Heyet İçinde Zürâre b. Amr (Kays), b. Haris, b. IdA (Idy) de bu-lunuyordu. (6) Kendisi, daha önce, Hıristiyandı, (7)
Züråre b. Amr'm Yolda Gördüğü Rüyayı Peygamberimize Anlatması ve Yordurması:
Züråre b. Amr «YA Resûlallah! Yolda, bir rüya gördüm, beni korkuttu. dedi. Peygamberimiz «Nedir o?» diye sordu. Züråre b. Amr «Gördüm ki: Evimde bırakmış olduğum dişi eşek, çil, kara-kızıl bir oğlak doğurmuş!
Yerden bir ateşin çıkıp benimle oğlumun arasına gerildiğini de, gördüm ki, o ateş: (Dumanlı ateş! Dumanlı ateş! Gözlüsü, gözsüzü (8) bana, yiyecek yediriniz!
Ben, sizi, ev halkınızı ve malınızı yerim!) (9) diyordu.» dedi.
Peygamberimiz «Sen, evinde, hamli gizli bir cariye bıraktın mı?» diye sordu.
Züråre b. Amr «Evet!» dedi.
Peygamberimiz İşte, o cariye, bir oğlan doğurmuştur. O, senin oğlundur! buyurdu.
Zürâre b. Amr «Ben, onun, çil, kara-kızıl olmasının sebebini an-layamadım? dedi.
Peygamberimiz «Yakınıma gel!» buyurdu.
Zürâre b. Amr, yaklaşınca «Sende, gizli tutup kimseye açıklama-dığın bir Baras (Alacalık) var mı? diye sordu.
Bunun üzerine, Züråre b. Amr «Seni, hak Peygamber olarak gön-deren Allah'a yemin ederim ki onu, Senden önce, hiç kimse bilmi-yordu! dedi.
(6) İbn-i Sa'd Tabakat, c. I, s. 346, İbn-i Kayyım Zadülmaad, c. 3, s. 70, Ibn-1 Seyyid Uyunüleser, c. 2, s. 258, Halebt İnsanüluyun, с. 3, s. 279 (7) İbn-i Sa'd Tabakat, c. I, s. 346, İbn-i Esir Üsdülgabe, c. 2, в. 255
(8) İbn-i Abd-1 Rabbih Ikdülferid, c. I, s. 134, 135, İbn-i Abdulber İstiab, c. 2, a. 517, İbn-i Eair Üsdülgabe, c. 2, s. 254, İbn-i Seyyid Uyunüleser, c. 2, s. 259, Ibn-i Hacer İsabe, c. I, s. 548, Halebi İnsanüluyun, c. 3, s. 279
(9) İbn-i Abd-i Rabbih Ikdülferid, c. I, s. 135, İbn-1 Kayyım Zadülmaad, c. 3, 8. 70, İbn-i Seyyid Uyun, c. 2, s. 259, İbn-i Hacer İsabe, c. I, s. 548, Ha-lebt İnsan, c. 3, s. 279
(10) İbn-1 Abd-1 Rabbih Ikdülferid, c. 1, s. 134, İbn-i Abdulber İstiab, c. 2, *. 517-518, İbn-i Fair Üsdülgabe, c. 2, s. 254, İbn-i Kayyım c. 3, s. 70, Ibn-1 Seyyid Uyun, c. 2, s. 258-259, İbn-i Hacer Zadülmaad, İsabe, c. I, s. 548
YanıtlaSil
Yuksel20 Nisan 2025 01:42 BENI NAHA' HEYETİNİN MEDİNE'YE GELİŞİ
Gördüğün ateşe gelince: o, benden sonra kopacak fitnedir! (11) O, âhir zamanda da, kopacaktır!» buyurdu. (12)
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Kopacak fitne nedir?» diye sordu.
Peygamberimiz Mü'minin kanını dökmek, Mü'mine, baldan, su-dan tatlı gelecek, kötülük yapan, kendini iyilik yapıyor sanacaktır!
(13)
Sen, ölürsen, bu hali, oğlun görecektir!
Oğlun ölürse, sen, göreceksin!» buyurdu.
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Allah'a düa et te, onu, ben görme-yeyim! dedi. (14)
Peygamberimiz de «Ey Allâhım! O fitneyi, buna gösterme!» diye-rek (15) düa etti. (16)
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Nûman b. Münziri de, kulaklarına küpeler, kollarına pazubendler ve bilezikler takınmış gördüm? dedi.
Peygamberimiz «Bu, Arap hâkimiyetinin, zînet ve süse dönüşe-ceğine işarettir!» buyurdu.
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Yerden, kır saçlı bir koca karının çıktığını da, gördüm?» dedi.
Peygamberimiz «O da, dünyadan arta kalandır!» buyurdu. (17)
Zürâre b. Amr, oğlundan önce vefat etti.
Zürâre b. Amr'ın oğlu, Hz. Osman'ı hal' edenler arasında idi.
Bir tek ayet olup yüz on dört defa tekrar edi-len Bismillahirrahmanirrahîm cümlesi [...] Arşı ferşe bağlayan ve kâinatı ışıklandıran ve her dakika herkes ona muhtaç olan öyle bir haki-kattir ki, milyonlar defa tekrar edilse yine ihtiyaç vardır. Değil yalnız ekmek gibi her gün, belki hava ve ziya gibi her dakika ona ihtiyaç ve iştiyak vardır.
5Kasımı 6 Kasıma bağlayan gece Ata’nın “Ne olur ne olmaz”dan fazlası olarak Hasan Rıza Soyaç’a yazdırdığı vasiyet mektubunun 28 Kasım 1938’te açılıp okunduğu gün başlamıştı belki de bu “Geride salt bir veraset mektubu mu bıraktı?” tartışması. Öyle ya; Kurtuluş Savaşı ile başlayan ihtilal safhası ve ardından -hala konuşarak altını doldurduğumuz ya da oyduğumuz- son safhası ile koca bir inkılap tasarlanmışken nasıl olur da sadece veraset meselesi olmaktan öteye geçemez bu mimarın vasiyeti? Rivayet odur ki diye başlamaktan usansak da, işte rivayet odur ki o gece iki mektup yazdırmıştır Paşa. Biri ölümün ardından hemen okunacak olan miras paylaşımını içeren bugün bildiğimiz 6 maddelik mektup, diğeri ise ölümünden tam 50 yıl sonra okunması planlanan Türkiye iç ve dış siyasetine dair bir ikinci mektup… Mektubun tekrar gün yüzü gördüğü zamanlar 1988 yılına yani Kenan Evren’li yıllara denk gelmektedir. Sonuç olarak mektubun Kenan Evren, hatta Turgut Özal tarafından okunduğu ve Türkiye’nin mektubun içeriğine hazır olmadığına karar verildiği söylenir. Kenan Evren tam tarih olarak 25 yıl sonrayı işaret etmiştir; fark ettiğiniz üzere 10 Kasım 2013’ü… Bu süre içerisinde konu birçok kez gündeme gelmiş, hatta Meriç Tumluer eliyle yargıya taşınmış, çıkan takipsizlik kararları ile de AİHM’ye götürülmüştür. Elinde bu vasiyetin bir kopyası olduğunu ileri süren Tumluer; bu kopyayı, Atatürk’ün Jandarma İstihbarat subaylarından Teşkilat-ı Mahsusa (MİT) kurucusu ve Türk Polis Teşkilatının da kurucusu olan Mehmet Rıfat Efendi (yani dedesi) aracılığı ile elde etmiş.
Meriç Tumluer'in vasiyete ait olduğunu iddia ettiği kopya Meriç Tumluer’in vasiyete ait olduğunu iddia ettiği kopya
2005 yılında Tumluer bu konuyu dava sürecine taşıdığında, işin peşine ANAP Milletvekili Emin Şirin düşüyor bir de. Böylece Emin Şirin ile birlikte biz de Milli Savunma Bakanlığı tarafından, “Bahsedilen ’tutanak dökümü ile Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden 50 yıl sonra açılması öngörülen vasiyetnamesi’ MSB arşivlerinde bulunmamaktadır” yanıtını alıyoruz. En son AKP İstanbul milletvekili Erol Kaya’nın 17 Aralık 2012 tarihli önergesi ile de mecliste ya da şu ana kadar aranan herhangi bir devlet dairesinde bu vasiyete rastlanmadığı reel bir veri olarak kalıyor elimizde. İşin buradan sonrasını tahminler, yorumlar ve tabi hırçın tartışmalar dolduruyor. En sert tepkiler de mektubun merkezinde yer aldığı söylenen ‘halifelik’ meselesi ile başlıyor kuşkusuz.
Vasiyetten yola çıkan Tumluer, mesela Türk- İslam birliği için mevcut olacak bir halifelikten bahsederken; bu konu üzerine çalışmış Aytunç Altındal da Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği bir proje olduğunu söyler. Projeye göre, hilafet babadan oğula intikal eden bir hilafet olmayacak. Projede Müslüman ülkelerin kendi aralarında oluşturacağı bir şura ve bu doğrultuda kendi içlerinden seçecekleri daimi 5 yönetici ülke ve bu ülkelerin meclislerinin rotasyon usulüyle hilafet makamını temsil etmesi söz konusudur. Böyle bir mektubun var olmadığını belirten Eriş Ülger ise, Altındal’ın “Nutuk’un yalancısıyım” tutumunu çelişkili ve yanlış bulduğunu belirtmektedir. Mustafa Armağan’ın yorumu da Nutuk’ta övülen ve öngörülen değil, ‘ti’ye alınan bir hilafet kavramı olduğu yönündedir. Bu şekilde uzayıp giden tartışma listesine 10 Kasım 2013’ü “21 Aralık” çılgınlığına döndürenleri görünce son veriyor insan ve Eriş Ülger’in çağrı niteliğindeki ifadesi ile soruyor: ‘İlber Ortaylı ne demiş sahi?’ ve tabi net bir tarihçi yorumu: “Gizli siyasi vasiyetler hakkında fikir beyan etmemeyi tarihçiliğin gereği olarak görüyorum. Kahve sohbetinden öteye bir değeri olmadığı çok açık bunun…” Böylece konunun sahiden bir kahve içimi miktarı yer tuttuğunu fark ediyor, bırakıyoruz fincanı. Kalan hatır da Ata’ya…
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 188 1 İhsan, Allah'a, Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmezsen de O seni görür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 188 2 Günah, kalblerin heyecanıdır. Hiç bir bakış (kadınlara) yoktur ki, onda şeytanın tamaı olmasın. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 188 3 En büyük ecir, Mescide en uzak yerden gelenindir. Sonra uzaklık sırası ile. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 188 4 Kötülükten korunmak iki türlüdür. Birisi nikahla, diğeri iffetli olmakla. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 188 5 Namazda (secdede) eli (dirsekleri) bögre koymak, Cehennem ehlinin dinlenmesidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 188 6 Ezan, on dokuz sözdür. Kamet ise on yedi sözdür. Hz. Ebû Mahzure (r.a.) 188 7 Ruhlar, (muhtelif neviden) toplanmış askerlerdir. Onlardan Allah için tanışanlar, kaynaşırlar . Allah yolunda tanışmıyanlar, ihtilaf ederler. Söz açığa çıkınca, amel mahfuz olunca, lisanlar uyuşup, kalbler birbirine buğz edince ve her akraba sıla-i rahmi kesince, işte o zaman Allah onlara lanet eder ve sonra da onların kulaklarını sağır ve gözlerini görmez eder. Hz. Selman (r.a.) 188 8 Sarkıtmak, entari, gömlek ve sarıkta olur. Kim onlardan birini, böbürlenme veya kibir için yaparsa, Allah Teala kıyamet gününde o kimseye nazar etmez. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 188 9 "İstînâs" kendilerine selam verilen ev halkı, izin verinceye kadar hizmetçiyi çağırmandır. Hz. Ebû Eyyub (r.a.) 188 10 "İstînâs", ev halkına geldiğini bildirmek için, bir kimsenin "Subhanellah", Allahuekber, veya Elhamdülillah" demesi veyahutta "öksürmesi" demektir. Hz Ebu Eyyub (r.a.) 188 11 İslamda üç tip ev vardır. Yüksek olmayan, yüksek ve ğurfe (köşk). Yüksek olmayan eve bütün müslümanlar, sorulduğunda ancak "Ben müslümanım" diyerek girerler. Yüksek olanına ise bir kısım müslümanlar, amellerinin diğerlerinkinden daha faziletli olması sebebiyle, girerler. Ğurfe kısmına giriş sebebi ise, Allah yolunda cihaddır. Oraya girmeye, en faziletli mü'minler nail olurlar. Hz. Fadâle İbni Abid (r.a.)
e lık, hilekârlık 3.mugalata (bkz.mugalata); tartışmada yanıltıcı konuşma, yanıltmaca, aldatmaca, demagoji; bir konuda lehte ve aleyhteki gerçekleri ve delilleri karşılaştırıp sağlıklı bir sonuca varmak yerine, tek taraflı bir bakışla karşı tarafın leyhinde olabilecek delilleri ve gerçekleri görmezlikten gelerek, aleyhinde olabilecek hataları, olumsuzlukları ve gerçekleri abartarak; hattå yer, zaman ve şartların farklılığını yok farzedip normal ola-nı anormal ve kabul edilemez göstererek ya--nıltıcı, haksız ve saptırıcı sonuçlara götüren düşünme ve tartışma tarzı e
cerbeze-alud جربزه آلود : cerbezeli, cerbezeye
batmış (bkz.cerbeze,md.3.)
e cerbezeli جریزه لی : cerbeze yapan yanıltmaca-lı, kandırmacalı konuşan, demogoji yapan(-ibk.cerbeze,md.3.)
cerbezelik جريزه لك : cerbeze yapmak; yanılt-
macalı, kandırmacalı, saptırmacalı konuş-mak; demagoji yapmak (bk.cerbeze,md.3.)
Cercis (Circis) (a.s.( جرجيس عليه السلام : Taberi ta
rihine göre Hz.İsa'dan sonra gelmiş ve Filis-tin'de yaşamış, Hz.İsa'nın şeriatını uygulamış = bir peygamber. Yedi sene süresince peygam-berlik görevini yaparken çok eziyetlere ve - işkencelere uğramış. Sonunda şehit edilmiş. Kendisine düşmanlık eden inkârcılar ise, Allah (c.c.) tarafından bir ceza olmak üzere ateşle yok edilmişler
-cereyan 1: جریان.akım (elektrik cereyanı, hava cereyanı) 2.çığır, hareket, devrim 3.meydana geliş, oluş, gidiş, gidişat, gelişme
cereyan-ı ahval جريان أحوال durumların ve olayların meydana gelişi ve gelişmesi
cereyan-ı azîm (azime جريان عظیم : çok büyük
akım, çığır, hareket
cereyan-ı bid'akarane جريان بدعه کارانه : din ha
yatını bozucu yenilik ve değişikliklere taraf-tarlık hareketi; dine zarar verici reformcu hareket
cereyan-1 dalâlet جریان ضلالت : dalaâlet cereyanı,
dinden sapma ve uzaklaşma hareketi, dinsiz-lik ve inkârcılık hareketi (çığırı, akımı)
Hz. Muhammed, Mekke'nin büyuk ailelerin -den, Kureyş kabilesinin kollarından biri olan "Haşimoğulları" ndandır.
Babası Abdullah, annesi Amine' dir. Dedesi s Abdülmuttalip, Mekke' nin ileri gelenlerin dendir.
Doğumu ve Çocukluğu:
571 yılında Mekke 'de dünyaya gelmiştir.
Doğumundan önce babası Abdullah, Altı ya şında Annesi vefat etmiştir.
Annesinin ölümüyle sekiz yaşına kadar de-desi Abdülmuttalib'in, sonra da amcası "Ebu Talip" in yanında yaşamını sürdürmüştür.
Amcası Ebu Talip'in yanında ticareti öğren-miş, Arabistan dışında Suriye, Yemen bölge lerini tanımıştır.
Gençliği:
Hz.Muhammed, putlara tapmaz, doğru-luktan ayrılmaz, yalan söylemez, kimseyi kırmaz özellikleriyle, akıllı ve olgun davra nışlarıyla, doğru sözlülüğü ve güvenilirliğiyle Kureyşliler arasında saygınlık kazanmıştır. Bundan dolayı "Muhammedül Emin" (Güve nilir Muhammed) denilmiştir.
Ticaret işleriyle uğraşan, Kureyş'in saygın ve zengin hanımlarından olan Hz. Hatice'nin yanında çalışmaya başlamış, bir dönem sonra onunla evlenmiştir.
Kabe'nin onarımından sonra kutsal sayılan "Hacer ül Esved" in yerine konulması sıra sında, Kabilelerin anlaşamamaları üzerine çözüm için Hz.Muhammed'e başvurmaları, onun saygı duyulan, sorunları çözebilecek güce sahip, uzlaştırıcı, kişilik özelliklerini gösterir.
Peygamber oluşu:
Tek yaratıcı olduğunu düşünen Hz. Muham med, zaman zaman Mekke yakınlarındaki Hira Mağarasına giderek, burada düşüncele riyle başbaşa kalmıştır.
+610 yılının Ramazan ayının 27. gecesi Cebrail aracılığıyla ilk vahiy kendisine ulaştırılmıştır.
İlk Müslümanlar :
Hz. Muhammed'in İslamiyet'e çağrısı ile ona ilk inananlara ilk Müslümanlar denilir.
Bunlar: Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Ebubekir, Zeyd'dir.
Muhammed (a.s.m.)
Mekke Döneminde Meydana Gelen Olaylar: Islamiyet'in giderek yayılmaya başlaması
729
üzerine Mekkeliler, Müslümanlar üzerindeki r baskı ve işkencelerini art artırdılar. Bunun üze rine Hz. Muhammed, Müslümanlardan iste-yenlerin Habesistan'a göç etmesine izin verdi. Hıristiyan Habeş hükümdarının kendileri gibi tek flah inancını benimsemesi ve Müslüman-lara iyi davranacağım düşünmesi Hz. Muham-med'in bu kararı almasında etkili olmuştur.
Mekkeliler, Müslümanlarla her türlü ilişki-lerini kesmişler. Bu durum üç yıl sürmüştür. Ticari ilişki ve akrabalık bağları gibi neden-lerle boykot kaldırıldı.
Hz.Muhammed'in eşi Hatice ve amcası Ebu Talip'ın aynı yıl içinde ölmelerinden sonra Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskı-ları artmış, bunun üzerine Hz. Muhammed, hem İslamiyet'i yaymak hem de güvenilir bir yer bulmak amacıyla Taif kentine gitmiştir. Ancak Taif'liler Hz. Muhammed'e iyi davran-mamışlardır.
Akabe Biatları (Bağlılık):
Medine'deki Hazreç kabilesinden altı kişi, Hac için Mekke'ye geldiklerinde Hz. Muhammed'le görüşmeleri sonucu, İslamiyeti kabul etmişler, dönüşlerinde Medine'de İslamiyet'i yaymaya başlamışlardır. Bunun sonucunda 621 'de bir gurup Medine'li, Akabe'de Hz. Muhammed'le görüşmüş, ona bağlı kalacaklarına ve sözle-rini tutacaklarına söz vermişlerdir. Bu olaya "L.Akabe Biatı denilir."
622'de bir gurup Medine'li daha, Hz. Muhammed'le Akabe'de yeniden görüşmüş İslamiyet'in buyruklarını yerine getirecekle rine, Hz. Muhammed'i koruyacaklarına söz vermişler ve onu Medine'ye davet etmişler dir. Bu olaya da II.Akabe Biatları denilir.
Akabe Biatları, Müslümanların Mekke'den Medine'ye göçüne, Hicret'e yol açmıştır.
Hicret(622-Eylül):
Hz. Muhammed'in, Müslümanlarla birlikt Mekke'den Medine'ye göç olayına "Hicre denilir.
Mekke'den Medineye göç edenlere "M hacir, Medine'de onları karşılayıp yardı edenlere "Ensar" denilir.
Hz. Muhammed, Medine'deki Arap ve Yahu--di kabileleriyle görüşerek toplumsal barışı sağladı.
-İslam Devletinin temelleri atıldı.
Hicri takvime başlangıç olmuştur.
Hz. Muhammed'in Siyasi ve Askeri Etkinlik-
leri:
a. BEDİR SAVAŞI (624):
Nedeni:
Mekkelilerin, Medinelilere ekonomik baskı - yapması üzerine, Hz.Muhammed'in Suri--ye'den Mekke'ye dönen bir Kureyş kervanını - ele geçirmek istemesi.
-Gelişme: Mekkeli'ler yenilgiye uğratıldılar. Bazı Mekkeliler esir alındılar. Zengin olanlar - fidye karşılığı, okuma yazma bilenler on kişi-ye okuma-yazma öğretmeleri karşılığı, bazı-ları da karşılıksız serbest bırakıldılar.
Sonuçları:
Müslümanların ilk büyük savaşı ve başarısı-dır.
- Hz.Muhammed'in dini ve siyasi gücü art-mıştır.
Putperest kalan Medineliler de İslamiyet'i ☐ kabul etmişlerdir.
Hz.Muhammed'in esirler, yaralı düşman as-kerlerinin durumu ve ganimet'le ilgili uygu-lamaları, İslam Savaş Hukukuna temel oluş-turmuştur.
b.UHUT SAVAŞI (625):
Nedeni:
- Mekkelilerin, Bedir savaşı yenilgisinin öcü-nü almak ve kervan yolları güvenliğini sağla-mak istemesi.
1
Gelişme: Medine yakınlarındaki Uhud dağı eteğinde yapılan savaşta, okçuların yerlerini terk etmeleri üzerine Müslümanlar yenilgiye uğradılar. Hz.Muhammed yaralanmış, amca-sı Hz.Hamza şehit olmuştur.
- Sonuç:
Müslümanların yenilmesinin temel sebebi, askerlerden bir bölümünün ganimet payla-şımına yönelerek, yerlerini terk etmeleridir.
Mekkeliler, yenilgiye uğratmalarına rağmen, Müslümanları yok edememişlerdir.
Hayber'de bulunan Yahudilerin, Mekkeliler ve çevre kabilelerle ittifak oluşturarak, Müs-lümanları yok etmek istemeleri.
Gelişme: Uhud savaşından ders alan Müs-lümanlar, savunma savaşı yapmaya karar verdiler. İran'ı bir müslüman olan Selman-i Farisi'nin önerisiyle, Medine'nin saldırıya açık olan yerlerine, insanların geçemeyeceği genişlikte Hendek kazıldı.
Sonuç:
Aralarında tam bir anlaşma ve birlik bulun-mayan Mekke ordusu istediğini elde edeme-yeceğini anlamış ve geri çekilmiştir.
Mekkelilerin saldırı gücü tükenmiş ve sa-vunmaya çekilmişlerdir.
Müslümanların son savunma savaşıdır.Sal-dırı sırası Müslümanlara geçmiştir.
4.HUDEYBİYE ANTLAŞMASI (628):
Hz. Muhammed, Müslümanlarla birlikte Ka-be'yi ziyaret etmek üzere yola çıkmış, ancak Kureyşliler kuvvet göndererek, Müslümanla rın Mekke'ye girişine engel olmuşlardır. Bu-nun üzerine Hudeybiye denilen yerde, taraf-lar arasındaki görüşmelerden sonra antlaşma imzalanmıştır.
Maddeleri:
Müslümanlar Kabe'yi ertesi yıl ziyaret ede bilecekler ve üç günden fazla kalmayacaklar.
Mekke'li bir kimse İslamiyet'i kabul edip, Hz.Muhammed'in yanına sığınırsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek, fakat bir Müslü man Mekke'ye sığınırsa geri verilmeyecek.
Taraflardan her ikisi de istedikleri kabileler-le anlaşma yapabilecekler, fakat askeri yar dım yapmayacaklar.
İki taraf birbirleriyle on yıl savaşmayacaklar dı.
Önemi:
Mekkeliler, Müslümanların siyasi varlığını resmen kabul ettiler.
Barış ortamının oluşması İslamiyet'e geçişi hızlandırdı.
Mekke'nin fethi kolaylaştı.
d.HAYBER'İN FETHİ (629):
Nedeni: Medine'nin kuzeyinde, Şam ticaret yolu üzerinde bulunan Hayber, Yahudilerin
730
Muhammed (a.s.m.)
elindeydi. Yahudiler Müslümanlar için teh-like oluşturuyorlardı. Buranın alınması aynı zamanda, Sam ticaret yolu'nun ele geçirilme sini ve güvenliğini sağlayacaktı.
Gelişme: Hz. Muhammed, Hayberlilerin sa vunma yapmasına fırsat vermeden hızlı ha-reket etmiş, Hayber'i kuşatarak almıştır.
Önemi:
Yahudi sorunu çözümlenmiş
Şam ticaret yolunun güvenliği sağlanmıştır.
Not: Yahudilere, ödeyecekleri vergi karşılığı (Tarımdan elde ettikleri ürünün yarısı) top-raklarında oturma hakkı tanındı.
e.MUTE SAVAŞI (629):
Nedeni: Bir Müslüman elçisinin, Bizans'a bağlı Gassaniler tarafından şehit edilmesi.
Gelişme ve Sonuç: Hz. Muhammed Zeyd bin Harise(azatlısı) komutasındaki bir or duyu, Gassaniler üzerine göndermiş, Mute yakınlarında; Bizans-Gassani-Arap kuvvet-lerinden oluşan orduyla yapılan savaşı Müs-lümanlar kaybederek geri çekilmek zorunda kalmışlardır. (Zeyd ve ondan sonraki iki ordu komutanı şehit olmuş, bunun üzerine yönetimi eline alan Halid Bin Velid, Müslü-manları daha fazla kayba uğratmamak için geri çekmiştir.)
Önemi: Müslümanların Bizans'la yaptıkları ilk savaştır.
f.MEKKE'NİN FETHİ(630):
Nedeni:
Kureyşliler, Hudeybiye antlaşması koşulla rını, kendi taraflarında olan bir kabileyi des-tekleyerek bozdular.
Kureyşlilerin Müslümanlar aleyhindeki et-kinliklerinin sona erdirilmek istenmesi.
Kabe'nin putlardan temizlenmek istenmesi.
Gelişme: Hz.Muhammed kalabalık bir or duyla, Mekke' yi her yönden kuşatmış, dire nemeyeceklerini anlayan Mekkeliler teslim olmuşlardır.
Nedeni: Mekke'nin fethi üzerine, İslamiyeti kabul etmeyen Arap kabilelerinin, Taiflilerin de desteğiyle bir ordu hazırlayıp, müslüman lara saldırmak istemesi.
Gelişme ve Sonuç: Mekke yakınlarındaki Hu-neyn vadisinde yapılan savaşı, Hz. Muhammed komutasındaki Müslümanlar kazandılar. Ka-çanlar Taife sığındı.
h.TAİF'İN KUŞATILMASI (630):
Huneyn savaşından sonra, Hz. Muhammed, Taifi kuşatmış, ancak burasının savunmaya elverişli konumundan dolayı başarılı olama mış, kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmıştır. Taifliler bir yıl sonra kendileri İslamiyet'i ka-bul etmişlerdir.
1.TEBÜK SEFERİ (631):
Nedeni:
Bizans İmparatoru Herakleios' un, İslamiye-tin yayılmasını engellemek amacıyla, büyük bir orduyla Arap Yarımadası üzerine sefere çıktığı haberlerinin (söylenti) alınması.
Bunun üzerine Hz.Muhammed' in, Mute yenilgisinin olumsuz etkilerini silmek ve Bi-zanslıların Arabistan'a girmesine engel ol-mak istemesi.
Önemi:
Hz. Muhammed'in son seferidir.
Hz.Muhammed döneminde Müslümanlar en geniş sınırlara ulaşmışlardır.
Hz. Muhammed'in Son Zamanları ve Vefatı:
a. VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ:
Hicret'in onuncu yılında Hz. Muhammed Mekke' ye Hacca gitmiştir. Bu Onun son zi-yareti olduğu için Veda Haccı (Haccü'l Veda) olarak, burada Müslümanlara yaptığı konuş ma da "Veda Hutbesi" olarak adlandırılmıştır.
Veda Hutbesi'nde Hz. Muhammed; bütün insanların eşit olduğunu, Müslümanların kardeş olduğunu, birbirlerinin canlarına ve mallarına kastetmemelerini, kötü alışkanlık lardan vazgeçilmesini, kadınlara iyi davranıl -masını, istemiştir.
b.HZ.MUHAMMED'İN VEFATI (632)
Hz. Muhammed, Veda Haccı'ndan sonra Me-dine'ye dönmüş, Bizans'a karşı yeni bir sefer hazırlığındayken hastalanarak, 8 Haziran 632 tarihinde altmış üç yaşında vefat etmiştir
Muhammed-i Arabi (asm( محمد عربی : soyca Arab milletinden olan Muhammed (a.s.m.)
Muhammed-i Haşimi (a.s.m.( محمد هاشمی (Kureyş sülalesinin bir kolu olan) Haşimo-ğulları soyundan gelen Muhammed (a.s.m.)
Muhammed-i Kureyşi (a.s.m.( محمد قریشی :
reyş sülalesinden olan Muhammed(a.s.m.)
Muhammed-i Muhtar (as.m.( محمد مختار : Al lah (c.c.) tarafından seçilmiş (muhtar) pey-gamber Hz. Muhammed (a.s.m.). (Muham-med Mustafa, Muhammed Mücteba isimleri de aynı månadadır.)
Muhammed-ül Emin (a.s.m.( محمد الامين herkesin kendisine inanıp güven duyduğu Muhammed (a.s.m.). (Bu sıfat, Hz. Muham-med'e (a.s.m.) peygamberliğinden önce ve ilk gençlik yıllarında Mekke'liler tarafından verilmişti. Bunun da sebebi, hiçbir yalan sö-zün ağzından çıkmamış olması, hiçbir zaman sözünde durmamazlık etmemiş olması, ken-dine emanet edilen bir şeyin gereğini daima yerine getirmiş olması ve herkesin tam güve-
nini kazanmış olmasıydı.)
Muhammed-ül Haşimi (a.s.m.( محمد الهاشمي (bk. Muhammed-i Haşimi)
Muhammed-ün Nebi (asm( محمد النبي : Pey gamber Muhammed (a.s.m.)
Muhammeden-il Mustafa (a.s.m.( محمداً المصطفى : Allah (cc.) tarafından seçilmiş pey-gamber Muhammed (a.s.m.) (bk. Muham-med-i Muhtar) Muhammedün-il Mustafa (a.s.m.): (bk. Muhammeden-il Mustafa)
Muhammederresulullah (as.m.( محمداً رسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur. "(a.s.m.)
Muhammedün Resulullah (a.s.m.( محمد رسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur. (a.s.m.)
Muhammed-ür Resulullah (a.s.m.( محمد الرسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur." (a.s.m.)
Muhammedürresulullah (as.m.( محمد الرسول الله : )bk. Muhammed-ür Resulullah(
Muhammedi 1: محمدى.Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği dine bağlı olan, Müslüman 2.Hz. Muhammed'e (a.s.m.) ait, Hz. Muham-med'le (a.s.m.) ilgili olan
Muhammedilik محمديلك : Hz. Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği din, Müslümanlık
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 118 1 "Lâ ilâhe illallah" ehlinden bazıları günahları sebebiyle Cehenneme girdiklerinde, Lât ve Uzza ehlinin onlara: "Allah'a inanmanız size faide vermedi" demeleri üzerine, Allah Tealâ gadab eder. Ve o iman ehlini Cehennemden çıkarıp hayat ırmağında yıkatır. Onlar da ayın kusuftan kurtulması gibi, fenalıklardan temizlenmiş olarak Cennete girerler. Orada onlar "Cehennemîler" diye isimlenirler. (Bir müddet) Hz. Enes (r.a.) 118 2 Ümmetimden Benden sonra gelen bir kısmı, mal, mülk ve ıyali pahasına da olsa, Beni görmek ister. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 118 3 Bütün iyiliklerin yarısı ibadet ve yarısıda duadır. Hz. Enes (r.a.) 118 4 Bir aile halkı, birbirini yokladıklarında, Allah onların rızkını geniş ve kolay kılar. Ve onlar Allah'ın dairei himayesi altında bulunurlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 118 5 Cennet ehli, gurfelerin ehlini sizin yıldızları seyrettiğiniz gibi seyrederler. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.) 118 6 Ehli Cennete, ehli Cennet ameli müyesserdir. Ehli Cehenneme de ehli Cehennem ameli müyesserdir. Hz. Ömer (r.a.) 118 7 Gök ehli yerdeki seslerden ancak ezan seslerini duyarlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 118 8 Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 88 1 Allah (z.c.hz.) yüz rahmet yarattı. Bunlardan birini halka taksim etti. Doksan dokuzunu kıyamete bıraktı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 88 2 Allah (z.c.hz.) yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet gök ile yer arasını dolduracak kadardır. O rahmetten biri mahlûkat arasında taksim edilmiştir. Bu sebeble valide çocuğuna acır, bu sebeble vahşi hayvarlar ve kuşlar su bulup içer ve bununla mahlûkat birbirine merhamet eder. Kıyamette 99 rahmeti 99 misli yapar ve onları müttakilere tahsis eder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 88 3 Allah (z.c.hz.) bin türlü varlık yarattı. Altı yüzü denizde, dört yüzü karadadır. Bunlardan en evvel helâk olacak olanı çekirgedir. Diğerleri de kopmuş boncuk dizisi gibi bunu takip ederler. Hz. Ömer (r.a.) 88 4 Allah (z.c.hz.) dört şey yarattı, onlara da dört şeyi destek etti: Zahire kıtlığını züht ile yarattı ve Hicaz'a bıraktı. İffeti yarattı, gafleti ilâve etti ve Yemen'de bıraktı. Bolluğu yarattı. Taunu kattı, Şam'a yerleştirdi. Fıskı, fücuru yarattı. Yanına parayı kattı, Irak'a yerleştirdi. Hz. Âişe (r.anha) 88 5 Allah (z.c.hz.) Cennette bir Rîh (rüzgâr, koku) yarattı. Bu, bir kapısı olan yedi yıllık bir saha içine alınmıştır. Size bazen tatlı rüzgârlar gelir. Bu, o kapının aralanmasından esen rîh'tır. Şayet bu kapı açılsa gökle yer arasını helâk eder. Allah indinde buna "Ezyeb", sizin lisanınızda da "Cenup rüzgârı" denir. Hz. Ebû Zerr (r.a.). 88 6 Allah dünyayı yarattı, amma ona bakmadı. Ancak ibadet ehlinin makamlarına nazar etti. Zaten kıyamete kadar diğerlerine bakacak değildir. Dünyaya buğz ettiği için onu "Makten" (helâk ederek) ortadan kaldıracaktır. Dünyayı da hiç bir zaman ahirete tercih etmedi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 88 7 Allah (z.c.hz.) Adem'in Hamurunu kırk gün, kırk gece yoğurdu. Aldı, ikiye kesti. Sağ tarafa iyiler, sol tarafa habisler ayrıldı. Sonra tekrar yoğurdu. Onun içindir ki iyilerden kötü, kötülerden iyiler çıkabilir. Hz. İbni Me'sud (r.a.) 88 8 Allah (z.c.hz.) buyurdu: "Biz malı insana ibadet için ihsan ettik. Namazını kılsın, zekâtını versin." Bu Adem oğlu bir vadiye sahip olunca ister ki, ikincisine de sahip olsun. İkincisine sahip olunca ister ki, üçüncüsüne de sahip olsun. Adem oğlunun karnını toprak doldurur. Sonra bir kısmına Allah tevbe nasib eyler. Hz. Ebû Vagıd (r.a.) 88 9 Allah (z.c.hz.) buyurdu ki: "Bir kimse Benim yolumda, Benim rızam için gazaya çıkarsa ve imanı da varsa, bu adam Benim zimmetimdedir. Ya onu orduda öldürür, Cennete yollar veyahutta sağ olarak, ecir ve ganimetle evine kavuştururum." Hz. Malik El Eş'ari (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 117 1 Kıyamet günü günahı en çok olan kimse, manasız sözü çok olandır. Hz. Abdullah İbni Ebi Evfa (r.a.) 117 2 Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir. Hz. Enes (r.a.) 117 3 İsrail oğullarından bir cemaat hayvan suretine değiştirildi. Bilemem hangileridir. (Mensuh) Hz. Asım (r.a.) 117 4 Humma insan oğlunun kirini çıkarır. Demirci ocağının demirin pasını çıkarması gibi. Hz. Abdi Rabbih (r.a.) 117 5 Ümmetim kıyamet günü, elleri, alınları, ayakları (abdest yerleri) nurlu olarak gelirler. Mümkün olduğu kadar bu nuru büyültün. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 117 6 Ümmetim ahir zamanda şarabı, ismini değiştirerek içer. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 117 7 Ümmetim dinine tutunmuş olarak devam eder, Kaderi tekzib etmedikçe. Ettikleri zaman helâk olurlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 117 8 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Ona ahirette azab yoktur. Onun azâbı, dünyadaki ölüm, zelzele, sıkıntılar ve fitnelerdir. H. Ebu Musa (r.a.) 117 9 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Mağfiret olunmuştur. Allah Tealâ dünyadaki sıkıntıları onlara kefaret kılmıştır. Kıyamet günü gelince müslümanlardan her bir kimseye yahudi veya nasraniden bir fidye verilir. Ve kendine denir ki: "Bu ateşten senin fidyendir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 117 10 Ümmetim hiç bir vakit dalâlette toplanmaz. İhtilâfta kalabalık tarafını tutunuz. Hz. Enes (r.a.) 117 11 Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir. Kıyamette ona azab yoktur. Azâbları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir. Hz. Ebû Mûsa (r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 116 1 İftiracıların iftiracısı o kimsedir ki, Benim söylemediğimi "söyledi" der. Rüyada görmediğini de "gördüm" der. Ve bir de babası olmadığı halde "filanın oğluyum" der. Hz. Vesile (r.a.) 116 2 Mü'minin amelinin en efdali, Allah için cihad etmektir. Hz. Bilâl (r.a.) 116 3 Hediyenin ve ihsanın en efdali, kelâmı hikmetten bir kelimeyi öğrenip başkasına da öğretmektir ki, bu kendisi için niyeti sadıka ile bir sene ibadetten hayırlıdır. Hz. Enes (r.a.) 116 4 Kulun imanının en efdali, nerede olsa Allah'ın kendisi ile beraber olduğunu bilmesidir. Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.) 116 5 Allah (z.c.hz.)'nin nezdinde, kıyamette kulların en efdali, rıfk ve adaletle idare eden hükümdardır. En fenası da sert ve şerir hükümdardır. Hz. Ömer (r.a.) 116 6 Kıyamet günü Allah'ın kullarının en efdali, çok Hamd edenlerdir. Hz. İmran İbni Husayn (r.a.) 116 7 İbadetin en efdali, Allah (z.c.hz.)'ne hüsnüzan etmektir. Allah buyurur ki: "Ben kulumun zannı gibiyim." Hz. Übeyye (r.a.) 116 8 Sizin ağızlarınız Kur'an için yollardır. Onları misvakla temizleyin. Hz. Ali (r.a.) 116 9 Kıyamet gününde her merhalede Bana en yakın olanınız, dünyada Bana en çok salât ve selâm getirerinizdir. Kim ki Cuma günü ve Cuma gecesi Bana salâtı şerife getirirse, Cenab-ı Hak, onun yetmişi ahiret ve otuzu dünya ihtiyaçlarından olmak üzere, yüz hacetini giderir. Sonra Allah bir meleği vazifelendirir. Size nasıl hediyeler gelirse o da kabrime girer. Bana salât edeni haber verir. Adı, nesebi ve kabilesine kadar. Ben de beyaz bir deftere yazarım. Hz. Enes (r.a.) 116 10 Kıyamette bana meclis bakımından en yakın olanınız, bıraktığım gibi dünyadan gideninizdir. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 116 11 Ümmetimden bir taife şediddir. Kur'an üzerine dilleri fasihtir. Fakat bu, dillerinden aşağı gitmez. Ve imandan okun atıldığı gibi çıkarlar. Onları gördüğünüz yerde öldürünüz. Çünkü onları öldüren ecir kazanır. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 219 1 Namaza mı intizar ediyorsunuz? Bu namaz, sizden önceki ümmetlerde yokdu ki, o yatsıdır. Yıldızlar gök ehli için emandır. Yıldızlar döküldüğünde gök ehlinin başına gelecekler gelir. Ben de ashabım için emanım. Ben vefat ettiğim zaman Ashabımın başına gelecekler gelir. Ashabım da ümmetim için emandır. Ashabım gidince de ümmetimin başına gelecekler gelir. Hz. Ali İbni Ebi Talha (r.a.) 219 2 Beş vakit namaz ve diğer cumaya kadar Cuma namazı, büyük günahlardan sakınılmak şartıyle, aralarındakilere kefarettir. Hz Ebu Bekir (r.a.) 219 3 Benim bu Mescidimdeki bir namaz, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerdeki bin namazden efdaldır. Benim şu Mescidimdeki bir Cuma, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerdeki bin Cumadan efdaldir. Benim şu Mescidimdeki Ramazan ayı, Mescid-i haram müstesna, onun dışındaki mescidlerdeki bin Ramazan ayından efdaldir. Hz. Câbir (r.a.) 219 4 Beş vakit namaz sebebiyle Allah hataları affeder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 219 5 Sulh, müslümanlar arasında caizdir. Yanlız haramı helal ve helali haram yapan sulh müstesna. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 219 6 Sükut hikmettir ve yapanı da azdır. Malayani şeylerde çok konuşanın hatası da çoktur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 219 7 Sükut, Alim için ziynet, cahil için perdedir. Hz. Ebû Abdullah Eslemi (r.a.) 219 8 Sükut, ahlakın seyyididir. Hz. Enes (r.a.) 219 9 "Oruç siperdir. Kulum onunla siperlenir. Oruç Benim içindir. Ve onun mükafatını bizzat Ben veririm." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 219 10 Oruçlar Cehenneme kalkandırlar. Sizlerden birinizin harpte kullandığı kalkan gibi. Hz. Osman İbni Ebul as (r.a.) 219 11 Oruçlar siperdir ve o, mü'minlerin kalelerinden bir kaledir. Oruç hariç, her amel sahibinindir. Allah teala şöyle buyurur: "Oruç Benim içindir. Ve onu bizzat Ben mükafatlandırırım." Hz. Vasile (r.a.) 219 12 Oruç sabrın yarısıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 219 13 Oruçlarda riya yoktur. Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: "O Benim içindir. Onun mükafatını bizzat Beni veririm. (Çünkü) Oruçlu yemesini, içmesini Benim için bırakır." Hz Ebu Hureyre (r.a.) 219 14 Oruçlarla Kur'anı Kerim, kıyamet gününde kula şefaatçı olurlar. Oruç der ki: "Ey Rabbim! Ben onu gündüz yemekten ve şehvetlerden men ettim. Sen onun hakkında benim şefaatimi kabul et." Kur'anda şöyle der: "Ey Rabbim! Ben onu geceleyin uykudan men ettim. Öyle ise Sen de, benim, onun hakkındaki şefaatimi kabul et. "Ve de şefaatleri kabul olunur. Hz. İbni Amr (r.anhüma) 219 15 Namazda gülen, sağa sola bakan, parmağını çıtlatan hepsi bir menzildedir. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.) 219 16 Kayıb bir hayvan veya eşyayı bulduğunda hemen ilan et. Gizleme ve saklama. Sahibini bulursan onu ona ver. Yoksa o Allah'ın malıdır ki dilediğine nasib eder. (Muhtaçsan kullanır, başkasına da verirsin) Hz Carud (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 502 1 Ey tüccar cemaati, bu alış verişe manasız söz ve yemin karışır, muamelenize sadaka da girsin. Hz. Kays İbni Ebu Gazve (r.a.) 502 2 Ey delikanlılar topluluğu, sizden kim evlenmek elinden geliyorsa evlensin. Zira bu, gözü haramdan korur ve ırz için de en iyi muhafazadır. Kimin de gücü yetmezse oruç tutsun. Zira bu onun için enemedir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 502 3 Ey mü'minlerin kadınları, tehlil, tesbih ve takdis'e devam edin. Gaflet etmeyin ki rahmeti unutursunuz. Parmaklarınızla sayın. Bunlar sorguya çekileceklerdir ve tesbihe şehadet edeceklerdir. Hz. Hani İbni Osman (r.a.) 502 4 Ey kara haberciler, ey kara haberciler, ey kara haberciler. Sizin üzerinize korktuğum şeylerin en korkuncu riya ve gizli şehvettir. Hz. Abdullah İbni Zeyd (r.a.) 502 5 Ya Vabisa, geldin Bana iyilik ve günahtan soruyorsun. Neyi yapmandan için rahat oluyorsa o iyidir. Ne ki nefsinde tereddüt ve ihtilaç uyandırıyor o günahtır; sana insanlar fetva verse de. Hz. Vabisa (r.a.) 502 6 Ya Vasiba (r.a.), kalbinden fetva al. İyilik, kalbin mutmain olduğu ve nefsin itminan bulduğu şeydir. Günah ise, nefsini tırmalayan ve kalbe tereddüd uyandıran şeydir. İnsanlar sana fetva verse de "o doğrudur" deseler de. Hz. Vabisa (r.a.) 502 7 Ey yahudi, insan hepsinden, her ikisinin menisinden yaratılır. Erkek menisi kalındır. Ondan kemik ve sinir yaratılır. Kadının mutfesi ince nutfedir. Ondan et ve kan yaratılır. Hz. İbni Mes'ud (r.a.) 502 8 Adam keşke doğduğu yerin dışında, garib olarak ölseydi. Zira bir adam garib ölürse, o öldüğü yerle memleketi arasındaki mesafe Cennette ölçülür. (Kendine ona göre yer verilir.) Hz. İbni Amr (r.a.) 502 9 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, adam malın kendisine nereden geldiğine, helaldan mı, haramdan mı geldiğine aldırmayacak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 502 10 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, ümmetim ihtilafı sırasında Benim sünnetime tutunan eliyle ateş tutan bir kimse gibi olacaktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 502 11 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların yüzleri insan yüzü, kalbleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçmazlar. Eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise marufu emretmez, münkeri nehyetmez olur. Sünnet aralarında bid'at, bid'at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri sapıktır. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat kılar. Hayırlıları dua eder, fakat duaları kabul olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 224 1 "Umrâ ve Rukbâ" verilen kimselere caizedir. Hibesinden dönen kusmuğunu yalayan gibidir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 2 Onlarla (münafıklarla) Bizim aramızdaki ahit (eman) namazdır. Onu kim terkederse kafir olur. Hz. Hureyde (r.a.) 224 3 Bayram namazları her baliğ ve baliğaya vacibe yakın bir şeydir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 4 Göz yaşarır. Kalb de mahzun olur. İnşaallah Allah'ın hoşuna gitmiyecek bir şey söylemeyiz. Senin için, ey İbrahim, mahzunuz.(Oğlu İbrahim vefatında buyurulmuş) Hz. İmran İbni Husayn (r.a.) 224 5 Nazar haktır. Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi. Sizden gusl etmeniz istenirse gusledin. (Şayet biri size gelir de nazar var elini ayağını yıkayıp suyunu ver derse versin) Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 6 Nazar ve nefes az kaldı kaderi geçecekti. Nefes ve nazardan Allah'a sığının. Hz. Abdullah İbni Cerad (r.a.) 224 7 Nazar haktır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 224 8 Nazar adamı kabre, deveyi de tencereye sokar. Hz. Câbir (r.a.) 224 9 İki göz delillerdir. Kulaklar kapılardır. Dil de tercümandır. İki el iki kanattır. Karaciğer şefkat, dalak gülme ve akciğerler nefes yeridir. Böbrekler ise mekir yeridir. Kalb de meliktir. Melik temiz olursa, tebaası da temiz ve sağlam olur. Melik fesada uğrarsa tebaası da fesada uğrar. Hz. Ebû Said (r.a.) 224 10 iki göz zina eder. İki el, iki ayak ta zina ederler. Fert te zina eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 11 Akşam sabah ilim talimine gitmek Allah indinde, Allah yolunda cihaddan daha efdaldir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 224 12 Allah yolunda gaza eden, Beytullaha hac yapanlar ve umre edenler Aziz ve Celil olan Allah'ı ziyarete gelen heyetlerdir. Bunlar dua ederlerse kabul olunur. Ve Ondan bir şey isterlerse Allah isteklerini verir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 224 13 Gaza iki türlüdür: Allah rızası için gaza eden kimse, komutanına itaat eder, kıymetli şeylerini harcar, arkadaşlarına kolaylık gösterir ve arzda fitne çıkarmaktan kaçınır. İşte bu kimsenin uykusu da uyanıklığı da sevaptır. Başka maksadla gaza edene gelince Onunkisi öğünme, riya ve gösteriştir. Komutanını dinlemez, arzı da ifsad eder. İşte bu gibiler asla hayır ve sevabla dönemezler. Hz. Muaz (r.a.) 224 14 Garib gurbetinde, Allah yolundaki mücahid gibidir. (Sevab kazanır) her adımı için Allah bir derece yükseltir. Ve kendisine elli hasene yazar. Garib, gurbette iken Cennet ona vacib gibidir. Gariblere ikram ediniz. Zira, kıyamet gününde onların şefaat hakkı vardır. Umulur ki onların şefaati sebebiyle kurtulursunuz. Hz. Ebû Said (r.a.) 224 15 Dünyada garibler dörttür: Zalimin elinde Kur'an, bir mahallede içinde namaz kılınmayan mescid, bir evdeki okunmayan mushaf, kötü bir kavimle beraber bulunan salih adam. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
M ihrap deyip geçmeyelim Rasulullah makamıdır. Öyle cemiyetli bir makāmdır ki eğer o makâmın kıymetini başta imam arkadaşlar sonra cemaat bilseler kurtulmamız çok yakındır. Rasûlullah makamı öyle
kıymetlidir ki diğer dünya makamları hep oranın şubesidir. Efendimiz imamlığın yanında devlet başkanlığını da, kumandanlığını da müftülüğü de öğretmenliği de mihrapta yaptı. Bütün selahiyyetler o mihraptadır aslında. Eğer Cumhurbaşkanı mihrapla alakasını keserek şube sayılan makāma oturursa köksüz kalır, ruhsuz kalır, zaafiyet başlar.
T
-
- demek yasakdi hele bir
YanıtlaSil
Yuksel30 Nisan 2025 11:14 Enver Baytan Hoca'dan İki Fıkra
Altınoluk: Hocam sizin za-mana zemine göre nükteleriniz de vardır. Aklınıza gelen var mı?
BAYTAN: Var ama uygun
düşer mi bilmiyorum. Bir memle-ketin merkepleri nasılsa haberle-şerek büyük bir meydanda top-lanmışlar. Kongre yapacaklar. İç-lerinden biri yüksek bir yere gel-miş konuşmaya başlamış. "Ey merkep milleti biz bu memleket-te zulme uğruyoruz. Bu insanlar sırtımıza biniyorlar yük sarıyorlar kurtulamıyoruz. Yegâne sebep filan semercidir. Eğer o semerci olmazsa semer yapmazsa üzerimize binip, yük saramazlar. Ne yapıp yap-malı semercinin çaresine bakmalı." İçlerinden bir başkası söz almış "Cena-bi Hak mazlumların duasını kabul buyurur. Onun için içimizden duası mak-bul birisi bu yüksek yere gelsin semercinin ölmesi için dua etsin biz de ca-nu gönülden amin diyelim" demiş. İçlerinden birisi çıkmış; "Ya Rab kısa zamanda bu semercinin canını al!" diye duaya başlamış onlar amin amin derken üç gün içinde semerci ölmüş. Gelmiş mi acemi bir semerci bütün merkeplerin sırtı yara olmuş. Mecburen tekrar toplanmışlar. Durumumuz eskisinden de beter, acı arttı, ne yapalım derken yaşlı bir merkep çıkmış kürsüye "Bana bakın, önce siz bu merkeplikten vazgeçmedikçe bu acemi semerciden kurtulamazsınız, merkepliğinize tevbe edin ki semercilerden kurtulabilesiniz" demiş. Buradan ders alınabilir.
Siyasilerle ilgili de bir fıkra anlatayım:
Vaktiyle cahil bir siyası 20 kişilik etrafıyla beraber kabristanın yanından geçiyorlarmış. Vakıt yatsıdan sonra. Siyasi geriye dönmüş: "İçinizde Yasin bilen var mı?" diye sormuş ses yok. Tekrar sormuş, "İçinizde elham (fatiha) bilen var mi? gene ses yok, Peki, "İçinizde kulhü (ihlas) bilen var mı?" Ge-ne ses yok. Bu sefer siyasi emir vermiş; "Herkes ellerine büyükçe taş al-siol Almışlar. Şimdi "Dön ayak vaziyeti alın ve taşları yere pekçe vurarak vüruyun demiş. Etrafi sormuş: Ne olacak?" diye. Siyası "Kabirdekiler hiç olmazsa merkep sürüsü geçiyor zannetsinler" demiş.
Siredi böyle, Yasin bilmez, Fatiha bilmezlerin, yerin altındakilere fayda-olmayanlanh yenin üstündekilere ne faydası olacaktır?
Ibn-i Hübeyre (1). der ki: «Fukaha, bir şehir halkının İslâmı terkedip, orada hükümrân olmasında ihtilaf et-tiler. Acaba, onların bulunduğu memleket düşman ül-kesi sayılır mı? Imam Ebu Hanife sayılmayacağını söy-ler... Imam Mâlikî'nin mezhebinden anlaşılan ise, bir şehirde, küfür kanunlarının yürürlüğe girmesiyle, ora-sı düşman ülkesi sayılır. İmam Şâfiî ve İmam Ahmed'in görüşü de budur...>>>
Imam Ebû Hanife'nin muayyen şartları vardır. İs-lâm ülkesinin düşman ülkesi sayılması için o şartların tahakkuk etmesi gerekir.
Imam Serahsî (2) der ki: «... Bir topluluk İslâmı terk etti. Müslümanlarla harp edip, şehre hâkim oldu-lar. Ebu Hanife'ye göre, şehirlerinin düşman ülkesi sayılması için üç şart lâzımdır:
1 Küfür diyârına bitişik olmalı. Bu ikisi arasın-da İslâm ülkesi bulunmamalıdır.
2 Orada, kendilerine inanan hiçbir müslüman veya zimmî bulunmamalıdır.
3- Orada şirk kanunlarını tatbik etmelidirler.
İmam Ebû Yusuf ve Imam Muhammed'e göre ise, orası, şirk kanunlarının yürürlüğe girmesiyle düşman ülkesi sayılır. Çünkü bir ülke, kuvvet ve üstünlük i'tibâ-riyle bizim veyâ onların olur. Her nerede ki şirk kanun-ları geçerlidir, orada kuvvet müşriklerindir. Bu durum-da orası, düşman ülkesi sayılır. Ve her nerede ki İs-lâm kanunları geçerlidir, orada da kuvvet müslümanla-rındır. Fakat Ebû Hanife, üstünlük ve kuvvetin tama-
Haram Ayların En Hürmetlisi Olan Zülhicce Ayınızı Tebrik Eder, Yüce Mevlä'dan Faziletli Amellerine Muvaffakıyetler ve Hassaten Gazze İçin Kurtuluş Dileriz!
Lalegui
Aylık İlim, Kültür ve Fikir Dergisi
Lâlegül Dergisi Yıl:13 Sayı:147 Zülka'de - Zülhicce 1446 Mayıs 2025 140t
ve nadirdir. Onlar. Al-Jah'ın kelamını kalbleri ve mâna yönleri ile din-erler. Ve bu güzel sest, yani Allah'ın kelamını. azalarının işlediği salih amellerle tasdik ederler.
Fethu'r-Rabbani 50. meclis)
Insanların her birinin meşguliyeti ayrı ayrıdır. Kimisi, mevkii ve şöhret talibidir.
Kimisi, paranın, malın.
mülkün kuludur.
Kimist, devlet fleri gelen-
lerinin kuludur.
Kimisi, nefsinin, giyim
1-
ve kuşamının esiridir.
Kimisi, tuttuğu oruca güvenir.
Kimisi, kıldığı namaza güvenir.
Kimisi, rivayet ettiği hadise güvenir.
Kimisi, cehennemden korkar ve bu korkusu-
na güvenir.
Kimisi, cennete girmek için bir çok ameller iş-lerler ve bu amellerine güvenir.
Bunlardan başka Allah için kalbleri çarpan.
Allah'a bağlı, O'nunla beraber olan kişiler var-dır. Bunlar fanilere bağlanmaz, gönül vermez-ler. Bütün kuvvetleriyle Allah'ın dininin ayakda durması için çalışırlar, yardımcı olurlar.
Bu evsafdaki değerli kimseleri arayıp bulma--lı, bulmak nasib olursa iyice taharri etdikten sonra, onlara bağlanmalı, yani onlara intisap etmeli.
Bir hadis-i kudside: (Faslü'l-Hitab'dan)
- Benim dostlarım örtülerim altındadır, onla-rın hakikatlerini benden başka kimse bilmez, buyurulmuşdur.
