çok olandır. Hz. Abdullah İbni Ebi Evfa (r.a.)
117 2 Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir. Hz. Enes (r.a.)
117 3 İsrail oğullarından bir cemaat hayvan suretine değiştirildi. Bilemem hangileridir. (Mensuh) Hz. Asım (r.a.)
117 4 Humma insan oğlunun kirini çıkarır. Demirci ocağının demirin pasını çıkarması gibi. Hz. Abdi Rabbih (r.a.)
117 5 Ümmetim kıyamet günü, elleri, alınları, ayakları (abdest yerleri) nurlu olarak gelirler. Mümkün olduğu kadar bu nuru büyültün. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
117 6 Ümmetim ahir zamanda şarabı, ismini değiştirerek içer. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
117 7 Ümmetim dinine tutunmuş olarak devam eder, Kaderi tekzib etmedikçe. Ettikleri zaman helâk olurlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
117 8 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Ona ahirette azab yoktur. Onun azâbı, dünyadaki ölüm, zelzele, sıkıntılar ve fitnelerdir. H. Ebu Musa (r.a.)
117 9 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Mağfiret olunmuştur. Allah Tealâ dünyadaki sıkıntıları onlara kefaret kılmıştır. Kıyamet günü gelince müslümanlardan her bir kimseye yahudi veya nasraniden bir fidye verilir. Ve kendine denir ki: "Bu ateşten senin fidyendir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
117 10 Ümmetim hiç bir vakit dalâlette toplanmaz. İhtilâfta kalabalık tarafını tutunuz. Hz. Enes (r.a.)
117 11 Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir. Kıyamette ona azab yoktur. Azâbları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir. Hz. Ebû Mûsa (r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
116 1 İftiracıların iftiracısı o kimsedir ki, Benim söylemediğimi "söyledi" der. Rüyada görmediğini de "gördüm" der. Ve bir de babası olmadığı halde "filanın oğluyum" der. Hz. Vesile (r.a.)
116 2 Mü'minin amelinin en efdali, Allah için cihad etmektir. Hz. Bilâl (r.a.)
116 3 Hediyenin ve ihsanın en efdali, kelâmı hikmetten bir kelimeyi öğrenip başkasına da öğretmektir ki, bu kendisi için niyeti sadıka ile bir sene ibadetten hayırlıdır. Hz. Enes (r.a.)
116 4 Kulun imanının en efdali, nerede olsa Allah'ın kendisi ile beraber olduğunu bilmesidir. Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.)
116 5 Allah (z.c.hz.)'nin nezdinde, kıyamette kulların en efdali, rıfk ve adaletle idare eden hükümdardır. En fenası da sert ve şerir hükümdardır. Hz. Ömer (r.a.)
116 6 Kıyamet günü Allah'ın kullarının en efdali, çok Hamd edenlerdir. Hz. İmran İbni Husayn (r.a.)
116 7 İbadetin en efdali, Allah (z.c.hz.)'ne hüsnüzan etmektir. Allah buyurur ki: "Ben kulumun zannı gibiyim." Hz. Übeyye (r.a.)
116 8 Sizin ağızlarınız Kur'an için yollardır. Onları misvakla temizleyin. Hz. Ali (r.a.)
116 9 Kıyamet gününde her merhalede Bana en yakın olanınız, dünyada Bana en çok salât ve selâm getirerinizdir. Kim ki Cuma günü ve Cuma gecesi Bana salâtı şerife getirirse, Cenab-ı Hak, onun yetmişi ahiret ve otuzu dünya ihtiyaçlarından olmak üzere, yüz hacetini giderir. Sonra Allah bir meleği vazifelendirir. Size nasıl hediyeler gelirse o da kabrime girer. Bana salât edeni haber verir. Adı, nesebi ve kabilesine kadar. Ben de beyaz bir deftere yazarım. Hz. Enes (r.a.)
116 10 Kıyamette bana meclis bakımından en yakın olanınız, bıraktığım gibi dünyadan gideninizdir. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
116 11 Ümmetimden bir taife şediddir. Kur'an üzerine dilleri fasihtir. Fakat bu, dillerinden aşağı gitmez. Ve imandan okun atıldığı gibi çıkarlar. Onları gördüğünüz yerde öldürünüz. Çünkü onları öldüren ecir kazanır. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
219 1 Namaza mı intizar ediyorsunuz? Bu namaz, sizden önceki ümmetlerde yokdu ki, o yatsıdır. Yıldızlar gök ehli için emandır. Yıldızlar döküldüğünde gök ehlinin başına gelecekler gelir. Ben de ashabım için emanım. Ben vefat ettiğim zaman Ashabımın başına gelecekler gelir. Ashabım da ümmetim için emandır. Ashabım gidince de ümmetimin başına gelecekler gelir. Hz. Ali İbni Ebi Talha (r.a.)
219 2 Beş vakit namaz ve diğer cumaya kadar Cuma namazı, büyük günahlardan sakınılmak şartıyle, aralarındakilere kefarettir. Hz Ebu Bekir (r.a.)
219 3 Benim bu Mescidimdeki bir namaz, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerdeki bin namazden efdaldır. Benim şu Mescidimdeki bir Cuma, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerdeki bin Cumadan efdaldir. Benim şu Mescidimdeki Ramazan ayı, Mescid-i haram müstesna, onun dışındaki mescidlerdeki bin Ramazan ayından efdaldir. Hz. Câbir (r.a.)
219 4 Beş vakit namaz sebebiyle Allah hataları affeder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
219 5 Sulh, müslümanlar arasında caizdir. Yanlız haramı helal ve helali haram yapan sulh müstesna. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
219 6 Sükut hikmettir ve yapanı da azdır. Malayani şeylerde çok konuşanın hatası da çoktur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
219 7 Sükut, Alim için ziynet, cahil için perdedir. Hz. Ebû Abdullah Eslemi (r.a.)
219 8 Sükut, ahlakın seyyididir. Hz. Enes (r.a.)
219 9 "Oruç siperdir. Kulum onunla siperlenir. Oruç Benim içindir. Ve onun mükafatını bizzat Ben veririm." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
219 10 Oruçlar Cehenneme kalkandırlar. Sizlerden birinizin harpte kullandığı kalkan gibi. Hz. Osman İbni Ebul as (r.a.)
219 11 Oruçlar siperdir ve o, mü'minlerin kalelerinden bir kaledir. Oruç hariç, her amel sahibinindir. Allah teala şöyle buyurur: "Oruç Benim içindir. Ve onu bizzat Ben mükafatlandırırım." Hz. Vasile (r.a.)
