Medine Mekke'den efdaldir. (Peygamberimizin bulunduğu mevki dünya üzerinde en faziletli yerdir.) Ravi: Hz. Rafi İbni Hüdaye (r.a.) Sayfa: 233 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Yuksel7 Eylül 2024 01:43 AHMED ZİYAÜDDİN GÜMÜŞHANEVİ
راموز الاحاديث
RAMUZ'UL EHADİS
HADİS ANSİKLOPEDİSİ
1. CİLD
PAMUK YAYINCILIK
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:49 Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanet, sonra da namazdır. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 158 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:50 Kulun, kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer onu tamamlamışsa onun için "Tam" diye yazılır. Eğer tamamlamamışsa, Aziz ve Celil olan Allah Meleklerine şöyle buyurur: "Bakın bakalım, kulumun farzlarını tamamlayacağınız nafile ibadetinden bir şey bulacak mısınız?" Sonra Zekat da böyledir. Sonra diğer ameller de bu şekilde ele alınır. Ravi: Hz. Temim ed-Derda (r.a.) Sayfa: 158 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:51 (Namaz için) vaktin evveli Allah'ın rızası, vaktin ortası Allah'ın rahmeti ve vaktin sonu ise Allah'ın affıdır. Ravi: Hz. İbrahim İbni Abdilmelik (r.a.) Sayfa: 158 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
فِيهِمْ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ اللهِ : هَلُمُوا أَكْتُبُ لَكُمْ كِتَابًا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ. قَالَ عُمَرُ : إِنَّ رَسُولَ اللهِ ﷺ قَدْ غَلَبَهُ الْوَجَعُ، وَعِنْدَكُمُ الْقُرْآنُ حَسَبُكُمْ كِتَابُ اللَّهِ، فَاخْتَلَفَ أَهْلُ الْبَيْتِ. فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ: قَرِبُوا يَكْتُبُ لَكُمْ رسُولُ الله ، ومنهم من ! يَقُولُ مَا قَالَ عُمَرُ. فَلَمَّا أكثروا اللغط والإخ والاختلاف، قال : قُومُوا عَنِّى ولا ينبغي . عندي التنازع، فخرج ابن - عباس رضي الله عنهما وهو يَقُولُ : إِنَّ الرَّزِيَّةَ كُلُّ الرَّزِيَّةِ مَا حَالَ بينَ رَسُولِ الله الله وبين كتابه ] . أخرجه الشيحان.
الرزية المصيبة .
6. (5406)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalātu vesselâm) muhtazar (ölmeye yakın) iken evde bir kısım er- kekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) idi. Resulullah (aleyhissalātu vesselâm):
"Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalalete düşmeyin!" buyurdular. Hz. Ömer:
"Resulullah (aleyhissalātu vesselâmľa ızdırap galebe çalmış olmalı. Yanınızda Kur'an var, Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir" dedi. Oradakiler aralarında ihtilafa düştü. Kimisi: "Yaklaşın, Resulullah (aleyhissalâtu vesseläm) size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de Hz. Ömer (radıyallahu anh/in sözünü tekrar ediyordu.
Gürültü ve ihtilaf artınca, (aleyhissalātu vesselâm):
"Yanımdan kalkın, yanımda münakaşa caiz değildir!" buyurdu. Bu- nun üzerine İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ): "En büyük musibet, Re- sulullah (aleyhissalatu vesselâm)'la onun vasiyeti arasına girip engel ol- maktır!" diyerek çıktı." [Buhari, Megazi 83, İlm 39, Cihad 176, Cizye 6, Itisam 26;
Müslim, Vasiyye 22, (1637).)
الكرب - وعن أنس رضي الله عنه قال [ : لَمَّا حُضِرَ النَّبِيُّ ﷺ جعل يتعشاها 5407 فقَالَتْ فَاطِمَةُ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا : وَاكَرْبَ أَبَاهُ ، فَقَالَ لَهَا : لَيْسَ عَلَى أبيك كرب بعد فَلَمَّا مَاتَ قَالَتْ : يا أبتاه، أجاب ربَّا دَعَاهُ. يَا أَبَتاهُ، مَنْ منْ جَنَّةُ الفردوس مأواه اليوم.
Allah ( z.c.hz)'ne tevbekar gençten daha sevgili, isyanda devam eden ihtiyardan daha menhus ve sevaplar içinde de Cuma günü ve gecesinde yapılandan sevgili, günahlar içinde de yine Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha menfuru yoktur. Ravi: Hz. Selman (r.a.) Sayfa: 383 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
...Her kim İslam'da kötü bir çığır açarsa o kimseye açtığı çığırın günahı yükletildiği gibi kendisinden sonra o yoldan gidenlerin de günahı yük- letilir... (Müslim, Zekat 69)
BİR HADİS
KÖTÜ ÇIĞIR AÇANLARIN AKIBETİ
Bidat, "daha önce benzeri bulunmayıp sonradan ortaya çıkan (muhdes) şey" anlamına gelir. Dinî mahiyette görülen amel ve davranışlardan baş- ka günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni fikir, uygulama ve âdetler; "sonradan ortaya konan dinî görünümlü yol" bidat sayılmıştır. Peygamberimiz (sos), İslam'da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çı- ğıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde günah yazılacağını ifade etmiştir (Buhari, Terävih. 1). Kur'an'ı bir mushafta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minare ve medrese inşa etmek iyi bidate, kabirlerin üzerine türbe yapmak ve bu- ralara mum dikmek de kötü bidate örnek olarak gösterilebilir. Hadislerde reddedilen kötü bidattir. Şafiî fakihlerinden İzzeddin b. Abdüsselâm daha da ileri giderek bidati mükellefin fiillerine paralel olarak vacip, mendup, mübah, mekruh, haram olmak üzere beşe ayırmaktadır.
مِنْ نُور الله وَكُونُوا أَرْكَانَ اللهُ فِي الأَرْضِ (ابن النجار عن ابن عباس)
312- Müezzinin okuduğu ezan ki, o Allah'ın amududur. (Zira ezan okunan beldeye gazabı ilahiyye gelmez). İmam öne geçtiği zaman, o Allah'ın nurudur. Safların düzgün olarak düzenlenmesi ki, bu Allah'ın rükünleridir. Öyleyse Allah'ın amuduna koşunuz. Allah'ın nurundan iktibas ediniz ki, yeryüzünde Allah'ın rükünlerinden olasınız.
وَهُوَ جَالِسٌ قَبْلَ أَنْ يُسَلَّمَ ثُمَّ يُسَلِّمْ (ق عن أبي هريرة)
313- Müezzin ezan okuduğu zaman, şeytan mescitten şiddetle uzaklaşır. Müezzin (ezanı bitirip) susunca tekrar gelir. Müezzin kâmet getirmeye başladığında şeytan mescitten yellenerek çıkar ve (müezzin kâmeti) bitirince tekrar dönüp gelir. Namazda müslüman kişinin, nefsiyle arasına girer (vesvese verip durur). Namazı fazla mı kıldı, yoksa eksik mi kıldı diye tereddüde düşer. Kim böyle bir şeyle karşılaşırsa, selam vermeden oturduğu yerde iki (sehv secdesi olarak) secde etsin. Sonra selam versin.
314- Allah Azze ve Celle bir kula hayrı murad etti mi, onun iyi amel yapmasını ister. "Bu ne demektir?" denildi. "Ölmeden önce onu amel-i salihe muvaffak kılar. Sonra ruhunu kabzeder."
Bir kimse teenni ile hareket ederse isabet eder veya ona yaklaşır. Kim de acele ederse hata eder veya ona yaklaşır. Ravi: Hz. Ukbe İbni Amir (r.a.) Sayfa: 411 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
لَمْ تَكُمْ لَهُ فيه اخر o kişi için onda ecir, sevap yoktur" Çünkü o mal bizzat özü bariyle (li aynihi) veya harici bir nedenle (li gayrihî) haramdır. Allahu Teâla içinde tek bir dirhem haram bulunan dirhemleri kabul etmediği halde hepsi haram olanı nasi kabul eder!?
وكان عليه إضرة "o malın yükü onun üzerine olur" Yani ağırlığı ve günahı... Hadisi Hakim ve Beyhakî, Ebu Hureyre (ra)'tan nakletmişlerdir. Tirmizi, Ibn Mâce ve Hâkim de bu hadisin baş tarafını Ebu Hureyre (ra)'den naklederler.
313- "Müezzin ezan okuduğunda o, Aziz ve Celil olan Allah'ın direğidir mam öne geçtiğinde o, Allah'ın nurudur ve saflar hizaya girince o saflar Allah' rukünleridir. Öyle ise Allah'ın direğine koşunuz. Allah'ın nurundan yararlanınız v jer yüzünde Allah'ın rukünleri olunuz. "890
إِذَا أَذْنَ الْمُؤَذِّنُ "Müezzin ezan okuduğunda" Yani dine uygun olanı (ezanı(. Müezzin(den maksat da( إِذَا أَخَذَ "Müezzin ezan okumaya başladığında... hadisinde geçtiği üzere ezanı doğru olan ve onu güzel okuyandır.
فَهُوَ عَمُودُ اللَّهِ عَزَّ وَ جَلْ "o (ezan), Aziz ve Celil Allah'ın direğidir." Bu ifad direğin çatıyı, çatının da altıyla üstüyle tüm binayı koruması açısından ona yapılm bir benzetmedir. Aynı şekilde müezzin de ezan okuduğu zaman bu ezan sayesin alttan ve üstten gelecek belalardan korunulur. Insanlara üstlerinden ve altlarınd bela gelmez. Onlara düşman musallat olmaz. Ve ezan (memleketlerin) yerin dibi batmasına (hasf), (bela olarak)insanların suretlerinin değişmesine (mesh), başlar taş yağmasına ve bunun dışındaki belalara engel olur. Nitekim Enes (ra) hadisir إِذَا أَذَنَ فِي فَرْبِهِ أَمَنْهَا مِنْ عَذَابِهِ فِي ذَلِكَ الَّذِهِ “Bir yerleşim yerinde ezan okunduğur Allah o yeri, o gün azabından emin kılar. "
15 - Allahümme salli ve sellim alå menismühü SEYYİDUN
(S.A.V.)
Açıklama:
Resül-i Ekrem (S.A.V.) herkesin yücesi, önderi olduğu için mü- barek isimlerine SEYYİD denildi.
Bu mübarek sözün mübarek månası için müfessirler ve muhad- disler (Allah hepsine rahmet eylesin) birer kelâmda bulundular.
Müfessirlerin sultanı Abdullah bin Abbas (R. anh):
- SEYYİD, Hazret-i Rabbül Ålemin'in indinde kerim olandır! de
Kåtâde Hazretleri
di
SEYYİD, İbådet edici, Allah'tan çok korkucu, kendisine kem- lik edenlere intikam dilemeyip yumuşaklıkla muamele edici måna sına gelir, dedi.
Akrime (R. anh) Hazretleri ise: SEYYİD, şu kimsedir ki kendisinde gazab üstün olmayıp rıza
hali ile gadap hall bir ve eşit olandır, dedi. Bu månaların hepsinde Resûl (S.A.V.) in kâmil SEYYİDLİK üzere olduğu en açık, en belirli bir şekilde olup istidlale hacet yoktur.
- Ene Seyyidün nasi Yevmel Kıyameti: Yâni:
Bu mübarek İsim kendi påk dilleriyle de sabit olmuştur. Ben Kıyamet günü insanlarının Seyyidiyim! diye buyurmuş
tur. Bunun gibi nice hadis-i şerifle de belli olmuştur. O Hazretin bu tün insanlar üzerine seyyidliği dünyada ve Ahirette sabit olmuş iken "Ben Kıyamet gününün Seyyidiyimə diye bu adını Ahirete ayırması niner chill seyyidligini ikrar edip bunu bilmeyen kimse Beydağından ötürüdür. Çünkü önce veya bunu bielenler ARA Radiktiary behinda toplandıkları zaman Enbiyaya sonra gelers.) Jar Ary'in gölgesinde türler, onlara katılan mü'minler ve mü'mineler lar bir yerde topluri nimetlerle nimetlerminler ve min halk Ve başlarının üzerine gevrelerini melekler çevirip sıkışsalar gerekti
da kapkara bir sıcaklıgüneş çok yaklaşır. Iquirip sıkışsaleevrilir. terier. Kimi topuzukliza sebep olur. Herkakları yukarı unahı kadar kadar, kimisi dizine batar Bin yu budek, kimisi başının tepekadar kimi bere bulanır yıl hal üzere kalırlar: beline kadar,
- Cehennem azabına inandık. Tek bu sıkışıklık azabından kur tulalım. Gelin, hepimizin babası olan Hazret-1 Adem (A.S.) a gidelim
Ondan şefaat dileyelim. Belki Rabbimiz hesabımızı görür! diyerek ri- ca ve şefaat ümidi ile Adem (A.S.) 1 bulurlar. Ondan şefaat diler- ler. O da merhamet göstererek:
Ben bu şefaati edemem. Lâkin ikinci babanıza varın. O ilk peygamberlik verilen Nuh (A.S.) dır, ona gidin! der, özürde bulunur, halk arayıp Nuh (A.S.) 1 bulur, şefaat dilerler.
O da özür diler ve:
Ben bu şefaatı yapamam. Lakin Nebiler babası İbrâhim Hali- lullah'a varın. Belki o şefaatte bulunur! der. Halk da arayıp Haz- ret-i İbrahim (A.S.) 1 bulurlar. Ondan şefaat dilerler. O da özür diler. Ben bu şefaati edemem! Lâkin varın, Kelimullah ve Neciyyul- lah olan Musa (A.S.) a gidin. Belki o şefaatçi olur, der, bütün halk Hazret-i Musa (A.S.) 1 bulur, şefaat dilerler. O da:
Bu şefaati ben yapamam! diye özürler diler. Ve: Lakin İsa (A.S.), Hak Celle ve Ala'nın ruhudur. Onu babasız
verip der ki:
Hiç zahmet çekmeye kalkmayın. Enbiyå ve Mürselinden hiç
olarak yarattı. Belki o şefaat eyler, der. Bütün halk İsa (A.S.) 1 bu- lup ondan şefaat dilerler. O da: - Bu şefaati ben edemem! diye özürde bulunur. Ve şunu sağlık
biri bugünün korku ve heybetinden şefaatçı olamazlar. Ancak bu şefaati Alemlerin Fahri ve Enbiya ve Mürselinin Seyyidi Hazret-i Mu- hammedül Mustafa (S.A.V.) eder. Ona gidin, sevinirsiniz, der. Halk da arayıp Hazret-i Muhammed (S.A.V.) i bulurlar:
Aman Ya Resûlallah, halimize bakın. Merhamet buyurun. Güneşten, sıcaktan ve sıkışmaktan üç azabın ağırlığını çekmekte- yiz. Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İså (A.S.) lara gittik. Hensi de:
- Bu şefaati biz edemeyiz! diyerek herbiri özür, bahane ettiler.
Ve mübarek zatınıza bizi yolladılar. Size geldik. Bize acıyınız. Hak
Celle ve Ala'nın hesabımızı görmesi için şefaat buyurun. Bizler bu azabtan kurtulalım! diye yalvarıp niyaz ve şefaat dilerler. Hazret-i Resûl (S.A.V.), onların hallerine merhamet eder: - Şefaat edeyim! diye vaadde bulunur. Arş-1 Ala'nın altında
mübarek başını şefaat için secdeye koyar. Hazret-i Rabbül Alemin azamet ve celâl ile:
Habibim ya Ahmed, resülüm yâ Muhammed! Başını secdeden kaldır! Her ne dilersen dile ve dilediğin kadar şefaat eyle. Sana izin var. Bütün şefaatini kabul ettim! diye lütuf ve ihsanda bulunur. Re- sûl-1 Ekrem (S.A.V.) de secdeden başını kaldırır, Hak Celle ve Alå'nın bu türlü kendilerine olan kerem ve İhsanlarına teşekkür karşılığında
türlü hamd ile yetmiş yıl kadar hamd ve sena etmesi gerektir. O by. türlü hand leistir ki kimsenin ne dilinden söylenebilir, ne de akla
ve fikre gelir. Hazret-i Muhammed (S.A.V.), kulların hesabının görülmesine ge faatçı olunca Yüce Hak Hazretleri de:
Hesapları görülsün yâ Muhammed! diye şefaati kabul buyu-
rur. Cebrail (A.S.) a
Yà Cebrail! Git. Malik'e söyle, Cehennem'i hazırlasın. Çünkü hen o Cehennem'i, dünyada türlü nimetlerimle ni'metlendiği halde bana yarattığım birini ortak koşanlara ve gönderdiğim nebileri ya- lanlayanlara, onları kabul etmeyenlere intikam etsem gerektir! diye ferman eyler, gadabını bildirir. Cebrail (A.S.) da Mâlik'e gelir:
Ya Målik, der, Hazret-i Allah Cehennem'in hazırlanmasını ve Mahşer yerine gönderilmesini ferman buyurdu! der. Cehennem'in başına yetmiş bin zincir vurulur. Öyle zincirler ki herbir katı yetmiş halkadır. Her halkası o kadar büyüktür ki dünya yaratılalıdan ta ki- yamete kadar dünyada nekadar demir halk olundu ise hepsini bir yere toplasalar onun bir halkası olamaz. Cehennem meleği Malik, Cehennem için atanan meleklere:
Bu zincirlerin halkalarının herbirine yapışın! diye tembih ey- ler. Herbir halkaya yetmiş meläike yapışır. Öyle melekler ki, her bi- rinin yedi kat yerleri kanadiyle kaldırmağa gücü yeter. Malik Ce- hennen'e de:
- Ey Cehennem, der. Halk Celle ve Alå, senin hazırlanman için ferman buyurdu. Gadabını izhar buyurup kafir ve müşriklerden in- tikam alınmasını murad buyuruyorlar! Ey Cehennem! Ateşin şid- detli olsun Yılan ve çıyanların, akreplerin zehirli olsun. Derinliğin çok olsun, Zakkumun ve sıcak, kaynak suyun çok şiddetli ve sıcak ol- sun. Her türlü azabının herbiri yüksek olsun, diye nida buyurur. Ce hennem kükrer. Mahşer yerine doğru hücum eder. O Melekler onu essage durerakat Cehennem onları Mahşere doğru şiddetli ve ael Mineraürür. Bağrından büyük bir alev çıkar. Öküz boynuzu fer. Manger hallah cepcevre kuşatır. Şiddetle alevikar kucekmek is luştan unit kesenin hepsi akılları başlarından gitmiş olarak kurtu cededir ki Ibratum Hausaşkın şaşkın bakışın gitmis lauk o dere keyedir ki Ibrahim Hallullah, mübarek başlar Bu şaşkında secdeye
Haceri istemem. Ben Halil kuluna necat ve selamet ver Yarabbi! di- ve İshak'ı ve ehlim ye niyaz eder. Cümle Enbiya ve Mürselin de:
Nefsi, nefsi! deseler gerektir. Fakat Nebiler Seyyidi, Mürse- lin Seyyidi, İmâmil Müttekıyn ve Rabbül Ålemîn'in Habibi olan Re- sül-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz, saadetli mübarek başlarını Arş'ın altında secdeye koyar ve Rahmen, Rahîm, Kerîm ve mükâfat ve mü- cazat veren Rabbül Ålemin Hazretlerine yalvarıp yakarır:
Bugün Muhammedin nefsini dilemem. Evlåd ve ailemi de di- lemem. Ancak âsi ümmetlerimi dilerim. Ümmetim. Ümmetim! der. Merhametlilerin en merhametlisi, kerimlerin en kerimi olan Allahü Zülcelâl Hazretleri:
Ya Muhammed, başını secdeden kaldır, ne dilersen dile. Ne istersen iste. Dilediğin kadar şefaat eyle. Hepsini kabul ettim! diye kerem ve ihsan buyurunca mübarek başını secdeden kaldırır. Hak Celle ve Ala'ya türlü hamd ve senålar eder. Sonra ateşi koğmak için Cehennem'e karşı yürür. Cehennem:
Ya Resûlallah. Benim yanıma doğru gelme. Geri dönünüz. Zi- ra mübarek nurunuza takat getiremem, ateşimi söndürür. Ben şu kimseleri isterim ki, onlar kendisini yaratan, rızkını veren Allahü Azimüşşan'a ortak koşan, küfrü benimseyen ve taşa, ağaca tapan başka yaratıkları Hak Teâlâ'ya ortak tanıyan kâfir ve müşriklerdir. Ben onlardan intikam alsam gerektir! der. O zaman Şefiil Müznibîn (Günah işleyenlerin şefaatçısı) Resûl (S.A.V.):
Ya Cehennem! der. Ümmetim şimdi Mahşerdedir. Sen onları alınca korkarlar. Sen yerinde durup kal. Rabbim Hak Celle ve Alâ onları sana gönderir, der, o zaman Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı Mutlak-
tan yüce hitap gelir. Yå Cehennem! Habibim Muhammed (S.A.V.) fermanına Itaat et! diye ferman buyurur. Cehennem Mahşer yerini çevirir, du-
rur Ve Cebrail (A.S.) bir kab içinde biraz su getirir: Yå Resûlallah! Bu suyu o çıkan aleve saçın! der. Resûl-i Ek-
rem Hazretleri de o suyu saçar. Alev tamamen ortadan kalkar, yok
Glur. Hazret-i Resûl (S.A.V.), Cebrail (A.S.) a: - Bu nekadar az su iai ki bukadar çok ateşi söndürdü! Bu na- sudur? diye sordukça Cebrail (A.S.) da:
- Ya Resûlallah, bu saçtığın su senin ümmetinin Hak Celle ve Alanın korkusundan ağladıkları zaman gözlerinden akan sudur! di- ye haber verse gerekdir. Evvelin ve Ahırin o gün Resûl-i Ekrem (S.A. V.) Hazretlerinin bu türlü efendiliğini ve Allah indinde makbulluğu- nu görünce o Hazreti seyyidliği Mahşer ehlinin Tündüğünden kendileri:
Kıyametin ilk alametleri: Deccal, İsa (a.s.)'ın inmesi, Aden toprağından bir ateşin çıkıp halkı mahşere (Şam'a) sürmesi, öyle ki onlar kaylule (öğle uykusu) yaptığı zaman o ateş bekler. (Onlar yürüyünce o da yürür). Ve bir de Duhan, Dabbe ve Ye'cüc ve Me'cücün zuhurudur. Denildi ki : "Ya Resulallah, Ye'cüc ve Me'cuc nedir?" Buyurduki: Yec'cüc ve Me'cuc bir takım ümmetlerdik ki, her biri dörtyüz binliktir. Onlardan her bir kişi etrafında, kendi sulbünden gelme bin tane göz görmedikçe ölmez. Bunlar Adem evladıdır. Ve dünyanın harab olmasına çalışırlar. Geldiklerinde Fırat ve Dicle'den içerler. Taberiye gölünü kuruturlar. Beyt'i Makdise vardıklarında ise şöyle derler: "Dünya halkını tamamen öldürdük. Şimdi de göktekilerini öldürelim." Ve oklarını göğe doğru atarlar da, o oklar kana bulaşmış alarak geri dönerler. Bunun üzerine: "Semadakileri de öldürdük" derler. O sırada İsa (a.s) ve müslümanlar Turi-Sina dağında bulunurlar. Allah, İsa (a.s)'a şöyle vahyeder: "Kullarımı Turdağı ve Eyle etrafında muhafaza et." Sonra İsa (a.s) ellerini semaya kaldırıp dua eder. Müminler de "amin" derler. Bunun üzerine Allah Ye'cüc ve Me'cücün üzerlerine "hegaf" denen ve insanların burnundan giren kurtçukları gönderir. Bu kurtçuklar onları Şam'dan Şark'a kadar sarar ve böylece Ye'cüc ile Mec'ücün hepsi ölürler. Öyleki, onların cifelerinden arz kokar. O zaman Allah, göğe emreder. Ve gökten kırbadan boşanırcasına yağmur yağar, onların cife ve kokularından arzı yıkar. İşte ondan sonra güneşin garbten doğma vakti gelir. Ravi: Hz. Huzeyfetil Yemani (r.a.) Sayfa: 160 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Kuldan Allah'ın ilk çekip aldığı şey, "Haya"dır. O zaman O gadab eder ve kul gadaba uğramış duruma gelir. Sonra kendisinden "Emaneti" alır. O zaman o kimse "hain ve hor" olur. Sonra ondan "Rahmeti" alır. O zaman da o kimse katı kalbli ve kaba olur. İşte o zaman onun boynundan islam bağını çözer. Artık o kimse, lanete uğramış ve lanetlenmiş şeytan olur. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 161 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
miştir Bu açıdan "emr bi'l-ma'ruf, nehy ani'l-münker" (iyi- kötülükten menetmek) ifadesi onun mücade- Misefesinin odak noktasını oluşturmuştur. "Sizden biriniz emretmek, ühik görduğu zaman onu eliyle değiştirsin. Buna qücü ediliyle onun kötü olduğunu söylesin. Buna da güců mezse kalbiyle o işi kötü görsün. Bu sonuncusu, imanın en metse derecesidir." sözüyle kötüye ve kötülüğe karşı asil bir eyalan-kötülük He Diğer taraftan Allah Rasûlü, arasındaki ilişkiyi vurucu bir ifadeyle şöyle getirmektedir. "Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğru- k İyiliğe götürür; iyilik de (kişiyi) cennete iletir. Kişi, doğru kye söyleye Allah katında doğrulardan yazılır. Yalandan kımınız. Çünkü yalan kötülüğe götürür; kötülük de (kişiyi) mneme iletir. Kişi, yalan söyleye söyleye Allah katında ya- cılardan yazılır."272 Hz. Ali de; "Ilk yenik düşeceğiniz cihat, emizle yapacağınız cihattır. Sonra dilinizle yapacağınız, sonra da kalbinizle yapacağınız cihattır. Sonra kalp iyiyi iyi olarak bilmediği, kötüyü kötü görmediği zaman alçalır, altüst olur."273 sözüyle âdeta Allah Rasûlü'nün zikredilen hadisinin yorumunu yapmaktadır.
Mevlânâ da iyi-kötü kavramlarıyla doğru-yalan kavram- lanını bir arada kullanmış, doğruyu iyi ile yalanı da kötü ile özdeşleştirmiştir. O, içeriği bakımından sözleri "doğru söz" ve "yanlış söz" olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Buna göre doğru söz, gönle rahatlık, kalplere emniyet ve neşe vermekte; yalan söz ise kalplerde şüphe uyandırıp sıkıntı oluşturmaktadır. 274 Mevlâna'nın diyalektik bakış açısına ve gelişmeci anlayışına göre, tabiatta iyi ile kõtű, doğru ile yalan (yanlış) birbiriyle
Müslim, İman, 20.
Buhâri, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 105.
Gazzáll, Ihyâu Ulûmid-din, Terc: Ali Arslan, İstanbul 1972, V, 345.
ler darulislam olduğundan, sakinlerinin kanını dökmek, mallarını gani ler daradınlarım köle almak, çocuklarını da hapsetmek haramdır. Bu met, eketlerin ahalisine diğer bütün ülkelerdeki müslüman halk gibi muamele edilmesi gerekir. Ama müslümanların isyancı Kızılbaş taifesi ne karşı savaşması lazımdır. Çünkü onlar putlara secde etmek ve Hz. Ebubekr ve Ömer'e (Şeyhayn) lånet etmekle kâfir olmuşlardır. Bu yukarıda zikri geçen mezheblerin fetvasına mutabık hükümdür. Onların (Şi'anın) kanlarını dökmek, mallarını ganimet ve kadınlarını köle alma- nın meşru olduğunu söyleyen kimse ise, ahmak bir cahildir ve cezalan- dırılması gerekir.>
C) ENDÜLÜS ÖRNEĞİ
Şafii fakih er-Remli (v. 957/1550)'ye Endülüsteki müslümanların durumuyla ilgili sorulan fetva ve onun verdiği cevap da şöyledir:
meti altında müslümanlar yaşamaktadırlar. Onlardan aldığı arazi hara- cından başka, hükümdar ne mallara ve ne de nefislere yönelik bir zu- lümde bulunmuyor. Namaz kıldıkları câmileri var, Ramazan'da oruç tutuyorlar, tasaddukda bulunuyorlar. Hristiyanların eline esir düşenleri fidye vererek kurtarıyorlar. Açıkca ve gereği gibi İslâm hukukunu tat- bik ediyor ve aynı şekilde Şerî'at esaslarını izhar ediyorlar. Dini fill- lerinde hiçbir müdahaleye maruz değiller, Hutbelerde, bir şahsın adını belirtmeden, İslâm sultanlarına dua ederek onları muzaffer ve kâfir düşmanlarını helâk etmesini Allah'dan diliyorlar. Buna rağmen, küfür ülkelerinde ikametle günah işlemiş olmakdan korkuları var. 173 (173
) İspanya müslümanlarının durumlarına kısaca temas edilecek olursa: Kastilya kralı VI. Alfons Toleytula'yı XI. asrın sonlarına doğru ele geçirdiğinde müslümanlara önemli imtiyazlar tanıdı. Müslümanlar din, dil ve geleneklerinde serbesttiler. Aralarında İslam hukukunu tatbik ediyorlardı. Aragon hristiyan kralları da aynı şekilde müslü de Toley davranıyorlardı. Belensiyye kealla da aynı de Toleytula imtiyazlarını tebaasına verdi Kendi tebaasını bizzat baglı islam hukukuna göre muhakeme ediyordu. (Terrase, İslam d'Es pagne, 131-132) Fetih döneminde verilen bu Imtiyazlardan müslüman iler ID asır boyunca ve XIV. asır başlanında yazhuddet istifade of yler. Daha sonra tahditlere ve sıkıcı teuinda bir müddaldılar. Hristi zeedbirlere maruz kaldılar. ta'nın düşüşüne kadar devam eden bu durum. muhtelif krallıklar göre farklılık arzediyordu. (Age., 233-234) 1492'de Girnata düşünce katolik krallar eski Toleytula imtiyazlarını tekrar verdiler. Müslü
Dinlerini izhar ettikleri bu halde, küffârın kendilerine hükümlerini jcra etmeleri ve irtidāda zorlamalarından emin olmadıklarına nazaran hicret etmeleri gerekir mi, yoksa içinde bulundukları mezkůr hale na- paran gerekmez mi?
Cerab: Dinlerini izhara muktedir oldukları için, bu müslümanla rm ülkelerinden hicretleri vacib değildir. Çünkü Allah Resülü de Hz. Osman'ı, Mekke'de dinini izhara muktedir olduğu için Hudeybiyye sul- hi sırasında oraya göndermişti. Bu müslümanların hicret etmeleri câiz değildir. Zira orada ikametleriyle başkalarının müslüman olması umul- duğu gibi, orası da dörulislāmdır, hicret ederlerse dârulharb olur. İs- Im ahkamını izhar etmeleri ve uzun yıllar geçmesine rağmen kafir- lerin onlara müdahale etmemesi, zannı galiple, İslâm'dan çıkmağa zor- lamaları ve küfür ahkâmını tatbikleri hususunda da emniyette olduk- larını ifade eder. Bozguncu ve ıslahçıyı ise Allah bilir.
D) MARDİN ÖRNEĞİ
Son olarak Mardin'le ilgili İbn Teymiyye (v. 728/1328)'ye ait şu fet- va verilecek olursa:
Sual: Mardin beldesi harb beldesi mi, sulh beldesi midir? Orada mukim müslümanın İslâm beldelerine hicreti vacib midir, değil midir? Hicreti vacib olduğunda, hicret etmeyip de müslümanların düşmanları- na malı ve nefsiyle yardımcı olursa günah işlemiş olur mu? Bu du-
rumda, onu münafıklıkla itham edip, bu vasıfla ona hakaret eden kim- se günaha girer mi?
manların davaları İslâm hukukuna göre muhakeme ediliyor, hristi yanlaria olan davalara da karma mahkemeler bakıyordu. (Age 245-246) Bu durum uzun sürmedi. 1499'da İspanya kilisesi başpisko posu, Girnata'da 3000 müslümanı vaftiz etti. İslam'a dair eserler top latıldı. Bu irtidada zorlama karşısında isyanlar oldu. Müslümanların çoğusu mallarını bırakıp Afrika'ya göçmek zorunda kaldılar. İspan ya'nın diğer eyaletlerinde de müslümanlar benzeri muameleye maruz kaldılar. Belensiyye ve Aragon'da çoğusu vaftizi kabul elli. Arapça kitaplar toplatıldı, arap dili ve müslüman isimler yasaklandı. İspan ya'da artık resinen yalnız hristiyanlar vardı, müslümanlıklarını giz leyenler ise görünüşde hristiyan olarak ancak yaşayabiliyorlardı. (A. 8.0,
176) Fan 254-257an değil de sureten (görünüşdə) darulharb olur. (bk. İbn (
Hacer, IX, 269, el-Buceyremi. IV, 266) Fetāva'r-Remli. Kahire 1392, IV. 52-54
den sözle er-Rafii (v. 623/1226) şöyle der: «Bu ikinci kısmın dârulislam sayılması gösteriyor ki, bir ülkenin dârulislâm telâkki edilmesi için, orada hiç müslüman bulunmasa da, ülkenin İmâm'ın istila ve hakimiye ti altında bulunması yeterlidir»."
Buraya kadar zikredilen tariflerden anlaşıldığı gibi, dârulislâm ve dârulharb tabirleri, İslâm ve küfür hakimiyetlerinin sınırlarını, bir baş- ka ifadeyle İslâm devletinin hakimiyet ve faaliyet sahasıyla diğer devlet. lerin ülkesini tesbit ve ifade eder. Bir ülkenin dârulislâm kabul edilme sinde temel ölçü, idare ve icraatın İslâmi olması, yani ülkenin İslâm esaslarına göre yönetilip İslâm hukukunun tatbik edilmesidir. Buna 41 göre dârulislâm, nüfusu ister müslüman ister gayrımüslim olsun, müs lümanların hakimiyeti altında olan ve İslâm hukukunun tatbik ve icra edildiği her ülkedir. Bundan ayrı olarak, idaresi gayrımüslimlerin elinde bulunan, fakat İslâm devletinin hakimiyet sahasına dahil bağlı ülkeler le, başlangıçta dârulislâm iken daha sonra İslâm dışı bir dev- let veya idarenin istilâ ve hakimiyeti altına giren, ancak İslâmî hakimi yetin izlerinin tamamen ortadan kalkmaması sebebiyle eski hükmü de- vam ettiği ülkeler de dârulislâm sayılmaktadır. Bu iki durumla ilgili olarak hukukçuların görüşleri farklı olup, birincisi ne dârussulh, diğe rine de dârulislamın dârulharbe dönüşmesi bahislerinde temas edilecek tir.
Dârulharb ise, İslâm'ın siyasî hakimiyetinin sınırları dışında kalan, idare ve hukuk nizâmının İslâmî olmadığı her ülkedir. Bunda da temel ölçü, İslâm hükümlerinin tatbik edilmemesidir."
Görüldüğü gibi müslüman hukukçular devletin ülkesini tarif ve tes bit açısından dünyayı iki kısma ayırmışlardır. Dârulislamda devletin si yası, iktisadi, idarî ve hukuki nizamı İslâmi esaslara göredir. Teşrii (yasama), icrâîi (yürütme) ve kazai (yargı) yetkiler müslüman otori tenin elindedir. Darulharbde ise, bu nizam ve yetkiler ya tümüyle yok tur veya bir dereceye kadar eksilir. Bunun sınırı da hukukçular arasın
st-Emirülmü'minin Hasan bin Ali radıyallahü anhümá On- bundan ikincisidir. Künyesi Ebû Muhammeddir. Lakabı Taki ve Sey än. Hieretin üçüncü yılında Ramazan-ı şerifin ortasında, Medinede muşdur. İsmini, Cebrail aleyhisselâm Cennet ipeklerinden bir ipeğe sand olarak Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) hediyye getirmiş
Esmå binti Umeys radıyallahü anhå anlatır: Hazret-i Hasan ve Hü sinin (radıyallahü anhüma) ebesi ben idim. Hazret-i Hasan radıyalla- Hi anh doğunca Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem geldiler. Oğlumu getürya Esma buyurdular. Getirdim. Sağ kulağına ezân, sol kulağına ika- met okudular. Hazret-i Ali'ye (radıyallahü anh) oğlumun adını ne koy- dum? diye sordular. Ali radıyallahü anh onun ismini koymakda ben sizin inüre geçmem dedi. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem ben de oğ- Jumun adında Rabbimden sebkat etmem buyurdular. Hemen Cebrail akyhisselâm geldi. Ya Resûlullah, Allahü teâlâ sana selâm eder ve senin ile Ali, Müsa ile Harûn gibisiniz. Oğlunun adını Harunun (aleyhisselâm) oğlunun adı gibi koy, Onun adı Şenber idi arabcası Hasan demekdir, bu- yurur dedi. Bir yıl sonra Hazret-i Hüseyin radıyallahü anh doğdu. Yine Resalullah sallallahü aleyhi ve sellem teşrif etdiler. Hazret-i Hüseyini (ra- dvallahü anh) kendilerine verdim. Yere koyup ağlamaya başladılar. Ni- çin ağlayorsun yâ Resulullah? dedim. Bu oğlumu zālim bir kavim şehîd adeceklerdir. Fâtımâya söyleme buyurdular. Hazret-i Ali'ye (radıyallahü mh) oğlumun adını ne koydun? diye sordular. Yine Hazret-i Hasan ra- dyallahü anh için olan karşılıklı konuşmalar tekrar edildi. Cebrail aley- hisselâm geldi. Ya lahammed sallallahü aleyhi ve sellem oğlunun adını Hirinun (aleyhisselâm) diğer oğlunun adından koy, onun adı, Şenberr arabcası Hüseyin'dir
dedi. Harreti- Hüseyin radıyallahü anh ayaklarından göğsüne kadar olan mü'minin Hazret-i Hasan radıvallahü anh göğsünden başına kadar kamında Restitullaha sallallahu aleyhi ve sellem) tam benzerdi. Emir olaa kısmında Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) tam benzerdi. Ebu Bekir Siddik radıyallahü anh bir gün Hazret-i Hasanı (radıyallahü ach) omuruna kadar kaldırmışdı. Bu Alive değil Resûlullaha (sallallahü à da tebellem) benziyor diyerek kermiyaya hac etmişdir. Birgün Res
Kıyamet'in vakti mutlaka gelecek, bunda kuşku yok! Ama insanların çoğu buna inanmıyor. (Mümin, 40/59)
KIYAMET: HESAP GÜNÜ
Kıyamet, dünya hayatının sona ermesini, yeniden dirilmeyi, yeni bir hayatın başlamasını, hesaba çekilmeyi ve ödül veya ceza olarak hak edilen karşılığın verilmesini ifade eder. Kur'an'ın en temel konularındandır. Kur'an'da diğer inanç esasları ve ibadetlerin hakkıyla yerine getirilmesi bu esasa bağlanarak anlatılmıştır. Vurgulu ifadelerle Kıyamet'in kesinlikle kopacağı (Nydme 75/1) ifade edilmiştir. Ancak Kıyamet'in ne zaman kopacağı belirtilmemiş, ansızın gelip çatacağı, bunun da yakın olduğu (Enbiły 21/97) haber verilmiştir. Nitekim Peygam- berimize Kıyamet'in ne zaman kopacağı sorulduğunda şu ayeti okuyarak cevap vermiştir: "Kıyamet saati hakkındaki bilgi yalnız Allah'ın katındadır. O yağmu- ru yağdırmakta; rahimlerdekini bilmektedir. Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır." (Lokman 31/34) Kıyamet'in, dünyanın son bulmasının bilinmezliği. insanın dünya hayatında devamlı uyanık olmasını gerektirir.
Sizin ikinizin melekler arasındaki benzeriniz ile, Peygamberler arasındaki benzerinizi size haber vereyim mi? Ey Ebubekir! Senin melekler arasındaki benzerin Mikail (a.s) misali gibidir. Ki o rahmetle iner. Senin Peygamberler arasındaki benzerin, İbrahim (a.s) misali gibidir. Kavmi onu yalanladığı ve ona yaptıklarını yaptıkları zaman, o buyurdu ki: "Kim bana tabi olursa o Bendendir. Kim ki bana isyan etti ise (Ey Allahım) Sen gafurur rahimsin." Ey Ömer! Senin melekler arasındaki benzeri ise Cibril (a.s.) misali gibidir ki, O, Allah'ın düşmanlarına şiddet, nikmet ve azaba iner. Peygamberler arasındaki benzerin ise Nuh (a.s) misali gibidir. Ki o, "Ey Rabbim, yer yüzünde hiç bir kafir bırakma" dedi. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 162 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Hemen belirtelim ki, Nebiler Nebisinin dört büyük halifesi ve onların devirleri ile onlardan sonra gelenlerin devirleri bir de- ğildir.
Dört büyüklere "Hülefa-i Raşidin-Olgun Hatifeler" namı, verilmiştir. Bunların derecesine hiç kimsenin ermesine elbette im kan yoktur. Kemal üzere olan hilafet de, bu fazilette güneşe eş insanlarla otuz yıla ulaşarak son bulmuştur... Zaten Kainatın Efendisi ve Varlığın sebebi de buna işaret. ederek şöyle buyurmuşlardır:
... إِنَّ الْخِلَافَةً بِعَدِى تَأْتُونَ سَنَةً.
Hazret-i Hasan (Radıyaliahu Anh)ın 6 ay hilafetiyle, hila- fet 30 seneye ulaşmış, Cihar-ı Yar-i Güzinin hilafetlerini mutea kip iş saltanat şekline girmiş, sonra o saltanattan ceberut ve fe sal-1 ümmete inkılap etmiştir.
Hazret-i Muaviye ve Abdullah bin Zübeyr (Radıyallahu Anhümjin devirlerinden hemen sonra da Ömer Bin Abdulaziz'i tuklar saçan bir halife olarak zikredebiliriz. İkinci Ömer diye a- alan bu buyuk ihsaif gerçekten de Müslümanlarım yüzünü guldür miş, adalet ve insan ile bir başka güzelliğin numunesi olmuştur. Tıpkı kendisinden önceki dört büyük halifenin devrine ben
Hıristiyanlıkta vahiy, Tanrı'nın, kendisini, Isa (as.) vasıtasıyla açı ga vurduğu beşeri bir zuhurdur. Bu itibarla da kelam (Logos) Isa'dır. Kur'an'da ise vahiy, ilahi ebedi direktiflerin, öğütlerin, betimlemelerin, mana ve kelam olarak Hz. Muhammed'e gönderilişini ifade eder. Bu se bepledir ki Kur'an, kendisini 'ebedi kelam' olarak tanımlar (Tevbe. 9/6). Allah'ın kelamı ve muradı ile diyaloğa girmek isteyen kimsenin de önce- likle Kur'an'a yönelmesi, Kur'an ile hem bilinç hem de ahlaki eylemler düzeyinde temas kurmaya çalışması gerekmektedir. Çünkü Allah, bütün çağlara yönelik dileklerini, Kur'an aracılığıyla canlı ve taze tutmaktadır:
Şu Kur'an bana, sizi ve kendisine ulaşan herkesi uyarmam (in- zar için vahyolundu (En'äm, 6/19 vd.).
Olgular dünyasında kemale eren beşeri gerçeklik gözetilerek vahyedilmesi sebebiyle Kur'an, bir kerede iletilmemiş, beşeriyetin geliş me ilkesine koşut olarak yavaş yavaş, parça parça (müneccemen) indi- rilmiştir. Böylece Kur'an, tarihten koparak soyut bir gerçekliğe değil, ta- rihin ve insanlığın kalbine yönlendirilmiştir. Önceki vahiy geleneği ile mukayese edildiğinde de görülecektir ki Kur'an'da, mesela Tevrat'ın Is- railoğullarına indirilişi hakkında Arapçanın inzal kipi kullanılmıştır. Kur'an için ise tedricilik, çokluk, süreklilik vb. anlamları gösteren tenzil kipi kullanılmıştır. Kur'an'ın inişindeki bu özgünlük ise ilginçtir ve Mek- ke müşriklerinin tepkisine yol açmıştır:
Inkara saplanmış o kimseler dediler ki 'Bu Kur'an ona, (parça parça değil de), toptan, bir defada indirilmeli değil miydi? (Pur
kân, 25/32)
Yirmi üç senelik bu tenzil sürecinin başlangıç tarihi olarak u. 610 yılı kaydedilmektedir. Buna göre günlük işlerin oyalayıcı cazibesinden sıyrılıp Mekke yakınlarındaki Hira mağarasında tefekkür, teemmül ve nefsini aındırmaya yönelmiş olan Hz. Muhammed, kırk yaşlarında, ferdi anınma ve taabbüd (tebannüs) anlarının birinde, vahiy meleğinden (er- Rûbu'l-emin, el-Cebrail) ilk vahiyleri alır. Böylece "Mele-i A'la", beşer âlemiyle temas kurar Kaynakların, üzerinde ittifak ettiğine göre Hz. Muhammed'e gelen bu ilk vahiyler, Aläk suresinin ilk beş ayetidir:
beşeri planda gerçekleşmesidir. Kaynaklarda zikredildiğine göre Hz inen vahiylerin yazılması için 'vahiy kâtipliği' kurumunu ih das etmiş, bu görev için aralarında raşid halifelerin yanı sıra, Zeyd b. Sa. Peygamber, bit, Abdullah b. Mes'ud, Hâlid b. Velid gibi sahabelerin de bulunduğu kırk kadar kişiyi görevlendirmiş ve ayetlerin, hangi sureye konulacağını onlara söylemiştir. 10 Muhtemelen, Kur'an'ın el-Kitab isminin de yol gös tena oldude unutulma, bozulma (tabri), tebdil), kaybolma gibi olunm tears at havale edilmey zamanın karşı korunmuş, yazı, ezberi; ezber de yazıyı ve lafzı teyit sulukinkotite, Hafiz-ı Hakiki'nin tasarruf elinin bir aleti ve vasıtası of edustur. Kuran'ın yazılmasına gösterilen özen sebebiyledir ki Hz. Pey gamber, Kur'an metniyle karışmasın diye bir süre, kendi sözlerinin (ba- dis) yazılmasını bile yasaklamıştır:
Benden, Kur'an'dan başka hiçbir şeyi yazmayınız! Kım ben- den, Kur'an'dan başka herhangi bir şey yazmışsa onu silsin!12
E KUR AN IN DERLENMESİ (CEM')
Bin dört yüz küsur yıl öncesi düşünüldüğünde, vahyin indi Mekke-Medine toplumunda yazı malzemesinin gerek çeşit gerekse kule lanım ve dayanıklılık bakımından son derece yetersiz olacağı aşikardır. Bu sebeple inen Kur'an ayetleri, vahiy kâtiplerince ince yassı taşlara ( bal), şlenmiş ince deriye (rıkk), hurma dallarına (el-'usub), kürek ke miklerine (el-ektāj), işlenmemiş deri parçalarına (kita'u'l-edim), 13 çok vam ediyor oluşu, ayetlerin genel sıralamasının henüz kesinleşmemiş andede oka parşömen üzerine yazılıyordu. Buna karşın vahyin de bulunması gibi sebeplerle ayet sıralamasında her an bir değişiklik mey dana gelebileceğinden Kur'an'ın bir kitap hâlinde (Mushaf) derlenmest gerçekleşmemişti, 14 olarak sahabenin de tertibi
paralel bilinmektedir Bunlar icinde, Ömer b. Hattab'in, Ali b. Ebi T Bizzat Hz. Peygamber in sürdürdüğü edindiği birtakım özgülükler içeren, özel Mushaflar bu ikili kayıt sistemine
gönülmeyen bir bütüncüllük (bolizm) sergilemiştir. Kur'an'ı yüksek bir var oluş bilinciyle okuyan bir kimse, muayyen bir zaman dilimi icinde idea bütün zaman boyutlannı kendi hususi tarihiliği içinde bütün tari- šen your sanu kendi cazibe alanına çekerek değiştiren, giderek bigarip onu yeniden inşa eden bu ruh ve var oluş ateşi, işte Kuran'a özgü bu nazım ve söz düzeninden kaynaklanır.
Her şeyden önce Kur'an ayetleri, son derece özlü ifadelerdir. Sö- zin ve mananın yardımıyla anlaşılacak lafızlar zikredilmemiş (hazf, ih- mál, bunu karşın vurgu yapmak veya dikkat çekmek amacıyla kimi ifa- deler de bağlam sebebiyle zikredilmiş (itnâb); seci' ve şiirde olduğu üzere ölçü ve ahenk kaygısıyla hiçbir kelime ya da harf zikredilmemiştir (a) Yüksek edebi Arapça için söz konusu olan bütün sanatları (teş- bah, meciz, temsil vd.) içeriyor olmasına karşılık, Kur'an, hepsinin top- lammdan yüce bir kelamdır. Bunu vurgulamak amacıyla olsa gerek Tâ- hi Hüseyin, "Kur'an ne şirdir, ne nesir, o Kur'an'dır!" demiştir.
Ku
re
VU
les
et
Ib
iba
JALPANIN KONULARI
ec
ili
K
bo
ni
ler
Kiran berveyden önce Allah merkezli (Theocentrique) bir varlık Bu sadik semasanın merkezinde, bütün isim ve sıfatlarıyla da Allah in varba, O'nun varlık alemiyle olan yaratma Chalk ve îcâd). A Taburen merkezinde, bez konularının başıd var dame (kayyimizel) vb. münasebetleri yer almaktadır. Buna gö- elmiradesi ve kudretiyle bu kozmik âlemi kolayca yaratan, onu de- ik memebeler halinde düzenleyen, özel olarak arzı, insan için yaşanı barada biçimlendiren, ihtiyaçlarının karşılanması için onu diğer cana vecantuz varlıklarla bezeyen, kendi yaratıkları olması münasebe Kyle Jalullah), ginahkar olsun olmasın, bütün insanlara bakıp onlan besleyen (Rahman, Rabim), bura karsılık var olus sürecinin en sonun- da onu, basin bu davranış ve niyetlerinden ötürü sorgulayacak olan Al- bar Kur'an, insanın yaratılışına özel bir önem atfetmistir. Kur'an'da Allaman-Tanrısal itina, ehemmiyet ve seçilmişlik göstergesi ola- rak kendi elleriyle yarattığı (Sad, 38/75), varlık alanında üstleneceği mis- yonu sebebinle onu meleklerden bile üstün kılarak Bakara, 2/34), itaat ve Inyan kuapharyla (faciür-labra) donatığı (Sems, 91/8) belirtilir. Buna malwe mandan tek beklenilen şeyin en genis ve kapsamlı anla- mayla bude ve kulluk (Zariya, 51/56-57) etmek, arzı ilahi irade ve hikmet gusura mamur ve yaşanılabilir bir ver haline getirmek olduğu ve
Bir gün, Bediüzzaman, Meclisin Riyaset Divanı solc nunda, kalabalık bir mebus halkası içinde, Mustafa Kema Paşa'nın şu sözlerine muhatab oluyor:
- Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır! Sizi yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağır dık. Geldiniz ve en evvel namaza dair telkinlerde bulun- dunuz, aramıza ihtilaflar soktunuz!>>>
Bediüzzaman gereken cevabı verdikten sonra iki par- mağını ileriye uzatarak şu cevabı verir:
<<- Paşa, Paşa!.. İslâmiyette imandan sonra en yük- sek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin ise hükmü merduttur.»
Bediüzzaman'ın hayatını yazan büyük eserin 93 üncü sahifesinden aynen aldığımız ve Said Nurî'nın şahsen Mustafa Kemal Paşayı kastetmeyip mücerret mânâda sar- fettiği bu söz, Mustafa Kemal Paşa'da menfi bir tepki do- ğurmuyor, aksine teşekküre vesile oluyor.
Bediüzzaman Ankarada bulunduğu müddetçe, Şark Darülfünununun kurulması için uğraştı.
Mebuslardan bir topluluğa şöyle diyor:
Hayatım boyunca bu Darülfünunu tesis için uğraş- tım. Sultan Reşat ve İttihatçılar 20 bin altın lira verdiler. Siz de o kadar verdirin de «Medrese-tüz-Zehra» kurul- sun!
Bu isteğine karşılık 150 bin lira kâğıt para vermeyi
kabul ediyorlar. Fakat Said Nursî kararı bütün mebusla-
ra imzalatmak dileğinde...
Bazı itirazlar geliyor:
Sen yalnız medrese usuliyle gidiyorsun! Garplıların da ilimleri benimsemek ve onlara benzemek lazım!
Bir kavim ahdi bozarsa aralarında katl zuhur eder. Bir kavimde fuhuş zahir olursa onlara ölüm musallat kılınır. Bir kavim de zekatını vermezse Allah onlardan yağmuru tutar (Bereket kalmaz). Ravi: Hz. Abdullah İbni Büreyde (r.a.) Sayfa: 389 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Kim nüfuz sahibi bir kimseye dünyalık umarak tevazu gösterirse Allah ondan dünyada ve ahirette yüzünü çevirir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 413 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
10 Muharrem, tarihimizin en hazünto hadiselerinden bas nin yaşanmış olduğu bir tarihur Allah Resulü Elenadines (sas), "cennet gençlerinin efendileri" diye vasıflandınig Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin den ikincisi, Efendimizin ng rek sırtında taşıdığı, öpüp okşadığı, kokladığı biricik toru göz bebeği, gönlünün çiçeği, çok sevdiği torunu Hz. Hüsey (ra), Kerbela'da günlerce susuz bırakılıp sonra da hunhara katledilmişti.
Kerbela'nın yıl dönümünde, miladi 680 yılında, hicri 36 yilda yaşanan bu menfur hadisenin yıl dönümünde yapmanız ken, yine ve yeniden acılan tazelemek, vahşeti bütün çıpla ğıyla anlatarak nefreti yeniden körüklemek, gözyaşı dökmek hüznün üzerine hüzün katmak olmamalıdır
Yeni Kerbelaların yaşanmaması, yeni vahşetlerin sergilenme mesi, yepyeni acı ve karanlık tabloların çizilmemesi için, ye niden masum Hüseyin'lerin katledilmesint engellemek içi alınması gereken tedbirlerin, yürütülmesi gereken stratejilerin üzerinde konuşmak gerekir elbette.
Bugün bu tedbirleri yeterince alamamış olmamızdan dalys Kerbelaların yaşandığı bu topraklar üzerinde gün geçmiyor ki yeni Kerbelalar yaşanmasın. Mezhep ve meşrep farkúklare dan, soy-sop kavgalarından kaynaklanan talihsizlikler, aylın lıklar, ayrılıklar, kan dökmeler gerçekleşmesin.
Yerin altı şehit, üstü şahitlerle dolu olan ümmet, coğrafyas her gun yeni şehitlerin acısına tanık olmaktadır bu mile
ceden inceye vereceğimiz bir gun var önümüzde Karin h hususa birçok ayetiyle işaret eder.
Hesabı verilebilir bir hayatı yaşamaya koyulmalı, bizi ome ve Rabbin rızasına götürecek bir azimet ve ruhsatı kendimo azık edinmeliyiz. Bizim Kerbela'dan çıkaracağımız en doeni derslerden biri bu olmalıdır.
Yeni Kerbelaların yaşanmaması için, dünyamızı şefkat ve me hametin, sevgi ve huzurun, hak ve adaletin, hakkaniyetin of men olduğu bir zemin haline getirme gayretine koyulmalyu Zira bize hep ezberletildiği gibi "maraz, merhametien deg asıl maraz/hastalık merhametsizlikten doğuyor. Böyle bilmel böyle iman etmeli ve Kerbela'yı bu düşüncelerle yeniden oku malı, anlamalıyız.
Hz. Hüseyin (ra) ve onun şahsında bütün şuhedayı rahmak yad ediyor, Rabbimizin bütün şehitlerimizin şehadetini kabul buyurmasını niyaz ederken, bizler de, çıkaracağımız dersler ve ibretlerle Rabbimizin bizden razı olacağı bir hayatı Ondan diliyoruz.
Her Müslümanın burnunda burcu burcu tarih kokan ve onları izzet hissiyle mütehassis
eden kayıp Türkiye! Hiläfet ülkesi! Şimdi neredesin? Ey askerleriyle Viyana kapılarına kadar
dayanan ve Roma'yı kuşatma altına alan hilafet devleti! Bir zamanlar senin bir Müslüman aske rinin heybetinden Avrupa titriyordu. Şimdi Bosna-Hersek'te kaçırılan kadınlar ve sırf "Müslü manım" dediği için öldürülen yardıma muhtaç insanlar, İntisap edecek bir hilafet devleti arar- ken, şimdi sen neredesin? Ey hilafet Türkiye'si, senin başına nasıl bir oyun oynadılar da, seni böyle yıkılar ve çobanını öldürüp koyunları yiyen kurtlar gibi, İslâm âlemini de aralarında tak- sim ettiler. Ey Müslüman Türklerin Türkiye'si! Senin başına bu läiklik belasını nasıl sardılar ve seni başörtüsünden, sarıktan ve her türlü İslamî ve şer'i şeâirden mahrum ettiler? Türkiye! Nasıl oluyor da senin topraklarında İslamiyet hakkında konuşanlar, läik kanun- ların pençesi altında en ağır cezalara maruz kalıyorlar? Nasıl oluyor da senin topraklarında İslamiyete dåvet, bazan gericilik, yobazlık, bazan da en büyük suç unsuru olarak görülebiliyor? Bundan yirmi sene kadar önceydi, Islāmbol'u, yani Osmanlı Hiläfet merkezini ilk defa zi-
yaret ediyordum O günleri, Sultan Fatih'in hatıralarına için için göz yaşları döküyor halde gör- müştüm. Halk açık-saçık sokaklarda bir tek tesettürlü kadına rastlamamıştım. Çünkü tesettürlü hanımlar, İslami kıyafetlerinden dolayı eza ve ceza görmemek için kapı arkalarında kalmayı tercih ediyorlardı. Bugün ise Bediüzzaman Said Nursi'yi anma toplantısı için yapılan davete ka himak üzere yine Türkiye'ye gidiyorum. Orada neler görmedim ki? Asla tahmin edemediğim, belki hayalini bile edemediğim şeyler... Evet, aslında ben, vazifem icabı, bir gazeteci olarak Tür kiye'deki İslami faaliyetleri ve hassaten İslam dünyasında görülen yeni hadiseler karşısında Türk halkının tutumunu takip ediyorum. Mesela, Rus sömürgesinden yeni kurtulan İslâm cum- huriyetleri hakkında üstlendiği rolü, Bosna-Hersek meselesine gösterdiği hassasiyeti gibi... Fa kat, Türkiye'de İslamiyete dönüşün bu kadar geniş, bu kadar şahane oluşunu asla beklemiyor- dura Said Nurse'nin Turkiye topraklarına ektiği tohumlar, bugün filizlenmiş, rengarenk Çiçek
ler açmış, muhtelif tad ve kokularda meyveler veriyor. Türkiye'deki bu yeniden diriliş, hem şekilde, hem de özde görülüyor. Meselä Türk kadın vala hain érnek Islami tesettürü, köylerden şehirlere kadar herkesin gözünde, alışılmış man zaralar haline gelmiş. Bu da, Türk halkının İslâmiyete olanı bağlılığının bir tezahürüdür. Evet, Türkiye muhtelif seviyelerde İslamiyeti yaşamaktadır. Buna dadinin bir za generaller- daniyadan insanlara kadar, Bosna-Hersek'teki ve Azerbaycandakı Muslumanların saflarına bandiyoda Oralarda, Sırplara karp, Ermenilere karşı savaşıycan'daki Müslümanların skerlerin buralarda üstlendikleri vazifeler, yeniden dirilişin sadece bir tek tezahürüdür. Mesela Nur talebelerinin kurdukları şirketleri, sõiti
Size en cömerd olanı haber vereyim mi? En cömerd Allah'dır. En cömerd Allah'dır. Ben ise Adem oğlunun en cömerdiyim. Onların Benden sonra en sonra en cömerdi ise şu kimselerdik ki: İlim öğrendi ve ilmini yaydı. İşte bu kimse kıyamet gününde tek başına bir ümmet olarak baas olunur. Bir de şu kimsedir ki; Allah yolunda ölünceye kadar nefsini cömerdce harcadı. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 163 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 08:12 Bana göre, sizin için deccaldan daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi? O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp, adamın makamına gösteriş için amel etmesidir. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 163 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Eyvah Arab'a yaklaşan şerden dolayı. Körcesine, kulaksızcasına ve dilsizcesine olan fitneden. O fitne gününde oturan yürüyenden yürüyen de koşandan hayırlıdır. Yazık o fitnede koşan adamlara, kıyamet günü Allah'dan dolayı (görecekleri azabtan) Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 461 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 23:07 Sulh, müslümanlar arasında caizdir. Yanlız haramı helal ve helali haram yapan sulh müstesna. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 219 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 23:09 Allah (z.c.hz.) bir adama, bir müslümanın musibetini bertarafa vesile olacak bir şey nasib ederse, o adamı dünya ve ahiret musibetlerinden korur. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 396 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
te uğramak anlamına gelir. Bu deyimin orta ya çıkmasına vesile olan olay ise deyimin ye geçmiştir: Kurtlar sofrası, yiyecek bulamamaktan bitap dü yen kurtların bir daire etrafında toplanarak en zayıf olan, yorgun düşen veya uyuyan kurda saldırarak kendinden bir ferdi yeme sini ifade ediyor. İlginç olan ise, kurtların İçgüdüleri ile idare ettiği bu durumunun aklı ile var olan günümüz insanının içine düştüğü durumdan daha dramatik olmayı
Fiziki görünüm dikkate alınarak değer- lendirildiğinde insan vasfına sahip olan herkesi "Insan" olarak kategorize etmenin en yanlış çıkarım, genelleme, değerlendir- me veya sonuç olarak görüleceği bir çağın tanıklarıyız. Bununla birlikte nefes almanın yaşamak için yalnız başına yeterli olmadı ğı, tımaklar yeterince uzun olmadığında tutunulamayan, tomurcukların buz tuttu- ğu, insanlığın köküne kıran girmek üzere olan bir çağın edilgen şahitleriyiz.
Yaşananlan en son nokta olarak değer- lendirsek de hep daha kötüsünün karşımı za çıkması, umudu tüketiyor. Çok şükür ki mensubu olduğumuz İslam dini, insanın
eşrefi mahlükat olduğunu ve insanlığın umudunu diri tutacak olanın yine insan ol- Hunnu her firsatta kulağımıza fısıldamaya
devam ediyor. Bu fısıltının nara haline gel- mesi için insanın elinde bir pusula olması gerekiyor elbette. Çünkü insan yaratılışı gereği ancak bu şekilde istikamette kalip doğru varış noktasına varabiliyor. Ne yazık ki günümüzde yaşananlar net l bir şekilde
insanın ve dolayısıyla dünyanın pusulası- nın şaşmış vaziyette olduğunu gösteriyor. Kurtlar sofrasının adının dahi anılmadığı günlerde insanlık, adına Halil İbrahim sofrası dediğimiz bir sofranın etrafındaydı. O za- manlar hayvanların yaptıkları, insan olarak bizi pek de ilgilendirmiyordu. Medeniyetin insan temelli olduğu, sofrada herkese yer bulunabildiği, bırakın nara atmasını mazlu- mun düşünceli görüntüsünden bile çekinildiği ve hatta bunun uğursuz, kötü bir işaret sa- vıldığı o günler Bu sofrayı kuranların elinde Rahman ve Rahim olanın kusursuz olarak tasarladığı şaşmaz bir pusula vardı. Gün geldi pusula bir kenara bırakıldı Akıl, tabiatı tahakküm altına almak için kullanıldı. İnsan, kendi uydularını tasarla- yip navigasyon sistemlerini akla göre ku- runca dünya yaşanmaz bir yer haline gel- di. Vanlacak adres de o adrese gidilecek yollar da insanı insanlıktan çıkaracak şekil de planlanır oldu. Aldı tek put haline geti ren insan kendini, içgüdüleri ile hareket eden hayvanların, şaşmış pusulaların, din
Kıyamet yaklaştığında; taylasan giyilmesi çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tazim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar amir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, Sultan zulüm eder, eksik ölçü ve tartı yapılır, bir adamın köpek yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten kendisine daha cazip gelir, büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmez ve gayri meşru çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında adam kadınla yakınlaşır. İnsanlar, kalbleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünürler, o zaman da insanların en iyi görüneni "müdahim" (kötülükleri gördüğü halde karışmayıp, kendi işine bakan) olanıdır. Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.) Sayfa: 33 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
V asiyetimdir: "Beni yıkadıklan za man saçımı ve sakalımı torunum Unen, Rabbimin huzuruna yakışıklı playm Bir başka rivayet de: "Beni ş görsünler şeklinde. Bu sözün anb, gul bahçesine girmeden önce bkmü tefekkür eden yolun yolcusudur. Olimü, telefonu gibi yakın bilmeyen ve spelleştirmeyen binu böyle bir söz edemes
Hao Emin Çevik ağabeyden bahse dyorum 0,3-4 kelime ile tarif edilecek ssa, bu kelimeler; tebessüm, nezaket. estetik ve disiplin olurdu. 3 2 sahibi (zi- ywet, zufet, zarafet) Sultanlann nefesi Çukurova da da sıcak
Emin ate bata dostudur. Babie dost an ko kat sevgi ve intramı hak eder Imin abi Adana'da vefat etti. Adana ya bir soru: "Ekmeğin krali nerede Pye? Ekmeğin krai Özbekler tarafın San porilir, Buharz'da, Semerkant'ta, Cmbarta. Os ve Otara Pazar'ında sa Her ekmeğin Ganndeki nakış baş kade. Ekmeğin süsünden, nakşından hang koye, hangi şehre ait olduğu an Aum jelkide, Istanbulda Osmanlı regin köşkler de birbirinin kopyası
Betonu, tay ve ekmeği birbirinin ay ytomyrmanın sam nedir?
tesinde sim ve san n ortaya kendal tekrar yoktur Alla yaklaştıkça tekrardan, kop Bitinin aynısı, olan relar bize uzaktan haber verle Eman at de orijinal ve klas to Pedag den vorde
Avtara Melek Girmes Carpinda Goney Jucaciye adında berrak bir vaha Bu grynn içinde, Melek Ge Came bulunur (Inter
men Çev
ve Meh
Değirmenco Abalerin
Guney Zuccadye'de
BİR ARAYA GETİRMEK, DAĞINIKLIĞI GİDERMEK ANLAMINA GELİR. EL CAMI, ALLAH'IN İSİMLERİNDEN BİRİSİDİR. CAMI INSANLAR VARDIR, BİR DE CAMI KURUMLAR, İNSANLARI BİR ARAYA GETIREN. DAĞINIKLIKLARI GİDEREN, TOPLAYAN, BİRLİK VE
BERABERLİĞİ SAĞLAYARAK
99
Cămi sözü, toplamak, bir araya ge tirmek, dağındığı gidermek anlamına gelir. El Camí, Allah'ın isimlerinden bi residir. Cami insanlar vardır, bir de câm kurumlar, insanlan bir araya getiren, dağınıklıklan gideren, toplayan, birlik ve beraberliği sağlayarak dışlamayan Günümüzde cămi olmayı Youtube, Instagram, Twitter ve AVVfler üstlendi Dini kurumlann en büyük sorunu, câmi
olup cem edememektir, cami insanla
in yokluğudur. Her Müslümanın yüre
gi ve mekanı sözlük anlamıyla cem evi
(toplanma yeri) olmalıdır
DIŞLAMAYAN.
Herkesin mesleğinden gönlüne bir yansıma olur Zucaciye işi de kırmama yi gerektirir. Zücaciye işi ile uğraşanlar hem estetikten anlar hem de halden. "Bir insan, etrafındaki 5 insanın ortala masıdır" derier, benden bir ilave: "Insan, etrafında en çok bulunan 5 eşyanın da ortalamasıdı
İçerisinde cem eden, dağınıklıklan bir araya getiren cami bir insan yoksa binlerce metrekarelik kurumlar losr kalır Ömer Faruk Karabucak Efendi (v 2015) küçük yazıhanesinde Adana merkez ve 15 ilçesinin şemsiyesi olurdu Imam Serahsi, kuyunun içinde iken, ta lebelerine 33 ciltlik Mebsut isimli eserini yazdırmıştı. Ömer Faruk Karabucak abi nin yazıhanesinde, Mehmet Değirmen a ve Emin Çevik abinin Güney Zücaciye dükkânında da herkesi cem etmesine saplmaz. Mescid-i Nebevi bir zamanlar cami, mahkeme, medis, hapishane, aş hane, nikah salonu, zekât dağıtım ve be lediye işlerinin görüşüldüğü mekän idi. Mehmet ve Emin Abilerin masa
sında Erkam kitaplan ve Altınoluk hep dururdu. Bu iki abinin masasında ah so yadi ve görevlerini belirten "masa isimli yoktu. Kimlik olarak, Erkam Yayınlan Altınoluk ve cemaatle kiinan namazlar dan başka neye ihtiyaç duyulur ki?
Güney Züccaciye, Altınoluk abo ne işlerinden, hediye kitap dağıtımına dostlann muhabbet etmesinden sorun lanın çözülmesine kadar dükkan değil de vakıf merkazi gibiydi. Metafizik derlec sadece fiziğin meta'u (Ötesi, uzaklan) olmaz ki. Dünyada meta matematik, meta kimya, meta coğrafya, olduğu gibi meta zúcadye dükkanı da vardır Somuncu habanın firni da meta form dr Guney Züccaciye'de hakka ve halka hlemet ana is, alim satim ek a gbs go
rünündu
Haci Emin Çevik shimiz ve cümle geçmişlerimize Fatiha
BİR ARAYA GETİRMEK, DAĞINIKLIĞI GİDERMEK ANLAMINA GELİR. EL CAMI, ALLAH'IN İSİMLERİNDEN BİRİSİDİR. CAMI INSANLAR VARDIR, BİR DE CAMI KURUMLAR, İNSANLARI BİR ARAYA GETIREN. DAĞINIKLIKLARI GİDEREN, TOPLAYAN, BİRLİK VE
Sünnet hududunda yapılan az amel, bid'at dairesinde yapılan çok amelden hayırlıdır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 319 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel21 Eylül 2024 23:05 Cennet ameli "sıdk"tır. Kul doğruluk yaptığında, ihsan sahibi olur. İhsan sahibi olunca da imanı kemale erer. İmanı kemale erince de Cennete girer. "Yalan" ise Cehennem amelidir. Kul yalan söylediğinde facir olur. Facir olduğunda da kafirlerin işini yapmış olur. Kafir işi yapınca da Cehenneme girer. Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.) Sayfa: 319 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel21 Eylül 2024 23:06 İlme sahip ol. Muhakkak ki ilim, mü'minin dostu, hilim veziri, akıl rehberi, amel muhafızı, rıfk babası, mülayemet kardeşi, sabır da askerinin kumandanıdır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 319 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Şeyh Ahmed Gazzāli kardeşi İmam Muhammed Gazzali'ye şöyle dedi: "Senin tüm ilmini iki kelimede özetledim: Allah'ın emrine saygı göstermek, Allah'ın yarattıklarına şefkat göstermek."
He. Alden Rivayer Olunan, Nehcil Belağa ve Gurar el Hikem'den Alınma Bazı Hikmetli Sözler
Alimlerin vefatı, dinde gedik açar."
lim meclisi (içinde gezinilen) bahçe gibidir"
im sultanlığının zevāli yoktur."
lim, her rütbenin üzerinde bir rütbedir"
min yok olması, ilim sahibinin/ alimin ölümünden daha ehven bir durumdur
Kitaplan toplamak bir şey değildir, onların içeriklerini korumaya bak" "Müminin ganimeti, nerede olursa olsun bir hikmet bulmasıdır.
"Ümmetin efendileri fakihlerdir."
"Alimden bilmediğini öğren ve bildiğini bilmeyene öğret. Bunu yapar isen, bilmediğini öğrenmiş,
öğrendiğinden de yararlanmış olursun." "Alimin sürçmesi, geminin delinmesine benzer; hem kendisini, hem de beraberindekileri gark eder "Yüce Allah, alimlerden ahit almadıkça, cahillerden öğrenmek için ahit almadı."
"Bir şeyi sorduğunda öğrenmek için sor, üzmek ve hata bulmak için sorma. Zira öğrenen cahil, alim gibidir, başkasını üzen âlim ise cahile benzer."
"Cahil, daima ya ifrat, ya da tefrit halindedir."
"Her kaba, bir şeyler konuldukça hacmi küçülür. Ama ilim kabına (akıla) ne kadar ilim doldursan, hacmi o kadar genişler."
dirdigini bilirim. Çünkü Yüce Allah bana,
a
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 05:29 HZ. ALİ ATLASI
Yaşadığı yerlerin fotoğrafları, haritalar ve savaş şemaları desteği ile Hz. Ali'nin hayatı
Şeyh Ahmed Gazzāli kardeşi İmam Muhammed Gazzali'ye şöyle dedi: "Senin tüm ilmini iki kelimede özetledim: Allah'ın emrine saygı göstermek, Allah'ın yarattıklarına şefkat göstermek."