Düşünmeliyiz ki yolu zahir olan suret Kabe-sine rehbersiz yol bulamıyoruz. Oraya gidenler ise hem onu görmüşler, kaç adım olduğunu, ne kadar uzaklıkda bulunduğunu tayin etmişler. Hakikat yoluna girip gayeye vasıl olmağı dü-
şün! İlk bakışlarda görünmeyen binlerce nokta, binlerce mesafe... Bu yola, risalet unsurları yü-ce Peygamberler kadem basmışlardır. Allah'ın selātı selamı onların üzerine olsun. Düşün ki tek makam bile zahir değildir. Nitekim şöyle de-mişlerdir. Bu yolun erleri yüksek himmet ile ve maksuda tahsis-i nazarla gitmişlerdir. Bu se-beble yolda aşkdan başka bir şeye bağlanma-mışlardır.
Yine Scholem'in, Yahudi Ansiklopedisi'nin (Encyclopedia Judaica) 1971'de basılan 6. cildine yazdığı (sütun 148-152) "Do-enmeh (Dönme)" maddesinde de bahsettiği önemli belgeleri görememekteyiz. Maddede, burada nakiller yapacağımız "Türkiye Dönmeleri" yazısında olduğu gibi; Mâliye Nâzırı Ca vid Bey'in mâlum olan Dönmeliğini açıklamakta, ancak Atatürk hakkında Selanik Yahudileri tarafından Dönme olduğuna dair ileri sürülen bir iddiayı buna eklemekle yetinmektedir.
Halbuki böyle bir iddianın ya hiç bahsinin edilmemesi, edilecekse kesin belgelerinin gösterilmesi gerekirdi.
Nitekim, aşağıda bahsedeceğimiz Dönmeler Tarihi adlı önemli eserinde bu noktaya temas eden Prof. Dr. Abdurrah -man Küçük maddenin bahsi geçen satırlarının tercümesini verdikten sonra, iddiayı muhâkemeden geçirmektedir.
Bu ilgi çekici satırların tercümesini ve buna dair mütâla-asını, Küçük'ün eserinden aynen alıyoruz (s. 543-44):
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk hükümetinde Maliye Baka-nı olan Cavid Bey yanında Mustafa Kemal Atatürk'ün bile Dönme olduğu Yahudi Ansiklopedisi'nde iddia edilmiştir. Encyclopedia Judaica'da şöyle denilmektedir: "1909 Jön Türkler İnkılabından sonra iktidara gelen ilk hükûmette, ara-larında Baruchya Russo ailesinin ahfâdı olan ve fırkanın li-derlerinden biri olarak faaliyette bulunan Maliye Bakanı Ca-vid Bey'in de bulunduğu birkaç Dönme mevcuttu. Birçok Selanik Yahudisi tarafından yaygın bir şekilde ileri sürülen bir iddia da -Türk Hükümeti tarafından yalanlanmasına rağ-men- Kemal Atatürk'ün Dönme asıllı olduğuydu. Bu görüş, Kemal Atatürk'ün Anadolu'daki dindar birçok muhâlifi ta-rafından da iştiyakla benimsendi."
Kanaatimizce bu iddianın ortaya atılmasının birkaç sebe-bi olmalıdır: 1. Selanik nüfusunun büyük çoğunluğunu Dön-meler'in teşkil etmesi ve Selânik doğumlulara Dönme naza-riyle bakılması, 2. Mustafa Kemal Atatürk'ün devam ett Şemsi Efendi mektebinin Dönmeler tarafından kurulmu
YanıtlaSil
Yuksel7 Mayıs 2025 06:26 Sabatay Sevi ve Dönmelik Hakkında Son Araştırmalar
115
ması ve orada çoğunlukla dönme çocukların eğitim-öğretim görmüş olması, 3. Masonlar gibi Dönmelerin de kendilerine meşrûiyet kazandırmak için meşhur olan büyük adamlara sahip çıkmak istemesi. Bu üç ihtimali değerlendirdiğimizde: Selanik'te, Dönmeler kadar olmasa da, bir Müslüman Türk kitle bulunmakta ve her Selânikli Yahudi Dönmesi demek anlamına gelmemektedir. Dönmelerin açtığı mektebe devam etmesi de onun Dönme olduğunu göstermez. Çünkü günü-müzde de azınlıkların açtığı mekteplere devam eden Türk çocukları bulunmaktadır. Böyle olunca üçüncü ihtimal kalı-yor ki o da: Dönmeler'in çeşitli hesaplarla Atatürk'ü kendile-rine mal etmeye çalışmalarıdır. Bize göre Atatürk Dönme de-ğildir. Dönme olsa idi; Dönmelerin önde gelenlerinden Ca-vid Bey'in idamına müsaade eder miydi? Masonlar derneği-ni kapatır mıydı? Çünkü Dönmelerin büyük çoğunluğunun mason olduğu ileri sürülmektedir.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 105 1 Mü'min kul Allah'a dua eder, Allah (z.c.hz.) Cibril (a.s.)'a der ki: "İstediğini yapma. Ben onun sesini seviyorum." Facir dua ettiğinde ise: "Ya Cibril (a.s.)! Hacetini yap. Çünkü ben onun sesini sevmiyorum" buyurur. Hz. Enes (r.a.) 105 2 Kıyamet gününde ter yerde yetmiş kulaç gider ve insanların ağızlarına, kulaklarına kadar gelir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 105 3 Gadr eden kimse için kıyamet gününde bir bayrak dikilir ve: "Dikkat edin, bu falan oğlu filanın gadridir" denir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 105 4 Gazab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateşi de ancak su söndürür. Sizden biriniz gazaba gelince abdest alsın. Hz. Atiyyetüssadi (r.a.) 105 5 Gazab, Cehennem ateşinden bir alâmettir. (Dağlama ile yapılan işaret gibi.) Allah, gazab edenlerin kalb damarları üzerine bu ateşten yapılmış damgayı vurmuştur. Görmüyor musun ki, gazaba gelince, insanın gözleri kanlanır, suratları kızarır ve damarları şişer. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 105 6 İhtiyaç ve fakirlik ashabım için saadet, ahir zamanda ise mü'minler için zenginlik saadettir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 105 7 Fitne gelir, kulları fırtına gibi savurur. Bunun içerisinden âlim, ancak ilmiyle kendini kurtarır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 105 8 Fuhuş (her şeyde haddi aşmak) ve tefahuşun (lâfta hududu aşmak fena konuşmak) İslamda yeri yoktur. Kimin ki, ahlâkı güzeldir, o İslâm tarafından da güzeldir. Hz. Câbir (r.a.) 105 9 Fitne gelir savrulur. Heva ve sabrı da beraber getirir. Kim hevaya tabi olursa onun fitnesi siyah (kara) olur. Kim de sabra tabi olursa, onun fitnesi ak (nur) olur. Hz. Ebû Malik el Eş'ari (r.a.) 105 10 Adil kadı kıyamet günü hesaba getirilir. Hesabın şiddeti ile karşılaşınca: "Keşke iki kişi arasında bir hurma için bile karar vermemiş olsaydım" der. Hz. Ali (r.a.) 105 11 Kadı, ayak kayacak noktalarda o kadar düşer ki, Medine ile Aden arası kadar Cehenneme düşer. Hz. Muaz (r.a.) 105 12 Kabir ahiret menzillerinden ilk menzildir. Kim ki kabirde işi kurtardı, arkası iyidir. Kim ki işi kurtaramadı, arkası da çetindir. Hz. Osman (r.a.) 105 13 Kur'an yedi vecih üzerine nazil oldu. Hangisini okursanız, isabet edersiniz. Kur'an üzerine münakaşa etmeyin. Çünkü o münakaşa küfürdür. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 105 14 Kalbler, Allah'ın parmaklarından ikisi arasındadır. İstediği gibi çevirir. Hz. Enes (r.a.) 105 15 Cemaat, toplulukla namaz kıldığında, Allah onlardan hoşlanır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 105 16 Kâfir Cehennemde büyür. O kadar ki, bir azı dişi Uhud dağı kadar olur. Onun cesedinin bu dişe göre büyüklüğü, sizden birinizin cesedinin azı dişine nisbeti gibidir. Hz. Ebû Said (r.a.) 105 17 Kâfirin dili kıyamette iki fersah (24.000 adım) arkadan gelir. Yani o kadar sarkar ki, herkes onu çiğner. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 105 18 Kafir, bir iş hususunda Allah'a dua eder, hemen yerine getirilir. Mü'min dua eder, hemen yerine getirilmez. Melâike bundan endişeye düşer. Allah buyurur ki: "Ben kâfire icabet ettim. Şunun için ki, Ben kâfire ve sesine gazab ederim. Benden duasını kessin ve Beni anmasın diye veririm. Mü'mine gelince, ağır davranırım. Benden ve Beni zikretmesinden kesilmesin diye. Çünkü Ben onu ve onun tazarruunu severim." Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 481 1 İkindiden sonra güneş batıncaya, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. Yalnız Mekke'de, Mekke'de. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 481 2 Cami komşusu için camiden başka yerde namaz yoktur. Hz. Câbir (r.a.) 481 3 Yemek hazırken namaz yok, büyük küçük abdest zorlarken de namaz yoktur. Hz. Âişe (r.anha) 481 4 Abdesti olmayanın namazı, besmele ile olmayanın abdesti yoktur. (Hayrı yok) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 481 5 Abdesti olmayanın namazı yoktur. Besmele çekmeyenin abdesti yoktur. Bana iman etmeyen Allah'a iman etmiş olmaz. Ensarı sevemeyenin de Bana imanı yoktur. Hz. Said İbni Zeyd (r.a.) 481 6 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek de yoktur. Kim zarar verirse Allah ona zarar verir. Kim güçlük çıkarırsa Allah da ona güçlük çıkarır. Hz. Abr İbni Yahya (r.a.) 481 7 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yoktur. Bir adam komşusunun duvarına kiriş atabilir. Sahipsiz ve imar edilmemiş yerde yol yedi arşındır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 481 8 Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir. Hz. Ali (r.a.) 481 9 Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur. Hz. İmran (r.a.) 481 10 Malik olmadığın yerde talak yoktur. Malik olmadığın şeyde azad etmek yoktur. Malik olmadığın şeyde satış yoktur. Malik olmadığın şeyde nezre vefa yoktur. Allah Teala'nın rızası aranmayan şeyde nezir yoktur. Bir kimse günah işlemeye yemin ederse onun için yemin yoktur. Bir kimse sıla-I rahimi kesmek için yemin ederse onun için de yemin yoktur. Hz. Amr İbni Şuayb (r.a.) 481 11 Hastalık sirayeti yoktur (Allah izin vermedikçe). Muharremin Sefer ayına tebdili de yoktur. Kuşu uğursuz saymakta yoktur. İki ay otuzar gün olmaz. Kim ahdini bozarsa Cennet kokusu koklayamaz. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 481 12 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. İyiye yorma hoşuma gider. İyiye yorma da güzel kelimedir. Hz Enes (r.a.) 481 13 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. Kuş ötmesi üzerinde şumlarına da yoktur. Safer ayının şumluğu da yoktur. Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 229 1 Yalanın hepsi kaydolur. Müslümanın başından bir musibet defeden veya iyilik getiren yalan müstesna. Hz. Sevban (r.a.) 229 2 Hoş söz sadakadır. Ve camiye giderken atılan her adım da bir sadakadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 229 3 Mantar "'men'" (Beni İsraile inzal olunan nimet) dendir. Ve suyu da göze şifadır. H. Saad İbni Zeyd (r.a.) 229 4 Kem'e (mantar) Allah Tealanın Beni İsraile indirdiği "men'dendir. Suyuda göze şifadır. Hz Saad İbni Zeyd (r.a.) 229 5 "Kenud" ona derler ki, yanlız yer, taifesini men eder. Ve kölesini de döver. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 229 6 Kevser, Cennette bir nehirdir. Yanları altın, mecrası inci ve yakut, toprağı miskten iyi kokar ve suyu da baldan tatlı ve kardan beyazdır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 229 7 Akıllı, nefsini güden (te'dib ve muhasebe eden) ve ölümden sonrası için amel eden kimsedir. Aciz de odur ki nefsini hevasına koyuverir ve Allah'a (iyi yapar inşaallah) diye temennide bulunur. Hz. Seddat İbni Evs (r.a.) 229 8 Kur'an-ı meharetle okuyan kimse, vahiy memuru meleklerle beraberdir. Müşkilatla okuyan için ise iki sevap vardır. (emekleme ve okuma) Hz. Âişe (r. anha) 229 9 Müzzine sesinin gittiği kadar mağfiret olunur. Ve ona o mesafedeki yaş ve kuru herşey şehadet eder. Namaza gelen adama da yirmibeş namaz sevabı yazılır. Ve onun iki namazı arasındakilere kefaret olur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 229 10 Ezanda müezzin, kamette imam sahibi selahiyettir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.). 229 11 Allah rızası için ezan okuyan müezin, ezan okuduğu müddetçe, kanı içinde kımıldayan şehid gibidir. Ona yaş ve kuru her şey şehaded eder. Ölürse, kabrinde kurtlanmaz. Hz. İbni ömer (r.a.). 229 12 İhlaslı müezzin, kanı içinde yuvarlanan şehid gibidir. Ve o, ezanla kamet arasında istediğini Allah'tan ister. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 229 13 Müezzin Allah'ın davetçisi, imam Allah'ın nuru, saflar Allah'ın erkanı (izzeti ve askeri) ve Kuran Allah'ın kitabıdır. Öyle ise Allah'ın davetçisine icabet edin. Allah'ın nurunu alın. Allah'ın dininin erkanı (ana duvarı) olun ve Allah'ın kelamını da öğrenin. Hz. Ebû Saidil Ensari (r.a.) 229 14 Müezzinler, kıyamet günü boyca insanların en uzunudur. Hz. İbni Zubeyr (r.a.) 229 15 Müezzinler müslümanların iftarlarında da, sahurlarına da eminlerdir. Hz. Ebû Mahzure (r.a.)
Sosyete sayfalarında her gün boy gösterenlerin, Türk halkını sömüre-rek kazandıkları paraları, açtıkları disko, gece kulübü ve benzer yerlerde harcavanların büyük kısmı Yahudiler ve Yahudi dönmeleridir. Kendi ara-larına kimsevi almaktan hoşlanmayan bu "üstün ırk" (!) ülkemizin re-fah ve zenginliğini paylaşıyorlar.
Yapılan bu oyunları bütün çıplaklığıyla ortaya serecek "Dönmelik ve Masonluk" adlı kitabın hazırlığı içindeyiz. Türkiye'deki bütün dönmele-rin soy kütüklerini de bu kitapla beraber yayınlayacağız.
Dinleri Dejenere Etmeleri
Kendi kitapları olan Tevrat'ı, hırs ve tutkularına yönelik olarak tahrif eden Yahudiler, aynı yöntemi diğer dinlere uygulamaktan da geri kalma-mışlardır. Hak dine düşman olan hahamlar, en sinsi ve tehlikeli taktiklern-ni kullanmışlardır. Dinleri içten yıkmaya yönelik olan bu taktik Dönmelik-tir.
Dönme Saul Hz. İsa'yı Tanrı İlan Ediyor
Hıristiyanlık, Hz.İsa'nın ölümünden sonra da, Yahudilik için büyük bir tehlike oluşturmaya devam edince Yahudiler devreye yine klasik taktikle-rini soktular.
Saul isminde bir Yahudi "Hıristiyan oldum" dedi ve adını Paul ola-rak değiştirdi. Yahudi Saul kendisine İsa'nın gökte görünerek İncil'in özü-nü anlattığını, buna göre gerçekte 3 tanrı olduğunu bunlardan birinin de Isa olduğunu iddia etti. Üçleme diye bilinen bu doktrinle Yahudiler daha gelişme aşamasında Hıristiyanlığın inanç yapısını dejenere etmeyi başar-dılar.
Aziz Paul olarak tanınan bu Yahudi kendi düşüncelerini İncil'e "Pav-lus'un Mektupları" adıyla ekleterek de darbeyi tamamlamış oldu. Böylece "İbadet edecekleri bütün yerleri mutlaka harap edeceksin. (Tesniye Bölümü, 12/2)" şeklindeki Tevrat emri uygulanmış oldu.
Dönmelerin İslam'ı bozmaya çalışmaları
Hz. İsa'dan sonra yaşanan senaryo aynen Hz. Muhammed'in vefatın-dan sonra da sahnelendi. Din değiştirip müslüman olduğunu iddia eden İbn-i Sebe adlı Yahudi önce İran, Hint, Yahudi geleneklerini İslam'a sokmaya çalıştı. Ardından İslam Tarihi'ndeki ilk ihtilaf ve savaşı çıkardı. Hz. Osman'ın katledilmesini organize etti. Aziz Paul'ün Hz. İsa'yı tanrı ilan etmesi gibi "Sen bir ilahsın" diyerek Hz. Ali'yi Allah ilan etti. Ye-men Yahudisi Gafiki de bu bölücü hareketlerinde ona yardım etti.
Bilgilerin iyi bir şekilde kullanılması, düşünce ka-biliyetinin gelişmiş olmasına bağlıdır. Umumiyetle insanlar düşünme zahmetine katlanmak istemez-ler. Herhangi bir özelliğ ile sivrilmiş olanlara tâbi olmayı tercih ederler. Bu durumda vazifeleri baş-kalarına yol göstermek olan kimseler, gerçekten doğru, tarafsız ve geniş düşünmeye, basiretli ve sağ duyulu olmaya mecburdurlar. Aksi halde dar ve sathî mantıklar içinde kalınarak yanlış hüküm-ler verilir. Büyük ve karışık problemler karşısında kalan geri ve yetersiz düşünce sahipleri durumla-rını korumak için çok defa asabîleşirler, tedhişe başvururlar veya riyaya sığınarak çeşitli maskeler kullanırlar.
★
HİKMETLİ SÖZLER
Edebin başı kişinin kendi haddini bilmesidir.
Gerçeğini idrak edemediğin şeyi inkâr etme.
Bir şey sınırını aşınca zıddına döner.
Bilginin meyvesi, bilinen şeye uygun yaşamaktır.
YanıtlaSil
Yuksel9 Mayıs 2025 05:59 Ey gönül! Kendini veznetmeye kantar ara, bul! Yürü kantarına, halis ayar ara, bul!
Ne kazandın bu mülkü fâni fenâya geleli? Serseri gezme boşa, zikr ile settar ara, bul! Saltanat, mülki konak birgün elinden gidecek, Sana bâkiyde bir ev yapacak mimar ara, bul! Seni bu nefs bir gün, dosta düşman edecek, Yürü; dil mülküne bir ehli-kumandan ara, bul! Aldanma, azizim, bu dünyanın nakşına, nakkaşına; Hazreti Adem gibi girsen hezaran yaşına, Åkıbet gelirsin bir gün şu musalla taşına, Kapatırlar seni bir hali haraba yalınız, O karanlık gecede kendine bir dost ara, bul! Ummete farz olunan; savmı, salât, haccı-zekât, Ol şefaat şerefi Ahmedi muhtar ara, bul!
Ey Cevahi; Ara gör derdine ilaç, Kevserin sâkisi olan Haydarı-Kerrar ara bul!
Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 230 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 230 1 Müezzinler müslümnların namazları ve hâcetleri (oruç vakitleri) üzerine eminleridir. Hz. Hasan (r.a.) 230 2 Müezzinler "emin" ve imamlar "Zâmin" (tekeffül edici) dirler. Allah, imamları irşad, müezzinleri mağfiret buyursun. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 3 Mü'min, insanların kendinden emin olduğu ve müslüman da müslümanların dilinden zarar görmediği kimsedir. Muhacir de fenalığı terkeden adamdır. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, komşusu kendisinin eziyetinden emin olmıyan kimse Cennete giremez. Hz. Enes (r.a.) 230 4 Mü'min bir, kafir ise yedi kursağına yer.( Bir gün bir adam geldi, Peygamberimiz (s.a.v) e misafir oldu. Yedi sefer süt getirdiler içti. O gün müslüman oldu, ertesi günü bir sefer süt ile doydu.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 230 5 Mümin bir, kafir yedi kursağına içer. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 6 Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur. Hz. Ebû Said (r.a.) 230 7 Mü'min Mü'minin aynasıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 8 Mümin müminin aynasıdır. Ve mümin müminin kardeşidir. Nerede rastlarsa onu toparlar ve arkasından korur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 9 Mümin ülfet eder. Ülfet etmiyen ve ülfet edilmiyen kimsede hiç bir hayır yoktur. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.) 230 10 Mümin mümin için bir yapı gibidir. Birbirini bağlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 230 11 Kavi mümin Allah'a, zaif müminden daha hayırlı ve sevgilidir. Gene de her birinde hayır vardır. Sana menfaat verecek şeye haris ol. Fakat Allah'a dayanarak işe giriş ve acze düşme. Eğer sana bir şey isabet ederse şöyle yapsaydım, böyle olurdu, deme. Lakin Allah böyle takdir etti ve dilediğini yaptı de. Zira "Keşke" sözü şeytanın işine yol açar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 12 Mümin gayyur olur. (Irz ve namusu hususunda kıskanç olur) Allah (z.c.hz)'leri da gayyurdur. (Bunun için Allah fuhuşu haram etmiştir) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 13 Mümin alicenaptır ve kerimdir. (Hüsnü zannı sebebiyle aldanır) Facir ise hilekardır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 230 14 Mümin her halinde hayır üzerindedir. Ruhu, Allah Azze ve Celle'ye hamd eder olduğu halde, iki yanı arasında kabzolunur. Hz. İbni Abbas (r.a.) 230 15 Mümin iki korku arasında bulunan bir kuldur. Geçmiş günahını anar ve bundan dolayı Allah ona ne yapacak, bilmez, korkar. Yaşadığı kadar daha nelere uğrayacak onu da bilmez ve korkar. Ravisi belli değil
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 104 1 Bir müslüman, lâyıkı ile abdest aldığında ve namazını da lâyıkı ile kıldığında, namazdan çıkarken annesinden yeni doğmuş gibi çıkar. (Bütün günahları dökülür.) Hz. Osman (r.a.) 104 2 Kulun uykusunda ruhu kabzolur. Ve geri verilib verilmeyeceğini de bilmez. Vitir namazını kılıp yatması onun için daha hayırlıdır. Ayda üç gün oruç tutan, ayın hepsini oruçlu geçirmiş gibi olur. Çünkü Allah bire on sevab verir. Kul, kendisinden her "Sülâmâ"sının bir zekâtı olduğu halde sabahlar. "Sülâmâ nedir? Ya Resulallah" denildi. Buyurdu ki: "Ceseddeki her kemiğin mafsalıdır. Eğer o kul, dört secde ile iki rek'at namaz kılarsa (İşrak veya duha namazı) cesedinin zekâtını ödemiş olur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 104 3 Kul namaza durduğunda, ona Cennet kapıları ve Rabbi ile arasında bulunan perdeler açılır. Huriler ona karşı bulunurlar, tükürmedikçe ve sümkürmedikçe. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 104 4 Kul bir çok zamanlar, bir çok zamanlar, bir çok zamanlar müslüman yaşar. Fakat sonunda Allah'ın gazabına uğrayabilir. Yine, ömrünü hep küfürle geçirir. Fakat sonunda Allah'ın Rahmetine uğrayabilir. Kim ki herkese gıybet ederek ve fena lâkap takarak ölürse, kıyamette, burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur. Hz. İbni Amr (r.a.) 104 5 Kul, her harcadığından me'cur olur. Yalnız binaya harcadığından olmaz.(Fazlasına giderse) Hz. Habbab (r.a.) 104 6 Kulun, eğer azmi, meramı (tasası) dünya olursa, Allah onun meşgalesini, ihtiyacını açar, yayar. Ve ihtiyacını iki gözü arasına koyar. Akşam yatar fakir, sabah kalkar fakir. Eğer, azmi ve meramı ahiret olursa, Allah onun meşgalesini toplar. İhtiyacını kaldırır. Zenginliği kalbine verir. Zengin yatar zengin kalkar. Hz. Enes (r.a.) 104 7 Kul hasta olur, kalbi rikkat kesbeder. Günahlarını hatırlar, sinek kadar yaş döker. Bunun yüzü suyu hürmetine kendisine mağfiret olunur. Eğer kalkarsa günahlarından sıyrılıp kalkar. Ölürse mağfiret olunur. Hz. Enes (r.a.) 104 8 Kula, duadan üç şeyden biri şaşmaz; Ya günahı affolunur, ya hayrı çoğaltılır. Veyahutta işlenmiş amel ecri alır. Hz. Enes (r.a.) 104 9 Kul zulme uğradığında, intikam alamamış, yardımcı da bulamamış olduğu halde, ellerini göğe kaldırmış dua ederse, Allah ona; "Lebbeyk kulum: Ben sana dünyada ve ahirette yardım edeceğim." buyurur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 104 10 Kul namaza durduğunda sağa sola bakarsa, ona Rabbi buyurur ki: "Ey kulum, Ben senin iltifat ettiğin şeylerden hayırlıyım." 2'inci ve 3'üncü defa bakarsa yine aynı şekilde buyurur. 4'üncü defa bakarsa ondan yüz çevirir. Hz. Huzeyfe (r.a.) 104 11 Kul bir yalan söyler ki, melek onun ağız kokusundan bir mil öteye kaçar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma
Güneş, kıyamet günü bir mile kadar yaklaşır ve harareti de çok ziyade artar. Ve bu sebeble beyinler, taşlar üzerindeki tencerelerin kaynadığı gibi kaynar. Bu hararetten, ehli mahşer, hatalarına göre terlerler. Ve ter onlardan bazısının ayak topuğuna, bazısının bacağına, bazısının karnına kadar çıkar. Bazısına ise ter, gem oluncaya kadar yükselir. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.) Sayfa: 249 / No: 17 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel10 Mayıs 2025 09:39 Siz kabirden haşrolup yaya, sürünerek, binitli veya yüzüstü götürülürsünüz. Ve siz Allah'a ağızlarınız kapalı olarak arzolunacaksınız. Ve ilk olarak konuşacak, uyluğunuzdur. Ravi: Hz. Muaviye İbni Hayde (r.a.) Sayfa: 249 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
"DİNLERİNE UYMADIKÇA YAHUDİLER DE HIRİSTİYANLAR DA ASLA SENDEN RÂZI OLMAYACAKLARDIR.
De ki: <<Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır."
1 Mart 2021 Pazartesi/ 17 Receb 1442 Hendek Gazvesi 11-24 Mart 677 "Istiklal Marşı'nın, Meclis'te Ilk Kez Okunman (1921)/ Yeşilay (Hilal-Abdarim Kurulması (1920)
2 Mart Salı/18 Receb Şah 1 Nak sibend Hazretleri'nin Vefatı (1389)/Emir Sultan'ın Vefatı (1430)/Imam Buhari'nin Vefatı (869)
3 Mart Çaryamba/19 Receb-Halife-in Kaldırılması (1724)/Diyanet Is leri Başkanlığı'nım Kurulması (19241/Tevhid i Tedrisät Kanunu'nun Çıka rılması (1924/ Vakıflar Genel MO-dürlüğü'nlin Kurulması (1924)
4 Mart Perşembe/20 Receb-Sela haddin Eyyübi'nin Vefatı (1193)/Os-manlı Hanedanı'nın Sürgüne Gön derilişi (1924) M. Es'ad Erbili Efen di'nin Wefit (1931)
5 Mart Cuma/21 Receb BM'nin, Bosna'ya Türk Askeri Gönderilme sini Kabul Edişi (1994)
6 Mart Cumartesi/22 Receb-Piri Reisin Vefatı (1554)/ Omer Seyfed-din'in Vefatı (1920)/ Imam-Hatip Okulları'nın Açılışı (1951)/ Üçüncü Cemre'nin (Toprağal Düşüşü
7 Mart Pazar/23 Receb-Artvin'in Düşman Işgalinden Kurtuluşu (1921 Istiklal Mahkemeleri'nin Kaldımlışı (1927)
Mart Pazartesi/24 Receb Pey gomberimizin Arafat'ta Veda Hutbe-si'ni Iradı (6321/Yıldırım Bayezidin Vefati (14031/Dünya Kadınlar Günü
9 Mart Salt/25 Receb- Laleli CA-mii'nin İbadete Açılması (1764)
10 Mart Çarşamba/26 Receb- Mi tac Kandili/Imam Cafer-i Sadık Haz-
Şeytan sabaha eriştiğinde askerlerini etrafa gönderirken onlara şöyle der: "Kim bir müslümanı haktan saptırırsa, ona taç giydiririm." Sonra askerlerinden biri ona gelir ve şöyle der: "Ben, birisinin karısını boşayıncaya kadar yanından ayrılmadan çalıştım." Bunun üzerine şeytan: "Mümkündür ki, o tekrar evlensin." Diğer biri gelir ve şöyle der: "Bu gün birisini ana ve babasına isyan ettirinceye kadar başından ayrılmadan uğraştım." Bunun üzerine şeytan: "Umulur ki, o kimse onlara iyilik yapsında iyilerden olsun" der. Başka birisi gelir ve şöyle der: "Ben, bir insanı Allah'a şirk koşuncaya kadar saptırmaya devam ettim." Bunun üzerine şeytan: " İşte aradığım sensin, sen" der ve tacı ona giydirir. Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.) Sayfa: 31 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
"Ey îman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten aslâ geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler.
Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri hâlde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında «İnandık!>>> derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar.
De ki: <>> Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.
Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve takva sahibi olursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır."
Peygamberimiz, ayıldıkça: «Aman! Aman! Ellerinizdeki kölele-rinize iyi davranınız!
Onların sırtlarına, elbise giydiriniz! Karınlarını, doyurunuz!
Onlara, yumuşak söz söyleyiniz! (369)
Namaza! Namaza devam ediniz!
Ellerinizdeki köleleriniz hakkında da, Allâh'dan korkunuz!>> bu-yurmaktan (370),
Son nefesinde bile «Namaza! Namaza!
Ellerinizdeki kölelerinize...» diye tavsiyede bulunmaktan geri durmamakta idi. (371)
Peygamberimizin en son sözü «Kadınlarınız ve ellerinizdeki köle-leriniz hakkında Allah'dan korkunuz!» buyruğu idi. (372)
Peygamberimizin Son Dakikaları ve Allah'dan Dilekleri:
Rebiül'evvel ayının on ikinci (373), veya on üçüncü (374) pazar-tesi günü (375), kaba kuşluk vakti idi. (376)
Güneş, zevâle (Batıya kaymağa) doğru yaklaşıyor (377), Pey-gamberimiz, son dakikalarını yaşıyordu. (378)
Peygamberimizin başı, Hz. Aişe'nin göksüne yaslı bulunuyor, Hz. Aişe «Ey insanların Rabbı! Hastalığı, gider, kaldır! Gerçek Tabib Sensin! Gerçek şifâ verici Sensin!>> diyerek şifâ diliyor (379)
Peygamberimiz ise «Hayır! (380) Ben, Allâh'dan, Refik-ı âlâ züm-
(369) İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 254
(370) Ahmed b. Hanbel Müsned c. 1, s. 78
(371) İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 253, Ahmed b. Hanbel Müsned c. 3, s. 117, c. 6, s. 290, İbn-i Mâce Sünen c. 2, s. 900-901
(372) Abdurrezzak Musannef c. 5, s. 436
(373) Vakıdi Megazi c. 3, s. 1120, İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 191
(374) İbn-i Abd-i Rabbih Ikdülferid c. 2, s. 174
(375) İbn-i İshak, İbn-i Hişam Sîre c. 4, s. 304, Malik Vakıdî Megazi c. 3, s. 1120, İbn-i Sa'd Muvatta' c. 1, s. 231, Tabakat c. 2, s. 191, Ahmed b. Hanbel Müsned c. 4, s. 364, c. 6, s. 45, 118, 132
(376) İbn-i İshak, İbn-i Hişam Sire c. 4, s. 304
(377) Vakıdi Megazi c. 3, s. 1120, İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 191, Taberî Tarih c. 3, s. 197
(378) İbn-i İshak, İbn-i Hişam Sire c. 4, s. 304, Vakıdî Megazi c. 3, s. 1120, İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 191, Taberî Tarih c. 3, s. 197
(379) İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 212, Ahmed b. Hanbel Müsned c. 6, s. 108
(380) İbn-i İshak, İbn-i Hişam Sire c. 4, s. 301, İbn-i Sa'd Ahmed b. Hanbel Müsned c. 6, s. 274 Tabakat c. 2, s. 230,
Şüphe doğruları bulmak için koşmaktır. Bir Şair M. Esad COŞAN Akra Fm. Günün Sohbeti
YanıtlaSil
Yuksel11 Mayıs 2025 08:56 em almak gerekir.
Şüphe, insanı rahat koymaz ama çok tehlikeden kurtarır.
Şüphe, insanı huzursuz ve rahatsız eder. Ancak şüphe saye-sinde bazı tehlikeler ve kötü olaylar önceden tespit edilebi-lir. Bu nedenle bazen şüphe çok yararlı olur.
Saliha kadının alâmet-leri; güzelliğinin Allah kor-kusu, zenginliğinin kanaat, süs ve ziynetinin iffet olma-sıdır.
AA
17
in
70;
Haya ve iffet, insanı ahlâka aykırı her türlü fenâlıktan koruyan ve onu kötülüklerden ayıran bir perdedir. O perdeyi yırtan bir kimse, günah bataklı-ğında boğularak perişan olmayı peşinen kabûl etmiş demektir. Zira Hazret-i Ömer'in buyurduğu gibi; "Hayası gidenin kalbi ölür." Zâhiren canlı, lâkin mâ-nen ölmüş bir kalp ile de Cenâb-ı Hakk'a yaklaşmak asla mümkün değildir.
n-
ni
m 22 Ekim
YanıtlaSil
Yuksel13 Mayıs 2025 05:50 Altınoluk'un Ücretsiz Ebédér
Kur'an'a göre ilâhi vahyin insanla buluşma noktası kalbdir. İnsanın idrak, duygu ve amel gibi fonksiyonları kalb merkezlidir. Îman, nifak ve inkâr gibi itikâdî yönelişler; sevgi, merhamet ve korku gibi ahlâkî ve psikolojik değerler, hep kalbe nisbet edilmiştir. İnsanı Hak katında mükerrem kılan "takva"nın mahalli kalb olduğu gibi kıyamet gününde kişinin değer ölçüsü de kalbdir. Bu sebepledir ki o, "nazargâh-ı ilâhî" olarak tavsif edilmiştir. Hz. Peygamberin -sallallâhü aleyhi ve sellem- "Dikkat edin cesette bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozuk olursa bütün beden de bozulur; işte bu et parçası kalbdir" (Buhârī, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107 Mâce, Fiten, 14.) sözleri ise kalbin insanda en önemli bir merkez olduğunu açıkça vurgular mâhiyettedir.
İşte bu kitap, müslümânın, emanet edilen ömrü, "kalbî hayat" diye özetlenebilecek bir derinlikte yaşamaktan başka yolu olmadığını açıklıyor.
Şimdi elinizde, hem Kur'an ve Sünnet'in ölçülerini belirlediği "kalbî hayat" konusunda sağlam bir müracaat kitabı, hem de dost ortamlarında gönül huzuru içinde paylaşılacak bir sohbet kitabı vardır.
Allah Rasülü'nün hayatı, kıyamete kadar gelecek bütün nesillere örnektir. Kur'ân-ı Kerîm'de O'nun hakkında:
"Andolsun ki, sizin için; Allah'a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allah'ı çok zikre-den (mümin)'ler için Rasûlullah'ta üsve-i hasene (en mükemmel bir örnek) vardır." (el-Ahzab, 21) buyurulmuştur.
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sireti ve mübarek şahsiyeti, sırf insan idräkine sığabilen tezahürleri ile dahi beşerî davranışlar manzümesinin zirvesini teşkil eder. O, irşad vazifesini, insanlık içinde bizzat kendisi örnek olmak süreti ile tamamlayan zirve bir peygamber ve nümüne-i imtisal bir şahsiyettir. Allah -celle celălühü-, O mübarek varlığı -Kur'âni täbiriyle-"üsve-i hasene", yani en mükemmel bir örnek şahsiyet olarak bütün insanlığa takdim etmiştir.
YanıtlaSil
Yuksel14 Mayıs 2025 08:15 ÜSVE-İ HASENE 2
Tebliğde - Terbiyede - Muâmelede
En Güzel İnsan
-sallallahu aleyhi ve sellem-
Gönüllerin şifa kaynağı dinimiz İslâm'ın bütün insanlara tebliği/ulaştırılması Müslümanların en önemli vazifesidir. Bunun yanında sadece İslam'ı insanlara ulaştırıp onları Müslüman yapmak da kâfi görülmemelidir. Zira nitelikli bir eğitim olmadan kaliteli ve müreffeh bir toplum oluşturmak, tarihe mâl olacak mühim işler başarabilmek mümkün değildir. Eğitimde ise örnek alma ve şuurlu bir ittiba, esas unsurlardandır. İşte bu çerçevede model alınacak zât olarak Allah Teâlâ bizlere "Üsve-i Hasene: en güzel örnek" diye Peygamber Efendimiz'i takdim etmektedir. Zira o yüce şahsiyet hayatının her safhasında her bakımdın müstesna bir güzellik ve mükemmellik sergilemiştir. Yani Fahr-i Kâinât -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sîreti bütün çeşitleriyle birlikte en müstesna güllerden derlenmiş bir bukete benzer ki, arayanlar güllerin en güzelini o bukette bulurlar.
(42) Hakkı batıla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.
İnsana zehiri billûr kâsede bal şerbeti içinde verirler.
Müslümanı sapıtmak için gelenler kâfir kıyafetinde gelmezler müs lüman kıyafetinde gelir. Allah'ın âyetlerinden hareket ederek kâfirlerin sistemleri ile Kur'ân'ın uyuştuğunu açıklamaya çalışırlar.
Gizlemek ise Efendimiz zamanında Tevrat ancak birkaç kişinin elin-de vardı. Ve onlar istemediklerini okumazlardı. Peygamber Efendimiz ve Kur'ân'dan haber veren âyetleri okumuyorlardı.
Bugün ise çağdaş kâfirler Kur'ân dili Arapça'nın okunup yazılmasını yasaklamışlar. Okuyup hafız olan değerli insanlarımız okuduğunun ne anlama geldiğini bilmezler.
Bunları bu hale getirenler de gizleme işlemini yapıyorlar.
(43) Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve ruku' edenlerle be-raber ruku' edin.
Bu âyette: Namaz kılmak ve zekât vermek Yahudiler'e emrediliyor.
"Onlara emrediliyor bizi ilgilendirmez" diyemeyiz. "Ruku edenlerle bera-ber ruku ediniz" emrine dayanarak cemaatla namaz kılmak vacipdir de-mişler. Hanefiler'e göre cemaatla namaz kılmak müekked sünnettir.
"Sizi boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?"
(el-Mü'minûn, 115)
***
"Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların (yani insanların) çoğu (gafletlerinden dolayı) bilmiyorlar." (ed-Duhân, 38-39)
YanıtlaSil
Yuksel15 Mayıs 2025 08:55 Rivâyete göre bir gün Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm-:
Kendisine: "-Ölüler kimlerdir?" diye sorulunca da, şu karşılığı verdi:
"-Ölüler, dünyaya dalanlardır. (Yani canlı cenâzelerdir.)"
(Ebû Tâlib el-Mekki, Kütü'l-Kulüb, Beyrut 1426, c. I, sf, 176)
YanıtlaSil
Yuksel15 Mayıs 2025 08:58 Oruç, nâil olduğumuz sayısız nîmetlerin kadrini bildiren, o nîmetleri lutfeden Allah'a karşı şükran hisleri uyandıran, nefsânî arzu ve temâyülleri bertarâf eden, gönlü maddenin esâretinden kurtarıp "sabır" denilen en yüksek ahlâkî meziyete eriştiren bir ibâdettir.
YanıtlaSil
Yuksel15 Mayıs 2025 09:01 Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"(Yapacağınız hayırlar), kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı, onları zengin zanneder. Sen, onları sîmâlarından tanırsın. Çünkü onlar, yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı, muhakkak Allah bilir." (Bakara, 273)
ve bazen de bu ayetlerdeki ve sayılardaki muhteşem Ahenk. Bunların herbiri, çeşitli milletlerin mensubu olan birçok bahtiya-rın kalbini yumuşatmış ve onların İslâmiyetle şereflenmesine sebep olmuştur.
Işte Kaptan Cousteau, işte Cat Stevens, Roger Garaudy ve diğerleri.
Ve şimdi de Neil Armstrong.
Onun İslâmiyetle şereflenmesinin sebebi ise bambaşka ve tüyler Ürpertici.
Ay'a ilk defa ayak basan insan olmakla şereflenen bu astronot'un kalbini derinden derine gelen bir ezan sesi yumuşatacak ve onu gerçek mânâdaki yükselişe ulaştıracaktır.
Araştırma ve tercüme:
Yük. Müh. Hasan PEKŞEN
Yıl 1969 Temmuz'un 16'sı Saat 9:31
Florida'nın sıcak ve boğucu havasına rağmen 55 ülkeden 3493 muhabir ve 1 milyona yakın Insan, birkaç kilometre ötedeki za rif bir füzenin kalkışını beklemekte-
Apollo 11'in guçlü satürn motorlarından fış-kıran alev ve dumanlar, aya ilk defa ayak basa-cak olan astronotların (N.Armstrong, E.Aldrin ve M.Colins) bulunduğu füzeyi dünyadan ayırıyor.
dir. Ancak meraklılar sadece on lardan ibaret değildir ve yeryüzu nün değişik bölgelerindeki yüzmıl yonlarca insanın dikkati, o füzeye yönelmiştir
Bu kadar büyuk bir heyecana sebep olan ve belki de yaratıldığın dan beri dünyada en fazla ilgi top-layan bu hadise nedir?
Sorunun cevabını, füzelerin Ustadı olarak bilinen Wernher Von Brown'dan dinleyelim.
Şimdiye kadar ay'a yapti ğımız insansız uçuşlar, bize epеусе bilgi sağlamıştır Ancak Neil Armstrong'un aydaki ilk adımları. insanlığın yükselişinde yeni basa maklar teşkil edecektir.
Birkaç milyar dolara mâl olan, aya gidiş hadisesi, Batı aleminin naza-rında neticesine ulaşmış mıdır?
Veya ondan beklenen faydalar sağlanmış mıdır? Bilemiyoruz. Ancak Armstrong'un ayda duyacağı ezan sesi ve bu vesileyle müslüman olması, özellikle Armstrong ve İslâm âlemi için bütün beklenenlerin fev-kindedir.
Çünkü bir insanın imân vasıta-sıyla kazanacağı ebedî hayatı,.... bütün her şey'den daha kıymetlidir.
Yuksel16 Mayıs 2025 05:56 Hacı Bayram Kürsüsünden Nisa Sûresinden Mesajlar
Fıtrata Müdahale Şeytan İşi..
Kuruntu Boş Ümitler.
291
Sulha Engel Bencil Tutku: Şuhh. 309
Şehadetiniz Allah İçin Olsun. ..327
Zorlukların Ardından Gelen Rahmet. 343
Rahmetim Her Şeyi Kuşatmıştır. 359
İman Ciddiyettir, Kararlılıktır. 379
Saadet Yurdu Hanelerimiz.. 397
Sadece Kendisini Aldatanlar.. 413
Allah Size Niçin Azap Etsin?. 429
Kaynakça
445
YanıtlaSil
Yuksel16 Mayıs 2025 05:57 Toplumu inşa eden temel yapı taşları aile, adalet ve merhamet-tir. Nisa Suresi, kadınların haklarını, aile düzenini ve toplumsal adaleti merkeze alarak, insanlığa yol gösteren ilahi ilkeleri ih-tiva eden bir sûredir.. Burhan İşliyen Hocamızın Hacı Bayram Camii kürsüsündeki vaazlarının derlenmesi ile oluşan bu eser, Nisa Suresi'nin ışığında kadının toplumdakı yerini, ailenin ve ahlakı-manevi değerlerin hayatımızdakı önemını ele alıyor.
Kur'an-ı Kerim'in kapsamlı surelerinden biri olan Nisa Suresi, tarih boyunca kadın haklarından miras hukukuna, evlilik ah-kâmından sosyal adalete kadar pek çok konuda rehberlik et-miştir. Bu kitap, surede ele alınan konuları derinlemesine analiz ederken, modern dünyada bu prensiplerin nasıl uygulanabi-leceğine dair önemli çıkarımlar sunuyor.
Kadim değerlerimizin modern hayatla nasıl bütünleşebile-ceğini keşfetmek, aile bağlarını güçlendirmek ve manevi huzu-ra ulaşmak isteyen herkes için kaleme alınan bu eser, hem akademik hem de manevi bir kılavuz niteliğindedir.
Şu an esir maddesiyle ilgili bir buluş yapıldı Statrajik (Cok önemli) bir buluş yapıldı stratejik sürpriz yapılabilir. esir.Uzay boşluğunu dolduran madde.
TEK DEĞERLİ BİR ŞEY VARDIR. ALLAH C. C.. VE ONUN RIZASI NI KAZANABILMEK. O NU KAYBEDEN NEYİ KAZANMIŞTIR O NU KAZANAN NEYİ KAYBETMİŞTİR. ÇÜNKÜ HERŞEY O NUNDUR.
TEK DEĞERLİ BİR ŞEY VARDIR. ALLAH C. C.. VE O NUN RIZASI NI KAZANABILMEK. O NU KAYBEDEN NEYİ KAZANMIŞTIR O NU KAZANAN NEYİ KAYBETMİŞTİR. ÇÜNKÜ HERŞEY O NUNDUR.
Peşin hüküm ve hareket bir nevi tembelliktir. Araştırma zahmetine katlanmayanlar, sonunda pek çok zahmetlere katlanmak zorunda kalırlar. İnsanları ufak-tefek hatalarına, kılık-kıyafetlerine bakarak değerlendirmek de son derece yanlıştır.
Olaylar ve şahıslar başkalarının sözü ve gözüyle değerlendiren nice yöneticiler çok büyük zulümlerin, cinayet ve felaketlerin aleti olmuşlar, çoğu zaman bu yüzden kendileri de feci akibetlere uğramışlardır. Altınoluk Şubat 2012 Sayı. 312. R.evvel.1433.
Olaylar ve sahışlar sırf başkalarının sözü ve gözüyle
YanıtlaSil
Yuksel18 Mayıs 2025 09:52 değerlendiren nice yöneticiler çok büyük zülümlerin, ci-nayet ve felaketlerin âleti olmuşlar, çoğu zaman bu yüz-den kendileri de feci akibetlere uğramışlardır.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 97 1 Böğür sancısı, böbrekteki damardandır. Bu ayaklandığı zaman bunun ilâcı sıcak bal şerbetidir. Hz. Âişe (r.anha) 97 2 Habâisin (kötülüklerin) hepsi bir odaya konup kapısı kapandı, kilitlendi. Anahtarı içki oldu. Kim ki içki içer, o kapıyı açar ve içine düşer. Hz. Muammer (r.a.) 97 3 Hızır yerde ve İlyas denizdedir.Onlar her gece Zülkarneny'in insanlar ile Ye'cûc-Me'cuc arasında yaptığı set üzerinde birleşirler. Senede bir kere de Hac ve Umre yaparlar ve zemzem içerler. O zemzem, bunlara bir sene yeter. Hz. Enes (r.a.) 97 4 Fena ahlâk, sirkenin balı bozduğu gibi, ameli bozar. Hz. Ali (r.a.) 97 5 Hiç şüphe yok, deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür. Ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Gözsüzleri ve abraşı iyi eder. Ölüleri diriltir. Ve "ben rabbinizim" der. Kim onu tasdik ederse fitneyi deccale düştü. Kim de "Rabbim Allah" der ve böyle ölürse o zaman deccalın fitnesine düşmemiş olur ve ona bir daha fitne ve azab yoktur. Deccal yerde Allah'ın dilediği kadar kalır. Sonra İsa (a.s.) gelir. O Bana vekil ve Benim dinim üzerine gelir. Deccalı öldürür. Ondan sonra kıyamet kopar. Hz. Sumre (r.a.) 97 6 Deccalın sol gözü kör ve alnında "Kafir" diye yazılıdır. Gözlerinin üzerinde de kalın bir perde vardır. Hz. Enes (r.a.) 97 7 Deccal şarktan, Horasan'dan çıkar. Ve ona "kalkan yüzlüler" tabi olur.(Yahudiler ve Horasan Türkleri deccalın yardımcıları olacaklar.) Hz. Ebû Bekir (r.a.) 97 8 Deccal her yere varır, yalnız dört mescidin bulunduğu yere varamaz. Mescidi Haram, Mescidi Medine, Mescidi Aksa ve Mescidi Turi Sina. Hz. Recul (r.a.) 97 9 Dünya mel'undur ve onda bulunan şeyler de mel'undur. Yalnız Zikrullah, Allah'ın sevdiği iyi amel, Âlim ve müteallim haricdir. Beni İsrail'in ilk fitnesi kadınlardan olmuştur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 97 10 Duanın, nazil olan ve olmayan belâya da faidesi vardır. Ey Allah'ın kulları! Duaya sarılın. (Allah'a çok yalvarın.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 97 11 Din nasihattir, din nasihattir, din nasihattir. Soruldu: "Kimin için Ya Resulallah?" Buyurdu ki: "Allah için, Kitabı için, Resulü için, ümera için ve bütün müslümanlar için. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
"(Rasûlüm!) Şüphesiz Sana da, Senden öncekilere de vah-yolunmuştur ki: «Andolsun (bilfarz) Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olur-
sun!»" (ez-Zümer, 65; ayrıca bkz: el-En'âm, 88)
"Lokman, oğluna öğüt vererek: «Yavrucuğum! Allâh'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür.» demişti."
(Lokman, 13)
***
Peygamber Efendimiz buyuruyor:
"Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki gerçekten şirk, karıncanın deprenişinden daha gizlidir. Sana, söyledi-ğin zaman şirkin azını ve çoğunu senden giderecek bir şey söyleyeyim mi? De ki:
1 Ağustos 2017 Sah/9 Zilka-de 1438 Osmanlı Devleti'nin Kurucusu Osman Gazi'nin Vefatı (1326)
2 Ağustos Çarşamba 10 Zilkade 1. Dünya Savaşı, Seferber lik llanı (1914)/Irak'ın Kuveyt'i İşgal Etmesi (1990)
3 Ağustos Perşembe 11 Zilkade Idam Cezasının Kaldırıl ması (2002)
4 Ağustos Cuma/12 Zilka de Enver Paşa'nın Vefatı (1922)/Lozan Anlaşması'nın Yürürlüğe Girmesi (1924)
5 Ağustos Cumartesi/13 Zilkade Sultan Reşad'ın, Meclis-i Mebüsan'ı Feshetmesi (1912)
6 Ağustos Pazar/14 Zilkåde Amerika'nın Hiroşima ya lik Atom Bombasını Atması (1945)
7 Ağustos Pazartesi/15 Zilka-de Erzurum Kongresi'nin Bitmesi (1919)
8 Ağustos Salı/16 Zilkäde Kıbrıs'ta Uçuş Yapan Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel'in Şehadeti (1964)
9 Ağustos Çarşamba/ 17 Zilkade Harf İnkılabı (1928)/İkin-ci Atom Bombasının Nagazaki'ye Atılması (1945)
10 Ağustos Perşembe 18 Zilkade İkinci Dünya Savaşı'nın Fiilen Sona Ermesi (1945)
11 Ağustos Cuma/19 Zilka-de- Fatih Sultan Mehmed'in Otluk beli Zaferi (1473)
12 Ağustos Cumartesi/ 20 Zilkåde Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınır Dışı Etmesi (1950)
13 Ağustos Pazar/21 Zilkade Ortaokullara Din Dersi Konulması (1956)/ Berlin'de Utanç Duvarı'nın Yapılışı (1961)
14 Ağustos Pazartesi/ 22 Zilkade Süleymaniye Camii'nin Açılışı (1556)/ Pakistan'ın İstiklali (1947)/ Türk Basın Birliği'nin Ku-rulması (1908)/ İkinci Kıbrıs Ha-rekatı'nın Başlaması (1974)
15 Ağustos Salı/23 Zilkäde Fatih Sultan Mehmed'in Trabzon'u Fethi (1461)/ Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869)
16 Ağustos Çarşamba/ 24 Zilkade Kars'ın Selçuklu Türkleri Ta rafından Fethi (1064)/ Hacı Bektaş Veli'nin Vefatı (1271)/ Ankara'da Milli Kütüphane'nin Açılması (1948)
17 Ağustos Perşembe 25 Zilkade Büyük Marmara Depremi (1999)
18 Ağustos Cuma/26 Zilkade Moğol Hükümdarı Cengiz Han'ın Ölümü (1227)
19 Ağustos Cumartesi/ 27 Zilkade Osmanlı'da İlk Denizaltı Faaliyetleri (1890)
20 Ağustos Pazar/28 Zilkade Yermük Savaşı (636)/ Barbaros'un Nis Kalesi Fethi (1543)/Sekiz Yıl Süren Irak-İran Savaşı'nın Sona Er-mesi (1988)
21 Ağustos Pazartesi/ 29 Zilkade- Mescid-i Aksa'nın Yahu-dilerce Yakılması (1969)
22 Ağustos Salı/30 Zilkäde Barbaros'un Tunus'u Teslim Alması (1534)/ Sakarya Meydan Muhare-besi (1921)
23 Ağustos Çarşamba/1 Zil-hicce- Hz. Ebübekir in Vefatı (634)/Ebussuüd Efendi'nin Vefatı (1574)
24 Ağustos Perşembe/2 Zil-hicce Yavuz Sultan Selim'in Mer cidäbık Zaferi (1516)
25 Ağustos Cuma/3 Zilhicce-Yavuz Sultan Selim'in Haleb'i Fethi (1516)
26 Ağustos Cumartesi/4 Zil-hicce- Sultan Alparslan'ın Malazgirt Zaferi (1071)/Büyük Taarruz'un Başlaması (1922)
27 Ağustos Pazar/5 Zilhicce Şam-Medine Demiryollarının Açılışı (1908)/Afyon'un Kurtuluşu (1922)
28 Ağustos Pazartesi/6 Zil-hicce-Kosova Zaferi (1339)/KКоса-tepe Camii'nin Açılışı (1987)
29 Ağustos Salt/7 Zilhicce-Belgrad'ın Fethi (1521)/ Mohaç Za-feri (1526)/ Osmanlı'da İlk Telgraf Görüşmesi (1855)
30 Ağustos Çarşamba/8 Zil-hicce Zafer Bayramı/Kütahya'nın Kurtuluşu (1922)
31 Ağustos Perşembe/9 Zil-hicce Kurban Bayramı Arefesi/Teşrik Tekbirleri başıyor. İmam-ı Buhari'nin Vefatı (870)/ II. Abdül-hamid'in Tahta Çıkışı (1876)/Hay darpaşa-Medine Demiryolu'nun Açılması (1908)
Turgut Özal, inançlı bir Müslüman, vizyoner bir lider ve cesur bir reformcuydu. “Büyük Türkiye” hayali, bugün hâlâ birçok siyasetçiye ilham veriyor. Ama bu yolda o dönem yalnız bırakıldı, hedef alındı ve belki de bedel ödedi. Ölümü, sadece bir insanın kaybı değil, bir ülkenin hayallerinin ertelenmesiydi. Özal’ı anlamak, Türkiye’nin son 40 yılını anlamaktır. Onun mücadelesi, bize şunu öğretti: Büyük idealler, büyük bedeller gerektirir.
Merhum Turgut Özal’ın aramızdan ayrılmasıyla yarım kalan vizyonu çok şükür ki akim kalmadı. Kısa bir 28 Şubat fasılasından sonra onun döneminde atılan tohumların yeşermesiyle vatansever devlet adamları bayrağı daha ilerilere ve daha yükseklere taşıdılar. Tıpkı Özal gibi büyük bedeller ödemelerine rağmen sürdürülen mücadelelerle bu tasavvuru, hızla hayata geçiriliyor.
İnanıyoruz ki o da kabrinde şimdi mutlulukla seyrediyordur.
