. (Yakin: Marifet ve dirâyetin ve emsâlinin fevkinde olan iimin sıfatıdır. İlm-i yakin denir, ma'- rifet-i yakin, denilmez. Ayn-el yakin: (kelimenin merfu hali ayn-ul yakindir.) Göz ile görür derecede veya görerek, müşâhede ederek bilmek. Meselâ; u- zakta bir duman görüyoruz. Orada ateşin varlığını ilmen biliyoruz, demektir. Bu bilme derecesine ilm- el yakin deniyor. Ateşe yaklaşıp, gözümüzle görür- sek, ona ayn-el yakin bilmek deniyor. Daha da iler- liyerek bütün hislerimizle ateşin varlığını anladık i- se; ateşin yakması ve sâir sıfatlarını da bildik ise, bu nevi'den olan ilmimizin derecesine de Hakk-al yakin deniyor. (Hakkal yakin: Abdin sifatları, Ce- nâb-ı Hakkın sıfatlarında fâni olup kendisi onunla
Ilmen ve şuhuden ve hâlen beka bulmaktadır. Ö. Nasuhi)
YAKİN : Şübhesiz, sağlam ve
YANITLASİL
yuksel14 Eylül 2023 07:19 Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Büyük Lugat sy. 1052.
Kendi babası olmayan birini babası diye göstermenin, kendi efendisi olmayan birini
efendi kabul etmenin haram olduğu.... Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. VII, 513-523
..VII, 478 VII, 35 Kendini beğenen ve böbürlenenleri Allah sevmez
Kendini beğenmişlik ve böbürlenmek. Kendini hesaba çekenlere âhiret hesabı kolaydır. VII, 13, 14 1,400
Kendisi için istediğini başkasına yapan cennetliktir. endisi için istediğini kardeşi için de istemek. Riyazu's Salihin Imam Nevevi Kampanya Kitaplari cilt8. sy. 210.
Zaman birçok büyük olayı atlayıp geçecek ve bü- yük işler için fırsat ortaya çıkaracaktır. İnsanlık sizin davetinizi bekliyor. Hidayet, kurtuluş ve barışı sağla- yacak olan davetinizi. İçinde bulunduğu sıkıntıları aşmak için. O zaman milletlerin liderlik ve hakimi- yeti sizin olacaktır: «O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında aleyhlerine olmak (bazen lehlerine, bazen üzere elden ele ve nöbetleşe nö- betleşe) döndürür dururuz. (98) ... Halbuki siz Al- lah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyler umuyor- sunuz... (99) Bugünden hazırlanın ve çalışın, belki arın çalışma imkânını bulamayacksınız.
Tarihin akışı, insanlığın İslâmı nizam olarak ka- bul etme istidadını gittikce kökleştiriyor. İnsanlar arasında şûrà düşüncesi, insanlığın birliği düşüncesi, ve tek alemşumul devlet gibi düşünceler gittikce kuv- vet kazanmaktadır. Yeryüzündeki büyük güçler ise, çeşitli hastalıklara yakalanmış yıkılmaya doğru git- mektedirler. Halklarımızın da uyanıp İslâma dönüşü yavaş yavaş başlamıştır. İslâmi bir devletin kurulma- sı âmilleri gün geçtikçe büyümektedir. Yerel düzen- lerle diğer düzenlerin bozukluğunun birçok kimse tarafından duyulmasından daha büyük amil mi olur?
YANITLASİL
yuksel15 Eylül 2023 23:15 Zaman birçok büyük olayı atlayıp geçecek ve bü- yük işler için fırsat ortaya çıkaracaktır. İnsanlık sizin davetinizi bekliyor. Hidayet, kurtuluş ve barışı sağla- yacak olan davetinizi. İçinde bulunduğu sıkıntıları aşmak için. O zaman milletlerin liderlik ve hakimi- yeti sizin olacaktır: «O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında aleyhlerine olmak (bazen lehlerine, bazen üzere elden ele ve nöbetleşe nö- betleşe) döndürür dururuz. (98) ... Halbuki siz Al- lah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyler umuyor- sunuz... (99) Bugünden hazırlanın ve çalışın, belki arın çalışma imkânını bulamayacksınız. 50.Yılında Müslüman Kardeşler Hareketi sy. 273. sy.9.
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır. Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.) Sayfa: 135 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Müellif: İSMAİL DURMUŞ Sözlükte “merdiven, yol” anlamındaki derec ve “merdiven basamağı” demek olan derece ile aralarında etimolojik ilgi bulunan derc (dürûc/derecân) kelimesi “merdiven basamaklarını çıkar gibi yavaş yavaş yürümek, merdiven çıkmak” gibi mânalara gelir. Bu kökten türeyen istidrâc ise “bir kimseyi bir şeye adım adım, derece derece yaklaştırmak, onu kurduğu tuzağa yaklaştırıp düşürmek, aldatmak” anlamındadır. A‘râf sûresinde geçen kelime (7/182) “Allah’ın, âyetlerini yalanlayanları derece derece, sezdirmeden azaba doğru çekmesi, her yeni hata ve günahta yeni nimet ve imkânlar vererek azdırması, yavaş yavaş helâke götürmesi” gibi mânaları ifade eder. Bunun ardından gelen imlâ’ (mühlet ve fırsat verme) ve keyd (tuzak, tuzak kurma) kelimeleri de istidrâcın tefsiri mahiyetindedir. Belâgat ilminde muhatabı incitmeden, reddedilmez mantık dokusu içerisinde aklını çelerek bir fikri kabul etmesini sağlayan söze ve bu üslûba istidrâc denir.
Ziyâeddin İbnü’l-Esîr (ö. 637/1239), bu edebî sanatı ilk defa kendisinin Allah’ın kitabından bulup ortaya çıkardığını söyler. Ona göre bu tür sözden amaç, ince nükteler ve söz ustalıkları ile muhatabı bir şeyi kabule zorlamaktır. Dolayısıyla belli bir amaca hizmet etmeyen parlak sözlerin bir yararı yoktur. Bu tür üslûpta kıyas ve mantık oyunları kadar gönül çelen hitap şekillerinin de büyük önemi vardır (el-Mes̱elü’s-sâʾir, II, 68). İbnü’l-Esîr istidrâcı “söz sahibinin ince, yumuşak ve gönül alıcı ifadelerle muhatabına görüşünü kabul ettirmesi” şeklinde tanımlar ve kompozisyon sanatının esasının da buna dayandığını belirtir (el-Câmiʿu’l-kebîr, s. 235).
İstidrâc, Ebû Ya‘kūb es-Sekkâkî (ö. 626/1229) ve onun ekolüne mensup belâgat âlimlerinin “kelâm / hitap munsıf” adını verdikleri üslûba yakındır. Sekkâkî bu konuya ta‘rizin anlamını açıklarken temas etmiştir. Ona göre, “Ben, beni yaratana niçin ibadet etmeyeyim?” (Yâsîn 36/22) ifadesi ta‘riz üslûbuyla, “Siz, sizi yaratana niçin ibadet etmiyorsunuz?” demektir. Âyetin devamındaki, “Üstelik dönüşünüz de yalnız O’nadır” ifadesi de buna delâlet etmektedir. Eğer âyet ta‘riz belirtmeseydi öncesine uygun olarak, “Üstelik dönüşüm de yalnız O’nadır” ifadesiyle sona ererdi. Buradaki ta‘riz üslûbunun güzelliği, söz sahibinin inkârcı muhataplarının öfkesini üzerine çekmeden gerçeği kabul etmelerine yardımcı olacak şekilde onlara bunu duyurmayı sağlamış olmasındadır. Zira inkârcılara açık bir dille bâtıl yolunda olduklarını söyleseydi öfkelerini üzerine çekmiş, tebliğ davasını baştan kaybetmiş olurdu. Ayrıca bu üslûpta söz sahibi insaf ölçüleri içinde hareket ederek muhatapları için istediğini kendisi için de istemiş ve nasihatindeki samimiyeti ortaya koymuştur. Bu sebeple bu tür üslûba “kelâm munsıf” denilir.
Sekkâkî ekolüne mensup olan Teftâzânî ta‘riz esasına dayanan türe istidrâc adı da verilebileceğini, çünkü bu tür sözün muhatabı tedrîcî bir surette kabul ve teslime yaklaştırdığını, bu üslûbun Kur’an’da, şiir ve muhâverelerde çok geçtiğini söyler. Tehânevî, İbnü’l-Esîr anlayışının bir yorumu olarak istidrâcı “ta‘riz içersin veya içermesin, muhatabı incitip öfkelendirmeden hakkı ve hakikati ona duyurma imkânı veren söz” olarak tanımlar.
istidrac!: 1.bir kimsenin, Allah'tan (c.c.) veya Allah'ın (c.c.) lütfundan habersiz olarak, olağanüstü haller ve başarılar göstermesi ve bunu tamamen kendine mal edip kendi güç ve yeteneğinden bilip gururlanması yüzün- den, gittikçe artan bir şekilde Allah'ın c.c.) cezasını hak etmesi 2.derece derece artma, basamak basamak ilerleme, gittikçe artma
Bu Kur'an, hoşlanmıyan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime gelince, hoşlanmıyan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur'anla haşrolur. Hadisime ehemmiyet vermiyen ise Kur'anı hor görmüş olur. Kim de Kur'anı hor görürse dünya ve ahirette hüsrana düşer. Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.) Sayfa: 133 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
Elbette kendilerine peygamber gönderilenlere de gönderilen peygamberlere de soracağız. 17
(Araf. 7/6)
"Andolsun ki, Biz, her ümmete, Allah'a
ibadet edin. Putlara tapmaktan sakının! diye bir peygamber gönderdik. Ama içlerinden bir kısmına Allah hidâyet verdi. Bir kısmına da sapıklığa düşmek hak oldu.
Yeryüzünde gezin de görün. Peygamberleri yalanlayanların sonu nice
olmuştur"
(Nahl, 16/36)
YANITLASİL
yuksel21 Eylül 2023 07:32 Kur'an-ı Kerim 'e göre Peygamber ler ve Tevhid Mücadelesi Prof Dr. İsmail L. Çakan N. Mehmed Solmaz Altınoluk
ardan önce danışma ve yoklama (istihbarat) usûllerine baş vurdu. Kendi endine birtakım diplomasi plânları kurdu. Düşüncesini uygulamaya koydu. Elçileri hediyelerle Süleyman (a.s.)'a gönderdi...
Elçiler, Süleyman (a.s.)'ın huzuruna çıktılar. Hediyelerini sundular. Sü- yman (a.s) hediyeleri kabul etmedi. Elçilere şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size vermediğinden daha hayırlıdır. Belki siz hediyenizle
Elçilerin reisine hitaben:
böbürlenirsiniz.."
Don onlara! and olsun ki, önüne geçemiyecekleri ordularla onlara ge- r, onları hor ve hakir oldukları halde ordan çıkarırım."28 Melikenin elçileri hediyeleriyle ülkelerine geri döndüler...
Melikenin Tahtı
Süleyman (a.s.) ordusunun ileri gelenlerini topladı. Onlara: Ey seçkin topluluk! Onlar bana teslim olmalarından önce, melikenin tahtını hanginiz bana getirebilir?" dedi. Cinlerden (kuvvetli ve becerikli olan) bir ifrit: sana getiririm. Eminim ki bu-
na gücüm yeter!" dedi.
Kendinde ilâhî kitabdan bir ilim bulunan biri:
"Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm," dedi. 29 Çok geçmeden Süleyman (a.s.) tahtı yanında buldu ve şöyle konuştu;
Bu Rabbimin fazlındandır!. Beni imtihan etmek içindir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım?
Kim şükrederse, kendisi için şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse,
muhakkak ki Rabbim onun şükrüne muhtaç değildir. O'na yine de nimet ve-
Süleyman (a.s.), benzeri bir kaşkasına verilmemiş saltanat ve nimetleri,
sonsuz şükür ile karşılıyordu. Insanlara örnek oluyordu. Kavuşulan her nimet, şükür ve Allah'a bağlılığı arttırmalıydı. Kulu azdır- mamalı, saptırmamalıydı... Bir tarafta melike yol hazırlıklarını sürdürüyordu. Öte yanda Süleyman
(a.s.) etrafındakilere şu emri veriyordu.
28. en-Neml 27/36-37. 29. en-Neml 27/38-40.
30. en-Neml 27/40. Kur'an İ Kerim e Göre Peygamber ler ve Tevhid Mücadelesi Prof Dr İsmail L. çakan
25. MENKIBE: Sahih rivayetle bildirilmiştir ki, Resulullah Aley- hisselâm buyurdu:
Allah bir bostan halk etmiştir. O bostanda dört ırmak yarat- mıştır, kendi kudret ve nusreti ile. Biri İkrar ırmağı, biri Tevhid ırma- ğı ve biri de Kelâmı ırmağı. Her ırmağa dört bucak tayin etti. Evvelâ Ebubekir muhabbetini bir bucağa koydu. İkinci Ömer muhabbetini bir bucağa koydu. Üçüncü Osman muhabbetini bir bucağa koydu. Dördüncü olarak da Ali muhabbetini bir bucağa koydu. Her köşede se on ağaç halk etti. Ebûbekir muhabbetinin köşesinde halk ettiği n ağaç şunlardır:
Bu beş vakit farzı cemaatle kılmaya devam eden kimse, sırat köprüsünü ilk geçenleren olur ve onu şimşek gibi geçer. Allah, o kimseyi sâbıkların ilk zümresinde haşreder, namazına devam ettiği her gün ve gece içinde bin şehid sevabı alır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 131 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Öyle insan vardır ki, hayrın anahtarıdır ve şerrin üstüne kiliddir. Bir kısmı da şerri açarlar ve oldukları yerde şer yaparlar. Ne mutlu o kimseye ki, hayrın anahtarı onun elindedir. Veyl o kimseye ki, şerrin anahtarı onun elindedir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 131 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Siyaset ehli, Kur'an'ın "Birinin hatasıyla başkası me'sul olmaz prensibini esas almalıdır. (E.L.) 2:83. Bir Hazinenin Anahtarı Risale-i Nur Kulliyatı Fihrist Ve Indeksi Ismail Mutlu sy.408. Tevazu bazan Kufran-ı nimet olur. sy.411.
Ehli Cehennemin o kısmı ki, Allah onları oradan çıkarmaz. Bunların yaşayışı ne ölüm, ne de hayattır. Allah'ın çıkarmak istedikleri ise, kömür haline gelinceye kadar öldürülür. Sonra çıkarılır. Cennet ırmağında tekrar canlandırılır ve sel yataklarında biten tohumlar gibi biterler. Cennettekiler onlara "cehennemlikler" diye hitab ederler. Bunlar da yalvarırlar. Allah da bu ismi onlardan kaldırır. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 119 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Ey hodgam insan! Sineklerin binler hikmet-1 hayatiyesinden başka, sana ait bu küçücük faydasına bak, sinek düşmanlığını birak: Çünkü, gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana ünsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder. Ve latif vaziyeti ve abdest alması gibi yüzünü, gözünü temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezåfet gibi vazife-i insâniyeti ihtar eder ve ders veren sineği görüyorsun.
Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimet- lerin en tatlısı, en latifi olan bali sana yedirdikleri gibi, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânda, vahy-i Rabbaniye mazhariyetle serfirâz olduğundan, onları sevmek lazım gelirken, sinek düşmanlığı, belki insana daima muavenete dostane koşan ve her belasını çeken o hayvanata düşmanlığı gadirdir, haksızlıktır.
Yayınevimizin, siz okuyucularına takdim etmek- ten şeref duyduğu, «Belgeler Serisi»nin bu üçün- cü kitabı, iki ana «bölüm den ibarettir.
Kıymetli araştırıcı Kemal Yaman Bey'in yet- kili kalemi, akıcı üslubu ve analitik metodun dik- katle uygulanışının mahsulü olan birinci bölüm»; < konusunun dürüst ve objektif bir tahlilidir.
Fransız kamuoyunun tanıdığı ve dünyayı sar- san ihtiläller konusunda otorite olarak bilinen Henry Coston'un yönetiminde çıkmış olan, «<Büyük Maliye ve İhtiläller» kitabının tercümesi olan ikinci bölüm- ise; Fransız, Faşist, Nazi ve Bolşevik ihti- lällerine hayranlık duyan kişiler için tesirli bir -uyarıcı olacaktır. Ayrıca okuyucuya, ihtilallerin cenneti (1) ve ihtiläl ekiplerinin sermaye çevreleri fle -karanlık ilişkilerini öğrenme ve karşılaştırma imkânı verecektir.
Ümit ediyoruz ki, kitabı bitirdiğinizde, Türki- ye'de etkilerini hala sürdürmekte olan sosyal hare- ketlerin, Türkiye'mize neler kazandırıp, neler kay bettirebileceğini pek açık bir şekilde göreceksiniz.
Dünyadan kopmuş bir Türkiye'nin yakta kalması mümkün değildir. Onu çevre- inden tecrit etmeye çalışanlar ne kadar büyük ir ihanet içinde bulunduklarımı keşke anlaya- ilseler!"
1115
YENİ TÜRKİYE 53/2013
"Akıl ile kalbi birbirinden ayırmamalısı- 1z; onların izdivacına her zaman ihtiyaç vardır. Aklın muhakemesi, kalbin de semaviliği ve le- ünniliği omuz omuza olursa, işte o zaman hiç şılamaz gibi görünen problemler bile kolayca şılabilir."
"Kendi çizginizi korurken başkalarıyla nünasebetlerinizi bozmamanız da firasetinizin yn bir yanı olmalıdır."
"Ne nikbin ne de bedbin, bizim mesleği- niz hakikatbin olmaktır."
"Mücerred ilim bir şey ifade etmediği gibi nücerred gençlik de bir şey ifade etmez. Talim ve terbiye görmüş gençliktir ki, kendi milletini devletler muvazenesinde önemli bir konuma yükseltebilir."
"Temsil önemli, temsilde temâdî daha önemlidir. O da temsil edilecek hususları fıtrata mâletmeye bağlıdır."
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 00:27 "Çatışma zeminleri sadece terörü besler; mü'minler, her türlü kışkırtmaya karşı elden gel- bi diğince soğukkanlı davranmalı ve temel hakları- m elde ederken dahi meşru yoldan bir an olsun
Âli Davud'a nazil olan hikmette ibret vardır. Akıllı olan insan şu dört vakitten başka şeyle nefsini meşgul etmemelidir: Rabbine dua (ve ibadet) edeceği vakit, Nefsini muhasebe edeceği vakit, Kendisi hakkında, kardeşlerini nasihat etmesine ve ayıblarını kendisine haber vermelerine kafi gelecek bir vakit. Kendi nefsinin helal ve temiz ihtiyaçlarına ayıracağı bir vakit. Bu vakitte diğer zamanlar içinde bir yardım vardır ve kalbin istirahatı kafi miktarda varlık iledir. Sonra da akıllı kimse için, diline sahip olması, zamanını bilmesi, işine yönelmesi ve en sağlam dostuna karşı bile ihtiyatlı olması icap eder. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 127 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
71. Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
(Rivayete göre Hayber yahudilerinden 12 kişilik bir hahamlar topluluğu günün ilk saatlerinde güya İslâm'a girecekler, fakat akşama doğru, kendi kitaplarına baktıklarını, Hz. Muhammed'in risaletine dair bir işarete rastlamadıklarını öne sürerek İslâm'dan döndüklerini söyleyecekler, böylece müslümanların kendi dinlerinden dönmelerine önayak olacaklardı. İşte aşağıda meâli verilen âyette onların bu planına işaret edilmektedir).
72. Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: «Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:24 78. Ehl-i kitaptan
bir
gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini egip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadıkları halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.
79. Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğumuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
(Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın tanrı olduğunu iddia etmişlerdir ki, Hz. İsa'nın gerçek dininde bulunmayan ve Allah'ın birliği ile asla bağdaşmayan bu iddia, İslâm inancına göre tamamen bâtıldır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in muhtelif âyetlerinde bildirildiğine göre Hz. İsa, kendisinin Allah'ın kulu olduğunu, Allah'ın kendisine Kitap gönderdiğini ve Peygamber kıldığını söylemiş (Meryem 19/30-36), kendisinin ve annesinin tanrı olduğu iddialarını şiddetle reddederek, Allah'ı şirkten tenzih etmiştir. [Mâide 3/116-117])
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:25 Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali sy. 59,60.
yuksel26 Eylül 2023 22:34 83 Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (Ehl-i Kitap), Al- lah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir.
(Bu âyetlerde insanoğlunun psikolojik bir davranışı, çok ince ifadelerle anlatılır. Söyle ki: İnsanda sürükleyici güce sahip bir inat ve itiraz duygusu vardır. Bu duygunun tesirine kapılan in- san, karşısındakinin haklı olduğunu bildiği halde bir türlü kabul etmez, yani nefsine mağlup olur. Şu halde insan, belirtilen inatçı duygusuna karşı koymak suretiyle, nefsine hakim olmalı ve gerçeği kabul etmesini bilmelidir.)
Çünkü o, bana karşı çok lütüfkârdır." demişti.54 Bu ki, peygamber vaadiydi. Yerine getirilmeliydi. Ibrahim (a.s.) sözünü hatırladı. Babasının afvı için Allah'a şöyle yalvardı:
"Babamı da bağışla! Çünkü o, sapıklardandır. "55 Ibrahim (a.s.) Allah'ın dostuydu. Babasına karşı da baba saygısıyla doluydu. Babasının afvı için dua etti. Kâfirin afvı için dua edilmeyeceğini elbette bilirdi. Ancak; "Ibrahim'in babası için mağfiret dilemesi; sadece ona verdiği bir sözden
ötürü idi. Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca, ondan uzaklaştı. Doğrusu
Ibrahim, çok içli ve yumuşak huylu idi."56
Ibrahim (a.s.)'in bu duası kabul edilmedi. Kâfir'in afvı için dua etmek, mü'mine örnek gösterilmedi. 57
Mü'min, kâfir'e ancak imana kavuşması için dua ederdi. Bu, dinimizde de böyleydi. "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta
tapanlar için mağfiret dilemek, peygamberlere ve mü'minlere yaraşmaz."
Islâm'da dua;
Mü'mine mağfiret,
Kâfire hidayet için yapılırdı. Ötesi Allah'a kalırdı....
Ibrahim (a.s.)'ın bundan sonraki hayatı Lût (a.s.), Ismail (a.s.) ve Ishak
(a.s.)'ın hayatı ile iç içeydi. Bunlar ki, Allah'ın şu övgüsüne mazhar olmuş seçkin kişilerdi:
"Onları buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık. Onlara iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik.
Onlar bize kulluk eden kimselerdi."59 Bize düşen bu "kimseleri" izlemekti...
Sallellahu aleyhi ve sellem
54. Meryem 19/47.
55. eş-Şuara 26/86.
56. et-Tevbe 9/114. 57. el-Mumtahine 60/4, Ancak; kâfire dua edilmeyeceği Ibrahim (a.s.)'a vahyedilmeden önce O'nun ana ve babasını da içine alan bir duası Kur'ân-ı Kerim'de yer almıştır... O'nun bu duası mü'min anne ve babaya yapılacak en güzel duadır. Meâli şöyledir, -Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle! Rabbimiz! Duamı kabul
buyur! Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, anamı - babamı ve inananlan
Türkiye'de üzerinde ne kadar çok konuşulursa konu- şulsun bir türlü hitama erdirilemeyecek konuların sırala- ması varsa herhalde en başta geleni Derin Devlet kavra- mıdır.
Adeta; 'yumurtayı hangi ucundan kırmalı' konulu bir toplumsal çatışmanın yıllar süren 'asimetrik savaşının' an- latıldığı 'Güliver'in Gezileri'nde olduğu gibi Derin Devlet kavramı da sizin meseleye hangi tarafından baktığınızla doğru orantılı olarak şekil, renk, doku ve hatta koku de- ğiştirir. Derin Devletin Rengi Yeşil Aytekin Gezici Tutku sy. 16.
بالعلم ه والروياني طب الديلمي عن ابي امامة) * الله
3722- İleride fitne olacak. Kişi sabahleyin mü'min kalkacak, akşama kafir olmuş bir halde girecek, ancak Allah'ın ilimle ihya ettiği kimseler müstesna.
Nefsi Emmare: Kötülüğe çok çok teşvik eden nefs demektir. Bu nefsin rengi mavidir. Bu nefsin islâhı için yüz bin kere Lailahe illallah zikrini tekrarlamalıdır.
Nefsi Levvame: Sahibini yaptığı kötülükten dolayı yadırgayan nefs demektir. Bu nefsin rengi sarıdır. Bu nefsin doho iyi duruma gelmesi için yüzbin kere Allah kelimesini zikir olarak tekrarlamalıdır.
Nefsi Mülhime: İyilik yapmak için sahibini zorlayan ve ona ilham veren nefistir. Bu nefsin rengi de kırmızıdır. Bu nets için de doksan bin kere Hû zikri celilinin okunması lâzımdır.
Nefsi Mutmainne: Sükûnete ve huzura kavuşan
nefstir. Bu nefis için de yetmiş bin kere Hayy zikrini tekrarlamalıdır.
Bu nefsin rengi beyazdır.
Nefsi Radiye: Allah'tan razı olan nefis demektir. Ren- gi yeşildir. Bunun için de doksan bin kere Kayyum zikrine devam etmelidir.
Nefsi mardiye: Yüce Allah'ın razı olduğu nefisdir. Bu nefsin rengi siyahtır. Bunun için de yetmiş beş bin kere Rahman ik rini tekrarlamalıdır.
Nefsi kâmile: Her yönde olgunlaşmış ve kemale ermiş nefstir. Bu nefs herkes için iyilik ister; kâfire îman, günahkara, tev be arzular. Bu nefis için de yüzbin kere Rahîm zikrini tekrarlamak gerekir. Bu nefsin belli bir rengi yoktur. Diğer altı rengin bütün kendisinde dalgalar halinde bulundurur. Bu, nefislerin son durağı v asil gaye olanıdır. Bu nefse sahip olan kimse artık halkı İrşad elm görevini üstelenecektir. Yüce Allah Kur'ân-ı Kerimde:
Sizin içinizden size bir peygamber geldi» diye buyurmuştur Bu dereceye erişen kimsenin nefsi artık ruhunun emrine
Dört fitne olacak. Birinde adam öldürmek helâl 3725- sayılacak. İkincisinde hem adam öldürmek, hem de malını gasb etmek helâl sayılacak. Üçüncüsünde de adam öldürmek, malını gasp edip zina etmek helal sayılacak.
3726- Başınıza öyle emirler geçecek ki, rızıklarınıza malik olacaklar, size konuştuklarında yalan söyleyecekler, doğru yapıyormuş gibi davranacaklar. Kendi çirkin davranışlarını güzel görmedikçe, yalanlarını doğru saymadıkça sizden katiyyen razı olmazlar. Hoşnut oldukları müddetçe haklarını verin. Eğer aşırı hareket edip tecavüze kalkışırlarsa, öldürün. Kim bu uğurda öldürülürse şehittir.
بَعْدَهَا فِتَنْ أَشَدُّ مِنْهَا ثُمَّ تَكُونُ فِتْنَةٌ كُلَّمَا قِيلَ القَطَعَتْ تَمَادَّتْ حَتَّى لا يَبْقَى بَيْت الا دَخَلَتْهُ وَلاَ مُسْلِمٌ إِلا تَلَتْهُ حَتَّى يَخْرُجُ مُسْلِمٌ مِنْ عِتْرَتِي (نعيم بن نّ
حماد عن ابي سعيد عن جابر
3727- Benden sonra bir çok fitneler zuhur edecek, onlardan biri de Ehlas fitnesidir. O fitnede harp ve kaçış olacak. Ondan sonra daha şiddetli bir fitne başgösterecek. Sonra bir fitne daha. İşte fitne bitti dendikçe bitmeyecek, yine devam edecek. İçine girmedik ev kalmayacak, bulaşmadık hiçbir müslüman da görülmeyecek. Bu fitne Ehl-i Beytim'den bir müslümanın (Mehdi'nin) çıkmasına kadar devam edecek.
Ve en tusalliye aleyhi ve alâ âlihi adede âyâtil kur'âni ve hurûfi-
Hem de, ey Allah'ım, o salâtı Kur'an-ı Kerîm ve Fürkân-1 Ha- kîmin âyetleri sayısınca isterim.
(Kuran'ı azîmüşşanın kelâm, kelime sayısı 19.300'dür. Ayetleri ise 6666 adettir. Bunlardan 1000 âyeti nehiydir, 1000 âyeti vaittir. 1000 âyeti ibret ve meseldir. 500 âyet ise haram ve helâli beyan eder. Yüz âyet, eski gökten inen kitapların hükmünü kaldırır, iptâl eder. 66 âyet-i kerîme de dua ve istiğfar ve zikirlerdir. Kalanı hakkında zi- vâde, noksan fikir aykırılıkları vardır.
Kur'an-i Mecîdin harflerinin sayısı da (Hazret-i Abbas R. Anh) in rivâyetine göre, 323, 671 harftir.)
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 'karanlıklara kurban verdiği' ne ilk isimdi, memlekette olup bitenlere bakınca görülüyor ki ne de 'en son' olacak Muhsin Yazıcıoğlu... 'Son ülkücü', 'Son reis' veyahut siyaset arenasının tecrübelilerinin tabiriyle; 'Muhsin Başkan...' Muhsin Yazıcıoğlu'nun 'kutsal bir ideal' uğrunda şekillenen hayatı yine 'zafere değil, sefere çıktığı siyaset yolculuğunda, henüz 55 yaşında son buldu.
"2 saniye sonrasına garantisi olmayan bir hayat yaşıyoruz. Böyle bir hayat için fırıldak olmaya değmez. Ben fırıldaklık istemem." cümleciği onun ölümünden hemen önce kamuoyuyla paylaştığı ve siyaset düşünen yeni nesillerin zihnine adeta 'mih gibi' çakılması gereken bir prensip olarak kayda geçti.
'2 saniye sonrasına garantisi olmayan' hayat mücadelesinde 'fırıldak olmak' yerine 'adam gibi adam olmayı tercih eden Muhsin Yazıcıoğlu, eğilip bükülmeden yaşadığı fırtınalı hayatını 'karanlık ellerin' harekete geçmeyi tercih ettiği 'fırtınalı bir dağ başında' milyonlarca insanın onun kurtulması için 'dua dua yalvardığı' saatlerde kaybetti.
Ardında yüzlerce cevaplanması gereken soru işaretleri bırakan Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşadığı kuşkulu helikopter kazası ve sonrasında 'ara(ma)ma, kurtar(ma)ma' çalışmaları sırasında yaşanan ihmaller zincirinin çarpıklıklarını ortaya koyan bu kitapta Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporu'nda dikkat çekilen 'kuşkulu haller' irdeleniyor. TBMM'nin kazayı incelediği 'soruşturma raporu' analiz ediliyor. Kazayı soruşturan Cumhuriyet Savcısı'nın HSYK tarafından 'kınanmasına yol açan 'evlere şenlik soruşturma' dosyasının izini sürüyoruz kitapta.
Siyaset arenasına çıktığı ilk günden bu yana tek başına yürüyen 'ülkünün yalnız alpereni' Muhsin Başkan'a 'Kanlıçukur'da düzenlenen 'kanlı suikastin' sır perdesi bu kitapla aralanıyor.
Yazıcıoğlu, 2 rekât namaz kıldıktan sonra infa edildi"
7 Kasım 2013 tarihinde internet haber sitesi haber7.com kelimenin tam manasıyla 'gündeme bomba gibi düşen bir beri servis etti. Akşam saatlerinde sitenin yayına verdiği habe rin başlığı, 'Muhsin Yazıcıoğlu hakkında bomba iddial id. Ge zeteci Abdurrahman Dilipak'ın bir konferans sırasında kends
Sneltilen soruyu cevaplarken söylediği şeyler gerçekten de nin yaşandığı günden bu yana hiç dillendirilmeyen pek yeni detay barındırıyordu.
Dilipak, Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmediğini, karlı ze- esert iniş yapmak zorunda olduğunu belirtiyor ve "Helikop- gelen bir tim Yazıcoğlu'nu infaz etti. Bu işin içinde Ameri- Ingiltere ve siviller var. Muhsin Başkan sağ olarak 2 rekât maz kıldıktan sonra infaz edildi" diyordu.
Haberin yayına verilmesinden birkaç dakika sonra Türkiye açıklamalarla sarsıldı. İşte Abdurrahman Dilipak'ın, Yazıcı- u'nun 'öldürüldüğüne ilişkin' açıklamalarının tam metni;
"Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikoptere binmeden önce aradığı gazeteci var. O benim. Bir hafta İstanbul'da havaalanının rada bir otel var. Otelde karşılaştık. Dedim; 'Bak başkan, biz Eu dünyada yaptığımızın hesabını vereceğiz ama yapmamız erekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz. Söyledi- mizin hesabını vereceğiz, söylemediklerimizin de hesabını vereceğiz. Sen bazı şeyler biliyorsun, ben bilmiyorum. Ben bil- diklerimi sana anlatabilirim ama senin de bana anlatman gere- br. Onümü görmüyorum, bak mayınlı tarlada yürüyorum. Yarın başıma bir iş gelirse mesulsün' dedim.
Ne biliyorum ki?' dedi. Bende dedim ki; 'Senin bildiklerini yamda görsem, dudağım uçuklardı' dedim. Güldü. 'Konuşu- z dedi. Bu onun içine bir dert olmuş. Helikoptere giderken, Maraş'a gidiyor, ben de Maraşlıyım. Aradı dedi ki; 'Dilipak' de- Konuşmamız lazım' dedi. 'O zaman' dedi, 'Ben Maraş'tan oneyim, sen de Antep'den dön. Buluşalım. Konuşmamız ge- reken şeyler var
Nurettin TOPÇU, teknolojik terakkilerin insanlığa saâdet getirmediğini, bugün hayatı kolaylaştı- ran makinelerin aslında insanlığa huzur getirme- diğini şöyle anlatırdı:
"Makinenin terakkisi, insanın ruhunu allak bullak etti.
Amerika 1944'te iki atom bombası patlattı, iki şehri kömür etti çıktı. Toprağı kömür etmeye hakkı yoktu kimsenin..." "Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve nebâtâtı katletmeye hiç kimsenin
hakkı yoktu...
Velhasıl eski insan bu kadar zâlim değildi. Çektiği meşakkatlere rağmen bugünün insanından çok daha mesuttu.
Çünkü insan ruhunu felce uğratan materyalizmin demir pençesi yoktu o zamanlar..."
Devrimiz makine gıcırtılarının, ahlâk ilâhîlerini susturduğu devirdir. Gafil makine hayranlarının (makineden medet bekleyenlerin), ahlâkın vakti geçmiş şeylerden olduğu iddiaları ve hasta ruhla- rın ümitsizlik telkinleri ile ahlâkımız ve bütün mânevî yapımız, bugünkü hayat akışının dışında kalmıştır. (Nurettin TOPÇU, Ahlak Nizami, 28, 29)
Bir toplumda merhamet yoksa, orada insan yoktur. Orada ancak sürü vardır, vahşet vardır.
GÜNÜMÜZDE BİLGİYE SANİYELER İÇERİSİNDE ULAŞMAK MÜMKÜN HALE GELDİ.
İNSANLIĞIN GEREK İMAN, GEREK AHLAK VE GEREKSE SOSYAL AÇIDAN BUNALIM İÇERİSİNDE KIVRANMASININ SEBEBİ, BİLGİSİZLİK DEĞİLDİR. ASIL ZULÜM, BUNALIM VE ÇARESİZLİKLERİN ALTINDA EZİLEN VE MUTSUZ BİR HAYATI YAŞAMAYA ZORUNLU OLARAK RAZI OLAN İNSANLIĞIN TEMEL PROBLEMİ AHLAKİ DEJENERASYONDUR/ YOZLAŞMADIR. HER KESİMİN CİDDİ SIKINTISI AHLAKÎ BUNALIMDIR.
MODERN ZAMAN CÂHİLİYESİ İLE KADİM DÖNEM CÂHİLİYESİNİN BENZER VASIFLARINDAN BİRİ, İBRET ALMAMAK İÇİN TÜM MUSİBET VE FELAKETLERİ TEVİL EDECEK CESARETİ KENDİNDE BULUYOR OLMASIDIR. GEÇEN İNSAN ÜMMETLERDE BELKİ BİR KAVMİN TAMAMINA TAALLUK EDECEK MİKTARDA BİR KİTLEYİ İHATA ETMESİNE RAĞMEN İBRET ALMAMAK AYRI BİR ÇABA GÖSTERİLMESİ, İMTİHANA KILIF BULUNUP TEVİL EDİLMEYE ÇALIŞILMASI, TARİFİ MÜMKÜN OLMAYAN
üm peygamberler kendi döne- minin câhiliyesi ile mücadele et- mek üzere gönderilmiştir. Her kavmin câhiliyesi diğer kavmin T câhiliyesinden farklılık göstermekte- dir. Bunu Kur'ân-ı Kerim'in beyanları göstermektedir.
Hz. Adem'in (a.s.) dönemindeki câhiliye Hâbil-Kâbil arasında cere- yan eden hadise olarak tezahür eder- ken Hz. Lût (a.s.) dönemindeki câhiliye insanların kendi cinsleriyle sapkınlık yapmaları, fıtratı bozan bir sapkınlık olarak münasebet kurmaları, evinin mahremini dışarıya taşıyan kadın şek- linde cereyan etmiştir. Hz. Yûsuf (a.s.) mücadele ettiği câhiliye akrabadan gelecek imtihan, kardeşler arasında- ki ihtiras, yokluk ve bolluk, kıskanç- lik ve fitne iken alışverişte ölçü-tar- tiya riayet etmemenin ve haksız ka- zanç sağlamayı tüccarlık zannetme- nin vücut bulmuş hali Hz. Şuayb'ın (a.s.) mücadele ettiği câhiliye sapkın- lığı olmuştur.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) pey- gamberliği öncesinde zulüm ve sap- kınlıkların fazlaca olması, kız çocuk- larına büyük zulümler yapılması, içki ve fuhşiyâta fazlaca rağbet edilmesi,
YANITLASİL
yuksel5 Ekim 2023 02:27 haksızlık ve adaletsizliğin yaygın olup toplumsal sınıf farklılıklarının birer güç göstergesi olarak tebarüz etme- si, putlara ibadet edilip kader inan- cının olmaması, ahiretin yok sayıla- rak hesap ve kıyamete iman edilme- mesi gibi birtakım adet ve alışkanlık- lar, içinde yaşadığımız zamanın aşi- nası olduğumuz problemleri oldu- ğundan, câhiliye dönemi sadece Hz. Peygamber'in (s.a.v.) peygamberliği öncesi Arap yarımadasına verilen bir isim değildir. Buna istinaden Merhum Seyyid Kutup câhiliyenin sadece be- lirli bir zamana veya mekâna mah- sus, yaşanıp sona ermiş bir sürecin adı olmadığını; bilakis hangi bölge- de ve zaman diliminde ortaya çıkar- sa çıksın mezkûr menfi adet ve alış- kanlıklarla mücadele, tebliğ ve irşâd görevlerinin yeniden yapılması ge- rektiği vakıa ve olgunun adı oldu- ğunu ifade etmektedir.¹ Bu sebep- le câhiliye, Hz. Adem'den (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemine kadar gönderilen tüm peygamberlerin iza- le etmek için mücadele ettiği yegâne âdetler manzumesi olup kıyamet sa- bahına kadar imtihan olunacağımız şeytani hasletlerin tamamıdır.
YANITLASİL
yuksel5 Ekim 2023 02:28 Câhiliye sadece bir iman, bilgi ve iti- at problemi değil; bilakis gücü, aris- okrasiyi, egemenliği, idare tutkusu- mu, itibar düşkünlüğünü ve sahip ol- duğu konfor alanını terk edememe sorunudur.
Câhiliye, bilmenin karşılığı değil; nat, inkâr ve İslam'ın getirdiği ve iza- le ettiği değişime direnişin kendisidir. Câhiliye, salt bir bilgi yoksunluğu de- ğil; temelinde tanrı tanımazlık olan ve ilaha boyun eğmeyi kölelik yahut tan- riya mağlup olma olarak gören zihni- yetin dışavurumudur.
Câhiliye, toplum mühendislerinin ve dünyayı kendi emelleri için birer fırsat bilen egemenlerin, yaratıcının emirle- rini insanların gündeminden çıkara- rak ibadet edilecek yegâne merci olan Allah Teâlâ'dan ortaya çıkan ma'bûd boşluğunu kendi hegemonyası ve ida- re edip yönetme arzusuyla doldurma cüretkarlığıdır. Ahireti ve hesaba çekil- me endişesini zihinlerden tecrit ederek yegâne dünyanın bu dünya olduğunu; dolayısıyla hangi tür günah-fuhşiyât- zulüm yapılırsa yapılsın hiçbirisinden dolayı bir hesap olmayacağını dikte ve lanse ederek insanı fıtratından uzak- laştırma temayülüdür.
Içinde yaşadığımız zaman diliminde ken- di cahiliyesini topluma mal eden ve bunu "Senin cahilliğin benim dünyamı etkiliyor." di- yerek herkese dikte eden kesimin Islam'dan vareste yaşam biçimi, kendi münzevi dün- yalanında Müslümanca yaşam sürmek iste- yen kimselerin ahiretini heba edecek bir şe kilde cereyan ve tezahür etmektedir. Buna mukabil Islam, herkesin fıtratında münde- miç bulunan İslâmî refleksi, irade ve ihtiyo- n yok sayan ve temelde kendi cahiliyesini topluma teşmil eden ideoloji ile sonsuza dek mücadele etmek üzere gönderilmiş bir dindir. Bu dinin mensupları da her do- nemin cahiliyesi ile mücadele etme sorum- luluğunu tekeffül etmiş bir dindar toplulu- ğu ifade etmektedir. Bu sebeple Müslüman, dönemsel veya evrensel, yerel yahut ge- nel cahiliye ile ebedi ve ezeli kavgası olan kimse demektir.
Dünyanın hemen her bölgesinde cahiliyenin farklı bir varyanti; farklı pey- gamberlerin mücadele ettiği bir câhiliye türü cereyan etmektedir. Bu sebeple bir Müslümanın görevi, her bölgenin câhiliyesini İslâm'ın nuru ile tanıştırıp saadet asrına çe- virecek kıvamda bir irşad ve tebliğ sorum- luluğu ile mükellef görmek olmalı; ufkunu kendi ikbal ve istikbal endişesinden ahiret kaygısı ve hassasiyetinin ön planda olduğu bir dünya yaşantısı formatına çevirmeli; ken- dini sadece içinde yaşadığı topraklardan, ik- tidardan, devletlerden, çalışma ortamların- dan, stabilize ve sterilize ortamlardan, stan- dart kalıplardan ibaret görmeden âlem-i Islam'ın derdi, Islam ve Müslümanların is- tikbali ile mes'ül ve mükellef bir fert olarak değerlendirmeli; hadiseleri geniş bir pers- pektiften okuyabilmelidir.
Dipnot: 1) Seyyid Kutup, fi Zilâlî'l-Kur'ân, V, 2861.
(İnsanda nefs ve ruh iki ayrı âleme aittir. Ahiret saâdetine vuslat için, nefsânî duyguların hoyratlığından kurtulup, rûhânî istîdat- ları inkişaf ettirmekten başka çare yoktur.)
Akif'in cevabı çok müthiş ve mânidar olmuş: "-Cuma namazına gelen cemaat, sabah namazına da geldiğinde!.."
Îmandır o cevher ki, İlâhî, ne büyüktür! Îmansız olan paslı yürek sînede yüktür!..
Muallimim diyen olmak gerektir îmanlı,
Edepli, sonra liyâkatli, sonra vicdanlı...
(İdeal bir eğitimcinin tarifi)
Sahipsiz olan memleketin batması haktır, Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır...
(Îman vatanda yaşanır. Hic- ret bunun ispatıdır. Uhud ve Hendek harpleri, vatan müdafaasıdır. Diğer harpler de aslında yine tedâfüîdir/ savunma maksatlıdır.)
Tükürün ehl-i salîbin o hayâsız yüzüne, Tükürün onların asla güvenilmez sözüne,
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün
Tükürün maskeli vicdânına asrın tükürün!
(Haçlıların devamı olan zâlim batı, hümanizm ve benzeri maske- ler takarak, evlatlarımıza sefâletini saâdet olarak göstermeye çalışmaktadır.
Birgün Rasûlullah (s.a.v)'in huzurunda bulunduğumuz s rada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gel- miş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber Efendimiz'in yanına sokuldu, önüne otur- du, dizlerini Allah Rasûlü'nün dizlerine dayadı, ellerini dizleri- nin üstüne koydu ve:
"-Ey Muhammed, İslâm nedir?" dedi.
Rasûlullah (s.a.v):
"-İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kıl- man, zekâtı (tastamam) vermen, Ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Ka'be'yi zi- yaret (hac) etmendir" buyurdu. Adam:
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:23 Doğru söyledin." dedi. Onun hem sorup hem de tasdik et- mesi tuhafımıza gitti. Adam:
"-Peki îman nedir?" dedi. Rasûlullah (s.a.v):
"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret e inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân et- mendir" buyurdu. Adam tekrar:
"-Doğru söyledin." diye tasdik etti ve: “-Peki ihsân nedir, onu da anlat" dedi. Rasûlullah (s.a.v): "-jhsân, Allah'a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. n onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu. Adam yine:
*-Doğru söyledin" dedi, sonra da:
"-Kiyâmet ne zaman kopacak?" diye sordu. Peygamber
sav):
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:25 "-Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bil- gili değildir" cevabını verdi. Adam:
"-O hâlde alâmetlerini haber ver. dedi. Rasûlullah
(s.a.v):
“-Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binâlar yapma husûsunda birbirleriyle ya- nışmalarıdır" buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber (s.a.v):
yuksel6 Ekim 2023 23:26 "-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" dedim. Rasûlullah (s.a.v): "-0, Cebrail idi, size dîninizi öğretmeye geldi” buyurdu. (Müslim, Imân 1, 5; Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesai, Mevâkît 6; İbn Mâce, Mukaddime, 9)
İslâm'ın özü, denebilecek bu hadîs-i şerîf çok mühimdir. Önce îmân, sonra ibâdetler, daha sonra da tasavvufî bir terbiye ile elde edilebilecek olan ihsân kıvâmı... İşte İslâm'ın bir bütün olarak kısaca târifi...
İnsanların, ana-babalarına hürmet etmeyip onlara kötü dav- ranmaları, birbirleriyle dünyalık yarışına girerek her şeyi bu dünyadan ibaret zannetmeleri ise kıyâmet alâmetlerindendir. Hatta, "Bu durum bir toplumun kıyâmetidir" demek bile müm- kündür.■
Bir tarafta Avrupa'da eğitim gören bir kısım okumuşların istihdatçı Padi- şah diye eleştirdikleri Sultan II. Abdulhamid tarafından bağışlanıp yurda geri getirilen ve üstelik maaşa bağlanıp makam sahibi yapılan muhalif- ler: bir tarafta Sultan'ı devirip, V. Murad'ı tahta çıkarmaya çalışan ve bu amaçla Saray'a baskın düzenleyen ihtilalci Ali Suavi.
Ve hazırlanan komplolar…..
Ülkede huzuru ve istikrarı bozan hadiselerden aşırı derecede etkilenen Sultan Abdulhamid, çevresinde bulunan herkesten şüphe eder duruma gelir ve bu sebeple kontrol mekanizmasını daha iyi işler duruma getir- mek için bizzat kendi iradesine bağlı bir haber alma teşkilatı kurar.
Bu teşkilatın adı Cemiyet-i Hatiye'dir. Bu cemiyetin başına Fehim Paşa getirilir. Zamania, Sultan Abdulhamid'in emriyle kurulan fakat Sultan'ın vehimli yapısından ve otorite boşluğundan yararlanan Cemiyet-i Hatiye- nin başı Fehim Paşa ve avenesinin komploları ve jurnalleri sonrası yaşa- nan korkunç olaylar, suikastlar ve cinayetler Sultan Abdülhamid'i dahi saşkına çevirir. Adeta Sultan'ın iradesi dışında başka bir güç ülkeyi yo- netir duruma gelir. Rakiplerini tek tek yok eden Cemiyet-i Hafiye, artık devlet içinde devlettir.
Sultan II. Abdülhamid'in 32 yıllık (1876-1908) Padişahlık döneminin ne redeyse şimdiye kadar hiç temas edilmemiş olaylarının konu edildiği bu kitap. Byle sanıyoruz ki siz okuyucularını şok edecektir.
Bir cihan devletinin mayasını çalan Ertuğrul Gazi, oğlu Osman Gazi'ye bir devlet bırakamadı: ama her biri birer abidevi şahsiyet olan serdengeçti silah arkadaşlanı, geleceğe dair büyük umutlar ve bir cihan devleti olma ülküsünü miras bıraktı. Kendisinden sonra gelenler, onun umutlarını boşa çıkarmamış: belki hayal ettiğinden daha ileri götürmüşlerdi.
Bu araştırmada Osmanlıların atalarına: yani Ertuğrul Gazi ve Kayı Boyu'na dair kaynakların verdiği bilgilerle birlikte şu soruların cevaplarını öğrenmiş olacaksınız: > Kayı Boyu, Anadolu'ya ne zaman ve nasıl geldi? > Osmanlıların soyu hangi peygambere dayanıyor? > Muhyiddin Arâbî'nin. Osmanlılarla ilgili kehanetleri neler? ➤ Ertuğrul Gazi. Mevlana ile ne görüşmüştür? ➤ Süleyman Şah. Ertuğrul Gazi'nin babası mıdır?
➤ Osman Gazi'ye, babası Ertuğrul Gazi'nin vasiyeti nedir? > Ertuğrul Gazi. Hızır (a.s.) ile görüşmüş müdür?
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.) 121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.) 121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder.
Ebû Zer, Medine'deki hayatını, Hz. Peygamber son nefe- sini verinceye kadar mütemâdiyen onunla geçirmişti. Bu süre içerisinde onun tavsiyeleri ile ahlakını güzelleştirmeye çalış mıştı. Ebû Zer, Resûlullah'ın kendisine yedi şey tavsiye etti- ğini söyler. Onun ahlakının temellerini oluşturan ve hayatında temel prensipler haline getirdiği bu yedi öğüt şöyledir:
1. Yoksulları sevip onlara yakın olmak,
2. Kendisinden yukarıda olanlara değil aşağıda olan- lara bakmak,
3. Kimseden bir şey istememek,
4. Yakınlarına karşı sıla-i rahimde bulunmak,
5. Aleyhine de olsa gerçeği söylemek,
6. Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından kork- mamak,
7. Lå havle ve lâ kuvvete illâ billah: Güç ve kudret an- cak Allah'tandır, sözünü çokça söylemek.
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI ruhu l furkan tefsiri Şubat 13, 2021 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Hz. Ebû Bekir, vefâtının yaklaştığını hissedince bir vasiyetnâme yazdırdı. Vasiyetinde şöyle diyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!..
Bu, Ebû Bekir b. Ebû Kuhafe'nin dünyadaki son zamanında ve âhiretin ilk ânında yazdığı vasiyettir. Bu an kâfirin îmâna ge- ldiği, fâcirin yakîne erdiği, yalancının da doğru söylediği bir an- dir!..
Sizin üzerinize benden sonra ömer b. Hattab'ı halife seçtim. Onun sözünü dinleyiniz, ona itaat ediniz. Çünkü ben Allah için, Rasûlü için, dini için, nefsim ve sizin için hayrı seçmekte zerre kadar kusur etmedim. Gücüm yettiği kadar araştırma yaptım. Eğer Ömer adalet yaparsa benim onun hakkındaki zannım bu- dur. Onun hakkında bildiğim de budur. Eğer değiştirirse, zulüm yaparsa her kişi kazancıyla karşı karşıyadır. Ben hayrı irade et- tim, gaybı bilmem!" dedikten sonra şu âyeti okudu:
"Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, Allâh'ı çok çok zik- başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi âkıbete) döndü- redenler ve rüleceklerini haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar i yakında bileceklerdir." (eş-Şuarâ, 227)
Sonra da: "Selâm ve Allah'ın rahmeti sizin üzerinize olsun
Daha sonra bu vasiyetin mühürlenmesini emretti.
Hz. Ebû Bekir bu vasiyetin baş kısmını imla ettirdiğinde, he nüz kimsenin ismini yazdırmadan baygınlık geçirmişti. Hz. Os. man (r.a):
"Ben sizin üzerinize Ömer b. Hattab'ı halife seçtim" ibares- ni kendiliğinden yazdı. Sonra Hz. Ebû Bekir (r.a) ayıldı ve Hz. Osman'a:
"-Yazdığını bana oku" dedi.
Osman (r.a), Hz. Ömer'in ismini okuyunca Ebû Bekir (ra) tekbir getirdi ve:
"-Herhalde sen, müslümanlar ihtilafa düşmesin diye aceley le Ömer'in ismini yazdın. Allah senden râzı olsun. Vallahi sen de hilâfete lâyıksın" dedikten sonra vasiyeti tamamlayıp mühürle di.
Bundan sonra Hz. Osman'a emretti, o da mektup mühürlü vaziyette elinde bulunduğu hâlde dışarı çıktı. Beraberinde Ömer b. Hattab, Üseyd b. Hudayr da vardı. Hz. Osman (r.a) insanlara
"-Bu mektupta ismi yazılı olan kişiye bey'at eder misiniz?" diye sordu.
Onlar da:
"-Evet, ederiz" dediler.
Böylece hepsi de Hz. Ömer'in halifeliğini kabul ettiler ve on- dan râzı oldular. Sonra Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer'i yalnız olarak huzuruna aldı. Daha önce yaptığı vasiyetleri yeniden tekrarladı. Hz. Ömer huzurundan çıktığında Ebû Bekir (r.a) ellerini semâya kaldırıp şöyle duâ etti:
"Allah'ım! Ben onların iyiliğini istediğim için böyle yaptım Insanların aleyhine doğacak fitneden korktum. Benden daha iyi bildiğin sebeplerle, ben onlar hakkında böyle yaptım. Bütün gü- cümle çalıştım ve bu şekilde olmasını münâsip gördüm. Onların en hayırlısını, en kuvvetlisini ve insanları hayra irşâd etmeye en hırslı olanını kendilerine idâreci seçtim. Artık bana Sen'in emrin gelmiştir. Bundan sonra Sen onlara sahip ol ve onları muhafaza eyle. Onlar Sen'in kullarındır ve perçemleri senin elindedir. İda- recilerini onlar için ıslah eyle! Onu Rahmet Peygamberi Efendi- miz ile sâlihlerin yoluna uyan râşid halifelerden eyle! Halkını da o idareci için itaatkâr ve hayırlı eyle!" (Bkz. İbn Sa'd, IV, 200; Ali el- Mattaki, no: 14175)
-Çünkü o gün babanız Adem'in vücudu bir araya toplandı.
Sonra şöyle buyurdu:
-Bir kimse cuma günü temizlenir, güzelce abdest alır, sonra cuma nama zna gider ise, bu cuma ile gelecek cuma arasındaki günahlanna kefaret olur. Ama büyük günahtan kaçınmak şartıyladır.'"
Bazı Allah dostu zatlar şöyle demişlerdir: "O gün toplanma günüdür Adem'in (as) kalıbı ile ruhu bir araya geldi. Daha önce bir yere atılıp kırk yıl
કર kalmıştı."
Başka zatlar da şöyle demişlerdir: "Allah (cc) Hawa'y Adem'in eğe kemi ğinden yarattıktan sonra uzun bir sure ayn kalmışlar, sonra da buluşmuşlardır. Bunun için cuma denmiştir."
Şöyle de denilmiştir: "Bu güne cuma denmesinin sebebi şudur: O günde köyden gelenlerle şehirde oturanlar bir araya toplanırlar."
Şöyle diyenler de olmuştur: "Kıyamet o gün kopacağı için bu isim ver miştir. Çünkü kıyamet toplanma günüdür."
Hiz. Adem (a.s) 'le başlayan İslâm tebliğ tarihi, yâni insanlık tarihi, onun oğulları Habil ve Ka- bil zamanında iki kutba ayrılmış ve bu iki kutup günümüze kadar gelmiş, kıyamete kadar da sürecek- tir. Bu iki kutup, Hakk ile Bâtil
kutuplarıdır.
Habil kutbunda olanlar, daima Hakk'ı yani Allah davasını; Kabil kutbunda olanlar da daima Tagut u ve Allah düşmanlığını savunmuşlar dır. Allah davasını savunanlar daima tebliğ, Tağut davasını güdenler de daima bu tebliğ edenlere işkence yapmışlardır.
Suurlu ve Imanlı Kardeşim: Dünyada üç şeyden titizlikle sakın. a) Paralar: İkiyi ayrılır.
1. Haram Para: Harama uzanan insanın el ve ayaklarma benze Harama uzanan el ve yürüyen ayaklar, sahibinin namina ne kada va rarlıysa, haramdan kazanılan ve halal olmayan yerlerde harcanange ralar da bu kadar zararlıdır. Elleri kesik, ayakları kopak dan naal ellerini harama uzatmaktan ayaklarıyla meyhane gibi haram yerlere gitmekten acizse, parası olmayan bu kişi de haram şeyleri işlemek- ten acizdir.
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:38 1. Haram Para: Harama uzanan insanın el ve ayaklarına benzer Harama uzanan el ve yürüyen ayaklar, sahibinin namina ne kadar za- rarlıysa, haramdan kazanılan ve halal olmayan yerlerde harcanan pa ralar da bu kadar zararlıdır. Elleri kesik, ayakları kopuk olan nasıl ellerini harama uzatmaktan ayaklarıyla meyhane gibi haram yerlere gitmekten acizse, parası olmayan bu kişi de haram şeyleri işlemek- ten acizdir.