219 12 Oruç sabrın yarısıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
219 13 Oruçlarda riya yoktur. Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: "O Benim içindir. Onun mükafatını bizzat Beni veririm. (Çünkü) Oruçlu yemesini, içmesini Benim için bırakır." Hz Ebu Hureyre (r.a.)
219 14 Oruçlarla Kur'anı Kerim, kıyamet gününde kula şefaatçı olurlar. Oruç der ki: "Ey Rabbim! Ben onu gündüz yemekten ve şehvetlerden men ettim. Sen onun hakkında benim şefaatimi kabul et." Kur'anda şöyle der: "Ey Rabbim! Ben onu geceleyin uykudan men ettim. Öyle ise Sen de, benim, onun hakkındaki şefaatimi kabul et. "Ve de şefaatleri kabul olunur. Hz. İbni Amr (r.anhüma)
219 15 Namazda gülen, sağa sola bakan, parmağını çıtlatan hepsi bir menzildedir. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.)
219 16 Kayıb bir hayvan veya eşyayı bulduğunda hemen ilan et. Gizleme ve saklama. Sahibini bulursan onu ona ver. Yoksa o Allah'ın malıdır ki dilediğine nasib eder. (Muhtaçsan kullanır, başkasına da verirsin) Hz Carud (r.a.)
Risale-i Nurların telif sırası. (T.H.) 198:Eskişehir hayatı
Risale-i Nurların telifi yirmi üç yılda tamamlandı. (T.H.) 143: Barla hayatı
Risale-i Nurda temsiller çok iyi kullanılmıştır. (B.L.) 17.
Risale-i Nurlan tenkid mümkün değil. (K.L.) 14; (Μ.) 362:28. Mektup, 7. mesele, 5. işaret
Risale-i Nurun tesiri ve bunun hikmeti (S.T.) 195; (E.L.) 1:17; 2:79; (B.L.) 17, 23; (K.L.) 10; (Μ.) 340-342, 365:28. Mek-tup, 5. nokta ve mahrem bir suâle cevap; (T.H.) 143, 604;
Risale-i Nurdaki tevâfuklar. (S.T.) 144, 162, 163, 167-169; (K.L.) 12; (E.L.) 1:7, 67, 86, 134, 167, 171; (Μ.) 361, 366, 371:28. Mektup, 7. ve 8. meseleler.
Risale-i Nurun Türkiye dışındaki ülkelerde fütuhatı. (T.H.) 623.
Risale-i Nurlar umumî barışı temin eder. (T.H.) 620.
Risale-i Nurun üç kısım talebeleri vardır. (E.L.) 1:41.
Risale-i Nurlar üniversitelerde okutulmaya layıktır. (E.L.) 2:160.
Risale-i Nurun üslubunda yüksek bir belagat vardır. (T.H.) 613.
Risale-i Nurların vatana ve millete hiçbir zararı yoktur. (E.L.) 1:192, 243.
Risale-i Nurlar vatanı maddî ve mânevî anarşiden kurtarır. (E.L.) 1:104.
Risale-i Nurun vazifesi (E.L.) 2:125; (S.T.) 90; (K.L.) 196
Risale-i Nur Vehhab ismiyle tulu' etmiştir. (B.L.) 40.
Risale-i Nurun verdiği ders. (E.L.) 1:49
Risale-i Nurun verdiği ders huzuru bozmuyor. (K.L.) 174.
Risale-i Nur yalvarmaz. (E.L.) 1:108.
Risale-i Nura ya dost, ya kardeş, ya talebe olunur. (Μ.) 329:26. Mektup, 10. mesele
Risale-i Nurun yakınındaki hocalar, âlimler, onun cereyanına girmeli. (S.T.) 143:Parlak fıkralar
FIHRIST/566
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
502 1 Ey tüccar cemaati, bu alış verişe manasız söz ve yemin karışır, muamelenize sadaka da girsin. Hz. Kays İbni Ebu Gazve (r.a.)
502 2 Ey delikanlılar topluluğu, sizden kim evlenmek elinden geliyorsa evlensin. Zira bu, gözü haramdan korur ve ırz için de en iyi muhafazadır. Kimin de gücü yetmezse oruç tutsun. Zira bu onun için enemedir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
502 3 Ey mü'minlerin kadınları, tehlil, tesbih ve takdis'e devam edin. Gaflet etmeyin ki rahmeti unutursunuz. Parmaklarınızla sayın. Bunlar sorguya çekileceklerdir ve tesbihe şehadet edeceklerdir. Hz. Hani İbni Osman (r.a.)
502 4 Ey kara haberciler, ey kara haberciler, ey kara haberciler. Sizin üzerinize korktuğum şeylerin en korkuncu riya ve gizli şehvettir. Hz. Abdullah İbni Zeyd (r.a.)
502 5 Ya Vabisa, geldin Bana iyilik ve günahtan soruyorsun. Neyi yapmandan için rahat oluyorsa o iyidir. Ne ki nefsinde tereddüt ve ihtilaç uyandırıyor o günahtır; sana insanlar fetva verse de. Hz. Vabisa (r.a.)
502 6 Ya Vasiba (r.a.), kalbinden fetva al. İyilik, kalbin mutmain olduğu ve nefsin itminan bulduğu şeydir. Günah ise, nefsini tırmalayan ve kalbe tereddüd uyandıran şeydir. İnsanlar sana fetva verse de "o doğrudur" deseler de. Hz. Vabisa (r.a.)
502 7 Ey yahudi, insan hepsinden, her ikisinin menisinden yaratılır. Erkek menisi kalındır. Ondan kemik ve sinir yaratılır. Kadının mutfesi ince nutfedir. Ondan et ve kan yaratılır. Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
502 8 Adam keşke doğduğu yerin dışında, garib olarak ölseydi. Zira bir adam garib ölürse, o öldüğü yerle memleketi arasındaki mesafe Cennette ölçülür. (Kendine ona göre yer verilir.) Hz. İbni Amr (r.a.)
502 9 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, adam malın kendisine nereden geldiğine, helaldan mı, haramdan mı geldiğine aldırmayacak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
502 10 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, ümmetim ihtilafı sırasında Benim sünnetime tutunan eliyle ateş tutan bir kimse gibi olacaktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
502 11 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların yüzleri insan yüzü, kalbleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçmazlar. Eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise marufu emretmez, münkeri nehyetmez olur. Sünnet aralarında bid'at, bid'at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri sapıktır. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat kılar. Hayırlıları dua eder, fakat duaları kabul olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
224 1 "Umrâ ve Rukbâ" verilen kimselere caizedir. Hibesinden dönen kusmuğunu yalayan gibidir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 2 Onlarla (münafıklarla) Bizim aramızdaki ahit (eman) namazdır. Onu kim terkederse kafir olur. Hz. Hureyde (r.a.)