Büyük devlet adamı merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı vefatının 32. Yılında rahmet ve minnetle yad ediyoruz.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 94 1 Allah (z.c.hz.) kulunu, hicab vaki olmadıkça, affeder. Bu husus soruldu. Buyurdu ki: Hicab vaki olması ruhun müşrik olarak (yani imansız olarak) çıkmasıdır. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 94 2 Allah (z.c.hz.) sadakayı kabul eder. Ve onu sağ eliyle alır ve büyütür. Sizden birinizin bir tayı büyüttüğü gibi. Öyleki bir lokma (kıyamete kadar) Uhud Dağı kadar büyür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 94 3 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Arzdaki halka azab murad ettikte, camileri şenletenlere, Benim için birbirini sevenlere, seher vaktinde istiğfar edenlere bakıb, azabtan vazgeçerim." Hz. Enes (r.a.) 94 4 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben kulumun zannındaki gibiyim. Hayır ise hayır, şer ise şer (Yani kulum beni nasıl bilirse öyle bulur.) Hz. Vasile (r.a.) 94 5 Allah (z.c.hz.) Cehennem ehlinin azâbı en az olanına der ki: "Arz üzerindeki bütün şeyler senin olsaydı, bu günkü vaziyetin için onları feda eder miydin?" O da: "Evet" der. "Ben senden, sen Ademin sulbünde iken, bu istediğimden çok ehven bir şey istedim. Ben sana illâ şirk etme dedim. Sen şirkten ayrılmadın." diyecek. Hz. Enes (r.a.) 94 6 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Oruç Benimdir. Ona mükâfatını Ben veririm." Oruçluya iki ferah vardır: Biri iftarda, ikincisi Allah'a kavuştuğunda mükâfatını alacağı zaman. Muhammed (s.a.s.)'in nefsi yed-i kudretinde Olana kasem ederim ki, Oruçlunun ağız kokusu Allah'a, amber kokusundan daha güzel gelir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 94 7 Allah (z.c.hz.) buyurur ki: "Birbirlerine ihanet etmedikçe iki ortağın üçüncüsü Benim. Ederlerse aralarından çıkarım." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 94 8 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ey Adem oğlu! Benim ibadetim için elini meşgaleden çek ki, senin kalbini zenginlikle doldurayım. İhtiyacını da kapatıyım. (Biri ihtiyacını temin etmek, ikincisi ihtiyacını gözüne göstermemek) Eğer böyle yapmazsan o vakit senin ellerini meşgale ile doldurur ve ihtiyacını da örtmem." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 94 9 Allah (z.c.hz.) her gün şöyle buyurur: "Ben sizin Aziz Rabbinizim. İki cihanda aziz olmak istiyen Azize itaat etsin." Hz. Enes (r.a.) 94 10 Allah (z.c.hz.) kıyamette şöyle buyurur: "Nerede Benim Celalimden ötürü muhabbet edenler? Onları kendi gölgemde (Arşın gölgesinde) gölgelendireceğim. Öyle bir günde ki, o günde Benim gölgemden başka gölge yoktur." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 94 11 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Humma (sıtma, tifo) benim ateşimdir. Ben onu mü'minlere ahirette ateşleri kalmasın diye veririm." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 94 12 Allah (z.c.hz.) hasta için, hastalığı devam ettikçe sağlıklı iken yaptığının en efdalini yazdırır. Yolculuktakine de hazardaki amelinin en efdalini yazar. Hz Ebu Musa (r.a.
Bir kişi Hz. Ömer'e gelerek: "Allah yolunda, kınayıcıların kınamalarından korkmamak mı yoksa kendini ibâdete vermek mi daha hayırlıdır?" diye sordu. Hz. Ömer bu soruya şöyle cevap verdi: "Kim Müslümanların işlerinden herhangi birinin başına getirilecek olursa, Allah yolunda kınayıcıların kınamalarından korkmasın.
kel
Bu gibi işlerin başında bulunmayanlar da nefsini ıslaha yönelsin ve emri altında bulunduğu kişilere nasihat etsin." (Mehmet Köprülü, 365 Sahabe Ölçüsü, Erkam Yayınları)
YanıtlaSil
Yuksel23 Mayıs 2025 08:13 Ölümü: Normal mi, Suikast mı?
17 Nisan 1993… Turgut Özal, Çankaya Köşkü’nde ani bir kalp kriziyle hayatını kaybetti. Resmi açıklamaya göre, ölüm nedeni “doğal”dı. Ama bu ölüm, o günden beri Türkiye’nin en büyük sırlarından biri oldu. Özal’ın ani ölümü, hem zamanlaması hem de koşullarıyla şüphe uyandırdı. Yakın çevresi, özellikle eşi Semra Özal ve oğlu Ahmet Özal, “Bu bir suikasttı” dedi. Peki, neden böyle bir iddia ortaya atıldı?
Şüpheli Bulgular: Özal’ın ölümü sonrası otopsi yapılmadı. Cenazesi, alelacele toprağa verildi. Yıllar sonra mezarı açıldığında, vücudunda zehirli maddeler bulundu, ancak kesin bir sonuç çıkarılamadı.
Zamanlama: Özal, ölümünden hemen önce Kürt sorununa çözüm için cesur adımlar atıyordu. PKK ile dolaylı görüşmeler, ateşkes girişimleri konuşuluyordu. Ayrıca, Türk dünyasıyla ilişkileri güçlendirmek için Orta Asya gezisinden yeni dönmüştü. Bu adımlar, bazı iç ve dış güçleri rahatsız etmiş olabilir.
Tehditler: Özal, hayatı boyunca tehditler alıyordu. Suikast girişimi, bu tehditlerin ciddiyetini göstermişti. Ölümünden kısa süre önce, “Beni rahat bırakmıyorlar” dediği iddia edildi.
Uluslararası Bağlantılar: Özal’ın bölgesel liderlik vizyonu, Türkiye’yi Ortadoğu ve Kafkaslar’da daha aktif bir oyuncu haline getiriyordu. Bu, bazı küresel güçlerin çıkarlarına ters düşüyordu.
Bütün bu bulgular, “Özal öldürüldü” iddialarını güçlendirdi. Ancak resmi bir soruşturma, bu şüpheleri aydınlatamadı. Gerçek ne olursa olsun, Özal’ın ölümü, Türkiye’nin dönüşüm sürecinde bir kırılma noktası oldu. Onun vizyonu, yarım kaldı.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 113 1 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Hz. Ömer (r.a.) 113 2 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Hz. Muaz (r.a.) 113 3 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Hz. Enes (r.a.) 113 4 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Hz. Ebud Derda (r.a.) 113 5 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Hz. Câbir (r.a.) 113 6 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 113 7 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Hz. İbni Ömer (r.a.) 113 8 Ehli Cennet'in en aşağı dereceli olanının Cennetteki mülkünü temaşası ikibin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür. Bunlar zevceleri, hizmetçileri, kürsüleri, bahçeleri vs.dir. Efdal dereceli olanı ise, Allah (z.c.hz.)'nin Cemalini günde iki defa temaşa eder. Hz. İbni Ömer (r.a.) 113 9 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır." Hz. Sabit İbni Ebu Asım (r.a.) 113 10 Ehli Cennetin derecesi en aşağı olanının bahçelerine, kürsülerine, zevcelerine bakışı bin sene sürer. En efdali ise günde iki kere, sabah, akşam Allah (z.c.hz.)'ni temaşa eder buyurup şu ayeti okudular: "Vücûhün yevme izin nâdiretün ilâ Rabbihâ nâzıra." Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 113 11 Mü'minlerin ruhları yedinci kat göktedir. Ve oradan Cennetteki makamlarına bakarlar. (Muellif hazretleri şu 7 sıfat dolayısıyla makamına varamaz buyurmuşlardır: Gıybet, tefahur, kibir, ucub (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenme), hased, merhametsizlik ve riya.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Müslümanlar bir yüz yıl boyunca tağutla-rın esaretinde kalmışlardır. Her tağut bir dü-zen kurmuş ve adını bütün alanlarda heykel-leştirmiştir. Piramitler firavunu, bu günlere ka-dar nasıl taşımış ise, geleceğin insanı da bugü-nün firavunlarını dikilen putlarıyla bilecek ve gerekli yargısını verecektir.
Bu çağ, ayrı bir devir olarak tarihin say-falarına işlenecektir. Gelecek zaman aynasında bu çağı seyredenler, onu kendini lanetlemiş ola-rak gözleyeceklerdir. Bu çağ insanlığı önce ayrı coğrafyalarda kamplara ayırmıştır. Farklı ba-kışlar arzeden farklı yapılar oluşturmuştur bu coğrafyalarda. Her birinde ayrı bir put dikmiş, putperest düzenler bu putların adıyla anılır olmuştur. Acıdan da öte bir hal olarak putlaşan önderlerin düzenlerinde yaşıyoruz.
Gün olur bir tağut devrilir, putlar kırılır. Fakat daha bu günün arefesinde yeni putlar inşa edilir. Yeni puthaneler ve put alanları oluş-turulur. Tağutları devirenler, vahyin enginlik-lerine yükselemeden başka alanlarda yeni ta-ğutların kanlı istilâsına uğrmaktadırlar. Yeni tağutlar, adeta devrilen tağutun acısını fazla-sıyla çıkarmaktadır. Kovulan kara emperyaliz-min yerine şimdilerde kızıl emperyalizm saldır-maktadır müslümana. Ve müslümanlığa.
<<<Mücrimler günahlarından sorulmazlar, hesaba çekilmezler. Fakat müşriklerin önüne diktiği putların gölgesinde yaşayan müslüman bunun hesabını ağır ödeyecek, yada ödemeye-cektir. Minarelerin gölgesine kadar putların ya-yıldığı bugünde, müslüman hiçbir şey hissede-mez durumdadır. Putperest düzenlerin merha-metine sığınmakta, tağutların güdümünde bir hayat sürmeyi zaruri gereklilik olarak anla-
maktadır. Fakat tağutların yönlendirdiği insana müslüman denemez!... Zulmü ihsan kabul eden insan müslüman olamaz!...
Çağın insanı puta tapıcılıkta, geçmiş çağ-ların puta tapıcılığını aşmıştır. Eski zamanın bilgisiz İnsanı, kadını insan kabul edememiş-liğin yanlışındaydı. Fakat bugünün insanında kadın da bir put olmuştur. Geçmiş zamanda para yol kesenlerin gözünde büyürken, bu gün para da put olmuştur. En küçük birim olarak mevsimlik süs eşyalarına duyulan sevgi, insana olan sevgiyi aşmış, o da insanın önüne bir put Olmuştur İyinin, güzelin dışında her şey sevil-miştir. Saygınlık kazanmıştır. Fakat kelamın bağlayıcılığından kurtulmak adına, bütün zu-lüm araçları birer çare olmuştur put insanlığına Bu denli kahredici ortamda insanlığa, kendini helâkler en kısa çare olarak görülmüştür. Söy-lenenlerin gün yüzünde olduğu bu zamanda bir de örneklmeye ne gerek...
Bu günler küfrün hasat günleridir. Ötede beride harman yelleri yeni şoklar halinde in-sanlığa çullana dursun; küfür kendini kışın ölümüne doğru götürmektedir. Bu günler küf-rün son baharı; fakat insanlığın dirilişinin ba-har arafesidir.
Müslüman uzun bir ayrılığın sersemliğini ve uzun bir dönüşün yorgun yolculuğunu yaşa-maktadır bu günlerde. Her şeyiyle bütünleşip kamil insan düzeyine erişinceye değin süren bir yolculuk bu yolculuk. Sayısız putların önü-ne dikildiği, sayısız engellerin önüne gerildiği bir yolculuk. Fakat bütün bunlardan öte özle özdeşleşerek ilerleyen, vahyin nuruyla önüne çekilen kalın surları eriten ölü ruhları dirilten bir yolculuk. Kızıl denizi yarıp selâmete eren Hazreti Musa anlayışında bir yolculuk. Kısaca dirilişin her alanda gerçekleştiği yolculuk.
Biz ölümü saadet zalimlerle birlikte yaşamayı alçaklık biliyoruz.
suffe
Vahyin onurlu çizgisinde
... Onların halini bilmeyenler zengin sayarlar. Habibim, sen bu fakirleri simaları ile bilirsin. Onlar (Ashabı Suffe) insanlardan israr ederek istemezler. 2/273
Sonuç olarak, şu ana kadar gördüğümüz bilgileri toparlayacak olursak; «TAĞUT› kelimesi manası çok geniş ve şûmullu olan bir kav-ramdır. Temel prensibi ise: «Allah (cc)'ın hükmüne isyan edip, onu kabul etmeme ve insanları da isyana sürükleme vasfını üzerinde taşı-maktır.» Dolayısıyla bu vasfı üzerinde bulunduran puttan kâhine, ne-fisten şeytana, insandan hükümete, ne kadar canh-cansız soyut-somut varlık varsa hepsi «tağut» hükmüne dahildir ve birer «tağut»tur. On-ları destekleyen, onları ölçü alan, onlara sevgi besleyen her insan da Allah'ın (c.c.) kulu değil, «TAĞUT» un kuludur.
"Ya Rabbi, seni tesbih ederim" de-mek mi efdaldir, yoksa "ya Rabbi, sen-den bağışlanmayı dilerim" söylemek mi efdaldir? diye sormuştu.
Ibn-1 Cevzi Hz.leri:
- Kirli elbisenin sabuna ihtiyacı var-dır, kokuya değil, buyurdular.
Bu sözle, önce istiğfar, sonra tesbih edilmesi gerektiğine işaret etmişlerdi.
SADAKAYI KİME VERMELİ?
Muhyiddin-i Arabi Hz.leri Fütuhât adlı eserinde anlatır:
-Bir gün İşbiltye'de hocam Ebu'l-Ab-bas Ibn-i Arifin meclisinde bulunuyorduk.
İçimizden biri, bir kimseye sadaka ola-rak birşeyler vermek istedi. Bir diğert:
Sadakayı neseben yakın olanlara (akrabaya) vermek daha evladır, dedi. Bu sözü duyan hocam Ebü'l-Abbas:
Sadakayı, Allah Teâlâ'ya yakın olanlara vermek daha evlâdır, buyurdu.
NEFSE BU EZİYET NİYE?
Alkama bin Kays, nefst ile çok mücadele ederdi. Kendisine:
Nefsine neden bu kadar azap ediyor sun? diye sorulduğunda:
Onu çok sevdiğim için, onu cehen-nemden korumak için, cevabını verdi.
RAKİKİ GÜZELLİK NEDİR?
Abdü'l-Vahid bin Muhammed el-Ämidi'ye birisinin güzel giyindiğinden bah-sedildi.
Güzellik, amel güzelliğidir; elbise güzelliği değil, buyurdu.
İLİM Mİ HAYIRLI, MAL MI?
Abdülvahid bin Muhammed'e:
- İlim mi hayırlıdır, mal mı? diye so-rulduğunda şu cevabı verdiler:
- lim maldan daha hayırlıdır. Çün ilim seni korur, malı ise sen koru Mal sarfetmekle azalır. him ise sarie mekle çoğalır.
En kötü günah hangisidir? sualne de:
-Yaptığı bir günahla öğünmek, of nahı yapmaktan daha kötüdür, buyurdu lar.
GERÇEK ALİMLER
Yahya bin Muaz'dan:
Gerçek alimler, insanlara, babalar dan ve analarından daha hayırlı ve merha metlidirler. Zira anne ve baba, çocuklarm dünya tehlikelerinden korurlar. Dünye Istikballerini hazırlarlar. Alimler ise, insa ları ahiret azabından korurlar, uhrevi ist ballerini hazırlarlar...
RİMLE OTURMALI?
Hikmet sahipleri derler ki:
Altı sınıf insan ile oturan kimselerde altı şey artar.
1-Zenginlerle oturan kimselerde, şü kür ve kanaat azlığı artar.
2- Sultanlarla oturanlarda, kibir ve kalp kesaveti artar.
3- Kadınlarla oturan kimselerde, ceha let ve şehvet artar.
4-Fasıklarla oturanlarda, günah işle me cüreti ve tevbeyi terk gafleti artar.
5- Salihlerle oturan kimselerde Ibadel İştiyakı, hayır meylı artar.
6-Alimlerle oturan kimselerin ise, ilim ve takvaları artar.
Doç. Dr. Ahmet AKGÜN-DÜZ'ün verdiği bir konfe-ranstan notlar...
Bir Tenkide
Cevap
ulluk" biri... Geçenler-de Azerbaycan-
dan Prof. Dr. Kerim Kerimoğlu burdaydı. "Gelin hocam, size ne kulluk varsa edelim" diyordu. Bunu nasıl anlamak lazım? Yani, "Azerbaycan'a gl-deceğiz, koskoca profesör bizim kulumuz, kõlemiz olacak!" Böyle mi? Hayır! "Kulluk"un "kölelik" mânâsının da bulunduğu doğrudur fakat burada "hizmet" mânâsında kullanılıyor.
Osmanlı sarayında hizmet edenlere "kapıkulu" deniyor. Yani, "padişahın kapısında hizmet eden kimse" demek. Şimdi kalkıp, "Vay efendim, Osmanlı'da herkesi kõle kabul ediyorlar!" diye "ahmakça" bir yaygara koparmanın ålemi yok! Nereden çıkarıyorsunuz bu mânâyı?
Osmanlı'da "devlet hizmeti"ne "kulluk" denmiş. Siz şimdi bütün məmurları padişahın kölesi kabul etmeye kalkarsanız, büyük cəhalət ve hamåkat içindəsiniz demektir.
C
enâb-ı Hak buyuruyor:
Kur'ân'a Insânü helu'a". Göre İnsan
"Hulike'l-Yani, "İnsan
helü olarak yaratıldı", Ne demektir "helû'? Lügatlerle bunu anlamak çok zor. Åyet-l Kerîme'de açıklanmış. Nedir "helü"? Yâni: "İza messehu'ş-şerru cezû'a". Başına bir sıkıntı geldiği zaman, bas bas bağırır. İnsanın özelliği bu. Ama, "Ve Iza messehu'l-hayrü menü'a". Başına da bir hayır rahata ulaşınca, sanki babasının hazinesindenmiş gibi öyle, cimri olur ki...
Bâzılarından işitiyoruz: "Allah bana servet versin, hayır yapayım!" Duası kabul edilip zengin oluyor. Ona soruyorsunuz: "Şöyle bir hayırlı hizmet var, ne münasip görürseniz... Hemen sözü hazır: "Çoluk çocuğun İhtiyacı var... Bizim hanıma da araba lazım..."
Ama bir zaman hiç böyle konuşmuyordun! "Allah bana versin, ben de hayra vereyim" diyordun. Demək ki insan çok farklı yaratılmış. Başına bir musibet geldiğinde, sanki dünyada boğulmuş. Kur'an'ın ifadesiyle "cezú'a!". Bağırmaya başlıyor. Ama bir hayırla karşılaştığında, "menü'a!".
bdülkadir Geylânî, bir gün yolda gi-derken yukarıdan bir ses işitti; başını kaldırıp baktığı zaman göz kamaştırı-cı bir ışık gördü. Səs bu ışığın içinden geliyor-
du:
- Ey Abdülkadir, yaptığın İbadetlerden razı oldum ve üzerindeki kulluk yükünü kaldırdım!
Abdülkadir Geylânî:
- Benim Rabbim nûrun yaratıcısıdır, fa-kat nûr değildir. Sen bana ışık olarak gözü-küyorsun. Benim Rabbim kelâm-ı nefsî lle hitap eder. Sen kelâm-ı lafzi lle konuşuyor-sun. Benim Rabbim ibadete devamdan râzı olur, sen bana Ibadet vazifesini kaldırdığı nı söylüyorsun! Sen Allah'ın rahmetinden kovulmuş şeytansın!
Hilesi ortaya çıkan şeytan, perişan bir halde uzaklaştı.
★★★
Adamın biri meczûba:
- Cehennemi mi istersin, cenneti mi?
diye sordu.
Meczûp cevap verdi:
Bu işi benden sorma. Allah bana neyl lâyık görürse makbulüm odur.
★★★
Obur bir sofu vardı, gecede on batman ye-mek yer, şafak vaktine kadar da hatim indire-rek namaz kılardı. Bir gönül eri bunu işitti, de-
di ki:
Yarım ekmek ylyip de uyusaydı, se-vabı bundan daha çok olurdu!
eden ölümden sonrası için amel isleyen ve kabir karanlide icin Allah'ın nürundan istifade edendir."
Kul gözleri gördüğü halde Allah'ın kendisini ama olarak dirilmesinden korksun! Hikmetten anlayana mināli bir söz kafidir. Mänen sağır olanlar, zaten hakkı
duyamazlar... Beş şey müttakilerin (sälihlerin), alametidir:
1. Dini gayret icinde olanlarla beraber olmak.
2. Nefsini istäh edip diline hakim olmak.
1. (Allah sevgisini unutturan) dünyalıklardan nefsine hos delen bir seye eristiğinde onun zarar-ziyanını ayırd edebilmek, dinden kendisine az bir şey bile nasip olduğunda onu da ganimet bilmek.
4. Haram kanışır endişestyle midesini helålden (de olsa) doldurmamak (ve riyazat icinde yaşayabilmek ).
5. Bütün insanların kurtulduğunu, yalnız kendisinin mahvolduğunu düşünmek."
"Gerçek mü'min altı çeşit korku içindedir: 1. Imanını kaybetme korkusu. Zira âyet-i kerimelerde buyrulur:
Rabbimizi Bizleri hidäyete erdirdikten sonra kalblerimizi eğriltmel.." (Ali Imran, 8)
"Ey iman edenlert Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin." (Imran, 102)
2. Kyämet günü kendisini rüsvä edecek şeylerin melekler tarafından yazılması korkusu.
Zira âyet-i kerimede buyrulur:
"İşte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır." (ez-Zilzál, 4-5)
3. Amelinin şeytan (aleyhi'l-lä'ne) tarafından boşa
çıkartılması korkusu.
Zirá áyet-i kerímelerde buyrulur:
"(İblis) dedi ki: Rabbimi Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahlan) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağımı Ancak onlardan Ihlåslı kulların müstesna." (el-Hicr, 39-40)
4. Ölüm meleği Azrail'e gaflet Içindeyken ve ansızın yakalanma korkusu.
Ayet- kerimede buyrulur:
"Ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine Ibådet etl" (el-Hicz, 99)
Hadis-i şerifte buyrulur:
"Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hal üzere haşrolunur." (Müslim, Cennet, 83; Münāvi, V, 663)
Nitekim Hazret-i Osman -radıyallahu anh- Kur'ân Ile yaşadı, Kur'ân'ı Infåk etti ve Kur'ân okurken şehid edilerek rahmet-i Rahman'a kavuştu.
5. Dünya lle mağrur olup, âhiretten gäfil kalma
korkusu.
Åyet-i kerlmede buyrulur:
"...Bu dünya hayatı, aldatma metāından başka bir şey değildir." (AH Imran, 185)
"Kul, gözleri gördüğü halde Allah'ın kendisini ämä olarak diriltmesinden korksun! Hikmetten anlayana mânalı bir söz kâfidir. Månen sağır olanlar, zaten hakkı duyamazlar..."
Ayet-i kerimede buyrulur:
"Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer Imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah katındadır." Ental, 28)
"Muhakkak ki dünya fani, ahiret ise bäkidir. Fäni
olan sizi şımartıp azdırmasın, baki olandan alıkoymasın. Sız, baklyı fäni olana tercih ediniz. Dünya sonludur, dönüş Allah'adır. Allah'tan korkunuz." ilin i third Dünya Mevsü'a, 1. 77)
"Ecel gelip çatmadan yapabileceğiniz İyiliği hemen yapınız."
Cenâb-ı Hak bu hikmet dolu nasihatlerin
muktezasıyla amel edebilmeyi ve o güzide sahâbinin sefaatine erebilmeyi nasib eylesin. Onun sevgisini gönüllerimize nakşederek áhirette dostluk ve komşuluğuna mazhar eylesin.
Ämin!..
Gelecek sayıda Hz. All -radıyallahu anh
Dipnotlar: 1) likz. Hz. Osman Zinnüreyn, Ramazanoğlu Mahmud Saml, s. 12. 2) Bkz, age s. 13. 3) Ahmed, 1, 71, VL 155 4) Bkz age 5. 143-144. 5) καγεyrl, Risale, Beyrut 1990, s. 238. 61 Buharl, Ashäber'n Nebl, 7. 7) Bkz. age. s. 163. 8) Tirmizi, Menåbb, 18/3700 Ahmed, V. 63. 9) Bkz. age. st. 145. 10) Biz age. st. 139. 111 lkz age of 140. 12) Bkz, age, sf. 144. 13) Bkz. age st. 141.
Nanoteknolojik bir dünya. Bilgisayarlar, uydular ve özel programlar. Teknolojik istihbaratçıların dijital çalışma metotları.
Küresel casusluk nasıl yapılıyor? Kimler kullanıyor? Hedefi ne? Unutmayın, artık asla yalnız değilsiniz!
hayykitap
YanıtlaSil
Yuksel26 Mayıs 2025 06:13 SİBER İSTİHBARAT
Küresel ve Nano Casusluğun Anatomisi
Nedret ERSANEL
YanıtlaSil
Yuksel26 Mayıs 2025 06:15 Hayykitap'ın manifestosu
Hayykitap, "yeryüzünde anlaşılmayacak hiçbir şey yoktur" diyor...
Bilginin kasıtlı bir biçimde saklanması, parçalanması, çarpıtılarak gerçeğin örtülmesine karşı bilgiyi birleştirmeyi, bunu hakikatle, dolayısıyla günlük hayatla ilişkilendirmeyi ve anlaşılır bir biçimde herkesin kullanımına sunmayı amaçlıyor...
Hayykitap, halktan kopuk elitist ve salt akademik tavrı benimse-meyecek... Günlük olayları birbiriyle irtibatlandırarak, gerçeğin üzerindeki sanal bilgileri kaldıracak, makyajı temizleyecek...Yeni-den üretilen "asıl" bilgiyi de "en net ve anlaşılır" şekilde okuyucu-suyla paylaşacak...
Dolayısıyla yayınlanan her kitap sizin ve sevdiklerinizin (ya da sev-mediklerinizin) bugününü ve geleceğini doğrudan etkileyecek...
Bizler bu etkinin hep iyilikler yönünde olması için çabalayacağız...
Hayykitap iyiliklere yönelik sözü olan herkesle buluşmak isteyecek, ortak paydası iyilikler olan bütün projeleri destekleyecek...
Hayykitap bu topraklara ait kültürel hafızayı koruyabilen yazarların özgün eserlerini de yayınlayacak... Sözün bittiği yerde "yeni bir söz dizimi" ile okuyucusuyla birlikte yeni anlamlara açılacak...
Hayykitap okuyuculara "aslında" birbirini tamamlayan farklı kate-gorilerde yayınladığı kitaplarla ulaşacak.
"Günah işlemekten vazgegnek, tevbe ile uğraşmaktan daha kolayde
"En cok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlanmi haber verendir savu rahu130)
"Çok konusan, çok yanılır. Çok yanılanın, haya duygusu azalır. Haya duygusu azalanın, günah ve harama düşme endişesiyle şüphelilerden salınma tittzliği kaybolur. Şüphelilerden sakınma titizliği kaybolanın, kalbi ölür
görmedim Boton mallan gördüm: kanaarten daha hi mal görmedim. Bütün iyilikleri gördüm, nasihatten daha iyisini görmedim. Bütün yemekleri görüp tattım sabırdan lezzetlisini görmedim."
"Insanlarla güzel dostluk kurmak, aklın varısıdır Yerinde sual sormak, ilmin vanst; fvt tedbir almak da vaşamanın yansıdır."
-Ahiret yaninda dünya nedir kit Ancak tavşanin bir defa sicraması misali bir seydir." (bol Ebi Seybe Musannet VUL 1521
"Fazla Lakırdı terk eden kimseye hikmet bahsedilir
Fazla (tecessüsle) bakmayı terk edenin kalbine teväzü bahsedilir. Fazla yemeyi terk edene ibadet lezzets bahsedilir. Fazla gülmesi terk edene hevbet bahsedil Mizahı terk edene izzet bahsedilir. Dünya sevgisi terk edene, ahiret muhabbeti bahsedilir. Baskasinin avibi ile mesgul olmayı terk edene, nefsinin ayıplar
islah etme hali bahsedilir. (Müteal, vani idrak ötes olan) Allah'ın keyfiyetinde araştırma ve tecessüsü terk edene, nifaktan kurtuluş bahsedilir."
"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz, kusurfan bağışlamayan bağışlanmaz, affetmeyen kişi affolunmaz günahlardan korunmaya çalışmayan kimse de korunup takvaya erdirilmez." (Buhari. el debül Müfred, s. 415.00 177
"Dua, sema ile arz arasında durur. Rasülullaby a salevät getirilmedikçe, Allah'a vükselmez." (Tirmizi ve 211
"Bizim çarşımızda diniin ticaret käidelerini) bilen kimseler satıcılık yapsın." (Tirmizi, Vitr. 21/487)
"Yüze karşı övmek, boğazlamak gibidir." (butte el-Mesall, s. 145)
Hazret-i Ömer, välilerine şöyle yazmıştır:
"Benim katımda en mühim İşiniz namazdır. Kim onu koruyup vakitlerine dikkat ederse, dinini korumuş olur; kim de onu yerine getirmeyip vitirirse, dinini de kısa zamanda yitirir." Muvatta, Vukütu's-Salát, 61
Kadı Şurayh, Hazret-i Ömer'e mektup vazarak nasi hükmedeceğini sordu. Hazret-i Ömer -radıyallahu anh cevåben şöyle yazdı:
"Allah'ın kitabında olanlarla hükmet. Eğer onda
bulamazsan Allah Rasülünün sünnetiyle hükmet Allah'ın kitabı ve Rasülü'nün sünnetinde de bulamazsan salihlerin verdiği hükümlerle hüküm ver. Sälihlerin verdiği hükümler arasında da yoksa Istersen devam el hükmünü ver, İstersen geri dur. Geri durup hüküm
vermemenin senin için daha hayırlı olduğu kanaatindeyim. Ve's-selam." (Nesal, Kudat, 11/11
"Zenginlik de fakirlik de aynı şekilde birer binektir
Marsh size mantieri ehli planlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adalete tümetineremiadere
Hangisine bineceğime aldırmıyorum."
"En akıllı kimse, Insanların hareketlerini en iyi takdir edendir.
"Bir kimsenin sorduğu sorudan onun akıl seviyesini anlanm
Bugünün İşini yarına bırakmal"
"İş bir kere geri kalırsa artık hiçbir zaman lerleyemez."
"Şeni bilmeyen, onun tuzağına düşer."
"Dünyaya az meylet ki hür yaşayasın. (Nefsin esaretine düşmeyesin.)"
"İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi Inanmaya başlarsınız."
"Insanlan düzeltebilmeniz için önce kendinizi ıslah etmeniz gerekir.
"Insanların en cahili (ve ahmağı), kendi ahiretini başkasının dünyası İçin satandır."
"Bir İyiliğin şerefl, geciktirilmeden hemen yapılmasındadır."
"Kötü bir işin en gizli şahidi vicdanımızdır." [Nitekim Efendimiz-aleyhissalätü vesseläm-, iyiliğin ne olduğunu sormaya gelen birine; "Kalbine danışı İyilik, kalbinin müsterih olduğu ve yapılmasını tasdik ettiği şeydir. Günah ise İçini tırmalayan ve başkaları sana «Yap!» diye fetvälar verse bile, İçinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir." buyurmuştur. (Ibn Hanbel, IV, 227-228)]
İşte böyle yüce bir kalbi kıväma ve takvå hayatına sahip olan Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- dâima:
"Ey Allah'ım! Beni ansızın yakalamandan, gaflet İçerisinde bırakmandan ve gåfillerden kılmandan Sana sığınıyorum." diye dua ederdi. 6 Akşamları da, elindeki
"Kötü bir işin en gizli şahidi
vicdanımızdır." buyuran Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- kendisini sık sık vicdan muhasebesine tabî tutar ve: "Bugün Allâh için ne yaptın ey Ömer!?" derdi. Onun bu háli bizlere ne güzel bir örnektir.
kamçısıyla ayaklarına vurur ve; "Bugün ne yaptın ey Ömer?" diye kendisini hesaba çekerdi. Bu nefs
muhasebesini her akşam kendine vird edinmişti.
Şüphesiz ki bütün bu hassasiyetler, ondan bize vådigår kalan en güzel İrşad numüneleridir. Bizler de o mübarek sahabinin bu güzel hällerini ve hatıralarını gönlümüze nakşetmeli ve sık sık: "Bugün Allah için ne yaptım?" diyerek kendimizi vicdan muhasebesine çekmeliyiz. Maddi ve manevi vazifelerimizde gaflet, Ihmål, atålet ve tembellik göstermekten titizlikle sakınmalıyız. Rabbimizin huzūrunda hesaba çekilmeden ewel kendimizle hesaplaşmalıyız.
Rabbimiz ahiretteki hesabımızı kolay getirsin. İman ve güzel ahlâk ikliminde amel-i sålihlerle dolu bir dünya hayatı yaşayıp ebedi hayatın saadetiyle gönüllerimizi mes'üd eylesin. Hazret-i Ömer -radıyallahu anh-'ın "Fåruk" sıfatından gönüllerimize bir nasip ihsân eylesin!
Amin!
Gelecek sayıda Hz. Osman -radıyallahu anh-
Dipnotlar: 1) İbn-i Ebi Seybe, Musannef, VIIL, 153. 2) Müslim Imaret, 11. 3) Bkz. Müslim, Zühd, 36. 4/ Şehbenderzåde Ahmed Hil, Tarihi İslam, c. 1, s. 367. 5) Tirmizi. Deavät, 109, Ebû Dâvud. Vitr, 23. 6) İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, VII, 82. 7) Ima, c. IV, s. 728.
Bir müslümanın günü içinde ibadetler, gün-lük işler ve diğer ameller vardır. Hemen söyleye-biliriz ki; bir Müslüman sözüne sadık olmalıdır. Yapaca-ğı işleri unutmamalıdır. Müslamanın en büyük özelliği güvenilir olmasıdır. Peygamberler de sıdk özelliği ile ta-
Allah (z.c.hz)'leri Beni hidayet ve alemlere Rahmet olarak gönderdi. Ve Beni; çalgıları, eğlenceleri, cahiliyet işlerini ve putları mahvetmek için gönderdi. Rabbim, izzeti üzerine yemin etti ki, kullarından bir kul dünyada içki içerse, ona kıyamet gününde muhakkak (Cennet) şarabını haram kılacak, kullarından bir kul da içkiyi terkederse Allah da ona muhakkak (Hazire-i Kudsünde) kendi yüce makamı yanında, Cennet şarabından içirecektir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 245 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 117 1 Kıyamet günü günahı en çok olan kimse, manasız sözü çok olandır. Hz. Abdullah İbni Ebi Evfa (r.a.) 117 2 Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir. Hz. Enes (r.a.) 117 3 İsrail oğullarından bir cemaat hayvan suretine değiştirildi. Bilemem hangileridir. (Mensuh) Hz. Asım (r.a.) 117 4 Humma insan oğlunun kirini çıkarır. Demirci ocağının demirin pasını çıkarması gibi. Hz. Abdi Rabbih (r.a.) 117 5 Ümmetim kıyamet günü, elleri, alınları, ayakları (abdest yerleri) nurlu olarak gelirler. Mümkün olduğu kadar bu nuru büyültün. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 117 6 Ümmetim ahir zamanda şarabı, ismini değiştirerek içer. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 117 7 Ümmetim dinine tutunmuş olarak devam eder, Kaderi tekzib etmedikçe. Ettikleri zaman helâk olurlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 117 8 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Ona ahirette azab yoktur. Onun azâbı, dünyadaki ölüm, zelzele, sıkıntılar ve fitnelerdir. H. Ebu Musa (r.a.) 117 9 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Mağfiret olunmuştur. Allah Tealâ dünyadaki sıkıntıları onlara kefaret kılmıştır. Kıyamet günü gelince müslümanlardan her bir kimseye yahudi veya nasraniden bir fidye verilir. Ve kendine denir ki: "Bu ateşten senin fidyendir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 117 10 Ümmetim hiç bir vakit dalâlette toplanmaz. İhtilâfta kalabalık tarafını tutunuz. Hz. Enes (r.a.) 117 11 Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir. Kıyamette ona azab yoktur. Azâbları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir. Hz. Ebû Mûsa (r.a.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 247 1 Ehli Cennet, nimetlerine dalmış halde iken kendilerine bir nur zahir olur. Başlarını kaldırınca görürler ki, Rab, üstlerinden kendilerini şereflendiriyor. Ve "Esselamü aleyküm ya ehli Cennet" diye buyuruyor. İşte bu, Allah Tealanın Kur'andaki "Selamün kavlen mirrabbirrahim" ayetindeki buyurmasıdır. Ondan sonra Allah onlara nazar eder, onlar da Allah'a nazar ederler. Ve Rablarına nazar ettikleri müddetçe, başka hiçbir nimete iltifat etmezler. Ta ki, Allah Tealanın temâşâsı kalkıp, nuru ve bereketi kalıncaya kadar. Hz Cabir (r.a.) 247 2 Ben uyku ile uyanıklık arasında iken iki melek geldi. Biri: "Bunun için bir temsil var, ona anlat" dedi. Diğeri de: "Bir Seyyid bir ev yaptı, ziyafeti için hazırladı. Bir münadi tayin etti. Burada Seyyid Allah, ev Cennet, ziyafet islam nimeti ve münadi de Hz. Muhammed (s.a.v)dir." dedi. Hz. Osman (r.a.) 247 3 Size benden sonra dört fitne gelecektir. Dördüncüsü geldiğinde kulağa birşey gitmez, göz görmez ve her tarafı fitne sarar. Ümmet, bir belaya mübtela olur, yılanın çöreklenmesi gibi. Öyle ki, onda ma'ruf inkar edilir, münker ise ma'ruf sayılır. Ve bu fitnede insanların bedeni öldüğü gibi kalbleri de ölür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 247 4 Hac ile Umreyi bir biri peşine yapınız. Zira onları peşi sıra yapmak ömrü artırır. Fakr ü zarureti ve günahları ise, demirci ocağının madenin pasını alması gibi, giderir. Hz. Ömer (r.a.) 247 5 Hac ve umreyi peşi peşi sıra yapın. Zira o ikisi fakirlik ve günahları, demirci ocağının, demir, altın ve gümüşün kirini giderdiği gibi giderir. Haccı mebrurun Cennetten başka karşılığı yoktur. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 247 6 Hz. Ebubekir (r.a)'ı melekler Cennete koşturarak götürürler. Sıddıklar ve peygamberlerle birlikte. Hz. Câbir (r.a.) 247 7 Ehli Cennetin zinetleri, abdest suyunun eriştiği abdest yerlerini bulur. Hz. Ebû Huseyin (r.a.) 247 8 Mahvolsun altın ve gümüş, "Ne biriktirelim" denildi. Buyurdu ki; Zâkir dil, şâkir kalb ve dinine yardımcı zevce. Sahabiden biri (r.a.) 247 9 Melekler Cuma günleri mescid kapılarına gönderilir, gelenleri sıra ile kaydederler. İmam minbere çıkınca defter kapanır. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 247 10 Sen ister ağla, ister ağlama. Siz onu götürürken o, melaikenin kanatlarının gölgesi altında idi. (Hz. Cabir r.a'ın babası Abdullah şehid olunca, kız kardeşi çok ağlamış. Efendimiz de yukariki hadisi şerifi buyurmuştur.) Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 85 1 Çoğu sekir veren şeyin azından da nehyediyorum. Hz. Amr ibni Sa'd (r.a.) 85 2 Allah (z.c.hz.) bir şeyi bir kula takdir ettiğinde, onu çevirecek hiçbir şey yoktur. Hz. Muhallet ibni Ukbe (r.a.) 85 3 Allah (z.c.hz.) kullara nikmet (musibet) murad ettiğinde, çocuklar ölür, kadınlar doğurmaz ve içlerinde rahmete şayan bir kimse yoksa başlarına belâ gelir. Hz. Huzeyfe ibni Yemani (r.a.) 85 4 Allah (z.c.hz.) bir kulu helâk etmek murad ettiğinde, önce ondan "haya" alınır. O zaman o kimse buğza lâyık olarak Allah'ın huzuruna mülâki olduğunda kendisinden "emanet" alınır. Ve hain tanınır. Böyle olunca "Rahmetten tard" olunur. O zaman lânete lâyık hale gelmiş olur. Ve o zamanda "İslâm hırkası" üzerinden alınır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 85 5 Allah (z.c.hz.) bir ev halkını sevdiğinde, aralarında mülâyemet kaim olur. Hz Cabir (r.a.) 85 6 Allah (z.c.hz.) bir kavmi sevdiğinde, onlara belâ musallat eder. Sabreden mükâfata nail olur, sızlanan da cezaya. Hz. Muhammed bin Lebid (r.a.) 85 7 Allah kulunu sevdiğinde, rızkını yetecek kadar verir. Hz. Ali (r.a.) 85 8 Allah bir kulu sevdiğinde, mescide kayyum eder. Sevmezse hamama hizmetçi eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 85 9 Allah, bir kula hayır murad ettiğinde, onu müptelâ eder. Ve ona meşgul olacak mal ve evlâd bırakmaz. (Kendisi ile meşgul eder.) Hz. Utbe (r.a.) 85 10 Allah (z.c.hz.) bir Peygambere bir geçimlik verdiğinde ve onu da ahirete aldığında, bu geçimlik, onun yerine geçenindir (halifenin). Hz. Ebû Bekir (r.a.) 85 11 Allah (z.c.hz.) kuluna bir nimet verdiğinde, o nimetin eserinin o kul üzerinde zahir olmasını sever. Hz. İmran ibni Hasin (r.a.) 85 12 Allah (z.c.hz.) hilâfet için kul yarattığında alnını mesh eder. Hz. Enes (r.a.) 85 13 Allah (z.c.hz.) bir ümmete gadab edip azab vermemiş ise, zahireleri pahalanır, ömürleri kısalır, tüccarları ticaret edemez, yağmurları azalır ve başlarına da şerirleri musallat olur. Hz. Ali (r.a.) 85 14 Allah (z.c.hz.) hilâfet için kul yarattığında nasiyesini (alnını) mesh eder ve onu sevmiyen göz olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 85 15 Allah (z.c.hz.) ehli arza belâ verdiğinde, camileri ibadetle şenlendirenlere bunu uğratmaz. Hz. Enes (r.a.) 85 16 Allah (z.c.hz.) Bana bir horozdan bahsetmeme izin verdi. Ayakları arza batmış, boynu Arşı Alânın altında bükülmüş, O horoz diyor ki: "Seni tesbih ederim. Şanın ne büyüktür." Buna cevap verildi ki: "Allah'a yalan yere yemin edenler O'nun azametini bilemez." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
olduğunu bildirsin, razı olmıyacağı bir işi kocası yapama sın... Öyle bir zevce ki istediği zaman evden çıksın, di lediğinde dönsün ve her yerde erkeklerle oturup kalksın!
Evet, kadın hakları taraftarı görünen zat bunu ister mi, yoksa böyle bir zevceye cam sıkılır ve karısını hürri-yetlerine kavuşturan şu zamana lånet mi eder? Fakat buna rağmen gene de davasının adamı görünür...
Böylesi davasında samimi midir? Yoksa bu davanın ardında başka sebepler» mi vardır?
Kadının, hakikaten hürriyete ermesi için mi kayıt lardan sıyrılmasını ister, yoksa ticarethanede, fabrikada, mektepte ve yolda kolay ele geçebilmesi veya kendi şeh vetlerini zahmetsiz ve engelsiz tatmin etmesi için mi??
«Açık ve samimi olalım... Bütün bu didinmeler kadı mele geçirmek içindir, yoksa hürriyete kavuşturmak için değil.
Bir başka misal:
«Genç kızları gazetesinde çalıştıran patron... Kadını hürriyetine kavuşturmak için uğraştığını söyler. Çalış-mak, geçimini sağlamak ve şahsiyetini gerçekleştirme yo-lunda her sahada faaliyet gösterebilmek için kadına yar-dım etmektedir o. Patron, kadının erkekten daha randı-manlı olduğunu, vazifesini yapmakta ondan daha muk-tedir bulunduğunu söyler. Kadının ise daha dayanıklı ol-duğunu, ona daha samimi sarıldığını söyler... Söyler de söyler...
«Hakikaten kadını hürriyete kavuşturmaya ve onun iktidarını isbata mı çalışıyor o?
Yoksa yürüttüğü gazetecilik işinde onu bir «tuzak» mı edinmek istiyor? Kadını haber toplamaya gönderir, çünkü çok iyi biliyor ki öteden kıvrak bir hareket, beri-
[2] Bir yazarımız: Kadını kafesten kurtaracağız, diyenler, onu sokak ortasında kafeslemek isteyenlerdir. der.
285 hakimiyeti olmayan kimse, zâhirde kendisine itaat edilen birisi de olsa hakikatte zelil olur.
et-Te'vilâtü'n-Necmiyye'de der ki: "Kulların bize yaklaşmak için yaptığı her şeyi apaçık bir kitapta yazmışızdır. Yani onun eserlerini/izlerini ve nurlarını sevdiklerimizin kalblerinin levh-i mahfūzunda sabit kılmışızdır."
Bilesin ki insân-ı kâmilin kalbi, açık bir kitap (imâm-ı mübîn) ve ilâhi bir levh-i mahfuzdur. O kalpte idraki beşer sınırında olan ve keşfi külli aklın kudretinde bulunan nice melekût nurları nakşedilmiş ve ceberût sırları yerleştirilmiştir. Bu durum kalbde her iki cihana âid zerre kadar bir sûret kalmayacak şekilde kalbin tasfiye ve temizlenmesinden sonra hâsıl olur. Tasfiyenin mânâsı, varlığı hakîkî olanın (mütehakkak) ortaya çıkması için vehmedileni (mütevehhemi) izāle etmektir. Mütevehhem ve mütehakkakı bilip birbirinden ayırmayan mütehakkaktan mahrum olur.
Molla Câmî der ki:
Bir köpek ağzında kemik gidiyordu. Yolu bir akarsuya vardı. Su son derece saf ve berraktı. Kemiğin aksi o suda göründü. Zavallı köpek zannetti ki Suda bir başka kemik var. Ağzını açıp da ona koşunca, Ağzındaki kemik suya düştü. Yok olanı var zannetti,
Bu yüzden olan var olan, kaybetti.
Akıllı olana lâzım olan hakîkatin sûretinin, varlığın hakikatinin görü-nüp ortaya çıkması, ıyan ve şuhûd (müşâhede) kemål üzere hâsıl olması için kalb aynasını cilâlamaktır. Yüce Allah'tan bizi saf ve temiz kul-larından kılmasını, bulanıklıklardan ve sürçmelerden korumasını niyaz ederiz. Çünkü her ilim ve amelden maksûdun gayesi ve emelin nihâyeti O'dur.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.) 121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.) 121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder. Hz. Ubey İbni Kaab (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 502 1 Ey tüccar cemaati, bu alış verişe manasız söz ve yemin karışır, muamelenize sadaka da girsin. Hz. Kays İbni Ebu Gazve (r.a.) 502 2 Ey delikanlılar topluluğu, sizden kim evlenmek elinden geliyorsa evlensin. Zira bu, gözü haramdan korur ve ırz için de en iyi muhafazadır. Kimin de gücü yetmezse oruç tutsun. Zira bu onun için enemedir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 502 3 Ey mü'minlerin kadınları, tehlil, tesbih ve takdis'e devam edin. Gaflet etmeyin ki rahmeti unutursunuz. Parmaklarınızla sayın. Bunlar sorguya çekileceklerdir ve tesbihe şehadet edeceklerdir. Hz. Hani İbni Osman (r.a.) 502 4 Ey kara haberciler, ey kara haberciler, ey kara haberciler. Sizin üzerinize korktuğum şeylerin en korkuncu riya ve gizli şehvettir. Hz. Abdullah İbni Zeyd (r.a.) 502 5 Ya Vabisa, geldin Bana iyilik ve günahtan soruyorsun. Neyi yapmandan için rahat oluyorsa o iyidir. Ne ki nefsinde tereddüt ve ihtilaç uyandırıyor o günahtır; sana insanlar fetva verse de. Hz. Vabisa (r.a.) 502 6 Ya Vasiba (r.a.), kalbinden fetva al. İyilik, kalbin mutmain olduğu ve nefsin itminan bulduğu şeydir. Günah ise, nefsini tırmalayan ve kalbe tereddüd uyandıran şeydir. İnsanlar sana fetva verse de "o doğrudur" deseler de. Hz. Vabisa (r.a.) 502 7 Ey yahudi, insan hepsinden, her ikisinin menisinden yaratılır. Erkek menisi kalındır. Ondan kemik ve sinir yaratılır. Kadının mutfesi ince nutfedir. Ondan et ve kan yaratılır. Hz. İbni Mes'ud (r.a.) 502 8 Adam keşke doğduğu yerin dışında, garib olarak ölseydi. Zira bir adam garib ölürse, o öldüğü yerle memleketi arasındaki mesafe Cennette ölçülür. (Kendine ona göre yer verilir.) Hz. İbni Amr (r.a.) 502 9 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, adam malın kendisine nereden geldiğine, helaldan mı, haramdan mı geldiğine aldırmayacak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 502 10 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, ümmetim ihtilafı sırasında Benim sünnetime tutunan eliyle ateş tutan bir kimse gibi olacaktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 502 11 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların yüzleri insan yüzü, kalbleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçmazlar. Eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise marufu emretmez, münkeri nehyetmez olur. Sünnet aralarında bid'at, bid'at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri sapıktır. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat kılar. Hayırlıları dua eder, fakat duaları kabul olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 250 1 Yerin her tarafı kıyamette mahvolur. Yalnız, namaz kılınıp, secde edilen yerler hariç. Ve bu yerler de birbirine eklenir. (Üzerinde namaz kılanlara şefaat edecekler, vazifesi bitince, Cennete intikal ederler.) Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 250 2 Cennetin kokusu beşyüz yıllık yerden duyulur. Bunu; yaptığını başa kakan, anaya-babaya asi olan ve içkiye idmanlı (devamlı) olan duyamaz. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 250 3 Müminleri merhamet, muhabbet ve yardımlaşmada tek bir vücud gibi görürsün. Nasıl bir aza rahatsız olunca diğerlerini ateş ve uykusuzluk alırsa, bu da öyledir. Hz. Numan İbni Beşir (r.a.) 250 4 Siz Bana kıyamette, abdest azaları nurlu bir halde geleceksiniz. Bu hal, yalnız ümmetimde görülür ve onların dışında hiçbir ümmete nasib olmaz. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 250 5 Bir evde çöp olursa, o evde bereket kaldırılır. Hz. Enes (r.a.) 250 6 Vasiyeti terkeylemek; dünyada ayıp, ahirette de ateş ve lekedir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 250 7 Âmâya (âmâdır diye) selam vermemek, hıyanettir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 250 8 Size, tutunduğunuz vakit, asla dalalete düşmeyeceğiniz şeyi bıraktım: Allahın kitabı Kur'an ve Ehli Beytim. Hz. Câbir (r.a.) 250 9 Dünyayı terketmek, sabırdan daha acıdır. Fi sebilillah kılıç vurmaktan da şiddetlidir. Bir adam bunu yaparsa, Allah ona şehid sevabı verir. Dünyayı terketmek; az yemek ve doymayı azaltmak ve insanların senasından hoşlanmamaktır. Zira kim insanların övmesinden hoşlanırsa, dünyayı ve nimetlerini sevmiş olur. Kimin de Cennetin ebedi nimetleri hoşuna giderse, dünyayı ve insanların kendini övmesinden hoşlanmayı terketsin. Hz. İbni Mes'ud (r.a.) 250 10 Evlen. İffetine iffet katarsın. Ancak, şu beş türlü kadını alma; "Şehbere, Lehbere, Nehbere, Haydere ve Lefut." Ey Allah'ın Resulü! Söylediğinden bir şey anlamadım" dendi. Buyurdu ki: Siz Arablar değilmisiniz? Şehbere, zayıf uzun boylu, Lehbere yüzsüz çakır, Nehbere hoşa gitmiyecek kadar kısa, Heydere koca karı, ve Lefut ise, senden başkasından çocuğu olan kadındır. Hz. Zeyd İbni Haris (r.a.) 250 11 Mehir olarak, demirden bir yüzük mukabilinde olsa da yine evlen. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.) 250 12 Kadınlarla evlenin. Zira onlar mal getirir. (Nikah kısmet açar) Hz. Âişe (r. anha) 250 13 Kız-oğlan-kız alınız. Onların ağızları tatlıdır. Çok çocuk yaparlar, aza da kanaat ederler. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 250 14 Evlenin. Ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar ederim. Hristiyanların rahipleri gibi olmayın. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
"Ilim yolunda bulunmak büyük cibattır. llim ile amel etmek ondan büyük cihattu. Iblås ile amel etmek ondan daha büyük cihattır. Cenab-ı Hakk cümlesini ihsan eylesin,"
Mahmûd Efendi Hazretleri (Kuddive Sirrubů)
"Dün geçmişte kalmış bir kıssadır. Bugün ise amel zamanıdır. Yarını düşünmek ise emeldir."
Fudayl ibni İyaz (Kuddise Sirrubů)
"Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez, fakat söylediği her şeyi düşünür.
Mevlâna Celaleddin-i Rumi (Kuddise Sirruhů)
"Bir surü için, o sürü köpeğinin kurtla arkadaşlık etmesinden
daha büyük bir bela yoktur."
Molla Cami (Rahmetullahi Aleyb)
H
YanıtlaSil
Yuksel2 Haziran 2025 05:09 Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 122 1 Cebrail (a.s.) firavunun ağzına toprak tıkıyordu. "Lâ ilâhe illallah" deyip de mağfiret görmesin diye. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 122 2 Allah (z.c.hz.) üzerine, dünyaya ait yükselttiği şeyi düşürmek haktır. Hz. Enes (r.a.) 122 3 Tabiinin en hayırlısı, öyle bir Üveysi (Veysel Karani) vardır ki, o annesine sadıktır. Allah'a and verse Allah onun andını geri çevirmez. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız sizin için istiğfar etmesini isteyin. Hz. Ömer (r.a.) 122 4 Tedavide kullandığınız şeylerin en hayırlıları Ledûd (ağız ağrılarında), enfiye, hacamat, müshil ve ismit (sürme)''. İsmit gözü açar ve kirpikleri besler. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 122 5 Bir adamın din kardeşi için gıyabında yaptığı dua müstecab olur. Ve dua edenin başında bir melek "amin" der. Ve "Sana da bir o kadar" diye söyler. (Diğer bir hadiste, Meleğin "amini" geri dönmez buyurulmaktadır) Hz. Ebud Derda (r.a.) 122 6 Allah (z.c.hz.) ile mahlûku arasında nurani veya zulmani yetmiş bin hicab vardır. Kim bu hicabı aşan bir şey hissederse mahv olur. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 122 7 Allah (z.c.hz.)'nin zikri şifa, insanların zikri ise derttir. Hz. Mekhul (r.a.) 122 8 Aklın başı insanlarla sevgi tesis etmektir. Sakalının hafif olması insan için saadettendir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 122 9 Allah (z.c.hz.) kulunun: "Rabbiğfirlî zünûbî" demesinden hoşlanır. Ve buyurur ki: "Kulum Benden başkasının günahlarını afv edemiyeceğini biliyor." Hz. Ali (r.a.) 122 10 Rabbınız Celle Şânuhû Rahimdir. Kim ki bir iyilik yapmak ister de yapamaz ise ona bir sevap yazılır. Yaparsa, 10 ilâ 700 misli veya daha fazla sevab yazılır. Kim bir kötülük yapmak ister de yapmaz ise bir sevab, yaparsa bir günah yazılır. Allah isterse onu da affeder. Allah'ın muamelesinde helâk olacak adam, mahvolmaya lâyık olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 503 1 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, yanında altın ve gümüşü olmayan rahat etmez. Hz. Mikdam (r.a.) 503 2 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mü'min o zaman müminlere dua edecek te Allah (z.c.hz.) şöyle buyuracak: "Kendi nefsine dua et sana icabet edeyim, umuma gelince Ben onlara gazablıyım." Hz. Enes (r.a.) 503 3 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, boğulmaya maruz adam gibi dua etmeyen yakayı kurtaramaz. Hz. Huzeyfe (r.a.) 503 4 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, Camilerde halka halinde toplanırlar, gayeleri dünyevi olur. Allah'ın onlara ihtiyacı yoktur. Bunların arasına girmeyin. Hz. Enes (r.a.) 503 5 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki o zamanki halkın efdali "hafifül haz" olanıdır. Denildi ki; "Ya Resulallah hafifül haz nedir?" Buyurdu ki, çoluk çocuğu az olanlardır. Hz. Huzeyfe (r.a.) 503 6 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, bir saat düşünürlerde kendilerine namaz kıldıracak imam bulamazlar. Hz. Selame binti Hür (r.a.) 503 7 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, o zaman da onlar riba yerler, yemeyene de tozu bulaşır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 503 8 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, zenginler tenezzüh için, orta halliler ticaret için, onların kur'aları riya ve gösteriş için, fakirler ise dilenmek için hac ederler. Hz. Enes (r.a.) 503 9 Ümmetim üzerine bir zaman gelir ki fukaha bir birini çekemez. Tekelerin birbirlerini kıskandığı gibi, birbirlerini kıskanırlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 503 10 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, adam acizlikle facirlik arasında muhayyer kalır. Kim bu zamana ulaşırsa aczi, fücura tercih etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 503 11 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, adamın imanı soyulur da haberi olmaz. Halbuki o gömleğinin soyulduğu gibi soyulmuştur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 503 12 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki onda ulema, köpekler öldürülür gibi öldürülür. Keşke o zaman ulema birlik olsaydı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Fakihlerinize ve abidlerinize danışın. Şahsi fikir ile amel etmeyiniz. (Hz. Ali r.a sormuş: Hakkında açık bir emir veya yasak bulamadığımız bir iş gelip çattığında ne yapalım.?) Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 251 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
"Allah'ım! Beni bağışla, bana hidayet nasip eyle, bana rızık ber, beni afiyette daim eyle ve bana merhamet et." (Müslim, Zikir ve Duů, 35)
MEVLİD-İ NEBİ HAFTASI
Mevlid-i Nebi Haftası, 1989 yı-lında Diyanet İşleri Başkanlığının tamamen kendi inisiyatifiyle ve Türkiye'deki ilahiyat birikimiyle istişare ederek planladığı ve uy-gulamaya koyduğu bir haftadır. Bu hafta, kanunların verdiği yet-kiyle ortaya çıkmış; 30 yıl boyunca tefekkür dünyamıza hayat vermiş; "Hz. Peygamber'i anmaktan anlama-ya" düsturuyla gelişmiş; Peygambe-rimizin örnekliğini toplumumuzun her kesimine ve gönül coğrafyamıza anlatmayı, günümüz problemlerine nebevi referanslarla çözüm üretme-yi amaçlayan, milletimizin yakın tarihinde yer etmiş bir haftadır.