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:41 Cam
-
105
I ussağır
2. Faydalı Paralar: Helaldan kazılan ve muşru olan yerlere har canılan para, faydalı yerlere koşar ayaklar gibidir. Böyle paralar s hibinin namina sevabı kazandıran ve onu cennet'gibi mükafatlara ka vuşturan değerli sebeblerdir.
b) Şehevi arzular: Bu da iki gruba ayrılır.
1. Zararlı şehevi arzular: Şeriat gemiyle gemlenmiyen sahibini pe şindenkoşutaran ve tehlikeli şeylere kavuşturan kendisine hizmetçi yapan, şeytanla birleşip onun namına çalışan sahibinin ismini kayıt defterine geçirerek asker yaptıran ve uçurumlara sürükleyip Allah'a karşı getiren, iman ve hidayet yolundan saptıran, göl demet- leri gibi şeytan sancaklarını eline veren ve türlü türlü günah rüzgar- larıyla isyan bayraklarını dalgalandıran ve sahibini hakimiyeti altına geçiren haram olan şehvi arzulardır.
2. Faydalı arzular: Ruhumuzu taşıyan vücudumuz bir araca ber zer. Araçlar ne kadar bakılmaya muhtaç ise, vücudumuzunda
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:45 2. Faydalı arzular: Ruhumuzu taşıyan vücudumuz bir araca ber zer. Araçlar ne kadar bakılmaya muhtaç ise, vücudumuzunda büt arzuları, dinin gösterildiği şekilde yerine getirilmeye ve beslenme- ye muhtaçtır. Yedirilmeyen, içirilip bakılmayan tedavi edilmeyen ve tehlikeli şeylerden korunmayan ve haram olan yerlerde çalıştırılan bir vücut her an için yıpranmaya tehlikelere yuvarlanmaya eğimli dir. Bir ehliyetsizin idaresi altında bulunan ve uçurumlara yuvarla narak parçalanmış olan bir arabaya benzer.
Şuurlu, imanlı ve bilen kişi, ehliyetini bir şöför gibi kendi vücud aracını Hz. Allah'ın haram kıldığı uçurumlara yuvarlanbasından ko rur. Ve böylece vücud aracı ile Allah'a karşı kulluk görevini yapar. Hakikat hedefine ulaşır. İman ve saadet makamı olan cennete varır.
Allah ve dine karşı fitne olan kadınlardır. İslamiyete göre hareket etmeyerek açılıp saçılan ve çıplaklığıyla şeytanın namına çalışantö- tü ahlak hareketleriyle islam hedefine terbiyesizlik kurşunlarını yağ- dıran, erkekleri zina ağına düşürmeye çalışan tehlikeli muhluklar dır. Bütün bunlara karşı uyanık olup haram sayılan her şeyden yüz çeviren, gönülleri yalnız Allah aşkı ile çarpan hakiki aşıklar onlara ne mutlu. Dünyanın zehirli havasını içine çekmeyen şeytan gibi şehe vi arzularını yenerek abedi hapse mahkum edenlere ne mutlu. Sizler çok bahtiyarsınız, Allah sizlere gelecek ayeti celilesinde şöyle bu
İnsanların, fertlerin alt suurları olduğu gibi milletlerin, insan topluluklarının da alt suurları vardır. Buna kollektif şuur diyoruz. Belki eskilerin ma'seri vicdan dedikleri şey de budur. Bizim İstiklâl Marşımız, Mehmet Akif'in kaleminden volkan gibi fışkıran, bu büyük milletin, bu milletlerin en büyüğünün ma'şerî vicdanı, kollektif alt suurudur. Gene belki onu hissettiği için Âkif, şiirine imza koymamış, verilen mükâfatı kabul etmeyip bir hayır cemiyetine bağışlamıştır. Gene onun için İstiklâl Marşı'nı, şiirlerini topladığı Safahat'a almamıştır. Kahraman ordumuza ithaf etmiştir. O kahraman ordu ki bizzat millettir. O kahraman ordu ki hem kahraman, hem halâskâr, hem milletin her şeyidir. Prof. Dr. Ayhan Songar
İstiklâl Marşımız da İstiklâl Savaşımız kadar muazzam bir eserdir. Birini vatan evlâtları kanlarıyla, canlarıyla; tükenmez emekleriyle, alınterleriyle; diğerini de Milli Şair Mehmet Akif engin kültürü, köklü imanı, sağlam kafası, güçlü kalemiyle yazmışlardır. Milli Marşımızın bütünündeki ifade, bin iki yüz sene önce Bilge Kağan'ın taşa kazınmış şu sözlerinin, başka bir tarihî olay içinde tekrarından başka birşey midir? " Ey Türk milleti, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin elini (yurdunu), töreni (devletini, düzenini) kim bozabilir?" Allah (c.c.) 'ın izniyle kimse bozamaz, ebediyete kadar yaşayacaktır. İstiklal Marşı'nda bir milletin gururu, kendine güveni; haklılığın
haykırışı; haklarını elde edebilme ve elde tutabilme gayretinin
temeli; hür ve müstakil yaşayabilmek için taşıdığı imanın kaynağı; Yüce Allah (c.c.)'a teslimiyetin ve geleceğe uzanan duası vardır. İstiklal Marşı, Müslüman Türk milleti için bir duadır: Devlet-i ebed müddet duası...
kiye, hilafeti kaldırmakla, bir taraftan aynı tarihlerde devam eden Musul Vilayeti görüşmelerinde, bu meselede Islami amaç taşımadığını İngiltere'ye göstermek; diğer taraftan da İngiltere başta olmak üzere Avrupalı devletlere "Avrupal değerlere sahip bir devlet ve toplum olma arzusunu onaya koymak istemişti¹. Atatürk'e göre 1924 yılı, hilafetin ilg sı için en uygun zamandı. Tabiatıyla bunda, İstanbul'da bazı gazetelerin hâlâ ilanı üzerinden yaklaşık 3 ay geçmesine rağ men Cumhuriyet karşıtı düşünceleri dile getirmesi ve hilafer merkezli tartışmalar yapmaya devam etmesi etkili olmuştu.***
Kanaatimizce yukarıda sıraladığımız sebepler karşılıklı ola- rak etkili olmuşsa da hilafetin ilgası, Lozan Antlaşması'nın İngiltere tarafından onaylanması gibi benzeri süreçlerden ba- ğımsız bir olgudur189. Çünkü saltanat ve hilafet gibi kurum- lar, yeni Türkiye'yi inşa etmeye çalışan Atatürk'ün siyasal ütopyasında bulunmamaktadır. Şurası bir gerçek ki, 3 Mart 1924'de hilafet ilga edilmiş ve İngiliz Parlamentosu da 10 Ni- san 1924'de Lozan Antlaşması'nı onaylamıştır.
187 Hilafetin ilgasının İngiltere açısından önemini İngiltere'nin Ankara büyü kelçisi Sir Ronald Lindsay'in 8 Şubat 1926 tarihinde Londra'da gönder- diği raporunda görmek mümkündür: "Laik Türkiye, Müslümanları İngiliz İmparatorluğu için bir tehlikeli olmaktan çıkarmaktadır.", Bkz., O. Kirk- çüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri, s. 305-307.
188 K. Atatürk, Nutuk II, Ankara 1987, s. 945. 189 Bu konuda yazdıkları eserlerle muhafazakar camiayı etkileyen hukuk- çu-tarihçi Kadir Mısıroğlu, farklı düşünmektedir. Ona göre, Lozan Antlaş ması'nın imzalanması ve onaylanması tamamen hilafetin kaldırılmasıyla ilgili olup İngilizlere verilmiş bir taahhüdün sonucudur. Bunda Haham- başı Haim Naum Efendi'nin de rolü bulunmaktadır. Bkz., Lozan Zafer mi Hezimet mi? III, Sebil Yayınevi, İstanbul 1992, s. 202-2017,
190 Atatürk, İsmet Paşa'nın 22 Ocak 1924 tarihli şifre telgrafina verdiği aynı tarihli cevabında bu konudaki kesin kararlılığını ortaya koymuştu: "Halife ve bütün cihan kati olarak bilmek lazımdır ki, mevcut ve mahfuz olan ha- life ve halife makamının hakikatte ne dinen ve ne de siyaseten hiçbir mana ve hikmeti mevcudiyeti yoktur. Türkiye Cumhuriyeti safsatalarla mevcu- diyetini istiklalini tehlikeye maruz bırakamaz. Hilafet makamı bizce en nihayet, tarihi bir hatıra olmaktan fazla bir ehemmiyeti haiz olamaz.", K. Atatürk, Nutuk II, s. 846-847.
YANITLASİL
yuksel19 Ekim 2023 04:38 99 Soruda Lozan Mustafa Budak sy. 156,157.
Lozan Antlaşması imzacı devletler -özellikle İngiltere- tarafından niçin gecikmeli onaylandı? Bunda hilafetin kaldırılmasının etkisi var mıydı?
Lozan Antlaşması'nın 10 Nisan 1924'de İngiliz Avam Ka- marası'nda onaylanması184, Türkiye'de hilafetin ilgasından (3 Mart 1924) sonra gerçekleşmesi, bu onay meselesinin hi- lafetin ilgası ile ilgili olabileceği tartışmalarını doğurmuştur. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Lozan Antlaşması, imzalan- masından sonra 2 kez İngiliz Parlamentosu'nda tartışılmıştı. Bunlardan birincisi 2 Ağustos 1923'de Avam Kamarası'nda diğeri de 28 Şubat 1924'de Lordlar Kamarası'nda yapılmış- t1185. Bu arada, İngiliz Kralı V. George, 15 Ocak 1924'de, İngiliz Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, Lozan antlaş- ması onaylandıktan sonra Türkiye ile yeni bir barışçı ilişkiler döneminin açılacağını söyledi. Bu sırada ilk kez İşçi Parti- li bir hükümet kuran Ramsey Mac Donald, ülkenin artan iç sosyal ve ekonomik sorunları ve Avrupa'daki Ruhr sorunuyla uğraşmaktaydı186. Hiç şüphesiz, bunların yanı sıra, dünya- da sahip olduğu Müslüman sömürgeler itibariyle İngiltere için bir tehdit unsuru olan hilafetin ilgasının da bu onayın gerçekleşmesinde etkisi bulunmaktaydı. Diğer taraftan Tür
184 İ. Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları,. s. 80, Cemil Bilsel, Lozar II, Sosyal Yayınları, İstanbul tarihsiz, s. 560-561.
185 M. Çufali, a.g.m., s. 587-592.
186 Yeniden patlak veren Ruhr sorunu, Fransa ve Belçika'nın savaş tazmi natı ödemediği gerekçesiyle Almanya'nın Ruhr bölgesini işgal etmesiy le başlamıştı. Bkz., T. Akyol, Bilinmeyen Lozan, s. 309; İsmet İnönü'y göre, bu onay işleminin gecikmesinin sebebi Türkiye'ye karşı gereksi fedakarlıklar yapıldığını düşünen siyasetçiler idi. Bu yüzden onlar acel
B AKAR" öküz, "Bakara" da inek demektir. Musa aleyhisse- lam Tur Dağı'nda iken Yahudiler, Samir'in yaptığı buza- va tapmaya başladı. Durumu öğrenen Musa aleyhisselam: uzağıyı tanrı edinmekle nefislerinize zulmettiniz, hemen be edin, nefislerinizi öldürün" buyurdu (Bakara 51-54).
Peygamberlerin bütünü (La İlahe illallah) Allah'tan başka ri yoktur davasında idi. Çünkü insanların ekserisi menfa-
57
YANITLASİL
yuksel19 Ekim 2023 09:05 atını, makamını ve zevklerini putlaştırır, caninin istedi par. Nefsine uyanları Allah'ın emrine uydurmak, Peygamb rin vazifeleri arasındadır. Yahudiler ise Musa aleyhisse tabi idi. Tevrat da onların kitabıydı. Buna rağmen en k fırsatta buzağıya taptılar.
Buzağı bir semboldür. O zaman çiftçilik öküze ve in yandığından, menfaatini seven Yahudiler, menfaatlerine met eden bu iki hayvana uluhiyet verdiler.
Halbuki Allah, onları Firavunun şerrinden kurtarma A lah'ın nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Öküz, inek ve a rai herşey, diğerleri gibi Allah'ın nimeti değil de nedir? A insanın aldanmaya meyli vardır, haramı sever. Bunun için b lal nimetler dururken, harama kayar, ineği putlaştırır, ona t par. Menfaat, şöhret, makam, kadın, insanın benliğine yerless rildiğinden, her devirdeki insan "içinden gelen itmelerle da den uzaklaşabilir. Bunun için "Kur'an-ı Kerim 2500 sene es velki bir hadiseyi anlatıyor" dememek lazım. Her devit menfaatini ön plana alan vardır. Allah'ın ayetlerini az bir mes faat mukabilinde değiştirenler çok görülmüştür. Onlar hakis bâtılı karıştırır (Bakara 41-42).
Öyle ise Bakara Suresi de diğer sureler gibi her asta bakar her asırda insanlara doğru yolu gösterir, onlan dalaletlerde kurtarır.
Hindistan'da halen ineklere "mukaddes "lik vasfı verilmel tedir. İngilizler burayı istila ettiklerinde, Hintliler'in inanclan na saygı gösterip, ineklere ilişmemişler. Bu arada aziz inekler çok güzel ahırlar yaptıklarını belirtip, onları içeri aldıktan so ra kapalı arabalarla, gemilerle, İngiltere'ye sevk edip, aziz ineklerin etini meze yapıp, Hindliler'in inançlarına kahkaha ile gülmüşler.
Bakara suresinden haberdar olan Müslümanlar ise, taktik hatası yapıp, ineklere kaba davranmışlar. O zaman Hindliler demiş ki: "Sizinle beraber olmaktansa, İngilizlerle olmak da- ha iyidir." Böylece her iki tarafın esareti uzamis
58
YANITLASİL
yuksel19 Ekim 2023 09:05 Inege tapan Hintli bugün füze yapıp, süper güç olmaya so yunurken, bir milyar Müslüman'ın geri kalması acı bir tablo- dur.
İslamiyet kurtarıcı bir dindir, yeter ki onu yaşayan Müslü manlar bulunsun.
Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Ravi: Hz. Muaz (r.a.) Sayfa: 113 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Allah'ın sözünde yalan, vaadinde aykırılık ve fiilinde hikmetsizlik bulun- maz. O ne yapıp eylemişse ne söyleyip emretmişse hepsi haktır. O'nun dini, peygamberleri, indirdiği kitapları, emri, işi gibi O'na nispet edilen her şey haktır. Hak Allah olmasa hakikat diye bir şey olmazdı. Evrendeki gerçekliği O'nun varlığını hesaba katmadan anlayabilmek imkânsızdır. Bir şey hakikat olsun da Allah ile bir bağı olmasın, bu imkânsızdır. Hangi zihin ki Allah'tan kopuk çalışır ve ulaştığı hakikatin Allah ile ilişkisini kuramaz, hakkaniyetli bir sistem ve toplum inşa edemez. İşte bu yüzden O'nun 'Hakk'ını vermeyen bilimler bütün içinde anlamlı ve faydalı olabilecek konumlarını bulamayıp tüm varlıklara eziyet veren sonuçlar üretip durmaktadırlar. Çünkü Hakk'- tanımayan hakikatle mutabakat kuramaz. Bu isim bize etrafımızda olup biten her şey hakkında gerçekçi olmamızı her şeye hakkını vermemizi hatırlatır Zira Hakk'a tabi olan, Hakk'ın himayesinde olur.
Islami idarede başa ehil seçilir Imanlı ve bilgili ahlaklı erkek gelir
Bilenler şura kurup müşavere yaparlar Başkanı tesbit edip ona tabi olurlar Bu sistemde cahile haine firsat olmaz Söz ayağa düşürmez perişanlık olamaz
Işlamda eşitlik yok hak ve adalet vardır
Her insan bir değildir herkes hakkını alır Cemiyetler avamdır toplu yanılabilir İslamın hükümleri hep Allahın emridir
Allahtan korkmayanlar mutlaka nefse uyar Tahsil onu önlemez büyük vurgunlar yapar Demokraside halkı tartmazlar ve sayarlar Cahilin reyi ile alimi bir sayarlar
Faziletli insanlar cemiyette az olur Bazı seçim olurki ehliyetsiz yol bulur
28
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:15 SAADET YOLU
İslamiyetin Esasları (Bu manzum makaleler bir tebliğnamedir)
(İman, İbadet, Ahlak. İdare, Hukuk, Aile, Ekonomi, Mezhep, Cihad ve Tasavvuf esaslarında Özetlenmiş bir takdimdir.)
Siz bu gün Rabbınızdan gelen açık beyyine (delil) üzerindesiniz. Marufu emir ve Münkerden nehy ve Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Sonraları sizin aranızda iki sarhoşluk zuhru edecek. Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi. Bu sebeble haliniz değişecek ve marufu emretmiyecek ve münkerden nehyetmiyecek ve Allah yolunda cihadda bulunmıyacaksınız. İşte o günde Kitap ve Sünnete tutunanlar için elli sıddık ecri vardır. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden mi yoksa onlardan mı?" Buyurdu ki, hayır, bilakis sizden. Ravi: Hz. Muaz ve Enes (r.a.) Sayfa: 153 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel24 Ekim 2023 22:52 Melâike heykel ve resim olan eve girmez. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 109 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
خِصَابُ الْكَافِرِ (طب ك وتعقب عن ابن عمر) 2642- Sarı renk mü'minin boyasıdır, kırmızı renk müslümanın boyasıdır, siyah renkten hazer et (çünkü o) kafirin boyasıdır.
Başlıksız Meriç Tumluer'e göre Erdoğan, Atatürk'ün gizlenen vasiyetini biliyor. Hedefimiz, 2023'ün 29 Ekim'inde Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılında Cumhuriyet ...
VATİKANIN BİLDİĞİ TÜRK HALKININ BİLMEDİĞİ “ATATÜRK’ÜN GİZLENEN VASİYETİ”
ATATÜRK’ÜN GİZLENEN VASİYETİNDE NELER VAR?!
28.KASIM.1938 AÇILAN VASİYETE PAPA BEDİKTUS 28.KASIM 2006’DA ANIT KABİRE GELEREK GÖNDERME Mİ YAPTI?
Atatürk’ün Jandarma İstihbarat subaylarından TEŞKİLAT-I MAHSUSACI ve aynı zamanda “Türk Polis Teşkilatı”nın kurucularından Mehmet Rifat Efendi’nin en büyük mirasıATATÜRK’ÜN GİZLENEN GERÇEK VASİYETİ.
28 Kasım 1938’de yani Atatürk’ün ölümünden 18 gün sonra ikindi vakti saat 15’te Ankara 3. Sulh Hukuk TRK Mahkemesinde açılan bu vasiyetten çıkan iki tane zarf var. Biri herkes tarafından bilinen 6 maddelik vasiyet diğeri ise 50 yıl sonra açılsın diye Ankara/Ulus’taki Ziraat Bankasıkasalarına anahtar uydurulur diye tedbiren kaynakla kapatılan vasiyet!..
Bir aile düşünün 12 Temmuz 1963 yılından itibaren günü geliyor diyerek bu gizli vasiyetin açıklanması için tüm ömürlerini vakfetmişler. Bunlar Alaaddin TUMLUER ve oğlu Meriç TUMLUER... İşin ilginç yanı tıpkı Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİ VE NUTUK’da şifrelediği ancak bu vasiyette üzerlerini açtığı sırlar kadar baba-oğul da bir sır küpü.
BU SIRRIN en önemli kaynakları ise Atatürk’ün sıradışı istihbarat subayı MEHMET RİFAT EFENDİ’nin oğlu SELAHADDİN Bey, oğlu ALAADDİN Bey ve torunu MERİÇ Bey
Nefse itimat edilmez. (L.) 91:13. Lem'a 13.işâret 2. nokta Nefis kendini hür ve serbest ister. (M.) 389:29. Mektup, 2. kıs. 4. nük. Nefis kendini serbest bilir. (M.) 443:29. Mektup, zeyl, 3. hatve Nefis kendini unutur. (M.) 389:29. Mektup, 2. kısım 4. nükte
Nefsin kendine yüklenen nimetlerden gururlanmaya hakkı yok- tur. (S.) 209:18. Söz, 1. nokta
Nefis kul olduğunu açlıkla hatırlar. (M.) 389:29. Mektup, 2. kıs. 4. nük Nefsin küçüklüğü büyüklenmenin kaynağıdır. (Sn.) 74. Nefse meşru muhabbetin âhiretteki mükâfatı. (S.) 590:32. Söz
Nefis üzüm ağacına benzer. (S.) 436:26. Söz, hâtime Nefis ve malını Allah'a satmanın kârı. (S.) 30:6. Söz Nefse taraftarlık cihetiyle asılsız evhamı bir asla irca etmek
kendini mazur göstermek. (Mh.) 105:3. makale mukaddime
1- Zeki ve kabiliyetli talebelerin, İslâmî ilimlerin ders verildiği medreselere değil, çoğunlukla sosyal ve fen bilimlerinin ders verildiği mekteplere (okullara) git- meleri veya gönderilmeleri.
3- Medresede de intizam, tefeyyüz (feyizlenme) ve mahreç (medrese mezunlarının çalışacağı alanlar) bulunmaması.
Evet, vücûdlarından (âlimlerin varlığından) zarar gelmemiş, istediğimiz ulemanın ademinden gel- miştir. Zîrâ zekiler, galiben mektebe gittiler. Zen- ginler, medresenin maîşetine tenezzül etmediler: Medrese de, intizam ve tefeyyüz ve mahrec bulun- madığından, zamana göre ulemâyı yetiştiremedi. Bediüzzaman dan Siyasi ve İçtimai Tespitler Mustafa Topoz sy. 160.
Allah'ı sevmenin yolu Resûlullaha (a.s.m.) tâbî ol- maktan; söz, hâl ve hareketlerimizde onu ölçü almak- tan geçer.
Resûlullahın (a.s.m.) hadislerinin herbiri ise karan- lıkta kalanlara bir ışık, yolunu şaşıranlara bir rehber, ölünceye kadar doğru yolda tutan bir kılavuzdur.
Resûlullahın (a.s.m.) hadisleri ahiret yolcusu olan insanlar için en sağlam birer ölçü, esas ve hayat pren- sipleridir. Bilhassa bunalımda olan çağımız insanlarına bir kurtuluş simidi, huzur ve saadet yollarını gösteren hatâsız bir programdır. Hayata hayat, ruh ve nurdur.
Günümüzün insanının onun emir, yasak ve öğütle rinden istifade edecekleri çok şeyler var. Ruh, kalp ve vicdanlar, onlara gıda, hava ve su kadar muhtaçtır. ***
Camiü's-Sağır, 10.000 civarında hadis-i şerifi ihtiva eden meşhur hadis kitaplarından biridir. Uyanıkken yetmiş defa Resûlullahı (a.s.m.) gören Celaleddin es-Suyuti (1445-1505) tarafından tasnif edilmiştir. Elinizdeki cildlerde, bu eserin, Feyzü'l-Kadir isimli şer hi esas alınarak günümüze bakan 4000 civarında hadis ele alınmış, bazılarının açıklamaları yapılmıştır.
Kul bir çok zamanlar, bir çok zamanlar, bir çok zamanlar müslüman yaşar. Fakat sonunda Allah'ın gazabına uğrayabilir. Yine, ömrünü hep küfürle geçirir. Fakat sonunda Allah'ın Rahmetine uğrayabilir. Kim ki herkese gıybet ederek ve fena lâkap takarak ölürse, kıyamette, burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur. Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.) Sayfa: 104 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Evvelki kitab bir bab (lügat nev'i)den bir harf (kıraat) üzere nazil oldu. Kur'an ise yedi bab'dan yedi kıraat üzerine korkutucu, emredici, helal ve haramı bildirici, muhkem ve müteşabih ve kıssaları bildirici olarak nazil oldu. Helalini helal kabul edin. Haramını haram kabul edin. Emrolunduğunuzu yapın, nehy olunduğunuzdan vaz geçin, kıssalarından ibret alın. Muhkemi ile amel edin. Müteşabihine inanın. Ve: "Ona inandık, hepsi Rabbimizin indindedir." deyin. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.) Sayfa: 451 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
2674- Kabrin sıkması, mü'minin affedilmemiş olan her günahına keffarettir. Zekeriyya'nın oğlu Yahya'yı kabir arpa ekmeği yemesi sebebi ile sıktıkça sıkmıştır.
٢٦٧٥ - اَلصِّيَافَةُ ثَلاَثَةُ أَيَّامٍ فَمَا زَادَ فَهُوَ صَدَقَةٌ (حم وعبد بن حميد ع عـــن
Zulüm üçtür; Bir zulüm vardır ki Allah onu bırakmaz. Birini mağfiret eder, diğerini ise mağfiret etmez. Mağfiret etmediği zulüm şirktir. Allah onu mağfiret etmez. Allah'ın mağfiret ettiği zulüm ise, kulun kendisi ile Rabbi arasındaki zulümdür. Bırakmadığı zülum ise kısastır. Bazılarının hakkını bazılarından almasıdır. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 221 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
zina edenlere Allah şiddetle gazap eder. Deylemi. Dünyada en çok eziyet veren, kıyamet günü Allah katında en çok azap görecek olandır. Musned, 3.:403 Kıyamet günü en şiddetli azap görecek olan, zalim idâreci dır. Musned, 3:22.
Tarihin her devrinde hirs ile, hiyanetle tanınmış bir millet olan yahudiler vaktiyle
Mûsa Peygamberin nübüveti zamanında da müşârün ileyhin tebliğ ettiği her emri tersine telakki ederek bu şevketli peygambere de türlü müşkülât göstermişler ve her zaman hakla batılı karıştırmışlardır. Sahih-i Buhârî MUHTASARI TECRIDI SARIH Tercümesi ve Şerhi cilt 8.sy.20.
39. O küfre sapanlar ve âyetlerimizi yalanlayanlar var ya, işte onlar cehennemlik olanlardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır. [krş. 7/24-35; 20/123]
40. Ey İsrâiloğulları![19] Size verdiğim nimeti hatırlayın (şükredin); bana (iman ve itaat hususunda) verdiğiniz sözü yerine getirin, ki ben de size (cennetle ilgili) vaadettiklerimi vereyim. Yalnız benden korkun!
41. Ve yanınızdaki (Tevrat’ın aslı)nı tasdik edici olarak indirdiğim (Kur’an’)a iman edin, ona inanmayanların ilki siz olmayın; benim âyetlerimi az bir bedele (dünyalık karşılığa) satmayın ve ancak (benim emrime uygun yaşayın) ve yalnız benden (benim azabımdan) korkun!
42. Hakkı (gerçeği) batıl ile bulayıp/örtüp de bile bile hakkı gizlemeyin (hakkın üstüne örttüğünüz batılı hak diye göstermeyin).[20]
43. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû eden (mü’min)lerle birlikte rükû edin.[21]
YANITLASİL
yuksel2 Kasım 2023 04:10 19] İsrâil, Hz. Yakub’un lakabıdır.
[20] İslâm’a uygun olmayan söz ve hareketler batıldır. Eğer hak olan batıla bulanır, ona karıştırılırsa, hak anlaşılmaz, batılın içinde özelliğini kaybeder ve insanlar da haktan saptırılmış olur. Diğer taraftan bu, “batılı da hakla süslemeyin, altında hak var diye batılı cazip göstermeyin” demektir (İbni Teymiyye, s. 52; Elmalılı, I, 285). Yahudiler, Tevrat’taki bazı hükümleri değiştiriyorlar ve kendi uydurdukları batıllara “hak (doğru) bu” diyorlardı.
[21] Âyet-i kerîmede önce “namaz kılın” denildiği halde tekrar “rükû edenlerle beraber rükû edin” buyurulmasında namazın cemaatle kılınmasına ayrıca önem verilmesi gerektiğine işaret vardır (Beydâvî; Râzî, II, 475; Hazîn, I, 43; Cezîrî, I, 405-406). Yahudiler ve hıristiyanlar namazlarında, kıyamdan sonra doğrudan secdeye giderlerdi. Bu ifade ile onlardan İslâm’ın öngördüğü gibi namaz kılmaları istenmiş olmaktadır. [bk. 3/71; Elmalılı, I, 337]
:e Versuchung des Teufels, r Ze fel, s Besorgnis, -etmek Befürg tungen hegen, argwöhnisch, m traurisch sein.
Vicdan
:s Gewissen, -borcu (innere) Ve pflichtung, -a danışmak sich d Gewissensfrage vorlegen, 1 kab etmemek e-m gegen das Gewisse gehen, -ını kirletmek sich das Ge wissen beschweren; her sahib wer auch nur en Funken Verant wortungsgefühl in sich trägt. Gewissens-bisse, qual
Vicdan azabı
Vicdani
Gewissens-
Vicdan borcu
: moralische Verplichtung
Vicdan meselesi
:e Gewissensfrage
Vicdanlı
: gewissenhaft, gerecht, mensch lich
Vicdansız
: gewissenslos, unmenschlich
Virane
: e Ruine
Virt
Virt çekmek
täglich rezitierter Gebetsspruch die gleichen Gebete od. Koran sprüche immer wieder rezitieren
Vitir
1. zusätzliches Gebet (nach des rituell vorgeschriebenen letzten Gebet) 2. Vorabend des Opfer fests
Vuküf
Vuslat
Vuzuh
:e Kenntnis, s Wissen e Vereinigung zweier Liebender gecesi e Liebesnacht :e Klarheit, e Deutlichkeit
Fitrat yalan söylemez. (M.N.) 214:Nokta Sosyal hayatta bir çığır açan, fitrat kanunlarına uygun hareket etmelidir. (L.) 174:22. Lem'a 2.işâret Tesettür fitridir. (L.) 197:24. Lem'a
Bana göre, sizin için deccaldan daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi? O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp, adamın makamına gösteriş için amel etmesidir. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 163 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
ketm (Bir sözü, bir sırrı, bir haberi) gizleme, saklama, gizli tutma. "Seferberlikte Seferber ordunun iaşesine muhtas hisse-i öşrü vermemek kastı ile mahsulatını ketm edenler hakkındaki Kararname üzerine Adliye Encümeni Mazbatası." Meclis-i Mebusan 28 Şubat 1336 (1920) tarihli 15'inci Birleşim Tutanak Dergisi, C. 1, S. 265. ketmetmek: (Bir sözü, bir Sırrı, bir haberi) gizlemek, saklamak.
keyfiyet (keyfiyyet) Durum, nitelik. "Şimdi efendim, harcırah ve bakiyei tahsisatlarını alamadıklarından keyfiyetin idare memurlariyle Umuru maliye vekâletinden istizahına dair Malatya mebusu Lütfi Bey ve rufekasının bir takriri var." TBMM 14 Temmuz 1336 (1920) tarihli
Yavuz Sultan Selim İslam ülkelerinin fethinden sonra, bir gün veziri azam Piri Paşa'yı çağırır: «Piri lalam Allahir emri ile Misir'i feth eyledik, Hadim ul Haremeyn unvanı ile hu azzez olduk. Her gittiğimiz tarafta fetihler nasip oldu ve emri mize muhalefet edecek kimse kalmadı. Bu vazi yette devletin zevali ihtimali var mıdır, deyü buyurmuşlar, vezir de cevabında: Yüce cedlerinizin koydukları ka- nun ve kaideler icra olundukça bu devletin zeva- i muhaldir» der ve «evládlarınızın hilafeti zamanında akılsız veziri a'zam tâyin olunur; rüşvet kapıları açıla rak mansıplar ehline verilmez; devlet işlerinde kadınlarım hükmü yürürse o zaman bu devletin ihtilali mukarrer olur diye ilave eder.
a deve ya deveci ya üsdündeki hacı ölür: İlerisi için verdiğim sözden korkmuyorum, o zamana kadar şartlar değişebilir. Bu gadar borcun altına nası(l) giriyo(rsu)n; garkmuyon mu diyene cuvap
zır bizinkinden: N'ediyim, ya deve ya deveci ya üsdündeki hacı (ölür).]
Yağınan yavşan yenir: Yemeğe lezzeti yağ verir.
Ne bu beyle sası sası. Içcık yağ atar adam bunun içine be! Duymadın mı heç ebemden ya(g)ınan yavşan yenir, deyin.]
Yağmır ya(g)sa gış de(g)el mi / Kişi halını bilse hoş de(g)el mi : Her şeyin, her kişinin bir özelliği, bir niteliği vardır. Bunu, başka türlü göstermeye kal- kışmak boştur. Kişinin davranışları, kendi durumuna uygun olmalıdır.
['Ya(g)mır ya(g)sa gış de(g)el mi / Kişi halını bilse hoş de(g)el mi' ay o(ğlum. Ne senden benim çekece(g)im len! Halına yanmayıp Hasan Dağı'na oduna gediyor(rsu)n eyle ay o(g)lum!]
Yalınız öküz çifte goşulmaz : Birlikten kuvvet doğar. Çok kişiyle yapılacak işler, bir kişiye yüklenemez.
[Yalınız öküz çi(f)te goşulmaz. Sahab olun birbirinize dosta düşmana garşı.]
Öte yandan nifakın siyasî, iktisadî ve sosyal alanlarda kendini gösterdiğini ortaya koyan, casusları ve bazı gizli teşkilâtları münafık olarak değerlendiren araştırmacılar da vardır (Abdülhalim Hifnî, s. 100-149, 229).
Dalalet yolu ne kadar karanlıklı ve elemli! Ne zorun var ki, oradan gidiyor- sun Hem bak! iman ve tevhid yolu ne kadar kolay ve safalı. Oraya gir, kurtul...
Müellifi Bediüzzaman Said Nursi
YANITLASİL
yuksel15 Kasım 2023 06:04 u Otuzüç Pencereli olan Otuzüçün
cü Mektub, îmanı olmiyanı İnşaallah îmana getirir. İmanı zaif olanın îmanını kuvvetleştirir. İmanı kavi ve taklidi ola- nın îmanını tahkiki yapar. İmanı tahki- ki olanın îmanını genişlendirir. İmanı ge niş olana bütün kemalât-ı hakikiyenin medarı ve esası olan marifetullahda te- rakkiyat verir; daha nuranî, daha parlak manzaraları açar.
İşte bunun için, "Bir pencere bana kâ- fi geldi, yeter" diyemezsin. Çünki : Se- nin aklına kanaat geldi, hissesini aldı ise; kalbin de hissesini ister. Ruhun da his- sesini ister. Hatta hayal de o nurdan his- sesini istiyecek. Binaenaleyh herbir pen- cerenin ayrı ayrı faideleri vardır.
Evliyanın bazı keşiflerinin bazan hakikata zıt çıkması. (S.) 303: 24. Söz 2. dal aliyanın bir kısmı niçin tevhidde ileri gitmeşler? (S.) 303:24. Söz 2. dal
Evliyanın bir nevi garibi olan abdalların bir anda çok yerlerde görünmesi, (S.) 462:28. Söz
Evliya nın ilhamı bazı arızalarla hatalı olabilir, gerçeğe zıt çıka-
bilir. (S.) 308:24. Söz 3. dal 5. asıl
Evliya iman esaslarında ittifak etmiştir. (S.) 303:24. Söz 2. dal Byliyanın kabirleri manay-i ismiyle ziyaret edildi. (M.) 355:28. Evliyanın kerâmeti haktur. (S.T.Ten) 165:28. Lem.) 165.
Mektup, 6. mes. 4. nük.
Evliyaların keşiflerinin birbirine zıt çıkması. (S.) 303:24. Söz 1. dal Evliyaya mânây-i ismi ile bakılmamalıdır. (H.Ş. 2. Zey. 2. kıs.) 145. Evliyanın meleklerle ve cinlerle görüştüp konuşmaları. (M.) 158: 19. Mektup, 14. işâret, 2. şube
Evliyaya meşru muhabbetin uhrevî mükafaatı. (S.) 592:32. Söz 3. mev. 2. mebhas, 6. işaret
Evliyaya meşrû muhabbetin dünyevî neticesi. (S.) 588:32. Söz
Hızır'ın (a.s.) hayatına yakın hayata mazhar evliyalar vardır. (B.L.) 180.
Kırk günde bir gün ekmek yiyen evliya burcunda. (B.L.) 9. Nübüvvetin velâyete üstünlüğü. (L.) 30:4. Lem'a 4. nükte
Vedûd ismine mazhar bir kısım evliya, Cenneti istemeyip Al lah'ın sevgisini istemişler. (S.) 571:32. Söz 2. mev. 3. mak. 4. rem Yüz yirmi dört bin evliya. (S.) 110:10. Söz zeylin 5. parças (S.) 131:13. Söz 2. makam
FIHRIST/2 Bir Hazinenin Anahtarı Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi İsmail Mutlu sy. 201
Ölümü unutan kimseye de Allah üç türlü belâ verir:
1- Tevbeyi sona bırakmak, mesela: «Daha vakit var, benim gençliğim var>> diyerek tevbeyi te'hir eder,
2 - Dünyaya karşı hırsı ve tamah'ı fazlalaşır. Halbuki: <> diye tenbihlerde bulunulmuştur.
3 - Dini görevlerini işlemekte üşenme hâsıl olur ki; (1) bu işin
kotülüğünü anlatmak mümkün değildir.
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:37 O zat - Ey kardeşlerim! Size Allah'ı And veriyorum, sakın ölümü hatırı- nızdan çıkarmayınız, o teşkilatları bozar, kardeşi kardeşten, karıyı ko- cadan ayırır, canından sevgili mallarını, sevmediği kimselere terketti- rir, yavrularınızı öksüz kor, gülen yüzleri ağlatır, gözleri yaşlarla dol- durur, toplumları dağıtır, mâmûrları virân eder, nâzenîn vücûdları topraklarda çürütür. Ey kardeşlerim! Yere düşeceğiniz günü düşünün, mezara gireceğiniz saatı aklınıza getirin, kabre gireceğiniz dakikaları, kabre girip yanınıza gelecek olanı tefekkür ediniz.
(1) Onlardan biri: Hacca gitmektir.
Mükellef bir Müslümanın, haccın Nisabı tahakkuk eder etmez, hac yoluna yürümesi lazımdır. Bunun tehiri vähi işlerden dolayı ise durumun sonu korku- ludur. Geriye bırakmak doğru değildir.
Denilmiş ki: Dînî görevleri geriye bırakmak; bir dert ve hastalıktır, çok kimselerde bu hal bulunur. Namaza üşenenlerin başlarının taşlarla ezileceğini İmam-ı Buhârî bir hadisinde anlatmıştır. Bunun şüphesiz şakası yoktur. Bir de amamen terkedenin halini düşünelim :
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:38 Yumuşak döşekleri beğenmiyen kibarlar, kobindustane birakila
ğınınkumaka getirin. Dunya yüzünde, toprak bheale, her bir in
Her bir yemeği beğenmezken, yarın, mezarda yatacak, yılan ve çiyanı
Hendaşı olacak, ağzı topraklarla dolacak, dunyayı seyrederek renk
tenmiyen gözler yarın toz- toprak dolacak. Evlerinin üstüne örtü
ğenmezken; yarın taşlar örtü olacağını, otlar, ağaçlar biteceğini un
mayınız, taşın toprağın üzerinde yatacağınızı unutmayınız ey k
deşlerim.
Bu konuda insanlar ikiye ayrılır:
1 Birincisi; erbâb-ı saadettir. Bunlar, salih amellerle meşgul on muşlar, işlerini öylece düzene koyup, doğru yolda yürümüşlerdir. He Kur'ân-ı Kerîmi okumakla meşgul olanlara, veya Kuran okunurke can vermiş olanlara, değer biçilmez üstünlükler hazırlanmıştır.
2- İkincisi, kötü işlerle meşgul iken ölmüş olan tevbesizlerdir. İ te dert, bela bunların başlarında toplanır. Kabirde, toprakda, yanın geleceklerin hepsi onun düşmanlarıdır.
Mezarına girenin yanında bulunacak olan, onun dünyada işleml olduğu ameli iyi - kötü tecessüm ederek onu karşılayacaktır. Bu düşün celer üzerine bazı büyükler şunları söyliyerek halkı ikaz etmek istemiş lerdir:
Ey mal yığanlar ey binalar kuranlar, sizin malınız ancak kesen dir, yoldasımz, gözlerimizi açım!
Ey malcılar! Malınız sizi ölümden kurtarabilecek mi? Ahirete on- dan bir şey götürebilecek misiniz? Hayır, hayır... Belki sen o yığdığ nesneyi senin sevmediklerin ve seni hayır ile anmıyacak kimseler içim yığdın. Cezasını sen çekeceksin, zevkini onlar tadacak. Bakmıyor mu sun, dünyadan kefenden başka şey götüreni görüyor musun?
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:41 SÖNMEZ NEŞRİYAT A. S. YAYINLARI: UMUMİ NES, No: 23 KUR'AN ve HADIS ILIMLERİ: HUSUSI: No
AHİRETE GİDEN YOL
(KEŞF-ÜS SÜTÜR)
Ali Rıza ALTAY Denizli Merkez Vaizi
d
11
sönmez
Cağaloğlu Şeref Efendi Sokak No. 13
İSTANBUL-1969 sy. 19,20.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Eden bulur bir dilenci eden bulur der dururmuş. Kötü bir kadın bu dilenciye kızarmış. En sonunda ekmek içine zehir koyarak dilenciye vermiş. dilenci zehirli ekmeği alarak yola koyulmuş. Bir gölgelikte dinlenmek için oturmuş. O sırada bir askerliğini yeni bitirmiş bir genç gelmiş. dilenci çok acıktıgini görünce ekmeği gence vermiş. Genç Ekmeği yiyerek yola koyulmuş Bir evin önüne gelince zehirli ekmeği yediği için ölmüş. Kötü kadın kapıyı aç sa zehirli ekmekle birlikte oğlunun öldüğünü görmüş. Akra Fm. Sirca köşk.
Hiç şüphe yok, deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür. Ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Gözsüzleri ve abraşı iyi eder. Ölüleri diriltir. Ve "ben rabbinizim" der. Kim onu tasdik ederse fitneyi deccale düştü. Kim de "Rabbim Allah" der ve böyle ölürse o zaman deccalın fitnesine düşmemiş olur ve ona bir daha fitne ve azab yoktur. Deccal yerde Allah'ın dilediği kadar kalır. Sonra İsa (a.s.) gelir. O Bana vekil ve Benim dinim üzerine gelir. Deccalı öldürür. Ondan sonra kıyamet kopar. Ravi: Hz. Sumre (r.a.) Sayfa: 97 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Allah teälayı insanoğlu aklı ile elbette hakkıyla blemez. Bir halıkı var, läkin nasıldır Görülmeyen Mayin bilinmesi de muhakkak ki çok müşküldür. Bu un için hemen hemen her kavim ve millet aklının erdiği kadar çesitli putlar icad etmişler, her birisi- ne de hälıkı andıran birer isim vermişler. Tabil ki bunlann hepsi de bâtıl fikirler. Bunların karşısına önce İbrahim aleyhisselâm
cikmis. Babası put imâlcisi olan İbrahim peygam ber çocukluğunda bu putları satarken: "satana ve alana ne faydası ne de zarırı olan ilahlar" diye sotarmış. Bir gün putperestlerin kiliselerindeki bü Un putları kırıp, baltayı da büyük putun boynuna asmis. Sordukları vakit ise "Balta kimin boynun da ise ona sorun demiş. Onlar da "Bu putlar ko nusur mu?" deyince, "Siz ne de budala insanlarsınız ki, bu faidesiz, kendi ellerinizle yap- tığınız taştan, ağaçtan, altun ve gümüşle süsledi ğiniz putlara tapıyorsunuz" diyerek anları tapiyorsunu susturmus. Fakat insanoğlu bu hatalarını bildikle nhalde o putları için Ibrahim aleyhisselamı, yak maya karar vermişler. Malüm olan o hädise bizim Urfa şehrinde vukubulmuş. O ates mahallinde bu pin sular kaynamakta, ateşe ahldığı yerde, jeh in yüksek kısmında minareye benzer rada durmakta ve bütün beyeriyete inlisal teşkil etmektedir. iki sütun halá bir nümüne- Lakin maalesef bugün halà o putlara tapan
dynale poucolour Kim bilir ne kadar
an var dünyada, her birisi çeşitli bahanelerle o
pularna baglıklarını izhar etmekten de çekin
şte bu putların çok do
çeşitleri vardir
Mase
paralar, mallar, servetler, sehvet, nehin arzu
ve emial Bunların en korkunas alon
Malümdur ki pislikler iki kısımdırı Birisi görü nen, bilinen maddi pisliklerdir, diğeri ise görünme yen, månevi pisliklerdir. Maddi olanlar insan ve hayvan pislikleriyle beraber, bir de şarap ve do muz hayvanının kendisi gibi, her şeyiyle büyük ne casetlerden addedilenler. Bunlardan kurtulmak mânevi necasetlere nazaran çok daha kolaydır. Çünkü yıkanması halinde bunlardan temizlenmesi mümkündür.
Fakat månevi necasetler ki, bunlar alışılan gü nahlarla birlikte, gaflet, inançsızlık, kibir, gadab, ucüb, hased, hirs, sehvet, kin ve emsolidir. Duçak güzel görünür, fakat içi berbat, bunlan ne kadar yıkasanız da su ile temizlemek mümkün değdir Bizim ecdadımız "Bunlan teneşir temizler de mister. Bu huylara müptelő olanlardan siah, nels edenler pek nadirdir. Insanlarda hakiki insanlık
Müslümanlarda ise hakiki Müslümanlık bu kötü
huylardan kurtulmadıkça tam manasıyla olmas Oyle ise her Müslümana, her insana lazım ve layık olan odur ki, kendisini moddi pisliklerden kur larsın. Ancak bu üzerine nosil borç ve manevi pis liklerden kurtulmaya çalışması da bylece vazifelerindendir Sahabe i güzin ridvanullahi tešla aleyhansen main hazeratı, Resülüllah sellöllahü aleyh
ve se
huzurlarında bulunmak
lem Hazretleri'r
nin
sohbetlerini dinlemek suretiyle maddi, manevi b
tun pisliklerden tamomiyle ananas olimlarivia,
tün Müslümanlara hatta bütün insanliga nümü
olmuşlardır. Blahore Müslümanlar Resah se
Efendimiz den uzaklaştıkça ve o güzel huylar
rer birer kaybolmaya başlayınca tarikator m
dana gelmes Maksat hep a Resülüli
zamanındaki güzel hayatı tekrar canlanamp
dini begenmek pek büyük bir beladir Mamamaya colmak, insanion madd
Modern bilimin "kanunları" en iyi ihtimalle emsal olarak görülmediği takdirde Müslümanları oyalayıp durmaktan başka bir sonuç elde edilmeyecektir.
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 11:16 Modern Bilim, içinde doğduğu batı uygarlığının evrenselliğini ve üstünlüğünü empoze ettiği için emperyalizmin de anasıdır.
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 11:17 Modern Bilim, içinde doğduğu batı uygarlığının evrenselliğini ve üstünlüğünü empoze ettiği için emperyalizmin de anasıdır. İslam Aylık mecmua
Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin; zira bu büyük bir günahtır. (Nisa. 4/2)
KORUYUCU AİLE OLMANIN HÜKMÜ NEDİR?
İslam'ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı olarak bir süre muhafaza edi- len evlatlık kurumu, Medine döneminde nazil olan "Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır." (Ahzab, 33/4) mealindeki ayetle kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlat edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir. Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlığın ne- sebi, evlat edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz. Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman 'koruyucu aile' tarzında varlığını sürdürmüştür. İslam'ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü İslam'a göre himayeye muhtaç çocuklara bakmak, onları beslemek, büyütmek büyük sevaptır ve bir insanlık ödevidir. Hz. Peygamber (sas), işaret ve orta parmağını göstererek "Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız." (Buhari, Edeb, 24) buyurmuştur
Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey öğrendim.
" 1. Zaman bir kılınçtır, sen onu kullanmazsan o seni keser. 2. Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtil seni istila eder. . Kendine hiç bir varlık isnad etmemek, erbâb-ı ismetten olmak
Celaluddin-i Suyûtî; Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye, s. 15:
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 21:28 İmam-ı Malik rh.a.'in Görüşü
"Fikhi öğrenip de tasavvufu öğrenmemiş olan fâsıklığa, Tasavvufu öğrenip, fıkhı öğrenmemiş olan zındıklığa düçar olabilir. Hem fikhi ve
hem de tasavvufu birarada cem eden de hakikate ulaşır." Aliyyü'l-Kârî Fıkh-ı Maliki Şerhi c. 1, s. 33
Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey öğrendim.
" 1. Zaman bir kılınçtır, sen onu kullanmazsan o seni keser. 2. Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtil seni istila eder. . Kendine hiç bir varlık isnad etmemek, erbâb-ı ismetten olmak demektir.
Celaluddin-i Suyûtî; Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye, s. 15:
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 21:27 İmam-ı Malik rh.a.'in Görüşü
"Fikhi öğrenip de tasavvufu öğrenmemiş olan fâsıklığa, Tasavvufu öğrenip, fıkhı öğrenmemiş olan zındıklığa düçar olabilir. Hem fikhi ve
hem de tasavvufu birarada cem eden de hakikate ulaşır." Aliyyü'l-Kârî Fıkh-ı Maliki Şerhi c. 1, s. 33
İslam'da gayrı samimi olan ve Islami yaşantıda nifake içerisinde bulunan ilmi, ihlası, zühdü ve takvası olmayan kişilerin gösterdiği olağanüstü hallere istidrac denilir. Yani şeytanı haller. Bizim kerâmetle istidracı birbirinden ayırmamızın en önemli ölçüsü, kişinin İslam'ı bi-hakkın yaşayıp yaşamamasıdır.
Bir de keramet
gibi gözüken ama şeytânî olağanüstü hallerin görün- tüsü olan istidrac var...
Zamanın muterizleri kerametle, mucize birbirine karışıyor bu yüzden keramet sakıncalı oluyor demişlerdi. Herşeyden önce mu- cize yalnızca peygamberlere ve- rilen ve nübüvvet iddiasını belirten bir husustur ve onda meydan okuma vardır. Keramet ise Allah'ın veli kullarına bahçe- dilen bir iltifattır. Meydan okuma ve herhangi bir iddia yoktur. Ke- ramet ile istidrac arasında yani sihrin arasındaki fark; kerameti gösterenin veli oluşu, Allah dos- tu oluşu, Islam'ı bihakkın yaşayışı ve çevresine de yaşatmaya ça lamasıdır. İstidracı yapan ise; is Vasantıda nifak içerisindedir. Il fur. Fisk ve icerisindedir. İste bu kişilerin gös- fücur hayatı terdikleri olağanüstü hadiseler si- dur Bizim
Kerametle, istidracı ayırt etmemi- kal zin en önemli mikyası; kişinin Is- lam'ı yaşayıp yaşamamasıdır. Cenab-ı Allah fásik bir insanı, yaptığı ve gösterdiği ile daha da mağrur olsun diye imtihan ede- rek o kişinin istidracına izin veri yor. Ayrıca diğer Müslümanlar da o kişinin istidrac halini bilmek- ko le imtihan olunuyorlar. Ve yine M bu fasık kişiler yaptıklarıyla iyice En mağrur olduklarından, cehen- nemde daha çok yanmak için kendilerine sermaye biriktiriyor- lar. Azabları, cezaları artmış oluyor. ta tir.
olr
lat
zü
şir
do
a
a
le
Mürşid için söylediğiniz ilim- amel-ihlas şartına vakıf, zühd ve takva yaşantısı olan zâtların kerametlerini bilip: "Üstadımızın şöyle şöyle ke- rametleri vardı..." diye an- latılsa "insanın içinden geçenleri bilirdi, bolluk ve bereket kendisiyle beraber olurdu...." gibi ifadelerle ki- şi üstadının kerametlerini belirtse ne olur?
Keramet iki kısımdır: a- Şirki muhtevî olanlar
b- Şirki muhtevî olmayanlar (Tamamen Allah'ın bahsettiği kendisinin bile bilmeyerek oluş- tuğu kerametlerdir.)
Mesela bir grup insan: "Biz bugün şeyhin evine gideceğiz, eğer bize şu soruyu sorarsa o şeyhtir" derse ve tevafuken de seyh gelenlere, gelenlerin sar bu larında olan soruyu sorarsa bu bir keramettir. Bunun üzereyki și, ona bağlanıp: "Bizim şeyhi siz bizim kalbimizden gees bildi" dese o kişi doğru söylemiş olur. Çünkü bu olayı aynen ya- şamıştır. Bu sözle de kesinlikle sir- ke girmiş olmaz. Çünkü
Hakiki devlet adamı, hizmet ettiği memleketin bünye- sini iyi bilmeli, bütün hususiyetleriyle tanımalıdır.
2)
Zalim olmadığı gibi gafil de olmamalıdır.
3)
Devlet hayatının istikrar istediğini bir an unutmamalı, affın, müsamahanın, huşunetin ve cezriliğin yerini ve zamanını iyi tayin etmelidir.
4)
İdare-i maslahatçı olmamalı, bunun bir fazilet olduğu zehabından uzak bulunmalıdır.
5) Maddi ve manevi hamleler arasında zaruri bir bağ, paralel bir gidiş olduğunu iyi bilmelidir.
6)
Müşavirlerini ve arkadaşlarını çanak yalayıcılar arasın- dan değil, şahsiyetli ve haysiyetli insanlardan, icabın- da kendisini ikaz edecek kimselerden seçmelidir.
7)
İç çekişmelere, kendini ana hedefleri unutacak kadar kaptırmamalıdır.
288
YANITLASİL
yuksel20 Kasım 2023 00:58 )
İyi konuşmasını, düşüncelerini iyi ifade etmesini bil- melidir.
9) Öğrenmeyi, öğretmeyi, gerçeği ve gerçeği sevenleri sevmelidir. Buna mukabil yalan söylemek şöyle dur- sun, yalan söyleyen yerden nefret etmelidir.
10) Nazarında para ve her çeşit maddi menfaatler kıymet- siz olmalı, temiz elli, temiz ahlaklı olduğunu o saha- da da ispat etmelidir.
11) Azim ve irade sahibi olup, lüzumlu gördüğü işte insi- yatif sahibi olmalı ve asla küçük ruhluluk gösterme- melidir.
12) Zeki olduğu kadar, hayat ile gerçek şartları birbirine karıştırmamalıdır.
İşin zor olanı, bütün bunların hepsinin birden bir kişide bu- lunması gerektiğidir. Ve bütün dünyada "Devlet Adamı" fikda- ni (yokluğu) vardır.
YANITLASİL
yuksel20 Kasım 2023 00:59 Ziya Demirel - Avni Arslan
Bir insan huysuzsa idare edin. Cahilse akıl verin. Sinirliyse sabredin. Nankörse yol verin gitsin!
Çünkü huysuz bir insan düzelebilir. Cahil insan akıllanabilir. Sinirli insan sakinleşebilir. Ama nankör insan asla değişmez.
Bu sözleri niye mi yazdım? Sizlere insanoğlunun ne kadar iyilik bilmez olduğunu hatırlatmak için yazdım.
Nan-Kör ne anlama geliyor diye araştırdım.
"Nan" Ekmek demektir. "Kör" ise gözleri görmeyen demektir.
"Nankör" kendisine verilen ekmeğe kör bakan, o ekmeği görmeyen demektir.
Nankör insan kendisine yapılan iyiliklerin bilmez. Yapılan iyiliği önemsemez.
Şunu da unutma: İnsan, doğuştan hem iyiliğe hem de kötülüğe meyli olan bir varlıktır. Bununla birlikte insan kendisine yapılan iyilik, yardım ve nimetlerin farkına varma konusunda da zayıf bir varlıktır. Yapılan iyiliklere karşı da cevabı hazırdır.
Çok sıkıştırırsan "yapmasaydın be kardeşim" der. Herkesin işine yaradığın kadar iyisin bu hayatta! Tanrı kimseyi; yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkar edecek kadar da nankör yapmasın.
Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. (Allah'tan gayrı güç ve kuvvet yoktur!)
(Müslim, Zikir, 47)
BÜTÜN GÜÇ VE KUDRET ALLAH'A AİTTİR
me
ZDAN sürc Allah'tan başka bir şeye, taparcasına bağlananlar, Allah'ı sever gibi sevenler ve bu suretle, Kur'an'ın bütün uyarılarına rağmen şirke sapanlar için artık kurtuluş dett ümidi yoktur. Onlar, sonunda ahirette inkâr ve isyanları yüzünden hak ettikleri de azabı gördüklerinde bütün güç ve kudretin Allah'a ait olduğunu, dünyada iken bu güce inanmamakla kendilerine ne büyük bir kötülük ettiklerini, Allah'ın azabının ne kadar şiddetli olduğunu anlayacaklardır. Fakat bunu dünyadayken anlamaları ve ona göre inanıp yaşamaları gerekirdi. Bu sebeple iş işten geçmiş olacak, büyük ve önder bilip tanrılık mertebesinde yücelttikleri, güvendikleri kişilerin de kendi dertlerine düşüp onların yüzlerine bile bakmadıklarını, bütün kurtuluş imkânlarının yok olduğunu, ümitlerin kesildiğini görünce pişmanlık ve kederleri bir kat daha artacaktır. Sonuçta dünyada yaşadıkları sürece yaptıkları bütün işler ahirette kendilerine sadece pişmanlıklar, acı ve üzüntüler getirecek, bir daha kurtulamayacakları bir azaba atılacaklardır.