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 00:11 بسم الله الرحمن الرحيم
İstanbul 1438/2017
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 00:06 İsmail Hakkı BURSEVİ
RÛHU'L-BEYAN
Kur'an Meâli ve Tefsiri
7. Cilt
ERKAM YAYINLARI
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 23:39 Bir kimse babası olmadığını bildiği halde birine "babamdır" derse, ona cennet haram olur. Ravi: Hz. Saad (r.a.) Sayfa: 399 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Hadiste özellikle zina fiili söylendi. Çünkü zina soyları ve insan neslini bozar. Insanı da yaratılmışların en şereflisidir (eşref-i mahlükat). Bu nedenle hiçbir dinde zina kesinlikle helal olmamıştır.
461
Ceza, amel (iş, davranış) cinsinden olduğundan ve zinadan duyulan zevk bedenin tamamını kapsadığından, Allah onların cezasını genele helak olarak kılmıştır. Bir rivayette de kelimesi yerine tek noktalı harf olan "be" ile ریا kelimesi yer almaktadır. 953
Bu hadisi Deylemî, Ebu Hureyre (r.a)'tan nakletmiştir. Bu rivayeti anlamca destekleyen başka hadisler de bulunmaktadır.
1056- "Cihadın en faziletlisi, zalim idareci veya hükümdarın önünde hakkı Cihad söylemektir."
fazilet
hüküm
أفضل الجهاد "Cihadin en faziletlisi Yani genel sözlük anlamıyla, cihad türlerinin en faziletlisinden,
karşısı hakkın
söylen
كلمة حن "hakkı söylemektir" كلمة حق ifadesi izafetle (isim tamlaması ile)dir. )كلمة حن şeklinde) Izafetsiz ve tenvinli olması mümkündür. Tirmizi'nin rivayetinde حق kelimesi yerine عذل kelimesi vardır. Peygamber (sav), kelime ile kelamı ve yazı gibi onun yerine geçeni kastetmiştir.
عِنْدَ سُلْطَانٍ جَاثِرٍ "zalim hükümdarın huzurunda" Yani zulmedenin. Çünkü düşmanla cihad eden umut ve korku arasında gider gelir. Yetkiliye yanındaki bir iyılık emrettiği zaman, emreden kişiyi kendinden aşağıda gördüğü için karşı koyar. İşte bu, korkunun daha çok olması yönünden daha faziletlidir. Ayrıca yetkilinın zulmü, büyuk çoğunluğa yayılır. Kışı, onu zulmünden engellediği zaman, birçok insana yarar ulaşır. Kafirın öldürülmesi böyle değildir.
Hadiste hükümdardan maksat, yetkisi, üstünlüğü ve karar gücü olan kışıdır.
Cihadın aslı, zorluktur. Cihad dini olarak, kafirlerle savaşma konusunda gayret sarf etmek demektir. Bu kelime, nefis mücadelesi, dini işleri öğrenme ve onları uygulama, sonra da onu öğretme anlamında da kullanılır. Şeytanla cihad ise, getirdiği şüpheleri ve güzel gösterdiği nefsin arzularını savmak demektir.
Kafirlerle cihad, el, mal, beden ve kalp ile olur. Fåsık ile cihad, el, sonra dil
sonra kalp ile olur. Hadisi, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce, Ebü Said'ten, Ahmed b. Hanbel, Ibn Mâce ve
Taberani el-Mu'cemu'l-kebir'de, Ebü Ümâme'den, Nesai, Semura'dan, Ahmed b. Hanbel, Nesal, Beyhaki Şu'abu'l-İmân'da ve Ziyâu'l-Makdisi el-Muhtar'da, Târık b. Şihap'dan nakletmişlerdir. Tarık kelimesi; noktasız biti ve kafiledir. Nesai bu hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Münziri bu hadisin metninin de sahih olduğunu söylemiştir.
١٠٥٧ - أفضل الجهاد أن يُحاهِدَ الرَّجُلُ نَفْسَهُ وَهَوَاهُ
Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 19, Ibn Mace, Fiten 20, Ebû Dâvûd, Melähim 17; Nesäl, Bey'at 37; Taberani, el-Mu'cemü'l-kebir, VIII, 282; Beyhaki, Şuabu'l-imän, VI, 93.
YanıtlaSil
Yuksel25 Eylül 2024 05:03 لوامع العقول شرح راموز الأحاديث للكمشخانوي
Toplumlara hükmedemeyenler coğrafyalara, kültürlere hük- medemeyenler de toplumlara hükmedemezler. O yüzden gü- nümüzde küresel güç odaklan, çoğu kez coğrafya fethini bir kenara bırakmış kültür, insan ve toplum fethi aşamasına geç mişlerdir. İslam medeniyetinin gücünü Müslümanlar aleyhine kullanmak böyle bir stratejinin ürünüdür. Bir uygarlığın gücü, zaafı olarak kullanılmaktadır.
Batılı güçler İslam ülkelerine müdahale yerine İslam'a mü- dahaleyi siyasi strateji olarak devreye sokmuşlardır. Batının çıkarlanna uygun Müslüman'ı inşa etmek için içeriği boşal- tılmış müsait Müslümanlar üreten bir inancı, İslam olarak sunmak temel strateji haline gelmiştir. Bu bir nevi Hristiyan- lığa eklemlenmiş bir Müslümanlıktır.
Sonuçta İslam, küresel dinin (Hristiyanlık-Musevilik) ve on- ların inşa ettiği sistemin, ozon deliği olarak görülmektedir. Batılı mahfiller, İslam'ı küresel sisteme eklemlemek için ılımlı İslam olarak kavramlaştırırken bu planın yerli işbirlikçilerini de dinî gruplar arasından seçmişlerdir. Böylece Islam jeopolitiği, Müslüman görünümlü ılımlı grupların eliyle egemen sistemle iliştirilmeye çalışılmaktadır.
Batı'nın kudret elitleri terör, şiddet, totaliter, düşman, radi- kal, doğu, ilkel derken, burada Kur'a'nı yapısal olarak şiddetin kaynağı olarak görmektedir. Bu yüzden de hedeflerine doğru- dan İslam'ı, kavramlarını ve Kur'a'nı, koymuşlardır.
Hedef, petrol, kutsal yerler, boru hatları, su yolları değildir, bütün bunlardan daha stratejik bir unsurdur!
Milletin iradesine ve Allah'ın va- adettiği zaferin er geç gerçekleşe- ceğine inanan Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nda milli ve ulvi değerlerle dini motifleri dengeli ve beliğ bir şekilde işlemiştir.
SÖZÜN ÖZÜ
Akif'in yazdığı marş 12 Mart 1921 ta- rihli meclis oturumunda Milli Marş olarak kabul edilir ve okunduktan sonra ayakta alkışlanır. Alınan Mec- lis kararı gereği verilen 500 liralık ödülü, Milli Şairįmiz Akif kendisi ihtiyaç içinde olmasına rağmen, fakir kadın ve çocukların istihdam edilmesi amacıyla kurulan Darul- mesai'ye hediye etmiştir.
Her milletin bir milli marşı var- dır. Bunların bazıları yöneticiye övgüdür, bazıları da ülkelerine methiyeden ibarettir. Bizim İstiklal Marşımız ise milletimizin kahra- manlık destanıdır. İstiklal marşı mız, milletimizin ruhunu, tarihini ve ideallerini aksettiren ölmez bir şaheserdir. Onu benimseyen, dik- katle okuyan ve gönülden söyleyen nesiller milli şuurlarını kazanır ve kim olduklarının farkına varırlar. İstiklal Harbi'nin en kritik ve ha- reketli günlerinde TBMM'nin açtığı milli marş yarışmasına istenen özel- likte şiir gelmez. Nihayet Mehmet
İSTİKLAL MARŞIMIZIN KABULÜ
DUASI
GÜNÜN
"Allah'ım! Kederden, üzüntüden, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç yükünden ve halkın galeyana gelerek taşkınlığından sana sığınırım." (Nesai, İstiůze, 25)
Ehli Cennet, kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Ehli Cehennem de yine kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde de çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Bazan saaded ehli şekavet yoluna sapar da onlar için "İşte bunlar (şakilerin) ta kendileridir" denir. Derken saaded onlara yetişir ve onları şekavet yolundan çıkarır. Bazen de şekavet ehli saadet yolunda yürürler de onlar için "Bunlar (sâcidlerin) ta kendileridir" denir. Derken şekavet onları yakalar ve saadet yolundan çkarır. O halde herkes ne için yaratılmışsa, o kendisine kolaşlaştırılır. Ravi: Hz. Abdullah İbni Düsr (r.a.) Sayfa: 155 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
yuksel27 Eylül 2024 23:37 Halk için iyi veya kötü, bir hükümet lazımdır. Amma iyisi taksimde adalet yapar, ganimeti aranızda eşit taksim eder. Facire gelince; mü'min onda mübtela kılınır. Halbuki facir hükümet bile "herc"den daha hayırlıdır. Denildi ki; "Herc nedir Ya Resulallah?" Buyurdu ki, öldürme ve yalandır (anarşi) Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 464 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel27 Eylül 2024 23:37 Gerek yere batmak, suret değiştirmek ve gerekse taş yağmak zaruridir. Dediler ki; "Ya Resulallah bu ümmete mi?" Buyurdu ki evet, onlar şarkıcı cariyeler edindiklerinde, zinayı helal saydıklarında, riba yediklerinde, Harem (Mekke)de avlanmayı ve ipek giymeyi helal saydıklarında ve erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 464 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
• Olum olmasaydı, hayat butün güzelliğini kaybederdi.
Gogol
Ölüm, müminin canmı Rabbine hediye etmesidir.
Hadis
• Ölüm eski birşeydir, ama her insana yeni görünür.
Turgenyev
Hadis
• Kabirleri ziyaret ediniz. Kabir ziyareti sizlere ahireti hatırlatır.
Sana nasihat edici olarak ölüm yeter.
Hadis
Salahaddin-i Eyyübi:
Bana uzunca Bir Değnek Getirin!.
İslamın müdafaası için Haçlı Ordulan na karşı iman dolu göğsünü aziz bir fedåkır- lıkla siper eden büyük kumandan Salahaddin-i Eyyübi, hayatının son dakika larını yaşadığı ölüm döşeğinde şöyle bir ri- cada bulunmuştu:
Şurada benim kefenim saklıdır Onu çıkarın ve bu sırığın ucuna takın. Merak ve heyacanla bu isteği de yeri ne getirdiler, kefeni sırığın ucuna taktılar. Ayak ucunda sırığın ucunda beyaz bir ke
fen dalgalandığını gören büyük kahraman, bu defa şu vasiyeti yaptı:
- Bana uzunca bir değnek getirin!.. Başucunda bekleyenler bu isteğın ma- nasını anlayamadılarsa da isteğini yeririe ge- tirip uzunca bir değnek getirdiler.
- Şimdi bu sırığı alıp Şam'ın bütün sokaklarında gezdirin ve her geçtiğiniz yerde şöyle seslenin.
Bir zamanların, Haçlı Ordularına kah- ramanca karşı koyan Salahaddin-i Eyyübi'si yün yorganın altından güçlükle çıkardığı eliyle köşedeki dolaba işaret etti:
"Ey ahali! Hükümdarımız Salahaddin | Eyyübiyi bilirsiniz ya... İşte o, sahip oldu ğu bunca servet ve hazinelerin hepsini bu rada bırakıp gidiyor. Şu sırığın ucundaki iki arşınlık kefenden başka birşey götüremiyor
İŞ BU SÖZE HAK TANIKTIR, BU CAN BU GÖVDEYE KONUKTUR,
Sun Haziran 87/10
BİR GÜN OLA, ÇIKA GİDE,, KAFESTEN KUŞ AÇMUŞ GİBİ
Yunus Emre
YanıtlaSil
Yuksel29 Eylül 2024 00:30 SURAN
Yıl: 12 Sayı: 135 Haziran 1987
Huzurlu Yaşamanın Sırr Son Nefeste Ateist Falcılık ve Kehânet Evrim ve İdeoloji Süper Zenginlik Rusya'da İslâm
Ölümsüz Gerçek
Zaman denizinde yüzen hayat gemimiz, Ergeç sahile vuracaktır. Saniye şaşmadan dönen dünyamız, Bir gün gelip duracaktır.
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 00:36 Elini, bedeninden ağrı gören yerine koy. Üç defa besmele çek ve yedi defa: "Eûzü billahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru" de. Ravi: Hz. Osman İbni Ebil Asi (r.a.) Sayfa: 311 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 00:38 Kâfirin vücudu Cehennemde büyüyecek. Öyle ki, azı dişi Uhud dağı gibi, derisi yetmiş arşın kalınlığında, pazuları Beyza dağı gibi, uyluğu Varakan dağı gibi olur. Cehennemde oturduğu yer ise Benimle Rebeze arası kadardır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 311 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar CUMU A NAMAZI KILMAK Mayıs 31, 2024 Devamı HADDİNİ BİLMEK Mayıs 31, 2024 Devamı HACCA GİTMEK Mayıs 31, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel Vasiyet ve mustafa Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Ey nefsim! Deme: "Zaman dėğişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış. hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünki ölüm değişmiyor. Firak, be- kaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşeri, fakr-i insani değişmiyor,ziyadeleşiyor.Be- şer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
(arih, bu denli büyük bir rol oyńи- yor milletlerin kaderinde. Türki ye'deki bütün ilimlere bir bakın. bunlardan yalnız tarih yanlış ya- zıldı. Ona düşman olundu. Bir top- Jumun tarihi ne kadar çelişkiler i- cinde olursa, o toplum, o kadar sorunlarla karşı karşıya ve sömü- rülmeye mahkumdur. Hala Sultan Abdülhamid «Kızıl sultan» olarak okutulur. Niçin? Tarihin gerçek yatağındaki seyrini değiştirmek icin.
Emperyalist dünya, tarihin bu gücünü hem iyi anladı, hem de iyi kullandı. Bunu başarabilmek için de, diğer dünya ülkelerine ya ta- rihlerini unutturdu, veya onların tarihini de kendisi yazdı. Bunu ya- parken de sureta orta çağ kilise fe- odalizmini yıktıklarını gösterdiler. Zavallı Üçüncü Dünya ülkeleri ve bu arada islam dünyası, batının bu korkunç fikirleriyle son derece usta bir şekilde asimile edildi. Gü- ya kilise feodalizminin kültürünü yıktılar... Yıktılar ama, yerine çok daha cani olan burjuva kültürünü yerlestirdil bl
Tarihin geçmişine bakıp, onun gelecekte ne tarafa akacağını kestirecek. Bu manada, bir toplumun geçmişi bilinirse ge- lecekte nereye doğru kayacağı tah- min edilir.
Diyanet İşleri Başkanı TAYYAR ALTIKULAÇ IN KÜRTAJ HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI
özetinin kamuoyuna duyurulmasına zaruret hasıl olmuştur. Bu özet şöyle- dir.
"İslam dinine göre öre çeşitli neden- lerle çocuk istemediği durumlarda, ka- rı-kocanın ortak istekleri ile gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caiz gö- rülmüştür.
Gebeliğe müdahale etmeye gelince dinen meşru bir zaruret olmadıkça ge- beliğin hangi döneminde olursa olsun ceninin hayatına müdahale etmek (ya- ni çocuğu aldırmak, düşürmek veya düşmesine sebebiyet vermek) cinayet sayılmış, bu suçu işleyenler için mane- vi sorumluluk yanında İslam fıkhında cezai müexyidelerdende söz edilmiştir.
Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ve kürtajla ilgili olan yasa tasasırı hakkın- da basınımızda zaman zaman çeşitli haberlerin ve değerlendirme yazılarının yayınlandığı malumdur.
Bu haberler arasında yer yer baş kanlığımızın açıklaması olarak kamu oyuna takdim edilen görüşler de yer al mıştır. Hemen belirtmek isterim ki, kur-
tajla ilgili yasa tasarısı hakkında bugü ne kadar basına herhangi bir açıklama- mız olmamıştır. Bu konuda yapılan iş, sadece Sağlık Bakanlığının isteği üzeri- ne kürtaj konusunda İslam dininin gö rüşünün bu Bakanlığa uzun bir rapor içinde sunulmasından ibarettir.
Ancak bazı basın organlarında Baş kanlığımızın göruşu imiş gibi yayınla nan ve kamu oyunun yanlış değerlen- dirmelerine neden olan haberler üzeri- ne kürtaj konusunda Başkanlığın Din İşleri Yüksek Kurulunca hazırlanan ve Sağlık Bakanlığına sunulan raporun bir
SUR AYLIK MECMUA
Dinen meşru olan mazeret ise ge- nel anlamda ana sağlığı ile ilgilidir. Hasta olan annenin, gebelik halinde te- davisinin mumkün olmaması ve tedavi- nin geçikmesi durumunda annenin ha- yatının tehlike arzetmesi, hiç şüphesiz cenine midahale için meşru bir neden sayılabilecektir.
Doğumun anne hayatını kesinlikle tehlikeye sokacağı biliniyorsa, bu du- rumda da gebelik müddetine bakılmak- sızın annenin hayatını kurtarnak için çocuğun alınması elbette caiz olacak, yani iki hayattan birinin tercih edilme si durumunda annenin kurtarılması yo- lu seçilecektir.
Dinen meşru sayılabilecek zaruret halleri ile ilgili örnekleri, tıb ilminin ge- lişmeleri ışığında çoğaltmak ta müm- kündür.
Ancak bu zaruret hallerinden hiç birisi söz konusu değilken -gebeliğin hangi safhasında olursa olsun ceninin aldırılması (kürtaj) tecviz edilmemiş- tir."
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. Diyanet İşleri Başkanı
Bilgisizler içinde bir bilgin, ölüler içinde bir diri demektir.
(Hz. Muhammed (S.A.V.)
Ne kadar okursan oku, bilgine yaraşır biçimde davranmazsan cahilsin. Bilgisi- göre davranmayan kimse, üzerine kitap yüklenmiş hayvandan başka bir şey de
(Sadi)
Gençken bilgi ağacını dikelim ki yaşlandığımız zaman gölgesinde barınacak bir yerimiz olsun.
(Chesterfield)
Bilgini de saatın gibi, iç cebinde sakla ve yalnızca ona sahip olduğunu göster mek için onu sık sık ortaya çıkarma.
(Chesterfield)
Bilgi bir hazineyse uygulanması da bu hazineyi açan anahtardır.
(Aristo)
YanıtlaSil
yuksel1 Ekim 2024 00:13 SUR
AYLIK MECMUA
EN GÜZEL YERLERDE EN BUYUK GUNAHLAR İŞLENİYOR
GUNAN İŞLEYENLERE KARŞI SEVAP ISLEYEN DE OLMALI YURDUMUZ VİRAN OLMASIN
146 6 Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Hz. Ali (r.a.)
Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 146 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
"Gökte çakıyor haber, Geber, çelik put geber! Doğrul yeni seferber,
YanıtlaSil
yuksel1 Ekim 2024 08:06 "Menfaat üzerine dö- nen siyaset, canavardır!"
Bediüzzaman
YanıtlaSil
yuksel1 Ekim 2024 08:07 Vehbi VAKKASOĞLU
Çağdaş (Sahte) Tanrılar, Tatmin Etmiyor!
Bir Takım Heykeller İndirilirken, Görünmeyen Putlar Yerlerine Dikiliveriyor!
YanıtlaSil
yuksel1 Ekim 2024 08:09 CANABI IHAK BUYURUYOR Kİ
"Onlar, Allah'ı bırakıp da kendilerine ne zararı, ne de faydası dokunmayan şeylere taparlar. Ve 'Bunlar Allah katında bizim şe faatçilerimizdir' derler. Sen de ki 'Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na bildiriyorsunuz? Allah, onların ortak koş tukları şeylerden münezzeh ve yücedir." Yênûs, 18
"De ki: 'Söyleyin bana Allah kulağınızı ve gözlerinizi alıp kalplerinizi mühürlese, Allah'dan başka onu size geri getirecek olan iläh kimdir?" Bak, ayetlerimizi çeşitli şekillerde nasıl açıklıyo ruz, sonra onlar yüz çeviriyorlar."
En'âm, 46
"Nefsinin arzusunu kendisine mäbud edinip onun her emrine uyan kimseyi gör- dün mü? Sen onu bundan alıkoyacak bir muhafız mısın?"
Furkan, 43
"Onlara, 'Allah'ı bırakıp da taptıklarınız nere- de?" denir. Şimdi size veya kendilerine bir yar- dımları dokunabiliyor mu? O putlar da, o azgın- lar da, Iblis'in ordulan da hep birden tepetaklak Cehenneme atılırlar. Orada birbirleriyle çekişip
dururken derler ki Allah'a yemin olsun, ba apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Çünk Alemlerin Rabb'ine denk tutuyorduk. Bizi anak buyüklerimiz olan o mücrimler saptırdı Ak bir şefaatçimiz var, ne de candan bir dosu muz... Keşke dünyaya bir daha döntup de mü'minlerden olsaydıktı Muhakkak ki, bunda büyük bir ibret vardır. Yine de insanlanı çoğu iman etmemişlerdir."
Şuară, 92-1
"Ey insanlar; size bir misal getirildi. Şim di onu dinleyin: Sizin Allah'ı bırakıp da tap uklarınızın hepsi biraraya gelse, bir sinck bile yaratamazlar. Sinek onlardan birący ka pacak olsa onu da geri alamazlar. İsteyen de Aciz, istenen de..."
Hace, 73
"Onların Allah'ı bırakıp da taptıklanı şerikle re sövmeyin ki, onlar da cahillikle hadlerini app Allah'a sövmesinler. Her millete kendi işlediğini biz böylece hoş gösterdik. Sonra hepsinin döne ceği yer, Rabb'lerinin huzurudur, yapmakta ol duklarını kendilerine o haber verecektir."
En'âm, 108
"Şöhret, ayn-ı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır."
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 212 1 Dünyada Zühd, helali haram etmek ve malı ziyan etmekte değildir. Zühd odur ki, Allah'ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır. Musibetin sevabına talib olmaklığın, musibeti çekmekte iken de varsa, zahidsin. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 212 2 Benim bu zamanımda, Zühd, altın ve gümüşten kaçmaktır. Fakat insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, altın ve gümüşü terketmekteki zühdden, insanlardan kaçmak zühdü, kendileri için daha hayırlı olur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 212 3 Zühd, Allah'ın sevdiğini sevmen, Allah'ın sevmediğini de sevmemen ve dünyanın helalinin de haramı gibi sana ağır gelmesidir. (Hacetinden fazla helali). Zira, dünyanın helali hesab, haramı ise azabdır. Zühd, kendi nefsine merhametin gibi, bütün müslümanlara da merhamet etmen, haram sözden kaçındığın gibi faydasız sözden de kaçınman, çok kokmuş bir ölüden kaçtığın gibi, çok yemekten de kaçman, dünyanın servet ve zinetinden ateşten kaçar gibi kaçman ve dünyada emelini kısa tutmandır. İşte Zühd dediğin de budur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 212 4 Dul ve miskinlerin hizmetine koşan kimse, fisebilillah cihad eden, yahud gece kaim, gündüz saim olan gibidir. Hz Ebu Hureyre (r.a.) 212 5 Annesinin- babasının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse, fisebilillah çalışıyor demektir. Ailesinin veya çocuklarının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse de gene fisebilillah çalışıyor demektir. Kendi nefsinin ihtiyacını gidermek ve insanlara muhtaç olmamak için çalışan da yine fisebilillah çalışıyor gibidir. Hilede, hud'ada olan ise şeytan çalışıyor demektir. Hz. Enes (r.a.) 212 6 Hayra koşanlarla, itidal üzerine gidenler Cennete hesabsız giderler. Nefsine zulmedenler ise, kolay bir hesab gördükten sonra Cennete girer. Hz. Ebud Derda (r.a.) 212 7 Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib. Hz. İbni Abbas (r.a.) 212 8 Yırtıcı hayvan haramdır. Hz. Ebû Said (r.a.) 212 9 İslamiyete önden icabet eden dört kişi vardır; Ben arabların ilkiyim, Suheyb Rumun, Selman Farsın ve Bilal de Habeşin ilkidir. Hz. Enes (r.a.) 212 10 Secde yedi aza üzerindedir: İki el, iki ayak, bir alın ve iki diz. Beytullahı gördüğünde, Safa ve Merve'de, Arafat'ta, Müzdelife'de, şeytan taşlamada ve namaza başlandığında eller kaldırılır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Haberiniz olsun ki dünya hazır bir meta olup, ondan iyi de, kötü de yer. Yine biliniz ki hesap günü gelecektir ve haktır. Orada her şeye kadir olan bir melik hükmedecektir. Biliniz ki, hayrın hepsi, bütün kısımlarıyla Cennettedir. Yine biliniz ki, şer de bütün parçalarıyla ateştedir. Gene haberiniz olsun ki, amellerinizi Allah'tan sakınır halde işleyin. Ve biliniz ki, sizler muhakkak surette amellerinizle karşılaşacaksınız. Her kim zerre miktarı hayır işlerse onu görecek ve her kim de zerre miktarı şer işlerse onu görecektir. Ravi: Hz. Amr (r.a.) Sayfa: 169 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel4 Ekim 2024 22:53 Agah olunuz ki, Allah'ın ve meleklerin ve insanların hepsinin laneti şu kimselerin üzerine olsun ki, Beni hakkımdan bir şeyi nakzeder, Benim yakınlarımdan yüz çevirir, Benim velayetimi hafife alır, hayvanını kıbleden gayriye doğru keser, çocuğunu kabullenmez, efendisinden uzaklaşır, arazinin sınırını değiştirir. İslamda cinayet ihdas eder ve ihdas edeni barındırır, hayvana takarrüb eder, eli ile istimdana bulunur, alemlerden erkeklere yaklaşır, meşru evlilikten sakınır-ki Zekeriya (a.s) oğlu Yahya (a.s)'dan sonra "Hasur" yoktur. Bir erkek ki kendini kadına benzetir, bir kadın ki kendini erkeğe benzetir, bir kadına, sonra da onun kızın yakın olur, iki kız kardeşi bir arada nikahı altına alır- geçmişte olanlar müstesna- akar suyun yolunu tıkar, menzillerin gölgeliklerini kirletir, yollarımızda bize eza verir, kibrinden dolayı eteğini yerde sürükler, büyüklük taslıyarak yürür, çirkin sözler söyler, içki içer ve ayakkabılarını ters giyer. Ravi: Hz. Bişr İbni Atiyye (r.a.) Sayfa: 169 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Umuru diniyyeyi ehli ele aldığı zaman dine ağlamayın ve lakin onu ehli olmıyan üzerine alırsa ona ağlayın. Ravi: Hz. Ebû Eyyub (r.a.) Sayfa: 466 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
Ey halk, taharete riayet edip namaza devam edin. Malımızın zekâtını verin, zekât vermeyenin namazı da yoktur. Namazı olmayanın ise orucu, hacci, cihadı ve dini yok demekdir.
Agah olunuz ki; sarhoşluk veren her şey haramdır. Her uyuşturucu haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır. Kalbi perdeleyen şey de haramdır. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 169 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
akup (as) Yusuf'un sarayında misafir iken, Yusuf'un çocukla n gelip önünde durdular. O da onlan gormekten son derece mut Süheyli şöyle der: "Peygamber Elendimiz (s.a.)'in odalan da uze rinde çamur bulunan soyulmuş hurma dallarından yapılmıştı. Bazı odalan ise harçla birbirine iyice neleri elinde olan Allah'in elçisi için razı olduğu bu odalara nza gösterip
Y
lu olarak õpup kokladı
bina yapmaktan uzak kalsalardı Yani bu insanları çok bina yapmak tan ve onlarla övünmekten alıko
Yusuf (as) babauna Züleyha ile yaşadığı macarayı da anlattı ve bu çocukların Züleyha'dan olduğunu söyledi. Bunun üzerine Yakup (as)
Züleyha'yı yanına çağırdı. O da ge lip elini öptil. Züleyha onun yanla nnda kalmasını istedi
tutturulmuş taşlardan yapılmıştı. Ancak hepsinin tavani hurma dal- larındandı."
yan bir şey olurdu. Bir hadiste. "Müslüman bir
Yakup (as):
Hasan Basri'nin şöyle dediği ri vayet edilir. "Ben henüz küçük bir çocukken Hz. Osman'ın halifeliği
kimsenin malının harcandığı en kötü yer binalardır." (Buhanel Edebüt müfred $138, Iraki, Murni, N 235 23s buyrulmuştur.
"Sizin bu şatafatlı yaşantınız be nim hoşuma gitmez. Bana Kenan diyanndaki gibi kamıştan ve hurma dallarından bir çardak yapsang ye ter" diye cevap verdi.
zamanında Nebi (as)'ın odalarına girer ve tavanlarına dokunurdum,
Behlül, kardeşi Halife Harun'un yaptırdığı büyük bir sarayın duvar larına şöyle yazmıştı
"Ey Harun! Dini alçaltıp tini (ça-
muru) yükselttin, nassi bırakıp cas-
sı (kireci) yükselttin. Şayet bu sarayı kendi malından yaptırdıysan israf etmişsin. Allah ise müsrifleri sev mez. Başkasının malından yaptır mışsan o zaman da zulmetmişsin.
Peygamber (as)'ın eşlerinin vefa- tindan sonra Ömer b. Abdülaziz bu odalan yıktırıp Mescid-i Nebevi'ye kats
Yakup (as) in bu isteği üzerine stediği şekilde bir çardak yaptı lar. O da büyük bir sevinç ve özen içerisinde bu çardakta yaşamaya başladı
Bazılan der ki. "Ben o gün kadar ağlayanların çok olduğu bir gün görmedim. Keşke bu odalar olduk lan gibi bırakılıp yıkılmasalardı da insanlar, yeryüzünün bütün hazi
Allah zalimleri de sevmez." (Ruhuud Beyan Cilt sayfa 334-135)
"İlim, çok hadis bilmekten değil, haşyetten (Allah korkusundan) ileri gelir.” (Taberânî, Kebîr, IX, 102)
Hazret-i Ömer dullah bin Mes'ud: vefât ettiğinde, yine Ab-
"-İlmin onda dokuzu gitti." buyurmuştu.
Bunun üzerine sahâbe-i kirâm kendisine:
"-Daha içimizde âlimler var!" dediler.
İbn-i Mesûd ise:
"-Ben mârifet ilminden bahsediyorum." ce- vâbını verdi.
Hakîkî mânâda ilmi artan birinin, mârifetul- lah'tan da nasîbi artmalıdır. Yani ilmin mutlak menbaı olan Cenâb-ı Hak karşısındaki haşyet ve takvâ duyguları da inkişaf etmelidir.
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de "ilim" tâbiri, ki- şiyi Allah karşısında takvâ ve haşyet duygu- larına sevk eden bir vasıfta zikredilmektedir. Âyet-i kerîmede buyruluyor:
yuksel8 Ekim 2024 07:40 Yahudilerin, Hazret-i Îsâ'yı öldürmek istemeleri!.. 8 Ekim 2024 02:00 | Güncelleme :8 Ekim 2024 00:19 A - A + Yahûdîler, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı tutup asmak veyâ öldürmek istediklerinde yanında bulunan İncîl-i şerîfi de yok ettiler.
Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın, dünkü makâlemizde bahsettiğimiz havârîlerinden Yehûda (Judas), Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın yerini, maalesef birkaç kuruş karşılığında, onu öldürmeye karâr veren İsrâîloğullarına (Yahûdîlere) haber verdi. Yehûda, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı yakalamak üzere Yahûdîlerle birlikte eve girince, Allahü teâlâ, onu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâma benzetti. Yahûdîler de, onu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâm diye yakaladılar, haça (çarmıha) gerip asarak öldürdüler. Allahü teâlâ, Hazret-i Îsâ’yı göğe kaldırdı. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, bu sırada 33 (otuz üç) yaşındaydı.
Yahûdîler, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı tutup asmak veyâ öldürmek istediklerinde yanında bulunan İncîl-i şerîfi de yok ettiler. O zaman İncîl, henüz dünyâya yayılmamış, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dîni olan İsevîlik, henüz yerleşmemişti. Çünkü Îsâ aleyhisselâm, ancak iki buçuk, üç sene kadar dîni teblîğ edebilmişti. Bu sebeple, İncîl’in bir nüshasının daha yazılmış olması ihtimâli yoktu. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın Eshâbı, hem çok az, hem de ekserîsi câhillerden olduğu için, onlarda yazılı bir nüsha olması imkânı da yoktu. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmdan başkasının da ezberinde değildi.
Yahûdîlerin ileri gelenlerinden ve Îsevîlerin en büyük düşmânlarından olan, ama Îsevîliği kabûl ettiği yalanını uyduran “Paul=Pavlos”, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dînini değiştirdi, bozdu. Tevhîdi (tek Allah inancını) teslîse (üç tanrı inancına), Îsevîliği de Hıristiyânlığa çevirdi. Böylece hakîkî Îsevîlik yok olup, yerini bozuk olan Hıristiyânlığa bıraktı.
Îsevîlikte tek Allah’a inanmak esâsı vardı. Ahkâm, yâni emirler ve yasaklar pek azdı. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, “Ben, Benî İsrâîl Peygamberlerinin getirdikleri ve şimdi bozulmaya başlayan, tek Allaha inanan hak dîni izhâr için geldim” diyordu.
Îsevîlik, tek Allaha inanma dîni olan Hazret-i İbrâhîm aleyhisselâm ve Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın dînlerinin aynısıdır. Îsâ aleyhisselâm kendi vaazlarını yazmadı. Allahü teâlânın gönderdiği İncîl de kayboldu. Bugün Hıristiyânların ellerinde bulunan “Kitâb-ı Mukaddes”, Tevrât’tan alınan kısımlar “Ahd-i Atîk=Eski Ahid” ile, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın sonradan yazdıkları İncîller ve “Resûller” tâbir edilen şâkirdlerin risâlelerinden, mektuplarından yâni “Yeni Ahid”den meydâna getirilmiştir. Bu dört yazarın kitapları, birbirini tutmaz. Aynı hâdise hakkında birbirinden farklı yazılar yazmışlardır. Diğer havârîlerin yazdıkları İncîller toplattırılıp yaktırılmıştır.
Yakılan bu İncîller arasında bulunan ve içinde Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın geleceğini uzun uzadıya anlatan “Barnabas İncîli” de yok olmuştur.
Bugün insâflı Hıristiyân dîn adamları bile, şimdiki Hıristiyânların ellerindeki İncîl’in artık Allah kelâmı olarak kabûl edilemeyeceğini itirâf etmektedirler.
SORU: Samimiyet ve gösteriş (ihlas ve riya) ne demek- tir, bunların hükmü nedir? İşlenen amellere ne gibi tesirleri
olur? Cevaplandırır mısınız?
CEVAP: Yetkili din bilginlerimize göre samimiyet (Ihlás) iki kısma ayrılır:
1 Amelde samimiyet,
2 Sevap beklemede samimiyet.
AMELDE SAMİMİYET: Amelde samimiyet, Allah'a bir
adım daha çok yaklaşmayı dilemek, O'nun buyruklarına derin sayğı duymak ve çağrısına koşmak demektir. Sağlam ve sar- sılmaz bir inanca sahip olmak sahibini amelde samimiyet ve Allah'a bağlılığa götürür.
Samimiyetin zıddı, nifaktır. Nifak, Allah'tan başkasına ya- kınlaşmayı dilemek ve başkaları duysun diye ibadet etmek ve amel işlemek demektir.
SEVAP BEKLEMEDE SAMİMİYET: Sevap beklemede samimiyet, hayırlı işler işleyerek karşılığında öbür dünyada menfaat ummak demektir.
Havariler İså Peygamber'e sorarlar: «Samimi (halis) a- mel nedir? Allah bağlısı kişi kimdir? İså Peygamber buna şu ibret dolu cevabı verir:
Samimi amel, katıksız ameldir. Yani yalnız Allah'ın hoş- nutluğunu kazanmayı gaye güden ameldir. Allah bağlısı kişi ise yaptığını sadece Allah için yapan, O'ndan başka kimse nin işlediği ameli bilmesini istemeyen kişidir.»
. Sö- mürge kültürünün suladığı topraklarda yaşayan üst sınıflar İslama karşı oldukları kadar diyelim ki Hıristiyanlığa karşı değildirler. Yani İslama karşı oldukları kadar bir başka din'e karşı değildirler.
Hangi Emir ki, ümetimden bir zümreye sahib oldu, onlara (din ve dünya hususunda) nasihat etmez ve kendi işi için çalıştığı gibi onlar için de çalışmazsa, Allah ona kıyamet gününde yüzü koyun Cehenneme atar. Ravi: Hz. Makul (r.a.) Sayfa: 181 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel11 Ekim 2024 06:46 Hangi kadın ki velisinin izni olmadan evlenmişse, nikahı batıldır. Nikahı batıldır. Nikahı batıldır. Zifaf olmuşsa kadın için mehir hakkı vardır. Bir kadın ki velisi yoktur. Velisi sultandır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 181 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel11 Ekim 2024 06:49 Hangi adam ki bağışlaması ile, Allah'ın hadlerinden birinin tatbikini önlemiş (veya hafifletmiş ise) o işten geri dönünceye kadar Allah'ın gadabında kalır. Hangi bir adam da bilmediği bir husumet hakkında bir müslümana karşı öfkesini (şiddetlendirip sürdürürse) o adam, Allah'ın emrine karşı inadlık etmiş olur ve kıyamete kadar Allah'ın laneti onun üzerine olur. Hangi bir adam da bir müslüman aleyhinde, onda olmıyan bir şaiya çıkarır ve iftira ile o müslümanı küçük düşürürse, o kimse söylediğinden vaz geçinceye (nedamet duyuncaya) kadar, Allah onu Cehenneme yaklaştırır. Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 181 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
1 Bela kelimesi, Arapça "Evet, peki, hayhay" anlamlarına gelir. Belî diye de okunur. Son har- fi Arapça "Y" harfidir. Son harfi "Elif" olursa "gam, keder, musibet, afet, ceza " anlamları- na gelir. Yazılışları farklı olsa da okunuşları aynıdır. Kabir suallerinde "- Ne zamandan beri Müslümansın?" sorusuna karşılık "- Kalu belâ (Evet dediler)dan beri," diye cevap verilme- si gerektiği söylenir. Çünkü "Kalu bela", Alemlerin Rabbinin ruhları yarattığı zaman onlara "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda ruhların verdiği cevaptır ki, ruhlar hep birden "Evet, Sen bizim rabbimizsin," anlamında o soruya olumlu cevap vermişlerdir. Bundan sonra Allah, ruhlara ten elbisesi giydirip imtihan için dünyaya gönderdi ki, sözünde duran vefa ehli ile durmayıp sözünden dönen ihanet ehli birbirinden ayrılsın diye. Bu durumda bir kişi, dünyada bir musibete maruz kaldığı zaman eğer "Ya Rabbi, bu musibet hiç şüphesiz sen- den geldi. Bu musibeti ya benim nefsime uyup yanlış bir iş yaptığım için bana ceza, kefaret ve nedamet olmak, o yanlıştan dönmemi sağlamak için rahmetinden verdin, ya da benim yalnız sana sığınıp yalnız senden yardım isteyip istemeyeceğimi denemek için verdin. Her iki hal- de de ben yalnız sana sığınır, yalnız senden yardım isterim," diye düşünürse ilk sözünde du- ran vefa ehlinden olduğunu kanıtlamış olur. Bu takdirde o bela, keder verici olmaktan çıkıp mutluluk sebebi olur. Aksi halde musibeti nefsinin bir hatasından veya Rabbinin imtihanından bilmeyip zahirdeki başka bir sebepten bilirse imtihanı kaybetmiş, Rabbini tanımamış, ezelde verdiği söze ihanet etmiş olur. (H.Y.)
Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi, ülke ve millet varlığımızı imha etmeyi amaçlayan derin emperyalist odakların işbirlikçi hainleri harekete geçirerek yaptıkları kanlı bir darbe girişimi ile sarsıldı. Tank- la, uçakla, helikopterle yapılan silahlı saldırıya 'darbe' dememiz, sadece genel adlandırma çerçevesinde kalmak içindir. Yoksa yapılan darbenin çok ötesinde doğrudan bir işgal girişimi, Haçlı zihniyeti ve taktiğiyle yapılmış düşmanca bir saldırıdır. Doğal olarak içinde her türlü yalanı, caniliği, hunharlığı, hainliği, ihaneti barındıran bu saldırı, sadece iktidarı değil, doğrudan milleti ve devleti yok etmeyi amaçlamıştır.
YanıtlaSil
yuksel16 Ekim 2024 21:57 Ahir zamanda cahil reisler topluluğu çıkar. İnsanları fitneye düşürürler, hem dalâlete düşerler, hem de dalâlete düşürürler. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 507 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 203 1 Hased imanı bozar. Sabr (müshil ilacı)nın balı bozduğu gibi. Hz. Ebû Hakim (r.a.) 203 2 Hak bununla beraberdir. Hak bununla beraberdir. (Hz. Ali r.a işaret ederek ilerideki fitneler için buyurmuştur) Hz. Ebû Said (r.a.) 203 3 Benden sonra hak, nerede olsa, Ömer İbni Hattab'ladır. Hz. Fadl İbni Abbas (r.a.) 203 4 Hikmet on cüzdür. Dokuzu halktan kendini çekmekte, biri susmaktadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 203 5 Halim olan adam, dünya ve ahirette seyyiddir. Hz. Enes (r.a.) 203 6 Nimete hamd etmek, o nimetin gitmesine karşı emandır. Hz. Ömer (r.a.) 203 7 Hamd olsun O Allaha, ümmetimden öyle kimseler yarattı ki, onlarla birlikte (zikrederek) sabretmeyi isterdim. (Şu mealdeki ayetin nüzulu üzerine bu hadisi şerif varid olmuştur. "Nefsimi, akşam ve sabah, sırf Onun rızasını murad ederek Rablerine dua edenlerle sabırlı kıl.") Hz. Selman (r.a.) 203 8 O Allah'a hamd olsun ki yedirir yedirilmez ve bize ihsanda bulunur, bize hidayet eder. Ve bizi doyurur, içirir ve bizi tatlı belalarla imtihan eder. Arası kesilmeyen nimetlerinin karşılığı ödenemiyecek olan, kendisine karşı nankörlük yapılamayacak olan ve kendisine muhtaç olmamaya imkan bulunmayan Allah'a hamd ederim. O Allah'a hamd olsun ki, bize yiyeceklerden yedirdi, içeceklerden içirdi. Çıplaklıktan giydirdi. Ve dalaletten hidayete erdirdi. Ve körlükten görür hale getirdi. Mahlukatının çoğuna da bizi üstün kıldı. Hamd, Alemlerin Rabbı olan Allah'a muhsustur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 203 9 O Allaha Hamd ederim ki, Resulullahın gönderdiği adama, onun istediği şekilde hareket nasib etti. Ve tevfik ihsan etti. Hz. Muaz (r.a.) 203 10 Fatiha yedi ayettir. Birincisi Besmeledir. Fatiha Sebül mesanidir. (tekrar edilen yedi ayettir) Kur'anı azimdir. Ümmül Kur'andır. Ve Fatihatül Kitaptır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 203 11 Ey Allahın düşmanı, seni zelil eden Allah'a hamd olsun. Bu ümmetin, bu firavunu idi. (Bedirde Ebu Cehilin başı getirildiğinde) Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 203 12 Ümmetim içinde seni bu şekilde yaratan Allaha hamd ederim. (Hz. Salim (r.a) için) Hz. Âişe (r. anha) 203 13 O Allah'a Hamd olsun ki, avretimi örtebileceğim bir elbise ile beni giydirdi. Ve hayatımda onunla beni güzelleştirdi. Beni Hak ile gönderene yemin ederim ki, hiçbir müslüman kul yoktur ki, Allah (z.c.hz) leri onu yeni bir elbise ile giydirdi de o da eskisini fakir bir müslümana verdi ise, o kimse diri veya ölü de olsa o elbisenin bir ipliği kalıncaya kadar Allah'ın hıfzında ve emanında olmasın. Hz. Ömer (r.a.) 203 14 Hamd olsun Rabbıma ki Beni senin gibi leîm kılmadı. (Ebu Cehili kasdederek) Hz. Ali (r.a.) 203 15 Humma günahları döker. Ağacın yapraklarının dökülmesi gibi. Hz. Abdullahil Kasrinin babasından 203 16 Humma, Cehennem ateşinin şiddetindendir. Onu su ile serinleşirin. (Bir rivayette zemzemle) Hz. Ömer (r.a.) 203 17 Humma, Cehennem körüklerinden bir körüktür. Ve mü'minin Cehennemden payıdır. Hz. Ebû Reyhâne
Peygamberimizin getirdiği din hayata ne vermiş? (S.) 685:Lemaat Risale-i Nurlar yüze yakın din tılsımlarını hal ve keşfetmiştir. (S.T.)159:Parlak fıkralar
Risale-i Nurlar dinin en yüksek ve has kısmı olan imandan bah- seder. (T.H.) 206:Esk. hayatı
Risale-i Nurlar dinin geniş dâiresinden bahsetmez. (T.H.) 206:Esk. hayatı
Rusya dinsiz kalamaz. (E.L.) 2:71.
Salih amel imanın ikinci cüz'üdür. (Ş.) 240:12. Şua
Siyaseti dinsizliğe âlet ettiler. (H.Ş.) 52:3. kelime, hâşiye
Siyaseti dinsizliğe âlet yapanlar, kabahatlerini örtmek için baş- kasını irtica ile ve dinini siyasete âlet yapmakla itham ederler. (D.H.Ö.) 20; (T.H.) 59.
Şarklıların kalbinde din hissi hâkimdir. (H.Ş.) 70:zeyl; (Sn.) 49. Ulemâ-i sû'nun dine zararı. (Mh.) 29:1. makale, 7. mukaddime Uyanık olan beşer dinsiz olamaz. (Mn.) 86.
Vicdanımızın dinden başka âmir ve müşevviki yoktur. (Mk. İç. R.) 2:278.
Yüz senede bir Cenâb-ı Hak bir din yenileyicisi gönderiyor.
(K.L.) 119.
Zaruriyât-ı diniyeyi, üzerinde ihtilaf edilen ve cüz'i olan fer'î meselelere tâbi kılmak zararlıdır. (Sn.) 46.
DİPLOMAT
Diplomatların koku alma duyuları kuvvetli olmalıdır. (Mh.) 83.
DOĞRULUK (Bak:yalan)
Bir tane doğru bir milyon layanı yakar. (S.) 651:Lemaat Bu zamanda doğruluk ve yalanın arası çok yakın. (Mh.) 131:3.
Doğruluğu içimizde diriltmeliyiz. (H.Ş.) 51:3. kelime Doğruluğun siyasî hayatta ölmesi bizi geri bıraktı. (H.Ş.) 27. Herşeyden önce bize lazım olan doğruluktur. (Mn.) 104.
Her söylediğini doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değil. (H.Ş.) 56:3. kel.; (M.) 256:22. Mektup 4. vecih; (S.)
652:Lemaat Her sözün doğru olsun, her hükmün hak olsun. (S.) 651:Lemaat Hile, hileyi terk etmek ve doğruluktur. (H. Şua 9. Veh.) 107. Imanın esası doğruluktur. (1.1) 93; (H.Ş.) 51:3. kelime İslâmiyetin esası sıdktır. (1.1.) 93; (H.Ş.) 51:3. kelime Kurtuluş yalnız sıdktadır. (H.Ş.) 55:3. kelime
Müsemmây-ı meşrûtiyet, hak, sıdk, muhabbet ve imtiyazsızlık üzere bekā bulacaktır. (D.H.Ö.) 41; (T.H.) 68. Peygamberimizin sıdkı. (Mh.) 133, 138:3. makale
Yol ikidir. Ya doğru söylemek, ya susmak. (H.Ş.) 56:3. kelime
DOKTOR
Bediüzzaman oruç tutmayan doktora muayene olmadı. (S.T.)
135:Parlak fıkralar Bediüzzaman'ın tımarhanede doktorla olan konuşması (D.H.Ö. Iç, R.) 1:66.
Bir hasta doktora karşı üç vaziyette bulunur. (Nt. İç. R.) 2:262. Doktorların fehmi hasta. (D.H.Ö. İç. R.) 1:72. Doktorluk mesleği. (M.) 49:12. Mektup, 3. suâl
Gafil doktorlar hakikat noktasında herkesten daha çok hastadır. (K.L.) 57.
Hastalığa ehemmiyet vermek doktoru müstebid bir hakim yapar. (E.L.) 1:239.
Kadının erkek doktora muayene olması. (L.) 59:11. Lem'a 7. nük. Kur'ân tıb ilmine teşvik ediyor. (S.) 232:20. Söz 2. makam Merhametsiz ve insafsız hekimler. (L.) 219:219:25. Lem'a, 20 deva FBIRIST/170
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 503 1 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, yanında altın ve gümüşü olmayan rahat etmez. Hz. Mikdam (r.a.) 503 2 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mü'min o zaman müminlere dua edecek te Allah (z.c.hz.) şöyle buyuracak: "Kendi nefsine dua et sana icabet edeyim, umuma gelince Ben onlara gazablıyım." Hz. Enes (r.a.) 503 3 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, boğulmaya maruz adam gibi dua etmeyen yakayı kurtaramaz. Hz. Huzeyfe (r.a.) 503 4 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, Camilerde halka halinde toplanırlar, gayeleri dünyevi olur. Allah'ın onlara ihtiyacı yoktur. Bunların arasına girmeyin. Hz. Enes (r.a.) 503 5 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki o zamanki halkın efdali "hafifül haz" olanıdır. Denildi ki; "Ya Resulallah hafifül haz nedir?" Buyurdu ki, çoluk çocuğu az olanlardır. Hz. Huzeyfe (r.a.) 503 6 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, bir saat düşünürlerde kendilerine namaz kıldıracak imam bulamazlar. Hz. Selame binti Hür (r.a.) 503 7 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, o zaman da onlar riba yerler, yemeyene de tozu bulaşır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 503 8 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, zenginler tenezzüh için, orta halliler ticaret için, onların kur'aları riya ve gösteriş için, fakirler ise dilenmek için hac ederler. Hz. Enes (r.a.) 503 9 Ümmetim üzerine bir zaman gelir ki fukaha bir birini çekemez. Tekelerin birbirlerini kıskandığı gibi, birbirlerini kıskanırlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 503 10 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, adam acizlikle facirlik arasında muhayyer kalır. Kim bu zamana ulaşırsa aczi, fücura tercih etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 503 11 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, adamın imanı soyulur da haberi olmaz. Halbuki o gömleğinin soyulduğu gibi soyulmuştur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 503 12 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki onda ulema, köpekler öldürülür gibi öldürülür. Keşke o zaman ulema birlik olsaydı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Ahir zamanda ümmetim üzerine şiddetli bir bela zuhur eder. Bundan ancak iki sınıf kurulur: Biri Allah'ın dinini tanır ve onun için lisan ve kalbi ile mücadele eder. İkinci ise dinini anlamış, dinlemiş ve tasdik etmiştir. (Yani cahil kalanlar bu belada tehlikededir) Ravi: Hz. Ömer (r.a.) Sayfa: 141 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:03 Kim Allah'ın dininde ilim sahibi olursa, Allah onun "hem" minin define ve ummadığı yerden rızıklanmasına kafi gelir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 414 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
131. Allahım! Şüphesiz ben fakirlikten, zatından başka birine zelil olmaktan, senden başkasından korkmaktan, ya- lan söylemekten, bütün günah çeşit- lerini işlemekten ve senin affına alda- nip gururlanarak günaha dalmaktan, düşmanların şamatasından, dermansız dertlerden,
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:19 ümidin boşa gitmesinden, nimeti kay- betmekten, belânın ansızın gelmesin- den sana sığınırım.
132. Allahım! Habibin, Efendimiz Muhammed'i lâyık olduğu şekilde mükafatlandır, ona salât ve selâm eyle
133. Allahım! Dostun, Efendimiz İbrahim lâyık olduğu şekilde, mükafatlandır. On salât ve selâm eyle.
Yuksel23 Ekim 2024 22:12 Bir kimse bütün kaygılarını bir kaygı yaparsa-ahiret kaygısı- Allah onun diğer kaygılarına kafi gelir. Eğer dünya ahvaline ait kaygılarını yayarsa, Allah ona-hangi vadide helak olursa olsun-sahip çıkmaz. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.) Sayfa: 416 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:15 Bir kimse dünya ve ahiret işinden kendisine kaygı veren şeyde kaygılarını bir kaygı ederse, Allah ona kafi gelir. Kim de kaygılarını çoğaltırsa dünyanın hangi vadisinde helak olursa olsun, Allah ona sahip çıkmaz. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 416 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
Sil
Yuksel23 Ekim 2024 22:18 Evden evvel komşu, yoldan evvel refik ve göçten evvel azık. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 199 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:20 Zina cürmü yapan nikahlılar dövülür ve recm olunur. Bekarlar ise dövülüp sürgün edilirler. Ravi: Hz. Ubey İbni Kaab (r.a.) Sayfa: 199 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
1. Ümmetimin sonunda bir takım kavimler olur ki, camilerini süsler. kalblerini ise viran ederler. Onlardan birisi dinine vermediği ehemmi kablerini ise viran ederler verir. Bunlar, dunyaları selamet oldu mu fazlasını
Hz. ibni Abbas TA
2 ahiret işini kaale almazlar. * Benden sonra bir fitne olacak. O fitne olduğunda Ali ibni Ebi Talib (ra) tutun. Zira hak ile batılı Hz. Ebu Leyla el gifari ra
ayırd edecek odur.
3. Benden sonra muzlim gecenin karanlık dalgaları gibi fitneler olacak Insanlar orada alabildiğine gidecekler. Denildi ki: "O halde hepsi helak olucudur." Buyurdu ki: (dünyadaki) katl onlara kafidir. (Ahiretlerine dokunmayacak.) Hz. Saad ra
4. Yakında uzerinize bazı emirler gelecek. Kalbinizin yattığı ile size emirler verecek. Fakat sevmediklerinizi yapacaklar. Sizin için bunlara itaat gerekmez.
Hz. Ubade ra
5. Benden sonra bazı valiler gelecek, İyisi iyiliği ile, kötüsü de kötülük üzere valilik yapacak. Siz bunları dinleyin. Hakka uygun her şeyde kendilerine Itaat edin. Arkalarında namaz kılın. Eğer iyilik yaparlarsa hem size, hem onlara. Fenalık yaparlarsa sizin lehinize, onların aleyhine olur.
Hz. Ebu Hureyre ra
6. Ummetimden "Ehli kitabdan" bir cemaat ve "ehli liben" (çöl halkı) helák
olacak. Denildi ki; Ehli kitab kimdir?" Buyurdu ki, Kitabullahı öğrenişs müslümanlarla mücadele edecek bir kavimdir. Denildi ki: "Ehli Liben kimdir?" Buyurdu ki, şehvetlerine uyub, namazı terkedecek bir kavim- dir.
Hz. Ukbe ra
7 Müslümanlar ye'cüc ve me'cücün ok ve kalkarılarından kaları yedi sene Hz. Nuvvaz ibni Sin'an ra.
yakacaklardır.
(Turi Sinadan kurtulduktan sonra)
"ŞİN HARFT"
8 Yalancı şahidin ayağı yerinden oynamadan Cehennemi hak eder.
Hz. Enes ra
9 Ümmetimin en şerlileri o kimselerdir ki, akşam sabah nimet içinde yemeğin en iyisini yerler ve elbisenin en min gerçekten en şerlile İyisini giyerler. Onlar ummeti- şerlileridir. Zalim emirden kaçan adam asi değildir.
Bilákis asi olan zalim emirdir. Dikkat edin. Allaha isyanda mahlüks
1. Yakında ommetimden ban kimseler gelir. Alimlerini müşkül meseleler- le yanıltırlar. Bunlar ummetimin şerlileridir. Is. Sevban ra
2. Yakında seninle Aişe (ra) arasında bir hadise olacak. (Bunu Ali (ra) ya söylemişti.) All (ra) dedi ki: "Oyle ise Ya Resulallah, ben onların en fenasıyım "Buyurdu ki. Hayır. Lakin bu hadise olduğunde sen onu evine (mahalli emaruna) teslim et. (Cemel vak'ast) Its. Khu Relig
3. Benden sonra ummetimden bir kavim gelir. Kur'arı okur, dini ilimier den de malumatları olur. Şeytan onlara gelir. "Dunyoığvan duzeltmek sin hukumete sokulsama ya. Siz yine dininizde onlara uymazsınız "der. Nasıl çaldan: dikenden başka birşey ahnmazsa, onlara sokulmaktan da günahtan başka bir şey elde edilmez Hs. Ibni Abbasта
4 Yakında bam emirler gelecek. Siz onların bazı işlerini beğenecek. bamlarından ise hoşlanmayacaksınız. Kim onlaria mticadele ederse necat bulur. Kim onlardan ayrılırsa selamet bulur, kim de onlara karışırsa belak olur. Hz. Ibel Abbas A
5. Benden sonra hir takım tümera gelecek. Ki onlar Benim yolumda gitmealer. Adetimi de adet etmezler. Onlardan bir takımının kalbleri. insan suretinden şeytan kalbidir. Hz. Huzeyfe (ra.) dedi ki: "O hadiseye yetişirsem nasıl yapayım?" Buyurdu ki. Emiri Azama itaat et. Sırtına
vurup lokmanı alsa da. (Hz. Osman (r.a.) fitnesi)
He. Huneyte ra
6 Sizin üzerinizde baza umera peydah olur. Namam vakitlerinden gecikti-
rir ve bid'adler çıkarırlar. Ibni Mes'ud (r.a.) dedi ki: "Onlara yetişirsem
nasıl yapayım?" Buyurdu ki: Ey Ummü Abdin oğlu! Benden nasıl
yapacağını soruyorsun. Allaha isyan edene itaat yoktur. H. The Mes'ud ra Ahir zamanda ummetimden bir takım insanlar meydana gelir ki.
kendimizin de babalarımızın da işitmediği şeylerı anlatırlar. Sizler ve babalarruz burlardan kendinizi çekin.
Ümmetimin sonunda bir takım kadınlar peydah olur ki, erkekler gibi eğerlere biner ve mescidin kapısında inerler. Onlar giyinik çıplaklardır. Başlarını da zaif devenin hörgücü gibi yaptırırlar. Bunları tel'in edin. Zira onlar mel'undurlar. Eğer sizden sonra gelecek ummet olsaydı, bunlar da o gelecek ümmete luzmetei olurlardı. Nasıl ki sizden evvelki
ümmetlerin kadınlarının sizlere hizmetçi oldukları gibi. Ha. ibni Amr r
9 Benden sonra, yakında, bazı umera gelecek, birbirini öldürecekler. emevki, makam için) 11x. Ammar ra
şerirleri olacak
10. Yakında madenler meydana çıkacak ve onun peşine düşenler insanların Beni Süleymden biri.
11. Ahir zamanda lüti denilen bir taife çıkar ve üç siruf olur: Bir sınıfı konuşmak ve yüze bakmakla, diğeri musafaha ve kucaklaşmakla yetinirler. Bir sınıfı da bu işi bilfiil yaparlar. Allahın läneti bunların
uzerine olsun. Meğer ki tövbe ederler. Tövbe edenin tövbesini Allah
İhsan, Allah'a, Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmezsen de O seni görür. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 188 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel24 Ekim 2024 19:43 "Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.) Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.) Sayfa: 198 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
ler kabarık, gözlerde damla, eri saygıyla dur da selâmla. aşû içinde dinle gülbankı, miyor tarih, bu ses o yankı.
öyle yürürken tuğla sancakla, n savaşları geliyor akla.
boyunca çınladı serhat, Han batıya, Yemen Belgrad... ak bakışan gözler görüyor, Topkapı'dan şehre giriyor.
öyle yürürken tuğla sancakla, n savaşları geliyor akla.
★★★
NASIHAT
zret-i Ali buyurdu ki: er kim altı şeyi yerine getirirse, Cenneti istemek ve nemden kaçınmak hususunda ona yetişir: Jak teâlâyı tanıyıp, O'na itaât etmek, eytanı tanıyıp, ona muhalefet etmek, Tak yolu tanıyıp, ona sımsıkı yapışmak, âtılı tanıyıp, ondan el çekmek. ünyayı tanıyıp, onun geçici olduğunu anlamak. hireti tanıyıp, onun ebedî olduğunu bilmek.
★★★
T.
ORUCA SABIR
msenin sözü ile orucu bozmamalıdır. Oruç insanı hasta naz. Zayıfları kuvvetlendirir, zihinleri açar. Cenâb-ı faydalı olan şeyi emreder. Zararlı şeyi emretmez. Hasta yolcu olan, hamile olan veya süt emziren kadınlar madığı oruçlarını Ramazan'dan sonra kaza eder.
bir araya getiren harplerle ilgili hatıraların etkisi al- tında kalarak batılılar, İslâmî olmayan her şeyi düş- manlarını töhmet altına alarak İslâma nisbet eder- ler. Bu bakımdan batılılar, İslâm dünyasında uyku- ya dalmış gücü, uyandıracak İslâm ruhunun dirilişin- den korkuyorlar. Çünkü bu diriliş müslümanı batıya karşı yeniden savaşmaya itecektir. Batılılar, bu muh- temel tehlikeyi savmak için de müslümanların siyasî güçlerinin dirilişlerini önlemek ve İslâmın, müslüman- ların sosyal ve kültürel hayatlarında önceden sahip olduğu yeri almamasını sağlamak için bütün imkân- larını kullanıyorlar.
Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattık- larımızın birçoğundan üstün kıldık. (Isra, 17/70)
BİR AYET
İNSAN: HİKMET BAHŞEDİLEN CEVHER
O kul ki Allah'ın yarattığı ve ruh-i ilahisiyle desteklediği eşref-i mahlukat değil midir? Her insan O'nun "Ben hikmeti dilediğime veririm." buyruğuyla hikmet bahşedeceği bir cevher değil midir? Öyleyse her Allah kuluna bu nazarla bakmak gerekmez mi? Bazen hazineler harabelerde bulunur. Mü- cevherin toza toprağa bulanması değerini kaybettirmez ki! Şairin dediği gibi: "Harabat ehlini hor görme zakir/Defineye malik viraneler var." Öyle değil midir, kapımıza gelene alelade bir dilenci gözüyle bakarsak ondaki Hak tecellisini göremeyiz. Ama kim olursa olsun Allah'ın kullarından bir kul olarak karşılayıp gönlümüzle ağırlarsak hikmet nazarıyla bakmışız demek- tir. Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bilenler bulurlar hakikati. Aramakla bulunmaz ama bulanlar hep arayanlardır, demiş hikmet ehli. Kula düşen arayışta olmak, peşine düşmek hakikatin. Onu nasip etmek ve buldurmak ise Hakk'ın kudretindedir. Sen yolda ol, yolu bulduracak
Bir kimse öğrenmek istediği ilmi kast ederek çıkarsa, onun için Cennete bir kapı açılır. Melaike kanadlarını döşerler. Göklerin melekleri ve denizlerin balıkları onun için istiğfar ederler. Alimin abide fazileti, bedir gecesindeki ayın semadaki küçük bir yıldıza üstünlüğü gibidir. Muhakkak ki alimler Peygamberlerin varisleridir. Muhakkak ki Peygamberler altın ve gümüş miras bırakmazlar ve lakin onlar ilim miras bırakırlar. Kim ilmi alırsa nasibini almış olur. Alimin ölümü öyle bir musibettir ki, başka şeyle telafi olmaz. O, yeri kapanmıyan bir gediktir ve sönmüş bir yıldız gibidir. Bir kabilenin ölümü bir alimin ölümünden daha hafiftir. Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 419 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 19:13 Beyt-i Mamur yedinci semadadır. Orayı her gün, ilk defa görmekte olan yetmiş bin melek ziyaret eder. Kıyamet kopuncaya kadar da bu böyle devam eder. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 196 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 19:14 Beyt-i Mamur semadadır. Ve ona "Surah" ismi verilir. Bu, beyt-i Haram misillidir. Ve onun hizasına gelir. Düşecek olsa, onun üstüne düşerdi. Her gün yetmiş bin melek onu ziyarete gelir, her gelen melek bir defa gelmek şartıyla. Onun semadaki kıymeti, Beytullah'ın kıymeti gibidir. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 196 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YGZ'nin öğrenme süreci de mevcut yapay zekâ sistemlerinden farklıdır. Şu anki sistemler, genellikle büyük miktarda veriyle eğitilir ve bu verilerden öğrendikleri kalıpları kullanır. YGZ ise tıpkı insanlar gibi çok daha az veriyle öğrenebilme yeteneğine sahip olacaktır. Örneğin, bir çocuğun bir nesneyi sadece birkaç kez görerek tanıması gibi YGZ de yeni kavramları çok daha az örnekle öğrenebilecektir. Ayrıca YGZ, öğrendiği bilgileri farklı alanlara transfer edebilir. Fizik alanında öğrendiği bir prensibi ekonomi alanında bir problemi çözmek için kullanabilir. Yani insanların "aha!" anı olarak adlandırdığı, farklı bilgi parçalarını beklenmedik şekillerde bir araya getirerek yeni fikirler üretme yeteneğine benzer bir yeteneğe sahip olabilecektir.
1
1-
C
S
V
t
a
g
b
Z
ü
d
YanıtlaSil
Yuksel27 Ekim 2024 01:49 İnsan beyninin tüm bilişsel yeteneklerine sahip
Ramazan ayında doğu tarafında kırmızı bir sütun gördüğünüz zaman, senelik yiyeceğinizi biriktirin. Zira o işaret kıtlık senesi alametidir. Ravi: Hz. Ubâde (r.a.) Sayfa: 47 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha
BİR HADİS
hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir. (Müslim, Zekat, 124)
SABIRLA DONATILAN ORDUNUN KISSASI: TÂLÛT VE CÂLÛT
Tālût ve Câlût'un kıssası sabır eğitimi için önemli bir örnektir. Kıssa, sa- yıları az da olsa sabırlı dayanıklı ve arzularına hakim olabilen, disiplinli bir ordunun yapabileceklerini anlatır. Tälût komutasındaki İsrailoğulları, Câlût'un ordusu ile savaşmak üzere karşı karşıya gelmişti. Ordu, karşıları- na çıkan bir nehir ile sınanmıştı. Askerlerin nehrin suyundan içmemeleri gerekiyordu, ancak çoğu sudan içti. Nehri geçmişlerdi ama bu defa su içen askerlerin bütün savaşma azmi kırılmıştı. Tālût'un sözünü dinleyen ve Al- lah'a hesap vereceğini aklından çıkarmayan, imanı güçlü olanlar ise şöyle diyordu: "Nice az birlik vardır ki, Allah'ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/249) Allah, kendine ve arzularına hâ- kim olarak emirlerine uyanlar ile birliktedir. O, kendi yolundan çıkanlara karşı kararlılıkla cihad eden müminlerin yardımcısıdır. Rablerinin yardım ve desteğiyle zafere ulaşacak olan da onlardır.
1 Hacer-Eavede cahillyet zamanı adamlarının manevi pislikleri bu- Iasmasitydı, ona dokunup da iyi olmayan derdli kalmazdı. (Yeryüzünde yegane Cennet eşyasıdır.)
Hz. ibni Amr ra.
2. Bu köpekler başlı başına bir ümmet olmasaydı, hepsini öldürmeyi emrederdim. Koyu siyah olanları öldürün. Hiç bir beyt ehli yok ki, evde köpek bağlasın da her gün sevabından bir kırat eksilmesin. Ancak av. bekci veya koyun köpekleri hariç.
Hz. Abdullah ibni Makil ra
3 Köpekler, ümmetlerden bir ummet olmasaydı, her siyah olanını öldür- meyi emrederdim. Lákin köpeklerden siyah olup da gözünün üstünde çukurluk olanını öldürün. Zira onlar, cinlerin lanetlenmiş olanların- dandır.
Hz. Ibni Abbas r.a.
4 Adil hakime, kıyamet günü öyle bir sıra gelir ki, "Keşke iki adam arasındaki bir hurma davasını dahi görmeseydim." diye temennide bu- lunur.
Hz. Aişe r.a.
5 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, kalbleri acem kalbli olacaklar. Denildi ki: "Acem kalbi nedir?" Buyurdu ki, kalblerinde dünya mu- habbeti, adetleri bedevi adeti gibi. Kendilerine rızık verildimi hayvan- larını çoğaltır, gazayı zarar addeder ve zekâtı cereme sayarlar.
Hz. ibni Omer r.a.
6 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, gökten yere bir taş düşse, ya bir facire kadına veya bir münafıka rast gelecektir. Hz. Enes r.a.
7 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, adam malı nereden aldığına ehemmiyet vermiyecek. Helûlden mi, haramdan mı? Hz. Ebu Hureеуге г.а.
8 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onlardan riba yemiyen hiç kimse kalmıyacak. Yemese bile hiç olmazsa kendisine tozu isabet edecek..
Hz. Ebu Hureyre r.a.
9 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onlara sefih önderler hakim olacak. Şerlilerini öne geçirecekler. Onlar da sureta hayırlıların sevgisi- ni izhar edecekler. Namazı vaktinden sonraya bırakacaklardır. Kim bu zamana yetişirse reis olmasın. Memur olmasın. Vergi memuru olmasın. Maliyeci de olmasın.
Hz. Ebu Said r..
10 Kıyamet günü adam babasının elini tutacak, istiyecek ki Cennete götürsün. Ateş ellerini kesecek ve nida olacak ki, "Aziz ve Celil olan Allah her müşrike Cenneti haram kılmıştır." Bunun üzerine o, yine diyecek ki. "Yarabbi babamdır. Yarabbi babamdır. Yarabb, babamdır." Onun üzerine babası çirkin bir suret ve kokmuş bir hale döndürülecek de artık o da babasına sahip olmayacak.
Ehli Sünnet itikadı, bize önce lazım olan Edile-i erbaadır, Hakkı batıdan ayınan Bid'atleri din bilenin akibeti gayet vahim Miftahımız olmalı Bismilahir-Rahmanir-Rahim
ASRIN MÜCEDDİDİNİ AÇIKLIYORUZ
1400, YILA GİRDİK:
Muharrem ayı ile başlayan müslümanla- rın yeni yılını, bu sene 15. asırda idrak ediyo- ruz. Bütün müslümanların yeni yıl ve yeni asrı birlik, beraberlik ve bereket içinde geçir- melerini Allahü teâlâ'dan niyaz ederiz.
HİCRİ YIL NEDİR:
Hicri yıl, Peygamber aleyhisselâmın, Mek- ke'den Medine'ye hicreti ile başlar. (Miladi 621 senesinin Temmuz ayının 16. Cuma gü- nü)
Hicri ay yılı 354, 367 gün, güneş yılı ise 365,242 gün sürer. Yani güneş yılı ay yılın- dan 10,875 gün fazladır. Bu fazlalık, 32,5 yıl- da ay yılının güneş yılına göre bir sene daha fazla olmasını sağlar. Ramazan ayı da en kısa günden en uzun güne kadar yılın her günü- nü dolaşır.
Muharrem ayının birinci günü müslü- manların yılbaşısıdır Kafirler kendi yılbaşı günlerinde käfirliklerini fazlalaştırırlar. Müs- lümanlar da kendi yılbaşılarında daha çok iyi- lik etmelidirler. Müsafaha edip tebrikleşmeli, hediyeleşmeli, yeni yılın hayırlı olması için dua etmeli, büyükleri, âlimleri, akrabayı, ar- kadaşları ziyaret ederek dualarını almalıdır.
14. ASRI NASIL GEÇİRDİK:
Çok karanlık içinde geçti. Asrın müced- didini görüp tanımak, bu koyu zulmet içinde ancak çok az kimselere nasip oldu. Halifelik
yıkıldı. Müslümanlar başsız kaldı. Ehl-i sün- net dışı cereyanlar hakim olmaya başladı. Su- udi Arabistan'da vehhabilik şiddetini artırdı. Dünya müslümanlarının arasına sızmağa baş- ladı. Libya, Suriye, Cezayir gibi Arap Ülkele- rinde sosyalistlik felaketi başgösterdi. İran' daki rafizilik Humeyni ile daha tehlikeli ol- maya başladı. Sahipsiz kalan müslümanların hamisi olmak onları kurtarmak için, dinde yenileme yapmak için birçok dinde reformcu kimseler müslümanların itikadını bozmağa çalıştılar. Selefilik ve mezhepsizlik hızla ya- yıldı.
Bütün bu menfi cereyanlara rağmen, as- rın müceddidinin bereketiyle bid'at fırkaları- nın bir dereceye kadar hızları kesildi. Bazı devletlerce Vehhabilik Ehl-i sünnet dışı oldu- ğu resmen kabul edildi. Ehl-i sünnet büyük- lerine ait kitapların dünyanın her tarafına yayılması ile müslümanlarda bir uyanma ha- reketi görülmeğe başladı.
MÜCEDDİD NEDİR:
Ehl-i sünnet mezhebinin derin âlimlerine MÜCEDDİD denir. Müceddidler cahiller, sa- pıklar ve din düşmanları tarafından müslü- manlar arasına sokulan hurafeleri, bid'atleri düzeltirler, Eshâb-ı kirâmın doğru imanı olan Ehl-i sünnet itikadını meydana çıkarırlar. Kendiliklerinden dine bir şey ilave etmedikle- ri gibi, dinden de bir şey çıkarmazlar. İslâmi- yete hizmet eden bu müceddid âlimlerin gele-
(Aşağıdaki sözler muteber kaynaklardan alın- miştir.)