Diğer yandan söz konusu hafta, dini/taabbudi değil, ilmî, irfani ve kültürel bir haftadır.
Başkanlığımız, hafta münase-betiyle toplumumuz, gönül coğ-rafyamız ve bütün insanlık için önem arz eden ve sorun haline gelen bir konuyu tema olarak belirlemekte ve bu çerçevede pek çok etkinlik gerçekleştirmektedir. Bu etkinliklerle İslam'ın rahmet yüklü mesajlarının ve Peygam-ber Efendimiz (s.a.s.)'in on dört asırlık eşsiz örnekliğinin, önder-liğinin ve rehberliğinin toplumun tüm kesimlerine ulaştırılmasını sağlamaktadır.
güç ve imkân bulunmamaktadır. Bugün benim yerime bu işi daha iyi yerine getirebi-lecek birinin görevlendirilmesini isterdim."
1943. Böylece Allah'ın lütfu ve yardımı sayesinde, Resulullah (as) için büyük anlam ifade eden bazı dilek ve temenniler gerçekleşmiş oldu.
1944. Gerçekten de o şöyle bir açıklamada bulunmuştu:
"Biz, kamuya ait bir görevi, ona talip olan kimselere vermeyiz."738 Resulullah (as)'la çok yakın ilişkileri olan ve İslâm öğretisini en güzel bir şekilde tem-sil eden şahsiyetlerin, asgarî düzeyde de olsa parlaklıklarından bir şey yitirmemeleri gerekirdi. Daha önce de gördüğümüz gibi, sahabenin önde gelenlerinden bazıları, Ha-lifeliği kendileri için istemişler, bir kısmı ise asla böyle bir şeyi arzu etmemişlerdi. 1945. Resulullah (as), aynı zamanda bütün ırklar arasında mükemmel bir eşitlik bulundu-ğunu açıklayarak, bireyler arasındaki yegâne üstünlüğün ise sadece takva konusunda söz konusu olabileceğini açıklamıştı.79 En yetenekli kimselerden biri olsa bile, hali-feliğe Resulullah (as)'ın yakın bir akrabasının seçilmesi, yerleştirilmeye çalışılan bu yeni anlayışa gölge düşürecekti. Şunu hatırlatalım ki, Ebû Bekir, kuşkusuz Kureyşli-lere mensup olmakla birlikte, kabilesi olan Benû Teym, Kusay'ın soyundan gelme-diği için onlara soğuk duran, hatta Kureyş'in pek itibar etmediği 40 bir aileye mensup idi. Daha sonraları Müslümanlar, kölelikten yeni azât edilmiş ve Mısır'da Memluk, Hindistan'da Gulâmân gibi hanedanların kurucusu olan hükümdarlara en küçük bir tereddüt göstermeksizin itaat etmişlerdir. Resulullah (as) gerçekçi biri idi ve sürekli olarak yenilenmeyi tercih ediyordu. Belâzurî'ye göre741 Resulullah (as), Medine'den askeri seferler amacıyla 25 kez çıkmış ve sürekli aynı kişi olmamak üzere, yokluğu boyunca kendi yerine bir naip görevlendirmişti. Bunlar arasında, aslen Güney Arabis-tanlı olan Medine'deki Hazreçliler, Evsliler, Mekkeliler, Gıfârlılar, henüz azat edilmiş köleler ve hattâ âmâlar bulunmaktaydı. Resulullah (as)'ın akrabalarından geçici ola-rak ona vekâlet edenlere ise oldukça enderdir. Kölelerden (Kuzey Arabistan'ın) Kelb kabilesine mensup azatlı Zeyd ibn Harise'yi sayabiliriz. Âmâ bir sahabe olan İbn Ümmü Mektûm ise, bu göreve oldukça geç bir dönemde, yani H. 10. yılın sonlarına doğru, Resulullah (as)'ın vefatından sadece üç ay önce tayin edilmişti. Biz, Resulullah'ın: "Başkanlar Kureyş'tendir" şeklindeki meşhur hadisini hangi amaçla ve kimler için
738 Ebû Dâvûd, 23: 2; Buhârî, 37: 1, No: 2 vd.
739 Hucurât: 49/13.
740 Bir şair, bu kabile hakkında alay yollu şöyle söylemekteydi: "İşler özellikle Teymlerin yokken karara bağ-lanır, onlar orada bulunsalar bile, onların görüşleri alınmaz," (bk. Mecelletu'l-Hac, Mekke 1378 H., XII, 10, s. 605).
En çok yaptıkları duaları şöyle idi: "Ya mukallibel kulûb, sebbit kalbî alâ dînike.": (Ey kalbleri çeviren Rabbım, kalbimi dinine sabit kıl) Bu husus sorulduğunda şöyle demişlerdi: "Hiç bir kimse yoktur ki, kalbi Allahın parmaklarından iki parmak arasında olmasın. Allah kimi dilerse onu doğrultur, kimi de dilerse onu kaydırır. Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.anha) Sayfa: 542 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Bu vicdansız, merhametsiz, hissiz, alık, abus ve nådan insan tipini hangi medeniyet yetiş-tirdi?
Islåm beldelerini bile iki asırdır, batı medeniyeti-nin kah icbari kah taklidi işgali kapladığı için; ortaya çıkan anarşinin bile İslâm medeniye-tiyle alakasını kuramıyoruz.
Zaten onlar değil miydi? Medeniyetler savaşında ayakta kalan tek taraf batı medeniyeti oldu /olacak diyenler!.. İşte yetiştirdikleri insan tipi
O hålde, hatırlatmaya hakkımız var:
BİZİM MEDENİYETİMİZ
Gök kubbede ve altında inşa ettikleri her kubbe-de hoş sadålar bırakan medeniyetimiz...
O kubbeler altında cem olan, cemiyet ve cemaat olan insanımız...
Merhametli, vicdanlı, cömert...
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; kendi
medeniyetimizle yetiştiğimiz ve tahsil gör-düğümüz devirlerde milletçe kıtalara hük-mettiğimizi hatırlattı.
Nesillerimizi kendi medeniyetimize yabancılaş-tırma felaketini, «Tahsil bu!>> diyerek, eğitim yoluyla gerçekleştirdiklerine dikkat çekerek, maarif sistemimizi; medeniyetimizin asil ve asıl fabrika ayarlarına döndürmenin yegâne
çare olduğunu tebárüz ettirdi.
Muhterem Osman Nüri TOPBAŞ Üstadımız, <> zaviyesinden; ya-
YUZAKA
BİZİM MEDENIYETIMIZ
ni medeniyetimizin kurucusu Fahr-i Käināt Efendimiz'in ashabını ve ümmetini tezkiye edişi, onlarda hissiyatı değiştirici ve olgun-laştırıcı hamlelerinde aramakta cevabı ve bu-lup göstermekte. Fedákår, cömert, diğergåm insan tipine en güzel misalleri vermekte.
Mevlana'da maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi, mecăzi ve hakiki ateşleri yandıran ve söndü-ren hakikatler dile gelmekte.
Yazarlarımız, aktüaliteyle harmanlayarak ele al-dılar mevzumuzu.
Cemaat ve cemiyet dokumuza; kemålåt arayı-sı, ferdiyetçilik ve cemiyetçilik dengesi, ya-kın tarih süzgeci gibi bakış noktalarından baktılar. Teslimiyet anlayışımızın istismar edilmemesi için, alınması gereken tedbirleri saydılar.
Yine tecrübeler, håtıralar, nüktelerle dolu bu sa-yımız da...
Ailede başlayan birlik ve beraberliğin dînî ve ah-läki temelleri... Hazret-i Hatice'den alınacak ibretler...
Camide cemaat olduğumuz gibi, iş âleminde de ortak olmak ve birleşmenin ehemmiyeti...
Hak yolundaki çileleri şifå bilmek ve şer yolunda-ki rahatlıkları belȧ görmek...
Öfke belasına, Sünnet'ten çareler...
Ahlåk ve tasavvuf kitaplarımızda yer bulan eski semåvi kitaplardan mervi hikmetler...
Bizim yakın tarihimize, onların mevcut tarihleri-ne yansıyan doğu-batı rekabetinin; kor hålde durduğunu sadece biraz imaj külüyle küllen-diğini gösteren hådiseler...
Medeniyetimizin yetiştirdiği insan tiplerine mi-saller:
Çár-ı yår-ı güzinden, Hasan-ı Basri'ye... Ahmed Yesevi'den Genç Osman'a...
stanbul ve Çanakkale Boğazlan-nın jeopolitik ve stratejik konum-ları sebebiyle buralara hâkim olma mücadelesi başta İngiltere olmak üzere Rusya ve Almanya'nın geleneksel politikalarının esasını oluş-turmuştur.
Türk milletini Anadolu'dan atmak, milletimizin 8. asırdan beri sahip ol-duğu İslam dinini Arabistan Yarıma-dası'na hapsetmek ve Osmanlı Dev-leti'ne son darbeyi vurmak için ger-çekleştirilen Çanakkale Savaşı denile-bilir ki Batı'nın Osmanlıya yönelik en büyük haçlı saldınlarından biridir.
Çanakkale'de çehreleri, renkleri, dilleri ve ırkları değişik çeşitli milletler-den oluşan, vicdanları körelmiş, hiçbir insani ve ahlaki değer tanımayan güçler, milletimizi tarih sahnesinden silmek için bütün güçleriyle üzerimize geldiler. Ne var ki düşmanın gülleleri, mermileri aslan neferlerimizin göğ-sünde sönmüş, Çanakkale Boğazı düşmanlarımıza mezar olmuştur.
Bu ordular karşısında güçlü silahla-rımız yoktu; fakat kalplerimizde güçlü Limanımız vardı. Gönüllerde "Ölürsem şehit, kalırsam gazi" ideali vardı. Bir-birimize sımsıkı bağlıydık. Birlik ve
beraberlik ruhuyla hareket ettik; çün-kü bizler bu topraklarda rengi rengi-
SALİM KÖKLÜ
salim.koklu@tg.com.tr
ne, dili diline, sesi sesine, gönlü gön-lüne kanşmış bir milletiz.
Bizler asırlar boyu sevinçte, keder-de, varlıkta ve yoklukta birlikte ağla-yıp, birlikte gülmüş bir milletiz. Din, ezan, vatan, bayrak ve mukaddesat uğruna doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle hep birlikte aynı safta mü-cadele ettik. Binlerce evladımızı şehit vererek bu topraklan hep birlikte va-tan edindik. Çanakkale'de kazanılan
Çanakkale, bugün de gönüllerimiz de bir milletin kararlılığının ifadesi
zafer, iman gücünün, birlik ve bera-berliğin zaferidir. Bu inancımızı, birlik ve beraberliğimizi muhafaza ettiğimiz müddetçe inşallah başaramayacağı mız hiçbir iş, üstesinden gelemeyece-ğimiz hiçbir problem yoktur. Bugün de milletçe aynı ruh ve inanca, aynı birlik ve beraberliğe daha çok ihtiya-cımız vardır.
olarak yerini korumaktadır. Çanakka-le kınalı kuzu öykülerinin, Yahya Ça-vuşların, Seyit Onbaşıların, Hasan Çavuşların, Anadolu'dan cephelere koşan binlerce Mehmetçiğin, cephe-ye mermi taşıyan Türk analarının İstiklal ve istikbal mücadelesinin ifadesidir.
Bu vesileyle başta Çanakkale şehit-lerimiz olmak üzere bütün şehitlerini-ze Allahü tealadan rahmet diliyoruz...
www.namazvakti.com www.turktakvin
Birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmek
Çanakkale'de kazanılan zafer, iman gücünün, birlik ve beraberli-ğin zaferidir. Bugün de milletçe aynı inanca, aynı birlik ve beraber-liğe daha çok ihtiyacımız var.
Kirli amellere maske olan bir niyet, temiz değildir!
İllâ amellerin doğruluğu ve temizliği. İllâ davranışların düzgünlüğü ve iyiliği.
YanıtlaSil
Yuksel7 Haziran 2025 06:05 Yanlış ve kötülükler bahsinde asıl meseleyi ve problemi gümbürtüye getirip de niyeti masaya koymak, sadece sinsi bir mevzu saptırmasıdır. Çünkü insan mevzu saptırması oluşturabilirse, kendi yaptığı kötülüğe karşı muhtemel menfi mukabeleden güya kendisini kurtarmış olacaktır.
YanıtlaSil
Yuksel7 Haziran 2025 06:06 Hikmet ve hakikat dîni olan İslâm; iyi niyeti, ancak doğru olan ve düzgün yapılan ameller bahsinde ele alır. Bozuk olan bir amelin niyetini teraziye hiç koymaz.
Meselâ fıkhen bozulmuş olan bir ibâdeti ya da abdestsiz kılınan bir namazı; Allah katında kabul ettirip kurtaracak hiçbir temiz ve iyi niyet yoktur.
YanıtlaSil
Yuksel7 Haziran 2025 06:07 Niyet, kalbin meyvesidir. Kötü amel de, nefsin meyvesidir. Bunları aynı sandığa koyup aynı farz etmek, mikroplu bir mantıktır. Çünkü; nefsin zehirli ve zararlı meyvesini kalbin faydalı meyvesinin arkasına saklayıp da onu mazur ve masum göstermek, nedâmet ve pişmanlığı çok ağır ve çok acı bir çürümedir!
YanıtlaSil
Yuksel7 Haziran 2025 06:10 Nefsin ve şeytanın gizli bir tak
tiğidir.
Çünkü bu:
Kötülüğü koruyucu bir davra
mıştır.
Çünkü
Bir kötülüğü bertaraf etme mevzubahis olduğunda eğer günde me başka bir şey düşürülür de onu ameliyat masasına yatırmak unut-turulursa, o kötülük daha da güçle-nerek devam eder. Mesela bir hasta da kanser mikrobu olmasına rağmen doktor önünde sadece onun sağlam yönleri konuşulur da hiçbir şeyi yok-muş hükmü çıkarılırsa, tedavi devre ye giremez. Netice ise hazin olur. Bu yüzden doktor önünde sadece hasta-lik ve ona sebep olan hususlar konu-
şulur ve asla mevzu kayması yapıl-
Fahr-i Kâinat
Kuru kuruya iyi niyet, sadece låf ü güzaf. Siz, siz olun; değerlendirme masanızda iyi niyet maskesini hiç bulundurmayın! Gerçek iyi niyet, ancak gökte belli. Yerde belli olabilense; sadece ameller ve davranışların hakiki vaziyeti. Durup durup da belli olmayan bir şeyi konuşmanız ve ona göre hüküm vermeniz, tamamen aldatıcı ve yanıltıcı.
Bu ise,
maz; ta ki doğru teşhis, doğru tedavi ve sıhhat gerçekleşsin.
Bir başka misal daha:
Arabanın tekeri patlak olsa, şoför de bu mevzuyu değiştirerek sürekli direksiyonun sağlamlığın-
dan dem vursa ve dese:
«-Kardeşim; direksiyon mü-kemmel, yola çıkılır, gaza basalım!»
<-Fakat teker?
<-Onu karıştırma, ben direksi-yonuma laf dedirtmem.»
«-Ата?»
-Laf dedirtmem direksiyonu-ma dedim, o kadar! Tartışma bit-miştir, yola devam!»
Sonrası ne olur?
Belli.
Bu sebeple;
Peru
Niyetler, konu saptırmak i kullanılan bir tuzak da olmamal
Özetle ey insanoğlu!
Niyet bahsinde şu cümle akin dan hiç çıkmasın:
Kirli amellere maske olan bir niyet, temiz değildir!
Illa;
Amellerin doğruluğu ve temizliğ İlla davranışların düzgünlüği ve iyiliği.
İlla yaşayışta değerli ve faydalı
işler yapabilmek.
İlla ilahi teraziye göre maki liyet, güzellik ve mükemmellik
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 258 1 Ashabım için bir hatadır vaki olur. Allah (z.c.hz)'leri onların Benimle olan alakasından dolayı kendilerini mağfiret eder. Hz. Muhammed İbni Hanefiyye (r.a.) 258 2 Kıyametin önü sıra öyle günler olur ki, ilim kaldırılır. Cehil iner ve hercümerç ve ölüm çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.a.) 258 3 Sizinle beni Esfer arasında sulh olur. Sonra onlar, muahedeyi bozarlar ve on iki bin kişilik, seksen fırkalık bir kuvvetle üzerinize yürürler. (Amik ovası hadisesi) Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 258 4 Dört fitne olacak: Kan mübah kılınacak, Kan ve mal mübah olacak, Kan, mal ve ırz mübah kılınacak ve dördüncüsü ise deccal fitnesi olacaktır. Hz. İmran İbni Husayn (r.a.) 258 5 Deccalin önü sıra hud'alı seneler olur ki; yağmur çok yağar, fakat nebat az our. Sadıkler tekzib olunur, yalancılar ise tasdik olunur. Haine itimad edilir, emin ise hain addedilir. Ve "Rüveybiza" söz sahibi olur. Denildi ki: "Ya Resulallah, Rüveybiza nedir?" Buyurdu ki, Kendisine itimad olunmayan ve kıymet verilmeyen kimselerdir. Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 258 6 İnsanlar arasında ihtilaf ve tefrika olacak. Şu ve arkadaşları Hak üzerinde olacaklar. (Hz. Aliyi kastedierek) Hz. Kaab İbni Ucre (r.a.) 258 7 Altı hal vardır ki onlar vaki olduğunda ölümü temenni edebilirsiniz: Sefihlerin beyliği, Hükmün para ile satılması, Kanın istihlaf edilmesi, Zaptiyenin çoğalması, Akrabalığın kesilmesi, Kur'an-ı Kerim'i eğlence yapanların çoğalması ve Onun musiki yerine dinlenilmesi. Öyle ki, adamı mihraba, nağme dinlemek için geçirirler. Halbuki o adamın fıkıhtan haberi bile yoktur. İşte bu durumlarda ölümü istemekte haklı olursunuz. Hz . Abis el Gıfari (r.a.) 258 8 İlimde, birbirinize nâsih olun ve birbirinizden bir şey gizlemeyin. Zira, ilimde hiyanet, malda hiyanetten eşeddir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 258 9 Lohusa kadın kırk gece bekler. Bundan önce temizlik görürse, temiz hükmü giyer. Kırk gün geçerse özürlü addedilir. Yıkanır ve namaza devam eder. Kan fazla gelirse, her namaza bir abdest alır. Hz. İbni Amr (r.anhüma) 258 10 Gökten yardım, zahmete göre, ve sabır da musibete göre iner. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 258 11 Kadın, şu dört şeyi için nikahlanır: Malı, Asaleti, Güzelliği ve Dini. Elin toprak olası, sen din sahibine bak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 258 12 Olanca kuvvetinizle temizlenin. Zira Allah (z.c.hz)'leri islamiyeti nezafet üzere tesis etmiştir. Ve Cennete ancak nazif girer. Hz Ebu Hureyre (r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 76 1 Çocuklarınızın ilk sözü "Lâ ilâhe illallah" olsun. Ölümlerinde de "Lâ ilâhe illallah"ı telkin edin. Böyle olursa bin sene de yaşasa, Allah ondan bir günah sormaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 76 2 Beni İsrail 71 fırkaya ayrıldı. Ümmetim bundan bir fazladır. Onların içinde dini akılları ile ölçen kimseler kadar zararlısı yoktur. Neticesi, Allah'ın helâl ettiğini haram, haram ettiğini de helâl etmek olur. Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 76 3 Din kardeşinin kabına kovandan su boşaltmak sadakatır. Emri bil maruf ve nehyi anil münker yapmak, din kardeşine iltifat etmek, yoldan taş vs. kaldırmak, kılavuzluk etmek de bir sadakadır. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 76 4 Aleni selâm verin, yemek yedirin ve Allah'ın emrettiği gibi kardeş olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 76 5 Müslümanın en efdali, kendisinin elinen ve dilinden herkesin salim olduğu müslüman, Mü'mini kâmil olanı da ahlâkça iyi olan, namazın efdali kıyamı uzun olan, sadakanın efdali ise eli kısa olanın verdiği sadakadır. Hz. Câbir (r.a.) 76 6 Amellerin en efdali mü'min kardeşinin içine sevinç sokmak, onun borcunu ödemek veya yemek yedirmektir. (ekmek de olsa.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 76 7 İmanın en efdali; Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek, lisanını Allah'ın yâdında çalıştırmak, kendine hoş geleni başkasına da hoş görmek, istemediğini de başkası için de istememeketir. Ya hayır söyle, ya sus. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.) 76 8 İmanın efdali sabır ve semahattir.(Asıl sabır ilk sadmede yutmak. Acı hapı yuttun bir şey yok. Semahat musameha, hakkının bir kısmını verebilmek.) Hz. Ubeyd İbni Amir (r.a.) 76 9 İmanın efdali, nerede olursan ol, Allah'ın seninle beraber olduğunu bilmekliğindir. Hz. Ubâde İbni Samit (r.a.) 76 10 Arz kıt'alarının efdali, mescidlerdir. Cami ehlinin de en efdali, ilk girib, son çıkandır. İlk cemaate gelen ilk müslüman olan gibidir. Hz. Suheyb (r.a.) 76 11 Cihadın efdali, zalim amir veya hükümdarın önünde hakkı söylemektir. Hz. Ebû Said (r.a.) 76 12 Cihadın efdali, adamın kendi nefsi ve hevası ile mücadelesidir. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 76 13 Faziletlerin efdali, seni yoklamayanı yoklamak, seni mahrum edene vermek, sana kötü muamele edene af ile muamele etmektir.(Üçünde de tecelli eden şey, kükrediği zamanda nefsine karşı gelmektir.) Hz. Muaz İbni Enes (r.a.)
Cihadın efdali, zalim amir veya hükümdarın önünde hakkı söylemektir. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 76 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel8 Haziran 2025 22:09 Deccalin önü sıra hud'alı seneler olur ki; yağmur çok yağar, fakat nebat az our. Sadıkler tekzib olunur, yalancılar ise tasdik olunur. Haine itimad edilir, emin ise hain addedilir. Ve "Rüveybiza" söz sahibi olur. Denildi ki: "Ya Resulallah, Rüveybiza nedir?" Buyurdu ki, Kendisine itimad olunmayan ve kıymet verilmeyen kimselerdir. Ravi: Hz. Avf İbni Malik (r.a.) Sayfa: 258 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Üç şey (kimse) büyük belalardandır: İyiliği anlamıyan, kötülüğü affetmiyen amir, hayır gördüğünde örtbas eden, kusur gördüğünde yayan zalim, yanında bulunduğun müddetçe sana eziyet eden, yokluğunda sana hiyanet eden kadın (ailen) Ravi: Hz. Fudale (r.a.) Sayfa: 263 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Görülüyor ki, İslâm Dini düğün cemiyetlerinde, bayram ve diğer şen-lik günlerinde meşru eğlencelere mâni olmadığı gibi, bilakis bunlara önem verir. Çünkü Milli şuur ve heyecanın teşekkül ve devamı bir cemiyet için lüzumludur. Onun için her mü'min her şeyde olduğu gibi gerek düğün ve gerekse sair şenliklerde islâmi ahlâkına, kaîdelerine uygun şekilde eğlen-celer tertib etmeli ve işin ifrat cihetine gitmemelidir.
ŞARKI TÜRKÜ VE ÇALGI ALETLERİ
Şarkı, türkü ve çalgı aletleri dinlemek caiz olup olmadığı hakkında çeşitli görüşler vardır. Bazıları Haram, bazıları mekruh, bazıları şüpheli, bazıları da mubah demişlerdir. İmamı Gazalîye göre beş yerde şarkı tür-kü ve çalgı haramdır.
1- Mahrem olmayan ve sesi dinlemekle cinsi teheyyüç meydana ge-lecek olan kadın veya şahsın dinlemesi.
2-İsraf ve şımarıklığı gösteren, maşru olmayan bir işe (dans gibi) vesile olan çalgılar.
3- Fuhşa dair olan, Allaha, Resülüne ve Ashabı Kirama yalan Isnad eden veya bariz kadın tasvirleri yapan şiir, şarkı ve türküler.
4- Dinleyici pek genç, şehvetlerine ve nefsine mağlup, dinlediği şeyler kendisini bir gayri meşru'a sevkedecek seviyede olan bir kimse ise böylesinin de dinlemesi haramdır.
5- Dinleyici avamdan biri olup dinlediği şey kendinde müsbət veya menfi bir tesir icra etmez, fakat devamlı şəkildə bununla meşgul olup va-kitlerini boşa harcarsa yine memnûdur.
Bu gün asrımızda moda olarak halkımızın müptelâ olduğu Avrupa'nın bir takım gayr-i ahlâkî batıl, süfli âdet ve ahlâkı olan balo, bar, gazino, caz, köylerimizde ise içki ve çalgılı veya kadın oynatma gibi şeytanın ocağı olan - gayr-ı ahlakî cemiyetleri tertip ederek islâmi an'ane ve âdet-lerimizden uzaklaşarak ahlâkımızı kemirmede, cemiyet-i islamiyeye za-rar vermekte, ve etrafı erbaalarınada günden güne sirayet ettirerek ço-ğalmaktadır. Çok def'alar böyle cemiyetlerde bir takım süfehalar eğlene-Ilm derken aldıkalrı fazla İçki zehirinin tesiri lle kavga, gürültü, ve yarala-ma hatta bazan adam öldürme hadiselerine kadar yol açtıkları görülür.
Ey mü'min! şunu unutmaki bir gün ölüm kemendini boyuna takarak ebedi âlem olan ahiretin İskelesi bulunan ve bir kaç kazma darbesile açı-
75
YanıtlaSil
Yuksel14 Haziran 2025 04:18 İSLAMDA EVLİLİK ve MAHREMİYETLERİ
lan karanlık, dar, yılan ve çiyanın mesken tuttuğu kabir denilen çukura yuvarlanacak, oradanda yevm-i mahşer denilen ve oranın Hâkimi mutla-ğı, Ahkemül Hâkimin olan Allah'ın huzuruna çıkacak, dünyada yaptığın bütün şeylerden sorumlu olacak, âmâline göre ceza veya mükafat gore-ceksin. Büyüklerden bir zatın şu sözlerini kulağına küpe, nefsin için ilac olarak kullan.
Cahınla sakın Halik-ı Ağâhı unutma, Bağla kemer-i hizmeti Allah'ı unutma. Aldanma şu tahta, sonraki câhı unutma. Ey gafil uyan. Rihlet'i nâgâhı unutma. Yol korkuludur korkusu çok rahı unutma.
Şahan-ı serefzan-ı selâtın-ı seniyye, Binlerle olup hâk ile yeksan-ı seviyye. Malûm-u müsellem iken ey dil şu kazıyye, Mağrur olup devlet-i dünyayı deniyye, Sakın yitirip dinini Allahı unutma.
Pür nak'şü nigârına gözüm bakma cihanın, Zindan-ı belaya sokar âhir teni canın. Zevkinde bekâ neş'esi yok dâr-i fenônın, Bir (oh) demesine bu gün aldanma cihanın, Sonunda anın derdi ile âhı unutma.
Dünyada bu gün topladığın yarın olur hic, Ukbaya müfid olduğu âmali bulup seç. Rapteyleme kalbin gam-ı dünyayı bırak geç, Derbendide mevtin yolun uğrar tez eğer gec. Ol geçmesi düşvar güzergâhı unutma.
(M. Esat)
HER ANNENİN GELİN OLACAK KIZINA VERECEĞİ NASİHAT
Ashabı Kiramdan Haris (R.A.) kızı Esma (R.A.) ya gelin olup kocaya giderken annesi şu nasihatı yapmıştır. Biz de aynı nisihatı yavrumuza
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır. Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.) Sayfa: 135 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Bir işe azmedip de akibetini iyice düşündükten sonra iyi görürsen, o işi yap. Eğer zararlı görürsen o işten vazgeç. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 65 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel15 Haziran 2025 00:51 Sizden biri bir elem duyduğunda, elini acısını duyduğu yere koysun ve yedi defa şöyle desin: "Eûzü bi izzetillâhi ve kudretihî alâ külli şey'in min şerri mâ ecidü." Ravi: Hz. Kaab İbni Malik (r.a.) Sayfa: 65 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
beklediler. Sonra mikroskop altın-da görüntüler aldılar. İlk gözlem lerinde her bir damlanın kendine has, eşsiz bir yapıda olduğu görül da. Daha sonra birçok kisiden de ney camina su damlatması istendi ve sonuçta kisilerin art arda dam-lattıkları damla görüntülerinin birbirine benzediği, fakat farklı ki-şilerin damlattığı damlaların imaj larının çok farklı olduğu görüldü Su hep aynı olmasına rağmen böy le bir netice araştırmacıları şaşırttı.
O
Demek ki su, kendilerini damlatan kişiye özel bir şekil alıyordu.
Bundan sonra uzmanlar fark lı bir örnek denediler, suyun içine gerçek bir çiçek batırıp sonuçta ne olacağını izlediler ve çıkan görün tülerin şaşırtıcı bir şekilde çiçek resimlerine benzediğini gördüler.
Neticede suyun bir hafıza
ya sahip olduğunu görmek onları hayrete düşürmüş ve dünyaya ba kış açılarının tamamıyla değişme-sine sebep olmuştu.
Mahton Bir Maaiden Phtişamı Younlara...
O hålde,
Nehirler, bilgileri toplaya top laya denize doğru akmakta ve top-ladıkları bilgileri denize aktarmak tadır. Bu bakış açısı ile denizler aslında bir bilgi deposu olmaktadır.
Araştırmacı Eshel Ben Jakob da aynı gerçeğe farklı bir bakış açı sı ile ulaştı. Ona göre su her se yi kaydetmektedir. Su, etrafındaki mekändan ve hädiselerden tesir ahr. Ona göre bu tesiri meydana getiren asıl unsur, nano gaz baloncukları dır. Çok çok küçük boyutta bulunan bu baloncuklar su ile çevresi arasın-da bir ağ kurmakta. Bu yapılar ken-di içinde parça değiştirerek ve farklı şekiller alarak bilgi depolama özel-liği de kazanabilmekte.
Suyun, çevresinden aldığı te-sirleri gösteren bir başka araştır ma da şu:
Su kristalleri üzerine araştır malar yapan Japon bilim adamı Prof. Emoto'nun yaptığı çalışma lar insanın suya aktardığı müsbet ve menfi her şeyin kaydedildiğini ispatlamıştı. Müsbet özellikler su tarafından mükemmel şekilli, duz-gün kristaller hålinde, menfi mua-mele ise karışık ve bozuk şekiller halinde kaydedilmekte.
Yetişkin bir kişinin vücudu nun yaklaşık yüzde 60'ı sudur. Ta bii ki bu miktar vücudumuzda her gün devr-i dăim etmekte. Vücu dumuza günlük 1,5-2 litre su alıp sonra da çeşitli yollarla atmaktayız.
Suyun kaydedici olduğu bilgi siyle düşününce; su, vücudumuzda çeşitli vazifeler İfa ederken aynı za manda olumlu ve olumsuz her şeyi kaydedip saklamakta. Bu bilgi şu ha dis-i şerifle birlikte çok månidardır:
"Mü'min bir kul abdest aldı mı; yüzünü yıkayınca, gözüyle ba karak işlediği bütün günahlar su ile veya suyun son damlasıyla yü zünden dökülür iner, ellerini yıka yınca elleriyle işlediği hatalar su ile
Ayet-i kerimede buyurulur:
"(Kıyamette denilir ki) Bu, yüzünüze karşı gerçeği söyleyen kitabımızdır. (Amel defteridir.) Çünkü biz, yaptıklarınızı kaydediyorduk."
(el-Casiye, 29)
birlikte veya suyun son damlasıy la- ellerinden dökulür iner. Ayakla rını yıkayınca da ayaklarıyla gide rek işlediği bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla döku lür iner. (Öyle ki abdest tamamla nunca) günahlarından arınmış ola ruk tertemiz çıkar." (Muslem, Taharet. 32)
Şu menkibe ise adeta, bu ha dis-i şerifin bir şahidi:
Ebů Hanife Hazretleri, abdest alan bir genç görür:
"-Şu şu hataları yapma!" der.
Genç, hayret edip Hazret-i Imåm'a sorar:
"-Ya Imam! Bu hataları işledi ğimi nereden bildiniz?"
Ebû Hanife Hazretleri şu ce vabı verir:
"-Abdest äzálarından döku-len sulardan!"
Bilhassa Aydınlanma Çağı
insanına gore, bilim, inançlara ters görülüyordu. Şimdi ise, ilimde de-rinleşme rinleşme arttıkça, akli, fiziki ilim lerin de insanı metafizik sorulara
Cihanı etti harab, ahiretsiz ömre dalan, Huzūru yaktı bu dünyada şeytan aklı alan!
Zeminde güçsüzü ezdikçe çok şımardı fakat, Hüner mi, zalime ancak cehennem oldu kalan!
Başında yoksa ecel gözlüğün, sonunda a göz, Çıkar bu köhne hayattan ne anladınsa yalan!
Unuttu mahşeri Nemrut, ne kahra tosladı o, Beşer, neden yine düşmekte aynı hale şu an?
Kulun değişti mi hiç, ten peşinde can kaderi? İzin mi verdi ecel, ey şu nefsi keyfe salan?
Unutmadan yaşa ahret nedir, bu dünyayı, Çabuk biter kısa fäni, hemen gelir o zaman!
görmedikçe insanlığın cevheri, şey-tanlığın nemrutluğuna yenildi, fira-vunluğuna boğuldu, ebücehil hasta lığına yakalandı. Bir lähzada geçip giden bir dünya ve nefsåniyet ug runa hepsi de kahr u perişan oldu.
Onların etrafında kümelenen kitle-ler de onlar da hep bir insanlık felä-ketinin sebebi oldular sadece.
Yine günler geçti;
Ehl-i dünya yine ahireti unuttu. Şimdi;
Yine insanlık feläketinin orta sında yeryüzü.
Duyarsız hayatlar, cinayetler, zulümler ve çıkar savaşları ekse ninde beşeriyet birbirine girdi.
Üç günlük fani gücüne alda-narak şımaran ve azgınlaşan za limler, kundaktakileri bile param-parça edip mezarlara sürükleyerek yine aynı gaflete sürüklendiler.
Yine göremiyorlar:
Her yanda yükselen eyvah ve imdat çığlıkları neticesinde yarın kim helâk olacak?
Kendileri.
Çünkü,
SEYRİ (M. AI EŞMELİ)
Hayır mı şer mi, revăn olduğun son akıbete, Uyan, mezar dolu her yerde son nefes ilän!
Düşünmemek sonu, insanlığın felaketidir, Şuur için bize yetmez mi kahreden tüfän?
Kahır mı sonrası devrin, lütuf mu, ey Seyri? Gürül gürül oku her gün ne söylüyor Kur'än!
Bugün İslâm coğrafyasında milyonlarca masumu ve mazlumu zulüm bombalarına av yapan o ga filler, aslında;
Cehennem ateşlerine aşık şaş kın balıklar gibi.
Balıklar!
Binlerce yıldır şeytanın attığı aynı oltalara o kadar aldandığı ve hiç şüphesiz azap tavalarında çızır datıldığı halde ne yazık ki hâlâ al-danmamayı bir türlü öğrenemedi. Gafil balıklar, binlerce yıldır o ka dar acı örneklere ve gözleri önün de yaşanan äfetlere ve feläketlere
rağmen dünyevi oltalara yakalan
mamayı beceremedi.
Nankör ve zalimler, onca in-tikam tecellilerine rağmen gerçek felåketi kavrayamadılar.
Halbuki
Dünyada ve âhirette huzurun
yegane kapısı:
Ahiret inancı içinde güzel bir
kulluk ömru.
Makten Bie Maniten Prtisand Younbrea
O hålde yeni yıl,
Ahireti unutma yılı değil!
Bomboş zevk u safalara ve çıl
gın eğlencelere, ya da zulümler gir dabına dalarak yaşama yılı hiç değil.
Hasılı
Kulları, şu kısacık dünyada insanlık felaketine götüren her he ves, fikir, ideoloji, taraftarlık, ya şayış ve saplantı, hangi süslü am balája bürünürse bürünsün, iki cihanda da hüsrandır.
Care,
Ömür boyu ahiret endişesi ve hazırlığı.
Çare,
Şu kısa hayatı, boş felsefelerle uydurulan «sahte sonra lara göre değil Hakk'ın takdir ettiği «mutlak
Yıldız İstihbarat Teşkilatı, 1880 yılında dönemin Osmanlı padişahı Abdülhamid tarafından kurulmuş, Türk tarihinin ilk organize istihbarat teşkilatıdır. Tarihçe
O dönemde gelişen iç ve dış olaylar, Abdülhamid'i, doğrudan kendisine bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya sevk etmişti. Bu olaylara örnek kendi veziri dahi başkalarının adına ve devlete karşı çalışır olmuştu. Bunun sonucu olarak Yıldız İstihbarat Teşkilatı kuruldu. Teşkilat, emsallerinden farklı olarak devlete değil tek bir kişiye, Abdülhamid'e hizmet veriyordu. Teşkilat daha sonra, Abdülhamid lehine çalışanlar ve aleyhine çalışanlar olmak üzere ikiye ayrıldı. Teşkilat, ülke içerisinde özellikle Ermeni komitacılara karşı istihbarat faaliyetlerinde bulunmaktaydı. Bununla beraber yurt dışında da oldukça iyi organize olmuştu. Paris, Roma, Londra gibi çeşitli merkezlerde kişi ve kurumları yakından takip etmekteydi. Çok kısa sürede geniş bir coğrafyaya yayılan hafiyeleri sayesinde saraya, ayda 3000'den fazla jurnal gelmekteydi. Teşkilat, 1908 yılında Abdülhamid'in tahttan indirilişine kadar faaliyetlerine devam etmiştir. Döneminde, teşkilatın icraatları için jurnalcilik ya da ispiyonculuk tanımlarını kullanarak karşı çıkanlara cevaben Abdülhamid, hatıratında bu kurumun kuruluşuyla ilgili şöyle demektedir:
Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet emniyet içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir İstihbarat Teşkilatı kurmaya, bu düşünce ile karar verdim. İşte düşmanlarımın Jurnalcilik dedikleri teşkilât budur.
Teşkilat kaldırıldıktan sonra yüz binlerce istihbarat bilgisi saraydan alınarak yakılmıştır.
Üç kişiye hürmet olmaz: Cenazede para ile ağlıyan kadına hürmet yoktur. Onun kazancı da lanetlenmiştir. Şarkıcılara hürmet yoktur, malları bereketsizdir, kazançları da melundur. Bunları dost edinenler de (hoş gören de) melundur. Riba yiyenin de hürmeti yoktur. Onun malında da bereket yoktur. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 267 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Allah İslam Dini uğrunda saçlarını beyazlatan kimseye azap etmek-ten hayâ eder. Peki, Müslüman olarak yaşlanmış olan biri nasıl olur da Allah'a isyan etmekten utanmaz."
Fakih diyor ki:
O halde yaşlı Müslüman'a yakışan, bu nimetin kıymetini bilip, Allah-'a şükretmektir. Ayrıca günah işleyeceği zaman Allah'tan ve kendisiyle sü-rekli beraber olan yazıcı meleklerden utanıp bu günahtan vazgeçmeli ve Allah'a itaate yönelmelidir. Çünkü ekin olgunlaşınca bekletilmeden top-lanır.
Aynı şekilde bir Müslüman gençliğini de Allah'tan korktuğu için gü-nahlardan sakınıp, ibadet ve itaatle meşgul olarak geçirmelidir. Çünkü genç olan kişi de ölümün ne zaman karşısına çıkacağını bilemez. Ama eğer gençliğini Allah'a ibadet ve itaatle geçirirse, Allah onu kıyamet gü-nünde arşının gölgesinde barındırır. Nitekim aşağıdaki hadis bunu açıkça ifade etmektedir.
Ebu Hüreyre (ra)'ın rivayetine göre Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Yedi sınıf insan vardır ki, arşın gölgesinin dışında hiçbir göl-genin bulunmadığı kıyamet günü Allah bunları arşının gölgesinde gölgelendirir:
1. Halkına adaletli davranan yönetici.
2. Gençliğini Allah yolunda harcayan Müslüman.
3. Kalbi mescitlere bağlı olan kimse. Bir namazdan çıktığında büyük bir istekle diğer namazı bekleyen kişi.
4. Allah rızası için birbirini seven; Allah için bir araya gelen ve aynı gaye ile birbirinden ayrılan iki Müslüman.
5. Yalnız kaldığında Allah'ı zikredip gözlerinden yaş gelen kimse.
6. Sağ eliyle verdiğinden sol elinin haberi olmayacak şekilde gizlice sadaka veren kimse.
7. Kendisini şerefli ve güzel bir kadın ilişkiye çağırdığı halde 'ben Allah'tan korkarım' diyerek bunu kabul etmeyen kimse.
Kuantum alanın” ortaya koyduğu görevler ve icrasına vesile olduğu faaliyetler, bu sahanın “esir ortamına” tekabül edip etmediği sorusunu gündeme getirmiştir. Dikkatlerin üzerinde toplandığı nokta ise, bu alanla gelişen mana derinliğinin öteden beri var olan esir ortamı anlayışına paralellik arz etmesidir. Bilimin özellikle yeni fiziğin gittikçe madde ötesi unsurları gündemine sokması ve türlü türlü ince teknolojilerle bilinmeyenlerin sırları üzerindeki yoğun çabaları neticesinde gelecekte “kuantum alanı-esir” ilişkisi konusunda daha açık bir anlayışa ulaşabileceğimizi söyleyebiliriz.
Kaynaklar:
1 E. Whittaker’in alıntısı, A. History of theTheories of Aether an Electricity, Nelson, London, 1951; 194. 2 O. Lodge, “Theetheranditsfunctions”, Nature, XXVII, 1883; 304. 3 Mach ilkesi: cismin evrende kendi başına sabit bir kütlesi yoktur ve kütle iki cisim arasındaki ilişkiye bağlıdır. 4 F. Hoyle, Frontiers of Astronomy, s.304. 5 W. Thirring, “Urbausteine der Materie”, Almanach der ÖsterrichischenAkademie der Wissenschaften, cilt 118 (1968), s.160. 6 M. CapekThePhilosophicalImpact of ContemporaryPhysics, s.319.
1965’lerden önceki astronomi anlayışı büyük ölçüde değişti ve ders kitapları yeniden yazıldı. 1925’lerde kâinatın sadece Samanyolu galaksisinden ibaret olduğu sanılıyordu. Michelson Morley deneyi dünyanın sadece Güneş etrafındaki hızı esas alınarak tek hareket yaptığı esas alınarak yapılmıştı. Hâlbuki teleskopların büyütülmesiyle anlaşıldı ki, dünya bir değil, birkaç hareketi aynı anda yapmaktadır. Yapılan incelemelere göre dünyanın hızının galaksimiz merkezine göre saatte 220 km dir. Bir önemli diğer bir keşif ise yıldızlar arası boşluğun yıldızların ve gezegenlerin içerdiği kütleden daha büyük kütleye sahip olduğunun belirlenmesidir. Kısaca, boş uzay gerçekte, birbirine bağlı manyetik ve elektriksel sahalarla doluydu. Yıldızların nükleer reaksiyonları ve özellikle süpernova patlamaları açığa çıkan yüksüz ve çok küçük olan nötrino fışkırmaları ile devamlı besleniyordu.
Evren, gerçekte evrende olmasi gereken maddenin yüzde onudur. Bu evren, yüzde doksan, ne olduğunu bilmediğimiz, hakkında hiçbir fikrimizin bulunmadığı, "Karanlık Madde"den oluşmaktadır Bu demektir ki uzay “boş” olmayıp, gözlenen maddenin 9 katı kadar ağırlıkta görünmeyen kütle ile dolu bulunmaktadır. Görünmediğinden ve doğrudan belirlenemediğinden karanlık unvanı verilen “kayıp kütle” ya da “Karanlık Madde"nin ve “kara enerji”nin varlığını gerektiren birçok gözlem bulunuyor. Kâinatı ivmeli olarak genişleten etkinin bu “kara enerji” olduğu bildiriliyor.
Açığa çıkarılan sırlar kâinatta hâkim olan muazzam gücün varlığını daha belirgin hale getiriyor. Elbette sayısız gök cisimlerini nizam içerisinde ayakta tutan bir güç var. Elbette belli bir gayeye yönelik böyle büyük bir gücün sahipsiz olduğunu iddia edecek kimse bulunmuyor. Tüm kâinata hâkim olan bu kuvvet beraberinde yıldızları ve galaksileri de bir nizam içinde tutuyor, dengeyi sağlamada “vasıta” bir madde ve enerji olmalıdır. Adına ister “kara enerji” diyelim isterse “esir enerjisi” diyelim açık olan şu ki böyle olağanüstü bir kuvvetin kontrolü, herşeye hâkim, sonsuz bir kuvvete sahip Yüce bir varlık sayesinde mümkün olabilir. Elbette ki, bu gücün sahibi dünyayı ve tüm kâinatı yaratan, kuvveti sonsuz, ilmi nihayetsiz, her şeye gücü yeten Allah’tan başkası olmayacaktır.
zel istidaddan çıkıp uzaklaşanları "hidâyete erdirmez.". Yani onlar güzel istidadlarını iptal ettikten sonra Allah onları yüce katına ulaştırmaz ve cemalinin feyzini kabûle müsait kılmaz.
Bişr b. el-Hâris (r.a)'den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
"-Rüyada Peygamber (s.a.)'i gördüm. Bana:
"-Yâ Bişr, bilir misin Allah Teâlâ seni niçin akranlarından üstün kıl-dı?" diye sordu. Ben:
"-Hayır yâ Rasûlallah." dedim. O:
"-Sünnetime tabi olman, sâlihlere hizmet etmen, din kardeşlerine nasihatta bulunman, ashabımı ve ehl-i beytimi sevmen sayesinde. Seni iyilerin (ebrâr) makamına ulaştıran işte bunlardır." buyurdu.
Ben derim ki: Halis mahabbet, büyük bir kapıdır. Ancak kalb-i selim sahibi kimselere açılır. Hâlis mahabbetin tesiri çok büyüktür. Durumu şaşırtıcıdır.
Allah Teâlâ'dan bizleri Allah sevgisini ve Rasûlü'nün sevgisini, bun-ların dışında kalanların sevgisine tercih edenlerden kılmasını niyaz ede-riz. Amin!.
BENİM KANAATÍMCE BOZULMALAR GÜÇ ZEHİRLENMESİYLE BAŞLIYOR. SAYISAL VE EKONOMİK OLARAK BİR GÜCE ERDİĞİNİZDE VE BU GÜÇLE PEK ÇOK ŞEYİ YAPABİLMEYE KÂNİ OLDUĞUNUZ ZAMAN GÜÇ ZEHİRLENMESİ BAŞLIYOR. GÜCE ERİNCE CEMAATLER, ULUSLARARASI GÜÇLERİN VE İSTİHBÂRÂT ÖRGÜTLERİNİN DE İLGİ ALANINA GİRMEYE BAŞLIYOR HERHALDE.
HAKİKATEN OLAYLARI İYİ OKUYAN, İNSAN UNSURUNU İYİ TANIYAN VE BELLİ BİR EĞİTİMDEN GEÇMİŞ, SEYRİU SÜLUK GÖRMÜŞ BİR İNSAN TARİKATTA İNSANLARI KENDİNE DEĞİL ALLAH'A TAŞIYOR. BURADA EN BÜYÜK YANLIŞLIK İNSANLARI KENDİNE TAŞIMAK. ALLAH KORUSUN. MÜRŞİT KONUMUNDAKİ BİRİSİ, TARİKAT KURUCUSU, İNSANLARI KENDİNDE BIRAKIRSA İHANET ETMİŞ OLUR.
TASAVVUFUN EN ÇOK TENKİT EDİLEN TARAFLARINDAN BİRİSİ DE, MENKIBE VE KERAMET TÜRÜ ŞEYLERDİR. HALBUKİ TASAVVUF BÜYÜKLERİNİN TA BAŞTAN BERİ EN ÇOK VURGULADIKLARI ŞEY, "NEFSİN SENDEN KERAMET İSTER. SEN KERAMETÍ BIRAK İSTİKAМЕТЕ ВАК. EN BÜYÜK KERAMET İSTİKAMETTİR."
Ahir zamanda ümmetim üzerine şiddetli bir bela zuhur eder. Bundan ancak iki sınıf kurulur: Biri Allah'ın dinini tanır ve onun için lisan ve kalbi ile mücadele eder. İkinci ise dinini anlamış, dinlemiş ve tasdik etmiştir. (Yani cahil kalanlar bu belada tehlikededir) Ravi: Hz. Ömer (r.a.) Sayfa: 141 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Müslüman bir kul "Lâ ilâhe İllallah" dediğinde, o tevhid gökleri yarıp geçer ve Allahın huzurunda durur. Cenabı Hak ona: "Sakin ol" diye buyurur. O tevhid der ki: "Nasıl sakin olayım? Beni söyleyen mağfiret olunmadıkça" Allah Teala buyurur ki: "Sen o kulumun dilinden çıktığın anda Ben onu bağışlamıştım." Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 56 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
6.148 yorum:
«En Eski ‹Eski 6001 – 6148 / 6148VE VAAZ ÖRNEKLERI
461
Ravi: HAKİM Menkibesi, 22. Hadis-i Şerifte..
حرف الكاف
٨٦٢ كَانَ الله وَلَمْ يَكُنْ شَى غَيْرُهُ ، وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى المَاءِ وَكَتَبَ فِي الذِّكْرِ ( رواه البخاري) كُلَّ شَيْءٍ ، وَخَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ .
()
KEF HARFİ İLE BAŞLAYAN HADÍS-İ ŞERİFLER
862) «Allah vardı ve ondan başkası yoktu.. Arşı su üzerindeydi.. Ve herşeyi ZİKR'e yazdı.. Yeri ve semaları yarattı..>>
ZIKR: Bir manaya göre Kur'an-ı Kerim.. Bir başka manaya göre de Levh-i mahfuz'dur.
En doğrusunu Allah-ü Taâlâ bilir.
Ravi: BUHARI.. Menkıbesi, 2. Hadis-i Şerifte..
٨٦٣ كَبُرَتْ خِيَانَةٌ أَنْ تُحَدَّثَ أَخَاكَ حَدِيثًا هُوَ لَكَ بِهِ مُصَدِّى وَأَنْتَ لَهُ ( رواه أبو داود ) كاذب .
863) «Büyük bir hiyanet olur: Bir şeyi mümin- kardeşine anlata-sın; seni tasdik ede.. Ve sen, ona yalan söylemiş olasın..>>>>
Bu, mümin kardeşi kandırmak sayılır.. Onun safiyetini bozmak ve ve sana karşı olan itimadını sarsmak demektir..
Ravi: EBU DAVUD.. Menkıbesi, 11. Hadis-i Şerifte..
٨٦٤ كاتم العلم يَلْعَنْهُ كُلُّ شَيْءٍ ، حَتَّى الحُوتُ في البَحْرِ ، وَالطَّيْرُ في السماء . ) رواه ابن الجوزى عن أبي سعيد )
864) «İlmi, saklayana, herşey lânet okur.. Hatta, denizdeki balık; semadaki kuş bile..>>>
İSLAM TARİHİ MEDİNG DEVRİ XI
Heyet İçinde Zürâre b. Amr (Kays), b. Haris, b. IdA (Idy) de bu-lunuyordu. (6) Kendisi, daha önce, Hıristiyandı, (7)
Züråre b. Amr'm Yolda Gördüğü Rüyayı Peygamberimize Anlatması ve Yordurması:
Züråre b. Amr «YA Resûlallah! Yolda, bir rüya gördüm, beni korkuttu. dedi. Peygamberimiz «Nedir o?» diye sordu. Züråre b. Amr «Gördüm ki: Evimde bırakmış olduğum dişi eşek, çil, kara-kızıl bir oğlak doğurmuş!
Yerden bir ateşin çıkıp benimle oğlumun arasına gerildiğini de, gördüm ki, o ateş: (Dumanlı ateş! Dumanlı ateş! Gözlüsü, gözsüzü (8) bana, yiyecek yediriniz!
Ben, sizi, ev halkınızı ve malınızı yerim!) (9) diyordu.» dedi.
Peygamberimiz «Sen, evinde, hamli gizli bir cariye bıraktın mı?» diye sordu.
Züråre b. Amr «Evet!» dedi.
Peygamberimiz İşte, o cariye, bir oğlan doğurmuştur. O, senin oğlundur! buyurdu.
Zürâre b. Amr «Ben, onun, çil, kara-kızıl olmasının sebebini an-layamadım? dedi.
Peygamberimiz «Yakınıma gel!» buyurdu.
Zürâre b. Amr, yaklaşınca «Sende, gizli tutup kimseye açıklama-dığın bir Baras (Alacalık) var mı? diye sordu.
Bunun üzerine, Züråre b. Amr «Seni, hak Peygamber olarak gön-deren Allah'a yemin ederim ki onu, Senden önce, hiç kimse bilmi-yordu! dedi.
Peygamberimiz «Gördüğün çil, kara-kızıllık, işte, odur! (10)
(6) İbn-i Sa'd Tabakat, c. I, s. 346, İbn-i Kayyım Zadülmaad, c. 3, s. 70, Ibn-1 Seyyid Uyunüleser, c. 2, s. 258, Halebt İnsanüluyun, с. 3, s. 279 (7) İbn-i Sa'd Tabakat, c. I, s. 346, İbn-i Esir Üsdülgabe, c. 2, в. 255
(8) İbn-i Abd-1 Rabbih Ikdülferid, c. I, s. 134, 135, İbn-i Abdulber İstiab, c. 2, a. 517, İbn-i Eair Üsdülgabe, c. 2, s. 254, İbn-i Seyyid Uyunüleser, c. 2, s. 259, Ibn-i Hacer İsabe, c. I, s. 548, Halebi İnsanüluyun, c. 3, s. 279
(9) İbn-i Abd-i Rabbih Ikdülferid, c. I, s. 135, İbn-1 Kayyım Zadülmaad, c. 3, 8. 70, İbn-i Seyyid Uyun, c. 2, s. 259, İbn-i Hacer İsabe, c. I, s. 548, Ha-lebt İnsan, c. 3, s. 279
(10) İbn-1 Abd-1 Rabbih Ikdülferid, c. 1, s. 134, İbn-i Abdulber İstiab, c. 2, *. 517-518, İbn-i Fair Üsdülgabe, c. 2, s. 254, İbn-i Kayyım c. 3, s. 70, Ibn-1 Seyyid Uyun, c. 2, s. 258-259, İbn-i Hacer Zadülmaad, İsabe, c. I, s. 548
YanıtlaSil
Yuksel20 Nisan 2025 01:42
BENI NAHA' HEYETİNİN MEDİNE'YE GELİŞİ
Gördüğün ateşe gelince: o, benden sonra kopacak fitnedir! (11) O, âhir zamanda da, kopacaktır!» buyurdu. (12)
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Kopacak fitne nedir?» diye sordu.
Peygamberimiz Mü'minin kanını dökmek, Mü'mine, baldan, su-dan tatlı gelecek, kötülük yapan, kendini iyilik yapıyor sanacaktır!
(13)
Sen, ölürsen, bu hali, oğlun görecektir!
Oğlun ölürse, sen, göreceksin!» buyurdu.
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Allah'a düa et te, onu, ben görme-yeyim! dedi. (14)
Peygamberimiz de «Ey Allâhım! O fitneyi, buna gösterme!» diye-rek (15) düa etti. (16)
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Nûman b. Münziri de, kulaklarına küpeler, kollarına pazubendler ve bilezikler takınmış gördüm? dedi.
Peygamberimiz «Bu, Arap hâkimiyetinin, zînet ve süse dönüşe-ceğine işarettir!» buyurdu.
Zürâre b. Amr «Yâ Resûlallah! Yerden, kır saçlı bir koca karının çıktığını da, gördüm?» dedi.
Peygamberimiz «O da, dünyadan arta kalandır!» buyurdu. (17)
Zürâre b. Amr, oğlundan önce vefat etti.
Zürâre b. Amr'ın oğlu, Hz. Osman'ı hal' edenler arasında idi.
Vecize
Bir tek ayet olup yüz on dört defa tekrar edi-len Bismillahirrahmanirrahîm cümlesi [...] Arşı ferşe bağlayan ve kâinatı ışıklandıran ve her dakika herkes ona muhtaç olan öyle bir haki-kattir ki, milyonlar defa tekrar edilse yine ihtiyaç vardır. Değil yalnız ekmek gibi her gün, belki hava ve ziya gibi her dakika ona ihtiyaç ve iştiyak vardır.
Sözler, Yirmi Beşinci Söz.