Kim bir iyilikle gelirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır; kim de bir kötülükle gelirse o kötülükleri işleyenler yalnızca yaptıklarının karşılığını görürler. (Kosas, 28/84)
Kur'an'ın Kasas suresinde Karûn, Hz. Mûsa'nın kavminden, hazinelerinin anah- tarlarını ancak güçlü bir topluluğun taşıyabildiği, zenginliğiyle mağrur bir kişi olarak takdim edilir. Karûn gösterişi sevmekte, kavminin arasında ihtişamla do- laşmakta, bu ise bazılarının hayranlığını celbetmekteydi. Kavminin, servetiyle böbürlenmemesi gerektiği yönündeki uyarılarına karşı Kārûn bu serveti kendi bilgisi sayesinde yaptığını ileri sürüyordu. Nihayet kendisi ve evi yerin dibine ge- çirilmiş, bu akıbetten ne kendini kurtarabilmiş ne de onu kurtaracak bir topluluk çıkmıştır. Diğer ayetlerde de Hz. Müsa'nın apaçık delillerle Firavun, Hâmân ve Karûn'a gönderildiği, fakat onların Müsa'yı yalancı bir sihirbaz olarak niteledikleri, ona karşı çıktıkları, yeryüzünde büyüklük tasladıkları, sonuçta her birinin farklı şekillerde cezalandırıldığı belirtilir. Kärün kıssası, servet ve gücüne güvenerek, kendini imtiyazlı ve büyük görüp Allah'a isyan, insanlara karşı haksızlık eden ve bu suretle sınırı aşanlar için asırları aşıp gelen bir ibret tablosu, bir öğüt levhasıdır.
عين )an) bil-feth. İnsanın ve gayrı hay- vanın gözü. Müennestir. Cem'i a'yün ve uyun ve a'yân gelir. Tasgirinde uyeynet derler. Ve dahi su çıktığı yere ve diz gözüne ayn derler "يقال لكل ركبة Her) عينان وهما نقرتان في مقد مها عند الساق dizin iki gözü var. Bunlara bilek tara- fında olur ve nukret denir. والعين عين الشمس Ayn güneş kursu, demektir.(, والعين الدينار Ayn dinar, demektir.( والعين الجاسوس )...ayn casus, istihbaratçı.(, وعين الشئ خياره )Ayn... bir şeyin iyisi, ha- Ayn) وعين الشئ نفسه يقال هو بعينه .yirlis1 bir şeyin kendisi, o kendisidir, denir.), ayn halki az...) وبلد قليل العين اي قليل الناس ayn ...) وما بها عين اى احد ,.belde, sehir orada kimse yoktur. ولا اطلب اثرا بعد عين اى بعد معاينة )...ayn gördükten sonra bir eser, bir belirti istemiyorum.وعين البقر جنس من العنب يكون بالشام Aynü'l-bakar Şam bölgesinde bir cins üzüm, demek- tir.( واعيان القوم اشرافهم A'yân) halkın eş- rafı, ileri gelenleri demektir والاعيان Ayan baba anne bir) الاخوة من الأبوين kardeşler, demektir وتعين الرجل المال )Adam bizzat mal elde ettiاصابه بعي وتعين عليه الشئ )Aa( Bir se ona biz- zat gerekli oldu. وتعيين ) لزمه بعينه الشئ تخصيصه من الجملة Tayin....bir şeyi genelden belirleme, birine bir şeyi has ve ait kılma. وعين اللؤلؤ تعيينا İnciyi del- وعاين الشئ عيانا بكسر العين (Aa) ثقبها .di رأه بعينه )Bir şeyi bizzat, gözüyle gördü. Mastarı ıyân gelir. وجاء فلان فى عينى في جماعة )...ayn falan bir grup, bir cema- at içinde geldi.)".
ع
عيناء )ayna) Gözleri büyük avrat; vâ- siatü'l-ayn gibi. ki inde'l-Arab
YANITLASİL
yuksel28 Kasım 2023 00:51 Ahterî Mustafa Muslihuddin el-Karahisarî
106- Biz herhangi bir ayeti (n lafzını yahut hükmünü veya her ikisinin 16. Biz het nu neshedersek veya (hazalardan silerek) on geutturursak, (onun yerine, hem kullara fayda ve kolaylık açısından, hem de sevap bakımından) ondan daha iyisini veya (yükümlülük ve sevap ka zandırma yönünden) onun (bir) benzerini getiririz. (Habibim!) Bilmedin mi ki; gerçekten Allâh (emretme, yasaklama, değiştirme ve hükümsüz kıl
ma dâhil) her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr'dir?! Kur'ân'da ve Sünnet'te geçerli olan "Nesh" konusu "Şerî bir hükmün, Allâh-u Teâlâ ta- rafından tümüyle kaldırılması veyâ misliyle yâhut daha iyisiyle değiştirilmesi" anlamına gel- mektedir. Meselâ Bakara Sûre-i Celîlesi'nin 180. âyet-i kerîmesinde: "Ardından mal bırakacak kişinin, o maldan ne kadar pay alacakları hususunda ana-babasına ve akrabâsına vasiyette bulunmasının farz olduğu" açıkça bildirilmiştir. Ama daha sonra "Mîras âyetleri" olarak anı lan; Nisa Sûresi'nin 11 ve 12. âyet-i kerîmelerinin indirilişiyle, herkesin ne alacağı taksim edil miş ve böylece ölecek kişinin kafasına göre vasiyet yapmasının farziyeti kaldırılmıştır.
90
YANITLASİL
yuksel30 Kasım 2023 03:21 KUR'ÂN-I 'AZÎM
ve Soru Edatlı Kelime Mânâsı - 1
Cüz: 1
Sûre: 2
Yine böylece kiblenin Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Harâm'a döndürülüşü de neshin ör- neklerindendir. Bu konuda misalleri çoğaltabiliriz. Konunun ehemmiyetinden dolayı âlimler: "Nâsih ve mensûhu bilmeyen kimselerin âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler okuyarak vaaz et- meleri câiz değildir" demişlerdir. Allâh-u Teâlâ neyi ne zamâna kadar ne sebeple geçerli kı- lacağını, ne zamanda neyi hangi hikmetle hükümsüz kılacağını ezelî ilmiyle bildiği için nesh, Allâh-u Teâlâ'nın ilminde ve takdîrinde vukû bulan bir değişiklik olarak görülemez, bilakis bu hükümler, ferdin ve toplumun menfaatleri gözetilerek zaman ve zemine göre değişebilecek şekilde takdîr edilmiştir. Ancak şu bilinmelidir ki; nesh sâdece emir ve yasaklarda geçerlidir, ama haber ve kıssa niteliğindeki konularda geçerliliği düşünülemez. Neshin şekilleri, örnekle- ri ve hikmetleri hususunda geniş mâlûmât için bakınız: Rûhu'l-Furkan Tefsiri, 1/502-507
Eve geldi Muhammed'i bulmadı, Yemen illerinde Veysel Karani. Adına Yunus Emre'nin de yuka-
rıya bir kıtasını aldığımız ilahiyi yaz- dığı Veysel Karani Türk tasavvuf ede- iyatında büyük sevgi ve alaka görmüş, hakkında menkıbenameler, pek çok ilahi ve destan mahiyetinde hikâyeler kaleme alınmıştır.
Sufi kaynaklarından bir kısmı Veysel Karani'nin Hz. Peygamberle görüştüğünü ileri sürerlerse de, diğer kaynaklar ve rivayetler bunun aksini savunmuşlardır. Yukarıda belirtildi- ği gibi, hasta annesini yalnız bırakma- dığı için, Medine'ye gidemeyen bu Sufi için Hz. Peygamber, Hz. Ömer ve Hz. Ali'ye, onunla görüşmek imkanı- nın kendilerine nasip olacağını müj- delemiştir. Ayrıca duasını almalarını da bildirmiştir. Onlar da onu görecek- leri anın gelmesini dört gözle bekleme- ye koyulmuşlardır. Hz. Ömer'in hali- feliği döneminin son yıllarına doğru, onun Yemen'den gelen bir hacı kafi- lesi ile gelip Mekke'de bulunduğunu öğrendiler. Hacılar Veysel'in Arafat yakınlarında deve güttüğünü haber verip, hakkında alaylı sözler söyledi- ler. Fakat, Hz. Peygamber'in onun için söylediklerini öğrenince bu tavır- larından ötürü nedamet duydular. Hz. Ömer ve Ali, Veysel Karani'yi bu- lup kendisiyle görüşmek imkanını el- de ettiler. Hz. Peygamber'in kendisi hakkında söylediklerini naklettikleri gibi, hayır duasını da aldılar. Kendi- sine liediye ve para vermek yolunda- ki teşebbüsleri boşa gitti. Maddi hiç- bir şey kabul etmeyen Veysel, hacılar- la
birlikte yine Yemen'e döndü.
Daha sonra geri gelen Veysel Ka-
YANITLASİL
yuksel1 Aralık 2023 03:20 rani, Hz. Ali'nin halifeliği sırasında Medine'ye gitti ve Haricilerin ortaya çıkmalarına sebep olan Siffin savaşın- da Hz. Ali'nin saflarında savaşçı ola- rak bulundu. Bir rivayete göre bu sa- vaşta şehit olmuş, başka bir rivayete göre ise, yine Hz. Ali'nin hilafeti dö- neminde Şam'da hadis ilmiyle meşgul bulunduğu sırada vefat etmiştir. Ri- vayetlerden anlaşıldığına göre Üveys, çok fakir bir ailenin küçük yaşta ye- tim kalmış bir çocuğudur ve son de- rece bağlı bulunduğu annesi ona hem analık, hem de babalık etmiştir.
Hz. Peygamber'i hiç görmediği halde, inanması ve gönülden bağlan- ması, Peygamber tarafından da müj- delenmesi, tasavvufta bir mürşide ula- şamayıp onun ruhaniyetinden feyz alanlara "Üveysi" denmesine yol aç- mıştır. Yani görmediği bir şeyh tara- fından yetiştirilen Sufiye, "Üveysi", bu yoldaki yetişme tarzına "Üveysi- lik'denmektedir.
Daha sonraları Üveysilik dört zümre için kullanılmıştır: a) Hz. Pey- gamber'in ruhaniyetinden feyz alan- lar, b) Veysel Karani'nin yolunda ye- tişenler, c) Herhangi büyük bir şeyhin ruhaniyetinden feyz alanlar, d) Hızır Aleyhüsselam tarafından irşad edilenler.
Veysel Karani halk tarafından çok sevilmiş ve bir çok iyi davranışlar ona bağlanarak misal haline getirilmiştir. Bu yüzden de kendisine fazlasıyla sa- hip çıkıldığından İslâm ülkelerinde, Yunus Emre için olduğu gibi, pek çok yerde kabirleri bulunmaktadır. Bun- ların hepsi gerçek kabir olmayıp sev- gi dolayısıyla ayrılmış makamlardır
HIV Enfeksiyonu Derneği Yönetim Ku- rulu Üyesi Prof. Dr. Dilek Yıldız Sev- gi, "(Türkiye'de) Her yıl ortalama 3 bin ila 5 bin kişi HIV enfeksiyonu tanısı alı- yor. Ülkemizdeki vakaların yüzde 82'si erkek, yüzde 18'i kadın, yaklaşık yüzde 16'sı da yabancı uyruklu kişiler. Yaş ola- rak da daha çok genç yaş grubu, 25 ila 35 yaş arasında." dedi.
Tefsir ilmi mi hadis ilmi mi daha onemlidir Tasavvuf ilmi en onemlisidir. Çünkü tasavvuf ilmi Allah c.c. rizasını kazandırır. prof. Dr. Mahmud Esad Coşan Akra fm. günün sohbeti.
İslâm Devletinin, Mekke Devle- tine karşı yaptığı Bedir savaşında elde ettiği büyük zafer(1), Arap yarı- madasının her tarafında konuşul- maya başladı. Hz. Peygamber s.a.s.'in bir sene içinde, bu şekilde küçük, fakat inançlı ve düzenli bir Devlet kurması ve bu küçük devletin, mazisi asırlara dayanan Mekke Dev- letinin ordusunu perişan etmesi, günün meselesi haline gelmişti.
Bedir savaşında, Mekke Devle- tinin, Ebû Cehil, Utbe b. Rebi'a, en-Nadr ibnu'l-Haris, Umeyye- ti'bnu'l,halef gibi ulu önderlerinin kafaları kesilmiş; bir zamanlar Müs- lümanlara işkence yapan Allah ni- zamının düşmanları, bu işkencelere maruz kalan İslâm mücahidleri tara- fından öldürülmüş, böylece Allah'ın, Kıyamete dek sürecek olan şu ka- nunu tahakkuk etmiştir:
Yasaklanan şiirle ve diğer kötülüklerle kendilerine "haksızlık edenler hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir."
Buradaki haksızlık edenler' ifadesi her zalim için geneldir.
"النقل" inkilab, dönme, dönüş manasinadır. Yani onlar ölümler den sonra Allah'a öyle dönüp öyle varırlar; kötü bir dönüşle dönenler ve deli bir varışla geri varırlar. Çünkü onların dönüp varacaklan yer cehen nemdir.
Kaşifi der ki: "Hangi yere dönseler o dönecekleri yer ateş olacak tır."
Rivayete göre Ebû Bekr (r.a.) hayatından ümid kesince Osman (r.a.)'dan şöyle bir ahidname yazmasını istedi: "Bu Ebû Kuhâfe'nin oğlu- nun, kâfir kimsenin bile îmana geldiği bir halde mü'minlere ahdi/vasi yetidir. Ebû Bekir (r.a.) bir ara baygınlık geçirip ayrıldıktan sonra şöyle demiştir: Ben size Ömer b. Hattab'ı (r.a.) yerime halife bırakıyorum. Eğer âdil olursa ki onun hakkında benim zannım budur. Eğer âdil olmazsa "haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir."
"الظلم" adaletten sapmak ve haktan yüz çevirmektir.
Zālimler üç çeşittir: En büyük zâlim, Allah'ın şeriatının (hükmü) altına girmeyendir. Allah Teâlâ: "Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür." (Lokmat. 31/13) buyurarak bunu kasdetmiştir. Ortanca zâlim, sultanın hükmünü yeri ne getirmeyendir. En küçük zalim ise amel ve çalışmaktan haylazlık yapıp insanların menfaatlarını alan, kendi menfaatini onlara vermeyendir.
Adaletin faziletindendir ki onun ziddi olan zulümden tevbe ancak ada let yapmakla mümkündür. Şayet hırsızlar aralarında bir şeyi şart koşsalar ve onda adâleti gözetmeseler, işleri yolunda gitmez.
Akıl sahibi kimseye gereken, bu vaîd ve şiddetli tehdîde kulak vermek.
Her sålikin yardımcısı, sülük edilen yolların tehlikelerinden kurtaran ancak Allah'tır. 41
41. Şuara süresi, 1108 yılının Zülkāde ayının 9'unda (30 Mavis 1697) Persembe günü tamam old
Kibirden sakınınız. Hiç şüphe yok ki kibir, şeytanı Adem (a.s)'a secde etmemeye sevketmiştir. Hırstan da sakınınız. Zira hırs, Adem (a.s)'ı malum ağaçtan yemeğe sevketmiştir. Hasedden de sakınınız. Zira Adem (a.s)'ın iki oğlundan biri, kardeşini ancak hased sebebiyle öldürmüştür. İşte bunlar, her hatanın aslıdır. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 173 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (ك ق عن عائشة)
1551- En zalim insan, kendisini dövmeyen kimseyi döven, kendini öldürmeye teşebbüs etmeyeni öldüren bir de nimet ehlinden ayrılıp nimet ehli olmayan kimseye intisap eden (mesela öz babasını bırakıp başkasını baba edinen) kişidir. Kim bunları yaparsa Allah'ı ve Rasulü'nü inkar etmiş demektir. Onun hiçbir ameli kabul edilmez artık.
yuksel13 Aralık 2023 07:29 Her şeyin bir eceli vardır.
Kainatın ecelinin adı da kıyamettir!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:30 "Her an yaratma"
hali, ancak Yüceler Yücesi bir "Zât"a mahsustur.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:32 Allah! (cc)
Bütün diğer
isimleri, mana
cihetiyle
kendisinde
topladığı
için de
İsm-i âzamdır.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:33 "Ömür treni", selâmet yurduna yolcu taşımakta! Hayat, bu demek işte!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:34 Yüce Allah, mü'min kulunu, dünyada da ahirette de yalnız bırakmaz dostlar!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:35 Onun için
mü'min
huzurludur,
yarının
endişelerini
taşımaz,
zamanını
değerlendirir.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:37 O'nu bulan her
şeyi bulmuştur.
O'ndan uzak
olan ise
her şeyden
mahrumdur!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:37 Kullarının, Kendini tanıması için, Resûl-i Ekrem Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz vasıtasıyla mesajını gönderen ve O'nun şahsında mü'minlere "gücünden" "güç" verendir O!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:39 "Aciz"lere karşı, her zaman güçlü ve kuvvetli eyle! Âmîn.
"Azîz" isminin tecellileriyle bizleri azîz eyle!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:40 "Azîz" isminin tecellileriyle bizleri azîz eyle! "Aciz"lere karşı, her zaman güçlü ve kuvvetli eyle! Âmîn.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:41 Aklını kullananlar için; "kâinat
yuksel13 Aralık 2023 07:45 Bizleri yeniden diriltecek ve yaşadıklarımızdan sorgulayacaksın Allah'ım!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:46 Vücudunuzun estetiğinin, ahenginin ve oranlarındaki düzeninin farkında mısınız dostlar?
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:47 Gözlerin şükrü, "bakmakla, görmekle, bulmakla"; ağzın şükrü "sadece helâl kazanıp, helâl yemekle" ve "doğruyu söylemekle" îfâ edilir dostlar!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:49 Varsin Allah'ım varsın! Birsin Allah'ım birsin! Bana şekil verensin. "el-Musavvir" olansın!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:50 Nefis mücadelesi ile geçecek bir ömür verilmiş elimize. Şeytan da bizi aldatmaya hazır her an!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:51 "Kainat kitabını" okuyun dostlarım! Her olayın bir "âyet" olduğunu göreceksiniz.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:51 Bize düşen, O'nu tek bilip, hayatımızı, inançlarımızı "şirk"ten temizlemektir.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Tarangirane Siyaset karşıdaki meleği şeytan gösterir. (M.) 258:22. Mektup, 4. vecih; (Sn.) 68; (E.L.) 1:266; 2: 144, 145. Tarafgirâne siyaset keşfiyata mânidir. (Mh.) 32:1. maka. 8.
muk
Tarafgirâne vaziyet almamak itiraz edenlerin pişmanlığına se- bep olur. (E.L.) 1:157.
Tarih, asker milletinin siyasete girmesinin çok tehlikeli oldu- ğunu gösteriyor. (H.Ş.) 113: Asa. Hit Yalancı politika ve siyasete dayanmak insanlığın maslahatına
zıttır. (H.Ş.) 78. âlim siyasetin gaddarene bir düsturu da "Cemaat için fert feda edilir" dir. (E.L.) 1:206; (H.Ş.) 153.
«Şari-i-kerim, seyyidülvücud (varlığın efendisi Hz. Muhammed S.A.) Hazretlerinin vasıtasıyla insanlara bildirilmiş olan İslâmiyet, güzel şeriat ilmiydi. Yani in san hayatını düzeltme cemiyetin bütün hallerini tanzim yolunda iki amel, İslamiyetin en mühim maksadı idi Buna göre Kur'an-ı Kerîm, esaslarını nasıl büyük bir ehemmiyetle beyan etmiş ise, medenî muamelelerin ufak cüzlerini de o kadar büyük bir ehemmiyetle beyan et- miştir. Toplumun küllî esaslarını ufak cüzlerini adalet, menfaat, zaruret üzerine bina edebiliyor amel, İslâmi- yette herhalde en mühim hedefti.»
«Medeniyet, halinden çok uzak bedevi âlemi, İslâ- miyet ruhuyla birkaç sene terbiye edildikten sonra, en evvel özlerinin hallerini düzeltmeleri, sonra diğer dev- letleri özlerine kısa bir müddetle teşhirleri bizim dava- mıza göre şahit olabilse gerek. İyilik ve çalışma devam ettiği müddetçe İslâmiyetin kuvveti hemen arttı. O va- kit medeniyet âleminde en büyük riyaset, İslâmiyet'in elindeydi. Eğer İslâmiyet'i amelden ayırmış bir belâ o vakit İslâmiyet âleminde meydana gelmeseydi İslâmi- yetin kuvveti, riyaseti artardı. Şu yeryüzünün haritası da tamamen başka renkte olurdu. Lakin İslâmiyette amel ve faaliyet ruhuna uzak kalındı: Acem medeniye- ti vasıtasıyla israf, sefahet, isret, tembellik hastalıkları, hükümet dairelerine zengin tabakalarının hakimiyeti yayıldı. İslâm devletlerinin zulüm yoluyla toplamış o ka- dar servetleri devlet menfaatlarına değil, belki hükü met dairelerinin sefahatlerine israf ediliyordu. Bundan Dini Müceddidler Seyhulislam Mustafa Sabri Sebil sy. 24,25
İnsanlığın öteden beri en çok merak ettiği konulardan biri de kıyametin ne zaman kopacağıdır. Bunun zamanını yalnız Allah'ın bildiğine dair ayet-i kerimeler bulunmaktadır. "Sizi ansızın yakalayacaktır." (A'raf. 7/187) ifadesi insa- noğlunun kıyamet saati hakkındaki bilgisizliğinin son ana kadar süreceğine işaret etmektedir. Kıyametin ne zaman kopacağı hakkında kendisine sorular sorulan Peygamber Efendimiz de bu konuda bilgisinin bulunmadığını be- lirtmiştir. Ahiret hayatı, melek, şeytan gibi gayb alanına giren, dolayısıyla beşerin bilgi imkanlarını aşan hususlarda Allah ona neyi ne kadar bildirmişse, o da o konuda bilgisini ortaya koymuş ve Allah'ın iznine bağlı olarak bizlere bilgiler vermiştir. Zaman zaman kıyametin kopacağı ana dair kehanetlerde bulunup insanları bununla oyalamaya çalışanlar olmaktadır. Halbuki önemli olan kıyametin ne zaman kopacağı değil, bir gün mutlaka bunun gerçekle- şeceğine iman etmek ve ahiret hayatı için hazırlıklı olmaktır.
lan ve yeni din hakkinda saphe stone suphe uyandırdılar. Onlar aleyhine pro- paganda yapıp yanlış iddialar ileri sürdüler
Islam daveti yayıldıkça, Ehl-i kitap. Müslümanların gönüllerindeki itikadın zayıflaması ve Islam'a karşı olan güvenlerinin sarsılması için çabalarını yoğun- laştırdılar. Bu da, onları şüpheye düşürmek, Hz. Peygamber'in saygınlığıyla lgili kuşkular uyandırmak ve Kur'ân ayetlerinde birtakım çelişkiler bulunduğu iddia ve vesveselerini onlara telkin etmek suretiyle gerçekleşiyordu. Nitekim Baraka, 2/42'de meålen "Hakkı batılla karıştırıp bile bile hakkı gizlemeyin"10 ifadesi geçmektedir. Ayet, Israiloğullarına verilen nimetler ve kendilerinden alınan sözlerin peş peşe sıralandığı ve bu çerçevede bir dizi uyarı ve hatırlatma- nın yapıldığı bir anlam akışı içerisinde gelmektedir.
Burada "hakkın batılla karıştırılması"ndan bahsedilmektedir. Bu da, "karış- turma" anlamını ifade eden "lubs" kökünden gelen bir kelimeyle dile getirilmiş- tir", Zıddı açıklamaktır. "Ihfå" (gizlemek) ile arasındaki fark şudur: "İhfå"da mananın anlaşılması mümkündür. Ancak "lubs"de, bu mümkün değildir. Kapa- lilik dolayısıyla manayı anlamak oldukça zordur. Dolayısıyla "lubs" kelimesi, sifat açısından benzeyen iki nesnenin ayırt edilemeyecek şekilde birbirine karış- ması anlamına gelmektedir. Ancak çoğunlukla, manaların karışmasını ifade eder. Bir işle ilgili olarak "açık olmaması" veya "karışık olduğu" anlamında "lubsetu" ifadesi kullanılır. Nitekim Hz. Peygamber'in göğsünün yarılmasından bahseden hadiste, "Aklımda, görüntü mü yoksa hayal mi olduğu ayırt edilemeye- cek şekilde bir karışıklık/iltibas meydana geldi"" ifadeleri geçer.
Yine bu manada olmak üzere, "lebistu 'aleyhim el-emre" (İşi onlara karışık gösterdim) ifadesi kullanılır. Nitekim bu anlam içeriği ile 6/137'de, ortak koş-
Merdadi, Tejhim, 1, 63
Bakara, 2/109, Al-'Imran, 3/119.
Apt. Eidi kita din buyuklere hitap etmekte ve yaptıkları işin çirkinliğini belirtmektedir dikden hålde inkar etmektedirler. Alimin inkâr etmesi, cahilin inkârından dah büyük suçtur
et-Taberal, 1, 212).
Taber. 1. 254. el-Beydavi, 1, 58.
Taberat, 1, 211.
Ayna bk
Terial, Mürned påmiyyin, II, 198, (1181).
Apr. 1. 470-471. Apa lik Eb Ubeyde, 1, 96.
YANITLASİL
yuksel22 Aralık 2023 05:13 KUTSAL KİTAPLARA GÖRE DİN ADAMI
DOÇ. DR. İBRAHİM H. KARSLI
TÜRKIVE DİYANET VAKFI VAYINLARI sy. 271.
YANITLASİL
yuksel22 Aralık 2023 05:17 Türkçe Deyimler S 'üğü 107
söylenir.
aşta tuzu bulunmak.. çorbada tuzu bulunmak.
as yermek (ya da ermek) ha. (gebe kadın) kimi şeyleri, zellikle kimi olmayacak şeyleri yemek için aşırı istek duy- mak. or. Komşunun gelini aş yeriyor, şu ekşi elmaları ona götürun.
ata et, ite ot vermek 1 kişilere, işlerine yaramayan şeyi ya da ilgilenmedikleri görevi vermek. 2 bir işi ya da işleri ters yapmak.
ata nal çakıldığını görmüş, kurbağa ayaklarını uzatmış yete- nekli, değerli kimselerin hakkı olan şeyleri, buna yaraşık olmayan da istiyor" anlamında söylenir.
at (ya da atlar) anası erkek gibi iriyarı kadın, erkeksi kadın. at başı (beraber) gitmek aşağı yukarı aynı durumda olmak, eşit durumda olmak.
at çalındıktan sonra ahir kapısını kapamak iş işten geçtikten, bir işte zarara uğradıktan sonra önlem almak.
at elin, it elin, bize ne? "herkes kendi malını dilediği gibi kullanır, kendi yakınına istediği gibi davranır, bizim bun- larla ilgilenip üzerinde düşünce yürütmemiz yersizdir, yakışık almaz" anlamında söylenir.
ateş açmak birçok kişi aynı anda ve ansızın, karşılarındakilere ateşli silahlarla mermi atmak. aleş alır gibi çok çabuk, çarçabuk ör. Ateş alır gibi, bir geldi bir gitti.
ateş almak 1 (bir şey) tutuşmak, yanmaya başlamak, aleat
lenmek. 2 (ateşli silah) kendi kendine patlamak ya da pak
tama telah kendi birden parlamak, öfkelenme
damak, cosmaknedenlerle birke of Böyle ateş almak işi
Bu esnada İngilizler Anadolu'da kurula- cak yeni devletin liderliğini sürekli takip ediyorlardı. İngiliz raporlarına yansıyan tespitlere göre bu dönemde Ankara'da Kemalistler, Enverciler (eski İttihatçılar) ve Saltanatçılar olmak üzere üç grubun varlığından söz etmek mümkündü. Aralarındaki anlaşmazlıklardan biri de Hilafet'in geleceğiyle alâkalıydı. Rauf ve Kazım Karabekir Paşalar, Mustafa Kemal'in Hilafet hakkındaki görüşleri- ni biliyorlardı. Bu gruptan bazı isimler sağlık mazeretiyle Mustafa Kemal'den ayrılmaya başladılar ancak esas sebep hilafet meselesindeki görüş ayrılığıydı ve bunlar kısa sürede ikna edilip geri döndürüldüler. Dolayısıyla İngiliz tespit- lerine göre Ankara'daki meclis Mustafa Kemal taraftarları ve aleyhtarları olmak üzere ikiye bölünmüştü.
Mecliste güçlü bir ekip, Mustafa Ke- mal'in liderliğine karşıydı ve bir kanun teklifiyle meclisin geleceğinde Misak-ı Millî sınırları dışından gelenlerin yer almaması tartışılmaya başlandı. Teklif, Selanikli Mustafa Kemal'i oyun dışına itecekti ancak tartışmalar sonucu orta yol bulundu ve bundan vazgeçildi. Mustafa Kemal zamanla bu ekibi bertaraf edip liderliği elinde tutmakta hayli azimliydi. Kısacası İngilizler Anadolu'nun gelece- ğinde kiminle pazarlık yapacaklarından iyice emin olmak için Ankara'da kimin sözünün geçtiğinden tam olarak emin olmaya çalışıyorlardı. Lozan'da buna
HAYATIM PAHASINA YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNÜ AÇACAĞIM
Yüksek İslam Enstitüsü talebi ile gelen heyeti Başba- kanlık'ta kabul eden Menderes'in, "Hayatım pahasına bile olsa İmam-Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım." de- diği hatıralarla gündeme geldi.
Prof. Dr. Akşit, görüşmenin nasıl gerçekleştiğini şöyle an- latıyor: "Demokrat Parti grup başkan vekili olan amcam ara- cılığı ile randevu aldık. Darbenin ayak sesleri yavaş yavaş geliyordu. Rahmetli Menderes hiçbir heyeti kabul etmiyordu. Çok sıkıntılı bir dönemden geçiliyordu. Amcama, 'İmam- Hatip Okuluna hayır diyemem' demiş; 'ama gece gelsinler. Toplu girmesinler, ayrı ayrı kapılardan girsinler. Ben tembih edeceğim. Kapıdan birer ikişer alacaklar' diyerek bizi gizlice kabul etti. Heyeti gece geç saatlerde Bakanlar Kurulu top-
260
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:11 lantı salonunda ağırlayan Menderes, özel personelini de oda- dan çıkartıp kapıyı kilitleyerek görüşmeye başlar. Görüşme samimi bir ortamda geçer. Talepleri dinleyen Başbakan, duy- qulu bir konuşma yapar. Memleketin iman olmadan ayakta duramayacağını dile getirerek, "Milletimizin mayası ahlaktır, dutandır, İslamdır. Eğer biz bugün ayaktaysak, ak sakall bir dedenin kucağında büyüdüğümüz için ayaktayız. "Eğitim öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz. Bunu aikliğe aykırı sayıyorlar. Arkadaşlarım beni yalnız bırakıyorlar. Yalnızım, müsteşarım bile meşrik-ı a'zam (masonların baş- kanı). Burnumun dibine bile böyle adamlar koydular." der ve ağlamaya başlar.
Rahmetli Başbakan Adnan Menderes bütün girişimle- rine rağmen o yıl enstitüyü açtıramaz. Başta bakanları buna karşı çıkar. Ertesi yıl Milli Eğitim Bakanını görevden alır, ye- rine vekaleten Tevfik İleri'yi atayarak İslam Enstitüsünü kur- mayı başarır. Açılış 59 öğrenci ile yapılır.
AVNI ARSLAN
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:13 AVNI ARSLAN
YAKIN TARİHTEN
UNUTULMAYAN HATIRALAR
AKCAĞ sy. 260,261.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal'in özel treni Eskişehir'e doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş sonrası Anadolu'sunda bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir'e gidip annesini görecek ve La- tife'yi... Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal'in ve bir türlü uyku tutturamıyor.
Ali Çavuş, kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor. Kapıya dayanmış, karanlığı seyrederken, bir yan- dan da kendi kendine mırıldanıp duruyor.
"Bu işin bu kadar çabuk oluvereceğini hiç düşünmez dim. İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde anamızı yi tirdik. Peki, ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım.
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:27 ma işe bak, giremiyorum. Kiyamıyorum paşama. Nasil erim ki: 'Anamız öldü paşam!' diyemem. Onun yüreği anası in atar. Hep söyler. Vatanı kurtarmakla anasını kurtarmak ynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafi uzatsam, Paşam sen sağ ol' desem 'Eyvah' demez mi? ''Koca vatanı urtardım ama anamı kurtaramadım demez mi?"
Ali Çavuş, anlattığına göre birden yerinden sıçramış. İlçe- Tiden bir ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.
"Az önce bir telgraf geldi, dediler, şifreyi çözünce size sunacaklar."
"Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi aldım."
Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve me- rakla soruyor:
"Ne olan, ne haber aldın ki Paşam? Hayır haber inşallah."
Mustafa Kemal usul usul anlatıyor:
"Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana bir şeyler anlatı- yordu. Birden bir fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı gö- türdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç, hiç!.."
Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken, Mustafa Kemal emri verdi:
"Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!"
AVNI ARSLAN
191
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:28 Ali Çavuş kompartimandan çıkar çıkmaz, çözümü geti ren görevliyle karşılaştı.
Gözünden iri bir damla gözyaşı akıvermişti. Çavuş, "Ağ- lama paşam" diye yalvardı.
"Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama, anavatan kurtuldu. Bununla da teselli bulu rum. Benim için ikisi bir." İşte ben bunun için: 'Bulunur kurta racak bahti kara maderini' diye cevap vermedim mi Namık Kemal'e?"
Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuş birbirlerine sarıldılar ve açık açık, hıçkırıklarla, içli içli ağlıyorlardı.
YAKIN TARİHTEN UNUTULMAYAN HATIRALAR
192
Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, Yenil Nesil Yayınları, 2001
Sahibi Cibrile Aleyhisselâmü. Yâni: ler öyle Muhammed Salavatur Rahimil Rahman ki, melekler
rin elçilerinden Allah'ın vahiyyatur Rahimi Rain sahibidir, Ve Cibril (A.S.), bütün nebilerdemureneriorien ziyade ona inmiş, vahiy getirmiştir. Hatta Resulullah (S.A.V.) nübüvvetinden sonra ve gerektikçe Kuran-i Kerim yirmi uld earn azar inzal buyurul muştur. İlahi vahiyleri ve nice Rabbani sırları da getirmiştir. Hatta Resûlullah (S.A.V.)'e, bu gelişler yirmi dört bin yüz kere olmuştur. Başka nebilere ise yüz kereden eksik gelmiştir.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 00:02 ŞERH - I DELAİLÜ'L-HAYRAT VE SEVARİKİ'L-ENVAR
Adem (A.S.)'a yirmi bir kere, İdris (A.S.)'a dört kere.
Nûh (A.S.)'a yirmi üç kere,
İbrahim (A.S.)'a kırk sekiz kere, Yakub oğlu Yusuf (A.S.)'a dört kere;
Resulüllah (s.a.v.) kıyamete kadar gelecek olan fitne başlarını haber
vermiştir: 15,428-29.
Sahâbe ve fitne hareketleri: 13,519-20.
Sahâbe ve Tabiin arasında çıkan kavga
ve ihtilaf: 13,482-83-84.
Ümmeti helak edecek bela, fitnedir: 15,422.
Fiyat kızıştırmaya dair: 3,62.
Zamanla vukua' gelecek fitne ve hevalardan zikredilenler: 13,394-95-96.
Fiyat söylerken yüksek değil satmak istenilen fiat söylemelidir: 17,252. Fıkıh olmayan ibadette hayır yoktur: 15,185.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
19. Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Cennetteki dört şey, cennetin kendisinden
daha hayırlıdır:
Cennette ebedî olarak kalmak Cennetten daha hayır-
lıdır. Cennette meleklerin hizmet etmesi Cennetten daha hayırlıdır. Cennette peygamberlerle komşuluk Cennetten daha hayırlıdır. Cennette Yüce Allah'ın rızası Cennetten
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:51 CS MÜNEBBİHAT
"Cehennemdeki dört şey de, Cehennemin kendisin- den daha kötüdür:
daha hayırlıdır."
Cehennemde ebedî kalmak Cehennemden daha kö- tüdür. Cehennemde meleklerin kâfirleri kınamaları Ce- hennemden daha kötüdür. Cehennemde şeytanın kom- şuluğu Cehennemden daha kötüdür. Cehennemde Yüce Allah'ın gazabı Cehennemden daha kötüdür."
*
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:53 Jasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalanî
MÜNEBBİHAT
UYARILAR sy. 32,33.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:56 Allah, Hz. İbrahim (a.s.)'ı "Halil". Hz. Musa (a.s.)'ı "Neciy" ve Beni de "Habib" ittihaz etti. Sonra buyurdu ki: "İzzetim ve Celalim hakkı için Habibimi, Halilim ve Neciyyim üzerine tercih ederim." (Halil dost, neciy sırdaş, Habib sevgili demektir.) Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 11 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:57 İnsanlar onu tanıyacak diye faciri anmaktan çekiniyor musunuz? Facirden, bulunduğu hal üzere bahsedin ki, insanlar ondan sakınsınlar. Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.) Sayfa: 12 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
1716- İnsanlar arasında, hayrın anahtarları, şerrin kilitleri olan kişiler vardır. İnsanlar arasında şerrin anahtarları, hayrın kilitleri de mevcuttur. Allah'ın hayır anahtarları eline verdiği kimseye ne mutlu! Allah'in şer anahtarlarını eline verdiği kimsenin de vay haline!
عَلَيْكَ اَنْتَ بِالطَّاعَةِ فِيمَا أَمَرَكَ اللَّهُ تَعَالَى بِهِ (طب عن ابن سعد بن جنادة) *
5388- Kim cemaatten (müslüman topluluğundan) ayrılırsa, o ateştedir. Çünkü Allah: "Yoksa bunalmışa, kendisine dua ve iltica ettiği zaman icabet eden, fenalığı gideren, sizi yeryüzünün hükümdan kılan mı? Allah ile beraber bir ilâh ha? Siz ne kıt düşünüyorsunuz" buyurmuştur. Demek ki hilafet Allah'tandır. Eğer hayırlı olursa O'na götürür. Şer ise o şer sebebi ile muâhaze olunur. Allah Teâla'nın emrettiği şeyde sana taat gerekir.
Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz." Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 118 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
سُنَّتِي فَقَدِ اهْتَدَى وَمَنْ كَانَتْ إِلَى غَيْرِ ذَلِكَ فَقَدْ هُلِكَ (هب عن ابن عمرو)
1684- Her amelin bir şiddeti ve her şiddetin bir fetreti (gevşemesi) vardır. Kimin fetreti sünnetime uygun olursa, o hidayet bulur. Bunun gayri olursa o helak olur.
. Her peygamberin mensup olduğu yakınları vardır. Fatima evladı böyle değil. Ben onların velisiyim ve yakınlarıyım. Onlar Fatima evlatimdir. Benim tiynetimden yaratılmışlardır. Onların beünlüğünü yalanlayanların vay haline. Onları seveni Allah sever, onlardan nefret edenden Allah nefret eder.
(ع) حب طب هب ض عن سهل بن سعد) الشَّيْطَانُ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ *
1680- Her şeyin bir zirve noktası vardır. Kur'an'ın zirvesi ise Bakara Suresi'dir. Her kim bu sureyi evinde geceleyin okursa, tam üç gece şeytan o eve giremez. Gündüz okursa tam üç gün şeytan o eve
Benden sonra ümmetim üzerine şu üç dalaletten korkarım. Hevalara uymak, karın ve şehvetlere uymak ve marifetten sonra gaflete düşmek. Ravi: Hz. Eflah (r.a.) Sayfa: 19 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
yuksel3 Ocak 2024 20:41 Zehra BAYSAL | Hz. Peygamber'in Örnekliginde Största le
Ebü'l-Abbas Sehl b. es-Saidi (r.a.) şöyle anlatıyor Hz. Peygamber'in (s.a.s.) yanından bir adam geçti Res lullah Efendimiz (s.a.s.) yanında oturan kimseye
Şu adam hakkında ne düşünürsün, diye sordu. O de Eşraftan biridir, herhangi bir kadının nikâhına talip olst talebi kabul edilmeye, bir konuda aracılık etse sözü din lenmeye lâyık biri, dedi. Resûlullah (s.a.s.) sustu, bir şey söylemedi. Sonra başka biri geçti. Bu defa Resûlullah Bunun hakkında ne düşünüyorsun, diye sordu. Adam: Ya Resûlallah, bu yoksul bir Müslümandır, biriyle evlen mek istese isteği geri çevrilir, aracılığına itibar edilmez. bir şey söylese sözüne kulak asılmaz, dedi. Bunun üzeri ne Resûlullah (s.a.s.):
Bu (fakir), öteki gibi dünya dolusu insandan daha hayırlıdır dır, buyurdu. 418 Buhârî
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 20:44 HZ. PEYGAMBER'İN ÖRNEKLİĞİNDE
1637. Büyük mükâfat büyük bela karşılığında olur. Makbul sabır ise musibetin ilk anında olan sabırdır. Allah bir kavmi sevdiği zaman, onları bir takım musibetlerle sinar. Kim razı olursa ona Allah'ın rızası vardır. Kim öfkelenirse ona da Allah'ın gazabı vardır.
1644- Müslümanların fakirleri cennete, zenginlerinden kırk yıl önce girerler. Müslüman zenginler kıyamette bu yüzden: "Ah keşke dünyada biz de fakir olsaydık" diye temennide bulunacaklar. Kafirlerin zenginleri ise cehenneme, fakirlerinden kırk yıl önce girerler. Bu yüzden küffarın zenginleri de: "Ah keşke dünyada fakir olsaydık" temennisinde bulunacaklar
Bir Müslüman da Azrail (A.S.) ile karşılaştığı bir anında «Lâilâhe illellah» demesi için sıkıştırılmış. O da «Diyemiyorum arkadaşlar> de- miş. <>> demiş... Sebebini soranlara: «Ömrümde bir kere zina etti idim de onun için dilim bağlı>> demiş.
Onbirinci hikâye :
Biri de ayni şekilde dili tutulunca, sebebini sormuşlar, o da «Bir va-
kit karım hasta oldu. Zevciyete muktedir olamadı, kölemin ırzına geçti idim de, onun için dilim bağlandı kaldı. Şimdi Allaha ait bir zikir ede- mem, suçluyum» demiş.
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 23:04 Dokuzuncu hikâye :
Bir Müslüman da Azrail (A.S.) ile karşılaştığı bir anında <> demesi için sıkıştırılmış. O da «Diyemiyorum arkadaşlar» de- miş. «Niçin diyemiyorsun?>> denilince: «Ben halk içinde iyiliklerle meş- gul olurdum, tenha kalınca her kötülüğü işlemeyi uygun bulurdum da onun için dilim tevhidi diyemiyor» demiş.
HRISTIYANLAR, TAHRIF EDİLMİŞ İNANÇLARINA GÖRE YAHUDILERI, HAZRET LISAYI ÇARMIHA GERMELERI SEBEBİYLE TANRI KATIL OLARAK GOROP LANETLİ BİR KAVIM KABUL EDERLER AYNI ŞEKİLDE YAHUDILER
DE HAZRET ISA'NIN NESEBİYLE İLGİLİ ÇİRKİN IFTIRALARDA BULUNUR VE ONU HAŞA SAPKIN BİRİ OLARAK GÖRÜRLER
NİTEKİM TARİHTE YAHUDI VE HRISTIYANLAR UZUN MÜDDET BİRBİRLERİNE DÜŞMANLIK ETMİŞLER, BILHASSA HRİSTİYANLAR, KENDİ TOPRAKLARINDA YAŞAYAN AZINLIK YAHUDILERE BOYOK ZULÜM VE KATLIAMLAR YAPMIŞLARDIR HATTA YAHUDILER, İSPANYA'DAKİ BÜYÜK KATLİAMDAN, ECDADIMIZ OSMANLI'NIN MERHAMETİYLE KURTULMUŞLARDIR BUNA RAĞMEN, BİRBİRİNİN
CAN DÜŞMANI OLMASI GEREKEN YAHUDI VE HRİSTİYANLAR, "KÜFÜR TEK MİLLETTİRİ HÖKMONO TE'YİD EDEREK BUGON MÜSLÜMANLARA KARŞI BİRLEŞEBİLİYORKEN, ALLAH'IN KARDEŞ KILDIĞI MÜSLÜMANLARIN, DİNDAŞLARINI KATLİAMDAN KURTARMAK İÇİN BİLE YEKVÜCUT OLAMAYIŞI NE KADAR DA HAZİNDİRL
YANITLASİL
yuksel5 Ocak 2024 20:00 BUGÜN BAŞTA FİLİSTİN OLMAK ÜZERE, SURİYE, MYANMAR, DOĞU TÜRKİSTAN VE DİĞER İSLÂM BELDELERİNDEKİ MAZLUM DİN KARDEŞLERİMİZİN İÇLER ACISI HALİ, HEPİMİZİ DERİN BİR NEFİS MUHASEBESİNE SEVK ETMELİDİR.
UNUTMAYALIM Kİ BU HÂL, ONLAR İÇİN DE AĞIR BİR İMTİHANDIR, BİZİM İÇİN DE... ONLAR İÇİN, SABIR, SEBAT VE TAHAMMÜL İMTİHANIDIR, BİZİM İÇİNSE DİN KARDEŞLERİMİZE NE KADAR VEFÅ GÖSTEREBİLDİĞİMİZİN İMTİHANI...
YANITLASİL
yuksel5 Ocak 2024 20:01 MUHYİDDİN İBN-I ARABİ HAZRETLERİ BUYURUYOR:
"FİRAVUN, ZUHÜR EDECEK OLAN HAZRET-I MÚSA'YI İMHA İÇİN RİVAYETE GÖRE-YETMİŞ BİN MASUMU KATLETTİ. HALBUKİ KATLEDİLEN ÇOCUKLARIN HEPSİ, HAZRET-I MÚSAYA HAYATINDA İMDAD OLMAK, ONUN RÜHÂNİYETİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN ÖLDÜRÜLÜYORLARDI. ÇÜNKÜ FİRAVUN HENÜZ MÜSA'YI BİLMİYORSA DA HAK TEÅLA BİLİYORDU. ELBETTE O MÅSUMLARIN HER BİRİNİN ALINAN HAYATI, MÜSA'YA AİT OLACAKTI. ZİRA HEDEF O İDİ." NEMRUD VE FİRAVUN'UN KATLİAMLARINDAN SONRA ÜÇÜNCÜ BÜYÜK "ÇOCUK KATLİAMI" DA-MAALESEF-BUGÜN SİYONİST İSRAİL TARAFINDAN YAPILIYOR.
NİYAZIMIZ ODUR Kİ, GEÇMİŞTE NASIL NEMRUD VE FİRAVUN HELAK OLMUŞSA -İNŞAALLAH-BUGÜN FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZE ZULMEDEN ÇOCUK KATİLLERİ DE AYNI ŞEKİLDE KAHR-I İLAHİYE DÜÇÅR OLURLAR.
CENAB-I HAK, BUGÜN GAZZE'DE KATLEDİLEN HER MÅSUM YAVRUNUN RÜHANİYETİNİ, İSLÂM'IN İSTİKBALİNDEKİ ŞANLI ZAFERLERİN MÜJDECİSİ KILSIN
عن سمرة بن فاتك) 2951- Teraziler Allah'ın yed-i kudretindedir. Bir kavmi derece itibarı ile kaldırır, diğer bir kavmi indirir (alçaltır). Ademoğlunun kalbi, Rahman'ın iki kudret parmaklarının arasındadır. Dilerse bâtila kaydınr,
الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ (هب وضعفه والديلمي عن عائشة)
2952- Ölüm ganimet, masiyet musibet, fakirlik rahat, zenginlik ceza, akıl Allah'tan gelen bir hediye, cehalet sapıklık, zulüm nedamet, taat göz aydınlığı, Allah korkusundan ağlamak ateşten kurtulmak, gülmek bedenin helakıdır. Günahtan tevbe eden günahı olmayan gibidir.
mâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar.) (Nûr, 24/61)
O'NUN YOLUNDA GİDENE ENGEL YOK
İlk Müslümanlardan biriydi Abdullah b. Ümmü Mektûm. Gözleri görmüyor-
du ama gönlü hakikat ışığını görmüştü. Kalbi olduğu hâlde anlamayan, gözleri olduğu hâlde görmeyen, kulakları olduğu hâlde işitmeyen, görünürde sağlık- lı nice bahtsız insanın aksine karanlık dünyasını iman nuruyla aydınlatmıştı. Abdullah samimi bir Müslüman'dı. Görme engelli olması onu hak mücadelede ön sıralarda yer almaktan alıkoyamadı. Azimli, güvenilir ve işinin ehliydi. Bu özelliklerinden ötürü Resûlullah ona pek çok önemli görev verdi. Kendisi hicret etmeden önce Medineli Müslümanlara Kur'an öğretmek için Mus'ab b. Umeyr ile onu göndermişti. Hicretten sonra da onu Bilâl-i Habeşî ile birlikte Mescid-i Nebevî'ye müezzin olarak görevlendirdi. Sefere çıktığı birçok kere Medine'de kalanlara namaz kıldırması için yerine onu vekil bıraktı. Cihattan muaf tutulmuş olsa da Abdullah, bu faziletli amelden de geri kalmadı. Resûl'ün vefatından yıllar sonra katıldığı savaşta aldığı yaralar sonucu şehitlik mertebesine ulaştı
Her hak sahibine hakkını veriniz. Çocuk yatağındır(yatak sahibinin). Zani için de recm vardır. Kim ki, efendisinden başkasını veli edinirse, yahud başkasına nisbet iddia ederse Allah'ın meleklerinin ve insanların hepsinin laneti onun üzerine olsun. Böylesinin ne nafile, ne de farz ibadeti kabul olunur. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 22 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
İSLÂM VE GÜÇ Islam, mutlak anlamda yegane suç kaynağının Allah Teâlâ oldu-
Islam belirtir. "Kuşkusuz ki tüm kuvvet Allah'ındır. İnsan ve diger varlıkların sahip oldukları güç ise nispi olup Allah'ın kendilerine lütfundan bahsettiği bir nimettir. Başka bir anlatım ile tüm gücün kaynağı ve yaratıcısı Allah Teâlâ'dır. Günlük dualarımızda kullan- dığımız "La havle ve la kuvvete illa billah/mutlak anlamda güç ve kuvvet sahibi sadece Allah'tır" nazmı da bunu belirtir. İslâm, bu zikri Müslümandan talep etmekle onun bu şuur ve bilgide olmasını istemiştir. Allah'ın el-Kaví, el-Aziz sıfatları da aynı manayı ifade eder. Allah'ın mutlak anlamda güç sahibi olması veya tüm güce sahip bulunması insanın hür iradesi üzerinde herhangi bir baskı veya olumsuz etki oluşturmaz. Hz. Peygamber'in "Allah'ın katın- da, güçlü mümin zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.2 sözleri, bu gerçeği ifade eder. Mümin tüm gücün Allah'ın elinde olduğunu fark edince, zafiyetini anlar. Allah'tan güç talep eder, evrenin bilinmeyenlerini keşfeder, hareketlerini kontrol eder ve bu
59 Kasas, 28/78.
60
61
62
Bakara, 2/165.
krş. Carrel, Alexis, İnsan Denen Meçhul, çev. Refik Özbedel, İstanbul: 1973, 14.
ayede gücune güç katar, "Insan zayıf olarak yaratıldı, ayeti, insanın Dedensel yapısındaki zafiyete işaret etmektedir. İnsanın gücü sınırlı vemuvakkat oldugundan mutlak anlamda güçlü sayılmamaktadı salim, gued disiplin alma aby ve onu hayra yönlendirir. Kur'an: Provun, Karin ve Haman örneklerinde olduğu gibi, insanların sahip okdukları güçlerini baskı ve dayatma aracı olarak kullanmalarına asla cevaz vermez.
Gerçek anlamda kuvvetli olan, yırtıcı olan değil; gücünü hayırda
kullanan insandır. Ibrahim'l (a.s.) ateşe atan Nemrut güçlü değil,
bilakis zayıfı, Güçlü olan hak için ateşe bile girmekten çekinmeyen
Hz. Ibrahim idi. Keza testere ile doğranan Hz. Yahya ve Hz. Zekeriy-
ya zayıf değil, güçlü idiler. Zira hak yol üzerinde idiler. Haklı olan
güçlüdür. Üstat Nurettin Topçu, güçlü olma konusunda şunları
der: "Kuvvetli diye hür olana, önce nefsine karşı bağımsız olana,
sonra da herkese ve bütün dünyaya karşı bağımsız davranabilen
insana denmelidir." Kuvvetli olan insan yırtıcı değil, yaratıcı (üre-
tici) olan insandır. O (güçlü), âleme aydınlık olan güneş misali bir
varlıktır. Kin, zaafın ve esaretin mahsulüdür. Muhabbet, bolluk ve
rahmet dağarcığıdır. Zayıf beddua eder; kavi, duanın sevgilisidir.
ki, onda hem çetin bir sertlik hem insanlar için birçok faydalar vardır. Çünkü Allah kendisine ve peygamberlerine giyabında yardım edenleri belli edecektir Şüphesiz Allah çok güçlüdür, üstündür 67 âyeti, güçte "dengeler unsuru"nu ortaya sermektedir. Ayet, güçle beraber adalet ve irfanı öngördüğü gibi, ilim ve adalet için de gücün gerekliliğine dikkat çekmektedir. 65 Ayet aynı zamanda ilim, adalet ve güçten oluşan İslâm medeniyetinin formülünü de vermektedir.
Sahip olduğumuz güçle, büyük ve yararlı hedeflere ulaşmayı, yeryüzünde fitne, ilhad ve cehaleti önlemeyi gaye edinmeliyiz. İman veya Allah korkusundan yoksun bir gücün yarardan çok zararı söz konusudur. Hedefe ulaşmak için iman, bu gücü yönlendiren manevi bir motivasyon işlevini görmektedir. Nietzsche ahlâka dayanan güce, erdemlilerin ahlâkı derken, ahlâktan soyutlanmış güce de köle- lerin ahlâkı adını vermektedir.69 "Ey Şuayb! Biz senin söylediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve aramızda seni gerçekten zayıf buluyoruz, eğer akrabalarından beş on kişi olmasaydı seni kesinlikle taşlayarak öldürürdük." Şuayb'ın (a.s.) kavminin kendisini bu biçimde tehdit etmeleri ahlâktan soyutlanmış bir gücün tipik bir örneğidir. Güçleri yetseydi onu hidâyet öncüsü Hz. Şuayb'a karşı kullanacaklarını açık bir biçimde ifade etmişlerdir. Velhasıl, İslâm'ın öngördüğü güç, ahlâki değerlere dayalı güçtür.
ULEMA VE GÜÇ
(Fransız yetkilisine hitaben) Beni faaliyetlerimden engellemeye asla gücünüz yetmez. Çünkü ben ya düğünde bulunur törene katılanlara bir şeyler öğretirim, ya taziyede bulunur taziyeye gelenlere vaaz ederim, ya trende olur yolcuları eğitirim ya hapishane mahkûmları eğitirim. Ben her yerde öğretmen ve mürşidim."
Ulemanın gücü, hava misali toplumun her kesimini kuşatıp etkin Wini göstermektedir. Ulema, yerine göre toplumun konuşan dil
Abdülhamid Bådis
Mohammed Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, Istanbul: 1979. VII/4761
Muhammed Hüseyin, İslâm Kuvvetinin Mantığı, çev. Vahdetti Ulemanın GÜCÜ sy. 26,27,28. Abdulcelil Candan
Allah teala bir kula buğz ettiği zaman, ondan hayayı soyup alır. Hayayı alınca da o kimseyi sen sevmeyen ve sevilmeyen bir şahıs olarak görürsün. Allah, emaneti de ondan alır. Emanet alınınca, merhameti de alır. Merhamet alınınca da İslam'ın esasını da o kimseden alır. İslam'ın esası alınınca da, o kimseyi artık kovulmuş bir şeytan olarak görürsün. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 23 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
1617- Tabiinin en hayırlısı, kendisine "Üveys" denilen zattır. Onun bir annesi vardır. O annesine son derece mutidir. Eğer o (herhangi bir şeyde) Allah'a yemin etse muhakkak Allah onu yemininde sadık çıkarır. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız, Allah'tan size mağfiret dilemesini söyleyin.
وَالْعَقْلُ فِي أَمْرِ الدِّينِ مَسَرَّةٌ (كر عن أبي الدرداء) 4157- Tevfikin azı aklın çoğundan hayırlıdır. Akıl (yalnız) dünya işine sarf edilirse zarar vericidir, din işinde ise mutluluk getirir.
4160- Cennetin kapısında durdum. Bir de baktım ki, girenlerin çoğu yoksullardır. Zenginler de Arasat'ta hapsedilmiş duruyorlar. Cehennem ehli ise tutulmuyor. Cehenneme sürülüyor. Cehennem kapısında durdum. Baktım ki, girenlerin çoğu kadınlardır.
1611- Kıyametten önce karanlık geceler gibi fitneler zuhur edecek, o devirde kişi sabahleyin mü'min kalkacak, akşamleyin köfir olacak, akşam mü'min olarak yatacak sabahleyin kafir olarak kalkacak. O fitneler zamanında oturan, ayakta durandan, fitne zamanında ayakta duran yürüyenden, fitne hengamesi sırasında yürüyen koşandan hayırlı olacak. Binaenaleyh, yaylarınızı kırınız, okun kirişlerini koparınız, kılıçlarınızı taşa çarpınız. O fitnecilerden biri herhangi birinizin evine girerse o Ademoğlunun iki çocuğunun en iyisi olmaya çalışsın (yani o zamanda evinizin köşesinden ayrılmasın)
Evet makro alemden normo aleme, oradan da mikro aleme kadar bütün bir alemi kuşa- tan hikmet ve maslahat müşahede edilmekte- dir. Bütün bu alemler içinde en mükerrem var- lık, en seçkin yaratık olma liyakatına sahip in- san; bu dünyada sadece maddi ve cesede ait yönüyle binlerce hikmetle serfiraz olmuşken yalnız üç-beş günlük dünya için gelmiş ve bir daha dirilmemek üzere ölüme mahkum bir za- vallı olamaz.