224 3 Bayram namazları her baliğ ve baliğaya vacibe yakın bir şeydir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 4 Göz yaşarır. Kalb de mahzun olur. İnşaallah Allah'ın hoşuna gitmiyecek bir şey söylemeyiz. Senin için, ey İbrahim, mahzunuz.(Oğlu İbrahim vefatında buyurulmuş) Hz. İmran İbni Husayn (r.a.)
224 5 Nazar haktır. Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi. Sizden gusl etmeniz istenirse gusledin. (Şayet biri size gelir de nazar var elini ayağını yıkayıp suyunu ver derse versin) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 6 Nazar ve nefes az kaldı kaderi geçecekti. Nefes ve nazardan Allah'a sığının. Hz. Abdullah İbni Cerad (r.a.)
224 7 Nazar haktır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
224 8 Nazar adamı kabre, deveyi de tencereye sokar. Hz. Câbir (r.a.)
224 9 İki göz delillerdir. Kulaklar kapılardır. Dil de tercümandır. İki el iki kanattır. Karaciğer şefkat, dalak gülme ve akciğerler nefes yeridir. Böbrekler ise mekir yeridir. Kalb de meliktir. Melik temiz olursa, tebaası da temiz ve sağlam olur. Melik fesada uğrarsa tebaası da fesada uğrar. Hz. Ebû Said (r.a.)
224 10 iki göz zina eder. İki el, iki ayak ta zina ederler. Fert te zina eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 11 Akşam sabah ilim talimine gitmek Allah indinde, Allah yolunda cihaddan daha efdaldir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 12 Allah yolunda gaza eden, Beytullaha hac yapanlar ve umre edenler Aziz ve Celil olan Allah'ı ziyarete gelen heyetlerdir. Bunlar dua ederlerse kabul olunur. Ve Ondan bir şey isterlerse Allah isteklerini verir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
224 13 Gaza iki türlüdür: Allah rızası için gaza eden kimse, komutanına itaat eder, kıymetli şeylerini harcar, arkadaşlarına kolaylık gösterir ve arzda fitne çıkarmaktan kaçınır. İşte bu kimsenin uykusu da uyanıklığı da sevaptır. Başka maksadla gaza edene gelince Onunkisi öğünme, riya ve gösteriştir. Komutanını dinlemez, arzı da ifsad eder. İşte bu gibiler asla hayır ve sevabla dönemezler. Hz. Muaz (r.a.)
224 14 Garib gurbetinde, Allah yolundaki mücahid gibidir. (Sevab kazanır) her adımı için Allah bir derece yükseltir. Ve kendisine elli hasene yazar. Garib, gurbette iken Cennet ona vacib gibidir. Gariblere ikram ediniz. Zira, kıyamet gününde onların şefaat hakkı vardır. Umulur ki onların şefaati sebebiyle kurtulursunuz. Hz. Ebû Said (r.a.)
224 15 Dünyada garibler dörttür: Zalimin elinde Kur'an, bir mahallede içinde namaz kılınmayan mescid, bir evdeki okunmayan mushaf, kötü bir kavimle beraber bulunan salih adam. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
M ihrap deyip geçmeyelim Rasulullah makamıdır. Öyle cemiyetli bir makāmdır ki eğer o makâmın kıymetini başta imam arkadaşlar sonra cemaat bilseler kurtulmamız çok yakındır. Rasûlullah makamı öyle
kıymetlidir ki diğer dünya makamları hep oranın şubesidir. Efendimiz imamlığın yanında devlet başkanlığını da, kumandanlığını da müftülüğü de öğretmenliği de mihrapta yaptı. Bütün selahiyyetler o mihraptadır aslında. Eğer Cumhurbaşkanı mihrapla alakasını keserek şube sayılan makāma oturursa köksüz kalır, ruhsuz kalır, zaafiyet başlar.
T
-
- demek yasakdi hele bir
YanıtlaSil
Yuksel30 Nisan 2025 11:14
Enver Baytan Hoca'dan İki Fıkra
Altınoluk: Hocam sizin za-mana zemine göre nükteleriniz de vardır. Aklınıza gelen var mı?
BAYTAN: Var ama uygun
düşer mi bilmiyorum. Bir memle-ketin merkepleri nasılsa haberle-şerek büyük bir meydanda top-lanmışlar. Kongre yapacaklar. İç-lerinden biri yüksek bir yere gel-miş konuşmaya başlamış. "Ey merkep milleti biz bu memleket-te zulme uğruyoruz. Bu insanlar sırtımıza biniyorlar yük sarıyorlar kurtulamıyoruz. Yegâne sebep filan semercidir. Eğer o semerci olmazsa semer yapmazsa üzerimize binip, yük saramazlar. Ne yapıp yap-malı semercinin çaresine bakmalı." İçlerinden bir başkası söz almış "Cena-bi Hak mazlumların duasını kabul buyurur. Onun için içimizden duası mak-bul birisi bu yüksek yere gelsin semercinin ölmesi için dua etsin biz de ca-nu gönülden amin diyelim" demiş. İçlerinden birisi çıkmış; "Ya Rab kısa zamanda bu semercinin canını al!" diye duaya başlamış onlar amin amin derken üç gün içinde semerci ölmüş. Gelmiş mi acemi bir semerci bütün merkeplerin sırtı yara olmuş. Mecburen tekrar toplanmışlar. Durumumuz eskisinden de beter, acı arttı, ne yapalım derken yaşlı bir merkep çıkmış kürsüye "Bana bakın, önce siz bu merkeplikten vazgeçmedikçe bu acemi semerciden kurtulamazsınız, merkepliğinize tevbe edin ki semercilerden kurtulabilesiniz" demiş. Buradan ders alınabilir.
Siyasilerle ilgili de bir fıkra anlatayım:
Vaktiyle cahil bir siyası 20 kişilik etrafıyla beraber kabristanın yanından geçiyorlarmış. Vakıt yatsıdan sonra. Siyasi geriye dönmüş: "İçinizde Yasin bilen var mı?" diye sormuş ses yok. Tekrar sormuş, "İçinizde elham (fatiha) bilen var mi? gene ses yok, Peki, "İçinizde kulhü (ihlas) bilen var mı?" Ge-ne ses yok. Bu sefer siyasi emir vermiş; "Herkes ellerine büyükçe taş al-siol Almışlar. Şimdi "Dön ayak vaziyeti alın ve taşları yere pekçe vurarak vüruyun demiş. Etrafi sormuş: Ne olacak?" diye. Siyası "Kabirdekiler hiç olmazsa merkep sürüsü geçiyor zannetsinler" demiş.