Atatürkeriş ülgergizli vasiyethalifelikhatır
5Kasımı 6 Kasıma bağlayan gece Ata’nın “Ne olur ne olmaz”dan fazlası olarak Hasan Rıza Soyaç’a yazdırdığı vasiyet mektubunun 28 Kasım 1938’te açılıp okunduğu gün başlamıştı belki de bu “Geride salt bir veraset mektubu mu bıraktı?” tartışması. Öyle ya; Kurtuluş Savaşı ile başlayan ihtilal safhası ve ardından -hala konuşarak altını doldurduğumuz ya da oyduğumuz- son safhası ile koca bir inkılap tasarlanmışken nasıl olur da sadece veraset meselesi olmaktan öteye geçemez bu mimarın vasiyeti? Rivayet odur ki diye başlamaktan usansak da, işte rivayet odur ki o gece iki mektup yazdırmıştır Paşa. Biri ölümün ardından hemen okunacak olan miras paylaşımını içeren bugün bildiğimiz 6 maddelik mektup, diğeri ise ölümünden tam 50 yıl sonra okunması planlanan Türkiye iç ve dış siyasetine dair bir ikinci mektup… Mektubun tekrar gün yüzü gördüğü zamanlar 1988 yılına yani Kenan Evren’li yıllara denk gelmektedir. Sonuç olarak mektubun Kenan Evren, hatta Turgut Özal tarafından okunduğu ve Türkiye’nin mektubun içeriğine hazır olmadığına karar verildiği söylenir. Kenan Evren tam tarih olarak 25 yıl sonrayı işaret etmiştir; fark ettiğiniz üzere 10 Kasım 2013’ü… Bu süre içerisinde konu birçok kez gündeme gelmiş, hatta Meriç Tumluer eliyle yargıya taşınmış, çıkan takipsizlik kararları ile de AİHM’ye götürülmüştür. Elinde bu vasiyetin bir kopyası olduğunu ileri süren Tumluer; bu kopyayı, Atatürk’ün Jandarma İstihbarat subaylarından Teşkilat-ı Mahsusa (MİT) kurucusu ve Türk Polis Teşkilatının da kurucusu olan Mehmet Rıfat Efendi (yani dedesi) aracılığı ile elde etmiş.
Meriç Tumluer'in vasiyete ait olduğunu iddia ettiği kopya
Meriç Tumluer’in vasiyete ait olduğunu iddia ettiği kopya
2005 yılında Tumluer bu konuyu dava sürecine taşıdığında, işin peşine ANAP Milletvekili Emin Şirin düşüyor bir de. Böylece Emin Şirin ile birlikte biz de Milli Savunma Bakanlığı tarafından, “Bahsedilen ’tutanak dökümü ile Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden 50 yıl sonra açılması öngörülen vasiyetnamesi’ MSB arşivlerinde bulunmamaktadır” yanıtını alıyoruz. En son AKP İstanbul milletvekili Erol Kaya’nın 17 Aralık 2012 tarihli önergesi ile de mecliste ya da şu ana kadar aranan herhangi bir devlet dairesinde bu vasiyete rastlanmadığı reel bir veri olarak kalıyor elimizde. İşin buradan sonrasını tahminler, yorumlar ve tabi hırçın tartışmalar dolduruyor. En sert tepkiler de mektubun merkezinde yer aldığı söylenen ‘halifelik’ meselesi ile başlıyor kuşkusuz.
Vasiyetten yola çıkan Tumluer, mesela Türk- İslam birliği için mevcut olacak bir halifelikten bahsederken; bu konu üzerine çalışmış Aytunç Altındal da Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği bir proje olduğunu söyler. Projeye göre, hilafet babadan oğula intikal eden bir hilafet olmayacak. Projede Müslüman ülkelerin kendi aralarında oluşturacağı bir şura ve bu doğrultuda kendi içlerinden seçecekleri daimi 5 yönetici ülke ve bu ülkelerin meclislerinin rotasyon usulüyle hilafet makamını temsil etmesi söz konusudur. Böyle bir mektubun var olmadığını belirten Eriş Ülger ise, Altındal’ın “Nutuk’un yalancısıyım” tutumunu çelişkili ve yanlış bulduğunu belirtmektedir. Mustafa Armağan’ın yorumu da Nutuk’ta övülen ve öngörülen değil, ‘ti’ye alınan bir hilafet kavramı olduğu yönündedir. Bu şekilde uzayıp giden tartışma listesine 10 Kasım 2013’ü “21 Aralık” çılgınlığına döndürenleri görünce son veriyor insan ve Eriş Ülger’in çağrı niteliğindeki ifadesi ile soruyor: ‘İlber Ortaylı ne demiş sahi?’ ve tabi net bir tarihçi yorumu: “Gizli siyasi vasiyetler hakkında fikir beyan etmemeyi tarihçiliğin gereği olarak görüyorum. Kahve sohbetinden öteye bir değeri olmadığı çok açık bunun…” Böylece konunun sahiden bir kahve içimi miktarı yer tuttuğunu fark ediyor, bırakıyoruz fincanı. Kalan hatır da Ata’ya…
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
188 1 İhsan, Allah'a, Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmezsen de O seni görür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
188 2 Günah, kalblerin heyecanıdır. Hiç bir bakış (kadınlara) yoktur ki, onda şeytanın tamaı olmasın. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
188 3 En büyük ecir, Mescide en uzak yerden gelenindir. Sonra uzaklık sırası ile. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
188 4 Kötülükten korunmak iki türlüdür. Birisi nikahla, diğeri iffetli olmakla. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
188 5 Namazda (secdede) eli (dirsekleri) bögre koymak, Cehennem ehlinin dinlenmesidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
188 6 Ezan, on dokuz sözdür. Kamet ise on yedi sözdür. Hz. Ebû Mahzure (r.a.)
188 7 Ruhlar, (muhtelif neviden) toplanmış askerlerdir. Onlardan Allah için tanışanlar, kaynaşırlar . Allah yolunda tanışmıyanlar, ihtilaf ederler. Söz açığa çıkınca, amel mahfuz olunca, lisanlar uyuşup, kalbler birbirine buğz edince ve her akraba sıla-i rahmi kesince, işte o zaman Allah onlara lanet eder ve sonra da onların kulaklarını sağır ve gözlerini görmez eder. Hz. Selman (r.a.)
188 8 Sarkıtmak, entari, gömlek ve sarıkta olur. Kim onlardan birini, böbürlenme veya kibir için yaparsa, Allah Teala kıyamet gününde o kimseye nazar etmez. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
188 9 "İstînâs" kendilerine selam verilen ev halkı, izin verinceye kadar hizmetçiyi çağırmandır. Hz. Ebû Eyyub (r.a.)
188 10 "İstînâs", ev halkına geldiğini bildirmek için, bir kimsenin "Subhanellah", Allahuekber, veya Elhamdülillah" demesi veyahutta "öksürmesi" demektir. Hz Ebu Eyyub (r.a.)
188 11 İslamda üç tip ev vardır. Yüksek olmayan, yüksek ve ğurfe (köşk). Yüksek olmayan eve bütün müslümanlar, sorulduğunda ancak "Ben müslümanım" diyerek girerler. Yüksek olanına ise bir kısım müslümanlar, amellerinin diğerlerinkinden daha faziletli olması sebebiyle, girerler. Ğurfe kısmına giriş sebebi ise, Allah yolunda cihaddır. Oraya girmeye, en faziletli mü'minler nail olurlar. Hz. Fadâle İbni Abid (r.a.)
Elif ile t birleşecek
dünyaya meydan okuyacak.
harfi) (vasıta-1 cer واسطة جر : gecim vasıtası(
cerahat جراحت : )yaradan akan) irin
cerald جرائد : cerideler, gazeteler
cerbeze 1 : جربزه.güzel konuşma 2.kurnaz-
e lık, hilekârlık 3.mugalata (bkz.mugalata); tartışmada yanıltıcı konuşma, yanıltmaca, aldatmaca, demagoji; bir konuda lehte ve aleyhteki gerçekleri ve delilleri karşılaştırıp sağlıklı bir sonuca varmak yerine, tek taraflı bir bakışla karşı tarafın leyhinde olabilecek delilleri ve gerçekleri görmezlikten gelerek, aleyhinde olabilecek hataları, olumsuzlukları ve gerçekleri abartarak; hattå yer, zaman ve şartların farklılığını yok farzedip normal ola-nı anormal ve kabul edilemez göstererek ya--nıltıcı, haksız ve saptırıcı sonuçlara götüren düşünme ve tartışma tarzı e
cerbeze-alud جربزه آلود : cerbezeli, cerbezeye
batmış (bkz.cerbeze,md.3.)
e cerbezeli جریزه لی : cerbeze yapan yanıltmaca-lı, kandırmacalı konuşan, demogoji yapan(-ibk.cerbeze,md.3.)
cerbezelik جريزه لك : cerbeze yapmak; yanılt-
macalı, kandırmacalı, saptırmacalı konuş-mak; demagoji yapmak (bk.cerbeze,md.3.)
Cercis (Circis) (a.s.( جرجيس عليه السلام : Taberi ta
rihine göre Hz.İsa'dan sonra gelmiş ve Filis-tin'de yaşamış, Hz.İsa'nın şeriatını uygulamış = bir peygamber. Yedi sene süresince peygam-berlik görevini yaparken çok eziyetlere ve - işkencelere uğramış. Sonunda şehit edilmiş. Kendisine düşmanlık eden inkârcılar ise, Allah (c.c.) tarafından bir ceza olmak üzere ateşle yok edilmişler
-cereyan 1: جریان.akım (elektrik cereyanı, hava cereyanı) 2.çığır, hareket, devrim 3.meydana geliş, oluş, gidiş, gidişat, gelişme
cereyan-ı ahval جريان أحوال durumların ve olayların meydana gelişi ve gelişmesi
cereyan-ı azîm (azime جريان عظیم : çok büyük
akım, çığır, hareket
cereyan-ı bid'akarane جريان بدعه کارانه : din ha
yatını bozucu yenilik ve değişikliklere taraf-tarlık hareketi; dine zarar verici reformcu hareket
cereyan-1 dalâlet جریان ضلالت : dalaâlet cereyanı,
dinden sapma ve uzaklaşma hareketi, dinsiz-lik ve inkârcılık hareketi (çığırı, akımı)
cereyan-ı efkar جريان أفكار : fikir cereyanı, dü-
C
728
Muhammed (a.s.m.)
-Muhammed (as.m.( ..محمدع Soyu :
Hz. Muhammed, Mekke'nin büyuk ailelerin -den, Kureyş kabilesinin kollarından biri olan "Haşimoğulları" ndandır.
Babası Abdullah, annesi Amine' dir. Dedesi s Abdülmuttalip, Mekke' nin ileri gelenlerin dendir.
Doğumu ve Çocukluğu:
571 yılında Mekke 'de dünyaya gelmiştir.
Doğumundan önce babası Abdullah, Altı ya şında Annesi vefat etmiştir.
Annesinin ölümüyle sekiz yaşına kadar de-desi Abdülmuttalib'in, sonra da amcası "Ebu Talip" in yanında yaşamını sürdürmüştür.
Amcası Ebu Talip'in yanında ticareti öğren-miş, Arabistan dışında Suriye, Yemen bölge lerini tanımıştır.
Gençliği:
Hz.Muhammed, putlara tapmaz, doğru-luktan ayrılmaz, yalan söylemez, kimseyi kırmaz özellikleriyle, akıllı ve olgun davra nışlarıyla, doğru sözlülüğü ve güvenilirliğiyle Kureyşliler arasında saygınlık kazanmıştır. Bundan dolayı "Muhammedül Emin" (Güve nilir Muhammed) denilmiştir.
Ticaret işleriyle uğraşan, Kureyş'in saygın ve zengin hanımlarından olan Hz. Hatice'nin yanında çalışmaya başlamış, bir dönem sonra onunla evlenmiştir.
Kabe'nin onarımından sonra kutsal sayılan "Hacer ül Esved" in yerine konulması sıra sında, Kabilelerin anlaşamamaları üzerine çözüm için Hz.Muhammed'e başvurmaları, onun saygı duyulan, sorunları çözebilecek güce sahip, uzlaştırıcı, kişilik özelliklerini gösterir.
Peygamber oluşu:
Tek yaratıcı olduğunu düşünen Hz. Muham med, zaman zaman Mekke yakınlarındaki Hira Mağarasına giderek, burada düşüncele riyle başbaşa kalmıştır.
+610 yılının Ramazan ayının 27. gecesi Cebrail aracılığıyla ilk vahiy kendisine ulaştırılmıştır.
İlk Müslümanlar :
Hz. Muhammed'in İslamiyet'e çağrısı ile ona ilk inananlara ilk Müslümanlar denilir.
Bunlar: Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Ebubekir, Zeyd'dir.
Muhammed (a.s.m.)
Mekke Döneminde Meydana Gelen Olaylar: Islamiyet'in giderek yayılmaya başlaması
729
üzerine Mekkeliler, Müslümanlar üzerindeki r baskı ve işkencelerini art artırdılar. Bunun üze rine Hz. Muhammed, Müslümanlardan iste-yenlerin Habesistan'a göç etmesine izin verdi. Hıristiyan Habeş hükümdarının kendileri gibi tek flah inancını benimsemesi ve Müslüman-lara iyi davranacağım düşünmesi Hz. Muham-med'in bu kararı almasında etkili olmuştur.
Mekkeliler, Müslümanlarla her türlü ilişki-lerini kesmişler. Bu durum üç yıl sürmüştür. Ticari ilişki ve akrabalık bağları gibi neden-lerle boykot kaldırıldı.
Hz.Muhammed'in eşi Hatice ve amcası Ebu Talip'ın aynı yıl içinde ölmelerinden sonra Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskı-ları artmış, bunun üzerine Hz. Muhammed, hem İslamiyet'i yaymak hem de güvenilir bir yer bulmak amacıyla Taif kentine gitmiştir. Ancak Taif'liler Hz. Muhammed'e iyi davran-mamışlardır.
Akabe Biatları (Bağlılık):
Medine'deki Hazreç kabilesinden altı kişi, Hac için Mekke'ye geldiklerinde Hz. Muhammed'le görüşmeleri sonucu, İslamiyeti kabul etmişler, dönüşlerinde Medine'de İslamiyet'i yaymaya başlamışlardır. Bunun sonucunda 621 'de bir gurup Medine'li, Akabe'de Hz. Muhammed'le görüşmüş, ona bağlı kalacaklarına ve sözle-rini tutacaklarına söz vermişlerdir. Bu olaya "L.Akabe Biatı denilir."
622'de bir gurup Medine'li daha, Hz. Muhammed'le Akabe'de yeniden görüşmüş İslamiyet'in buyruklarını yerine getirecekle rine, Hz. Muhammed'i koruyacaklarına söz vermişler ve onu Medine'ye davet etmişler dir. Bu olaya da II.Akabe Biatları denilir.
Akabe Biatları, Müslümanların Mekke'den Medine'ye göçüne, Hicret'e yol açmıştır.
Hicret(622-Eylül):
Hz. Muhammed'in, Müslümanlarla birlikt Mekke'den Medine'ye göç olayına "Hicre denilir.
Mekke'den Medineye göç edenlere "M hacir, Medine'de onları karşılayıp yardı edenlere "Ensar" denilir.
Sonuçları:
Hicret olayı ile İslamiyet'in yayılışı hızland
Hz. Muhammed ve Müslümanlar, Mekkelil
729
Muhammed (a.s.m.)
rin baskısından kurtuldu.
Medine Emirnamesi (Anayasası) hazırlana-rak uygulamaya koyuldu
Hz. Muhammed, Medine'deki Arap ve Yahu--di kabileleriyle görüşerek toplumsal barışı sağladı.
-İslam Devletinin temelleri atıldı.
Hicri takvime başlangıç olmuştur.
Hz. Muhammed'in Siyasi ve Askeri Etkinlik-
leri:
a. BEDİR SAVAŞI (624):
Nedeni:
Mekkelilerin, Medinelilere ekonomik baskı - yapması üzerine, Hz.Muhammed'in Suri--ye'den Mekke'ye dönen bir Kureyş kervanını - ele geçirmek istemesi.
-Gelişme: Mekkeli'ler yenilgiye uğratıldılar. Bazı Mekkeliler esir alındılar. Zengin olanlar - fidye karşılığı, okuma yazma bilenler on kişi-ye okuma-yazma öğretmeleri karşılığı, bazı-ları da karşılıksız serbest bırakıldılar.
Sonuçları:
Müslümanların ilk büyük savaşı ve başarısı-dır.
- Hz.Muhammed'in dini ve siyasi gücü art-mıştır.
Putperest kalan Medineliler de İslamiyet'i ☐ kabul etmişlerdir.
Hz.Muhammed'in esirler, yaralı düşman as-kerlerinin durumu ve ganimet'le ilgili uygu-lamaları, İslam Savaş Hukukuna temel oluş-turmuştur.
b.UHUT SAVAŞI (625):
Nedeni:
- Mekkelilerin, Bedir savaşı yenilgisinin öcü-nü almak ve kervan yolları güvenliğini sağla-mak istemesi.
1
Gelişme: Medine yakınlarındaki Uhud dağı eteğinde yapılan savaşta, okçuların yerlerini terk etmeleri üzerine Müslümanlar yenilgiye uğradılar. Hz.Muhammed yaralanmış, amca-sı Hz.Hamza şehit olmuştur.
- Sonuç:
Müslümanların yenilmesinin temel sebebi, askerlerden bir bölümünün ganimet payla-şımına yönelerek, yerlerini terk etmeleridir.
Mekkeliler, yenilgiye uğratmalarına rağmen, Müslümanları yok edememişlerdir.
N
Muhammed (a.s.m.)
c. HENDEK SAVAŞI (627):
Nedení:
Hayber'de bulunan Yahudilerin, Mekkeliler ve çevre kabilelerle ittifak oluşturarak, Müs-lümanları yok etmek istemeleri.
Gelişme: Uhud savaşından ders alan Müs-lümanlar, savunma savaşı yapmaya karar verdiler. İran'ı bir müslüman olan Selman-i Farisi'nin önerisiyle, Medine'nin saldırıya açık olan yerlerine, insanların geçemeyeceği genişlikte Hendek kazıldı.
Sonuç:
Aralarında tam bir anlaşma ve birlik bulun-mayan Mekke ordusu istediğini elde edeme-yeceğini anlamış ve geri çekilmiştir.
Mekkelilerin saldırı gücü tükenmiş ve sa-vunmaya çekilmişlerdir.
Müslümanların son savunma savaşıdır.Sal-dırı sırası Müslümanlara geçmiştir.
4.HUDEYBİYE ANTLAŞMASI (628):
Hz. Muhammed, Müslümanlarla birlikte Ka-be'yi ziyaret etmek üzere yola çıkmış, ancak Kureyşliler kuvvet göndererek, Müslümanla rın Mekke'ye girişine engel olmuşlardır. Bu-nun üzerine Hudeybiye denilen yerde, taraf-lar arasındaki görüşmelerden sonra antlaşma imzalanmıştır.
Maddeleri:
Müslümanlar Kabe'yi ertesi yıl ziyaret ede bilecekler ve üç günden fazla kalmayacaklar.
Mekke'li bir kimse İslamiyet'i kabul edip, Hz.Muhammed'in yanına sığınırsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek, fakat bir Müslü man Mekke'ye sığınırsa geri verilmeyecek.
Taraflardan her ikisi de istedikleri kabileler-le anlaşma yapabilecekler, fakat askeri yar dım yapmayacaklar.
İki taraf birbirleriyle on yıl savaşmayacaklar dı.
Önemi:
Mekkeliler, Müslümanların siyasi varlığını resmen kabul ettiler.
Barış ortamının oluşması İslamiyet'e geçişi hızlandırdı.
Mekke'nin fethi kolaylaştı.
d.HAYBER'İN FETHİ (629):
Nedeni: Medine'nin kuzeyinde, Şam ticaret yolu üzerinde bulunan Hayber, Yahudilerin
730
Muhammed (a.s.m.)
elindeydi. Yahudiler Müslümanlar için teh-like oluşturuyorlardı. Buranın alınması aynı zamanda, Sam ticaret yolu'nun ele geçirilme sini ve güvenliğini sağlayacaktı.
Gelişme: Hz. Muhammed, Hayberlilerin sa vunma yapmasına fırsat vermeden hızlı ha-reket etmiş, Hayber'i kuşatarak almıştır.
Önemi:
Yahudi sorunu çözümlenmiş
Şam ticaret yolunun güvenliği sağlanmıştır.
Not: Yahudilere, ödeyecekleri vergi karşılığı (Tarımdan elde ettikleri ürünün yarısı) top-raklarında oturma hakkı tanındı.
e.MUTE SAVAŞI (629):
Nedeni: Bir Müslüman elçisinin, Bizans'a bağlı Gassaniler tarafından şehit edilmesi.
Gelişme ve Sonuç: Hz. Muhammed Zeyd bin Harise(azatlısı) komutasındaki bir or duyu, Gassaniler üzerine göndermiş, Mute yakınlarında; Bizans-Gassani-Arap kuvvet-lerinden oluşan orduyla yapılan savaşı Müs-lümanlar kaybederek geri çekilmek zorunda kalmışlardır. (Zeyd ve ondan sonraki iki ordu komutanı şehit olmuş, bunun üzerine yönetimi eline alan Halid Bin Velid, Müslü-manları daha fazla kayba uğratmamak için geri çekmiştir.)
Önemi: Müslümanların Bizans'la yaptıkları ilk savaştır.
f.MEKKE'NİN FETHİ(630):
Nedeni:
Kureyşliler, Hudeybiye antlaşması koşulla rını, kendi taraflarında olan bir kabileyi des-tekleyerek bozdular.
Kureyşlilerin Müslümanlar aleyhindeki et-kinliklerinin sona erdirilmek istenmesi.
Kabe'nin putlardan temizlenmek istenmesi.
Gelişme: Hz.Muhammed kalabalık bir or duyla, Mekke' yi her yönden kuşatmış, dire nemeyeceklerini anlayan Mekkeliler teslim olmuşlardır.
Önemi:
İslamiyet'in yayılmasını hızlandırmıştır.
Arap yarımadasının fethine ortam hazırla mıştır.
Kabe, putlardan temizlenmiştir.
Muhammed-i Arabi (a.s.m.)
731
Muhammedilik
g.HUNEYN SAVAŞI (630):
Nedeni: Mekke'nin fethi üzerine, İslamiyeti kabul etmeyen Arap kabilelerinin, Taiflilerin de desteğiyle bir ordu hazırlayıp, müslüman lara saldırmak istemesi.
Gelişme ve Sonuç: Mekke yakınlarındaki Hu-neyn vadisinde yapılan savaşı, Hz. Muhammed komutasındaki Müslümanlar kazandılar. Ka-çanlar Taife sığındı.
h.TAİF'İN KUŞATILMASI (630):
Huneyn savaşından sonra, Hz. Muhammed, Taifi kuşatmış, ancak burasının savunmaya elverişli konumundan dolayı başarılı olama mış, kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmıştır. Taifliler bir yıl sonra kendileri İslamiyet'i ka-bul etmişlerdir.
1.TEBÜK SEFERİ (631):
Nedeni:
Bizans İmparatoru Herakleios' un, İslamiye-tin yayılmasını engellemek amacıyla, büyük bir orduyla Arap Yarımadası üzerine sefere çıktığı haberlerinin (söylenti) alınması.
Bunun üzerine Hz.Muhammed' in, Mute yenilgisinin olumsuz etkilerini silmek ve Bi-zanslıların Arabistan'a girmesine engel ol-mak istemesi.
Önemi:
Hz. Muhammed'in son seferidir.
Hz.Muhammed döneminde Müslümanlar en geniş sınırlara ulaşmışlardır.
Hz. Muhammed'in Son Zamanları ve Vefatı:
a. VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ:
Hicret'in onuncu yılında Hz. Muhammed Mekke' ye Hacca gitmiştir. Bu Onun son zi-yareti olduğu için Veda Haccı (Haccü'l Veda) olarak, burada Müslümanlara yaptığı konuş ma da "Veda Hutbesi" olarak adlandırılmıştır.
Veda Hutbesi'nde Hz. Muhammed; bütün insanların eşit olduğunu, Müslümanların kardeş olduğunu, birbirlerinin canlarına ve mallarına kastetmemelerini, kötü alışkanlık lardan vazgeçilmesini, kadınlara iyi davranıl -masını, istemiştir.
b.HZ.MUHAMMED'İN VEFATI (632)
Hz. Muhammed, Veda Haccı'ndan sonra Me-dine'ye dönmüş, Bizans'a karşı yeni bir sefer hazırlığındayken hastalanarak, 8 Haziran 632 tarihinde altmış üç yaşında vefat etmiştir
Muhammed-i Arabi (asm( محمد عربی : soyca Arab milletinden olan Muhammed (a.s.m.)
Muhammed-i Haşimi (a.s.m.( محمد هاشمی (Kureyş sülalesinin bir kolu olan) Haşimo-ğulları soyundan gelen Muhammed (a.s.m.)
Muhammed-i Kureyşi (a.s.m.( محمد قریشی :
reyş sülalesinden olan Muhammed(a.s.m.)
Muhammed-i Muhtar (as.m.( محمد مختار : Al lah (c.c.) tarafından seçilmiş (muhtar) pey-gamber Hz. Muhammed (a.s.m.). (Muham-med Mustafa, Muhammed Mücteba isimleri de aynı månadadır.)
Muhammed-ül Emin (a.s.m.( محمد الامين herkesin kendisine inanıp güven duyduğu Muhammed (a.s.m.). (Bu sıfat, Hz. Muham-med'e (a.s.m.) peygamberliğinden önce ve ilk gençlik yıllarında Mekke'liler tarafından verilmişti. Bunun da sebebi, hiçbir yalan sö-zün ağzından çıkmamış olması, hiçbir zaman sözünde durmamazlık etmemiş olması, ken-dine emanet edilen bir şeyin gereğini daima yerine getirmiş olması ve herkesin tam güve-
nini kazanmış olmasıydı.)
Muhammed-ül Haşimi (a.s.m.( محمد الهاشمي (bk. Muhammed-i Haşimi)
Muhammed-ün Nebi (asm( محمد النبي : Pey gamber Muhammed (a.s.m.)
Muhammeden-il Mustafa (a.s.m.( محمداً المصطفى : Allah (cc.) tarafından seçilmiş pey-gamber Muhammed (a.s.m.) (bk. Muham-med-i Muhtar) Muhammedün-il Mustafa (a.s.m.): (bk. Muhammeden-il Mustafa)
Muhammederresulullah (as.m.( محمداً رسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur. "(a.s.m.)
Muhammedün Resulullah (a.s.m.( محمد رسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur. (a.s.m.)
Muhammed-ür Resulullah (a.s.m.( محمد الرسول الله : "Muhammed Allah'ın (c.c.) resuludur." (a.s.m.)
Muhammedürresulullah (as.m.( محمد الرسول الله : )bk. Muhammed-ür Resulullah(
Muhammedi 1: محمدى.Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği dine bağlı olan, Müslüman 2.Hz. Muhammed'e (a.s.m.) ait, Hz. Muham-med'le (a.s.m.) ilgili olan
Muhammedilik محمديلك : Hz. Muhammed'in (a.s.m.) getirdiği din, Müslümanlık
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
118 1 "Lâ ilâhe illallah" ehlinden bazıları günahları sebebiyle Cehenneme girdiklerinde, Lât ve Uzza ehlinin onlara: "Allah'a inanmanız size faide vermedi" demeleri üzerine, Allah Tealâ gadab eder. Ve o iman ehlini Cehennemden çıkarıp hayat ırmağında yıkatır. Onlar da ayın kusuftan kurtulması gibi, fenalıklardan temizlenmiş olarak Cennete girerler. Orada onlar "Cehennemîler" diye isimlenirler. (Bir müddet) Hz. Enes (r.a.)
118 2 Ümmetimden Benden sonra gelen bir kısmı, mal, mülk ve ıyali pahasına da olsa, Beni görmek ister. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
118 3 Bütün iyiliklerin yarısı ibadet ve yarısıda duadır. Hz. Enes (r.a.)
118 4 Bir aile halkı, birbirini yokladıklarında, Allah onların rızkını geniş ve kolay kılar. Ve onlar Allah'ın dairei himayesi altında bulunurlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
118 5 Cennet ehli, gurfelerin ehlini sizin yıldızları seyrettiğiniz gibi seyrederler. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.)
118 6 Ehli Cennete, ehli Cennet ameli müyesserdir. Ehli Cehenneme de ehli Cehennem ameli müyesserdir. Hz. Ömer (r.a.)
118 7 Gök ehli yerdeki seslerden ancak ezan seslerini duyarlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
118 8 Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
88 1 Allah (z.c.hz.) yüz rahmet yarattı. Bunlardan birini halka taksim etti. Doksan dokuzunu kıyamete bıraktı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
88 2 Allah (z.c.hz.) yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet gök ile yer arasını dolduracak kadardır. O rahmetten biri mahlûkat arasında taksim edilmiştir. Bu sebeble valide çocuğuna acır, bu sebeble vahşi hayvarlar ve kuşlar su bulup içer ve bununla mahlûkat birbirine merhamet eder. Kıyamette 99 rahmeti 99 misli yapar ve onları müttakilere tahsis eder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
88 3 Allah (z.c.hz.) bin türlü varlık yarattı. Altı yüzü denizde, dört yüzü karadadır. Bunlardan en evvel helâk olacak olanı çekirgedir. Diğerleri de kopmuş boncuk dizisi gibi bunu takip ederler. Hz. Ömer (r.a.)
88 4 Allah (z.c.hz.) dört şey yarattı, onlara da dört şeyi destek etti: Zahire kıtlığını züht ile yarattı ve Hicaz'a bıraktı. İffeti yarattı, gafleti ilâve etti ve Yemen'de bıraktı. Bolluğu yarattı. Taunu kattı, Şam'a yerleştirdi. Fıskı, fücuru yarattı. Yanına parayı kattı, Irak'a yerleştirdi. Hz. Âişe (r.anha)
88 5 Allah (z.c.hz.) Cennette bir Rîh (rüzgâr, koku) yarattı. Bu, bir kapısı olan yedi yıllık bir saha içine alınmıştır. Size bazen tatlı rüzgârlar gelir. Bu, o kapının aralanmasından esen rîh'tır. Şayet bu kapı açılsa gökle yer arasını helâk eder. Allah indinde buna "Ezyeb", sizin lisanınızda da "Cenup rüzgârı" denir. Hz. Ebû Zerr (r.a.).
88 6 Allah dünyayı yarattı, amma ona bakmadı. Ancak ibadet ehlinin makamlarına nazar etti. Zaten kıyamete kadar diğerlerine bakacak değildir. Dünyaya buğz ettiği için onu "Makten" (helâk ederek) ortadan kaldıracaktır. Dünyayı da hiç bir zaman ahirete tercih etmedi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
88 7 Allah (z.c.hz.) Adem'in Hamurunu kırk gün, kırk gece yoğurdu. Aldı, ikiye kesti. Sağ tarafa iyiler, sol tarafa habisler ayrıldı. Sonra tekrar yoğurdu. Onun içindir ki iyilerden kötü, kötülerden iyiler çıkabilir. Hz. İbni Me'sud (r.a.)
88 8 Allah (z.c.hz.) buyurdu: "Biz malı insana ibadet için ihsan ettik. Namazını kılsın, zekâtını versin." Bu Adem oğlu bir vadiye sahip olunca ister ki, ikincisine de sahip olsun. İkincisine sahip olunca ister ki, üçüncüsüne de sahip olsun. Adem oğlunun karnını toprak doldurur. Sonra bir kısmına Allah tevbe nasib eyler. Hz. Ebû Vagıd (r.a.)
88 9 Allah (z.c.hz.) buyurdu ki: "Bir kimse Benim yolumda, Benim rızam için gazaya çıkarsa ve imanı da varsa, bu adam Benim zimmetimdedir. Ya onu orduda öldürür, Cennete yollar veyahutta sağ olarak, ecir ve ganimetle evine kavuştururum." Hz. Malik El Eş'ari (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
117 1 Kıyamet günü günahı en çok olan kimse, manasız sözü çok olandır. Hz. Abdullah İbni Ebi Evfa (r.a.)
117 2 Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir. Hz. Enes (r.a.)
117 3 İsrail oğullarından bir cemaat hayvan suretine değiştirildi. Bilemem hangileridir. (Mensuh) Hz. Asım (r.a.)
117 4 Humma insan oğlunun kirini çıkarır. Demirci ocağının demirin pasını çıkarması gibi. Hz. Abdi Rabbih (r.a.)
117 5 Ümmetim kıyamet günü, elleri, alınları, ayakları (abdest yerleri) nurlu olarak gelirler. Mümkün olduğu kadar bu nuru büyültün. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
117 6 Ümmetim ahir zamanda şarabı, ismini değiştirerek içer. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
117 7 Ümmetim dinine tutunmuş olarak devam eder, Kaderi tekzib etmedikçe. Ettikleri zaman helâk olurlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
117 8 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Ona ahirette azab yoktur. Onun azâbı, dünyadaki ölüm, zelzele, sıkıntılar ve fitnelerdir. H. Ebu Musa (r.a.)
117 9 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Mağfiret olunmuştur. Allah Tealâ dünyadaki sıkıntıları onlara kefaret kılmıştır. Kıyamet günü gelince müslümanlardan her bir kimseye yahudi veya nasraniden bir fidye verilir. Ve kendine denir ki: "Bu ateşten senin fidyendir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
117 10 Ümmetim hiç bir vakit dalâlette toplanmaz. İhtilâfta kalabalık tarafını tutunuz. Hz. Enes (r.a.)
117 11 Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir. Kıyamette ona azab yoktur. Azâbları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir. Hz. Ebû Mûsa (r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
116 1 İftiracıların iftiracısı o kimsedir ki, Benim söylemediğimi "söyledi" der. Rüyada görmediğini de "gördüm" der. Ve bir de babası olmadığı halde "filanın oğluyum" der. Hz. Vesile (r.a.)
116 2 Mü'minin amelinin en efdali, Allah için cihad etmektir. Hz. Bilâl (r.a.)
116 3 Hediyenin ve ihsanın en efdali, kelâmı hikmetten bir kelimeyi öğrenip başkasına da öğretmektir ki, bu kendisi için niyeti sadıka ile bir sene ibadetten hayırlıdır. Hz. Enes (r.a.)
116 4 Kulun imanının en efdali, nerede olsa Allah'ın kendisi ile beraber olduğunu bilmesidir. Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.)
116 5 Allah (z.c.hz.)'nin nezdinde, kıyamette kulların en efdali, rıfk ve adaletle idare eden hükümdardır. En fenası da sert ve şerir hükümdardır. Hz. Ömer (r.a.)
116 6 Kıyamet günü Allah'ın kullarının en efdali, çok Hamd edenlerdir. Hz. İmran İbni Husayn (r.a.)
116 7 İbadetin en efdali, Allah (z.c.hz.)'ne hüsnüzan etmektir. Allah buyurur ki: "Ben kulumun zannı gibiyim." Hz. Übeyye (r.a.)
116 8 Sizin ağızlarınız Kur'an için yollardır. Onları misvakla temizleyin. Hz. Ali (r.a.)
116 9 Kıyamet gününde her merhalede Bana en yakın olanınız, dünyada Bana en çok salât ve selâm getirerinizdir. Kim ki Cuma günü ve Cuma gecesi Bana salâtı şerife getirirse, Cenab-ı Hak, onun yetmişi ahiret ve otuzu dünya ihtiyaçlarından olmak üzere, yüz hacetini giderir. Sonra Allah bir meleği vazifelendirir. Size nasıl hediyeler gelirse o da kabrime girer. Bana salât edeni haber verir. Adı, nesebi ve kabilesine kadar. Ben de beyaz bir deftere yazarım. Hz. Enes (r.a.)
116 10 Kıyamette bana meclis bakımından en yakın olanınız, bıraktığım gibi dünyadan gideninizdir. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
116 11 Ümmetimden bir taife şediddir. Kur'an üzerine dilleri fasihtir. Fakat bu, dillerinden aşağı gitmez. Ve imandan okun atıldığı gibi çıkarlar. Onları gördüğünüz yerde öldürünüz. Çünkü onları öldüren ecir kazanır. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
219 1 Namaza mı intizar ediyorsunuz? Bu namaz, sizden önceki ümmetlerde yokdu ki, o yatsıdır. Yıldızlar gök ehli için emandır. Yıldızlar döküldüğünde gök ehlinin başına gelecekler gelir. Ben de ashabım için emanım. Ben vefat ettiğim zaman Ashabımın başına gelecekler gelir. Ashabım da ümmetim için emandır. Ashabım gidince de ümmetimin başına gelecekler gelir. Hz. Ali İbni Ebi Talha (r.a.)
219 2 Beş vakit namaz ve diğer cumaya kadar Cuma namazı, büyük günahlardan sakınılmak şartıyle, aralarındakilere kefarettir. Hz Ebu Bekir (r.a.)
219 3 Benim bu Mescidimdeki bir namaz, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerdeki bin namazden efdaldır. Benim şu Mescidimdeki bir Cuma, Mescid-i Haram müstesna, diğer mescidlerdeki bin Cumadan efdaldir. Benim şu Mescidimdeki Ramazan ayı, Mescid-i haram müstesna, onun dışındaki mescidlerdeki bin Ramazan ayından efdaldir. Hz. Câbir (r.a.)
219 4 Beş vakit namaz sebebiyle Allah hataları affeder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
219 5 Sulh, müslümanlar arasında caizdir. Yanlız haramı helal ve helali haram yapan sulh müstesna. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
219 6 Sükut hikmettir ve yapanı da azdır. Malayani şeylerde çok konuşanın hatası da çoktur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
219 7 Sükut, Alim için ziynet, cahil için perdedir. Hz. Ebû Abdullah Eslemi (r.a.)
219 8 Sükut, ahlakın seyyididir. Hz. Enes (r.a.)
219 9 "Oruç siperdir. Kulum onunla siperlenir. Oruç Benim içindir. Ve onun mükafatını bizzat Ben veririm." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
219 10 Oruçlar Cehenneme kalkandırlar. Sizlerden birinizin harpte kullandığı kalkan gibi. Hz. Osman İbni Ebul as (r.a.)
219 11 Oruçlar siperdir ve o, mü'minlerin kalelerinden bir kaledir. Oruç hariç, her amel sahibinindir. Allah teala şöyle buyurur: "Oruç Benim içindir. Ve onu bizzat Ben mükafatlandırırım." Hz. Vasile (r.a.)
219 12 Oruç sabrın yarısıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
219 13 Oruçlarda riya yoktur. Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: "O Benim içindir. Onun mükafatını bizzat Beni veririm. (Çünkü) Oruçlu yemesini, içmesini Benim için bırakır." Hz Ebu Hureyre (r.a.)
219 14 Oruçlarla Kur'anı Kerim, kıyamet gününde kula şefaatçı olurlar. Oruç der ki: "Ey Rabbim! Ben onu gündüz yemekten ve şehvetlerden men ettim. Sen onun hakkında benim şefaatimi kabul et." Kur'anda şöyle der: "Ey Rabbim! Ben onu geceleyin uykudan men ettim. Öyle ise Sen de, benim, onun hakkındaki şefaatimi kabul et. "Ve de şefaatleri kabul olunur. Hz. İbni Amr (r.anhüma)
219 15 Namazda gülen, sağa sola bakan, parmağını çıtlatan hepsi bir menzildedir. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.)
219 16 Kayıb bir hayvan veya eşyayı bulduğunda hemen ilan et. Gizleme ve saklama. Sahibini bulursan onu ona ver. Yoksa o Allah'ın malıdır ki dilediğine nasib eder. (Muhtaçsan kullanır, başkasına da verirsin) Hz Carud (r.a.)
Risale-i Nurların telif sırası. (T.H.) 198:Eskişehir hayatı
Risale-i Nurların telifi yirmi üç yılda tamamlandı. (T.H.) 143: Barla hayatı
Risale-i Nurda temsiller çok iyi kullanılmıştır. (B.L.) 17.
Risale-i Nurlan tenkid mümkün değil. (K.L.) 14; (Μ.) 362:28. Mektup, 7. mesele, 5. işaret
Risale-i Nurun tesiri ve bunun hikmeti (S.T.) 195; (E.L.) 1:17; 2:79; (B.L.) 17, 23; (K.L.) 10; (Μ.) 340-342, 365:28. Mek-tup, 5. nokta ve mahrem bir suâle cevap; (T.H.) 143, 604;
Risale-i Nurdaki tevâfuklar. (S.T.) 144, 162, 163, 167-169; (K.L.) 12; (E.L.) 1:7, 67, 86, 134, 167, 171; (Μ.) 361, 366, 371:28. Mektup, 7. ve 8. meseleler.
Risale-i Nurun Türkiye dışındaki ülkelerde fütuhatı. (T.H.) 623.
Risale-i Nurlar umumî barışı temin eder. (T.H.) 620.
Risale-i Nurun üç kısım talebeleri vardır. (E.L.) 1:41.
Risale-i Nurlar üniversitelerde okutulmaya layıktır. (E.L.) 2:160.
Risale-i Nurun üslubunda yüksek bir belagat vardır. (T.H.) 613.
Risale-i Nurların vatana ve millete hiçbir zararı yoktur. (E.L.) 1:192, 243.
Risale-i Nurlar vatanı maddî ve mânevî anarşiden kurtarır. (E.L.) 1:104.
Risale-i Nurun vazifesi (E.L.) 2:125; (S.T.) 90; (K.L.) 196
Risale-i Nur Vehhab ismiyle tulu' etmiştir. (B.L.) 40.
Risale-i Nurun verdiği ders. (E.L.) 1:49
Risale-i Nurun verdiği ders huzuru bozmuyor. (K.L.) 174.
Risale-i Nur yalvarmaz. (E.L.) 1:108.
Risale-i Nura ya dost, ya kardeş, ya talebe olunur. (Μ.) 329:26. Mektup, 10. mesele
Risale-i Nurun yakınındaki hocalar, âlimler, onun cereyanına girmeli. (S.T.) 143:Parlak fıkralar
FIHRIST/566
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
502 1 Ey tüccar cemaati, bu alış verişe manasız söz ve yemin karışır, muamelenize sadaka da girsin. Hz. Kays İbni Ebu Gazve (r.a.)
502 2 Ey delikanlılar topluluğu, sizden kim evlenmek elinden geliyorsa evlensin. Zira bu, gözü haramdan korur ve ırz için de en iyi muhafazadır. Kimin de gücü yetmezse oruç tutsun. Zira bu onun için enemedir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
502 3 Ey mü'minlerin kadınları, tehlil, tesbih ve takdis'e devam edin. Gaflet etmeyin ki rahmeti unutursunuz. Parmaklarınızla sayın. Bunlar sorguya çekileceklerdir ve tesbihe şehadet edeceklerdir. Hz. Hani İbni Osman (r.a.)
502 4 Ey kara haberciler, ey kara haberciler, ey kara haberciler. Sizin üzerinize korktuğum şeylerin en korkuncu riya ve gizli şehvettir. Hz. Abdullah İbni Zeyd (r.a.)
502 5 Ya Vabisa, geldin Bana iyilik ve günahtan soruyorsun. Neyi yapmandan için rahat oluyorsa o iyidir. Ne ki nefsinde tereddüt ve ihtilaç uyandırıyor o günahtır; sana insanlar fetva verse de. Hz. Vabisa (r.a.)
502 6 Ya Vasiba (r.a.), kalbinden fetva al. İyilik, kalbin mutmain olduğu ve nefsin itminan bulduğu şeydir. Günah ise, nefsini tırmalayan ve kalbe tereddüd uyandıran şeydir. İnsanlar sana fetva verse de "o doğrudur" deseler de. Hz. Vabisa (r.a.)
502 7 Ey yahudi, insan hepsinden, her ikisinin menisinden yaratılır. Erkek menisi kalındır. Ondan kemik ve sinir yaratılır. Kadının mutfesi ince nutfedir. Ondan et ve kan yaratılır. Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
502 8 Adam keşke doğduğu yerin dışında, garib olarak ölseydi. Zira bir adam garib ölürse, o öldüğü yerle memleketi arasındaki mesafe Cennette ölçülür. (Kendine ona göre yer verilir.) Hz. İbni Amr (r.a.)
502 9 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, adam malın kendisine nereden geldiğine, helaldan mı, haramdan mı geldiğine aldırmayacak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
502 10 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, ümmetim ihtilafı sırasında Benim sünnetime tutunan eliyle ateş tutan bir kimse gibi olacaktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
502 11 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların yüzleri insan yüzü, kalbleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçmazlar. Eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise marufu emretmez, münkeri nehyetmez olur. Sünnet aralarında bid'at, bid'at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri sapıktır. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat kılar. Hayırlıları dua eder, fakat duaları kabul olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
224 1 "Umrâ ve Rukbâ" verilen kimselere caizedir. Hibesinden dönen kusmuğunu yalayan gibidir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 2 Onlarla (münafıklarla) Bizim aramızdaki ahit (eman) namazdır. Onu kim terkederse kafir olur. Hz. Hureyde (r.a.)
224 3 Bayram namazları her baliğ ve baliğaya vacibe yakın bir şeydir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 4 Göz yaşarır. Kalb de mahzun olur. İnşaallah Allah'ın hoşuna gitmiyecek bir şey söylemeyiz. Senin için, ey İbrahim, mahzunuz.(Oğlu İbrahim vefatında buyurulmuş) Hz. İmran İbni Husayn (r.a.)
224 5 Nazar haktır. Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi. Sizden gusl etmeniz istenirse gusledin. (Şayet biri size gelir de nazar var elini ayağını yıkayıp suyunu ver derse versin) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 6 Nazar ve nefes az kaldı kaderi geçecekti. Nefes ve nazardan Allah'a sığının. Hz. Abdullah İbni Cerad (r.a.)
224 7 Nazar haktır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
224 8 Nazar adamı kabre, deveyi de tencereye sokar. Hz. Câbir (r.a.)
224 9 İki göz delillerdir. Kulaklar kapılardır. Dil de tercümandır. İki el iki kanattır. Karaciğer şefkat, dalak gülme ve akciğerler nefes yeridir. Böbrekler ise mekir yeridir. Kalb de meliktir. Melik temiz olursa, tebaası da temiz ve sağlam olur. Melik fesada uğrarsa tebaası da fesada uğrar. Hz. Ebû Said (r.a.)
224 10 iki göz zina eder. İki el, iki ayak ta zina ederler. Fert te zina eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 11 Akşam sabah ilim talimine gitmek Allah indinde, Allah yolunda cihaddan daha efdaldir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
224 12 Allah yolunda gaza eden, Beytullaha hac yapanlar ve umre edenler Aziz ve Celil olan Allah'ı ziyarete gelen heyetlerdir. Bunlar dua ederlerse kabul olunur. Ve Ondan bir şey isterlerse Allah isteklerini verir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
224 13 Gaza iki türlüdür: Allah rızası için gaza eden kimse, komutanına itaat eder, kıymetli şeylerini harcar, arkadaşlarına kolaylık gösterir ve arzda fitne çıkarmaktan kaçınır. İşte bu kimsenin uykusu da uyanıklığı da sevaptır. Başka maksadla gaza edene gelince Onunkisi öğünme, riya ve gösteriştir. Komutanını dinlemez, arzı da ifsad eder. İşte bu gibiler asla hayır ve sevabla dönemezler. Hz. Muaz (r.a.)
224 14 Garib gurbetinde, Allah yolundaki mücahid gibidir. (Sevab kazanır) her adımı için Allah bir derece yükseltir. Ve kendisine elli hasene yazar. Garib, gurbette iken Cennet ona vacib gibidir. Gariblere ikram ediniz. Zira, kıyamet gününde onların şefaat hakkı vardır. Umulur ki onların şefaati sebebiyle kurtulursunuz. Hz. Ebû Said (r.a.)
224 15 Dünyada garibler dörttür: Zalimin elinde Kur'an, bir mahallede içinde namaz kılınmayan mescid, bir evdeki okunmayan mushaf, kötü bir kavimle beraber bulunan salih adam. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
M ihrap deyip geçmeyelim Rasulullah makamıdır. Öyle cemiyetli bir makāmdır ki eğer o makâmın kıymetini başta imam arkadaşlar sonra cemaat bilseler kurtulmamız çok yakındır. Rasûlullah makamı öyle
kıymetlidir ki diğer dünya makamları hep oranın şubesidir. Efendimiz imamlığın yanında devlet başkanlığını da, kumandanlığını da müftülüğü de öğretmenliği de mihrapta yaptı. Bütün selahiyyetler o mihraptadır aslında. Eğer Cumhurbaşkanı mihrapla alakasını keserek şube sayılan makāma oturursa köksüz kalır, ruhsuz kalır, zaafiyet başlar.
T
-
- demek yasakdi hele bir
YanıtlaSil
Yuksel30 Nisan 2025 11:14
Enver Baytan Hoca'dan İki Fıkra
Altınoluk: Hocam sizin za-mana zemine göre nükteleriniz de vardır. Aklınıza gelen var mı?
BAYTAN: Var ama uygun
düşer mi bilmiyorum. Bir memle-ketin merkepleri nasılsa haberle-şerek büyük bir meydanda top-lanmışlar. Kongre yapacaklar. İç-lerinden biri yüksek bir yere gel-miş konuşmaya başlamış. "Ey merkep milleti biz bu memleket-te zulme uğruyoruz. Bu insanlar sırtımıza biniyorlar yük sarıyorlar kurtulamıyoruz. Yegâne sebep filan semercidir. Eğer o semerci olmazsa semer yapmazsa üzerimize binip, yük saramazlar. Ne yapıp yap-malı semercinin çaresine bakmalı." İçlerinden bir başkası söz almış "Cena-bi Hak mazlumların duasını kabul buyurur. Onun için içimizden duası mak-bul birisi bu yüksek yere gelsin semercinin ölmesi için dua etsin biz de ca-nu gönülden amin diyelim" demiş. İçlerinden birisi çıkmış; "Ya Rab kısa zamanda bu semercinin canını al!" diye duaya başlamış onlar amin amin derken üç gün içinde semerci ölmüş. Gelmiş mi acemi bir semerci bütün merkeplerin sırtı yara olmuş. Mecburen tekrar toplanmışlar. Durumumuz eskisinden de beter, acı arttı, ne yapalım derken yaşlı bir merkep çıkmış kürsüye "Bana bakın, önce siz bu merkeplikten vazgeçmedikçe bu acemi semerciden kurtulamazsınız, merkepliğinize tevbe edin ki semercilerden kurtulabilesiniz" demiş. Buradan ders alınabilir.
Siyasilerle ilgili de bir fıkra anlatayım:
Vaktiyle cahil bir siyası 20 kişilik etrafıyla beraber kabristanın yanından geçiyorlarmış. Vakıt yatsıdan sonra. Siyasi geriye dönmüş: "İçinizde Yasin bilen var mı?" diye sormuş ses yok. Tekrar sormuş, "İçinizde elham (fatiha) bilen var mi? gene ses yok, Peki, "İçinizde kulhü (ihlas) bilen var mı?" Ge-ne ses yok. Bu sefer siyasi emir vermiş; "Herkes ellerine büyükçe taş al-siol Almışlar. Şimdi "Dön ayak vaziyeti alın ve taşları yere pekçe vurarak vüruyun demiş. Etrafi sormuş: Ne olacak?" diye. Siyası "Kabirdekiler hiç olmazsa merkep sürüsü geçiyor zannetsinler" demiş.
Siredi böyle, Yasin bilmez, Fatiha bilmezlerin, yerin altındakilere fayda-olmayanlanh yenin üstündekilere ne faydası olacaktır?
Alish encamımızı hayretsin.
YanıtlaSil
Yuksel30 Nisan 2025 11:16
Sayı: 154
Aralık 1998
Şaban 1419
SÖNMEZ NEŞRİYAT A. Ş.
ISLAMI TETKİKLER
YAYINLARI
: Umumi 20
: Hususi 4
ISLÂM FIKHIN'DA
MÜRTED'in
TABİ OLDUĞU HÜKÜMLER
Yazan:
Bağdad Külliyetiş Şeriasında
Doçent
Numân Abdürrazzak
Samarraî
Osman Zeki Soyyiğit
MÜTERCİMLER :
Ahmet Tekin
SONMEZ
Cağaloğlu Şerefefendi Sokak No. 13
TELEFON: 228409-26 86 84
İSTANBUL
YanıtlaSil
Yuksel1 Mayıs 2025 00:01
184
Ibn-i Hübeyre (1). der ki: «Fukaha, bir şehir halkının İslâmı terkedip, orada hükümrân olmasında ihtilaf et-tiler. Acaba, onların bulunduğu memleket düşman ül-kesi sayılır mı? Imam Ebu Hanife sayılmayacağını söy-ler... Imam Mâlikî'nin mezhebinden anlaşılan ise, bir şehirde, küfür kanunlarının yürürlüğe girmesiyle, ora-sı düşman ülkesi sayılır. İmam Şâfiî ve İmam Ahmed'in görüşü de budur...>>>
Imam Ebû Hanife'nin muayyen şartları vardır. İs-lâm ülkesinin düşman ülkesi sayılması için o şartların tahakkuk etmesi gerekir.
Imam Serahsî (2) der ki: «... Bir topluluk İslâmı terk etti. Müslümanlarla harp edip, şehre hâkim oldu-lar. Ebu Hanife'ye göre, şehirlerinin düşman ülkesi sayılması için üç şart lâzımdır:
1 Küfür diyârına bitişik olmalı. Bu ikisi arasın-da İslâm ülkesi bulunmamalıdır.
2 Orada, kendilerine inanan hiçbir müslüman veya zimmî bulunmamalıdır.
3- Orada şirk kanunlarını tatbik etmelidirler.
İmam Ebû Yusuf ve Imam Muhammed'e göre ise, orası, şirk kanunlarının yürürlüğe girmesiyle düşman ülkesi sayılır. Çünkü bir ülke, kuvvet ve üstünlük i'tibâ-riyle bizim veyâ onların olur. Her nerede ki şirk kanun-ları geçerlidir, orada kuvvet müşriklerindir. Bu durum-da orası, düşman ülkesi sayılır. Ve her nerede ki İs-lâm kanunları geçerlidir, orada da kuvvet müslümanla-rındır. Fakat Ebû Hanife, üstünlük ve kuvvetin tama-
(1) El-İfsah Maani-s-Sıhâh 348
El-İzah Vet-Tebyin: İbn-i Hubeyre el yazması rakamsız El-Muğni: İbn-i Kudame 8/554
İhtilaf-ûl-Eimme: Dımışkî 270
(2) El-Mebsut: Serahsî 10/113
Haram Ayların En Hürmetlisi Olan Zülhicce Ayınızı Tebrik Eder, Yüce Mevlä'dan Faziletli Amellerine Muvaffakıyetler ve Hassaten Gazze İçin Kurtuluş Dileriz!
Lalegui
Aylık İlim, Kültür ve Fikir Dergisi
Lâlegül Dergisi Yıl:13 Sayı:147 Zülka'de - Zülhicce 1446 Mayıs 2025 140t
ve nadirdir. Onlar. Al-Jah'ın kelamını kalbleri ve mâna yönleri ile din-erler. Ve bu güzel sest, yani Allah'ın kelamını. azalarının işlediği salih amellerle tasdik ederler.
Fethu'r-Rabbani 50. meclis)
Insanların her birinin meşguliyeti ayrı ayrıdır. Kimisi, mevkii ve şöhret talibidir.
Kimisi, paranın, malın.
mülkün kuludur.
Kimist, devlet fleri gelen-
lerinin kuludur.
Kimisi, nefsinin, giyim
1-
ve kuşamının esiridir.
Kimisi, tuttuğu oruca güvenir.
Kimisi, kıldığı namaza güvenir.
Kimisi, rivayet ettiği hadise güvenir.
Kimisi, cehennemden korkar ve bu korkusu-
na güvenir.
Kimisi, cennete girmek için bir çok ameller iş-lerler ve bu amellerine güvenir.
Bunlardan başka Allah için kalbleri çarpan.
Allah'a bağlı, O'nunla beraber olan kişiler var-dır. Bunlar fanilere bağlanmaz, gönül vermez-ler. Bütün kuvvetleriyle Allah'ın dininin ayakda durması için çalışırlar, yardımcı olurlar.
Bu evsafdaki değerli kimseleri arayıp bulma--lı, bulmak nasib olursa iyice taharri etdikten sonra, onlara bağlanmalı, yani onlara intisap etmeli.
Bir hadis-i kudside: (Faslü'l-Hitab'dan)
- Benim dostlarım örtülerim altındadır, onla-rın hakikatlerini benden başka kimse bilmez, buyurulmuşdur.
Düşünmeliyiz ki yolu zahir olan suret Kabe-sine rehbersiz yol bulamıyoruz. Oraya gidenler ise hem onu görmüşler, kaç adım olduğunu, ne kadar uzaklıkda bulunduğunu tayin etmişler. Hakikat yoluna girip gayeye vasıl olmağı dü-
şün! İlk bakışlarda görünmeyen binlerce nokta, binlerce mesafe... Bu yola, risalet unsurları yü-ce Peygamberler kadem basmışlardır. Allah'ın selātı selamı onların üzerine olsun. Düşün ki tek makam bile zahir değildir. Nitekim şöyle de-mişlerdir. Bu yolun erleri yüksek himmet ile ve maksuda tahsis-i nazarla gitmişlerdir. Bu se-beble yolda aşkdan başka bir şeye bağlanma-mışlardır.