Maddi yönüyle dahi bu dünya onu tatmin edip cevap veremezken; hayal ve beka arzusu gibi kâinatı kuşatacak istidät ve kabiliyetlerine cevap vermesi düşünülemez. Insanda hiçbir duygunun boş ve abes yaratılmadığını başta ka- bul ettiğimize göre, bu beka, ebedi yaşama duy- gu ve arzularının bu dünyada karşılığını göre- meyen insan elbette, kendisine bir hikmete mebni olarak verilen bu duygularının karşılığı nı başka bir alemde görecektir.
Kıyamet gününde en şiddetli azab görecek olanlar, zalim hükümdarlardır. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 71 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel15 Ocak 2024 00:52 İman demek, namaz demektir. Kim ki namaz için kalbini boşaltır ve o namazı itina ile, vaktine ve sünnetine dikkat ederek muhafaza ederse, işte o mümindir. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 193 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Ey aziz! Hadis alimleri ittifak ile şöyle bildirmişlerdir: İşrat-i såat kıyamet alåmetleri iki türlüdür: Biri lerdir. gizli alâmetler, diğeri açık alâmet-
Gizlil alametler: Insanda izzet, hurmet, muhabbet, şefkat, edeb, ha- ya, cömertlik, sözde durmak, doğruluk, ahbablığı korumak, şeriate ba- mak, takvå kalmamak. Şehirlerde mescidlerin çoğalması, cemaatin azay- ması, binaların yüksek olması, elbiselerin ince olması, kadınların ve ço- cukların hakim olması, kadınların erkeklere ve erkeklerin kadınlara ben- zemesi, erkeğin erkekle ve kadının kadınla uğraşması bereketin azalma- sı, akrabayı ziyaretin ve şer'i alış veriş hükümlerinin kalkması, kötülere ta'zim, iyileri tahkir, câriyelerin doğurması, kan dökülmesi, fisk ve fü- cûr, kabirlerin süslenmesi gibi şeylerdir ki, bunlara işrât-ı saat da derler.
Açık alametler on tanedir:
1 Deccal'ın çıkması.
Üç gece ardarda ay tutulması.
234 Yedi iklimde üç sene ardarda kıtlık olması.
4 Büyük bir dumanın her tarafı kaplaması.
5 Iså aleyhisselâm Şâm-ı şerîfde minâre-i beyda üzerine inip Deccalı öldürerek Muhammed aleyhisselamın şerî'ati ile amel
etmesi. Resûl-i ekremin (sallallahü aleyhi ve sellem) soyundan Mehdi çıkıp kırk yıl adåletle giderek Iså aleyhisselamı bulması. 6
7 Dâbbe-tül ard'ın meydana çıkması.
8 Ye'cûc ve me'cûcun set arkasından çıkıp yedi iklimi istila etmesi.
9 Beyt-i şerifin (Ka'be-i muazzama) yıkılması.
10 Güneşin batıdan doğması.
Bu alametlerin meydana çıkmasından sonra misk ve anber kokusu gibi ferahlatıcı serin rüzgârlar esip mü'minlerin ruhları revh ve reyhana çıkar. Sonra Kur'ân-ı kerimin hükmleri yeryüzünden kalkıp, halkın hepsi cehalette kalıp yüz yıl da öyle gider.
Tefsir âlimlerinin de ittifakı ile yukarıdaki kıyamet alåmetleri ta- mamlandıktan sonra Hak teâlâ Israfil aleyhisselâma Sûr'a üfürmesini emr eder. Süra üfürüldüğünde çıkan sesin heybetinden yedi kat göklerde olan melekler ve yedi kat yerde olan mahlūkların hepsi kıyamet koptu sanarak yüzlerinin üstünə düşüp kendilerinden geçerler. Gökler ve yer- ler sarsılır, yıldızlar dökülür. İnsanların saçları sakalları ağarır, hâmile olanlar, vakitsiz doğururlar. Herkes sarhoş gibi olur. Bu sûrun birinci nefhasıdır. Bundan bu heybetlere kapılırlar, kırk yıl daha bu şekilde gider. Sonra Hak teâlâ Isrâfil aleyhisselâma Sûr'a üfürmesini emr eder. O da İkinci üfürmeyi öyle kuvvetli yapar ki, şiddetinden bütün dağlar yerlerin- den ayrılıp, havaya çıkarak, atılmış pamuk gibi, bulut olurlar. Yedi kat gökler parça parça olup, su gibi eriyip yer yüzünə dökülürler. Denizle- F.: 4
sol taraflarından verirler. Hak teålå orada bütün mahluklarına vasıtasız kelâm söyler. Bir onda herkesin hesabını görüp kimine hitab, kimine itâb eder. Mazlûmun hakkını zālimden alıp, zālimin hasenâtı var ise ona ve- rir, yoksa mazlûmun günahlarını zālime yükletir. Hesabdan sonra hay- vanları toprak eder. Kafirler hayvanlara gıbla edip keşki biz de toprak ol- saydık derler.
Mahşer yerinde iki direk üzerinde bir büyük terazi kurulur. Her dire- ğin uzunluğu beşyüz yıllık yoldur. Her kefesi yeryüzü kadar geniştir. Bu [terazi] mizan ile mahşer günü sevabları ve günahları tartarlar. Sevabı ağır olanlar Cennete, günahı ağır olanlar Cehenneme giderler. Ancak Hak teålå ikram ederek günahı çok olan bir kısım dilediği kullarını afv eder. Bir kısmı da enbiyā, evliyâ, ulemâ ve sulehânın şefa'atine kavuşur- lar. Fakat bunların imân ile vefat etmiş olmaları şarttır. Çünki dünyadan îmânsız gidenlere Cennet, afv ve şefa'at olmaz, asla Cehennemden kur- tulamazlar. Imanlı olarak ölüp de günahı sevabından çok olan, afv ve şcla'ate de uğramayan mü'minler günahları kadar Cehennemde yanıp sonra Cennete giderler. Zerre kadar imånla ölen muhakkak Cehennem- den kurtulup rahata erer.
Sırat köprüsü kıldan ince ve kılıçdan keskindir. Uzunluğu üç bin yil- lik yoldur. Bin yıl yokuş, bin yıl düz ve bin yıl iniştir. Sırat köprüsü Ce- hennem üzerine kurulup, mahşer halkının hepsi onun üzerinden geçip giderler. Kimi şimşek gibi, kimi ok gibi, kimi koşan at gibi geçerler. Kimi günahlarını yüklenmiş yürür, kimi Cehenneme düşüp yanar. Cehennem, ey mü'min çabuk geç ki, nürun ateşimi söndürüyor diye feryad eder. Mü'minler selâmetle sıratı geçer, Kevser havuzundan içerler. Onda gusl edip, ayıb ve noksanlardan temizlenirler. Cennete girip mertebelerine göre makamlarını bulup sonsuz olarak zevk ve safâ içinde kalırlar. Çün- ki Cennet ehli gåh çeşitli ni'metlerden lezzet alırlar, gâh Allahü teâlâyı görmekle mest ve hayrån olurlar. Gözlerin görmediği, kulakların işitme- diği hâtırlara gelmeyen devletlere kavuşurlar. Cennet ile Cehennemin ara- sında kal'a divarı gibi burc ve ve ucları yüksek ve büyük bir sur var- dır. Yüksekliği beşyüz yıllık mesafedir. Uzunluğunun sonu gelmez ve bi- nası renkli cevherlerle süslüdür. Oraya A'raf ismi verilmiştir. Mecnun- lar, dağ başında olup din duymıyanlar ve kâfir çocukları A'rafda kalırlar. [A'raf sonsuz olmadığı için dağbaşında yetişip hiç din duymıyanlar və kâfir çocukları, hesabdan sonra, hayvanlar gibi yok edilirler. Mektubat 50 Mektub]. Cennet tarafından bakıp içindekileri ni'metler içinde gör- duklerinde, orada olmayı arzu ederek mahzün olurlar. Cehennem tarafına bakıp içindekileri azabda gördüklerinde, orada olmadıklarına şükr edip sevinirler. A'rafda bulunanlar bir rivayette ebedi olarak orada kalıp ba'zen üzülüp, ba'zen sevinirler.
Ya Rabbi! Bizi Cehennemden koru, Cennetinde ebrar ile beraber bu-
Rahmetli Hocam Abdurrahman Şeref GÜZELYAZICI ve ettiği gün (15.05.1978) sanki ukbâ yolculuğunu önceden sezet kaleme almış olduğu şu şiiri ceketinin cebinde bulunmuştur.
NEREYE?
Nereden kaynıyor hayat ırmağı?
Bu durmaz karanlık akış nereye? Annem mi, açılan mezar kucağı?
Ebedî geceden bakış nereye?!
Meçhul bir yolcuyum bu son akşamda, Ümit nûrum söndü siyah bir camda. Evim, çocuklarım, gözüm arkamda; Ahbaplar! Bu itiş, kakış nereye?!
92
Gönlümde yıldız yok, gözümde ışık, Emeller, rüyalar karmakarışık. Îmânım! Nerdesin, gel karşıma çık! Bu derin girişten çıkış nereye?!
Artık ne mavilik, ne pembe bahar, Ne mehtap, ne sahil, ne sandal, hep kar, Söyleyin benimle uçan ey kuşlar, O yazlık dünyadan bu kış nereye?!
Birkaç rekât namaz, zekât, oruç, hac, Duâlarım gibi kabûle muhtaç, Şeref, son nefeste edince mîrac, Semâlardan koptu alkış nereye?!
Bu kitap, 1453 yılında PEYGAMBER EFENDİMİZİN vasiyetini yerine getiren O KUTLU KUMANDANIN ve ASKERLERİNİN emanetine sahip çıkmak için hazırlandı. Bu kitap, AYASOFYA'nın tekrar cami olarak ibadete açılmasına ve yine ISTANBUL' dan başlayacak
YENİ BİR ÇAĞA Öncülük yapacaktır! Patrik Athenagoras'la Başlayan "KUDÜS ZİRVESİ OYUNU" Amerikalı
İstanbul Sur içinde "Özerk Devlet"
1967'de başlayan Papaların ziyaretleri ve arkasındaki "Vatikan Operasyonları..." İşgal güçlerine karşı direnen ve son çare olarak Ayasofya'yı havaya uçurmakla tehdit
eden büyük kumandan... "Gizli Ev Kiliselerle" yürütülen kuşatma: Güney Koreli, Zenci kiliseleri...
Aytunç Altındal: "Amaç İstanbul'a Vatikan Modeli" (iki gün süren özel röportaj)
"Haliç'te Yürütülen Çok Yönlü işgal" (Sevgi Erenerol'un kitabımız için kaleme aldığı özel yazı ve açıklamalar)
Misyonerlerin arasında yaşayan A.R. taktik ve stratejik kuşatmayı anlatıyor... Vatikan ve Mason locaları nasıl bir işbirliği içinde...
Siyonizm'e hizmet eden Papalar? Gizli arşivlerde saklanan biat anlaşmaları... Siyonist Hıristiyanlar ve Katolik-Protestan papazlar 1925 yılında başlayan ittifak: ARMAGEDDON, Sahte ISA MESIH...
Bir işi yapmak istediğinde, sonunu iyice düşün. Eğer neticesi hayır ise onu yap, neticesi şer ise ondan vazgeç. Ravi: Hz. Abdullah ibni Misver (r.a.) Sayfa: 29 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel28 Ocak 2024 22:57 "Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.) Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.) Sayfa: 198 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Şüphe yok ki münafiklar cehennemin en alt katındadırlar; artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. (Nisā, 4/145)
NİFAK: İÇİ BAŞKA, DIŞI BAŞKA OLMAK
Kişinin kâfir olduğunu gizleyerek mümin gibi görünmesine nifak, böyle bir yanlış ve kötü tutum içinde olana ise münafık denir. Münafıklar, kalbiyle inkâr ettikleri hâlde bunu gizleyerek kendilerini mümin gibi gösterirler. Söz ve davranışlarıyla mümin gibi gözüktükleri için toplum içinde kargaşaya ve fitneye sebebiyet verirler. Münafıklar, Allah'ı ve inananları aldatmaya çalışır- lar. Esasında farkına varmadan kendilerini aldatırlar. Çünkü onlar, ikiyüzlü olmaları sebebiyle kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atarlar, hem dünya- larını hem de ahiretlerini zindana çevirirler. Kalplerinde hastalık bulunan münafıklar, müminlere karşı kin ve nefret beslerler. Dünyalık bir menfaat gördüklerinde hemen müminlerin tarafına geçerler. Bunu yaparken de İs- lam'ı ve dinî değerleri istismar etmekten çekinmezler. Ancak menfaatlerine ters bir durumla karşı karşıya kaldıklarında ya da nefislerine hoş gelmeyen bir şeyle karşılaştıklarında müminleri hemen terk ederler.
YANITLASİL
yuksel30 Ocak 2024 00:05 Allah c. c. Yardımı zayıflar sebebiyle gelmektedir. 2,396,401. Riyazu's Salihin Imam Nevevi Kampanya Kitaplari cilt 8.sy.71.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. (Hod. 11/112)
GÜZEL AHLAKIN HAYATA YANSIYAN YÜZÜ: DOĞRULUK
Yüce dinimiz İslam, istikamet üzere, dosdoğru bir ömür geçirmemiz için bizlere gönderilmiştir. Yüce Rabbimiz, niyet ve inancımızda, söz ve davra- nışlarımızda doğru ve dürüst olmamızı emretmiştir. Bununla birlikte İslam, yalanı ve yalana götüren hiçbir davranışı tasvip etmez. Şaka bile olsa yalan söylemeyi, insanları eğlendirmek için dahi yalan konuşmayı hoş karşılamaz. Doğruluk, imanın özü, müminin şiarıdır. Yalan, toplumun huzurunu bozan, insanları birbirine düşüren kötü bir hastalıktır. Doğruluk, ailede güveni tesis eder, sevgi ve saygıyı kalıcı kılar. Bin bir emekle kurulan yuvaları dağıtan ise bir yalandır. Doğruluk, ticaretin bereketi; yalan ise felaketidir. Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, siddiklar ve şehitlerle beraberdir. Doğruluk. mal ve mülkü hayırlı kılar. Yalanla kazanılan maldan hayır gören yoktur. Sözü doğru olanın işi doğru olur. İşi doğru olanın kalbi doğru olur. Kalbi doğru olanın dini doğru olur. Dini doğru olanın varacağı yer ise ancak cennettir.
İbn Mes'ûd (ra) anlatıyor: Resûlullah'a (sas) "Allah katında en büyük günah nedir?" diye sordum. "Seni yarattığı hâlde Allah'ın bir denginin olduğunu kabul etmendir." buyurdu. (Buhari, Tefsir, 2)
ŞİRK: EN BÜYÜK ZULÜM
Kur'an'ın ana konusu ve hedefi, tevhid inancını yerleştirmektir. Şirk de tevhid inancının karşısındaki en büyük engeldir. Bu nedenle şirk olgusu, çeşitleri, müşrikler ve onların sergiledikleri olumsuz davranışları ele alan ayetler Kur'an'da oldukça önemli bir yer tutar. Dinî bir terim olarak şirk, Yüce Allah'ın kendisinde, niteliklerinde, eylemlerinde ve O'na yönelik kullukta bir ortağı olduğunu kabul etmek veya Allah'a özgü bir niteliği herhangi bir varlığa vermek anlamına gelir. Rabbimiz, ister dünyada isterse ahirette bü- tün günahları bağışlayabileceğini (Zümer, 39/53) bildirmiştir. Ancak şirki, yani Allah'a eş, benzer ve ortak kabul edenleri bundan ayrı tutmuştur. Doğru yolu gösteren peygamberlerin ve vahyin gelişinden sonra şirk içinde kalmaya devam edenleri bağışlamayacağını şöyle bildirmiştir: "Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; dilediği kimselerin bunun dışındaki günahlarını bağışlar..." (Nisa. 4/48)
Öyle kuddus, tahir, öyle yüce, kahir Allahü (C.C.) ki O'nu
1140
mekânlardan hiçbir mekân ihata edemez. O, mekândan münezzehtir Velâ yeştemilü aleyhi zamanün. Yani: - O Allah'ı zamanlardan hiçbir zaman onu ihate edemez. Allah
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (ك ق عن عائشة)
1551- En zalim insan, kendisini dövmeyen kimseyi döven, kendini öldürmeye teşebbüs etmeyeni öldüren bir de nimet ehlinden ayrılıp nimet ehli olmayan kimseye intisap eden (mesela öz babasını bırakıp başkasını baba edinen) kişidir. Kim bunları yaparsa Allah'ı ve Rasulü'nü inkar etmiş demektir. Onun hiçbir ameli kabul edilmez artık.
هريرة) 1552- Kıyamet günü en çetin azaba dûçar edilecek kişi, sahip olduğu ilimden, Allah'ın istifade nasip etmediği âlimdir.
١٥٥٣
YANITLASİL
yuksel3 Şubat 2024 22:31 Kıyamet yaklaştığında; taylasan giyilmesi çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tazim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar amir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, Sultan zulüm eder, eksik ölçü ve tartı yapılır, bir adamın köpek yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten kendisine daha cazip gelir, büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmez ve gayri meşru çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında adam kadınla yakınlaşır. İnsanlar, kalbleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünürler, o zaman da insanların en iyi görüneni "müdahim" (kötülükleri gördüğü halde karışmayıp, kendi işine bakan) olanıdır. Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.) Sayfa: 33 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
İnsanlığın kurtuluşu faizin kaldırılması, zekâtın yerine getiril mesindedir. (S.) 649:Lemaat
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 22:33 İnsanlar kendi idarecilerinin yolundadır. (Mn.) 33.
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 22:53 8.Asirda İngiliz Kralı Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazarak para bastırmış. Akra Fm. Günün sohbeti Prof Dr Mahmud Esad Coşan
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 23:36 Türkiye Cumhuriyeti de paranın üstüne Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazmalidir.
Anlatıldığına göre cehalet döneminde iki kardeş yolculuk esnasında diz Anlatıldın altındaki ağacın gölgesine konmuşlar. Tekrar yola çkarak düz bir kayan duz kayanın altından ağzında bir dinar altun olan bir yılan kap bu dinarı onlara atmış. Bunun üzerine bu yılanın bu dinarı bir hazine kın buıp getirmiş olduğunu söylediler. Burada üç gün kaldılar ve her gün bu yılan onlara birer dinar getirip attı.
Kardeşlerden biri: "Bu yılanı ne zamana kadar böyle bekleyeceğiz. bunu öldürüp, hazineyi kazarak çıkarsak olmaz mı?" dedi. Diğer karde şi engel olmak istedi ve "sakın yapma ne bilirsin, bunu yaptığın takdirde mahvolabilirsin, hazineyi de elde edemezsin" dedi. Ama o kardeşini dinle- medi, yanına bir kazma aldı ve yılanı beklemeğe koyuldu. Yılan çıkınca bir kez vurabildi ve başından yaraladı ama öldüremedi. Yılan kıvranıp üzerine geldi, adamı öldürdü ve inine girdi. Kardeşi de onu toprağa gömdü. Erte- si güne kadar da orada bekledi.
YANITLASİL
yuksel6 Şubat 2024 06:41 Ruhu'l-Beyân
271
Yılan başı sarılı olarak çıktı ama beraberinde hiçbir şey yoktu. Yıla
na söyle seslendi: "Ey yılan, vallahi bu olanların olmasını hiç isketu. Yila desimi engellemek istedim, olmadı. Ama seninle bir sözleşme yapabilir myiz? Sen bana bir zarar verme, ben de sana hiçbir zarar vermeyeyim?" Yilan hayır, dedi. Neden? "Çünkü sen kardeşinin buradaki kabrini gorup durdukça bana sonsuza kadar iyilik yapacağından emin olamam. Ben de bu baş yarası bulundukça da sana iyilik edeceğimden emin olarnan da on- dan" cevabını verdi.
İşte bu hikayede beraberliğin ve dengenin sırrı ve takvanın şeref ve değeri ortaya çıkmaktadır. Hazine düşkünü kardeş Allah'tan korkup iyili- ge karşı kötülük etmeseydi, yılanın yaptığından dolayı şükür etseydi, ömrü de malı da artacaktı.
Kin tutarak herkesle savaşmaktansa Kerem göster ki âlemi hükmün altına alasın. Bir iş yumuşaklık ve tatlılık ile hasıl olacaksa Sertlik ve inadçılığa ne lüzum var?"
Ey akılsız kurt bir gün
Bir kaplanın seni parçalamasından korkmuyor musun?
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 4 4 Zarafetin afeti sakf (övünmek ve manasız sözler)dir. Şecaatin afeti serkeşliktir. Semahatin (hoşgörünün) afeti minnet etmek, güzelliğin afeti kibir göstermek, ibadetin afeti fetrettir (Gayretten sükuna düşmek.), sözün afeti yalandır. İlmin afeti unutkanlıktır. Hilmin afeti hoppalıktır. Asaletin afeti tefahurdur. Cömertliğin afeti israftır. Dinin afeti ise hevadır(Nefsine uymak). Hz. Ali (r.a.) 213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.) 213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.) 213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 248 2 Cömertin hatasından uzak kalın. Zira o düştükçe, Rahman onun elinden tutar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 297 6 Altı şey güzeldir, lakin şu altı sınıf insan da daha güzeldir: Adalet güzeldir, lakin Umerada daha güzeldir. Cömertlik güzeldir, lakin zenginde daha güzeldir. Verağ güzeldir, lakin alimlerde daha güzeldir. Sabır güzeldir, lakin fıkarada daha güzeldir. Tevbe güzeldir, lakin gençlerde daha güzeldir. Haya güzeldir, lakin kadınlarda daha güzeldir. Hz. Ali (r.a.) 312 8 Cömertin yemeğini yemek devadır. Hasisin yemeği ise derttir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 323 11 İnsanlara dört şey sebebiyle tafdil edildim: Cömertlik, şecaat, cima şiddeti ve harpte düşmanla savaşmak kuvveti. Hz. Enes (r.a.) 334 10 Hıfz on parçaya ayrıldı. Dokuzu Türke (Küffarı Çin) verildi. Biri diğer halka dağıtıldı. Hasislik de ona ayrıldı. Dokuzu Faris'e, biri diğer insanlara dağıtıldı Cömertlik de ona ayrıldı. Dokuzu Sudan'a, biri diğer insanlara. Haya da ona ayrıldı. Dokuzu Araba, biri diğer insanlara. Kibir de on kısma ayrıldı. Dokuzu Ruma, biri diğer insanlara dağıtıldı.
155-156. (Ey mü’minler! İtaat edeni isyan edenden ayırt etmek için) andolsun ki sizi hem biraz korku ve açlıkla hem de mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. (Ey Resûlüm!) Sabredenlere (lütuf ve ihsanımı) müjdele! Öyle ki onlar, kendilerine bir bela geldiği zaman ancak: “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve (sonunda) yine O’na döneceğiz.” derler.
(Çünkü gelen her türlü afet ve musibet, Allah’ın bilgi, irade ve takdiri dâhilindedir. Sabretmek ise, insanın Allah’ın takdirine boyun eğmesi ve günah teşkil eden arzularına engel olmasıdır.)
Cüneyd Bağdâdî, şöyle demiştir: Nefsinin arzularına göre yaşayan, rihunun bedenden ayrılmasıyla ölür. Rabbının isteğine uygun olarak ha- yat süren ise, geçici dünya hayatından baki olan hakiki hayata kavuşur.
Mesnevî'de şöyle gelmiştir:
İyi doktor, kötü dişi yerinden çıkarır. Tâ ki o sevgiliyi derd ve hastalıklarından kurtarsın. Dişler noksanlaşır ama, ağrılar azalır. Elbette şehidler, makâm-ı fenâda diridirler. Başın bedenden ayrılmasına razı olan şehîd: Zaman içinde onun yerine, yüzbin baş kazanır. Allah yolunda kesilmiş boyun, şehadet şerbeti içer. Fakat bu şerbeti ancak "Bela" diyen boğaz içebilir.
155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!
Vallahi size imtihan edici biri gibi davranarak, belâya sabredip kazâ- lara rıza gösterip göstermeyeceğinizi tesbit edeceğiz. Çünkü belä, mihenk taşı gibi, nefislerin kıymetini belirleyen bir miyardır. Fakat biz bunu, bilme- diğimiz bir şeyi öğrenmek için değil, hanginizin itâatkâr ve hanginizin âsî olduğunu size göstermek için yapacağız.
Sizi biraz düşman korkusuyla, biraz kıtlık ve yokluk içinde aç bırak- makla, hırsızlık, talan, helâk ve zarar veya devlet başkanının el koyması gibi sebeblerle mallarınızı azaltarak; savaş, ölüm, hastalık ve ihtiyarlık gibi nedenlerle nefislerinizi sınayarak; soğuk, fırtına, çekirge gibi afetlerle veya cihadla meşgüliyetinizden dolayı arazilerinizi işleyememek süretiyle ürün- lerinizi eksilterek imtihan ederiz.
Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en güzel davranandır. (Tirmizi, Menākıb, 63)
MÜSLÜMAN AHLAKININ GEREĞİ OLARAK MERHAMET
Cenab-ı Hakk'ın kullarına bahşettiği en değerli nimetlerden biri de merhamet duygusudur. Merhamet, Rabbimizin "Rahmân" isminin bir tecellisidir. Merhamet, kalp inceliği ve gönül yumuşaklığıdır. Şefkatli ve insaflı davranmaktır. Merhamet, kalpleri kin, öfke ve intikam gibi hastalıklardan temizlemektir. Gönülleri sevgi, saygı ve affın güzelliğiyle tezyin etmektir. Can taşıyan her bir varlığa hatta bütün kâinata muhabbet nazarıyla bakmaktır. Şiddet, öfke, kin ve nefretin yürekleri işgal ettiği günümüzde merhamet medeniyetinin birer mensubu olarak bize düşen, Rahmet Peygamberi'nin mesajlarına yeniden sarılmaktır. "Ben ancak rahmet olarak gönderildim." (Müslim, Birr, 24) buyuran Allah Resûlü'nün ilim, hikmet ve ir- fan mektebinde gönüllerimizi eğitmektir. Asrımızın en büyük hastalığı hâline gelen merhametsizliği bir tarafa bırakarak; eşimize, çocuğumuza, ana-babamıza, yaşlılarımıza, çevremize ve bütün canlılara karşı vicdanlı ve merhametli olalım. Ailemiz ve toplumumuz merhamet ocağı olsun.
doğru : 1.Düz.2.Namuslu,dürüst. 3.Gercek.4.Yasal. ... Doğru : 1.Eğri. Yalan, Yanlış. Altın Esanlamli ve Karşıt anlamlı Kelimeler Sözlüğü. Altın Kitaplar
Fuhuş yayıldığında zelzeleler ve fitneler çoğalır. İdareciler zulmettiğinde yağmur azalır. Zimmet ehline gadr edildiğinde ise düşman galebe çalar. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.) Sayfa: 54 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Dikkat edin! Siz sağır olan ve burada bulunmayan birisine seslenmiyor- sunuz. Bilakis, her şeyi işiten, gören ve çok yakın olan Allah'a sesleniyor-
sunuz. (Buhârî, Tevhid, 9)
ALLAH'IN ZÂTİ VE SÜBÛTİ SIFATLARI
Allah Teâlâ'yı daha yakından tanımamıza vesile olan sıfatlar vardır. Bunlara zâti ve sübūti sıfatlar denir. Allah'ın zâti sıfatları, sadece kendisine mahsus olan, yaratılmış bir başka varlıkta bulunmayan sıfatlardır. Bunlar altı ta- nedir. Vücud, Allah'ın var olması demektir. Kıdem, Allah'ın ezelî olması, varlığının başlangıcı olmamasıdır. Beka, Allah'ın ebedi olması, varlığının sonu olmamasıdır. Vahdaniyet, Allah'ın bir tek olmasıdır. Kıyam bi-nefsihi, Allah'ın varlığının başkasına ihtiyaç duymamasıdır. Muhalefetü'n lil-hava- dis, Allah'ın yaratılmış hiçbir varlığa benzememesidir. Sübūti sıfatlar ise Rabbimizin mükemmelliğini ifade eden, O'nu daha yakından tanımamızı sağlayan sıfatlardır. Bu sıfatlar, altı tanedir. Hayat, Allah'ın diri olmasıdır. İlim, Allah'ın her şeyi bilmesidir. Semi', Allah'ın her şeyi işitmesidir. Basar, Allah'ın her şeyi görmesidir. İrade, Allah'ın istediği şeyi istediği şekilde yap- masıdır. Tekvin, Allah'ın yaratmasıdır.
Cennet ehli Cennete Cehennem ehli de ateşe girdiklerinde, ölüm (bir koç şeklinde) Cennetle Cehennem arasında bir yere getirilir ve kesilir. Sonra bir münadi şöyle nida eder: "Ey ehli Cennet, ebedilik var ölüm yok. Ey ehli nar, ebedilik. Ölüm yok." Bunun üzerine Cennet ehlinin sevinç üzerine sevinçleri artar. Cehennem ehlinin ise hüzünleri üzerine hüzünleri artar. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 51 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Ümmetimi Benden sonra öyle fitneler kaplayacak ki, o fitnelerde insanın vücudu gibi kalbide ölür. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 346 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
de: «Malınızın ve avene- nizin çokluğu ve hakkı kabulde büyüklenmeniz sizi azabdan kurtarmadı.» derler.] [2] : [Ve «Bunlar (yani müslümanlar) Cennete giremez. diye yemin ederdiniz, derler.] [3] O anda: [Mü'minlere, «Cennete giriniz; sizin için asla korku ve keder yoktur. denilir.] A'raf halkının kim olacağı (sabi iken ölen küffar evladı, deliler vesaire olmak üzere) ihtilaflıdır. ((Cen- netle Cehennem arasında Yahya aleyhisselâm tarafından, Ce- nabı Hakkın emriyle, ölüm kesilip yok edilecek ve ondan sonra kâfirlerin kederi, mü'minlerin sevinçleri artacaktır.))
İnsanların akidlerini bozduklarını, emanetleri hafife aldıklarını, ve -parmaklarını birbirine geçirip- böyle olduklarını gördüğün zaman evini tercih et, lisanına sahip ol, maruf olanı al, münkeri bırak, kendi işinle meşgul ol ve ammenin işlerini kendilerine bırak. Ravi: Hz. Abdullah İbni Amr (r.a.) Sayfa: 46 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
6.314 yorum:
«En Eski ‹Eski 5401 – 5600 / 6314 Yeni› En yeni». (Yakin: Marifet ve dirâyetin ve emsâlinin fevkinde olan iimin sıfatıdır. İlm-i yakin denir, ma'- rifet-i yakin, denilmez. Ayn-el yakin: (kelimenin merfu hali ayn-ul yakindir.) Göz ile görür derecede veya görerek, müşâhede ederek bilmek. Meselâ; u- zakta bir duman görüyoruz. Orada ateşin varlığını ilmen biliyoruz, demektir. Bu bilme derecesine ilm- el yakin deniyor. Ateşe yaklaşıp, gözümüzle görür- sek, ona ayn-el yakin bilmek deniyor. Daha da iler- liyerek bütün hislerimizle ateşin varlığını anladık i- se; ateşin yakması ve sâir sıfatlarını da bildik ise, bu nevi'den olan ilmimizin derecesine de Hakk-al yakin deniyor. (Hakkal yakin: Abdin sifatları, Ce- nâb-ı Hakkın sıfatlarında fâni olup kendisi onunla
Ilmen ve şuhuden ve hâlen beka bulmaktadır. Ö. Nasuhi)
YAKİN : Şübhesiz, sağlam ve
YANITLASİL
yuksel14 Eylül 2023 07:19
Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik
Büyük Lugat
sy. 1052.
Kendi babası olmayan birini babası diye göstermenin, kendi efendisi olmayan birini
efendi kabul etmenin haram olduğu.... Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. VII, 513-523
..VII, 478 VII, 35 Kendini beğenen ve böbürlenenleri Allah sevmez
Kendini beğenmişlik ve böbürlenmek. Kendini hesaba çekenlere âhiret hesabı kolaydır. VII, 13, 14 1,400
Kendisi için istediğini başkasına yapan cennetliktir. endisi için istediğini kardeşi için de istemek.
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt8.
sy. 210.
Zaman birçok büyük olayı atlayıp geçecek ve bü- yük işler için fırsat ortaya çıkaracaktır. İnsanlık sizin davetinizi bekliyor. Hidayet, kurtuluş ve barışı sağla- yacak olan davetinizi. İçinde bulunduğu sıkıntıları aşmak için. O zaman milletlerin liderlik ve hakimi- yeti sizin olacaktır: «O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında aleyhlerine olmak (bazen lehlerine, bazen üzere elden ele ve nöbetleşe nö- betleşe) döndürür dururuz. (98) ... Halbuki siz Al- lah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyler umuyor- sunuz... (99) Bugünden hazırlanın ve çalışın, belki arın çalışma imkânını bulamayacksınız.
Tarihin akışı, insanlığın İslâmı nizam olarak ka- bul etme istidadını gittikce kökleştiriyor. İnsanlar arasında şûrà düşüncesi, insanlığın birliği düşüncesi, ve tek alemşumul devlet gibi düşünceler gittikce kuv- vet kazanmaktadır. Yeryüzündeki büyük güçler ise, çeşitli hastalıklara yakalanmış yıkılmaya doğru git- mektedirler. Halklarımızın da uyanıp İslâma dönüşü yavaş yavaş başlamıştır. İslâmi bir devletin kurulma- sı âmilleri gün geçtikçe büyümektedir. Yerel düzen- lerle diğer düzenlerin bozukluğunun birçok kimse tarafından duyulmasından daha büyük amil mi olur?
YANITLASİL
yuksel15 Eylül 2023 23:15
Zaman birçok büyük olayı atlayıp geçecek ve bü- yük işler için fırsat ortaya çıkaracaktır. İnsanlık sizin davetinizi bekliyor. Hidayet, kurtuluş ve barışı sağla- yacak olan davetinizi. İçinde bulunduğu sıkıntıları aşmak için. O zaman milletlerin liderlik ve hakimi- yeti sizin olacaktır: «O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında aleyhlerine olmak (bazen lehlerine, bazen üzere elden ele ve nöbetleşe nö- betleşe) döndürür dururuz. (98) ... Halbuki siz Al- lah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyler umuyor- sunuz... (99) Bugünden hazırlanın ve çalışın, belki arın çalışma imkânını bulamayacksınız.
50.Yılında Müslüman Kardeşler Hareketi
sy. 273.
sy.9.
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.)
Sayfa: 135 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
İSTİDRÂC
الاستدراج
İkna sanatı.
Müellif:
İSMAİL DURMUŞ
Sözlükte “merdiven, yol” anlamındaki derec ve “merdiven basamağı” demek olan derece ile aralarında etimolojik ilgi bulunan derc (dürûc/derecân) kelimesi “merdiven basamaklarını çıkar gibi yavaş yavaş yürümek, merdiven çıkmak” gibi mânalara gelir. Bu kökten türeyen istidrâc ise “bir kimseyi bir şeye adım adım, derece derece yaklaştırmak, onu kurduğu tuzağa yaklaştırıp düşürmek, aldatmak” anlamındadır. A‘râf sûresinde geçen kelime (7/182) “Allah’ın, âyetlerini yalanlayanları derece derece, sezdirmeden azaba doğru çekmesi, her yeni hata ve günahta yeni nimet ve imkânlar vererek azdırması, yavaş yavaş helâke götürmesi” gibi mânaları ifade eder. Bunun ardından gelen imlâ’ (mühlet ve fırsat verme) ve keyd (tuzak, tuzak kurma) kelimeleri de istidrâcın tefsiri mahiyetindedir. Belâgat ilminde muhatabı incitmeden, reddedilmez mantık dokusu içerisinde aklını çelerek bir fikri kabul etmesini sağlayan söze ve bu üslûba istidrâc denir.
Ziyâeddin İbnü’l-Esîr (ö. 637/1239), bu edebî sanatı ilk defa kendisinin Allah’ın kitabından bulup ortaya çıkardığını söyler. Ona göre bu tür sözden amaç, ince nükteler ve söz ustalıkları ile muhatabı bir şeyi kabule zorlamaktır. Dolayısıyla belli bir amaca hizmet etmeyen parlak sözlerin bir yararı yoktur. Bu tür üslûpta kıyas ve mantık oyunları kadar gönül çelen hitap şekillerinin de büyük önemi vardır (el-Mes̱elü’s-sâʾir, II, 68). İbnü’l-Esîr istidrâcı “söz sahibinin ince, yumuşak ve gönül alıcı ifadelerle muhatabına görüşünü kabul ettirmesi” şeklinde tanımlar ve kompozisyon sanatının esasının da buna dayandığını belirtir (el-Câmiʿu’l-kebîr, s. 235).
İstidrâc, Ebû Ya‘kūb es-Sekkâkî (ö. 626/1229) ve onun ekolüne mensup belâgat âlimlerinin “kelâm / hitap munsıf” adını verdikleri üslûba yakındır. Sekkâkî bu konuya ta‘rizin anlamını açıklarken temas etmiştir. Ona göre, “Ben, beni yaratana niçin ibadet etmeyeyim?” (Yâsîn 36/22) ifadesi ta‘riz üslûbuyla, “Siz, sizi yaratana niçin ibadet etmiyorsunuz?” demektir. Âyetin devamındaki, “Üstelik dönüşünüz de yalnız O’nadır” ifadesi de buna delâlet etmektedir. Eğer âyet ta‘riz belirtmeseydi öncesine uygun olarak, “Üstelik dönüşüm de yalnız O’nadır” ifadesiyle sona ererdi. Buradaki ta‘riz üslûbunun güzelliği, söz sahibinin inkârcı muhataplarının öfkesini üzerine çekmeden gerçeği kabul etmelerine yardımcı olacak şekilde onlara bunu duyurmayı sağlamış olmasındadır. Zira inkârcılara açık bir dille bâtıl yolunda olduklarını söyleseydi öfkelerini üzerine çekmiş, tebliğ davasını baştan kaybetmiş olurdu. Ayrıca bu üslûpta söz sahibi insaf ölçüleri içinde hareket ederek muhatapları için istediğini kendisi için de istemiş ve nasihatindeki samimiyeti ortaya koymuştur. Bu sebeple bu tür üslûba “kelâm munsıf” denilir.
Sekkâkî ekolüne mensup olan Teftâzânî ta‘riz esasına dayanan türe istidrâc adı da verilebileceğini, çünkü bu tür sözün muhatabı tedrîcî bir surette kabul ve teslime yaklaştırdığını, bu üslûbun Kur’an’da, şiir ve muhâverelerde çok geçtiğini söyler. Tehânevî, İbnü’l-Esîr anlayışının bir yorumu olarak istidrâcı “ta‘riz içersin veya içermesin, muhatabı incitip öfkelendirmeden hakkı ve hakikati ona duyurma imkânı veren söz” olarak tanımlar.
istidrac!: 1.bir kimsenin, Allah'tan (c.c.) veya Allah'ın (c.c.) lütfundan habersiz olarak, olağanüstü haller ve başarılar göstermesi ve bunu tamamen kendine mal edip kendi güç ve yeteneğinden bilip gururlanması yüzün- den, gittikçe artan bir şekilde Allah'ın c.c.) cezasını hak etmesi 2.derece derece artma, basamak basamak ilerleme, gittikçe artma
Bu Kur'an, hoşlanmıyan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime gelince, hoşlanmıyan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur'anla haşrolur. Hadisime ehemmiyet vermiyen ise Kur'anı hor görmüş olur. Kim de Kur'anı hor görürse dünya ve ahirette hüsrana düşer.
Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
Sayfa: 133 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Elbette kendilerine peygamber gönderilenlere de gönderilen peygamberlere de soracağız. 17
(Araf. 7/6)
"Andolsun ki, Biz, her ümmete, Allah'a
ibadet edin. Putlara tapmaktan sakının! diye bir peygamber gönderdik. Ama içlerinden bir kısmına Allah hidâyet verdi. Bir kısmına da sapıklığa düşmek hak oldu.
Yeryüzünde gezin de görün. Peygamberleri yalanlayanların sonu nice
olmuştur"
(Nahl, 16/36)
YANITLASİL
yuksel21 Eylül 2023 07:32
Kur'an-ı Kerim 'e göre
Peygamber ler
ve Tevhid Mücadelesi
Prof Dr. İsmail L. Çakan
N. Mehmed Solmaz
Altınoluk
ardan önce danışma ve yoklama (istihbarat) usûllerine baş vurdu. Kendi endine birtakım diplomasi plânları kurdu. Düşüncesini uygulamaya koydu. Elçileri hediyelerle Süleyman (a.s.)'a gönderdi...
Elçiler, Süleyman (a.s.)'ın huzuruna çıktılar. Hediyelerini sundular. Sü- yman (a.s) hediyeleri kabul etmedi. Elçilere şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size vermediğinden daha hayırlıdır. Belki siz hediyenizle
Elçilerin reisine hitaben:
böbürlenirsiniz.."
Don onlara! and olsun ki, önüne geçemiyecekleri ordularla onlara ge- r, onları hor ve hakir oldukları halde ordan çıkarırım."28 Melikenin elçileri hediyeleriyle ülkelerine geri döndüler...
Melikenin Tahtı
Süleyman (a.s.) ordusunun ileri gelenlerini topladı. Onlara: Ey seçkin topluluk! Onlar bana teslim olmalarından önce, melikenin tahtını hanginiz bana getirebilir?" dedi. Cinlerden (kuvvetli ve becerikli olan) bir ifrit: sana getiririm. Eminim ki bu-
na gücüm yeter!" dedi.
Kendinde ilâhî kitabdan bir ilim bulunan biri:
"Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm," dedi. 29 Çok geçmeden Süleyman (a.s.) tahtı yanında buldu ve şöyle konuştu;
Bu Rabbimin fazlındandır!. Beni imtihan etmek içindir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım?
Kim şükrederse, kendisi için şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse,
muhakkak ki Rabbim onun şükrüne muhtaç değildir. O'na yine de nimet ve-
Süleyman (a.s.), benzeri bir kaşkasına verilmemiş saltanat ve nimetleri,
sonsuz şükür ile karşılıyordu. Insanlara örnek oluyordu. Kavuşulan her nimet, şükür ve Allah'a bağlılığı arttırmalıydı. Kulu azdır- mamalı, saptırmamalıydı... Bir tarafta melike yol hazırlıklarını sürdürüyordu. Öte yanda Süleyman
(a.s.) etrafındakilere şu emri veriyordu.
28. en-Neml 27/36-37. 29. en-Neml 27/38-40.
30. en-Neml 27/40.
Kur'an İ Kerim e Göre
Peygamber ler ve Tevhid Mücadelesi
Prof Dr İsmail L. çakan
N. Mehmed Solmaz
Altınoluk
sy. 173
25. MENKIBE: Sahih rivayetle bildirilmiştir ki, Resulullah Aley- hisselâm buyurdu:
Allah bir bostan halk etmiştir. O bostanda dört ırmak yarat- mıştır, kendi kudret ve nusreti ile. Biri İkrar ırmağı, biri Tevhid ırma- ğı ve biri de Kelâmı ırmağı. Her ırmağa dört bucak tayin etti. Evvelâ Ebubekir muhabbetini bir bucağa koydu. İkinci Ömer muhabbetini bir bucağa koydu. Üçüncü Osman muhabbetini bir bucağa koydu. Dördüncü olarak da Ali muhabbetini bir bucağa koydu. Her köşede se on ağaç halk etti. Ebûbekir muhabbetinin köşesinde halk ettiği n ağaç şunlardır:
476
DÖRT HALIFE'NİN MENKIBELERI
1. Şehadet ağacı.
2. Havf ağacı.
3. Rica agaci.
4. Şevk ağacı. 5. Cehd ağacı.
6. Hayr ağacı.
7. Şükür ağacı.
8. Tevazu ağacı.
9. Nusret ağacı.
10. İhlas ağacı. Ömer muhabbetinin köşesinde halk ettiği on ağaç ise şunlardir
1. Emanet ağacı.
2. Salâbet ağacı. 3. Şefkat ağacı
4. Inabet (*) ağacı. 5. Muhabbet ağacı..
6. İhlas ağacı.
7. Kanaat ağacı.
8. Rıza ağacı.
9. Temyiz ağacı.
10. Tevfik ağacı.
Osman muhabbetinin köşesinde halk ettiği on ağaç ise şunlardır:
1. Vefa ağacı.
2. Hasyet ağacı.
3. Hürmet ağacı.
4. Müvaneset (Alışıklık
, ülfet ve ünsiyet) ağacı.
5. Tevekkül ağacı. 6. Hamiyet ağacı.
7. İlim ağacı.
8. Hilim ağacı.
9. Seha ağacı.
10. Haya ağacı.
Ali muhabbetinin köşesinde halk ettiği on ağaç ise sunlardır:
1. Şefaat ağacı.
2. Sahavet ağacı.
3. İstikamet ağacı.
4. Namaz ağacı.
(*) Inabet: Asilikleri ve kötülükleri terk ile hakka rücu etmek.
YANITLASİL
yuksel22 Eylül 2023 05:04
HZ. EBÛBEKİR, HZ. ÖMER, HZ. OSMAN VE HZ. ALÍ
5. Sabır ağacı.
6. İstitâat ağacı.
7. Zühd ağacı.
8. Rahmet ağacı.
9. Yakîn ağacı.
10. Sadâkat ağacı.
YANITLASİL
Bu beş vakit farzı cemaatle kılmaya devam eden kimse, sırat köprüsünü ilk geçenleren olur ve onu şimşek gibi geçer. Allah, o kimseyi sâbıkların ilk zümresinde haşreder, namazına devam ettiği her gün ve gece içinde bin şehid sevabı alır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 131 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
Öyle insan vardır ki, hayrın anahtarıdır ve şerrin üstüne kiliddir. Bir kısmı da şerri açarlar ve oldukları yerde şer yaparlar. Ne mutlu o kimseye ki, hayrın anahtarı onun elindedir. Veyl o kimseye ki, şerrin anahtarı onun elindedir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 131 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
Siyaset ehli, Kur'an'ın "Birinin hatasıyla başkası me'sul olmaz prensibini esas almalıdır.
(E.L.) 2:83.
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyatı Fihrist Ve Indeksi
Ismail Mutlu
sy.408.
Tevazu bazan Kufran-ı nimet olur.
sy.411.
Zurnanın zirt dediği yer : Sürdür ulmekte olan bir işin en nazik yeri.
Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
sy. 384.
Ehli Cehennemin o kısmı ki, Allah onları oradan çıkarmaz. Bunların yaşayışı ne ölüm, ne de hayattır. Allah'ın çıkarmak istedikleri ise, kömür haline gelinceye kadar öldürülür. Sonra çıkarılır. Cennet ırmağında tekrar canlandırılır ve sel yataklarında biten tohumlar gibi biterler. Cennettekiler onlara "cehennemlikler" diye hitab ederler. Bunlar da yalvarırlar. Allah da bu ismi onlardan kaldırır.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 119 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Ey hodgam insan! Sineklerin binler hikmet-1 hayatiyesinden başka, sana ait bu küçücük faydasına bak, sinek düşmanlığını birak: Çünkü, gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana ünsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder. Ve latif vaziyeti ve abdest alması gibi yüzünü, gözünü temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezåfet gibi vazife-i insâniyeti ihtar eder ve ders veren sineği görüyorsun.
Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimet- lerin en tatlısı, en latifi olan bali sana yedirdikleri gibi, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânda, vahy-i Rabbaniye mazhariyetle serfirâz olduğundan, onları sevmek lazım gelirken, sinek düşmanlığı, belki insana daima muavenete dostane koşan ve her belasını çeken o hayvanata düşmanlığı gadirdir, haksızlıktır.
Said Nursi
Yayınevimizin, siz okuyucularına takdim etmek- ten şeref duyduğu, «Belgeler Serisi»nin bu üçün- cü kitabı, iki ana «bölüm den ibarettir.
Kıymetli araştırıcı Kemal Yaman Bey'in yet- kili kalemi, akıcı üslubu ve analitik metodun dik- katle uygulanışının mahsulü olan birinci bölüm»; < konusunun dürüst ve objektif bir tahlilidir.
Fransız kamuoyunun tanıdığı ve dünyayı sar- san ihtiläller konusunda otorite olarak bilinen Henry Coston'un yönetiminde çıkmış olan, «<Büyük Maliye ve İhtiläller» kitabının tercümesi olan ikinci bölüm- ise; Fransız, Faşist, Nazi ve Bolşevik ihti- lällerine hayranlık duyan kişiler için tesirli bir -uyarıcı olacaktır. Ayrıca okuyucuya, ihtilallerin cenneti (1) ve ihtiläl ekiplerinin sermaye çevreleri fle -karanlık ilişkilerini öğrenme ve karşılaştırma imkânı verecektir.
Ümit ediyoruz ki, kitabı bitirdiğinizde, Türki- ye'de etkilerini hala sürdürmekte olan sosyal hare- ketlerin, Türkiye'mize neler kazandırıp, neler kay bettirebileceğini pek açık bir şekilde göreceksiniz.
Dünyadan kopmuş bir Türkiye'nin yakta kalması mümkün değildir. Onu çevre- inden tecrit etmeye çalışanlar ne kadar büyük ir ihanet içinde bulunduklarımı keşke anlaya- ilseler!"
1115
YENİ TÜRKİYE 53/2013
"Akıl ile kalbi birbirinden ayırmamalısı- 1z; onların izdivacına her zaman ihtiyaç vardır. Aklın muhakemesi, kalbin de semaviliği ve le- ünniliği omuz omuza olursa, işte o zaman hiç şılamaz gibi görünen problemler bile kolayca şılabilir."
"Kendi çizginizi korurken başkalarıyla nünasebetlerinizi bozmamanız da firasetinizin yn bir yanı olmalıdır."
"Ne nikbin ne de bedbin, bizim mesleği- niz hakikatbin olmaktır."
"Mücerred ilim bir şey ifade etmediği gibi nücerred gençlik de bir şey ifade etmez. Talim ve terbiye görmüş gençliktir ki, kendi milletini devletler muvazenesinde önemli bir konuma yükseltebilir."
"Temsil önemli, temsilde temâdî daha önemlidir. O da temsil edilecek hususları fıtrata mâletmeye bağlıdır."
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 00:27
"Çatışma zeminleri sadece terörü besler; mü'minler, her türlü kışkırtmaya karşı elden gel- bi diğince soğukkanlı davranmalı ve temel hakları- m elde ederken dahi meşru yoldan bir an olsun
ti
g
ayrılmamalıdırlar
Âli Davud'a nazil olan hikmette ibret vardır. Akıllı olan insan şu dört vakitten başka şeyle nefsini meşgul etmemelidir: Rabbine dua (ve ibadet) edeceği vakit, Nefsini muhasebe edeceği vakit, Kendisi hakkında, kardeşlerini nasihat etmesine ve ayıblarını kendisine haber vermelerine kafi gelecek bir vakit. Kendi nefsinin helal ve temiz ihtiyaçlarına ayıracağı bir vakit. Bu vakitte diğer zamanlar içinde bir yardım vardır ve kalbin istirahatı kafi miktarda varlık iledir. Sonra da akıllı kimse için, diline sahip olması, zamanını bilmesi, işine yönelmesi ve en sağlam dostuna karşı bile ihtiyatlı olması icap eder.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 127 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
71. Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
(Rivayete göre Hayber yahudilerinden 12 kişilik bir hahamlar topluluğu günün ilk saatlerinde güya İslâm'a girecekler, fakat akşama doğru, kendi kitaplarına baktıklarını, Hz. Muhammed'in risaletine dair bir işarete rastlamadıklarını öne sürerek İslâm'dan döndüklerini söyleyecekler, böylece müslümanların kendi dinlerinden dönmelerine önayak olacaklardı. İşte aşağıda meâli verilen âyette onların bu planına işaret edilmektedir).
72. Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: «Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:24
78. Ehl-i kitaptan
bir
gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini egip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadıkları halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.
79. Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğumuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
(Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın tanrı olduğunu iddia etmişlerdir ki, Hz. İsa'nın gerçek dininde bulunmayan ve Allah'ın birliği ile asla bağdaşmayan bu iddia, İslâm inancına göre tamamen bâtıldır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in muhtelif âyetlerinde bildirildiğine göre Hz. İsa, kendisinin Allah'ın kulu olduğunu, Allah'ın kendisine Kitap gönderdiğini ve Peygamber kıldığını söylemiş (Meryem 19/30-36), kendisinin ve annesinin tanrı olduğu iddialarını şiddetle reddederek, Allah'ı şirkten tenzih etmiştir. [Mâide 3/116-117])
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:25
Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali
sy. 59,60.
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:28
Al-i İmran Suresi
Cüz 3. Süre. 3.
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:34
83 Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (Ehl-i Kitap), Al- lah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir.
(Bu âyetlerde insanoğlunun psikolojik bir davranışı, çok ince ifadelerle anlatılır. Söyle ki: İnsanda sürükleyici güce sahip bir inat ve itiraz duygusu vardır. Bu duygunun tesirine kapılan in- san, karşısındakinin haklı olduğunu bildiği halde bir türlü kabul etmez, yani nefsine mağlup olur. Şu halde insan, belirtilen inatçı duygusuna karşı koymak suretiyle, nefsine hakim olmalı ve gerçeği kabul etmesini bilmelidir.)
Çünkü o, bana karşı çok lütüfkârdır." demişti.54 Bu ki, peygamber vaadiydi. Yerine getirilmeliydi. Ibrahim (a.s.) sözünü hatırladı. Babasının afvı için Allah'a şöyle yalvardı:
"Babamı da bağışla! Çünkü o, sapıklardandır. "55 Ibrahim (a.s.) Allah'ın dostuydu. Babasına karşı da baba saygısıyla doluydu. Babasının afvı için dua etti. Kâfirin afvı için dua edilmeyeceğini elbette bilirdi. Ancak; "Ibrahim'in babası için mağfiret dilemesi; sadece ona verdiği bir sözden
ötürü idi. Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca, ondan uzaklaştı. Doğrusu
Ibrahim, çok içli ve yumuşak huylu idi."56
Ibrahim (a.s.)'in bu duası kabul edilmedi. Kâfir'in afvı için dua etmek, mü'mine örnek gösterilmedi. 57
Mü'min, kâfir'e ancak imana kavuşması için dua ederdi. Bu, dinimizde de böyleydi. "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta
tapanlar için mağfiret dilemek, peygamberlere ve mü'minlere yaraşmaz."
Islâm'da dua;
Mü'mine mağfiret,
Kâfire hidayet için yapılırdı. Ötesi Allah'a kalırdı....
Ibrahim (a.s.)'ın bundan sonraki hayatı Lût (a.s.), Ismail (a.s.) ve Ishak
(a.s.)'ın hayatı ile iç içeydi. Bunlar ki, Allah'ın şu övgüsüne mazhar olmuş seçkin kişilerdi:
"Onları buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık. Onlara iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik.
Onlar bize kulluk eden kimselerdi."59 Bize düşen bu "kimseleri" izlemekti...
Sallellahu aleyhi ve sellem
54. Meryem 19/47.
55. eş-Şuara 26/86.
56. et-Tevbe 9/114. 57. el-Mumtahine 60/4, Ancak; kâfire dua edilmeyeceği Ibrahim (a.s.)'a vahyedilmeden önce O'nun ana ve babasını da içine alan bir duası Kur'ân-ı Kerim'de yer almıştır... O'nun bu duası mü'min anne ve babaya yapılacak en güzel duadır. Meâli şöyledir, -Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle! Rabbimiz! Duamı kabul
buyur! Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, anamı - babamı ve inananlan
bağışla!" (Ibrahim 14/40-41). 58. et-Tevbe 9/113. 59. el-Enbiya 21/73.
YANITLASİL
yuksel27 Eylül 2023 01:03
Kur'an-ı Kerim e Göre Peygamber ler ve Tevhid Mücadelesi
Prof Dr. İsmail L Çakan
N. Mehmed Solmaz
Altınoluk
sy. 70.
BAŞLARKEN YUMURTAYI HANGİ UCUNDAN KIRMALI?
Türkiye'de üzerinde ne kadar çok konuşulursa konu- şulsun bir türlü hitama erdirilemeyecek konuların sırala- ması varsa herhalde en başta geleni Derin Devlet kavra- mıdır.
Adeta; 'yumurtayı hangi ucundan kırmalı' konulu bir toplumsal çatışmanın yıllar süren 'asimetrik savaşının' an- latıldığı 'Güliver'in Gezileri'nde olduğu gibi Derin Devlet kavramı da sizin meseleye hangi tarafından baktığınızla doğru orantılı olarak şekil, renk, doku ve hatta koku de- ğiştirir.
Derin Devletin Rengi Yeşil
Aytekin Gezici
Tutku
sy. 16.
3721- Benden hadis rivayet edecek bir çok raviler olacak. Rivayet ettiği hadisi Kur'an'a arz edin, eğer ona uyarsa alın, uymazsa terk edin.
سَتَكُونُ فِتْنَةٌ يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِى كَافِرًا إِلَّا مَنْ أَحْيَاهُ
بالعلم ه والروياني طب الديلمي عن ابي امامة) * الله
3722- İleride fitne olacak. Kişi sabahleyin mü'min kalkacak, akşama kafir olmuş bir halde girecek, ancak Allah'ın ilimle ihya ettiği kimseler müstesna.
CAMI UL USUL ZEYLI
11 Emmare,
2 Levvame,
3 Mülhime.
4 Mutmainne,
5- Radiyye,
6- Mardlyye,
Nefsi Emmare: Kötülüğe çok çok teşvik eden nefs demektir. Bu nefsin rengi mavidir. Bu nefsin islâhı için yüz bin kere Lailahe illallah zikrini tekrarlamalıdır.
Nefsi Levvame: Sahibini yaptığı kötülükten dolayı yadırgayan nefs demektir. Bu nefsin rengi sarıdır. Bu nefsin doho iyi duruma gelmesi için yüzbin kere Allah kelimesini zikir olarak tekrarlamalıdır.