Siredi böyle, Yasin bilmez, Fatiha bilmezlerin, yerin altındakilere fayda-olmayanlanh yenin üstündekilere ne faydası olacaktır?
Alish encamımızı hayretsin.
YanıtlaSil
Yuksel30 Nisan 2025 11:16
Sayı: 154
Aralık 1998
Şaban 1419
SÖNMEZ NEŞRİYAT A. Ş.
ISLAMI TETKİKLER
YAYINLARI
: Umumi 20
: Hususi 4
ISLÂM FIKHIN'DA
MÜRTED'in
TABİ OLDUĞU HÜKÜMLER
Yazan:
Bağdad Külliyetiş Şeriasında
Doçent
Numân Abdürrazzak
Samarraî
Osman Zeki Soyyiğit
MÜTERCİMLER :
Ahmet Tekin
SONMEZ
Cağaloğlu Şerefefendi Sokak No. 13
TELEFON: 228409-26 86 84
İSTANBUL
YanıtlaSil
Yuksel1 Mayıs 2025 00:01
184
Ibn-i Hübeyre (1). der ki: «Fukaha, bir şehir halkının İslâmı terkedip, orada hükümrân olmasında ihtilaf et-tiler. Acaba, onların bulunduğu memleket düşman ül-kesi sayılır mı? Imam Ebu Hanife sayılmayacağını söy-ler... Imam Mâlikî'nin mezhebinden anlaşılan ise, bir şehirde, küfür kanunlarının yürürlüğe girmesiyle, ora-sı düşman ülkesi sayılır. İmam Şâfiî ve İmam Ahmed'in görüşü de budur...>>>
Imam Ebû Hanife'nin muayyen şartları vardır. İs-lâm ülkesinin düşman ülkesi sayılması için o şartların tahakkuk etmesi gerekir.
Imam Serahsî (2) der ki: «... Bir topluluk İslâmı terk etti. Müslümanlarla harp edip, şehre hâkim oldu-lar. Ebu Hanife'ye göre, şehirlerinin düşman ülkesi sayılması için üç şart lâzımdır:
1 Küfür diyârına bitişik olmalı. Bu ikisi arasın-da İslâm ülkesi bulunmamalıdır.
2 Orada, kendilerine inanan hiçbir müslüman veya zimmî bulunmamalıdır.
3- Orada şirk kanunlarını tatbik etmelidirler.
İmam Ebû Yusuf ve Imam Muhammed'e göre ise, orası, şirk kanunlarının yürürlüğe girmesiyle düşman ülkesi sayılır. Çünkü bir ülke, kuvvet ve üstünlük i'tibâ-riyle bizim veyâ onların olur. Her nerede ki şirk kanun-ları geçerlidir, orada kuvvet müşriklerindir. Bu durum-da orası, düşman ülkesi sayılır. Ve her nerede ki İs-lâm kanunları geçerlidir, orada da kuvvet müslümanla-rındır. Fakat Ebû Hanife, üstünlük ve kuvvetin tama-
(1) El-İfsah Maani-s-Sıhâh 348
El-İzah Vet-Tebyin: İbn-i Hubeyre el yazması rakamsız El-Muğni: İbn-i Kudame 8/554
İhtilaf-ûl-Eimme: Dımışkî 270
(2) El-Mebsut: Serahsî 10/113
Haram Ayların En Hürmetlisi Olan Zülhicce Ayınızı Tebrik Eder, Yüce Mevlä'dan Faziletli Amellerine Muvaffakıyetler ve Hassaten Gazze İçin Kurtuluş Dileriz!
Lalegui
Aylık İlim, Kültür ve Fikir Dergisi
Lâlegül Dergisi Yıl:13 Sayı:147 Zülka'de - Zülhicce 1446 Mayıs 2025 140t
ve nadirdir. Onlar. Al-Jah'ın kelamını kalbleri ve mâna yönleri ile din-erler. Ve bu güzel sest, yani Allah'ın kelamını. azalarının işlediği salih amellerle tasdik ederler.
Fethu'r-Rabbani 50. meclis)
Insanların her birinin meşguliyeti ayrı ayrıdır. Kimisi, mevkii ve şöhret talibidir.
Kimisi, paranın, malın.
mülkün kuludur.
Kimist, devlet fleri gelen-
lerinin kuludur.
Kimisi, nefsinin, giyim
1-
ve kuşamının esiridir.
Kimisi, tuttuğu oruca güvenir.
Kimisi, kıldığı namaza güvenir.
Kimisi, rivayet ettiği hadise güvenir.
Kimisi, cehennemden korkar ve bu korkusu-
na güvenir.
Kimisi, cennete girmek için bir çok ameller iş-lerler ve bu amellerine güvenir.
Bunlardan başka Allah için kalbleri çarpan.
Allah'a bağlı, O'nunla beraber olan kişiler var-dır. Bunlar fanilere bağlanmaz, gönül vermez-ler. Bütün kuvvetleriyle Allah'ın dininin ayakda durması için çalışırlar, yardımcı olurlar.
Bu evsafdaki değerli kimseleri arayıp bulma--lı, bulmak nasib olursa iyice taharri etdikten sonra, onlara bağlanmalı, yani onlara intisap etmeli.
Bir hadis-i kudside: (Faslü'l-Hitab'dan)
- Benim dostlarım örtülerim altındadır, onla-rın hakikatlerini benden başka kimse bilmez, buyurulmuşdur.
Düşünmeliyiz ki yolu zahir olan suret Kabe-sine rehbersiz yol bulamıyoruz. Oraya gidenler ise hem onu görmüşler, kaç adım olduğunu, ne kadar uzaklıkda bulunduğunu tayin etmişler. Hakikat yoluna girip gayeye vasıl olmağı dü-
şün! İlk bakışlarda görünmeyen binlerce nokta, binlerce mesafe... Bu yola, risalet unsurları yü-ce Peygamberler kadem basmışlardır. Allah'ın selātı selamı onların üzerine olsun. Düşün ki tek makam bile zahir değildir. Nitekim şöyle de-mişlerdir. Bu yolun erleri yüksek himmet ile ve maksuda tahsis-i nazarla gitmişlerdir. Bu se-beble yolda aşkdan başka bir şeye bağlanma-mışlardır.