Sizden evvel helök olanlara şu üç şey sebep olmuştur: Fazla konuşmak, fazla yemek ve fazla uyumak
Sözü çok olanın hatası çok olur, hatası çok olanın hayası az olur, hayåsı az olanın Iffeti az olur, Ifteti az olanın da kalbi ölmüştür.
Yeşilliğe ve akarsuya bakmak gözü aydınlatır. Tuzlu yemek ve başa sıcak su dökmek aydınlığı azaltır.
Kim amelinin, hizmetinin sevabına karşılık dun- yada veya õhirette bir mükafaat beklerse, kulluk vastının dışına çıkmıstır, ona sevap yoktur. Zira kulluk ancak riza-l ilahi icin olmalıdır.
Başınızdaki emir (rels) münker ile emretmediği müddetce ona itaat etmeniz vacibdir.
Sırrını saklayabilenler kendine hakim olur.
Sır verip korku ile yaşamaktansa, saklayıp ra- hot etmek lyl değil midir?
Sırrını sırdaşına söyleme, sırrın faş olur.
Sen sana sirdaş değilsen el nice sırdaş olur.
Seven odur ki, sevdiğinin rızasını her şeyin üs tünde tutor.
Sıkıntıların sıkıntısı, insanın zıtlarıyla düşüp
kalkmasıdır, Söylenecek yerde susmak, susulacak yerde söy-
lemek akla uymaz. Seher vaktinde uyuyanın salihlik Iddiası nasıl doğru olabilir?
Sevgili kulun alåmeti, kelőmı az, istiğfarı ise çok olur.
Seninle, nefsi arzuların arasında demirden bir duvar olmadığı müddetce, yaptığın İbadetlerin ta- dını bulamazsın.
Salih kimse tonrak gibidir, her fena sey onun Üstüne atılabilir. Fakat ondon sadece güzel şeyler cıkar.
Solih kimse, isi sözüne sözü İsine uvon kim- sedir. Yani olduğu gibi görünen veya göründüğü gi bl olan kimsedir.
Salih olabilmek için altı kapıdan geçmek gerek
Nimet peşinde koşmayı bırakıp sıkıntıya alış mak. 2- Azameti bırakıp tevazu sahibi olmak. 3-
1 Zenginlik ihtirasından vazgeçip Hakkın vergisine rå- zı olmak. 4- Tembelliği terk edip çalışmağa de vam etmek. 5 Emelleri bırakıp amellere sarılmak 6- Uykuyu terkedip ekseri vakitleri
uyanık geçir. mek.
Sana gelen bir dünyalık, o ilmin, o vazifen olma.
sa da yine geleceğine inanırsan o dünyalık sayıl maz. Aksi halde dinini dünya ile değişiyorsun de mektir.
En büyük sabır. Allahü teâlânın emir ve yasok larına karşı sabretmektir.
Sizden birinizin, din kardesinin Ihtiyacını põr mek, derdine ortak olmak veva kendisine havır dua- da bulunmak gibi maksatlar dısında ona NASILSI.
NIZ diye sorması münafıklık alâmetidir.
Bir kimse arkadaşına NASILSIN der de ihtiyacı
nı sormaz veya gücü yettiği halde, muhtaç olduğu şeyi ona vermezse, nasılsın sözü bir alay olur.
Söz ok gibidir, senden çıktı mı artik sen ona de, ğil, o sana hakim olur.
Sükût, õlim için bir zinet, câhile de bir perde-
dir.
Selef-i salihin, kullanmak için komşudan aldığı tencereyi, Içi dolu olarak teslim ederdi. Bazan da tencere sahibi, äriyet olarak isteyene boş olarak vermeyi bile hoş görmez, dolu olarak verirdi.
Bir İslâm büyüğü, verdiği silgiyi kendisine lade edene «Biz verdiğimizi geri almayıza buyurmuştu.
Sakın sen, Icinde yayıldığı yeşillik tarlaya her bakışında beslenmek isteyen hayvan gibi olmaya sn. Halbuki hayvancağızın helőkı ve kesilmesi bu beslenmededir.
Sadık odur ki, bu dünyada hiç bir rahatlık pe-
şinde koşmaya. Sabır. Cennet hazinelerinden bir hazinedir.
Sizin en akıllınız, nefsini en cok itham edeniniz-
dir Kalbin kararmasının dört alâmeti: 1 Ibåde tin tadını duymaz. 2 Allah korkusu oklına gel- mez. 3 Gördüklerinden ibret almaz. 4- Oku- duklarını, gördüklerini anlıyamaz, kavrıyamaz.
Sükütta alim İçin selâmet vardır.
Bir müslümanın İmanı ancak üç şeyle tamomla- nir: 1- Kızgınlığını yenmekle 2 Her halükärda insatı eldeń bırakmamakla 3 rını bağışlamakla. Küçüklerin kusurla-
Kızgınlık anında ahlâkı tecrübe edilmeyen kim seye Itimat edilmez.
Kuvvetli kimse, bir diğerini mağlup eden değil. kızgınlığını sırf rıza-i ilahi İçin yenendir.
Şükür odur ki, Allahü teâlänın sana verdiği ni- metlerle günah ve kötülük yolunda kuvvet kazan- miyasın.
Şakilik alâmetleri: İlim verilir amel verilmez. Amel verilir ihlås verilmez. Allah dostlarını görmek nimetine kavuşur da bağlanmayı bilmez.
Şerefin kemaline ermek istersen: Fakirliği zen-
ginliğe, açlığı tokluğa, alçaklığı, yüksekliğe, düşkün- lüğü sivrilmeğe, küçüklüğü, böbürlenmeğe, darlığı ferahlamağa, ölümü yaşamağa tercih etmelisin.
Şükrün alâmeti, kusur ve aczini itiraf etmektir.
ŞERİAT: Seninki senin, benimki benim. TARİ- KAT: Seninki senin, benimki de senin. HAKİKAT: Ne seninki senin, ne benimki benim, hepsi Allahü teâlânın.
Şeytan, açlığa katlanan ve emell kısa olan bir
kulun kalbine giremez.
Şeytan şu dört şey Ile Insanı tuzağa düşürür:
1- Kendini beğenmesi, 2 Amelini gözündə büyüt- mesi, 3 Günahlarını unutması, 4 Fazla doy- gunluğu. Dördüncüsü en büyüğü olup diğerlerinin menşel mesabesindedir.
Şeytanın bellni, çok amel değil, güzel amel kı- ror.
Şeytanın en kuvvetli tuzağı gazaptır. Kırk gün nasihattan mahrum kalanın kalbi ka- ranr.
Hikmeti duyup da amel etmemek münafıklık ala- metidir.
Hakikat diye söylenen sözler şeriata uymazsa zındıklık demektir.
Gercek aşk odur ki, İyilik görünce artmaz, aci görünce de eksilmez.
Allahü teâlânın en çok buğzettiği kul, cedelde en şedit olandır,
Kişi bilmediğinin düşmanıdır.
Allahü teâlä sevdiği kulunun gom ve gussasini artırır, sevmediğinin de huzur ve refahını....
Bir büyüğe az yemesinin sebebini soranlara «At yükünü hafifletirse daha fazla menzil alır. derdi. Allahu teâlâyı gafletle anmak, bir annenin çocu
ğunu uyutmak için zikir okumasına benzer. Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır.
Allahü teôlă bir kuluna hayır murad ettiği za man onun amel kapısını açıD cedel ve çekisme ko
pılarını kapatır. Şayet ser murad ederse, o zaman da amel kapılarını kapatıp cedel kapısını açar
Hadis-i şerifte buyruldu:
Bir zaman gelecek ki, ümmetimden birisi dışa
rı çıkıp da birisiyle konuşacak olsa, o kimse onun Imanını çalar. İşte o zamanlar, müslüman olan kim-
se zaruret olmadıkça dışarı çıkmasın, başkaları ile görüşmesin. Göz olmadıkça veya gözler kapalı olduğu müd-
detçe eşya görülmez. Gözler sağlam ve açık olsa da karanlıkta eşyayı göremez, görebilmesi için ışı ğa ihtiyacı vardır. İşte bu karanlık asırda bizleri an- cak mürşid-i kâmiller Allahü teâlânın rızasına ka- vuşturur. Mürşid-i kamil olmadan kurtulmak çok zordur.
Hadis-i şerifte buyruldu:
«Güzel ahlâklı olmak, geceleri kalm, gündüzle-
ri saim olmaktan daha kıymetlidir.
Dünya sevgisinin tevbesi olmaz. Onu kalbden çıkarıp atmak lazımdır. Bu da iki yolla olur: Bir büyüğün sohbetinde bulunmak veya bu mümkün ol- mazsa büyüklerin yazmış oldukları kitapları gece gündüz şevkle okumak ve onların yayılmasına ça- lışmakla.
Büyüklerin nazar ettiği bir taşa răbita eden ev- liya olur. Bu bakımdan büyükleri görmek veya onla- n göreni görmek ne büyük saadet...
Büyükleri çok sevmell, zira onlara olan muhab- bet zavi olmaz.
Gülervüzlü, emin ve güvenilir olmek müslü manlığın alâmetlerindendir.
Aşağıdaki yazı, mezhepsizlerin sağlam kaynak bilerek kendisinden nakiller yaparak çok övdükleri veya övmek mecburiyetinde kal- dıkları Şah Vellyyullah Dehlevi hazretlerinin «İzálet-ül hafa» isimli eserinden özetle terce- me edilmiştir.»
Hilafet, yeryüzündeki bütün müslümanla rın riyaseti demektir. Hålifenin vazifesi İslâm dinini korumaktır. Bunun için din bilgilerinin yayılmasına, İslâmın emirlerinin yapılmasına çalışır. Kâfirlerle cihad edip ganimet malla- rını gazilere, fey olan malları da müslüman- lara dağıtır. Orduyu günün icablarına göre teç hizatlandırır. Mahkemeler vasıtasıyla suçluları cezalandırır, zulmü önler. Emr-i ma'ruf ve nehy-i anil münker vazifesini yaptırır. Bütün bu vazifeleri Peygamber Aleyhisselâmın veki- Ii olarak yapar.
Birinci asırdaki halifeler bu vazifeleri tam yaptılar. Hepsini yapacak kuvvette idiler. Bir kimse şeriata tam uyduğu ve zamanının en üstünü olduğu halde bu işleri yaptıracak güç. te değilse halife olamaz. Peygamber (aleyhi- müsselâm) halife değildirler Allahü teâlânın vekili Idiler. Bunun için Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddik halife olunca kendisine Halifetullan denmesine râzı olmayıp Halife-i Resulillah den mesini istedi.
Müslümanların bir halife tayin etmeleri kıyamete kadar vâcib-i kifayedir.» «Bi'at et- meden ölen, cahiliyyet ölümü ile ölmüştür. hadis-i şerifi de vacib olduğunu göstermekte- dir. (Herhangi bir sebeple halife seçmek im- kanı olmazsa, ehl-i sünnet âlimlerinin kitab- ları ile amel edilir.)
Halife olacak kimsenin çeşitli şartların ya nı sıra müctehid de olması lazımdır. Bir kim- seye islâm âlimi, din adamı denebilmesi için ictihad ehliyetine sahip olması lazımdır. Es-
hâb-ı kiramın hepsi müctehid idi. Yukarıda bildirilen vasıflara haiz olan bir âlim, halife olabilir. Böyle olan halifeye Halife-i Raşid de- nir. Böyle olmayanı seçmek günah olur.
Halife olmak dört türlü olur:
1- Alimlerin, hâkimlerin, kumandanla- rın ve söz sahibi olan kimselerden, bir araya toplanmaları kolay olanların seçmesi ile olur. Her memlekettekilerın sözbirliğiyle seçilmesi lazım değildir. Birkaç kişinin seçmesi ile de ol maz.
2 Halifenin bir kimseyi seçerek vasiv- yet etmesidir. Hazret-1 Ömer radıyallahü anh' ın halife seçilmesi böyle oldu.
3- Halifenin vasıyyet ettiği birkaç kim se (bir şûra) arasından birini seçmektir. Haz- ret-i Osman radıyallahü anh böyle seçildi.
4 Birinin güç kulanarak hilafeti elde etmesiyle halife olur. Bu da iki türlü olur:
a) Bu kimse hilåfet şartlarına sahip olur. Hazret-1 Muaviye radiyallahü anh böyle hali- fe olmuştur.
b) Bir kimse hilafet şartlarına haiz de- ğilse, böyle bir kimsenin halife olması caiz de- ğilse de bunun da şeriata uygun olan emirleri kabul edilir. Bunun emri ile cihada gidilir. A- dülmelik'in hilåfet ve Abbasi halifeleri böyle Idi.
«Bir müslümanın halife olması için alim- lerin ve idarecilerin ileri gelenlerinin seçme veya önceki halifenin bunu kendi yerine geçir- mesi lazımdır. Güç kullanarak hükümeti eis geçiren müslümanın da halifeliği sahih olur.
(Görüldüğü gibi dört halifeden sonra ge len Emevi, Abbasi ve Osmanlı halifelerinin ye lerine kendilerinin yetiştirdikleri oğullarını v ya güvendikleri başkalarını halife yapmala. şeriata uygundur.)
08.04.1973 tarihi itibariyle Bingöl/Genç İlçe Jandarma Komu- tanlığı tarafından faydalanılmıştır. Aynı tarih itibariyle, verdiği bil- gilerin anılan komutanlıkça değerlendirilmesinde güçlük çekildiği gerekçesiyle teşkilatımıza devredilmiştir.
Anılan tarihte Tatvan Bölge Müdürlüğümüz tarafından faydala- nılmaya başlanmıştır.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi. İçinde 2 İngiliz üssü var. Ağrotur ve Dikelya. ABD ile yaptıkları anlaşma. 9 Eylül 2024’te imzalandı. İkili Savunma İşbirliği Anlaşması. Tarihi bile anlamlı. İzmir’in kurtuluş günü. Türk Ordusu’nun işgalci Yunan askerlerini denize döktüğü gün.
İÇERİĞİ Süreç bir plan dahilinde yürüdü. ABD Rumlara silah ambargosunu kaldırdı. Arkasından anlaşma. Yunanistan’la yapılanın… Hani şu ABD’ye çok sayıda üs verilen… Kritik anlarda Yunanistan’ın tamamını ABD üssü yapan anlaşmanın benzeri. Anlaşma uyarınca… Rumların silahları değiştirilecek. ABD’nin gelişmiş silahları verilecek. Rum ordusunu ABD eğitecek. Gizli olanlar da ayrı.
KARARGAH OLDU Sonrasında yaşananlar… Anlaşma hükümleri hızla hayata geçirildi. Bu arada, İsrail havaalanları ve limanları… Güvenlikleri kalmadı. Onlar da Güney Kıbrıs’ı kullanmaya başladı. Nasrallah’ı şehit eden İsrail F-35’i. Güney Kıbrıs’tan kalktı. Lübnan’a, Suriye’ye yapılan saldırılar… Birçoğu Rum havaalanlarından gerçekleşti. İran’ın füzeleri engellenirken de burası kullanıldı. Güney Kıbrıs şu anda ABD ve İsrail’in karargâhı.
YÜZLERCE TANK KKTC’li bir dostum Rum Kesimi’ne geçti. Gitmeden aramıştı. Etrafı iyi gözlemesini… ABD ve İsrail varlığını incelemesini istemiştim. Dönünce görüştük. Anlattıkları beni dehşete düşürdü. Özetle şu bilgileri verdi: “Güney Kıbrıs ABD, İsrail üssü olmuş. Larnaka Havaalanı’nın 9 km yakını. Tank ve zırhlı araç dolu. Sen de 1000, ben diyeyim 1500. Üstleri örtülmüş. Ama ne olduğu anlaşılıyor. Etrafındaki güvenlik çok sıkı. Kesinlikle fotoğraf çektirmiyorlar. Anında müdahale ediyorlar. Biraz soruşturdum gemilerle getirmişler.
YABANCILAR “Rumlarla konuştuk. Bazıları tedirgin. Bazıları ise mutlu. Açıkça söylemeseler de beklentileri var. Rum arkadaşımla Larnaka’da yürüyoruz. Yolda yabancıları işaret etti. ‘Bu Amerikalı, bu İsrailli’ dedi durdu. Her yerin ajan kaynadığını söyledi. MOSSAD’a vurgu yaptı.”
TANKLAR KİME KARŞI Yığılmış yüzlerce tank. Yüzlerce zırhlı araç. Sorunca İsrail’e gideceği ifade ediliyormuş. Ama ikna edici değil. Tankları getiren Amerikalılar. Gemilerle taşınmış. İsrail’e gidecekse doğrudan Hayfa Limanı’na götürülür. Niyetin başka olduğu anlaşılıyor.
KKTC’YE TEHDİT Bu kadar tank ve zırhlı araç… KKTC’ye karşı kullanılır mı? Olası bir saldırı… ABD, İngiltere, Fransa, İsrail… Rumların arkasında durur mu? Açık destek verir mi? Türkiye sessiz kalamaz. Türkiye ile sıcak çatışma yaşanır mı? Bu soruların yanıtı önemli.
ACİL YAPILMASI GEREKEN Cumhurbaşkanı Erdoğan. Türkiye’ye tehditten söz etti. İsrail doğrudan ülkemize saldıramaz. Aparatlarını kullanacak. Fırat’ın doğusu… Rum Kesimi’ndeki hareketlilik… İçeride terörün tırmandırılması… Uluslararası mafyalaşmış finans kuruluşlarının baskıları… Öne çıkan gelişmeler bunlar. ABD, İsrail, PKK/PYD, FETÖ ittifakı var. Buna bazı Avrupa ülkeleri de ekleniyor. Bu duruma göre konumlanmak şart. “Denge politikası” geçersiz. Bölgesel ittifak acil ihtiyaç. Aksi halde yarın çok geç olabilir.
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar CUMU A NAMAZI KILMAK Mayıs 31, 2024 Devamı HADDİNİ BİLMEK Mayıs 31, 2024 Devamı HACCA GİTMEK Mayıs 31, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel Vasiyet ve mustafa Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Ameller, Allahın indinde yedi türlüdür: iki amel vardır ki karşılığını vacib kılar. Diğer iki amel misli misline, bir amel on misli, bir amel yedi yüz misli kazandırır. Bir amel de vardır ki sevabını Allahdan başkası bilmez. Vacib kılan iki amele gelince, bir kimse ki, Allaha halisane ibadet eder ve Ona hiç bir şeyi şerik koşmadan kavuşursa, ona Cennet vacib olur. Bir kimse de, Allaha şirk koşarak mülaki olur ise, ona da Cehennem vacib olur. Bir kimse ki bir kötülük işler, misli ile cezalanır. (Ve iyiliğe niyet eder, yapamazsa, yine bir misli sevab alır) Bir kimes de bir iyilik işlerse on misli ile mükafatlanır. Ve bir kimse malını Allah yolunda infak ederse, nafakası, dirhemi yedi yüz dirhem, dinarı da yedi yüz dinar olacak şekilde katlanır. Oruç ise Allahu Teala içindir ki onu işliyenin sevabını Allah'dan başka kimse bilmez. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.) Sayfa: 190 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel5 Kasım 2024 03:41 Nafakada iktisad (harcayışta itidal) geçim ilminin yarısıdır.. Halk ile muhabbetli geçinmek, aklın yarısıdır. Ve sormasını bilmek te ilmin yarısıdır. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 190 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 189 1 İslam zelûldür ve Zelûle mal olur. (Uyması kolaydır.) Hz. Enes (ra) 189 2 İslam artar, eksilmez. (Dahil olanlarla artar. Mürtedlerle eksilmez) Hz. Muaz (ra) 189 3 İslam çıplaktır. Giyimi haya, zineti vefa, mürüvveti ameli salih, diğer de verâdır. Her şeyin bir temeli vardır. Müslümanlığın temeli de ashabı ve Ehli Beytimi (Resulallaha nisbeti olanı) sevmektir. Hz. Hüseyin İbni Ali (ra) 189 4 İslam, Allah'a şirk etmeksizin, Ona ibadet etmenin, namazılığın, zekatı vermenin, orucu tutmanın, hacca gitmenin, emri bil-maruf ve nehy-i anilmünkerle emretmekliğin ve ehline selam vermeliğindir. Birini terketmek, İslamiyet'in sehiminden birini terketmek demektir. Kim onları bırakırsa, Müslümanlığın arkasını çevirmiş bir adam olur. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 189 5 İslam, ahlak güzelliğidir. (İslamın uyguladığı şeyler yapılırsa ahlak güzelleşir.) Hz. Ebû Said (ra) 189 6 İslam, aşıkare olan şeylerdir. İman da kalbdedir. Takva buradadır. Takva buradadır, organların göğsüne işaretler buyurdu. Hz. Enes (ra) 189 7 İslam bundan izzetlidir. (Müşriklerle dostluktan) İslamiyet üsttedir, bunun üstüne çıkılmaz. (Galibtir. Mağlub olmaz.) Hz. Aziz İbni Amr (ra) 189 8 İslamiyet on sehimden ibarettir. Kendisinde bir tanesi noksan olan kimse hüsrandadır: "La ilahe illallah (diye) şehadet etmek ki, bu millet (din)dir. İkincisi, namaz ki o fıtrattır. Üçüncüsü, Zekat ki o temizliktir. Dördüncüsü, oruç ki o kalkandır. Beşincisi, Hac ki o şeriattır, Cihad ki o Urve (sarılmak)dır.Emri bil-maruf ki o vefadır.Nehy-i anil münker ki o hüccettir. ismettir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 189 9 Şerliler, cumalardan sonra yüz elli senedir. Dünya ehlisinin hepsine hakim olmak. Onlarda Türklerdir.(Türklerden maksad: Çinliler ve tatarı kebirdir ki, sonunda dünya bunların üzerinde kalacakmış) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 189 10 Şerbetler beşlikten yapılır. Buğdaydan, Arpadan, hurmadan, kuru üzümden ve baldan. Bu şerbetlerden hangisi aklını mahmur ederse, o içkidir. Hz. Numan İbni Beşir (ra)
Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umûmiye ile, o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacak ve hakikat meydana çıkacaktır inşaallah.
Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet, faizi yasakla- maktadır. Farklı mânâ arayışları ile bu ya- sağın arkasından dolaşmaya çalışmanın, İslâmî bir duruş ile bağdaştırılabilir bir ta- rafı yoktur. Bir kimse, ekonomik hayatını faize bulaşmadan devam ettiremeyeceği düşüncesine kapılırsa, o kişiyi bekleyen ilk tehlike itikadî basamaktadır. Çünkü kişi böyle yapmakla, özü itibariyle kötü ve çirkin olan bir uygulamanın kaçınılmaz ve vazgeçilmez olduğunu kabul etmekte- dir. Buna karşılık Allah Teâlâ (cc.)'nın ke- sin emri olan dosdoğru bir davranışın ise
somut olarak uygulanamayacağını düşün- mektedir. Öyleye faiz olmadan ekonomik hayat alanında yürüyebilmenin mümkün olamayacağını dile getiren kimseler önce- likle İlâhî otoriteyi sorgulamakla kendile- rini büyük bir tehlikeye atmış olurlar. Yan- lış her zaman yanlıştır. Yapılması gereken doğruya sarılmak ve bunu uygulamaya dökmektir.
Faiz gelirinin ve faizli işlemlerin yasak- ladığı bir iktisadî düzende devletin atması gereken bir diğer adım zekât kurumuna iş- levsellik kazandırmaktır. Böylece kapitalist uygulama örneklerinin insanı bencilleşti- ren, hissizleştiren ve dünyevîleştiren do- kusu kaybolacaktır. İnsanlar, kendilerinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin günlük ihtiyaçlarını karşılamak adına har- camalar yaparken diğer yandan aynı top- lumu paylaştığı ihtiyaç sahiplerini düşüne- cek, onların da alım gücünü artırmak için zekâtlarını verecektir.
Faizin meşrûiyetinin ortadan kaldı- rılması sonrası oluşacak düzlemdeki en önemli rahatlıklardan bir tanesi de serma- yenin âtıl durumdan kurtularak, dolaşıma çıkması olacaktır. Bugün sermaye biriki- minin amacı sermayeyi kendisinden hiç- bir fayda sağlamayacak şekilde istiflemek üzerinedir. Ancak doğru olan sermayenin âtıl tutulması (kenz ve iddihar) değil, üre- time koşulmasıdır. Büyük üretim, büyük geçim kapısı demek olduğundan istihdam da canlanacaktır.
Her kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sus- sun... (Buhari, Rikák, 23)
DEĞİŞİM DİL İLE BAŞLAR
Dil; dinin, kimliğin, geleneğin, kültürün taşıyıcısıdır. Bizi biz yapan şeydir. Başkasının kelimeleriyle kendimizi inşa edemeyiz. Kimin ekmeğini yiyorsan onun kılıcını çalarsın sözüne karşılık şunu söyleyebiliriz: Kimin kelimeleriyle konuşuyorsan onun kelimeleriyle düşünmeye başlarsın. Bize ait olmayan kelime veya kavramlarla yerli düşünce gerçekleşmez. Bir süre sonra ken- dimize yabancılaşmaya başlarız. Yabancılaşmak, benliğinden, kimliğinden uzaklaşmak demektir. Mazi ile bağımız koptuğunda öz duruştan söz etmemiz de imkânsızlaşır. Değişim dil ile başlar, sonra hayatın bütününe sirayet eder. Milli ve manevi değerler onunla örselenir ve zamanla her şey normal gel- meye başlar. Bu normalleşme geçmişle bağımızı koparır. O bağ koptuğunda bizi biz yapan milli ve manevi değerlerle bağımızı da koparmış oluruz. Bu açıdan milletlerin kaderleri dilleriyle doğru orantılıdır. Dili yaşayan milletler hayatlarını sürdürmüş, dili ölmüş toplumların varlığı ise nihayete ermiştir.
YanıtlaSil
Yuksel8 Kasım 2024 09:31 BAŞBUĞ TÜRKEŞ DÓKUZ IŞIK
Biz Türkler ne başkalarına uşaklık etmeyi, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul ederiz. İnsanlık haysiyetine saygı duymayan, Türk insanına karşı gönlünde sevgi taşımayan, Türk Milletini Türk Halkını hər gören zihniyete karşıyız. Dokuz Işıkçılar olarak bizler Türk halkını, Türk insanını Allahın mukaddes bir emaneti telâkki etmekteyiz. İdareci ve aydınların milletimizin bütün fertlerine bu anlayış içinde hizmet etmeleri, hangi mevkide olurlarsa olsunlar, mevki farkı zenginlik farkı gözetmeksizin herkesin hakkına, hukukuna riayetkar olmaları, ancak gönüllerini insan sevgisi ve insan haysiyetine sonsuz saygı ile dolu olmasına bağlıdır. Dokuz Işık, dokuz ana ilkeye dayanır, Bunlar;
1. Milliyetçilik
2. Ülkücülük
3. Ahlakçılık
4. Toplumculuk
5. İlimcilik
6. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik
7. Köycülük
8. Gelişmecilik ve Halkçılık
9. Endüstricilik ve Teknikçiliktir.
KAMER
9786059113151
YanıtlaSil
Yuksel8 Kasım 2024 09:37 Türk demek müslüman demektir.
"Geçenlerde birisi bir rüya görmüş. Rüyasında görüyor ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.), koltuğunda bir kitapla gidiyor. Kita bın ucuna bakıyor; kitap Türkçe. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.): "Ya Resulallah! Koltuğunuzun altındaki kitap Türkçe mi? diye soruyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
buyuruyor.
"Türkçe... Türkler dinimize çok hizmet etti, daha edecekler
Bir kimse ümmetime hiyanet ederse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Dediler ki: "Ya Resulallah hiyanet nedir?" Buyurdu ki: "İnsanlara bidat icad etmek ve onunla amel etmektir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 431 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Dünya üzerinde yaşayanların, çocukluk, genç- lik, ihtiyarlık, hastalık gibi değişikliğe uğrayarak nihâyet, ölmeğe mahkûm olduğunu dâima görmek- teyiz. Binâenaleyh: Dünyanın da bir gün bu hâli- nin sona ereceği muhakkakdır. Çünki her değişen şey, zevâle mahkûmdur. Dünyâ da zevâle mahkûm- dur. Akıl ve mantık bunu böyle kabul etmek zorundadır.
Ahiret gününe inanmak, inanmak demekdir ki, bunlar şunlara temâmen Kur'ân âyetleri ile sâbitdir. Birinci sur (Yerde, gökde bütün yaşayan- ların ölmesi), İkinci sur (Ölülerin tekrar dirilme- si), haşir (Mahkeme-i kübra, sorgu, el, ayak âzâ- larının ve yerin şehadetleri), vezin, şefâat (Mah- şerde, mahkeme-i kübrâda, sıratda, cehennemde) sırat, cehennem, cennet.
Kur'ânı Kerîmde beyân buyurulduğuna göre, kıyâmet, herkes işiyle güciyle meşgul iken birden bire son derece şiddetli deprenme ile vukûa gelecek.
Hadîsi şerîfde beyân buyurulduğuna göre yer yüzünde ALLAH ALLAH diyecek kimse kal- mayınca; Ka'be-i Muazzama insanlar tarafından yıkılıb Hac eden kimse kalmayınca; kıyâmet, Allâha şirk eden gâyet zâlim ve şerli insanlar üze- rine kopacak.
Kıyâmetin ne zaman kopacağı belli değildir. Lâkin kıyâmetin kopmasının şartları, Peygamberi- miz (S. A. V.) tarafından bildirilmiştir.
Kıyametin küçük alâmetleri:
Alimlerin azalıb câhillerin artması, adâletin azalıb zulmün çoğalması, cezâların fakirlere, âciz- lere tatbik edilib eşraf ve ekâbirden kaldırılması; işin ehlinin gayrisine burakılması, zinâ ve binâya rağbetin artması, büyüklere hürmet, küçüklere merhametin kalkması, kadınların erkeklerden çok
olması, din kardeşine Allah için muhabbetin kalk- ması. Ahirete rağbet olmayıp dünyaya tamaların artması, kazanılanda, yenip içilende helâlin, hara- mın aranmaması.. Bunlar küçük alâmetlerdir.
Kıyametin büyük alâmetleri (on) dur:
1 Yemende bir ateşin zuhůru,
2 Deccalin çıkması,
3 Hazreti İsânın gökden inmesi,
4 Ye'cûc ve me'cûc,
5 Dâbbetül arz çıkması,
6 Üç husuf yâni biri Şarkda, biri Garbda, biri de Arabistanda Arzın yere batması,
7 Dünyayı duman kaplaması,
8 Güneşin batıdan doğması,
9 Kur'ânın kalkması,
10 Ka'be-i şerîfde bulunan Hacer-i Esved'- in kalkması.
Bundan sonra tatlı bir rüzgâr eser, mü'minler temâmen ölürler; kıyâmet de insanların şerlileri üzerine kopar.
Şimdi kıyametin nasıl kopacağını öğrenelim:
Şöyleki: sur üfürmek için Allâhın emrini bekleyen İsrafil aleyhisselâm, kendisine ânî olarak verilen emir ile sûru üfürür. İlk üfürülen sûr ile son derece şiddetli deprenmeler olacak, denizlerin suyu çekilecek, dağların taşları yerinden kopup birbirlerine çarpmakla toz hâline gelerek, gök yüzüne bulutlar gibi savrulacak, ne çukur ve ne de tümsek görünmeyecek; yerde, gökde ne kadar canlı varsa, Allâhın dilediklerinden başka hepsi ■ölecek, yer yüzü bir rivâyetde kırk sene bom boş - kalacak, Gökden, insanların ana rahminde ilk te- şekkülüne sebep olan suya benzeyen, bir yağmur a yağacak, toprak olmuş yâni parçaları toprak ara- sında kaybolmuş insan cesedleri yeniden teşekkül edecek.
yolundan saptırsınlar diye mi? onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezier." (YONUS/88) abbimizi Gerçekten sen Firavun'a ve onun ileri gelenlerine, dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver,
رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلُوةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِى إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ miz Namazı dosdoğru kilizare dinle sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylett, onlar erden rızıklandır, umulur şükrederier."
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا تُخْفَى وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ miz Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli
2(İBRAHİM/38)
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلُوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ . Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul
ml Beni namaza devam eden bir kimse eyle
(İBRAHİM/40)
bimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 305 1 Ümmetimin şerlileri, çok konuşan, düşüncesizce konuşan ve azametle konuşanlardır. Ümmetimin cumaları ise, ahlakça en güzel olanlardır. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 305 2 Ümmetimin şerlileri, hem hakim mevkiini işgal eder, hem de şüpheli işlerle herkesle karşılaşırmısınız. Hükmünde isabet ederse kibirlenir. Gazablanınca da şiddet görülüyor. Kötülük yayan da onu işliyen gibidir. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 305 3 Ümmetimin şerlileri, kendine mümtaz mevki veren, kendinin dince mevkiini beğenen ve amelinde mürailik yapan, hüccetinde muhhasama eden kimselerdir. Riyanın az da şirktir. Hz. Abdurrahman İbni Sabit (ra) 305 4 insanların şerlilerindendir o fasık ki, Allah kitabını okudu ve dini olarak, fıkhı da bilgi sahibi mevkiindeki fasıka dalkavuk oldu. Ve o adam bunun okuyuşu ile keyf etti. Allah (bunların her şeyin de) söylenmesinin de, dinliyenin de kalbini mühürler. Hz. İbni Ömer (ra) 305 5 Ümmetimin şerlileri ve Cehenneme sevk edileceklerin ilki, ümmetimden, yemeklerden doymıyan ve toplananklarından kanmıyan aç gözlülerdir. Hz. Ali (ra) 305 6 Şerlisi üç sınıftır: "Ana-babaya karşı kibirli olup, onları tahkir eden adam. İnsanlar arasında yalanla münaferet etmiş ve onları birbirine buğz edip birbirinden uzaklaşıncaya kadar fesad için koşan adam. Erkekle ailesi arasında yalan sözlerle koşup, kadının haksız yere kırgınlığı ve sonra arasını ayırıp sonrasında kadına kendi sahip olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 305 7 En fena yemek, kendisine zenginlerin çağırılıp fikaraların çağrılmadığı düğün yemeğidir. Kim ki davete icabet etmezse Allah ve Peygambere asi olmuş olur. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 305 8 Evlerin en şerlisi hamamıdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Denildi ki: "Hamamda tedavi uygulanıyor ve kirler gidiyor." Buyurdu ki: "Girecek olan ancak örtülü girsin." Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 305 9 Kıyamet menzili (derece) bakımından insanların en şerlisi, dilinden ve şerrinden korkulan kimsedir. Hz. Enes (ra) 305 10 Dünya şerefi zenginlik, ahiretin şerefi ise takvadır. Erkek ve dişiden kraliçelerin sizin şerefiniz müstağni olmanız, kereminizin takvası, hasebiniz ahlakınız, nesebiniz de amellerinizdir. Hz Ömer (ra) 305 11 Mü'minin alameti, gece namazının kılınması ve izzeti de insanların elindekinden müstağni olması. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 305 12 Mü'minlerin kıyamette sırat üzerindeki alametleri: "Ya Rabbi Sellim, Sellim" sözüdür. (Selamete er.) Hz. Miğire İbni Şu'be (ra)
Ey insanlar! Dünya, peşin verilen bir metadır. İyi de kötü de ondan nasibini alır. Ahiret ise sadık (değişmez) bir vaaddır. Orada Kadir olan Melik hükmeder. Hak yerini bulur. Batıl ise zail olur. Ey insanlar! Ahiret evladı olun, dünya uşağı olmayın. Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya çocuğu olursanız., dünya gibi mahvolmaya layık olursunuz) Allah'tan korku üzerine amel ediniz Biliniz ki, amelleriniz sizinle yüzleştirilecektir. Ve yine sizler, mutlaka Allah'a mülaki olacaksınız. Kim, zerre miktarı hayır yaparsa onu görecek ve kim de zerre miktarı şer yaparsa onu görecek. Ravi: Hz. Şeddad İbni Uveys (r.a.) Sayfa: 184 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
C – Evvelâ: Müttefekun aleyh olan makasıd-ı âliyeye nazar etmektir. Çünkü, Allah'ımız bir, Peygamberimiz bir, Kur'ânımız bir… Zaruriyat-ı diniyede umumumuz müttefik… Zaruriyat-ı diniyeden başka olan teferruat veya tarz-ı telâkki veya tarik-i tefehhümdeki tefavüt, bu ittihad ve vahdeti sarsamaz, râcih de gelemez. El-hubbu fillah düstur tutulsa, aşk-ı hakikat harekâtımızda hâkim olsa –ki, zaman dahi pek çok yardım ediyor– o ihtilâfat sahih bir mecrâya sevk edilebilir.
llah'ın indirdiğiyle A hükmetmeyenler, iş- te onlar kâfirlerdir." (Maide, âyet:44)
Bu âyet, Türkiye'nin dârü'l- harb olduğunu iddia edenlerce, hem bu iddialarına payanda, hem de demokrasiyi İslâma aykı- rı görmelerine gerekçe olarak kullanılıyor.
Ağustos ayında, "İslâm ve de- mokrasi'' konusunu işlerken müfessirlerin bu âyeti nasıl tefsir ettikleri ele almış ve âyetteki "hükmetmeyenler" tabirinden "tasdik etmeyenler," yahut "inkâr edenler" mânâsının an- laşılması gerektiğini ifade etmiş tik.
Bu âyete dair müfessirlerin yaptıkları izahları, bir defa daha, kısaca belirtmek istiyoruz:
Bediüzzaman Said Nursî, Mü- nazarat'ında, "Hükmetmeyen ler' bilmânâ [mânâ itibarıyla] 'tasdik etmeyenler'dir" diyor. Ashab-ı Kiramdan Abdullah ib- ni Abbas (r.a.), "Kasden inkâr ederek Allah'ın hükümleri ile hükmetmeyen kimseler kâfirler- dir. Kabul ettiği halde onunla hükmetmezse, zalim veya fâsık olur" diyor. Fahreddin Razi, "Bir kimse, Allah'ın hükümle tiyle hükmetmezse dahi, kalbiy- le o hükümlerin doğruluğuna inanmazsa kâfır olmaz" diyerek, kalben tasdik ettiği halde Allah' in hükmüyle hükmetmeyenlerin
ancak fåsık olduğunu söylüyor. Kadı Beyzavi, âyeti tefsirinde ancak "Allah'ın hükümlerini in. kâr edip onlara hakaret edenle- rin kâfır olacaklarını açıklıyor. Ebussuud Efendi de, "hükmet. meyenler'i "inkâr edenler" ola- rak tefsir ediyor.
Asrımız müfessirlerinden Konyalı Vehbi Efendi de, Ebus- suud Efendi'ye dayanarak, "hak olduğunu tasdik ve ikrarla bera- ber hilafında hükmün küfür ol- madığı'nı söylüyor. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, "hük- metmeyenin," "Allah'ın hâki- miyetini tanımamak" duru- munda küfre gireceğini belirti- yor. Ömer Nasuhî Bilmen de, "Bir kimse hükm-ü İlâhîyi kal- ben tasdik ettiği halde terk eyler- se, kâfır olmaz, günahkâr olur" diyor, büyük İslâm âlimlerinden İkrime'nin "Her kim Allah'ın hükmettiğini ikrar ettiği halde onunla hükmetmezse o fâsıktır, zalimdir, yoksa kâfır değildir" dediğini kaydediyor.
Bütün bu iktibaslar, bize mü- fessirlerin cumhurunun âyetin mânâsını "Allah'ın indirdiğini tasdik etmeyenler, işte onlar kâ- firlerdir" veya "Allah'ın indir- diğini inkâr edenler, işte onlar kâfirlerdir" olarak anladıklarını; bizim de, münferiden verilen in- dî ve sathî mânâlara değil, bu mânâya itibar etmemiz gerekti- ğini göstermektedir.
Tarih yazılmıştır Kaderler yazılmıştır Levh-i Mahfuz'da, zaman durmaz, saat durmaz, işte bu saat herkesin ölüm zamanını da, dünya ninda, kâinat inda kıyameti kopardı gi Bir cum'a günü akşam namazı sularında işte o zaman Cennet, Cehennem e girecek olanların gerçek hayatın başlama zamanının gösterdiği sonsuz lugun başlangıcıdır.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 108 7 Mescit kapılarında (cuma namazında) melekler insanlar saatine göre yazarlara göre gelişir. "Falan adam şu saatle geldi, filân da şu anda geldi, filân, hutbe ayrılırken geldi, filân da namaza yetişti, fakat hutbeye yetişemedi." Hz. Ebû Hüreyre (ra) 130 1 Allah (zchz)'nin, onun cuma günü hepsi cehennemi hak etmiş oldukları halde, oradan azad ettiği altıyüz bin azadlısı vardır. Hz. Enes (ra) 164 2 Azameti gökle yer arasını dolduran ve yetmiş bin meleğin tazim ve teşyi ettiği bir sureyi size haber vereyim mi? O "El Kehf" suresidir. Her kim Cuma günü onu okursa, Allah Teala bu sebeble o kimsenin diğer cumaya kadar ki ondan sonra da üç gün ilavesi İçindeki Günahlarını mağfiret eder. Ayrıca kendisine semaya kadar erişen bir nur verilir. Ve çıkartmanın fitnesinden oluşur. Kimin yatacağı zaman bu surenin sonunda beş satır okursa, korunur ve gecenin istediği yerde uyandırılır. Hz. İsmail İbni Rafi (ra) 219 2 Beş vakit namaz ve diğer cumaya kadar Cuma namazı, büyük günahlardan sakınılmak şartıyla, aralarındakilere kefarettir. Hz Ebu Bekir (ra) 391 6 Cuma günü imam hutbe konuşurken konuşanın misali, kitap içeren merkebe benzer. Yanındakine su diyenin de cuması yoktur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 482 5 Ağacındaki meyvadan dolayı ve "cumardan" (hurma göbeği) dolayısıyla el kesilmez. (Çalıp yemekte ve on dirhemden az da el kırma yok diye ilave var.) Hz. Rafiğ ra. 544 10 Efendimiz (sav)'in bir kılıcı vardı. Kabzası ve kınının ucu gümüş işlemeli idi. Ayrıca gümüşten halkaları vardı, adı "Zülfikar" denilirdi. Ok ve yayı vardı, ismine "Zessedat" denirdi. Ok mahfazası vardı, ismine "Zelcuma" denirdi. Bakır işlemeli bir zırhı vardı, ona "Zatül fudul" denirdi. Kargısı vardı, "Enneb'âü" denirdi. Kalkanı vardı, "Zagan" denirdi. Al bir atı vardı, adına "Mürtecis" denirdi. Yağız bir atı vardı, ona "Sekib" denirdi. Bir kişi vardı, ona "raac" adı veriliyordu. Boz bir katırı vardı, ona "Düldül" denirdi. Bir devesi vardı, "Kusva" denilirdi. Bir merkebi vardı, ona "Yafur" denirdi. bir yaygısı vardı, "kez" denilirdi. Bir harbisi vardı ona "Nemr" denirdi. Bir ibrik vardı, ona "Sadr" adı veriliyordu. Bir aynası vardı, ona "Midelle" adı veriliyordu. Bir makası vardı, ona "Câmi'" denilirdi. Beyaz bir çubuk vardı, ona da "Memşûk" denilirdi. Hz İbni Abbas (ra)
Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim... (Müslim, Hac, 147)
FERASET SAHİBİ BİR EŞ: ÜMMÜ SELEME
Peygamberimizin evlilik gerçekleştirdiği hanımlardan birisi de kabile bağlarının oldukça güçlü olduğu bir yapıda Hz. Peygamber'e düşmanlıkta en ileri gitmiş Mahzüm kabilesine mensup olan Ümmü Seleme'dir. Kabile- sinin İslam nefretine rağmen İslam'a girmenin en zor olduğu bir dönemde İslam'ı ilk seçenler içinde yer alışıyla, dönemin seyahat imkânlarının tüm zorluklarına rağmen inancı adına Habeşistan gibi deniz aşırı bir yere hicret edişiyle, Hz. Peygamber'in davetine itaatin bir yansıması olan Medine'ye hicreti küçücük çocuğuyla yapmayı göze alan cesaretiyle ilk dönem İslam toplumu içinde müstesna bir yer edinmiştir. Keskin zekâsı sayesinde ver- diği isabetli fetvalarıyla, Hz. Peygamber'i ikna eden konuşmalarıyla, fitne dönemlerinde geriye çekilme basiretiyle dikkat çekmiştir. Ümmü Seleme, şiir bilgisi ve okuma-yazma becerisi ile İslam toplumunda donanımlı kadın profilini çok iyi yansıtan örneklerden biri olmuştur.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 54 1 İsrail oğullarında görülen şeyler sizin aranızda da zuhur ettiği zaman, şöyle ki; Kötü eşyalarınızda, mülk tasarruflarınızda, küçüklerinizde, ilim de en rezillerinizde olduğu zaman. (Bu hadisi şerif Peygamberimiz (sas)'e şöyle soru vardı: "Ya Resulallah biz marufla emri ve münkerden nehyi ne zaman terkediniz?" Diğer bir rivayette ise şöyle buyurulmuştur: "Hayırlarınız arasında medihçilir (iki yüzlülük) şerlileriniz arasında fuhuş, küçükleriniz arasında Mülke tasarruf ve rezil kimseler arasında fıkıh meydandan alınanda.) Hz. Enes (ra) 54 2 Arz üzerinde bir yerde kötü yayıldığında, onların arasında salihler bulunsa da, Allah o yer halkına azabını indirir. İnsanlara gelen azab o salihlere de isabet eder. Lakin daha sonra onlarda Allah'ın rahmetine ve Onun mağfiretine kavuşurlar. Hz. Ümmü Seleme (r.anhüma) 54 3 Bir yerde bir kötü zuhur ettiğinde o kötü erkeklerin olmaması ise, Allah azabını o kavme indirir. Denildi ki: "Onlar arasında salihler bulunsa da mı?" Buyurdu ki: Evet, onlara isabet eden o salihlere de isabet eder. Lakin, daha sonra o salihler Allah'ın mağfiretine ve O'nun rahmetine ulaşırlar. Resulü Ekremin azadlısından 54 4 Yalan sözleri ve davalar meydanda alındığında, ameller gizlenip bozulduğunda, dilde ülfet olduğu halde kalbler birbirlerine buğz istediklerinde, akrabanın akrabası ile saklanmayı kestiğinde, işte o zaman, Allah o kavme lanet eder ve onların kulaklarını sağır ve gözlerini de görmez yapar. Hz. Selman (ra) 54 5 Fuhuş yayıldığında zelzeleler ve fitneler çoğalır. İdareciler zulmettiğinde yağmuru azalttı. Zimmet ehline gadrın dağılımı ise düşman galebe çalar. Hz. İbni Ömer (ra) 54 6 Ümmetimde masiyetler zuhur ettiğinde, Allah Teala kendi ininden onlara umimi bir azab verir. Denildi ki: "O gün insanların içinde salih kişiler yok mudur?" Buyurdu ki: "Evet vardır. Ancak insanların isabet eden şeyleri onlara da isabet eder. Fakat daha sonra onlar Allah'ın mağfiret ve rızasına tırnak olurlar." Hz. Ümmü Seleme (r.anhüma) 54 7 Evde yılanların gösterildiğinde ona şöyle diyorsunuz: "Nuh (as) ve Davud oğlu Süleyman (as)'ın senden gönderilmesi ahde dayanarak bize eza vermemeni istiyoruz." Buna rağmen yine de boyuta yönelirse onu hemen öldürün. Hz. Ebû Leyla (ra) 54 8 Bid'atler yayıldığı ve bu ümmetin sonra gelenleri öncekilere lanet ettiği zaman, kendinde ilim sahipleri onu yaysın. Zira böyle zamanda ilmini gizleyen kimse, Allah'ın Muhammed (sas)'e indirdiğini gizleyen kimse gibidir. Hz. Muaz (ra) 54 9 Ümmetim arasında bid'atler zuhur ettiğinde ve ashabım hakkında kötü sözler söylendiğinde, alim ilmini açığa çıkarsın. Eğer böyle olmazsa onun üzerine Allah'ın laneti olsun. Hz. Muaz (ra) 54 10 Adem kardeşine hasta ziyaretinde bulunduğu veya onu mutlaka Allah'ın rızası için ziyaret ettiğinde, Allah o kimse için şöyle buyurur: "Pek güzel ettin. Gidişin de güzel oldu. Cennette de kendine bir menzil hazırlanmış oldun." Hz. Ebû Hüreyre (ra) 54 11 Rebia kabilesi izzet bulduğu zaman İslam zillete düçar olur. Oysa Mudar ve Yemen kabileleri izzetinin bulunduğu süre boyunca Allah Teala İslam'a ve ehline izzet vermekte, şirki ve ehlini ise noksanlaştırmakta devam edecek. H. Şeddad İbni Evs (ra) 54 12 Bir beldede zina ve riba meydan alırsa, onlar (o belde halkı) Allah'ın azabına hak kazanırlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 54 13 Şu beş şey zuhur ederse helak ümmetim üzerine hak olur: Birbirleriyle lanetleşme, içki içme, ipekli giyme, çalgılar ve yaştaki erkeklerle, kadınların kadınlarla iktifa edilmeleri. Hz. Enes (ra)
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis. salátu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun. lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalātu vesselām saydı:
★ Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve tedavül eden bir meta haline
* Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, ment Empat (edile (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) ku dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
★ Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
* Mescidlerde (rıza-yı İlahi gözetmeyen husumet, alış-veriş, eğlence ve siyasata vs. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
★ Kaume, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
★(Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan- ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
(San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay- gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
★ Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) [veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizî, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hâdisi olarak bilir. Ha diste, Aleyhissalâtu vesselâm, kıyamete yakın İslam ümmetinin ictima hayatında hakim duruma gelecek pekçok içtimâî marazları nazar-ı dik kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten içtimâî bir has
talıktır. Beşeriyetin yaratılış hikmeti gereğince bu hastalıklara her de- virde her yerde rastlanır. Ancak çerçevesi dar, gücü zayıftır. Fakat, anla- şılan o ki, kıyameti zaruri kılan bir hal olarak, bunlar, hem yaygınlık, kökleşeceklerdir. a- de fevkalåde kesafet kazanarak cemiyetin bünyesinde Beşeriyeti bir bütün olarak bir uzva, bir heyet-i içti- maiyeye benzetecek olursak, bu büyük beşerî uzviyet tıpkı münferid bir insan gibi, bünyesine yerleşen bu kadar ağır hastalıklara dayanarak, on beş çeşit hastalıkla, ağır hasta yatan tedavisiz bir beden gibi, ölüm ona daha hayırlı ve belki de bir kurtuluş olacaktır. Kıyamet bir bakıma onul- maz şekilde içtimâî marazlarla alude olmuş beşeriyetin ölümüdür. Anla- şılacağı üzere bu külli ölümü, beşeriyet, şeriat-ı İlahiyeyi dinlemeyerek kendi eliyle hazırlamaktadır. Hadiste sayılan on beş marazın herbiri di- nin yasak ettiği bir haramdır. Dikkat edersek insanlığın, kendi eliyle ördüğü teknik çerçevenin sağladığı kolaylık ve imkanların da yardımıyla, rihu'l-hamra vetiresinde her geçen gün daha da artan bir sür'atle yol aldığını görürüz.
2- Hadisin anlaşılması için, kapalı olan bazı tabirlerin yanına paran- tez içerisinde açıklayıcı ilavelerde bulunduk. Burada sonradan gelen ne- sillerin önceden gelenlere (yani halefin selefe) hakareti meselesi ile ilgili bir açıklamayı kaydedeceğiz. Tibî der ki: "Bundan maksad, halefin (arka- dan gelenlerin) selefi (Sahabe, Tabiin ve Etbau't-tabiin gibi Resulullah'ın senasına mazhar olan nesilleri) ta'n etmesi onlara birkısım kusurlar izafe etmesi, salih amellerde onlara ihtida etmemesidir. Bu davranışlar onlar hakkında lanet gibidir." Aliyyu'l-Kârî te'vile kaçmaya gerek olma- dan, selefe lanet eden zümrelerin varlığına dikkat çekerek "Bunlar kâfir veya mecnundur, ama lanet edici bir zümredir" der ve ilave eder: "Bu zümre sadece lanetle de yetinmeyip, selefi tekdir de ediyor. Bu cinayeti işlerken dayanakları fasid olan hevaları, kısır olan efkârlarıdır. Böyleleri mesela Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman radıyallahu anhüm ec- main'in, (Resulullah'tan sonra) hilafeti haksız olarak ele geçirdiğini, aslında hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu iddia ederler. Gerçek şu ki, bu iddia batıldır ve bu hususta selef ve halef bütün ümmet icma etmiştir. Bu icmaya karşı çıkan münkirlerin iddialarının hiçbir değeri yoktur. Kur'an ve sünnette hilafetin Resulullah'tan sonra Hz. Ali'ye ait olduğuna dair hiçbir delil, hiçbir nass mevcut değildir."
5047 ١٤- وعن ابن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال : [ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ : أَوَّلُ الآياتِ خُروجاً طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا، وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحى،
Cimrilikten sakının. Zira sizden öncekiler ancak cimrilikleri yüzünden helak oldu. Onlar cimrilikle emrettiler de diğer kimseler de cimri oldular. Onlar sılai rahimi kesmekle emrettiler, diğerlerini de kestiler. Ve onlar facirlikle emrettiler, öbürleri de facir oldular. Ravi: Hz. Abdullah İbni Amr (r.a.) Sayfa: 176 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Kasım 2024 19:23 Yalandan sakının. Zira yalan fücura götürür. Fücur ise ateşe görürür. Muhakkak ki adam yalan söyler ve yalan söylemekte devam ederse Allah indinde "çok yalancı" olarak yazılır. Size doğruluğu tavsiye ederim. Zira doğruluk iyiliğe götürür. Ve iyilik de Cennete götürür. Muhakkak ki adam doğru konuşur ve doğruluğa devam ederse Allah indinde "Sıddık" diye yazılır. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 176 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Kasım 2024 19:25 Fitnelerden sakının. Zira, lisanla fitneye düşmek kılıç çalmak gibidir.(Kılıcın tesiri gibidir) Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 176 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Hanginiz bir ağrı hissederse, sağ elini onun üzerine koysun ve üç defa "Allah'ın adını" zikretsin. Ve yedi defa şöyle desin: "Euzu bi izzetillahi ve kudretihi min şerri ma ecidü ve uhaziru." (Hissettiğim ve çekindiğim hastalığın şerrinden Allah Teala'nın izzet ve kudretine sığınırım) Ravi: Hz. Osman İbni Ebul Asi (r.a.) Sayfa: 177 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Her bastalık Müslüman'a bir şifadır. Bazı nefsini temizler, bazısı da günahlarını." Hazret-i Ebû Bekr (Radıyallahu Anh)
"Söz ilaç gibidir, gereği kadar sarf edilirse fayda verir. Gereğinden fazlası ise zarara sebep olur." Amr ibni'l-As (Radryallabu Anh)
"Ey Ademoğlu! Ecelinin peşinden nasıl ilerlediğini görseydin, emellerinin seni nasıl aldattığına kızardın." Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Bilmek gerekir ki kalp göze tabidir. Göz baramlara kapatılmadıkça kalbi korumak zor olur."
Imam- Rabbant (Kuddise Sirrubi) Hazretleri
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 05:31 Hasen- Bari
"Bilmek gerekir ki kalp göze täbidir. Göz haramlara kapatılmadıkça kalbi korumak zor olur."
Imam-ı Rabbani (Kuddise Sirrubů) Hazretleri
"Medreseler Allah-u Te'ala'nın himayesindedir ama Allah-u Te'ala'nın emri yaşatıldıkça! Tekkeler Allah-u Te'ala'nın himâyesindedir, orada zikredenler şeriat üzere olurlarsa."
Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhů) Hazretleri
"Ihlas, Allah-u Te'ala ile kul arasında bir sırdır. Onu melek bilemez ki yazsın, şeytan bilemez ki bozsun, nefis farkedemez ki saptırsın."
Cuneyd-i Bağdadi (Kuddise Sirrubů) Hazretleri
"Sabırsızlığın olduğu yerde sıkıntı ve musibetler birer ceza, sabrın bulunduğu yerde ise birer nimettir." Abdülkadir-i Geylani (Kuddise Sırruhů) Hazretler
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 05:32 Gazze'nin Kurtuluşu İçin Hacet Namazları Kılmayı ve Duâlar Yapmayı İhmål Etmeyelim!
Qalegtu
Aylık İlim, Kültür ve Fikir Dergisi
回
QR Kod ile Abone olabilir veya yenileme yapmak için okutabilirsiniz
Lâlegül Dergisi Yıl:12 Sayı: 142 Cemâziyelahır 1446 Aralık 2024 120
Fuat Sezgin'in coğrafya tarihine ilişkin araştırmalans 42 da dikkat çeken diğer bir konu Amerika'nın Müslüman tarafından Kristof Kolomb'dan (ö.1506) önce keşfedilm olduğu bulgusudur. Buna göre Bartolomeo Diaz (8.1500 Vasco da Gama (ö.1524) Müslümanların harita Ümit Burnu'na ulaşıp Hint Okyanusu'na yönelmi, ayus kilde Kristof Kolomb ve Ferdinand Macellan (ö.1521) Amerika'ya Müslümanların haritalarıyla varmışlardır.
ELA
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:10 Halife Me'mun'un yaptırdığı dünya haritası (Kaynak: Fuat Sezgin, İslam'da Bilim ve Teknik, s. 9)
37 Fuat Sezgin, İslâm Bilim Tarihi Üzerine Konferanslar (İstanbul: TIMAS, s. 35-36.
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:11 Babamın tek rehberi gerçekti, sadece gerçeğin peşindeydi o."3
Kendisinden çocuk peydah olacak meniyi, kayanın üstüne döksen, Allah (z.c.hz.) yaratacağını yaratır ve hiç şüphe yok ki Allah yaratacağı canı yaratır. Ravi: Hz. Sumame (r.a.) Sayfa: 354 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel29 Kasım 2024 20:51
Kutsal Kase banner Anasayfa Kampanyalar Ara Favorilerim Sepetim Teşkilat-ı Mahsusa Philip H. Stoddard SELENGE YAYINLARI Kutsal Kase Ali Kuzu | KARİYER YAYINCILIK 4 yorum Kitapyurdu Fiyatı: 192,00TL Kutsal Kase Kutsal Kase Kitapyurdu Fiyatı: 192,00TL Kazanacağınız Puan: 136 Platin Üyelere Özel Fiyat: 172,80TL 24 Saatte Kargoda Stokta 1 ürün var İç Sayfalara Gözat Favorilerime Ekle 119 kişi Alışveriş Listeme Ekle Fiyat Alarmına Ekle Ürün Fiyat Geçmişi Hakkında Yabancı istihbarat kuruluşlarının Kutsal Kase’si Türkiye’dir. Kutsal Kase Türkiye, çok acıdır ama bir casus cennetidir. ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa, İran ve benzeri ülkelerin casusları Türkiye söz konusu olduğunda, almış oldukları eğitimlerinin “gizlilik” gibi teknik düzeydeki temel hususları bir kenara bırakarak, pervasızca “icra-i faaliyet” gösterebilmektedirler.
“CIA ve KGB kızdıkları bazı ülkelerde, doğruluğu hakkında kesin bilgilere sahip olunmayan belgeleri, o ülkelerde tiraji yüksek olmayan gazetelere ulaştırırlar ve ülkeyi birbirine katarlar. Belge gercekmiş, değilmiş kimse üzerinde durmazdı önceleri... Bu belgeyi alanlar da ‘Bu belgeyi bana neden verdiler? Amaçları nedir?’ diye en ufak bir sorgulama yapmadan yazar... O ülkelerde bunlar hep oldu...” Ali Kuzu’nun kaleminden yabancılar için Kutsal Kase olarak görülen ülkemiz üzerinde oynanan tüm oyunlardan haberdar olacaksınız.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evin sonuna kadar konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta küçük ve babasının miktarını sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten önceki latife yapması da cefadandır. Hz. Ali (ra) 448 2 İnsanın bir din kardeşinin konuşması susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da bulunduğu, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (ra) 448 3 Bir Müslümanın mutluluğu içine sokmak, gamını gidermek, borçlarını ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (zchz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (ra) 448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (ra) 448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçememesi, iki rek'at kılmaması, makinesinden başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kişinin işe koşması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimadlar, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (ra) 448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yok olması, cihadın kalkması, dünyanın dininin bozulması. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 448 8 Kıyamet alametlerindendir; öfkeli öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeklerin kadınlarla, kadınlarınla yetinmesi, dünyanın mamur kısmı harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşık olması, çalmasının ve eğlence aletlerin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamların ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haramlar ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı kazanmaları. Hz. Ali (ra
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 169 1 Haberiniz olsun ki dünya hazır bir meta olup, ondan iyi de, kötü de yer. Yine biliniz ki hesap günü gelecek ve haktır. Orada onun istediği kadir olan bir melik hükmedecektir. Biliniz ki, hayrın hepsi, bütün parçalarıyla Cennettedir. Yine biliniz ki, şer de bütün parçalarla dağılmıştır. Gene haberiniz olsun ki, amellerinizi Allah'tan sakınır halde işleyin. Ve biliniz ki, mutlaka mutlaka surette amellerinizle karşılaşacaksınız. Onun kim zerre miktarı hayır işlerse onu görecek ve onun kim de zerre miktarı şer işlerse onu görecektir. Hz. Amr (ra) 169 2 Agah olunuz ki; insan dünyasında yakın ve afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Öyle ise Allah'tan o isteyin. Hz. Hasan (ra) 169 3 Agah olunuz ki; sarhoşluk veren ona şey haramdır. Her yaşta haramdır. Çoğu listeliği veren şeyin azı da haramdır. Kalbini perdeleyen şey de haramdır. Hz. Enes (ra) 169 4 Haberiniz olsun ki, İslam'ın direktiflerine maruz kalacaksınız. Denildi ki; "Öyleyse ya Resulallah biz neyiz?" Buyurdu ki; Hadislerimi Kitaba arzedin. Ona uygun olan Bendendir. Ve Ben onu ayarlarımdır. Hz. Sevban (ra) 169 5 Neden dolayı güldüğümü sormayacak mısınız? Allah'ın Müslüman kulu kazası benzer şekilde gitti. Doğrusu Allah, müslüman kulu için onun ne hüküm buyursa hayırdır. Allah'ın kazası, herkes için hayır değildir. Sadece müslim kul müstesna. Hz. Suheybe (ra) 169 6 Beni dinlemiyor musun? Hahamlarınıza ibadet edin, beş vaktinizi ayırın. Ramazan ayını tutunuz. Mallarınızın zekatını eda ediniz. Emir sahiplerinize itaat ediniz. Böylece Rabbinizin Cennetine girersiniz. Hz. Ebû Ümâme (ra) 169 7 Meleklerin, Rablerinin huzurunda güvende oldukları gibi siz de güvende tutmaz mısınız? Birinci saffı tamamlarlar ve sıkı ve sağlam dururlar. Hz Cabir İbni Semure (ra) 169 8 Agah olunuz ki, Allah'ın ve meleklerin ve insanların laneti şu kimselerin üzerine olsun ki, Beni hakkımdan bir şeyi nakzeder, Benim yakınlarımdan yüz çevirir, Benim velayetimi hafife alır, hayvanını kıbleden gayriye doğru keser, çocuğuu kabullenmez, efendisinden uzaklaşır, arazininını değiştirir . İslamda cinayet ihdas eder ve ihdas edeni barındırır, hayvana takarrüb eder, eli ile istimdana bulunur, alemlerden erkeklere yaklaşır, meşru evlilikten sakınır-ki Zekeriya (as) oğlu Yahya (as)'dan sonra "Hasur" yoktur. Bir erkek ki kendini kadına benzetir, bir kadın ki kendini erkeğe benzetir, bir kadına, sonra da onun şık yakın olur, iki kız kardeşi bir arada nikahı” alır- geçmişte olanlar müstesna-akar suyun yolunu tıkar, menzillerin gölgeliklerini kirletir, yollarında bize eza verir , kibrinden dolayı eteğini yerde sürükler, büyüklüğü taslıyarak yürür, çirkin sözler söyler, içkinin içindekileri ve ayakkabılarını ters giyer. Hz. Bişr İbni Atiyye (ra)
Bir kimse bir mü'mini sevindirirse Beni sevindirmiş olur. Kim Beni sevindirirse, Allah indinde bir ahid almış demektir. Kim de Allah'dan bir ahid alırsa, ateş ona asla dokunmayacaktır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 399 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Arz üzerinde iki eman sebebi vardır. Ben emanım ve istiğfar da emandır. Ben kalmıyacağım ama istiğfar emanı kalacak. Şu halde her günah ve kusurda istiğfara devam edin. Ravi: Hz. Osman İbni Ebi As (r.a.) Sayfa: 325 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:21 Sineğin bir kanadında derd, bir kanadında şifa vardır. Bir kaba tek kanadla düşerse öbür kanadını da batırın. Şifası derdini giderir. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 325 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Gadab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Su ise ateşi söndürür. Öyle ise biriniz gadablanınca hemen yıkansın. Ravi: Hz. Muaviye (r.a.) Sayfa: 225 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:36 Şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür. Nasıl ki su otu büyütüyorsa. Nefsim Yed-i kudretinde olan Allah'a kasem ederim ki, Kur'an ve zikir kalbde imanı büyütür, tıpkı suyun otu büyütmesi gibi. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 225 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:38 Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden şehirler vardır ki, onlar Cennete yıldızlar gibi ışık verirler. Ve bunlar Allah rızası için birbirlerine muhabbet edenler içindir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 125 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:39 Allah Teala bir kulu sevdiğinde, onu kendisini ittihaz eder (Kulu kendisi ile meşgul eder.), zevce ve çocukları ile meşgul etmez. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 25 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:40 Allah Teala bir kulu sevdiğinde, onu dünyadan korur; sizden birinizin hastasını sudan koruması gibi. Ravi: Hz. Katade ibni Numen (r.a.) Sayfa: 25 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:40 Allah Teala bir kulu sevdiğinde ona dünya işlerini kapar, ahiret işlerini ise açar. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 25 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:42 Sizden biriniz, müslümanlık görevini güzel yaptığı zaman, amel ettiği her hasene için, kendisine on mislinden yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Yaptığı her bir seyyie için ise misli kadar yazılır. Allah'a kavuşuncaya kadar bu böyledir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 25 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Kur'an'a göre ilâhi vahyin insanla buluşma noktası kalbdir. İnsanın idrak, duygu ve amel gibi fonksiyonları kalb merkezlidir. Îman, nifak ve inkâr gibi itikâdî yönelişler; sevgi, merhamet ve korku gibi ahlâkî ve psikolojik değerler, hep kalbe nisbet edilmiştir. İnsanı Hak katında mükerrem kılan "takva"nın mahalli kalb olduğu gibi kıyamet gününde kişinin değer ölçüsü de kalbdir. Bu sebepledir ki o, "nazargâh-ı ilâhî" olarak tavsif edilmiştir. Hz. Peygamberin -sallallâhü aleyhi ve sellem- "Dikkat edin cesette bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozuk olursa bütün beden de bozulur; işte bu et parçası kalbdir" (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsākât, 107 Mâce, Fiten, 14.) Sözleri ise kalbin insanda en önemli bir merkez olduğunu açıkça vurgular mâhiyettedir.
İşte bu kitap, müslümânın, emanet edilen ömrü, "kalbî hayat" diye özetlenebilecek bir derinlikte yaşamaktan başka yolu olmadığını açıklıyor.
Şimdi elinizde, hem Kur'an ve Sünnet'in ölçülerini belirlediği "kalbi hayat" konusunda sağlam bir müracaat kitabı, hem de dost ortamlarında gönül huzuru içinde paylaşılacak bir sohbet kitabı vardır.
dim edilmiştir ki, menfi vasul ve yönelişlerden arırımışığı ve Hakk'a tam bir tenlinayeti ifade eder.
Kalbin değişken ve etkiye açık oluşu gerçeği, onu öncelikle zararlı Amillere karşı korumayı gerektirir. Şeytanın vesveseleri, nefsin kötülüğu emredici fısaltıları ve kötü çevrenin etkileri, kalbi karartan ve körleştiren birer amil olmaları sebebiyle bunlardan kalbi korumak kaçınılmaz bir za rurettir. Ancak kalb eğitimi adına böyle bir koruma gerekli ise de yeterli değildir. Zira yaralanan kalbin tedavisi ve selim vasfına eriştirilmesi, müsbet yönde daha farkı bir eğitimi gerekli kılmaktadır.
Gönüllerde bulunan hastalıklara şifa olarak takdim edilen Kur'an, kalbi sihhate kavuşturacak yegane reçetedir. Binäenaleyh kalbin selä meti, ancak Kur'an'ın yaşanmasıyla sağlanabilecektir. İstiğfår kalbi ka rartan günah izlerini silerken, zikrullah (Allah'ı anmak) kalbin itmi'nân ve huzurunu temin edecek önemli bir vasıtadır. Kalbin hak üzere sebatı ve selim vasfına erişmesinde ise duanın ehemmiyeti büyüktür. Nitekim bu ümmete de ömek gösterilen Hz. İbrahim aleyhisselam Rabbinden "kalb-i selim" talebini şöyle dile getirmiştir:
"(Rabbim!) Malın ve evladın fayda vermediği, ancak Allah'a "kalb-i selim getirenlerin fayda göreceği o diriliş gününde, beni mahcup etme Teş-Şuară 26/87-89).
Son olarak şunu da ifade edelim ki, Kur'ân-ı Kerim'de kalbi konu edinen bu çalışma, aciz müellifinin zann-ı galibinden ibarettir. Kalbin gerçek mahiyetini ve kalble ilgili ayetlerden murad-ı ilâhînin ne olduğu- nu yine her şeyi bilen Zat-ı Kibriyadan ve O'nun bildirdiklerinden başka kimse bilemez. Bu itibarla sözlerimi Yüce Rabbimizin meleklerin dilin- den bize öğrettiği şu dua ile noktalamak istiyorum
سبحانك لا علم لنا إلا مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ ...
"... Seni tenzih ederiz (ya Rab)! Senin bize öğrettiğinden başka, bizim hiçbir ilmimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi bilen Alim ve yaptığı her şeyi hikmetle yapan Hakim ancak sensin!"
Ey insanlar kendinizi hoş tutun. Zira iş sağır ve gaibe dua etmiyorsunuz. Siz, sizi işiten ve her yerde yakın ve beraber olan Allah'a dua ediyorsunuz. Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.) Sayfa: 495 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Sözler vari zindandan saray yapar, ölümü sevgili, kabri gül bahçesi gibi sevdirir, darağacında asılmayı bekleyen bir çaresizi ebedi idamdan kurtar, Fani ve fakir bir adama dünya kadar ebedi bir mülkü kazandın, ebedi hayatın levazimatını buldurur. Yeterki insan kulağını tıkamasın, gönül kapılarındaki kilitleri kırsın, Ölüden daha ölü olanlan driken, maddesiyle manasıyla iflas etmiş zavallıları sullan yapan sözler var.
Nerede o sözler, hani?" diyorsanız. gözlerinizi yüreğinizle birlikte açın, basiretinizde yanınızda bulunsun ve elinizdeki kitabın sayfalarini çevirmeye başlayın.
Sözler var; zindanları saray yapar, ölümü sevgili, kabri gül bahçesi gibi sevdirir, darağacında asılmayı bekleyen bir çaresizi ebedi idamdan kurtarır, fani ve fakir bir adama dünya kadar ebedî bir mülkü kazandırır, ebedi hayatın levazımatını buldurur. Yeterki insan kulağını tıkamasın, gönül kapılarındaki kilitleri kırsın, ölüden daha ölü olanları dirilten, maddesiyle manasıyla iflas etmiş zavallıları sultan yapan sözler var.
"Nerede o sözler, hani?" diyorsanız, gözlerinizi yüreğinizle birlikte açın, basiretinizde yanınızda bulunsun ve elinizdeki kitabın sayfalarını çevirmeye başlayın.
Harfler birbirine sarılınca, kelime ara endam eder. Kelimeler omuz omuza verince de, ku laklarımızın kapısırı çalar, sözler
Sözler var, mutluluk hazinelerini, saadet definelerini açar hatta ebedi ziyafetgah Cennetin ka- pısını da açar
Sözler var, inkılap yapar, istikametini değiştirir hayatın
Sözler var, azgın nefislere gem vurur, bulanık akılları uçurumdan kurtarır, ruhları ulvi ålem-
lerin mihverine sevk eder, gönülleri gönül, kalpleri kalp, yurekleri yurek, insanları insan yapar. Sozler var, güneşten daha parlaktır. Gozleri aydınlatır, özleri aydınlatır, dem ve damarlara ka-
dar nur yayar Sözler var, zindanları saray yapar, ölümü sevgili, kabri gül bahçesi gibi sevdirir, darağacında
asılmayı bekleyen bir çaresizi ebedi idamdan kurtarır, fani ve fakir bir adama dunya kadar ebedi bir mülku kazandırır, ebedi hayatın levázımatımı buldurur. Yeterki insan kulağını tıkarmasın, yeter- kı gönül kapılarındaki kilitlerı kırsın, oluden daha ölü olanları dirilten, maddesiyle manasıyla if- las etmiş zavallıları sultan yapan sözler var.