Nefsi Mülhime: İyilik yapmak için sahibini zorlayan ve ona ilham veren nefistir. Bu nefsin rengi de kırmızıdır. Bu nets için de doksan bin kere Hû zikri celilinin okunması lâzımdır.
Nefsi Mutmainne: Sükûnete ve huzura kavuşan
nefstir. Bu nefis için de yetmiş bin kere Hayy zikrini tekrarlamalıdır.
Bu nefsin rengi beyazdır.
Nefsi Radiye: Allah'tan razı olan nefis demektir. Ren- gi yeşildir. Bunun için de doksan bin kere Kayyum zikrine devam etmelidir.
Nefsi mardiye: Yüce Allah'ın razı olduğu nefisdir. Bu nefsin rengi siyahtır. Bunun için de yetmiş beş bin kere Rahman ik rini tekrarlamalıdır.
Nefsi kâmile: Her yönde olgunlaşmış ve kemale ermiş nefstir. Bu nefs herkes için iyilik ister; kâfire îman, günahkara, tev be arzular. Bu nefis için de yüzbin kere Rahîm zikrini tekrarlamak gerekir. Bu nefsin belli bir rengi yoktur. Diğer altı rengin bütün kendisinde dalgalar halinde bulundurur. Bu, nefislerin son durağı v asil gaye olanıdır. Bu nefse sahip olan kimse artık halkı İrşad elm görevini üstelenecektir. Yüce Allah Kur'ân-ı Kerimde:
Sizin içinizden size bir peygamber geldi» diye buyurmuştur Bu dereceye erişen kimsenin nefsi artık ruhunun emrine
Beyazidi Bistaminin deyişiyle Aramakla bulunmaz, ancak bulanlar arayanlardir.
يُسْتَحَل الدَّمُ وَالْمَالُ وَالثَّالِثَةُ يُسْتَحَلُّ فِيهَا الدَّمُ وَالْمَالُ وَالْفَرْجُ (طب عن عمران)
Dört fitne olacak. Birinde adam öldürmek helâl 3725- sayılacak. İkincisinde hem adam öldürmek, hem de malını gasb etmek helâl sayılacak. Üçüncüsünde de adam öldürmek, malını gasp edip zina etmek helal sayılacak.
٣٧٢٦ - سَتَكُونُ عَلَيْكُمْ أَئِمَّةٌ يَمْلِكُونَ اَرْزَاقَكُمْ يُحَدِ ثُونَكُمْ فَيُكَذِبُونَكُمْ وَيَعْمَلُونَ فَيَسْتَبُّونَ الْعَمَلَ ثُمَّ لاَ يَرْضَوْنَ مِنْكُمْ حَتَّى تُحَسَنُوا قَبِيحَهُمْ وَتُصَدِ قُوا كِذَّبَهُمْ فَاعْطُوهُمُ الْحَقَّ مَا رَضُوا فَإِذَا تَجَاوَزُوا فَقَاتِلُوهُمْ فَمَنْ قُتِلَ عَلَى ذَلِكَ فَهُوَ شَهِيدٌ البغوى طب عن ابى سلالة قاب البغوى واهي الام
وفيه عدد مجهولون
3726- Başınıza öyle emirler geçecek ki, rızıklarınıza malik olacaklar, size konuştuklarında yalan söyleyecekler, doğru yapıyormuş gibi davranacaklar. Kendi çirkin davranışlarını güzel görmedikçe, yalanlarını doğru saymadıkça sizden katiyyen razı olmazlar. Hoşnut oldukları müddetçe haklarını verin. Eğer aşırı hareket edip tecavüze kalkışırlarsa, öldürün. Kim bu uğurda öldürülürse şehittir.
٣٧٢٧- ستكون بُعْدِى فِتَنٌ مِنْهَا فِتْنَةُ الإخلاس يَكُونُ حَرَّبِّ وَهَرَبِّ ثم
بَعْدَهَا فِتَنْ أَشَدُّ مِنْهَا ثُمَّ تَكُونُ فِتْنَةٌ كُلَّمَا قِيلَ القَطَعَتْ تَمَادَّتْ حَتَّى لا يَبْقَى بَيْت الا دَخَلَتْهُ وَلاَ مُسْلِمٌ إِلا تَلَتْهُ حَتَّى يَخْرُجُ مُسْلِمٌ مِنْ عِتْرَتِي (نعيم بن نّ
حماد عن ابي سعيد عن جابر
3727- Benden sonra bir çok fitneler zuhur edecek, onlardan biri de Ehlas fitnesidir. O fitnede harp ve kaçış olacak. Ondan sonra daha şiddetli bir fitne başgösterecek. Sonra bir fitne daha. İşte fitne bitti dendikçe bitmeyecek, yine devam edecek. İçine girmedik ev kalmayacak, bulaşmadık hiçbir müslüman da görülmeyecek. Bu fitne Ehl-i Beytim'den bir müslümanın (Mehdi'nin) çıkmasına kadar devam edecek.
Ve en tusalliye aleyhi ve alâ âlihi adede âyâtil kur'âni ve hurûfi-
Hem de, ey Allah'ım, o salâtı Kur'an-ı Kerîm ve Fürkân-1 Ha- kîmin âyetleri sayısınca isterim.
(Kuran'ı azîmüşşanın kelâm, kelime sayısı 19.300'dür. Ayetleri ise 6666 adettir. Bunlardan 1000 âyeti nehiydir, 1000 âyeti vaittir. 1000 âyeti ibret ve meseldir. 500 âyet ise haram ve helâli beyan eder. Yüz âyet, eski gökten inen kitapların hükmünü kaldırır, iptâl eder. 66 âyet-i kerîme de dua ve istiğfar ve zikirlerdir. Kalanı hakkında zi- vâde, noksan fikir aykırılıkları vardır.
Kur'an-i Mecîdin harflerinin sayısı da (Hazret-i Abbas R. Anh) in rivâyetine göre, 323, 671 harftir.)
Son Ülkücüyü Kim öldürdüş
Muhsin Yazıcıoğlu Suikastının Perde Arkası
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 'karanlıklara kurban verdiği' ne ilk isimdi, memlekette olup bitenlere bakınca görülüyor ki ne de 'en son' olacak Muhsin Yazıcıoğlu... 'Son ülkücü', 'Son reis' veyahut siyaset arenasının tecrübelilerinin tabiriyle; 'Muhsin Başkan...' Muhsin Yazıcıoğlu'nun 'kutsal bir ideal' uğrunda şekillenen hayatı yine 'zafere değil, sefere çıktığı siyaset yolculuğunda, henüz 55 yaşında son buldu.
"2 saniye sonrasına garantisi olmayan bir hayat yaşıyoruz. Böyle bir hayat için fırıldak olmaya değmez. Ben fırıldaklık istemem." cümleciği onun ölümünden hemen önce kamuoyuyla paylaştığı ve siyaset düşünen yeni nesillerin zihnine adeta 'mih gibi' çakılması gereken bir prensip olarak kayda geçti.
'2 saniye sonrasına garantisi olmayan' hayat mücadelesinde 'fırıldak olmak' yerine 'adam gibi adam olmayı tercih eden Muhsin Yazıcıoğlu, eğilip bükülmeden yaşadığı fırtınalı hayatını 'karanlık ellerin' harekete geçmeyi tercih ettiği 'fırtınalı bir dağ başında' milyonlarca insanın onun kurtulması için 'dua dua yalvardığı' saatlerde kaybetti.
Ardında yüzlerce cevaplanması gereken soru işaretleri bırakan Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşadığı kuşkulu helikopter kazası ve sonrasında 'ara(ma)ma, kurtar(ma)ma' çalışmaları sırasında yaşanan ihmaller zincirinin çarpıklıklarını ortaya koyan bu kitapta Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporu'nda dikkat çekilen 'kuşkulu haller' irdeleniyor. TBMM'nin kazayı incelediği 'soruşturma raporu' analiz ediliyor. Kazayı soruşturan Cumhuriyet Savcısı'nın HSYK tarafından 'kınanmasına yol açan 'evlere şenlik soruşturma' dosyasının izini sürüyoruz kitapta.
Siyaset arenasına çıktığı ilk günden bu yana tek başına yürüyen 'ülkünün yalnız alpereni' Muhsin Başkan'a 'Kanlıçukur'da düzenlenen 'kanlı suikastin' sır perdesi bu kitapla aralanıyor.
Yazıcıoğlu, 2 rekât namaz kıldıktan sonra infa edildi"
7 Kasım 2013 tarihinde internet haber sitesi haber7.com kelimenin tam manasıyla 'gündeme bomba gibi düşen bir beri servis etti. Akşam saatlerinde sitenin yayına verdiği habe rin başlığı, 'Muhsin Yazıcıoğlu hakkında bomba iddial id. Ge zeteci Abdurrahman Dilipak'ın bir konferans sırasında kends
Son Ülkücüyü kim Öldürdü?
Sneltilen soruyu cevaplarken söylediği şeyler gerçekten de nin yaşandığı günden bu yana hiç dillendirilmeyen pek yeni detay barındırıyordu.
Dilipak, Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmediğini, karlı ze- esert iniş yapmak zorunda olduğunu belirtiyor ve "Helikop- gelen bir tim Yazıcoğlu'nu infaz etti. Bu işin içinde Ameri- Ingiltere ve siviller var. Muhsin Başkan sağ olarak 2 rekât maz kıldıktan sonra infaz edildi" diyordu.
Haberin yayına verilmesinden birkaç dakika sonra Türkiye açıklamalarla sarsıldı. İşte Abdurrahman Dilipak'ın, Yazıcı- u'nun 'öldürüldüğüne ilişkin' açıklamalarının tam metni;
"Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikoptere binmeden önce aradığı gazeteci var. O benim. Bir hafta İstanbul'da havaalanının rada bir otel var. Otelde karşılaştık. Dedim; 'Bak başkan, biz Eu dünyada yaptığımızın hesabını vereceğiz ama yapmamız erekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz. Söyledi- mizin hesabını vereceğiz, söylemediklerimizin de hesabını vereceğiz. Sen bazı şeyler biliyorsun, ben bilmiyorum. Ben bil- diklerimi sana anlatabilirim ama senin de bana anlatman gere- br. Onümü görmüyorum, bak mayınlı tarlada yürüyorum. Yarın başıma bir iş gelirse mesulsün' dedim.
Ne biliyorum ki?' dedi. Bende dedim ki; 'Senin bildiklerini yamda görsem, dudağım uçuklardı' dedim. Güldü. 'Konuşu- z dedi. Bu onun içine bir dert olmuş. Helikoptere giderken, Maraş'a gidiyor, ben de Maraşlıyım. Aradı dedi ki; 'Dilipak' de- Konuşmamız lazım' dedi. 'O zaman' dedi, 'Ben Maraş'tan oneyim, sen de Antep'den dön. Buluşalım. Konuşmamız ge- reken şeyler var
MAKINE ve DEMİR TERAKKISI
Nurettin TOPÇU, teknolojik terakkilerin insanlığa saâdet getirmediğini, bugün hayatı kolaylaştı- ran makinelerin aslında insanlığa huzur getirme- diğini şöyle anlatırdı:
"Makinenin terakkisi, insanın ruhunu allak bullak etti.
Amerika 1944'te iki atom bombası patlattı, iki şehri kömür etti çıktı. Toprağı kömür etmeye hakkı yoktu kimsenin..." "Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve nebâtâtı katletmeye hiç kimsenin
hakkı yoktu...
Velhasıl eski insan bu kadar zâlim değildi. Çektiği meşakkatlere rağmen bugünün insanından çok daha mesuttu.
Çünkü insan ruhunu felce uğratan materyalizmin demir pençesi yoktu o zamanlar..."
Devrimiz makine gıcırtılarının, ahlâk ilâhîlerini susturduğu devirdir. Gafil makine hayranlarının (makineden medet bekleyenlerin), ahlâkın vakti geçmiş şeylerden olduğu iddiaları ve hasta ruhla- rın ümitsizlik telkinleri ile ahlâkımız ve bütün mânevî yapımız, bugünkü hayat akışının dışında kalmıştır. (Nurettin TOPÇU, Ahlak Nizami, 28, 29)
Bir toplumda merhamet yoksa, orada insan yoktur. Orada ancak sürü vardır, vahşet vardır.
CİMRİ KİMDİR?" DİYE SORULDUĞUNDA EFENDİMİZ
-İSMİMİ DUYDUĞUNDA BANA SALEVAT GETİRMEYEN KİMSE!" BUYURDU. (BKZ. TİRMİZİ, DEAVAT, 100)
İŞTE CÖMERTLİK VE CİMRİLİK BAHSİNDEKİ BU NEBEVI BAKIŞ TARZINI, DİĞER SALİH AMELLERE DE TEŞMİL ETMEK MÜMKÜNDÜR. BUNA GÖRE;
-İMKANI OLDUĞU HALDE ALLAH İÇİN YAPABİLECEĞİ BİR HAYIRDAN MAZERETSİZ OLARAK GERİ DURMAK DA BİR NEVİ CİMRİLİKTİR.
-SIHHATI VE GÜCÜ YERİNDEYKEN NEFSİNE UYARAK KULLUK GAYRETLERİNDEN UZAK KALMAK DA CİMRİLİKTİR.
HAKKI VE HAYRI SÖYLEME MEVKİİNDE BULUNUP DA ZULUM VE HAKSIZLIKLARA KARŞI SUSKUN KALMAK DA CİMRİLİKTİR.
-KABİLİYET VE İSTİDADI VARKEN, İSLAMIN İNTİŞĂRI YOLUNDAKİ TEBLİĞ VE İRŞAD HİZMETLERİNDEN GERİ DURMAK DA, BÜYÜK BİR CİMRİLİKTİR.
GÜNÜMÜZDE BİLGİYE SANİYELER İÇERİSİNDE ULAŞMAK MÜMKÜN HALE GELDİ.
İNSANLIĞIN GEREK İMAN, GEREK AHLAK VE GEREKSE SOSYAL AÇIDAN BUNALIM İÇERİSİNDE KIVRANMASININ SEBEBİ, BİLGİSİZLİK DEĞİLDİR. ASIL ZULÜM, BUNALIM VE ÇARESİZLİKLERİN ALTINDA EZİLEN VE MUTSUZ BİR HAYATI YAŞAMAYA ZORUNLU OLARAK RAZI OLAN İNSANLIĞIN TEMEL PROBLEMİ AHLAKİ DEJENERASYONDUR/ YOZLAŞMADIR. HER KESİMİN CİDDİ SIKINTISI AHLAKÎ BUNALIMDIR.
MODERN ZAMAN CÂHİLİYESİ İLE KADİM DÖNEM CÂHİLİYESİNİN BENZER VASIFLARINDAN BİRİ, İBRET ALMAMAK İÇİN TÜM MUSİBET VE FELAKETLERİ TEVİL EDECEK CESARETİ KENDİNDE BULUYOR OLMASIDIR. GEÇEN İNSAN ÜMMETLERDE BELKİ BİR KAVMİN TAMAMINA TAALLUK EDECEK MİKTARDA BİR KİTLEYİ İHATA ETMESİNE RAĞMEN İBRET ALMAMAK AYRI BİR ÇABA GÖSTERİLMESİ, İMTİHANA KILIF BULUNUP TEVİL EDİLMEYE ÇALIŞILMASI, TARİFİ MÜMKÜN OLMAYAN
GÜNÜMÜZDE TEK
SEFERDE HAYATINI KAYBEDEN VEYA
İMTİHANDAN
SAYISI GEÇMİŞ
BİR VİCDAN MAHRUMİYETİNİ İFADE ETMEKTEDİR.
MEHMET BÜYÜKMUTU
üm peygamberler kendi döne- minin câhiliyesi ile mücadele et- mek üzere gönderilmiştir. Her kavmin câhiliyesi diğer kavmin T câhiliyesinden farklılık göstermekte- dir. Bunu Kur'ân-ı Kerim'in beyanları göstermektedir.
Hz. Adem'in (a.s.) dönemindeki câhiliye Hâbil-Kâbil arasında cere- yan eden hadise olarak tezahür eder- ken Hz. Lût (a.s.) dönemindeki câhiliye insanların kendi cinsleriyle sapkınlık yapmaları, fıtratı bozan bir sapkınlık olarak münasebet kurmaları, evinin mahremini dışarıya taşıyan kadın şek- linde cereyan etmiştir. Hz. Yûsuf (a.s.) mücadele ettiği câhiliye akrabadan gelecek imtihan, kardeşler arasında- ki ihtiras, yokluk ve bolluk, kıskanç- lik ve fitne iken alışverişte ölçü-tar- tiya riayet etmemenin ve haksız ka- zanç sağlamayı tüccarlık zannetme- nin vücut bulmuş hali Hz. Şuayb'ın (a.s.) mücadele ettiği câhiliye sapkın- lığı olmuştur.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) pey- gamberliği öncesinde zulüm ve sap- kınlıkların fazlaca olması, kız çocuk- larına büyük zulümler yapılması, içki ve fuhşiyâta fazlaca rağbet edilmesi,
YANITLASİL
yuksel5 Ekim 2023 02:27
haksızlık ve adaletsizliğin yaygın olup toplumsal sınıf farklılıklarının birer güç göstergesi olarak tebarüz etme- si, putlara ibadet edilip kader inan- cının olmaması, ahiretin yok sayıla- rak hesap ve kıyamete iman edilme- mesi gibi birtakım adet ve alışkanlık- lar, içinde yaşadığımız zamanın aşi- nası olduğumuz problemleri oldu- ğundan, câhiliye dönemi sadece Hz. Peygamber'in (s.a.v.) peygamberliği öncesi Arap yarımadasına verilen bir isim değildir. Buna istinaden Merhum Seyyid Kutup câhiliyenin sadece be- lirli bir zamana veya mekâna mah- sus, yaşanıp sona ermiş bir sürecin adı olmadığını; bilakis hangi bölge- de ve zaman diliminde ortaya çıkar- sa çıksın mezkûr menfi adet ve alış- kanlıklarla mücadele, tebliğ ve irşâd görevlerinin yeniden yapılması ge- rektiği vakıa ve olgunun adı oldu- ğunu ifade etmektedir.¹ Bu sebep- le câhiliye, Hz. Adem'den (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemine kadar gönderilen tüm peygamberlerin iza- le etmek için mücadele ettiği yegâne âdetler manzumesi olup kıyamet sa- bahına kadar imtihan olunacağımız şeytani hasletlerin tamamıdır.
YANITLASİL
yuksel5 Ekim 2023 02:28
Câhiliye sadece bir iman, bilgi ve iti- at problemi değil; bilakis gücü, aris- okrasiyi, egemenliği, idare tutkusu- mu, itibar düşkünlüğünü ve sahip ol- duğu konfor alanını terk edememe sorunudur.
Câhiliye, bilmenin karşılığı değil; nat, inkâr ve İslam'ın getirdiği ve iza- le ettiği değişime direnişin kendisidir. Câhiliye, salt bir bilgi yoksunluğu de- ğil; temelinde tanrı tanımazlık olan ve ilaha boyun eğmeyi kölelik yahut tan- riya mağlup olma olarak gören zihni- yetin dışavurumudur.
Câhiliye, toplum mühendislerinin ve dünyayı kendi emelleri için birer fırsat bilen egemenlerin, yaratıcının emirle- rini insanların gündeminden çıkara- rak ibadet edilecek yegâne merci olan Allah Teâlâ'dan ortaya çıkan ma'bûd boşluğunu kendi hegemonyası ve ida- re edip yönetme arzusuyla doldurma cüretkarlığıdır. Ahireti ve hesaba çekil- me endişesini zihinlerden tecrit ederek yegâne dünyanın bu dünya olduğunu; dolayısıyla hangi tür günah-fuhşiyât- zulüm yapılırsa yapılsın hiçbirisinden dolayı bir hesap olmayacağını dikte ve lanse ederek insanı fıtratından uzak- laştırma temayülüdür.
ALTINOLUK 11
Içinde yaşadığımız zaman diliminde ken- di cahiliyesini topluma mal eden ve bunu "Senin cahilliğin benim dünyamı etkiliyor." di- yerek herkese dikte eden kesimin Islam'dan vareste yaşam biçimi, kendi münzevi dün- yalanında Müslümanca yaşam sürmek iste- yen kimselerin ahiretini heba edecek bir şe kilde cereyan ve tezahür etmektedir. Buna mukabil Islam, herkesin fıtratında münde- miç bulunan İslâmî refleksi, irade ve ihtiyo- n yok sayan ve temelde kendi cahiliyesini topluma teşmil eden ideoloji ile sonsuza dek mücadele etmek üzere gönderilmiş bir dindir. Bu dinin mensupları da her do- nemin cahiliyesi ile mücadele etme sorum- luluğunu tekeffül etmiş bir dindar toplulu- ğu ifade etmektedir. Bu sebeple Müslüman, dönemsel veya evrensel, yerel yahut ge- nel cahiliye ile ebedi ve ezeli kavgası olan kimse demektir.
Dünyanın hemen her bölgesinde cahiliyenin farklı bir varyanti; farklı pey- gamberlerin mücadele ettiği bir câhiliye türü cereyan etmektedir. Bu sebeple bir Müslümanın görevi, her bölgenin câhiliyesini İslâm'ın nuru ile tanıştırıp saadet asrına çe- virecek kıvamda bir irşad ve tebliğ sorum- luluğu ile mükellef görmek olmalı; ufkunu kendi ikbal ve istikbal endişesinden ahiret kaygısı ve hassasiyetinin ön planda olduğu bir dünya yaşantısı formatına çevirmeli; ken- dini sadece içinde yaşadığı topraklardan, ik- tidardan, devletlerden, çalışma ortamların- dan, stabilize ve sterilize ortamlardan, stan- dart kalıplardan ibaret görmeden âlem-i Islam'ın derdi, Islam ve Müslümanların is- tikbali ile mes'ül ve mükellef bir fert olarak değerlendirmeli; hadiseleri geniş bir pers- pektiften okuyabilmelidir.
Dipnot: 1) Seyyid Kutup, fi Zilâlî'l-Kur'ân, V, 2861.
NECİP FAZIL:
. O ki; Allah (ile beraberliğin gönül huzurun)a mâliktir, neden mahrumdur?! . O ki; Allah'tan mahrumdur, neye mâliktir?!.
(Allah bes, bâkî heves... Kula Allah yeter, gerisi boş hevestir.)
Sâlih İnsanların Temsili: O erler ki gönül fezâsındalar, Toprakta sürünme ezâsındalar...
Yıldızları tesbih tesbih çeker de, Namazda arka saf hizâsındalar...
İçine nefs sızan ibâdetlerin, Birbiri ardınca kazâsındalar...
Bir an yabancıya kaysa gözleri, Bir ömür gözyaşı cezâsındalar...
• Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve, olgunlaşmadan çürür... (Mâzîsini bilmeyen, istikbâlini inşâ edemez.)
• Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur!.. (Bir mü'min, nesil endişesini yüreğini taşımalı ve bu hususta gayret etmelidir.)
Gönlüm uçmak dilerken semâvî ülkelere; Ayağım takılıyor, yerdeki gölgelere...
(İnsanda nefs ve ruh iki ayrı âleme aittir. Ahiret saâdetine vuslat için, nefsânî duyguların hoyratlığından kurtulup, rûhânî istîdat- ları inkişaf ettirmekten başka çare yoktur.)
Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum...
gaflet le geçirilen omrün hazin ifadesi)
MEHMED ÂKİF:
Mehmed Âkife bir defasında şöyle sormuşlar:
"-Bu ülke ne zaman düzelir?"
Akif'in cevabı çok müthiş ve mânidar olmuş: "-Cuma namazına gelen cemaat, sabah namazına da geldiğinde!.."
Îmandır o cevher ki, İlâhî, ne büyüktür! Îmansız olan paslı yürek sînede yüktür!..
Muallimim diyen olmak gerektir îmanlı,
Edepli, sonra liyâkatli, sonra vicdanlı...
(İdeal bir eğitimcinin tarifi)
Sahipsiz olan memleketin batması haktır, Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır...
(Îman vatanda yaşanır. Hic- ret bunun ispatıdır. Uhud ve Hendek harpleri, vatan müdafaasıdır. Diğer harpler de aslında yine tedâfüîdir/ savunma maksatlıdır.)
Tükürün ehl-i salîbin o hayâsız yüzüne, Tükürün onların asla güvenilmez sözüne,
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün
Tükürün maskeli vicdânına asrın tükürün!
(Haçlıların devamı olan zâlim batı, hümanizm ve benzeri maske- ler takarak, evlatlarımıza sefâletini saâdet olarak göstermeye çalışmaktadır.
Birgün Rasûlullah (s.a.v)'in huzurunda bulunduğumuz s rada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gel- miş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber Efendimiz'in yanına sokuldu, önüne otur- du, dizlerini Allah Rasûlü'nün dizlerine dayadı, ellerini dizleri- nin üstüne koydu ve:
"-Ey Muhammed, İslâm nedir?" dedi.
Rasûlullah (s.a.v):
"-İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kıl- man, zekâtı (tastamam) vermen, Ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Ka'be'yi zi- yaret (hac) etmendir" buyurdu. Adam:
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:23
Doğru söyledin." dedi. Onun hem sorup hem de tasdik et- mesi tuhafımıza gitti. Adam:
"-Peki îman nedir?" dedi. Rasûlullah (s.a.v):
"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret e inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân et- mendir" buyurdu. Adam tekrar:
"-Doğru söyledin." diye tasdik etti ve: “-Peki ihsân nedir, onu da anlat" dedi. Rasûlullah (s.a.v): "-jhsân, Allah'a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. n onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu. Adam yine:
*-Doğru söyledin" dedi, sonra da:
"-Kiyâmet ne zaman kopacak?" diye sordu. Peygamber
sav):
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:25
"-Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bil- gili değildir" cevabını verdi. Adam:
"-O hâlde alâmetlerini haber ver. dedi. Rasûlullah
(s.a.v):
“-Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binâlar yapma husûsunda birbirleriyle ya- nışmalarıdır" buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber (s.a.v):
"-Ey Ömer, soru soran kimdi, biliyor musun?" buyurdu.
Ben:
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:26
"-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" dedim. Rasûlullah (s.a.v): "-0, Cebrail idi, size dîninizi öğretmeye geldi” buyurdu. (Müslim, Imân 1, 5; Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesai, Mevâkît 6; İbn Mâce, Mukaddime, 9)
İslâm'ın özü, denebilecek bu hadîs-i şerîf çok mühimdir. Önce îmân, sonra ibâdetler, daha sonra da tasavvufî bir terbiye ile elde edilebilecek olan ihsân kıvâmı... İşte İslâm'ın bir bütün olarak kısaca târifi...
İnsanların, ana-babalarına hürmet etmeyip onlara kötü dav- ranmaları, birbirleriyle dünyalık yarışına girerek her şeyi bu dünyadan ibaret zannetmeleri ise kıyâmet alâmetlerindendir. Hatta, "Bu durum bir toplumun kıyâmetidir" demek bile müm- kündür.■
ABDULHAMID'IN DERIN DEVLETİ
Bir tarafta Avrupa'da eğitim gören bir kısım okumuşların istihdatçı Padi- şah diye eleştirdikleri Sultan II. Abdulhamid tarafından bağışlanıp yurda geri getirilen ve üstelik maaşa bağlanıp makam sahibi yapılan muhalif- ler: bir tarafta Sultan'ı devirip, V. Murad'ı tahta çıkarmaya çalışan ve bu amaçla Saray'a baskın düzenleyen ihtilalci Ali Suavi.
Ve hazırlanan komplolar…..
Ülkede huzuru ve istikrarı bozan hadiselerden aşırı derecede etkilenen Sultan Abdulhamid, çevresinde bulunan herkesten şüphe eder duruma gelir ve bu sebeple kontrol mekanizmasını daha iyi işler duruma getir- mek için bizzat kendi iradesine bağlı bir haber alma teşkilatı kurar.
Bu teşkilatın adı Cemiyet-i Hatiye'dir. Bu cemiyetin başına Fehim Paşa getirilir. Zamania, Sultan Abdulhamid'in emriyle kurulan fakat Sultan'ın vehimli yapısından ve otorite boşluğundan yararlanan Cemiyet-i Hatiye- nin başı Fehim Paşa ve avenesinin komploları ve jurnalleri sonrası yaşa- nan korkunç olaylar, suikastlar ve cinayetler Sultan Abdülhamid'i dahi saşkına çevirir. Adeta Sultan'ın iradesi dışında başka bir güç ülkeyi yo- netir duruma gelir. Rakiplerini tek tek yok eden Cemiyet-i Hafiye, artık devlet içinde devlettir.
Sultan II. Abdülhamid'in 32 yıllık (1876-1908) Padişahlık döneminin ne redeyse şimdiye kadar hiç temas edilmemiş olaylarının konu edildiği bu kitap. Byle sanıyoruz ki siz okuyucularını şok edecektir.
TARKAN SUÇIKAR
OSMANLI'NIN KÖKLERİ
ERTUGRUL GAZİ
Bir cihan devletinin mayasını çalan Ertuğrul Gazi, oğlu Osman Gazi'ye bir devlet bırakamadı: ama her biri birer abidevi şahsiyet olan serdengeçti silah arkadaşlanı, geleceğe dair büyük umutlar ve bir cihan devleti olma ülküsünü miras bıraktı. Kendisinden sonra gelenler, onun umutlarını boşa çıkarmamış: belki hayal ettiğinden daha ileri götürmüşlerdi.
Bu araştırmada Osmanlıların atalarına: yani Ertuğrul Gazi ve Kayı Boyu'na dair kaynakların verdiği bilgilerle birlikte şu soruların cevaplarını öğrenmiş olacaksınız: > Kayı Boyu, Anadolu'ya ne zaman ve nasıl geldi? > Osmanlıların soyu hangi peygambere dayanıyor? > Muhyiddin Arâbî'nin. Osmanlılarla ilgili kehanetleri neler? ➤ Ertuğrul Gazi. Mevlana ile ne görüşmüştür? ➤ Süleyman Şah. Ertuğrul Gazi'nin babası mıdır?
➤ Osman Gazi'ye, babası Ertuğrul Gazi'nin vasiyeti nedir? > Ertuğrul Gazi. Hızır (a.s.) ile görüşmüş müdür?
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)
121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.)
121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder.
Ebû Zer'in Ahlakı, Zühd ve Takvası
Ebû Zer, Medine'deki hayatını, Hz. Peygamber son nefe- sini verinceye kadar mütemâdiyen onunla geçirmişti. Bu süre içerisinde onun tavsiyeleri ile ahlakını güzelleştirmeye çalış mıştı. Ebû Zer, Resûlullah'ın kendisine yedi şey tavsiye etti- ğini söyler. Onun ahlakının temellerini oluşturan ve hayatında temel prensipler haline getirdiği bu yedi öğüt şöyledir:
1. Yoksulları sevip onlara yakın olmak,
2. Kendisinden yukarıda olanlara değil aşağıda olan- lara bakmak,
3. Kimseden bir şey istememek,
4. Yakınlarına karşı sıla-i rahimde bulunmak,
5. Aleyhine de olsa gerçeği söylemek,
6. Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından kork- mamak,
7. Lå havle ve lâ kuvvete illâ billah: Güç ve kudret an- cak Allah'tandır, sözünü çokça söylemek.
Konu
Cild ve Sayfa
İmam yaşça en büyük olmalı..
.IV, 213
Imam, namazı tam kıldırırsa ona ve cemaate sevap vardır.... VII, 621 IV, 167
Imama nerede yetişilirse orada uyulur.
Imama tam olarak uymak gerekir.
VII, 378, 379
İmama uyan kimsenin imamdan önce başını
rükü ve secdeden kaldırmasının haram oluşu... VII, 378-380 Imama uyulduğunda dikkat edilecek hususlar..
VII, 378, 379
İmamdan önce başını kaldıranı bekleyen tehlike. VII, 378, 379
Imamın arkasında kimler durmalıdır?.. İmamların sorumlulukları....
.V, 343
Imamlıkta öncelik hakkı.
VII, 622
.II, 659
Iman amellerin en faziletlisidir.
VI, 74
İman cihaddan önce gelir
VI, 68 III, 551
Iman edenlerle alay edenlerin hali.
I, 150,
Iman edip sâlih amel işleyenlerin mükâfatı.. VII, 73, 76, 793
Iman etmeyen cennete giremez.
IV, 508, 509
Iman etmeyenlere selâm verip almak.
IV, 549, 555
Iman Kur'an okumakla pekişir.. Iman üzere ölenlere cehennemin
1,426
III, 101
Iman ve cihad en üstün ameldir.
haram olduğu
1,561
VI, 14
Iman ve cihad kişiyi azaptan kurtarır.. Iman ve istikamet, İslam'ın kendisidir.
1,464
Iman ve tövbe edenlerin mükâfatı Iman, istikrar sebebidir.......
III, 551
1,270
Imana şirk karıştırılmamalıdır. Imani
II, 261, 262
kuvvetli olanlar için deccâl tehlike değildir.. Imanı mükemmel olan huyu güzel olandır.. Imanın doğruluğu kalbin doğruluğuna bağlıdır..
Imanın en alt şubesi yolu temizlemektir.....
VII, 544,
III, 710
1,468
1,581
YANITLASİL
yuksel10 Ekim 2023 22:40
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt. 8.sy.185.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
ruhu l furkan tefsiri
Şubat 13, 2021
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
111 Hatıra
Ömer b. Hattab'ı Halife Seçtim / 51
Hz. Ebû Bekir, vefâtının yaklaştığını hissedince bir vasiyetnâme yazdırdı. Vasiyetinde şöyle diyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!..
Bu, Ebû Bekir b. Ebû Kuhafe'nin dünyadaki son zamanında ve âhiretin ilk ânında yazdığı vasiyettir. Bu an kâfirin îmâna ge- ldiği, fâcirin yakîne erdiği, yalancının da doğru söylediği bir an- dir!..
Sizin üzerinize benden sonra ömer b. Hattab'ı halife seçtim. Onun sözünü dinleyiniz, ona itaat ediniz. Çünkü ben Allah için, Rasûlü için, dini için, nefsim ve sizin için hayrı seçmekte zerre kadar kusur etmedim. Gücüm yettiği kadar araştırma yaptım. Eğer Ömer adalet yaparsa benim onun hakkındaki zannım bu- dur. Onun hakkında bildiğim de budur. Eğer değiştirirse, zulüm yaparsa her kişi kazancıyla karşı karşıyadır. Ben hayrı irade et- tim, gaybı bilmem!" dedikten sonra şu âyeti okudu:
"Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, Allâh'ı çok çok zik- başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi âkıbete) döndü- redenler ve rüleceklerini haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar i yakında bileceklerdir." (eş-Şuarâ, 227)
Sonra da: "Selâm ve Allah'ın rahmeti sizin üzerinize olsun
Daha sonra bu vasiyetin mühürlenmesini emretti.
Hz. Ebû Bekir bu vasiyetin baş kısmını imla ettirdiğinde, he nüz kimsenin ismini yazdırmadan baygınlık geçirmişti. Hz. Os. man (r.a):
"Ben sizin üzerinize Ömer b. Hattab'ı halife seçtim" ibares- ni kendiliğinden yazdı. Sonra Hz. Ebû Bekir (r.a) ayıldı ve Hz. Osman'a:
"-Yazdığını bana oku" dedi.
Osman (r.a), Hz. Ömer'in ismini okuyunca Ebû Bekir (ra) tekbir getirdi ve:
"-Herhalde sen, müslümanlar ihtilafa düşmesin diye aceley le Ömer'in ismini yazdın. Allah senden râzı olsun. Vallahi sen de hilâfete lâyıksın" dedikten sonra vasiyeti tamamlayıp mühürle di.
Bundan sonra Hz. Osman'a emretti, o da mektup mühürlü vaziyette elinde bulunduğu hâlde dışarı çıktı. Beraberinde Ömer b. Hattab, Üseyd b. Hudayr da vardı. Hz. Osman (r.a) insanlara
111 Hanra
יך
"-Bu mektupta ismi yazılı olan kişiye bey'at eder misiniz?" diye sordu.
Onlar da:
"-Evet, ederiz" dediler.
Böylece hepsi de Hz. Ömer'in halifeliğini kabul ettiler ve on- dan râzı oldular. Sonra Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer'i yalnız olarak huzuruna aldı. Daha önce yaptığı vasiyetleri yeniden tekrarladı. Hz. Ömer huzurundan çıktığında Ebû Bekir (r.a) ellerini semâya kaldırıp şöyle duâ etti:
"Allah'ım! Ben onların iyiliğini istediğim için böyle yaptım Insanların aleyhine doğacak fitneden korktum. Benden daha iyi bildiğin sebeplerle, ben onlar hakkında böyle yaptım. Bütün gü- cümle çalıştım ve bu şekilde olmasını münâsip gördüm. Onların en hayırlısını, en kuvvetlisini ve insanları hayra irşâd etmeye en hırslı olanını kendilerine idâreci seçtim. Artık bana Sen'in emrin gelmiştir. Bundan sonra Sen onlara sahip ol ve onları muhafaza eyle. Onlar Sen'in kullarındır ve perçemleri senin elindedir. İda- recilerini onlar için ıslah eyle! Onu Rahmet Peygamberi Efendi- miz ile sâlihlerin yoluna uyan râşid halifelerden eyle! Halkını da o idareci için itaatkâr ve hayırlı eyle!" (Bkz. İbn Sa'd, IV, 200; Ali el- Mattaki, no: 14175)
Ümmetimden "Ehli kitabdan" bir cemaat ve "ehli liben" (çöl halkı) helak olacak. Denildi ki: "Ehli kitab kimdir?" Buyurdu ki: "Kitabullahı öğrenip müslümanlarla mücadele edecek bir kavimdir." Denildi ki: "Ehli Liben kimdir?" Buyurdu ki: "Şehvetlerine uyub, namazı terkedecek bir kavimdir."
Ravi: Hz. Ukbe (r.a.)
Sayfa: 304 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Çarpıtılmış bilgi, bilgisizlikten
daha zararlıdır.
YANITLASİL
yuksel14 Ekim 2023 09:16
Hurafeler ve batıl inanislar
Doc. Dr. İsmail L. çakan.
Büşra
sy. 71.
Gunyet'üt-Talibin
764
-Bilmiyorum, deyince, şöyle buyurdu:
-Çünkü o gün babanız Adem'in vücudu bir araya toplandı.
Sonra şöyle buyurdu:
-Bir kimse cuma günü temizlenir, güzelce abdest alır, sonra cuma nama zna gider ise, bu cuma ile gelecek cuma arasındaki günahlanna kefaret olur. Ama büyük günahtan kaçınmak şartıyladır.'"
Bazı Allah dostu zatlar şöyle demişlerdir: "O gün toplanma günüdür Adem'in (as) kalıbı ile ruhu bir araya geldi. Daha önce bir yere atılıp kırk yıl
કર kalmıştı."
Başka zatlar da şöyle demişlerdir: "Allah (cc) Hawa'y Adem'in eğe kemi ğinden yarattıktan sonra uzun bir sure ayn kalmışlar, sonra da buluşmuşlardır. Bunun için cuma denmiştir."
Şöyle de denilmiştir: "Bu güne cuma denmesinin sebebi şudur: O günde köyden gelenlerle şehirde oturanlar bir araya toplanırlar."
Şöyle diyenler de olmuştur: "Kıyamet o gün kopacağı için bu isim ver miştir. Çünkü kıyamet toplanma günüdür."
Zaten Allah (cc) da şöyle buyuruyor:
YANITLASİL
yuksel15 Ekim 2023 13:08
eş-Şeyh
ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ
(küddise sirruhu)
لِطَالِي طَرِيق الحق
EL-ĞUNYE Li Talibi Tariki'l Hak
"Hak Yolu Arayanlara Rehber"
Tercüme
Kâzım Ağcakaya
YANITLASİL
yuksel15 Ekim 2023 13:09
sy. 764.
Hiz. Adem (a.s) 'le başlayan İslâm tebliğ tarihi, yâni insanlık tarihi, onun oğulları Habil ve Ka- bil zamanında iki kutba ayrılmış ve bu iki kutup günümüze kadar gelmiş, kıyamete kadar da sürecek- tir. Bu iki kutup, Hakk ile Bâtil
kutuplarıdır.
Habil kutbunda olanlar, daima Hakk'ı yani Allah davasını; Kabil kutbunda olanlar da daima Tagut u ve Allah düşmanlığını savunmuşlar dır. Allah davasını savunanlar daima tebliğ, Tağut davasını güdenler de daima bu tebliğ edenlere işkence yapmışlardır.
ZARARLI VARLIKLAR
Suurlu ve Imanlı Kardeşim: Dünyada üç şeyden titizlikle sakın. a) Paralar: İkiyi ayrılır.
1. Haram Para: Harama uzanan insanın el ve ayaklarma benze Harama uzanan el ve yürüyen ayaklar, sahibinin namina ne kada va rarlıysa, haramdan kazanılan ve halal olmayan yerlerde harcanange ralar da bu kadar zararlıdır. Elleri kesik, ayakları kopak dan naal ellerini harama uzatmaktan ayaklarıyla meyhane gibi haram yerlere gitmekten acizse, parası olmayan bu kişi de haram şeyleri işlemek- ten acizdir.
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:38
1. Haram Para: Harama uzanan insanın el ve ayaklarına benzer Harama uzanan el ve yürüyen ayaklar, sahibinin namina ne kadar za- rarlıysa, haramdan kazanılan ve halal olmayan yerlerde harcanan pa ralar da bu kadar zararlıdır. Elleri kesik, ayakları kopuk olan nasıl ellerini harama uzatmaktan ayaklarıyla meyhane gibi haram yerlere gitmekten acizse, parası olmayan bu kişi de haram şeyleri işlemek- ten acizdir.
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:41
Cam
-
105
I ussağır
2. Faydalı Paralar: Helaldan kazılan ve muşru olan yerlere har canılan para, faydalı yerlere koşar ayaklar gibidir. Böyle paralar s hibinin namina sevabı kazandıran ve onu cennet'gibi mükafatlara ka vuşturan değerli sebeblerdir.
b) Şehevi arzular: Bu da iki gruba ayrılır.
1. Zararlı şehevi arzular: Şeriat gemiyle gemlenmiyen sahibini pe şindenkoşutaran ve tehlikeli şeylere kavuşturan kendisine hizmetçi yapan, şeytanla birleşip onun namına çalışan sahibinin ismini kayıt defterine geçirerek asker yaptıran ve uçurumlara sürükleyip Allah'a karşı getiren, iman ve hidayet yolundan saptıran, göl demet- leri gibi şeytan sancaklarını eline veren ve türlü türlü günah rüzgar- larıyla isyan bayraklarını dalgalandıran ve sahibini hakimiyeti altına geçiren haram olan şehvi arzulardır.
2. Faydalı arzular: Ruhumuzu taşıyan vücudumuz bir araca ber zer. Araçlar ne kadar bakılmaya muhtaç ise, vücudumuzunda
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:45
2. Faydalı arzular: Ruhumuzu taşıyan vücudumuz bir araca ber zer. Araçlar ne kadar bakılmaya muhtaç ise, vücudumuzunda büt arzuları, dinin gösterildiği şekilde yerine getirilmeye ve beslenme- ye muhtaçtır. Yedirilmeyen, içirilip bakılmayan tedavi edilmeyen ve tehlikeli şeylerden korunmayan ve haram olan yerlerde çalıştırılan bir vücut her an için yıpranmaya tehlikelere yuvarlanmaya eğimli dir. Bir ehliyetsizin idaresi altında bulunan ve uçurumlara yuvarla narak parçalanmış olan bir arabaya benzer.
Şuurlu, imanlı ve bilen kişi, ehliyetini bir şöför gibi kendi vücud aracını Hz. Allah'ın haram kıldığı uçurumlara yuvarlanbasından ko rur. Ve böylece vücud aracı ile Allah'a karşı kulluk görevini yapar. Hakikat hedefine ulaşır. İman ve saadet makamı olan cennete varır.
Allah ve dine karşı fitne olan kadınlardır. İslamiyete göre hareket etmeyerek açılıp saçılan ve çıplaklığıyla şeytanın namına çalışantö- tü ahlak hareketleriyle islam hedefine terbiyesizlik kurşunlarını yağ- dıran, erkekleri zina ağına düşürmeye çalışan tehlikeli muhluklar dır. Bütün bunlara karşı uyanık olup haram sayılan her şeyden yüz çeviren, gönülleri yalnız Allah aşkı ile çarpan hakiki aşıklar onlara ne mutlu. Dünyanın zehirli havasını içine çekmeyen şeytan gibi şehe vi arzularını yenerek abedi hapse mahkum edenlere ne mutlu. Sizler çok bahtiyarsınız, Allah sizlere gelecek ayeti celilesinde şöyle bu
KONU: DILIN AFETLERI
364
368
368
370
374
.374
375
375
$78
374
37
1. Dilin afetleri
2. Batıl ve günah konuşmak
3. Sözde muhalefet, münakaşa ve müralik
4. Malda husumet,
5. Fuhuş söylemek
6. Lanet etmek
7. Şiir ve nağme
8. Mizah (Şaka)
9. Alay etmek ve gülmek. 10. Yalan yere söz vermek
11. Yalan konuşmak ve yalan yere yemin etmek
12. Gıybet
13. Söz taşımak ve nemmamlık etmek
14. Birbirlerini sevmeyenler arasında iki yüzlülük yapmak. 15. İnsanları övmek ve dünya menfaati için yaranmak
Övülene düşen vazifeler
KONU: ESMAÜL HÜSNA (Allah'ın 99 ismi).
1. Müslümanın Edinmesi Gereken Ahlâkî Erdemler
2. Eğitim Ahlâkı
3. Bir Arada Yaşama Ahlâkı
4. İş ve Meslek Ahlakı
5. Ekonomi Ahlâki
6. Siyaset Ahlâkı
7. Medya Ahlâkı
8. Bilim Ahlâkı
9. Tıp Ahlâkı
10. Sanat Ahlâkı
11. Çevre Ahlâkı
12. Aile Ahlâkı
Bilim Ahlâkı
Prof Dr. Necdet Durak.
sy. 14.
İnsanların, fertlerin alt suurları olduğu gibi milletlerin, insan topluluklarının da alt suurları vardır. Buna kollektif şuur diyoruz. Belki eskilerin ma'seri vicdan dedikleri şey de budur. Bizim İstiklâl Marşımız, Mehmet Akif'in kaleminden volkan gibi fışkıran, bu büyük milletin, bu milletlerin en büyüğünün ma'şerî vicdanı, kollektif alt suurudur. Gene belki onu hissettiği için Âkif, şiirine imza koymamış, verilen mükâfatı kabul etmeyip bir hayır cemiyetine bağışlamıştır. Gene onun için İstiklâl Marşı'nı, şiirlerini topladığı Safahat'a almamıştır. Kahraman ordumuza ithaf etmiştir. O kahraman ordu ki bizzat millettir. O kahraman ordu ki hem kahraman, hem halâskâr, hem milletin her şeyidir. Prof. Dr. Ayhan Songar
İstiklâl Marşımız da İstiklâl Savaşımız kadar muazzam bir eserdir. Birini vatan evlâtları kanlarıyla, canlarıyla; tükenmez emekleriyle, alınterleriyle; diğerini de Milli Şair Mehmet Akif engin kültürü, köklü imanı, sağlam kafası, güçlü kalemiyle yazmışlardır. Milli Marşımızın bütünündeki ifade, bin iki yüz sene önce Bilge Kağan'ın taşa kazınmış şu sözlerinin, başka bir tarihî olay içinde tekrarından başka birşey midir? " Ey Türk milleti, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin elini (yurdunu), töreni (devletini, düzenini) kim bozabilir?" Allah (c.c.) 'ın izniyle kimse bozamaz, ebediyete kadar yaşayacaktır. İstiklal Marşı'nda bir milletin gururu, kendine güveni; haklılığın
haykırışı; haklarını elde edebilme ve elde tutabilme gayretinin
temeli; hür ve müstakil yaşayabilmek için taşıdığı imanın kaynağı; Yüce Allah (c.c.)'a teslimiyetin ve geleceğe uzanan duası vardır. İstiklal Marşı, Müslüman Türk milleti için bir duadır: Devlet-i ebed müddet duası...
kiye, hilafeti kaldırmakla, bir taraftan aynı tarihlerde devam eden Musul Vilayeti görüşmelerinde, bu meselede Islami amaç taşımadığını İngiltere'ye göstermek; diğer taraftan da İngiltere başta olmak üzere Avrupalı devletlere "Avrupal değerlere sahip bir devlet ve toplum olma arzusunu onaya koymak istemişti¹. Atatürk'e göre 1924 yılı, hilafetin ilg sı için en uygun zamandı. Tabiatıyla bunda, İstanbul'da bazı gazetelerin hâlâ ilanı üzerinden yaklaşık 3 ay geçmesine rağ men Cumhuriyet karşıtı düşünceleri dile getirmesi ve hilafer merkezli tartışmalar yapmaya devam etmesi etkili olmuştu.***
Kanaatimizce yukarıda sıraladığımız sebepler karşılıklı ola- rak etkili olmuşsa da hilafetin ilgası, Lozan Antlaşması'nın İngiltere tarafından onaylanması gibi benzeri süreçlerden ba- ğımsız bir olgudur189. Çünkü saltanat ve hilafet gibi kurum- lar, yeni Türkiye'yi inşa etmeye çalışan Atatürk'ün siyasal ütopyasında bulunmamaktadır. Şurası bir gerçek ki, 3 Mart 1924'de hilafet ilga edilmiş ve İngiliz Parlamentosu da 10 Ni- san 1924'de Lozan Antlaşması'nı onaylamıştır.
187 Hilafetin ilgasının İngiltere açısından önemini İngiltere'nin Ankara büyü kelçisi Sir Ronald Lindsay'in 8 Şubat 1926 tarihinde Londra'da gönder- diği raporunda görmek mümkündür: "Laik Türkiye, Müslümanları İngiliz İmparatorluğu için bir tehlikeli olmaktan çıkarmaktadır.", Bkz., O. Kirk- çüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri, s. 305-307.
188 K. Atatürk, Nutuk II, Ankara 1987, s. 945. 189 Bu konuda yazdıkları eserlerle muhafazakar camiayı etkileyen hukuk- çu-tarihçi Kadir Mısıroğlu, farklı düşünmektedir. Ona göre, Lozan Antlaş ması'nın imzalanması ve onaylanması tamamen hilafetin kaldırılmasıyla ilgili olup İngilizlere verilmiş bir taahhüdün sonucudur. Bunda Haham- başı Haim Naum Efendi'nin de rolü bulunmaktadır. Bkz., Lozan Zafer mi Hezimet mi? III, Sebil Yayınevi, İstanbul 1992, s. 202-2017,
190 Atatürk, İsmet Paşa'nın 22 Ocak 1924 tarihli şifre telgrafina verdiği aynı tarihli cevabında bu konudaki kesin kararlılığını ortaya koymuştu: "Halife ve bütün cihan kati olarak bilmek lazımdır ki, mevcut ve mahfuz olan ha- life ve halife makamının hakikatte ne dinen ve ne de siyaseten hiçbir mana ve hikmeti mevcudiyeti yoktur. Türkiye Cumhuriyeti safsatalarla mevcu- diyetini istiklalini tehlikeye maruz bırakamaz. Hilafet makamı bizce en nihayet, tarihi bir hatıra olmaktan fazla bir ehemmiyeti haiz olamaz.", K. Atatürk, Nutuk II, s. 846-847.
YANITLASİL
yuksel19 Ekim 2023 04:38
99
Soruda
Lozan
Mustafa Budak
sy. 156,157.
Lozan Antlaşması imzacı devletler -özellikle İngiltere- tarafından niçin gecikmeli onaylandı? Bunda hilafetin kaldırılmasının etkisi var mıydı?
Lozan Antlaşması'nın 10 Nisan 1924'de İngiliz Avam Ka- marası'nda onaylanması184, Türkiye'de hilafetin ilgasından (3 Mart 1924) sonra gerçekleşmesi, bu onay meselesinin hi- lafetin ilgası ile ilgili olabileceği tartışmalarını doğurmuştur. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Lozan Antlaşması, imzalan- masından sonra 2 kez İngiliz Parlamentosu'nda tartışılmıştı. Bunlardan birincisi 2 Ağustos 1923'de Avam Kamarası'nda diğeri de 28 Şubat 1924'de Lordlar Kamarası'nda yapılmış- t1185. Bu arada, İngiliz Kralı V. George, 15 Ocak 1924'de, İngiliz Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, Lozan antlaş- ması onaylandıktan sonra Türkiye ile yeni bir barışçı ilişkiler döneminin açılacağını söyledi. Bu sırada ilk kez İşçi Parti- li bir hükümet kuran Ramsey Mac Donald, ülkenin artan iç sosyal ve ekonomik sorunları ve Avrupa'daki Ruhr sorunuyla uğraşmaktaydı186. Hiç şüphesiz, bunların yanı sıra, dünya- da sahip olduğu Müslüman sömürgeler itibariyle İngiltere için bir tehdit unsuru olan hilafetin ilgasının da bu onayın gerçekleşmesinde etkisi bulunmaktaydı. Diğer taraftan Tür
184 İ. Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları,. s. 80, Cemil Bilsel, Lozar II, Sosyal Yayınları, İstanbul tarihsiz, s. 560-561.
185 M. Çufali, a.g.m., s. 587-592.
186 Yeniden patlak veren Ruhr sorunu, Fransa ve Belçika'nın savaş tazmi natı ödemediği gerekçesiyle Almanya'nın Ruhr bölgesini işgal etmesiy le başlamıştı. Bkz., T. Akyol, Bilinmeyen Lozan, s. 309; İsmet İnönü'y göre, bu onay işleminin gecikmesinin sebebi Türkiye'ye karşı gereksi fedakarlıklar yapıldığını düşünen siyasetçiler idi. Bu yüzden onlar acel
THE hayatında ne gibi
İNEĞE MI TAPTILAR, MENFAATLERİNE Mİ?
B AKAR" öküz, "Bakara" da inek demektir. Musa aleyhisse- lam Tur Dağı'nda iken Yahudiler, Samir'in yaptığı buza- va tapmaya başladı. Durumu öğrenen Musa aleyhisselam: uzağıyı tanrı edinmekle nefislerinize zulmettiniz, hemen be edin, nefislerinizi öldürün" buyurdu (Bakara 51-54).
Peygamberlerin bütünü (La İlahe illallah) Allah'tan başka ri yoktur davasında idi. Çünkü insanların ekserisi menfa-
57
YANITLASİL
yuksel19 Ekim 2023 09:05
atını, makamını ve zevklerini putlaştırır, caninin istedi par. Nefsine uyanları Allah'ın emrine uydurmak, Peygamb rin vazifeleri arasındadır. Yahudiler ise Musa aleyhisse tabi idi. Tevrat da onların kitabıydı. Buna rağmen en k fırsatta buzağıya taptılar.
Buzağı bir semboldür. O zaman çiftçilik öküze ve in yandığından, menfaatini seven Yahudiler, menfaatlerine met eden bu iki hayvana uluhiyet verdiler.
Halbuki Allah, onları Firavunun şerrinden kurtarma A lah'ın nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Öküz, inek ve a rai herşey, diğerleri gibi Allah'ın nimeti değil de nedir? A insanın aldanmaya meyli vardır, haramı sever. Bunun için b lal nimetler dururken, harama kayar, ineği putlaştırır, ona t par. Menfaat, şöhret, makam, kadın, insanın benliğine yerless rildiğinden, her devirdeki insan "içinden gelen itmelerle da den uzaklaşabilir. Bunun için "Kur'an-ı Kerim 2500 sene es velki bir hadiseyi anlatıyor" dememek lazım. Her devit menfaatini ön plana alan vardır. Allah'ın ayetlerini az bir mes faat mukabilinde değiştirenler çok görülmüştür. Onlar hakis bâtılı karıştırır (Bakara 41-42).
Öyle ise Bakara Suresi de diğer sureler gibi her asta bakar her asırda insanlara doğru yolu gösterir, onlan dalaletlerde kurtarır.
Hindistan'da halen ineklere "mukaddes "lik vasfı verilmel tedir. İngilizler burayı istila ettiklerinde, Hintliler'in inanclan na saygı gösterip, ineklere ilişmemişler. Bu arada aziz inekler çok güzel ahırlar yaptıklarını belirtip, onları içeri aldıktan so ra kapalı arabalarla, gemilerle, İngiltere'ye sevk edip, aziz ineklerin etini meze yapıp, Hindliler'in inançlarına kahkaha ile gülmüşler.
Bakara suresinden haberdar olan Müslümanlar ise, taktik hatası yapıp, ineklere kaba davranmışlar. O zaman Hindliler demiş ki: "Sizinle beraber olmaktansa, İngilizlerle olmak da- ha iyidir." Böylece her iki tarafın esareti uzamis
58
YANITLASİL
yuksel19 Ekim 2023 09:05
Inege tapan Hintli bugün füze yapıp, süper güç olmaya so yunurken, bir milyar Müslüman'ın geri kalması acı bir tablo- dur.
İslamiyet kurtarıcı bir dindir, yeter ki onu yaşayan Müslü manlar bulunsun.
Ümmetim hıyanet etmezse düşman onun karşısında ebediyen duramaz.
Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.)
Sayfa: 149 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.)
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.)