31
k
1
YAHUDİ ANSİKLOPEDİSİ'NDE
DÖNME MADDESİ
Yine Scholem'in, Yahudi Ansiklopedisi'nin (Encyclopedia Judaica) 1971'de basılan 6. cildine yazdığı (sütun 148-152) "Do-enmeh (Dönme)" maddesinde de bahsettiği önemli belgeleri görememekteyiz. Maddede, burada nakiller yapacağımız "Türkiye Dönmeleri" yazısında olduğu gibi; Mâliye Nâzırı Ca vid Bey'in mâlum olan Dönmeliğini açıklamakta, ancak Atatürk hakkında Selanik Yahudileri tarafından Dönme olduğuna dair ileri sürülen bir iddiayı buna eklemekle yetinmektedir.
Halbuki böyle bir iddianın ya hiç bahsinin edilmemesi, edilecekse kesin belgelerinin gösterilmesi gerekirdi.
Nitekim, aşağıda bahsedeceğimiz Dönmeler Tarihi adlı önemli eserinde bu noktaya temas eden Prof. Dr. Abdurrah -man Küçük maddenin bahsi geçen satırlarının tercümesini verdikten sonra, iddiayı muhâkemeden geçirmektedir.
Bu ilgi çekici satırların tercümesini ve buna dair mütâla-asını, Küçük'ün eserinden aynen alıyoruz (s. 543-44):
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk hükümetinde Maliye Baka-nı olan Cavid Bey yanında Mustafa Kemal Atatürk'ün bile Dönme olduğu Yahudi Ansiklopedisi'nde iddia edilmiştir. Encyclopedia Judaica'da şöyle denilmektedir: "1909 Jön Türkler İnkılabından sonra iktidara gelen ilk hükûmette, ara-larında Baruchya Russo ailesinin ahfâdı olan ve fırkanın li-derlerinden biri olarak faaliyette bulunan Maliye Bakanı Ca-vid Bey'in de bulunduğu birkaç Dönme mevcuttu. Birçok Selanik Yahudisi tarafından yaygın bir şekilde ileri sürülen bir iddia da -Türk Hükümeti tarafından yalanlanmasına rağ-men- Kemal Atatürk'ün Dönme asıllı olduğuydu. Bu görüş, Kemal Atatürk'ün Anadolu'daki dindar birçok muhâlifi ta-rafından da iştiyakla benimsendi."
Kanaatimizce bu iddianın ortaya atılmasının birkaç sebe-bi olmalıdır: 1. Selanik nüfusunun büyük çoğunluğunu Dön-meler'in teşkil etmesi ve Selânik doğumlulara Dönme naza-riyle bakılması, 2. Mustafa Kemal Atatürk'ün devam ett Şemsi Efendi mektebinin Dönmeler tarafından kurulmu
YanıtlaSil
Yuksel7 Mayıs 2025 06:26
Sabatay Sevi ve Dönmelik Hakkında Son Araştırmalar
115
ması ve orada çoğunlukla dönme çocukların eğitim-öğretim görmüş olması, 3. Masonlar gibi Dönmelerin de kendilerine meşrûiyet kazandırmak için meşhur olan büyük adamlara sahip çıkmak istemesi. Bu üç ihtimali değerlendirdiğimizde: Selanik'te, Dönmeler kadar olmasa da, bir Müslüman Türk kitle bulunmakta ve her Selânikli Yahudi Dönmesi demek anlamına gelmemektedir. Dönmelerin açtığı mektebe devam etmesi de onun Dönme olduğunu göstermez. Çünkü günü-müzde de azınlıkların açtığı mekteplere devam eden Türk çocukları bulunmaktadır. Böyle olunca üçüncü ihtimal kalı-yor ki o da: Dönmeler'in çeşitli hesaplarla Atatürk'ü kendile-rine mal etmeye çalışmalarıdır. Bize göre Atatürk Dönme de-ğildir. Dönme olsa idi; Dönmelerin önde gelenlerinden Ca-vid Bey'in idamına müsaade eder miydi? Masonlar derneği-ni kapatır mıydı? Çünkü Dönmelerin büyük çoğunluğunun mason olduğu ileri sürülmektedir.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
105 1 Mü'min kul Allah'a dua eder, Allah (z.c.hz.) Cibril (a.s.)'a der ki: "İstediğini yapma. Ben onun sesini seviyorum." Facir dua ettiğinde ise: "Ya Cibril (a.s.)! Hacetini yap. Çünkü ben onun sesini sevmiyorum" buyurur. Hz. Enes (r.a.)
105 2 Kıyamet gününde ter yerde yetmiş kulaç gider ve insanların ağızlarına, kulaklarına kadar gelir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
105 3 Gadr eden kimse için kıyamet gününde bir bayrak dikilir ve: "Dikkat edin, bu falan oğlu filanın gadridir" denir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
105 4 Gazab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateşi de ancak su söndürür. Sizden biriniz gazaba gelince abdest alsın. Hz. Atiyyetüssadi (r.a.)
105 5 Gazab, Cehennem ateşinden bir alâmettir. (Dağlama ile yapılan işaret gibi.) Allah, gazab edenlerin kalb damarları üzerine bu ateşten yapılmış damgayı vurmuştur. Görmüyor musun ki, gazaba gelince, insanın gözleri kanlanır, suratları kızarır ve damarları şişer. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
105 6 İhtiyaç ve fakirlik ashabım için saadet, ahir zamanda ise mü'minler için zenginlik saadettir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
105 7 Fitne gelir, kulları fırtına gibi savurur. Bunun içerisinden âlim, ancak ilmiyle kendini kurtarır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
105 8 Fuhuş (her şeyde haddi aşmak) ve tefahuşun (lâfta hududu aşmak fena konuşmak) İslamda yeri yoktur. Kimin ki, ahlâkı güzeldir, o İslâm tarafından da güzeldir. Hz. Câbir (r.a.)
105 9 Fitne gelir savrulur. Heva ve sabrı da beraber getirir. Kim hevaya tabi olursa onun fitnesi siyah (kara) olur. Kim de sabra tabi olursa, onun fitnesi ak (nur) olur. Hz. Ebû Malik el Eş'ari (r.a.)
105 10 Adil kadı kıyamet günü hesaba getirilir. Hesabın şiddeti ile karşılaşınca: "Keşke iki kişi arasında bir hurma için bile karar vermemiş olsaydım" der. Hz. Ali (r.a.)
105 11 Kadı, ayak kayacak noktalarda o kadar düşer ki, Medine ile Aden arası kadar Cehenneme düşer. Hz. Muaz (r.a.)