Zamanı geçmez, hiç eskimez, yıpranmaz ve ölmez sözler var ki, hava gibi, su gibi, gıda gibi muhtacız onlara. O sözler olmasa biz olmazdık, biz başkaları olurduk yada başkaların rüzgarın da savrulan aciz yapraklar olurduk. O sözlerden ilham almasak idealsiz, gayesiz, hedefsiz, hayat- sız bir halde madde ve hevanın kölesi bir bedbaht, esaret çukurlarında çürümeye yüz tutan bir hiç olurduk.
O dürbün misal sözler olmasa ne ile temaşa edebilirdik Cennet bağlarını? Nereden bulabilir- dik ebedi ufukları? O sözlerle beslenmeseydi eğer kalplerimiz, anamıza-babamıza, eşimize, evlä dımıza, dostumuza-ahbabımıza nihayetsiz mülakatları netice verecek ölümsuz sevgilerle nasıl bağlanabilirdik?
YanıtlaSil
Yuksel12 Aralık 2024 21:29 HALANDRINN SICILMIS VEDIZELER
Käinatzerreleri adedince, ezelden ebede kadar olan zamanların saniyeleri mislince Rabb Ratsemanier handolsun ki, o sözler var.
deo water, hani diyorsanız, gözlerinizi yüreğinizle birlikte açın, basiretinizde ya mabuhmsun ve elinizdeki kitabın sayfalarını çevirmeye başlayın. "Haydi ileri arş!"
Iman, yalnız icmali ve taklidi bir tasdike münhasır değil bir çekirdekten, ta büyük hurma aga cına kadar ve eldeki aynada görünen misali güneşten tå deniz yüzündeki akatne, të guneye kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi, imanın o derece kesretit hakikatleri var ki, bin bir samalla hiye ve sair erkän-ı imaniyenin käinat hakikatleriyle aläkadar çok hakikatleri var kt. "Boron lerin ve märitetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman i takkikiden gelen tal silli ve burhanlı marifet-i kudsiyedir diye ehl-t hakikat ittifak etmişler
Emirdağ Lähikasil
Iman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdäni hakikattır ki, tebrik kabul etmer. Ve öyle bir kül Üdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki, kahl-i inkisam olmazlar Çunkü, herbar rükn-0 imani, kendini ispat eden hüccetleriyle, sair erkänt imaniyeyi ispat eder. Herbiri herbinsine gayet kuvvetli bir hüccet-i azam olur. Öyleyse, bütün erkänı bütün delillesiyle sarsmayan bir fikri batd, hakikat nazarında birtek rüknü, belki bir hakikati iptal edip inkar edemez
(Suatarl
Bir hakperest adama böyle cevabımız var. O dedi birincide: "Muhammed (Aleyhimaları Ves selam) dini nedir?" Dedim İşte Kur'ân'dır. Erkän i sitte i iman, erkän-ı hamse i Islam esas mak sad-1 Kur'ân
(Lemeat)
Iman-ı billah hakikatı, hüccetleriyle hem meläikeye iman, hem kadere iman hakikatlerini da hi kat T ispat eder. Güneş gündüzü ve gündüz güneşi gösterdiği gibi, imanın rükünleri birbiriel is pat ederler
Erkän-ı İmaniye altıdır. İman-ı billähtan başka, iman-ı bi'l-yevmi'lähir gibi rükünler var. Bu rükünler ise, mümkinatın vücutlarını ister. O muhkem erkânı imaniye hayal üstünde bina mez
Bu evin her yıl Rebîülevvel ayının 12. günü Mek- ke'de bulunanlarca ziyaret edilmesi adettendi Os- manlı Sultanı II. Mustafa, burada Ramazan'ın 27. gecesinde Hz. Peygamber'in nübüvvetini ta'zim ve Rebîülevvel'in 12. gecesinde Resûl-i Ekrem'in doğu- munu kutlamak amacıyla mevlit törenleri düzen- lenmesini emretmiş ve bunun için tahsisat ayırmış- tır. Daha sonra bu kutlamalar sadece 12 Rebîülev- vel'de sürdürülmüştür.
Bugün Safâ ve Merve tepeleri arasındaki sa'y yerinin tam karşısında, Mina ve Azîziye'ye giden tünelin gi- rişine yakın yerde mevcut olan bu ev, 1379 (1959) yılından beri Mekke Kütüphanesi olarak hizmet ver- mektedir.
30. (Resûlüm!) Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
31. Sonra (ey insanlar!) Şüphesiz siz Rabbinizin huzurunda dâvâlaşacaksınız.
32. Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine gelen o doğruyu (Kur’ an’ı) yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde barınacak(!) yer mi yok?
33. (Allah’tan) doğruyu getiren (peygamber) ve onu gereğiyle tasdik eden (mü’min)ler var ya! İşte onlar, takvâya eren (Allah’a saygı duyup emrine uygun yaşayan)ların ta kendileridir.
34. Rablerinin katında ne dilerlerse onlarındır. İşte bu, iyi davrananların/iyilik edenlerin mükâfatıdır.
35. Çünkü Allah, onların (geçmişte) yapmış olduklarının en kötüsünü bile örtecek ve kendilerine mükâfatlarını, yapmış olduklarının en güzeliyle verecektir.
36. Allah kuluna kâfî değil mi? (Resûlüm!) Seni O’ndan başkalarıyla (putlarıyla/tapındıklarıyla) korkutuyorlar. Allah kimi (böyle) sapıklığında bırakırsa, artık onu doğru yola getiren yoktur.
37. Allah kimi de doğru yola iletirse, artık onu hiçbir saptıracak yoktur. Allah mutlak galip ve (düşmanlarından) intikam alıcı değil midir?
28- (Biz o yüce Kitabı hiçbir eğrilige(, çelişki ihtilafa ve karışıklığa) sahip olmayan (ve şüpheli tek âyeti dahi bulunmayan) Arapça bir Kur'an olara (indirdik)! Ta ki onlar (onun yasaklarından) hakkı ola sakınsınlar
29- Allah(, bir olan Allah'a ibadet eden mümini güzel haliyle, birçok putlara tapan müşriğin kötü duru munu göz önünde canlandıran bir misal olmak üze re (köle) bir adamı açıklamıştır ki, kendisi hakkan da çekişmeli(, geçimsiz ve kötü huylu) birtakım or taklar vardır, bu yüzden o, kime ne cevap vereceğini ve nereye yetişeceğini şaşırmıştır), bir adamı da ki sadece tek bir adama aittir Bir örnek olarak bu İkisi eşit olabilirler mi?
1
Bütün hamdler Allah'a mahsustur (ki, tevhid eh lini bu meziyete muvaffak kılmıştır)! Doğrusu onların pek çoğu (bu kadar açık örnekleri dahi) bilmezler!
)
30- (Habibim! Sen bu kadar hakikatleri kendilerine beyan ettiğin halde håla hakka dönmüyorlarsa, onlar adına üzülmene değmez, zira) şüphesiz sen de öle ceksin, muhakkak onlar da öleceklerdir!
31- Sonra gerçekten de siz, kıyamet günü Rab binizin katında tartışacaksınız!
- -
(O zaman sen onlara: "Ben hak din üzereydim, sia ise yanlış yoldaydınız. Ben İrşad ve tebliğde olanca gü cümü sarf ettim, siz ise inat ve inkârı bırakmadınız! diyerek galip geleceksin. Onlar ise: "Biz liderlerimize ■uyduk, onlar da bizi haktan ayırdılar!" şeklinde birtakım asılsız mazeretler ortaya koyacaklardır)
11- (Rasûlüm! Ümmetini iman ve takvâya teşvik etmek için) de ki:
"Şüphesiz ben(im gibi peygamberlerin en üstünü olan bir kişi bile), dini (ve ibadeti, şirk ve riya gibi se- vapları iptal eden her türlü günahtan arındırıp) Allah'a halis kılan biri olarak O'na ibadet etmemle emro- lundum!
12- Ben (şeref ve mertebe bakımından) Müslüman- ların ilki olmam için (bu ihlasla) memur kılındım! (Zira dinde öncülük, ihlás nispetinde elde edilir.)"
13- (Habibim! Seni atalarının dinine çağıran Kureyş kâfirlerine) de ki: "Muhakkak ki ben, (faraza size uya- rak) Rabbime isyan edecek olursam; pek büyük bir günün azabından korkarım!"
14- De ki: "Ben, dinimi Kendisine tahsis edici biri olarak ancak Allah'a ibadet ederim!
15- Artık siz O'nun dışında dilediklerinize tapın (da belânızı bulun)!" (Habibim! Sana: "Atalarının dinine uymazsan büyük zarara uğrarsın" diyenlere) de ki: "Şüphesiz o (zarar çeşitlerinin hepsini kendilerinde toplayarak tam manasıyla) hüsrâna uğramış olan- lar, (dünyada Allah için yerini yurdunu terk edenler değil,) asıl kıyamet gününde kendilerini ve ailele- rini (cennetten mahrum bırakıp, cehenneme sokarak) zarara uğratmış olanlardır.
İşte sana! Haberin olsun ki; ancak bu, pek açık hüsrân (ve telafisi olmayan sonsuz bir ziyân)ın ta kendisidir!
16- Üzerlerinden doğru o (üst üste binmiş) ateş- ten birçok gölgelikler; altlarından da (yatak ve döşek gibi kendilerini saran) birçok tabakalar onlara aittir.
İşte sana! Bu (feci azap) ki, Allah kullarını ancak bununla korkutmaktadır.
Aişe Validemiz'in annelerimiz arasındaki konumu çok farklıdır; zira o, din adına hizmet etmeye ihtiyaç duyulan Medîne yıllarında, Resûlullah'ın yanında yer alan husûsî bir vezir- dir ve bu yönüyle o, Medîne döneminde akla gelen ilk isimdir. Husûsî bir donanıma sahiptir ve Allah ona, misyonunu edâ adına müthiş bir zekâ lütfetmiştir. Duyduğunu olduğu gibi ka- bullenmeyen, onu Kur'ân ve Sünnet'in kıstas- larına göre sorgulayan bir fıtratı vardır. Kulağı vahiyde, gözü ise istikbâldedir. Ayaklarını sapasağlam bastığı yerde o, Saâdet Asrı ile is- tikbali birbirine bağlayan muhteşem bir köprü gibi durmaktadır.
Onun bulunduğu yerde ayrı bir canlılık vardır; atmosferine girenler, vahyin insibāğıyla bo- yandıklarını hisseder, Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) ziyaret etmişçesine bir heyecan ve canlı- lıkla geri dönerlerdi.
Dün olduğu gibi bugün de yerini belirleye- meyenlerin Annemiz üzerinden dine dil uzat- maya çalıştığı bir dönemi, maalesef yine yaşı- yoruz. Zihinlerin kirli, bakışların bulanık ve kit- lelerin de muhakemesizliğin kurbanı olduğu böyle bir dönemde "Aişe Validemiz", ehl-i insaf ve vicdanı yeniden sırât-ı müstakîme davet edi- yor. Elinizdeki bu kitabın, sözü edilen davette
İsmet Özel, katıldığı bir televizyon programında “Ben yenir yutulur şeyler söylemiyorum. Çünkü bu televizyon dediğimiz şey sadece yenir yutulur şeylerin söylendiği yerdir. Yani burada sadece yutturmaca vardır. Bu yüzden ben bir televizyon programı yapamıyorum.” diyerek medyanın gerçek yüzünü ortaya koyarken medyanın bize dayattığı gündemin de bir yutturmacadan başka bir şey olmadığını gözler önüne seriyor.
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:05 Kendi gündemini belirleme erdemini ortaya koyamayan topluluklar, kendilerine dayatılan gündemi takip etmeye mecbur bırakılmışlardır. Artık onların yerine düşünen, düşündürten, karar veren, yönlendiren birileri vardır. Onlara da kendilerine ait hayat gemisinde dümeni tanımadığı birine vererek gemiye çarpan dalgalarda sallanmak kalır.
Albert Einstein’ın “Dünyanın kötülük yapanlar yüzünden değil, buna seyirci kalanlar yüzünden tehlikeli bir yer haline geldiğini unutmayın.” sözü içine düşürüldüğümüz durumun acı bir göstergesidir. Kendi gündeminden uzaklaşan bireyler günceli takip ederek resmin tamamına vakıf olmak yerine fırçanın detayında boğulmaktadır. Medya da bunu körükleyen temel etkendir.
Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular. Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.) Sayfa: 455 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Aralık 2024 21:36 Size en cömerd olanı haber vereyim mi? En cömerd Allah'dır. En cömerd Allah'dır. Ben ise Adem oğlunun en cömerdiyim. Onların Benden sonra en sonra en cömerdi ise şu kimselerdik ki: İlim öğrendi ve ilmini yaydı. İşte bu kimse kıyamet gününde tek başına bir ümmet olarak baas olunur. Bir de şu kimsedir ki; Allah yolunda ölünceye kadar nefsini cömerdce harcadı. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 163 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Ümmetim hıyanet etmezse düşman onun karşısında ebediyen duramaz. Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.) Sayfa: 149 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:27 Hiyanetten sakınınız. Zira o, çok kötü bir haslettir. Zulümden de sakınınız. Zira o, kıyamet gününde zulümattır (karanlıklardır) Cimrilikten de sakınınız. Zira, sizden evvelkileri helak eden ancak cimrilik olmuştur. Bu sebeble onlar kanlarını döktüler ve akrabalık bağlarını kestiler. Ravi: Hz. Hirmas İbni Ziyad (r.a.) Sayfa: 173 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:29 Hıyanetin en büyüğü, bir valinin kendi râiyesinde ticaret yapmasıdır. (Mevkiini kazanç vesilesi yapması) Ravi: Hz. Ebul Esvedin dedesi (r.a.) Sayfa: 132 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:30 Hırsızların hırsızı, Emirin lisanını çalan kimsedir. (Emire nüfuz edip onun yularını eline alma) Hataların en büyüğü, bir müslüman malını haksız yere almaktır. Hasta ziyareti güzel işlerdendir. Ziyaretin tamamlanması da elini onun üzerine koyman ve nasıl olduğunu sormandır. Şefaatin efdali ise dargın evlilerin arasını bulmaktır. Dondan önce gömleği giymek (uzun gömlek olmalı) Peygamber giyimindendir. Dua ederken aksırmak ise duanın kabulunun işaretlerindendir. Ravi: Hz. Ebû (r.a.)hen (r.a.) Sayfa: 132 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:31 Malın meydan alması, katiplerin artması, ticaretin çoğalması, cehlin yayılması, insanın ticareti, "Falan kimselerden izin almadıkça olmaz" şeklinde yapması, müstakil bir mahalde katib bulunmaması (ticaretin çokluğundan yazmıya vakti olan adam bulunmaz) kıyamet alametlerindendir. Ravi: Hz. Amr İbni Tuğlabe (r.a.) Sayfa: 132 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:34 Kişinin nerede olursa olsun. Allah'ı unutmaması imanının efdal olmasıdır. Ravi: Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.) Sayfa: 132 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:35 Emanet rızkı, hıyanet ise fakirliği celbeder. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 191 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:36 Emirler Kureyştendir, emirler Kureyştendir, emirler Kureyştendir. Onlar şu üç şeyi yaptıkça, sizin onlar üzerinde, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Hükmettikçe adalet etmeleri, merhamet istendiğinde merhametli olmaları ve ahidlerinde vefa göstermeleri. Onlardan kim, bu üç şeyi yapmazsa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Ravi: Hz. Ebû Berze (r.a.) Sayfa: 191 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:37 Peygamberlerin hepsi, Davud oğlu Süleyman (a.s)'dan kırk sene önce Cennete girerler. Müslümanların fakirleri de zenginlerinden kırk sene önce Cennete girerler. Kulların salihleri de diğerlerinden kırk sene önce girerler Cennete. Şehirliler ise köy halkından kırk sene önce Cennete girerler. Bunun sebebi, şehirlerin, cemaatin ve oradaki zikir halkalarının fazileti ve bela geldiğinde, önce şehirlilere gelmesidir. Ravi: Hz. Muaz (r.a.) Sayfa: 191 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar Ruhu l beyan Ekim 23, 2024 Devamı Tarih Ekim 23, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
Yuksel Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Allah (z.c.hz.) tarafından hükümete isyan ve akraba ile alakayı kesmek gibi, cezası hem dünyada peşin olarak verilen, hem de ahirette ukubete layık bir iş yoktur. Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.) Sayfa: 381 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel19 Aralık 2024 00:10 Hayırların içinde sevabı en çabuk gelen sılai rahim, en çabuk cezası gelen de hükümete isyandır. Yalan yere yemin de memleketleri harabeye çevirir. Ravi: Hz. Mekhul (r.a.) Sayfa: 115 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
TİNDİSTAN'ın Rey şehrinde bir mescid vardı ki; her kim, gece bu mescidde kalırsa sabahleyin ölüsü çı- kardı. Bir gün akşam, garip bir misafir bu mescidde yatmağa niyetlendi. Bu misafir, bu mescidin hâlini işit- miş, uzak yerden kalkıp gelmişti. Hiç bir zaman kendi- sinde ölüm korkusu yoktu. Ahali bu garibe :
- Ey garip sakın bu mescidde yatma!.. Her kim bu mescidde bir gece yattı ise, gece yarısında şerbeti mevti içti. Binlerce insan buna vakıf kendini helâke atma ya- zık dediler. Garip de:
- Ey bana acıyan ahâli!.. Ben bu hayattan usandım, bana ölüm pek şirin ve lezizdir. Bana, bu fenâ dünyadan öbür dünyaya uçmakta büyük saâdet vardır. Bırakın be- ni, bu hususta vâiz ve nasihata ihtiyacım yoktur dedi. Bu garip adam, «Bismillah tevekkeltü teâlâllah» deyip mescide girdi. O gece, karanlık mescidde uyur gibi yat- tı, Gece yarısında dehşetli gürültülü bir ses, «geleyim mi, geleyim mi?» diye beş kere bağırdı. Öyle dehşetli bir sesdi ki; duyanların ödü patlardı, bu mert bir an sarsıl- dı, sonra kendine geldi. Ey cân;.. Ve gönül korkma! Tit- reme... Zîrâ korkmak, titremek ölümden korkanlar için- dir. Evhamı bırak. Ya merdane can veririm. Ya bu mes- cidin sırrına âşinâ olurum dedi. Sonra hemen ayağa sıç- rayarak :
- Ey canını sevenleri korkutucu!... Hazırım gel ba- kalım. Geleceğin varsa göreceğin de var, diye merdane bir nara attı. O anda, mescidin tavanındaki Mesnûğ bir tılsım bozularak mescidin içine yağmurlar gibi altınlar
döküldü. O kadar çok döküldü ki, buğday yığınları hâli ni aldı. Meğer bu hazine merdane gel diyenlere nasip olacak bir tılsım imiş.
HİSSE: 35
Ey Insan!... Cesaret büyük hazineleri açan bir tıl- sımdır. Şu dünyada her zafer bu cesaretle kazanılır. Her büyük şeref tavşan yüreklilere değil, Arslan yüreklilere verilir.
Mesnevinin bu kıssasını zahiri ve bâtınî âlimlere şämil, etmek doğru olur. Her kim, mesleğinde bu cesa- reti gösterdi ise şah oldu. Her kim korkak kaldı ise ze il oldu.
Ey Insan!... Yüreğin pak nûru tevhidle nûrlandığım halde ölüm senin hakkında bir lûtuftur. Zelilâne boyun eğmekten, cesurâne ölmek efdaldir.
Ey insan!... Bu kıssa, sana hisse membağıdır. Sen bu membağdan kana kana iç de yiğitlerden oll.
HAZRETİ İsa dağa doğru, hızla gidiyordu. Bir kimse, bu hali görünce :
- Hayrola Ya Isát... Arkandan, seni kim kovalıyor? Kimden kaçıyorsun? dedi. Hazreti İsa, o adama cevap vermedi. O adam:
Ya Ruhullah!... Allah aşkına biraz dur, Bu kadar hızlı olmaktaki hikmet nedir? deyince: İså Aleyhisselâm:
Bir ahmaktan kaçıyorum; Kendimi onunla konuş- maktan kurtarıyorum. Git!.. Bana ayak bağı olma, dedi. O kimse:
Ya Nebiyyallah!.. Sen o Mesih değilmisin ki? Se- nin duânla bunca körler görür oldu. Bunca mevtalar di- rildi, hastalar şifa buldu, dedi. Îså Aleyhisselâm:
Evet, ben o mesihim!.. O kimse :
Madem ki, her dediğini Cenab-ı Hak kabul ediyor; Şu halde neden kaçıyorsun? deyince; Îsâ Aleyhisselâm:
Hak Teâlânın zâtı pâkine kasem ederim ki, ben İsmi Azam'ı bir ölüye okudum, ölü dirildi. O İsmi Azam'ı ahmağın kalbine binlerce okuduğum halde, aslâ tesir et- medi!... Yine hilkatı hamakatinde kaldı. Ve o ahmak, ka- ra taş gibi kara huyundan asla vaz geçmedi, dedi. O kim- se:
Yâ Ruhullah!.. Hikmet nedir ki; O ismi mukadde- sin bir yerde tesiri görülsün de, diğer mahalde tesiri gö- rülmesin? dedi. Îsâ Aleyhisselâm :
Ey insan!.. Bil ki, ahmaklık illeti kahrı hüdâdır. Fakat körlük, sağırlık illeti kahrı hüdâ değildir. Muhab- beti ilahiyeden dolayı iptilâ ve imtihandır. Emrazı cisma- niye bir çiledir ki, Cenab-ı Rahmandan rahmet getirir;
(HATAMALLAHU ALA KULÜBİHİM VE ALA SEM'İHİM VE ALA EBSARİHİM GİŞAVETÜN VE LEHÜM AZABUN AZİM⟫ âyeti kerîmesiyle kahrı hüdâdır. Yâni «Allah on- ların kalbleri üzerine mühür vurmuştur. Kulakları ve gözleri üzerinde perdeler var» demektir. O mührü Hüdayı bozmaya kimse muktedir değildir. Bunun çaresi yoktur Onun çaresi ondan kaçmaktır, dedi.
HİSSE: 12
Ey insanlar!.. Kulakları hakikatı dinlemekten, ağızla rı hakikatı söylemekten, kalbleri hakikatı sevmekten zevk duymayanlardan kaçın!.. Çünkü, onların kasaveti ruhiye. si, sizlere çökerde, siz de ebediyen o hastalığa mübtelä olursunuz. Bundandır ki, Îsâ Aleyhisselâm Havarilerine: <<Sizi kabul etmeyen, sizi dinlemeyen olursa, gidi niz. Giderken, ayakkabılarınızın tozunu siliniz buyur muştur.
Mesnevî bu hikâyeyi söylerken, «ahmaklardan kaçın! Çünkü İsa kaçtı. Zira, ahmağın sohbeti bir çok kanlar döktü» diye, bu sırrı hikmeti beyan eder. Buna binaen Hazreti Nebi Aleyhisselâm'da :
tur. «ÂKİL, DOSTUM. AHMAK, DÜŞMANIM.» buyurmuş
Ahmakların sohbeti kargalar gibi bir leş etrafında toplanır. Meclisleri meclisi fesattır. Sohbetleri, grybel bühtan, amelleri; kan dökmektir.
Ey insan!.. Ehli dil ol, ehli dilin meclisleri gül, soh betleri muhabbettir, amelleri iyiğe müteveccihtir.
İnsanlık, büyük meziyetini ancak, bu gibilerin yanın da bulabilmiştir.
Akille yâr olmak, ahmaktan kaçmak; insanı iki ciha nın selâmetine erdirir.
anlasahe ki, münatıkların menfaati ya dünyada elim bu arabche Vevahud ahirette sedid bir elemdir. Bunlar se menfaat değildir. Öyle ise menfaatleri muhaldu
Sual: Elim, müteellim ma'nasımadır. Müteellim se şahsın sıfatıdır. Bindenaleyh azabın elim ile vasıflandırılmasında ne hikmet vardır?
Elcevab: Azab, onların vücüdlarını öyle kaplar
ve cesedlerini öyle ihåta eder ve bâtınlarına öyle nüfüz eder ki, sanki onların vücüdları bir azab külçen kesilir. Onların cesedlerinden, azabdan måadá bir şey görünmez olur. Hatta o azab külçesinden fışkıran ählar, fizårlar, teellümler, sanki nefs-i azabdan neş'et ederler. Yani çağıran, bağıran, müteellim olan, ayn-ı azab olduğu sanılır.
Yedinci cümleyi teşkil eden ہما كانوا يكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı: Münafıkların azablarının mezkûr cinayetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandırılması, kizbin şiddet-i kubuh ve çirkinliğine işarettir.
Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sîrli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır.
Zira kizb, küfrün esasıdır. Kizb, nifakın birinci alâmetidir. Kizb, kudret-i İlâhiyeye bir iftirådır.
Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Alem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Alem-i beşerin ahvâlini fesâda veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemålåttan geri bırakan, kizbdir. Müseyleme-i Kezzab ile emsâlini âlemde rezîl ü rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeblerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir. Bu âyet insanları, bilhassa müslümanları dikkate da'vet eder.
Sual: Bir maslahata binâen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir? Elcevab: Evet, kat'î ve zarûrî bir maslahat için mesâğ-ı şer'i vardır. Fakat, hakikate
bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zirâ usûl-ü şerîatta takarrur ettiği vechile, mazbût ve mikdarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medâr olamaz. Çünki mikdarı bir had altına alınmadığından sû'-i isti'mâle uğrar. Maaházá, bir şeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensûh ve gayr-i mu'teber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur.
Evet, âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın, özür telakkî edilen maslahata galebe etmesine bir şâhiddir. Fakat kinâye veya taʻriz suretiyle, yani gayr-i sarîh bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hulâsa, yol ikidir. Ya sükût etmektir. Çünki söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünki İslâmiyet'in esası, sıdktır. İmânın hâssası, sıdktır. Bütün kemâlâta îsâl edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkıyâtın mihveri, sıdktır. Alem-i İslâmın nizâmı, sıdktır. Nev'-i beşeri ka'be-i kemâlâta îsâl eden, sıdktır. Ashâb-ı Kirâm'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı merâtib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yuksel21 Aralık 2024 03:06 ÜSTAD'IN SIR KATİBİ Rüştü Tafral
OBEYİR AĞABEY, devamlı hasta hâliyle hep Üstad'ı, Risa- le-i Nur'u ve hizmetleri anlatırdı. Uyanık olduğu zaman- da hizmetlere koşardı. Hatta o kadar ki, kendisini ziyarete pelen ruh doktoru Macit Bey'e şöyle derdi:
Doktor, ben fikr-i sabit hastası olmuşum; ne dersiniz? Jenden devamlı 'Üstad, Risale-i Nur, Bediüzzaman' kelime- eri çıkıyor."
Gerçekten hepimiz onun kendini feda edişine hayret eder-
Zübeyir Ağabey, sanırım 1962'de İstanbul'a gelmişti. Biz o zaman Süleymaniye Kirazlımescit'te kalıyorduk. Aşağı katta pey kalabalıktık. Fırıncı, Birinci, Kutlular, Abdülvahit vs. Zü- beyir Ağabey ikinci kata yerleşmişti.
Zübeyir Ağabey, İstanbul'a geldiği ve Süleymaniye Dersha- tesinde kaldığı sırada bir rüya görmüştüm. Herkesin elbisesi ni astığı bir askılık vardı. Baktım askıda bir kumandan kaputu var... Rüyada, bunun Zübeyir Ağabey'in olduğunu biliyorum. lim edeyim" diyorum. Kaputu aldım, Zübeyir Ağabey'in oda- Bizimkilerin arasına karışır; iyisi mi bunu alıp kendisine tes- sına çıktım. Kapıyı tıklamadan güya o, "Benim aşağıda ka- putum var, git getir" deyip bekler gibi kapıyı açtı. Vakur bir çehreyle kaputa doğru elini uzattı, aldı, odasına koydu. Ben döndüm, aşağıya indim.
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 03:07 Nur'un Büyük Kumandanı
Uyandığımda bu rüyanın bir işaret olduğunu, onun Üs- tad'ın yakınında bulunmuş, ileri derecede bir mertebesi oldu- ğunu anladım.
"Ey cinler ve insanlar topluluğu! (Benim hükmümden kaçıp kurtulmak için) göklerin ve yerin kenarlarından çıkışınıza güç yetirebil- diyseniz, haydi çıkıverin.
Ama üstün bir güç olmaksızın (bu ku- şatmayı aşıp bir yere) çıkamazsınız" âyet-i kerîmesini okusun.
Sonra o düğümlü ipi bir şişeye koyup ağzını kapatsın ve onu bir yere gömsün. Böylece mu- radı hâsıl olacak (istekleri gerçekleşecek) ve bi kudretillâhi Teâlâ herkesin ağzı dili onun hak- kında kötü konuşmaktan bağlanacaktır.
(Şihabüddin es-Sühreverdi, Şerhu'l-esmai'l-erba'in, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak: 115; Muhammed ibnü Hatiriddin, el-Cevahiru'l-hams, sh:277-279; Alláme Şeyh Muhammed et-Tûnusî, er-Ravzatü's-sündüsiyye fi'l-esmail- İdrisiyyeti's-Sühreverdiyye, sh:61: Fazlullah Muhammed ibnü Eyyüb, Fetave's-süfiyye, verak: 143)
Allah (z.c.hz.) katında şu hususlar gadab yönünden büyük oldu. Acıkmadan yemek, uykusu yokken uyumak, acaib bir şey olmadan gülmek, musibette feryad etmek, nimette çalgı çalmak. Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.) Sayfa: 339 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:43 Kişinin keremi dini, mürüvveti aklı ve asaleti de ahlakıdır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 339 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:44 Dünyanın keremi zenginlik, ahiretin keremi ise takvadır. Halbuki siz, bir erkekle bir dişiden yaratıldınız. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 339 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:44 Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir. Ravi: Hz. Âişe (r.anha) Sayfa: 339 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:45 Gıybetin keffareti, gıybet ettiği kimse için (Kulağına gitmeden) mağfiret dilemektir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 339 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:46 Günahın keffareti, pişman olmaktır. Eğer siz günah yapmasaydınız, Allah günah yapan bir kavim getirir ve onları mağfiret ederdi. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 339 / No: 15 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:47 Hataların keffareti, şiddet zamanında abdesti tamam almak, ayakları cami yolunda işletmek ve namazdan sonra diğer namazı beklemektir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 339 / No: 16 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:48 Bir adama şer olarak, dünyadaki mevkiinden veya dinindeki fıskından dolayı parmakla işaret edilmek yeter. Veya dünya malı verildiği halde sıla etmemek (akrabaya yardım etmemek) veya hakkını eda etmemek kafidir (zekatını vermemek). Ancak Allah'ın korudukları kimseler müstesna. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 339 / No: 17 Ramuz El-Ehadis
Dünya hali uykuya benzetiliyor. Zira dünya işleri rüyadaki gibi grifttir. Karışıktır, sonludur. Boştur. İnsan rüyada gerçekleri tam bilemez. Tam muhakeme yapamaz. Uyandığında, silkinir. Çevresi genişler. Hakikat daha kendine açık be- yan olunur. Bu nedenledir ki ölene: «Senden gaflet perdesini kaldırdık, gözün bugün daha keskin görür». derler.
(Kaf, 22)
Cahiller ve materyalistler ölümde, bedenin erimesiyle insan kaybolup, yok oluyor sanırlar. Bunu Einstein dahi fizik ilmiyle redetmiştirki (E=mc²) madde özelliğini kaybedip enerji ha- line dönüşebilir. Sonra tekrar madde haline gel- mek imkânı vardır. Yani madde, enerjinin (kuv- vetin) belirli bir halidir.
Ölüm tablî bir halden başka bir hale geçiş- tir. Tabiri caizse boyut değişikliğidir. Nasıl ki Dünya âleminin kendine has hayat ve çevre şartları vardır. Kabir hayatınında böyle özel şart- ları bulunur. Diğer bir âlemde başka şartlar. Bir diğerinde daha başka... Ömer bin Abd'ül aziz rahmetullahi aleyh» yerinde söylemiştir. «Siz- ler ancak ebediyyet (sonsuzluk) İçin yaratıldınız! Lakin bir evden bir eve göç edersiniz» Öyle iki evki tuğlaları, çimentosu şekli, İçindeki malze- mesi, eşyası tamame birbirinin zıddı. İçene giril- meden yakin anlaşılamıyor.
Insanlara en yakın mekân cinlerin yaşadığı mekândır. Zira özellik bakımından birbirine ben zer. Onlardada doğma büyüme ve ölme vardır. İnsanların üzerinde yaşadığı mekân,ve gerekse cinni mekân olsun, Dünyadandır. Dünya âlemi- ne en yakın âlem ise kabir âlemidir. Çünkü bur dan çıkılıp ona girilir. Bu dahi kalınıcı yer de-
Cahiller ve materyalistler ölümde, bedenin erimesiyle insan kaybolup, yok oluyor sanırlar. Bunu Einstein dahi fizik ilmiyle redetmiştirki (E=mc²) madde özelliğini kaybedip enerji ha- line dönüşebilir. Sonra tekrar madde haline gel- mek imkânı vardır. Yani madde, enerjinin (kuv- vetin) belirli bir halidir.
Ölüm tabii bir halden başka bir hale geçiş- tir. Tabiri caizse boyut değişikliğidir. Nasıl ki Dünya âleminin kendine has hayat ve çevre şartları vardır. Kabir hayatınında böyle özel şart- ları bulunur. Diğer bir âlemde başka şartlar. Bir diğerinde daha başka... Ömer bin Abdül aziz rahmetullahi aleyh» yerinde söylemiştir. «Siz- ler ancak ebediyyet (sonsuzluk) için yaratıldınız! Lakin bir evden bir eve göç edersiniz>> Öyle iki evki tuğlaları, çimentosu şekli, içindeki malze- mesi, eşyası tamame birbirinin zıddı. İçene giril- meden yakin anlaşılamıyor.
İnsanlara en yakın mekân cinlerin yaşadığı mekândır. Zira özellik bakımından birbirine ben- zer. Onlardada doğma büyüme ve ölme vardır. İnsanların üzerinde yaşadığı mekân,ve gerekse cinni mekân olsun, Dünyadandır. Dünya âlemi- ne en yakın âlem ise kabir âlemidir. Çünkü bur- dan çıkılıp ona girilir. Bu dahi kalınıcı yer de- ğildir. Daha birçok âlemlere girip çıkılarak ahi- ret âleminin son safhası cennet» ve cehen- nem yurdur gelinir. Kişi dünyada nasıl bir mekân özelliği kazanmışsa o hal üzere uygun mekända ikamet eder.
on katıl, yaşadıkları, yiyip içtikleri) bildiriliyor. Neden göremiyoruz? Kabir hayatında bahis edi liyor ama, açılan bir çok mezarda bir şey görüle miyor?
Bir önceki bahiate cismin ve cismin tabi olduğu məkanın fizik ve kimya özelliklerinden söz etmiştik. Cevap olarak şöyle kabaca bir mi sal verebiliriz:
Atomun kendi bünyesin de elektron çapının 100.000 katına varan boşluk bulunmaktaydı. Atomlarda elektriksel çekim gücüyle gruplaşarak molekülleri, moleküller cismi meydana getiri yor. Yani madde muazzam boşluklara havi. Ken- di mekânımızı oluşturan atomlar kimyasal bağa girerek dünyayı, şekillendiriyorlar, (anlaşılabil mesi için şekilde dünya otomlarını siyah ola rak gösterelim. Cinnin bulunduğu mekân atom- larıda beyaz olsun.) Her iki atom türü kendi ara- larında ilgi kurarak, eşya ve canlı şartları tama men farklı iki âlem oluşturuyorlar. Aslında bu iki âlem içiçedir. Yanı birinin bulunduğu yerde diğeride vardır. Fakat siyah atomların kendi ne vileriyle ilgisi olduğundan yanlız siyah atom äle -mi var, diğeri yokmuş gibi hal alır. Beyaz atom- lar âlemi de kendi mekânlarını kurarak, kendi âlemini var, siyah atom alemini yok gösterir. Böylece her iki alem canlıları birbirlerinden ha bersiz yaşarlar. Eğer geçiş şartları sağlanabilir- se irtibat kurulabilir. Fakat bu insanlar için zor dor. Zira insan cesedi sabit bir varlıktır. Hare keti yavaştır. Ginnin lee cesedi hava molekülle ri bulunduğundan elastiki yapıya sahiptir. Kendi seklinde çok geniş sahaya yayılır. Veya mele kotlerini topliyarak çeşitli süratlere gireki bu dunya mekanında gözükmesidir (Insan süretine girebileceği gibi kedi, köpek veya eava süretin de bulunabilir) kabir Alemi bu iki alemden de aniaartmaz. Çönkü verlik sartian daha başkade.
date melanin tik va kimya özelliklerinden vemylik. Cevap olarak adle kabaca bir mi
Atomen kendi bünyesin de elektron çapının 500.000 katma varen boeluk bulunmaktaydi. aomlarda elektrikael çekim gücüyle gruplaşarak molekülleri, moleküller cismi meydana getiri yor. Yani madde muazzam boşluklara havi. Ken d mekanimin oluşturan atomlar kimyasal bağe pirerek dünyayı, şekillendiriyorlar, (anlaşılabil mesi win şekilde dünya otomlarını siyah ola nek gösterelim. Cinnin bulunduğu mekân atom- tarida beyaz olsun.) Her iki atom türü kendi ara- taenda ligi kurarak, eşya ve canlı şartları tama men farkh iki alem olusturuyorlar. Aslında bu Ralem İçiçedir. Yanı birinin bulunduğu yerde digende verde. Fakat siyah atomların kendi ne- vileriyle ilgisi olduğundan yanlız siyah atom ale- mi var, diğeri yokmuş gibi hal alır. Beyaz atom- lar ilemi de kendi mekânlarını kurarak, kendi alemini var, siyah atom alemini yok gösterir. Böylece her iki alem canlıları birbirlerinden ha- bersiz yaşarlar. Eğer geçiş şartları sağlanabilir se intibat kurulabilir. Fakat bu insanlar için zor- dur. Zira insan cesedi sabit bir varlıktır. Hare- kati yavaştır. Cinnin ise cesedi hava molekülle- bulunduğundan elastiki yapıya sahiptir. Kendi seklinde çok geniş sahaya yayılır. Veya mole- kililerini topiryarak çeşitli süretlere gireki bu danya mekanında gözükmesidir. (İnsan süretine girebileceği gibi kedi, köpek veya eşya süretin- de bulunabilir.) kabir alemi bu iki alemden de amilaşılmaz. Çünkü varlık sartları daha başkadır.
Ebà Hüreyrənin bildirdiği Hadis-i şerifde: Ölülerinizin kefenlerini güzel yapınız! Çün bhbirlerini kelenleri içinde olarak ziyaret ederler Hazret-i Halid İbn-i Zeyd Ebû Eyyüb-i Ensari hametlerinin haber verdiği hadis-i şerifte
Anasayfa Yazarlar Foto Galeri Video Galeri Canlı Yayın Gazeteler Son Dakika Gündem Hava Durumu Toplum Kadın Sağlık Eğitim Emek Ekonomi Hayatın İçinden Gezi Dünya Kültür Sanat Özgürlük Meydanı Magazin TV-Dizi-Eğlence Tarih Spor Yerel Haberler Bilim ve Teknoloji Şans Oyunları Şans Oyunları Sonuçları Resmi İlanlar Namaz Vakitleri Çerez Politikası e-Aydınlık Hakkımızda Künye İletişim Aydınlatma Metni Ticari Elektronik İleti Onay Metni Kişisel Verilerin Korunması Uygulamayı Edinin App Store'dan Edinin Google Play'dan Edinin Huawei Store'dan Edinin
Haberler Yazarlar İsmet Özçelik Partilerde sızıntı artıyor 23 Aralık 2024, 00:00 İsmet Özçelik İsmet Özçelik Gazete Yazarı Tüm Yazıları Seçimler yapılalı 1,5 yıl oldu.
Her salih ve facir kimsenin arkasında namaz kılın. Her salih ve facirin cenaze namazını kılın. Her salih ve facir amirle de cihad edin. ( Facir hem müslüman, hem günahkar kimse) Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 308 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
İ stiklal Şain Mehmet Akif Ersoy, bu milletin zihninde gönlunde taht kurmuş, hafızasında ve ruhunda derin iz bırakmıştır Akıf, kuvvetli kalemı, eserleri ve maneviyatı kendini aziz milletine adamış, gerek hissiyatı ve fikriyatı gerekse önculuğuyle Mili Mucadele'nın adeta manevi onderl rinden olmuştur. Anadolu insanınin yeniden dirilişine ve kull inden doğan bir milletin şahsiyet inşasına bayraklık eden Ak her zaman Müsluman duruşunu ilke edinmış, "Gerçek bir müm asaleti nasıl olmalıdır?" sorusunun en güzel cevabını varlığıyla v eserleriyle ortaya koymuştur
Vatanını, milletini ve tarihini seven, haksızlığa ve zulme asla ta hammülü olmayan asıl duruşunu hiçbir zaman bozmamış, he zaman milletini bir arada tutma, ayrılık ve çatışmalan bertara etme gayretini göstermiş, sadece milletin değil ümmetin de bir- lik ve beraberliğinin en buyük savunucusu olmuştur. Yüce Allah' bağlılığını, kendı milletine güvenını ve bağımsızlığa olan inancın kaleme almakla kalmamış, adeta bütün dünyaya haykırmıştır Sadece eserlenyle değil, örnek hayatıyla da çağlar aşan bir etki alanına sahip olan Akıf duruşuyla, eserlenyle, hayatıyla gonuller- de ve zihinlerde hiçbir boşluk bırakmayacak şekilde yaşadı ve 27 Aralık 1936'da sessizce Hakk'a yurüdu. Ruhu şad olsun.
Milli Şair Mehmet Akif in vefatının 88, seneideviyesinde okurla- nmıza takdim etmek istediğimiz eser, Türkiye Diyanet Vakfı Ya- yınlan arasında yerini alan ve Mehmet Nezir Gul'un kaleminden, Duruşunu Bozmayan Adam. Mehmet Akif Ersoy Gul, eserin ön sözünde yer alan, Akif'ı tanımamız gerekiyor. Hakkında binler- ce kitap ve makale yazılmış bir insan olmasına rağmen yine de onu yeterince tanıdığımızı söyleyemeyız... Milletimizın, özellikle gençlerimizin onu tanıması, örnek alması gerekiyor. Bu bizim içın dini, milli, tarihi ve edebi bir görevdir" ifadeleriyle kıtabın yazılış amacını özetliyor Yazar, Mehmet Akif'i ve eserlenni bütün yön leniyle inceleyen çalışmasını dört bölümde ele alıyor. Eserin g riş kısmında şairin portresini çizmeye çalışırken onun yokluk ve hasretle geçen hayatına değiniyor. "Örnek Kışılığı başlıklı ilk bo- lümde şairin doğruluğu, dürustlüğu, sözünde duruşu, nezaketi. samimiyeti, dinine ve milletine olan bağlılığı, mizahı, musıkıyı ve sporu seven yapısı gibi karakteristik özelliklerinı anlatıyor İkin- ci bölum, "Sosyal ve Mucadelecı Kışılığı başlığıyla genel olarak Akif in "aksiyoner" tarafını ele alırken "Fikir Dunyası" başlık üçüncə bölum ise şairlığı, hikâyecılığı, vatan ve millet sevgis kültür ve medeniyet anlayışı gibi şairin fikri yonunu inceliyor San böllum, Safahar, İstiklal Marşı ve Çanakkale Şehitlerine eserlen başta olmak üzere Akif in pek çok kiymetli eserini içenyor Mel tupian, tercome çalışmalan ve yarim kalan yaz glen de dant Mahnmet Akif kronolojisi, hakkında söylenenler, parlerinde b saçeve kaynakça kesimlanıyla eser son buluyor
SON SÖZ VE MUZTARİB BEŞERİYET İÇİN BİRİCİK KURTULUŞ YOLU
Insanık tarihi gözden geçirilsin.. Felaketlerin, musibetlerin, andı sırası kesilmeyen hücumlariyle nice medeniyetlerin, cemiyet- lerin yok olup gitmesinin iç sebepleri araştırılsın.. Görülecektir ki, bu müthiş faciaların her birinde hep aynı sebep, ayni âmil hâkim olmuştur: Allah bilgisizliği.
Allah duygusu gönüllerden silindiği zaman hakiki insanlık kıymetleri ve bütün ahlâki faziletler de derhal yıkılır. Ondan sonra artık o topluluk medeni ve insånt bir topluluk değildir. Sırtlanların yaşayışından daha kötü bir saldırganlıktır. Zamânımızda bütün çaışmalar, bütün düşünceler maddiyatın hudūdu içinde kalmıştır. Bu maddi dünyada bir çokları arasında mâneviyat düşmanlığı, medeniyet ve kibarlık ölçüsü olarak kabül edilmiş, münkirlik alabil- diğine yayılmıştır. Bu şımarıklığın, tabiat kanunlarına hakim bulun- manın verdiği sarhoşluktan ileri geldiğine şüphe yoktur. Ancak şu da muhakkak ki, bugünkü maddi ilerlemeler, mâneviyatla mu- väzi olarak başbaşa yürüseydi dünya yüzünde hakîkî ve samîmî bir medeniyet havası bütün gönüllere genişlik ve ferahlık verecek, içinde bulunduğumuz bunaltıcı ve ıztıraplı bir yaşayış olmayacaktı.
Ne yazık ki, böyle olmadı. Tabii kuvvetlerden faydalanmak fazileti, ahlâkı ve insanlığı bütün bütün atmak bahasına satın alın- mış oldu. Asrımızın tamâmiyle maddileşmiş ve âdetâ bir taş kesilmiş olan insanları, tavırlariyle, hüviyetleriyle işte meydanda. Dış cер- heleri ne kadar temiz, iç cepheleri ne kadar iğrenç!...
Kalblerinde binbir çeşit hîle, iğfal, yalan ve ihtiras kaynaşırken giyinişlerindeki zarâfet, yüzlerindeki tebessüm ve hele aslā yürekten olmayan samimiyet ve nezaket gösterileri, ruhlara i'timat yerine, nefret telkin ediyor.
Bu gün medeniyet dünyasında yer yer dalgalanan kargaşalık- lar ve bu yüzden dökülen kanlar, çekilen ızdıraplar hep mâneviyatta hasıl olan tezebzübün ve Allahsızlığın tabîî bir neticesidir. Allah'ı unutmakta israr edildikçe bu hallerin korkunç bulut katarları gibi birbiri ardınca devam edip gitmesinden korkulur.
Tek care: Allah's bilmek ve Allah'a doumektir. Onun tem Apkturun, ruh morebbilerinin five ehirliğiyle an ba makts uzerinde çalışmaları katet ve bu inanemuzun sevkiyledir ki, aczimize ve hiçliğimize bakmaya rak Ulu Tanu'nun 99 Adını bildiren hadis-i şerifi şerhetrik,
Gayemiz, adten gönüllerde var olan Allah bilgisini açmak ve kokletrip kuvvetlendirmekti. Bu Cubarladır ki, gâyet bazı sözleri mizde bir nevi tekrarlama olmuşsa bile biz bunları bililtizam çok görmediğimiz gibi şuracıkta da yazılarımızın bir iemalini kaydet mekten kendimizi alamadık: (Tekerrürden, tekarrür hasıl olur).
Evet Allah'ı bilen bir cemiyet efradı, birbirini seven bir cemi- yettir. Allah'ı bilmeyen yığın da anarşı halinde kaynaşan bir vul kandır.
Üzerlerinde Allah'ım hakim ve murakıp bulunduğunu kabül etmeyenler yalnız iki şeyden korkarlar: Kanunun hükümlerinden, zabıta kuvvetinden... Şayet kanunun hükümlerinden, zabıtanın takibinden serbest kalacaklarını bilseler, onların yapmayacağı yoktur. Fakat ruhlarınım derinliklerinde gizledikleri niyet ve düşüncelerinden Allah'ın haberdar olduğunu bilenler, kötü maksat ve düşüncelerin den dolayı Allah'a karşı utanırlar da kānunun cezalandırnuyacağına veya zabıtanın ulaşamıyacağına emin olsalar bile ruhlarını kirlet- mezler.
Onların ruhları, hisleri, fikirleri, lekesiz ve tertemiz olur. Al- läh'ı hakkiyle bilenin yalan akına gelmez. Hileyi hiç düşünmez, kim- seyi aldatmaz. Çünkü bütün bunlar Allah'a chemmiyet vermeme nin neticesi olan kötü şeylerdir.
Allah'ın lütfunu bilen intihar etmez. Keremini bilen me'yûs olmaz. Büyüklüğünü bilen büyüklenmekten titrer. Birliğini bilen, insanlığın şeref ve haysiyetini yok eden, rûhu kirleten şirkten kur tulur. Allah'ın hilmini bilen, yapmakta olduğu kötülüklerin ceza- sının geriye bırakıldığını ve bu arada nedâmetle vazgeçtiği sürette afva uğrıyacağını, isrår ettiği takdirde korkunç bir akibetin kendi sini beklemekte olduğunu takdir eder. Allah'ın kutsiyetini bilen, Allah'tan başka her şeyin, ne kadar büyük olursa olsun, aciz, muh lar, eksik olduğunu tasdik eder. Emniyetin, selametin yalnız Al- lah'tan olduğunu bilen, içine düştüğü her türlü darlık ve ızdıraptan
dolayı yanlış kapıya yalvarmaz. İzzet ve Kibriya sıfatlarının Al- lah'a mahsus olduğunu bilen, haysiyet ve şerefini muhafaza eder de Allah'tan başkasına zillet göstermez. Varları yok, yoklan var edip duran Allah'm, öldükten sonra tekrar dirilteceği hakkındaki va dine inamır ve giderini ona göre düzenler.
Allah'ım adlini bilen, kötülükten uzaklaşır. Mülkün sahibi Allah olduğunu bilen, elindekinin başında; ileride hesabat vermek mes- bûriyetinde olan, bir emanetçi olduğunu itiraf eder. Kendine ulaş muş olan her ni metin ancak Allah'ın sevk ve irådesiyle geldiğini bilen, yalnız Allah'a boyun eğer, Verilen nimetler hayır yollarında kullanıldığı sürette Allah'm bunları kat kat arttıracağını ve ebe- dileştireceğini bilen, önüne çıkan her hayırlı işleri kıymetli birer firsat teläkki eder.. ilä-ähirihi.
Velhasıl Allah'ı bilenler sevişir, birbirine kenetlenir, bir cisim gibi olur. Ara bozan şeytan aralarına giremez. Dünya ve Ahiretin saâdeti de işte bu birlikten doğar. Allah'ı bilmeyenler de hep döğü şür, birbirlerine düşmanlık kapısı açar. Şeytan araya girer, derken herbirinin başına birçok gäile üşer. Rahat ve huzur görmeden bu ålemden göçer.
İşte önümüzde iki yol: Biri süret-i mahsüsada dikkatle, önemle açılmış ve üzerinde milyarlarca ayak izleri görülen yol.. bir cadde.. Öteki de ötede caddeden ayrılmış, belli belirsiz, tek tük birkaç iz.. Evvelkisi Allah'ı tanıyanların yoludur. Görülen izler de, peygam- berlerin, temiz yürekli fazilet såhiplerinin, dinli ve îmanlı ilim ve hikmet adamlarınım izidir. İkincisi de, nefsinin arzularına uyan; görmez, işitmez, ne yaptığını bilmez bir kuvvet olan tabiata tapan- ların yolu.. Sevgili okuyucu! Bu yollarım hangisinde selâmete çıka cağını kendin tâyin et ve ona göre git!..
...
Bu kitapta yazmak istediğimiz şey burada bitti. Bunu bitir- meğe muvaffak buyurduğundan dolayı da Zât-ı Ülühiyyetine yüz binlerce hamd ü senålar olsun Allahım!..
Ya nahif, akrabanı yokla ki, ömrün uzun olur. Marufu yap ki, evinin hayrı çok olur. Her taş ve toprak yanında Allah'ı zikret ki, kıyamet günü Ben sana şahid olayım. (Her yer ve her adımda zikret) Ravi: Hz. Nahif İbni Yezid (r.a.) Sayfa: 501 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
6.313 yorum:
«En Eski ‹Eski 5801 – 6000 / 6313 Yeni› En yeni»Medine Mekke'den efdaldir. (Peygamberimizin bulunduğu mevki dünya üzerinde en faziletli yerdir.)
Ravi: Hz. Rafi İbni Hüdaye (r.a.)
Sayfa: 233 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
Zikirde "Lâ ilâhe illallah" dan, dualarda "istiğfar" dan efdali yoktur.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 382 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
٦٤٢ - الصَّفْرَةُ خِصَابُ الْمُؤْمِن وَالْحُمْرَةُ خِصَابُ الْمُسْلِمِ وَالسَّواد
خِضَابُ الْكَافِرِ" (طب ك وتعقب عن ابن عمر)
2642- San renk mu'minın boyasıdır, kırmızı renk müslümanın boyasıdır, siyah renkten hazer et (çünkü o) kafirin boyasıdır.
٢٦٤٣ - الصَّلَاةُ فِي جَمَاعَةٍ تَعْدُلُ خَمْسًا وَعِشْرِينَ صَلَاةً فَإِذَا صَلَاهَا فِي
YanıtlaSil
Yuksel7 Eylül 2024 01:43
AHMED ZİYAÜDDİN GÜMÜŞHANEVİ
راموز الاحاديث
RAMUZ'UL EHADİS
HADİS ANSİKLOPEDİSİ
1. CİLD
PAMUK YAYINCILIK
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:49
Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanet, sonra da namazdır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 158 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:50
Kulun, kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer onu tamamlamışsa onun için "Tam" diye yazılır. Eğer tamamlamamışsa, Aziz ve Celil olan Allah Meleklerine şöyle buyurur: "Bakın bakalım, kulumun farzlarını tamamlayacağınız nafile ibadetinden bir şey bulacak mısınız?" Sonra Zekat da böyledir. Sonra diğer ameller de bu şekilde ele alınır.
Ravi: Hz. Temim ed-Derda (r.a.)
Sayfa: 158 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:51
(Namaz için) vaktin evveli Allah'ın rızası, vaktin ortası Allah'ın rahmeti ve vaktin sonu ise Allah'ın affıdır.
Ravi: Hz. İbrahim İbni Abdilmelik (r.a.)
Sayfa: 158 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
15. CİLT
RESULULLAH (A.S.M.)'IN VEFATI
67
فِيهِمْ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ اللهِ : هَلُمُوا أَكْتُبُ لَكُمْ كِتَابًا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ. قَالَ عُمَرُ : إِنَّ رَسُولَ اللهِ ﷺ قَدْ غَلَبَهُ الْوَجَعُ، وَعِنْدَكُمُ الْقُرْآنُ حَسَبُكُمْ كِتَابُ اللَّهِ، فَاخْتَلَفَ أَهْلُ الْبَيْتِ. فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ: قَرِبُوا يَكْتُبُ لَكُمْ رسُولُ الله ، ومنهم من ! يَقُولُ مَا قَالَ عُمَرُ. فَلَمَّا أكثروا اللغط والإخ والاختلاف، قال : قُومُوا عَنِّى ولا ينبغي . عندي التنازع، فخرج ابن - عباس رضي الله عنهما وهو يَقُولُ : إِنَّ الرَّزِيَّةَ كُلُّ الرَّزِيَّةِ مَا حَالَ بينَ رَسُولِ الله الله وبين كتابه ] . أخرجه الشيحان.
الرزية المصيبة .
6. (5406)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalātu vesselâm) muhtazar (ölmeye yakın) iken evde bir kısım er- kekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) idi. Resulullah (aleyhissalātu vesselâm):
"Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalalete düşmeyin!" buyurdular. Hz. Ömer:
"Resulullah (aleyhissalātu vesselâmľa ızdırap galebe çalmış olmalı. Yanınızda Kur'an var, Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir" dedi. Oradakiler aralarında ihtilafa düştü. Kimisi: "Yaklaşın, Resulullah (aleyhissalâtu vesseläm) size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de Hz. Ömer (radıyallahu anh/in sözünü tekrar ediyordu.
Gürültü ve ihtilaf artınca, (aleyhissalātu vesselâm):
"Yanımdan kalkın, yanımda münakaşa caiz değildir!" buyurdu. Bu- nun üzerine İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ): "En büyük musibet, Re- sulullah (aleyhissalatu vesselâm)'la onun vasiyeti arasına girip engel ol- maktır!" diyerek çıktı." [Buhari, Megazi 83, İlm 39, Cihad 176, Cizye 6, Itisam 26;
Müslim, Vasiyye 22, (1637).)
الكرب - وعن أنس رضي الله عنه قال [ : لَمَّا حُضِرَ النَّبِيُّ ﷺ جعل يتعشاها 5407 فقَالَتْ فَاطِمَةُ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا : وَاكَرْبَ أَبَاهُ ، فَقَالَ لَهَا : لَيْسَ عَلَى أبيك كرب بعد فَلَمَّا مَاتَ قَالَتْ : يا أبتاه، أجاب ربَّا دَعَاهُ. يَا أَبَتاهُ، مَنْ منْ جَنَّةُ الفردوس مأواه اليوم.
يَا أَبَتاهُ، إِلى جِبْرِيلَ نَنْعَاهُ، فَلَمَّا دُفِنَ، قَالَتْ: يَا أَنَسُ كَيْفَ طَابَتْ أَنفُسُكُمْ أَن
YanıtlaSil
Yuksel8 Eylül 2024 00:59
Prof. Dr. İbrahim CANAN
HADİS ANSİKLOPEDİSİ
KÜTÜB-İ SİTTE
15. CİLT
AKCAG
Allah ( z.c.hz)'ne tevbekar gençten daha sevgili, isyanda devam eden ihtiyardan daha menhus ve sevaplar içinde de Cuma günü ve gecesinde yapılandan sevgili, günahlar içinde de yine Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha menfuru yoktur.
Ravi: Hz. Selman (r.a.)
Sayfa: 383 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
...Her kim İslam'da kötü bir çığır açarsa o kimseye açtığı çığırın günahı yükletildiği gibi kendisinden sonra o yoldan gidenlerin de günahı yük- letilir... (Müslim, Zekat 69)
BİR HADİS
KÖTÜ ÇIĞIR AÇANLARIN AKIBETİ
Bidat, "daha önce benzeri bulunmayıp sonradan ortaya çıkan (muhdes) şey" anlamına gelir. Dinî mahiyette görülen amel ve davranışlardan baş- ka günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni fikir, uygulama ve âdetler; "sonradan ortaya konan dinî görünümlü yol" bidat sayılmıştır. Peygamberimiz (sos), İslam'da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çı- ğıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde günah yazılacağını ifade etmiştir (Buhari, Terävih. 1). Kur'an'ı bir mushafta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minare ve medrese inşa etmek iyi bidate, kabirlerin üzerine türbe yapmak ve bu- ralara mum dikmek de kötü bidate örnek olarak gösterilebilir. Hadislerde reddedilen kötü bidattir. Şafiî fakihlerinden İzzeddin b. Abdüsselâm daha da ileri giderek bidati mükellefin fiillerine paralel olarak vacip, mendup, mübah, mekruh, haram olmak üzere beşe ayırmaktadır.
۳۱۲ - إِذَا اَذْنَ الْمُؤَذِّنُ فَهُوَ عَمُودُ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ وَإِذَا تَقَدَّمَ الْإِمَامُ فَهُوَ نُورُ اللَّهِ وَإِذَا اسْتَوَتِ الصُّفُوفُ فَهِيَ أَرْكَانُ اللَّهِ فَبَادِرُوا إِلَى عَمُودِ اللَّهِ وَاقْتَبِسُوا
مِنْ نُور الله وَكُونُوا أَرْكَانَ اللهُ فِي الأَرْضِ (ابن النجار عن ابن عباس)
312- Müezzinin okuduğu ezan ki, o Allah'ın amududur. (Zira ezan okunan beldeye gazabı ilahiyye gelmez). İmam öne geçtiği zaman, o Allah'ın nurudur. Safların düzgün olarak düzenlenmesi ki, bu Allah'ın rükünleridir. Öyleyse Allah'ın amuduna koşunuz. Allah'ın nurundan iktibas ediniz ki, yeryüzünde Allah'ın rükünlerinden olasınız.
۳۱۳ - إِذَا أَذْنَ الْمُؤَذِّنُ خَرَجَ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسْجِدِ لَهُ حُصَاصِ فَإِذَا سَكَتَ الْمُؤَذِّنُ رَجَعَ فَإِذَا أَقَامَ الْمُؤَذِّنُ خَرَجَ مِنَ الْمَسْجِدِ وَلَهُ ضُرَاطٌ فَإِذَا سَكَتَ رَجَعَ حَتَّى يَأْتِيَ الْمَرْأُ الْمُسْلِمُ فِي صَلَوتِهِ فَيَدْخُلُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ نَفْسِهِ لَا يَدْرِي أَزَادَ فِي صَلَوتِهِ أَوْ نَقَصَ فَإِذَا أَوْجَدَ ذَلِكَ أَحَدُكُمْ فَلْيَسْجُدْ سَجْدَتَيْنِ
وَهُوَ جَالِسٌ قَبْلَ أَنْ يُسَلَّمَ ثُمَّ يُسَلِّمْ (ق عن أبي هريرة)
313- Müezzin ezan okuduğu zaman, şeytan mescitten şiddetle uzaklaşır. Müezzin (ezanı bitirip) susunca tekrar gelir. Müezzin kâmet getirmeye başladığında şeytan mescitten yellenerek çıkar ve (müezzin kâmeti) bitirince tekrar dönüp gelir. Namazda müslüman kişinin, nefsiyle arasına girer (vesvese verip durur). Namazı fazla mı kıldı, yoksa eksik mi kıldı diye tereddüde düşer. Kim böyle bir şeyle karşılaşırsa, selam vermeden oturduğu yerde iki (sehv secdesi olarak) secde etsin. Sonra selam versin.
٣١٤ - إِذَا أَرَادَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ بِعَبْدِ خَيْرًا اسْتَعْمَلَهُ قِيلَ مَا اسْتَعْمَلَهُ قَالَ يَهْدِيهِ إِلَى الْعَمَلِ الصَّالِحِ قَبْلَ مَوْتِهِ ثُمَّ يَقْبُضُهُ عَلَى ذَلِكَ (حم عن عمــو بـــن
الحمق)
314- Allah Azze ve Celle bir kula hayrı murad etti mi, onun iyi amel yapmasını ister. "Bu ne demektir?" denildi. "Ölmeden önce onu amel-i salihe muvaffak kılar. Sonra ruhunu kabzeder."
87
Bir kimse teenni ile hareket ederse isabet eder veya ona yaklaşır. Kim de acele ederse hata eder veya ona yaklaşır.
Ravi: Hz. Ukbe İbni Amir (r.a.)
Sayfa: 411 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
ثُمَّ تَصَدَّقَ بِهِ
لَمْ تَكُمْ لَهُ فيه اخر o kişi için onda ecir, sevap yoktur" Çünkü o mal bizzat özü bariyle (li aynihi) veya harici bir nedenle (li gayrihî) haramdır. Allahu Teâla içinde tek bir dirhem haram bulunan dirhemleri kabul etmediği halde hepsi haram olanı nasi kabul eder!?
وكان عليه إضرة "o malın yükü onun üzerine olur" Yani ağırlığı ve günahı... Hadisi Hakim ve Beyhakî, Ebu Hureyre (ra)'tan nakletmişlerdir. Tirmizi, Ibn Mâce ve Hâkim de bu hadisin baş tarafını Ebu Hureyre (ra)'den naklederler.
۳۱۳ - إِذَا أَذَّنَ الْمُؤَذِّنُ فَهُوَ عَمُودُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَإِذَا تَقَدَّمَ الْإِمَامُ فَهُوَ نُورُ اللَّهِ وَإِذَا اسْتَونِ الصُّفُوفُ فَهِيَ أَرْكَانُ اللَّهِ فَبَادِرُوا إِلَى عَمُودِ اللَّهِ وَاقْتَبِسُوا مِنْ نُورِ اللَّهِ وَكُونُوا أَرْكَانَ اللَّهِ فِي الْأَرْضِ
313- "Müezzin ezan okuduğunda o, Aziz ve Celil olan Allah'ın direğidir mam öne geçtiğinde o, Allah'ın nurudur ve saflar hizaya girince o saflar Allah' rukünleridir. Öyle ise Allah'ın direğine koşunuz. Allah'ın nurundan yararlanınız v jer yüzünde Allah'ın rukünleri olunuz. "890
إِذَا أَذْنَ الْمُؤَذِّنُ "Müezzin ezan okuduğunda" Yani dine uygun olanı (ezanı(. Müezzin(den maksat da( إِذَا أَخَذَ "Müezzin ezan okumaya başladığında... hadisinde geçtiği üzere ezanı doğru olan ve onu güzel okuyandır.
فَهُوَ عَمُودُ اللَّهِ عَزَّ وَ جَلْ "o (ezan), Aziz ve Celil Allah'ın direğidir." Bu ifad direğin çatıyı, çatının da altıyla üstüyle tüm binayı koruması açısından ona yapılm bir benzetmedir. Aynı şekilde müezzin de ezan okuduğu zaman bu ezan sayesin alttan ve üstten gelecek belalardan korunulur. Insanlara üstlerinden ve altlarınd bela gelmez. Onlara düşman musallat olmaz. Ve ezan (memleketlerin) yerin dibi batmasına (hasf), (bela olarak)insanların suretlerinin değişmesine (mesh), başlar taş yağmasına ve bunun dışındaki belalara engel olur. Nitekim Enes (ra) hadisir إِذَا أَذَنَ فِي فَرْبِهِ أَمَنْهَا مِنْ عَذَابِهِ فِي ذَلِكَ الَّذِهِ “Bir yerleşim yerinde ezan okunduğur Allah o yeri, o gün azabından emin kılar. "
Tirmizi, Zekât 2.
Ali el-Muttaki, Kenzü'l-ummal, VII, 1173.
Bk. Levamiu'l-ukül, I, 178.
Taberani, el-Mu'cemü'l-kebir, 1, 257.
الأحاديث للكمشخانوي
Râmûzü'l-ehâdîs Şerhi
LEVÂMi‘U’L-‘UKÛL
ZEKA PARILTILARI Hadis-i Serifler ve Açıklamaları
Ahmed Ziyâüddîn Gümüshânevî
(1813-1893)
Editör Prof. Dr. Mustafa Cevat Akşit
I. Cilt
SEVÄRIKIL-ENVAR ŞERH-1 DELAILÜ'L - HAYRAT VE
SEYYİDÜN
15 - Allahümme salli ve sellim alå menismühü SEYYİDUN
(S.A.V.)
Açıklama:
Resül-i Ekrem (S.A.V.) herkesin yücesi, önderi olduğu için mü- barek isimlerine SEYYİD denildi.
Bu mübarek sözün mübarek månası için müfessirler ve muhad- disler (Allah hepsine rahmet eylesin) birer kelâmda bulundular.
Müfessirlerin sultanı Abdullah bin Abbas (R. anh):
- SEYYİD, Hazret-i Rabbül Ålemin'in indinde kerim olandır! de
Kåtâde Hazretleri
di
SEYYİD, İbådet edici, Allah'tan çok korkucu, kendisine kem- lik edenlere intikam dilemeyip yumuşaklıkla muamele edici måna sına gelir, dedi.
Akrime (R. anh) Hazretleri ise: SEYYİD, şu kimsedir ki kendisinde gazab üstün olmayıp rıza
hali ile gadap hall bir ve eşit olandır, dedi. Bu månaların hepsinde Resûl (S.A.V.) in kâmil SEYYİDLİK üzere olduğu en açık, en belirli bir şekilde olup istidlale hacet yoktur.
- Ene Seyyidün nasi Yevmel Kıyameti: Yâni:
Bu mübarek İsim kendi påk dilleriyle de sabit olmuştur. Ben Kıyamet günü insanlarının Seyyidiyim! diye buyurmuş
tur. Bunun gibi nice hadis-i şerifle de belli olmuştur. O Hazretin bu tün insanlar üzerine seyyidliği dünyada ve Ahirette sabit olmuş iken "Ben Kıyamet gününün Seyyidiyimə diye bu adını Ahirete ayırması niner chill seyyidligini ikrar edip bunu bilmeyen kimse Beydağından ötürüdür. Çünkü önce veya bunu bielenler ARA Radiktiary behinda toplandıkları zaman Enbiyaya sonra gelers.) Jar Ary'in gölgesinde türler, onlara katılan mü'minler ve mü'mineler lar bir yerde topluri nimetlerle nimetlerminler ve min halk Ve başlarının üzerine gevrelerini melekler çevirip sıkışsalar gerekti
da kapkara bir sıcaklıgüneş çok yaklaşır. Iquirip sıkışsaleevrilir. terier. Kimi topuzukliza sebep olur. Herkakları yukarı unahı kadar kadar, kimisi dizine batar Bin yu budek, kimisi başının tepekadar kimi bere bulanır yıl hal üzere kalırlar: beline kadar,
- Cehennem azabına inandık. Tek bu sıkışıklık azabından kur tulalım. Gelin, hepimizin babası olan Hazret-1 Adem (A.S.) a gidelim
04
KARA DAVUD EFENDİ SERHI
95
Ondan şefaat dileyelim. Belki Rabbimiz hesabımızı görür! diyerek ri- ca ve şefaat ümidi ile Adem (A.S.) 1 bulurlar. Ondan şefaat diler- ler. O da merhamet göstererek:
Ben bu şefaati edemem. Lâkin ikinci babanıza varın. O ilk peygamberlik verilen Nuh (A.S.) dır, ona gidin! der, özürde bulunur, halk arayıp Nuh (A.S.) 1 bulur, şefaat dilerler.
O da özür diler ve:
Ben bu şefaatı yapamam. Lakin Nebiler babası İbrâhim Hali- lullah'a varın. Belki o şefaatte bulunur! der. Halk da arayıp Haz- ret-i İbrahim (A.S.) 1 bulurlar. Ondan şefaat dilerler. O da özür diler. Ben bu şefaati edemem! Lâkin varın, Kelimullah ve Neciyyul- lah olan Musa (A.S.) a gidin. Belki o şefaatçi olur, der, bütün halk Hazret-i Musa (A.S.) 1 bulur, şefaat dilerler. O da:
Bu şefaati ben yapamam! diye özürler diler. Ve: Lakin İsa (A.S.), Hak Celle ve Ala'nın ruhudur. Onu babasız
verip der ki:
Hiç zahmet çekmeye kalkmayın. Enbiyå ve Mürselinden hiç
olarak yarattı. Belki o şefaat eyler, der. Bütün halk İsa (A.S.) 1 bu- lup ondan şefaat dilerler. O da: - Bu şefaati ben edemem! diye özürde bulunur. Ve şunu sağlık
biri bugünün korku ve heybetinden şefaatçı olamazlar. Ancak bu şefaati Alemlerin Fahri ve Enbiya ve Mürselinin Seyyidi Hazret-i Mu- hammedül Mustafa (S.A.V.) eder. Ona gidin, sevinirsiniz, der. Halk da arayıp Hazret-i Muhammed (S.A.V.) i bulurlar:
Aman Ya Resûlallah, halimize bakın. Merhamet buyurun. Güneşten, sıcaktan ve sıkışmaktan üç azabın ağırlığını çekmekte- yiz. Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İså (A.S.) lara gittik. Hensi de:
- Bu şefaati biz edemeyiz! diyerek herbiri özür, bahane ettiler.