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
HAKİKATİN KENDİSİ: EL-HAKK
Allah'ın sözünde yalan, vaadinde aykırılık ve fiilinde hikmetsizlik bulun- maz. O ne yapıp eylemişse ne söyleyip emretmişse hepsi haktır. O'nun dini, peygamberleri, indirdiği kitapları, emri, işi gibi O'na nispet edilen her şey haktır. Hak Allah olmasa hakikat diye bir şey olmazdı. Evrendeki gerçekliği O'nun varlığını hesaba katmadan anlayabilmek imkânsızdır. Bir şey hakikat olsun da Allah ile bir bağı olmasın, bu imkânsızdır. Hangi zihin ki Allah'tan kopuk çalışır ve ulaştığı hakikatin Allah ile ilişkisini kuramaz, hakkaniyetli bir sistem ve toplum inşa edemez. İşte bu yüzden O'nun 'Hakk'ını vermeyen bilimler bütün içinde anlamlı ve faydalı olabilecek konumlarını bulamayıp tüm varlıklara eziyet veren sonuçlar üretip durmaktadırlar. Çünkü Hakk'- tanımayan hakikatle mutabakat kuramaz. Bu isim bize etrafımızda olup biten her şey hakkında gerçekçi olmamızı her şeye hakkını vermemizi hatırlatır Zira Hakk'a tabi olan, Hakk'ın himayesinde olur.
Islamda Idare
Islami idarede başa ehil seçilir Imanlı ve bilgili ahlaklı erkek gelir
Bilenler şura kurup müşavere yaparlar Başkanı tesbit edip ona tabi olurlar Bu sistemde cahile haine firsat olmaz Söz ayağa düşürmez perişanlık olamaz
Işlamda eşitlik yok hak ve adalet vardır
Her insan bir değildir herkes hakkını alır Cemiyetler avamdır toplu yanılabilir İslamın hükümleri hep Allahın emridir
Allahtan korkmayanlar mutlaka nefse uyar Tahsil onu önlemez büyük vurgunlar yapar Demokraside halkı tartmazlar ve sayarlar Cahilin reyi ile alimi bir sayarlar
Faziletli insanlar cemiyette az olur Bazı seçim olurki ehliyetsiz yol bulur
28
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:15
SAADET YOLU
İslamiyetin Esasları (Bu manzum makaleler bir tebliğnamedir)
(İman, İbadet, Ahlak. İdare, Hukuk, Aile, Ekonomi, Mezhep, Cihad ve Tasavvuf esaslarında Özetlenmiş bir takdimdir.)
Seyfeddin POYRAZOĞLU
İkinci Baskı
Siz bu gün Rabbınızdan gelen açık beyyine (delil) üzerindesiniz. Marufu emir ve Münkerden nehy ve Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Sonraları sizin aranızda iki sarhoşluk zuhru edecek. Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi. Bu sebeble haliniz değişecek ve marufu emretmiyecek ve münkerden nehyetmiyecek ve Allah yolunda cihadda bulunmıyacaksınız. İşte o günde Kitap ve Sünnete tutunanlar için elli sıddık ecri vardır. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden mi yoksa onlardan mı?" Buyurdu ki, hayır, bilakis sizden.
Ravi: Hz. Muaz ve Enes (r.a.)
Sayfa: 153 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel24 Ekim 2023 22:52
Melâike heykel ve resim olan eve girmez.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 109 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel24 Ekim 2023 22:54
والسواد ٢٦٤٢ - الصَّفْرَةُ خِصَابُ الْمُؤْمِن وَالْحُمْرَةُ خِصَابُ
خِصَابُ الْكَافِرِ (طب ك وتعقب عن ابن عمر) 2642- Sarı renk mü'minin boyasıdır, kırmızı renk müslümanın boyasıdır, siyah renkten hazer et (çünkü o) kafirin boyasıdır.
Başlıksız
Meriç Tumluer'e göre Erdoğan, Atatürk'ün gizlenen vasiyetini biliyor. Hedefimiz, 2023'ün 29 Ekim'inde Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılında Cumhuriyet ...
VATİKANIN BİLDİĞİ TÜRK HALKININ BİLMEDİĞİ
“ATATÜRK’ÜN GİZLENEN VASİYETİ”
ATATÜRK’ÜN GİZLENEN VASİYETİNDE NELER VAR?!
28.KASIM.1938 AÇILAN VASİYETE PAPA BEDİKTUS 28.KASIM 2006’DA ANIT KABİRE GELEREK GÖNDERME Mİ YAPTI?
Atatürk’ün Jandarma İstihbarat subaylarından TEŞKİLAT-I MAHSUSACI ve aynı zamanda “Türk Polis Teşkilatı”nın kurucularından Mehmet Rifat Efendi’nin en büyük mirasıATATÜRK’ÜN GİZLENEN GERÇEK VASİYETİ.
28 Kasım 1938’de yani Atatürk’ün ölümünden 18 gün sonra ikindi vakti saat 15’te Ankara 3. Sulh Hukuk TRK Mahkemesinde açılan bu vasiyetten çıkan iki tane zarf var. Biri herkes tarafından bilinen 6 maddelik vasiyet diğeri ise 50 yıl sonra açılsın diye Ankara/Ulus’taki Ziraat Bankasıkasalarına anahtar uydurulur diye tedbiren kaynakla kapatılan vasiyet!..
Bir aile düşünün 12 Temmuz 1963 yılından itibaren günü geliyor diyerek bu gizli vasiyetin açıklanması için tüm ömürlerini vakfetmişler. Bunlar Alaaddin TUMLUER ve oğlu Meriç TUMLUER... İşin ilginç yanı tıpkı Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİ VE NUTUK’da şifrelediği ancak bu vasiyette üzerlerini açtığı sırlar kadar baba-oğul da bir sır küpü.
BU SIRRIN en önemli kaynakları ise Atatürk’ün sıradışı istihbarat subayı MEHMET RİFAT EFENDİ’nin oğlu SELAHADDİN Bey, oğlu ALAADDİN Bey ve torunu MERİÇ Bey
Nefis deve kuşu gibidir. (M.N.) 154:Zerre Nefsin en büyük arzusu bekadır. (M.N.) 155:Zerre Nefsin esaretinden nasıl kurtulunur? (L.) 13:1. Lem'a
Nefis gafletle kendini unutur. (M.) 389:29. Mektup, 2. kis. 5. nük. Nefsin gözü kördür. (M.N.) 71:Katrenin zeyli Nefsi ıslahın bir yolu. ($.) 392:14. Şua Nefsini ıslah edemeyen başkasını islah edemez. (S.) 243:21. Söz Nefis insanın cisminde âlemdeki tabiata benzer. (S.) 209:18
Söz, 1. nokta
Nefsin isteklerine uymak merhametsizliği netice verir. (Mh.)
38:1. makale 9. mukaddime Nefis istiklaliyet halinde fânidir. (M.N.) 176:Şemme, 10. risale,
3. hatve
Nefse itimat edilmez. (L.) 91:13. Lem'a 13.işâret 2. nokta Nefis kendini hür ve serbest ister. (M.) 389:29. Mektup, 2. kıs. 4. nük. Nefis kendini serbest bilir. (M.) 443:29. Mektup, zeyl, 3. hatve Nefis kendini unutur. (M.) 389:29. Mektup, 2. kısım 4. nükte
Nefsin kendine yüklenen nimetlerden gururlanmaya hakkı yok- tur. (S.) 209:18. Söz, 1. nokta
Nefis kul olduğunu açlıkla hatırlar. (M.) 389:29. Mektup, 2. kıs. 4. nük Nefsin küçüklüğü büyüklenmenin kaynağıdır. (Sn.) 74. Nefse meşru muhabbetin âhiretteki mükâfatı. (S.) 590:32. Söz
2. mev, 2. meb. 2. işâret
Nefse muhabbet nasıl olur? (S.) 587:32:Söz 3. mev. 2. mcb. 4. nük. Nefsi sevmeye sevkeden sebepler. (M.N) 180: Şemme, 10. risâle
(M.N.) 205; Şu'lenin zeyli
Nefsi susturmak. (K.L.) 176.
Nefis tevekküle yanaşmaz. (M.N.) 104:Habbe
Nefis üzüm ağacına benzer. (S.) 436:26. Söz, hâtime Nefis ve malını Allah'a satmanın kârı. (S.) 30:6. Söz Nefse taraftarlık cihetiyle asılsız evhamı bir asla irca etmek
kendini mazur göstermek. (Mh.) 105:3. makale mukaddime
FIHRIST/500
Niçin Zamanın Şartlarına Uygun Alim Yetişmiyor?
Bunun başlıca 3 sebebi şöyle sıralanabilir:
1- Zeki ve kabiliyetli talebelerin, İslâmî ilimlerin ders verildiği medreselere değil, çoğunlukla sosyal ve fen bilimlerinin ders verildiği mekteplere (okullara) git- meleri veya gönderilmeleri.
2- Zenginlerin, medreselerin geçimine ve maddî ihtiyaç- larının karşılanmasına tenezzül etmemeleri.
3- Medresede de intizam, tefeyyüz (feyizlenme) ve mahreç (medrese mezunlarının çalışacağı alanlar) bulunmaması.
Evet, vücûdlarından (âlimlerin varlığından) zarar gelmemiş, istediğimiz ulemanın ademinden gel- miştir. Zîrâ zekiler, galiben mektebe gittiler. Zen- ginler, medresenin maîşetine tenezzül etmediler: Medrese de, intizam ve tefeyyüz ve mahrec bulun- madığından, zamana göre ulemâyı yetiştiremedi.
Bediüzzaman dan
Siyasi ve İçtimai
Tespitler
Mustafa Topoz
sy. 160.
حَلَالًا الْمُسْلِمِينَ الا رحم ق ل د عن ابي هريرة ت حسن صحيح ه ق عن كثير بن عبد الله بن عمرو بن عوف عن ابيه عـــن
B
جده كر عنه وزاد على شروطهم الا شرطا حرم حلالا)
2659- Müslümanlar arasında sulh caiz ve mümkündür. Ancak helali haram, haramı helal kılan barış olursa başka. (Caiz olmaz.)
٢٦٦٠ - اَلصَّمْتُ حِكَمٌ وَقَلِيلٌ فَاعِلُهُ وَمَنْ كَثُرَ كَلَامُهُ فِيمَا لَا يَعْنِيهِ كَثُرَتْ
خَطَايَاهُ العسكري عن أبي الدرداء)
2660- Sükut, hikmettir. Onu yapan azdır. Kim kendisini ilgilendirmeyen şeylerde çok konuşursa, çok yanılmalarda bulunur.
*
CAMIÜ'S-SAĞIR
MUHTASARI, TERCÜME VE ŞERHİ
Allah'ı sevmenin yolu Resûlullaha (a.s.m.) tâbî ol- maktan; söz, hâl ve hareketlerimizde onu ölçü almak- tan geçer.
Resûlullahın (a.s.m.) hadislerinin herbiri ise karan- lıkta kalanlara bir ışık, yolunu şaşıranlara bir rehber, ölünceye kadar doğru yolda tutan bir kılavuzdur.
Resûlullahın (a.s.m.) hadisleri ahiret yolcusu olan insanlar için en sağlam birer ölçü, esas ve hayat pren- sipleridir. Bilhassa bunalımda olan çağımız insanlarına bir kurtuluş simidi, huzur ve saadet yollarını gösteren hatâsız bir programdır. Hayata hayat, ruh ve nurdur.
Günümüzün insanının onun emir, yasak ve öğütle rinden istifade edecekleri çok şeyler var. Ruh, kalp ve vicdanlar, onlara gıda, hava ve su kadar muhtaçtır. ***
Camiü's-Sağır, 10.000 civarında hadis-i şerifi ihtiva eden meşhur hadis kitaplarından biridir. Uyanıkken yetmiş defa Resûlullahı (a.s.m.) gören Celaleddin es-Suyuti (1445-1505) tarafından tasnif edilmiştir. Elinizdeki cildlerde, bu eserin, Feyzü'l-Kadir isimli şer hi esas alınarak günümüze bakan 4000 civarında hadis ele alınmış, bazılarının açıklamaları yapılmıştır.
Kul bir çok zamanlar, bir çok zamanlar, bir çok zamanlar müslüman yaşar. Fakat sonunda Allah'ın gazabına uğrayabilir. Yine, ömrünü hep küfürle geçirir. Fakat sonunda Allah'ın Rahmetine uğrayabilir. Kim ki herkese gıybet ederek ve fena lâkap takarak ölürse, kıyamette, burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 104 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Evvelki kitab bir bab (lügat nev'i)den bir harf (kıraat) üzere nazil oldu. Kur'an ise yedi bab'dan yedi kıraat üzerine korkutucu, emredici, helal ve haramı bildirici, muhkem ve müteşabih ve kıssaları bildirici olarak nazil oldu. Helalini helal kabul edin. Haramını haram kabul edin. Emrolunduğunuzu yapın, nehy olunduğunuzdan vaz geçin, kıssalarından ibret alın. Muhkemi ile amel edin. Müteşabihine inanın. Ve: "Ona inandık, hepsi Rabbimizin indindedir." deyin.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
Sayfa: 451 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
٢٦٧٣ - الضَرَارُ فِي الْوَصِيَّةِ مِنَ الْكَبَائِرِ (ابن جرير عن ابن عباس)
2673- Vasiyette zarar vermek, büyük günahlardandır.
٢٦٧٤ - الضَّمَّةُ فِى الْقَبْرِ كَفَّارَةٌ لِكُلِّ مُؤْمِنٍ لِكُلِّ ذَنْبٍ بَقِيَ عَلَيْهِ لَمْ يُغْفَرْ
اكلةِ شَعِيرٍ * * ر الرافعي عن لَهُ وَذَلِكَ أَنْ يَحْيَى بْنَ زَكَرِيَّا ضَمَّهُ الْقَبْرُ ضَمَّةً فِي
معاذ)
2674- Kabrin sıkması, mü'minin affedilmemiş olan her günahına keffarettir. Zekeriyya'nın oğlu Yahya'yı kabir arpa ekmeği yemesi sebebi ile sıktıkça sıkmıştır.
٢٦٧٥ - اَلصِّيَافَةُ ثَلاَثَةُ أَيَّامٍ فَمَا زَادَ فَهُوَ صَدَقَةٌ (حم وعبد بن حميد ع عـــن
2675- Ziyafet üç gündür. Ondan fazlası sadakadır.
Zulüm üçtür; Bir zulüm vardır ki Allah onu bırakmaz. Birini mağfiret eder, diğerini ise mağfiret etmez. Mağfiret etmediği zulüm şirktir. Allah onu mağfiret etmez. Allah'ın mağfiret ettiği zulüm ise, kulun kendisi ile Rabbi arasındaki zulümdür. Bırakmadığı zülum ise kısastır. Bazılarının hakkını bazılarından almasıdır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 221 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
zina edenlere Allah şiddetle gazap eder.
Deylemi.
Dünyada en çok eziyet veren, kıyamet günü Allah katında en çok azap görecek olandır.
Musned, 3.:403
Kıyamet günü en şiddetli azap görecek olan, zalim idâreci dır.
Musned, 3:22.
Zulüm
Ağlatan gülmez.
Alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste
Her Firavun'un bir Musa'sı çıkar.
Mazlumun âhı, tahttan indirir şahı.
Mazlumun ahı yerde kalmaz.
Zalimin ettiği yanına kalmaz.
Zulüm kapısı çabuk yıkılır.
Ata
Sözleri
İsmail Ozcan
Pırıltı Kitaplari
sy. 92.
13
Peygamberimizin şu sözünü duymadınız mı? (1) Altı şeyin belirdiğinde, ölümü isteyiniz:
1- Sefihlerin, yâni şehevât-i hayvaniyesine uymuş olan kimsele- rin. halkın başına başkan olduklarında,
2 - Hukûmet işlerine me'mur olmayı isteyenlerin çok olduğunda, 3 - Hükümler para ile satıldığında, yani rüşvet çoğaldığında,
4- Din emrinin küçük görüldüğünde, 5 Sıla-i rahîm (Hısım akraba birbirlerine gidip gelmek) kesil-
diğinde, Bu meseledeki sıla-1 rahimden kesilmeyi belirten üç şey vardır.
a - Zenginlik ve fakirlik,
b- Dargınlığın idamesi,
c - Memleket uzaklığı, bu mesele mektupla da halledilebilir.
- Kur'ân-ı Kerîm teğannî ile eğlence için okunduğu vakit.
6 Kur'ân-ı Kerimi para ile okumak ve okutmak ehil olmayan kimseleri eğlen- mek için, meclis şerefi için maddi düşünceler namı hesabına okumak.
YANITLASİL
yuksel1 Kasım 2023 23:31
AHİRETE GİDEN YOL (KEŞF-ÜS SÜTÜR)
Ali Rıza ALTAY Denizli Merkez Vaizi
sy. 13.
Tarihin her devrinde hirs ile, hiyanetle tanınmış bir millet olan yahudiler vaktiyle
Mûsa Peygamberin nübüveti zamanında da müşârün ileyhin tebliğ ettiği her emri tersine telakki ederek bu şevketli peygambere de türlü müşkülât göstermişler ve her zaman hakla batılı karıştırmışlardır.
Sahih-i Buhârî MUHTASARI
TECRIDI SARIH
Tercümesi ve Şerhi
cilt 8.sy.20.
39. O küfre sapanlar ve âyetlerimizi yalanlayanlar var ya, işte onlar cehennemlik olanlardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır. [krş. 7/24-35; 20/123]
40. Ey İsrâiloğulları![19] Size verdiğim nimeti hatırlayın (şükredin); bana (iman ve itaat hususunda) verdiğiniz sözü yerine getirin, ki ben de size (cennetle ilgili) vaadettiklerimi vereyim. Yalnız benden korkun!
41. Ve yanınızdaki (Tevrat’ın aslı)nı tasdik edici olarak indirdiğim (Kur’an’)a iman edin, ona inanmayanların ilki siz olmayın; benim âyetlerimi az bir bedele (dünyalık karşılığa) satmayın ve ancak (benim emrime uygun yaşayın) ve yalnız benden (benim azabımdan) korkun!
42. Hakkı (gerçeği) batıl ile bulayıp/örtüp de bile bile hakkı gizlemeyin (hakkın üstüne örttüğünüz batılı hak diye göstermeyin).[20]
43. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû eden (mü’min)lerle birlikte rükû edin.[21]
YANITLASİL
yuksel2 Kasım 2023 04:10
19] İsrâil, Hz. Yakub’un lakabıdır.
[20] İslâm’a uygun olmayan söz ve hareketler batıldır. Eğer hak olan batıla bulanır, ona karıştırılırsa, hak anlaşılmaz, batılın içinde özelliğini kaybeder ve insanlar da haktan saptırılmış olur. Diğer taraftan bu, “batılı da hakla süslemeyin, altında hak var diye batılı cazip göstermeyin” demektir (İbni Teymiyye, s. 52; Elmalılı, I, 285). Yahudiler, Tevrat’taki bazı hükümleri değiştiriyorlar ve kendi uydurdukları batıllara “hak (doğru) bu” diyorlardı.
[21] Âyet-i kerîmede önce “namaz kılın” denildiği halde tekrar “rükû edenlerle beraber rükû edin” buyurulmasında namazın cemaatle kılınmasına ayrıca önem verilmesi gerektiğine işaret vardır (Beydâvî; Râzî, II, 475; Hazîn, I, 43; Cezîrî, I, 405-406). Yahudiler ve hıristiyanlar namazlarında, kıyamdan sonra doğrudan secdeye giderlerdi. Bu ifade ile onlardan İslâm’ın öngördüğü gibi namaz kılmaları istenmiş olmaktadır. [bk. 3/71; Elmalılı, I, 337]
YANITLASİL
yuksel2 Kasım 2023 04:13
FEYZÜ'L-FURKÂN TEFSİRLİ
KUR'ÂN-I KERİM MEALİ
Doç. Dr. Hasan Tahsin FEYİZLİ
r Katzenjammer : Vicdan azabı
kauern
: büzülmek
käuflich sein r Keim : vicdanını satmak
Türkçe Almanca Almanca Türkçe
Dini Terimler Sözlüğü
sy. 423.
Vesselâm
. und damit basta!
Vesvese
:e Versuchung des Teufels, r Ze fel, s Besorgnis, -etmek Befürg tungen hegen, argwöhnisch, m traurisch sein.
Vicdan
:s Gewissen, -borcu (innere) Ve pflichtung, -a danışmak sich d Gewissensfrage vorlegen, 1 kab etmemek e-m gegen das Gewisse gehen, -ını kirletmek sich das Ge wissen beschweren; her sahib wer auch nur en Funken Verant wortungsgefühl in sich trägt. Gewissens-bisse, qual
Vicdan azabı
Vicdani
Gewissens-
Vicdan borcu
: moralische Verplichtung
Vicdan meselesi
:e Gewissensfrage
Vicdanlı
: gewissenhaft, gerecht, mensch lich
Vicdansız
: gewissenslos, unmenschlich
Virane
: e Ruine
Virt
Virt çekmek
täglich rezitierter Gebetsspruch die gleichen Gebete od. Koran sprüche immer wieder rezitieren
Vitir
1. zusätzliches Gebet (nach des rituell vorgeschriebenen letzten Gebet) 2. Vorabend des Opfer fests
Vuküf
Vuslat
Vuzuh
:e Kenntnis, s Wissen e Vereinigung zweier Liebender gecesi e Liebesnacht :e Klarheit, e Deutlichkeit
Bilgisine uygun davranmayan kimse, sırtına kitap yüklen- miş merkepten farksızdır.
İyi hükümdarlar bilginlerle, kötü bilginler de hükümdar- larla düşüp kalkar.
Nizamülmülk
YANITLASİL
yuksel6 Kasım 2023 22:07
BÜYÜKLERİN SÖZLERİ SÖZLERİN BÜYÜKLERİ
İSMAİL ÖZCAN
sy. 23.
FITRAT-FITRAT KANUNU
Fitrat yalan söylemez. (M.N.) 214:Nokta Sosyal hayatta bir çığır açan, fitrat kanunlarına uygun hareket etmelidir. (L.) 174:22. Lem'a 2.işâret Tesettür fitridir. (L.) 197:24. Lem'a
Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 455 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Bana göre, sizin için deccaldan daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi? O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp, adamın makamına gösteriş için amel etmesidir.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 163 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
ketm (Bir sözü, bir sırrı, bir haberi) gizleme, saklama, gizli tutma. "Seferberlikte Seferber ordunun iaşesine muhtas hisse-i öşrü vermemek kastı ile mahsulatını ketm edenler hakkındaki Kararname üzerine Adliye Encümeni Mazbatası." Meclis-i Mebusan 28 Şubat 1336 (1920) tarihli 15'inci Birleşim Tutanak Dergisi, C. 1, S. 265. ketmetmek: (Bir sözü, bir Sırrı, bir haberi) gizlemek, saklamak.
keyfiyet (keyfiyyet) Durum, nitelik. "Şimdi efendim, harcırah ve bakiyei tahsisatlarını alamadıklarından keyfiyetin idare memurlariyle Umuru maliye vekâletinden istizahına dair Malatya mebusu Lütfi Bey ve rufekasının bir takriri var." TBMM 14 Temmuz 1336 (1920) tarihli
34'üncü Birleşim Tutanak Dergisi, C. 2, S. 322.
Yavuz Sultan Selim İslam ülkelerinin fethinden sonra, bir gün veziri azam Piri Paşa'yı çağırır: «Piri lalam Allahir emri ile Misir'i feth eyledik, Hadim ul Haremeyn unvanı ile hu azzez olduk. Her gittiğimiz tarafta fetihler nasip oldu ve emri mize muhalefet edecek kimse kalmadı. Bu vazi yette devletin zevali ihtimali var mıdır, deyü buyurmuşlar, vezir de cevabında: Yüce cedlerinizin koydukları ka- nun ve kaideler icra olundukça bu devletin zeva- i muhaldir» der ve «evládlarınızın hilafeti zamanında akılsız veziri a'zam tâyin olunur; rüşvet kapıları açıla rak mansıplar ehline verilmez; devlet işlerinde kadınlarım hükmü yürürse o zaman bu devletin ihtilali mukarrer olur diye ilave eder.
a deve ya deveci ya üsdündeki hacı ölür: İlerisi için verdiğim sözden korkmuyorum, o zamana kadar şartlar değişebilir. Bu gadar borcun altına nası(l) giriyo(rsu)n; garkmuyon mu diyene cuvap
zır bizinkinden: N'ediyim, ya deve ya deveci ya üsdündeki hacı (ölür).]
Yağınan yavşan yenir: Yemeğe lezzeti yağ verir.
Ne bu beyle sası sası. Içcık yağ atar adam bunun içine be! Duymadın mı heç ebemden ya(g)ınan yavşan yenir, deyin.]
Yağmır ya(g)sa gış de(g)el mi / Kişi halını bilse hoş de(g)el mi : Her şeyin, her kişinin bir özelliği, bir niteliği vardır. Bunu, başka türlü göstermeye kal- kışmak boştur. Kişinin davranışları, kendi durumuna uygun olmalıdır.
['Ya(g)mır ya(g)sa gış de(g)el mi / Kişi halını bilse hoş de(g)el mi' ay o(ğlum. Ne senden benim çekece(g)im len! Halına yanmayıp Hasan Dağı'na oduna gediyor(rsu)n eyle ay o(g)lum!]
Yalınız öküz çifte goşulmaz : Birlikten kuvvet doğar. Çok kişiyle yapılacak işler, bir kişiye yüklenemez.
[Yalınız öküz çi(f)te goşulmaz. Sahab olun birbirinize dosta düşmana garşı.]
YANITLASİL
yuksel13 Kasım 2023 03:44
EMİRDAG AĞZINDA
ATASÖZLERİ ve DEYİMLER
Özcan Türkmen
sy. 361.
انَّ الْكَذِبَ بَاب مِنْ أَبْوَابِ النّفاق * (الخرائطي في مساوى الاخلاق
مامة )
1443- Yalan, nifak kapılarından bir kapıdır
YANITLASİL
yuksel14 Kasım 2023 21:57
۲۷۳۰ - اَلْعِلْمُ اَفْضَلُ مِنَ الْعِبَادَةِ وَمَلاَكُ الدِّينِ الْوَرَعُ (الخطيب عـــن ابـــن
2730- İlim tahsil etmek, ibadetten daha hayırlıdır. Dinin özü, ana temeli haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçınmaktır.
Ramuz ul Ehadis
Öte yandan nifakın siyasî, iktisadî ve sosyal alanlarda kendini gösterdiğini ortaya koyan, casusları ve bazı gizli teşkilâtları münafık olarak değerlendiren araştırmacılar da vardır (Abdülhalim Hifnî, s. 100-149, 229).
Risale-i Nur Külliyatından
Otuzüç Pencere
Dalalet yolu ne kadar karanlıklı ve elemli! Ne zorun var ki, oradan gidiyor- sun Hem bak! iman ve tevhid yolu ne kadar kolay ve safalı. Oraya gir, kurtul...
Müellifi Bediüzzaman Said Nursi
YANITLASİL
yuksel15 Kasım 2023 06:04
u Otuzüç Pencereli olan Otuzüçün
cü Mektub, îmanı olmiyanı İnşaallah îmana getirir. İmanı zaif olanın îmanını kuvvetleştirir. İmanı kavi ve taklidi ola- nın îmanını tahkiki yapar. İmanı tahki- ki olanın îmanını genişlendirir. İmanı ge niş olana bütün kemalât-ı hakikiyenin medarı ve esası olan marifetullahda te- rakkiyat verir; daha nuranî, daha parlak manzaraları açar.
İşte bunun için, "Bir pencere bana kâ- fi geldi, yeter" diyemezsin. Çünki : Se- nin aklına kanaat geldi, hissesini aldı ise; kalbin de hissesini ister. Ruhun da his- sesini ister. Hatta hayal de o nurdan his- sesini istiyecek. Binaenaleyh herbir pen- cerenin ayrı ayrı faideleri vardır.
Said Nursi
Evliyanın bazı keşiflerinin bazan hakikata zıt çıkması. (S.) 303: 24. Söz 2. dal aliyanın bir kısmı niçin tevhidde ileri gitmeşler? (S.) 303:24. Söz 2. dal
Evliyanın bir nevi garibi olan abdalların bir anda çok yerlerde görünmesi, (S.) 462:28. Söz
Evliya nın ilhamı bazı arızalarla hatalı olabilir, gerçeğe zıt çıka-
bilir. (S.) 308:24. Söz 3. dal 5. asıl
Evliya iman esaslarında ittifak etmiştir. (S.) 303:24. Söz 2. dal Byliyanın kabirleri manay-i ismiyle ziyaret edildi. (M.) 355:28. Evliyanın kerâmeti haktur. (S.T.Ten) 165:28. Lem.) 165.
Mektup, 6. mes. 4. nük.
Evliyaların keşiflerinin birbirine zıt çıkması. (S.) 303:24. Söz 1. dal Evliyaya mânây-i ismi ile bakılmamalıdır. (H.Ş. 2. Zey. 2. kıs.) 145. Evliyanın meleklerle ve cinlerle görüştüp konuşmaları. (M.) 158: 19. Mektup, 14. işâret, 2. şube
Evliyaya meşru muhabbetin uhrevî mükafaatı. (S.) 592:32. Söz 3. mev. 2. mebhas, 6. işaret
Evliyaya meşrû muhabbetin dünyevî neticesi. (S.) 588:32. Söz
3. mev. 2. mebhas, 4. nükte
Evliyaların nefs-i emmareden şikayetleri. (K.L.) 175; (Ş.) 278: 13. Şua
Hızır'ın (a.s.) hayatına yakın hayata mazhar evliyalar vardır. (B.L.) 180.
Kırk günde bir gün ekmek yiyen evliya burcunda. (B.L.) 9. Nübüvvetin velâyete üstünlüğü. (L.) 30:4. Lem'a 4. nükte
Vedûd ismine mazhar bir kısım evliya, Cenneti istemeyip Al lah'ın sevgisini istemişler. (S.) 571:32. Söz 2. mev. 3. mak. 4. rem Yüz yirmi dört bin evliya. (S.) 110:10. Söz zeylin 5. parças (S.) 131:13. Söz 2. makam
FIHRIST/2
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi
İsmail Mutlu
sy. 201
Ölümü çok hatırlayıp anan kimseye üç şey verilir:
1- Günahdan tevbe etmek, - Rızıkda, kanaat etmek,
3- Tanrı'ya kulluk etmede içten istek ve aşk.
Ölümü unutan kimseye de Allah üç türlü belâ verir:
1- Tevbeyi sona bırakmak, mesela: «Daha vakit var, benim gençliğim var>> diyerek tevbeyi te'hir eder,
2 - Dünyaya karşı hırsı ve tamah'ı fazlalaşır. Halbuki: <> diye tenbihlerde bulunulmuştur.
3 - Dini görevlerini işlemekte üşenme hâsıl olur ki; (1) bu işin
kotülüğünü anlatmak mümkün değildir.
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:37
O zat - Ey kardeşlerim! Size Allah'ı And veriyorum, sakın ölümü hatırı- nızdan çıkarmayınız, o teşkilatları bozar, kardeşi kardeşten, karıyı ko- cadan ayırır, canından sevgili mallarını, sevmediği kimselere terketti- rir, yavrularınızı öksüz kor, gülen yüzleri ağlatır, gözleri yaşlarla dol- durur, toplumları dağıtır, mâmûrları virân eder, nâzenîn vücûdları topraklarda çürütür. Ey kardeşlerim! Yere düşeceğiniz günü düşünün, mezara gireceğiniz saatı aklınıza getirin, kabre gireceğiniz dakikaları, kabre girip yanınıza gelecek olanı tefekkür ediniz.
(1) Onlardan biri: Hacca gitmektir.
Mükellef bir Müslümanın, haccın Nisabı tahakkuk eder etmez, hac yoluna yürümesi lazımdır. Bunun tehiri vähi işlerden dolayı ise durumun sonu korku- ludur. Geriye bırakmak doğru değildir.
Denilmiş ki: Dînî görevleri geriye bırakmak; bir dert ve hastalıktır, çok kimselerde bu hal bulunur. Namaza üşenenlerin başlarının taşlarla ezileceğini İmam-ı Buhârî bir hadisinde anlatmıştır. Bunun şüphesiz şakası yoktur. Bir de amamen terkedenin halini düşünelim :
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:38
Yumuşak döşekleri beğenmiyen kibarlar, kobindustane birakila
ğınınkumaka getirin. Dunya yüzünde, toprak bheale, her bir in
Her bir yemeği beğenmezken, yarın, mezarda yatacak, yılan ve çiyanı
Hendaşı olacak, ağzı topraklarla dolacak, dunyayı seyrederek renk
tenmiyen gözler yarın toz- toprak dolacak. Evlerinin üstüne örtü
ğenmezken; yarın taşlar örtü olacağını, otlar, ağaçlar biteceğini un
mayınız, taşın toprağın üzerinde yatacağınızı unutmayınız ey k
deşlerim.
Bu konuda insanlar ikiye ayrılır:
1 Birincisi; erbâb-ı saadettir. Bunlar, salih amellerle meşgul on muşlar, işlerini öylece düzene koyup, doğru yolda yürümüşlerdir. He Kur'ân-ı Kerîmi okumakla meşgul olanlara, veya Kuran okunurke can vermiş olanlara, değer biçilmez üstünlükler hazırlanmıştır.
2- İkincisi, kötü işlerle meşgul iken ölmüş olan tevbesizlerdir. İ te dert, bela bunların başlarında toplanır. Kabirde, toprakda, yanın geleceklerin hepsi onun düşmanlarıdır.
Mezarına girenin yanında bulunacak olan, onun dünyada işleml olduğu ameli iyi - kötü tecessüm ederek onu karşılayacaktır. Bu düşün celer üzerine bazı büyükler şunları söyliyerek halkı ikaz etmek istemiş lerdir:
Ey mal yığanlar ey binalar kuranlar, sizin malınız ancak kesen dir, yoldasımz, gözlerimizi açım!
Ey malcılar! Malınız sizi ölümden kurtarabilecek mi? Ahirete on- dan bir şey götürebilecek misiniz? Hayır, hayır... Belki sen o yığdığ nesneyi senin sevmediklerin ve seni hayır ile anmıyacak kimseler içim yığdın. Cezasını sen çekeceksin, zevkini onlar tadacak. Bakmıyor mu sun, dünyadan kefenden başka şey götüreni görüyor musun?
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:41
SÖNMEZ NEŞRİYAT A. S. YAYINLARI: UMUMİ NES, No: 23 KUR'AN ve HADIS ILIMLERİ: HUSUSI: No
AHİRETE GİDEN YOL
(KEŞF-ÜS SÜTÜR)
Ali Rıza ALTAY Denizli Merkez Vaizi
d
11
sönmez
Cağaloğlu Şeref Efendi Sokak No. 13
İSTANBUL-1969
sy. 19,20.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Eden bulur
bir dilenci eden bulur der dururmuş.
Kötü bir kadın bu dilenciye kızarmış.
En sonunda ekmek içine zehir koyarak dilenciye vermiş.
dilenci zehirli ekmeği alarak yola koyulmuş.
Bir gölgelikte dinlenmek için oturmuş.
O sırada bir askerliğini yeni bitirmiş
bir genç gelmiş.
dilenci çok acıktıgini görünce ekmeği gence vermiş.
Genç Ekmeği yiyerek yola koyulmuş
Bir evin önüne gelince zehirli ekmeği yediği için ölmüş.
Kötü kadın kapıyı aç sa zehirli ekmekle birlikte oğlunun öldüğünü görmüş.
Akra Fm.
Sirca köşk.
Hiç şüphe yok, deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür. Ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Gözsüzleri ve abraşı iyi eder. Ölüleri diriltir. Ve "ben rabbinizim" der. Kim onu tasdik ederse fitneyi deccale düştü. Kim de "Rabbim Allah" der ve böyle ölürse o zaman deccalın fitnesine düşmemiş olur ve ona bir daha fitne ve azab yoktur. Deccal yerde Allah'ın dilediği kadar kalır. Sonra İsa (a.s.) gelir. O Bana vekil ve Benim dinim üzerine gelir. Deccalı öldürür. Ondan sonra kıyamet kopar.
Ravi: Hz. Sumre (r.a.)
Sayfa: 97 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Bir hastaya vardın ise Bir içim su verdin ise Yarın anda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise Bir eskice verdin ise Yarın anda sana gele Hak libasın biçmiş gibi
***
Bir kez gönül yıktınsa Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil.
***
Ben gelmedim dava için Benim işim sevi için Dostun evi gönüllerdir Gönüller yapmaya geldim. (Yunus Emre)
"Din kardeşinden bir cefa gördünse, onun bin vefası olduğunu hatırla... Çünkü iyilik, günaha karşı şefaatçi gibidir." (Mevlana)
Öyleyse, gelin kardeş olalım:
Gelin tanış olalım İşi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz
(Yunus Emre)
YANITLASİL
yuksel18 Kasım 2023 23:46
anadolu'nun gönül dili Yunus Emre
DIB YAYINLARI
RAMUZ'DAN SOHBETLER
Mehmed Zahid KOTKU rh.a
Putların icadı
Allah teälayı insanoğlu aklı ile elbette hakkıyla blemez. Bir halıkı var, läkin nasıldır Görülmeyen Mayin bilinmesi de muhakkak ki çok müşküldür. Bu un için hemen hemen her kavim ve millet aklının erdiği kadar çesitli putlar icad etmişler, her birisi- ne de hälıkı andıran birer isim vermişler. Tabil ki bunlann hepsi de bâtıl fikirler. Bunların karşısına önce İbrahim aleyhisselâm
cikmis. Babası put imâlcisi olan İbrahim peygam ber çocukluğunda bu putları satarken: "satana ve alana ne faydası ne de zarırı olan ilahlar" diye sotarmış. Bir gün putperestlerin kiliselerindeki bü Un putları kırıp, baltayı da büyük putun boynuna asmis. Sordukları vakit ise "Balta kimin boynun da ise ona sorun demiş. Onlar da "Bu putlar ko nusur mu?" deyince, "Siz ne de budala insanlarsınız ki, bu faidesiz, kendi ellerinizle yap- tığınız taştan, ağaçtan, altun ve gümüşle süsledi ğiniz putlara tapıyorsunuz" diyerek anları tapiyorsunu susturmus. Fakat insanoğlu bu hatalarını bildikle nhalde o putları için Ibrahim aleyhisselamı, yak maya karar vermişler. Malüm olan o hädise bizim Urfa şehrinde vukubulmuş. O ates mahallinde bu pin sular kaynamakta, ateşe ahldığı yerde, jeh in yüksek kısmında minareye benzer rada durmakta ve bütün beyeriyete inlisal teşkil etmektedir. iki sütun halá bir nümüne- Lakin maalesef bugün halà o putlara tapan
dynale poucolour Kim bilir ne kadar
an var dünyada, her birisi çeşitli bahanelerle o
pularna baglıklarını izhar etmekten de çekin
şte bu putların çok do
çeşitleri vardir
Mase
paralar, mallar, servetler, sehvet, nehin arzu
ve emial Bunların en korkunas alon
Malümdur ki pislikler iki kısımdırı Birisi görü nen, bilinen maddi pisliklerdir, diğeri ise görünme yen, månevi pisliklerdir. Maddi olanlar insan ve hayvan pislikleriyle beraber, bir de şarap ve do muz hayvanının kendisi gibi, her şeyiyle büyük ne casetlerden addedilenler. Bunlardan kurtulmak mânevi necasetlere nazaran çok daha kolaydır. Çünkü yıkanması halinde bunlardan temizlenmesi mümkündür.
Fakat månevi necasetler ki, bunlar alışılan gü nahlarla birlikte, gaflet, inançsızlık, kibir, gadab, ucüb, hased, hirs, sehvet, kin ve emsolidir. Duçak güzel görünür, fakat içi berbat, bunlan ne kadar yıkasanız da su ile temizlemek mümkün değdir Bizim ecdadımız "Bunlan teneşir temizler de mister. Bu huylara müptelő olanlardan siah, nels edenler pek nadirdir. Insanlarda hakiki insanlık
Müslümanlarda ise hakiki Müslümanlık bu kötü
huylardan kurtulmadıkça tam manasıyla olmas Oyle ise her Müslümana, her insana lazım ve layık olan odur ki, kendisini moddi pisliklerden kur larsın. Ancak bu üzerine nosil borç ve manevi pis liklerden kurtulmaya çalışması da bylece vazifelerindendir Sahabe i güzin ridvanullahi tešla aleyhansen main hazeratı, Resülüllah sellöllahü aleyh
ve se
huzurlarında bulunmak
lem Hazretleri'r
nin
sohbetlerini dinlemek suretiyle maddi, manevi b
tun pisliklerden tamomiyle ananas olimlarivia,
tün Müslümanlara hatta bütün insanliga nümü
olmuşlardır. Blahore Müslümanlar Resah se
Efendimiz den uzaklaştıkça ve o güzel huylar
rer birer kaybolmaya başlayınca tarikator m
dana gelmes Maksat hep a Resülüli
zamanındaki güzel hayatı tekrar canlanamp
dini begenmek pek büyük bir beladir Mamamaya colmak, insanion madd
inetan molivena en büy
ennadir. Buna
denmektedir k
be
delaysiyle karell, olgun Hak
navını kazanmaya ya Maluman yet
yamani en böyük be lesat kaynağar Bu gayet etmek
sinde eriyip gidiyor
Allch teula hepimiمناوالي
* Modern bilimle hesaplaşmak için İlk Sorular
Adnan TEKŞEN
Modern bilimin "kanunları" en iyi ihtimalle emsal olarak görülmediği takdirde Müslümanları oyalayıp durmaktan başka bir sonuç elde edilmeyecektir.
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 11:16
Modern Bilim, içinde doğduğu batı uygarlığının evrenselliğini ve üstünlüğünü empoze ettiği için emperyalizmin de anasıdır.
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 11:17
Modern Bilim, içinde doğduğu batı uygarlığının evrenselliğini ve üstünlüğünü empoze ettiği için emperyalizmin de anasıdır.
İslam Aylık mecmua
AYET
Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin; zira bu büyük bir günahtır. (Nisa. 4/2)
KORUYUCU AİLE OLMANIN HÜKMÜ NEDİR?
İslam'ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı olarak bir süre muhafaza edi- len evlatlık kurumu, Medine döneminde nazil olan "Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır." (Ahzab, 33/4) mealindeki ayetle kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlat edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir. Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlığın ne- sebi, evlat edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz. Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman 'koruyucu aile' tarzında varlığını sürdürmüştür. İslam'ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü İslam'a göre himayeye muhtaç çocuklara bakmak, onları beslemek, büyütmek büyük sevaptır ve bir insanlık ödevidir. Hz. Peygamber (sas), işaret ve orta parmağını göstererek "Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız." (Buhari, Edeb, 24) buyurmuştur
Imam-ı Şafii rh.a.'den
Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey öğrendim.
" 1. Zaman bir kılınçtır, sen onu kullanmazsan o seni keser. 2. Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtil seni istila eder. . Kendine hiç bir varlık isnad etmemek, erbâb-ı ismetten olmak
Celaluddin-i Suyûtî; Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye, s. 15:
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 21:28
İmam-ı Malik rh.a.'in Görüşü
"Fikhi öğrenip de tasavvufu öğrenmemiş olan fâsıklığa, Tasavvufu öğrenip, fıkhı öğrenmemiş olan zındıklığa düçar olabilir. Hem fikhi ve
hem de tasavvufu birarada cem eden de hakikate ulaşır." Aliyyü'l-Kârî Fıkh-ı Maliki Şerhi c. 1, s. 33
Imam-ı Şafii rh.a.'den
Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey öğrendim.
" 1. Zaman bir kılınçtır, sen onu kullanmazsan o seni keser. 2. Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtil seni istila eder. . Kendine hiç bir varlık isnad etmemek, erbâb-ı ismetten olmak demektir.
Celaluddin-i Suyûtî; Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye, s. 15:
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 21:27
İmam-ı Malik rh.a.'in Görüşü
"Fikhi öğrenip de tasavvufu öğrenmemiş olan fâsıklığa, Tasavvufu öğrenip, fıkhı öğrenmemiş olan zındıklığa düçar olabilir. Hem fikhi ve
hem de tasavvufu birarada cem eden de hakikate ulaşır." Aliyyü'l-Kârî Fıkh-ı Maliki Şerhi c. 1, s. 33
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 21:35
islam
aylık mecmua
İslam'da gayrı samimi olan ve Islami yaşantıda nifake içerisinde bulunan ilmi, ihlası, zühdü ve takvası olmayan kişilerin gösterdiği olağanüstü hallere istidrac denilir. Yani şeytanı haller. Bizim kerâmetle istidracı birbirinden ayırmamızın en önemli ölçüsü, kişinin İslam'ı bi-hakkın yaşayıp yaşamamasıdır.
Bir de keramet
gibi gözüken ama şeytânî olağanüstü hallerin görün- tüsü olan istidrac var...
Zamanın muterizleri kerametle, mucize birbirine karışıyor bu yüzden keramet sakıncalı oluyor demişlerdi. Herşeyden önce mu- cize yalnızca peygamberlere ve- rilen ve nübüvvet iddiasını belirten bir husustur ve onda meydan okuma vardır. Keramet ise Allah'ın veli kullarına bahçe- dilen bir iltifattır. Meydan okuma ve herhangi bir iddia yoktur. Ke- ramet ile istidrac arasında yani sihrin arasındaki fark; kerameti gösterenin veli oluşu, Allah dos- tu oluşu, Islam'ı bihakkın yaşayışı ve çevresine de yaşatmaya ça lamasıdır. İstidracı yapan ise; is Vasantıda nifak içerisindedir. Il fur. Fisk ve icerisindedir. İste bu kişilerin gös- fücur hayatı terdikleri olağanüstü hadiseler si- dur Bizim
Kerametle, istidracı ayırt etmemi- kal zin en önemli mikyası; kişinin Is- lam'ı yaşayıp yaşamamasıdır. Cenab-ı Allah fásik bir insanı, yaptığı ve gösterdiği ile daha da mağrur olsun diye imtihan ede- rek o kişinin istidracına izin veri yor. Ayrıca diğer Müslümanlar da o kişinin istidrac halini bilmek- ko le imtihan olunuyorlar. Ve yine M bu fasık kişiler yaptıklarıyla iyice En mağrur olduklarından, cehen- nemde daha çok yanmak için kendilerine sermaye biriktiriyor- lar. Azabları, cezaları artmış oluyor. ta tir.
olr
lat
zü
şir
do
a
a
le
Mürşid için söylediğiniz ilim- amel-ihlas şartına vakıf, zühd ve takva yaşantısı olan zâtların kerametlerini bilip: "Üstadımızın şöyle şöyle ke- rametleri vardı..." diye an- latılsa "insanın içinden geçenleri bilirdi, bolluk ve bereket kendisiyle beraber olurdu...." gibi ifadelerle ki- şi üstadının kerametlerini belirtse ne olur?
Keramet iki kısımdır: a- Şirki muhtevî olanlar
b- Şirki muhtevî olmayanlar (Tamamen Allah'ın bahsettiği kendisinin bile bilmeyerek oluş- tuğu kerametlerdir.)
Mesela bir grup insan: "Biz bugün şeyhin evine gideceğiz, eğer bize şu soruyu sorarsa o şeyhtir" derse ve tevafuken de seyh gelenlere, gelenlerin sar bu larında olan soruyu sorarsa bu bir keramettir. Bunun üzereyki și, ona bağlanıp: "Bizim şeyhi siz bizim kalbimizden gees bildi" dese o kişi doğru söylemiş olur. Çünkü bu olayı aynen ya- şamıştır. Bu sözle de kesinlikle sir- ke girmiş olmaz. Çünkü
Farabi'ye Göre
Devlet Adamı
1)
Hakiki devlet adamı, hizmet ettiği memleketin bünye- sini iyi bilmeli, bütün hususiyetleriyle tanımalıdır.
2)
Zalim olmadığı gibi gafil de olmamalıdır.
3)
Devlet hayatının istikrar istediğini bir an unutmamalı, affın, müsamahanın, huşunetin ve cezriliğin yerini ve zamanını iyi tayin etmelidir.
4)
İdare-i maslahatçı olmamalı, bunun bir fazilet olduğu zehabından uzak bulunmalıdır.
5) Maddi ve manevi hamleler arasında zaruri bir bağ, paralel bir gidiş olduğunu iyi bilmelidir.
6)
Müşavirlerini ve arkadaşlarını çanak yalayıcılar arasın- dan değil, şahsiyetli ve haysiyetli insanlardan, icabın- da kendisini ikaz edecek kimselerden seçmelidir.
7)
İç çekişmelere, kendini ana hedefleri unutacak kadar kaptırmamalıdır.
288
YANITLASİL
yuksel20 Kasım 2023 00:58
)
İyi konuşmasını, düşüncelerini iyi ifade etmesini bil- melidir.
9) Öğrenmeyi, öğretmeyi, gerçeği ve gerçeği sevenleri sevmelidir. Buna mukabil yalan söylemek şöyle dur- sun, yalan söyleyen yerden nefret etmelidir.
10) Nazarında para ve her çeşit maddi menfaatler kıymet- siz olmalı, temiz elli, temiz ahlaklı olduğunu o saha- da da ispat etmelidir.
11) Azim ve irade sahibi olup, lüzumlu gördüğü işte insi- yatif sahibi olmalı ve asla küçük ruhluluk gösterme- melidir.
12) Zeki olduğu kadar, hayat ile gerçek şartları birbirine karıştırmamalıdır.
İşin zor olanı, bütün bunların hepsinin birden bir kişide bu- lunması gerektiğidir. Ve bütün dünyada "Devlet Adamı" fikda- ni (yokluğu) vardır.
YANITLASİL
yuksel20 Kasım 2023 00:59
Ziya Demirel - Avni Arslan
TARİHTEN
İLGİNÇ HİKÂYE ve ANEKDOTLAR
Bir insan huysuzsa idare edin. Cahilse akıl verin. Sinirliyse sabredin. Nankörse yol verin gitsin!
Çünkü huysuz bir insan düzelebilir. Cahil insan akıllanabilir. Sinirli insan sakinleşebilir. Ama nankör insan asla değişmez.
Bu sözleri niye mi yazdım? Sizlere insanoğlunun ne kadar iyilik bilmez olduğunu hatırlatmak için yazdım.
Nan-Kör ne anlama geliyor diye araştırdım.
"Nan" Ekmek demektir. "Kör" ise gözleri görmeyen demektir.
"Nankör" kendisine verilen ekmeğe kör bakan, o ekmeği görmeyen demektir.
Nankör insan kendisine yapılan iyiliklerin bilmez. Yapılan iyiliği önemsemez.
Şunu da unutma: İnsan, doğuştan hem iyiliğe hem de kötülüğe meyli olan bir varlıktır. Bununla birlikte insan kendisine yapılan iyilik, yardım ve nimetlerin farkına varma konusunda da zayıf bir varlıktır. Yapılan iyiliklere karşı da cevabı hazırdır.
Çok sıkıştırırsan "yapmasaydın be kardeşim" der. Herkesin işine yaradığın kadar iyisin bu hayatta! Tanrı kimseyi; yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkar edecek kadar da nankör yapmasın.
Nankörler düne değil güne bakarlar
ve onlar kimden menfaatleri varsa
onun yüreğine doğru akarlar.
BİR HAD
S
ek
gi
R
Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. (Allah'tan gayrı güç ve kuvvet yoktur!)
(Müslim, Zikir, 47)
BÜTÜN GÜÇ VE KUDRET ALLAH'A AİTTİR
me
ZDAN sürc Allah'tan başka bir şeye, taparcasına bağlananlar, Allah'ı sever gibi sevenler ve bu suretle, Kur'an'ın bütün uyarılarına rağmen şirke sapanlar için artık kurtuluş dett ümidi yoktur. Onlar, sonunda ahirette inkâr ve isyanları yüzünden hak ettikleri de azabı gördüklerinde bütün güç ve kudretin Allah'a ait olduğunu, dünyada iken bu güce inanmamakla kendilerine ne büyük bir kötülük ettiklerini, Allah'ın azabının ne kadar şiddetli olduğunu anlayacaklardır. Fakat bunu dünyadayken anlamaları ve ona göre inanıp yaşamaları gerekirdi. Bu sebeple iş işten geçmiş olacak, büyük ve önder bilip tanrılık mertebesinde yücelttikleri, güvendikleri kişilerin de kendi dertlerine düşüp onların yüzlerine bile bakmadıklarını, bütün kurtuluş imkânlarının yok olduğunu, ümitlerin kesildiğini görünce pişmanlık ve kederleri bir kat daha artacaktır. Sonuçta dünyada yaşadıkları sürece yaptıkları bütün işler ahirette kendilerine sadece pişmanlıklar, acı ve üzüntüler getirecek, bir daha kurtulamayacakları bir azaba atılacaklardır.
AYET
KÄRÛN KISSASI
Kim bir iyilikle gelirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır; kim de bir kötülükle gelirse o kötülükleri işleyenler yalnızca yaptıklarının karşılığını görürler. (Kosas, 28/84)
Kur'an'ın Kasas suresinde Karûn, Hz. Mûsa'nın kavminden, hazinelerinin anah- tarlarını ancak güçlü bir topluluğun taşıyabildiği, zenginliğiyle mağrur bir kişi olarak takdim edilir. Karûn gösterişi sevmekte, kavminin arasında ihtişamla do- laşmakta, bu ise bazılarının hayranlığını celbetmekteydi. Kavminin, servetiyle böbürlenmemesi gerektiği yönündeki uyarılarına karşı Kārûn bu serveti kendi bilgisi sayesinde yaptığını ileri sürüyordu. Nihayet kendisi ve evi yerin dibine ge- çirilmiş, bu akıbetten ne kendini kurtarabilmiş ne de onu kurtaracak bir topluluk çıkmıştır. Diğer ayetlerde de Hz. Müsa'nın apaçık delillerle Firavun, Hâmân ve Karûn'a gönderildiği, fakat onların Müsa'yı yalancı bir sihirbaz olarak niteledikleri, ona karşı çıktıkları, yeryüzünde büyüklük tasladıkları, sonuçta her birinin farklı şekillerde cezalandırıldığı belirtilir. Kärün kıssası, servet ve gücüne güvenerek, kendini imtiyazlı ve büyük görüp Allah'a isyan, insanlara karşı haksızlık eden ve bu suretle sınırı aşanlar için asırları aşıp gelen bir ibret tablosu, bir öğüt levhasıdır.
عين )an) bil-feth. İnsanın ve gayrı hay- vanın gözü. Müennestir. Cem'i a'yün ve uyun ve a'yân gelir. Tasgirinde uyeynet derler. Ve dahi su çıktığı yere ve diz gözüne ayn derler "يقال لكل ركبة Her) عينان وهما نقرتان في مقد مها عند الساق dizin iki gözü var. Bunlara bilek tara- fında olur ve nukret denir. والعين عين الشمس Ayn güneş kursu, demektir.(, والعين الدينار Ayn dinar, demektir.( والعين الجاسوس )...ayn casus, istihbaratçı.(, وعين الشئ خياره )Ayn... bir şeyin iyisi, ha- Ayn) وعين الشئ نفسه يقال هو بعينه .yirlis1 bir şeyin kendisi, o kendisidir, denir.), ayn halki az...) وبلد قليل العين اي قليل الناس ayn ...) وما بها عين اى احد ,.belde, sehir orada kimse yoktur. ولا اطلب اثرا بعد عين اى بعد معاينة )...ayn gördükten sonra bir eser, bir belirti istemiyorum.وعين البقر جنس من العنب يكون بالشام Aynü'l-bakar Şam bölgesinde bir cins üzüm, demek- tir.( واعيان القوم اشرافهم A'yân) halkın eş- rafı, ileri gelenleri demektir والاعيان Ayan baba anne bir) الاخوة من الأبوين kardeşler, demektir وتعين الرجل المال )Adam bizzat mal elde ettiاصابه بعي وتعين عليه الشئ )Aa( Bir se ona biz- zat gerekli oldu. وتعيين ) لزمه بعينه الشئ تخصيصه من الجملة Tayin....bir şeyi genelden belirleme, birine bir şeyi has ve ait kılma. وعين اللؤلؤ تعيينا İnciyi del- وعاين الشئ عيانا بكسر العين (Aa) ثقبها .di رأه بعينه )Bir şeyi bizzat, gözüyle gördü. Mastarı ıyân gelir. وجاء فلان فى عينى في جماعة )...ayn falan bir grup, bir cema- at içinde geldi.)".
ع
عيناء )ayna) Gözleri büyük avrat; vâ- siatü'l-ayn gibi. ki inde'l-Arab
YANITLASİL
yuksel28 Kasım 2023 00:51
Ahterî Mustafa Muslihuddin el-Karahisarî
AHTERÎ-Yİ KEBİR
sy. 674
Meâl-i Şerîf - 106
106- Biz herhangi bir ayeti (n lafzını yahut hükmünü veya her ikisinin 16. Biz het nu neshedersek veya (hazalardan silerek) on geutturursak, (onun yerine, hem kullara fayda ve kolaylık açısından, hem de sevap bakımından) ondan daha iyisini veya (yükümlülük ve sevap ka zandırma yönünden) onun (bir) benzerini getiririz. (Habibim!) Bilmedin mi ki; gerçekten Allâh (emretme, yasaklama, değiştirme ve hükümsüz kıl
ma dâhil) her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr'dir?! Kur'ân'da ve Sünnet'te geçerli olan "Nesh" konusu "Şerî bir hükmün, Allâh-u Teâlâ ta- rafından tümüyle kaldırılması veyâ misliyle yâhut daha iyisiyle değiştirilmesi" anlamına gel- mektedir. Meselâ Bakara Sûre-i Celîlesi'nin 180. âyet-i kerîmesinde: "Ardından mal bırakacak kişinin, o maldan ne kadar pay alacakları hususunda ana-babasına ve akrabâsına vasiyette bulunmasının farz olduğu" açıkça bildirilmiştir. Ama daha sonra "Mîras âyetleri" olarak anı lan; Nisa Sûresi'nin 11 ve 12. âyet-i kerîmelerinin indirilişiyle, herkesin ne alacağı taksim edil miş ve böylece ölecek kişinin kafasına göre vasiyet yapmasının farziyeti kaldırılmıştır.