31
k
1
YAHUDİ ANSİKLOPEDİSİ'NDE
DÖNME MADDESİ
Yine Scholem'in, Yahudi Ansiklopedisi'nin (Encyclopedia Judaica) 1971'de basılan 6. cildine yazdığı (sütun 148-152) "Do-enmeh (Dönme)" maddesinde de bahsettiği önemli belgeleri görememekteyiz. Maddede, burada nakiller yapacağımız "Türkiye Dönmeleri" yazısında olduğu gibi; Mâliye Nâzırı Ca vid Bey'in mâlum olan Dönmeliğini açıklamakta, ancak Atatürk hakkında Selanik Yahudileri tarafından Dönme olduğuna dair ileri sürülen bir iddiayı buna eklemekle yetinmektedir.
Halbuki böyle bir iddianın ya hiç bahsinin edilmemesi, edilecekse kesin belgelerinin gösterilmesi gerekirdi.
Nitekim, aşağıda bahsedeceğimiz Dönmeler Tarihi adlı önemli eserinde bu noktaya temas eden Prof. Dr. Abdurrah -man Küçük maddenin bahsi geçen satırlarının tercümesini verdikten sonra, iddiayı muhâkemeden geçirmektedir.
Bu ilgi çekici satırların tercümesini ve buna dair mütâla-asını, Küçük'ün eserinden aynen alıyoruz (s. 543-44):
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk hükümetinde Maliye Baka-nı olan Cavid Bey yanında Mustafa Kemal Atatürk'ün bile Dönme olduğu Yahudi Ansiklopedisi'nde iddia edilmiştir. Encyclopedia Judaica'da şöyle denilmektedir: "1909 Jön Türkler İnkılabından sonra iktidara gelen ilk hükûmette, ara-larında Baruchya Russo ailesinin ahfâdı olan ve fırkanın li-derlerinden biri olarak faaliyette bulunan Maliye Bakanı Ca-vid Bey'in de bulunduğu birkaç Dönme mevcuttu. Birçok Selanik Yahudisi tarafından yaygın bir şekilde ileri sürülen bir iddia da -Türk Hükümeti tarafından yalanlanmasına rağ-men- Kemal Atatürk'ün Dönme asıllı olduğuydu. Bu görüş, Kemal Atatürk'ün Anadolu'daki dindar birçok muhâlifi ta-rafından da iştiyakla benimsendi."
Kanaatimizce bu iddianın ortaya atılmasının birkaç sebe-bi olmalıdır: 1. Selanik nüfusunun büyük çoğunluğunu Dön-meler'in teşkil etmesi ve Selânik doğumlulara Dönme naza-riyle bakılması, 2. Mustafa Kemal Atatürk'ün devam ett Şemsi Efendi mektebinin Dönmeler tarafından kurulmu
YanıtlaSil
Yuksel7 Mayıs 2025 06:26
Sabatay Sevi ve Dönmelik Hakkında Son Araştırmalar
115
ması ve orada çoğunlukla dönme çocukların eğitim-öğretim görmüş olması, 3. Masonlar gibi Dönmelerin de kendilerine meşrûiyet kazandırmak için meşhur olan büyük adamlara sahip çıkmak istemesi. Bu üç ihtimali değerlendirdiğimizde: Selanik'te, Dönmeler kadar olmasa da, bir Müslüman Türk kitle bulunmakta ve her Selânikli Yahudi Dönmesi demek anlamına gelmemektedir. Dönmelerin açtığı mektebe devam etmesi de onun Dönme olduğunu göstermez. Çünkü günü-müzde de azınlıkların açtığı mekteplere devam eden Türk çocukları bulunmaktadır. Böyle olunca üçüncü ihtimal kalı-yor ki o da: Dönmeler'in çeşitli hesaplarla Atatürk'ü kendile-rine mal etmeye çalışmalarıdır. Bize göre Atatürk Dönme de-ğildir. Dönme olsa idi; Dönmelerin önde gelenlerinden Ca-vid Bey'in idamına müsaade eder miydi? Masonlar derneği-ni kapatır mıydı? Çünkü Dönmelerin büyük çoğunluğunun mason olduğu ileri sürülmektedir.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
105 1 Mü'min kul Allah'a dua eder, Allah (z.c.hz.) Cibril (a.s.)'a der ki: "İstediğini yapma. Ben onun sesini seviyorum." Facir dua ettiğinde ise: "Ya Cibril (a.s.)! Hacetini yap. Çünkü ben onun sesini sevmiyorum" buyurur. Hz. Enes (r.a.)
105 2 Kıyamet gününde ter yerde yetmiş kulaç gider ve insanların ağızlarına, kulaklarına kadar gelir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
105 3 Gadr eden kimse için kıyamet gününde bir bayrak dikilir ve: "Dikkat edin, bu falan oğlu filanın gadridir" denir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
105 4 Gazab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateşi de ancak su söndürür. Sizden biriniz gazaba gelince abdest alsın. Hz. Atiyyetüssadi (r.a.)
105 5 Gazab, Cehennem ateşinden bir alâmettir. (Dağlama ile yapılan işaret gibi.) Allah, gazab edenlerin kalb damarları üzerine bu ateşten yapılmış damgayı vurmuştur. Görmüyor musun ki, gazaba gelince, insanın gözleri kanlanır, suratları kızarır ve damarları şişer. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
105 6 İhtiyaç ve fakirlik ashabım için saadet, ahir zamanda ise mü'minler için zenginlik saadettir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
105 7 Fitne gelir, kulları fırtına gibi savurur. Bunun içerisinden âlim, ancak ilmiyle kendini kurtarır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
105 8 Fuhuş (her şeyde haddi aşmak) ve tefahuşun (lâfta hududu aşmak fena konuşmak) İslamda yeri yoktur. Kimin ki, ahlâkı güzeldir, o İslâm tarafından da güzeldir. Hz. Câbir (r.a.)
105 9 Fitne gelir savrulur. Heva ve sabrı da beraber getirir. Kim hevaya tabi olursa onun fitnesi siyah (kara) olur. Kim de sabra tabi olursa, onun fitnesi ak (nur) olur. Hz. Ebû Malik el Eş'ari (r.a.)
105 10 Adil kadı kıyamet günü hesaba getirilir. Hesabın şiddeti ile karşılaşınca: "Keşke iki kişi arasında bir hurma için bile karar vermemiş olsaydım" der. Hz. Ali (r.a.)
105 11 Kadı, ayak kayacak noktalarda o kadar düşer ki, Medine ile Aden arası kadar Cehenneme düşer. Hz. Muaz (r.a.)
105 12 Kabir ahiret menzillerinden ilk menzildir. Kim ki kabirde işi kurtardı, arkası iyidir. Kim ki işi kurtaramadı, arkası da çetindir. Hz. Osman (r.a.)
105 13 Kur'an yedi vecih üzerine nazil oldu. Hangisini okursanız, isabet edersiniz. Kur'an üzerine münakaşa etmeyin. Çünkü o münakaşa küfürdür. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
105 14 Kalbler, Allah'ın parmaklarından ikisi arasındadır. İstediği gibi çevirir. Hz. Enes (r.a.)
105 15 Cemaat, toplulukla namaz kıldığında, Allah onlardan hoşlanır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
105 16 Kâfir Cehennemde büyür. O kadar ki, bir azı dişi Uhud dağı kadar olur. Onun cesedinin bu dişe göre büyüklüğü, sizden birinizin cesedinin azı dişine nisbeti gibidir. Hz. Ebû Said (r.a.)
105 17 Kâfirin dili kıyamette iki fersah (24.000 adım) arkadan gelir. Yani o kadar sarkar ki, herkes onu çiğner. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
105 18 Kafir, bir iş hususunda Allah'a dua eder, hemen yerine getirilir. Mü'min dua eder, hemen yerine getirilmez. Melâike bundan endişeye düşer. Allah buyurur ki: "Ben kâfire icabet ettim. Şunun için ki, Ben kâfire ve sesine gazab ederim. Benden duasını kessin ve Beni anmasın diye veririm. Mü'mine gelince, ağır davranırım. Benden ve Beni zikretmesinden kesilmesin diye. Çünkü Ben onu ve onun tazarruunu severim." Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
481 1 İkindiden sonra güneş batıncaya, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. Yalnız Mekke'de, Mekke'de. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
481 2 Cami komşusu için camiden başka yerde namaz yoktur. Hz. Câbir (r.a.)
481 3 Yemek hazırken namaz yok, büyük küçük abdest zorlarken de namaz yoktur. Hz. Âişe (r.anha)
481 4 Abdesti olmayanın namazı, besmele ile olmayanın abdesti yoktur. (Hayrı yok) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
481 5 Abdesti olmayanın namazı yoktur. Besmele çekmeyenin abdesti yoktur. Bana iman etmeyen Allah'a iman etmiş olmaz. Ensarı sevemeyenin de Bana imanı yoktur. Hz. Said İbni Zeyd (r.a.)
481 6 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek de yoktur. Kim zarar verirse Allah ona zarar verir. Kim güçlük çıkarırsa Allah da ona güçlük çıkarır. Hz. Abr İbni Yahya (r.a.)
481 7 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yoktur. Bir adam komşusunun duvarına kiriş atabilir. Sahipsiz ve imar edilmemiş yerde yol yedi arşındır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
481 8 Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir. Hz. Ali (r.a.)
481 9 Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur. Hz. İmran (r.a.)
481 10 Malik olmadığın yerde talak yoktur. Malik olmadığın şeyde azad etmek yoktur. Malik olmadığın şeyde satış yoktur. Malik olmadığın şeyde nezre vefa yoktur. Allah Teala'nın rızası aranmayan şeyde nezir yoktur. Bir kimse günah işlemeye yemin ederse onun için yemin yoktur. Bir kimse sıla-I rahimi kesmek için yemin ederse onun için de yemin yoktur. Hz. Amr İbni Şuayb (r.a.)
481 11 Hastalık sirayeti yoktur (Allah izin vermedikçe). Muharremin Sefer ayına tebdili de yoktur. Kuşu uğursuz saymakta yoktur. İki ay otuzar gün olmaz. Kim ahdini bozarsa Cennet kokusu koklayamaz. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
481 12 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. İyiye yorma hoşuma gider. İyiye yorma da güzel kelimedir. Hz Enes (r.a.)
481 13 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. Kuş ötmesi üzerinde şumlarına da yoktur. Safer ayının şumluğu da yoktur. Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
229 1 Yalanın hepsi kaydolur. Müslümanın başından bir musibet defeden veya iyilik getiren yalan müstesna. Hz. Sevban (r.a.)
229 2 Hoş söz sadakadır. Ve camiye giderken atılan her adım da bir sadakadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
229 3 Mantar "'men'" (Beni İsraile inzal olunan nimet) dendir. Ve suyu da göze şifadır. H. Saad İbni Zeyd (r.a.)
229 4 Kem'e (mantar) Allah Tealanın Beni İsraile indirdiği "men'dendir. Suyuda göze şifadır. Hz Saad İbni Zeyd (r.a.)
229 5 "Kenud" ona derler ki, yanlız yer, taifesini men eder. Ve kölesini de döver. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
229 6 Kevser, Cennette bir nehirdir. Yanları altın, mecrası inci ve yakut, toprağı miskten iyi kokar ve suyu da baldan tatlı ve kardan beyazdır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
229 7 Akıllı, nefsini güden (te'dib ve muhasebe eden) ve ölümden sonrası için amel eden kimsedir. Aciz de odur ki nefsini hevasına koyuverir ve Allah'a (iyi yapar inşaallah) diye temennide bulunur. Hz. Seddat İbni Evs (r.a.)
229 8 Kur'an-ı meharetle okuyan kimse, vahiy memuru meleklerle beraberdir. Müşkilatla okuyan için ise iki sevap vardır. (emekleme ve okuma) Hz. Âişe (r. anha)
229 9 Müzzine sesinin gittiği kadar mağfiret olunur. Ve ona o mesafedeki yaş ve kuru herşey şehadet eder. Namaza gelen adama da yirmibeş namaz sevabı yazılır. Ve onun iki namazı arasındakilere kefaret olur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
229 10 Ezanda müezzin, kamette imam sahibi selahiyettir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.).
229 11 Allah rızası için ezan okuyan müezin, ezan okuduğu müddetçe, kanı içinde kımıldayan şehid gibidir. Ona yaş ve kuru her şey şehaded eder. Ölürse, kabrinde kurtlanmaz. Hz. İbni ömer (r.a.).
229 12 İhlaslı müezzin, kanı içinde yuvarlanan şehid gibidir. Ve o, ezanla kamet arasında istediğini Allah'tan ister. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
229 13 Müezzin Allah'ın davetçisi, imam Allah'ın nuru, saflar Allah'ın erkanı (izzeti ve askeri) ve Kuran Allah'ın kitabıdır. Öyle ise Allah'ın davetçisine icabet edin. Allah'ın nurunu alın. Allah'ın dininin erkanı (ana duvarı) olun ve Allah'ın kelamını da öğrenin. Hz. Ebû Saidil Ensari (r.a.)
229 14 Müezzinler, kıyamet günü boyca insanların en uzunudur. Hz. İbni Zubeyr (r.a.)
229 15 Müezzinler müslümanların iftarlarında da, sahurlarına da eminlerdir. Hz. Ebû Mahzure (r.a.)
MASONLUK ve KAPITALIZM
Sosyete sayfalarında her gün boy gösterenlerin, Türk halkını sömüre-rek kazandıkları paraları, açtıkları disko, gece kulübü ve benzer yerlerde harcavanların büyük kısmı Yahudiler ve Yahudi dönmeleridir. Kendi ara-larına kimsevi almaktan hoşlanmayan bu "üstün ırk" (!) ülkemizin re-fah ve zenginliğini paylaşıyorlar.
Yapılan bu oyunları bütün çıplaklığıyla ortaya serecek "Dönmelik ve Masonluk" adlı kitabın hazırlığı içindeyiz. Türkiye'deki bütün dönmele-rin soy kütüklerini de bu kitapla beraber yayınlayacağız.
Dinleri Dejenere Etmeleri
Kendi kitapları olan Tevrat'ı, hırs ve tutkularına yönelik olarak tahrif eden Yahudiler, aynı yöntemi diğer dinlere uygulamaktan da geri kalma-mışlardır. Hak dine düşman olan hahamlar, en sinsi ve tehlikeli taktiklern-ni kullanmışlardır. Dinleri içten yıkmaya yönelik olan bu taktik Dönmelik-tir.
Dönme Saul Hz. İsa'yı Tanrı İlan Ediyor
Hıristiyanlık, Hz.İsa'nın ölümünden sonra da, Yahudilik için büyük bir tehlike oluşturmaya devam edince Yahudiler devreye yine klasik taktikle-rini soktular.
Saul isminde bir Yahudi "Hıristiyan oldum" dedi ve adını Paul ola-rak değiştirdi. Yahudi Saul kendisine İsa'nın gökte görünerek İncil'in özü-nü anlattığını, buna göre gerçekte 3 tanrı olduğunu bunlardan birinin de Isa olduğunu iddia etti. Üçleme diye bilinen bu doktrinle Yahudiler daha gelişme aşamasında Hıristiyanlığın inanç yapısını dejenere etmeyi başar-dılar.
Aziz Paul olarak tanınan bu Yahudi kendi düşüncelerini İncil'e "Pav-lus'un Mektupları" adıyla ekleterek de darbeyi tamamlamış oldu. Böylece "İbadet edecekleri bütün yerleri mutlaka harap edeceksin. (Tesniye Bölümü, 12/2)" şeklindeki Tevrat emri uygulanmış oldu.
Dönmelerin İslam'ı bozmaya çalışmaları
Hz. İsa'dan sonra yaşanan senaryo aynen Hz. Muhammed'in vefatın-dan sonra da sahnelendi. Din değiştirip müslüman olduğunu iddia eden İbn-i Sebe adlı Yahudi önce İran, Hint, Yahudi geleneklerini İslam'a sokmaya çalıştı. Ardından İslam Tarihi'ndeki ilk ihtilaf ve savaşı çıkardı. Hz. Osman'ın katledilmesini organize etti. Aziz Paul'ün Hz. İsa'yı tanrı ilan etmesi gibi "Sen bir ilahsın" diyerek Hz. Ali'yi Allah ilan etti. Ye-men Yahudisi Gafiki de bu bölücü hareketlerinde ona yardım etti.
DİNÎ VAZİFENİN GEREKTİRDİĞİ
BAZI VASIFLAR
TENKİT DÜŞÜNCESİNE SAHİP OLMAK
Bilgilerin iyi bir şekilde kullanılması, düşünce ka-biliyetinin gelişmiş olmasına bağlıdır. Umumiyetle insanlar düşünme zahmetine katlanmak istemez-ler. Herhangi bir özelliğ ile sivrilmiş olanlara tâbi olmayı tercih ederler. Bu durumda vazifeleri baş-kalarına yol göstermek olan kimseler, gerçekten doğru, tarafsız ve geniş düşünmeye, basiretli ve sağ duyulu olmaya mecburdurlar. Aksi halde dar ve sathî mantıklar içinde kalınarak yanlış hüküm-ler verilir. Büyük ve karışık problemler karşısında kalan geri ve yetersiz düşünce sahipleri durumla-rını korumak için çok defa asabîleşirler, tedhişe başvururlar veya riyaya sığınarak çeşitli maskeler kullanırlar.
★
HİKMETLİ SÖZLER
Edebin başı kişinin kendi haddini bilmesidir.
Gerçeğini idrak edemediğin şeyi inkâr etme.
Bir şey sınırını aşınca zıddına döner.
Bilginin meyvesi, bilinen şeye uygun yaşamaktır.
YanıtlaSil
Yuksel9 Mayıs 2025 05:59
Ey gönül! Kendini veznetmeye kantar ara, bul! Yürü kantarına, halis ayar ara, bul!
Ne kazandın bu mülkü fâni fenâya geleli? Serseri gezme boşa, zikr ile settar ara, bul! Saltanat, mülki konak birgün elinden gidecek, Sana bâkiyde bir ev yapacak mimar ara, bul! Seni bu nefs bir gün, dosta düşman edecek, Yürü; dil mülküne bir ehli-kumandan ara, bul! Aldanma, azizim, bu dünyanın nakşına, nakkaşına; Hazreti Adem gibi girsen hezaran yaşına, Åkıbet gelirsin bir gün şu musalla taşına, Kapatırlar seni bir hali haraba yalınız, O karanlık gecede kendine bir dost ara, bul! Ummete farz olunan; savmı, salât, haccı-zekât, Ol şefaat şerefi Ahmedi muhtar ara, bul!
Ey Cevahi; Ara gör derdine ilaç, Kevserin sâkisi olan Haydarı-Kerrar ara bul!
Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 230 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
230 1 Müezzinler müslümnların namazları ve hâcetleri (oruç vakitleri) üzerine eminleridir. Hz. Hasan (r.a.)
230 2 Müezzinler "emin" ve imamlar "Zâmin" (tekeffül edici) dirler. Allah, imamları irşad, müezzinleri mağfiret buyursun. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 3 Mü'min, insanların kendinden emin olduğu ve müslüman da müslümanların dilinden zarar görmediği kimsedir. Muhacir de fenalığı terkeden adamdır. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, komşusu kendisinin eziyetinden emin olmıyan kimse Cennete giremez. Hz. Enes (r.a.)
230 4 Mü'min bir, kafir ise yedi kursağına yer.( Bir gün bir adam geldi, Peygamberimiz (s.a.v) e misafir oldu. Yedi sefer süt getirdiler içti. O gün müslüman oldu, ertesi günü bir sefer süt ile doydu.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
230 5 Mümin bir, kafir yedi kursağına içer. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 6 Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur. Hz. Ebû Said (r.a.)
230 7 Mü'min Mü'minin aynasıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 8 Mümin müminin aynasıdır. Ve mümin müminin kardeşidir. Nerede rastlarsa onu toparlar ve arkasından korur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 9 Mümin ülfet eder. Ülfet etmiyen ve ülfet edilmiyen kimsede hiç bir hayır yoktur. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.)
230 10 Mümin mümin için bir yapı gibidir. Birbirini bağlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
230 11 Kavi mümin Allah'a, zaif müminden daha hayırlı ve sevgilidir. Gene de her birinde hayır vardır. Sana menfaat verecek şeye haris ol. Fakat Allah'a dayanarak işe giriş ve acze düşme. Eğer sana bir şey isabet ederse şöyle yapsaydım, böyle olurdu, deme. Lakin Allah böyle takdir etti ve dilediğini yaptı de. Zira "Keşke" sözü şeytanın işine yol açar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 12 Mümin gayyur olur. (Irz ve namusu hususunda kıskanç olur) Allah (z.c.hz)'leri da gayyurdur. (Bunun için Allah fuhuşu haram etmiştir) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 13 Mümin alicenaptır ve kerimdir. (Hüsnü zannı sebebiyle aldanır) Facir ise hilekardır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 14 Mümin her halinde hayır üzerindedir. Ruhu, Allah Azze ve Celle'ye hamd eder olduğu halde, iki yanı arasında kabzolunur. Hz. İbni Abbas (r.a.)
230 15 Mümin iki korku arasında bulunan bir kuldur. Geçmiş günahını anar ve bundan dolayı Allah ona ne yapacak, bilmez, korkar. Yaşadığı kadar daha nelere uğrayacak onu da bilmez ve korkar. Ravisi belli değil
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
104 1 Bir müslüman, lâyıkı ile abdest aldığında ve namazını da lâyıkı ile kıldığında, namazdan çıkarken annesinden yeni doğmuş gibi çıkar. (Bütün günahları dökülür.) Hz. Osman (r.a.)
104 2 Kulun uykusunda ruhu kabzolur. Ve geri verilib verilmeyeceğini de bilmez. Vitir namazını kılıp yatması onun için daha hayırlıdır. Ayda üç gün oruç tutan, ayın hepsini oruçlu geçirmiş gibi olur. Çünkü Allah bire on sevab verir. Kul, kendisinden her "Sülâmâ"sının bir zekâtı olduğu halde sabahlar. "Sülâmâ nedir? Ya Resulallah" denildi. Buyurdu ki: "Ceseddeki her kemiğin mafsalıdır. Eğer o kul, dört secde ile iki rek'at namaz kılarsa (İşrak veya duha namazı) cesedinin zekâtını ödemiş olur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
104 3 Kul namaza durduğunda, ona Cennet kapıları ve Rabbi ile arasında bulunan perdeler açılır. Huriler ona karşı bulunurlar, tükürmedikçe ve sümkürmedikçe. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
104 4 Kul bir çok zamanlar, bir çok zamanlar, bir çok zamanlar müslüman yaşar. Fakat sonunda Allah'ın gazabına uğrayabilir. Yine, ömrünü hep küfürle geçirir. Fakat sonunda Allah'ın Rahmetine uğrayabilir. Kim ki herkese gıybet ederek ve fena lâkap takarak ölürse, kıyamette, burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur. Hz. İbni Amr (r.a.)
104 5 Kul, her harcadığından me'cur olur. Yalnız binaya harcadığından olmaz.(Fazlasına giderse) Hz. Habbab (r.a.)
104 6 Kulun, eğer azmi, meramı (tasası) dünya olursa, Allah onun meşgalesini, ihtiyacını açar, yayar. Ve ihtiyacını iki gözü arasına koyar. Akşam yatar fakir, sabah kalkar fakir. Eğer, azmi ve meramı ahiret olursa, Allah onun meşgalesini toplar. İhtiyacını kaldırır. Zenginliği kalbine verir. Zengin yatar zengin kalkar. Hz. Enes (r.a.)
104 7 Kul hasta olur, kalbi rikkat kesbeder. Günahlarını hatırlar, sinek kadar yaş döker. Bunun yüzü suyu hürmetine kendisine mağfiret olunur. Eğer kalkarsa günahlarından sıyrılıp kalkar. Ölürse mağfiret olunur. Hz. Enes (r.a.)
104 8 Kula, duadan üç şeyden biri şaşmaz; Ya günahı affolunur, ya hayrı çoğaltılır. Veyahutta işlenmiş amel ecri alır. Hz. Enes (r.a.)
104 9 Kul zulme uğradığında, intikam alamamış, yardımcı da bulamamış olduğu halde, ellerini göğe kaldırmış dua ederse, Allah ona; "Lebbeyk kulum: Ben sana dünyada ve ahirette yardım edeceğim." buyurur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
104 10 Kul namaza durduğunda sağa sola bakarsa, ona Rabbi buyurur ki: "Ey kulum, Ben senin iltifat ettiğin şeylerden hayırlıyım." 2'inci ve 3'üncü defa bakarsa yine aynı şekilde buyurur. 4'üncü defa bakarsa ondan yüz çevirir. Hz. Huzeyfe (r.a.)
104 11 Kul bir yalan söyler ki, melek onun ağız kokusundan bir mil öteye kaçar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma
Güneş, kıyamet günü bir mile kadar yaklaşır ve harareti de çok ziyade artar. Ve bu sebeble beyinler, taşlar üzerindeki tencerelerin kaynadığı gibi kaynar. Bu hararetten, ehli mahşer, hatalarına göre terlerler. Ve ter onlardan bazısının ayak topuğuna, bazısının bacağına, bazısının karnına kadar çıkar. Bazısına ise ter, gem oluncaya kadar yükselir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 249 / No: 17
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel10 Mayıs 2025 09:39
Siz kabirden haşrolup yaya, sürünerek, binitli veya yüzüstü götürülürsünüz. Ve siz Allah'a ağızlarınız kapalı olarak arzolunacaksınız. Ve ilk olarak konuşacak, uyluğunuzdur.
Ravi: Hz. Muaviye İbni Hayde (r.a.)
Sayfa: 249 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Allah Teâlâ buyuruyor:
"DİNLERİNE UYMADIKÇA YAHUDİLER DE HIRİSTİYANLAR DA ASLA SENDEN RÂZI OLMAYACAKLARDIR.
De ki: <<Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır."
(el-Bakara, 120)
MAHINUR AYDIN
TARİHTE BU AY
1 Mart 2021 Pazartesi/ 17 Receb 1442 Hendek Gazvesi 11-24 Mart 677 "Istiklal Marşı'nın, Meclis'te Ilk Kez Okunman (1921)/ Yeşilay (Hilal-Abdarim Kurulması (1920)
2 Mart Salı/18 Receb Şah 1 Nak sibend Hazretleri'nin Vefatı (1389)/Emir Sultan'ın Vefatı (1430)/Imam Buhari'nin Vefatı (869)
3 Mart Çaryamba/19 Receb-Halife-in Kaldırılması (1724)/Diyanet Is leri Başkanlığı'nım Kurulması (19241/Tevhid i Tedrisät Kanunu'nun Çıka rılması (1924/ Vakıflar Genel MO-dürlüğü'nlin Kurulması (1924)
4 Mart Perşembe/20 Receb-Sela haddin Eyyübi'nin Vefatı (1193)/Os-manlı Hanedanı'nın Sürgüne Gön derilişi (1924) M. Es'ad Erbili Efen di'nin Wefit (1931)
5 Mart Cuma/21 Receb BM'nin, Bosna'ya Türk Askeri Gönderilme sini Kabul Edişi (1994)
6 Mart Cumartesi/22 Receb-Piri Reisin Vefatı (1554)/ Omer Seyfed-din'in Vefatı (1920)/ Imam-Hatip Okulları'nın Açılışı (1951)/ Üçüncü Cemre'nin (Toprağal Düşüşü
7 Mart Pazar/23 Receb-Artvin'in Düşman Işgalinden Kurtuluşu (1921 Istiklal Mahkemeleri'nin Kaldımlışı (1927)
Mart Pazartesi/24 Receb Pey gomberimizin Arafat'ta Veda Hutbe-si'ni Iradı (6321/Yıldırım Bayezidin Vefati (14031/Dünya Kadınlar Günü
9 Mart Salt/25 Receb- Laleli CA-mii'nin İbadete Açılması (1764)
10 Mart Çarşamba/26 Receb- Mi tac Kandili/Imam Cafer-i Sadık Haz-
retleri'nin Vefatı (765)/ Telefonun Icadı (1876)/ Bekir Topaloğlu'nun Veflith (2016)
11 Mart Perşembe/27 Receb- Tür kiye'nin IMF'ye Katılışı (1947)/ Bos-narda Sırp Katliamının Başlaması (1992)/ Kocakarı Soğukları'nın Baş-laması (11-17 Mart)
12 Mart Cuma/28 Receb- İstiklal Marşı'nın Kabulü (1921)/ 12 Mart Muhtırası (1971)
13 Mart Cumartesi/29 Receb-Sela-nik'in Fethi (1430)/ Rümi Yılın Son
14 Mart Pazar/1 Şaban-Bedir Gaz-vesi (624)/ Rümi Yılbaşı, Rümi Tak vimin Kullanılmaya Başlanması (1840)/Tıp Bayramı
15 Mart Pazartesi/2Şaban-Molla Fenari'nin Vefatı (1431)/Dünya Tüke ticiler Günü/Suriye'de Iç Savaş Baş ladı (2011)
16 Mart Salı/3Şaban-İtiläf Devier-leri'nin İstanbul'u İşgali (1920)
17 Mart Çarşamba/4Şaban-Ibn-i Haldun'un Vefatı (1406)/ Niyazi-1 Mısri'nin Vefatı (1694)/ Konya'nın Kurtuluşu (1920)
18 Mart Perşembe /5 Şaban Ça-nakkale Deniz Zaferi (1915)/ Uzay-da lik Yürüyüş (1965)
19 Mart Cuma/6Şaban-Süveyş Ka nalı'nın Açılması (1866)/L. Osmanlı Mebüsän Meclisi'nin Açılışı (1877)/Hasan Celal Güzel'in Vefatı (2018)
20 Mart Cumartesi/7Şaban-Ada-na'da Deprem (1945)/ABD'nin Irak İşgalinin Başlaması (2003)/ Ham-sin'in Sonu
21 Mart Pazar/ 8 Şaban- Nevruz (likbaharın Başlangıcı Halepçe Katliamı (1988)/ Gece ile Gündü zün Eşit Olması
22 Mart Pazartesi/9 Şaban-Çaldı-ran Zaferi (1514)
23 Mart Salı/10 Şaban- Uhud Gaz-vesi (625)/ Bediüzzaman Said Nur-si'nin Vefatı (1960)/ Pakistan Cum-huriyeti'nin Kurulması (1956)
24 Mart Çarşamba/11 Şaban-Ab-basi Halifesi Harun Reşidin Vefa t: (809)/ Verem Mikrobunun Keş fi (1882)
25 Mart Perşembe/12 Şaban Av rupa Topluluğu'nun (AT) Kuruluşu (1957)/ Muhsin Yazıcıoğlu'nun Ve fatı (2009)
26 Mart Cuma/13Şaban-Hallac-Mansur'un Vefatı (922)/ Edirne'nin İşgali (1913)/ Kral Faysal'ın Öldürül mesi (1975)/Mısır-İsrail Barış Anlaş ması (1979)
27 Mart Cumartesi/14 Şaban-Be-rat Kandili/Ingiltere-Rusya Arasın-da Kırım Savaşı (1854)/Gediz Depre-mi-1086 kişinin vefatı (1970)
28 Mart Pazar/15 Şaban- Gazian tep Müdafaası ve Şahin Bey'in Şehä deti (1920)
29 Mart Pazartesi/16 Şaban- Hu neyn Gazvesi (630)/ Fahreddin er-Râzi'nin Vefatı (1210)
30 Mart Salı/17Şaban-Fatih Sultan Mehmed'in Doğumu (1432)/Mithat Cemal Kuntay'ın Vefatı (1956)
31 Mart Çarşamba/18 Şaban-Hu-deyblye Antlaşması (628)/Eyfel Ku lesi'nin Yapılışı (1889)
MART
2021
Şeytan sabaha eriştiğinde askerlerini etrafa gönderirken onlara şöyle der: "Kim bir müslümanı haktan saptırırsa, ona taç giydiririm." Sonra askerlerinden biri ona gelir ve şöyle der: "Ben, birisinin karısını boşayıncaya kadar yanından ayrılmadan çalıştım." Bunun üzerine şeytan: "Mümkündür ki, o tekrar evlensin." Diğer biri gelir ve şöyle der: "Bu gün birisini ana ve babasına isyan ettirinceye kadar başından ayrılmadan uğraştım." Bunun üzerine şeytan: "Umulur ki, o kimse onlara iyilik yapsında iyilerden olsun" der. Başka birisi gelir ve şöyle der: "Ben, bir insanı Allah'a şirk koşuncaya kadar saptırmaya devam ettim." Bunun üzerine şeytan: " İşte aradığım sensin, sen" der ve tacı ona giydirir.
Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
Sayfa: 31 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Allah Teâlâ buyuruyor:
"Ey îman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten aslâ geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler.
Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri hâlde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında «İnandık!>>> derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar.
De ki: <>> Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.
Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve takva sahibi olursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır."
(A1-1 Imran, 118-120)
PEYGAMBERİMİZİN VEFATI
Peygamberimizin Ümmetine Son Tavsiyeleri :
Peygamberimiz, ayıldıkça: «Aman! Aman! Ellerinizdeki kölele-rinize iyi davranınız!
Onların sırtlarına, elbise giydiriniz! Karınlarını, doyurunuz!
Onlara, yumuşak söz söyleyiniz! (369)
Namaza! Namaza devam ediniz!
Ellerinizdeki köleleriniz hakkında da, Allâh'dan korkunuz!>> bu-yurmaktan (370),
Son nefesinde bile «Namaza! Namaza!
Ellerinizdeki kölelerinize...» diye tavsiyede bulunmaktan geri durmamakta idi. (371)
Peygamberimizin en son sözü «Kadınlarınız ve ellerinizdeki köle-leriniz hakkında Allah'dan korkunuz!» buyruğu idi. (372)
Peygamberimizin Son Dakikaları ve Allah'dan Dilekleri:
Rebiül'evvel ayının on ikinci (373), veya on üçüncü (374) pazar-tesi günü (375), kaba kuşluk vakti idi. (376)
Güneş, zevâle (Batıya kaymağa) doğru yaklaşıyor (377), Pey-gamberimiz, son dakikalarını yaşıyordu. (378)
Peygamberimizin başı, Hz. Aişe'nin göksüne yaslı bulunuyor, Hz. Aişe «Ey insanların Rabbı! Hastalığı, gider, kaldır! Gerçek Tabib Sensin! Gerçek şifâ verici Sensin!>> diyerek şifâ diliyor (379)
Peygamberimiz ise «Hayır! (380) Ben, Allâh'dan, Refik-ı âlâ züm-
(369) İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 254
(370) Ahmed b. Hanbel Müsned c. 1, s. 78
(371) İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 253, Ahmed b. Hanbel Müsned c. 3, s. 117, c. 6, s. 290, İbn-i Mâce Sünen c. 2, s. 900-901
(372) Abdurrezzak Musannef c. 5, s. 436
(373) Vakıdi Megazi c. 3, s. 1120, İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 191
(374) İbn-i Abd-i Rabbih Ikdülferid c. 2, s. 174
(375) İbn-i İshak, İbn-i Hişam Sîre c. 4, s. 304, Malik Vakıdî Megazi c. 3, s. 1120, İbn-i Sa'd Muvatta' c. 1, s. 231, Tabakat c. 2, s. 191, Ahmed b. Hanbel Müsned c. 4, s. 364, c. 6, s. 45, 118, 132
(376) İbn-i İshak, İbn-i Hişam Sire c. 4, s. 304
(377) Vakıdi Megazi c. 3, s. 1120, İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 191, Taberî Tarih c. 3, s. 197
(378) İbn-i İshak, İbn-i Hişam Sire c. 4, s. 304, Vakıdî Megazi c. 3, s. 1120, İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 191, Taberî Tarih c. 3, s. 197
(379) İbn-i Sa'd Tabakat c. 2, s. 212, Ahmed b. Hanbel Müsned c. 6, s. 108
(380) İbn-i İshak, İbn-i Hişam Sire c. 4, s. 301, İbn-i Sa'd Ahmed b. Hanbel Müsned c. 6, s. 274 Tabakat c. 2, s. 230,
57
Dünya hayatı bir rüyadan ibarettir.
Dünyada servet ve makam sahibi olmak, rüyada define bulmaya benzer.
Dünya malı, nesilden nesle aktarılır, yine dünyada kalır. Esas meziyet; malı, canı ve makamı doğru kullanmayı bilip âhiret sermayesi yapabilmektir.
24
YanıtlaSil
Yuksel11 Mayıs 2025 08:36
Sebnem
that 6. Sap 26 - Nuan 2007
Kadın ve Aile Dergisi
YanıtlaSil
Yuksel11 Mayıs 2025 08:38
Sebnem
Aylık Kadın ve Aile Dergisi Yıl 6 • Sayı 26
www.sebnem.org
Sahibi: Altınoluk Yay. San.
Mam Sesli ve Gör Yay
Şüphe doğruları bulmak için koşmaktır.
Bir Şair
M. Esad COŞAN
Akra Fm.
Günün Sohbeti
YanıtlaSil
Yuksel11 Mayıs 2025 08:56
em almak gerekir.
Şüphe, insanı rahat koymaz ama çok tehlikeden kurtarır.
Şüphe, insanı huzursuz ve rahatsız eder. Ancak şüphe saye-sinde bazı tehlikeler ve kötü olaylar önceden tespit edilebi-lir. Bu nedenle bazen şüphe çok yararlı olur.
Benzeri: Korkulu rüya görmektense uyanık kalmak yeğdir.
Şüpheli pazar mideyi bozar.
İnsan bir alışveriş sırasında dürüst ve açık olmalıdır. Alışverişte dürüst olunmazsa arkadaşlık ve dostluklar bozu-lur, zarar görür.
YanıtlaSil
Yuksel11 Mayıs 2025 08:57
ATASÖZLERİ VE DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
Atasözleri Sözlüğü
Mehmet HENGİRMEN
Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis.
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 232 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
Saliha kadının alâmet-leri; güzelliğinin Allah kor-kusu, zenginliğinin kanaat, süs ve ziynetinin iffet olma-sıdır.
AA
17
in
70;
Haya ve iffet, insanı ahlâka aykırı her türlü fenâlıktan koruyan ve onu kötülüklerden ayıran bir perdedir. O perdeyi yırtan bir kimse, günah bataklı-ğında boğularak perişan olmayı peşinen kabûl etmiş demektir. Zira Hazret-i Ömer'in buyurduğu gibi; "Hayası gidenin kalbi ölür." Zâhiren canlı, lâkin mâ-nen ölmüş bir kalp ile de Cenâb-ı Hakk'a yaklaşmak asla mümkün değildir.
n-
ni
m 22 Ekim
YanıtlaSil
Yuksel13 Mayıs 2025 05:50
Altınoluk'un Ücretsiz Ebédér
Sebnem
Jul 14 Sap 128 Elim 2015 Kadın ve Aile Dergisi
Ey Ehl-i Beyt!
Allah sizden, sadece günâhı gidermek
ve sizi tertemiz kılmak istiyor."
el-Ahzab, 33
YanıtlaSil
Yuksel13 Mayıs 2025 05:51
Sebnem
Yul 14. Say 128. Ekim 2015
Kadın ve Aile Dergise
Kur'an ve Sünnet'te KALBİ HAYAT
Kur'an'a göre ilâhi vahyin insanla buluşma noktası kalbdir. İnsanın idrak, duygu ve amel gibi fonksiyonları kalb merkezlidir. Îman, nifak ve inkâr gibi itikâdî yönelişler; sevgi, merhamet ve korku gibi ahlâkî ve psikolojik değerler, hep kalbe nisbet edilmiştir. İnsanı Hak katında mükerrem kılan "takva"nın mahalli kalb olduğu gibi kıyamet gününde kişinin değer ölçüsü de kalbdir. Bu sebepledir ki o, "nazargâh-ı ilâhî" olarak tavsif edilmiştir. Hz. Peygamberin -sallallâhü aleyhi ve sellem- "Dikkat edin cesette bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozuk olursa bütün beden de bozulur; işte bu et parçası kalbdir" (Buhârī, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107 Mâce, Fiten, 14.) sözleri ise kalbin insanda en önemli bir merkez olduğunu açıkça vurgular mâhiyettedir.
İşte bu kitap, müslümânın, emanet edilen ömrü, "kalbî hayat" diye özetlenebilecek bir derinlikte yaşamaktan başka yolu olmadığını açıklıyor.
Şimdi elinizde, hem Kur'an ve Sünnet'in ölçülerini belirlediği "kalbî hayat" konusunda sağlam bir müracaat kitabı, hem de dost ortamlarında gönül huzuru içinde paylaşılacak bir sohbet kitabı vardır.
ÜSVE-İ HASENE
Kullukta - Ahlâkta - Adabda
En Güzel İnsan
allallahu aleyhi ve sellem-
Allah Rasülü'nün hayatı, kıyamete kadar gelecek bütün nesillere örnektir. Kur'ân-ı Kerîm'de O'nun hakkında:
"Andolsun ki, sizin için; Allah'a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allah'ı çok zikre-den (mümin)'ler için Rasûlullah'ta üsve-i hasene (en mükemmel bir örnek) vardır." (el-Ahzab, 21) buyurulmuştur.
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sireti ve mübarek şahsiyeti, sırf insan idräkine sığabilen tezahürleri ile dahi beşerî davranışlar manzümesinin zirvesini teşkil eder. O, irşad vazifesini, insanlık içinde bizzat kendisi örnek olmak süreti ile tamamlayan zirve bir peygamber ve nümüne-i imtisal bir şahsiyettir. Allah -celle celălühü-, O mübarek varlığı -Kur'âni täbiriyle-"üsve-i hasene", yani en mükemmel bir örnek şahsiyet olarak bütün insanlığa takdim etmiştir.
YanıtlaSil
Yuksel14 Mayıs 2025 08:15
ÜSVE-İ HASENE 2
Tebliğde - Terbiyede - Muâmelede
En Güzel İnsan
-sallallahu aleyhi ve sellem-
Gönüllerin şifa kaynağı dinimiz İslâm'ın bütün insanlara tebliği/ulaştırılması Müslümanların en önemli vazifesidir. Bunun yanında sadece İslam'ı insanlara ulaştırıp onları Müslüman yapmak da kâfi görülmemelidir. Zira nitelikli bir eğitim olmadan kaliteli ve müreffeh bir toplum oluşturmak, tarihe mâl olacak mühim işler başarabilmek mümkün değildir. Eğitimde ise örnek alma ve şuurlu bir ittiba, esas unsurlardandır. İşte bu çerçevede model alınacak zât olarak Allah Teâlâ bizlere "Üsve-i Hasene: en güzel örnek" diye Peygamber Efendimiz'i takdim etmektedir. Zira o yüce şahsiyet hayatının her safhasında her bakımdın müstesna bir güzellik ve mükemmellik sergilemiştir. Yani Fahr-i Kâinât -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sîreti bütün çeşitleriyle birlikte en müstesna güllerden derlenmiş bir bukete benzer ki, arayanlar güllerin en güzelini o bukette bulurlar.
Kıyamet kopmaz, davaları aynı iki taife çarpışmadıkça
Kıyamet kopmaz, çocuk öfkeli, yağmur sıcak olmadıkça
Kıyamet kopmaz, bir erkek çocuğa kıskançlık gösterilmedikçe omaz, bir adam kabirde olmayı istemedikçe
Ledbirini deruhte etmedikçe
4
47
Kıyamet kopmaz, dili ile sığır gibi yiyen bir kavim çıkmadıkça
4
Kıyamet kopmaz, fitneler zahir olmadıkça
Kıyamet kopmaz, Fırat altından dağ açmadıkca
Kıyamet kopmaz, Ehli Beyt'ten bir adam yeryüzüne hakim olmadıkça
4
4
4
4
Kıyamet kopmaz, gökten taş yağmadıkça
Kıyamet kopmaz, Guneş batıdan doğmadıkça
Kıyamet kopmaz, ilim kabzolunup zelzeleler çoğalmadıkça Kıyamet kopmaz, Isa (a.s.) imamı adil olarak nazil olmadıkca
Kıyamet kopmaz, kahtan'dan bir adam çıkmadıkca
Kıyamet kopmaz, kardeşler ayrı dinden olmadıkca
Kıyamet kopmaz, mal çoğalmakdıkca.
Kıyamet kopmaz, şeytan hadis rivayet etmedikce
Kıyamet yaklaştığında, insanların dünyaya tamahlarının artacağı
Kıyamet yaklaştığında, rüyaların çıkması
Kıyamet yaklaştığında, yıldırımların çok olacağı
Kıyametin bazı alametleri
Kıyametin Cuma gunu kopacağı
Kıyametin ilk alâmeti
Kıyametin ilk büyük alâmeti
Kıyametin on büyük alâmeti
Kıyametin önü sıra, altı hadisenin zuhuru
Kıyametin önü sıra, Deccal ve otuz kadar yalancı olduğu
Kıyametin önü sıra, fitneler olacağı
4
4
448 5-8.458.9
Kıyametin önü sıra, hilekår seneler olacağı
Kıyametin önü sıra, ilmin kaldırılacağı
Kıyametin önü sıra, mesh, hazif ve kazif olduğu
Kıyametin önü sıra, yalancılar geleceği
Kıyametin önü sıra, selâmın tanıdıklara verileceği
Kıyametin şerirler üzerine kopacağı
Kıyametin yakın olduğunu belirten úç şev
Kıyametin yaklaşmasının kuçuk alámetleri
Kıyametin yaklaştığında, hatiplerin çoğalması, helälin haram sayılması
Kıyametin yaklaştığında, yağmurun çok, ekinin az, umeranın çok olması
Komşuluğun kötüleşmesi
Kostantiniyye'nin fethi
Kudüs'ün baas ve haşir yeri olduğu
Kudüs'ün mamur olması
Medine'nin harap olması
Mehdi (a.s.) çıkınca Kostantiniyye'nin feth olunacağı
Mehdi kureyşten ve Ehli Beyttendir
Mehdi'nin Abbas (r.a.) sülalesinden olduğu
Mehdi'nin adalet devrinin kaç sene devam edeceği
Mehdi'nin adaletinin ümmeti ihata edeceği
Mehdi'nin bir gecede olgunlaştırılacağı
Mehdi'nin çıkışı.
Mehdi'nin dünyayı ahlâk ve nesafetle dolduracağı
Mehdi'nin Ehli Beytten olduğu
Mehdi'nin gelme işaretleri
Mehdi'nin Horasan'dan gelen siyah sancaklılar içinde olacağı
Mehdi'nin İsa (a.s.) ile namaz kılacağı
Mehdi'nin İsa (a.s.) dan önce geleceği
Mehdi'nin Kureyşten olduğu
236.
SARIFE 630
Ama ovas nadisesinde merkezin Şam'da olusu
Amik ovasi harbi Rumların gadri
3518
Anik ovası Harbinın kıyamet alametlerinden oluşu
Arabın helak olmasının kıyamet alametlerinden olduğu
Ayakkabı ve kamçının evde olan biten işleri haber vermesi
4434
Bir kavmin vere geçtiğinin duyulması
1434
Cihadın kalkması dünyanın dini ihlal etmesi
50 14
4457
Dabbet-ül arzın nelerle çıkacağı
2498
Deccal ile melhamenin kılıçının birleşmeyeceği
354 13
Deccal vak asında merkezin Kudus olduğu
351 8.393 10
Deccal zamanında müminlerin yemeği
3121
Deccalden, bütün Peygamberlerin kendi ümmetini korkuttugu
140.11.143.1
Deccalden evvel, yetmiş kusur deccal çıkacağı
5183
Deccale Isfahandan yetmiş bin yahudinin tabi olacağı
50%9
Deccale karşı Medine'nin kapılarını ikişer meleğin bekleyeceği
4864
Deccalin alnında "kafir" diye yazılı olduğu
976
Deccalin avanesi olacak kimseler
5043
Deccalin çıkışı
236 18.319 11.485.9
Deccalin dört yer hariç her yere gireceği
978
Deccalin en büyuk hadise olduğu
373.8
Deccalin hayırlı bir kavme yetişeceği
362.1
Deccalin Horasandan çıkacağı
97.7.207.8.508.2
Deccalin, insanlarca unutulmadıkca çıkmayacağı
485 11
Deccalin, Mekke, Medineye giremiyeceği
406.5
Deccalin önü sıra hud'alı seneler olacağı
2585
97.5.2077
Deccalin vasıfları
Deccalin yanında bir nehir ve bir ateş hendeği bulunacağı
507 10
Deccalle Ürdün nehri üzerindeki mukatele
512 12
Deccallerden üç tane geleceği
346.8
324.6
Deccallerin sayısı
Doğu tarafından giyimleri güzel bazı kimselerin gelmesi
50.15
258.4
Dört fitne olacağı
3469
Eskilerin yaptıklarının yapılacağı
Evvelå hükmün kalkışı, sonra da namazın bozulması
346.7
299.5
Fitnelerde Şam'a bakılması
91.7
Fuhuşun zahir olması, eminlerin hain sayılması
518 2
Gaylan'ın fitnesi olacağı
518.2
Gelecek olan "Vehb"in iyi kimse olduğu
Güneş batıdan doğmadıkca tövbe kapısının kapanmıyacağı
87.10
297 7
Hadramut'tan bir ateşin zuhuru
448.6
Haine itimat, emine ihanet edilmesi
507 1
İlmin kalkıp, hasislik, fitne ve kıtal'ın çoğalması
4585
Imanın Medine'ye toplanması
351.8
Insanlar için üç toplanma yeri olacağı
456 4
Isa (a.s.) in adil bir hükümdar olarak ineceği
344.7
Isa (a.s.)ın sonunda geleceği
1915
Isa (a.s.)ın tekrar yeryüzüne geleceği
314 2
İsa (a.s.)ın zamanında hayat
3725
Käbe'nin yıkılması ve diğer alåmetler
4716
Kadınların kadınlarla, erkeklerin erkeklerle iktifa etmesi
298.5
Kazvin ve İskenderiyenin fethi
132.5-6-7
Kıyamet alåmetlerinden bazıları
457.2
Kıyamet alametlerinden olan altı şey
Kıyamet alåmetlerinden; insanların kabirde olmayı istemesi
296.7-8
2776
Kıyamet alåmetlerinin birbirini takiben meydana gelecekleri
477.3
Kıyamet kopmaz, "Allah, Allah" diyen kalmadıkça
Kıyamet kopmaz, acemlerden kırman ile mukatele etmedikçe
4767
Deccâl in sağ gözü körmüş.
M. Esad COŞAN
Akra Fm.
YanıtlaSil
Yuksel15 Mayıs 2025 02:05
Allah c. c. in iki eli de sağ mış.
130
BAKARA SURESİ
SURE: 2/AYET: 42-44
(42) Hakkı batıla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.
İnsana zehiri billûr kâsede bal şerbeti içinde verirler.
Müslümanı sapıtmak için gelenler kâfir kıyafetinde gelmezler müs lüman kıyafetinde gelir. Allah'ın âyetlerinden hareket ederek kâfirlerin sistemleri ile Kur'ân'ın uyuştuğunu açıklamaya çalışırlar.
Gizlemek ise Efendimiz zamanında Tevrat ancak birkaç kişinin elin-de vardı. Ve onlar istemediklerini okumazlardı. Peygamber Efendimiz ve Kur'ân'dan haber veren âyetleri okumuyorlardı.
Bugün ise çağdaş kâfirler Kur'ân dili Arapça'nın okunup yazılmasını yasaklamışlar. Okuyup hafız olan değerli insanlarımız okuduğunun ne anlama geldiğini bilmezler.
Bunları bu hale getirenler de gizleme işlemini yapıyorlar.
وَأَقِيمُوا الصَّلوةَ وَآتُوا الزَّكَوةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ
(43) Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve ruku' edenlerle be-raber ruku' edin.
Bu âyette: Namaz kılmak ve zekât vermek Yahudiler'e emrediliyor.
"Onlara emrediliyor bizi ilgilendirmez" diyemeyiz. "Ruku edenlerle bera-ber ruku ediniz" emrine dayanarak cemaatla namaz kılmak vacipdir de-mişler. Hanefiler'e göre cemaatla namaz kılmak müekked sünnettir.
انَا مُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ أَنْفُسَكُمْ وَأَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ فَلَا
LE تَعْقِلُونَ
(44) Siz insanlara iyiliği emreder de kendinizi unutuyor musu-nuz? Halbuki kitapta okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Dünyanın en büyük kahramanlık destanını yazan Firdevsii Tus'i ge-celeri dışarı çıkamayacak kadar korkakmış.
"Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" sözünü söyletenlerden olma-yalım. Korkarken kahramanlık marşları okumayalım.
Cimriyken cömertlikden dem vurmayınız.
وَنُنَزِّلُ مِنَ القران
هو حقا المؤمنين شفاء
KUR'AN-I KERÎM ŞİFA TEFSİRİ
1
MAHMUT TOPTAŞ
"Sizi boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?"
(el-Mü'minûn, 115)
***
"Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların (yani insanların) çoğu (gafletlerinden dolayı) bilmiyorlar." (ed-Duhân, 38-39)
YanıtlaSil
Yuksel15 Mayıs 2025 08:55
Rivâyete göre bir gün Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm-:
"-Ölülerle oturmaktan sakının, zira kalpleriniz ölür!" buyurdu.
Kendisine: "-Ölüler kimlerdir?" diye sorulunca da, şu karşılığı verdi:
"-Ölüler, dünyaya dalanlardır. (Yani canlı cenâzelerdir.)"
(Ebû Tâlib el-Mekki, Kütü'l-Kulüb, Beyrut 1426, c. I, sf, 176)
YanıtlaSil
Yuksel15 Mayıs 2025 08:58
Oruç, nâil olduğumuz sayısız nîmetlerin kadrini bildiren, o nîmetleri lutfeden Allah'a karşı şükran hisleri uyandıran, nefsânî arzu ve temâyülleri bertarâf eden, gönlü maddenin esâretinden kurtarıp "sabır" denilen en yüksek ahlâkî meziyete eriştiren bir ibâdettir.
YanıtlaSil
Yuksel15 Mayıs 2025 09:01
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"(Yapacağınız hayırlar), kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı, onları zengin zanneder. Sen, onları sîmâlarından tanırsın. Çünkü onlar, yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı, muhakkak Allah bilir." (Bakara, 273)
AYDAKİ EZAN SESİ!
Bazen, ilml bir gerçek, Bazen, kısa bir ayet
ve bazen de bu ayetlerdeki ve sayılardaki muhteşem Ahenk. Bunların herbiri, çeşitli milletlerin mensubu olan birçok bahtiya-rın kalbini yumuşatmış ve onların İslâmiyetle şereflenmesine sebep olmuştur.
Işte Kaptan Cousteau, işte Cat Stevens, Roger Garaudy ve diğerleri.
Ve şimdi de Neil Armstrong.
Onun İslâmiyetle şereflenmesinin sebebi ise bambaşka ve tüyler Ürpertici.
Ay'a ilk defa ayak basan insan olmakla şereflenen bu astronot'un kalbini derinden derine gelen bir ezan sesi yumuşatacak ve onu gerçek mânâdaki yükselişe ulaştıracaktır.
Araştırma ve tercüme:
Yük. Müh. Hasan PEKŞEN
Yıl 1969 Temmuz'un 16'sı Saat 9:31
Florida'nın sıcak ve boğucu havasına rağmen 55 ülkeden 3493 muhabir ve 1 milyona yakın Insan, birkaç kilometre ötedeki za rif bir füzenin kalkışını beklemekte-
Apollo 11'in guçlü satürn motorlarından fış-kıran alev ve dumanlar, aya ilk defa ayak basa-cak olan astronotların (N.Armstrong, E.Aldrin ve M.Colins) bulunduğu füzeyi dünyadan ayırıyor.
dir. Ancak meraklılar sadece on lardan ibaret değildir ve yeryüzu nün değişik bölgelerindeki yüzmıl yonlarca insanın dikkati, o füzeye yönelmiştir
Bu kadar büyuk bir heyecana sebep olan ve belki de yaratıldığın dan beri dünyada en fazla ilgi top-layan bu hadise nedir?
Sorunun cevabını, füzelerin Ustadı olarak bilinen Wernher Von Brown'dan dinleyelim.
Şimdiye kadar ay'a yapti ğımız insansız uçuşlar, bize epеусе bilgi sağlamıştır Ancak Neil Armstrong'un aydaki ilk adımları. insanlığın yükselişinde yeni basa maklar teşkil edecektir.
YanıtlaSil
Yuksel16 Mayıs 2025 05:14
ZAFER
İLİM - ARAŞTIRMA DERGİSİ
HAZİRAN 1983 SAYI: 78
Aydaki
Dâvet !
Göklerine, senin yarattıklarına ve yerli yerine koyduğun ay ve yıldızlara bakarken şöyle sesleniyorum.
Yüce Rabbim insan nedir ki?
kâinatta bir nokta...
Fakat SEN ona ne kadar da önem veriyorsun?
ASTRONOT Edwin ALDRİN (Temmuz 1969)
Birkaç milyar dolara mâl olan, aya gidiş hadisesi, Batı aleminin naza-rında neticesine ulaşmış mıdır?
Veya ondan beklenen faydalar sağlanmış mıdır? Bilemiyoruz. Ancak Armstrong'un ayda duyacağı ezan sesi ve bu vesileyle müslüman olması, özellikle Armstrong ve İslâm âlemi için bütün beklenenlerin fev-kindedir.