Ve mübarek zatınıza bizi yolladılar. Size geldik. Bize acıyınız. Hak
Celle ve Ala'nın hesabımızı görmesi için şefaat buyurun. Bizler bu azabtan kurtulalım! diye yalvarıp niyaz ve şefaat dilerler. Hazret-i Resûl (S.A.V.), onların hallerine merhamet eder: - Şefaat edeyim! diye vaadde bulunur. Arş-1 Ala'nın altında
mübarek başını şefaat için secdeye koyar. Hazret-i Rabbül Alemin azamet ve celâl ile:
Habibim ya Ahmed, resülüm yâ Muhammed! Başını secdeden kaldır! Her ne dilersen dile ve dilediğin kadar şefaat eyle. Sana izin var. Bütün şefaatini kabul ettim! diye lütuf ve ihsanda bulunur. Re- sûl-1 Ekrem (S.A.V.) de secdeden başını kaldırır, Hak Celle ve Alå'nın bu türlü kendilerine olan kerem ve İhsanlarına teşekkür karşılığında
96
SERH-1 DELAILÜ'L-HAYRAT VE ŞEVÄRIKI'L-ENVAR
türlü hamd ile yetmiş yıl kadar hamd ve sena etmesi gerektir. O by. türlü hand leistir ki kimsenin ne dilinden söylenebilir, ne de akla
ve fikre gelir. Hazret-i Muhammed (S.A.V.), kulların hesabının görülmesine ge faatçı olunca Yüce Hak Hazretleri de:
Hesapları görülsün yâ Muhammed! diye şefaati kabul buyu-
rur. Cebrail (A.S.) a
Yà Cebrail! Git. Malik'e söyle, Cehennem'i hazırlasın. Çünkü hen o Cehennem'i, dünyada türlü nimetlerimle ni'metlendiği halde bana yarattığım birini ortak koşanlara ve gönderdiğim nebileri ya- lanlayanlara, onları kabul etmeyenlere intikam etsem gerektir! diye ferman eyler, gadabını bildirir. Cebrail (A.S.) da Mâlik'e gelir:
Ya Målik, der, Hazret-i Allah Cehennem'in hazırlanmasını ve Mahşer yerine gönderilmesini ferman buyurdu! der. Cehennem'in başına yetmiş bin zincir vurulur. Öyle zincirler ki herbir katı yetmiş halkadır. Her halkası o kadar büyüktür ki dünya yaratılalıdan ta ki- yamete kadar dünyada nekadar demir halk olundu ise hepsini bir yere toplasalar onun bir halkası olamaz. Cehennem meleği Malik, Cehennem için atanan meleklere:
Bu zincirlerin halkalarının herbirine yapışın! diye tembih ey- ler. Herbir halkaya yetmiş meläike yapışır. Öyle melekler ki, her bi- rinin yedi kat yerleri kanadiyle kaldırmağa gücü yeter. Malik Ce- hennen'e de:
- Ey Cehennem, der. Halk Celle ve Alå, senin hazırlanman için ferman buyurdu. Gadabını izhar buyurup kafir ve müşriklerden in- tikam alınmasını murad buyuruyorlar! Ey Cehennem! Ateşin şid- detli olsun Yılan ve çıyanların, akreplerin zehirli olsun. Derinliğin çok olsun, Zakkumun ve sıcak, kaynak suyun çok şiddetli ve sıcak ol- sun. Her türlü azabının herbiri yüksek olsun, diye nida buyurur. Ce hennem kükrer. Mahşer yerine doğru hücum eder. O Melekler onu essage durerakat Cehennem onları Mahşere doğru şiddetli ve ael Mineraürür. Bağrından büyük bir alev çıkar. Öküz boynuzu fer. Manger hallah cepcevre kuşatır. Şiddetle alevikar kucekmek is luştan unit kesenin hepsi akılları başlarından gitmiş olarak kurtu cededir ki Ibratum Hausaşkın şaşkın bakışın gitmis lauk o dere keyedir ki Ibrahim Hallullah, mübarek başlar Bu şaşkında secdeye
Haceri istemem. Ben Halil kuluna necat ve selamet ver Yarabbi! di- ve İshak'ı ve ehlim ye niyaz eder. Cümle Enbiya ve Mürselin de:
KARA DAVUD EFENDİ ŞERHİ
97
Nefsi, nefsi! deseler gerektir. Fakat Nebiler Seyyidi, Mürse- lin Seyyidi, İmâmil Müttekıyn ve Rabbül Ålemîn'in Habibi olan Re- sül-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz, saadetli mübarek başlarını Arş'ın altında secdeye koyar ve Rahmen, Rahîm, Kerîm ve mükâfat ve mü- cazat veren Rabbül Ålemin Hazretlerine yalvarıp yakarır:
Bugün Muhammedin nefsini dilemem. Evlåd ve ailemi de di- lemem. Ancak âsi ümmetlerimi dilerim. Ümmetim. Ümmetim! der. Merhametlilerin en merhametlisi, kerimlerin en kerimi olan Allahü Zülcelâl Hazretleri:
Ya Muhammed, başını secdeden kaldır, ne dilersen dile. Ne istersen iste. Dilediğin kadar şefaat eyle. Hepsini kabul ettim! diye kerem ve ihsan buyurunca mübarek başını secdeden kaldırır. Hak Celle ve Ala'ya türlü hamd ve senålar eder. Sonra ateşi koğmak için Cehennem'e karşı yürür. Cehennem:
Ya Resûlallah. Benim yanıma doğru gelme. Geri dönünüz. Zi- ra mübarek nurunuza takat getiremem, ateşimi söndürür. Ben şu kimseleri isterim ki, onlar kendisini yaratan, rızkını veren Allahü Azimüşşan'a ortak koşan, küfrü benimseyen ve taşa, ağaca tapan başka yaratıkları Hak Teâlâ'ya ortak tanıyan kâfir ve müşriklerdir. Ben onlardan intikam alsam gerektir! der. O zaman Şefiil Müznibîn (Günah işleyenlerin şefaatçısı) Resûl (S.A.V.):
Ya Cehennem! der. Ümmetim şimdi Mahşerdedir. Sen onları alınca korkarlar. Sen yerinde durup kal. Rabbim Hak Celle ve Alâ onları sana gönderir, der, o zaman Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı Mutlak-
tan yüce hitap gelir. Yå Cehennem! Habibim Muhammed (S.A.V.) fermanına Itaat et! diye ferman buyurur. Cehennem Mahşer yerini çevirir, du-
rur Ve Cebrail (A.S.) bir kab içinde biraz su getirir: Yå Resûlallah! Bu suyu o çıkan aleve saçın! der. Resûl-i Ek-
rem Hazretleri de o suyu saçar. Alev tamamen ortadan kalkar, yok
Glur. Hazret-i Resûl (S.A.V.), Cebrail (A.S.) a: - Bu nekadar az su iai ki bukadar çok ateşi söndürdü! Bu na- sudur? diye sordukça Cebrail (A.S.) da:
- Ya Resûlallah, bu saçtığın su senin ümmetinin Hak Celle ve Alanın korkusundan ağladıkları zaman gözlerinden akan sudur! di- ye haber verse gerekdir. Evvelin ve Ahırin o gün Resûl-i Ekrem (S.A. V.) Hazretlerinin bu türlü efendiliğini ve Allah indinde makbulluğu- nu görünce o Hazreti seyyidliği Mahşer ehlinin Tündüğünden kendileri:
Kıyametin ilk alametleri: Deccal, İsa (a.s.)'ın inmesi, Aden toprağından bir ateşin çıkıp halkı mahşere (Şam'a) sürmesi, öyle ki onlar kaylule (öğle uykusu) yaptığı zaman o ateş bekler. (Onlar yürüyünce o da yürür). Ve bir de Duhan, Dabbe ve Ye'cüc ve Me'cücün zuhurudur. Denildi ki : "Ya Resulallah, Ye'cüc ve Me'cuc nedir?" Buyurduki: Yec'cüc ve Me'cuc bir takım ümmetlerdik ki, her biri dörtyüz binliktir. Onlardan her bir kişi etrafında, kendi sulbünden gelme bin tane göz görmedikçe ölmez. Bunlar Adem evladıdır. Ve dünyanın harab olmasına çalışırlar. Geldiklerinde Fırat ve Dicle'den içerler. Taberiye gölünü kuruturlar. Beyt'i Makdise vardıklarında ise şöyle derler: "Dünya halkını tamamen öldürdük. Şimdi de göktekilerini öldürelim." Ve oklarını göğe doğru atarlar da, o oklar kana bulaşmış alarak geri dönerler. Bunun üzerine: "Semadakileri de öldürdük" derler. O sırada İsa (a.s) ve müslümanlar Turi-Sina dağında bulunurlar. Allah, İsa (a.s)'a şöyle vahyeder: "Kullarımı Turdağı ve Eyle etrafında muhafaza et." Sonra İsa (a.s) ellerini semaya kaldırıp dua eder. Müminler de "amin" derler. Bunun üzerine Allah Ye'cüc ve Me'cücün üzerlerine "hegaf" denen ve insanların burnundan giren kurtçukları gönderir. Bu kurtçuklar onları Şam'dan Şark'a kadar sarar ve böylece Ye'cüc ile Mec'ücün hepsi ölürler. Öyleki, onların cifelerinden arz kokar. O zaman Allah, göğe emreder. Ve gökten kırbadan boşanırcasına yağmur yağar, onların cife ve kokularından arzı yıkar. İşte ondan sonra güneşin garbten doğma vakti gelir.
Ravi: Hz. Huzeyfetil Yemani (r.a.)
Sayfa: 160 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Kuldan Allah'ın ilk çekip aldığı şey, "Haya"dır. O zaman O gadab eder ve kul gadaba uğramış duruma gelir. Sonra kendisinden "Emaneti" alır. O zaman o kimse "hain ve hor" olur. Sonra ondan "Rahmeti" alır. O zaman da o kimse katı kalbli ve kaba olur. İşte o zaman onun boynundan islam bağını çözer. Artık o kimse, lanete uğramış ve lanetlenmiş şeytan olur.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 161 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
ŞERHİ DELAİLÜ'L-HAYRAT VE ŞEVĀRİKİ'L-ENVAR
قراداود
KARA DAVUD Delâil-i Hayrât Şerhi
Delail-i Hayrat Yazarı:
ABDULLAH MUHAMMED BİN SÜLEYMAN CEZÚLÍ
Şerheden:
MUHAMMED KARA DAVUD EFENDİ (İzmiti)
Bugünkü Dile Çeviren:
M. FARUK GÜRTUNCA
HUZUR YAYIN-DAĞITIM
PAZARLAMA TİCARET LTD. ŞTİ.
Çatalçeşme Sok. Yücer Han. No: 38/1-2
Tel & Fax: (0212) 513 50 57-513 0171
Cağaloğlu-İSTANBUL
www.huzuryayinevi.com.tr
Allah'ın velileri öyle kimselerdir ki, görüldüklerinde Allah hatırlanır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 161 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
miştir Bu açıdan "emr bi'l-ma'ruf, nehy ani'l-münker" (iyi- kötülükten menetmek) ifadesi onun mücade- Misefesinin odak noktasını oluşturmuştur. "Sizden biriniz emretmek, ühik görduğu zaman onu eliyle değiştirsin. Buna qücü ediliyle onun kötü olduğunu söylesin. Buna da güců mezse kalbiyle o işi kötü görsün. Bu sonuncusu, imanın en metse derecesidir." sözüyle kötüye ve kötülüğe karşı asil bir eyalan-kötülük He Diğer taraftan Allah Rasûlü, arasındaki ilişkiyi vurucu bir ifadeyle şöyle getirmektedir. "Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğru- k İyiliğe götürür; iyilik de (kişiyi) cennete iletir. Kişi, doğru kye söyleye Allah katında doğrulardan yazılır. Yalandan kımınız. Çünkü yalan kötülüğe götürür; kötülük de (kişiyi) mneme iletir. Kişi, yalan söyleye söyleye Allah katında ya- cılardan yazılır."272 Hz. Ali de; "Ilk yenik düşeceğiniz cihat, emizle yapacağınız cihattır. Sonra dilinizle yapacağınız, sonra da kalbinizle yapacağınız cihattır. Sonra kalp iyiyi iyi olarak bilmediği, kötüyü kötü görmediği zaman alçalır, altüst olur."273 sözüyle âdeta Allah Rasûlü'nün zikredilen hadisinin yorumunu yapmaktadır.
Mevlânâ da iyi-kötü kavramlarıyla doğru-yalan kavram- lanını bir arada kullanmış, doğruyu iyi ile yalanı da kötü ile özdeşleştirmiştir. O, içeriği bakımından sözleri "doğru söz" ve "yanlış söz" olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Buna göre doğru söz, gönle rahatlık, kalplere emniyet ve neşe vermekte; yalan söz ise kalplerde şüphe uyandırıp sıkıntı oluşturmaktadır. 274 Mevlâna'nın diyalektik bakış açısına ve gelişmeci anlayışına göre, tabiatta iyi ile kõtű, doğru ile yalan (yanlış) birbiriyle
Müslim, İman, 20.
Buhâri, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 105.
Gazzáll, Ihyâu Ulûmid-din, Terc: Ali Arslan, İstanbul 1972, V, 345.
Mesnevi, VI, 203.
114/ İslam Hukukunda Ülke Kavramı
ler darulislam olduğundan, sakinlerinin kanını dökmek, mallarını gani ler daradınlarım köle almak, çocuklarını da hapsetmek haramdır. Bu met, eketlerin ahalisine diğer bütün ülkelerdeki müslüman halk gibi muamele edilmesi gerekir. Ama müslümanların isyancı Kızılbaş taifesi ne karşı savaşması lazımdır. Çünkü onlar putlara secde etmek ve Hz. Ebubekr ve Ömer'e (Şeyhayn) lånet etmekle kâfir olmuşlardır. Bu yukarıda zikri geçen mezheblerin fetvasına mutabık hükümdür. Onların (Şi'anın) kanlarını dökmek, mallarını ganimet ve kadınlarını köle alma- nın meşru olduğunu söyleyen kimse ise, ahmak bir cahildir ve cezalan- dırılması gerekir.>
C) ENDÜLÜS ÖRNEĞİ
Şafii fakih er-Remli (v. 957/1550)'ye Endülüsteki müslümanların durumuyla ilgili sorulan fetva ve onun verdiği cevap da şöyledir:
Sual: Endülüs memleketlerinden Aragon'da hristiyan sultan'ın zim-
meti altında müslümanlar yaşamaktadırlar. Onlardan aldığı arazi hara- cından başka, hükümdar ne mallara ve ne de nefislere yönelik bir zu- lümde bulunmuyor. Namaz kıldıkları câmileri var, Ramazan'da oruç tutuyorlar, tasaddukda bulunuyorlar. Hristiyanların eline esir düşenleri fidye vererek kurtarıyorlar. Açıkca ve gereği gibi İslâm hukukunu tat- bik ediyor ve aynı şekilde Şerî'at esaslarını izhar ediyorlar. Dini fill- lerinde hiçbir müdahaleye maruz değiller, Hutbelerde, bir şahsın adını belirtmeden, İslâm sultanlarına dua ederek onları muzaffer ve kâfir düşmanlarını helâk etmesini Allah'dan diliyorlar. Buna rağmen, küfür ülkelerinde ikametle günah işlemiş olmakdan korkuları var. 173 (173
) İspanya müslümanlarının durumlarına kısaca temas edilecek olursa: Kastilya kralı VI. Alfons Toleytula'yı XI. asrın sonlarına doğru ele geçirdiğinde müslümanlara önemli imtiyazlar tanıdı. Müslümanlar din, dil ve geleneklerinde serbesttiler. Aralarında İslam hukukunu tatbik ediyorlardı. Aragon hristiyan kralları da aynı şekilde müslü de Toley davranıyorlardı. Belensiyye kealla da aynı de Toleytula imtiyazlarını tebaasına verdi Kendi tebaasını bizzat baglı islam hukukuna göre muhakeme ediyordu. (Terrase, İslam d'Es pagne, 131-132) Fetih döneminde verilen bu Imtiyazlardan müslüman iler ID asır boyunca ve XIV. asır başlanında yazhuddet istifade of yler. Daha sonra tahditlere ve sıkıcı teuinda bir müddaldılar. Hristi zeedbirlere maruz kaldılar. ta'nın düşüşüne kadar devam eden bu durum. muhtelif krallıklar göre farklılık arzediyordu. (Age., 233-234) 1492'de Girnata düşünce katolik krallar eski Toleytula imtiyazlarını tekrar verdiler. Müslü
e
İslam Hukukunda Ülke/115
Dinlerini izhar ettikleri bu halde, küffârın kendilerine hükümlerini jcra etmeleri ve irtidāda zorlamalarından emin olmadıklarına nazaran hicret etmeleri gerekir mi, yoksa içinde bulundukları mezkůr hale na- paran gerekmez mi?
Cerab: Dinlerini izhara muktedir oldukları için, bu müslümanla rm ülkelerinden hicretleri vacib değildir. Çünkü Allah Resülü de Hz. Osman'ı, Mekke'de dinini izhara muktedir olduğu için Hudeybiyye sul- hi sırasında oraya göndermişti. Bu müslümanların hicret etmeleri câiz değildir. Zira orada ikametleriyle başkalarının müslüman olması umul- duğu gibi, orası da dörulislāmdır, hicret ederlerse dârulharb olur. İs- Im ahkamını izhar etmeleri ve uzun yıllar geçmesine rağmen kafir- lerin onlara müdahale etmemesi, zannı galiple, İslâm'dan çıkmağa zor- lamaları ve küfür ahkâmını tatbikleri hususunda da emniyette olduk- larını ifade eder. Bozguncu ve ıslahçıyı ise Allah bilir.
D) MARDİN ÖRNEĞİ
Son olarak Mardin'le ilgili İbn Teymiyye (v. 728/1328)'ye ait şu fet- va verilecek olursa:
Sual: Mardin beldesi harb beldesi mi, sulh beldesi midir? Orada mukim müslümanın İslâm beldelerine hicreti vacib midir, değil midir? Hicreti vacib olduğunda, hicret etmeyip de müslümanların düşmanları- na malı ve nefsiyle yardımcı olursa günah işlemiş olur mu? Bu du-
rumda, onu münafıklıkla itham edip, bu vasıfla ona hakaret eden kim- se günaha girer mi?
manların davaları İslâm hukukuna göre muhakeme ediliyor, hristi yanlaria olan davalara da karma mahkemeler bakıyordu. (Age 245-246) Bu durum uzun sürmedi. 1499'da İspanya kilisesi başpisko posu, Girnata'da 3000 müslümanı vaftiz etti. İslam'a dair eserler top latıldı. Bu irtidada zorlama karşısında isyanlar oldu. Müslümanların çoğusu mallarını bırakıp Afrika'ya göçmek zorunda kaldılar. İspan ya'nın diğer eyaletlerinde de müslümanlar benzeri muameleye maruz kaldılar. Belensiyye ve Aragon'da çoğusu vaftizi kabul elli. Arapça kitaplar toplatıldı, arap dili ve müslüman isimler yasaklandı. İspan ya'da artık resinen yalnız hristiyanlar vardı, müslümanlıklarını giz leyenler ise görünüşde hristiyan olarak ancak yaşayabiliyorlardı. (A. 8.0,
176) Fan 254-257an değil de sureten (görünüşdə) darulharb olur. (bk. İbn (
Hacer, IX, 269, el-Buceyremi. IV, 266) Fetāva'r-Remli. Kahire 1392, IV. 52-54
İSLÂM HUKUKUNDA
Milletlerarası Münasebetler ve ÜLKE KAVRAMI
• Dârulislâm
• Dârulharb
• Dârussulh, vd.
Dr. Ahmed ÖZEL
MARİFET YAYINLARI
Çatalçeşme Sk. Defne Han No: 27
Kat: 4 Cağaloğlu - İSTANBUL
Tel: 26 22 70
78/İslam Hukukunda Ülke Kavramı
den sözle er-Rafii (v. 623/1226) şöyle der: «Bu ikinci kısmın dârulislam sayılması gösteriyor ki, bir ülkenin dârulislâm telâkki edilmesi için, orada hiç müslüman bulunmasa da, ülkenin İmâm'ın istila ve hakimiye ti altında bulunması yeterlidir»."
Buraya kadar zikredilen tariflerden anlaşıldığı gibi, dârulislâm ve dârulharb tabirleri, İslâm ve küfür hakimiyetlerinin sınırlarını, bir baş- ka ifadeyle İslâm devletinin hakimiyet ve faaliyet sahasıyla diğer devlet. lerin ülkesini tesbit ve ifade eder. Bir ülkenin dârulislâm kabul edilme sinde temel ölçü, idare ve icraatın İslâmi olması, yani ülkenin İslâm esaslarına göre yönetilip İslâm hukukunun tatbik edilmesidir. Buna 41 göre dârulislâm, nüfusu ister müslüman ister gayrımüslim olsun, müs lümanların hakimiyeti altında olan ve İslâm hukukunun tatbik ve icra edildiği her ülkedir. Bundan ayrı olarak, idaresi gayrımüslimlerin elinde bulunan, fakat İslâm devletinin hakimiyet sahasına dahil bağlı ülkeler le, başlangıçta dârulislâm iken daha sonra İslâm dışı bir dev- let veya idarenin istilâ ve hakimiyeti altına giren, ancak İslâmî hakimi yetin izlerinin tamamen ortadan kalkmaması sebebiyle eski hükmü de- vam ettiği ülkeler de dârulislâm sayılmaktadır. Bu iki durumla ilgili olarak hukukçuların görüşleri farklı olup, birincisi ne dârussulh, diğe rine de dârulislamın dârulharbe dönüşmesi bahislerinde temas edilecek tir.
Dârulharb ise, İslâm'ın siyasî hakimiyetinin sınırları dışında kalan, idare ve hukuk nizâmının İslâmî olmadığı her ülkedir. Bunda da temel ölçü, İslâm hükümlerinin tatbik edilmemesidir."
Görüldüğü gibi müslüman hukukçular devletin ülkesini tarif ve tes bit açısından dünyayı iki kısma ayırmışlardır. Dârulislamda devletin si yası, iktisadi, idarî ve hukuki nizamı İslâmi esaslara göredir. Teşrii (yasama), icrâîi (yürütme) ve kazai (yargı) yetkiler müslüman otori tenin elindedir. Darulharbde ise, bu nizam ve yetkiler ya tümüyle yok tur veya bir dereceye kadar eksilir. Bunun sınırı da hukukçular arasın
(40) İbn Hacer, a.g.e., IX, 269; Zeydan, 19
(41) Zeydan, 18; ez-Zuhayll, 171; ed-Daks, 127
(42) Tefsirul-Menår, X, 371-372; Seyyid Kutub, VI, 133, Udeh, et-Tesriul-C nar, of, 275-276, 295; Zeydan, 18-19, 624, ez-Zuhayli, 169, 171: All Man sûr, 04; ed-Daks, 126, 127; en-Nevåvi, 59
(43) Seyid Kutub, VI, 133, Udeh, a.ge., I, 277; ez-Zuhayll, 170, 176; ed-Daks
HAZRET I HASAN (Radıyallahü anh)
st-Emirülmü'minin Hasan bin Ali radıyallahü anhümá On- bundan ikincisidir. Künyesi Ebû Muhammeddir. Lakabı Taki ve Sey än. Hieretin üçüncü yılında Ramazan-ı şerifin ortasında, Medinede muşdur. İsmini, Cebrail aleyhisselâm Cennet ipeklerinden bir ipeğe sand olarak Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) hediyye getirmiş
Esmå binti Umeys radıyallahü anhå anlatır: Hazret-i Hasan ve Hü sinin (radıyallahü anhüma) ebesi ben idim. Hazret-i Hasan radıyalla- Hi anh doğunca Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem geldiler. Oğlumu getürya Esma buyurdular. Getirdim. Sağ kulağına ezân, sol kulağına ika- met okudular. Hazret-i Ali'ye (radıyallahü anh) oğlumun adını ne koy- dum? diye sordular. Ali radıyallahü anh onun ismini koymakda ben sizin inüre geçmem dedi. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem ben de oğ- Jumun adında Rabbimden sebkat etmem buyurdular. Hemen Cebrail akyhisselâm geldi. Ya Resûlullah, Allahü teâlâ sana selâm eder ve senin ile Ali, Müsa ile Harûn gibisiniz. Oğlunun adını Harunun (aleyhisselâm) oğlunun adı gibi koy, Onun adı Şenber idi arabcası Hasan demekdir, bu- yurur dedi. Bir yıl sonra Hazret-i Hüseyin radıyallahü anh doğdu. Yine Resalullah sallallahü aleyhi ve sellem teşrif etdiler. Hazret-i Hüseyini (ra- dvallahü anh) kendilerine verdim. Yere koyup ağlamaya başladılar. Ni- çin ağlayorsun yâ Resulullah? dedim. Bu oğlumu zālim bir kavim şehîd adeceklerdir. Fâtımâya söyleme buyurdular. Hazret-i Ali'ye (radıyallahü mh) oğlumun adını ne koydun? diye sordular. Yine Hazret-i Hasan ra- dyallahü anh için olan karşılıklı konuşmalar tekrar edildi. Cebrail aley- hisselâm geldi. Ya lahammed sallallahü aleyhi ve sellem oğlunun adını Hirinun (aleyhisselâm) diğer oğlunun adından koy, onun adı, Şenberr arabcası Hüseyin'dir
dedi. Harreti- Hüseyin radıyallahü anh ayaklarından göğsüne kadar olan mü'minin Hazret-i Hasan radıvallahü anh göğsünden başına kadar kamında Restitullaha sallallahu aleyhi ve sellem) tam benzerdi. Emir olaa kısmında Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) tam benzerdi. Ebu Bekir Siddik radıyallahü anh bir gün Hazret-i Hasanı (radıyallahü ach) omuruna kadar kaldırmışdı. Bu Alive değil Resûlullaha (sallallahü à da tebellem) benziyor diyerek kermiyaya hac etmişdir. Birgün Res
Kıyamet'in vakti mutlaka gelecek, bunda kuşku yok! Ama insanların çoğu buna inanmıyor. (Mümin, 40/59)
KIYAMET: HESAP GÜNÜ
Kıyamet, dünya hayatının sona ermesini, yeniden dirilmeyi, yeni bir hayatın başlamasını, hesaba çekilmeyi ve ödül veya ceza olarak hak edilen karşılığın verilmesini ifade eder. Kur'an'ın en temel konularındandır. Kur'an'da diğer inanç esasları ve ibadetlerin hakkıyla yerine getirilmesi bu esasa bağlanarak anlatılmıştır. Vurgulu ifadelerle Kıyamet'in kesinlikle kopacağı (Nydme 75/1) ifade edilmiştir. Ancak Kıyamet'in ne zaman kopacağı belirtilmemiş, ansızın gelip çatacağı, bunun da yakın olduğu (Enbiły 21/97) haber verilmiştir. Nitekim Peygam- berimize Kıyamet'in ne zaman kopacağı sorulduğunda şu ayeti okuyarak cevap vermiştir: "Kıyamet saati hakkındaki bilgi yalnız Allah'ın katındadır. O yağmu- ru yağdırmakta; rahimlerdekini bilmektedir. Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır." (Lokman 31/34) Kıyamet'in, dünyanın son bulmasının bilinmezliği. insanın dünya hayatında devamlı uyanık olmasını gerektirir.
Sizin ikinizin melekler arasındaki benzeriniz ile, Peygamberler arasındaki benzerinizi size haber vereyim mi? Ey Ebubekir! Senin melekler arasındaki benzerin Mikail (a.s) misali gibidir. Ki o rahmetle iner. Senin Peygamberler arasındaki benzerin, İbrahim (a.s) misali gibidir. Kavmi onu yalanladığı ve ona yaptıklarını yaptıkları zaman, o buyurdu ki: "Kim bana tabi olursa o Bendendir. Kim ki bana isyan etti ise (Ey Allahım) Sen gafurur rahimsin." Ey Ömer! Senin melekler arasındaki benzeri ise Cibril (a.s.) misali gibidir ki, O, Allah'ın düşmanlarına şiddet, nikmet ve azaba iner. Peygamberler arasındaki benzerin ise Nuh (a.s) misali gibidir. Ki o, "Ey Rabbim, yer yüzünde hiç bir kafir bırakma" dedi.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 162 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
SON SÖZ
Hemen belirtelim ki, Nebiler Nebisinin dört büyük halifesi ve onların devirleri ile onlardan sonra gelenlerin devirleri bir de- ğildir.
Dört büyüklere "Hülefa-i Raşidin-Olgun Hatifeler" namı, verilmiştir. Bunların derecesine hiç kimsenin ermesine elbette im kan yoktur. Kemal üzere olan hilafet de, bu fazilette güneşe eş insanlarla otuz yıla ulaşarak son bulmuştur... Zaten Kainatın Efendisi ve Varlığın sebebi de buna işaret. ederek şöyle buyurmuşlardır:
... إِنَّ الْخِلَافَةً بِعَدِى تَأْتُونَ سَنَةً.
Hazret-i Hasan (Radıyaliahu Anh)ın 6 ay hilafetiyle, hila- fet 30 seneye ulaşmış, Cihar-ı Yar-i Güzinin hilafetlerini mutea kip iş saltanat şekline girmiş, sonra o saltanattan ceberut ve fe sal-1 ümmete inkılap etmiştir.
Hazret-i Muaviye ve Abdullah bin Zübeyr (Radıyallahu Anhümjin devirlerinden hemen sonra da Ömer Bin Abdulaziz'i tuklar saçan bir halife olarak zikredebiliriz. İkinci Ömer diye a- alan bu buyuk ihsaif gerçekten de Müslümanlarım yüzünü guldür miş, adalet ve insan ile bir başka güzelliğin numunesi olmuştur. Tıpkı kendisinden önceki dört büyük halifenin devrine ben
15
Hıristiyanlıkta vahiy, Tanrı'nın, kendisini, Isa (as.) vasıtasıyla açı ga vurduğu beşeri bir zuhurdur. Bu itibarla da kelam (Logos) Isa'dır. Kur'an'da ise vahiy, ilahi ebedi direktiflerin, öğütlerin, betimlemelerin, mana ve kelam olarak Hz. Muhammed'e gönderilişini ifade eder. Bu se bepledir ki Kur'an, kendisini 'ebedi kelam' olarak tanımlar (Tevbe. 9/6). Allah'ın kelamı ve muradı ile diyaloğa girmek isteyen kimsenin de önce- likle Kur'an'a yönelmesi, Kur'an ile hem bilinç hem de ahlaki eylemler düzeyinde temas kurmaya çalışması gerekmektedir. Çünkü Allah, bütün çağlara yönelik dileklerini, Kur'an aracılığıyla canlı ve taze tutmaktadır:
Şu Kur'an bana, sizi ve kendisine ulaşan herkesi uyarmam (in- zar için vahyolundu (En'äm, 6/19 vd.).
Olgular dünyasında kemale eren beşeri gerçeklik gözetilerek vahyedilmesi sebebiyle Kur'an, bir kerede iletilmemiş, beşeriyetin geliş me ilkesine koşut olarak yavaş yavaş, parça parça (müneccemen) indi- rilmiştir. Böylece Kur'an, tarihten koparak soyut bir gerçekliğe değil, ta- rihin ve insanlığın kalbine yönlendirilmiştir. Önceki vahiy geleneği ile mukayese edildiğinde de görülecektir ki Kur'an'da, mesela Tevrat'ın Is- railoğullarına indirilişi hakkında Arapçanın inzal kipi kullanılmıştır. Kur'an için ise tedricilik, çokluk, süreklilik vb. anlamları gösteren tenzil kipi kullanılmıştır. Kur'an'ın inişindeki bu özgünlük ise ilginçtir ve Mek- ke müşriklerinin tepkisine yol açmıştır:
Inkara saplanmış o kimseler dediler ki 'Bu Kur'an ona, (parça parça değil de), toptan, bir defada indirilmeli değil miydi? (Pur
kân, 25/32)
Yirmi üç senelik bu tenzil sürecinin başlangıç tarihi olarak u. 610 yılı kaydedilmektedir. Buna göre günlük işlerin oyalayıcı cazibesinden sıyrılıp Mekke yakınlarındaki Hira mağarasında tefekkür, teemmül ve nefsini aındırmaya yönelmiş olan Hz. Muhammed, kırk yaşlarında, ferdi anınma ve taabbüd (tebannüs) anlarının birinde, vahiy meleğinden (er- Rûbu'l-emin, el-Cebrail) ilk vahiyleri alır. Böylece "Mele-i A'la", beşer âlemiyle temas kurar Kaynakların, üzerinde ittifak ettiğine göre Hz. Muhammed'e gelen bu ilk vahiyler, Aläk suresinin ilk beş ayetidir:
Yaratan Rabbinin adıyla oku! Insanı, Irahmin cidarınal yapışan döllenmiş yumurtadan (alak) yaratan... Oku! Rabbin sonsuz Zerkäni. Menäbilu 7-irfan, 1 53-62, Sobhi es-Salih, Mebabis, 49-62
Buhari, Sahih, "Bed'u'l-vahy", 1. Soyúti, el-thân, 1. 23-24
BLANA
Τα olmuştur Veraticry
beşeri planda gerçekleşmesidir. Kaynaklarda zikredildiğine göre Hz inen vahiylerin yazılması için 'vahiy kâtipliği' kurumunu ih das etmiş, bu görev için aralarında raşid halifelerin yanı sıra, Zeyd b. Sa. Peygamber, bit, Abdullah b. Mes'ud, Hâlid b. Velid gibi sahabelerin de bulunduğu kırk kadar kişiyi görevlendirmiş ve ayetlerin, hangi sureye konulacağını onlara söylemiştir. 10 Muhtemelen, Kur'an'ın el-Kitab isminin de yol gös tena oldude unutulma, bozulma (tabri), tebdil), kaybolma gibi olunm tears at havale edilmey zamanın karşı korunmuş, yazı, ezberi; ezber de yazıyı ve lafzı teyit sulukinkotite, Hafiz-ı Hakiki'nin tasarruf elinin bir aleti ve vasıtası of edustur. Kuran'ın yazılmasına gösterilen özen sebebiyledir ki Hz. Pey gamber, Kur'an metniyle karışmasın diye bir süre, kendi sözlerinin (ba- dis) yazılmasını bile yasaklamıştır:
Benden, Kur'an'dan başka hiçbir şeyi yazmayınız! Kım ben- den, Kur'an'dan başka herhangi bir şey yazmışsa onu silsin!12
E KUR AN IN DERLENMESİ (CEM')
Bin dört yüz küsur yıl öncesi düşünüldüğünde, vahyin indi Mekke-Medine toplumunda yazı malzemesinin gerek çeşit gerekse kule lanım ve dayanıklılık bakımından son derece yetersiz olacağı aşikardır. Bu sebeple inen Kur'an ayetleri, vahiy kâtiplerince ince yassı taşlara ( bal), şlenmiş ince deriye (rıkk), hurma dallarına (el-'usub), kürek ke miklerine (el-ektāj), işlenmemiş deri parçalarına (kita'u'l-edim), 13 çok vam ediyor oluşu, ayetlerin genel sıralamasının henüz kesinleşmemiş andede oka parşömen üzerine yazılıyordu. Buna karşın vahyin de bulunması gibi sebeplerle ayet sıralamasında her an bir değişiklik mey dana gelebileceğinden Kur'an'ın bir kitap hâlinde (Mushaf) derlenmest gerçekleşmemişti, 14 olarak sahabenin de tertibi
paralel bilinmektedir Bunlar icinde, Ömer b. Hattab'in, Ali b. Ebi T Bizzat Hz. Peygamber in sürdürdüğü edindiği birtakım özgülükler içeren, özel Mushaflar bu ikili kayıt sistemine
barbel, Müned, 157: Suyuti, el-ltkân, 1. 160. Zerkini, Mendibil, 1. 246. Dávid, Kääbu l-mesabif, s. 4. Sehn, 1, 246-227
24
Kannyn Tapes ha bir çeşit ziyafet hali
Imastir
bu
(K
gönülmeyen bir bütüncüllük (bolizm) sergilemiştir. Kur'an'ı yüksek bir var oluş bilinciyle okuyan bir kimse, muayyen bir zaman dilimi icinde idea bütün zaman boyutlannı kendi hususi tarihiliği içinde bütün tari- šen your sanu kendi cazibe alanına çekerek değiştiren, giderek bigarip onu yeniden inşa eden bu ruh ve var oluş ateşi, işte Kuran'a özgü bu nazım ve söz düzeninden kaynaklanır.
Her şeyden önce Kur'an ayetleri, son derece özlü ifadelerdir. Sö- zin ve mananın yardımıyla anlaşılacak lafızlar zikredilmemiş (hazf, ih- mál, bunu karşın vurgu yapmak veya dikkat çekmek amacıyla kimi ifa- deler de bağlam sebebiyle zikredilmiş (itnâb); seci' ve şiirde olduğu üzere ölçü ve ahenk kaygısıyla hiçbir kelime ya da harf zikredilmemiştir (a) Yüksek edebi Arapça için söz konusu olan bütün sanatları (teş- bah, meciz, temsil vd.) içeriyor olmasına karşılık, Kur'an, hepsinin top- lammdan yüce bir kelamdır. Bunu vurgulamak amacıyla olsa gerek Tâ- hi Hüseyin, "Kur'an ne şirdir, ne nesir, o Kur'an'dır!" demiştir.
Ku
re
VU
les
et
Ib
iba
JALPANIN KONULARI
ec
ili
K
bo
ni
ler
Kiran berveyden önce Allah merkezli (Theocentrique) bir varlık Bu sadik semasanın merkezinde, bütün isim ve sıfatlarıyla da Allah in varba, O'nun varlık alemiyle olan yaratma Chalk ve îcâd). A Taburen merkezinde, bez konularının başıd var dame (kayyimizel) vb. münasebetleri yer almaktadır. Buna gö- elmiradesi ve kudretiyle bu kozmik âlemi kolayca yaratan, onu de- ik memebeler halinde düzenleyen, özel olarak arzı, insan için yaşanı barada biçimlendiren, ihtiyaçlarının karşılanması için onu diğer cana vecantuz varlıklarla bezeyen, kendi yaratıkları olması münasebe Kyle Jalullah), ginahkar olsun olmasın, bütün insanlara bakıp onlan besleyen (Rahman, Rabim), bura karsılık var olus sürecinin en sonun- da onu, basin bu davranış ve niyetlerinden ötürü sorgulayacak olan Al- bar Kur'an, insanın yaratılışına özel bir önem atfetmistir. Kur'an'da Allaman-Tanrısal itina, ehemmiyet ve seçilmişlik göstergesi ola- rak kendi elleriyle yarattığı (Sad, 38/75), varlık alanında üstleneceği mis- yonu sebebinle onu meleklerden bile üstün kılarak Bakara, 2/34), itaat ve Inyan kuapharyla (faciür-labra) donatığı (Sems, 91/8) belirtilir. Buna malwe mandan tek beklenilen şeyin en genis ve kapsamlı anla- mayla bude ve kulluk (Zariya, 51/56-57) etmek, arzı ilahi irade ve hikmet gusura mamur ve yaşanılabilir bir ver haline getirmek olduğu ve
SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI
12
Bir gün, Bediüzzaman, Meclisin Riyaset Divanı solc nunda, kalabalık bir mebus halkası içinde, Mustafa Kema Paşa'nın şu sözlerine muhatab oluyor:
- Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır! Sizi yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağır dık. Geldiniz ve en evvel namaza dair telkinlerde bulun- dunuz, aramıza ihtilaflar soktunuz!>>>
Bediüzzaman gereken cevabı verdikten sonra iki par- mağını ileriye uzatarak şu cevabı verir:
<<- Paşa, Paşa!.. İslâmiyette imandan sonra en yük- sek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin ise hükmü merduttur.»
Bediüzzaman'ın hayatını yazan büyük eserin 93 üncü sahifesinden aynen aldığımız ve Said Nurî'nın şahsen Mustafa Kemal Paşayı kastetmeyip mücerret mânâda sar- fettiği bu söz, Mustafa Kemal Paşa'da menfi bir tepki do- ğurmuyor, aksine teşekküre vesile oluyor.
Bediüzzaman Ankarada bulunduğu müddetçe, Şark Darülfünununun kurulması için uğraştı.
Mebuslardan bir topluluğa şöyle diyor:
Hayatım boyunca bu Darülfünunu tesis için uğraş- tım. Sultan Reşat ve İttihatçılar 20 bin altın lira verdiler. Siz de o kadar verdirin de «Medrese-tüz-Zehra» kurul- sun!
Bu isteğine karşılık 150 bin lira kâğıt para vermeyi
kabul ediyorlar. Fakat Said Nursî kararı bütün mebusla-
ra imzalatmak dileğinde...
Bazı itirazlar geliyor:
Sen yalnız medrese usuliyle gidiyorsun! Garplıların da ilimleri benimsemek ve onlara benzemek lazım!
Son Devrin Din Mazlumları
(2. Baskı)
YAZAN:
NECIP FAZIL
KISAKÜREK
Bir kavim ahdi bozarsa aralarında katl zuhur eder. Bir kavimde fuhuş zahir olursa onlara ölüm musallat kılınır. Bir kavim de zekatını vermezse Allah onlardan yağmuru tutar (Bereket kalmaz).
Ravi: Hz. Abdullah İbni Büreyde (r.a.)
Sayfa: 389 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Kim nüfuz sahibi bir kimseye dünyalık umarak tevazu gösterirse Allah ondan dünyada ve ahirette yüzünü çevirir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 413 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Kerbela
10 Muharrem, tarihimizin en hazünto hadiselerinden bas nin yaşanmış olduğu bir tarihur Allah Resulü Elenadines (sas), "cennet gençlerinin efendileri" diye vasıflandınig Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin den ikincisi, Efendimizin ng rek sırtında taşıdığı, öpüp okşadığı, kokladığı biricik toru göz bebeği, gönlünün çiçeği, çok sevdiği torunu Hz. Hüsey (ra), Kerbela'da günlerce susuz bırakılıp sonra da hunhara katledilmişti.
Kerbela'nın yıl dönümünde, miladi 680 yılında, hicri 36 yilda yaşanan bu menfur hadisenin yıl dönümünde yapmanız ken, yine ve yeniden acılan tazelemek, vahşeti bütün çıpla ğıyla anlatarak nefreti yeniden körüklemek, gözyaşı dökmek hüznün üzerine hüzün katmak olmamalıdır
Yeni Kerbelaların yaşanmaması, yeni vahşetlerin sergilenme mesi, yepyeni acı ve karanlık tabloların çizilmemesi için, ye niden masum Hüseyin'lerin katledilmesint engellemek içi alınması gereken tedbirlerin, yürütülmesi gereken stratejilerin üzerinde konuşmak gerekir elbette.
Bugün bu tedbirleri yeterince alamamış olmamızdan dalys Kerbelaların yaşandığı bu topraklar üzerinde gün geçmiyor ki yeni Kerbelalar yaşanmasın. Mezhep ve meşrep farkúklare dan, soy-sop kavgalarından kaynaklanan talihsizlikler, aylın lıklar, ayrılıklar, kan dökmeler gerçekleşmesin.
Yerin altı şehit, üstü şahitlerle dolu olan ümmet, coğrafyas her gun yeni şehitlerin acısına tanık olmaktadır bu mile
64
106
BİZİ KİM BEČENECEK
ceden inceye vereceğimiz bir gun var önümüzde Karin h hususa birçok ayetiyle işaret eder.
Hesabı verilebilir bir hayatı yaşamaya koyulmalı, bizi ome ve Rabbin rızasına götürecek bir azimet ve ruhsatı kendimo azık edinmeliyiz. Bizim Kerbela'dan çıkaracağımız en doeni derslerden biri bu olmalıdır.
Yeni Kerbelaların yaşanmaması için, dünyamızı şefkat ve me hametin, sevgi ve huzurun, hak ve adaletin, hakkaniyetin of men olduğu bir zemin haline getirme gayretine koyulmalyu Zira bize hep ezberletildiği gibi "maraz, merhametien deg asıl maraz/hastalık merhametsizlikten doğuyor. Böyle bilmel böyle iman etmeli ve Kerbela'yı bu düşüncelerle yeniden oku malı, anlamalıyız.
Hz. Hüseyin (ra) ve onun şahsında bütün şuhedayı rahmak yad ediyor, Rabbimizin bütün şehitlerimizin şehadetini kabul buyurmasını niyaz ederken, bizler de, çıkaracağımız dersler ve ibretlerle Rabbimizin bizden razı olacağı bir hayatı Ondan diliyoruz.
Bizikim Beğenecek Bede
DR BURHAN ISLIYEN
ليل
El-Muhtaru'l-İslâmî
İslambol Mektubu
Ruhun dönüşü
Her Müslümanın burnunda burcu burcu tarih kokan ve onları izzet hissiyle mütehassis
eden kayıp Türkiye! Hiläfet ülkesi! Şimdi neredesin? Ey askerleriyle Viyana kapılarına kadar
dayanan ve Roma'yı kuşatma altına alan hilafet devleti! Bir zamanlar senin bir Müslüman aske rinin heybetinden Avrupa titriyordu. Şimdi Bosna-Hersek'te kaçırılan kadınlar ve sırf "Müslü manım" dediği için öldürülen yardıma muhtaç insanlar, İntisap edecek bir hilafet devleti arar- ken, şimdi sen neredesin? Ey hilafet Türkiye'si, senin başına nasıl bir oyun oynadılar da, seni böyle yıkılar ve çobanını öldürüp koyunları yiyen kurtlar gibi, İslâm âlemini de aralarında tak- sim ettiler. Ey Müslüman Türklerin Türkiye'si! Senin başına bu läiklik belasını nasıl sardılar ve seni başörtüsünden, sarıktan ve her türlü İslamî ve şer'i şeâirden mahrum ettiler? Türkiye! Nasıl oluyor da senin topraklarında İslamiyet hakkında konuşanlar, läik kanun- ların pençesi altında en ağır cezalara maruz kalıyorlar? Nasıl oluyor da senin topraklarında İslamiyete dåvet, bazan gericilik, yobazlık, bazan da en büyük suç unsuru olarak görülebiliyor? Bundan yirmi sene kadar önceydi, Islāmbol'u, yani Osmanlı Hiläfet merkezini ilk defa zi-
yaret ediyordum O günleri, Sultan Fatih'in hatıralarına için için göz yaşları döküyor halde gör- müştüm. Halk açık-saçık sokaklarda bir tek tesettürlü kadına rastlamamıştım. Çünkü tesettürlü hanımlar, İslami kıyafetlerinden dolayı eza ve ceza görmemek için kapı arkalarında kalmayı tercih ediyorlardı. Bugün ise Bediüzzaman Said Nursi'yi anma toplantısı için yapılan davete ka himak üzere yine Türkiye'ye gidiyorum. Orada neler görmedim ki? Asla tahmin edemediğim, belki hayalini bile edemediğim şeyler... Evet, aslında ben, vazifem icabı, bir gazeteci olarak Tür kiye'deki İslami faaliyetleri ve hassaten İslam dünyasında görülen yeni hadiseler karşısında Türk halkının tutumunu takip ediyorum. Mesela, Rus sömürgesinden yeni kurtulan İslâm cum- huriyetleri hakkında üstlendiği rolü, Bosna-Hersek meselesine gösterdiği hassasiyeti gibi... Fa kat, Türkiye'de İslamiyete dönüşün bu kadar geniş, bu kadar şahane oluşunu asla beklemiyor- dura Said Nurse'nin Turkiye topraklarına ektiği tohumlar, bugün filizlenmiş, rengarenk Çiçek
ler açmış, muhtelif tad ve kokularda meyveler veriyor. Türkiye'deki bu yeniden diriliş, hem şekilde, hem de özde görülüyor. Meselä Türk kadın vala hain érnek Islami tesettürü, köylerden şehirlere kadar herkesin gözünde, alışılmış man zaralar haline gelmiş. Bu da, Türk halkının İslâmiyete olanı bağlılığının bir tezahürüdür. Evet, Türkiye muhtelif seviyelerde İslamiyeti yaşamaktadır. Buna dadinin bir za generaller- daniyadan insanlara kadar, Bosna-Hersek'teki ve Azerbaycandakı Muslumanların saflarına bandiyoda Oralarda, Sırplara karp, Ermenilere karşı savaşıycan'daki Müslümanların skerlerin buralarda üstlendikleri vazifeler, yeniden dirilişin sadece bir tek tezahürüdür. Mesela Nur talebelerinin kurdukları şirketleri, sõiti
müesseseleri ele alacak olursak, verdikl
Hüseyin Âşur
İslâm Düşüncesinin 20. Asırda
Yeniden Yapılanması ve BEDİÜZZAMAN SAİD NURSI
MİLLETLERARASI SEMPOZYUM
Prof. Dr. Şerif MARDİN
Prof. Dr. Abdülvedud ÇELEBİ
Prof. Dr. Abdurrahim ES-SAYİH
Prof. Dr. Mim Kemal ÖKE
Prof. Dr. İbrahim CANAN
Dr. Colin TURNER
Ahmed BEHCET
Muhammed Rüşdi UBEYD
Necmeddin ŞAHİNER
Ümit ŞİMŞEK
Prof. Dr. Anna MASALA
Prof. Dr. Adem TATLI
Prof. Dr. İmadüddin HALIL
Prof. Dr. Şener DİLEK
Doç. Dr. Ursula SPULER
Doç. Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ
Hüseyin AŞUR
Edib Ibrahim DEBBAG
Mary WELD
25. YIL
Sala MÜRSEL
Size en cömerd olanı haber vereyim mi? En cömerd Allah'dır. En cömerd Allah'dır. Ben ise Adem oğlunun en cömerdiyim. Onların Benden sonra en sonra en cömerdi ise şu kimselerdik ki: İlim öğrendi ve ilmini yaydı. İşte bu kimse kıyamet gününde tek başına bir ümmet olarak baas olunur. Bir de şu kimsedir ki; Allah yolunda ölünceye kadar nefsini cömerdce harcadı.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 163 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 08:12
Bana göre, sizin için deccaldan daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi? O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp, adamın makamına gösteriş için amel etmesidir.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 163 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Eyvah Arab'a yaklaşan şerden dolayı. Körcesine, kulaksızcasına ve dilsizcesine olan fitneden. O fitne gününde oturan yürüyenden yürüyen de koşandan hayırlıdır. Yazık o fitnede koşan adamlara, kıyamet günü Allah'dan dolayı (görecekleri azabtan)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 461 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 23:07
Sulh, müslümanlar arasında caizdir. Yanlız haramı helal ve helali haram yapan sulh müstesna.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 219 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 23:09
Allah (z.c.hz.) bir adama, bir müslümanın musibetini bertarafa vesile olacak bir şey nasib ederse, o adamı dünya ve ahiret musibetlerinden korur.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 396 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Kurtlar sofra Pusula
D
EYİM olatak
Kurtlar sofra
sına düşmek
merhametsiz insanla
in arasında olmak ve
Murat Cahid
KUVVET
muratech@hotmail.com anlamından daha öte
te uğramak anlamına gelir. Bu deyimin orta ya çıkmasına vesile olan olay ise deyimin ye geçmiştir: Kurtlar sofrası, yiyecek bulamamaktan bitap dü yen kurtların bir daire etrafında toplanarak en zayıf olan, yorgun düşen veya uyuyan kurda saldırarak kendinden bir ferdi yeme sini ifade ediyor. İlginç olan ise, kurtların İçgüdüleri ile idare ettiği bu durumunun aklı ile var olan günümüz insanının içine düştüğü durumdan daha dramatik olmayı
Fiziki görünüm dikkate alınarak değer- lendirildiğinde insan vasfına sahip olan herkesi "Insan" olarak kategorize etmenin en yanlış çıkarım, genelleme, değerlendir- me veya sonuç olarak görüleceği bir çağın tanıklarıyız. Bununla birlikte nefes almanın yaşamak için yalnız başına yeterli olmadı ğı, tımaklar yeterince uzun olmadığında tutunulamayan, tomurcukların buz tuttu- ğu, insanlığın köküne kıran girmek üzere olan bir çağın edilgen şahitleriyiz.
Yaşananlan en son nokta olarak değer- lendirsek de hep daha kötüsünün karşımı za çıkması, umudu tüketiyor. Çok şükür ki mensubu olduğumuz İslam dini, insanın
eşrefi mahlükat olduğunu ve insanlığın umudunu diri tutacak olanın yine insan ol- Hunnu her firsatta kulağımıza fısıldamaya
devam ediyor. Bu fısıltının nara haline gel- mesi için insanın elinde bir pusula olması gerekiyor elbette. Çünkü insan yaratılışı gereği ancak bu şekilde istikamette kalip doğru varış noktasına varabiliyor. Ne yazık ki günümüzde yaşananlar net l bir şekilde
insanın ve dolayısıyla dünyanın pusulası- nın şaşmış vaziyette olduğunu gösteriyor. Kurtlar sofrasının adının dahi anılmadığı günlerde insanlık, adına Halil İbrahim sofrası dediğimiz bir sofranın etrafındaydı. O za- manlar hayvanların yaptıkları, insan olarak bizi pek de ilgilendirmiyordu. Medeniyetin insan temelli olduğu, sofrada herkese yer bulunabildiği, bırakın nara atmasını mazlu- mun düşünceli görüntüsünden bile çekinildiği ve hatta bunun uğursuz, kötü bir işaret sa- vıldığı o günler Bu sofrayı kuranların elinde Rahman ve Rahim olanın kusursuz olarak tasarladığı şaşmaz bir pusula vardı. Gün geldi pusula bir kenara bırakıldı Akıl, tabiatı tahakküm altına almak için kullanıldı. İnsan, kendi uydularını tasarla- yip navigasyon sistemlerini akla göre ku- runca dünya yaşanmaz bir yer haline gel- di. Vanlacak adres de o adrese gidilecek yollar da insanı insanlıktan çıkaracak şekil de planlanır oldu. Aldı tek put haline geti ren insan kendini, içgüdüleri ile hareket eden hayvanların, şaşmış pusulaların, din
diju kutsalliidarın, dunya zevklerinin peşin
de koşarken buldo
onlar tarafından eziye
U
d
Y
n
Kıyamet yaklaştığında; taylasan giyilmesi çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tazim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar amir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, Sultan zulüm eder, eksik ölçü ve tartı yapılır, bir adamın köpek yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten kendisine daha cazip gelir, büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmez ve gayri meşru çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında adam kadınla yakınlaşır. İnsanlar, kalbleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünürler, o zaman da insanların en iyi görüneni "müdahim" (kötülükleri gördüğü halde karışmayıp, kendi işine bakan) olanıdır.
Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.)
Sayfa: 33 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
CÂMİ ÇOK CAMİ İNSAN YOK
66
ADEM SAHIN
CAMI SÖZÜ, TOPLAMAK
V asiyetimdir: "Beni yıkadıklan za man saçımı ve sakalımı torunum Unen, Rabbimin huzuruna yakışıklı playm Bir başka rivayet de: "Beni ş görsünler şeklinde. Bu sözün anb, gul bahçesine girmeden önce bkmü tefekkür eden yolun yolcusudur. Olimü, telefonu gibi yakın bilmeyen ve spelleştirmeyen binu böyle bir söz edemes
Hao Emin Çevik ağabeyden bahse dyorum 0,3-4 kelime ile tarif edilecek ssa, bu kelimeler; tebessüm, nezaket. estetik ve disiplin olurdu. 3 2 sahibi (zi- ywet, zufet, zarafet) Sultanlann nefesi Çukurova da da sıcak
Emin ate bata dostudur. Babie dost an ko kat sevgi ve intramı hak eder Imin abi Adana'da vefat etti. Adana ya bir soru: "Ekmeğin krali nerede Pye? Ekmeğin krai Özbekler tarafın San porilir, Buharz'da, Semerkant'ta, Cmbarta. Os ve Otara Pazar'ında sa Her ekmeğin Ganndeki nakış baş kade. Ekmeğin süsünden, nakşından hang koye, hangi şehre ait olduğu an Aum jelkide, Istanbulda Osmanlı regin köşkler de birbirinin kopyası
Betonu, tay ve ekmeği birbirinin ay ytomyrmanın sam nedir?
tesinde sim ve san n ortaya kendal tekrar yoktur Alla yaklaştıkça tekrardan, kop Bitinin aynısı, olan relar bize uzaktan haber verle Eman at de orijinal ve klas to Pedag den vorde
Avtara Melek Girmes Carpinda Goney Jucaciye adında berrak bir vaha Bu grynn içinde, Melek Ge Came bulunur (Inter
men Çev
ve Meh
Değirmenco Abalerin
Guney Zuccadye'de
BİR ARAYA GETİRMEK, DAĞINIKLIĞI GİDERMEK ANLAMINA GELİR. EL CAMI, ALLAH'IN İSİMLERİNDEN BİRİSİDİR. CAMI INSANLAR VARDIR, BİR DE CAMI KURUMLAR, İNSANLARI BİR ARAYA GETIREN. DAĞINIKLIKLARI GİDEREN, TOPLAYAN, BİRLİK VE
BERABERLİĞİ SAĞLAYARAK
99
Cămi sözü, toplamak, bir araya ge tirmek, dağındığı gidermek anlamına gelir. El Camí, Allah'ın isimlerinden bi residir. Cami insanlar vardır, bir de câm kurumlar, insanlan bir araya getiren, dağınıklıklan gideren, toplayan, birlik ve beraberliği sağlayarak dışlamayan Günümüzde cămi olmayı Youtube, Instagram, Twitter ve AVVfler üstlendi Dini kurumlann en büyük sorunu, câmi
olup cem edememektir, cami insanla
in yokluğudur. Her Müslümanın yüre
gi ve mekanı sözlük anlamıyla cem evi
(toplanma yeri) olmalıdır
DIŞLAMAYAN.
Herkesin mesleğinden gönlüne bir yansıma olur Zucaciye işi de kırmama yi gerektirir. Zücaciye işi ile uğraşanlar hem estetikten anlar hem de halden. "Bir insan, etrafındaki 5 insanın ortala masıdır" derier, benden bir ilave: "Insan, etrafında en çok bulunan 5 eşyanın da ortalamasıdı
İçerisinde cem eden, dağınıklıklan bir araya getiren cami bir insan yoksa binlerce metrekarelik kurumlar losr kalır Ömer Faruk Karabucak Efendi (v 2015) küçük yazıhanesinde Adana merkez ve 15 ilçesinin şemsiyesi olurdu Imam Serahsi, kuyunun içinde iken, ta lebelerine 33 ciltlik Mebsut isimli eserini yazdırmıştı. Ömer Faruk Karabucak abi nin yazıhanesinde, Mehmet Değirmen a ve Emin Çevik abinin Güney Zücaciye dükkânında da herkesi cem etmesine saplmaz. Mescid-i Nebevi bir zamanlar cami, mahkeme, medis, hapishane, aş hane, nikah salonu, zekât dağıtım ve be lediye işlerinin görüşüldüğü mekän idi. Mehmet ve Emin Abilerin masa
sında Erkam kitaplan ve Altınoluk hep dururdu. Bu iki abinin masasında ah so yadi ve görevlerini belirten "masa isimli yoktu. Kimlik olarak, Erkam Yayınlan Altınoluk ve cemaatle kiinan namazlar dan başka neye ihtiyaç duyulur ki?
Güney Züccaciye, Altınoluk abo ne işlerinden, hediye kitap dağıtımına dostlann muhabbet etmesinden sorun lanın çözülmesine kadar dükkan değil de vakıf merkazi gibiydi. Metafizik derlec sadece fiziğin meta'u (Ötesi, uzaklan) olmaz ki. Dünyada meta matematik, meta kimya, meta coğrafya, olduğu gibi meta zúcadye dükkanı da vardır Somuncu habanın firni da meta form dr Guney Züccaciye'de hakka ve halka hlemet ana is, alim satim ek a gbs go
rünündu
Haci Emin Çevik shimiz ve cümle geçmişlerimize Fatiha
ve 3 ihlas ieramyla
BİR ARAYA GETİRMEK, DAĞINIKLIĞI GİDERMEK ANLAMINA GELİR. EL CAMI, ALLAH'IN İSİMLERİNDEN BİRİSİDİR. CAMI INSANLAR VARDIR, BİR DE CAMI KURUMLAR, İNSANLARI BİR ARAYA GETIREN. DAĞINIKLIKLARI GİDEREN, TOPLAYAN, BİRLİK VE
BERABERLİĞİ SAĞLAYARAK
Sünnet hududunda yapılan az amel, bid'at dairesinde yapılan çok amelden hayırlıdır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 319 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel21 Eylül 2024 23:05
Cennet ameli "sıdk"tır. Kul doğruluk yaptığında, ihsan sahibi olur. İhsan sahibi olunca da imanı kemale erer. İmanı kemale erince de Cennete girer. "Yalan" ise Cehennem amelidir. Kul yalan söylediğinde facir olur. Facir olduğunda da kafirlerin işini yapmış olur. Kafir işi yapınca da Cehenneme girer.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 319 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel21 Eylül 2024 23:06
İlme sahip ol. Muhakkak ki ilim, mü'minin dostu, hilim veziri, akıl rehberi, amel muhafızı, rıfk babası, mülayemet kardeşi, sabır da askerinin kumandanıdır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 319 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
606
9. Teube Sûresi
Ayet: 112-113
Şeyh Ahmed Gazzāli kardeşi İmam Muhammed Gazzali'ye şöyle dedi: "Senin tüm ilmini iki kelimede özetledim: Allah'ın emrine saygı göstermek, Allah'ın yarattıklarına şefkat göstermek."
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 00:11
بسم الله الرحمن الرحيم
İstanbul 1438/2017
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 00:06
İsmail Hakkı BURSEVİ
RÛHU'L-BEYAN
Kur'an Meâli ve Tefsiri
7. Cilt
ERKAM YAYINLARI
He. Alden Rivayer Olunan, Nehcil Belağa ve Gurar el Hikem'den Alınma Bazı Hikmetli Sözler
Alimlerin vefatı, dinde gedik açar."
lim meclisi (içinde gezinilen) bahçe gibidir"
im sultanlığının zevāli yoktur."
lim, her rütbenin üzerinde bir rütbedir"
min yok olması, ilim sahibinin/ alimin ölümünden daha ehven bir durumdur
Kitaplan toplamak bir şey değildir, onların içeriklerini korumaya bak" "Müminin ganimeti, nerede olursa olsun bir hikmet bulmasıdır.
"Ümmetin efendileri fakihlerdir."
"Alimden bilmediğini öğren ve bildiğini bilmeyene öğret. Bunu yapar isen, bilmediğini öğrenmiş,
öğrendiğinden de yararlanmış olursun." "Alimin sürçmesi, geminin delinmesine benzer; hem kendisini, hem de beraberindekileri gark eder "Yüce Allah, alimlerden ahit almadıkça, cahillerden öğrenmek için ahit almadı."
"Bir şeyi sorduğunda öğrenmek için sor, üzmek ve hata bulmak için sorma. Zira öğrenen cahil, alim gibidir, başkasını üzen âlim ise cahile benzer."
"Cahil, daima ya ifrat, ya da tefrit halindedir."
"Her kaba, bir şeyler konuldukça hacmi küçülür. Ama ilim kabına (akıla) ne kadar ilim doldursan, hacmi o kadar genişler."
dirdigini bilirim. Çünkü Yüce Allah bana,
a
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 05:29
HZ. ALİ ATLASI
Yaşadığı yerlerin fotoğrafları, haritalar ve savaş şemaları desteği ile Hz. Ali'nin hayatı
Sâmi b. Abdillah b. Ahmed el-Mağlût
Çeviri: Hüseyin Yıldız
606
9. Teube Sûresi
Ayet: 112-113
Şeyh Ahmed Gazzāli kardeşi İmam Muhammed Gazzali'ye şöyle dedi: "Senin tüm ilmini iki kelimede özetledim: Allah'ın emrine saygı göstermek, Allah'ın yarattıklarına şefkat göstermek."
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 00:11
بسم الله الرحمن الرحيم
İstanbul 1438/2017
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 00:06
İsmail Hakkı BURSEVİ
RÛHU'L-BEYAN
Kur'an Meâli ve Tefsiri
7. Cilt
ERKAM YAYINLARI
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 23:39
Bir kimse babası olmadığını bildiği halde birine "babamdır" derse, ona cennet haram olur.
Ravi: Hz. Saad (r.a.)
Sayfa: 399 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Levâmiu'l-Ukûl
Hadiste özellikle zina fiili söylendi. Çünkü zina soyları ve insan neslini bozar. Insanı da yaratılmışların en şereflisidir (eşref-i mahlükat). Bu nedenle hiçbir dinde zina kesinlikle helal olmamıştır.
461
Ceza, amel (iş, davranış) cinsinden olduğundan ve zinadan duyulan zevk bedenin tamamını kapsadığından, Allah onların cezasını genele helak olarak kılmıştır. Bir rivayette de kelimesi yerine tek noktalı harf olan "be" ile ریا kelimesi yer almaktadır. 953
Bu hadisi Deylemî, Ebu Hureyre (r.a)'tan nakletmiştir. Bu rivayeti anlamca destekleyen başka hadisler de bulunmaktadır.
٣٤٣ - إِذَا أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَخْلُقَ خَلْقًا لِلْخَلَافَة
BORÇ İLE İMPARATORLUKLARIN MAHVOLU-
203
ŞU ARASINDAKİ MÜNASEBET
204
١٠٥٦ - أَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةُ حَقِّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ
1056- "Cihadın en faziletlisi, zalim idareci veya hükümdarın önünde hakkı Cihad söylemektir."
fazilet
hüküm
أفضل الجهاد "Cihadin en faziletlisi Yani genel sözlük anlamıyla, cihad türlerinin en faziletlisinden,
karşısı hakkın
söylen
كلمة حن "hakkı söylemektir" كلمة حق ifadesi izafetle (isim tamlaması ile)dir. )كلمة حن şeklinde) Izafetsiz ve tenvinli olması mümkündür. Tirmizi'nin rivayetinde حق kelimesi yerine عذل kelimesi vardır. Peygamber (sav), kelime ile kelamı ve yazı gibi onun yerine geçeni kastetmiştir.
عِنْدَ سُلْطَانٍ جَاثِرٍ "zalim hükümdarın huzurunda" Yani zulmedenin. Çünkü düşmanla cihad eden umut ve korku arasında gider gelir. Yetkiliye yanındaki bir iyılık emrettiği zaman, emreden kişiyi kendinden aşağıda gördüğü için karşı koyar. İşte bu, korkunun daha çok olması yönünden daha faziletlidir. Ayrıca yetkilinın zulmü, büyuk çoğunluğa yayılır. Kışı, onu zulmünden engellediği zaman, birçok insana yarar ulaşır. Kafirın öldürülmesi böyle değildir.
Hadiste hükümdardan maksat, yetkisi, üstünlüğü ve karar gücü olan kışıdır.
Cihadın aslı, zorluktur. Cihad dini olarak, kafirlerle savaşma konusunda gayret sarf etmek demektir. Bu kelime, nefis mücadelesi, dini işleri öğrenme ve onları uygulama, sonra da onu öğretme anlamında da kullanılır. Şeytanla cihad ise, getirdiği şüpheleri ve güzel gösterdiği nefsin arzularını savmak demektir.
Kafirlerle cihad, el, mal, beden ve kalp ile olur. Fåsık ile cihad, el, sonra dil
sonra kalp ile olur. Hadisi, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce, Ebü Said'ten, Ahmed b. Hanbel, Ibn Mâce ve
Taberani el-Mu'cemu'l-kebir'de, Ebü Ümâme'den, Nesai, Semura'dan, Ahmed b. Hanbel, Nesal, Beyhaki Şu'abu'l-İmân'da ve Ziyâu'l-Makdisi el-Muhtar'da, Târık b. Şihap'dan nakletmişlerdir. Tarık kelimesi; noktasız biti ve kafiledir. Nesai bu hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Münziri bu hadisin metninin de sahih olduğunu söylemiştir.
١٠٥٧ - أفضل الجهاد أن يُحاهِدَ الرَّجُلُ نَفْسَهُ وَهَوَاهُ
Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 19, Ibn Mace, Fiten 20, Ebû Dâvûd, Melähim 17; Nesäl, Bey'at 37; Taberani, el-Mu'cemü'l-kebir, VIII, 282; Beyhaki, Şuabu'l-imän, VI, 93.
YanıtlaSil
Yuksel25 Eylül 2024 05:03
لوامع العقول شرح راموز الأحاديث للكمشخانوي
LEVÂM¡'U'L-ʻUKÛL
ZEKA PARILTILARI Hadis-i Serifler ve Açıklamaları
GÜMÜSHÂNEVÎ
Ahmed Ziyâüddîn
Editör
Prof. Dr. Mustafa Cevat Akşit
III. Cilt
HEDER ISLAM
İSLAM'A YÖNELİK KÜRESEL STRATEJİLER
ÖZCAN YENİÇERİ
Toplumlara hükmedemeyenler coğrafyalara, kültürlere hük- medemeyenler de toplumlara hükmedemezler. O yüzden gü- nümüzde küresel güç odaklan, çoğu kez coğrafya fethini bir kenara bırakmış kültür, insan ve toplum fethi aşamasına geç mişlerdir. İslam medeniyetinin gücünü Müslümanlar aleyhine kullanmak böyle bir stratejinin ürünüdür. Bir uygarlığın gücü, zaafı olarak kullanılmaktadır.
Batılı güçler İslam ülkelerine müdahale yerine İslam'a mü- dahaleyi siyasi strateji olarak devreye sokmuşlardır. Batının çıkarlanna uygun Müslüman'ı inşa etmek için içeriği boşal- tılmış müsait Müslümanlar üreten bir inancı, İslam olarak sunmak temel strateji haline gelmiştir. Bu bir nevi Hristiyan- lığa eklemlenmiş bir Müslümanlıktır.
Sonuçta İslam, küresel dinin (Hristiyanlık-Musevilik) ve on- ların inşa ettiği sistemin, ozon deliği olarak görülmektedir. Batılı mahfiller, İslam'ı küresel sisteme eklemlemek için ılımlı İslam olarak kavramlaştırırken bu planın yerli işbirlikçilerini de dinî gruplar arasından seçmişlerdir. Böylece Islam jeopolitiği, Müslüman görünümlü ılımlı grupların eliyle egemen sistemle iliştirilmeye çalışılmaktadır.
Batı'nın kudret elitleri terör, şiddet, totaliter, düşman, radi- kal, doğu, ilkel derken, burada Kur'a'nı yapısal olarak şiddetin kaynağı olarak görmektedir. Bu yüzden de hedeflerine doğru- dan İslam'ı, kavramlarını ve Kur'a'nı, koymuşlardır.
Hedef, petrol, kutsal yerler, boru hatları, su yolları değildir, bütün bunlardan daha stratejik bir unsurdur!
Hedef, İslam'dır.
Ralph Waldo Emerson
varlığına bağlıdır.
bağımsız düşünürlerin
yola kanalize edebilen,
İnsanlığın kurtuluşu,
düşüncelerini doğru
Malcolm X
her darbe seni yere
serebilir.
Eğer bir amaç uğruna
ayakta değilsen.
Milletin iradesine ve Allah'ın va- adettiği zaferin er geç gerçekleşe- ceğine inanan Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nda milli ve ulvi değerlerle dini motifleri dengeli ve beliğ bir şekilde işlemiştir.
SÖZÜN ÖZÜ
Akif'in yazdığı marş 12 Mart 1921 ta- rihli meclis oturumunda Milli Marş olarak kabul edilir ve okunduktan sonra ayakta alkışlanır. Alınan Mec- lis kararı gereği verilen 500 liralık ödülü, Milli Şairįmiz Akif kendisi ihtiyaç içinde olmasına rağmen, fakir kadın ve çocukların istihdam edilmesi amacıyla kurulan Darul- mesai'ye hediye etmiştir.
Her milletin bir milli marşı var- dır. Bunların bazıları yöneticiye övgüdür, bazıları da ülkelerine methiyeden ibarettir. Bizim İstiklal Marşımız ise milletimizin kahra- manlık destanıdır. İstiklal marşı mız, milletimizin ruhunu, tarihini ve ideallerini aksettiren ölmez bir şaheserdir. Onu benimseyen, dik- katle okuyan ve gönülden söyleyen nesiller milli şuurlarını kazanır ve kim olduklarının farkına varırlar. İstiklal Harbi'nin en kritik ve ha- reketli günlerinde TBMM'nin açtığı milli marş yarışmasına istenen özel- likte şiir gelmez. Nihayet Mehmet
İSTİKLAL MARŞIMIZIN KABULÜ
DUASI
GÜNÜN
"Allah'ım! Kederden, üzüntüden, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç yükünden ve halkın galeyana gelerek taşkınlığından sana sığınırım." (Nesai, İstiůze, 25)
Ehli Cennet, kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Ehli Cehennem de yine kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde de çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Bazan saaded ehli şekavet yoluna sapar da onlar için "İşte bunlar (şakilerin) ta kendileridir" denir. Derken saaded onlara yetişir ve onları şekavet yolundan çıkarır. Bazen de şekavet ehli saadet yolunda yürürler de onlar için "Bunlar (sâcidlerin) ta kendileridir" denir. Derken şekavet onları yakalar ve saadet yolundan çkarır. O halde herkes ne için yaratılmışsa, o kendisine kolaşlaştırılır.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Düsr (r.a.)
Sayfa: 155 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Bid'at ehli, Cehennem ehlinin köpekleridir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 155 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel27 Eylül 2024 23:37
Halk için iyi veya kötü, bir hükümet lazımdır. Amma iyisi taksimde adalet yapar, ganimeti aranızda eşit taksim eder. Facire gelince; mü'min onda mübtela kılınır. Halbuki facir hükümet bile "herc"den daha hayırlıdır. Denildi ki; "Herc nedir Ya Resulallah?" Buyurdu ki, öldürme ve yalandır (anarşi)
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 464 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel27 Eylül 2024 23:37
Gerek yere batmak, suret değiştirmek ve gerekse taş yağmak zaruridir. Dediler ki; "Ya Resulallah bu ümmete mi?" Buyurdu ki evet, onlar şarkıcı cariyeler edindiklerinde, zinayı helal saydıklarında, riba yediklerinde, Harem (Mekke)de avlanmayı ve ipek giymeyi helal saydıklarında ve erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 464 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
Her nefs ölümü tadacaktır
İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar.