90
YANITLASİL
yuksel30 Kasım 2023 03:21
KUR'ÂN-I 'AZÎM
ve Soru Edatlı Kelime Mânâsı - 1
Cüz: 1
Sûre: 2
Yine böylece kiblenin Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Harâm'a döndürülüşü de neshin ör- neklerindendir. Bu konuda misalleri çoğaltabiliriz. Konunun ehemmiyetinden dolayı âlimler: "Nâsih ve mensûhu bilmeyen kimselerin âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler okuyarak vaaz et- meleri câiz değildir" demişlerdir. Allâh-u Teâlâ neyi ne zamâna kadar ne sebeple geçerli kı- lacağını, ne zamanda neyi hangi hikmetle hükümsüz kılacağını ezelî ilmiyle bildiği için nesh, Allâh-u Teâlâ'nın ilminde ve takdîrinde vukû bulan bir değişiklik olarak görülemez, bilakis bu hükümler, ferdin ve toplumun menfaatleri gözetilerek zaman ve zemine göre değişebilecek şekilde takdîr edilmiştir. Ancak şu bilinmelidir ki; nesh sâdece emir ve yasaklarda geçerlidir, ama haber ve kıssa niteliğindeki konularda geçerliliği düşünülemez. Neshin şekilleri, örnekle- ri ve hikmetleri hususunda geniş mâlûmât için bakınız: Rûhu'l-Furkan Tefsiri, 1/502-507
yuksel1 Aralık 2023 03:16
TARİKATLAR-412
Eve geldi Muhammed'i bulmadı, Yemen illerinde Veysel Karani. Adına Yunus Emre'nin de yuka-
rıya bir kıtasını aldığımız ilahiyi yaz- dığı Veysel Karani Türk tasavvuf ede- iyatında büyük sevgi ve alaka görmüş, hakkında menkıbenameler, pek çok ilahi ve destan mahiyetinde hikâyeler kaleme alınmıştır.
Sufi kaynaklarından bir kısmı Veysel Karani'nin Hz. Peygamberle görüştüğünü ileri sürerlerse de, diğer kaynaklar ve rivayetler bunun aksini savunmuşlardır. Yukarıda belirtildi- ği gibi, hasta annesini yalnız bırakma- dığı için, Medine'ye gidemeyen bu Sufi için Hz. Peygamber, Hz. Ömer ve Hz. Ali'ye, onunla görüşmek imkanı- nın kendilerine nasip olacağını müj- delemiştir. Ayrıca duasını almalarını da bildirmiştir. Onlar da onu görecek- leri anın gelmesini dört gözle bekleme- ye koyulmuşlardır. Hz. Ömer'in hali- feliği döneminin son yıllarına doğru, onun Yemen'den gelen bir hacı kafi- lesi ile gelip Mekke'de bulunduğunu öğrendiler. Hacılar Veysel'in Arafat yakınlarında deve güttüğünü haber verip, hakkında alaylı sözler söyledi- ler. Fakat, Hz. Peygamber'in onun için söylediklerini öğrenince bu tavır- larından ötürü nedamet duydular. Hz. Ömer ve Ali, Veysel Karani'yi bu- lup kendisiyle görüşmek imkanını el- de ettiler. Hz. Peygamber'in kendisi hakkında söylediklerini naklettikleri gibi, hayır duasını da aldılar. Kendi- sine liediye ve para vermek yolunda- ki teşebbüsleri boşa gitti. Maddi hiç- bir şey kabul etmeyen Veysel, hacılar- la
birlikte yine Yemen'e döndü.
Daha sonra geri gelen Veysel Ka-
YANITLASİL
yuksel1 Aralık 2023 03:20
rani, Hz. Ali'nin halifeliği sırasında Medine'ye gitti ve Haricilerin ortaya çıkmalarına sebep olan Siffin savaşın- da Hz. Ali'nin saflarında savaşçı ola- rak bulundu. Bir rivayete göre bu sa- vaşta şehit olmuş, başka bir rivayete göre ise, yine Hz. Ali'nin hilafeti dö- neminde Şam'da hadis ilmiyle meşgul bulunduğu sırada vefat etmiştir. Ri- vayetlerden anlaşıldığına göre Üveys, çok fakir bir ailenin küçük yaşta ye- tim kalmış bir çocuğudur ve son de- rece bağlı bulunduğu annesi ona hem analık, hem de babalık etmiştir.
Hz. Peygamber'i hiç görmediği halde, inanması ve gönülden bağlan- ması, Peygamber tarafından da müj- delenmesi, tasavvufta bir mürşide ula- şamayıp onun ruhaniyetinden feyz alanlara "Üveysi" denmesine yol aç- mıştır. Yani görmediği bir şeyh tara- fından yetiştirilen Sufiye, "Üveysi", bu yoldaki yetişme tarzına "Üveysi- lik'denmektedir.
Daha sonraları Üveysilik dört zümre için kullanılmıştır: a) Hz. Pey- gamber'in ruhaniyetinden feyz alan- lar, b) Veysel Karani'nin yolunda ye- tişenler, c) Herhangi büyük bir şeyhin ruhaniyetinden feyz alanlar, d) Hızır Aleyhüsselam tarafından irşad edilenler.
Veysel Karani halk tarafından çok sevilmiş ve bir çok iyi davranışlar ona bağlanarak misal haline getirilmiştir. Bu yüzden de kendisine fazlasıyla sa- hip çıkıldığından İslâm ülkelerinde, Yunus Emre için olduğu gibi, pek çok yerde kabirleri bulunmaktadır. Bun- ların hepsi gerçek kabir olmayıp sev- gi dolayısıyla ayrılmış makamlardır
<Müminler arasında öyle kimseler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde sadık
kalmaları uğrunda bazıları can verdiler bazıları da vermek için beklemektedir- döndürememiş,
ler. Onları, hiç bir şey değiştirememiştir.»
10
Ahzab sûresi, ayet: 23.
HIV/AIDS TÜRKİYE'DE KATLANARAK ARTIYOR
HIV Enfeksiyonu Derneği Yönetim Ku- rulu Üyesi Prof. Dr. Dilek Yıldız Sev- gi, "(Türkiye'de) Her yıl ortalama 3 bin ila 5 bin kişi HIV enfeksiyonu tanısı alı- yor. Ülkemizdeki vakaların yüzde 82'si erkek, yüzde 18'i kadın, yaklaşık yüzde 16'sı da yabancı uyruklu kişiler. Yaş ola- rak da daha çok genç yaş grubu, 25 ila 35 yaş arasında." dedi.
Tefsir ilmi mi
hadis ilmi mi
daha onemlidir
Tasavvuf ilmi en onemlisidir.
Çünkü tasavvuf ilmi Allah c.c. rizasını kazandırır.
prof. Dr. Mahmud Esad Coşan
Akra fm.
günün sohbeti.
İslâm Devletinin, Mekke Devle- tine karşı yaptığı Bedir savaşında elde ettiği büyük zafer(1), Arap yarı- madasının her tarafında konuşul- maya başladı. Hz. Peygamber s.a.s.'in bir sene içinde, bu şekilde küçük, fakat inançlı ve düzenli bir Devlet kurması ve bu küçük devletin, mazisi asırlara dayanan Mekke Dev- letinin ordusunu perişan etmesi, günün meselesi haline gelmişti.
Bedir savaşında, Mekke Devle- tinin, Ebû Cehil, Utbe b. Rebi'a, en-Nadr ibnu'l-Haris, Umeyye- ti'bnu'l,halef gibi ulu önderlerinin kafaları kesilmiş; bir zamanlar Müs- lümanlara işkence yapan Allah ni- zamının düşmanları, bu işkencelere maruz kalan İslâm mücahidleri tara- fından öldürülmüş, böylece Allah'ın, Kıyamete dek sürecek olan şu ka- nunu tahakkuk etmiştir:
<»(2).
(2)Kur'an i Kerim, Su'ara Suresi, 227.
YANITLASİL
yuksel6 Aralık 2023 23:08
Zulmetmekte olanlar,
nasıl bir inkılaba
uğrayıp
devrileceklerini pek
yakında bileceklerdir.
(2)
26. Şuará Sûresi
180
Ayet: 227
Yasaklanan şiirle ve diğer kötülüklerle kendilerine "haksızlık edenler hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir."
Buradaki haksızlık edenler' ifadesi her zalim için geneldir.
"النقل" inkilab, dönme, dönüş manasinadır. Yani onlar ölümler den sonra Allah'a öyle dönüp öyle varırlar; kötü bir dönüşle dönenler ve deli bir varışla geri varırlar. Çünkü onların dönüp varacaklan yer cehen nemdir.
Kaşifi der ki: "Hangi yere dönseler o dönecekleri yer ateş olacak tır."
Rivayete göre Ebû Bekr (r.a.) hayatından ümid kesince Osman (r.a.)'dan şöyle bir ahidname yazmasını istedi: "Bu Ebû Kuhâfe'nin oğlu- nun, kâfir kimsenin bile îmana geldiği bir halde mü'minlere ahdi/vasi yetidir. Ebû Bekir (r.a.) bir ara baygınlık geçirip ayrıldıktan sonra şöyle demiştir: Ben size Ömer b. Hattab'ı (r.a.) yerime halife bırakıyorum. Eğer âdil olursa ki onun hakkında benim zannım budur. Eğer âdil olmazsa "haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir."
"الظلم" adaletten sapmak ve haktan yüz çevirmektir.
Zālimler üç çeşittir: En büyük zâlim, Allah'ın şeriatının (hükmü) altına girmeyendir. Allah Teâlâ: "Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür." (Lokmat. 31/13) buyurarak bunu kasdetmiştir. Ortanca zâlim, sultanın hükmünü yeri ne getirmeyendir. En küçük zalim ise amel ve çalışmaktan haylazlık yapıp insanların menfaatlarını alan, kendi menfaatini onlara vermeyendir.
Adaletin faziletindendir ki onun ziddi olan zulümden tevbe ancak ada let yapmakla mümkündür. Şayet hırsızlar aralarında bir şeyi şart koşsalar ve onda adâleti gözetmeseler, işleri yolunda gitmez.
Akıl sahibi kimseye gereken, bu vaîd ve şiddetli tehdîde kulak vermek.
Her sålikin yardımcısı, sülük edilen yolların tehlikelerinden kurtaran ancak Allah'tır. 41
41. Şuara süresi, 1108 yılının Zülkāde ayının 9'unda (30 Mavis 1697) Persembe günü tamam old
YANITLASİL
yuksel7 Aralık 2023 01:20
تفسير روح البيان
Rûhu'l Beyân
- Kur'an Meâli ve Tefsiri -
İsmail Hakkı BURSEVÎ
ERKAM YAYINLARI
CILT
14
sy. 180.
Kibirden sakınınız. Hiç şüphe yok ki kibir, şeytanı Adem (a.s)'a secde etmemeye sevketmiştir. Hırstan da sakınınız. Zira hırs, Adem (a.s)'ı malum ağaçtan yemeğe sevketmiştir. Hasedden de sakınınız. Zira Adem (a.s)'ın iki oğlundan biri, kardeşini ancak hased sebebiyle öldürmüştür. İşte bunlar, her hatanın aslıdır.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 173 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
1550- Kıyamet günü en çetin azaba uğratılacaklar, dünyada insanlara haksız olarak en çok işkence yapanlardır.
GG
١٥51 - إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عُتُوا رَجُلٌ ضَرَبَ غَيْرَ ضَارِبِهِ وَرَجُلٌ قَتَلَ غَيْرَ
قَاتِلِهِ وَرَجُلٌ تَوَلَّى غَيْرَ اَهْلِ نِعْمَتِهِ فَمَنْ فَعَلَ ذَلِكَ فَقَدْ كَفَرَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ لا
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (ك ق عن عائشة)
1551- En zalim insan, kendisini dövmeyen kimseyi döven, kendini öldürmeye teşebbüs etmeyeni öldüren bir de nimet ehlinden ayrılıp nimet ehli olmayan kimseye intisap eden (mesela öz babasını bırakıp başkasını baba edinen) kişidir. Kim bunları yaparsa Allah'ı ve Rasulü'nü inkar etmiş demektir. Onun hiçbir ameli kabul edilmez artık.
١٥٥٢ - إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَمَةِ عَالِمٌ يَنْفَعُهُ اللَّهُ بِعِلْمِهِ (كر عن ابي
هريرة) 1552- Kıyamet günü en çetin azaba dûçar edilecek kişi, sahip olduğu ilimden, Allah'ın istifade nasip etmediği âlimdir.
١٥٥٣ -
Ölüm, bu dünya zindanından kurtulup, o tek dostun "rahmet" sarayına kabul edilişin başlangıcıdır.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:22
HAKIKATIN SONSUZLUĞUNDA VEDUD'A YOLCULUK
ESMA-İ HÜSNA
Vuslat Turâbî
ALTINOLUK
Gevşemeyin,
üzülmeyin,
eğer hakikaten
inanıyorsanız,
muhakkak
üstün olan
sizsinizdir."
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:29
Her şeyin bir eceli vardır.
Kainatın ecelinin adı da kıyamettir!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:30
"Her an yaratma"
hali, ancak Yüceler Yücesi bir "Zât"a mahsustur.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:32
Allah! (cc)
Bütün diğer
isimleri, mana
cihetiyle
kendisinde
topladığı
için de
İsm-i âzamdır.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:33
"Ömür treni", selâmet yurduna yolcu taşımakta! Hayat, bu demek işte!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:34
Yüce Allah, mü'min kulunu, dünyada da ahirette de yalnız bırakmaz dostlar!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:35
Onun için
mü'min
huzurludur,
yarının
endişelerini
taşımaz,
zamanını
değerlendirir.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:37
O'nu bulan her
şeyi bulmuştur.
O'ndan uzak
olan ise
her şeyden
mahrumdur!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:37
Kullarının, Kendini tanıması için, Resûl-i Ekrem Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz vasıtasıyla mesajını gönderen ve O'nun şahsında mü'minlere "gücünden" "güç" verendir O!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:39
"Aciz"lere karşı, her zaman güçlü ve kuvvetli eyle! Âmîn.
"Azîz" isminin tecellileriyle bizleri azîz eyle!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:40
"Azîz" isminin tecellileriyle bizleri azîz eyle! "Aciz"lere karşı, her zaman güçlü ve kuvvetli eyle! Âmîn.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:41
Aklını kullananlar için; "kâinat
kitabı"nın
âyetlerini
okuyabilenler
için her şey,
her olay, "yol
gösterici" kılındı.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:42
Geceler olmasaydı, karanlıklar olmasaydı, aydınlıkları bilebilir miydik?
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:44
Aklın gücünün bittiği yerde, gönül "uçuşa" geçer!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:45
Bizleri yeniden diriltecek ve yaşadıklarımızdan sorgulayacaksın Allah'ım!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:46
Vücudunuzun estetiğinin, ahenginin ve oranlarındaki düzeninin farkında mısınız dostlar?
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:47
Gözlerin şükrü, "bakmakla, görmekle, bulmakla"; ağzın şükrü "sadece helâl kazanıp, helâl yemekle" ve "doğruyu söylemekle" îfâ edilir dostlar!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:49
Varsin Allah'ım varsın! Birsin Allah'ım birsin! Bana şekil verensin. "el-Musavvir" olansın!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:50
Nefis mücadelesi ile geçecek bir ömür verilmiş elimize. Şeytan da bizi aldatmaya hazır her an!
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:51
"Kainat kitabını" okuyun dostlarım! Her olayın bir "âyet" olduğunu göreceksiniz.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:51
Bize düşen, O'nu tek bilip, hayatımızı, inançlarımızı "şirk"ten temizlemektir.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Vakti geldiğinde kıyamet kopacak, dünya hayatı son bulacak ve ebedî hayat başlayacak dostlar.
Tarangirane Siyaset karşıdaki meleği şeytan gösterir. (M.) 258:22. Mektup, 4. vecih; (Sn.) 68; (E.L.) 1:266; 2: 144, 145. Tarafgirâne siyaset keşfiyata mânidir. (Mh.) 32:1. maka. 8.
muk
Tarafgirâne vaziyet almamak itiraz edenlerin pişmanlığına se- bep olur. (E.L.) 1:157.
Tarih, asker milletinin siyasete girmesinin çok tehlikeli oldu- ğunu gösteriyor. (H.Ş.) 113: Asa. Hit Yalancı politika ve siyasete dayanmak insanlığın maslahatına
zıttır. (H.Ş.) 78. âlim siyasetin gaddarene bir düsturu da "Cemaat için fert feda edilir" dir. (E.L.) 1:206; (H.Ş.) 153.
Musa Bikiyef Efendi ne diyor: Fakat re
«Şari-i-kerim, seyyidülvücud (varlığın efendisi Hz. Muhammed S.A.) Hazretlerinin vasıtasıyla insanlara bildirilmiş olan İslâmiyet, güzel şeriat ilmiydi. Yani in san hayatını düzeltme cemiyetin bütün hallerini tanzim yolunda iki amel, İslamiyetin en mühim maksadı idi Buna göre Kur'an-ı Kerîm, esaslarını nasıl büyük bir ehemmiyetle beyan etmiş ise, medenî muamelelerin ufak cüzlerini de o kadar büyük bir ehemmiyetle beyan et- miştir. Toplumun küllî esaslarını ufak cüzlerini adalet, menfaat, zaruret üzerine bina edebiliyor amel, İslâmi- yette herhalde en mühim hedefti.»
«Medeniyet, halinden çok uzak bedevi âlemi, İslâ- miyet ruhuyla birkaç sene terbiye edildikten sonra, en evvel özlerinin hallerini düzeltmeleri, sonra diğer dev- letleri özlerine kısa bir müddetle teşhirleri bizim dava- mıza göre şahit olabilse gerek. İyilik ve çalışma devam ettiği müddetçe İslâmiyetin kuvveti hemen arttı. O va- kit medeniyet âleminde en büyük riyaset, İslâmiyet'in elindeydi. Eğer İslâmiyet'i amelden ayırmış bir belâ o vakit İslâmiyet âleminde meydana gelmeseydi İslâmi- yetin kuvveti, riyaseti artardı. Şu yeryüzünün haritası da tamamen başka renkte olurdu. Lakin İslâmiyette amel ve faaliyet ruhuna uzak kalındı: Acem medeniye- ti vasıtasıyla israf, sefahet, isret, tembellik hastalıkları, hükümet dairelerine zengin tabakalarının hakimiyeti yayıldı. İslâm devletlerinin zulüm yoluyla toplamış o ka- dar servetleri devlet menfaatlarına değil, belki hükü met dairelerinin sefahatlerine israf ediliyordu. Bundan
Dini Müceddidler
Seyhulislam Mustafa Sabri
Sebil sy.
24,25
Hulasa:
النجاة في الصدق
(kurtuluş doğruluktadır)
KIYAMET KOPACAKTIR
İnsanlığın öteden beri en çok merak ettiği konulardan biri de kıyametin ne zaman kopacağıdır. Bunun zamanını yalnız Allah'ın bildiğine dair ayet-i kerimeler bulunmaktadır. "Sizi ansızın yakalayacaktır." (A'raf. 7/187) ifadesi insa- noğlunun kıyamet saati hakkındaki bilgisizliğinin son ana kadar süreceğine işaret etmektedir. Kıyametin ne zaman kopacağı hakkında kendisine sorular sorulan Peygamber Efendimiz de bu konuda bilgisinin bulunmadığını be- lirtmiştir. Ahiret hayatı, melek, şeytan gibi gayb alanına giren, dolayısıyla beşerin bilgi imkanlarını aşan hususlarda Allah ona neyi ne kadar bildirmişse, o da o konuda bilgisini ortaya koymuş ve Allah'ın iznine bağlı olarak bizlere bilgiler vermiştir. Zaman zaman kıyametin kopacağı ana dair kehanetlerde bulunup insanları bununla oyalamaya çalışanlar olmaktadır. Halbuki önemli olan kıyametin ne zaman kopacağı değil, bir gün mutlaka bunun gerçekle- şeceğine iman etmek ve ahiret hayatı için hazırlıklı olmaktır.
Dünyanın ömrünün
çoğu gitti azı kaldı,
Yazı gitti kışı kaldı.
271 Dog Dr Ibrahim H. Karsli
lan ve yeni din hakkinda saphe stone suphe uyandırdılar. Onlar aleyhine pro- paganda yapıp yanlış iddialar ileri sürdüler
Islam daveti yayıldıkça, Ehl-i kitap. Müslümanların gönüllerindeki itikadın zayıflaması ve Islam'a karşı olan güvenlerinin sarsılması için çabalarını yoğun- laştırdılar. Bu da, onları şüpheye düşürmek, Hz. Peygamber'in saygınlığıyla lgili kuşkular uyandırmak ve Kur'ân ayetlerinde birtakım çelişkiler bulunduğu iddia ve vesveselerini onlara telkin etmek suretiyle gerçekleşiyordu. Nitekim Baraka, 2/42'de meålen "Hakkı batılla karıştırıp bile bile hakkı gizlemeyin"10 ifadesi geçmektedir. Ayet, Israiloğullarına verilen nimetler ve kendilerinden alınan sözlerin peş peşe sıralandığı ve bu çerçevede bir dizi uyarı ve hatırlatma- nın yapıldığı bir anlam akışı içerisinde gelmektedir.
Burada "hakkın batılla karıştırılması"ndan bahsedilmektedir. Bu da, "karış- turma" anlamını ifade eden "lubs" kökünden gelen bir kelimeyle dile getirilmiş- tir", Zıddı açıklamaktır. "Ihfå" (gizlemek) ile arasındaki fark şudur: "İhfå"da mananın anlaşılması mümkündür. Ancak "lubs"de, bu mümkün değildir. Kapa- lilik dolayısıyla manayı anlamak oldukça zordur. Dolayısıyla "lubs" kelimesi, sifat açısından benzeyen iki nesnenin ayırt edilemeyecek şekilde birbirine karış- ması anlamına gelmektedir. Ancak çoğunlukla, manaların karışmasını ifade eder. Bir işle ilgili olarak "açık olmaması" veya "karışık olduğu" anlamında "lubsetu" ifadesi kullanılır. Nitekim Hz. Peygamber'in göğsünün yarılmasından bahseden hadiste, "Aklımda, görüntü mü yoksa hayal mi olduğu ayırt edilemeye- cek şekilde bir karışıklık/iltibas meydana geldi"" ifadeleri geçer.
Yine bu manada olmak üzere, "lebistu 'aleyhim el-emre" (İşi onlara karışık gösterdim) ifadesi kullanılır. Nitekim bu anlam içeriği ile 6/137'de, ortak koş-
Merdadi, Tejhim, 1, 63
Bakara, 2/109, Al-'Imran, 3/119.
Apt. Eidi kita din buyuklere hitap etmekte ve yaptıkları işin çirkinliğini belirtmektedir dikden hålde inkar etmektedirler. Alimin inkâr etmesi, cahilin inkârından dah büyük suçtur
et-Taberal, 1, 212).
Taber. 1. 254. el-Beydavi, 1, 58.
Taberat, 1, 211.
Ayna bk
Terial, Mürned påmiyyin, II, 198, (1181).
Apr. 1. 470-471. Apa lik Eb Ubeyde, 1, 96.
YANITLASİL
yuksel22 Aralık 2023 05:13
KUTSAL KİTAPLARA GÖRE DİN ADAMI
DOÇ. DR. İBRAHİM H. KARSLI
TÜRKIVE DİYANET VAKFI VAYINLARI
sy. 271.
YANITLASİL
yuksel22 Aralık 2023 05:17
Türkçe Deyimler S 'üğü 107
söylenir.
aşta tuzu bulunmak.. çorbada tuzu bulunmak.
as yermek (ya da ermek) ha. (gebe kadın) kimi şeyleri, zellikle kimi olmayacak şeyleri yemek için aşırı istek duy- mak. or. Komşunun gelini aş yeriyor, şu ekşi elmaları ona götürun.
ata et, ite ot vermek 1 kişilere, işlerine yaramayan şeyi ya da ilgilenmedikleri görevi vermek. 2 bir işi ya da işleri ters yapmak.
ata nal çakıldığını görmüş, kurbağa ayaklarını uzatmış yete- nekli, değerli kimselerin hakkı olan şeyleri, buna yaraşık olmayan da istiyor" anlamında söylenir.
at (ya da atlar) anası erkek gibi iriyarı kadın, erkeksi kadın. at başı (beraber) gitmek aşağı yukarı aynı durumda olmak, eşit durumda olmak.
at çalındıktan sonra ahir kapısını kapamak iş işten geçtikten, bir işte zarara uğradıktan sonra önlem almak.
at elin, it elin, bize ne? "herkes kendi malını dilediği gibi kullanır, kendi yakınına istediği gibi davranır, bizim bun- larla ilgilenip üzerinde düşünce yürütmemiz yersizdir, yakışık almaz" anlamında söylenir.
ateş açmak birçok kişi aynı anda ve ansızın, karşılarındakilere ateşli silahlarla mermi atmak. aleş alır gibi çok çabuk, çarçabuk ör. Ateş alır gibi, bir geldi bir gitti.
ateş almak 1 (bir şey) tutuşmak, yanmaya başlamak, aleat
lenmek. 2 (ateşli silah) kendi kendine patlamak ya da pak
tama telah kendi birden parlamak, öfkelenme
damak, cosmaknedenlerle birke of Böyle ateş almak işi
daha da zorlaştırır
Bu esnada İngilizler Anadolu'da kurula- cak yeni devletin liderliğini sürekli takip ediyorlardı. İngiliz raporlarına yansıyan tespitlere göre bu dönemde Ankara'da Kemalistler, Enverciler (eski İttihatçılar) ve Saltanatçılar olmak üzere üç grubun varlığından söz etmek mümkündü. Aralarındaki anlaşmazlıklardan biri de Hilafet'in geleceğiyle alâkalıydı. Rauf ve Kazım Karabekir Paşalar, Mustafa Kemal'in Hilafet hakkındaki görüşleri- ni biliyorlardı. Bu gruptan bazı isimler sağlık mazeretiyle Mustafa Kemal'den ayrılmaya başladılar ancak esas sebep hilafet meselesindeki görüş ayrılığıydı ve bunlar kısa sürede ikna edilip geri döndürüldüler. Dolayısıyla İngiliz tespit- lerine göre Ankara'daki meclis Mustafa Kemal taraftarları ve aleyhtarları olmak üzere ikiye bölünmüştü.
Mecliste güçlü bir ekip, Mustafa Ke- mal'in liderliğine karşıydı ve bir kanun teklifiyle meclisin geleceğinde Misak-ı Millî sınırları dışından gelenlerin yer almaması tartışılmaya başlandı. Teklif, Selanikli Mustafa Kemal'i oyun dışına itecekti ancak tartışmalar sonucu orta yol bulundu ve bundan vazgeçildi. Mustafa Kemal zamanla bu ekibi bertaraf edip liderliği elinde tutmakta hayli azimliydi. Kısacası İngilizler Anadolu'nun gelece- ğinde kiminle pazarlık yapacaklarından iyice emin olmak için Ankara'da kimin sözünün geçtiğinden tam olarak emin olmaya çalışıyorlardı. Lozan'da buna
göre tavır alacaklardı.
Prof. Dr. Cevat Akşit
HAYATIM PAHASINA YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNÜ AÇACAĞIM
Yüksek İslam Enstitüsü talebi ile gelen heyeti Başba- kanlık'ta kabul eden Menderes'in, "Hayatım pahasına bile olsa İmam-Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım." de- diği hatıralarla gündeme geldi.
Prof. Dr. Akşit, görüşmenin nasıl gerçekleştiğini şöyle an- latıyor: "Demokrat Parti grup başkan vekili olan amcam ara- cılığı ile randevu aldık. Darbenin ayak sesleri yavaş yavaş geliyordu. Rahmetli Menderes hiçbir heyeti kabul etmiyordu. Çok sıkıntılı bir dönemden geçiliyordu. Amcama, 'İmam- Hatip Okuluna hayır diyemem' demiş; 'ama gece gelsinler. Toplu girmesinler, ayrı ayrı kapılardan girsinler. Ben tembih edeceğim. Kapıdan birer ikişer alacaklar' diyerek bizi gizlice kabul etti. Heyeti gece geç saatlerde Bakanlar Kurulu top-
260
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:11
lantı salonunda ağırlayan Menderes, özel personelini de oda- dan çıkartıp kapıyı kilitleyerek görüşmeye başlar. Görüşme samimi bir ortamda geçer. Talepleri dinleyen Başbakan, duy- qulu bir konuşma yapar. Memleketin iman olmadan ayakta duramayacağını dile getirerek, "Milletimizin mayası ahlaktır, dutandır, İslamdır. Eğer biz bugün ayaktaysak, ak sakall bir dedenin kucağında büyüdüğümüz için ayaktayız. "Eğitim öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz. Bunu aikliğe aykırı sayıyorlar. Arkadaşlarım beni yalnız bırakıyorlar. Yalnızım, müsteşarım bile meşrik-ı a'zam (masonların baş- kanı). Burnumun dibine bile böyle adamlar koydular." der ve ağlamaya başlar.
Rahmetli Başbakan Adnan Menderes bütün girişimle- rine rağmen o yıl enstitüyü açtıramaz. Başta bakanları buna karşı çıkar. Ertesi yıl Milli Eğitim Bakanını görevden alır, ye- rine vekaleten Tevfik İleri'yi atayarak İslam Enstitüsünü kur- mayı başarır. Açılış 59 öğrenci ile yapılır.
AVNI ARSLAN
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:13
AVNI ARSLAN
YAKIN TARİHTEN
UNUTULMAYAN HATIRALAR
AKCAĞ
sy. 260,261.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Atatürk Eskişehir Yolunda
MUSTAFA KEMAL'İ AĞLATAN OLAY
Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal'in özel treni Eskişehir'e doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş sonrası Anadolu'sunda bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir'e gidip annesini görecek ve La- tife'yi... Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal'in ve bir türlü uyku tutturamıyor.
Ali Çavuş, kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor. Kapıya dayanmış, karanlığı seyrederken, bir yan- dan da kendi kendine mırıldanıp duruyor.
"Bu işin bu kadar çabuk oluvereceğini hiç düşünmez dim. İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde anamızı yi tirdik. Peki, ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım.
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:27
ma işe bak, giremiyorum. Kiyamıyorum paşama. Nasil erim ki: 'Anamız öldü paşam!' diyemem. Onun yüreği anası in atar. Hep söyler. Vatanı kurtarmakla anasını kurtarmak ynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafi uzatsam, Paşam sen sağ ol' desem 'Eyvah' demez mi? ''Koca vatanı urtardım ama anamı kurtaramadım demez mi?"
Ali Çavuş, anlattığına göre birden yerinden sıçramış. İlçe- Tiden bir ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.
Çavuş kompartiman kapısını açıp selam duruyor: "Emret Paşam."
Mustafa Kemal yatağa oturmuş soruyor telaş ile:
"Ne demeye kapıda bekliyorsun sen?"
"Uyku tutturamadım da Paşam."
"Annemden bir haber var mı?"
"Az önce bir telgraf geldi, dediler, şifreyi çözünce size sunacaklar."
"Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi aldım."
Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve me- rakla soruyor:
"Ne olan, ne haber aldın ki Paşam? Hayır haber inşallah."
Mustafa Kemal usul usul anlatıyor:
"Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana bir şeyler anlatı- yordu. Birden bir fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı gö- türdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç, hiç!.."
Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken, Mustafa Kemal emri verdi:
"Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!"
AVNI ARSLAN
191
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:28
Ali Çavuş kompartimandan çıkar çıkmaz, çözümü geti ren görevliyle karşılaştı.
"Ver onu" dedi. "Paşamız bekliyor."
Kâğıdı aldı, içeri girdi, selam durdu ve: "Sen sağol paşam" dedi.
"Millet sağ olsun."
Gözünden iri bir damla gözyaşı akıvermişti. Çavuş, "Ağ- lama paşam" diye yalvardı.
"Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama, anavatan kurtuldu. Bununla da teselli bulu rum. Benim için ikisi bir." İşte ben bunun için: 'Bulunur kurta racak bahti kara maderini' diye cevap vermedim mi Namık Kemal'e?"
Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuş birbirlerine sarıldılar ve açık açık, hıçkırıklarla, içli içli ağlıyorlardı.
YAKIN TARİHTEN UNUTULMAYAN HATIRALAR
192
Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, Yenil Nesil Yayınları, 2001
Sahibi Cibrile Aleyhisselâmü. Yâni: ler öyle Muhammed Salavatur Rahimil Rahman ki, melekler
rin elçilerinden Allah'ın vahiyyatur Rahimi Rain sahibidir, Ve Cibril (A.S.), bütün nebilerdemureneriorien ziyade ona inmiş, vahiy getirmiştir. Hatta Resulullah (S.A.V.) nübüvvetinden sonra ve gerektikçe Kuran-i Kerim yirmi uld earn azar inzal buyurul muştur. İlahi vahiyleri ve nice Rabbani sırları da getirmiştir. Hatta Resûlullah (S.A.V.)'e, bu gelişler yirmi dört bin yüz kere olmuştur. Başka nebilere ise yüz kereden eksik gelmiştir.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 00:02
ŞERH - I DELAİLÜ'L-HAYRAT VE SEVARİKİ'L-ENVAR
Adem (A.S.)'a yirmi bir kere, İdris (A.S.)'a dört kere.
Nûh (A.S.)'a yirmi üç kere,
İbrahim (A.S.)'a kırk sekiz kere, Yakub oğlu Yusuf (A.S.)'a dört kere;
Musa (A.S.)'a otuz bir kere,
İsa (A.S.)'a on kere gelmiştir.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 00:03
M. BİN SÜLEYMAN CEZÚLI
قرا داون
KARA DAVUD
DELAİLİ HAYRAT ŞERHİ
Bugünkü Dile Çeviren:
M.FARUK GÜRTONCA
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 00:04
sy. 1099,1100
FİTNELER, HEVALAR VE İHTİLAFLAR BÖLÜMÜ: 13,353; 17,518.
Fitne bir kere çıktı mı sonu gelmez: 13,450-51.
Fitnede gençler rol oynar: 13,462-63.
Fitnede herkese ferdi olarak terettüp edecek vazifeler: 13,375.
Fitnede müdafa- nefis: 13,386,387.
Fitnede sabır: 13,375.
Fitnede sahabenin tutumu: 13,520.
Fitnede tesebbüt (Dikkatli, sabırlı olma): 17,5628. Fitneden kimler salim olabilir: 17,532.
Fitne, fikri gruplaşmadır: 13,452.
Fitne hadiselerini sahabeler çıkarmadı: 13,520-21-22.
Fitne hususunda islamın fetvası: 13,441.
Fitne-irşad münasebeti: 3,381.
Fitne-isyan: 6,198.
Fitnenin çeşitleri: 13,394-95.
Fitneye karşı fiili ve tatbiki plândaki tedbirler: 1,435-36.
Fitne Hz.Osman (r.a.)'ın hilafetiyle başladı: 17,156.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 03:03
18. CİLT
MEFHUMLAR FİHRİSTİ
Fitne patlak verince yapılacak tavsiye: 13,365-66.
Fitne sebebiyle zamanın fenalaşması: 17,545.
Fitnenin geldiği cihet ve fitnelerin çıktığı kimseler: 13,471-72-73.
Fitnenin girmediği ev kalmaz: 13,466-67.
Fitnenin vasıfları: 13,447-48.
Fitne sırasında müslümanların takib edeceği siyaset: 13,373.
Fitne yavaş gelişir: 13,448-49.
Fitne zamanında cimrilik artar, asiller öldürülür, meydan adillere kalır: 13,461.
Fitneye karışmanın yasak olması: 13,370-71. Fitneye karışan sahâbeler: 13,527-28.
Fitneyi ihbar: 13,360.
Fitne zamanında dilini tutmak: 13,390-91; 17,529.
Fitne zamanında din lafta kalır: 13,456-57.
Fitne zamanında eve çekilmek, dağa çekilmek: 13,378-79-80.
Fitne zamanında herkes kendi görüşünü beğenir, cehalet artar ve
şaşkınlık olur: 13,454-55. Fitne zamanında irtidat artar: 13,459-60.
Fitne zamanında kerahet: 13,391.
Fitne zamanı katl vak'aları artar: 13,463-64.
Fitne zamanında kişinin kendiyle meşgul olması, başkasının sapıklığı ona zarar vermememesi: 13,366.
Fitne zamanında öldürmektense ölmeyi tercih etmek: 13,383-84. Fitne zamanında ölüm aranır, ganimet (devlet malı) helal addedilir:
13,466.
Fitne zamanında silah edinmemek: 13,392-93. Fitne zamanında terk-i diyâr etmek: 13,380-81.
Fitne zamanında yalan artar: 13,452. artar: 13,460-61.
Fitne zamanında zenginlik yalnız bırakmak: 13,377-78.
Fitnecileri Allah'a karşı sıdk içinde olana fitne zarar vermez: 14,238-39-42.
Demirbaş fitne: 13,395.
Dört büyük fitne: 13,419.
İctimaî kargaşa olarak fitne: 13,356-57.
Ismen zikredilen fitneler: 13,398-99.
Ismen zikredilmeyen fitneler: 13,418. Kıyamete kadar hakim olacak fitne: 13,426.
Medine'ye fitnenin çokca yağması: 13,428. Resulüllah (s.a.v.) bizleri dahili fitneye karşı uyarmıştır: 15,422-23.
Resulüllah (s.a.v.) kıyamete kadar gelecek olan fitne başlarını haber
vermiştir: 15,428-29.
Sahâbe ve fitne hareketleri: 13,519-20.
Sahâbe ve Tabiin arasında çıkan kavga
ve ihtilaf: 13,482-83-84.
Ümmeti helak edecek bela, fitnedir: 15,422.
Fiyat kızıştırmaya dair: 3,62.
Zamanla vukua' gelecek fitne ve hevalardan zikredilenler: 13,394-95-96.
Fiyat söylerken yüksek değil satmak istenilen fiat söylemelidir: 17,252. Fıkıh olmayan ibadette hayır yoktur: 15,185.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
19. Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Cennetteki dört şey, cennetin kendisinden
daha hayırlıdır:
Cennette ebedî olarak kalmak Cennetten daha hayır-
lıdır. Cennette meleklerin hizmet etmesi Cennetten daha hayırlıdır. Cennette peygamberlerle komşuluk Cennetten daha hayırlıdır. Cennette Yüce Allah'ın rızası Cennetten
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:51
CS MÜNEBBİHAT
"Cehennemdeki dört şey de, Cehennemin kendisin- den daha kötüdür:
daha hayırlıdır."
Cehennemde ebedî kalmak Cehennemden daha kö- tüdür. Cehennemde meleklerin kâfirleri kınamaları Ce- hennemden daha kötüdür. Cehennemde şeytanın kom- şuluğu Cehennemden daha kötüdür. Cehennemde Yüce Allah'ın gazabı Cehennemden daha kötüdür."
*
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:53
Jasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalanî
MÜNEBBİHAT
UYARILAR
sy. 32,33.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:56
Allah, Hz. İbrahim (a.s.)'ı "Halil". Hz. Musa (a.s.)'ı "Neciy" ve Beni de "Habib" ittihaz etti. Sonra buyurdu ki: "İzzetim ve Celalim hakkı için Habibimi, Halilim ve Neciyyim üzerine tercih ederim."
(Halil dost, neciy sırdaş, Habib sevgili demektir.)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 11 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:57
İnsanlar onu tanıyacak diye faciri anmaktan çekiniyor musunuz? Facirden, bulunduğu hal üzere bahsedin ki, insanlar ondan sakınsınlar.
Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.)
Sayfa: 12 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:59
نَاسًا مَفاتيح لِلشَّرِّ مَغَالِيقٌ لِلْخَيْرِ فَطُوبَى لِمَنْ جَعَلَ الله مَفَاتِيحَ الْخَيْر عَلى عَلَى يَدَيْهِ * ه ط والحكيم د هــــــب عن يَدَيْهِ وَوَيْلٌ لِمَنْ جَعَلَ اللَّهُ مَفَاتِيحَ الشَّرِ
س
انس)
1716- İnsanlar arasında, hayrın anahtarları, şerrin kilitleri olan kişiler vardır. İnsanlar arasında şerrin anahtarları, hayrın kilitleri de mevcuttur. Allah'ın hayır anahtarları eline verdiği kimseye ne mutlu! Allah'in şer anahtarlarını eline verdiği kimsenin de vay haline!
النَّارِ عَلَى وَجْهِهِ لَأَنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ
في
الْجَمَاعَةَ فَهُوَ
٥٣٨٨ - مَنْ فَارَقَ
عَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاءَ الْأَرْضِ اذا دعاه امَنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ وَالْخِلافَةُ مِنَ اللَّهِ فَإِنْ كَانَ خَيْراً فَهُوَ يَذْهَبُ بِهِ وَإِنْ كَانَ شَرًّا فَهُوَ يَأْخُذُ بِهِ
عَلَيْكَ اَنْتَ بِالطَّاعَةِ فِيمَا أَمَرَكَ اللَّهُ تَعَالَى بِهِ (طب عن ابن سعد بن جنادة) *
5388- Kim cemaatten (müslüman topluluğundan) ayrılırsa, o ateştedir. Çünkü Allah: "Yoksa bunalmışa, kendisine dua ve iltica ettiği zaman icabet eden, fenalığı gideren, sizi yeryüzünün hükümdan kılan mı? Allah ile beraber bir ilâh ha? Siz ne kıt düşünüyorsunuz" buyurmuştur. Demek ki hilafet Allah'tandır. Eğer hayırlı olursa O'na götürür. Şer ise o şer sebebi ile muâhaze olunur. Allah Teâla'nın emrettiği şeyde sana taat gerekir.
Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz."
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 118 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
1683- Her paslanmanın bir cilası vardır. Kalplerin cilası ise
١٦٨٤ - انَّ لِكُلِّ عَمَلٍ شِدَّةً وَلِكُلِّ شِدَّةٍ فَتْرَةً فَمَنْ كَانَتْ فَتْرَتُهُ إِلَى
سُنَّتِي فَقَدِ اهْتَدَى وَمَنْ كَانَتْ إِلَى غَيْرِ ذَلِكَ فَقَدْ هُلِكَ (هب عن ابن عمرو)
1684- Her amelin bir şiddeti ve her şiddetin bir fetreti (gevşemesi) vardır. Kimin fetreti sünnetime uygun olursa, o hidayet bulur. Bunun gayri olursa o helak olur.
١٦٨٥ - إِنَّ لِلَّهِ عَزَّ وَجَلَّ عِبَادًا يُضَنُّ بِهِمْ عَنِ الْبَلَاءِ يُحِبُّهُمْ فِي عَافِيَةٍ
عن انس وَيُمِيتُهُمْ فِي عَافِيَةٍ وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ فِي عَافِيَةٍ (ابن النجار
GG
1685- Allah'ın öyle kulları vardır ki, onlara bela vermez. Onları afiyet içinde yaşatır, afiyet içinde öldürür, afiyet içinde cennete koyar.
. Her peygamberin mensup olduğu yakınları vardır. Fatima evladı böyle değil. Ben onların velisiyim ve yakınlarıyım. Onlar Fatima evlatimdir. Benim tiynetimden yaratılmışlardır. Onların beünlüğünü yalanlayanların vay haline. Onları seveni Allah sever, onlardan nefret edenden Allah nefret eder.
١٦٧٩ مِنْ تِلْقَاءِ رِجْلَيْهِ ١٦79 - إِنَّ لِكُلِّ بَيْتِ بَابًا وَبَابُ الْقَبْرِ رجليه (طب عن النعمان
1679- Her evin bir kapısı vardır. Kabir (evinin) kapısı ise (mevtanın) iki ayak ucudur.
بن بشير)
١٦٨٠ - انَّ لِكُلِّ شَيْء سَنَامًا وَإِنَّ سَنَامَ الْقُرْآنِ سُورَةُ الْبَقَرَةِ مَنْ قَرَأَهَا فِي بَيْتِهِ لَيْلاً لَمْ يَدْخُلْهُ الشَّيْطَانُ ثَلاَثَ لَيَالِ وَمَنْ قَرَأَهَا فِي بَيْتِهِ نَهَارًا لَمْ يَدْخُلْهُ
(ع) حب طب هب ض عن سهل بن سعد) الشَّيْطَانُ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ *
1680- Her şeyin bir zirve noktası vardır. Kur'an'ın zirvesi ise Bakara Suresi'dir. Her kim bu sureyi evinde geceleyin okursa, tam üç gece şeytan o eve giremez. Gündüz okursa tam üç gün şeytan o eve
شَهَادَةَ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَدُعَاءُ ٤٢٣٤ - كُلُّ شَيْئ بَيْنَهُ وَبَيْنَ ن الله حِجَاب الا
الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ الديلمي وابن النجار عن انس)
4234- Şehadet kelimesi olan “Lâ ilâhe illellâh" ile babanın çocuğuna yaptığı duadan başka her şey ile Allah arasında perde
vardır.
٤٢٣٥ - كُلُّ شَرْطَ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللهِ تَعَالَى فَهُوَ بَاطِلٌ وَإِنْ كَانَ مانا
شرط (طب عن ابن عباس)
4235- Allah kitabında meşru şart olsa dahi bâtıldır (hükümsüzdür). bulunmayan her şart (hüküm)
٤٢٣٦ - كُلُّ لَحْمِ أَنْبَتَهُ السُّحْتُ فَالنَّارُ أَوْلَى بِهِ قِيلَ وَمَا السُّحْتُ قَالَ
الرُّشْوَةُ فِي الْحُكْمِ * ابن جرير عن ابن عمر)
4236- Suhtun (haramın) büyüttüğü her et cehenneme girecektir. "Suht nedir?" diye soruldu. "Suht, hükümde rüşvet almaktır buyurdu.
٤٢٣٧ - كُلُّ امْرِ فِي ظِلِّ صَدَقَتِهِ يَوْمَ الْقِيَمَةِ حَتَّى يُقْضَى بَيْنَ النَّاسِ" (حم
طب حب حل ق ك ابن المبارك عن عقبة)
G
4237- Kıyamet gününde, halk arasında hüküm verilinceye kadar herkes sadakasının gölgesindedir.
Benden sonra ümmetim üzerine şu üç dalaletten korkarım. Hevalara uymak, karın ve şehvetlere uymak ve marifetten sonra gaflete düşmek.
Ravi: Hz. Eflah (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
yuksel3 Ocak 2024 20:41
Zehra BAYSAL | Hz. Peygamber'in Örnekliginde Största le
Ebü'l-Abbas Sehl b. es-Saidi (r.a.) şöyle anlatıyor Hz. Peygamber'in (s.a.s.) yanından bir adam geçti Res lullah Efendimiz (s.a.s.) yanında oturan kimseye
Şu adam hakkında ne düşünürsün, diye sordu. O de Eşraftan biridir, herhangi bir kadının nikâhına talip olst talebi kabul edilmeye, bir konuda aracılık etse sözü din lenmeye lâyık biri, dedi. Resûlullah (s.a.s.) sustu, bir şey söylemedi. Sonra başka biri geçti. Bu defa Resûlullah Bunun hakkında ne düşünüyorsun, diye sordu. Adam: Ya Resûlallah, bu yoksul bir Müslümandır, biriyle evlen mek istese isteği geri çevrilir, aracılığına itibar edilmez. bir şey söylese sözüne kulak asılmaz, dedi. Bunun üzeri ne Resûlullah (s.a.s.):
Bu (fakir), öteki gibi dünya dolusu insandan daha hayırlıdır dır, buyurdu. 418 Buhârî
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 20:44
HZ. PEYGAMBER'İN ÖRNEKLİĞİNDE
SÖZSÜZ İLETİŞİM
Zehra BAYSAL
146.sy.
الْبَلَاءِ وَالصَّبْرُ عِنْدَ صَدْمَةِ الْأُولَى وَانْ الْجَزَاء مَعَ انَّ عِظَمَ ١٦٣٧ - ان الله تَعَالَى إِذَا اَحَبَّ قَوْمًا اِبْتَلاهُمْ فَمَنْ رَضِيَ فَلَهُ الرِّضَى وَمَنْ سَخَطَ فَلَهُ
السخط (ت حسن غريب ٥ هب وابن جرير عن انس) ه
1637. Büyük mükâfat büyük bela karşılığında olur. Makbul sabır ise musibetin ilk anında olan sabırdır. Allah bir kavmi sevdiği zaman, onları bir takım musibetlerle sinar. Kim razı olursa ona Allah'ın rızası vardır. Kim öfkelenirse ona da Allah'ın gazabı vardır.
١٦٣٨ - انَّ عَلَيْكَ السَّلاَمُ تَحِيَّةَ الْمَوْتَى إِذَا لَقِيَ أَحَدُكُمْ أَخَاهُ فَلْيَقُلْ
عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ (ابن السنى عن انس) السَّلَامُ
1638- (Çoğul değil de tek olarak) "Aleykes selâmü" ölülerin
selamlaşmasıdır. Biriniz kardeşi ile karşılaştığında: "Esselâmü aleyküm ve rahmetüllâhi ve berakâtüh" desin.
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 21:44
١٦٤٣ - انَّ فُقَرَاءَ الْمُهَاجِرِينَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ قَبْلَ أَغْنِيَائِهِمْ بِمِقْدَارِ خَمْسَ
مائَةِ سَنَةٍ (ه عن ابي سعيد) 1643- Muhacirlerin fakirleri, cennete zenginlerinden beşyüz yıl önce gireceklerdir.
١٦٤٤ - إِنَّ فُقَرَاءَ الْمُسْلِمِينَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ قَبْلَ أَغْنِيَائِهِمْ بِمِقْدَارِ أَرْبَعِينَ عَامًا حَتَّى يَتَمَنَّى أَغْنِيَاءُ الْمُسْلِمِينَ يَوْمَ الْقِيَمَةِ أَنَّهُمْ كَانُوا فُقَرَاء فِي الدُّنْيَا وَإِنَّ اغْنِيَاءَ الْكُفَّارِ لَيَدْخُلُونَ النَّارَ قَبْلَ فُقَرَائِهِمْ بِمِقْدَارِ أَرْبَعِينَ عَامًا حَتَّى يَتَمَنَّى أَغْنِيَاءُ الْكُفَّارِ أَنَّهُمْ كَانُوا فِي الدُّنْيَا فَقَرَاء (الديلمي ابي بريدة وفيه نقيع بن
الحرث متروك
1644- Müslümanların fakirleri cennete, zenginlerinden kırk yıl önce girerler. Müslüman zenginler kıyamette bu yüzden: "Ah keşke dünyada biz de fakir olsaydık" diye temennide bulunacaklar. Kafirlerin zenginleri ise cehenneme, fakirlerinden kırk yıl önce girerler. Bu yüzden küffarın zenginleri de: "Ah keşke dünyada fakir olsaydık" temennisinde bulunacaklar
ÂHIRET GÜNÜ
Telif Eden:
Abdülkadir el Hac Mutlaku'r-Rahbavi
Tercüme edenler:
Ahmet Hulûsi SERDAROĞLU
Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş
Kurulu Üyesi
Lütfi ŞENTÜRK Ankara Merkez Vāizi
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 23:02
Dokuzuncu hikâye :
Bir Müslüman da Azrail (A.S.) ile karşılaştığı bir anında «Lâilâhe illellah» demesi için sıkıştırılmış. O da «Diyemiyorum arkadaşlar> de- miş. <>> demiş... Sebebini soranlara: «Ömrümde bir kere zina etti idim de onun için dilim bağlı>> demiş.
Onbirinci hikâye :
Biri de ayni şekilde dili tutulunca, sebebini sormuşlar, o da «Bir va-
kit karım hasta oldu. Zevciyete muktedir olamadı, kölemin ırzına geçti idim de, onun için dilim bağlandı kaldı. Şimdi Allaha ait bir zikir ede- mem, suçluyum» demiş.
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 23:04
Dokuzuncu hikâye :
Bir Müslüman da Azrail (A.S.) ile karşılaştığı bir anında <> demesi için sıkıştırılmış. O da «Diyemiyorum arkadaşlar» de- miş. «Niçin diyemiyorsun?>> denilince: «Ben halk içinde iyiliklerle meş- gul olurdum, tenha kalınca her kötülüğü işlemeyi uygun bulurdum da onun için dilim tevhidi diyemiyor» demiş.
HRISTIYANLAR, TAHRIF EDİLMİŞ İNANÇLARINA GÖRE YAHUDILERI, HAZRET LISAYI ÇARMIHA GERMELERI SEBEBİYLE TANRI KATIL OLARAK GOROP LANETLİ BİR KAVIM KABUL EDERLER AYNI ŞEKİLDE YAHUDILER
DE HAZRET ISA'NIN NESEBİYLE İLGİLİ ÇİRKİN IFTIRALARDA BULUNUR VE ONU HAŞA SAPKIN BİRİ OLARAK GÖRÜRLER
NİTEKİM TARİHTE YAHUDI VE HRISTIYANLAR UZUN MÜDDET BİRBİRLERİNE DÜŞMANLIK ETMİŞLER, BILHASSA HRİSTİYANLAR, KENDİ TOPRAKLARINDA YAŞAYAN AZINLIK YAHUDILERE BOYOK ZULÜM VE KATLIAMLAR YAPMIŞLARDIR HATTA YAHUDILER, İSPANYA'DAKİ BÜYÜK KATLİAMDAN, ECDADIMIZ OSMANLI'NIN MERHAMETİYLE KURTULMUŞLARDIR BUNA RAĞMEN, BİRBİRİNİN
CAN DÜŞMANI OLMASI GEREKEN YAHUDI VE HRİSTİYANLAR, "KÜFÜR TEK MİLLETTİRİ HÖKMONO TE'YİD EDEREK BUGON MÜSLÜMANLARA KARŞI BİRLEŞEBİLİYORKEN, ALLAH'IN KARDEŞ KILDIĞI MÜSLÜMANLARIN, DİNDAŞLARINI KATLİAMDAN KURTARMAK İÇİN BİLE YEKVÜCUT OLAMAYIŞI NE KADAR DA HAZİNDİRL
YANITLASİL
yuksel5 Ocak 2024 20:00
BUGÜN BAŞTA FİLİSTİN OLMAK ÜZERE, SURİYE, MYANMAR, DOĞU TÜRKİSTAN VE DİĞER İSLÂM BELDELERİNDEKİ MAZLUM DİN KARDEŞLERİMİZİN İÇLER ACISI HALİ, HEPİMİZİ DERİN BİR NEFİS MUHASEBESİNE SEVK ETMELİDİR.
UNUTMAYALIM Kİ BU HÂL, ONLAR İÇİN DE AĞIR BİR İMTİHANDIR, BİZİM İÇİN DE... ONLAR İÇİN, SABIR, SEBAT VE TAHAMMÜL İMTİHANIDIR, BİZİM İÇİNSE DİN KARDEŞLERİMİZE NE KADAR VEFÅ GÖSTEREBİLDİĞİMİZİN İMTİHANI...
YANITLASİL
yuksel5 Ocak 2024 20:01
MUHYİDDİN İBN-I ARABİ HAZRETLERİ BUYURUYOR:
"FİRAVUN, ZUHÜR EDECEK OLAN HAZRET-I MÚSA'YI İMHA İÇİN RİVAYETE GÖRE-YETMİŞ BİN MASUMU KATLETTİ. HALBUKİ KATLEDİLEN ÇOCUKLARIN HEPSİ, HAZRET-I MÚSAYA HAYATINDA İMDAD OLMAK, ONUN RÜHÂNİYETİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN ÖLDÜRÜLÜYORLARDI. ÇÜNKÜ FİRAVUN HENÜZ MÜSA'YI BİLMİYORSA DA HAK TEÅLA BİLİYORDU. ELBETTE O MÅSUMLARIN HER BİRİNİN ALINAN HAYATI, MÜSA'YA AİT OLACAKTI. ZİRA HEDEF O İDİ." NEMRUD VE FİRAVUN'UN KATLİAMLARINDAN SONRA ÜÇÜNCÜ BÜYÜK "ÇOCUK KATLİAMI" DA-MAALESEF-BUGÜN SİYONİST İSRAİL TARAFINDAN YAPILIYOR.
NİYAZIMIZ ODUR Kİ, GEÇMİŞTE NASIL NEMRUD VE FİRAVUN HELAK OLMUŞSA -İNŞAALLAH-BUGÜN FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZE ZULMEDEN ÇOCUK KATİLLERİ DE AYNI ŞEKİLDE KAHR-I İLAHİYE DÜÇÅR OLURLAR.
CENAB-I HAK, BUGÜN GAZZE'DE KATLEDİLEN HER MÅSUM YAVRUNUN RÜHANİYETİNİ, İSLÂM'IN İSTİKBALİNDEKİ ŞANLI ZAFERLERİN MÜJDECİSİ KILSIN
İmanın efdali, nerede olursan ol, Allah'ın seninle beraber olduğunu bilmekliğindir.
Ravi: Hz. Ubâde İbni Samit (r.a.)
Sayfa: 76 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
٢٩٥١ - الْمَوَازِينُ بِيَدِ اللَّهِ يَرْفَعُ قَوْمًا وَيَضَعُ قَوْمًا وَقَلَبُ ابْنِ آدَمَ بين اصْعَيْنِ مِنْ أَصَابِعِ الرَّحْمَنِ إِذَا شَاءَ اَزَاغَهُ وَإِذَا شَاءَ أَقَامَهُ* (ابن جرير والجلمى
عن سمرة بن فاتك) 2951- Teraziler Allah'ın yed-i kudretindedir. Bir kavmi derece itibarı ile kaldırır, diğer bir kavmi indirir (alçaltır). Ademoğlunun kalbi, Rahman'ın iki kudret parmaklarının arasındadır. Dilerse bâtila kaydınr,
dilerse hak üzerinde sabit tutar.