105 12 Kabir ahiret menzillerinden ilk menzildir. Kim ki kabirde işi kurtardı, arkası iyidir. Kim ki işi kurtaramadı, arkası da çetindir. Hz. Osman (r.a.)
105 13 Kur'an yedi vecih üzerine nazil oldu. Hangisini okursanız, isabet edersiniz. Kur'an üzerine münakaşa etmeyin. Çünkü o münakaşa küfürdür. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
105 14 Kalbler, Allah'ın parmaklarından ikisi arasındadır. İstediği gibi çevirir. Hz. Enes (r.a.)
105 15 Cemaat, toplulukla namaz kıldığında, Allah onlardan hoşlanır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
105 16 Kâfir Cehennemde büyür. O kadar ki, bir azı dişi Uhud dağı kadar olur. Onun cesedinin bu dişe göre büyüklüğü, sizden birinizin cesedinin azı dişine nisbeti gibidir. Hz. Ebû Said (r.a.)
105 17 Kâfirin dili kıyamette iki fersah (24.000 adım) arkadan gelir. Yani o kadar sarkar ki, herkes onu çiğner. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
105 18 Kafir, bir iş hususunda Allah'a dua eder, hemen yerine getirilir. Mü'min dua eder, hemen yerine getirilmez. Melâike bundan endişeye düşer. Allah buyurur ki: "Ben kâfire icabet ettim. Şunun için ki, Ben kâfire ve sesine gazab ederim. Benden duasını kessin ve Beni anmasın diye veririm. Mü'mine gelince, ağır davranırım. Benden ve Beni zikretmesinden kesilmesin diye. Çünkü Ben onu ve onun tazarruunu severim." Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
481 1 İkindiden sonra güneş batıncaya, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. Yalnız Mekke'de, Mekke'de. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
481 2 Cami komşusu için camiden başka yerde namaz yoktur. Hz. Câbir (r.a.)
481 3 Yemek hazırken namaz yok, büyük küçük abdest zorlarken de namaz yoktur. Hz. Âişe (r.anha)
481 4 Abdesti olmayanın namazı, besmele ile olmayanın abdesti yoktur. (Hayrı yok) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
481 5 Abdesti olmayanın namazı yoktur. Besmele çekmeyenin abdesti yoktur. Bana iman etmeyen Allah'a iman etmiş olmaz. Ensarı sevemeyenin de Bana imanı yoktur. Hz. Said İbni Zeyd (r.a.)
481 6 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek de yoktur. Kim zarar verirse Allah ona zarar verir. Kim güçlük çıkarırsa Allah da ona güçlük çıkarır. Hz. Abr İbni Yahya (r.a.)
481 7 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yoktur. Bir adam komşusunun duvarına kiriş atabilir. Sahipsiz ve imar edilmemiş yerde yol yedi arşındır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
481 8 Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir. Hz. Ali (r.a.)
481 9 Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur. Hz. İmran (r.a.)
481 10 Malik olmadığın yerde talak yoktur. Malik olmadığın şeyde azad etmek yoktur. Malik olmadığın şeyde satış yoktur. Malik olmadığın şeyde nezre vefa yoktur. Allah Teala'nın rızası aranmayan şeyde nezir yoktur. Bir kimse günah işlemeye yemin ederse onun için yemin yoktur. Bir kimse sıla-I rahimi kesmek için yemin ederse onun için de yemin yoktur. Hz. Amr İbni Şuayb (r.a.)
481 11 Hastalık sirayeti yoktur (Allah izin vermedikçe). Muharremin Sefer ayına tebdili de yoktur. Kuşu uğursuz saymakta yoktur. İki ay otuzar gün olmaz. Kim ahdini bozarsa Cennet kokusu koklayamaz. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
481 12 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. İyiye yorma hoşuma gider. İyiye yorma da güzel kelimedir. Hz Enes (r.a.)
481 13 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. Kuş ötmesi üzerinde şumlarına da yoktur. Safer ayının şumluğu da yoktur. Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
229 1 Yalanın hepsi kaydolur. Müslümanın başından bir musibet defeden veya iyilik getiren yalan müstesna. Hz. Sevban (r.a.)
229 2 Hoş söz sadakadır. Ve camiye giderken atılan her adım da bir sadakadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
229 3 Mantar "'men'" (Beni İsraile inzal olunan nimet) dendir. Ve suyu da göze şifadır. H. Saad İbni Zeyd (r.a.)
229 4 Kem'e (mantar) Allah Tealanın Beni İsraile indirdiği "men'dendir. Suyuda göze şifadır. Hz Saad İbni Zeyd (r.a.)
229 5 "Kenud" ona derler ki, yanlız yer, taifesini men eder. Ve kölesini de döver. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
229 6 Kevser, Cennette bir nehirdir. Yanları altın, mecrası inci ve yakut, toprağı miskten iyi kokar ve suyu da baldan tatlı ve kardan beyazdır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
229 7 Akıllı, nefsini güden (te'dib ve muhasebe eden) ve ölümden sonrası için amel eden kimsedir. Aciz de odur ki nefsini hevasına koyuverir ve Allah'a (iyi yapar inşaallah) diye temennide bulunur. Hz. Seddat İbni Evs (r.a.)
229 8 Kur'an-ı meharetle okuyan kimse, vahiy memuru meleklerle beraberdir. Müşkilatla okuyan için ise iki sevap vardır. (emekleme ve okuma) Hz. Âişe (r. anha)
229 9 Müzzine sesinin gittiği kadar mağfiret olunur. Ve ona o mesafedeki yaş ve kuru herşey şehadet eder. Namaza gelen adama da yirmibeş namaz sevabı yazılır. Ve onun iki namazı arasındakilere kefaret olur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
229 10 Ezanda müezzin, kamette imam sahibi selahiyettir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.).
229 11 Allah rızası için ezan okuyan müezin, ezan okuduğu müddetçe, kanı içinde kımıldayan şehid gibidir. Ona yaş ve kuru her şey şehaded eder. Ölürse, kabrinde kurtlanmaz. Hz. İbni ömer (r.a.).
229 12 İhlaslı müezzin, kanı içinde yuvarlanan şehid gibidir. Ve o, ezanla kamet arasında istediğini Allah'tan ister. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
229 13 Müezzin Allah'ın davetçisi, imam Allah'ın nuru, saflar Allah'ın erkanı (izzeti ve askeri) ve Kuran Allah'ın kitabıdır. Öyle ise Allah'ın davetçisine icabet edin. Allah'ın nurunu alın. Allah'ın dininin erkanı (ana duvarı) olun ve Allah'ın kelamını da öğrenin. Hz. Ebû Saidil Ensari (r.a.)