Hadis
• Olum olmasaydı, hayat butün güzelliğini kaybederdi.
Gogol
Ölüm, müminin canmı Rabbine hediye etmesidir.
Hadis
• Ölüm eski birşeydir, ama her insana yeni görünür.
Turgenyev
Hadis
• Kabirleri ziyaret ediniz. Kabir ziyareti sizlere ahireti hatırlatır.
Sana nasihat edici olarak ölüm yeter.
Hadis
Salahaddin-i Eyyübi:
Bana uzunca Bir Değnek Getirin!.
İslamın müdafaası için Haçlı Ordulan na karşı iman dolu göğsünü aziz bir fedåkır- lıkla siper eden büyük kumandan Salahaddin-i Eyyübi, hayatının son dakika larını yaşadığı ölüm döşeğinde şöyle bir ri- cada bulunmuştu:
Şurada benim kefenim saklıdır Onu çıkarın ve bu sırığın ucuna takın. Merak ve heyacanla bu isteği de yeri ne getirdiler, kefeni sırığın ucuna taktılar. Ayak ucunda sırığın ucunda beyaz bir ke
fen dalgalandığını gören büyük kahraman, bu defa şu vasiyeti yaptı:
- Bana uzunca bir değnek getirin!.. Başucunda bekleyenler bu isteğın ma- nasını anlayamadılarsa da isteğini yeririe ge- tirip uzunca bir değnek getirdiler.
- Şimdi bu sırığı alıp Şam'ın bütün sokaklarında gezdirin ve her geçtiğiniz yerde şöyle seslenin.
Bir zamanların, Haçlı Ordularına kah- ramanca karşı koyan Salahaddin-i Eyyübi'si yün yorganın altından güçlükle çıkardığı eliyle köşedeki dolaba işaret etti:
"Ey ahali! Hükümdarımız Salahaddin | Eyyübiyi bilirsiniz ya... İşte o, sahip oldu ğu bunca servet ve hazinelerin hepsini bu rada bırakıp gidiyor. Şu sırığın ucundaki iki arşınlık kefenden başka birşey götüremiyor
İŞ BU SÖZE HAK TANIKTIR, BU CAN BU GÖVDEYE KONUKTUR,
Sun Haziran 87/10
BİR GÜN OLA, ÇIKA GİDE,, KAFESTEN KUŞ AÇMUŞ GİBİ
Yunus Emre
YanıtlaSil
Yuksel29 Eylül 2024 00:30
SURAN
Yıl: 12 Sayı: 135 Haziran 1987
Huzurlu Yaşamanın Sırr Son Nefeste Ateist Falcılık ve Kehânet Evrim ve İdeoloji Süper Zenginlik Rusya'da İslâm
Ölümsüz Gerçek
Zaman denizinde yüzen hayat gemimiz, Ergeç sahile vuracaktır. Saniye şaşmadan dönen dünyamız, Bir gün gelip duracaktır.
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 00:36
Elini, bedeninden ağrı gören yerine koy. Üç defa besmele çek ve yedi defa: "Eûzü billahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru" de.
Ravi: Hz. Osman İbni Ebil Asi (r.a.)
Sayfa: 311 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 00:38
Kâfirin vücudu Cehennemde büyüyecek. Öyle ki, azı dişi Uhud dağı gibi, derisi yetmiş arşın kalınlığında, pazuları Beyza dağı gibi, uyluğu Varakan dağı gibi olur. Cehennemde oturduğu yer ise Benimle Rebeze arası kadardır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 311 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
CUMU A NAMAZI KILMAK
Mayıs 31, 2024
Devamı
HADDİNİ BİLMEK
Mayıs 31, 2024
Devamı
HACCA GİTMEK
Mayıs 31, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel
Vasiyet ve mustafa
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
20 T.L.
Sayı: 59
Subat 1981
Sur
AYLIK MECMUA
Ey nefsim! Deme: "Zaman dėğişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış. hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünki ölüm değişmiyor. Firak, be- kaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşeri, fakr-i insani değişmiyor,ziyadeleşiyor.Be- şer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
ZARİFOĞLU
?
Zulumdur dinlenen, başlarsa eğilmiş Gömleğin üstüne kadar çıkmış kalbteki kara leke
Dikilsen dağların ötesini tutar elin Bir iki tank çer çöp gözüne olmuş perde
Petrol ya da banker sellerinde boğuluyorsun Külçe külçe dolar ya da sefalet secden olacak yerde
O eski kadim iklim kimbilir nerde sürer Perişan bir kaç evde kimbilir velilerin dilinde
Oturup konuşalım şunu. Bulsun kelimem kelimeni Eğer uyku daha aziz esirlik daha ehven değilse
Bir deli akıl çırpınıyor aramızda Rızık korkusu can korkusu baş mesele
Çıplan dünyadan çıplan ve gövdenden O büyülü çiçekleri yol arın bir kere
*Başını eğmiş, zalimleri dinlersin Dersin 'lokmam ellerinde'
Filistin bir sınav kağıdı Her mü'min kulun önünde
De gerçeği yaz: Hakikat şehitliğe koşmaktır De isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 05:29
mavera
00
100
8/82
Eylûl 1982 / Sayı 70/100 Lira
DOÇ. DR. İHSAN SÜREYYA'YA SORI
(arih, bu denli büyük bir rol oyńи- yor milletlerin kaderinde. Türki ye'deki bütün ilimlere bir bakın. bunlardan yalnız tarih yanlış ya- zıldı. Ona düşman olundu. Bir top- Jumun tarihi ne kadar çelişkiler i- cinde olursa, o toplum, o kadar sorunlarla karşı karşıya ve sömü- rülmeye mahkumdur. Hala Sultan Abdülhamid «Kızıl sultan» olarak okutulur. Niçin? Tarihin gerçek yatağındaki seyrini değiştirmek icin.
Emperyalist dünya, tarihin bu gücünü hem iyi anladı, hem de iyi kullandı. Bunu başarabilmek için de, diğer dünya ülkelerine ya ta- rihlerini unutturdu, veya onların tarihini de kendisi yazdı. Bunu ya- parken de sureta orta çağ kilise fe- odalizmini yıktıklarını gösterdiler. Zavallı Üçüncü Dünya ülkeleri ve bu arada islam dünyası, batının bu korkunç fikirleriyle son derece usta bir şekilde asimile edildi. Gü- ya kilise feodalizminin kültürünü yıktılar... Yıktılar ama, yerine çok daha cani olan burjuva kültürünü yerlestirdil bl
Tarihin geçmişine bakıp, onun gelecekte ne tarafa akacağını kestirecek. Bu manada, bir toplumun geçmişi bilinirse ge- lecekte nereye doğru kayacağı tah- min edilir.
Diyanet İşleri Başkanı TAYYAR ALTIKULAÇ IN KÜRTAJ HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI
özetinin kamuoyuna duyurulmasına zaruret hasıl olmuştur. Bu özet şöyle- dir.
"İslam dinine göre öre çeşitli neden- lerle çocuk istemediği durumlarda, ka- rı-kocanın ortak istekleri ile gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caiz gö- rülmüştür.
Gebeliğe müdahale etmeye gelince dinen meşru bir zaruret olmadıkça ge- beliğin hangi döneminde olursa olsun ceninin hayatına müdahale etmek (ya- ni çocuğu aldırmak, düşürmek veya düşmesine sebebiyet vermek) cinayet sayılmış, bu suçu işleyenler için mane- vi sorumluluk yanında İslam fıkhında cezai müexyidelerdende söz edilmiştir.
Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ve kürtajla ilgili olan yasa tasasırı hakkın- da basınımızda zaman zaman çeşitli haberlerin ve değerlendirme yazılarının yayınlandığı malumdur.
Bu haberler arasında yer yer baş kanlığımızın açıklaması olarak kamu oyuna takdim edilen görüşler de yer al mıştır. Hemen belirtmek isterim ki, kur-
tajla ilgili yasa tasarısı hakkında bugü ne kadar basına herhangi bir açıklama- mız olmamıştır. Bu konuda yapılan iş, sadece Sağlık Bakanlığının isteği üzeri- ne kürtaj konusunda İslam dininin gö rüşünün bu Bakanlığa uzun bir rapor içinde sunulmasından ibarettir.
Ancak bazı basın organlarında Baş kanlığımızın göruşu imiş gibi yayınla nan ve kamu oyunun yanlış değerlen- dirmelerine neden olan haberler üzeri- ne kürtaj konusunda Başkanlığın Din İşleri Yüksek Kurulunca hazırlanan ve Sağlık Bakanlığına sunulan raporun bir
SUR AYLIK MECMUA
Dinen meşru olan mazeret ise ge- nel anlamda ana sağlığı ile ilgilidir. Hasta olan annenin, gebelik halinde te- davisinin mumkün olmaması ve tedavi- nin geçikmesi durumunda annenin ha- yatının tehlike arzetmesi, hiç şüphesiz cenine midahale için meşru bir neden sayılabilecektir.
Doğumun anne hayatını kesinlikle tehlikeye sokacağı biliniyorsa, bu du- rumda da gebelik müddetine bakılmak- sızın annenin hayatını kurtarnak için çocuğun alınması elbette caiz olacak, yani iki hayattan birinin tercih edilme si durumunda annenin kurtarılması yo- lu seçilecektir.
Dinen meşru sayılabilecek zaruret halleri ile ilgili örnekleri, tıb ilminin ge- lişmeleri ışığında çoğaltmak ta müm- kündür.
Ancak bu zaruret hallerinden hiç birisi söz konusu değilken -gebeliğin hangi safhasında olursa olsun ceninin aldırılması (kürtaj) tecviz edilmemiş- tir."
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. Diyanet İşleri Başkanı
Tayyar ALTIKULAÇ
27
Bilgisizler içinde bir bilgin, ölüler içinde bir diri demektir.
(Hz. Muhammed (S.A.V.)
Ne kadar okursan oku, bilgine yaraşır biçimde davranmazsan cahilsin. Bilgisi- göre davranmayan kimse, üzerine kitap yüklenmiş hayvandan başka bir şey de
(Sadi)
Gençken bilgi ağacını dikelim ki yaşlandığımız zaman gölgesinde barınacak bir yerimiz olsun.
(Chesterfield)
Bilgini de saatın gibi, iç cebinde sakla ve yalnızca ona sahip olduğunu göster mek için onu sık sık ortaya çıkarma.
(Chesterfield)
Bilgi bir hazineyse uygulanması da bu hazineyi açan anahtardır.
(Aristo)
YanıtlaSil
yuksel1 Ekim 2024 00:13
SUR
AYLIK MECMUA
EN GÜZEL YERLERDE EN BUYUK GUNAHLAR İŞLENİYOR
GUNAN İŞLEYENLERE KARŞI SEVAP ISLEYEN DE OLMALI YURDUMUZ VİRAN OLMASIN
ASIRLARCA ONCE
EFES, TRUVA,
BERGAMA GIal
KOLONİLERDE İŞLENEN GÜNAHLAR FELAKETE DAVETİYE ÇIKARDI VİRAN OLDULAR
69
YIL-6 ARALIK 1981
SUR
Ayhk Fikir ve Yorum Dergisi Sayı: 198 Eylül 1992 8.000.- TL.
PUT
VE PUTÇULUK
146 6 Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Hz. Ali (r.a.)
Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar)
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 146 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
• Necip Fazıl
O'nun ümmetinden ol!
"Gökte çakıyor haber, Geber, çelik put geber! Doğrul yeni seferber,
YanıtlaSil
yuksel1 Ekim 2024 08:06
"Menfaat üzerine dö- nen siyaset, canavardır!"
Bediüzzaman
YanıtlaSil
yuksel1 Ekim 2024 08:07
Vehbi VAKKASOĞLU
Çağdaş (Sahte) Tanrılar, Tatmin Etmiyor!
Bir Takım Heykeller İndirilirken, Görünmeyen Putlar Yerlerine Dikiliveriyor!
YanıtlaSil
yuksel1 Ekim 2024 08:09
CANABI IHAK BUYURUYOR Kİ
"Onlar, Allah'ı bırakıp da kendilerine ne zararı, ne de faydası dokunmayan şeylere taparlar. Ve 'Bunlar Allah katında bizim şe faatçilerimizdir' derler. Sen de ki 'Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na bildiriyorsunuz? Allah, onların ortak koş tukları şeylerden münezzeh ve yücedir." Yênûs, 18
"De ki: 'Söyleyin bana Allah kulağınızı ve gözlerinizi alıp kalplerinizi mühürlese, Allah'dan başka onu size geri getirecek olan iläh kimdir?" Bak, ayetlerimizi çeşitli şekillerde nasıl açıklıyo ruz, sonra onlar yüz çeviriyorlar."
En'âm, 46
"Nefsinin arzusunu kendisine mäbud edinip onun her emrine uyan kimseyi gör- dün mü? Sen onu bundan alıkoyacak bir muhafız mısın?"
Furkan, 43
"Onlara, 'Allah'ı bırakıp da taptıklarınız nere- de?" denir. Şimdi size veya kendilerine bir yar- dımları dokunabiliyor mu? O putlar da, o azgın- lar da, Iblis'in ordulan da hep birden tepetaklak Cehenneme atılırlar. Orada birbirleriyle çekişip
dururken derler ki Allah'a yemin olsun, ba apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Çünk Alemlerin Rabb'ine denk tutuyorduk. Bizi anak buyüklerimiz olan o mücrimler saptırdı Ak bir şefaatçimiz var, ne de candan bir dosu muz... Keşke dünyaya bir daha döntup de mü'minlerden olsaydıktı Muhakkak ki, bunda büyük bir ibret vardır. Yine de insanlanı çoğu iman etmemişlerdir."
Şuară, 92-1
"Ey insanlar; size bir misal getirildi. Şim di onu dinleyin: Sizin Allah'ı bırakıp da tap uklarınızın hepsi biraraya gelse, bir sinck bile yaratamazlar. Sinek onlardan birący ka pacak olsa onu da geri alamazlar. İsteyen de Aciz, istenen de..."
Hace, 73
"Onların Allah'ı bırakıp da taptıklanı şerikle re sövmeyin ki, onlar da cahillikle hadlerini app Allah'a sövmesinler. Her millete kendi işlediğini biz böylece hoş gösterdik. Sonra hepsinin döne ceği yer, Rabb'lerinin huzurudur, yapmakta ol duklarını kendilerine o haber verecektir."
En'âm, 108
"Şöhret, ayn-ı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır."
Bediüzzaman
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
212 1 Dünyada Zühd, helali haram etmek ve malı ziyan etmekte değildir. Zühd odur ki, Allah'ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır. Musibetin sevabına talib olmaklığın, musibeti çekmekte iken de varsa, zahidsin. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
212 2 Benim bu zamanımda, Zühd, altın ve gümüşten kaçmaktır. Fakat insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, altın ve gümüşü terketmekteki zühdden, insanlardan kaçmak zühdü, kendileri için daha hayırlı olur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
212 3 Zühd, Allah'ın sevdiğini sevmen, Allah'ın sevmediğini de sevmemen ve dünyanın helalinin de haramı gibi sana ağır gelmesidir. (Hacetinden fazla helali). Zira, dünyanın helali hesab, haramı ise azabdır. Zühd, kendi nefsine merhametin gibi, bütün müslümanlara da merhamet etmen, haram sözden kaçındığın gibi faydasız sözden de kaçınman, çok kokmuş bir ölüden kaçtığın gibi, çok yemekten de kaçman, dünyanın servet ve zinetinden ateşten kaçar gibi kaçman ve dünyada emelini kısa tutmandır. İşte Zühd dediğin de budur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
212 4 Dul ve miskinlerin hizmetine koşan kimse, fisebilillah cihad eden, yahud gece kaim, gündüz saim olan gibidir. Hz Ebu Hureyre (r.a.)
212 5 Annesinin- babasının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse, fisebilillah çalışıyor demektir. Ailesinin veya çocuklarının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse de gene fisebilillah çalışıyor demektir. Kendi nefsinin ihtiyacını gidermek ve insanlara muhtaç olmamak için çalışan da yine fisebilillah çalışıyor gibidir. Hilede, hud'ada olan ise şeytan çalışıyor demektir. Hz. Enes (r.a.)
212 6 Hayra koşanlarla, itidal üzerine gidenler Cennete hesabsız giderler. Nefsine zulmedenler ise, kolay bir hesab gördükten sonra Cennete girer. Hz. Ebud Derda (r.a.)
212 7 Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib. Hz. İbni Abbas (r.a.)
212 8 Yırtıcı hayvan haramdır. Hz. Ebû Said (r.a.)
212 9 İslamiyete önden icabet eden dört kişi vardır; Ben arabların ilkiyim, Suheyb Rumun, Selman Farsın ve Bilal de Habeşin ilkidir. Hz. Enes (r.a.)
212 10 Secde yedi aza üzerindedir: İki el, iki ayak, bir alın ve iki diz. Beytullahı gördüğünde, Safa ve Merve'de, Arafat'ta, Müzdelife'de, şeytan taşlamada ve namaza başlandığında eller kaldırılır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Haberiniz olsun ki dünya hazır bir meta olup, ondan iyi de, kötü de yer. Yine biliniz ki hesap günü gelecektir ve haktır. Orada her şeye kadir olan bir melik hükmedecektir. Biliniz ki, hayrın hepsi, bütün kısımlarıyla Cennettedir. Yine biliniz ki, şer de bütün parçalarıyla ateştedir. Gene haberiniz olsun ki, amellerinizi Allah'tan sakınır halde işleyin. Ve biliniz ki, sizler muhakkak surette amellerinizle karşılaşacaksınız. Her kim zerre miktarı hayır işlerse onu görecek ve her kim de zerre miktarı şer işlerse onu görecektir.
Ravi: Hz. Amr (r.a.)
Sayfa: 169 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel4 Ekim 2024 22:53
Agah olunuz ki, Allah'ın ve meleklerin ve insanların hepsinin laneti şu kimselerin üzerine olsun ki, Beni hakkımdan bir şeyi nakzeder, Benim yakınlarımdan yüz çevirir, Benim velayetimi hafife alır, hayvanını kıbleden gayriye doğru keser, çocuğunu kabullenmez, efendisinden uzaklaşır, arazinin sınırını değiştirir. İslamda cinayet ihdas eder ve ihdas edeni barındırır, hayvana takarrüb eder, eli ile istimdana bulunur, alemlerden erkeklere yaklaşır, meşru evlilikten sakınır-ki Zekeriya (a.s) oğlu Yahya (a.s)'dan sonra "Hasur" yoktur. Bir erkek ki kendini kadına benzetir, bir kadın ki kendini erkeğe benzetir, bir kadına, sonra da onun kızın yakın olur, iki kız kardeşi bir arada nikahı altına alır- geçmişte olanlar müstesna- akar suyun yolunu tıkar, menzillerin gölgeliklerini kirletir, yollarımızda bize eza verir, kibrinden dolayı eteğini yerde sürükler, büyüklük taslıyarak yürür, çirkin sözler söyler, içki içer ve ayakkabılarını ters giyer.
Ravi: Hz. Bişr İbni Atiyye (r.a.)
Sayfa: 169 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Umuru diniyyeyi ehli ele aldığı zaman dine ağlamayın ve lakin onu ehli olmıyan üzerine alırsa ona ağlayın.
Ravi: Hz. Ebû Eyyub (r.a.)
Sayfa: 466 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
Ey halk, taharete riayet edip namaza devam edin. Malımızın zekâtını verin, zekât vermeyenin namazı da yoktur. Namazı olmayanın ise orucu, hacci, cihadı ve dini yok demekdir.
YanıtlaSil
Yuksel4 Ekim 2024 23:13
Hatemü'l-Enkiya
HAZRETİ
MUHAMMED VE HAYATI
ALİ HİMMET BERKİ
OSMAN KESKİOĞLU
Agah olunuz ki; sarhoşluk veren her şey haramdır. Her uyuşturucu haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır. Kalbi perdeleyen şey de haramdır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 169 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Ruhu'l Beyan'dan Kıssalar PEYGAMBER EVLERİ
AHMET BASER
akup (as) Yusuf'un sarayında misafir iken, Yusuf'un çocukla n gelip önünde durdular. O da onlan gormekten son derece mut Süheyli şöyle der: "Peygamber Elendimiz (s.a.)'in odalan da uze rinde çamur bulunan soyulmuş hurma dallarından yapılmıştı. Bazı odalan ise harçla birbirine iyice neleri elinde olan Allah'in elçisi için razı olduğu bu odalara nza gösterip
Y
lu olarak õpup kokladı
bina yapmaktan uzak kalsalardı Yani bu insanları çok bina yapmak tan ve onlarla övünmekten alıko
Yusuf (as) babauna Züleyha ile yaşadığı macarayı da anlattı ve bu çocukların Züleyha'dan olduğunu söyledi. Bunun üzerine Yakup (as)
Züleyha'yı yanına çağırdı. O da ge lip elini öptil. Züleyha onun yanla nnda kalmasını istedi
tutturulmuş taşlardan yapılmıştı. Ancak hepsinin tavani hurma dal- larındandı."
yan bir şey olurdu. Bir hadiste. "Müslüman bir
Yakup (as):
Hasan Basri'nin şöyle dediği ri vayet edilir. "Ben henüz küçük bir çocukken Hz. Osman'ın halifeliği
kimsenin malının harcandığı en kötü yer binalardır." (Buhanel Edebüt müfred $138, Iraki, Murni, N 235 23s buyrulmuştur.
"Sizin bu şatafatlı yaşantınız be nim hoşuma gitmez. Bana Kenan diyanndaki gibi kamıştan ve hurma dallarından bir çardak yapsang ye ter" diye cevap verdi.
zamanında Nebi (as)'ın odalarına girer ve tavanlarına dokunurdum,
Behlül, kardeşi Halife Harun'un yaptırdığı büyük bir sarayın duvar larına şöyle yazmıştı
"Ey Harun! Dini alçaltıp tini (ça-
muru) yükselttin, nassi bırakıp cas-
sı (kireci) yükselttin. Şayet bu sarayı kendi malından yaptırdıysan israf etmişsin. Allah ise müsrifleri sev mez. Başkasının malından yaptır mışsan o zaman da zulmetmişsin.
Peygamber (as)'ın eşlerinin vefa- tindan sonra Ömer b. Abdülaziz bu odalan yıktırıp Mescid-i Nebevi'ye kats
Yakup (as) in bu isteği üzerine stediği şekilde bir çardak yaptı lar. O da büyük bir sevinç ve özen içerisinde bu çardakta yaşamaya başladı
Bazılan der ki. "Ben o gün kadar ağlayanların çok olduğu bir gün görmedim. Keşke bu odalar olduk lan gibi bırakılıp yıkılmasalardı da insanlar, yeryüzünün bütün hazi
Allah zalimleri de sevmez." (Ruhuud Beyan Cilt sayfa 334-135)
ALTINOLUK-53
şöyle demiştir:
"İlim, çok hadis bilmekten değil, haşyetten (Allah korkusundan) ileri gelir.” (Taberânî, Kebîr, IX, 102)
Hazret-i Ömer dullah bin Mes'ud: vefât ettiğinde, yine Ab-
"-İlmin onda dokuzu gitti." buyurmuştu.
Bunun üzerine sahâbe-i kirâm kendisine:
"-Daha içimizde âlimler var!" dediler.
İbn-i Mesûd ise:
"-Ben mârifet ilminden bahsediyorum." ce- vâbını verdi.
Hakîkî mânâda ilmi artan birinin, mârifetul- lah'tan da nasîbi artmalıdır. Yani ilmin mutlak menbaı olan Cenâb-ı Hak karşısındaki haşyet ve takvâ duyguları da inkişaf etmelidir.
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de "ilim" tâbiri, ki- şiyi Allah karşısında takvâ ve haşyet duygu- larına sevk eden bir vasıfta zikredilmektedir. Âyet-i kerîmede buyruluyor:
"Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyam-
da durarak ibadet edo
hirotabından
RABBİM BENİ VE NESLİMİ NAMAZ KILANLARDAN EYLE
10
Ekim 2024/R.Ahir 1446 www.altinoluk.com Sayı: 464 130.00
الْقِيَمَةِ فَأْتُوهُمْ وَزُورُوهُمْ وَالَّذِي
YanıtlaSil
yuksel8 Ekim 2024 07:40
Yahudilerin, Hazret-i Îsâ'yı öldürmek istemeleri!..
8 Ekim 2024 02:00 | Güncelleme :8 Ekim 2024 00:19
A -
A +
Yahûdîler, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı tutup asmak veyâ öldürmek istediklerinde yanında bulunan İncîl-i şerîfi de yok ettiler.
Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın, dünkü makâlemizde bahsettiğimiz havârîlerinden Yehûda (Judas), Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın yerini, maalesef birkaç kuruş karşılığında, onu öldürmeye karâr veren İsrâîloğullarına (Yahûdîlere) haber verdi. Yehûda, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı yakalamak üzere Yahûdîlerle birlikte eve girince, Allahü teâlâ, onu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâma benzetti. Yahûdîler de, onu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâm diye yakaladılar, haça (çarmıha) gerip asarak öldürdüler. Allahü teâlâ, Hazret-i Îsâ’yı göğe kaldırdı. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, bu sırada 33 (otuz üç) yaşındaydı.
Yahûdîler, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı tutup asmak veyâ öldürmek istediklerinde yanında bulunan İncîl-i şerîfi de yok ettiler. O zaman İncîl, henüz dünyâya yayılmamış, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dîni olan İsevîlik, henüz yerleşmemişti. Çünkü Îsâ aleyhisselâm, ancak iki buçuk, üç sene kadar dîni teblîğ edebilmişti. Bu sebeple, İncîl’in bir nüshasının daha yazılmış olması ihtimâli yoktu. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın Eshâbı, hem çok az, hem de ekserîsi câhillerden olduğu için, onlarda yazılı bir nüsha olması imkânı da yoktu. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmdan başkasının da ezberinde değildi.
Yahûdîlerin ileri gelenlerinden ve Îsevîlerin en büyük düşmânlarından olan, ama Îsevîliği kabûl ettiği yalanını uyduran “Paul=Pavlos”, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dînini değiştirdi, bozdu. Tevhîdi (tek Allah inancını) teslîse (üç tanrı inancına), Îsevîliği de Hıristiyânlığa çevirdi. Böylece hakîkî Îsevîlik yok olup, yerini bozuk olan Hıristiyânlığa bıraktı.
Îsevîlikte tek Allah’a inanmak esâsı vardı. Ahkâm, yâni emirler ve yasaklar pek azdı. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, “Ben, Benî İsrâîl Peygamberlerinin getirdikleri ve şimdi bozulmaya başlayan, tek Allaha inanan hak dîni izhâr için geldim” diyordu.
Îsevîlik, tek Allaha inanma dîni olan Hazret-i İbrâhîm aleyhisselâm ve Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın dînlerinin aynısıdır. Îsâ aleyhisselâm kendi vaazlarını yazmadı. Allahü teâlânın gönderdiği İncîl de kayboldu. Bugün Hıristiyânların ellerinde bulunan “Kitâb-ı Mukaddes”, Tevrât’tan alınan kısımlar “Ahd-i Atîk=Eski Ahid” ile, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın sonradan yazdıkları İncîller ve “Resûller” tâbir edilen şâkirdlerin risâlelerinden, mektuplarından yâni “Yeni Ahid”den meydâna getirilmiştir. Bu dört yazarın kitapları, birbirini tutmaz. Aynı hâdise hakkında birbirinden farklı yazılar yazmışlardır. Diğer havârîlerin yazdıkları İncîller toplattırılıp yaktırılmıştır.
Yakılan bu İncîller arasında bulunan ve içinde Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın geleceğini uzun uzadıya anlatan “Barnabas İncîli” de yok olmuştur.
Bugün insâflı Hıristiyân dîn adamları bile, şimdiki Hıristiyânların ellerindeki İncîl’in artık Allah kelâmı olarak kabûl edilemeyeceğini itirâf etmektedirler.
يصبح
وكَثِيرُونَ في
SORU: Samimiyet ve gösteriş (ihlas ve riya) ne demek- tir, bunların hükmü nedir? İşlenen amellere ne gibi tesirleri
olur? Cevaplandırır mısınız?
CEVAP: Yetkili din bilginlerimize göre samimiyet (Ihlás) iki kısma ayrılır:
1 Amelde samimiyet,
2 Sevap beklemede samimiyet.
AMELDE SAMİMİYET: Amelde samimiyet, Allah'a bir
adım daha çok yaklaşmayı dilemek, O'nun buyruklarına derin sayğı duymak ve çağrısına koşmak demektir. Sağlam ve sar- sılmaz bir inanca sahip olmak sahibini amelde samimiyet ve Allah'a bağlılığa götürür.
Samimiyetin zıddı, nifaktır. Nifak, Allah'tan başkasına ya- kınlaşmayı dilemek ve başkaları duysun diye ibadet etmek ve amel işlemek demektir.
SEVAP BEKLEMEDE SAMİMİYET: Sevap beklemede samimiyet, hayırlı işler işleyerek karşılığında öbür dünyada menfaat ummak demektir.
Havariler İså Peygamber'e sorarlar: «Samimi (halis) a- mel nedir? Allah bağlısı kişi kimdir? İså Peygamber buna şu ibret dolu cevabı verir:
Samimi amel, katıksız ameldir. Yani yalnız Allah'ın hoş- nutluğunu kazanmayı gaye güden ameldir. Allah bağlısı kişi ise yaptığını sadece Allah için yapan, O'ndan başka kimse nin işlediği ameli bilmesini istemeyen kişidir.»
. Sö- mürge kültürünün suladığı topraklarda yaşayan üst sınıflar İslama karşı oldukları kadar diyelim ki Hıristiyanlığa karşı değildirler. Yani İslama karşı oldukları kadar bir başka din'e karşı değildirler.
Hac bir kez olsun gerçek anlamı doğrultusun da gerçekleştirilmiş bulunsaydı, Mekke kurtula- caktı, Kudüs kurtulacaktı.
Hangi Emir ki, ümetimden bir zümreye sahib oldu, onlara (din ve dünya hususunda) nasihat etmez ve kendi işi için çalıştığı gibi onlar için de çalışmazsa, Allah ona kıyamet gününde yüzü koyun Cehenneme atar.
Ravi: Hz. Makul (r.a.)
Sayfa: 181 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel11 Ekim 2024 06:46
Hangi kadın ki velisinin izni olmadan evlenmişse, nikahı batıldır. Nikahı batıldır. Nikahı batıldır. Zifaf olmuşsa kadın için mehir hakkı vardır. Bir kadın ki velisi yoktur. Velisi sultandır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 181 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel11 Ekim 2024 06:49
Hangi adam ki bağışlaması ile, Allah'ın hadlerinden birinin tatbikini önlemiş (veya hafifletmiş ise) o işten geri dönünceye kadar Allah'ın gadabında kalır. Hangi bir adam da bilmediği bir husumet hakkında bir müslümana karşı öfkesini (şiddetlendirip sürdürürse) o adam, Allah'ın emrine karşı inadlık etmiş olur ve kıyamete kadar Allah'ın laneti onun üzerine olur. Hangi bir adam da bir müslüman aleyhinde, onda olmıyan bir şaiya çıkarır ve iftira ile o müslümanı küçük düşürürse, o kimse söylediğinden vaz geçinceye (nedamet duyuncaya) kadar, Allah onu Cehenneme yaklaştırır.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 181 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
elde eylemiş kimselerdır.
1 Bela kelimesi, Arapça "Evet, peki, hayhay" anlamlarına gelir. Belî diye de okunur. Son har- fi Arapça "Y" harfidir. Son harfi "Elif" olursa "gam, keder, musibet, afet, ceza " anlamları- na gelir. Yazılışları farklı olsa da okunuşları aynıdır. Kabir suallerinde "- Ne zamandan beri Müslümansın?" sorusuna karşılık "- Kalu belâ (Evet dediler)dan beri," diye cevap verilme- si gerektiği söylenir. Çünkü "Kalu bela", Alemlerin Rabbinin ruhları yarattığı zaman onlara "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda ruhların verdiği cevaptır ki, ruhlar hep birden "Evet, Sen bizim rabbimizsin," anlamında o soruya olumlu cevap vermişlerdir. Bundan sonra Allah, ruhlara ten elbisesi giydirip imtihan için dünyaya gönderdi ki, sözünde duran vefa ehli ile durmayıp sözünden dönen ihanet ehli birbirinden ayrılsın diye. Bu durumda bir kişi, dünyada bir musibete maruz kaldığı zaman eğer "Ya Rabbi, bu musibet hiç şüphesiz sen- den geldi. Bu musibeti ya benim nefsime uyup yanlış bir iş yaptığım için bana ceza, kefaret ve nedamet olmak, o yanlıştan dönmemi sağlamak için rahmetinden verdin, ya da benim yalnız sana sığınıp yalnız senden yardım isteyip istemeyeceğimi denemek için verdin. Her iki hal- de de ben yalnız sana sığınır, yalnız senden yardım isterim," diye düşünürse ilk sözünde du- ran vefa ehlinden olduğunu kanıtlamış olur. Bu takdirde o bela, keder verici olmaktan çıkıp mutluluk sebebi olur. Aksi halde musibeti nefsinin bir hatasından veya Rabbinin imtihanından bilmeyip zahirdeki başka bir sebepten bilirse imtihanı kaybetmiş, Rabbini tanımamış, ezelde verdiği söze ihanet etmiş olur. (H.Y.)
YanıtlaSil
Yuksel12 Ekim 2024 02:26
FUZÛLÎ
HADİKATÜ'S SÜEDA ERMİŞLERİN BAHÇESİ
KERBELÂ ŞEHİTLERİ
29. Sâlih el-Merkadî'nin, bir diyardan geçtiği ve şöyle dediği rivâyet edilmektedir:
"Ey diyar! Nerede önceki ahalin? Nerede seni imar etmiş olan insanlar? Nerede en eski sakinlerin?" Gaipten bir ses şöyle fısıldadı:
17
YanıtlaSil
yuksel13 Ekim 2024 00:07
MÜNEBBİHAT &
"İzleri kayboldu, bedenleri toprak altında çürüdü, ge- riye amelleri, boyunlarında asılı olarak kaldı."
20
***
YanıtlaSil
yuksel13 Ekim 2024 00:07
Tasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalanî
MÜNEBBİHAT
UYARILAR
Kainat haşir sabahıyla gözünü açacaktır. (S.) 489:29. Söz , 4. 1:87.
esas, 1. mesele
Güzel ahlak, ancak hayız veya zina mahsulu olandan soyulup alınır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 205 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi, ülke ve millet varlığımızı imha etmeyi amaçlayan derin emperyalist odakların işbirlikçi hainleri harekete geçirerek yaptıkları kanlı bir darbe girişimi ile sarsıldı. Tank- la, uçakla, helikopterle yapılan silahlı saldırıya 'darbe' dememiz, sadece genel adlandırma çerçevesinde kalmak içindir. Yoksa yapılan darbenin çok ötesinde doğrudan bir işgal girişimi, Haçlı zihniyeti ve taktiğiyle yapılmış düşmanca bir saldırıdır. Doğal olarak içinde her türlü yalanı, caniliği, hunharlığı, hainliği, ihaneti barındıran bu saldırı, sadece iktidarı değil, doğrudan milleti ve devleti yok etmeyi amaçlamıştır.
YanıtlaSil
yuksel16 Ekim 2024 21:57
Ahir zamanda cahil reisler topluluğu çıkar. İnsanları fitneye düşürürler, hem dalâlete düşerler, hem de dalâlete düşürürler.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 507 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
203 1 Hased imanı bozar. Sabr (müshil ilacı)nın balı bozduğu gibi. Hz. Ebû Hakim (r.a.)
203 2 Hak bununla beraberdir. Hak bununla beraberdir. (Hz. Ali r.a işaret ederek ilerideki fitneler için buyurmuştur) Hz. Ebû Said (r.a.)
203 3 Benden sonra hak, nerede olsa, Ömer İbni Hattab'ladır. Hz. Fadl İbni Abbas (r.a.)
203 4 Hikmet on cüzdür. Dokuzu halktan kendini çekmekte, biri susmaktadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
203 5 Halim olan adam, dünya ve ahirette seyyiddir. Hz. Enes (r.a.)
203 6 Nimete hamd etmek, o nimetin gitmesine karşı emandır. Hz. Ömer (r.a.)
203 7 Hamd olsun O Allaha, ümmetimden öyle kimseler yarattı ki, onlarla birlikte (zikrederek) sabretmeyi isterdim. (Şu mealdeki ayetin nüzulu üzerine bu hadisi şerif varid olmuştur. "Nefsimi, akşam ve sabah, sırf Onun rızasını murad ederek Rablerine dua edenlerle sabırlı kıl.") Hz. Selman (r.a.)
203 8 O Allah'a hamd olsun ki yedirir yedirilmez ve bize ihsanda bulunur, bize hidayet eder. Ve bizi doyurur, içirir ve bizi tatlı belalarla imtihan eder. Arası kesilmeyen nimetlerinin karşılığı ödenemiyecek olan, kendisine karşı nankörlük yapılamayacak olan ve kendisine muhtaç olmamaya imkan bulunmayan Allah'a hamd ederim. O Allah'a hamd olsun ki, bize yiyeceklerden yedirdi, içeceklerden içirdi. Çıplaklıktan giydirdi. Ve dalaletten hidayete erdirdi. Ve körlükten görür hale getirdi. Mahlukatının çoğuna da bizi üstün kıldı. Hamd, Alemlerin Rabbı olan Allah'a muhsustur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
203 9 O Allaha Hamd ederim ki, Resulullahın gönderdiği adama, onun istediği şekilde hareket nasib etti. Ve tevfik ihsan etti. Hz. Muaz (r.a.)
203 10 Fatiha yedi ayettir. Birincisi Besmeledir. Fatiha Sebül mesanidir. (tekrar edilen yedi ayettir) Kur'anı azimdir. Ümmül Kur'andır. Ve Fatihatül Kitaptır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
203 11 Ey Allahın düşmanı, seni zelil eden Allah'a hamd olsun. Bu ümmetin, bu firavunu idi. (Bedirde Ebu Cehilin başı getirildiğinde) Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
203 12 Ümmetim içinde seni bu şekilde yaratan Allaha hamd ederim. (Hz. Salim (r.a) için) Hz. Âişe (r. anha)
203 13 O Allah'a Hamd olsun ki, avretimi örtebileceğim bir elbise ile beni giydirdi. Ve hayatımda onunla beni güzelleştirdi. Beni Hak ile gönderene yemin ederim ki, hiçbir müslüman kul yoktur ki, Allah (z.c.hz) leri onu yeni bir elbise ile giydirdi de o da eskisini fakir bir müslümana verdi ise, o kimse diri veya ölü de olsa o elbisenin bir ipliği kalıncaya kadar Allah'ın hıfzında ve emanında olmasın. Hz. Ömer (r.a.)
203 14 Hamd olsun Rabbıma ki Beni senin gibi leîm kılmadı. (Ebu Cehili kasdederek) Hz. Ali (r.a.)
203 15 Humma günahları döker. Ağacın yapraklarının dökülmesi gibi. Hz. Abdullahil Kasrinin babasından
203 16 Humma, Cehennem ateşinin şiddetindendir. Onu su ile serinleşirin. (Bir rivayette zemzemle) Hz. Ömer (r.a.)
203 17 Humma, Cehennem körüklerinden bir körüktür. Ve mü'minin Cehennemden payıdır. Hz. Ebû Reyhâne
Peygamberimizin getirdiği din hayata ne vermiş? (S.) 685:Lemaat Risale-i Nurlar yüze yakın din tılsımlarını hal ve keşfetmiştir. (S.T.)159:Parlak fıkralar
Risale-i Nurlar dinin en yüksek ve has kısmı olan imandan bah- seder. (T.H.) 206:Esk. hayatı
Risale-i Nurlar dinin geniş dâiresinden bahsetmez. (T.H.) 206:Esk. hayatı
Rusya dinsiz kalamaz. (E.L.) 2:71.
Salih amel imanın ikinci cüz'üdür. (Ş.) 240:12. Şua
Siyaseti dinsizliğe âlet ettiler. (H.Ş.) 52:3. kelime, hâşiye
Siyaseti dinsizliğe âlet yapanlar, kabahatlerini örtmek için baş- kasını irtica ile ve dinini siyasete âlet yapmakla itham ederler. (D.H.Ö.) 20; (T.H.) 59.
Şarklıların kalbinde din hissi hâkimdir. (H.Ş.) 70:zeyl; (Sn.) 49. Ulemâ-i sû'nun dine zararı. (Mh.) 29:1. makale, 7. mukaddime Uyanık olan beşer dinsiz olamaz. (Mn.) 86.
Vicdanımızın dinden başka âmir ve müşevviki yoktur. (Mk. İç. R.) 2:278.
Yüz senede bir Cenâb-ı Hak bir din yenileyicisi gönderiyor.
(K.L.) 119.
Zaruriyât-ı diniyeyi, üzerinde ihtilaf edilen ve cüz'i olan fer'î meselelere tâbi kılmak zararlıdır. (Sn.) 46.
DİPLOMAT
Diplomatların koku alma duyuları kuvvetli olmalıdır. (Mh.) 83.
DOĞRULUK (Bak:yalan)
Bir tane doğru bir milyon layanı yakar. (S.) 651:Lemaat Bu zamanda doğruluk ve yalanın arası çok yakın. (Mh.) 131:3.
maka; (S.) 451, 452:27. Söz, zeyl, 2. sebep; (H.Ş.) 53:3. keli. Doğruluğun faydaları. (1.1..) 93.
FIHRIST/169
Doğruluğu içimizde diriltmeliyiz. (H.Ş.) 51:3. kelime Doğruluğun siyasî hayatta ölmesi bizi geri bıraktı. (H.Ş.) 27. Herşeyden önce bize lazım olan doğruluktur. (Mn.) 104.
Her söylediğini doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değil. (H.Ş.) 56:3. kel.; (M.) 256:22. Mektup 4. vecih; (S.)
652:Lemaat Her sözün doğru olsun, her hükmün hak olsun. (S.) 651:Lemaat Hile, hileyi terk etmek ve doğruluktur. (H. Şua 9. Veh.) 107. Imanın esası doğruluktur. (1.1) 93; (H.Ş.) 51:3. kelime İslâmiyetin esası sıdktır. (1.1.) 93; (H.Ş.) 51:3. kelime Kurtuluş yalnız sıdktadır. (H.Ş.) 55:3. kelime
Müsemmây-ı meşrûtiyet, hak, sıdk, muhabbet ve imtiyazsızlık üzere bekā bulacaktır. (D.H.Ö.) 41; (T.H.) 68. Peygamberimizin sıdkı. (Mh.) 133, 138:3. makale
Yol ikidir. Ya doğru söylemek, ya susmak. (H.Ş.) 56:3. kelime
DOKTOR
Bediüzzaman oruç tutmayan doktora muayene olmadı. (S.T.)
135:Parlak fıkralar Bediüzzaman'ın tımarhanede doktorla olan konuşması (D.H.Ö. Iç, R.) 1:66.
Bir hasta doktora karşı üç vaziyette bulunur. (Nt. İç. R.) 2:262. Doktorların fehmi hasta. (D.H.Ö. İç. R.) 1:72. Doktorluk mesleği. (M.) 49:12. Mektup, 3. suâl
Gafil doktorlar hakikat noktasında herkesten daha çok hastadır. (K.L.) 57.
Hastalığa ehemmiyet vermek doktoru müstebid bir hakim yapar. (E.L.) 1:239.
Kadının erkek doktora muayene olması. (L.) 59:11. Lem'a 7. nük. Kur'ân tıb ilmine teşvik ediyor. (S.) 232:20. Söz 2. makam Merhametsiz ve insafsız hekimler. (L.) 219:219:25. Lem'a, 20 deva FBIRIST/170
Bir Hazinenin Anahtarı RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI FİHRİST VE İNDEKSİ
İSMAİL MUTLU
İKİNCİ BASKI
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
503 1 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, yanında altın ve gümüşü olmayan rahat etmez. Hz. Mikdam (r.a.)
503 2 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mü'min o zaman müminlere dua edecek te Allah (z.c.hz.) şöyle buyuracak: "Kendi nefsine dua et sana icabet edeyim, umuma gelince Ben onlara gazablıyım." Hz. Enes (r.a.)
503 3 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, boğulmaya maruz adam gibi dua etmeyen yakayı kurtaramaz. Hz. Huzeyfe (r.a.)
503 4 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, Camilerde halka halinde toplanırlar, gayeleri dünyevi olur. Allah'ın onlara ihtiyacı yoktur. Bunların arasına girmeyin. Hz. Enes (r.a.)
503 5 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki o zamanki halkın efdali "hafifül haz" olanıdır. Denildi ki; "Ya Resulallah hafifül haz nedir?" Buyurdu ki, çoluk çocuğu az olanlardır. Hz. Huzeyfe (r.a.)
503 6 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, bir saat düşünürlerde kendilerine namaz kıldıracak imam bulamazlar. Hz. Selame binti Hür (r.a.)
503 7 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, o zaman da onlar riba yerler, yemeyene de tozu bulaşır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
503 8 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, zenginler tenezzüh için, orta halliler ticaret için, onların kur'aları riya ve gösteriş için, fakirler ise dilenmek için hac ederler. Hz. Enes (r.a.)
503 9 Ümmetim üzerine bir zaman gelir ki fukaha bir birini çekemez. Tekelerin birbirlerini kıskandığı gibi, birbirlerini kıskanırlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
503 10 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, adam acizlikle facirlik arasında muhayyer kalır. Kim bu zamana ulaşırsa aczi, fücura tercih etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
503 11 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, adamın imanı soyulur da haberi olmaz. Halbuki o gömleğinin soyulduğu gibi soyulmuştur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
503 12 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki onda ulema, köpekler öldürülür gibi öldürülür. Keşke o zaman ulema birlik olsaydı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Ahir zamanda ümmetim üzerine şiddetli bir bela zuhur eder. Bundan ancak iki sınıf kurulur: Biri Allah'ın dinini tanır ve onun için lisan ve kalbi ile mücadele eder. İkinci ise dinini anlamış, dinlemiş ve tasdik etmiştir. (Yani cahil kalanlar bu belada tehlikededir)
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 141 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:03
Kim Allah'ın dininde ilim sahibi olursa, Allah onun "hem" minin define ve ummadığı yerden rızıklanmasına kafi gelir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 414 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
131. Allahım! Şüphesiz ben fakirlikten, zatından başka birine zelil olmaktan, senden başkasından korkmaktan, ya- lan söylemekten, bütün günah çeşit- lerini işlemekten ve senin affına alda- nip gururlanarak günaha dalmaktan, düşmanların şamatasından, dermansız dertlerden,
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:19
ümidin boşa gitmesinden, nimeti kay- betmekten, belânın ansızın gelmesin- den sana sığınırım.
132. Allahım! Habibin, Efendimiz Muhammed'i lâyık olduğu şekilde mükafatlandır, ona salât ve selâm eyle
133. Allahım! Dostun, Efendimiz İbrahim lâyık olduğu şekilde, mükafatlandır. On salât ve selâm eyle.
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:20
AÇIKLAMALI
DELAİLÜ'L-HAYRAT
Salavat-ı Şerifeler
Süleyman el-Cezûli (k.s)
Besmele ile serif
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:12
Bir kimse bütün kaygılarını bir kaygı yaparsa-ahiret kaygısı- Allah onun diğer kaygılarına kafi gelir. Eğer dünya ahvaline ait kaygılarını yayarsa, Allah ona-hangi vadide helak olursa olsun-sahip çıkmaz.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
Sayfa: 416 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:15
Bir kimse dünya ve ahiret işinden kendisine kaygı veren şeyde kaygılarını bir kaygı ederse, Allah ona kafi gelir. Kim de kaygılarını çoğaltırsa dünyanın hangi vadisinde helak olursa olsun, Allah ona sahip çıkmaz.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 416 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Sil
Yuksel23 Ekim 2024 22:18
Evden evvel komşu, yoldan evvel refik ve göçten evvel azık.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 199 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:20
Zina cürmü yapan nikahlılar dövülür ve recm olunur. Bekarlar ise dövülüp sürgün edilirler.
Ravi: Hz. Ubey İbni Kaab (r.a.)
Sayfa: 199 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
SAHIFE 304
1. Ümmetimin sonunda bir takım kavimler olur ki, camilerini süsler. kalblerini ise viran ederler. Onlardan birisi dinine vermediği ehemmi kablerini ise viran ederler verir. Bunlar, dunyaları selamet oldu mu fazlasını
Hz. ibni Abbas TA
2 ahiret işini kaale almazlar. * Benden sonra bir fitne olacak. O fitne olduğunda Ali ibni Ebi Talib (ra) tutun. Zira hak ile batılı Hz. Ebu Leyla el gifari ra
ayırd edecek odur.
3. Benden sonra muzlim gecenin karanlık dalgaları gibi fitneler olacak Insanlar orada alabildiğine gidecekler. Denildi ki: "O halde hepsi helak olucudur." Buyurdu ki: (dünyadaki) katl onlara kafidir. (Ahiretlerine dokunmayacak.) Hz. Saad ra
4. Yakında uzerinize bazı emirler gelecek. Kalbinizin yattığı ile size emirler verecek. Fakat sevmediklerinizi yapacaklar. Sizin için bunlara itaat gerekmez.
Hz. Ubade ra
5. Benden sonra bazı valiler gelecek, İyisi iyiliği ile, kötüsü de kötülük üzere valilik yapacak. Siz bunları dinleyin. Hakka uygun her şeyde kendilerine Itaat edin. Arkalarında namaz kılın. Eğer iyilik yaparlarsa hem size, hem onlara. Fenalık yaparlarsa sizin lehinize, onların aleyhine olur.
Hz. Ebu Hureyre ra
6. Ummetimden "Ehli kitabdan" bir cemaat ve "ehli liben" (çöl halkı) helák
olacak. Denildi ki; Ehli kitab kimdir?" Buyurdu ki, Kitabullahı öğrenişs müslümanlarla mücadele edecek bir kavimdir. Denildi ki: "Ehli Liben kimdir?" Buyurdu ki, şehvetlerine uyub, namazı terkedecek bir kavim- dir.
Hz. Ukbe ra
7 Müslümanlar ye'cüc ve me'cücün ok ve kalkarılarından kaları yedi sene Hz. Nuvvaz ibni Sin'an ra.
yakacaklardır.
(Turi Sinadan kurtulduktan sonra)
"ŞİN HARFT"
8 Yalancı şahidin ayağı yerinden oynamadan Cehennemi hak eder.
Hz. Enes ra
9 Ümmetimin en şerlileri o kimselerdir ki, akşam sabah nimet içinde yemeğin en iyisini yerler ve elbisenin en min gerçekten en şerlile İyisini giyerler. Onlar ummeti- şerlileridir. Zalim emirden kaçan adam asi değildir.
Bilákis asi olan zalim emirdir. Dikkat edin. Allaha isyanda mahlüks
itaat yoktur.
Hz. ibni Abbasra
SAHIFE 303
1. Yakında ommetimden ban kimseler gelir. Alimlerini müşkül meseleler- le yanıltırlar. Bunlar ummetimin şerlileridir. Is. Sevban ra
2. Yakında seninle Aişe (ra) arasında bir hadise olacak. (Bunu Ali (ra) ya söylemişti.) All (ra) dedi ki: "Oyle ise Ya Resulallah, ben onların en fenasıyım "Buyurdu ki. Hayır. Lakin bu hadise olduğunde sen onu evine (mahalli emaruna) teslim et. (Cemel vak'ast) Its. Khu Relig
3. Benden sonra ummetimden bir kavim gelir. Kur'arı okur, dini ilimier den de malumatları olur. Şeytan onlara gelir. "Dunyoığvan duzeltmek sin hukumete sokulsama ya. Siz yine dininizde onlara uymazsınız "der. Nasıl çaldan: dikenden başka birşey ahnmazsa, onlara sokulmaktan da günahtan başka bir şey elde edilmez Hs. Ibni Abbasта
4 Yakında bam emirler gelecek. Siz onların bazı işlerini beğenecek. bamlarından ise hoşlanmayacaksınız. Kim onlaria mticadele ederse necat bulur. Kim onlardan ayrılırsa selamet bulur, kim de onlara karışırsa belak olur. Hz. Ibel Abbas A
5. Benden sonra hir takım tümera gelecek. Ki onlar Benim yolumda gitmealer. Adetimi de adet etmezler. Onlardan bir takımının kalbleri. insan suretinden şeytan kalbidir. Hz. Huzeyfe (ra.) dedi ki: "O hadiseye yetişirsem nasıl yapayım?" Buyurdu ki. Emiri Azama itaat et. Sırtına
vurup lokmanı alsa da. (Hz. Osman (r.a.) fitnesi)
He. Huneyte ra
6 Sizin üzerinizde baza umera peydah olur. Namam vakitlerinden gecikti-
rir ve bid'adler çıkarırlar. Ibni Mes'ud (r.a.) dedi ki: "Onlara yetişirsem
nasıl yapayım?" Buyurdu ki: Ey Ummü Abdin oğlu! Benden nasıl
yapacağını soruyorsun. Allaha isyan edene itaat yoktur. H. The Mes'ud ra Ahir zamanda ummetimden bir takım insanlar meydana gelir ki.
kendimizin de babalarımızın da işitmediği şeylerı anlatırlar. Sizler ve babalarruz burlardan kendinizi çekin.
Ümmetimin sonunda bir takım kadınlar peydah olur ki, erkekler gibi eğerlere biner ve mescidin kapısında inerler. Onlar giyinik çıplaklardır. Başlarını da zaif devenin hörgücü gibi yaptırırlar. Bunları tel'in edin. Zira onlar mel'undurlar. Eğer sizden sonra gelecek ummet olsaydı, bunlar da o gelecek ümmete luzmetei olurlardı. Nasıl ki sizden evvelki
ümmetlerin kadınlarının sizlere hizmetçi oldukları gibi. Ha. ibni Amr r
9 Benden sonra, yakında, bazı umera gelecek, birbirini öldürecekler. emevki, makam için) 11x. Ammar ra
şerirleri olacak
10. Yakında madenler meydana çıkacak ve onun peşine düşenler insanların Beni Süleymden biri.
11. Ahir zamanda lüti denilen bir taife çıkar ve üç siruf olur: Bir sınıfı konuşmak ve yüze bakmakla, diğeri musafaha ve kucaklaşmakla yetinirler. Bir sınıfı da bu işi bilfiil yaparlar. Allahın läneti bunların
uzerine olsun. Meğer ki tövbe ederler. Tövbe edenin tövbesini Allah
kabul eder.
Its. Enes ra
İhsan, Allah'a, Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmezsen de O seni görür.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 188 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel24 Ekim 2024 19:43
"Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.)
Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.)
Sayfa: 198 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Teenni Allahu Teala'dan acele ise şeytandandır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 197 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel25 Ekim 2024 23:35
Teenni her şeyde hayırdır. Ahiret amelinde değil.
Ravi: Hz Saad İbni Vakkas (r.a.)
Sayfa: 197 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
_ARIMIZ..
FETİH MARŞI
ler kabarık, gözlerde damla, eri saygıyla dur da selâmla. aşû içinde dinle gülbankı, miyor tarih, bu ses o yankı.
öyle yürürken tuğla sancakla, n savaşları geliyor akla.
boyunca çınladı serhat, Han batıya, Yemen Belgrad... ak bakışan gözler görüyor, Topkapı'dan şehre giriyor.
öyle yürürken tuğla sancakla, n savaşları geliyor akla.
★★★
NASIHAT
zret-i Ali buyurdu ki: er kim altı şeyi yerine getirirse, Cenneti istemek ve nemden kaçınmak hususunda ona yetişir: Jak teâlâyı tanıyıp, O'na itaât etmek, eytanı tanıyıp, ona muhalefet etmek, Tak yolu tanıyıp, ona sımsıkı yapışmak, âtılı tanıyıp, ondan el çekmek. ünyayı tanıyıp, onun geçici olduğunu anlamak. hireti tanıyıp, onun ebedî olduğunu bilmek.
★★★
T.
ORUCA SABIR
msenin sözü ile orucu bozmamalıdır. Oruç insanı hasta naz. Zayıfları kuvvetlendirir, zihinleri açar. Cenâb-ı faydalı olan şeyi emreder. Zararlı şeyi emretmez. Hasta yolcu olan, hamile olan veya süt emziren kadınlar madığı oruçlarını Ramazan'dan sonra kaza eder.
***
bir araya getiren harplerle ilgili hatıraların etkisi al- tında kalarak batılılar, İslâmî olmayan her şeyi düş- manlarını töhmet altına alarak İslâma nisbet eder- ler. Bu bakımdan batılılar, İslâm dünyasında uyku- ya dalmış gücü, uyandıracak İslâm ruhunun dirilişin- den korkuyorlar. Çünkü bu diriliş müslümanı batıya karşı yeniden savaşmaya itecektir. Batılılar, bu muh- temel tehlikeyi savmak için de müslümanların siyasî güçlerinin dirilişlerini önlemek ve İslâmın, müslüman- ların sosyal ve kültürel hayatlarında önceden sahip olduğu yeri almamasını sağlamak için bütün imkân- larını kullanıyorlar.
Batılıların bu hamlede kullandıkları
Esas Hayat Ahiret Hayatıdır
Sayı
429
altinoluk.com.tr.
1-1
9771302 531004
Yeni Dönem Hediyemiz
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 06:40
Yal 20 sayı 201 Kasım 2021
Sebnem
Kadın ve Aile Dergisi
Allah Teâlâ buyuruyor: "Ey peygamberler!
Tertemiz (tıyb) olan şeylerden yeyin
salih ameller işleyin. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim."
(el-Mü'minûn, 51)
Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattık- larımızın birçoğundan üstün kıldık. (Isra, 17/70)
BİR AYET
İNSAN: HİKMET BAHŞEDİLEN CEVHER
O kul ki Allah'ın yarattığı ve ruh-i ilahisiyle desteklediği eşref-i mahlukat değil midir? Her insan O'nun "Ben hikmeti dilediğime veririm." buyruğuyla hikmet bahşedeceği bir cevher değil midir? Öyleyse her Allah kuluna bu nazarla bakmak gerekmez mi? Bazen hazineler harabelerde bulunur. Mü- cevherin toza toprağa bulanması değerini kaybettirmez ki! Şairin dediği gibi: "Harabat ehlini hor görme zakir/Defineye malik viraneler var." Öyle değil midir, kapımıza gelene alelade bir dilenci gözüyle bakarsak ondaki Hak tecellisini göremeyiz. Ama kim olursa olsun Allah'ın kullarından bir kul olarak karşılayıp gönlümüzle ağırlarsak hikmet nazarıyla bakmışız demek- tir. Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bilenler bulurlar hakikati. Aramakla bulunmaz ama bulanlar hep arayanlardır, demiş hikmet ehli. Kula düşen arayışta olmak, peşine düşmek hakikatin. Onu nasip etmek ve buldurmak ise Hakk'ın kudretindedir. Sen yolda ol, yolu bulduracak
Bir kimse öğrenmek istediği ilmi kast ederek çıkarsa, onun için Cennete bir kapı açılır. Melaike kanadlarını döşerler. Göklerin melekleri ve denizlerin balıkları onun için istiğfar ederler. Alimin abide fazileti, bedir gecesindeki ayın semadaki küçük bir yıldıza üstünlüğü gibidir. Muhakkak ki alimler Peygamberlerin varisleridir. Muhakkak ki Peygamberler altın ve gümüş miras bırakmazlar ve lakin onlar ilim miras bırakırlar. Kim ilmi alırsa nasibini almış olur. Alimin ölümü öyle bir musibettir ki, başka şeyle telafi olmaz. O, yeri kapanmıyan bir gediktir ve sönmüş bir yıldız gibidir. Bir kabilenin ölümü bir alimin ölümünden daha hafiftir.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 419 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 19:13
Beyt-i Mamur yedinci semadadır. Orayı her gün, ilk defa görmekte olan yetmiş bin melek ziyaret eder. Kıyamet kopuncaya kadar da bu böyle devam eder.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 196 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 19:14
Beyt-i Mamur semadadır. Ve ona "Surah" ismi verilir. Bu, beyt-i Haram misillidir. Ve onun hizasına gelir. Düşecek olsa, onun üstüne düşerdi. Her gün yetmiş bin melek onu ziyarete gelir, her gelen melek bir defa gelmek şartıyla. Onun semadaki kıymeti, Beytullah'ın kıymeti gibidir.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 196 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Hak şerleri hayreyler. Zan etme ki gayreyler. Arif ânı seyr eyler. Meula görelim n'eyler. Neylerse guzel eyler...
Sen Hakk'a tevekkül kil! Tefuiz it ve rahat bul. Sabr eyle ve razı ol Meula görelim neyler. Neylerse guzel eyler
Kalbin Ana berk eyle Tedbirini terk eyle! Takdirini derk eyle Mevla görelim, n'eyler Neylerse guzel eyler
Hallák Rahin Oldur. Rezzák Kerim Oldur. Fa'al-i Hakim Oldur. Meula görelim n'eyler, Neylerse güzel eyler...
Bir işi murad etme. Olduysa inad etme Haktandır o red etime! Meula görelim neyler Neylesse güzel eyler.....
Hepişteri faikdir Birbirine layıkdır. Neylerse marvásikdir Meuld görelia n'eyler. Heylerse guzel eyler
Erzárumlu Ibrahim Hakla
Dilden gamı dür eyle. Rabbinle huzúr eyle. Tefuiz-ümár eyle Meulá görelim neyler Neylerse gizzel eyler....
Sen adli zulüm sanmat Teslim of, oda yanmal Sabret, sakın usanma Mevla görelim n'eyler Neylerse guzel eyle
Deme, su niçin şöyle! Yerencedir ol öyle Bak sonuna, sabreyle! Mevla göreltin n'eyler Neylerse guzel eyles
Hiç kimseye hor bakma! Incitme gönül yıkma Sen nefsine yan çıkma! Mevla görelim n'eyler Neylerse güzel eyler...
YGZ'nin öğrenme süreci de mevcut yapay zekâ sistemlerinden farklıdır. Şu anki sistemler, genellikle büyük miktarda veriyle eğitilir ve bu verilerden öğrendikleri kalıpları kullanır. YGZ ise tıpkı insanlar gibi çok daha az veriyle öğrenebilme yeteneğine sahip olacaktır. Örneğin, bir çocuğun bir nesneyi sadece birkaç kez görerek tanıması gibi YGZ de yeni kavramları çok daha az örnekle öğrenebilecektir. Ayrıca YGZ, öğrendiği bilgileri farklı alanlara transfer edebilir. Fizik alanında öğrendiği bir prensibi ekonomi alanında bir problemi çözmek için kullanabilir. Yani insanların "aha!" anı olarak adlandırdığı, farklı bilgi parçalarını beklenmedik şekillerde bir araya getirerek yeni fikirler üretme yeteneğine benzer bir yeteneğe sahip olabilecektir.
1
1-
C
S
V
t
a
g
b
Z
ü
d
YanıtlaSil
Yuksel27 Ekim 2024 01:49
İnsan beyninin tüm bilişsel yeteneklerine sahip
YAPAY GENEL ZEKA
çağının eşiğinde miyiz?
Ramazan ayında doğu tarafında kırmızı bir sütun gördüğünüz zaman, senelik yiyeceğinizi biriktirin. Zira o işaret kıtlık senesi alametidir.
Ravi: Hz. Ubâde (r.a.)
Sayfa: 47 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
302
Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha
BİR HADİS
hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir. (Müslim, Zekat, 124)
SABIRLA DONATILAN ORDUNUN KISSASI: TÂLÛT VE CÂLÛT
Tālût ve Câlût'un kıssası sabır eğitimi için önemli bir örnektir. Kıssa, sa- yıları az da olsa sabırlı dayanıklı ve arzularına hakim olabilen, disiplinli bir ordunun yapabileceklerini anlatır. Tälût komutasındaki İsrailoğulları, Câlût'un ordusu ile savaşmak üzere karşı karşıya gelmişti. Ordu, karşıları- na çıkan bir nehir ile sınanmıştı. Askerlerin nehrin suyundan içmemeleri gerekiyordu, ancak çoğu sudan içti. Nehri geçmişlerdi ama bu defa su içen askerlerin bütün savaşma azmi kırılmıştı. Tālût'un sözünü dinleyen ve Al- lah'a hesap vereceğini aklından çıkarmayan, imanı güçlü olanlar ise şöyle diyordu: "Nice az birlik vardır ki, Allah'ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/249) Allah, kendine ve arzularına hâ- kim olarak emirlerine uyanlar ile birliktedir. O, kendi yolundan çıkanlara karşı kararlılıkla cihad eden müminlerin yardımcısıdır. Rablerinin yardım ve desteğiyle zafere ulaşacak olan da onlardır.
Kâinatın Efendisi Hazreti Muhammed (sav)
Tercüme-i Halimiz
"Paylaştık zahmet çekmeden İslamlık mirasını İbadet etmeyiz Hakk'a almadan kirasını Esiriz nefsin elinde, bilen yok çaresini
Namaz, oruç, hacc hep riyadır, hep riya Bir acayip ümmet olduk, ey Resül-i Kibriya
Sade gösteriş içindir fakire sadakamız Boş telaştan bir araya gelmez oldu yakamız Ya yalandır ikramımız ya küfürdür şakamız
Sevgi,şefkat, selam, sohbet hep riyadır, hep riya Bir acayip ümmet olduk, ey Resül-i Kibriya
Koşarız benlik peşinde her ay, her gün, her saat Değişmeyen hedefimiz menfaattir, menfaat Sahtekarlık mesleğimiz, hem kolaydır, hem rahat
Saygı, hürmet, izzet, ikram hep riyadır, hep riya Bir acayip ümmet olduk, ey Resül-i Kibriya
YanıtlaSil
Yuksel29 Ekim 2024 06:58
Kanatın Efendisi Hazreti Muhammed (say)
Ogretmeni talebeye hayır öğüt vermiyor Oz anası yavrusuna helal süt vermiyor Gdenimiz boşa gider, gelen umut vermiyor
lim, irfan, takdir, tenkid hep riyadır, hep riya Br acayip ümmet olduk, ey Resül-ü Kibriya
Dilimizde duayı gör, gözümüzde yaşa bak Kör şeytanı kovmak için attığımız taşa bak Cami, mescit, çeşme, köprü yaptığımız işe bak
Hep riyadır, hep riyadır, hep riyadır, hep riya Kil şefaat, kurtar bizi ey Resül-i Kibriya"
Abdurrahim Karakoç
SAHIFE 360
1 Hacer-Eavede cahillyet zamanı adamlarının manevi pislikleri bu- Iasmasitydı, ona dokunup da iyi olmayan derdli kalmazdı. (Yeryüzünde yegane Cennet eşyasıdır.)
Hz. ibni Amr ra.
2. Bu köpekler başlı başına bir ümmet olmasaydı, hepsini öldürmeyi emrederdim. Koyu siyah olanları öldürün. Hiç bir beyt ehli yok ki, evde köpek bağlasın da her gün sevabından bir kırat eksilmesin. Ancak av. bekci veya koyun köpekleri hariç.
Hz. Abdullah ibni Makil ra
3 Köpekler, ümmetlerden bir ummet olmasaydı, her siyah olanını öldür- meyi emrederdim. Lákin köpeklerden siyah olup da gözünün üstünde çukurluk olanını öldürün. Zira onlar, cinlerin lanetlenmiş olanların- dandır.
Hz. Ibni Abbas r.a.
4 Adil hakime, kıyamet günü öyle bir sıra gelir ki, "Keşke iki adam arasındaki bir hurma davasını dahi görmeseydim." diye temennide bu- lunur.
Hz. Aişe r.a.
5 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, kalbleri acem kalbli olacaklar. Denildi ki: "Acem kalbi nedir?" Buyurdu ki, kalblerinde dünya mu- habbeti, adetleri bedevi adeti gibi. Kendilerine rızık verildimi hayvan- larını çoğaltır, gazayı zarar addeder ve zekâtı cereme sayarlar.
Hz. ibni Omer r.a.
6 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, gökten yere bir taş düşse, ya bir facire kadına veya bir münafıka rast gelecektir. Hz. Enes r.a.
7 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, adam malı nereden aldığına ehemmiyet vermiyecek. Helûlden mi, haramdan mı? Hz. Ebu Hureеуге г.а.
8 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onlardan riba yemiyen hiç kimse kalmıyacak. Yemese bile hiç olmazsa kendisine tozu isabet edecek..
Hz. Ebu Hureyre r.a.
9 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onlara sefih önderler hakim olacak. Şerlilerini öne geçirecekler. Onlar da sureta hayırlıların sevgisi- ni izhar edecekler. Namazı vaktinden sonraya bırakacaklardır. Kim bu zamana yetişirse reis olmasın. Memur olmasın. Vergi memuru olmasın. Maliyeci de olmasın.
Hz. Ebu Said r..
10 Kıyamet günü adam babasının elini tutacak, istiyecek ki Cennete götürsün. Ateş ellerini kesecek ve nida olacak ki, "Aziz ve Celil olan Allah her müşrike Cenneti haram kılmıştır." Bunun üzerine o, yine diyecek ki. "Yarabbi babamdır. Yarabbi babamdır. Yarabb, babamdır." Onun üzerine babası çirkin bir suret ve kokmuş bir hale döndürülecek de artık o da babasına sahip olmayacak.
Hz. Ebu Said r.a.
Ehli Sünnet itikadı, bize önce lazım olan Edile-i erbaadır, Hakkı batıdan ayınan Bid'atleri din bilenin akibeti gayet vahim Miftahımız olmalı Bismilahir-Rahmanir-Rahim
ASRIN MÜCEDDİDİNİ AÇIKLIYORUZ
1400, YILA GİRDİK:
Muharrem ayı ile başlayan müslümanla- rın yeni yılını, bu sene 15. asırda idrak ediyo- ruz. Bütün müslümanların yeni yıl ve yeni asrı birlik, beraberlik ve bereket içinde geçir- melerini Allahü teâlâ'dan niyaz ederiz.
HİCRİ YIL NEDİR:
Hicri yıl, Peygamber aleyhisselâmın, Mek- ke'den Medine'ye hicreti ile başlar. (Miladi 621 senesinin Temmuz ayının 16. Cuma gü- nü)
Hicri ay yılı 354, 367 gün, güneş yılı ise 365,242 gün sürer. Yani güneş yılı ay yılın- dan 10,875 gün fazladır. Bu fazlalık, 32,5 yıl- da ay yılının güneş yılına göre bir sene daha fazla olmasını sağlar. Ramazan ayı da en kısa günden en uzun güne kadar yılın her günü- nü dolaşır.
Muharrem ayının birinci günü müslü- manların yılbaşısıdır Kafirler kendi yılbaşı günlerinde käfirliklerini fazlalaştırırlar. Müs- lümanlar da kendi yılbaşılarında daha çok iyi- lik etmelidirler. Müsafaha edip tebrikleşmeli, hediyeleşmeli, yeni yılın hayırlı olması için dua etmeli, büyükleri, âlimleri, akrabayı, ar- kadaşları ziyaret ederek dualarını almalıdır.
14. ASRI NASIL GEÇİRDİK:
Çok karanlık içinde geçti. Asrın müced- didini görüp tanımak, bu koyu zulmet içinde ancak çok az kimselere nasip oldu. Halifelik
yıkıldı. Müslümanlar başsız kaldı. Ehl-i sün- net dışı cereyanlar hakim olmaya başladı. Su- udi Arabistan'da vehhabilik şiddetini artırdı. Dünya müslümanlarının arasına sızmağa baş- ladı. Libya, Suriye, Cezayir gibi Arap Ülkele- rinde sosyalistlik felaketi başgösterdi. İran' daki rafizilik Humeyni ile daha tehlikeli ol- maya başladı. Sahipsiz kalan müslümanların hamisi olmak onları kurtarmak için, dinde yenileme yapmak için birçok dinde reformcu kimseler müslümanların itikadını bozmağa çalıştılar. Selefilik ve mezhepsizlik hızla ya- yıldı.
Bütün bu menfi cereyanlara rağmen, as- rın müceddidinin bereketiyle bid'at fırkaları- nın bir dereceye kadar hızları kesildi. Bazı devletlerce Vehhabilik Ehl-i sünnet dışı oldu- ğu resmen kabul edildi. Ehl-i sünnet büyük- lerine ait kitapların dünyanın her tarafına yayılması ile müslümanlarda bir uyanma ha- reketi görülmeğe başladı.
MÜCEDDİD NEDİR:
Ehl-i sünnet mezhebinin derin âlimlerine MÜCEDDİD denir. Müceddidler cahiller, sa- pıklar ve din düşmanları tarafından müslü- manlar arasına sokulan hurafeleri, bid'atleri düzeltirler, Eshâb-ı kirâmın doğru imanı olan Ehl-i sünnet itikadını meydana çıkarırlar. Kendiliklerinden dine bir şey ilave etmedikle- ri gibi, dinden de bir şey çıkarmazlar. İslâmi- yete hizmet eden bu müceddid âlimlerin gele-
-1
SAYIMI
HİKMETLİ SÖZLER
(Aşağıdaki sözler muteber kaynaklardan alın- miştir.)