Çünkü bir insanın imân vasıta-sıyla kazanacağı ebedî hayatı,.... bütün her şey'den daha kıymetlidir.
İçindekiler
Ön Söz..
Allah İçin Takvayı Kuşanmak..
İyilerle Beraber Olmak...
25
Allah Sizi Bağışlamak İstiyor.
.39
Büyük Günahlardan Kaçınmanın Mükafatı.
57
Müslümanca Yaşamın Ölçül
75
Ameller Zerre ile Ölçülecek.
91
Mü'mince Bir Duruş (İşittik İtaat Ettik).
111
Varlığın Temeli: Adalet ve Liyakat.
Anlaşmazlıkların Çözümü.
125
Allah ve Resulü'nün Hükmüne Teslimiyet.
143
İstisnası Olmayan Hakikat: Ölüm..
.163
İyiliklere Hissedar Olmasak.......
..179
Ümmetin Evrensel Parolası: Selam…………………
..197
Cahiliye Ahlakı: Tarafgirlik...
..213
Allah'ın Düşmanını Siz de Düşman Edininiz..
229
Her Halimiz Şahitlidir..
7
.9
245
261
5
YanıtlaSil
Yuksel16 Mayıs 2025 05:56
Hacı Bayram Kürsüsünden Nisa Sûresinden Mesajlar
Fıtrata Müdahale Şeytan İşi..
Kuruntu Boş Ümitler.
291
Sulha Engel Bencil Tutku: Şuhh. 309
Şehadetiniz Allah İçin Olsun. ..327
Zorlukların Ardından Gelen Rahmet. 343
Rahmetim Her Şeyi Kuşatmıştır. 359
İman Ciddiyettir, Kararlılıktır. 379
Saadet Yurdu Hanelerimiz.. 397
Sadece Kendisini Aldatanlar.. 413
Allah Size Niçin Azap Etsin?. 429
Kaynakça
445
YanıtlaSil
Yuksel16 Mayıs 2025 05:57
Toplumu inşa eden temel yapı taşları aile, adalet ve merhamet-tir. Nisa Suresi, kadınların haklarını, aile düzenini ve toplumsal adaleti merkeze alarak, insanlığa yol gösteren ilahi ilkeleri ih-tiva eden bir sûredir.. Burhan İşliyen Hocamızın Hacı Bayram Camii kürsüsündeki vaazlarının derlenmesi ile oluşan bu eser, Nisa Suresi'nin ışığında kadının toplumdakı yerini, ailenin ve ahlakı-manevi değerlerin hayatımızdakı önemını ele alıyor.
Kur'an-ı Kerim'in kapsamlı surelerinden biri olan Nisa Suresi, tarih boyunca kadın haklarından miras hukukuna, evlilik ah-kâmından sosyal adalete kadar pek çok konuda rehberlik et-miştir. Bu kitap, surede ele alınan konuları derinlemesine analiz ederken, modern dünyada bu prensiplerin nasıl uygulanabi-leceğine dair önemli çıkarımlar sunuyor.
Kadim değerlerimizin modern hayatla nasıl bütünleşebile-ceğini keşfetmek, aile bağlarını güçlendirmek ve manevi huzu-ra ulaşmak isteyen herkes için kaleme alınan bu eser, hem akademik hem de manevi bir kılavuz niteliğindedir.
THG
0628329
0628329 YIO
Atasözleri ve Atasözü Nitelikli Deyimler
Gençlikte para kazan, kocalıkta kur kazan.
Gençlikte para kazan, taş taşı; kocalıkta kur düzeni, ye aşı.
Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı.
Gençlikte taş taşı, kocalıkta otur sofrana ye aşı.
Gençlikte taş taşı, para kazan; kocalıkta ye aşı, kur kazan.
Gençlikte yığ, kocalıkta ye.
Gençlikte zorluk, ihtiyarlıkta dirlik...
Gençlikten kocalığa can sakla, varlıktan yokluğa mal sakla.
Gençlikten kocalığa sağlık sakla.
Gençtir oynar, ihtiyardır neyler?
Geniş yerde dar oturan, dar yerde daralmaz.
Gerçeğin dağı sarptır; umutsuzlar oraya çıkamazlar.
Gerçek dost kara günde belli olur.
Gerçekçi taamın yalancı dolması.
Gerçekler acıdır.
Gerçekler sonsuza kadar saklanamaz
Gerdeğe giren yesin kabağı.
Gerdeğe kim girecekse tavuğu o yesin.
Gerdek gecesi geri kalmaz.
Gerdek gecesi, murat gecesi...(Murat: (a) İstek, dilek ve amacına kavuşma.)
Gerdek muradı, kız ömrünün tek muradı.
Gerek abdal, gerek derviş, parayla biter her iş.
Gerek gerekmez deme, gün gelir gerek olur.
Gerekli taşın ağırlığı duyulmaz.
Gerekli taşın ağırlığı yük olmaz. (D) Deveye hörgücü yük olmaz.
- Gerekliyi gerekmezken sakla.
- Gergin ip, erken kırılır/kopar.
- Geri kalan işe kâr yağmaz, kar yağar.
- Geriden bakana ay çörek görünür.
- Geriden yetişen danaya "deh" demedikçe koca öküze paha
yetişmez.
Gerine gerine gel de yerine yerine gitme.
Getir bana Hıdrellezi, göstereyim sana yazı.
. Getir köfününü al canımı. (Köfün: Küfe sözcüğünün Halk ağzında söylenişi.)
. Getir varlığı, götür darlığı.
Getir yiyeyim, ört uyuyayım. (D) Ver yiyeyim ört uyuyayım!
5. 7. Geviş olmazsa seviş olmaz.
3. Gevşek sözün sakala zararı olur.
301
Şu an esir maddesiyle ilgili bir buluş yapıldı
Statrajik (Cok önemli) bir buluş yapıldı
stratejik sürpriz yapılabilir.
esir.Uzay boşluğunu dolduran madde.
TEK DEĞERLİ BİR ŞEY VARDIR.
ALLAH C. C..
VE ONUN RIZASI NI KAZANABILMEK.
O NU KAYBEDEN NEYİ KAZANMIŞTIR
O NU KAZANAN NEYİ KAYBETMİŞTİR.
ÇÜNKÜ HERŞEY O NUNDUR.
TEK DEĞERLİ BİR ŞEY VARDIR.
ALLAH C. C..
VE O NUN RIZASI NI KAZANABILMEK.
O NU KAYBEDEN NEYİ KAZANMIŞTIR
O NU KAZANAN NEYİ KAYBETMİŞTİR.
ÇÜNKÜ HERŞEY O NUNDUR.
a
Peşin hüküm ve hareket bir nevi tembelliktir. Araştırma zahmetine katlanmayanlar, sonunda pek çok zahmetlere katlanmak zorunda kalırlar. İnsanları ufak-tefek hatalarına, kılık-kıyafetlerine bakarak değerlendirmek de son derece yanlıştır.
in-
k m f-
ke'
zi
Olaylar ve şahıslar başkalarının sözü ve gözüyle değerlendiren nice yöneticiler çok büyük zulümlerin, cinayet ve felaketlerin aleti olmuşlar, çoğu zaman bu yüzden kendileri de feci akibetlere uğramışlardır.
Altınoluk Şubat 2012 Sayı. 312.
R.evvel.1433.
Olaylar ve sahışlar sırf başkalarının sözü ve gözüyle
YanıtlaSil
Yuksel18 Mayıs 2025 09:52
değerlendiren nice yöneticiler çok büyük zülümlerin, ci-nayet ve felaketlerin âleti olmuşlar, çoğu zaman bu yüz-den kendileri de feci akibetlere uğramışlardır.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
97 1 Böğür sancısı, böbrekteki damardandır. Bu ayaklandığı zaman bunun ilâcı sıcak bal şerbetidir. Hz. Âişe (r.anha)
97 2 Habâisin (kötülüklerin) hepsi bir odaya konup kapısı kapandı, kilitlendi. Anahtarı içki oldu. Kim ki içki içer, o kapıyı açar ve içine düşer. Hz. Muammer (r.a.)
97 3 Hızır yerde ve İlyas denizdedir.Onlar her gece Zülkarneny'in insanlar ile Ye'cûc-Me'cuc arasında yaptığı set üzerinde birleşirler. Senede bir kere de Hac ve Umre yaparlar ve zemzem içerler. O zemzem, bunlara bir sene yeter. Hz. Enes (r.a.)
97 4 Fena ahlâk, sirkenin balı bozduğu gibi, ameli bozar. Hz. Ali (r.a.)
97 5 Hiç şüphe yok, deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür. Ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Gözsüzleri ve abraşı iyi eder. Ölüleri diriltir. Ve "ben rabbinizim" der. Kim onu tasdik ederse fitneyi deccale düştü. Kim de "Rabbim Allah" der ve böyle ölürse o zaman deccalın fitnesine düşmemiş olur ve ona bir daha fitne ve azab yoktur. Deccal yerde Allah'ın dilediği kadar kalır. Sonra İsa (a.s.) gelir. O Bana vekil ve Benim dinim üzerine gelir. Deccalı öldürür. Ondan sonra kıyamet kopar. Hz. Sumre (r.a.)
97 6 Deccalın sol gözü kör ve alnında "Kafir" diye yazılıdır. Gözlerinin üzerinde de kalın bir perde vardır. Hz. Enes (r.a.)
97 7 Deccal şarktan, Horasan'dan çıkar. Ve ona "kalkan yüzlüler" tabi olur.(Yahudiler ve Horasan Türkleri deccalın yardımcıları olacaklar.) Hz. Ebû Bekir (r.a.)
97 8 Deccal her yere varır, yalnız dört mescidin bulunduğu yere varamaz. Mescidi Haram, Mescidi Medine, Mescidi Aksa ve Mescidi Turi Sina. Hz. Recul (r.a.)
97 9 Dünya mel'undur ve onda bulunan şeyler de mel'undur. Yalnız Zikrullah, Allah'ın sevdiği iyi amel, Âlim ve müteallim haricdir. Beni İsrail'in ilk fitnesi kadınlardan olmuştur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
97 10 Duanın, nazil olan ve olmayan belâya da faidesi vardır. Ey Allah'ın kulları! Duaya sarılın. (Allah'a çok yalvarın.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
97 11 Din nasihattir, din nasihattir, din nasihattir. Soruldu: "Kimin için Ya Resulallah?" Buyurdu ki: "Allah için, Kitabı için, Resulü için, ümera için ve bütün müslümanlar için. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
rurken, orta büyüklükteki bay
görmek mümkun olma
OMU
MAYIS
1st Iz
2025
20
Hicri: 22 Zilka'de 1446
Rumi: 7 Mayıs 1441
SALI
Hızır: 15
Genç Osman'ın şehadeti (1622), THY'nin kuruluşu (1933)
Namaz kılan yaşlıyı severim M
ama namaz kılan M
Te
gence aşığım. Us (Hz. Ömer) Yal
16- Sey 150- Ağustos 2017 Kadın ve Aile Dergisi
Sebnem
Allah, kendisine ortak koşulmasını
asla bağışlamaz
bundan başkasını (günahları), dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük günah (ile) iftira etmiş olur.
(cn-Nisa, 48)
"(Rasûlüm!) Şüphesiz Sana da, Senden öncekilere de vah-yolunmuştur ki: «Andolsun (bilfarz) Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olur-
sun!»" (ez-Zümer, 65; ayrıca bkz: el-En'âm, 88)
"Lokman, oğluna öğüt vererek: «Yavrucuğum! Allâh'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür.» demişti."
(Lokman, 13)
***
Peygamber Efendimiz buyuruyor:
"Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki gerçekten şirk, karıncanın deprenişinden daha gizlidir. Sana, söyledi-ğin zaman şirkin azını ve çoğunu senden giderecek bir şey söyleyeyim mi? De ki:
«Allah'ım! Bildiğim hâlde şirk koşmaktan Sana sığınırım, bilmeden şirk koştuysam Sen'den mağfiret dilerim.»"
(Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, I, 250)
MAHINUR AYDIN
Tarihte Bu Ay
1 Ağustos 2017 Sah/9 Zilka-de 1438 Osmanlı Devleti'nin Kurucusu Osman Gazi'nin Vefatı (1326)
2 Ağustos Çarşamba 10 Zilkade 1. Dünya Savaşı, Seferber lik llanı (1914)/Irak'ın Kuveyt'i İşgal Etmesi (1990)
3 Ağustos Perşembe 11 Zilkade Idam Cezasının Kaldırıl ması (2002)
4 Ağustos Cuma/12 Zilka de Enver Paşa'nın Vefatı (1922)/Lozan Anlaşması'nın Yürürlüğe Girmesi (1924)
5 Ağustos Cumartesi/13 Zilkade Sultan Reşad'ın, Meclis-i Mebüsan'ı Feshetmesi (1912)
6 Ağustos Pazar/14 Zilkåde Amerika'nın Hiroşima ya lik Atom Bombasını Atması (1945)
7 Ağustos Pazartesi/15 Zilka-de Erzurum Kongresi'nin Bitmesi (1919)
8 Ağustos Salı/16 Zilkäde Kıbrıs'ta Uçuş Yapan Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel'in Şehadeti (1964)
9 Ağustos Çarşamba/ 17 Zilkade Harf İnkılabı (1928)/İkin-ci Atom Bombasının Nagazaki'ye Atılması (1945)
10 Ağustos Perşembe 18 Zilkade İkinci Dünya Savaşı'nın Fiilen Sona Ermesi (1945)
11 Ağustos Cuma/19 Zilka-de- Fatih Sultan Mehmed'in Otluk beli Zaferi (1473)
12 Ağustos Cumartesi/ 20 Zilkåde Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınır Dışı Etmesi (1950)
13 Ağustos Pazar/21 Zilkade Ortaokullara Din Dersi Konulması (1956)/ Berlin'de Utanç Duvarı'nın Yapılışı (1961)
14 Ağustos Pazartesi/ 22 Zilkade Süleymaniye Camii'nin Açılışı (1556)/ Pakistan'ın İstiklali (1947)/ Türk Basın Birliği'nin Ku-rulması (1908)/ İkinci Kıbrıs Ha-rekatı'nın Başlaması (1974)
15 Ağustos Salı/23 Zilkäde Fatih Sultan Mehmed'in Trabzon'u Fethi (1461)/ Süveyş Kanalı'nın Açılması (1869)
16 Ağustos Çarşamba/ 24 Zilkade Kars'ın Selçuklu Türkleri Ta rafından Fethi (1064)/ Hacı Bektaş Veli'nin Vefatı (1271)/ Ankara'da Milli Kütüphane'nin Açılması (1948)
17 Ağustos Perşembe 25 Zilkade Büyük Marmara Depremi (1999)
18 Ağustos Cuma/26 Zilkade Moğol Hükümdarı Cengiz Han'ın Ölümü (1227)
19 Ağustos Cumartesi/ 27 Zilkade Osmanlı'da İlk Denizaltı Faaliyetleri (1890)
20 Ağustos Pazar/28 Zilkade Yermük Savaşı (636)/ Barbaros'un Nis Kalesi Fethi (1543)/Sekiz Yıl Süren Irak-İran Savaşı'nın Sona Er-mesi (1988)
21 Ağustos Pazartesi/ 29 Zilkade- Mescid-i Aksa'nın Yahu-dilerce Yakılması (1969)
22 Ağustos Salı/30 Zilkäde Barbaros'un Tunus'u Teslim Alması (1534)/ Sakarya Meydan Muhare-besi (1921)
23 Ağustos Çarşamba/1 Zil-hicce- Hz. Ebübekir in Vefatı (634)/Ebussuüd Efendi'nin Vefatı (1574)
24 Ağustos Perşembe/2 Zil-hicce Yavuz Sultan Selim'in Mer cidäbık Zaferi (1516)
25 Ağustos Cuma/3 Zilhicce-Yavuz Sultan Selim'in Haleb'i Fethi (1516)
26 Ağustos Cumartesi/4 Zil-hicce- Sultan Alparslan'ın Malazgirt Zaferi (1071)/Büyük Taarruz'un Başlaması (1922)
27 Ağustos Pazar/5 Zilhicce Şam-Medine Demiryollarının Açılışı (1908)/Afyon'un Kurtuluşu (1922)
28 Ağustos Pazartesi/6 Zil-hicce-Kosova Zaferi (1339)/KКоса-tepe Camii'nin Açılışı (1987)
29 Ağustos Salt/7 Zilhicce-Belgrad'ın Fethi (1521)/ Mohaç Za-feri (1526)/ Osmanlı'da İlk Telgraf Görüşmesi (1855)
30 Ağustos Çarşamba/8 Zil-hicce Zafer Bayramı/Kütahya'nın Kurtuluşu (1922)
31 Ağustos Perşembe/9 Zil-hicce Kurban Bayramı Arefesi/Teşrik Tekbirleri başıyor. İmam-ı Buhari'nin Vefatı (870)/ II. Abdül-hamid'in Tahta Çıkışı (1876)/Hay darpaşa-Medine Demiryolu'nun Açılması (1908)
Mekke'den Medine'ye hicreti (622)/Mūsa Top-baş Efendi'nin Vefatı (1999)
17 Temmuz Pazartesi/23 Şevval- Abdulkadir Geylani Haz retleri'nin Vefatı (1166)/Mimar Si-nan'ın Vefatı (1588)
18 Temmuz Salı/24 Şevval-Hz. Ali'nin Halife Seçilmesi (656)/Misak-ı Milli'nin TBMM'de Kabulü (1920)
19 Temmuz Çarşamba/25 Şevval- Tarık bin Ziyad'ın İspan-ya'ya Çıkması (711)
20 Temmuz Perşembe/26 Şevval Birinci Kıbrıs Harekâtı (1974)
21 Temmuz Cuma/27 Şevval Ay'a İlk Kez Ayak Basıldı (1969)
22 Temmuz Cumartesi/28 Şevval- Edirne'nin Kurtuluşu (1913)/Kıbrıs'ta BM'nin Ateşkes Karan Alması (1974)
23 Temmuz Pazar/29 Şev-val- II. Meşrutiyet'in İlanı (1908)/Erzurum Kongresi (1919)/Hatay'ın Anavatan'a İlhåkı (1939)
24 Temmuz Pazartesi/1 Zil-kade- İstanbul Yangını-80 bin ev yandı (1660)/Lozan Antlaşmasının İmzalanması (1923)/TÜBİTAK'in Kuruluşu (1963)
25 Temmuz Salı/2 Zilkade-Tarık bin Ziyad'ın İspanya'yı Fethi
26 Temmuz Çarşamba/3 Zil-kade Fatih Sultan Mehmed'in Boğdan Zaferi (1476)
27 Temmuz Perşembe/4 Zil-kade- Inüsilin Hormonu'nun Kes-fedilmesi (1921)/ Kore Savaşı'nın Sona Ermesi (1953)
28 Temmuz Cuma/5 Zilka-de- Ankara Savaşı (1402)/ II. Mah-mud'un Tahta Çıkması (1808)/I. Dünya Harbi'nin Başlaması (1914)
29 Temmuz Cumartesi/6 Zil-kade- NASA'nın Kuruluşu (1958)
30 Temmuz Pazar/7 Zilka-de- Alman İmparatoru Bismarck'ın Ölümü (1898)/ Demiryollanı'nın Devlet İşletmesi Oluşu (1953)
31 Temmuz Pazartesi/8 Zil-kade Imam Ahmed bin Hanbel'in Vefatı (855)/ASELSAN'ın İlk Türk Telsizi'ni Üretmesi (1980)
Son Söz
Turgut Özal, inançlı bir Müslüman, vizyoner bir lider ve cesur bir reformcuydu. “Büyük Türkiye” hayali, bugün hâlâ birçok siyasetçiye ilham veriyor. Ama bu yolda o dönem yalnız bırakıldı, hedef alındı ve belki de bedel ödedi. Ölümü, sadece bir insanın kaybı değil, bir ülkenin hayallerinin ertelenmesiydi. Özal’ı anlamak, Türkiye’nin son 40 yılını anlamaktır. Onun mücadelesi, bize şunu öğretti: Büyük idealler, büyük bedeller gerektirir.
Merhum Turgut Özal’ın aramızdan ayrılmasıyla yarım kalan vizyonu çok şükür ki akim kalmadı. Kısa bir 28 Şubat fasılasından sonra onun döneminde atılan tohumların yeşermesiyle vatansever devlet adamları bayrağı daha ilerilere ve daha yükseklere taşıdılar. Tıpkı Özal gibi büyük bedeller ödemelerine rağmen sürdürülen mücadelelerle bu tasavvuru, hızla hayata geçiriliyor.
İnanıyoruz ki o da kabrinde şimdi mutlulukla seyrediyordur.
Büyük devlet adamı merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı vefatının 32. Yılında rahmet ve minnetle yad ediyoruz.
Alper Tan
17 Nisan 2025
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
94 1 Allah (z.c.hz.) kulunu, hicab vaki olmadıkça, affeder. Bu husus soruldu. Buyurdu ki: Hicab vaki olması ruhun müşrik olarak (yani imansız olarak) çıkmasıdır. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
94 2 Allah (z.c.hz.) sadakayı kabul eder. Ve onu sağ eliyle alır ve büyütür. Sizden birinizin bir tayı büyüttüğü gibi. Öyleki bir lokma (kıyamete kadar) Uhud Dağı kadar büyür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
94 3 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Arzdaki halka azab murad ettikte, camileri şenletenlere, Benim için birbirini sevenlere, seher vaktinde istiğfar edenlere bakıb, azabtan vazgeçerim." Hz. Enes (r.a.)
94 4 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben kulumun zannındaki gibiyim. Hayır ise hayır, şer ise şer (Yani kulum beni nasıl bilirse öyle bulur.) Hz. Vasile (r.a.)
94 5 Allah (z.c.hz.) Cehennem ehlinin azâbı en az olanına der ki: "Arz üzerindeki bütün şeyler senin olsaydı, bu günkü vaziyetin için onları feda eder miydin?" O da: "Evet" der. "Ben senden, sen Ademin sulbünde iken, bu istediğimden çok ehven bir şey istedim. Ben sana illâ şirk etme dedim. Sen şirkten ayrılmadın." diyecek. Hz. Enes (r.a.)
94 6 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Oruç Benimdir. Ona mükâfatını Ben veririm." Oruçluya iki ferah vardır: Biri iftarda, ikincisi Allah'a kavuştuğunda mükâfatını alacağı zaman. Muhammed (s.a.s.)'in nefsi yed-i kudretinde Olana kasem ederim ki, Oruçlunun ağız kokusu Allah'a, amber kokusundan daha güzel gelir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
94 7 Allah (z.c.hz.) buyurur ki: "Birbirlerine ihanet etmedikçe iki ortağın üçüncüsü Benim. Ederlerse aralarından çıkarım." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
94 8 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ey Adem oğlu! Benim ibadetim için elini meşgaleden çek ki, senin kalbini zenginlikle doldurayım. İhtiyacını da kapatıyım. (Biri ihtiyacını temin etmek, ikincisi ihtiyacını gözüne göstermemek) Eğer böyle yapmazsan o vakit senin ellerini meşgale ile doldurur ve ihtiyacını da örtmem." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
94 9 Allah (z.c.hz.) her gün şöyle buyurur: "Ben sizin Aziz Rabbinizim. İki cihanda aziz olmak istiyen Azize itaat etsin." Hz. Enes (r.a.)
94 10 Allah (z.c.hz.) kıyamette şöyle buyurur: "Nerede Benim Celalimden ötürü muhabbet edenler? Onları kendi gölgemde (Arşın gölgesinde) gölgelendireceğim. Öyle bir günde ki, o günde Benim gölgemden başka gölge yoktur." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
94 11 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Humma (sıtma, tifo) benim ateşimdir. Ben onu mü'minlere ahirette ateşleri kalmasın diye veririm." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
94 12 Allah (z.c.hz.) hasta için, hastalığı devam ettikçe sağlıklı iken yaptığının en efdalini yazdırır. Yolculuktakine de hazardaki amelinin en efdalini yazar. Hz Ebu Musa (r.a.
etmesi gerekir..
Ravi: HAKİM.. Menkibesi 22. Hadis-i şerifte..
علم لمنتَهُ مَلائِكَةُ السَّماءِ وَالأَرْضِ ( رواه ابن عساكر ) ۱۱۵۸ مَنْ أفتى بِغَيْرِ عِلم
1158) «Her kim, ilimsiz bir fetva verirse, yer ve semanm melekleri
ona lânet okur..>>>
**
*
Herhangi bir fetvada, ilim esas alınmalıdır. Aksi halde: - Yarım hoca dinden; yarım doktor candan eder..
Ata sözünün işaret ettiği mana ortaya çıkar..
KÜFRÂN-I NİMET
Tevazu bâzan küfrân-ı nimet olur. (M.) 358:28. Mektup, 7. me-sele, 4. sebep; (M.N.) 191:Şemme:10. risale
KÜFÜR-KAFİR
Bâzan söz küfür görünür, fakat sahibi kâfir olmaz. (L.) 273:28. Lem'a 1 Suâle Cevap
Bir kâfirin herbir sıfatı kâfir olmak lazım değil. (H.St.) 99:2.
hatve
Bu asırda iman ve küfür en son istinada dayanmış. (S.Τ.) 32.
Bu zamanda küfr-ü mutlak fenden geliyor. (H.Ş.) 22.
Büyük günahları işleyen kâfır olmaz. (L.) 78, 80:13. Lem'a 5 ve 7. işaretler, (B.L.) 109.
Dünyanın Allah katında sinek kanadı kadar değeri olsaydı, kâfir-lere ondan bir yudum su dahi içirmezdi. (S.) 311:24. Söz, 3. dal 9. asıl
Felsefe talebelerinin, küfür milletinin ve nefs-i emmarenin en müthiş dalâleti Allah'ı tanımamaktır. (S.) 61:10. Söz, muk.
Harbî kâfirin hayat hakkı vardır. (M.) 423:29. Mektup, 7. kıs. 3. işâ.
İman ile küfrün ortası yoktur. (E.L.) 2:60.
İnkar adem-i kabül değil, kabül-ü ademdir. (S.) 172:15. Söz, 2.
bir itiraz
İnkarda çok büyük zorluklar vardır. (L.) 184:23. Lem'a 2. me-sele; (L.) 316, 317:30. Lem'a 4. nükte, 4. işâret; (M.N.) 31: Lasiyyemalar, (Μ.Ν.) 50: Katre. 1. Bab; (S.) 110:10. Söz, zeylin 4. parça
İnsan küfürle esfel-i sâfilîne düşer. (S.) 281:23. Söz, 1. meb. 1. nok.
Kâfir âleme müstakil bir ağa nazarıyla bakıyor. (M.N.) 200:Şu'le
Kâfirin Allah'a düşmanlığının sebebi. (L.) 348:30. Lem'a 6. nükte, 5. şuanın sonu; (S.) 69:10. Söz, 4. hakikat
FİHRİST/411
YanıtlaSil
Yuksel22 Mayıs 2025 19:50
Kafirin Cehennemde ebedî kalması adalettir. (S.) 429:26. Söz, 1. mebhas; (L.) 87:13. Lem'a 12. işa; (1.1.) 80; ($.) 194:11. Şua, 8. mes. (As. M.) 44: 8. mese. hül.; (M.) 47:12. Mektup, 1. suâl
Kâfirin Cehennem ile ülfet peyda etmesi. (1.1.) 81.
Kâfir Cehenneme lâyık bir mahiyet kesb eder. (S.) 32:6. Söz.
Kâfirlere Cehennem yok olmaktan hayırlıdır. (1.1.) 81.
Kâfirlerin cezası âhirete havale edilir. (E.L.) 1:75.
Kâfirlerin çocukları ehl-i necattır. (E.L.) 1:59; (K.L.) 75.
Kâfir dünyada cennet hayatı yaşar. (M.N.) 60:Katre.
Kâfirin dünyada cezalandırılmamasının sebebi. (M.N.) 180: Şemme, 10. risale; (S.) 667:Lemaat; (S.) 158:14. Söz, zeyl
Kâfirler dünyanın imârı için yaratılmıştır. (L.) 124:17. Lem'a 6. nota; (M.N.) 134:Zühre, 6. nota
Kâfir emânete hıyânet etmiştir. (S.) 33:6. Söz.
Kâfirler hakkında Kur'ân'ın rahmet ciheti. (L.) 83:13. Lem'a 8. işâ
Kâfirlerin hayat seyirleri ve akibetleri. (S.) 116:11. Söz
Kâfirin herbir sanat ve sıfatının kâfir olması lâzım gelmez. (Mn.) 71; (1.1.) 214; (S.) 667:Lemaat
Kâfirler de İslâmiyetin rahmetinden istifade eder. (M.N.) 70: Katre'nin zeyli.
Kâfirler iyiliklerinin mükâfatını dünyada görür. (M.N.) 60: Katre, hât.
Kâfirlerin kılıncıyla fetih, sürür ve ferah istemeyiz. (L.) 108:16. Lem'a 3. suâl
Kâfirlerin küfürdeki ittifakları ehemmiyetsizdir. (Μ.Ν.) 135: Zühre, 6. nota
Kâfir küfür ve inkarıyla ahmakça bir cinayet işler. (S.) 77:10. Söz, 8. hak.
Kâfirin iki mânâsı vardır. (Mn.) 72.
Kâfirin istikbali bir günü ellibin senedir. (M.) 306:26. Mektup, 1. mebhasın sonu.
Kâfire kâfir dememek. (Mn.) 71, 72.
FİHRİST/412
Kâfirlerin Müslümanlara düşmanlığının sebebi. (M.N.) 76:Hubab Kâfirin Müslümana galip gelmesinin sırn. (S.) 667:Lemaat; (Rm. İç. R.) 1:230; (S.) 353:25. Söz 1. şu'le 1. şua 5. nokta; (M.N) 60:Katre, hât.; (B.L.) 152.
Kâfirlerin medeniyeti ile müslümanların medeniyeti arasındaki fark. (M.N.) 77:Hubab
Kâfir şefkate layık değildir. (S.) 578:32. Söz, 3. mev. 2. mebhas
Kâfirin terakkiyat-ı medeniyette muvaffak olmasının sebebi. (M.N.) 180:Şemme, 10. risâle
Kâfirlerin şerrinden kâinat kızar. (L.) 86:13. Lem'a 11. işaret; (Ş.) 11:2. Şua, 1. mak.
Kâfirler vâhid-i kıyâsîdir. (M.N.) 134:Zühre, 6. nota; (L.) 124: 17. Lem'a, 6. nota
Kâfirlerin vasıflarından bâzıları. (1.1.) 206.
Kasten kimse kâfir olmaz. (M.N.) 68:Katrenin zeyli.
Küfre rıza küfürdür. (M.) 345:28. Mektup, 4. mes. 2. nok.; (E.L.) 2:145; (K.L.) 108.
Küfrü hayal etmek küfür değildir. (L.) 78:13. Lem'a 6.işaret; (K.L.) 7; (S.) 251:21. Söz, 2. makam 5. vecih
Küfrün inşikakının neticesi ittihad-ı İslâmdır. (Rm. İç. R.) 1:231.
Küfrü kâfir ister, Allah yaratır. (1.1.) 105, 108, 111.
Küfrün mâhiyeti nefiydir. (L.) 124:17. Lem'a, 6. nota
Küfr-ü mutlakın altı anarşistlik, üstü istibdad-ı mutlakadır. (Ş.) 238:12. Şua
Küfrün neticesi (L.) 82:13. Lem'a 8. işaret
Küfür ademdir. (Ş.) 65:4. Şua 3. bür. (Ş.) 86:7. Şua, mukaddime Küfür bir tahriptir. (S.) 289:23. Söz, 2. meb.
Küfür bütün eşyayı birbirinden ayrı gösterir. (M.N.) 60:Katre
Küfür bütün kâinata karşı bir tahkirdir. (S.) 64:10. Söz, muk. 3. işâ; (M.) 47:12. Mektup, 1. suâl
Küfür bütün mahlukatın hukukuna tecavüzdür. (L.) 87:13. Lem'a 11. işaret; (Ş.) 11:2. Şua, 1. makam; (S.) 422:25. Söz
FİHRİST/413
YanıtlaSil
Yuksel22 Mayıs 2025 19:56
Küfür büyük bir cinayettir. (S.) 290:23. Söz, 2. mebhas; (S.) 429:26. Söz, 1. mebhas; (M.) 47:12. Mektup, 1. suâl
Küfür Cehennemin yaratılmasına sebeptir. (S.) 464:28 Söz, zeyl
Küfür cereyanının yediği semavî tokat. (K.L.) 161.K)
Küfür cinayetini ancak Cehennem temizler. (Ş.) 10:2. Şua, 1. mak.
Küfür dünyada da cehennemi netice verir. (E.L.) 2:216; (S.) 578:32. Söz, 3. mev. 2. mebhas; (S.) 23:2. Söz.
Küfür herşeyi birbirine düşman eder. (M.N.) 77:Hubab
Küfür iki kısımdır. (L.) 82:13. Lem'a 8. işâ; (Ş.) 86:7. Şua, muk.
Küfür inkardır, reddir, adem-i kabüldür. (S.) 154:14. Söz, 5. si.
Küfür insanı âciz bir canavar hayvan eder. (S.) 285:23. Söz, 1. mebhas. 4. nokta
Küfür insanı elmastan kömüre dönüştürür. (S.) 282:23. Söz, 1. meb. 1. nok.; (M.N.) 60:Kat. hât.
Küfürle itham etmekten sakınmak gerekir. (Ş.) 358:14. Şua. hatâ sevap cetveli.
Küfür kâinatı müthiş düşman taifeleri olarak gösteriyor. (H.Ş.) 75:Zeyl.
Küfür korkaklık verir. (H.Ş.) 77.
Küfür makamına ancak terhib ve tahvif münasiptir. (1.1.) 70.
Küfür mânevî bir cehennemin çekirdeğini taşıyor. (S.) 23:2. Söz; (B L.) 152; (M.N.) 88:Hubâb
Küfür mâzi ve istikbali karartır. (Ş.) 168:11. Şua; (As. M.) 17:3. mes.
Küfür mutlak cinâyettir. Affa kâbil değil. (S.) 80:10. Söz, 9. hak.
Küfür ölümü idâm-ı ebedî mahiyetine getirir. (H.Ş.) 75.
Küfür tecessüm etse Cehennem olur. (Ş.) 194:11. Şua, 8. mes.; (As. M.) 44:8. mesele, bir hülasa
Küfür ve isyan tahriptir. (S.) 429:26. Söz, 1. meb.
Küfür yolu zordur. (M.N.) 68:Katrenin zeyli.
Müslümanlara ülfeti mümkün olmayan kâfire sevgi duyulmaz. (M.N.) 76:Hubâb
FIHRIST/414
YanıtlaSil
Yuksel22 Mayıs 2025 19:57
Resûlullah hakkında hatıra gelen çirkin düşünceler imana zarar
vermez. (L.) 79:13. Lem'a 6. işaret
Tevhid şirki reddeder. (30. Lem'a 4. Nük. 5. İş.) 308.
Zulme maruz kalan kâfirin âhiretteki durumu (K.L.) 45.
Ne Melik kalır, ne Şah, Zât-ı Mevlâ'dan başka. Yok yerde gökte İlâh, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Gül kırmızı, kar ak'tır, Zaman tıpkı ırmaktır, Her cana ölüm haktır, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Al ölümden bir hisse, Kulak ver sen bu sese, Diri kalmaz hiç kimse, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Dünyanın sonu harap, Yok olur acem, arap, Arama kendine Rab, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Ne gül olur, ne çiçek, Ne tek damla içecek, Yok bir ölümsüz gerçek, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Üzüm, incir, nar kalmaz, Hiçbir mahluk var kalmaz, Dost kalmaz ve Yâr kalmaz, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Sur öter, yel savurur, Zamanın çarkı budur, Her şey hiçliğe vurur, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Ey can, ey gam Yakubu, Sana ibret olsun bu. Kim verir bir damla su? Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Güneş, yıldız, ay kalmaz, Dünya, bu saray kalmaz, Hiçbir varlık Hayy kalmaz, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Gün gelir når bulamam, Varları var bulamam, Bir yerde yâr bulamam, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Ne er kalır, ne kadın, Hep silinecek adın, Olmasın bir murâdın, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Saatler vurmaz tık tık, Tâ candan uyan artık, Yok olur her yaratık, Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Kim yaratır kul eder? Kim zengin, yoksul eder? Kim göğü pul pul eder? Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Kim akıl, şuûr verir, Kim su, kim billûr verir? Kim âleme nûr verir? Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Kör nefis geri dursun, Kul ol da duâlar sun, Bir dost mu arıyorsun? Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Vahye mazhardır arı, Kim verir gülü, hârı? Kim verir bin baharı? Zât-ı Mevlâ'dan başka!..
Bir Nefes
KINAYANIN KINAMASINDAN KORKMA
tir. ור e
ist
Bir kişi Hz. Ömer'e gelerek: "Allah yolunda, kınayıcıların kınamalarından korkmamak mı yoksa kendini ibâdete vermek mi daha hayırlıdır?" diye sordu. Hz. Ömer bu soruya şöyle cevap verdi: "Kim Müslümanların işlerinden herhangi birinin başına getirilecek olursa, Allah yolunda kınayıcıların kınamalarından korkmasın.
kel
Bu gibi işlerin başında bulunmayanlar da nefsini ıslaha yönelsin ve emri altında bulunduğu kişilere nasihat etsin." (Mehmet Köprülü, 365 Sahabe Ölçüsü, Erkam Yayınları)
YanıtlaSil
Yuksel23 Mayıs 2025 08:13
Ölümü: Normal mi, Suikast mı?
17 Nisan 1993… Turgut Özal, Çankaya Köşkü’nde ani bir kalp kriziyle hayatını kaybetti. Resmi açıklamaya göre, ölüm nedeni “doğal”dı. Ama bu ölüm, o günden beri Türkiye’nin en büyük sırlarından biri oldu. Özal’ın ani ölümü, hem zamanlaması hem de koşullarıyla şüphe uyandırdı. Yakın çevresi, özellikle eşi Semra Özal ve oğlu Ahmet Özal, “Bu bir suikasttı” dedi. Peki, neden böyle bir iddia ortaya atıldı?
Şüpheli Bulgular: Özal’ın ölümü sonrası otopsi yapılmadı. Cenazesi, alelacele toprağa verildi. Yıllar sonra mezarı açıldığında, vücudunda zehirli maddeler bulundu, ancak kesin bir sonuç çıkarılamadı.
Zamanlama: Özal, ölümünden hemen önce Kürt sorununa çözüm için cesur adımlar atıyordu. PKK ile dolaylı görüşmeler, ateşkes girişimleri konuşuluyordu. Ayrıca, Türk dünyasıyla ilişkileri güçlendirmek için Orta Asya gezisinden yeni dönmüştü. Bu adımlar, bazı iç ve dış güçleri rahatsız etmiş olabilir.
Tehditler: Özal, hayatı boyunca tehditler alıyordu. Suikast girişimi, bu tehditlerin ciddiyetini göstermişti. Ölümünden kısa süre önce, “Beni rahat bırakmıyorlar” dediği iddia edildi.
Uluslararası Bağlantılar: Özal’ın bölgesel liderlik vizyonu, Türkiye’yi Ortadoğu ve Kafkaslar’da daha aktif bir oyuncu haline getiriyordu. Bu, bazı küresel güçlerin çıkarlarına ters düşüyordu.
Bütün bu bulgular, “Özal öldürüldü” iddialarını güçlendirdi. Ancak resmi bir soruşturma, bu şüpheleri aydınlatamadı. Gerçek ne olursa olsun, Özal’ın ölümü, Türkiye’nin dönüşüm sürecinde bir kırılma noktası oldu. Onun vizyonu, yarım kaldı.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
113 1 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Hz. Ömer (r.a.)
113 2 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Hz. Muaz (r.a.)
113 3 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Hz. Enes (r.a.)
113 4 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Hz. Ebud Derda (r.a.)
113 5 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Hz. Câbir (r.a.)
113 6 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
113 7 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Hz. İbni Ömer (r.a.)
113 8 Ehli Cennet'in en aşağı dereceli olanının Cennetteki mülkünü temaşası ikibin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür. Bunlar zevceleri, hizmetçileri, kürsüleri, bahçeleri vs.dir. Efdal dereceli olanı ise, Allah (z.c.hz.)'nin Cemalini günde iki defa temaşa eder. Hz. İbni Ömer (r.a.)
113 9 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır." Hz. Sabit İbni Ebu Asım (r.a.)
113 10 Ehli Cennetin derecesi en aşağı olanının bahçelerine, kürsülerine, zevcelerine bakışı bin sene sürer. En efdali ise günde iki kere, sabah, akşam Allah (z.c.hz.)'ni temaşa eder buyurup şu ayeti okudular: "Vücûhün yevme izin nâdiretün ilâ Rabbihâ nâzıra." Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
113 11 Mü'minlerin ruhları yedinci kat göktedir. Ve oradan Cennetteki makamlarına bakarlar. (Muellif hazretleri şu 7 sıfat dolayısıyla makamına varamaz buyurmuşlardır: Gıybet, tefahur, kibir, ucub (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenme), hased, merhametsizlik ve riya.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Tağutların yönlendirc
Olamaz
Müslümanlar bir yüz yıl boyunca tağutla-rın esaretinde kalmışlardır. Her tağut bir dü-zen kurmuş ve adını bütün alanlarda heykel-leştirmiştir. Piramitler firavunu, bu günlere ka-dar nasıl taşımış ise, geleceğin insanı da bugü-nün firavunlarını dikilen putlarıyla bilecek ve gerekli yargısını verecektir.
Bu çağ, ayrı bir devir olarak tarihin say-falarına işlenecektir. Gelecek zaman aynasında bu çağı seyredenler, onu kendini lanetlemiş ola-rak gözleyeceklerdir. Bu çağ insanlığı önce ayrı coğrafyalarda kamplara ayırmıştır. Farklı ba-kışlar arzeden farklı yapılar oluşturmuştur bu coğrafyalarda. Her birinde ayrı bir put dikmiş, putperest düzenler bu putların adıyla anılır olmuştur. Acıdan da öte bir hal olarak putlaşan önderlerin düzenlerinde yaşıyoruz.
Gün olur bir tağut devrilir, putlar kırılır. Fakat daha bu günün arefesinde yeni putlar inşa edilir. Yeni puthaneler ve put alanları oluş-turulur. Tağutları devirenler, vahyin enginlik-lerine yükselemeden başka alanlarda yeni ta-ğutların kanlı istilâsına uğrmaktadırlar. Yeni tağutlar, adeta devrilen tağutun acısını fazla-sıyla çıkarmaktadır. Kovulan kara emperyaliz-min yerine şimdilerde kızıl emperyalizm saldır-maktadır müslümana. Ve müslümanlığa.
<<<Mücrimler günahlarından sorulmazlar, hesaba çekilmezler. Fakat müşriklerin önüne diktiği putların gölgesinde yaşayan müslüman bunun hesabını ağır ödeyecek, yada ödemeye-cektir. Minarelerin gölgesine kadar putların ya-yıldığı bugünde, müslüman hiçbir şey hissede-mez durumdadır. Putperest düzenlerin merha-metine sığınmakta, tağutların güdümünde bir hayat sürmeyi zaruri gereklilik olarak anla-
maktadır. Fakat tağutların yönlendirdiği insana müslüman denemez!... Zulmü ihsan kabul eden insan müslüman olamaz!...
Çağın insanı puta tapıcılıkta, geçmiş çağ-ların puta tapıcılığını aşmıştır. Eski zamanın bilgisiz İnsanı, kadını insan kabul edememiş-liğin yanlışındaydı. Fakat bugünün insanında kadın da bir put olmuştur. Geçmiş zamanda para yol kesenlerin gözünde büyürken, bu gün para da put olmuştur. En küçük birim olarak mevsimlik süs eşyalarına duyulan sevgi, insana olan sevgiyi aşmış, o da insanın önüne bir put Olmuştur İyinin, güzelin dışında her şey sevil-miştir. Saygınlık kazanmıştır. Fakat kelamın bağlayıcılığından kurtulmak adına, bütün zu-lüm araçları birer çare olmuştur put insanlığına Bu denli kahredici ortamda insanlığa, kendini helâkler en kısa çare olarak görülmüştür. Söy-lenenlerin gün yüzünde olduğu bu zamanda bir de örneklmeye ne gerek...
Bu günler küfrün hasat günleridir. Ötede beride harman yelleri yeni şoklar halinde in-sanlığa çullana dursun; küfür kendini kışın ölümüne doğru götürmektedir. Bu günler küf-rün son baharı; fakat insanlığın dirilişinin ba-har arafesidir.
Müslüman uzun bir ayrılığın sersemliğini ve uzun bir dönüşün yorgun yolculuğunu yaşa-maktadır bu günlerde. Her şeyiyle bütünleşip kamil insan düzeyine erişinceye değin süren bir yolculuk bu yolculuk. Sayısız putların önü-ne dikildiği, sayısız engellerin önüne gerildiği bir yolculuk. Fakat bütün bunlardan öte özle özdeşleşerek ilerleyen, vahyin nuruyla önüne çekilen kalın surları eriten ölü ruhları dirilten bir yolculuk. Kızıl denizi yarıp selâmete eren Hazreti Musa anlayışında bir yolculuk. Kısaca dirilişin her alanda gerçekleştiği yolculuk.
Devamı 2. sayfada
Biz ölümü saadet zalimlerle birlikte yaşamayı alçaklık biliyoruz.
suffe
Vahyin onurlu çizgisinde
... Onların halini bilmeyenler zengin sayarlar. Habibim, sen bu fakirleri simaları ile bilirsin. Onlar (Ashabı Suffe) insanlardan israr ederek istemezler. 2/273
Islamiyet madde-mânâ sentezidir.
LAile rihle
"Şark" maddeyi küçümsemiş, onun pençesinin altına düşmüş; "Garb" ise, madde hakimiyetinin farkında olmadan
esiri olmuştur.
Ş met Cem
AKE
1991/SAY: T
19
M.IKBAL
Müslüman ların yeniden müslüman olmaları lazım.
Muhammed İkbal
(22)
Sonuç olarak, şu ana kadar gördüğümüz bilgileri toparlayacak olursak; «TAĞUT› kelimesi manası çok geniş ve şûmullu olan bir kav-ramdır. Temel prensibi ise: «Allah (cc)'ın hükmüne isyan edip, onu kabul etmeme ve insanları da isyana sürükleme vasfını üzerinde taşı-maktır.» Dolayısıyla bu vasfı üzerinde bulunduran puttan kâhine, ne-fisten şeytana, insandan hükümete, ne kadar canh-cansız soyut-somut varlık varsa hepsi «tağut» hükmüne dahildir ve birer «tağut»tur. On-ları destekleyen, onları ölçü alan, onlara sevgi besleyen her insan da Allah'ın (c.c.) kulu değil, «TAĞUT» un kuludur.
İslâm Büyüklerinden
NÜKTELİ CEVAPLA
Mehmet DİKMEN
KİRLİ ELBİSE ÖNCE YIKANMALI
Bir gün birisi, Ebu'l-Ferec İbn-i Cevzi'ye:
"Ya Rabbi, seni tesbih ederim" de-mek mi efdaldir, yoksa "ya Rabbi, sen-den bağışlanmayı dilerim" söylemek mi efdaldir? diye sormuştu.
Ibn-1 Cevzi Hz.leri:
- Kirli elbisenin sabuna ihtiyacı var-dır, kokuya değil, buyurdular.
Bu sözle, önce istiğfar, sonra tesbih edilmesi gerektiğine işaret etmişlerdi.
SADAKAYI KİME VERMELİ?
Muhyiddin-i Arabi Hz.leri Fütuhât adlı eserinde anlatır:
-Bir gün İşbiltye'de hocam Ebu'l-Ab-bas Ibn-i Arifin meclisinde bulunuyorduk.
İçimizden biri, bir kimseye sadaka ola-rak birşeyler vermek istedi. Bir diğert:
Sadakayı neseben yakın olanlara (akrabaya) vermek daha evladır, dedi. Bu sözü duyan hocam Ebü'l-Abbas:
Sadakayı, Allah Teâlâ'ya yakın olanlara vermek daha evlâdır, buyurdu.
NEFSE BU EZİYET NİYE?
Alkama bin Kays, nefst ile çok mücadele ederdi. Kendisine:
Nefsine neden bu kadar azap ediyor sun? diye sorulduğunda:
Onu çok sevdiğim için, onu cehen-nemden korumak için, cevabını verdi.
RAKİKİ GÜZELLİK NEDİR?
Abdü'l-Vahid bin Muhammed el-Ämidi'ye birisinin güzel giyindiğinden bah-sedildi.
Güzellik, amel güzelliğidir; elbise güzelliği değil, buyurdu.
İLİM Mİ HAYIRLI, MAL MI?
Abdülvahid bin Muhammed'e:
- İlim mi hayırlıdır, mal mı? diye so-rulduğunda şu cevabı verdiler:
- lim maldan daha hayırlıdır. Çün ilim seni korur, malı ise sen koru Mal sarfetmekle azalır. him ise sarie mekle çoğalır.
En kötü günah hangisidir? sualne de:
-Yaptığı bir günahla öğünmek, of nahı yapmaktan daha kötüdür, buyurdu lar.
GERÇEK ALİMLER
Yahya bin Muaz'dan:
Gerçek alimler, insanlara, babalar dan ve analarından daha hayırlı ve merha metlidirler. Zira anne ve baba, çocuklarm dünya tehlikelerinden korurlar. Dünye Istikballerini hazırlarlar. Alimler ise, insa ları ahiret azabından korurlar, uhrevi ist ballerini hazırlarlar...
RİMLE OTURMALI?
Hikmet sahipleri derler ki:
Altı sınıf insan ile oturan kimselerde altı şey artar.
1-Zenginlerle oturan kimselerde, şü kür ve kanaat azlığı artar.
2- Sultanlarla oturanlarda, kibir ve kalp kesaveti artar.
3- Kadınlarla oturan kimselerde, ceha let ve şehvet artar.
4-Fasıklarla oturanlarda, günah işle me cüreti ve tevbeyi terk gafleti artar.
5- Salihlerle oturan kimselerde Ibadel İştiyakı, hayır meylı artar.
6-Alimlerle oturan kimselerin ise, ilim ve takvaları artar.
Doç. Dr. Ahmet AKGÜN-DÜZ'ün verdiği bir konfe-ranstan notlar...
Bir Tenkide
Cevap
ulluk" biri... Geçenler-de Azerbaycan-
dan Prof. Dr. Kerim Kerimoğlu burdaydı. "Gelin hocam, size ne kulluk varsa edelim" diyordu. Bunu nasıl anlamak lazım? Yani, "Azerbaycan'a gl-deceğiz, koskoca profesör bizim kulumuz, kõlemiz olacak!" Böyle mi? Hayır! "Kulluk"un "kölelik" mânâsının da bulunduğu doğrudur fakat burada "hizmet" mânâsında kullanılıyor.
Osmanlı sarayında hizmet edenlere "kapıkulu" deniyor. Yani, "padişahın kapısında hizmet eden kimse" demek. Şimdi kalkıp, "Vay efendim, Osmanlı'da herkesi kõle kabul ediyorlar!" diye "ahmakça" bir yaygara koparmanın ålemi yok! Nereden çıkarıyorsunuz bu mânâyı?
Osmanlı'da "devlet hizmeti"ne "kulluk" denmiş. Siz şimdi bütün məmurları padişahın kölesi kabul etmeye kalkarsanız, büyük cəhalət ve hamåkat içindəsiniz demektir.
C
enâb-ı Hak buyuruyor:
Kur'ân'a Insânü helu'a". Göre İnsan
"Hulike'l-Yani, "İnsan
helü olarak yaratıldı", Ne demektir "helû'? Lügatlerle bunu anlamak çok zor. Åyet-l Kerîme'de açıklanmış. Nedir "helü"? Yâni: "İza messehu'ş-şerru cezû'a". Başına bir sıkıntı geldiği zaman, bas bas bağırır. İnsanın özelliği bu. Ama, "Ve Iza messehu'l-hayrü menü'a". Başına da bir hayır rahata ulaşınca, sanki babasının hazinesindenmiş gibi öyle, cimri olur ki...
Bâzılarından işitiyoruz: "Allah bana servet versin, hayır yapayım!" Duası kabul edilip zengin oluyor. Ona soruyorsunuz: "Şöyle bir hayırlı hizmet var, ne münasip görürseniz... Hemen sözü hazır: "Çoluk çocuğun İhtiyacı var... Bizim hanıma da araba lazım..."
Ama bir zaman hiç böyle konuşmuyordun! "Allah bana versin, ben de hayra vereyim" diyordun. Demək ki insan çok farklı yaratılmış. Başına bir musibet geldiğinde, sanki dünyada boğulmuş. Kur'an'ın ifadesiyle "cezú'a!". Bağırmaya başlıyor. Ama bir hayırla karşılaştığında, "menü'a!".
★★★
Evliyânın Dilinden
A
bdülkadir Geylânî, bir gün yolda gi-derken yukarıdan bir ses işitti; başını kaldırıp baktığı zaman göz kamaştırı-cı bir ışık gördü. Səs bu ışığın içinden geliyor-
du:
- Ey Abdülkadir, yaptığın İbadetlerden razı oldum ve üzerindeki kulluk yükünü kaldırdım!
Abdülkadir Geylânî:
- Benim Rabbim nûrun yaratıcısıdır, fa-kat nûr değildir. Sen bana ışık olarak gözü-küyorsun. Benim Rabbim kelâm-ı nefsî lle hitap eder. Sen kelâm-ı lafzi lle konuşuyor-sun. Benim Rabbim ibadete devamdan râzı olur, sen bana Ibadet vazifesini kaldırdığı nı söylüyorsun! Sen Allah'ın rahmetinden kovulmuş şeytansın!
Hilesi ortaya çıkan şeytan, perişan bir halde uzaklaştı.
★★★
Adamın biri meczûba:
- Cehennemi mi istersin, cenneti mi?
diye sordu.
Meczûp cevap verdi:
Bu işi benden sorma. Allah bana neyl lâyık görürse makbulüm odur.
★★★
Obur bir sofu vardı, gecede on batman ye-mek yer, şafak vaktine kadar da hatim indire-rek namaz kılardı. Bir gönül eri bunu işitti, de-
di ki:
Yarım ekmek ylyip de uyusaydı, se-vabı bundan daha çok olurdu!
★★★
BAŞBAŞA
Bekleyen
-n -1-0
Sen, kaçan bir ürkek ceylânsın dağda, Ben, peşine düşmüş bir canavarım! İstersen dünyayı çağır imdâda; Sen varsın dünyada, bir de ben varım!
Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim.
Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni an!: De ki: O'dur sarsan pencereleri, De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!
Göğsümden havaya kattığım zehir, Solduracak bir gül gibi ömrünü. Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir, Bana kalacaksın yine son günü.
Ölürsün... Kapanır yollar geriye, Ben mezarda sırdaş olur, beklerim. Varılmaz hayâle işaret diye, Toprağında bir taş olur, beklerim.
Necip Fazıl KISAKÜREK
eden ölümden sonrası için amel isleyen ve kabir karanlide icin Allah'ın nürundan istifade edendir."
Kul gözleri gördüğü halde Allah'ın kendisini ama olarak dirilmesinden korksun! Hikmetten anlayana mināli bir söz kafidir. Mänen sağır olanlar, zaten hakkı
duyamazlar... Beş şey müttakilerin (sälihlerin), alametidir:
1. Dini gayret icinde olanlarla beraber olmak.
2. Nefsini istäh edip diline hakim olmak.
1. (Allah sevgisini unutturan) dünyalıklardan nefsine hos delen bir seye eristiğinde onun zarar-ziyanını ayırd edebilmek, dinden kendisine az bir şey bile nasip olduğunda onu da ganimet bilmek.
4. Haram kanışır endişestyle midesini helålden (de olsa) doldurmamak (ve riyazat icinde yaşayabilmek ).
5. Bütün insanların kurtulduğunu, yalnız kendisinin mahvolduğunu düşünmek."
"Gerçek mü'min altı çeşit korku içindedir: 1. Imanını kaybetme korkusu. Zira âyet-i kerimelerde buyrulur:
Rabbimizi Bizleri hidäyete erdirdikten sonra kalblerimizi eğriltmel.." (Ali Imran, 8)
"Ey iman edenlert Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin." (Imran, 102)
2. Kyämet günü kendisini rüsvä edecek şeylerin melekler tarafından yazılması korkusu.
Zira âyet-i kerimede buyrulur:
"İşte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır." (ez-Zilzál, 4-5)
3. Amelinin şeytan (aleyhi'l-lä'ne) tarafından boşa
çıkartılması korkusu.
Zirá áyet-i kerímelerde buyrulur:
"(İblis) dedi ki: Rabbimi Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahlan) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağımı Ancak onlardan Ihlåslı kulların müstesna." (el-Hicr, 39-40)
4. Ölüm meleği Azrail'e gaflet Içindeyken ve ansızın yakalanma korkusu.
Ayet- kerimede buyrulur:
"Ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine Ibådet etl" (el-Hicz, 99)
Hadis-i şerifte buyrulur:
"Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hal üzere haşrolunur." (Müslim, Cennet, 83; Münāvi, V, 663)
Nitekim Hazret-i Osman -radıyallahu anh- Kur'ân Ile yaşadı, Kur'ân'ı Infåk etti ve Kur'ân okurken şehid edilerek rahmet-i Rahman'a kavuştu.