229 14 Müezzinler, kıyamet günü boyca insanların en uzunudur. Hz. İbni Zubeyr (r.a.)
229 15 Müezzinler müslümanların iftarlarında da, sahurlarına da eminlerdir. Hz. Ebû Mahzure (r.a.)
MASONLUK ve KAPITALIZM
Sosyete sayfalarında her gün boy gösterenlerin, Türk halkını sömüre-rek kazandıkları paraları, açtıkları disko, gece kulübü ve benzer yerlerde harcavanların büyük kısmı Yahudiler ve Yahudi dönmeleridir. Kendi ara-larına kimsevi almaktan hoşlanmayan bu "üstün ırk" (!) ülkemizin re-fah ve zenginliğini paylaşıyorlar.
Yapılan bu oyunları bütün çıplaklığıyla ortaya serecek "Dönmelik ve Masonluk" adlı kitabın hazırlığı içindeyiz. Türkiye'deki bütün dönmele-rin soy kütüklerini de bu kitapla beraber yayınlayacağız.
Dinleri Dejenere Etmeleri
Kendi kitapları olan Tevrat'ı, hırs ve tutkularına yönelik olarak tahrif eden Yahudiler, aynı yöntemi diğer dinlere uygulamaktan da geri kalma-mışlardır. Hak dine düşman olan hahamlar, en sinsi ve tehlikeli taktiklern-ni kullanmışlardır. Dinleri içten yıkmaya yönelik olan bu taktik Dönmelik-tir.
Dönme Saul Hz. İsa'yı Tanrı İlan Ediyor
Hıristiyanlık, Hz.İsa'nın ölümünden sonra da, Yahudilik için büyük bir tehlike oluşturmaya devam edince Yahudiler devreye yine klasik taktikle-rini soktular.
Saul isminde bir Yahudi "Hıristiyan oldum" dedi ve adını Paul ola-rak değiştirdi. Yahudi Saul kendisine İsa'nın gökte görünerek İncil'in özü-nü anlattığını, buna göre gerçekte 3 tanrı olduğunu bunlardan birinin de Isa olduğunu iddia etti. Üçleme diye bilinen bu doktrinle Yahudiler daha gelişme aşamasında Hıristiyanlığın inanç yapısını dejenere etmeyi başar-dılar.
Aziz Paul olarak tanınan bu Yahudi kendi düşüncelerini İncil'e "Pav-lus'un Mektupları" adıyla ekleterek de darbeyi tamamlamış oldu. Böylece "İbadet edecekleri bütün yerleri mutlaka harap edeceksin. (Tesniye Bölümü, 12/2)" şeklindeki Tevrat emri uygulanmış oldu.
Dönmelerin İslam'ı bozmaya çalışmaları
Hz. İsa'dan sonra yaşanan senaryo aynen Hz. Muhammed'in vefatın-dan sonra da sahnelendi. Din değiştirip müslüman olduğunu iddia eden İbn-i Sebe adlı Yahudi önce İran, Hint, Yahudi geleneklerini İslam'a sokmaya çalıştı. Ardından İslam Tarihi'ndeki ilk ihtilaf ve savaşı çıkardı. Hz. Osman'ın katledilmesini organize etti. Aziz Paul'ün Hz. İsa'yı tanrı ilan etmesi gibi "Sen bir ilahsın" diyerek Hz. Ali'yi Allah ilan etti. Ye-men Yahudisi Gafiki de bu bölücü hareketlerinde ona yardım etti.
DİNÎ VAZİFENİN GEREKTİRDİĞİ
BAZI VASIFLAR
TENKİT DÜŞÜNCESİNE SAHİP OLMAK
Bilgilerin iyi bir şekilde kullanılması, düşünce ka-biliyetinin gelişmiş olmasına bağlıdır. Umumiyetle insanlar düşünme zahmetine katlanmak istemez-ler. Herhangi bir özelliğ ile sivrilmiş olanlara tâbi olmayı tercih ederler. Bu durumda vazifeleri baş-kalarına yol göstermek olan kimseler, gerçekten doğru, tarafsız ve geniş düşünmeye, basiretli ve sağ duyulu olmaya mecburdurlar. Aksi halde dar ve sathî mantıklar içinde kalınarak yanlış hüküm-ler verilir. Büyük ve karışık problemler karşısında kalan geri ve yetersiz düşünce sahipleri durumla-rını korumak için çok defa asabîleşirler, tedhişe başvururlar veya riyaya sığınarak çeşitli maskeler kullanırlar.
★
HİKMETLİ SÖZLER
Edebin başı kişinin kendi haddini bilmesidir.
Gerçeğini idrak edemediğin şeyi inkâr etme.
Bir şey sınırını aşınca zıddına döner.
Bilginin meyvesi, bilinen şeye uygun yaşamaktır.
YanıtlaSil
Yuksel9 Mayıs 2025 05:59
Ey gönül! Kendini veznetmeye kantar ara, bul! Yürü kantarına, halis ayar ara, bul!
Ne kazandın bu mülkü fâni fenâya geleli? Serseri gezme boşa, zikr ile settar ara, bul! Saltanat, mülki konak birgün elinden gidecek, Sana bâkiyde bir ev yapacak mimar ara, bul! Seni bu nefs bir gün, dosta düşman edecek, Yürü; dil mülküne bir ehli-kumandan ara, bul! Aldanma, azizim, bu dünyanın nakşına, nakkaşına; Hazreti Adem gibi girsen hezaran yaşına, Åkıbet gelirsin bir gün şu musalla taşına, Kapatırlar seni bir hali haraba yalınız, O karanlık gecede kendine bir dost ara, bul! Ummete farz olunan; savmı, salât, haccı-zekât, Ol şefaat şerefi Ahmedi muhtar ara, bul!
Ey Cevahi; Ara gör derdine ilaç, Kevserin sâkisi olan Haydarı-Kerrar ara bul!
Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 230 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
230 1 Müezzinler müslümnların namazları ve hâcetleri (oruç vakitleri) üzerine eminleridir. Hz. Hasan (r.a.)
230 2 Müezzinler "emin" ve imamlar "Zâmin" (tekeffül edici) dirler. Allah, imamları irşad, müezzinleri mağfiret buyursun. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 3 Mü'min, insanların kendinden emin olduğu ve müslüman da müslümanların dilinden zarar görmediği kimsedir. Muhacir de fenalığı terkeden adamdır. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, komşusu kendisinin eziyetinden emin olmıyan kimse Cennete giremez. Hz. Enes (r.a.)