Sizden evvel helök olanlara şu üç şey sebep olmuştur: Fazla konuşmak, fazla yemek ve fazla uyumak
Sözü çok olanın hatası çok olur, hatası çok olanın hayası az olur, hayåsı az olanın Iffeti az olur, Ifteti az olanın da kalbi ölmüştür.
Yeşilliğe ve akarsuya bakmak gözü aydınlatır. Tuzlu yemek ve başa sıcak su dökmek aydınlığı azaltır.
Kim amelinin, hizmetinin sevabına karşılık dun- yada veya õhirette bir mükafaat beklerse, kulluk vastının dışına çıkmıstır, ona sevap yoktur. Zira kulluk ancak riza-l ilahi icin olmalıdır.
Başınızdaki emir (rels) münker ile emretmediği müddetce ona itaat etmeniz vacibdir.
Sırrını saklayabilenler kendine hakim olur.
Sır verip korku ile yaşamaktansa, saklayıp ra- hot etmek lyl değil midir?
Sırrını sırdaşına söyleme, sırrın faş olur.
Sen sana sirdaş değilsen el nice sırdaş olur.
Seven odur ki, sevdiğinin rızasını her şeyin üs tünde tutor.
Sıkıntıların sıkıntısı, insanın zıtlarıyla düşüp
kalkmasıdır, Söylenecek yerde susmak, susulacak yerde söy-
lemek akla uymaz. Seher vaktinde uyuyanın salihlik Iddiası nasıl doğru olabilir?
Sevgili kulun alåmeti, kelőmı az, istiğfarı ise çok olur.
Seninle, nefsi arzuların arasında demirden bir duvar olmadığı müddetce, yaptığın İbadetlerin ta- dını bulamazsın.
Salih kimse tonrak gibidir, her fena sey onun Üstüne atılabilir. Fakat ondon sadece güzel şeyler cıkar.
Solih kimse, isi sözüne sözü İsine uvon kim- sedir. Yani olduğu gibi görünen veya göründüğü gi bl olan kimsedir.
Salih olabilmek için altı kapıdan geçmek gerek
Nimet peşinde koşmayı bırakıp sıkıntıya alış mak. 2- Azameti bırakıp tevazu sahibi olmak. 3-
1 Zenginlik ihtirasından vazgeçip Hakkın vergisine rå- zı olmak. 4- Tembelliği terk edip çalışmağa de vam etmek. 5 Emelleri bırakıp amellere sarılmak 6- Uykuyu terkedip ekseri vakitleri
uyanık geçir. mek.
Sana gelen bir dünyalık, o ilmin, o vazifen olma.
sa da yine geleceğine inanırsan o dünyalık sayıl maz. Aksi halde dinini dünya ile değişiyorsun de mektir.
En büyük sabır. Allahü teâlânın emir ve yasok larına karşı sabretmektir.
Sizden birinizin, din kardesinin Ihtiyacını põr mek, derdine ortak olmak veva kendisine havır dua- da bulunmak gibi maksatlar dısında ona NASILSI.
NIZ diye sorması münafıklık alâmetidir.
Bir kimse arkadaşına NASILSIN der de ihtiyacı
nı sormaz veya gücü yettiği halde, muhtaç olduğu şeyi ona vermezse, nasılsın sözü bir alay olur.
Söz ok gibidir, senden çıktı mı artik sen ona de, ğil, o sana hakim olur.
Sükût, õlim için bir zinet, câhile de bir perde-
dir.
Selef-i salihin, kullanmak için komşudan aldığı tencereyi, Içi dolu olarak teslim ederdi. Bazan da tencere sahibi, äriyet olarak isteyene boş olarak vermeyi bile hoş görmez, dolu olarak verirdi.
Bir İslâm büyüğü, verdiği silgiyi kendisine lade edene «Biz verdiğimizi geri almayıza buyurmuştu.
Seni, sende olmayanla övebilen kimsenin, seni sende olmayanla kötülemesinden emin olamazsın.
Süfyan-ı Sevri hazretleri İki Yahudi tabip Icin şöyle buyurmuştu: Gıybet olmayacağını bilseydim, tipta biri diğerinden daha ileridedir derdim.
Gayeye ulaştıran ameller: Kendi kusurunu gör mek. Hakkın kudreti karşısında aczini itiraf etmek ve zaaf halini idrak...
Seni mesgul eden bir şey olmazsa nefsinle meş- gul ol, onu sorguya cek.
16
SAYIMIZD
Sakın sen, Icinde yayıldığı yeşillik tarlaya her bakışında beslenmek isteyen hayvan gibi olmaya sn. Halbuki hayvancağızın helőkı ve kesilmesi bu beslenmededir.
Sadık odur ki, bu dünyada hiç bir rahatlık pe-
şinde koşmaya. Sabır. Cennet hazinelerinden bir hazinedir.
Sizin en akıllınız, nefsini en cok itham edeniniz-
dir Kalbin kararmasının dört alâmeti: 1 Ibåde tin tadını duymaz. 2 Allah korkusu oklına gel- mez. 3 Gördüklerinden ibret almaz. 4- Oku- duklarını, gördüklerini anlıyamaz, kavrıyamaz.
Sükütta alim İçin selâmet vardır.
Bir müslümanın İmanı ancak üç şeyle tamomla- nir: 1- Kızgınlığını yenmekle 2 Her halükärda insatı eldeń bırakmamakla 3 rını bağışlamakla. Küçüklerin kusurla-
Kızgınlık anında ahlâkı tecrübe edilmeyen kim seye Itimat edilmez.
Kuvvetli kimse, bir diğerini mağlup eden değil. kızgınlığını sırf rıza-i ilahi İçin yenendir.
Şükür odur ki, Allahü teâlänın sana verdiği ni- metlerle günah ve kötülük yolunda kuvvet kazan- miyasın.
Şakilik alâmetleri: İlim verilir amel verilmez. Amel verilir ihlås verilmez. Allah dostlarını görmek nimetine kavuşur da bağlanmayı bilmez.
Şerefin kemaline ermek istersen: Fakirliği zen-
ginliğe, açlığı tokluğa, alçaklığı, yüksekliğe, düşkün- lüğü sivrilmeğe, küçüklüğü, böbürlenmeğe, darlığı ferahlamağa, ölümü yaşamağa tercih etmelisin.
Şükrün alâmeti, kusur ve aczini itiraf etmektir.
ŞERİAT: Seninki senin, benimki benim. TARİ- KAT: Seninki senin, benimki de senin. HAKİKAT: Ne seninki senin, ne benimki benim, hepsi Allahü teâlânın.
Şeytan, açlığa katlanan ve emell kısa olan bir
kulun kalbine giremez.
Şeytan şu dört şey Ile Insanı tuzağa düşürür:
1- Kendini beğenmesi, 2 Amelini gözündə büyüt- mesi, 3 Günahlarını unutması, 4 Fazla doy- gunluğu. Dördüncüsü en büyüğü olup diğerlerinin menşel mesabesindedir.
Şeytanın bellni, çok amel değil, güzel amel kı- ror.
Şeytanın en kuvvetli tuzağı gazaptır. Kırk gün nasihattan mahrum kalanın kalbi ka- ranr.
Hikmeti duyup da amel etmemek münafıklık ala- metidir.
Hakikat diye söylenen sözler şeriata uymazsa zındıklık demektir.
Gercek aşk odur ki, İyilik görünce artmaz, aci görünce de eksilmez.
Allahü teâlânın en çok buğzettiği kul, cedelde en şedit olandır,
Kişi bilmediğinin düşmanıdır.
Allahü teâlä sevdiği kulunun gom ve gussasini artırır, sevmediğinin de huzur ve refahını....
Bir büyüğe az yemesinin sebebini soranlara «At yükünü hafifletirse daha fazla menzil alır. derdi. Allahu teâlâyı gafletle anmak, bir annenin çocu
ğunu uyutmak için zikir okumasına benzer. Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır.
Allahü teôlă bir kuluna hayır murad ettiği za man onun amel kapısını açıD cedel ve çekisme ko
pılarını kapatır. Şayet ser murad ederse, o zaman da amel kapılarını kapatıp cedel kapısını açar
Hadis-i şerifte buyruldu:
Bir zaman gelecek ki, ümmetimden birisi dışa
rı çıkıp da birisiyle konuşacak olsa, o kimse onun Imanını çalar. İşte o zamanlar, müslüman olan kim-
se zaruret olmadıkça dışarı çıkmasın, başkaları ile görüşmesin. Göz olmadıkça veya gözler kapalı olduğu müd-
detçe eşya görülmez. Gözler sağlam ve açık olsa da karanlıkta eşyayı göremez, görebilmesi için ışı ğa ihtiyacı vardır. İşte bu karanlık asırda bizleri an- cak mürşid-i kâmiller Allahü teâlânın rızasına ka- vuşturur. Mürşid-i kamil olmadan kurtulmak çok zordur.
Hadis-i şerifte buyruldu:
«Güzel ahlâklı olmak, geceleri kalm, gündüzle-
ri saim olmaktan daha kıymetlidir.
Dünya sevgisinin tevbesi olmaz. Onu kalbden çıkarıp atmak lazımdır. Bu da iki yolla olur: Bir büyüğün sohbetinde bulunmak veya bu mümkün ol- mazsa büyüklerin yazmış oldukları kitapları gece gündüz şevkle okumak ve onların yayılmasına ça- lışmakla.
Büyüklerin nazar ettiği bir taşa răbita eden ev- liya olur. Bu bakımdan büyükleri görmek veya onla- n göreni görmek ne büyük saadet...
Büyükleri çok sevmell, zira onlara olan muhab- bet zavi olmaz.
Gülervüzlü, emin ve güvenilir olmek müslü manlığın alâmetlerindendir.
17
HALİFELİK
Aşağıdaki yazı, mezhepsizlerin sağlam kaynak bilerek kendisinden nakiller yaparak çok övdükleri veya övmek mecburiyetinde kal- dıkları Şah Vellyyullah Dehlevi hazretlerinin «İzálet-ül hafa» isimli eserinden özetle terce- me edilmiştir.»
Hilafet, yeryüzündeki bütün müslümanla rın riyaseti demektir. Hålifenin vazifesi İslâm dinini korumaktır. Bunun için din bilgilerinin yayılmasına, İslâmın emirlerinin yapılmasına çalışır. Kâfirlerle cihad edip ganimet malla- rını gazilere, fey olan malları da müslüman- lara dağıtır. Orduyu günün icablarına göre teç hizatlandırır. Mahkemeler vasıtasıyla suçluları cezalandırır, zulmü önler. Emr-i ma'ruf ve nehy-i anil münker vazifesini yaptırır. Bütün bu vazifeleri Peygamber Aleyhisselâmın veki- Ii olarak yapar.
Birinci asırdaki halifeler bu vazifeleri tam yaptılar. Hepsini yapacak kuvvette idiler. Bir kimse şeriata tam uyduğu ve zamanının en üstünü olduğu halde bu işleri yaptıracak güç. te değilse halife olamaz. Peygamber (aleyhi- müsselâm) halife değildirler Allahü teâlânın vekili Idiler. Bunun için Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddik halife olunca kendisine Halifetullan denmesine râzı olmayıp Halife-i Resulillah den mesini istedi.
Müslümanların bir halife tayin etmeleri kıyamete kadar vâcib-i kifayedir.» «Bi'at et- meden ölen, cahiliyyet ölümü ile ölmüştür. hadis-i şerifi de vacib olduğunu göstermekte- dir. (Herhangi bir sebeple halife seçmek im- kanı olmazsa, ehl-i sünnet âlimlerinin kitab- ları ile amel edilir.)
Halife olacak kimsenin çeşitli şartların ya nı sıra müctehid de olması lazımdır. Bir kim- seye islâm âlimi, din adamı denebilmesi için ictihad ehliyetine sahip olması lazımdır. Es-
hâb-ı kiramın hepsi müctehid idi. Yukarıda bildirilen vasıflara haiz olan bir âlim, halife olabilir. Böyle olan halifeye Halife-i Raşid de- nir. Böyle olmayanı seçmek günah olur.
Halife olmak dört türlü olur:
1- Alimlerin, hâkimlerin, kumandanla- rın ve söz sahibi olan kimselerden, bir araya toplanmaları kolay olanların seçmesi ile olur. Her memlekettekilerın sözbirliğiyle seçilmesi lazım değildir. Birkaç kişinin seçmesi ile de ol maz.
2 Halifenin bir kimseyi seçerek vasiv- yet etmesidir. Hazret-1 Ömer radıyallahü anh' ın halife seçilmesi böyle oldu.
3- Halifenin vasıyyet ettiği birkaç kim se (bir şûra) arasından birini seçmektir. Haz- ret-i Osman radıyallahü anh böyle seçildi.
4 Birinin güç kulanarak hilafeti elde etmesiyle halife olur. Bu da iki türlü olur:
a) Bu kimse hilåfet şartlarına sahip olur. Hazret-1 Muaviye radiyallahü anh böyle hali- fe olmuştur.
b) Bir kimse hilafet şartlarına haiz de- ğilse, böyle bir kimsenin halife olması caiz de- ğilse de bunun da şeriata uygun olan emirleri kabul edilir. Bunun emri ile cihada gidilir. A- dülmelik'in hilåfet ve Abbasi halifeleri böyle Idi.
(İbni Abidin, namazın cemaatle kılınma- 81 bahsinde buyuruyor ki:
«Bir müslümanın halife olması için alim- lerin ve idarecilerin ileri gelenlerinin seçme veya önceki halifenin bunu kendi yerine geçir- mesi lazımdır. Güç kullanarak hükümeti eis geçiren müslümanın da halifeliği sahih olur.
(Görüldüğü gibi dört halifeden sonra ge len Emevi, Abbasi ve Osmanlı halifelerinin ye lerine kendilerinin yetiştirdikleri oğullarını v ya güvendikleri başkalarını halife yapmala. şeriata uygundur.)
23
YEOKILAT STIMDARAY
MİT YEŞİL'İ ANLATIYOR
Gerçek Adı: Mahmut Yıldırım
Kod Adı: Ahmet Yeşil-Mehmet Kırmızı
Tire-Sakallı-Terminatör
Salih-Derdi oğlu, Bingöl/Solhan 1953 doğumludur.
08.04.1973 tarihi itibariyle Bingöl/Genç İlçe Jandarma Komu- tanlığı tarafından faydalanılmıştır. Aynı tarih itibariyle, verdiği bil- gilerin anılan komutanlıkça değerlendirilmesinde güçlük çekildiği gerekçesiyle teşkilatımıza devredilmiştir.
Anılan tarihte Tatvan Bölge Müdürlüğümüz tarafından faydala- nılmaya başlanmıştır.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi.
İçinde 2 İngiliz üssü var.
Ağrotur ve Dikelya.
ABD ile yaptıkları anlaşma.
9 Eylül 2024’te imzalandı.
İkili Savunma İşbirliği Anlaşması.
Tarihi bile anlamlı.
İzmir’in kurtuluş günü.
Türk Ordusu’nun işgalci Yunan askerlerini denize döktüğü gün.
İÇERİĞİ
Süreç bir plan dahilinde yürüdü.
ABD Rumlara silah ambargosunu kaldırdı.
Arkasından anlaşma.
Yunanistan’la yapılanın…
Hani şu ABD’ye çok sayıda üs verilen…
Kritik anlarda Yunanistan’ın tamamını ABD üssü yapan anlaşmanın benzeri.
Anlaşma uyarınca…
Rumların silahları değiştirilecek.
ABD’nin gelişmiş silahları verilecek.
Rum ordusunu ABD eğitecek.
Gizli olanlar da ayrı.
KARARGAH OLDU
Sonrasında yaşananlar…
Anlaşma hükümleri hızla hayata geçirildi.
Bu arada, İsrail havaalanları ve limanları…
Güvenlikleri kalmadı.
Onlar da Güney Kıbrıs’ı kullanmaya başladı.
Nasrallah’ı şehit eden İsrail F-35’i.
Güney Kıbrıs’tan kalktı.
Lübnan’a, Suriye’ye yapılan saldırılar…
Birçoğu Rum havaalanlarından gerçekleşti.
İran’ın füzeleri engellenirken de burası kullanıldı.
Güney Kıbrıs şu anda ABD ve İsrail’in karargâhı.
YÜZLERCE TANK
KKTC’li bir dostum Rum Kesimi’ne geçti.
Gitmeden aramıştı.
Etrafı iyi gözlemesini…
ABD ve İsrail varlığını incelemesini istemiştim.
Dönünce görüştük.
Anlattıkları beni dehşete düşürdü.
Özetle şu bilgileri verdi:
“Güney Kıbrıs ABD, İsrail üssü olmuş.
Larnaka Havaalanı’nın 9 km yakını.
Tank ve zırhlı araç dolu.
Sen de 1000, ben diyeyim 1500.
Üstleri örtülmüş.
Ama ne olduğu anlaşılıyor.
Etrafındaki güvenlik çok sıkı.
Kesinlikle fotoğraf çektirmiyorlar.
Anında müdahale ediyorlar.
Biraz soruşturdum gemilerle getirmişler.
YABANCILAR
“Rumlarla konuştuk.
Bazıları tedirgin.
Bazıları ise mutlu.
Açıkça söylemeseler de beklentileri var.
Rum arkadaşımla Larnaka’da yürüyoruz.
Yolda yabancıları işaret etti.
‘Bu Amerikalı, bu İsrailli’ dedi durdu.
Her yerin ajan kaynadığını söyledi.
MOSSAD’a vurgu yaptı.”
TANKLAR KİME KARŞI
Yığılmış yüzlerce tank.
Yüzlerce zırhlı araç.
Sorunca İsrail’e gideceği ifade ediliyormuş.
Ama ikna edici değil.
Tankları getiren Amerikalılar.
Gemilerle taşınmış.
İsrail’e gidecekse doğrudan Hayfa Limanı’na götürülür.
Niyetin başka olduğu anlaşılıyor.
KKTC’YE TEHDİT
Bu kadar tank ve zırhlı araç…
KKTC’ye karşı kullanılır mı?
Olası bir saldırı…
ABD, İngiltere, Fransa, İsrail…
Rumların arkasında durur mu?
Açık destek verir mi?
Türkiye sessiz kalamaz.
Türkiye ile sıcak çatışma yaşanır mı?
Bu soruların yanıtı önemli.
ACİL YAPILMASI GEREKEN
Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Türkiye’ye tehditten söz etti.
İsrail doğrudan ülkemize saldıramaz.
Aparatlarını kullanacak.
Fırat’ın doğusu…
Rum Kesimi’ndeki hareketlilik…
İçeride terörün tırmandırılması…
Uluslararası mafyalaşmış finans kuruluşlarının baskıları…
Öne çıkan gelişmeler bunlar.
ABD, İsrail, PKK/PYD, FETÖ ittifakı var.
Buna bazı Avrupa ülkeleri de ekleniyor.
Bu duruma göre konumlanmak şart.
“Denge politikası” geçersiz.
Bölgesel ittifak acil ihtiyaç.
Aksi halde yarın çok geç olabilir.
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
CUMU A NAMAZI KILMAK
Mayıs 31, 2024
Devamı
HADDİNİ BİLMEK
Mayıs 31, 2024
Devamı
HACCA GİTMEK
Mayıs 31, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel
Vasiyet ve mustafa
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Ameller, Allahın indinde yedi türlüdür: iki amel vardır ki karşılığını vacib kılar. Diğer iki amel misli misline, bir amel on misli, bir amel yedi yüz misli kazandırır. Bir amel de vardır ki sevabını Allahdan başkası bilmez. Vacib kılan iki amele gelince, bir kimse ki, Allaha halisane ibadet eder ve Ona hiç bir şeyi şerik koşmadan kavuşursa, ona Cennet vacib olur. Bir kimse de, Allaha şirk koşarak mülaki olur ise, ona da Cehennem vacib olur. Bir kimse ki bir kötülük işler, misli ile cezalanır. (Ve iyiliğe niyet eder, yapamazsa, yine bir misli sevab alır) Bir kimes de bir iyilik işlerse on misli ile mükafatlanır. Ve bir kimse malını Allah yolunda infak ederse, nafakası, dirhemi yedi yüz dirhem, dinarı da yedi yüz dinar olacak şekilde katlanır. Oruç ise Allahu Teala içindir ki onu işliyenin sevabını Allah'dan başka kimse bilmez.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.)
Sayfa: 190 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel5 Kasım 2024 03:41
Nafakada iktisad (harcayışta itidal) geçim ilminin yarısıdır.. Halk ile muhabbetli geçinmek, aklın yarısıdır. Ve sormasını bilmek te ilmin yarısıdır.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 190 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
189 1 İslam zelûldür ve Zelûle mal olur. (Uyması kolaydır.) Hz. Enes (ra)
189 2 İslam artar, eksilmez. (Dahil olanlarla artar. Mürtedlerle eksilmez) Hz. Muaz (ra)
189 3 İslam çıplaktır. Giyimi haya, zineti vefa, mürüvveti ameli salih, diğer de verâdır. Her şeyin bir temeli vardır. Müslümanlığın temeli de ashabı ve Ehli Beytimi (Resulallaha nisbeti olanı) sevmektir. Hz. Hüseyin İbni Ali (ra)
189 4 İslam, Allah'a şirk etmeksizin, Ona ibadet etmenin, namazılığın, zekatı vermenin, orucu tutmanın, hacca gitmenin, emri bil-maruf ve nehy-i anilmünkerle emretmekliğin ve ehline selam vermeliğindir. Birini terketmek, İslamiyet'in sehiminden birini terketmek demektir. Kim onları bırakırsa, Müslümanlığın arkasını çevirmiş bir adam olur. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
189 5 İslam, ahlak güzelliğidir. (İslamın uyguladığı şeyler yapılırsa ahlak güzelleşir.) Hz. Ebû Said (ra)
189 6 İslam, aşıkare olan şeylerdir. İman da kalbdedir. Takva buradadır. Takva buradadır, organların göğsüne işaretler buyurdu. Hz. Enes (ra)
189 7 İslam bundan izzetlidir. (Müşriklerle dostluktan) İslamiyet üsttedir, bunun üstüne çıkılmaz. (Galibtir. Mağlub olmaz.) Hz. Aziz İbni Amr (ra)
189 8 İslamiyet on sehimden ibarettir. Kendisinde bir tanesi noksan olan kimse hüsrandadır: "La ilahe illallah (diye) şehadet etmek ki, bu millet (din)dir. İkincisi, namaz ki o fıtrattır. Üçüncüsü, Zekat ki o temizliktir. Dördüncüsü, oruç ki o kalkandır. Beşincisi, Hac ki o şeriattır, Cihad ki o Urve (sarılmak)dır.Emri bil-maruf ki o vefadır.Nehy-i anil münker ki o hüccettir. ismettir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
189 9 Şerliler, cumalardan sonra yüz elli senedir. Dünya ehlisinin hepsine hakim olmak. Onlarda Türklerdir.(Türklerden maksad: Çinliler ve tatarı kebirdir ki, sonunda dünya bunların üzerinde kalacakmış) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
189 10 Şerbetler beşlikten yapılır. Buğdaydan, Arpadan, hurmadan, kuru üzümden ve baldan. Bu şerbetlerden hangisi aklını mahmur ederse, o içkidir. Hz. Numan İbni Beşir (ra)
dağılacak,
Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umûmiye ile, o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacak ve hakikat meydana çıkacaktır inşaallah.
Tarihçe-i Hayat, s. 86
LOGATÇE:
adaletname-i Şeriat: Şeriatın mahkeme çağrı pusulası.
cerbeze: hakh haksız sözlerle hakikati gizle mok, aldatıcı kurnazhk.
efkarı umamiye: kamuoyu, umumun fikri.
igfal: yanıltma, gaflete düşürerek kandırma, aldatma.
ilcaat: gereklilik, işin gereği.
inbisat: genişleme, yayılma.
mugalata: yarıltıcı söz etme, safsata.
mürcif: fitne ve fesad için ortalığı karıştıran.
şematetli: kuru gürültülü, şamatah, tahavvül etmek: değişmek, dönüşmek.
tenevvil: çeşitlenme, çeşit çeşit olma.
tenkidati ukala: akılların tenkitleri.
tevessil: genişleme.
Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir. İhfa, havf-1 riyadan- dır ve farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm'dır.
Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet, faizi yasakla- maktadır. Farklı mânâ arayışları ile bu ya- sağın arkasından dolaşmaya çalışmanın, İslâmî bir duruş ile bağdaştırılabilir bir ta- rafı yoktur. Bir kimse, ekonomik hayatını faize bulaşmadan devam ettiremeyeceği düşüncesine kapılırsa, o kişiyi bekleyen ilk tehlike itikadî basamaktadır. Çünkü kişi böyle yapmakla, özü itibariyle kötü ve çirkin olan bir uygulamanın kaçınılmaz ve vazgeçilmez olduğunu kabul etmekte- dir. Buna karşılık Allah Teâlâ (cc.)'nın ke- sin emri olan dosdoğru bir davranışın ise
somut olarak uygulanamayacağını düşün- mektedir. Öyleye faiz olmadan ekonomik hayat alanında yürüyebilmenin mümkün olamayacağını dile getiren kimseler önce- likle İlâhî otoriteyi sorgulamakla kendile- rini büyük bir tehlikeye atmış olurlar. Yan- lış her zaman yanlıştır. Yapılması gereken doğruya sarılmak ve bunu uygulamaya dökmektir.
Faiz gelirinin ve faizli işlemlerin yasak- ladığı bir iktisadî düzende devletin atması gereken bir diğer adım zekât kurumuna iş- levsellik kazandırmaktır. Böylece kapitalist uygulama örneklerinin insanı bencilleşti- ren, hissizleştiren ve dünyevîleştiren do- kusu kaybolacaktır. İnsanlar, kendilerinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin günlük ihtiyaçlarını karşılamak adına har- camalar yaparken diğer yandan aynı top- lumu paylaştığı ihtiyaç sahiplerini düşüne- cek, onların da alım gücünü artırmak için zekâtlarını verecektir.
Faizin meşrûiyetinin ortadan kaldı- rılması sonrası oluşacak düzlemdeki en önemli rahatlıklardan bir tanesi de serma- yenin âtıl durumdan kurtularak, dolaşıma çıkması olacaktır. Bugün sermaye biriki- minin amacı sermayeyi kendisinden hiç- bir fayda sağlamayacak şekilde istiflemek üzerinedir. Ancak doğru olan sermayenin âtıl tutulması (kenz ve iddihar) değil, üre- time koşulmasıdır. Büyük üretim, büyük geçim kapısı demek olduğundan istihdam da canlanacaktır.
PE
ER TARİHİ -
0
Nasuhi Biln
men
BİR HADİS
Her kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sus- sun... (Buhari, Rikák, 23)
DEĞİŞİM DİL İLE BAŞLAR
Dil; dinin, kimliğin, geleneğin, kültürün taşıyıcısıdır. Bizi biz yapan şeydir. Başkasının kelimeleriyle kendimizi inşa edemeyiz. Kimin ekmeğini yiyorsan onun kılıcını çalarsın sözüne karşılık şunu söyleyebiliriz: Kimin kelimeleriyle konuşuyorsan onun kelimeleriyle düşünmeye başlarsın. Bize ait olmayan kelime veya kavramlarla yerli düşünce gerçekleşmez. Bir süre sonra ken- dimize yabancılaşmaya başlarız. Yabancılaşmak, benliğinden, kimliğinden uzaklaşmak demektir. Mazi ile bağımız koptuğunda öz duruştan söz etmemiz de imkânsızlaşır. Değişim dil ile başlar, sonra hayatın bütününe sirayet eder. Milli ve manevi değerler onunla örselenir ve zamanla her şey normal gel- meye başlar. Bu normalleşme geçmişle bağımızı koparır. O bağ koptuğunda bizi biz yapan milli ve manevi değerlerle bağımızı da koparmış oluruz. Bu açıdan milletlerin kaderleri dilleriyle doğru orantılıdır. Dili yaşayan milletler hayatlarını sürdürmüş, dili ölmüş toplumların varlığı ise nihayete ermiştir.
YanıtlaSil
Yuksel8 Kasım 2024 09:31
BAŞBUĞ TÜRKEŞ DÓKUZ IŞIK
Biz Türkler ne başkalarına uşaklık etmeyi, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul ederiz. İnsanlık haysiyetine saygı duymayan, Türk insanına karşı gönlünde sevgi taşımayan, Türk Milletini Türk Halkını hər gören zihniyete karşıyız. Dokuz Işıkçılar olarak bizler Türk halkını, Türk insanını Allahın mukaddes bir emaneti telâkki etmekteyiz. İdareci ve aydınların milletimizin bütün fertlerine bu anlayış içinde hizmet etmeleri, hangi mevkide olurlarsa olsunlar, mevki farkı zenginlik farkı gözetmeksizin herkesin hakkına, hukukuna riayetkar olmaları, ancak gönüllerini insan sevgisi ve insan haysiyetine sonsuz saygı ile dolu olmasına bağlıdır. Dokuz Işık, dokuz ana ilkeye dayanır, Bunlar;
1. Milliyetçilik
2. Ülkücülük
3. Ahlakçılık
4. Toplumculuk
5. İlimcilik
6. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik
7. Köycülük
8. Gelişmecilik ve Halkçılık
9. Endüstricilik ve Teknikçiliktir.
KAMER
9786059113151
YanıtlaSil
Yuksel8 Kasım 2024 09:37
Türk demek müslüman demektir.
Mustafa ŞAHİN
Türkler
Gönenli Mehmed Efendi, anlatıyor:
"Geçenlerde birisi bir rüya görmüş. Rüyasında görüyor ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.), koltuğunda bir kitapla gidiyor. Kita bın ucuna bakıyor; kitap Türkçe. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.): "Ya Resulallah! Koltuğunuzun altındaki kitap Türkçe mi? diye soruyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
buyuruyor.
"Türkçe... Türkler dinimize çok hizmet etti, daha edecekler
Bir kimse ümmetime hiyanet ederse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Dediler ki: "Ya Resulallah hiyanet nedir?" Buyurdu ki: "İnsanlara bidat icad etmek ve onunla amel etmektir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 431 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
AHİRET GÜNÜNE İNANMAK
Dünya üzerinde yaşayanların, çocukluk, genç- lik, ihtiyarlık, hastalık gibi değişikliğe uğrayarak nihâyet, ölmeğe mahkûm olduğunu dâima görmek- teyiz. Binâenaleyh: Dünyanın da bir gün bu hâli- nin sona ereceği muhakkakdır. Çünki her değişen şey, zevâle mahkûmdur. Dünyâ da zevâle mahkûm- dur. Akıl ve mantık bunu böyle kabul etmek zorundadır.
Ahiret gününe inanmak, inanmak demekdir ki, bunlar şunlara temâmen Kur'ân âyetleri ile sâbitdir. Birinci sur (Yerde, gökde bütün yaşayan- ların ölmesi), İkinci sur (Ölülerin tekrar dirilme- si), haşir (Mahkeme-i kübra, sorgu, el, ayak âzâ- larının ve yerin şehadetleri), vezin, şefâat (Mah- şerde, mahkeme-i kübrâda, sıratda, cehennemde) sırat, cehennem, cennet.
Kur'ânı Kerîmde beyân buyurulduğuna göre, kıyâmet, herkes işiyle güciyle meşgul iken birden bire son derece şiddetli deprenme ile vukûa gelecek.
Hadîsi şerîfde beyân buyurulduğuna göre yer yüzünde ALLAH ALLAH diyecek kimse kal- mayınca; Ka'be-i Muazzama insanlar tarafından yıkılıb Hac eden kimse kalmayınca; kıyâmet, Allâha şirk eden gâyet zâlim ve şerli insanlar üze- rine kopacak.
Kıyâmetin ne zaman kopacağı belli değildir. Lâkin kıyâmetin kopmasının şartları, Peygamberi- miz (S. A. V.) tarafından bildirilmiştir.
Kıyametin küçük alâmetleri:
Alimlerin azalıb câhillerin artması, adâletin azalıb zulmün çoğalması, cezâların fakirlere, âciz- lere tatbik edilib eşraf ve ekâbirden kaldırılması; işin ehlinin gayrisine burakılması, zinâ ve binâya rağbetin artması, büyüklere hürmet, küçüklere merhametin kalkması, kadınların erkeklerden çok
Müsevvid M. FUAD CAMDİBİ
olması, din kardeşine Allah için muhabbetin kalk- ması. Ahirete rağbet olmayıp dünyaya tamaların artması, kazanılanda, yenip içilende helâlin, hara- mın aranmaması.. Bunlar küçük alâmetlerdir.
Kıyametin büyük alâmetleri (on) dur:
1 Yemende bir ateşin zuhůru,
2 Deccalin çıkması,
3 Hazreti İsânın gökden inmesi,
4 Ye'cûc ve me'cûc,
5 Dâbbetül arz çıkması,
6 Üç husuf yâni biri Şarkda, biri Garbda, biri de Arabistanda Arzın yere batması,
7 Dünyayı duman kaplaması,
8 Güneşin batıdan doğması,
9 Kur'ânın kalkması,
10 Ka'be-i şerîfde bulunan Hacer-i Esved'- in kalkması.
Bundan sonra tatlı bir rüzgâr eser, mü'minler temâmen ölürler; kıyâmet de insanların şerlileri üzerine kopar.
Şimdi kıyametin nasıl kopacağını öğrenelim:
Şöyleki: sur üfürmek için Allâhın emrini bekleyen İsrafil aleyhisselâm, kendisine ânî olarak verilen emir ile sûru üfürür. İlk üfürülen sûr ile son derece şiddetli deprenmeler olacak, denizlerin suyu çekilecek, dağların taşları yerinden kopup birbirlerine çarpmakla toz hâline gelerek, gök yüzüne bulutlar gibi savrulacak, ne çukur ve ne de tümsek görünmeyecek; yerde, gökde ne kadar canlı varsa, Allâhın dilediklerinden başka hepsi ■ölecek, yer yüzü bir rivâyetde kırk sene bom boş - kalacak, Gökden, insanların ana rahminde ilk te- şekkülüne sebep olan suya benzeyen, bir yağmur a yağacak, toprak olmuş yâni parçaları toprak ara- sında kaybolmuş insan cesedleri yeniden teşekkül edecek.
1 EYLÜL: 1951
SAYI: 5
ZİLKADE - ZİLHİCCE: 1370
İSLÂMIN NÛRU
أعُودُ اللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّحِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
رَبَّنَا إِنَّكَ أَتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَاهُ زِينَةً وَأَمْوَالًا فِي الْحَيَوةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِك عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
رَبَّنا المن
yolundan saptırsınlar diye mi? onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezier." (YONUS/88) abbimizi Gerçekten sen Firavun'a ve onun ileri gelenlerine, dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver,
رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلُوةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِى إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ miz Namazı dosdoğru kilizare dinle sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylett, onlar erden rızıklandır, umulur şükrederier."
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا تُخْفَى وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ miz Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli
2(İBRAHİM/38)
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلُوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ . Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul
ml Beni namaza devam eden bir kimse eyle
(İBRAHİM/40)
bimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla
." (İBRAHİM/41)
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
رَبَّنَا نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ
رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُ bur rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda
Rabbimizi Senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim". (İBRAHİM/4)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
305 1 Ümmetimin şerlileri, çok konuşan, düşüncesizce konuşan ve azametle konuşanlardır. Ümmetimin cumaları ise, ahlakça en güzel olanlardır. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
305 2 Ümmetimin şerlileri, hem hakim mevkiini işgal eder, hem de şüpheli işlerle herkesle karşılaşırmısınız. Hükmünde isabet ederse kibirlenir. Gazablanınca da şiddet görülüyor. Kötülük yayan da onu işliyen gibidir. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
305 3 Ümmetimin şerlileri, kendine mümtaz mevki veren, kendinin dince mevkiini beğenen ve amelinde mürailik yapan, hüccetinde muhhasama eden kimselerdir. Riyanın az da şirktir. Hz. Abdurrahman İbni Sabit (ra)
305 4 insanların şerlilerindendir o fasık ki, Allah kitabını okudu ve dini olarak, fıkhı da bilgi sahibi mevkiindeki fasıka dalkavuk oldu. Ve o adam bunun okuyuşu ile keyf etti. Allah (bunların her şeyin de) söylenmesinin de, dinliyenin de kalbini mühürler. Hz. İbni Ömer (ra)
305 5 Ümmetimin şerlileri ve Cehenneme sevk edileceklerin ilki, ümmetimden, yemeklerden doymıyan ve toplananklarından kanmıyan aç gözlülerdir. Hz. Ali (ra)
305 6 Şerlisi üç sınıftır: "Ana-babaya karşı kibirli olup, onları tahkir eden adam. İnsanlar arasında yalanla münaferet etmiş ve onları birbirine buğz edip birbirinden uzaklaşıncaya kadar fesad için koşan adam. Erkekle ailesi arasında yalan sözlerle koşup, kadının haksız yere kırgınlığı ve sonra arasını ayırıp sonrasında kadına kendi sahip olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
305 7 En fena yemek, kendisine zenginlerin çağırılıp fikaraların çağrılmadığı düğün yemeğidir. Kim ki davete icabet etmezse Allah ve Peygambere asi olmuş olur. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
305 8 Evlerin en şerlisi hamamıdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Denildi ki: "Hamamda tedavi uygulanıyor ve kirler gidiyor." Buyurdu ki: "Girecek olan ancak örtülü girsin." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
305 9 Kıyamet menzili (derece) bakımından insanların en şerlisi, dilinden ve şerrinden korkulan kimsedir. Hz. Enes (ra)
305 10 Dünya şerefi zenginlik, ahiretin şerefi ise takvadır. Erkek ve dişiden kraliçelerin sizin şerefiniz müstağni olmanız, kereminizin takvası, hasebiniz ahlakınız, nesebiniz de amellerinizdir. Hz Ömer (ra)
305 11 Mü'minin alameti, gece namazının kılınması ve izzeti de insanların elindekinden müstağni olması. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
305 12 Mü'minlerin kıyamette sırat üzerindeki alametleri: "Ya Rabbi Sellim, Sellim" sözüdür. (Selamete er.) Hz. Miğire İbni Şu'be (ra)
Ve keza Bediüzzaman Hazretleri de aynı mânâda Risale-i Nur esasatının kurtuluş için yegane çare olduğunu beyan ederken şöyle der:
"Bu memlekette, bu asırda, milleti anarşilikten, tereddî ve tedennî-i mutlakadan kurtaracak yegâne çaresi, Risale-i Nur'un esasatıdır. " (Kastamonu Lâhikası s:131)
Esasat-ı Nuriye
Ey insanlar! Dünya, peşin verilen bir metadır. İyi de kötü de ondan nasibini alır. Ahiret ise sadık (değişmez) bir vaaddır. Orada Kadir olan Melik hükmeder. Hak yerini bulur. Batıl ise zail olur. Ey insanlar! Ahiret evladı olun, dünya uşağı olmayın. Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya çocuğu olursanız., dünya gibi mahvolmaya layık olursunuz) Allah'tan korku üzerine amel ediniz Biliniz ki, amelleriniz sizinle yüzleştirilecektir. Ve yine sizler, mutlaka Allah'a mülaki olacaksınız. Kim, zerre miktarı hayır yaparsa onu görecek ve kim de zerre miktarı şer yaparsa onu görecek.
Ravi: Hz. Şeddad İbni Uveys (r.a.)
Sayfa: 184 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
2- "S – Âlem-i İslâmdaki ihtilâfı tâdil edecek çare nedir ?
C – Evvelâ: Müttefekun aleyh olan makasıd-ı âliyeye nazar etmektir. Çünkü, Allah'ımız bir, Peygamberimiz bir, Kur'ânımız bir… Zaruriyat-ı diniyede umumumuz müttefik… Zaruriyat-ı diniyeden başka olan teferruat veya tarz-ı telâkki veya tarik-i tefehhümdeki tefavüt, bu ittihad ve vahdeti sarsamaz, râcih de gelemez. El-hubbu fillah düstur tutulsa, aşk-ı hakikat harekâtımızda hâkim olsa –ki, zaman dahi pek çok yardım ediyor– o ihtilâfat sahih bir mecrâya sevk edilebilir.
Esasat-ı Nuriye
“ALLAH'IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMETMEYENLER"
llah'ın indirdiğiyle A hükmetmeyenler, iş- te onlar kâfirlerdir." (Maide, âyet:44)
Bu âyet, Türkiye'nin dârü'l- harb olduğunu iddia edenlerce, hem bu iddialarına payanda, hem de demokrasiyi İslâma aykı- rı görmelerine gerekçe olarak kullanılıyor.
Ağustos ayında, "İslâm ve de- mokrasi'' konusunu işlerken müfessirlerin bu âyeti nasıl tefsir ettikleri ele almış ve âyetteki "hükmetmeyenler" tabirinden "tasdik etmeyenler," yahut "inkâr edenler" mânâsının an- laşılması gerektiğini ifade etmiş tik.
Bu âyete dair müfessirlerin yaptıkları izahları, bir defa daha, kısaca belirtmek istiyoruz:
Bediüzzaman Said Nursî, Mü- nazarat'ında, "Hükmetmeyen ler' bilmânâ [mânâ itibarıyla] 'tasdik etmeyenler'dir" diyor. Ashab-ı Kiramdan Abdullah ib- ni Abbas (r.a.), "Kasden inkâr ederek Allah'ın hükümleri ile hükmetmeyen kimseler kâfirler- dir. Kabul ettiği halde onunla hükmetmezse, zalim veya fâsık olur" diyor. Fahreddin Razi, "Bir kimse, Allah'ın hükümle tiyle hükmetmezse dahi, kalbiy- le o hükümlerin doğruluğuna inanmazsa kâfır olmaz" diyerek, kalben tasdik ettiği halde Allah' in hükmüyle hükmetmeyenlerin
ancak fåsık olduğunu söylüyor. Kadı Beyzavi, âyeti tefsirinde ancak "Allah'ın hükümlerini in. kâr edip onlara hakaret edenle- rin kâfır olacaklarını açıklıyor. Ebussuud Efendi de, "hükmet. meyenler'i "inkâr edenler" ola- rak tefsir ediyor.
Asrımız müfessirlerinden Konyalı Vehbi Efendi de, Ebus- suud Efendi'ye dayanarak, "hak olduğunu tasdik ve ikrarla bera- ber hilafında hükmün küfür ol- madığı'nı söylüyor. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, "hük- metmeyenin," "Allah'ın hâki- miyetini tanımamak" duru- munda küfre gireceğini belirti- yor. Ömer Nasuhî Bilmen de, "Bir kimse hükm-ü İlâhîyi kal- ben tasdik ettiği halde terk eyler- se, kâfır olmaz, günahkâr olur" diyor, büyük İslâm âlimlerinden İkrime'nin "Her kim Allah'ın hükmettiğini ikrar ettiği halde onunla hükmetmezse o fâsıktır, zalimdir, yoksa kâfır değildir" dediğini kaydediyor.
Bütün bu iktibaslar, bize mü- fessirlerin cumhurunun âyetin mânâsını "Allah'ın indirdiğini tasdik etmeyenler, işte onlar kâ- firlerdir" veya "Allah'ın indir- diğini inkâr edenler, işte onlar kâfirlerdir" olarak anladıklarını; bizim de, münferiden verilen in- dî ve sathî mânâlara değil, bu mânâya itibar etmemiz gerekti- ğini göstermektedir.
KÖPRÜ
ilme irfana ümrana
DÂRÜ'L-HARB TARTIŞMASI
AFGANISTAN HÄLÄ DİRENİYOR YARD. DOC.FARİS KAYA İLE SOHBET KONOMİDE ALTERNATİF: İSLÂM BANKACILIĞI
Tarih yazılmıştır
Kaderler yazılmıştır
Levh-i Mahfuz'da,
zaman durmaz,
saat durmaz,
işte bu saat herkesin ölüm
zamanını da,
dünya ninda,
kâinat inda
kıyameti kopardı gi
Bir cum'a günü
akşam namazı sularında
işte o zaman Cennet, Cehennem e girecek olanların gerçek hayatın başlama zamanının gösterdiği sonsuz lugun başlangıcıdır.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
108 7 Mescit kapılarında (cuma namazında) melekler insanlar saatine göre yazarlara göre gelişir. "Falan adam şu saatle geldi, filân da şu anda geldi, filân, hutbe ayrılırken geldi, filân da namaza yetişti, fakat hutbeye yetişemedi." Hz. Ebû Hüreyre (ra)
130 1 Allah (zchz)'nin, onun cuma günü hepsi cehennemi hak etmiş oldukları halde, oradan azad ettiği altıyüz bin azadlısı vardır. Hz. Enes (ra)
164 2 Azameti gökle yer arasını dolduran ve yetmiş bin meleğin tazim ve teşyi ettiği bir sureyi size haber vereyim mi? O "El Kehf" suresidir. Her kim Cuma günü onu okursa, Allah Teala bu sebeble o kimsenin diğer cumaya kadar ki ondan sonra da üç gün ilavesi İçindeki Günahlarını mağfiret eder. Ayrıca kendisine semaya kadar erişen bir nur verilir. Ve çıkartmanın fitnesinden oluşur. Kimin yatacağı zaman bu surenin sonunda beş satır okursa, korunur ve gecenin istediği yerde uyandırılır. Hz. İsmail İbni Rafi (ra)
219 2 Beş vakit namaz ve diğer cumaya kadar Cuma namazı, büyük günahlardan sakınılmak şartıyla, aralarındakilere kefarettir. Hz Ebu Bekir (ra)
391 6 Cuma günü imam hutbe konuşurken konuşanın misali, kitap içeren merkebe benzer. Yanındakine su diyenin de cuması yoktur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
482 5 Ağacındaki meyvadan dolayı ve "cumardan" (hurma göbeği) dolayısıyla el kesilmez. (Çalıp yemekte ve on dirhemden az da el kırma yok diye ilave var.) Hz. Rafiğ ra.
544 10 Efendimiz (sav)'in bir kılıcı vardı. Kabzası ve kınının ucu gümüş işlemeli idi. Ayrıca gümüşten halkaları vardı, adı "Zülfikar" denilirdi. Ok ve yayı vardı, ismine "Zessedat" denirdi. Ok mahfazası vardı, ismine "Zelcuma" denirdi. Bakır işlemeli bir zırhı vardı, ona "Zatül fudul" denirdi. Kargısı vardı, "Enneb'âü" denirdi. Kalkanı vardı, "Zagan" denirdi. Al bir atı vardı, adına "Mürtecis" denirdi. Yağız bir atı vardı, ona "Sekib" denirdi. Bir kişi vardı, ona "raac" adı veriliyordu. Boz bir katırı vardı, ona "Düldül" denirdi. Bir devesi vardı, "Kusva" denilirdi. Bir merkebi vardı, ona "Yafur" denirdi. bir yaygısı vardı, "kez" denilirdi. Bir harbisi vardı ona "Nemr" denirdi. Bir ibrik vardı, ona "Sadr" adı veriliyordu. Bir aynası vardı, ona "Midelle" adı veriliyordu. Bir makası vardı, ona "Câmi'" denilirdi. Beyaz bir çubuk vardı, ona da "Memşûk" denilirdi. Hz İbni Abbas (ra)
VAROĞLU (Mehmet All VAR)
İyi dinle sözümü, bak arkadaş! Yerli yersiz bolca atanlar vardır. Hak yolda olanla ederek savaş, Şaşırıp durmadan çatanlar vardır.
Uzaktan görenler sanırlar adam, Cafcaflı sözlerle keserler ahkâm, Kimi mal peşinde, kimi bir makam; Varlığına haram katanlar vardır.
Gayesi ne ahlak, ne din, ne vatan, Sahte alkışlarla olmuş bir sultan, Döneklikte yazıyor her gün destan; Yükseldim sanırken batanlar vardır.
SON SAYFA
Her dönem değişir kimlik gömleği Hokkabazlık yapıp saklar gerçeği, Süsleyip kırk yıllık malüm şebeği Aslan diye halka satanlar vardır.
Aldırmaz vefaya, bilmez sadákat, Kardeşe acımaz varsa menfaat, Zihniyet bulanık, beyinler sakat; Yanlışı bilerek tutanlar vardır.
Varoğlu, insanı anlamak ne zor, Herkesi savurur meçhul anafor, <<> diye başkasını görüp hor, Nefsinin koynunda yatanlar vardır.
MART 2024
Şüphesiz Adem (a.s.) beşeriyetin babası olduğu gibi Hz. Peygamber (a.s.) ruhların babasıdır."
Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim... (Müslim, Hac, 147)
FERASET SAHİBİ BİR EŞ: ÜMMÜ SELEME
Peygamberimizin evlilik gerçekleştirdiği hanımlardan birisi de kabile bağlarının oldukça güçlü olduğu bir yapıda Hz. Peygamber'e düşmanlıkta en ileri gitmiş Mahzüm kabilesine mensup olan Ümmü Seleme'dir. Kabile- sinin İslam nefretine rağmen İslam'a girmenin en zor olduğu bir dönemde İslam'ı ilk seçenler içinde yer alışıyla, dönemin seyahat imkânlarının tüm zorluklarına rağmen inancı adına Habeşistan gibi deniz aşırı bir yere hicret edişiyle, Hz. Peygamber'in davetine itaatin bir yansıması olan Medine'ye hicreti küçücük çocuğuyla yapmayı göze alan cesaretiyle ilk dönem İslam toplumu içinde müstesna bir yer edinmiştir. Keskin zekâsı sayesinde ver- diği isabetli fetvalarıyla, Hz. Peygamber'i ikna eden konuşmalarıyla, fitne dönemlerinde geriye çekilme basiretiyle dikkat çekmiştir. Ümmü Seleme, şiir bilgisi ve okuma-yazma becerisi ile İslam toplumunda donanımlı kadın profilini çok iyi yansıtan örneklerden biri olmuştur.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
54 1 İsrail oğullarında görülen şeyler sizin aranızda da zuhur ettiği zaman, şöyle ki; Kötü eşyalarınızda, mülk tasarruflarınızda, küçüklerinizde, ilim de en rezillerinizde olduğu zaman. (Bu hadisi şerif Peygamberimiz (sas)'e şöyle soru vardı: "Ya Resulallah biz marufla emri ve münkerden nehyi ne zaman terkediniz?" Diğer bir rivayette ise şöyle buyurulmuştur: "Hayırlarınız arasında medihçilir (iki yüzlülük) şerlileriniz arasında fuhuş, küçükleriniz arasında Mülke tasarruf ve rezil kimseler arasında fıkıh meydandan alınanda.) Hz. Enes (ra)
54 2 Arz üzerinde bir yerde kötü yayıldığında, onların arasında salihler bulunsa da, Allah o yer halkına azabını indirir. İnsanlara gelen azab o salihlere de isabet eder. Lakin daha sonra onlarda Allah'ın rahmetine ve Onun mağfiretine kavuşurlar. Hz. Ümmü Seleme (r.anhüma)
54 3 Bir yerde bir kötü zuhur ettiğinde o kötü erkeklerin olmaması ise, Allah azabını o kavme indirir. Denildi ki: "Onlar arasında salihler bulunsa da mı?" Buyurdu ki: Evet, onlara isabet eden o salihlere de isabet eder. Lakin, daha sonra o salihler Allah'ın mağfiretine ve O'nun rahmetine ulaşırlar. Resulü Ekremin azadlısından
54 4 Yalan sözleri ve davalar meydanda alındığında, ameller gizlenip bozulduğunda, dilde ülfet olduğu halde kalbler birbirlerine buğz istediklerinde, akrabanın akrabası ile saklanmayı kestiğinde, işte o zaman, Allah o kavme lanet eder ve onların kulaklarını sağır ve gözlerini de görmez yapar. Hz. Selman (ra)
54 5 Fuhuş yayıldığında zelzeleler ve fitneler çoğalır. İdareciler zulmettiğinde yağmuru azalttı. Zimmet ehline gadrın dağılımı ise düşman galebe çalar. Hz. İbni Ömer (ra)
54 6 Ümmetimde masiyetler zuhur ettiğinde, Allah Teala kendi ininden onlara umimi bir azab verir. Denildi ki: "O gün insanların içinde salih kişiler yok mudur?" Buyurdu ki: "Evet vardır. Ancak insanların isabet eden şeyleri onlara da isabet eder. Fakat daha sonra onlar Allah'ın mağfiret ve rızasına tırnak olurlar." Hz. Ümmü Seleme (r.anhüma)
54 7 Evde yılanların gösterildiğinde ona şöyle diyorsunuz: "Nuh (as) ve Davud oğlu Süleyman (as)'ın senden gönderilmesi ahde dayanarak bize eza vermemeni istiyoruz." Buna rağmen yine de boyuta yönelirse onu hemen öldürün. Hz. Ebû Leyla (ra)
54 8 Bid'atler yayıldığı ve bu ümmetin sonra gelenleri öncekilere lanet ettiği zaman, kendinde ilim sahipleri onu yaysın. Zira böyle zamanda ilmini gizleyen kimse, Allah'ın Muhammed (sas)'e indirdiğini gizleyen kimse gibidir. Hz. Muaz (ra)
54 9 Ümmetim arasında bid'atler zuhur ettiğinde ve ashabım hakkında kötü sözler söylendiğinde, alim ilmini açığa çıkarsın. Eğer böyle olmazsa onun üzerine Allah'ın laneti olsun. Hz. Muaz (ra)
54 10 Adem kardeşine hasta ziyaretinde bulunduğu veya onu mutlaka Allah'ın rızası için ziyaret ettiğinde, Allah o kimse için şöyle buyurur: "Pek güzel ettin. Gidişin de güzel oldu. Cennette de kendine bir menzil hazırlanmış oldun." Hz. Ebû Hüreyre (ra)
54 11 Rebia kabilesi izzet bulduğu zaman İslam zillete düçar olur. Oysa Mudar ve Yemen kabileleri izzetinin bulunduğu süre boyunca Allah Teala İslam'a ve ehline izzet vermekte, şirki ve ehlini ise noksanlaştırmakta devam edecek. H. Şeddad İbni Evs (ra)
54 12 Bir beldede zina ve riba meydan alırsa, onlar (o belde halkı) Allah'ın azabına hak kazanırlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
54 13 Şu beş şey zuhur ederse helak ümmetim üzerine hak olur: Birbirleriyle lanetleşme, içki içme, ipekli giyme, çalgılar ve yaştaki erkeklerle, kadınların kadınlarla iktifa edilmeleri. Hz. Enes (ra)
142
KÜTÜB-İ SİTTE
14. CILT
وه القينات ، جمع قينة، وهي المغنية.
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis. salátu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun. lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalātu vesselām saydı:
★ Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve tedavül eden bir meta haline
* Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, ment Empat (edile (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) ku dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
★ Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
* Mescidlerde (rıza-yı İlahi gözetmeyen husumet, alış-veriş, eğlence ve siyasata vs. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
★ Kaume, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
★(Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan- ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
(San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay- gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
★ Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) [veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizî, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hâdisi olarak bilir. Ha diste, Aleyhissalâtu vesselâm, kıyamete yakın İslam ümmetinin ictima hayatında hakim duruma gelecek pekçok içtimâî marazları nazar-ı dik kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten içtimâî bir has
14. CİLT
KIYAMET ALAMETLERİ
143
talıktır. Beşeriyetin yaratılış hikmeti gereğince bu hastalıklara her de- virde her yerde rastlanır. Ancak çerçevesi dar, gücü zayıftır. Fakat, anla- şılan o ki, kıyameti zaruri kılan bir hal olarak, bunlar, hem yaygınlık, kökleşeceklerdir. a- de fevkalåde kesafet kazanarak cemiyetin bünyesinde Beşeriyeti bir bütün olarak bir uzva, bir heyet-i içti- maiyeye benzetecek olursak, bu büyük beşerî uzviyet tıpkı münferid bir insan gibi, bünyesine yerleşen bu kadar ağır hastalıklara dayanarak, on beş çeşit hastalıkla, ağır hasta yatan tedavisiz bir beden gibi, ölüm ona daha hayırlı ve belki de bir kurtuluş olacaktır. Kıyamet bir bakıma onul- maz şekilde içtimâî marazlarla alude olmuş beşeriyetin ölümüdür. Anla- şılacağı üzere bu külli ölümü, beşeriyet, şeriat-ı İlahiyeyi dinlemeyerek kendi eliyle hazırlamaktadır. Hadiste sayılan on beş marazın herbiri di- nin yasak ettiği bir haramdır. Dikkat edersek insanlığın, kendi eliyle ördüğü teknik çerçevenin sağladığı kolaylık ve imkanların da yardımıyla, rihu'l-hamra vetiresinde her geçen gün daha da artan bir sür'atle yol aldığını görürüz.
2- Hadisin anlaşılması için, kapalı olan bazı tabirlerin yanına paran- tez içerisinde açıklayıcı ilavelerde bulunduk. Burada sonradan gelen ne- sillerin önceden gelenlere (yani halefin selefe) hakareti meselesi ile ilgili bir açıklamayı kaydedeceğiz. Tibî der ki: "Bundan maksad, halefin (arka- dan gelenlerin) selefi (Sahabe, Tabiin ve Etbau't-tabiin gibi Resulullah'ın senasına mazhar olan nesilleri) ta'n etmesi onlara birkısım kusurlar izafe etmesi, salih amellerde onlara ihtida etmemesidir. Bu davranışlar onlar hakkında lanet gibidir." Aliyyu'l-Kârî te'vile kaçmaya gerek olma- dan, selefe lanet eden zümrelerin varlığına dikkat çekerek "Bunlar kâfir veya mecnundur, ama lanet edici bir zümredir" der ve ilave eder: "Bu zümre sadece lanetle de yetinmeyip, selefi tekdir de ediyor. Bu cinayeti işlerken dayanakları fasid olan hevaları, kısır olan efkârlarıdır. Böyleleri mesela Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman radıyallahu anhüm ec- main'in, (Resulullah'tan sonra) hilafeti haksız olarak ele geçirdiğini, aslında hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu iddia ederler. Gerçek şu ki, bu iddia batıldır ve bu hususta selef ve halef bütün ümmet icma etmiştir. Bu icmaya karşı çıkan münkirlerin iddialarının hiçbir değeri yoktur. Kur'an ve sünnette hilafetin Resulullah'tan sonra Hz. Ali'ye ait olduğuna dair hiçbir delil, hiçbir nass mevcut değildir."
5047 ١٤- وعن ابن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال : [ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ : أَوَّلُ الآياتِ خُروجاً طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا، وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحى،
130
KÜTÜB-I SİTTE MU
Kıyamet alåmetlerinden Duhân: 4,235-37.
Dinî işler, ehli olmayanın eline geçince kıyamet kopar: 14,332-33.
Ehliyetsiz kişiler işbaşına gelecektir: 14,330-31. "Emanet koybolunca kıyameti bekleyin": 2,372.
Kur'an ve (Dinle ilgili) ilimlerin yok olması: 17,548.
Fırattan çıkan altınlara sahip olmak için savaşılmadan kıyamet kopmaz:
14,335-36.
Hilafet merkezi, Medine'den Şam'a taşınması kıyamet alâmetlerindendir
14,339.
Fırat nehri kuruyup, altın hazineleri çıkmadan kıyamet kopmaz: 14,335.
Kahtan'dan, insanları değneği ile idare eden bir adam çıkmadıkça
kıyamet kopmaz:
14,334.
Kişi mü'min olarak sabahlar, kâfir olarak akşamlar: 14,314.
Melhame hadisesi: 14,344-45.
Tekrar puta tapılır: 14,330.
Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz: 14,337.
Zaman yakınlaştıkça mü'minin rüyası yalan söylemeyecek: 4,510-13.
Müslümanlardan iki grup birbirleriyle savaşmadıkça kıyamet kopmaz:
14,312.
Kıyamete yakın, müslümanlar yahudilerle savaşacak ve herşey onları
müslümanlara haber verecek: 14,312.
Herkesin ölümü kendisi için bir kıyamettir: 14,321.
Kıyamet öncesi fitneler: 14,305; 17,552.
Kıyamet sadece şerir insanların üzerine kopacaktır: 14,337-38.
Kıyametin kopma vaktini Allah'tan başkası bilemez: 17,555.
Kıyamet kopmadan önce bir rüzgar gelip bütün mü'minlerin ruhunu alır: 14,337-38; 17,556
Müslümanlar şu onbeş şeyi yapmaya başlayınca kıyametin kopması
vacip olur. 14,340-41.
Kıyamet cuma günü kopacaktır: 17,50.
Kıyamet günü güneş ve ayın sarılması: 6,386.
Kıyamet günü yeniden yaratılış kuyruk sokumundan başlayacaktır:
14,349.
Kıyamette bütün insanlar babalarına nisbetle çağrılacaktır: 12,333-34.
Kıyamet günü ilk çağrılacak olan Hz.Adem (a.s.)'dır: 14,463.
Kıyamet günü en kötü mertebeye sahip olan kimse: 17,529.
Kıyamet günü hesaba ilk çağrılacak olanlar: 7,307-308.
Kıyametin dehşetli olması: 13,73.
Kıyamet günü hesab verme esnasında insanların halleri: 14,365-67;
17,556.
Kıyamet günü insanlar üç sınıf olarak haşrolunurlar: 14,362-63.
Kıyamet günü ağlamaktan müstesna olan gözler: 10,229. Kıyamet
günü insanlar üç kere Allah'a arz edilirler: 14,385; 17,602. Her kul Allah'ın huzuruna getirilecek ve birer birer hesab vereceklerdir: 14,386-87.
Allah, Kıyamet gününe has teraziler yaratacaktır: 14,388.
Kıyamet günü ası mü'minler iki kısım olur: 14,386-87.
Prof. Dr.
İBRAHİM CÂNAN
Kutubi Sitte
MUHTASARI TERCÜME VE ŞERHİ
18. CİLT
AKAĞ
BASIM YAYIN PAZARLAMA A.Ş.
Hükümet Cad. No. 8/C Tel: 312 13 94
Ulus-Ankara
Dinin temeli marefetullahtir.
Dinin esası faydalı akil
aklı selim
ahirete hazirlanmaktir.
Prof. Dr. Mahmud Esad COŞAN
Akra Fm
Cimrilikten sakının. Zira sizden öncekiler ancak cimrilikleri yüzünden helak oldu. Onlar cimrilikle emrettiler de diğer kimseler de cimri oldular. Onlar sılai rahimi kesmekle emrettiler, diğerlerini de kestiler. Ve onlar facirlikle emrettiler, öbürleri de facir oldular.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 176 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Kasım 2024 19:23
Yalandan sakının. Zira yalan fücura götürür. Fücur ise ateşe görürür. Muhakkak ki adam yalan söyler ve yalan söylemekte devam ederse Allah indinde "çok yalancı" olarak yazılır. Size doğruluğu tavsiye ederim. Zira doğruluk iyiliğe götürür. Ve iyilik de Cennete götürür. Muhakkak ki adam doğru konuşur ve doğruluğa devam ederse Allah indinde "Sıddık" diye yazılır.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 176 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Kasım 2024 19:25
Fitnelerden sakının. Zira, lisanla fitneye düşmek kılıç çalmak gibidir.(Kılıcın tesiri gibidir)
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 176 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Hanginiz bir ağrı hissederse, sağ elini onun üzerine koysun ve üç defa "Allah'ın adını" zikretsin. Ve yedi defa şöyle desin: "Euzu bi izzetillahi ve kudretihi min şerri ma ecidü ve uhaziru." (Hissettiğim ve çekindiğim hastalığın şerrinden Allah Teala'nın izzet ve kudretine sığınırım)
Ravi: Hz. Osman İbni Ebul Asi (r.a.)
Sayfa: 177 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Her bastalık Müslüman'a bir şifadır. Bazı nefsini temizler, bazısı da günahlarını." Hazret-i Ebû Bekr (Radıyallahu Anh)
"Söz ilaç gibidir, gereği kadar sarf edilirse fayda verir. Gereğinden fazlası ise zarara sebep olur." Amr ibni'l-As (Radryallabu Anh)
"Ey Ademoğlu! Ecelinin peşinden nasıl ilerlediğini görseydin, emellerinin seni nasıl aldattığına kızardın." Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Bilmek gerekir ki kalp göze tabidir. Göz baramlara kapatılmadıkça kalbi korumak zor olur."
Imam- Rabbant (Kuddise Sirrubi) Hazretleri
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 05:31
Hasen- Bari
"Bilmek gerekir ki kalp göze täbidir. Göz haramlara kapatılmadıkça kalbi korumak zor olur."
Imam-ı Rabbani (Kuddise Sirrubů) Hazretleri
"Medreseler Allah-u Te'ala'nın himayesindedir ama Allah-u Te'ala'nın emri yaşatıldıkça! Tekkeler Allah-u Te'ala'nın himâyesindedir, orada zikredenler şeriat üzere olurlarsa."
Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhů) Hazretleri
"Ihlas, Allah-u Te'ala ile kul arasında bir sırdır. Onu melek bilemez ki yazsın, şeytan bilemez ki bozsun, nefis farkedemez ki saptırsın."
Cuneyd-i Bağdadi (Kuddise Sirrubů) Hazretleri
"Sabırsızlığın olduğu yerde sıkıntı ve musibetler birer ceza, sabrın bulunduğu yerde ise birer nimettir." Abdülkadir-i Geylani (Kuddise Sırruhů) Hazretler
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 05:32
Gazze'nin Kurtuluşu İçin Hacet Namazları Kılmayı ve Duâlar Yapmayı İhmål Etmeyelim!
Qalegtu
Aylık İlim, Kültür ve Fikir Dergisi
回
QR Kod ile Abone olabilir veya yenileme yapmak için okutabilirsiniz
Lâlegül Dergisi Yıl:12 Sayı: 142 Cemâziyelahır 1446 Aralık 2024 120
Fuat Sezgin'in coğrafya tarihine ilişkin araştırmalans 42 da dikkat çeken diğer bir konu Amerika'nın Müslüman tarafından Kristof Kolomb'dan (ö.1506) önce keşfedilm olduğu bulgusudur. Buna göre Bartolomeo Diaz (8.1500 Vasco da Gama (ö.1524) Müslümanların harita Ümit Burnu'na ulaşıp Hint Okyanusu'na yönelmi, ayus kilde Kristof Kolomb ve Ferdinand Macellan (ö.1521) Amerika'ya Müslümanların haritalarıyla varmışlardır.
ELA
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:10
Halife Me'mun'un yaptırdığı dünya haritası (Kaynak: Fuat Sezgin, İslam'da Bilim ve Teknik, s. 9)
37 Fuat Sezgin, İslâm Bilim Tarihi Üzerine Konferanslar (İstanbul: TIMAS, s. 35-36.
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:11
Babamın tek rehberi gerçekti, sadece gerçeğin peşindeydi o."3
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:13
FUAT SEZGİN
ESRA GÖZELER
Kendisinden çocuk peydah olacak meniyi, kayanın üstüne döksen, Allah (z.c.hz.) yaratacağını yaratır ve hiç şüphe yok ki Allah yaratacağı canı yaratır.
Ravi: Hz. Sumame (r.a.)
Sayfa: 354 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel29 Kasım 2024 20:51
Kutsal Kase
banner
Anasayfa
Kampanyalar
Ara
Favorilerim
Sepetim
Teşkilat-ı Mahsusa Philip H. Stoddard SELENGE YAYINLARI
Kutsal Kase
Ali Kuzu | KARİYER YAYINCILIK
4 yorum
Kitapyurdu Fiyatı:
192,00TL
Kutsal Kase
Kutsal Kase
Kitapyurdu Fiyatı:
192,00TL
Kazanacağınız Puan: 136
Platin Üyelere Özel Fiyat:
172,80TL
24 Saatte Kargoda
Stokta 1 ürün var
İç Sayfalara Gözat
Favorilerime Ekle
119 kişi
Alışveriş Listeme Ekle
Fiyat Alarmına Ekle
Ürün Fiyat Geçmişi
Hakkında
Yabancı istihbarat kuruluşlarının Kutsal Kase’si Türkiye’dir. Kutsal Kase Türkiye, çok acıdır ama bir casus cennetidir. ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa, İran ve benzeri ülkelerin casusları Türkiye söz konusu olduğunda, almış oldukları eğitimlerinin “gizlilik” gibi teknik düzeydeki temel hususları bir kenara bırakarak, pervasızca “icra-i faaliyet” gösterebilmektedirler.
“CIA ve KGB kızdıkları bazı ülkelerde, doğruluğu hakkında kesin bilgilere sahip olunmayan belgeleri, o ülkelerde tiraji yüksek olmayan gazetelere ulaştırırlar ve ülkeyi birbirine katarlar. Belge gercekmiş, değilmiş kimse üzerinde durmazdı önceleri... Bu belgeyi alanlar da ‘Bu belgeyi bana neden verdiler? Amaçları nedir?’ diye en ufak bir sorgulama yapmadan yazar... O ülkelerde bunlar hep oldu...” Ali Kuzu’nun kaleminden yabancılar için Kutsal Kase olarak görülen ülkemiz üzerinde oynanan tüm oyunlardan haberdar olacaksınız.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evin sonuna kadar konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta küçük ve babasının miktarını sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten önceki latife yapması da cefadandır. Hz. Ali (ra)
448 2 İnsanın bir din kardeşinin konuşması susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da bulunduğu, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (ra)
448 3 Bir Müslümanın mutluluğu içine sokmak, gamını gidermek, borçlarını ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (zchz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (ra)
448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (ra)
448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçememesi, iki rek'at kılmaması, makinesinden başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kişinin işe koşması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimadlar, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (ra)
448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yok olması, cihadın kalkması, dünyanın dininin bozulması. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
448 8 Kıyamet alametlerindendir; öfkeli öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeklerin kadınlarla, kadınlarınla yetinmesi, dünyanın mamur kısmı harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşık olması, çalmasının ve eğlence aletlerin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamların ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haramlar ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı kazanmaları. Hz. Ali (ra
Cennete girip cehennemden kurtulmak, nimetin tamamındandır.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 449 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
169 1 Haberiniz olsun ki dünya hazır bir meta olup, ondan iyi de, kötü de yer. Yine biliniz ki hesap günü gelecek ve haktır. Orada onun istediği kadir olan bir melik hükmedecektir. Biliniz ki, hayrın hepsi, bütün parçalarıyla Cennettedir. Yine biliniz ki, şer de bütün parçalarla dağılmıştır. Gene haberiniz olsun ki, amellerinizi Allah'tan sakınır halde işleyin. Ve biliniz ki, mutlaka mutlaka surette amellerinizle karşılaşacaksınız. Onun kim zerre miktarı hayır işlerse onu görecek ve onun kim de zerre miktarı şer işlerse onu görecektir. Hz. Amr (ra)
169 2 Agah olunuz ki; insan dünyasında yakın ve afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Öyle ise Allah'tan o isteyin. Hz. Hasan (ra)
169 3 Agah olunuz ki; sarhoşluk veren ona şey haramdır. Her yaşta haramdır. Çoğu listeliği veren şeyin azı da haramdır. Kalbini perdeleyen şey de haramdır. Hz. Enes (ra)
169 4 Haberiniz olsun ki, İslam'ın direktiflerine maruz kalacaksınız. Denildi ki; "Öyleyse ya Resulallah biz neyiz?" Buyurdu ki; Hadislerimi Kitaba arzedin. Ona uygun olan Bendendir. Ve Ben onu ayarlarımdır. Hz. Sevban (ra)
169 5 Neden dolayı güldüğümü sormayacak mısınız? Allah'ın Müslüman kulu kazası benzer şekilde gitti. Doğrusu Allah, müslüman kulu için onun ne hüküm buyursa hayırdır. Allah'ın kazası, herkes için hayır değildir. Sadece müslim kul müstesna. Hz. Suheybe (ra)
169 6 Beni dinlemiyor musun? Hahamlarınıza ibadet edin, beş vaktinizi ayırın. Ramazan ayını tutunuz. Mallarınızın zekatını eda ediniz. Emir sahiplerinize itaat ediniz. Böylece Rabbinizin Cennetine girersiniz. Hz. Ebû Ümâme (ra)
169 7 Meleklerin, Rablerinin huzurunda güvende oldukları gibi siz de güvende tutmaz mısınız? Birinci saffı tamamlarlar ve sıkı ve sağlam dururlar. Hz Cabir İbni Semure (ra)
169 8 Agah olunuz ki, Allah'ın ve meleklerin ve insanların laneti şu kimselerin üzerine olsun ki, Beni hakkımdan bir şeyi nakzeder, Benim yakınlarımdan yüz çevirir, Benim velayetimi hafife alır, hayvanını kıbleden gayriye doğru keser, çocuğuu kabullenmez, efendisinden uzaklaşır, arazininını değiştirir . İslamda cinayet ihdas eder ve ihdas edeni barındırır, hayvana takarrüb eder, eli ile istimdana bulunur, alemlerden erkeklere yaklaşır, meşru evlilikten sakınır-ki Zekeriya (as) oğlu Yahya (as)'dan sonra "Hasur" yoktur. Bir erkek ki kendini kadına benzetir, bir kadın ki kendini erkeğe benzetir, bir kadına, sonra da onun şık yakın olur, iki kız kardeşi bir arada nikahı” alır- geçmişte olanlar müstesna-akar suyun yolunu tıkar, menzillerin gölgeliklerini kirletir, yollarında bize eza verir , kibrinden dolayı eteğini yerde sürükler, büyüklüğü taslıyarak yürür, çirkin sözler söyler, içkinin içindekileri ve ayakkabılarını ters giyer. Hz. Bişr İbni Atiyye (ra)
Bir kimse bir mü'mini sevindirirse Beni sevindirmiş olur. Kim Beni sevindirirse, Allah indinde bir ahid almış demektir. Kim de Allah'dan bir ahid alırsa, ateş ona asla dokunmayacaktır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 399 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
Arz üzerinde iki eman sebebi vardır. Ben emanım ve istiğfar da emandır. Ben kalmıyacağım ama istiğfar emanı kalacak. Şu halde her günah ve kusurda istiğfara devam edin.