٢٩٥٢ - الْمَوْتُ غَنِيمَةٌ وَالْمَعْصِيَةُ مُصِيبَةٌ وَالْفَقْرُ رَاحَةٌ وَالْغِنَى عُقُوبَةٌ
وَالْعَقْلُ هَدِيَّةٌ مِنَ اللَّهِ وَالْجَهْلُ ضَلَالَةٌ وَالظُّلْمُ نَدَامَةٌ وَالطَّاعَةُ قُرَّةُ الْعَيْن
YANITLASİL
yuksel6 Ocak 2024 18:53
وَالْبُكَاءُ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ النَّجَاةُ مِنَ النَّارِ وَالضَّحِكُ هَلَاكُ الْبَدَنِ وَالتَّائِبُ مِنَ
الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ (هب وضعفه والديلمي عن عائشة)
2952- Ölüm ganimet, masiyet musibet, fakirlik rahat, zenginlik ceza, akıl Allah'tan gelen bir hediye, cehalet sapıklık, zulüm nedamet, taat göz aydınlığı, Allah korkusundan ağlamak ateşten kurtulmak, gülmek bedenin helakıdır. Günahtan tevbe eden günahı olmayan gibidir.
٢٩٥٣ - الْمَوْتُ كَفَّارَةٌ لِكُلِّ مُسْلِمٍ *
حل هب خط كر عن انس وصححه ابن العربي
2953- Ölüm her müslüman için keffarettir.
٢٩٥٤ - الْمَوْتُ تُحْفَةُ الْمُؤْمِنِ والدرهم الْمُنَافِقِ وَهُمَا زَادَهُ وَالدِينَارُ بَيْعُ
الى النار (قط عن جابر)
2954- Ölüm, mü'minin hediyesidir. Dirhem ile dinar da
münafığın baharidir. Her ikisi de onu Cehenneme sürükler
AYET
mâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar.) (Nûr, 24/61)
O'NUN YOLUNDA GİDENE ENGEL YOK
İlk Müslümanlardan biriydi Abdullah b. Ümmü Mektûm. Gözleri görmüyor-
du ama gönlü hakikat ışığını görmüştü. Kalbi olduğu hâlde anlamayan, gözleri olduğu hâlde görmeyen, kulakları olduğu hâlde işitmeyen, görünürde sağlık- lı nice bahtsız insanın aksine karanlık dünyasını iman nuruyla aydınlatmıştı. Abdullah samimi bir Müslüman'dı. Görme engelli olması onu hak mücadelede ön sıralarda yer almaktan alıkoyamadı. Azimli, güvenilir ve işinin ehliydi. Bu özelliklerinden ötürü Resûlullah ona pek çok önemli görev verdi. Kendisi hicret etmeden önce Medineli Müslümanlara Kur'an öğretmek için Mus'ab b. Umeyr ile onu göndermişti. Hicretten sonra da onu Bilâl-i Habeşî ile birlikte Mescid-i Nebevî'ye müezzin olarak görevlendirdi. Sefere çıktığı birçok kere Medine'de kalanlara namaz kıldırması için yerine onu vekil bıraktı. Cihattan muaf tutulmuş olsa da Abdullah, bu faziletli amelden de geri kalmadı. Resûl'ün vefatından yıllar sonra katıldığı savaşta aldığı yaralar sonucu şehitlik mertebesine ulaştı
Her hak sahibine hakkını veriniz. Çocuk yatağındır(yatak sahibinin). Zani için de recm vardır. Kim ki, efendisinden başkasını veli edinirse, yahud başkasına nisbet iddia ederse Allah'ın meleklerinin ve insanların hepsinin laneti onun üzerine olsun. Böylesinin ne nafile, ne de farz ibadeti kabul olunur.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 22 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur.
Ravi: Hz. İmran (r.a.)
Sayfa: 481 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
İSLÂM VE GÜÇ Islam, mutlak anlamda yegane suç kaynağının Allah Teâlâ oldu-
Islam belirtir. "Kuşkusuz ki tüm kuvvet Allah'ındır. İnsan ve diger varlıkların sahip oldukları güç ise nispi olup Allah'ın kendilerine lütfundan bahsettiği bir nimettir. Başka bir anlatım ile tüm gücün kaynağı ve yaratıcısı Allah Teâlâ'dır. Günlük dualarımızda kullan- dığımız "La havle ve la kuvvete illa billah/mutlak anlamda güç ve kuvvet sahibi sadece Allah'tır" nazmı da bunu belirtir. İslâm, bu zikri Müslümandan talep etmekle onun bu şuur ve bilgide olmasını istemiştir. Allah'ın el-Kaví, el-Aziz sıfatları da aynı manayı ifade eder. Allah'ın mutlak anlamda güç sahibi olması veya tüm güce sahip bulunması insanın hür iradesi üzerinde herhangi bir baskı veya olumsuz etki oluşturmaz. Hz. Peygamber'in "Allah'ın katın- da, güçlü mümin zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.2 sözleri, bu gerçeği ifade eder. Mümin tüm gücün Allah'ın elinde olduğunu fark edince, zafiyetini anlar. Allah'tan güç talep eder, evrenin bilinmeyenlerini keşfeder, hareketlerini kontrol eder ve bu
59 Kasas, 28/78.
60
61
62
Bakara, 2/165.
krş. Carrel, Alexis, İnsan Denen Meçhul, çev. Refik Özbedel, İstanbul: 1973, 14.
Müslim, Kader, 34.
Ulemanın Güen
ayede gücune güç katar, "Insan zayıf olarak yaratıldı, ayeti, insanın Dedensel yapısındaki zafiyete işaret etmektedir. İnsanın gücü sınırlı vemuvakkat oldugundan mutlak anlamda güçlü sayılmamaktadı salim, gued disiplin alma aby ve onu hayra yönlendirir. Kur'an: Provun, Karin ve Haman örneklerinde olduğu gibi, insanların sahip okdukları güçlerini baskı ve dayatma aracı olarak kullanmalarına asla cevaz vermez.
Gerçek anlamda kuvvetli olan, yırtıcı olan değil; gücünü hayırda
kullanan insandır. Ibrahim'l (a.s.) ateşe atan Nemrut güçlü değil,
bilakis zayıfı, Güçlü olan hak için ateşe bile girmekten çekinmeyen
Hz. Ibrahim idi. Keza testere ile doğranan Hz. Yahya ve Hz. Zekeriy-
ya zayıf değil, güçlü idiler. Zira hak yol üzerinde idiler. Haklı olan
güçlüdür. Üstat Nurettin Topçu, güçlü olma konusunda şunları
der: "Kuvvetli diye hür olana, önce nefsine karşı bağımsız olana,
sonra da herkese ve bütün dünyaya karşı bağımsız davranabilen
insana denmelidir." Kuvvetli olan insan yırtıcı değil, yaratıcı (üre-
tici) olan insandır. O (güçlü), âleme aydınlık olan güneş misali bir
varlıktır. Kin, zaafın ve esaretin mahsulüdür. Muhabbet, bolluk ve
rahmet dağarcığıdır. Zayıf beddua eder; kavi, duanın sevgilisidir.
Yeryüzünde rahmetle, şefkatle, muhabbetle fetih olunmayacak
belde yoktur. (...) Güneş için ısıtmamak nasıl imkânsız ise kuvvetli
ruhlar için de insanlara acımamak, öyle imkânsızdır. Nefsinin
azabına, hıncına ve hırsına mağlup olup, hırslarıyla ve kılıçlarıyla
hareket eden insan, başkalarına esir olan insandan farklı durum-
da mıdır? Elleri bağlı, sırtı kamçılı olan Bilal hürdü, Ümeyye ise
zaynfu. Ingiliz hakimlerinin karşısında cesaret ve samimiyetdi
hür ve güçlüydü. Sivas muhafızlarını diri diri toprağa gömdüren
endisine kanunun en ağır cezalarının verilmesini isteyen Gareth
etmeyen Hz. Hüseyin güçlüydü,"66 "Andolsun ki biz peygamberlerimizi
apk delillerle gönderdik; beraberlerinde kitap ve mizan (terazi, ölçü)
indirdik ki, insanlar adaleti verine getirsinler. Bir de demiri indirdik
Abdulcelil CANDAN
ki, onda hem çetin bir sertlik hem insanlar için birçok faydalar vardır. Çünkü Allah kendisine ve peygamberlerine giyabında yardım edenleri belli edecektir Şüphesiz Allah çok güçlüdür, üstündür 67 âyeti, güçte "dengeler unsuru"nu ortaya sermektedir. Ayet, güçle beraber adalet ve irfanı öngördüğü gibi, ilim ve adalet için de gücün gerekliliğine dikkat çekmektedir. 65 Ayet aynı zamanda ilim, adalet ve güçten oluşan İslâm medeniyetinin formülünü de vermektedir.
Sahip olduğumuz güçle, büyük ve yararlı hedeflere ulaşmayı, yeryüzünde fitne, ilhad ve cehaleti önlemeyi gaye edinmeliyiz. İman veya Allah korkusundan yoksun bir gücün yarardan çok zararı söz konusudur. Hedefe ulaşmak için iman, bu gücü yönlendiren manevi bir motivasyon işlevini görmektedir. Nietzsche ahlâka dayanan güce, erdemlilerin ahlâkı derken, ahlâktan soyutlanmış güce de köle- lerin ahlâkı adını vermektedir.69 "Ey Şuayb! Biz senin söylediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve aramızda seni gerçekten zayıf buluyoruz, eğer akrabalarından beş on kişi olmasaydı seni kesinlikle taşlayarak öldürürdük." Şuayb'ın (a.s.) kavminin kendisini bu biçimde tehdit etmeleri ahlâktan soyutlanmış bir gücün tipik bir örneğidir. Güçleri yetseydi onu hidâyet öncüsü Hz. Şuayb'a karşı kullanacaklarını açık bir biçimde ifade etmişlerdir. Velhasıl, İslâm'ın öngördüğü güç, ahlâki değerlere dayalı güçtür.
ULEMA VE GÜÇ
(Fransız yetkilisine hitaben) Beni faaliyetlerimden engellemeye asla gücünüz yetmez. Çünkü ben ya düğünde bulunur törene katılanlara bir şeyler öğretirim, ya taziyede bulunur taziyeye gelenlere vaaz ederim, ya trende olur yolcuları eğitirim ya hapishane mahkûmları eğitirim. Ben her yerde öğretmen ve mürşidim."
Ulemanın gücü, hava misali toplumun her kesimini kuşatıp etkin Wini göstermektedir. Ulema, yerine göre toplumun konuşan dil
Abdülhamid Bådis
Mohammed Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, Istanbul: 1979. VII/4761
Muhammed Hüseyin, İslâm Kuvvetinin Mantığı, çev. Vahdetti
Ulemanın GÜCÜ
sy. 26,27,28.
Abdulcelil Candan
Allah teala bir kula buğz ettiği zaman, ondan hayayı soyup alır. Hayayı alınca da o kimseyi sen sevmeyen ve sevilmeyen bir şahıs olarak görürsün. Allah, emaneti de ondan alır. Emanet alınınca, merhameti de alır. Merhamet alınınca da İslam'ın esasını da o kimseden alır. İslam'ın esası alınınca da, o kimseyi artık kovulmuş bir şeytan olarak görürsün.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 23 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Allah'ın emrini aziz et, Allah da seni aziz etsin.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 74 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
İslâmî Dünya Devleti,
dünya çıkarlarını Ahirete tercih eden değil.
Sizi hiç eleştirmeyen, ikaz etmeyen dostunuz değildir!
1616- Dunya işlerinden hiçbir şeyi yükseltmeyeceği ve muhakkak onu yani dünyalığı alçaltacağı Allah'ın hak bir vaadidir.
١٦١7 - إِنَّ خَيْرَ التَّابِعِينَ رَجُلٌ يُقَالُ لَهُ أُوَيْسٌ وَلَهُ وَالِدَةٌ هُوَ بِهَا بِرِّ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهُ لَاَبَرَّهُ وَكَانَ بِهِ بَيَاضٌ فَمُرُّوهُ فَلْيَسْتَغْفِرْ لَكُمْ (م عن عمر )
1617- Tabiinin en hayırlısı, kendisine "Üveys" denilen zattır. Onun bir annesi vardır. O annesine son derece mutidir. Eğer o (herhangi bir şeyde) Allah'a yemin etse muhakkak Allah onu yemininde sadık çıkarır. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız, Allah'tan size mağfiret dilemesini söyleyin.
١٦١٨ - انَّ خَيْرَ مَا تَدَاوَيْتُمْ بِهِ اللَّدُودُ وَالسُّعُوطُ وَالْحَجَامَةُ وَالْمَشْى
وَخَيْرُ مَا اكْتَحَلْتُمْ بِهِ الإِثْمِدُ فَإِنَّهُ يَخْلُو الْبَصَرَ وَيَنْبُتُ الشَّعْرَ (ت حسن ك عـــن
ابن عباس)
YANITLASİL
yuksel12 Ocak 2024 22:36
الف إِنْ بَيْنِي ٤١٥٦ - قُلْتُ يَا جِبْرِيلُ هَلْ تَرَى ربك قال حِجَابٍ مِنْ نُورٍ أَوْ نَارٍ وَلَوْ رَأَيْتُ أَدْنَاهَا لَأَحْتَرَقْتُ (سمويه عن انس)
4156- Cebrail'e dedim ki: "Rabbini görebiliyor musun?" Şu cevabı verdi:
"Aramizda hurdan veya atesten yetmiş bin perde var. O en küçük olanını görseydim bile baştan ayağa yanardım." en perdelerin
٤١٥٧ - قَلِيلُ التَّوْفِيقِ خَيْرٌ مِنْ كَثِيرِ الْعَقْلِ وَالْعَقْلُ فِي أَمْرِ الدُّنْيَا مَضَرَةٌ
وَالْعَقْلُ فِي أَمْرِ الدِّينِ مَسَرَّةٌ (كر عن أبي الدرداء) 4157- Tevfikin azı aklın çoğundan hayırlıdır. Akıl (yalnız) dünya işine sarf edilirse zarar vericidir, din işinde ise mutluluk getirir.
٤١٥٨ - قَلِيلُ الْفِقْهِ خَيْرٌ مِنْ كَثِيرِ الْعِبَادَةِ وَكَفَى بِالْمَرْءِ فِقْهَا إِذَا عَبَدَ اللَّهِ وَكَفَى بِالْمَرْءِ جَهْلاً إِذَا اَعْجَبَ بِرَأْيِهِ وَإِنَّمَا النَّاسُ رَجُلَانِ مُؤْمِنٌ وَجَاهِلٌ فَلَا
تُؤْذِي الْمُؤْمِنَ وَلَا تُجَاوِرُ الْجَاهِلَ (طب) وابن عبد البر في العلم وابو نصر غريب
4158- Az fıkıh, anlamadan yapılan çok ibadetten hayırlıdır. Kişiye anlayarak ibadet ettiği zaman, fıkıh kâfi gelir. Yalnız kendi
YANITLASİL
yuksel12 Ocak 2024 22:38
kişinin cehaleti kendi the yeter. Insanlar
göruşun e Mu'min, cahil. Mü'mine eziyet edilmez, cahile de komu
görüşünü beğendiği zaman o
olunmaz
عن عمرو بن شعيب قَلِيلُ مَا مَا اسْكَرَ كَثِيرُهُ حَرَامٌ (حب) عن جابر عب . - ٤١٥٩
عن ابيه عن جده)
4159- Çoğu sarhoş yapanın azı da haramdır.
٤١٦٠ - قُمْتُ عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَإِذَا عَامَّةُ مَنْ دَخَلَهَا الْمَسَاكِينُ وَإِذَا أَصْحَابُ الْجِدِ مَحْبُوسُونَ إِلَّا أَصْحَابُ النَّارِ فَقَدْ أَمِرَ بِهِمْ إِلَى النَّارِ وَقُمْتُ عَلَى بَابِ النَّارِ فَإِذَا عَامَّةُ مَنْ يَدْخُلُهَا النّساء (حم م خ ه حب والحرث عــن
اسامة)
4160- Cennetin kapısında durdum. Bir de baktım ki, girenlerin çoğu yoksullardır. Zenginler de Arasat'ta hapsedilmiş duruyorlar. Cehennem ehli ise tutulmuyor. Cehenneme sürülüyor. Cehennem kapısında durdum. Baktım ki, girenlerin çoğu kadınlardır.
١٦١ ٤ - قُمْ فَإِنَّهَا نَوْمَةٌ جَهَنَّمِيَّةٌ يَعْنِي النَّوْمُ عَلَى الْوَجْهِ (ه ض طب عن ابي
امامة) 4161. Kalk. Çünkü bu cehe
الْقَائِمِ وَالْقَائِمُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْمَاشِي وَالْمَاشِي فِيهَا خَيْرٌ مِنَ السَّاعِي فَكَسَرُوا قِسَيَّكُمْ وَقَطَعُوا أَوْتَارَكُمْ وَاضْرِبُوا سُيُوفَكُمْ بِالْحِجَارَةِ فَإِنْ
دُخِلَ عَلَى أَحَدٍ مِنْكُمْ بُنْيَةٌ فَلْيَكُنْ كَخَيْرِ ابْنَيْ آدَمَ (حــم د ه ك ق عن ابي
(موسی)
1611- Kıyametten önce karanlık geceler gibi fitneler zuhur edecek, o devirde kişi sabahleyin mü'min kalkacak, akşamleyin köfir olacak, akşam mü'min olarak yatacak sabahleyin kafir olarak kalkacak. O fitneler zamanında oturan, ayakta durandan, fitne zamanında ayakta duran yürüyenden, fitne hengamesi sırasında yürüyen koşandan hayırlı olacak. Binaenaleyh, yaylarınızı kırınız, okun kirişlerini koparınız, kılıçlarınızı taşa çarpınız. O fitnecilerden biri herhangi birinizin evine girerse o Ademoğlunun iki çocuğunun en iyisi olmaya çalışsın (yani o zamanda evinizin köşesinden ayrılmasın)
Zalim sultanı ziyaret eden, kükreyen aslanı ziyaret eden gibidir” (زائر السلطان الجائر كزائر الليث الزائر
Evet makro alemden normo aleme, oradan da mikro aleme kadar bütün bir alemi kuşa- tan hikmet ve maslahat müşahede edilmekte- dir. Bütün bu alemler içinde en mükerrem var- lık, en seçkin yaratık olma liyakatına sahip in- san; bu dünyada sadece maddi ve cesede ait yönüyle binlerce hikmetle serfiraz olmuşken yalnız üç-beş günlük dünya için gelmiş ve bir daha dirilmemek üzere ölüme mahkum bir za- vallı olamaz.
Maddi yönüyle dahi bu dünya onu tatmin edip cevap veremezken; hayal ve beka arzusu gibi kâinatı kuşatacak istidät ve kabiliyetlerine cevap vermesi düşünülemez. Insanda hiçbir duygunun boş ve abes yaratılmadığını başta ka- bul ettiğimize göre, bu beka, ebedi yaşama duy- gu ve arzularının bu dünyada karşılığını göre- meyen insan elbette, kendisine bir hikmete mebni olarak verilen bu duygularının karşılığı nı başka bir alemde görecektir.
YANITLASİL
yuksel14 Ocak 2024 10:26
ÖLÜM ÖTESİ
HAYAT
Abdülhay Nâşih
Kıyamet gününde en şiddetli azab görecek olanlar, zalim hükümdarlardır.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 71 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel15 Ocak 2024 00:52
İman demek, namaz demektir. Kim ki namaz için kalbini boşaltır ve o namazı itina ile, vaktine ve sünnetine dikkat ederek muhafaza ederse, işte o mümindir.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 193 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
KIYAMET ALAMETLERI
49
Ey aziz! Hadis alimleri ittifak ile şöyle bildirmişlerdir: İşrat-i såat kıyamet alåmetleri iki türlüdür: Biri lerdir. gizli alâmetler, diğeri açık alâmet-
Gizlil alametler: Insanda izzet, hurmet, muhabbet, şefkat, edeb, ha- ya, cömertlik, sözde durmak, doğruluk, ahbablığı korumak, şeriate ba- mak, takvå kalmamak. Şehirlerde mescidlerin çoğalması, cemaatin azay- ması, binaların yüksek olması, elbiselerin ince olması, kadınların ve ço- cukların hakim olması, kadınların erkeklere ve erkeklerin kadınlara ben- zemesi, erkeğin erkekle ve kadının kadınla uğraşması bereketin azalma- sı, akrabayı ziyaretin ve şer'i alış veriş hükümlerinin kalkması, kötülere ta'zim, iyileri tahkir, câriyelerin doğurması, kan dökülmesi, fisk ve fü- cûr, kabirlerin süslenmesi gibi şeylerdir ki, bunlara işrât-ı saat da derler.
Açık alametler on tanedir:
1 Deccal'ın çıkması.
Üç gece ardarda ay tutulması.
234 Yedi iklimde üç sene ardarda kıtlık olması.
4 Büyük bir dumanın her tarafı kaplaması.
5 Iså aleyhisselâm Şâm-ı şerîfde minâre-i beyda üzerine inip Deccalı öldürerek Muhammed aleyhisselamın şerî'ati ile amel
etmesi. Resûl-i ekremin (sallallahü aleyhi ve sellem) soyundan Mehdi çıkıp kırk yıl adåletle giderek Iså aleyhisselamı bulması. 6
7 Dâbbe-tül ard'ın meydana çıkması.
8 Ye'cûc ve me'cûcun set arkasından çıkıp yedi iklimi istila etmesi.
9 Beyt-i şerifin (Ka'be-i muazzama) yıkılması.
10 Güneşin batıdan doğması.
Bu alametlerin meydana çıkmasından sonra misk ve anber kokusu gibi ferahlatıcı serin rüzgârlar esip mü'minlerin ruhları revh ve reyhana çıkar. Sonra Kur'ân-ı kerimin hükmleri yeryüzünden kalkıp, halkın hepsi cehalette kalıp yüz yıl da öyle gider.
Tefsir âlimlerinin de ittifakı ile yukarıdaki kıyamet alåmetleri ta- mamlandıktan sonra Hak teâlâ Israfil aleyhisselâma Sûr'a üfürmesini emr eder. Süra üfürüldüğünde çıkan sesin heybetinden yedi kat göklerde olan melekler ve yedi kat yerde olan mahlūkların hepsi kıyamet koptu sanarak yüzlerinin üstünə düşüp kendilerinden geçerler. Gökler ve yer- ler sarsılır, yıldızlar dökülür. İnsanların saçları sakalları ağarır, hâmile olanlar, vakitsiz doğururlar. Herkes sarhoş gibi olur. Bu sûrun birinci nefhasıdır. Bundan bu heybetlere kapılırlar, kırk yıl daha bu şekilde gider. Sonra Hak teâlâ Isrâfil aleyhisselâma Sûr'a üfürmesini emr eder. O da İkinci üfürmeyi öyle kuvvetli yapar ki, şiddetinden bütün dağlar yerlerin- den ayrılıp, havaya çıkarak, atılmış pamuk gibi, bulut olurlar. Yedi kat gökler parça parça olup, su gibi eriyip yer yüzünə dökülürler. Denizle- F.: 4
SÜR'UN ÜÇÜNCÜ ÜFÜRÜLÜŞÜ
51
sol taraflarından verirler. Hak teålå orada bütün mahluklarına vasıtasız kelâm söyler. Bir onda herkesin hesabını görüp kimine hitab, kimine itâb eder. Mazlûmun hakkını zālimden alıp, zālimin hasenâtı var ise ona ve- rir, yoksa mazlûmun günahlarını zālime yükletir. Hesabdan sonra hay- vanları toprak eder. Kafirler hayvanlara gıbla edip keşki biz de toprak ol- saydık derler.
Mahşer yerinde iki direk üzerinde bir büyük terazi kurulur. Her dire- ğin uzunluğu beşyüz yıllık yoldur. Her kefesi yeryüzü kadar geniştir. Bu [terazi] mizan ile mahşer günü sevabları ve günahları tartarlar. Sevabı ağır olanlar Cennete, günahı ağır olanlar Cehenneme giderler. Ancak Hak teålå ikram ederek günahı çok olan bir kısım dilediği kullarını afv eder. Bir kısmı da enbiyā, evliyâ, ulemâ ve sulehânın şefa'atine kavuşur- lar. Fakat bunların imân ile vefat etmiş olmaları şarttır. Çünki dünyadan îmânsız gidenlere Cennet, afv ve şefa'at olmaz, asla Cehennemden kur- tulamazlar. Imanlı olarak ölüp de günahı sevabından çok olan, afv ve şcla'ate de uğramayan mü'minler günahları kadar Cehennemde yanıp sonra Cennete giderler. Zerre kadar imånla ölen muhakkak Cehennem- den kurtulup rahata erer.
Sırat köprüsü kıldan ince ve kılıçdan keskindir. Uzunluğu üç bin yil- lik yoldur. Bin yıl yokuş, bin yıl düz ve bin yıl iniştir. Sırat köprüsü Ce- hennem üzerine kurulup, mahşer halkının hepsi onun üzerinden geçip giderler. Kimi şimşek gibi, kimi ok gibi, kimi koşan at gibi geçerler. Kimi günahlarını yüklenmiş yürür, kimi Cehenneme düşüp yanar. Cehennem, ey mü'min çabuk geç ki, nürun ateşimi söndürüyor diye feryad eder. Mü'minler selâmetle sıratı geçer, Kevser havuzundan içerler. Onda gusl edip, ayıb ve noksanlardan temizlenirler. Cennete girip mertebelerine göre makamlarını bulup sonsuz olarak zevk ve safâ içinde kalırlar. Çün- ki Cennet ehli gåh çeşitli ni'metlerden lezzet alırlar, gâh Allahü teâlâyı görmekle mest ve hayrån olurlar. Gözlerin görmediği, kulakların işitme- diği hâtırlara gelmeyen devletlere kavuşurlar. Cennet ile Cehennemin ara- sında kal'a divarı gibi burc ve ve ucları yüksek ve büyük bir sur var- dır. Yüksekliği beşyüz yıllık mesafedir. Uzunluğunun sonu gelmez ve bi- nası renkli cevherlerle süslüdür. Oraya A'raf ismi verilmiştir. Mecnun- lar, dağ başında olup din duymıyanlar ve kâfir çocukları A'rafda kalırlar. [A'raf sonsuz olmadığı için dağbaşında yetişip hiç din duymıyanlar və kâfir çocukları, hesabdan sonra, hayvanlar gibi yok edilirler. Mektubat 50 Mektub]. Cennet tarafından bakıp içindekileri ni'metler içinde gör- duklerinde, orada olmayı arzu ederek mahzün olurlar. Cehennem tarafına bakıp içindekileri azabda gördüklerinde, orada olmadıklarına şükr edip sevinirler. A'rafda bulunanlar bir rivayette ebedi olarak orada kalıp ba'zen üzülüp, ba'zen sevinirler.
Ya Rabbi! Bizi Cehennemden koru, Cennetinde ebrar ile beraber bu-
Ashab namazı terketmeyi küfür sayardı
V, 329
Riyazi's IMAM NEVEVÍ Salihîn
PEYGAMBERİMİZDEN HAYAT ÖLÇÜLERİ
رياض الصالحين
FİHRİST
TERCÜME VE ŞERH
Prof. Dr. M. Yaşar KANDEMİR
Prof. Dr. İsmail Lütfi ÇAKAN
Prof. Dr. Raşit KÜÇÜK
KAMPANYA KİTAPLARI
CILT
8
Bu kitabla meşgul olma ve onu mütalâa, bin kitabla meşgul olmaktan daha hayırlıdır.
Ramuz El-Ehadis
Rahmetli Hocam Abdurrahman Şeref GÜZELYAZICI ve ettiği gün (15.05.1978) sanki ukbâ yolculuğunu önceden sezet kaleme almış olduğu şu şiiri ceketinin cebinde bulunmuştur.
NEREYE?
Nereden kaynıyor hayat ırmağı?
Bu durmaz karanlık akış nereye? Annem mi, açılan mezar kucağı?
Ebedî geceden bakış nereye?!
Meçhul bir yolcuyum bu son akşamda, Ümit nûrum söndü siyah bir camda. Evim, çocuklarım, gözüm arkamda; Ahbaplar! Bu itiş, kakış nereye?!
92
Gönlümde yıldız yok, gözümde ışık, Emeller, rüyalar karmakarışık. Îmânım! Nerdesin, gel karşıma çık! Bu derin girişten çıkış nereye?!
Artık ne mavilik, ne pembe bahar, Ne mehtap, ne sahil, ne sandal, hep kar, Söyleyin benimle uçan ey kuşlar, O yazlık dünyadan bu kış nereye?!
Birkaç rekât namaz, zekât, oruç, hac, Duâlarım gibi kabûle muhtaç, Şeref, son nefeste edince mîrac, Semâlardan koptu alkış nereye?!
YANITLASİL
yuksel27 Ocak 2024 00:52
40 Soru Cevap
Osman Nûri Topbaş
GENC kitaplığı
CENNETE AÇILAN K AYASOFYA
Bu kitap, 1453 yılında PEYGAMBER EFENDİMİZİN vasiyetini yerine getiren O KUTLU KUMANDANIN ve ASKERLERİNİN emanetine sahip çıkmak için hazırlandı. Bu kitap, AYASOFYA'nın tekrar cami olarak ibadete açılmasına ve yine ISTANBUL' dan başlayacak
YENİ BİR ÇAĞA Öncülük yapacaktır! Patrik Athenagoras'la Başlayan "KUDÜS ZİRVESİ OYUNU" Amerikalı
İstanbul Sur içinde "Özerk Devlet"
1967'de başlayan Papaların ziyaretleri ve arkasındaki "Vatikan Operasyonları..." İşgal güçlerine karşı direnen ve son çare olarak Ayasofya'yı havaya uçurmakla tehdit
eden büyük kumandan... "Gizli Ev Kiliselerle" yürütülen kuşatma: Güney Koreli, Zenci kiliseleri...
Aytunç Altındal: "Amaç İstanbul'a Vatikan Modeli" (iki gün süren özel röportaj)
"Haliç'te Yürütülen Çok Yönlü işgal" (Sevgi Erenerol'un kitabımız için kaleme aldığı özel yazı ve açıklamalar)
Misyonerlerin arasında yaşayan A.R. taktik ve stratejik kuşatmayı anlatıyor... Vatikan ve Mason locaları nasıl bir işbirliği içinde...
Siyonizm'e hizmet eden Papalar? Gizli arşivlerde saklanan biat anlaşmaları... Siyonist Hıristiyanlar ve Katolik-Protestan papazlar 1925 yılında başlayan ittifak: ARMAGEDDON, Sahte ISA MESIH...
Ayasofya'ya "kutsal emanetler" niye iade ediliyor?..
HAKAN YILMAZ ÇEBİ
18.00
T
009821
Bir işi yapmak istediğinde, sonunu iyice düşün. Eğer neticesi hayır ise onu yap, neticesi şer ise ondan vazgeç.
Ravi: Hz. Abdullah ibni Misver (r.a.)
Sayfa: 29 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel28 Ocak 2024 22:57
"Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.)
Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.)
Sayfa: 198 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel28 Ocak 2024 23:02
Teenni her şeyde hayırdır. Ahiret amelinde değil.
Ravi: Hz Saad İbni Vakkas (r.a.)
Sayfa: 197 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Şüphe yok ki münafiklar cehennemin en alt katındadırlar; artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. (Nisā, 4/145)
NİFAK: İÇİ BAŞKA, DIŞI BAŞKA OLMAK
Kişinin kâfir olduğunu gizleyerek mümin gibi görünmesine nifak, böyle bir yanlış ve kötü tutum içinde olana ise münafık denir. Münafıklar, kalbiyle inkâr ettikleri hâlde bunu gizleyerek kendilerini mümin gibi gösterirler. Söz ve davranışlarıyla mümin gibi gözüktükleri için toplum içinde kargaşaya ve fitneye sebebiyet verirler. Münafıklar, Allah'ı ve inananları aldatmaya çalışır- lar. Esasında farkına varmadan kendilerini aldatırlar. Çünkü onlar, ikiyüzlü olmaları sebebiyle kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atarlar, hem dünya- larını hem de ahiretlerini zindana çevirirler. Kalplerinde hastalık bulunan münafıklar, müminlere karşı kin ve nefret beslerler. Dünyalık bir menfaat gördüklerinde hemen müminlerin tarafına geçerler. Bunu yaparken de İs- lam'ı ve dinî değerleri istismar etmekten çekinmezler. Ancak menfaatlerine ters bir durumla karşı karşıya kaldıklarında ya da nefislerine hoş gelmeyen bir şeyle karşılaştıklarında müminleri hemen terk ederler.
YANITLASİL
yuksel30 Ocak 2024 00:05
Allah c. c. Yardımı zayıflar sebebiyle gelmektedir.
2,396,401.
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt 8.sy.71.
Hayat dört şeyle kaimdir, derdi babam su ve ateş ve toprak. Ve rüzgâr.
Ona kendimi sonradan ben ekledim pişirilmiş çamurun zifirî korkusunu ham yüreğin pütürlerini geçtim gövdemi âlemlere zerkederek varoldum kayrasıyla Varedenin eşref-i mahlûkat nedir bildim.
184
Erbain
kırk yılın şiirleri
İsmet Özel
Tam istiklal yayıncılık ortaklığı
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. (Hod. 11/112)
GÜZEL AHLAKIN HAYATA YANSIYAN YÜZÜ: DOĞRULUK
Yüce dinimiz İslam, istikamet üzere, dosdoğru bir ömür geçirmemiz için bizlere gönderilmiştir. Yüce Rabbimiz, niyet ve inancımızda, söz ve davra- nışlarımızda doğru ve dürüst olmamızı emretmiştir. Bununla birlikte İslam, yalanı ve yalana götüren hiçbir davranışı tasvip etmez. Şaka bile olsa yalan söylemeyi, insanları eğlendirmek için dahi yalan konuşmayı hoş karşılamaz. Doğruluk, imanın özü, müminin şiarıdır. Yalan, toplumun huzurunu bozan, insanları birbirine düşüren kötü bir hastalıktır. Doğruluk, ailede güveni tesis eder, sevgi ve saygıyı kalıcı kılar. Bin bir emekle kurulan yuvaları dağıtan ise bir yalandır. Doğruluk, ticaretin bereketi; yalan ise felaketidir. Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, siddiklar ve şehitlerle beraberdir. Doğruluk. mal ve mülkü hayırlı kılar. Yalanla kazanılan maldan hayır gören yoktur. Sözü doğru olanın işi doğru olur. İşi doğru olanın kalbi doğru olur. Kalbi doğru olanın dini doğru olur. Dini doğru olanın varacağı yer ise ancak cennettir.
Hz. ALİ -RADIYALLAHU ANH-IN KIYMETLİ SÖZLERİ
* Kişi, dili altında saklıdır, konuşturunuz zaman kıyme- tinden neler kaybettiğini anlarsınız.
* Dünya bir cîfedir, leştir. Ondan birşey isteyen köpek- lerle dalaşmaya dayanıklı olsun.
* Kul ümidini yalnız Rabbine bağlamalı ve yalnız günah- ları kendisini korkutmalıdır.
* İnsanlar arasında Allah'ı en iyi bilen, O'nu çok seven ve tam ta'zim edendir.
* İlimsiz yapılan ibadette, anlayış vermeyen ilimde, te- fekküre götürmeyen Kur'ân-ı Kerîm okumakta hayır yoktur.
* İyilik bilmez birisi de olsa, sen iyilik yap! Zira o, mukabi- linde teşekkür edene yapılan iyilikten mizanda daha ağır gelir.
* Edep aklın sûretidir.
* Alim ölse de yaşar, cahil yaşarken ölüdür.
* Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.
* İnsanın kıymeti, yaptığı iyiliklerle ölçülür.
* Kalbin şifâsı Kur'ân-ı Kerîm okumaktır.
YANITLASİL
yuksel31 Ocak 2024 21:51
ISLAM KAHRAMANLARI
• İnsanlara önce hakkı öğretiniz. Onu öğrenen batil
tanır. * İnsanı layık olmadığı yere koymak zulümdür.
• Hakk'ı tanıyan Hak ehlini de kolayca anlar. Önce bâtil öğrenen, Hakk'ı güç tanır.
*Sen babanın hakkına riayet edersen, oğlun da senin hakkına riayet eder.
• Cimri insan, dünyada fakirler gibi yaşar, ahirette de zenginler gibi hesaba çekilir.
* Dostlarının kalbini kırmakla, düşmanlarının arzularını yapmış olursun.
* Himayen altındakilere iyilik yapmak istersen, onlara terbiye ve edep öğret.
* İki şey aklı ve tedbiri bozar, biri acele etmek, biri de olmayacak şeyi istemek.
* Kanaat eden aziz, açgözlülük yapan zelil olur.
* Nasihati reddeden, rezalet bulur.
* Kişinin verene teşekkür etmesi, nimetinin artmasına sebep olur.
* Ölümü unutmak, kalbin paslanmasındandır.
* Oburlukla sağlık bir arada bulunamaz.
* Mes'ud insan başkasından ibret alandır.
*Kişinin kendisini beğenmesi, aklının zayıf olduğuna delalet eder.
58
* Hakiki dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir
YANITLASİL
yuksel31 Ocak 2024 21:52
ASR-I SAADET'TEN
* Lüzumsuz şeylerin peşinde koşan, lüzumlu şeyleri ka- çırır.
• İnsanın namaz hususunda tembellik göstermesi, îman zayıflığındandır.
* Sabır kederlere perde, tehlikelere karşı yardımcıdır.
* Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız.
* Her fenalıktan uzak kalmanın yolu, dili tutmaktır.
* İktisat az şeyi çoğaltır, israf çok şeyi azaltır.
* Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.
İbn Mes'ûd (ra) anlatıyor: Resûlullah'a (sas) "Allah katında en büyük günah nedir?" diye sordum. "Seni yarattığı hâlde Allah'ın bir denginin olduğunu kabul etmendir." buyurdu. (Buhari, Tefsir, 2)
ŞİRK: EN BÜYÜK ZULÜM
Kur'an'ın ana konusu ve hedefi, tevhid inancını yerleştirmektir. Şirk de tevhid inancının karşısındaki en büyük engeldir. Bu nedenle şirk olgusu, çeşitleri, müşrikler ve onların sergiledikleri olumsuz davranışları ele alan ayetler Kur'an'da oldukça önemli bir yer tutar. Dinî bir terim olarak şirk, Yüce Allah'ın kendisinde, niteliklerinde, eylemlerinde ve O'na yönelik kullukta bir ortağı olduğunu kabul etmek veya Allah'a özgü bir niteliği herhangi bir varlığa vermek anlamına gelir. Rabbimiz, ister dünyada isterse ahirette bü- tün günahları bağışlayabileceğini (Zümer, 39/53) bildirmiştir. Ancak şirki, yani Allah'a eş, benzer ve ortak kabul edenleri bundan ayrı tutmuştur. Doğru yolu gösteren peygamberlerin ve vahyin gelişinden sonra şirk içinde kalmaya devam edenleri bağışlamayacağını şöyle bildirmiştir: "Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; dilediği kimselerin bunun dışındaki günahlarını bağışlar..." (Nisa. 4/48)
ŞERH-1 DELAİLÜ'L-HAYRAT VE SEVARİKİ'L-ENVAR
Ellezi la yuhitu bihi mekânün. Yâni:
/
Öyle kuddus, tahir, öyle yüce, kahir Allahü (C.C.) ki O'nu
1140
mekânlardan hiçbir mekân ihata edemez. O, mekândan münezzehtir Velâ yeştemilü aleyhi zamanün. Yani: - O Allah'ı zamanlardan hiçbir zaman onu ihate edemez. Allah
zamandan da münezzehtir.
١٥٥١ - إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عُنُوا رَجُلٌ ضَرَبَ غَيْرَ صَارِبِهِ وَرَجُلٌ قَتَلَ غَيْرُ قَائِلِهِ وَرَجُلٌ تَوَلَّى غَيْرَ اَهْلِ نِعْمَتِهِ فَمَنْ فَعَلَ ذَلِكَ فَقَدْ كَفَرَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ لا
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (ك ق عن عائشة)
1551- En zalim insan, kendisini dövmeyen kimseyi döven, kendini öldürmeye teşebbüs etmeyeni öldüren bir de nimet ehlinden ayrılıp nimet ehli olmayan kimseye intisap eden (mesela öz babasını bırakıp başkasını baba edinen) kişidir. Kim bunları yaparsa Allah'ı ve Rasulü'nü inkar etmiş demektir. Onun hiçbir ameli kabul edilmez artık.
١٥٥٢ - إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَمَةِ عَالِمٌ يَنْفَعُهُ اللَّهُ بِعِلْمِهِ (كر عن ابي
هريرة) 1552- Kıyamet günü en çetin azaba dûçar edilecek kişi, sahip olduğu ilimden, Allah'ın istifade nasip etmediği âlimdir.
١٥٥٣
YANITLASİL
yuksel3 Şubat 2024 22:31
Kıyamet yaklaştığında; taylasan giyilmesi çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tazim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar amir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, Sultan zulüm eder, eksik ölçü ve tartı yapılır, bir adamın köpek yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten kendisine daha cazip gelir, büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmez ve gayri meşru çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında adam kadınla yakınlaşır. İnsanlar, kalbleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünürler, o zaman da insanların en iyi görüneni "müdahim" (kötülükleri gördüğü halde karışmayıp, kendi işine bakan) olanıdır.
Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.)
Sayfa: 33 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
İnsanlığın kurtuluşu faizin kaldırılması, zekâtın yerine getiril mesindedir. (S.) 649:Lemaat
İnsanlar kendi idarecilerinin yolundadır. (Mn.) 33.
8.Asirda İngiliz Kralı Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazarak para bastırmış.
Akra Fm.
Günün sohbeti
Prof Dr Mahmud Esad Coşan
Türkiye Cumhuriyeti de paranın üstüne Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazmalidir.
İnsanlığın kurtuluşu faizin kaldırılması, zekâtın yerine getiril mesindedir. (S.) 649:Lemaat
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 22:33
İnsanlar kendi idarecilerinin yolundadır. (Mn.) 33.
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 22:53
8.Asirda İngiliz Kralı Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazarak para bastırmış.
Akra Fm.
Günün sohbeti
Prof Dr Mahmud Esad Coşan
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 23:36
Türkiye Cumhuriyeti de paranın üstüne Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazmalidir.
Anlatıldığına göre cehalet döneminde iki kardeş yolculuk esnasında diz Anlatıldın altındaki ağacın gölgesine konmuşlar. Tekrar yola çkarak düz bir kayan duz kayanın altından ağzında bir dinar altun olan bir yılan kap bu dinarı onlara atmış. Bunun üzerine bu yılanın bu dinarı bir hazine kın buıp getirmiş olduğunu söylediler. Burada üç gün kaldılar ve her gün bu yılan onlara birer dinar getirip attı.
Kardeşlerden biri: "Bu yılanı ne zamana kadar böyle bekleyeceğiz. bunu öldürüp, hazineyi kazarak çıkarsak olmaz mı?" dedi. Diğer karde şi engel olmak istedi ve "sakın yapma ne bilirsin, bunu yaptığın takdirde mahvolabilirsin, hazineyi de elde edemezsin" dedi. Ama o kardeşini dinle- medi, yanına bir kazma aldı ve yılanı beklemeğe koyuldu. Yılan çıkınca bir kez vurabildi ve başından yaraladı ama öldüremedi. Yılan kıvranıp üzerine geldi, adamı öldürdü ve inine girdi. Kardeşi de onu toprağa gömdü. Erte- si güne kadar da orada bekledi.
YANITLASİL
yuksel6 Şubat 2024 06:41
Ruhu'l-Beyân
271
Yılan başı sarılı olarak çıktı ama beraberinde hiçbir şey yoktu. Yıla
na söyle seslendi: "Ey yılan, vallahi bu olanların olmasını hiç isketu. Yila desimi engellemek istedim, olmadı. Ama seninle bir sözleşme yapabilir myiz? Sen bana bir zarar verme, ben de sana hiçbir zarar vermeyeyim?" Yilan hayır, dedi. Neden? "Çünkü sen kardeşinin buradaki kabrini gorup durdukça bana sonsuza kadar iyilik yapacağından emin olamam. Ben de bu baş yarası bulundukça da sana iyilik edeceğimden emin olarnan da on- dan" cevabını verdi.
İşte bu hikayede beraberliğin ve dengenin sırrı ve takvanın şeref ve değeri ortaya çıkmaktadır. Hazine düşkünü kardeş Allah'tan korkup iyili- ge karşı kötülük etmeseydi, yılanın yaptığından dolayı şükür etseydi, ömrü de malı da artacaktı.
Kin tutarak herkesle savaşmaktansa Kerem göster ki âlemi hükmün altına alasın. Bir iş yumuşaklık ve tatlılık ile hasıl olacaksa Sertlik ve inadçılığa ne lüzum var?"
Ey akılsız kurt bir gün
Bir kaplanın seni parçalamasından korkmuyor musun?
YANITLASİL
yuksel6 Şubat 2024 06:43
البيان
Rûhu'l Beyân
- Kur'an Meâli ve Tefsiri -
İsmail Hakkı BURSEVÎ
ERKAM YAYINLARI
CILT
21
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
4 4 Zarafetin afeti sakf (övünmek ve manasız sözler)dir. Şecaatin afeti serkeşliktir. Semahatin (hoşgörünün) afeti minnet etmek, güzelliğin afeti kibir göstermek, ibadetin afeti fetrettir (Gayretten sükuna düşmek.), sözün afeti yalandır. İlmin afeti unutkanlıktır. Hilmin afeti hoppalıktır. Asaletin afeti tefahurdur. Cömertliğin afeti israftır. Dinin afeti ise hevadır(Nefsine uymak). Hz. Ali (r.a.)
213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.)
213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.)
213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
248 2 Cömertin hatasından uzak kalın. Zira o düştükçe, Rahman onun elinden tutar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
297 6 Altı şey güzeldir, lakin şu altı sınıf insan da daha güzeldir: Adalet güzeldir, lakin Umerada daha güzeldir. Cömertlik güzeldir, lakin zenginde daha güzeldir. Verağ güzeldir, lakin alimlerde daha güzeldir. Sabır güzeldir, lakin fıkarada daha güzeldir. Tevbe güzeldir, lakin gençlerde daha güzeldir. Haya güzeldir, lakin kadınlarda daha güzeldir. Hz. Ali (r.a.)
312 8 Cömertin yemeğini yemek devadır. Hasisin yemeği ise derttir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
323 11 İnsanlara dört şey sebebiyle tafdil edildim: Cömertlik, şecaat, cima şiddeti ve harpte düşmanla savaşmak kuvveti. Hz. Enes (r.a.)
334 10 Hıfz on parçaya ayrıldı. Dokuzu Türke (Küffarı Çin) verildi. Biri diğer halka dağıtıldı. Hasislik de ona ayrıldı. Dokuzu Faris'e, biri diğer insanlara dağıtıldı Cömertlik de ona ayrıldı. Dokuzu Sudan'a, biri diğer insanlara. Haya da ona ayrıldı. Dokuzu Araba, biri diğer insanlara. Kibir de on kısma ayrıldı. Dokuzu Ruma, biri diğer insanlara dağıtıldı.
155-156. (Ey mü’minler! İtaat edeni isyan edenden ayırt etmek için) andolsun ki sizi hem biraz korku ve açlıkla hem de mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. (Ey Resûlüm!) Sabredenlere (lütuf ve ihsanımı) müjdele! Öyle ki onlar, kendilerine bir bela geldiği zaman ancak: “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve (sonunda) yine O’na döneceğiz.” derler.
(Çünkü gelen her türlü afet ve musibet, Allah’ın bilgi, irade ve takdiri dâhilindedir. Sabretmek ise, insanın Allah’ın takdirine boyun eğmesi ve günah teşkil eden arzularına engel olmasıdır.)
Cüz: 2
Rûhu'l-Beyân
105
Cüneyd Bağdâdî, şöyle demiştir: Nefsinin arzularına göre yaşayan, rihunun bedenden ayrılmasıyla ölür. Rabbının isteğine uygun olarak ha- yat süren ise, geçici dünya hayatından baki olan hakiki hayata kavuşur.
Mesnevî'de şöyle gelmiştir:
İyi doktor, kötü dişi yerinden çıkarır. Tâ ki o sevgiliyi derd ve hastalıklarından kurtarsın. Dişler noksanlaşır ama, ağrılar azalır. Elbette şehidler, makâm-ı fenâda diridirler. Başın bedenden ayrılmasına razı olan şehîd: Zaman içinde onun yerine, yüzbin baş kazanır. Allah yolunda kesilmiş boyun, şehadet şerbeti içer. Fakat bu şerbeti ancak "Bela" diyen boğaz içebilir.
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ ﴿١٥٥)
155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!
Vallahi size imtihan edici biri gibi davranarak, belâya sabredip kazâ- lara rıza gösterip göstermeyeceğinizi tesbit edeceğiz. Çünkü belä, mihenk taşı gibi, nefislerin kıymetini belirleyen bir miyardır. Fakat biz bunu, bilme- diğimiz bir şeyi öğrenmek için değil, hanginizin itâatkâr ve hanginizin âsî olduğunu size göstermek için yapacağız.
Sizi biraz düşman korkusuyla, biraz kıtlık ve yokluk içinde aç bırak- makla, hırsızlık, talan, helâk ve zarar veya devlet başkanının el koyması gibi sebeblerle mallarınızı azaltarak; savaş, ölüm, hastalık ve ihtiyarlık gibi nedenlerle nefislerinizi sınayarak; soğuk, fırtına, çekirge gibi afetlerle veya cihadla meşgüliyetinizden dolayı arazilerinizi işleyememek süretiyle ürün- lerinizi eksilterek imtihan ederiz.
Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en güzel davranandır. (Tirmizi, Menākıb, 63)
MÜSLÜMAN AHLAKININ GEREĞİ OLARAK MERHAMET
Cenab-ı Hakk'ın kullarına bahşettiği en değerli nimetlerden biri de merhamet duygusudur. Merhamet, Rabbimizin "Rahmân" isminin bir tecellisidir. Merhamet, kalp inceliği ve gönül yumuşaklığıdır. Şefkatli ve insaflı davranmaktır. Merhamet, kalpleri kin, öfke ve intikam gibi hastalıklardan temizlemektir. Gönülleri sevgi, saygı ve affın güzelliğiyle tezyin etmektir. Can taşıyan her bir varlığa hatta bütün kâinata muhabbet nazarıyla bakmaktır. Şiddet, öfke, kin ve nefretin yürekleri işgal ettiği günümüzde merhamet medeniyetinin birer mensubu olarak bize düşen, Rahmet Peygamberi'nin mesajlarına yeniden sarılmaktır. "Ben ancak rahmet olarak gönderildim." (Müslim, Birr, 24) buyuran Allah Resûlü'nün ilim, hikmet ve ir- fan mektebinde gönüllerimizi eğitmektir. Asrımızın en büyük hastalığı hâline gelen merhametsizliği bir tarafa bırakarak; eşimize, çocuğumuza, ana-babamıza, yaşlılarımıza, çevremize ve bütün canlılara karşı vicdanlı ve merhametli olalım. Ailemiz ve toplumumuz merhamet ocağı olsun.
27 Mayıs 1935
Ulusal Bayramlar ve Ge- nel Tatiller Hakkında Ka- nun'un kabul edilmesi.
[Cuma tatili pazar gününe alınır.]
YANITLASİL
yuksel7 Şubat 2024 06:36
3 Şubat 1928
10 Nisan 1928
20 Mayıs 1928
9 Ağustos 1928
23 Ağustos 1928
Hutbenin Türkçe okun- maya başlaması.
Anayasa'dan dinle ilgili madde ve fıkraların çıka- rılması.
Milletlerarası Rakamların Kullanılması Hakkında Kanun'un kabulü.
Atatürk'ün yeni Türk harfleri hakkında Saray- burnu'nda konuşması.
Atatürk'ün yeni Türk harf- lerini tanıtmak amacıyla yurt gezisine çıkması.
YANITLASİL
yuksel7 Şubat 2024 06:38
4 Şubat 1923
Lozan Konferansı'na, bazı konularda anlaşma sağla- namaması yüzünden ara verilmesi.
[1. dönem 76 gün sürmüş- tür; görüşmelerin kesilmesi üzerine ordu savaş düzeni alır.]
17 Şubat 1923
İzmir İktisat Kongresi'nin Atatürk'ün konuşmasıyla açılması.
31 Mart 1923
Türkiye'nin yeniden Lo- zan'a davet edilmesi.
1 Nisan 1923
TBMM'nin seçimlerin ye- nilenmesine karar vermesi.
Lozan Konferansı ikinci
23 Nisan 1923
döneminin başlaması. [Bu dönem 97 gün süre-
cektir.]
24 Temmuz 1923
Lozan Barış Andlaşma- sı'nın imza edilmesi.
11 Ağustos 1923
TBMM'nin II. Dönem ça- lışmalarının başlaması.
13 Ağustos 1923
Atatürk'ün ikinci kez Mec- lis Başkanlığına seçilmesi
Kahrın da hoş, lütfün da hoş!
Kahrın da hoş, lütfün da hoş!
Senden gayri her şeyler boş!
Senden özge her şeyler boş!
Gelse celâlinde cefâ, Yoksa cemâlinde sefâ, Her ikisi bana şifâ,
Kahrın da hoş, lütfün da hoş!
Senden gayri her şeyler boş!
Derviş Mehmed sana kuldur; İster ağlat, ister güldür;
İster yaşat, ister öldür;
Kahrın da hoş, lütfün da hoş!
Senden gayri her şeyler boş!
Koğusa girdiği
YANITLASİL
yuksel14 Şubat 2024 11:35
İSLÂM ALİMLERİNİN
HAYATINDAN HATIRALAR
doğru : 1.Düz.2.Namuslu,dürüst. 3.Gercek.4.Yasal.
...
Doğru : 1.Eğri. Yalan, Yanlış.
Altın
Esanlamli ve Karşıt anlamlı Kelimeler Sözlüğü.
Altın Kitaplar
Fuhuş yayıldığında zelzeleler ve fitneler çoğalır. İdareciler zulmettiğinde yağmur azalır. Zimmet ehline gadr edildiğinde ise düşman galebe çalar.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.)
Sayfa: 54 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Dikkat edin! Siz sağır olan ve burada bulunmayan birisine seslenmiyor- sunuz. Bilakis, her şeyi işiten, gören ve çok yakın olan Allah'a sesleniyor-
sunuz. (Buhârî, Tevhid, 9)
ALLAH'IN ZÂTİ VE SÜBÛTİ SIFATLARI
Allah Teâlâ'yı daha yakından tanımamıza vesile olan sıfatlar vardır. Bunlara zâti ve sübūti sıfatlar denir. Allah'ın zâti sıfatları, sadece kendisine mahsus olan, yaratılmış bir başka varlıkta bulunmayan sıfatlardır. Bunlar altı ta- nedir. Vücud, Allah'ın var olması demektir. Kıdem, Allah'ın ezelî olması, varlığının başlangıcı olmamasıdır. Beka, Allah'ın ebedi olması, varlığının sonu olmamasıdır. Vahdaniyet, Allah'ın bir tek olmasıdır. Kıyam bi-nefsihi, Allah'ın varlığının başkasına ihtiyaç duymamasıdır. Muhalefetü'n lil-hava- dis, Allah'ın yaratılmış hiçbir varlığa benzememesidir. Sübūti sıfatlar ise Rabbimizin mükemmelliğini ifade eden, O'nu daha yakından tanımamızı sağlayan sıfatlardır. Bu sıfatlar, altı tanedir. Hayat, Allah'ın diri olmasıdır. İlim, Allah'ın her şeyi bilmesidir. Semi', Allah'ın her şeyi işitmesidir. Basar, Allah'ın her şeyi görmesidir. İrade, Allah'ın istediği şeyi istediği şekilde yap- masıdır. Tekvin, Allah'ın yaratmasıdır.
Cennet ehli Cennete Cehennem ehli de ateşe girdiklerinde, ölüm (bir koç şeklinde) Cennetle Cehennem arasında bir yere getirilir ve kesilir. Sonra bir münadi şöyle nida eder: "Ey ehli Cennet, ebedilik var ölüm yok. Ey ehli nar, ebedilik. Ölüm yok." Bunun üzerine Cennet ehlinin sevinç üzerine sevinçleri artar. Cehennem ehlinin ise hüzünleri üzerine hüzünleri artar.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 51 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Ümmetimi Benden sonra öyle fitneler kaplayacak ki, o fitnelerde insanın vücudu gibi kalbide ölür.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 346 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
de: «Malınızın ve avene- nizin çokluğu ve hakkı kabulde büyüklenmeniz sizi azabdan kurtarmadı.» derler.] [2] : [Ve «Bunlar (yani müslümanlar) Cennete giremez. diye yemin ederdiniz, derler.] [3] O anda: [Mü'minlere, «Cennete giriniz; sizin için asla korku ve keder yoktur. denilir.] A'raf halkının kim olacağı (sabi iken ölen küffar evladı, deliler vesaire olmak üzere) ihtilaflıdır. ((Cen- netle Cehennem arasında Yahya aleyhisselâm tarafından, Ce- nabı Hakkın emriyle, ölüm kesilip yok edilecek ve ondan sonra kâfirlerin kederi, mü'minlerin sevinçleri artacaktır.))
İnsanların akidlerini bozduklarını, emanetleri hafife aldıklarını, ve -parmaklarını birbirine geçirip- böyle olduklarını gördüğün zaman evini tercih et, lisanına sahip ol, maruf olanı al, münkeri bırak, kendi işinle meşgul ol ve ammenin işlerini kendilerine bırak.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 46 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Biz de sadece soralım: Kim neyi bilecek ve bilmeli?
Mesela “2014’ten bu yana Erdoğan İslamcı değil yeşil Kemalist’tir” demiş olan Doğu Perinçek?
Gerçekten hepimiz ölecek miyiz?
YANITLASİL
yuksel25 Şubat 2024 00:48
İLMEM... Hiç öyle imiş gibi dur-
B muyor şimdi ölüm hakikati, bu çağ üzerinde... Sanki "çağdaş" bir olgu değilmiş gibi durduruluyor..."
Yorum Gönder