230 4 Mü'min bir, kafir ise yedi kursağına yer.( Bir gün bir adam geldi, Peygamberimiz (s.a.v) e misafir oldu. Yedi sefer süt getirdiler içti. O gün müslüman oldu, ertesi günü bir sefer süt ile doydu.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
230 5 Mümin bir, kafir yedi kursağına içer. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 6 Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur. Hz. Ebû Said (r.a.)
230 7 Mü'min Mü'minin aynasıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 8 Mümin müminin aynasıdır. Ve mümin müminin kardeşidir. Nerede rastlarsa onu toparlar ve arkasından korur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 9 Mümin ülfet eder. Ülfet etmiyen ve ülfet edilmiyen kimsede hiç bir hayır yoktur. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.)
230 10 Mümin mümin için bir yapı gibidir. Birbirini bağlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
230 11 Kavi mümin Allah'a, zaif müminden daha hayırlı ve sevgilidir. Gene de her birinde hayır vardır. Sana menfaat verecek şeye haris ol. Fakat Allah'a dayanarak işe giriş ve acze düşme. Eğer sana bir şey isabet ederse şöyle yapsaydım, böyle olurdu, deme. Lakin Allah böyle takdir etti ve dilediğini yaptı de. Zira "Keşke" sözü şeytanın işine yol açar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 12 Mümin gayyur olur. (Irz ve namusu hususunda kıskanç olur) Allah (z.c.hz)'leri da gayyurdur. (Bunun için Allah fuhuşu haram etmiştir) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 13 Mümin alicenaptır ve kerimdir. (Hüsnü zannı sebebiyle aldanır) Facir ise hilekardır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 14 Mümin her halinde hayır üzerindedir. Ruhu, Allah Azze ve Celle'ye hamd eder olduğu halde, iki yanı arasında kabzolunur. Hz. İbni Abbas (r.a.)
230 15 Mümin iki korku arasında bulunan bir kuldur. Geçmiş günahını anar ve bundan dolayı Allah ona ne yapacak, bilmez, korkar. Yaşadığı kadar daha nelere uğrayacak onu da bilmez ve korkar. Ravisi belli değil
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
104 1 Bir müslüman, lâyıkı ile abdest aldığında ve namazını da lâyıkı ile kıldığında, namazdan çıkarken annesinden yeni doğmuş gibi çıkar. (Bütün günahları dökülür.) Hz. Osman (r.a.)
104 2 Kulun uykusunda ruhu kabzolur. Ve geri verilib verilmeyeceğini de bilmez. Vitir namazını kılıp yatması onun için daha hayırlıdır. Ayda üç gün oruç tutan, ayın hepsini oruçlu geçirmiş gibi olur. Çünkü Allah bire on sevab verir. Kul, kendisinden her "Sülâmâ"sının bir zekâtı olduğu halde sabahlar. "Sülâmâ nedir? Ya Resulallah" denildi. Buyurdu ki: "Ceseddeki her kemiğin mafsalıdır. Eğer o kul, dört secde ile iki rek'at namaz kılarsa (İşrak veya duha namazı) cesedinin zekâtını ödemiş olur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
104 3 Kul namaza durduğunda, ona Cennet kapıları ve Rabbi ile arasında bulunan perdeler açılır. Huriler ona karşı bulunurlar, tükürmedikçe ve sümkürmedikçe. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
104 4 Kul bir çok zamanlar, bir çok zamanlar, bir çok zamanlar müslüman yaşar. Fakat sonunda Allah'ın gazabına uğrayabilir. Yine, ömrünü hep küfürle geçirir. Fakat sonunda Allah'ın Rahmetine uğrayabilir. Kim ki herkese gıybet ederek ve fena lâkap takarak ölürse, kıyamette, burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur. Hz. İbni Amr (r.a.)
104 5 Kul, her harcadığından me'cur olur. Yalnız binaya harcadığından olmaz.(Fazlasına giderse) Hz. Habbab (r.a.)
104 6 Kulun, eğer azmi, meramı (tasası) dünya olursa, Allah onun meşgalesini, ihtiyacını açar, yayar. Ve ihtiyacını iki gözü arasına koyar. Akşam yatar fakir, sabah kalkar fakir. Eğer, azmi ve meramı ahiret olursa, Allah onun meşgalesini toplar. İhtiyacını kaldırır. Zenginliği kalbine verir. Zengin yatar zengin kalkar. Hz. Enes (r.a.)
104 7 Kul hasta olur, kalbi rikkat kesbeder. Günahlarını hatırlar, sinek kadar yaş döker. Bunun yüzü suyu hürmetine kendisine mağfiret olunur. Eğer kalkarsa günahlarından sıyrılıp kalkar. Ölürse mağfiret olunur. Hz. Enes (r.a.)
104 8 Kula, duadan üç şeyden biri şaşmaz; Ya günahı affolunur, ya hayrı çoğaltılır. Veyahutta işlenmiş amel ecri alır. Hz. Enes (r.a.)
104 9 Kul zulme uğradığında, intikam alamamış, yardımcı da bulamamış olduğu halde, ellerini göğe kaldırmış dua ederse, Allah ona; "Lebbeyk kulum: Ben sana dünyada ve ahirette yardım edeceğim." buyurur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
104 10 Kul namaza durduğunda sağa sola bakarsa, ona Rabbi buyurur ki: "Ey kulum, Ben senin iltifat ettiğin şeylerden hayırlıyım." 2'inci ve 3'üncü defa bakarsa yine aynı şekilde buyurur. 4'üncü defa bakarsa ondan yüz çevirir. Hz. Huzeyfe (r.a.)
104 11 Kul bir yalan söyler ki, melek onun ağız kokusundan bir mil öteye kaçar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma
Güneş, kıyamet günü bir mile kadar yaklaşır ve harareti de çok ziyade artar. Ve bu sebeble beyinler, taşlar üzerindeki tencerelerin kaynadığı gibi kaynar. Bu hararetten, ehli mahşer, hatalarına göre terlerler. Ve ter onlardan bazısının ayak topuğuna, bazısının bacağına, bazısının karnına kadar çıkar. Bazısına ise ter, gem oluncaya kadar yükselir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 249 / No: 17
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel10 Mayıs 2025 09:39
Siz kabirden haşrolup yaya, sürünerek, binitli veya yüzüstü götürülürsünüz. Ve siz Allah'a ağızlarınız kapalı olarak arzolunacaksınız. Ve ilk olarak konuşacak, uyluğunuzdur.
Ravi: Hz. Muaviye İbni Hayde (r.a.)
Sayfa: 249 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Yorum Gönder