Ravi: Hz. Osman İbni Ebi As (r.a.)
Sayfa: 325 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:21
Sineğin bir kanadında derd, bir kanadında şifa vardır. Bir kaba tek kanadla düşerse öbür kanadını da batırın. Şifası derdini giderir.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 325 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
Gadab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Su ise ateşi söndürür. Öyle ise biriniz gadablanınca hemen yıkansın.
Ravi: Hz. Muaviye (r.a.)
Sayfa: 225 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:36
Şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür. Nasıl ki su otu büyütüyorsa. Nefsim Yed-i kudretinde olan Allah'a kasem ederim ki, Kur'an ve zikir kalbde imanı büyütür, tıpkı suyun otu büyütmesi gibi.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 225 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:38
Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden şehirler vardır ki, onlar Cennete yıldızlar gibi ışık verirler. Ve bunlar Allah rızası için birbirlerine muhabbet edenler içindir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 125 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:39
Allah Teala bir kulu sevdiğinde, onu kendisini ittihaz eder (Kulu kendisi ile meşgul eder.), zevce ve çocukları ile meşgul etmez.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 25 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:40
Allah Teala bir kulu sevdiğinde, onu dünyadan korur; sizden birinizin hastasını sudan koruması gibi.
Ravi: Hz. Katade ibni Numen (r.a.)
Sayfa: 25 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:40
Allah Teala bir kulu sevdiğinde ona dünya işlerini kapar, ahiret işlerini ise açar.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 25 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:42
Sizden biriniz, müslümanlık görevini güzel yaptığı zaman, amel ettiği her hasene için, kendisine on mislinden yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Yaptığı her bir seyyie için ise misli kadar yazılır. Allah'a kavuşuncaya kadar bu böyledir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 25 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Kur'an ve Sünnet'te KALBİ HAYAT
Kur'an'a göre ilâhi vahyin insanla buluşma noktası kalbdir. İnsanın idrak, duygu ve amel gibi fonksiyonları kalb merkezlidir. Îman, nifak ve inkâr gibi itikâdî yönelişler; sevgi, merhamet ve korku gibi ahlâkî ve psikolojik değerler, hep kalbe nisbet edilmiştir. İnsanı Hak katında mükerrem kılan "takva"nın mahalli kalb olduğu gibi kıyamet gününde kişinin değer ölçüsü de kalbdir. Bu sebepledir ki o, "nazargâh-ı ilâhî" olarak tavsif edilmiştir. Hz. Peygamberin -sallallâhü aleyhi ve sellem- "Dikkat edin cesette bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozuk olursa bütün beden de bozulur; işte bu et parçası kalbdir" (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsākât, 107 Mâce, Fiten, 14.) Sözleri ise kalbin insanda en önemli bir merkez olduğunu açıkça vurgular mâhiyettedir.
İşte bu kitap, müslümânın, emanet edilen ömrü, "kalbî hayat" diye özetlenebilecek bir derinlikte yaşamaktan başka yolu olmadığını açıklıyor.
Şimdi elinizde, hem Kur'an ve Sünnet'in ölçülerini belirlediği "kalbi hayat" konusunda sağlam bir müracaat kitabı, hem de dost ortamlarında gönül huzuru içinde paylaşılacak bir sohbet kitabı vardır.
514 Nelli Hapat
dim edilmiştir ki, menfi vasul ve yönelişlerden arırımışığı ve Hakk'a tam bir tenlinayeti ifade eder.
Kalbin değişken ve etkiye açık oluşu gerçeği, onu öncelikle zararlı Amillere karşı korumayı gerektirir. Şeytanın vesveseleri, nefsin kötülüğu emredici fısaltıları ve kötü çevrenin etkileri, kalbi karartan ve körleştiren birer amil olmaları sebebiyle bunlardan kalbi korumak kaçınılmaz bir za rurettir. Ancak kalb eğitimi adına böyle bir koruma gerekli ise de yeterli değildir. Zira yaralanan kalbin tedavisi ve selim vasfına eriştirilmesi, müsbet yönde daha farkı bir eğitimi gerekli kılmaktadır.
Gönüllerde bulunan hastalıklara şifa olarak takdim edilen Kur'an, kalbi sihhate kavuşturacak yegane reçetedir. Binäenaleyh kalbin selä meti, ancak Kur'an'ın yaşanmasıyla sağlanabilecektir. İstiğfår kalbi ka rartan günah izlerini silerken, zikrullah (Allah'ı anmak) kalbin itmi'nân ve huzurunu temin edecek önemli bir vasıtadır. Kalbin hak üzere sebatı ve selim vasfına erişmesinde ise duanın ehemmiyeti büyüktür. Nitekim bu ümmete de ömek gösterilen Hz. İbrahim aleyhisselam Rabbinden "kalb-i selim" talebini şöyle dile getirmiştir:
"(Rabbim!) Malın ve evladın fayda vermediği, ancak Allah'a "kalb-i selim getirenlerin fayda göreceği o diriliş gününde, beni mahcup etme Teş-Şuară 26/87-89).
Son olarak şunu da ifade edelim ki, Kur'ân-ı Kerim'de kalbi konu edinen bu çalışma, aciz müellifinin zann-ı galibinden ibarettir. Kalbin gerçek mahiyetini ve kalble ilgili ayetlerden murad-ı ilâhînin ne olduğu- nu yine her şeyi bilen Zat-ı Kibriyadan ve O'nun bildirdiklerinden başka kimse bilemez. Bu itibarla sözlerimi Yüce Rabbimizin meleklerin dilin- den bize öğrettiği şu dua ile noktalamak istiyorum
سبحانك لا علم لنا إلا مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ ...
"... Seni tenzih ederiz (ya Rab)! Senin bize öğrettiğinden başka, bizim hiçbir ilmimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi bilen Alim ve yaptığı her şeyi hikmetle yapan Hakim ancak sensin!"
(el-Bakara 2/32).
Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 481 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Ey insanlar kendinizi hoş tutun. Zira iş sağır ve gaibe dua etmiyorsunuz. Siz, sizi işiten ve her yerde yakın ve beraber olan Allah'a dua ediyorsunuz.
Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
Sayfa: 495 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 455 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Sözler vari zindandan saray yapar, ölümü sevgili, kabri gül bahçesi gibi sevdirir, darağacında asılmayı bekleyen bir çaresizi ebedi idamdan kurtar, Fani ve fakir bir adama dünya kadar ebedi bir mülkü kazandın, ebedi hayatın levazimatını buldurur. Yeterki insan kulağını tıkamasın, gönül kapılarındaki kilitleri kırsın, Ölüden daha ölü olanlan driken, maddesiyle manasıyla iflas etmiş zavallıları sullan yapan sözler var.
Nerede o sözler, hani?" diyorsanız. gözlerinizi yüreğinizle birlikte açın, basiretinizde yanınızda bulunsun ve elinizdeki kitabın sayfalarini çevirmeye başlayın.
YanıtlaSil
Yuksel10 Aralık 2024 21:33
Risale-i Nur'dan
Seçilmiş Vecizeler
Halil Dülgar
Risale-i Nur dan
Seçilmiş Vecizeler
Sözler var; zindanları saray yapar, ölümü sevgili, kabri gül bahçesi gibi sevdirir, darağacında asılmayı bekleyen bir çaresizi ebedi idamdan kurtarır, fani ve fakir bir adama dünya kadar ebedî bir mülkü kazandırır, ebedi hayatın levazımatını buldurur. Yeterki insan kulağını tıkamasın, gönül kapılarındaki kilitleri kırsın, ölüden daha ölü olanları dirilten, maddesiyle manasıyla iflas etmiş zavallıları sultan yapan sözler var.
"Nerede o sözler, hani?" diyorsanız, gözlerinizi yüreğinizle birlikte açın, basiretinizde yanınızda bulunsun ve elinizdeki kitabın sayfalarını çevirmeye başlayın.
BISMILLAHIRRAHMANIRRAHIM
YanıtlaSil
Yuksel12 Aralık 2024 21:28
Cakdim
Harfler birbirine sarılınca, kelime ara endam eder. Kelimeler omuz omuza verince de, ku laklarımızın kapısırı çalar, sözler
Sözler var, mutluluk hazinelerini, saadet definelerini açar hatta ebedi ziyafetgah Cennetin ka- pısını da açar
Sözler var, inkılap yapar, istikametini değiştirir hayatın
Sözler var, azgın nefislere gem vurur, bulanık akılları uçurumdan kurtarır, ruhları ulvi ålem-
lerin mihverine sevk eder, gönülleri gönül, kalpleri kalp, yurekleri yurek, insanları insan yapar. Sozler var, güneşten daha parlaktır. Gozleri aydınlatır, özleri aydınlatır, dem ve damarlara ka-
dar nur yayar Sözler var, zindanları saray yapar, ölümü sevgili, kabri gül bahçesi gibi sevdirir, darağacında
asılmayı bekleyen bir çaresizi ebedi idamdan kurtarır, fani ve fakir bir adama dunya kadar ebedi bir mülku kazandırır, ebedi hayatın levázımatımı buldurur. Yeterki insan kulağını tıkarmasın, yeter- kı gönül kapılarındaki kilitlerı kırsın, oluden daha ölü olanları dirilten, maddesiyle manasıyla if- las etmiş zavallıları sultan yapan sözler var.
Zamanı geçmez, hiç eskimez, yıpranmaz ve ölmez sözler var ki, hava gibi, su gibi, gıda gibi muhtacız onlara. O sözler olmasa biz olmazdık, biz başkaları olurduk yada başkaların rüzgarın da savrulan aciz yapraklar olurduk. O sözlerden ilham almasak idealsiz, gayesiz, hedefsiz, hayat- sız bir halde madde ve hevanın kölesi bir bedbaht, esaret çukurlarında çürümeye yüz tutan bir hiç olurduk.
O dürbün misal sözler olmasa ne ile temaşa edebilirdik Cennet bağlarını? Nereden bulabilir- dik ebedi ufukları? O sözlerle beslenmeseydi eğer kalplerimiz, anamıza-babamıza, eşimize, evlä dımıza, dostumuza-ahbabımıza nihayetsiz mülakatları netice verecek ölümsuz sevgilerle nasıl bağlanabilirdik?
YanıtlaSil
Yuksel12 Aralık 2024 21:29
HALANDRINN SICILMIS VEDIZELER
Käinatzerreleri adedince, ezelden ebede kadar olan zamanların saniyeleri mislince Rabb Ratsemanier handolsun ki, o sözler var.
deo water, hani diyorsanız, gözlerinizi yüreğinizle birlikte açın, basiretinizde ya mabuhmsun ve elinizdeki kitabın sayfalarını çevirmeye başlayın. "Haydi ileri arş!"
Halil DÜLGAR
Ekim 2006/PENDIK
İrtibat İçin:
nuradavet34@hotmail.com
sahaberuhu@hotmail.com
halilsaiddulgar@hotmail.com
Iman Asasları
Iman, yalnız icmali ve taklidi bir tasdike münhasır değil bir çekirdekten, ta büyük hurma aga cına kadar ve eldeki aynada görünen misali güneşten tå deniz yüzündeki akatne, të guneye kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi, imanın o derece kesretit hakikatleri var ki, bin bir samalla hiye ve sair erkän-ı imaniyenin käinat hakikatleriyle aläkadar çok hakikatleri var kt. "Boron lerin ve märitetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman i takkikiden gelen tal silli ve burhanlı marifet-i kudsiyedir diye ehl-t hakikat ittifak etmişler
Emirdağ Lähikasil
Iman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdäni hakikattır ki, tebrik kabul etmer. Ve öyle bir kül Üdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki, kahl-i inkisam olmazlar Çunkü, herbar rükn-0 imani, kendini ispat eden hüccetleriyle, sair erkänt imaniyeyi ispat eder. Herbiri herbinsine gayet kuvvetli bir hüccet-i azam olur. Öyleyse, bütün erkänı bütün delillesiyle sarsmayan bir fikri batd, hakikat nazarında birtek rüknü, belki bir hakikati iptal edip inkar edemez
(Suatarl
Bir hakperest adama böyle cevabımız var. O dedi birincide: "Muhammed (Aleyhimaları Ves selam) dini nedir?" Dedim İşte Kur'ân'dır. Erkän i sitte i iman, erkän-ı hamse i Islam esas mak sad-1 Kur'ân
(Lemeat)
Iman-ı billah hakikatı, hüccetleriyle hem meläikeye iman, hem kadere iman hakikatlerini da hi kat T ispat eder. Güneş gündüzü ve gündüz güneşi gösterdiği gibi, imanın rükünleri birbiriel is pat ederler
Erkän-ı İmaniye altıdır. İman-ı billähtan başka, iman-ı bi'l-yevmi'lähir gibi rükünler var. Bu rükünler ise, mümkinatın vücutlarını ister. O muhkem erkânı imaniye hayal üstünde bina mez
Kütüphanesi'nin içinden bir görünüş
Bu evin her yıl Rebîülevvel ayının 12. günü Mek- ke'de bulunanlarca ziyaret edilmesi adettendi Os- manlı Sultanı II. Mustafa, burada Ramazan'ın 27. gecesinde Hz. Peygamber'in nübüvvetini ta'zim ve Rebîülevvel'in 12. gecesinde Resûl-i Ekrem'in doğu- munu kutlamak amacıyla mevlit törenleri düzen- lenmesini emretmiş ve bunun için tahsisat ayırmış- tır. Daha sonra bu kutlamalar sadece 12 Rebîülev- vel'de sürdürülmüştür.
Bugün Safâ ve Merve tepeleri arasındaki sa'y yerinin tam karşısında, Mina ve Azîziye'ye giden tünelin gi- rişine yakın yerde mevcut olan bu ev, 1379 (1959) yılından beri Mekke Kütüphanesi olarak hizmet ver- mektedir.
YanıtlaSil
Yuksel14 Aralık 2024 09:05
HİCAZ ALBÜMÜ
Fotoğraflarla Kutsal
Topraklar
30. (Resûlüm!) Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
31. Sonra (ey insanlar!) Şüphesiz siz Rabbinizin huzurunda dâvâlaşacaksınız.
32. Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine gelen o doğruyu (Kur’ an’ı) yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde barınacak(!) yer mi yok?
33. (Allah’tan) doğruyu getiren (peygamber) ve onu gereğiyle tasdik eden (mü’min)ler var ya! İşte onlar, takvâya eren (Allah’a saygı duyup emrine uygun yaşayan)ların ta kendileridir.
34. Rablerinin katında ne dilerlerse onlarındır. İşte bu, iyi davrananların/iyilik edenlerin mükâfatıdır.
35. Çünkü Allah, onların (geçmişte) yapmış olduklarının en kötüsünü bile örtecek ve kendilerine mükâfatlarını, yapmış olduklarının en güzeliyle verecektir.
36. Allah kuluna kâfî değil mi? (Resûlüm!) Seni O’ndan başkalarıyla (putlarıyla/tapındıklarıyla) korkutuyorlar. Allah kimi (böyle) sapıklığında bırakırsa, artık onu doğru yola getiren yoktur.
37. Allah kimi de doğru yola iletirse, artık onu hiçbir saptıracak yoktur. Allah mutlak galip ve (düşmanlarından) intikam alıcı değil midir?
YanıtlaSil
Yuksel16 Aralık 2024 01:03
Zümer Suresi
insunter (de amel etsinler)!
28- (Biz o yüce Kitabı hiçbir eğrilige(, çelişki ihtilafa ve karışıklığa) sahip olmayan (ve şüpheli tek âyeti dahi bulunmayan) Arapça bir Kur'an olara (indirdik)! Ta ki onlar (onun yasaklarından) hakkı ola sakınsınlar
29- Allah(, bir olan Allah'a ibadet eden mümini güzel haliyle, birçok putlara tapan müşriğin kötü duru munu göz önünde canlandıran bir misal olmak üze re (köle) bir adamı açıklamıştır ki, kendisi hakkan da çekişmeli(, geçimsiz ve kötü huylu) birtakım or taklar vardır, bu yüzden o, kime ne cevap vereceğini ve nereye yetişeceğini şaşırmıştır), bir adamı da ki sadece tek bir adama aittir Bir örnek olarak bu İkisi eşit olabilirler mi?
1
Bütün hamdler Allah'a mahsustur (ki, tevhid eh lini bu meziyete muvaffak kılmıştır)! Doğrusu onların pek çoğu (bu kadar açık örnekleri dahi) bilmezler!
)
30- (Habibim! Sen bu kadar hakikatleri kendilerine beyan ettiğin halde håla hakka dönmüyorlarsa, onlar adına üzülmene değmez, zira) şüphesiz sen de öle ceksin, muhakkak onlar da öleceklerdir!
31- Sonra gerçekten de siz, kıyamet günü Rab binizin katında tartışacaksınız!
- -
(O zaman sen onlara: "Ben hak din üzereydim, sia ise yanlış yoldaydınız. Ben İrşad ve tebliğde olanca gü cümü sarf ettim, siz ise inat ve inkârı bırakmadınız! diyerek galip geleceksin. Onlar ise: "Biz liderlerimize ■uyduk, onlar da bizi haktan ayırdılar!" şeklinde birtakım asılsız mazeretler ortaya koyacaklardır)
460
ez-ZÜMER SÜRESİ
Cüz: 23
Sûre: 39
11- (Rasûlüm! Ümmetini iman ve takvâya teşvik etmek için) de ki:
"Şüphesiz ben(im gibi peygamberlerin en üstünü olan bir kişi bile), dini (ve ibadeti, şirk ve riya gibi se- vapları iptal eden her türlü günahtan arındırıp) Allah'a halis kılan biri olarak O'na ibadet etmemle emro- lundum!
12- Ben (şeref ve mertebe bakımından) Müslüman- ların ilki olmam için (bu ihlasla) memur kılındım! (Zira dinde öncülük, ihlás nispetinde elde edilir.)"
13- (Habibim! Seni atalarının dinine çağıran Kureyş kâfirlerine) de ki: "Muhakkak ki ben, (faraza size uya- rak) Rabbime isyan edecek olursam; pek büyük bir günün azabından korkarım!"
14- De ki: "Ben, dinimi Kendisine tahsis edici biri olarak ancak Allah'a ibadet ederim!
15- Artık siz O'nun dışında dilediklerinize tapın (da belânızı bulun)!" (Habibim! Sana: "Atalarının dinine uymazsan büyük zarara uğrarsın" diyenlere) de ki: "Şüphesiz o (zarar çeşitlerinin hepsini kendilerinde toplayarak tam manasıyla) hüsrâna uğramış olan- lar, (dünyada Allah için yerini yurdunu terk edenler değil,) asıl kıyamet gününde kendilerini ve ailele- rini (cennetten mahrum bırakıp, cehenneme sokarak) zarara uğratmış olanlardır.
İşte sana! Haberin olsun ki; ancak bu, pek açık hüsrân (ve telafisi olmayan sonsuz bir ziyân)ın ta kendisidir!
16- Üzerlerinden doğru o (üst üste binmiş) ateş- ten birçok gölgelikler; altlarından da (yatak ve döşek gibi kendilerini saran) birçok tabakalar onlara aittir.
İşte sana! Bu (feci azap) ki, Allah kullarını ancak bununla korkutmaktadır.
Ey Benim kullarım! Öyleyse Benden hakkıyla sa- kının (da gazabımı celbedecek günahlara bulaşmayın)!
Kin tutmaktan sakının. Zira o, helak edicidir.
Ravi: Hz Ebu Hureyre (r.a.)
Sayfa: 177 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Aişe Validemiz'in annelerimiz arasındaki konumu çok farklıdır; zira o, din adına hizmet etmeye ihtiyaç duyulan Medîne yıllarında, Resûlullah'ın yanında yer alan husûsî bir vezir- dir ve bu yönüyle o, Medîne döneminde akla gelen ilk isimdir. Husûsî bir donanıma sahiptir ve Allah ona, misyonunu edâ adına müthiş bir zekâ lütfetmiştir. Duyduğunu olduğu gibi ka- bullenmeyen, onu Kur'ân ve Sünnet'in kıstas- larına göre sorgulayan bir fıtratı vardır. Kulağı vahiyde, gözü ise istikbâldedir. Ayaklarını sapasağlam bastığı yerde o, Saâdet Asrı ile is- tikbali birbirine bağlayan muhteşem bir köprü gibi durmaktadır.
Onun bulunduğu yerde ayrı bir canlılık vardır; atmosferine girenler, vahyin insibāğıyla bo- yandıklarını hisseder, Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) ziyaret etmişçesine bir heyecan ve canlı- lıkla geri dönerlerdi.
Dün olduğu gibi bugün de yerini belirleye- meyenlerin Annemiz üzerinden dine dil uzat- maya çalıştığı bir dönemi, maalesef yine yaşı- yoruz. Zihinlerin kirli, bakışların bulanık ve kit- lelerin de muhakemesizliğin kurbanı olduğu böyle bir dönemde "Aişe Validemiz", ehl-i insaf ve vicdanı yeniden sırât-ı müstakîme davet edi- yor. Elinizdeki bu kitabın, sözü edilen davette
İsmet Özel, katıldığı bir televizyon programında “Ben yenir yutulur şeyler söylemiyorum. Çünkü bu televizyon dediğimiz şey sadece yenir yutulur şeylerin söylendiği yerdir. Yani burada sadece yutturmaca vardır. Bu yüzden ben bir televizyon programı yapamıyorum.” diyerek medyanın gerçek yüzünü ortaya koyarken medyanın bize dayattığı gündemin de bir yutturmacadan başka bir şey olmadığını gözler önüne seriyor.
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:05
Kendi gündemini belirleme erdemini ortaya koyamayan topluluklar, kendilerine dayatılan gündemi takip etmeye mecbur bırakılmışlardır. Artık onların yerine düşünen, düşündürten, karar veren, yönlendiren birileri vardır. Onlara da kendilerine ait hayat gemisinde dümeni tanımadığı birine vererek gemiye çarpan dalgalarda sallanmak kalır.
Albert Einstein’ın “Dünyanın kötülük yapanlar yüzünden değil, buna seyirci kalanlar yüzünden tehlikeli bir yer haline geldiğini unutmayın.” sözü içine düşürüldüğümüz durumun acı bir göstergesidir. Kendi gündeminden uzaklaşan bireyler günceli takip ederek resmin tamamına vakıf olmak yerine fırçanın detayında boğulmaktadır. Medya da bunu körükleyen temel etkendir.
Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 455 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Aralık 2024 21:36
Size en cömerd olanı haber vereyim mi? En cömerd Allah'dır. En cömerd Allah'dır. Ben ise Adem oğlunun en cömerdiyim. Onların Benden sonra en sonra en cömerdi ise şu kimselerdik ki: İlim öğrendi ve ilmini yaydı. İşte bu kimse kıyamet gününde tek başına bir ümmet olarak baas olunur. Bir de şu kimsedir ki; Allah yolunda ölünceye kadar nefsini cömerdce harcadı.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 163 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Ümmetim hıyanet etmezse düşman onun karşısında ebediyen duramaz.
Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.)
Sayfa: 149 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:27
Hiyanetten sakınınız. Zira o, çok kötü bir haslettir. Zulümden de sakınınız. Zira o, kıyamet gününde zulümattır (karanlıklardır) Cimrilikten de sakınınız. Zira, sizden evvelkileri helak eden ancak cimrilik olmuştur. Bu sebeble onlar kanlarını döktüler ve akrabalık bağlarını kestiler.
Ravi: Hz. Hirmas İbni Ziyad (r.a.)
Sayfa: 173 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:29
Hıyanetin en büyüğü, bir valinin kendi râiyesinde ticaret yapmasıdır. (Mevkiini kazanç vesilesi yapması)
Ravi: Hz. Ebul Esvedin dedesi (r.a.)
Sayfa: 132 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:30
Hırsızların hırsızı, Emirin lisanını çalan kimsedir. (Emire nüfuz edip onun yularını eline alma) Hataların en büyüğü, bir müslüman malını haksız yere almaktır. Hasta ziyareti güzel işlerdendir. Ziyaretin tamamlanması da elini onun üzerine koyman ve nasıl olduğunu sormandır. Şefaatin efdali ise dargın evlilerin arasını bulmaktır. Dondan önce gömleği giymek (uzun gömlek olmalı) Peygamber giyimindendir. Dua ederken aksırmak ise duanın kabulunun işaretlerindendir.
Ravi: Hz. Ebû (r.a.)hen (r.a.)
Sayfa: 132 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:31
Malın meydan alması, katiplerin artması, ticaretin çoğalması, cehlin yayılması, insanın ticareti, "Falan kimselerden izin almadıkça olmaz" şeklinde yapması, müstakil bir mahalde katib bulunmaması (ticaretin çokluğundan yazmıya vakti olan adam bulunmaz) kıyamet alametlerindendir.
Ravi: Hz. Amr İbni Tuğlabe (r.a.)
Sayfa: 132 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:34
Kişinin nerede olursa olsun. Allah'ı unutmaması imanının efdal olmasıdır.
Ravi: Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.)
Sayfa: 132 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:35
Emanet rızkı, hıyanet ise fakirliği celbeder.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 191 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:36
Emirler Kureyştendir, emirler Kureyştendir, emirler Kureyştendir. Onlar şu üç şeyi yaptıkça, sizin onlar üzerinde, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Hükmettikçe adalet etmeleri, merhamet istendiğinde merhametli olmaları ve ahidlerinde vefa göstermeleri. Onlardan kim, bu üç şeyi yapmazsa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun.
Ravi: Hz. Ebû Berze (r.a.)
Sayfa: 191 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:37
Peygamberlerin hepsi, Davud oğlu Süleyman (a.s)'dan kırk sene önce Cennete girerler. Müslümanların fakirleri de zenginlerinden kırk sene önce Cennete girerler. Kulların salihleri de diğerlerinden kırk sene önce girerler Cennete. Şehirliler ise köy halkından kırk sene önce Cennete girerler. Bunun sebebi, şehirlerin, cemaatin ve oradaki zikir halkalarının fazileti ve bela geldiğinde, önce şehirlilere gelmesidir.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 191 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
Ruhu l beyan
Ekim 23, 2024
Devamı
Tarih
Ekim 23, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
Yuksel
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Allah (z.c.hz.) tarafından hükümete isyan ve akraba ile alakayı kesmek gibi, cezası hem dünyada peşin olarak verilen, hem de ahirette ukubete layık bir iş yoktur.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 381 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel19 Aralık 2024 00:10
Hayırların içinde sevabı en çabuk gelen sılai rahim, en çabuk cezası gelen de hükümete isyandır. Yalan yere yemin de memleketleri harabeye çevirir.
Ravi: Hz. Mekhul (r.a.)
Sayfa: 115 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
GELEYİM Mİ? GELEYİM Mİ? KISSASİ
KISSA: 35
TİNDİSTAN'ın Rey şehrinde bir mescid vardı ki; her kim, gece bu mescidde kalırsa sabahleyin ölüsü çı- kardı. Bir gün akşam, garip bir misafir bu mescidde yatmağa niyetlendi. Bu misafir, bu mescidin hâlini işit- miş, uzak yerden kalkıp gelmişti. Hiç bir zaman kendi- sinde ölüm korkusu yoktu. Ahali bu garibe :
- Ey garip sakın bu mescidde yatma!.. Her kim bu mescidde bir gece yattı ise, gece yarısında şerbeti mevti içti. Binlerce insan buna vakıf kendini helâke atma ya- zık dediler. Garip de:
- Ey bana acıyan ahâli!.. Ben bu hayattan usandım, bana ölüm pek şirin ve lezizdir. Bana, bu fenâ dünyadan öbür dünyaya uçmakta büyük saâdet vardır. Bırakın be- ni, bu hususta vâiz ve nasihata ihtiyacım yoktur dedi. Bu garip adam, «Bismillah tevekkeltü teâlâllah» deyip mescide girdi. O gece, karanlık mescidde uyur gibi yat- tı, Gece yarısında dehşetli gürültülü bir ses, «geleyim mi, geleyim mi?» diye beş kere bağırdı. Öyle dehşetli bir sesdi ki; duyanların ödü patlardı, bu mert bir an sarsıl- dı, sonra kendine geldi. Ey cân;.. Ve gönül korkma! Tit- reme... Zîrâ korkmak, titremek ölümden korkanlar için- dir. Evhamı bırak. Ya merdane can veririm. Ya bu mes- cidin sırrına âşinâ olurum dedi. Sonra hemen ayağa sıç- rayarak :
- Ey canını sevenleri korkutucu!... Hazırım gel ba- kalım. Geleceğin varsa göreceğin de var, diye merdane bir nara attı. O anda, mescidin tavanındaki Mesnûğ bir tılsım bozularak mescidin içine yağmurlar gibi altınlar
49
döküldü. O kadar çok döküldü ki, buğday yığınları hâli ni aldı. Meğer bu hazine merdane gel diyenlere nasip olacak bir tılsım imiş.
HİSSE: 35
Ey Insan!... Cesaret büyük hazineleri açan bir tıl- sımdır. Şu dünyada her zafer bu cesaretle kazanılır. Her büyük şeref tavşan yüreklilere değil, Arslan yüreklilere verilir.
Mesnevinin bu kıssasını zahiri ve bâtınî âlimlere şämil, etmek doğru olur. Her kim, mesleğinde bu cesa- reti gösterdi ise şah oldu. Her kim korkak kaldı ise ze il oldu.
Ey Insan!... Yüreğin pak nûru tevhidle nûrlandığım halde ölüm senin hakkında bir lûtuftur. Zelilâne boyun eğmekten, cesurâne ölmek efdaldir.
Ey insan!... Bu kıssa, sana hisse membağıdır. Sen bu membağdan kana kana iç de yiğitlerden oll.
HAZRETI ISA'NIN BİR AHMAKTAN KAÇMA KISSASI
KISSA: 12
HAZRETİ İsa dağa doğru, hızla gidiyordu. Bir kimse, bu hali görünce :
- Hayrola Ya Isát... Arkandan, seni kim kovalıyor? Kimden kaçıyorsun? dedi. Hazreti İsa, o adama cevap vermedi. O adam:
Ya Ruhullah!... Allah aşkına biraz dur, Bu kadar hızlı olmaktaki hikmet nedir? deyince: İså Aleyhisselâm:
Bir ahmaktan kaçıyorum; Kendimi onunla konuş- maktan kurtarıyorum. Git!.. Bana ayak bağı olma, dedi. O kimse:
Ya Nebiyyallah!.. Sen o Mesih değilmisin ki? Se- nin duânla bunca körler görür oldu. Bunca mevtalar di- rildi, hastalar şifa buldu, dedi. Îså Aleyhisselâm:
Evet, ben o mesihim!.. O kimse :
Madem ki, her dediğini Cenab-ı Hak kabul ediyor; Şu halde neden kaçıyorsun? deyince; Îsâ Aleyhisselâm:
Hak Teâlânın zâtı pâkine kasem ederim ki, ben İsmi Azam'ı bir ölüye okudum, ölü dirildi. O İsmi Azam'ı ahmağın kalbine binlerce okuduğum halde, aslâ tesir et- medi!... Yine hilkatı hamakatinde kaldı. Ve o ahmak, ka- ra taş gibi kara huyundan asla vaz geçmedi, dedi. O kim- se:
Yâ Ruhullah!.. Hikmet nedir ki; O ismi mukadde- sin bir yerde tesiri görülsün de, diğer mahalde tesiri gö- rülmesin? dedi. Îsâ Aleyhisselâm :
Ey insan!.. Bil ki, ahmaklık illeti kahrı hüdâdır. Fakat körlük, sağırlık illeti kahrı hüdâ değildir. Muhab- beti ilahiyeden dolayı iptilâ ve imtihandır. Emrazı cisma- niye bir çiledir ki, Cenab-ı Rahmandan rahmet getirir;
19
(HATAMALLAHU ALA KULÜBİHİM VE ALA SEM'İHİM VE ALA EBSARİHİM GİŞAVETÜN VE LEHÜM AZABUN AZİM⟫ âyeti kerîmesiyle kahrı hüdâdır. Yâni «Allah on- ların kalbleri üzerine mühür vurmuştur. Kulakları ve gözleri üzerinde perdeler var» demektir. O mührü Hüdayı bozmaya kimse muktedir değildir. Bunun çaresi yoktur Onun çaresi ondan kaçmaktır, dedi.
HİSSE: 12
Ey insanlar!.. Kulakları hakikatı dinlemekten, ağızla rı hakikatı söylemekten, kalbleri hakikatı sevmekten zevk duymayanlardan kaçın!.. Çünkü, onların kasaveti ruhiye. si, sizlere çökerde, siz de ebediyen o hastalığa mübtelä olursunuz. Bundandır ki, Îsâ Aleyhisselâm Havarilerine: <<Sizi kabul etmeyen, sizi dinlemeyen olursa, gidi niz. Giderken, ayakkabılarınızın tozunu siliniz buyur muştur.
Mesnevî bu hikâyeyi söylerken, «ahmaklardan kaçın! Çünkü İsa kaçtı. Zira, ahmağın sohbeti bir çok kanlar döktü» diye, bu sırrı hikmeti beyan eder. Buna binaen Hazreti Nebi Aleyhisselâm'da :
tur. «ÂKİL, DOSTUM. AHMAK, DÜŞMANIM.» buyurmuş
Ahmakların sohbeti kargalar gibi bir leş etrafında toplanır. Meclisleri meclisi fesattır. Sohbetleri, grybel bühtan, amelleri; kan dökmektir.
Ey insan!.. Ehli dil ol, ehli dilin meclisleri gül, soh betleri muhabbettir, amelleri iyiğe müteveccihtir.
İnsanlık, büyük meziyetini ancak, bu gibilerin yanın da bulabilmiştir.
Akille yâr olmak, ahmaktan kaçmak; insanı iki ciha nın selâmetine erdirir.
20
anlasahe ki, münatıkların menfaati ya dünyada elim bu arabche Vevahud ahirette sedid bir elemdir. Bunlar se menfaat değildir. Öyle ise menfaatleri muhaldu
Sual: Elim, müteellim ma'nasımadır. Müteellim se şahsın sıfatıdır. Bindenaleyh azabın elim ile vasıflandırılmasında ne hikmet vardır?
Elcevab: Azab, onların vücüdlarını öyle kaplar
ve cesedlerini öyle ihåta eder ve bâtınlarına öyle nüfüz eder ki, sanki onların vücüdları bir azab külçen kesilir. Onların cesedlerinden, azabdan måadá bir şey görünmez olur. Hatta o azab külçesinden fışkıran ählar, fizårlar, teellümler, sanki nefs-i azabdan neş'et ederler. Yani çağıran, bağıran, müteellim olan, ayn-ı azab olduğu sanılır.
Yedinci cümleyi teşkil eden ہما كانوا يكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı: Münafıkların azablarının mezkûr cinayetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandırılması, kizbin şiddet-i kubuh ve çirkinliğine işarettir.
Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sîrli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır.
Zira kizb, küfrün esasıdır. Kizb, nifakın birinci alâmetidir. Kizb, kudret-i İlâhiyeye bir iftirådır.
Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Alem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Alem-i beşerin ahvâlini fesâda veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemålåttan geri bırakan, kizbdir. Müseyleme-i Kezzab ile emsâlini âlemde rezîl ü rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeblerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir. Bu âyet insanları, bilhassa müslümanları dikkate da'vet eder.
İşarâtü'l-'a
Sual: Bir maslahata binâen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir? Elcevab: Evet, kat'î ve zarûrî bir maslahat için mesâğ-ı şer'i vardır. Fakat, hakikate
bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zirâ usûl-ü şerîatta takarrur ettiği vechile, mazbût ve mikdarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medâr olamaz. Çünki mikdarı bir had altına alınmadığından sû'-i isti'mâle uğrar. Maaházá, bir şeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensûh ve gayr-i mu'teber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur.
Evet, âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın, özür telakkî edilen maslahata galebe etmesine bir şâhiddir. Fakat kinâye veya taʻriz suretiyle, yani gayr-i sarîh bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hulâsa, yol ikidir. Ya sükût etmektir. Çünki söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünki İslâmiyet'in esası, sıdktır. İmânın hâssası, sıdktır. Bütün kemâlâta îsâl edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkıyâtın mihveri, sıdktır. Alem-i İslâmın nizâmı, sıdktır. Nev'-i beşeri ka'be-i kemâlâta îsâl eden, sıdktır. Ashâb-ı Kirâm'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı merâtib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
اخلاق عاليه
Ahlak - aliye: Yüksek ahlâk
أحوال
Ahval: Haller
عَالَمٍ بَشَرْ Alem-i beser: İnsan ålemi
باطن
Batın: İç
آل Elem: A
آلية Elim: Aa veren
آنتال Emsal: Denkler, benzerler
العالمة İhata: Kuşatma
كالات Kemalt: Mükemmellikler
كِذَّبُ Kizb: Yalan
ماعدا Maada: Başka
مفعول Mefal: Fiilden etkilenen
şahıs veya nesne
مذكور Mezkûr: Bahsi geçen
محال Muhal: İmkansız
مثال Müteellim: Aa çeken
نَفْسٍ عَذَابٌ
Nefs-i azab: Azabın kendisi
نَفْتَتْ Neş'et: Ortaya çıkma
نَوْعٍ بَشَرْ Nev-i beşer: İnsan nevi'
نفوذ Nüfüz İçine sızma
شاهد صادق Şahid-i sâdık: Doğru şahid
شِدَّتِ فخ Şiddet-i kubuh: Şiddetli
çirkinlik
تعلق Taalluk: Alakalı olma
تخصيص Tahsis: Hususi kılma
تألم Teellüm: Aa çekme
تلمين Telin: Lanetleme
تنبيز
Temyiz: Ayırt etme
وَجْهِ إِرْتَبال
Vech-i irtibat: İrtibat yönü
ظاهر
Zahir: Aak görünür olan
باطل Batı: Hakikate zid
Binden: Dayanarak
غير معتبر Gayr-i mu'teber: İ'tibår edilmeyen
غير صريخ Gayri sarik: Açık olmayan
Had: Suur
باشه Hassa: Özellik, hususiyet
حقوق عباد Hukük-u ibåd: Kul hakları
حقوق الله Hukükullah: Allah'ın kullar üzerindeki haklan
القا İlka: Koyma, bırakma, yerleştirme
عِلَّ İllet: Sebeb
إيصال Isal: Ulaştırma
مع هذا Maahaza: Bununla beraber
تل
Maslahat: Fayda
مضبوط Mazbat: Sınırları belli olan
مدار Medar: Sebeb
منسوخ Mensah: Hukmü kaldırılmış
مراتب بشرية
Meritib-i beseriye: İnsanık mertebeleri
مَا شَرْعى
Med-ser'i: Şeriatin müsaadesi
يخوز Mihver: Eksen
معين Muayyen: Belirli
تأطير Nazır: Bakan, gözeten
صدق Sidk: Doğruluk
سوء استعمال
Sa-i isti mál: Kötüye kul- lanma
تقون Takarrur: Karar kılma
تجاوز Tecavüz: Haddi aşma, saldırma
تفوق Tefevvuk: Üstün olma
أصول شَرِيعَتْ Ustal- seriat: Fıkıh usüli
Risale-i Nür Külliyatı'ndan
İŞÂRÂTÜ'L-İ'CÂZ FÎ MEZÂNNİ'L-ÎCÂZ
Müellifi
Bediüzzaman Saîd Nursî
Ahmed Husrev Altınbaşak hattı
orijinal nüshanın tıpkı basımıdır
Hayrât Neşriyat
YanıtlaSil
Yuksel20 Aralık 2024 03:56
sy. 85,86.
DAVET
Makam-ı âlâda Asrın Vekili Felâha çağırıyor, duyanlar gelsin. Koymuş teşhisini mana hekimi Kalbi İslâm için vuranlar gelsin.
Hillet kulesine çekmiş sancağın, Benlik dağlarını aşanlar gelsin. İhtilaf yolundan çekip ayağın, Bu hizmette vücut bulanlar gelsin.
İslâm'a yapılan sinsi hileyi, Açılmak istenen menhus yareyi, Dine indirilen dessas darbeyi, Şahsında hissedip şahlanan gelsin.
Unutup şahsını "nahnü" isteyen, Şahs-ı maneviye uyanlar gelsin. Bu yolda "ene"yi feda eyleyen, İttihat havzına atanlar gelsin.
144
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 02:58
Zübeyir Gündüzalp
Rıza-i Hak için hizmet eyleyen, Medihten, senadan kaçanlar gelsin. Hakkı tutup daim hakkı söyleyen, Mertler boy göstersin, sıddıklar gelsin.
Şarktaki mü'mine batan dikeni, Garptan hisseyleyip duyanlar gelsin. Din için boynuna takıp kefeni, Malından canından geçenler gelsin.
İslâm ruhtur, fertler vücut olmalı. Bir iğne sokulsa, hepsi duymalı. İrtibat kesmeyip hayat bulmalı. Bu birlikte vücut bulanlar gelsin.
Meslek Haliliye, meşrep hillettir. Nur'un ölçüsü bu, uymak gerektir. İhlâsla gidene bu bir ahenktir. Bura merdan yeri, ser veren gelsin.
Kardeş tövbe ile abdest al, pak ol. Seni selâmete çıkarır bu yol. Husumeti bırak, muhabbetle dol, Uhuvvet bahrine dalanlar gelsin.
B din Bunu bir kardeş gör
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 02:59
İHSAN ATASOY
Nur'un Büyük Kumandanı
Zübeyir Gündüzalp
İHSAN ATASOY
Nur'un Büyük Kumandanı
Zübeyir Gündüzalp
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 03:06
ÜSTAD'IN SIR KATİBİ Rüştü Tafral
OBEYİR AĞABEY, devamlı hasta hâliyle hep Üstad'ı, Risa- le-i Nur'u ve hizmetleri anlatırdı. Uyanık olduğu zaman- da hizmetlere koşardı. Hatta o kadar ki, kendisini ziyarete pelen ruh doktoru Macit Bey'e şöyle derdi:
Doktor, ben fikr-i sabit hastası olmuşum; ne dersiniz? Jenden devamlı 'Üstad, Risale-i Nur, Bediüzzaman' kelime- eri çıkıyor."
Gerçekten hepimiz onun kendini feda edişine hayret eder-
Zübeyir Ağabey, sanırım 1962'de İstanbul'a gelmişti. Biz o zaman Süleymaniye Kirazlımescit'te kalıyorduk. Aşağı katta pey kalabalıktık. Fırıncı, Birinci, Kutlular, Abdülvahit vs. Zü- beyir Ağabey ikinci kata yerleşmişti.
Zübeyir Ağabey, İstanbul'a geldiği ve Süleymaniye Dersha- tesinde kaldığı sırada bir rüya görmüştüm. Herkesin elbisesi ni astığı bir askılık vardı. Baktım askıda bir kumandan kaputu var... Rüyada, bunun Zübeyir Ağabey'in olduğunu biliyorum. lim edeyim" diyorum. Kaputu aldım, Zübeyir Ağabey'in oda- Bizimkilerin arasına karışır; iyisi mi bunu alıp kendisine tes- sına çıktım. Kapıyı tıklamadan güya o, "Benim aşağıda ka- putum var, git getir" deyip bekler gibi kapıyı açtı. Vakur bir çehreyle kaputa doğru elini uzattı, aldı, odasına koydu. Ben döndüm, aşağıya indim.
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 03:07
Nur'un Büyük Kumandanı
Uyandığımda bu rüyanın bir işaret olduğunu, onun Üs- tad'ın yakınında bulunmuş, ileri derecede bir mertebesi oldu- ğunu anladım.
"ÜSTAD'IN EN YAKINI Oשמעת
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 03:08
sy. 345.
ERBAʼIN-İ İDRİSİYYE
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ
"Ey cinler ve insanlar topluluğu! (Benim hükmümden kaçıp kurtulmak için) göklerin ve yerin kenarlarından çıkışınıza güç yetirebil- diyseniz, haydi çıkıverin.
Ama üstün bir güç olmaksızın (bu ku- şatmayı aşıp bir yere) çıkamazsınız" âyet-i kerîmesini okusun.
Sonra o düğümlü ipi bir şişeye koyup ağzını kapatsın ve onu bir yere gömsün. Böylece mu- radı hâsıl olacak (istekleri gerçekleşecek) ve bi kudretillâhi Teâlâ herkesin ağzı dili onun hak- kında kötü konuşmaktan bağlanacaktır.
(Şihabüddin es-Sühreverdi, Şerhu'l-esmai'l-erba'in, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak: 115; Muhammed ibnü Hatiriddin, el-Cevahiru'l-hams, sh:277-279; Alláme Şeyh Muhammed et-Tûnusî, er-Ravzatü's-sündüsiyye fi'l-esmail- İdrisiyyeti's-Sühreverdiyye, sh:61: Fazlullah Muhammed ibnü Eyyüb, Fetave's-süfiyye, verak: 143)
Allah (z.c.hz.) katında şu hususlar gadab yönünden büyük oldu. Acıkmadan yemek, uykusu yokken uyumak, acaib bir şey olmadan gülmek, musibette feryad etmek, nimette çalgı çalmak.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:43
Kişinin keremi dini, mürüvveti aklı ve asaleti de ahlakıdır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:44
Dünyanın keremi zenginlik, ahiretin keremi ise takvadır. Halbuki siz, bir erkekle bir dişiden yaratıldınız.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 339 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:44
Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir.
Ravi: Hz. Âişe (r.anha)
Sayfa: 339 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:45
Gıybetin keffareti, gıybet ettiği kimse için (Kulağına gitmeden) mağfiret dilemektir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:46
Günahın keffareti, pişman olmaktır. Eğer siz günah yapmasaydınız, Allah günah yapan bir kavim getirir ve onları mağfiret ederdi.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 339 / No: 15
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:47
Hataların keffareti, şiddet zamanında abdesti tamam almak, ayakları cami yolunda işletmek ve namazdan sonra diğer namazı beklemektir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 16
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:48
Bir adama şer olarak, dünyadaki mevkiinden veya dinindeki fıskından dolayı parmakla işaret edilmek yeter. Veya dünya malı verildiği halde sıla etmemek (akrabaya yardım etmemek) veya hakkını eda etmemek kafidir (zekatını vermemek). Ancak Allah'ın korudukları kimseler müstesna.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 339 / No: 17
Ramuz El-Ehadis
DÜNYA VE MEY YIT MEKANI
Ölüm yok oluşmudur, yoksa ikinci bir doğum mu?
(Bu yazı, Diziler ve âlemler, yazısından sonra okunmalıdır.)
Mehmet DÜZCEVİ
YanıtlaSil
Yuksel22 Aralık 2024 05:40
✔ Hadis-i şerifde buyurulduki «insanlar, uyku- dadır, ölünce uyanırlar.»
Dünya hali uykuya benzetiliyor. Zira dünya işleri rüyadaki gibi grifttir. Karışıktır, sonludur. Boştur. İnsan rüyada gerçekleri tam bilemez. Tam muhakeme yapamaz. Uyandığında, silkinir. Çevresi genişler. Hakikat daha kendine açık be- yan olunur. Bu nedenledir ki ölene: «Senden gaflet perdesini kaldırdık, gözün bugün daha keskin görür». derler.
(Kaf, 22)
Cahiller ve materyalistler ölümde, bedenin erimesiyle insan kaybolup, yok oluyor sanırlar. Bunu Einstein dahi fizik ilmiyle redetmiştirki (E=mc²) madde özelliğini kaybedip enerji ha- line dönüşebilir. Sonra tekrar madde haline gel- mek imkânı vardır. Yani madde, enerjinin (kuv- vetin) belirli bir halidir.
Ölüm tablî bir halden başka bir hale geçiş- tir. Tabiri caizse boyut değişikliğidir. Nasıl ki Dünya âleminin kendine has hayat ve çevre şartları vardır. Kabir hayatınında böyle özel şart- ları bulunur. Diğer bir âlemde başka şartlar. Bir diğerinde daha başka... Ömer bin Abd'ül aziz rahmetullahi aleyh» yerinde söylemiştir. «Siz- ler ancak ebediyyet (sonsuzluk) İçin yaratıldınız! Lakin bir evden bir eve göç edersiniz» Öyle iki evki tuğlaları, çimentosu şekli, İçindeki malze- mesi, eşyası tamame birbirinin zıddı. İçene giril- meden yakin anlaşılamıyor.
Insanlara en yakın mekân cinlerin yaşadığı mekândır. Zira özellik bakımından birbirine ben zer. Onlardada doğma büyüme ve ölme vardır. İnsanların üzerinde yaşadığı mekân,ve gerekse cinni mekân olsun, Dünyadandır. Dünya âlemi- ne en yakın âlem ise kabir âlemidir. Çünkü bur dan çıkılıp ona girilir. Bu dahi kalınıcı yer de-
keskin görür», derler.
(Kâf, 22)
Cahiller ve materyalistler ölümde, bedenin erimesiyle insan kaybolup, yok oluyor sanırlar. Bunu Einstein dahi fizik ilmiyle redetmiştirki (E=mc²) madde özelliğini kaybedip enerji ha- line dönüşebilir. Sonra tekrar madde haline gel- mek imkânı vardır. Yani madde, enerjinin (kuv- vetin) belirli bir halidir.
Ölüm tabii bir halden başka bir hale geçiş- tir. Tabiri caizse boyut değişikliğidir. Nasıl ki Dünya âleminin kendine has hayat ve çevre şartları vardır. Kabir hayatınında böyle özel şart- ları bulunur. Diğer bir âlemde başka şartlar. Bir diğerinde daha başka... Ömer bin Abdül aziz rahmetullahi aleyh» yerinde söylemiştir. «Siz- ler ancak ebediyyet (sonsuzluk) için yaratıldınız! Lakin bir evden bir eve göç edersiniz>> Öyle iki evki tuğlaları, çimentosu şekli, içindeki malze- mesi, eşyası tamame birbirinin zıddı. İçene giril- meden yakin anlaşılamıyor.
İnsanlara en yakın mekân cinlerin yaşadığı mekândır. Zira özellik bakımından birbirine ben- zer. Onlardada doğma büyüme ve ölme vardır. İnsanların üzerinde yaşadığı mekân,ve gerekse cinni mekân olsun, Dünyadandır. Dünya âlemi- ne en yakın âlem ise kabir âlemidir. Çünkü bur- dan çıkılıp ona girilir. Bu dahi kalınıcı yer de- ğildir. Daha birçok âlemlere girip çıkılarak ahi- ret âleminin son safhası cennet» ve cehen- nem yurdur gelinir. Kişi dünyada nasıl bir mekân özelliği kazanmışsa o hal üzere uygun mekända ikamet eder.
Sual: Cinlerin varlığı (ortalama insanların
on katıl, yaşadıkları, yiyip içtikleri) bildiriliyor. Neden göremiyoruz? Kabir hayatında bahis edi liyor ama, açılan bir çok mezarda bir şey görüle miyor?
Bir önceki bahiate cismin ve cismin tabi olduğu məkanın fizik ve kimya özelliklerinden söz etmiştik. Cevap olarak şöyle kabaca bir mi sal verebiliriz:
Atomun kendi bünyesin de elektron çapının 100.000 katına varan boşluk bulunmaktaydı. Atomlarda elektriksel çekim gücüyle gruplaşarak molekülleri, moleküller cismi meydana getiri yor. Yani madde muazzam boşluklara havi. Ken- di mekânımızı oluşturan atomlar kimyasal bağa girerek dünyayı, şekillendiriyorlar, (anlaşılabil mesi için şekilde dünya otomlarını siyah ola rak gösterelim. Cinnin bulunduğu mekân atom- larıda beyaz olsun.) Her iki atom türü kendi ara- larında ilgi kurarak, eşya ve canlı şartları tama men farklı iki âlem oluşturuyorlar. Aslında bu iki âlem içiçedir. Yanı birinin bulunduğu yerde diğeride vardır. Fakat siyah atomların kendi ne vileriyle ilgisi olduğundan yanlız siyah atom äle -mi var, diğeri yokmuş gibi hal alır. Beyaz atom- lar âlemi de kendi mekânlarını kurarak, kendi âlemini var, siyah atom alemini yok gösterir. Böylece her iki alem canlıları birbirlerinden ha bersiz yaşarlar. Eğer geçiş şartları sağlanabilir- se irtibat kurulabilir. Fakat bu insanlar için zor dor. Zira insan cesedi sabit bir varlıktır. Hare keti yavaştır. Ginnin lee cesedi hava molekülle ri bulunduğundan elastiki yapıya sahiptir. Kendi seklinde çok geniş sahaya yayılır. Veya mele kotlerini topliyarak çeşitli süratlere gireki bu dunya mekanında gözükmesidir (Insan süretine girebileceği gibi kedi, köpek veya eava süretin de bulunabilir) kabir Alemi bu iki alemden de aniaartmaz. Çönkü verlik sartian daha başkade.
date melanin tik va kimya özelliklerinden vemylik. Cevap olarak adle kabaca bir mi
Atomen kendi bünyesin de elektron çapının 500.000 katma varen boeluk bulunmaktaydi. aomlarda elektrikael çekim gücüyle gruplaşarak molekülleri, moleküller cismi meydana getiri yor. Yani madde muazzam boşluklara havi. Ken d mekanimin oluşturan atomlar kimyasal bağe pirerek dünyayı, şekillendiriyorlar, (anlaşılabil mesi win şekilde dünya otomlarını siyah ola nek gösterelim. Cinnin bulunduğu mekân atom- tarida beyaz olsun.) Her iki atom türü kendi ara- taenda ligi kurarak, eşya ve canlı şartları tama men farkh iki alem olusturuyorlar. Aslında bu Ralem İçiçedir. Yanı birinin bulunduğu yerde digende verde. Fakat siyah atomların kendi ne- vileriyle ilgisi olduğundan yanlız siyah atom ale- mi var, diğeri yokmuş gibi hal alır. Beyaz atom- lar ilemi de kendi mekânlarını kurarak, kendi alemini var, siyah atom alemini yok gösterir. Böylece her iki alem canlıları birbirlerinden ha- bersiz yaşarlar. Eğer geçiş şartları sağlanabilir se intibat kurulabilir. Fakat bu insanlar için zor- dur. Zira insan cesedi sabit bir varlıktır. Hare- kati yavaştır. Cinnin ise cesedi hava molekülle- bulunduğundan elastiki yapıya sahiptir. Kendi seklinde çok geniş sahaya yayılır. Veya mole- kililerini topiryarak çeşitli süretlere gireki bu danya mekanında gözükmesidir. (İnsan süretine girebileceği gibi kedi, köpek veya eşya süretin- de bulunabilir.) kabir alemi bu iki alemden de amilaşılmaz. Çünkü varlık sartları daha başkadır.
Ebà Hüreyrənin bildirdiği Hadis-i şerifde: Ölülerinizin kefenlerini güzel yapınız! Çün bhbirlerini kelenleri içinde olarak ziyaret ederler Hazret-i Halid İbn-i Zeyd Ebû Eyyüb-i Ensari hametlerinin haber verdiği hadis-i şerifte
Anasayfa
Yazarlar
Foto Galeri
Video Galeri
Canlı Yayın
Gazeteler
Son Dakika
Gündem
Hava Durumu
Toplum
Kadın
Sağlık
Eğitim
Emek
Ekonomi
Hayatın İçinden
Gezi
Dünya
Kültür Sanat
Özgürlük Meydanı
Magazin
TV-Dizi-Eğlence
Tarih
Spor
Yerel Haberler
Bilim ve Teknoloji
Şans Oyunları
Şans Oyunları Sonuçları
Resmi İlanlar
Namaz Vakitleri
Çerez Politikası
e-Aydınlık
Hakkımızda
Künye
İletişim
Aydınlatma Metni
Ticari Elektronik İleti Onay Metni
Kişisel Verilerin Korunması
Uygulamayı Edinin
App Store'dan Edinin
Google Play'dan Edinin
Huawei Store'dan Edinin
Haberler
Yazarlar
İsmet Özçelik
Partilerde sızıntı artıyor
23 Aralık 2024, 00:00
İsmet Özçelik
İsmet Özçelik
Gazete Yazarı
Tüm Yazıları
Seçimler yapılalı 1,5 yıl oldu.
Yeni seçim için daha süre çok.
Normalde bu süreç sakin geçerdi.
Ancak bir gariplik var.
AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti…
Hepsinin içi kaynıyor.
Bütün partilerde gruplaşmalar…
Bel altı vuruşlar yaşanıyor.
SIZINTI
Partilerde kim ne yapıyor?
Hangi ihaleyi kim almış?
Kimin yakını devleti dolandırıyor?
Yasa dışı işler yapıyor.
Hangi bankadan nasıl kredi almış?
Ne kadarının üstüne yatmış?
Belediyelerde dönen dolaplar…
İddialar belgeleriyle servis ediliyor.
A partisi, B partisi, C partisi fark etmiyor.
Bütün partilerde durum aynı.
Ciddi “sızıntı” yaşanıyor.
SERVİS
İş biraz karışık.
İktidar içindeki olaylar…
Muhalif basına…
Muhalefet belediyelerindeki yolsuzluklar…
İktidara yakın basına servis ediliyor.
Kaynak deşifre olmasın isteniyor.
Bunun için de taktikler geliştirilmiş.
Hedef şaşırtma…
Küçük yanlış bilgiler…
Daha bir sürü yöntemler…
ÇOK KONUŞANLAR
Bütün önlemler alınsa da…
Kusursuz iş olmuyor.
Özellikle çok konuşanlar açık veriyor.
Bu nedenle basın kulisleri hareketli.
Kimin kimle arası iyi.
Kim kimden bilgi alıyor.
Çok sayıda iddia dolaşıyor.
Buna Külliyedekiler de dahil.
FARKINDALAR
Konuyu merak ettim.
İktidar ve muhalefetten isimlerle konuştum.
Onlar da durumun farkında.
Sızıntıların kaynağını araştırıyorlar.
İki büyük partiden iki isim.
Sanki anlaşmış gibiydiler.
Özetle şunları söylediler:
“Genel Başkan partiye güvenmiyor.
Parti organlarında konuşulan özel bilgiler…
Toplantı sonrasında ortalıkta.
Bu nedenle önlem aldı.
MYK’ya bile ayrıntılı bilgi vermiyor.
Ciddi bir güvensizlik var.”
Çok garip ama aynı şeyleri aktardılar.
İÇ MYK
Partilerdeki kıdemli isimler.
Onlarla süreci değerlendirdik.
Her şeyi görüyorlar.
Daha çok nedenlerini üzerinde durdular.
Özetle şu tespitleri yaptılar:
“Partilerin organları…
Parti Meclisi,
Merkez Karar Yönetim Kurulları…
Merkez Yürütme Kurulları...
Siyasi Partiler Yasası açık.
Partiler buralardan yönetilir.
Ama şu anda durum farklı.
‘İç MYK’lar’ oluşmuş.
Kararlar buralarda alınıyor.
Diğer organlara tebliğ ediliyor.
Onlar da gereğini yerine getiriyor.
DAHA VAHİMİ
Bazı partilerde iş daha da vahim.
Kararlar deftere yazılıyor.
Bir görevli imza için dolaştırıyor.
Seçilmişler ne yazdığını okumadan…
Doğru mu yanlış mı sorgulamadan imzalıyor.”
NE OLUR
Manzara böyle.
Peki bu durum ne kadar sürer?
Onu da sordum, şöyle dediler:
“Bütün partilerde sıkıntı var.
Genel başkanlar partiye hakim değil.
Hepsi gelişmeleri izliyor.
Daha çok beklemedeler.
Buna AK Parti de dahil.
Ama sonsuza kadar devam eder mi?
Kestirmek zor.
Partilerde bağlar zayıfladı.
Kopan karşı partiye geçebiliyor.
Kimsenin kaybetme lüksü yok.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin sonucu.
Kimse ne yaşanacağını kestiremiyor.”
Durum esas olarak böyle, izliyoruz…
Her salih ve facir kimsenin arkasında namaz kılın. Her salih ve facirin cenaze namazını kılın. Her salih ve facir amirle de cihad edin. ( Facir hem müslüman, hem günahkar kimse)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 308 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
DURUŞUNU BOZMAYAN ADAM EHMET AKİF ERSOY
Mustafa Mirza DEMİRİ
MEHMET AKİF ERSOY
İ stiklal Şain Mehmet Akif Ersoy, bu milletin zihninde gönlunde taht kurmuş, hafızasında ve ruhunda derin iz bırakmıştır Akıf, kuvvetli kalemı, eserleri ve maneviyatı kendini aziz milletine adamış, gerek hissiyatı ve fikriyatı gerekse önculuğuyle Mili Mucadele'nın adeta manevi onderl rinden olmuştur. Anadolu insanınin yeniden dirilişine ve kull inden doğan bir milletin şahsiyet inşasına bayraklık eden Ak her zaman Müsluman duruşunu ilke edinmış, "Gerçek bir müm asaleti nasıl olmalıdır?" sorusunun en güzel cevabını varlığıyla v eserleriyle ortaya koymuştur
Vatanını, milletini ve tarihini seven, haksızlığa ve zulme asla ta hammülü olmayan asıl duruşunu hiçbir zaman bozmamış, he zaman milletini bir arada tutma, ayrılık ve çatışmalan bertara etme gayretini göstermiş, sadece milletin değil ümmetin de bir- lik ve beraberliğinin en buyük savunucusu olmuştur. Yüce Allah' bağlılığını, kendı milletine güvenını ve bağımsızlığa olan inancın kaleme almakla kalmamış, adeta bütün dünyaya haykırmıştır Sadece eserlenyle değil, örnek hayatıyla da çağlar aşan bir etki alanına sahip olan Akıf duruşuyla, eserlenyle, hayatıyla gonuller- de ve zihinlerde hiçbir boşluk bırakmayacak şekilde yaşadı ve 27 Aralık 1936'da sessizce Hakk'a yurüdu. Ruhu şad olsun.
Milli Şair Mehmet Akif in vefatının 88, seneideviyesinde okurla- nmıza takdim etmek istediğimiz eser, Türkiye Diyanet Vakfı Ya- yınlan arasında yerini alan ve Mehmet Nezir Gul'un kaleminden, Duruşunu Bozmayan Adam. Mehmet Akif Ersoy Gul, eserin ön sözünde yer alan, Akif'ı tanımamız gerekiyor. Hakkında binler- ce kitap ve makale yazılmış bir insan olmasına rağmen yine de onu yeterince tanıdığımızı söyleyemeyız... Milletimizın, özellikle gençlerimizin onu tanıması, örnek alması gerekiyor. Bu bizim içın dini, milli, tarihi ve edebi bir görevdir" ifadeleriyle kıtabın yazılış amacını özetliyor Yazar, Mehmet Akif'i ve eserlenni bütün yön leniyle inceleyen çalışmasını dört bölümde ele alıyor. Eserin g riş kısmında şairin portresini çizmeye çalışırken onun yokluk ve hasretle geçen hayatına değiniyor. "Örnek Kışılığı başlıklı ilk bo- lümde şairin doğruluğu, dürustlüğu, sözünde duruşu, nezaketi. samimiyeti, dinine ve milletine olan bağlılığı, mizahı, musıkıyı ve sporu seven yapısı gibi karakteristik özelliklerinı anlatıyor İkin- ci bölum, "Sosyal ve Mucadelecı Kışılığı başlığıyla genel olarak Akif in "aksiyoner" tarafını ele alırken "Fikir Dunyası" başlık üçüncə bölum ise şairlığı, hikâyecılığı, vatan ve millet sevgis kültür ve medeniyet anlayışı gibi şairin fikri yonunu inceliyor San böllum, Safahar, İstiklal Marşı ve Çanakkale Şehitlerine eserlen başta olmak üzere Akif in pek çok kiymetli eserini içenyor Mel tupian, tercome çalışmalan ve yarim kalan yaz glen de dant Mahnmet Akif kronolojisi, hakkında söylenenler, parlerinde b saçeve kaynakça kesimlanıyla eser son buluyor
SON SÖZ VE MUZTARİB BEŞERİYET İÇİN BİRİCİK KURTULUŞ YOLU
Insanık tarihi gözden geçirilsin.. Felaketlerin, musibetlerin, andı sırası kesilmeyen hücumlariyle nice medeniyetlerin, cemiyet- lerin yok olup gitmesinin iç sebepleri araştırılsın.. Görülecektir ki, bu müthiş faciaların her birinde hep aynı sebep, ayni âmil hâkim olmuştur: Allah bilgisizliği.
Allah duygusu gönüllerden silindiği zaman hakiki insanlık kıymetleri ve bütün ahlâki faziletler de derhal yıkılır. Ondan sonra artık o topluluk medeni ve insånt bir topluluk değildir. Sırtlanların yaşayışından daha kötü bir saldırganlıktır. Zamânımızda bütün çaışmalar, bütün düşünceler maddiyatın hudūdu içinde kalmıştır. Bu maddi dünyada bir çokları arasında mâneviyat düşmanlığı, medeniyet ve kibarlık ölçüsü olarak kabül edilmiş, münkirlik alabil- diğine yayılmıştır. Bu şımarıklığın, tabiat kanunlarına hakim bulun- manın verdiği sarhoşluktan ileri geldiğine şüphe yoktur. Ancak şu da muhakkak ki, bugünkü maddi ilerlemeler, mâneviyatla mu- väzi olarak başbaşa yürüseydi dünya yüzünde hakîkî ve samîmî bir medeniyet havası bütün gönüllere genişlik ve ferahlık verecek, içinde bulunduğumuz bunaltıcı ve ıztıraplı bir yaşayış olmayacaktı.
Ne yazık ki, böyle olmadı. Tabii kuvvetlerden faydalanmak fazileti, ahlâkı ve insanlığı bütün bütün atmak bahasına satın alın- mış oldu. Asrımızın tamâmiyle maddileşmiş ve âdetâ bir taş kesilmiş olan insanları, tavırlariyle, hüviyetleriyle işte meydanda. Dış cер- heleri ne kadar temiz, iç cepheleri ne kadar iğrenç!...
Kalblerinde binbir çeşit hîle, iğfal, yalan ve ihtiras kaynaşırken giyinişlerindeki zarâfet, yüzlerindeki tebessüm ve hele aslā yürekten olmayan samimiyet ve nezaket gösterileri, ruhlara i'timat yerine, nefret telkin ediyor.
Bu gün medeniyet dünyasında yer yer dalgalanan kargaşalık- lar ve bu yüzden dökülen kanlar, çekilen ızdıraplar hep mâneviyatta hasıl olan tezebzübün ve Allahsızlığın tabîî bir neticesidir. Allah'ı unutmakta israr edildikçe bu hallerin korkunç bulut katarları gibi birbiri ardınca devam edip gitmesinden korkulur.
ESMAUT HORNA SERHI
174
Tek care: Allah's bilmek ve Allah'a doumektir. Onun tem Apkturun, ruh morebbilerinin five ehirliğiyle an ba makts uzerinde çalışmaları katet ve bu inanemuzun sevkiyledir ki, aczimize ve hiçliğimize bakmaya rak Ulu Tanu'nun 99 Adını bildiren hadis-i şerifi şerhetrik,
Gayemiz, adten gönüllerde var olan Allah bilgisini açmak ve kokletrip kuvvetlendirmekti. Bu Cubarladır ki, gâyet bazı sözleri mizde bir nevi tekrarlama olmuşsa bile biz bunları bililtizam çok görmediğimiz gibi şuracıkta da yazılarımızın bir iemalini kaydet mekten kendimizi alamadık: (Tekerrürden, tekarrür hasıl olur).
Evet Allah'ı bilen bir cemiyet efradı, birbirini seven bir cemi- yettir. Allah'ı bilmeyen yığın da anarşı halinde kaynaşan bir vul kandır.
Üzerlerinde Allah'ım hakim ve murakıp bulunduğunu kabül etmeyenler yalnız iki şeyden korkarlar: Kanunun hükümlerinden, zabıta kuvvetinden... Şayet kanunun hükümlerinden, zabıtanın takibinden serbest kalacaklarını bilseler, onların yapmayacağı yoktur. Fakat ruhlarınım derinliklerinde gizledikleri niyet ve düşüncelerinden Allah'ın haberdar olduğunu bilenler, kötü maksat ve düşüncelerin den dolayı Allah'a karşı utanırlar da kānunun cezalandırnuyacağına veya zabıtanın ulaşamıyacağına emin olsalar bile ruhlarını kirlet- mezler.
Onların ruhları, hisleri, fikirleri, lekesiz ve tertemiz olur. Al- läh'ı hakkiyle bilenin yalan akına gelmez. Hileyi hiç düşünmez, kim- seyi aldatmaz. Çünkü bütün bunlar Allah'a chemmiyet vermeme nin neticesi olan kötü şeylerdir.
Allah'ın lütfunu bilen intihar etmez. Keremini bilen me'yûs olmaz. Büyüklüğünü bilen büyüklenmekten titrer. Birliğini bilen, insanlığın şeref ve haysiyetini yok eden, rûhu kirleten şirkten kur tulur. Allah'ın hilmini bilen, yapmakta olduğu kötülüklerin ceza- sının geriye bırakıldığını ve bu arada nedâmetle vazgeçtiği sürette afva uğrıyacağını, isrår ettiği takdirde korkunç bir akibetin kendi sini beklemekte olduğunu takdir eder. Allah'ın kutsiyetini bilen, Allah'tan başka her şeyin, ne kadar büyük olursa olsun, aciz, muh lar, eksik olduğunu tasdik eder. Emniyetin, selametin yalnız Al- lah'tan olduğunu bilen, içine düştüğü her türlü darlık ve ızdıraptan
179
KURTULUŞ YOLU
dolayı yanlış kapıya yalvarmaz. İzzet ve Kibriya sıfatlarının Al- lah'a mahsus olduğunu bilen, haysiyet ve şerefini muhafaza eder de Allah'tan başkasına zillet göstermez. Varları yok, yoklan var edip duran Allah'm, öldükten sonra tekrar dirilteceği hakkındaki va dine inamır ve giderini ona göre düzenler.
Allah'ım adlini bilen, kötülükten uzaklaşır. Mülkün sahibi Allah olduğunu bilen, elindekinin başında; ileride hesabat vermek mes- bûriyetinde olan, bir emanetçi olduğunu itiraf eder. Kendine ulaş muş olan her ni metin ancak Allah'ın sevk ve irådesiyle geldiğini bilen, yalnız Allah'a boyun eğer, Verilen nimetler hayır yollarında kullanıldığı sürette Allah'm bunları kat kat arttıracağını ve ebe- dileştireceğini bilen, önüne çıkan her hayırlı işleri kıymetli birer firsat teläkki eder.. ilä-ähirihi.
Velhasıl Allah'ı bilenler sevişir, birbirine kenetlenir, bir cisim gibi olur. Ara bozan şeytan aralarına giremez. Dünya ve Ahiretin saâdeti de işte bu birlikten doğar. Allah'ı bilmeyenler de hep döğü şür, birbirlerine düşmanlık kapısı açar. Şeytan araya girer, derken herbirinin başına birçok gäile üşer. Rahat ve huzur görmeden bu ålemden göçer.
İşte önümüzde iki yol: Biri süret-i mahsüsada dikkatle, önemle açılmış ve üzerinde milyarlarca ayak izleri görülen yol.. bir cadde.. Öteki de ötede caddeden ayrılmış, belli belirsiz, tek tük birkaç iz.. Evvelkisi Allah'ı tanıyanların yoludur. Görülen izler de, peygam- berlerin, temiz yürekli fazilet såhiplerinin, dinli ve îmanlı ilim ve hikmet adamlarınım izidir. İkincisi de, nefsinin arzularına uyan; görmez, işitmez, ne yaptığını bilmez bir kuvvet olan tabiata tapan- ların yolu.. Sevgili okuyucu! Bu yollarım hangisinde selâmete çıka cağını kendin tâyin et ve ona göre git!..
...
Bu kitapta yazmak istediğimiz şey burada bitti. Bunu bitir- meğe muvaffak buyurduğundan dolayı da Zât-ı Ülühiyyetine yüz binlerce hamd ü senålar olsun Allahım!..
13. Ekim.1949 İstanbul
20.Zilhicce. 1368
Ya nahif, akrabanı yokla ki, ömrün uzun olur. Marufu yap ki, evinin hayrı çok olur. Her taş ve toprak yanında Allah'ı zikret ki, kıyamet günü Ben sana şahid olayım. (Her yer ve her adımda zikret)
Ravi: Hz. Nahif İbni Yezid (r.a.)
Sayfa: 501 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Yorum Gönder