5. Dünya lle mağrur olup, âhiretten gäfil kalma
korkusu.
Åyet-i kerlmede buyrulur:
"...Bu dünya hayatı, aldatma metāından başka bir şey değildir." (AH Imran, 185)
6. Çoluk-çocuğuyla fazlaca meşgüliyete dalıp Allah Teálá'nın zikriyle yeterince meşgul olamama korkusu."
الله
م
"Kul, gözleri gördüğü halde Allah'ın kendisini ämä olarak diriltmesinden korksun! Hikmetten anlayana mânalı bir söz kâfidir. Månen sağır olanlar, zaten hakkı duyamazlar..."
Ayet-i kerimede buyrulur:
"Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer Imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah katındadır." Ental, 28)
"Muhakkak ki dünya fani, ahiret ise bäkidir. Fäni
olan sizi şımartıp azdırmasın, baki olandan alıkoymasın. Sız, baklyı fäni olana tercih ediniz. Dünya sonludur, dönüş Allah'adır. Allah'tan korkunuz." ilin i third Dünya Mevsü'a, 1. 77)
"Ecel gelip çatmadan yapabileceğiniz İyiliği hemen yapınız."
Cenâb-ı Hak bu hikmet dolu nasihatlerin
muktezasıyla amel edebilmeyi ve o güzide sahâbinin sefaatine erebilmeyi nasib eylesin. Onun sevgisini gönüllerimize nakşederek áhirette dostluk ve komşuluğuna mazhar eylesin.
Ämin!..
Gelecek sayıda Hz. All -radıyallahu anh
Dipnotlar: 1) likz. Hz. Osman Zinnüreyn, Ramazanoğlu Mahmud Saml, s. 12. 2) Bkz, age s. 13. 3) Ahmed, 1, 71, VL 155 4) Bkz age 5. 143-144. 5) καγεyrl, Risale, Beyrut 1990, s. 238. 61 Buharl, Ashäber'n Nebl, 7. 7) Bkz. age. s. 163. 8) Tirmizi, Menåbb, 18/3700 Ahmed, V. 63. 9) Bkz. age. st. 145. 10) Biz age. st. 139. 111 lkz age of 140. 12) Bkz, age, sf. 144. 13) Bkz. age st. 141.
NISANI 2007137 ALTINOLU
siber istihbarat
Nanoteknolojik bir dünya. Bilgisayarlar, uydular ve özel programlar. Teknolojik istihbaratçıların dijital çalışma metotları.
Küresel casusluk nasıl yapılıyor? Kimler kullanıyor? Hedefi ne? Unutmayın, artık asla yalnız değilsiniz!
hayykitap
YanıtlaSil
Yuksel26 Mayıs 2025 06:13
SİBER İSTİHBARAT
Küresel ve Nano Casusluğun Anatomisi
Nedret ERSANEL
YanıtlaSil
Yuksel26 Mayıs 2025 06:15
Hayykitap'ın manifestosu
Hayykitap, "yeryüzünde anlaşılmayacak hiçbir şey yoktur" diyor...
Bilginin kasıtlı bir biçimde saklanması, parçalanması, çarpıtılarak gerçeğin örtülmesine karşı bilgiyi birleştirmeyi, bunu hakikatle, dolayısıyla günlük hayatla ilişkilendirmeyi ve anlaşılır bir biçimde herkesin kullanımına sunmayı amaçlıyor...
Hayykitap, halktan kopuk elitist ve salt akademik tavrı benimse-meyecek... Günlük olayları birbiriyle irtibatlandırarak, gerçeğin üzerindeki sanal bilgileri kaldıracak, makyajı temizleyecek...Yeni-den üretilen "asıl" bilgiyi de "en net ve anlaşılır" şekilde okuyucu-suyla paylaşacak...
Dolayısıyla yayınlanan her kitap sizin ve sevdiklerinizin (ya da sev-mediklerinizin) bugününü ve geleceğini doğrudan etkileyecek...
Bizler bu etkinin hep iyilikler yönünde olması için çabalayacağız...
Hayykitap iyiliklere yönelik sözü olan herkesle buluşmak isteyecek, ortak paydası iyilikler olan bütün projeleri destekleyecek...
Hayykitap bu topraklara ait kültürel hafızayı koruyabilen yazarların özgün eserlerini de yayınlayacak... Sözün bittiği yerde "yeni bir söz dizimi" ile okuyucusuyla birlikte yeni anlamlara açılacak...
Hayykitap okuyuculara "aslında" birbirini tamamlayan farklı kate-gorilerde yayınladığı kitaplarla ulaşacak.
dolu sözlerinden bazılan
Hazret-i Ömer'den Hikmetli Sözler
"Günah işlemekten vazgegnek, tevbe ile uğraşmaktan daha kolayde
"En cok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlanmi haber verendir savu rahu130)
"Çok konusan, çok yanılır. Çok yanılanın, haya duygusu azalır. Haya duygusu azalanın, günah ve harama düşme endişesiyle şüphelilerden salınma tittzliği kaybolur. Şüphelilerden sakınma titizliği kaybolanın, kalbi ölür
"Gaybı bilme iddiası gibi olmasaydı, bes kimsenin cennet ehli olduklarına şahitlik ederdim:
1) Çok çocuk sahibi (olup şükür ve sabır halinde) olan fakir.
2) Kocası kendisinden razı olan (saliha) kadın.
3) Mehr-i müsemmasını (yäni nikah esnasında iki tarafın da rızasıyla tayin edilen mehrini) kocasına tasadduk eden kadın.
4) Baba ve anası kendisinden razı olan kişi.
5) Günahından (nefret ederek samimiyetle) tevbe eden kimse..."
"Bütün dostlan gezdim, gördüm; dili muhafaza etmekten daha iyi dost göremedim. Bütün elbiseleri gördüm: iffet ve sakınmaktan daha iyi elbise
Hazret-i Ömer'in idarecilere
bir talimatı:
"Şiddet göstermeksizin kuvvetli, zayıflık belirtmeksizin yumuşak ol."
görmedim Boton mallan gördüm: kanaarten daha hi mal görmedim. Bütün iyilikleri gördüm, nasihatten daha iyisini görmedim. Bütün yemekleri görüp tattım sabırdan lezzetlisini görmedim."
"Insanlarla güzel dostluk kurmak, aklın varısıdır Yerinde sual sormak, ilmin vanst; fvt tedbir almak da vaşamanın yansıdır."
-Ahiret yaninda dünya nedir kit Ancak tavşanin bir defa sicraması misali bir seydir." (bol Ebi Seybe Musannet VUL 1521
"Fazla Lakırdı terk eden kimseye hikmet bahsedilir
Fazla (tecessüsle) bakmayı terk edenin kalbine teväzü bahsedilir. Fazla yemeyi terk edene ibadet lezzets bahsedilir. Fazla gülmesi terk edene hevbet bahsedil Mizahı terk edene izzet bahsedilir. Dünya sevgisi terk edene, ahiret muhabbeti bahsedilir. Baskasinin avibi ile mesgul olmayı terk edene, nefsinin ayıplar
islah etme hali bahsedilir. (Müteal, vani idrak ötes olan) Allah'ın keyfiyetinde araştırma ve tecessüsü terk edene, nifaktan kurtuluş bahsedilir."
"On sey, on sevsiz düzelmez: Akıl, iffetsiz fazilet ilimsiz: kurtulus, korkusuz: sultan, adaletsiz asalet ve seref, edepsiz: ferah, emniyetsiz: zenginlik, sehavetsiz fakirlik, kanaatsiz, yücelik, teväzüsuz; cihad, tevfiksiz Ivileşip düzelmez."
"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz, kusurfan bağışlamayan bağışlanmaz, affetmeyen kişi affolunmaz günahlardan korunmaya çalışmayan kimse de korunup takvaya erdirilmez." (Buhari. el debül Müfred, s. 415.00 177
"Dua, sema ile arz arasında durur. Rasülullaby a salevät getirilmedikçe, Allah'a vükselmez." (Tirmizi ve 211
"Bizim çarşımızda diniin ticaret käidelerini) bilen kimseler satıcılık yapsın." (Tirmizi, Vitr. 21/487)
"Yüze karşı övmek, boğazlamak gibidir." (butte el-Mesall, s. 145)
Hazret-i Ömer, välilerine şöyle yazmıştır:
"Benim katımda en mühim İşiniz namazdır. Kim onu koruyup vakitlerine dikkat ederse, dinini korumuş olur; kim de onu yerine getirmeyip vitirirse, dinini de kısa zamanda yitirir." Muvatta, Vukütu's-Salát, 61
Kadı Şurayh, Hazret-i Ömer'e mektup vazarak nasi hükmedeceğini sordu. Hazret-i Ömer -radıyallahu anh cevåben şöyle yazdı:
"Allah'ın kitabında olanlarla hükmet. Eğer onda
bulamazsan Allah Rasülünün sünnetiyle hükmet Allah'ın kitabı ve Rasülü'nün sünnetinde de bulamazsan salihlerin verdiği hükümlerle hüküm ver. Sälihlerin verdiği hükümler arasında da yoksa Istersen devam el hükmünü ver, İstersen geri dur. Geri durup hüküm
vermemenin senin için daha hayırlı olduğu kanaatindeyim. Ve's-selam." (Nesal, Kudat, 11/11
"Zenginlik de fakirlik de aynı şekilde birer binektir
ALTINOLUK
MART | 2007 | 36
Marsh size mantieri ehli planlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adalete tümetineremiadere
Hangisine bineceğime aldırmıyorum."
"En akıllı kimse, Insanların hareketlerini en iyi takdir edendir.
"Bir kimsenin sorduğu sorudan onun akıl seviyesini anlanm
Bugünün İşini yarına bırakmal"
"İş bir kere geri kalırsa artık hiçbir zaman lerleyemez."
"Şeni bilmeyen, onun tuzağına düşer."
"Dünyaya az meylet ki hür yaşayasın. (Nefsin esaretine düşmeyesin.)"
"İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi Inanmaya başlarsınız."
"Insanlan düzeltebilmeniz için önce kendinizi ıslah etmeniz gerekir.
"Insanların en cahili (ve ahmağı), kendi ahiretini başkasının dünyası İçin satandır."
"Bir İyiliğin şerefl, geciktirilmeden hemen yapılmasındadır."
"Kötü bir işin en gizli şahidi vicdanımızdır." [Nitekim Efendimiz-aleyhissalätü vesseläm-, iyiliğin ne olduğunu sormaya gelen birine; "Kalbine danışı İyilik, kalbinin müsterih olduğu ve yapılmasını tasdik ettiği şeydir. Günah ise İçini tırmalayan ve başkaları sana «Yap!» diye fetvälar verse bile, İçinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir." buyurmuştur. (Ibn Hanbel, IV, 227-228)]
"Sırrını gizleyen, kendine hakim olur."
"Şiddet göstermeksizin kuvvetli, zayıflık belirtmeksizin yumuşak ol."
İşte böyle yüce bir kalbi kıväma ve takvå hayatına sahip olan Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- dâima:
"Ey Allah'ım! Beni ansızın yakalamandan, gaflet İçerisinde bırakmandan ve gåfillerden kılmandan Sana sığınıyorum." diye dua ederdi. 6 Akşamları da, elindeki
"Kötü bir işin en gizli şahidi
vicdanımızdır." buyuran Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- kendisini sık sık vicdan muhasebesine tabî tutar ve: "Bugün Allâh için ne yaptın ey Ömer!?" derdi. Onun bu háli bizlere ne güzel bir örnektir.
kamçısıyla ayaklarına vurur ve; "Bugün ne yaptın ey Ömer?" diye kendisini hesaba çekerdi. Bu nefs
muhasebesini her akşam kendine vird edinmişti.
Şüphesiz ki bütün bu hassasiyetler, ondan bize vådigår kalan en güzel İrşad numüneleridir. Bizler de o mübarek sahabinin bu güzel hällerini ve hatıralarını gönlümüze nakşetmeli ve sık sık: "Bugün Allah için ne yaptım?" diyerek kendimizi vicdan muhasebesine çekmeliyiz. Maddi ve manevi vazifelerimizde gaflet, Ihmål, atålet ve tembellik göstermekten titizlikle sakınmalıyız. Rabbimizin huzūrunda hesaba çekilmeden ewel kendimizle hesaplaşmalıyız.
Rabbimiz ahiretteki hesabımızı kolay getirsin. İman ve güzel ahlâk ikliminde amel-i sålihlerle dolu bir dünya hayatı yaşayıp ebedi hayatın saadetiyle gönüllerimizi mes'üd eylesin. Hazret-i Ömer -radıyallahu anh-'ın "Fåruk" sıfatından gönüllerimize bir nasip ihsân eylesin!
Amin!
Gelecek sayıda Hz. Osman -radıyallahu anh-
Dipnotlar: 1) İbn-i Ebi Seybe, Musannef, VIIL, 153. 2) Müslim Imaret, 11. 3) Bkz. Müslim, Zühd, 36. 4/ Şehbenderzåde Ahmed Hil, Tarihi İslam, c. 1, s. 367. 5) Tirmizi. Deavät, 109, Ebû Dâvud. Vitr, 23. 6) İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, VII, 82. 7) Ima, c. IV, s. 728.
MART 2007137
ALTINC
Bir müslümanın günü içinde ibadetler, gün-lük işler ve diğer ameller vardır. Hemen söyleye-biliriz ki; bir Müslüman sözüne sadık olmalıdır. Yapaca-ğı işleri unutmamalıdır. Müslamanın en büyük özelliği güvenilir olmasıdır. Peygamberler de sıdk özelliği ile ta-
nınırlar.
Allah (z.c.hz)'leri Beni hidayet ve alemlere Rahmet olarak gönderdi. Ve Beni; çalgıları, eğlenceleri, cahiliyet işlerini ve putları mahvetmek için gönderdi. Rabbim, izzeti üzerine yemin etti ki, kullarından bir kul dünyada içki içerse, ona kıyamet gününde muhakkak (Cennet) şarabını haram kılacak, kullarından bir kul da içkiyi terkederse Allah da ona muhakkak (Hazire-i Kudsünde) kendi yüce makamı yanında, Cennet şarabından içirecektir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 245 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
117 1 Kıyamet günü günahı en çok olan kimse, manasız sözü çok olandır. Hz. Abdullah İbni Ebi Evfa (r.a.)
117 2 Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir. Hz. Enes (r.a.)
117 3 İsrail oğullarından bir cemaat hayvan suretine değiştirildi. Bilemem hangileridir. (Mensuh) Hz. Asım (r.a.)
117 4 Humma insan oğlunun kirini çıkarır. Demirci ocağının demirin pasını çıkarması gibi. Hz. Abdi Rabbih (r.a.)
117 5 Ümmetim kıyamet günü, elleri, alınları, ayakları (abdest yerleri) nurlu olarak gelirler. Mümkün olduğu kadar bu nuru büyültün. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
117 6 Ümmetim ahir zamanda şarabı, ismini değiştirerek içer. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
117 7 Ümmetim dinine tutunmuş olarak devam eder, Kaderi tekzib etmedikçe. Ettikleri zaman helâk olurlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
117 8 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Ona ahirette azab yoktur. Onun azâbı, dünyadaki ölüm, zelzele, sıkıntılar ve fitnelerdir. H. Ebu Musa (r.a.)
117 9 Ümmetim, ümmeti merhumedir. Mağfiret olunmuştur. Allah Tealâ dünyadaki sıkıntıları onlara kefaret kılmıştır. Kıyamet günü gelince müslümanlardan her bir kimseye yahudi veya nasraniden bir fidye verilir. Ve kendine denir ki: "Bu ateşten senin fidyendir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
117 10 Ümmetim hiç bir vakit dalâlette toplanmaz. İhtilâfta kalabalık tarafını tutunuz. Hz. Enes (r.a.)
117 11 Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir. Kıyamette ona azab yoktur. Azâbları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir. Hz. Ebû Mûsa (r.a.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
247 1 Ehli Cennet, nimetlerine dalmış halde iken kendilerine bir nur zahir olur. Başlarını kaldırınca görürler ki, Rab, üstlerinden kendilerini şereflendiriyor. Ve "Esselamü aleyküm ya ehli Cennet" diye buyuruyor. İşte bu, Allah Tealanın Kur'andaki "Selamün kavlen mirrabbirrahim" ayetindeki buyurmasıdır. Ondan sonra Allah onlara nazar eder, onlar da Allah'a nazar ederler. Ve Rablarına nazar ettikleri müddetçe, başka hiçbir nimete iltifat etmezler. Ta ki, Allah Tealanın temâşâsı kalkıp, nuru ve bereketi kalıncaya kadar. Hz Cabir (r.a.)
247 2 Ben uyku ile uyanıklık arasında iken iki melek geldi. Biri: "Bunun için bir temsil var, ona anlat" dedi. Diğeri de: "Bir Seyyid bir ev yaptı, ziyafeti için hazırladı. Bir münadi tayin etti. Burada Seyyid Allah, ev Cennet, ziyafet islam nimeti ve münadi de Hz. Muhammed (s.a.v)dir." dedi. Hz. Osman (r.a.)
247 3 Size benden sonra dört fitne gelecektir. Dördüncüsü geldiğinde kulağa birşey gitmez, göz görmez ve her tarafı fitne sarar. Ümmet, bir belaya mübtela olur, yılanın çöreklenmesi gibi. Öyle ki, onda ma'ruf inkar edilir, münker ise ma'ruf sayılır. Ve bu fitnede insanların bedeni öldüğü gibi kalbleri de ölür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
247 4 Hac ile Umreyi bir biri peşine yapınız. Zira onları peşi sıra yapmak ömrü artırır. Fakr ü zarureti ve günahları ise, demirci ocağının madenin pasını alması gibi, giderir. Hz. Ömer (r.a.)
247 5 Hac ve umreyi peşi peşi sıra yapın. Zira o ikisi fakirlik ve günahları, demirci ocağının, demir, altın ve gümüşün kirini giderdiği gibi giderir. Haccı mebrurun Cennetten başka karşılığı yoktur. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
247 6 Hz. Ebubekir (r.a)'ı melekler Cennete koşturarak götürürler. Sıddıklar ve peygamberlerle birlikte. Hz. Câbir (r.a.)
247 7 Ehli Cennetin zinetleri, abdest suyunun eriştiği abdest yerlerini bulur. Hz. Ebû Huseyin (r.a.)
247 8 Mahvolsun altın ve gümüş, "Ne biriktirelim" denildi. Buyurdu ki; Zâkir dil, şâkir kalb ve dinine yardımcı zevce. Sahabiden biri (r.a.)
247 9 Melekler Cuma günleri mescid kapılarına gönderilir, gelenleri sıra ile kaydederler. İmam minbere çıkınca defter kapanır. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
247 10 Sen ister ağla, ister ağlama. Siz onu götürürken o, melaikenin kanatlarının gölgesi altında idi. (Hz. Cabir r.a'ın babası Abdullah şehid olunca, kız kardeşi çok ağlamış. Efendimiz de yukariki hadisi şerifi buyurmuştur.) Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
85 1 Çoğu sekir veren şeyin azından da nehyediyorum. Hz. Amr ibni Sa'd (r.a.)
85 2 Allah (z.c.hz.) bir şeyi bir kula takdir ettiğinde, onu çevirecek hiçbir şey yoktur. Hz. Muhallet ibni Ukbe (r.a.)
85 3 Allah (z.c.hz.) kullara nikmet (musibet) murad ettiğinde, çocuklar ölür, kadınlar doğurmaz ve içlerinde rahmete şayan bir kimse yoksa başlarına belâ gelir. Hz. Huzeyfe ibni Yemani (r.a.)
85 4 Allah (z.c.hz.) bir kulu helâk etmek murad ettiğinde, önce ondan "haya" alınır. O zaman o kimse buğza lâyık olarak Allah'ın huzuruna mülâki olduğunda kendisinden "emanet" alınır. Ve hain tanınır. Böyle olunca "Rahmetten tard" olunur. O zaman lânete lâyık hale gelmiş olur. Ve o zamanda "İslâm hırkası" üzerinden alınır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
85 5 Allah (z.c.hz.) bir ev halkını sevdiğinde, aralarında mülâyemet kaim olur. Hz Cabir (r.a.)
85 6 Allah (z.c.hz.) bir kavmi sevdiğinde, onlara belâ musallat eder. Sabreden mükâfata nail olur, sızlanan da cezaya. Hz. Muhammed bin Lebid (r.a.)
85 7 Allah kulunu sevdiğinde, rızkını yetecek kadar verir. Hz. Ali (r.a.)
85 8 Allah bir kulu sevdiğinde, mescide kayyum eder. Sevmezse hamama hizmetçi eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
85 9 Allah, bir kula hayır murad ettiğinde, onu müptelâ eder. Ve ona meşgul olacak mal ve evlâd bırakmaz. (Kendisi ile meşgul eder.) Hz. Utbe (r.a.)
85 10 Allah (z.c.hz.) bir Peygambere bir geçimlik verdiğinde ve onu da ahirete aldığında, bu geçimlik, onun yerine geçenindir (halifenin). Hz. Ebû Bekir (r.a.)
85 11 Allah (z.c.hz.) kuluna bir nimet verdiğinde, o nimetin eserinin o kul üzerinde zahir olmasını sever. Hz. İmran ibni Hasin (r.a.)
85 12 Allah (z.c.hz.) hilâfet için kul yarattığında alnını mesh eder. Hz. Enes (r.a.)
85 13 Allah (z.c.hz.) bir ümmete gadab edip azab vermemiş ise, zahireleri pahalanır, ömürleri kısalır, tüccarları ticaret edemez, yağmurları azalır ve başlarına da şerirleri musallat olur. Hz. Ali (r.a.)
85 14 Allah (z.c.hz.) hilâfet için kul yarattığında nasiyesini (alnını) mesh eder ve onu sevmiyen göz olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
85 15 Allah (z.c.hz.) ehli arza belâ verdiğinde, camileri ibadetle şenlendirenlere bunu uğratmaz. Hz. Enes (r.a.)
85 16 Allah (z.c.hz.) Bana bir horozdan bahsetmeme izin verdi. Ayakları arza batmış, boynu Arşı Alânın altında bükülmüş, O horoz diyor ki: "Seni tesbih ederim. Şanın ne büyüktür." Buna cevap verildi ki: "Allah'a yalan yere yemin edenler O'nun azametini bilemez." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
olduğunu bildirsin, razı olmıyacağı bir işi kocası yapama sın... Öyle bir zevce ki istediği zaman evden çıksın, di lediğinde dönsün ve her yerde erkeklerle oturup kalksın!
Evet, kadın hakları taraftarı görünen zat bunu ister mi, yoksa böyle bir zevceye cam sıkılır ve karısını hürri-yetlerine kavuşturan şu zamana lånet mi eder? Fakat buna rağmen gene de davasının adamı görünür...
Böylesi davasında samimi midir? Yoksa bu davanın ardında başka sebepler» mi vardır?
Kadının, hakikaten hürriyete ermesi için mi kayıt lardan sıyrılmasını ister, yoksa ticarethanede, fabrikada, mektepte ve yolda kolay ele geçebilmesi veya kendi şeh vetlerini zahmetsiz ve engelsiz tatmin etmesi için mi??
«Açık ve samimi olalım... Bütün bu didinmeler kadı mele geçirmek içindir, yoksa hürriyete kavuşturmak için değil.
Bir başka misal:
«Genç kızları gazetesinde çalıştıran patron... Kadını hürriyetine kavuşturmak için uğraştığını söyler. Çalış-mak, geçimini sağlamak ve şahsiyetini gerçekleştirme yo-lunda her sahada faaliyet gösterebilmek için kadına yar-dım etmektedir o. Patron, kadının erkekten daha randı-manlı olduğunu, vazifesini yapmakta ondan daha muk-tedir bulunduğunu söyler. Kadının ise daha dayanıklı ol-duğunu, ona daha samimi sarıldığını söyler... Söyler de söyler...
«Hakikaten kadını hürriyete kavuşturmaya ve onun iktidarını isbata mı çalışıyor o?
Yoksa yürüttüğü gazetecilik işinde onu bir «tuzak» mı edinmek istiyor? Kadını haber toplamaya gönderir, çünkü çok iyi biliyor ki öteden kıvrak bir hareket, beri-
[2] Bir yazarımız: Kadını kafesten kurtaracağız, diyenler, onu sokak ortasında kafeslemek isteyenlerdir. der.
254
Cüz: 22
Rûhu'l-Beyân
285 hakimiyeti olmayan kimse, zâhirde kendisine itaat edilen birisi de olsa hakikatte zelil olur.
et-Te'vilâtü'n-Necmiyye'de der ki: "Kulların bize yaklaşmak için yaptığı her şeyi apaçık bir kitapta yazmışızdır. Yani onun eserlerini/izlerini ve nurlarını sevdiklerimizin kalblerinin levh-i mahfūzunda sabit kılmışızdır."
Bilesin ki insân-ı kâmilin kalbi, açık bir kitap (imâm-ı mübîn) ve ilâhi bir levh-i mahfuzdur. O kalpte idraki beşer sınırında olan ve keşfi külli aklın kudretinde bulunan nice melekût nurları nakşedilmiş ve ceberût sırları yerleştirilmiştir. Bu durum kalbde her iki cihana âid zerre kadar bir sûret kalmayacak şekilde kalbin tasfiye ve temizlenmesinden sonra hâsıl olur. Tasfiyenin mânâsı, varlığı hakîkî olanın (mütehakkak) ortaya çıkması için vehmedileni (mütevehhemi) izāle etmektir. Mütevehhem ve mütehakkakı bilip birbirinden ayırmayan mütehakkaktan mahrum olur.
Molla Câmî der ki:
Bir köpek ağzında kemik gidiyordu. Yolu bir akarsuya vardı. Su son derece saf ve berraktı. Kemiğin aksi o suda göründü. Zavallı köpek zannetti ki Suda bir başka kemik var. Ağzını açıp da ona koşunca, Ağzındaki kemik suya düştü. Yok olanı var zannetti,
Bu yüzden olan var olan, kaybetti.
Akıllı olana lâzım olan hakîkatin sûretinin, varlığın hakikatinin görü-nüp ortaya çıkması, ıyan ve şuhûd (müşâhede) kemål üzere hâsıl olması için kalb aynasını cilâlamaktır. Yüce Allah'tan bizi saf ve temiz kul-larından kılmasını, bulanıklıklardan ve sürçmelerden korumasını niyaz ederiz. Çünkü her ilim ve amelden maksûdun gayesi ve emelin nihâyeti O'dur.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)
121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.)
121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder. Hz. Ubey İbni Kaab (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
502 1 Ey tüccar cemaati, bu alış verişe manasız söz ve yemin karışır, muamelenize sadaka da girsin. Hz. Kays İbni Ebu Gazve (r.a.)
502 2 Ey delikanlılar topluluğu, sizden kim evlenmek elinden geliyorsa evlensin. Zira bu, gözü haramdan korur ve ırz için de en iyi muhafazadır. Kimin de gücü yetmezse oruç tutsun. Zira bu onun için enemedir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
502 3 Ey mü'minlerin kadınları, tehlil, tesbih ve takdis'e devam edin. Gaflet etmeyin ki rahmeti unutursunuz. Parmaklarınızla sayın. Bunlar sorguya çekileceklerdir ve tesbihe şehadet edeceklerdir. Hz. Hani İbni Osman (r.a.)
502 4 Ey kara haberciler, ey kara haberciler, ey kara haberciler. Sizin üzerinize korktuğum şeylerin en korkuncu riya ve gizli şehvettir. Hz. Abdullah İbni Zeyd (r.a.)
502 5 Ya Vabisa, geldin Bana iyilik ve günahtan soruyorsun. Neyi yapmandan için rahat oluyorsa o iyidir. Ne ki nefsinde tereddüt ve ihtilaç uyandırıyor o günahtır; sana insanlar fetva verse de. Hz. Vabisa (r.a.)
502 6 Ya Vasiba (r.a.), kalbinden fetva al. İyilik, kalbin mutmain olduğu ve nefsin itminan bulduğu şeydir. Günah ise, nefsini tırmalayan ve kalbe tereddüd uyandıran şeydir. İnsanlar sana fetva verse de "o doğrudur" deseler de. Hz. Vabisa (r.a.)
502 7 Ey yahudi, insan hepsinden, her ikisinin menisinden yaratılır. Erkek menisi kalındır. Ondan kemik ve sinir yaratılır. Kadının mutfesi ince nutfedir. Ondan et ve kan yaratılır. Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
502 8 Adam keşke doğduğu yerin dışında, garib olarak ölseydi. Zira bir adam garib ölürse, o öldüğü yerle memleketi arasındaki mesafe Cennette ölçülür. (Kendine ona göre yer verilir.) Hz. İbni Amr (r.a.)
502 9 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, adam malın kendisine nereden geldiğine, helaldan mı, haramdan mı geldiğine aldırmayacak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
502 10 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, ümmetim ihtilafı sırasında Benim sünnetime tutunan eliyle ateş tutan bir kimse gibi olacaktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
502 11 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların yüzleri insan yüzü, kalbleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçmazlar. Eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise marufu emretmez, münkeri nehyetmez olur. Sünnet aralarında bid'at, bid'at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri sapıktır. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat kılar. Hayırlıları dua eder, fakat duaları kabul olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
250 1 Yerin her tarafı kıyamette mahvolur. Yalnız, namaz kılınıp, secde edilen yerler hariç. Ve bu yerler de birbirine eklenir. (Üzerinde namaz kılanlara şefaat edecekler, vazifesi bitince, Cennete intikal ederler.) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
250 2 Cennetin kokusu beşyüz yıllık yerden duyulur. Bunu; yaptığını başa kakan, anaya-babaya asi olan ve içkiye idmanlı (devamlı) olan duyamaz. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
250 3 Müminleri merhamet, muhabbet ve yardımlaşmada tek bir vücud gibi görürsün. Nasıl bir aza rahatsız olunca diğerlerini ateş ve uykusuzluk alırsa, bu da öyledir. Hz. Numan İbni Beşir (r.a.)
250 4 Siz Bana kıyamette, abdest azaları nurlu bir halde geleceksiniz. Bu hal, yalnız ümmetimde görülür ve onların dışında hiçbir ümmete nasib olmaz. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
250 5 Bir evde çöp olursa, o evde bereket kaldırılır. Hz. Enes (r.a.)
250 6 Vasiyeti terkeylemek; dünyada ayıp, ahirette de ateş ve lekedir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
250 7 Âmâya (âmâdır diye) selam vermemek, hıyanettir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
250 8 Size, tutunduğunuz vakit, asla dalalete düşmeyeceğiniz şeyi bıraktım: Allahın kitabı Kur'an ve Ehli Beytim. Hz. Câbir (r.a.)
250 9 Dünyayı terketmek, sabırdan daha acıdır. Fi sebilillah kılıç vurmaktan da şiddetlidir. Bir adam bunu yaparsa, Allah ona şehid sevabı verir. Dünyayı terketmek; az yemek ve doymayı azaltmak ve insanların senasından hoşlanmamaktır. Zira kim insanların övmesinden hoşlanırsa, dünyayı ve nimetlerini sevmiş olur. Kimin de Cennetin ebedi nimetleri hoşuna giderse, dünyayı ve insanların kendini övmesinden hoşlanmayı terketsin. Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
250 10 Evlen. İffetine iffet katarsın. Ancak, şu beş türlü kadını alma; "Şehbere, Lehbere, Nehbere, Haydere ve Lefut." Ey Allah'ın Resulü! Söylediğinden bir şey anlamadım" dendi. Buyurdu ki: Siz Arablar değilmisiniz? Şehbere, zayıf uzun boylu, Lehbere yüzsüz çakır, Nehbere hoşa gitmiyecek kadar kısa, Heydere koca karı, ve Lefut ise, senden başkasından çocuğu olan kadındır. Hz. Zeyd İbni Haris (r.a.)
250 11 Mehir olarak, demirden bir yüzük mukabilinde olsa da yine evlen. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.)
250 12 Kadınlarla evlenin. Zira onlar mal getirir. (Nikah kısmet açar) Hz. Âişe (r. anha)
250 13 Kız-oğlan-kız alınız. Onların ağızları tatlıdır. Çok çocuk yaparlar, aza da kanaat ederler. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
250 14 Evlenin. Ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar ederim. Hristiyanların rahipleri gibi olmayın. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Hikmetli foyles
"Hiçbir bela yoktur ki ondan daha kötüse olmasın."
Hazreti-Ebû Bekr (Radıyallabu Anh)
"Ben bazı salih insanları şöyle derlerken işitim: Biz revbe edinceye kadar ölmek istemiyoruz ama ölünceye kadar da tevbe etmiyoruz
Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Sadık dost, arkadaşının ayıbını görünce ihtår eder, ifşa etmez."
Imam-ı Şibli (Rahmetullahi Aleyb)
"Ilim yolunda bulunmak büyük cibattır. llim ile amel etmek ondan büyük cihattu. Iblås ile amel etmek ondan daha büyük cihattır. Cenab-ı Hakk cümlesini ihsan eylesin,"
Mahmûd Efendi Hazretleri (Kuddive Sirrubů)
"Dün geçmişte kalmış bir kıssadır. Bugün ise amel zamanıdır. Yarını düşünmek ise emeldir."
Fudayl ibni İyaz (Kuddise Sirrubů)
"Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez, fakat söylediği her şeyi düşünür.
Mevlâna Celaleddin-i Rumi (Kuddise Sirruhů)
"Bir surü için, o sürü köpeğinin kurtla arkadaşlık etmesinden
daha büyük bir bela yoktur."
Molla Cami (Rahmetullahi Aleyb)
H
YanıtlaSil
Yuksel2 Haziran 2025 05:09
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
122 1 Cebrail (a.s.) firavunun ağzına toprak tıkıyordu. "Lâ ilâhe illallah" deyip de mağfiret görmesin diye. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
122 2 Allah (z.c.hz.) üzerine, dünyaya ait yükselttiği şeyi düşürmek haktır. Hz. Enes (r.a.)
122 3 Tabiinin en hayırlısı, öyle bir Üveysi (Veysel Karani) vardır ki, o annesine sadıktır. Allah'a and verse Allah onun andını geri çevirmez. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız sizin için istiğfar etmesini isteyin. Hz. Ömer (r.a.)
122 4 Tedavide kullandığınız şeylerin en hayırlıları Ledûd (ağız ağrılarında), enfiye, hacamat, müshil ve ismit (sürme)''. İsmit gözü açar ve kirpikleri besler. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
122 5 Bir adamın din kardeşi için gıyabında yaptığı dua müstecab olur. Ve dua edenin başında bir melek "amin" der. Ve "Sana da bir o kadar" diye söyler. (Diğer bir hadiste, Meleğin "amini" geri dönmez buyurulmaktadır) Hz. Ebud Derda (r.a.)
122 6 Allah (z.c.hz.) ile mahlûku arasında nurani veya zulmani yetmiş bin hicab vardır. Kim bu hicabı aşan bir şey hissederse mahv olur. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
122 7 Allah (z.c.hz.)'nin zikri şifa, insanların zikri ise derttir. Hz. Mekhul (r.a.)
122 8 Aklın başı insanlarla sevgi tesis etmektir. Sakalının hafif olması insan için saadettendir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
122 9 Allah (z.c.hz.) kulunun: "Rabbiğfirlî zünûbî" demesinden hoşlanır. Ve buyurur ki: "Kulum Benden başkasının günahlarını afv edemiyeceğini biliyor." Hz. Ali (r.a.)
122 10 Rabbınız Celle Şânuhû Rahimdir. Kim ki bir iyilik yapmak ister de yapamaz ise ona bir sevap yazılır. Yaparsa, 10 ilâ 700 misli veya daha fazla sevab yazılır. Kim bir kötülük yapmak ister de yapmaz ise bir sevab, yaparsa bir günah yazılır. Allah isterse onu da affeder. Allah'ın muamelesinde helâk olacak adam, mahvolmaya lâyık olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
503 1 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, yanında altın ve gümüşü olmayan rahat etmez. Hz. Mikdam (r.a.)
503 2 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mü'min o zaman müminlere dua edecek te Allah (z.c.hz.) şöyle buyuracak: "Kendi nefsine dua et sana icabet edeyim, umuma gelince Ben onlara gazablıyım." Hz. Enes (r.a.)
503 3 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, boğulmaya maruz adam gibi dua etmeyen yakayı kurtaramaz. Hz. Huzeyfe (r.a.)
503 4 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, Camilerde halka halinde toplanırlar, gayeleri dünyevi olur. Allah'ın onlara ihtiyacı yoktur. Bunların arasına girmeyin. Hz. Enes (r.a.)
503 5 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki o zamanki halkın efdali "hafifül haz" olanıdır. Denildi ki; "Ya Resulallah hafifül haz nedir?" Buyurdu ki, çoluk çocuğu az olanlardır. Hz. Huzeyfe (r.a.)
503 6 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, bir saat düşünürlerde kendilerine namaz kıldıracak imam bulamazlar. Hz. Selame binti Hür (r.a.)
503 7 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, o zaman da onlar riba yerler, yemeyene de tozu bulaşır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
503 8 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, zenginler tenezzüh için, orta halliler ticaret için, onların kur'aları riya ve gösteriş için, fakirler ise dilenmek için hac ederler. Hz. Enes (r.a.)
503 9 Ümmetim üzerine bir zaman gelir ki fukaha bir birini çekemez. Tekelerin birbirlerini kıskandığı gibi, birbirlerini kıskanırlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
503 10 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, adam acizlikle facirlik arasında muhayyer kalır. Kim bu zamana ulaşırsa aczi, fücura tercih etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
503 11 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, adamın imanı soyulur da haberi olmaz. Halbuki o gömleğinin soyulduğu gibi soyulmuştur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
503 12 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki onda ulema, köpekler öldürülür gibi öldürülür. Keşke o zaman ulema birlik olsaydı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Fakihlerinize ve abidlerinize danışın. Şahsi fikir ile amel etmeyiniz. (Hz. Ali r.a sormuş: Hakkında açık bir emir veya yasak bulamadığımız bir iş gelip çattığında ne yapalım.?)
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 251 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
En büyük keramet çalışmaktır.
Hacı Bektaş-ı Veli
Ma
Bir an kayboldun gibi!
Yaşadım kıyameti Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Erdem Bayazıt
২৩০
SÖZÜN ÖZÜ
SÖZÜN ÖZÜ
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.
Şeyh Edebali
و
Vatan, bize kılıcımızın ekmeğidir.
Namık Kemal
Maziye ihanet edenler atiye de ihanet etmiş olurlar.
Arif Nihat Asya
Politika ve harp tarihi kılıcın zaferiyle doludur. Fakat kültür ve medeniyet tarihini yapan kalbin zaferidir.
Peyami Safa
GÜNÜN
DUASI
"Allah'ım! Beni bağışla, bana hidayet nasip eyle, bana rızık ber, beni afiyette daim eyle ve bana merhamet et." (Müslim, Zikir ve Duů, 35)
MEVLİD-İ NEBİ HAFTASI
Mevlid-i Nebi Haftası, 1989 yı-lında Diyanet İşleri Başkanlığının tamamen kendi inisiyatifiyle ve Türkiye'deki ilahiyat birikimiyle istişare ederek planladığı ve uy-gulamaya koyduğu bir haftadır. Bu hafta, kanunların verdiği yet-kiyle ortaya çıkmış; 30 yıl boyunca tefekkür dünyamıza hayat vermiş; "Hz. Peygamber'i anmaktan anlama-ya" düsturuyla gelişmiş; Peygambe-rimizin örnekliğini toplumumuzun her kesimine ve gönül coğrafyamıza anlatmayı, günümüz problemlerine nebevi referanslarla çözüm üretme-yi amaçlayan, milletimizin yakın tarihinde yer etmiş bir haftadır.
Diğer yandan söz konusu hafta, dini/taabbudi değil, ilmî, irfani ve kültürel bir haftadır.
Başkanlığımız, hafta münase-betiyle toplumumuz, gönül coğ-rafyamız ve bütün insanlık için önem arz eden ve sorun haline gelen bir konuyu tema olarak belirlemekte ve bu çerçevede pek çok etkinlik gerçekleştirmektedir. Bu etkinliklerle İslam'ın rahmet yüklü mesajlarının ve Peygam-ber Efendimiz (s.a.s.)'in on dört asırlık eşsiz örnekliğinin, önder-liğinin ve rehberliğinin toplumun tüm kesimlerine ulaştırılmasını sağlamaktadır.
SÖZÜN ÖZÜ
Seugi dostlara saygılı olmakla güçlenir.
Hz. Ali (r.a.)
Hakkın olacak işler,
Boştur kamu teşvişler,
Ol hikmetini işler,
Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
Erzurumlu İbrahim Hakkı
Toprağa Verme ve Hilafet Sorunu/929
güç ve imkân bulunmamaktadır. Bugün benim yerime bu işi daha iyi yerine getirebi-lecek birinin görevlendirilmesini isterdim."
1943. Böylece Allah'ın lütfu ve yardımı sayesinde, Resulullah (as) için büyük anlam ifade eden bazı dilek ve temenniler gerçekleşmiş oldu.
1944. Gerçekten de o şöyle bir açıklamada bulunmuştu:
"Biz, kamuya ait bir görevi, ona talip olan kimselere vermeyiz."738 Resulullah (as)'la çok yakın ilişkileri olan ve İslâm öğretisini en güzel bir şekilde tem-sil eden şahsiyetlerin, asgarî düzeyde de olsa parlaklıklarından bir şey yitirmemeleri gerekirdi. Daha önce de gördüğümüz gibi, sahabenin önde gelenlerinden bazıları, Ha-lifeliği kendileri için istemişler, bir kısmı ise asla böyle bir şeyi arzu etmemişlerdi. 1945. Resulullah (as), aynı zamanda bütün ırklar arasında mükemmel bir eşitlik bulundu-ğunu açıklayarak, bireyler arasındaki yegâne üstünlüğün ise sadece takva konusunda söz konusu olabileceğini açıklamıştı.79 En yetenekli kimselerden biri olsa bile, hali-feliğe Resulullah (as)'ın yakın bir akrabasının seçilmesi, yerleştirilmeye çalışılan bu yeni anlayışa gölge düşürecekti. Şunu hatırlatalım ki, Ebû Bekir, kuşkusuz Kureyşli-lere mensup olmakla birlikte, kabilesi olan Benû Teym, Kusay'ın soyundan gelme-diği için onlara soğuk duran, hatta Kureyş'in pek itibar etmediği 40 bir aileye mensup idi. Daha sonraları Müslümanlar, kölelikten yeni azât edilmiş ve Mısır'da Memluk, Hindistan'da Gulâmân gibi hanedanların kurucusu olan hükümdarlara en küçük bir tereddüt göstermeksizin itaat etmişlerdir. Resulullah (as) gerçekçi biri idi ve sürekli olarak yenilenmeyi tercih ediyordu. Belâzurî'ye göre741 Resulullah (as), Medine'den askeri seferler amacıyla 25 kez çıkmış ve sürekli aynı kişi olmamak üzere, yokluğu boyunca kendi yerine bir naip görevlendirmişti. Bunlar arasında, aslen Güney Arabis-tanlı olan Medine'deki Hazreçliler, Evsliler, Mekkeliler, Gıfârlılar, henüz azat edilmiş köleler ve hattâ âmâlar bulunmaktaydı. Resulullah (as)'ın akrabalarından geçici ola-rak ona vekâlet edenlere ise oldukça enderdir. Kölelerden (Kuzey Arabistan'ın) Kelb kabilesine mensup azatlı Zeyd ibn Harise'yi sayabiliriz. Âmâ bir sahabe olan İbn Ümmü Mektûm ise, bu göreve oldukça geç bir dönemde, yani H. 10. yılın sonlarına doğru, Resulullah (as)'ın vefatından sadece üç ay önce tayin edilmişti. Biz, Resulullah'ın: "Başkanlar Kureyş'tendir" şeklindeki meşhur hadisini hangi amaçla ve kimler için
738 Ebû Dâvûd, 23: 2; Buhârî, 37: 1, No: 2 vd.
739 Hucurât: 49/13.
740 Bir şair, bu kabile hakkında alay yollu şöyle söylemekteydi: "İşler özellikle Teymlerin yokken karara bağ-lanır, onlar orada bulunsalar bile, onların görüşleri alınmaz," (bk. Mecelletu'l-Hac, Mekke 1378 H., XII, 10, s. 605).
741 Ensab, 1, § 648-767.
Prof. Dr. Muhammed Hamidullah
İslâm Peygamberi
Hayatı ve Eserleri
Çeviren
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yazgan
MAHMUT SAMİ KİRAZO
Mâzîyi bir hatırla; Evvelsi günler ve dün, Sanmayasın ki bitmez, Elbet bitecek, birgün!
Yaşantını sorgula, Doğru mu çok, yalan mı? Farkında mısın acep, Biten mi çok, kalan mı?
Yarınla oyalanma, Giden gün, geri dönmez! Bugünü değerlendir, Belki yarın da gelmez!
"Gönlünün sessiz sesi", Çok zaman gelmez dile! Tabii ki anlayamaz, Dost görünenler bile!
Sabrın sonu selâmet, Çekmek kolay mı çile? Kibirliden fayda yok, Emek verme nâfile!
Hâlis ses; Arş'a çıkar, Dertsiz olan inlemez! Halden anlamak; Erdem! Gönül ferman dinlemez!
YanıtlaSil
Yuksel3 Haziran 2025 11:05
IRAZOĞLU
Hakikati unutup, Nefsine uymayasın! Dil yâresi onulmaz, "Kul Hakkı" almayasın!
mı?
Elin dizin dosdoğru, Yüzün gözün pir olsun, Mânân maddene hâkim, Özün sözün bir olsun!
z!
!
İki peşpeşe "Ah"a Hayatı bağlayana, Kendine çelme takıp, Düşünce ağlayana!
"Keşke"lerle "tühler"le, Hep ömrü geçenlere! "Hak" dururken bâtılı, Çok yazık seçenlere!
Sahtelerin lâfıyla, Tevâzûdan sıyrılma, Rabbin'e ilticâ et, Doğru yoldan ayrılma!
En şerefli mahlûksun, Sen gerçekten kul isen! Dostunu Emin'den seç, Kıymetli bir çul isen!
Helâl kazan ve harca! Tâc edilirsin başa, Mevlâ'ya teslim olup, Hizmet aşkıyla yaşa!
Hamd edip şükr ederek, Rıza'ya erebilmek, Mutluluğun zirvesi: Cemâl'i görebilmek!
*Âmîn Âmîn Yâ Muîn... Velhamdü Lillâhi Rabbilâlemîn...
&R
En çok yaptıkları duaları şöyle idi: "Ya mukallibel kulûb, sebbit kalbî alâ dînike.": (Ey kalbleri çeviren Rabbım, kalbimi dinine sabit kıl) Bu husus sorulduğunda şöyle demişlerdi: "Hiç bir kimse yoktur ki, kalbi Allahın parmaklarından iki parmak arasında olmasın. Allah kimi dilerse onu doğrultur, kimi de dilerse onu kaydırır.
Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.anha)
Sayfa: 542 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Gazze hadisesi bütün tahsil âlemine bir ayna tutmuştur:
Zâlimlere ve onları destekleyenlere bakıyoruz. Müşterek vasıfları: Sırf dünyevî tahsil ile doktoralar, çifte fakülteler bitirmek...
Evlâtlarımızın böyle bir zâlim veya zâlim destekçisi olmasından Allâh'a sığınmalı ve bunun tedbiri olarak da, mâneviyatlarına îtinâ göstermeliyiz.
Geçtiğimiz aylarda, mâneviyat olmadan sadece dünyevî tahsilin nasıl neticeler verdiğine dair bir hâdise gördük:
Küçücük bebekleri, para kazanma uğruna ölüme terk eden bir çete ile karşılaştık.
Ne yazık!
Tıp tahsili yapmış, hastahâne açmış, fakat çocuk cellâdı olmuş!
Hukuk tahsili yapmış, fakat vicdânî hisleri dumûra uğramış kimseler de, bu cinayet şebekesine ortak olmuş!
1-
Bri-
Bu sebeple dünyevî tahsil ile uhrevî tahsili mezcetmek zaruri dir.
Huyca Gül Olmak
Erenlerin deurânına, Uzaklardan bakmamalı. Dalıp aşkın ummânına, Asla geri çıkmamalı.
Düşünceni benlik sarsa, Kapılma hiç kine, hırsa, Huyca gül olmak da varsa, Kor ateşler yakmamalı.
Sarınca aşkın mânâsı, Diner gönül fırtınası, Kalp olur kalbin aynası, Másivâyı takmamalı.
Kalpte çalsın aşkın sazı, Dön Rabbine et niyazı, Dosttan fiske gelse bazı, Eğrilere çekmemeli.
Seherlerin şebnemi ol, Damla damla yüreğe dol, Yürüyünce tükenir yol, Hiç geriye bakmamalı.
Gül uyanır bülbül için, Bülbül yaşar, tek gül için, Sevda bilmez gönül için, Nefse boyun bükmemeli.
Kenetleyip dost elleri, Deste deste sar gülleri, Hoş tutarak gönülleri, Köprüleri yıkmamalı.
Doğru kişi yâren olsun, Hasletin hep veren olsun, Heyben hayırlarla dolsun, Şer tohumu ekmemeli.
Fitren ihtiyaçtır sevda, Hastaya ilâçtır sevda, Ummanda kulaçtır sevc Çırpınarak çıkmamalı.
Bağlanarak candan câr Sevda lâzımdır insana, Günbeyli'yle yana yana Ol sevdadan bıkmamal
GÜNBEYLİ (Mahmut TOPBAŞLI) mahtophashi@hotmail.com
Sözüm Geçmiyor
Söyleye söyleye bıktım usandım, Nefs-i emmâre ye sözüm geçmiyor!.. Belki bir gün olur uslanır sandım. «Nefs-i emmâre ye sözüm geçmiyor!..
Daim bâtıl ile alışverişte, Hile yapar, tuzak kurar her işte... Hälä ısrar eder aynı görüşte. Nefs-i emmâre ye sözüm geçmiyor!..
Düşünde define bulsa sevinir, Iblisten âferin alsa sevinir... Gönül şehrim harap olsa sevinir. Nefs-i emmâre»ye sözüm geçmiyor!..
Ne sözünde sebat, ne ahde vefâ, Hep onun yüzünden çektiğim cefâ... Yalvardım, yakardım günde kaç defa. Nefs-i emmâre ye sözüm geçmiyor!..
Gurbetteyim garip gönlüm yaralı, Ölsem bile olmayacak oralı... Gerekçesi, mazereti sıralı, «Nefs-i emmâre ye sözüm geçmiyor!..
Güzellikler gülümsedi karşıda, Çirkefleşti sokaklarda, çarşıda... Gel gidelim dedim kâmil mürşide, «Nefs-i emmâre ye sözüm geçmiyor!..
«Sabır dedim sene bitti, ay bitti, Yaşadığım şehir bitti, köy bitti... Diye diye şu dilimde tüy bitti. «Nefs-i emmâre ye sözüm geçmiyor!..
Abdullah GÜLCEMAL alsbullah_gulcemal@hotmail.com
17 Bim 2016
Kuymetli Okuyuculaumız,
Her medeniyet, kendi insan tipini yetiştirir.
Günümüzde, doğuda, batida, sokakta, idarede, bir şeyler yapan ve yapmayan bu insan tipi hangi medeniyetin mahsülü?
Suriye'yi yıllardır kana bulayan cellåt, Avrupa'da tip tahsili yaptı. Kendisı bir göz doktoru fakat yol açtığı faciaları göremiyor.
Hadi o, babadan aldığı veråsetle böyle zulmedi-yor diyelim. Ya ona yardım edenler?
Orta Doğu'yu bir strateji oyunu plåtformuymuş gibi hissiz ve vicdansız bir soğukkanlılıkla kana bulayanlar?
Göz yumanlar?
Rahatımızı kaçırmasınlar diye, mültecilerin Ak-deniz'de boğulmasını seyredenler?
Bu vicdansız, merhametsiz, hissiz, alık, abus ve nådan insan tipini hangi medeniyet yetiş-tirdi?
Islåm beldelerini bile iki asırdır, batı medeniyeti-nin kah icbari kah taklidi işgali kapladığı için; ortaya çıkan anarşinin bile İslâm medeniye-tiyle alakasını kuramıyoruz.
Zaten onlar değil miydi? Medeniyetler savaşında ayakta kalan tek taraf batı medeniyeti oldu /olacak diyenler!.. İşte yetiştirdikleri insan tipi
O hålde, hatırlatmaya hakkımız var:
BİZİM MEDENİYETİMİZ
Gök kubbede ve altında inşa ettikleri her kubbe-de hoş sadålar bırakan medeniyetimiz...
O kubbeler altında cem olan, cemiyet ve cemaat olan insanımız...
Merhametli, vicdanlı, cömert...
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; kendi
medeniyetimizle yetiştiğimiz ve tahsil gör-düğümüz devirlerde milletçe kıtalara hük-mettiğimizi hatırlattı.
Nesillerimizi kendi medeniyetimize yabancılaş-tırma felaketini, «Tahsil bu!>> diyerek, eğitim yoluyla gerçekleştirdiklerine dikkat çekerek, maarif sistemimizi; medeniyetimizin asil ve asıl fabrika ayarlarına döndürmenin yegâne
çare olduğunu tebárüz ettirdi.
Muhterem Osman Nüri TOPBAŞ Üstadımız, <> zaviyesinden; ya-
YUZAKA
BİZİM MEDENIYETIMIZ
ni medeniyetimizin kurucusu Fahr-i Käināt Efendimiz'in ashabını ve ümmetini tezkiye edişi, onlarda hissiyatı değiştirici ve olgun-laştırıcı hamlelerinde aramakta cevabı ve bu-lup göstermekte. Fedákår, cömert, diğergåm insan tipine en güzel misalleri vermekte.
Mevlana'da maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi, mecăzi ve hakiki ateşleri yandıran ve söndü-ren hakikatler dile gelmekte.
Yazarlarımız, aktüaliteyle harmanlayarak ele al-dılar mevzumuzu.
Cemaat ve cemiyet dokumuza; kemålåt arayı-sı, ferdiyetçilik ve cemiyetçilik dengesi, ya-kın tarih süzgeci gibi bakış noktalarından baktılar. Teslimiyet anlayışımızın istismar edilmemesi için, alınması gereken tedbirleri saydılar.
Yine tecrübeler, håtıralar, nüktelerle dolu bu sa-yımız da...
Ailede başlayan birlik ve beraberliğin dînî ve ah-läki temelleri... Hazret-i Hatice'den alınacak ibretler...
Camide cemaat olduğumuz gibi, iş âleminde de ortak olmak ve birleşmenin ehemmiyeti...
Hak yolundaki çileleri şifå bilmek ve şer yolunda-ki rahatlıkları belȧ görmek...
Öfke belasına, Sünnet'ten çareler...
Ahlåk ve tasavvuf kitaplarımızda yer bulan eski semåvi kitaplardan mervi hikmetler...
Bizim yakın tarihimize, onların mevcut tarihleri-ne yansıyan doğu-batı rekabetinin; kor hålde durduğunu sadece biraz imaj külüyle küllen-diğini gösteren hådiseler...
Medeniyetimizin yetiştirdiği insan tiplerine mi-saller:
Çár-ı yår-ı güzinden, Hasan-ı Basri'ye... Ahmed Yesevi'den Genç Osman'a...
Bizim medeniyetimizle mütenasip bir sesle...
Yüzakıyla...
İ
Bugünlere kolay gelinmedi -4-
stanbul ve Çanakkale Boğazlan-nın jeopolitik ve stratejik konum-ları sebebiyle buralara hâkim olma mücadelesi başta İngiltere olmak üzere Rusya ve Almanya'nın geleneksel politikalarının esasını oluş-turmuştur.
Türk milletini Anadolu'dan atmak, milletimizin 8. asırdan beri sahip ol-duğu İslam dinini Arabistan Yarıma-dası'na hapsetmek ve Osmanlı Dev-leti'ne son darbeyi vurmak için ger-çekleştirilen Çanakkale Savaşı denile-bilir ki Batı'nın Osmanlıya yönelik en büyük haçlı saldınlarından biridir.
Çanakkale'de çehreleri, renkleri, dilleri ve ırkları değişik çeşitli milletler-den oluşan, vicdanları körelmiş, hiçbir insani ve ahlaki değer tanımayan güçler, milletimizi tarih sahnesinden silmek için bütün güçleriyle üzerimize geldiler. Ne var ki düşmanın gülleleri, mermileri aslan neferlerimizin göğ-sünde sönmüş, Çanakkale Boğazı düşmanlarımıza mezar olmuştur.
Bu ordular karşısında güçlü silahla-rımız yoktu; fakat kalplerimizde güçlü Limanımız vardı. Gönüllerde "Ölürsem şehit, kalırsam gazi" ideali vardı. Bir-birimize sımsıkı bağlıydık. Birlik ve
beraberlik ruhuyla hareket ettik; çün-kü bizler bu topraklarda rengi rengi-
SALİM KÖKLÜ
salim.koklu@tg.com.tr
ne, dili diline, sesi sesine, gönlü gön-lüne kanşmış bir milletiz.
Bizler asırlar boyu sevinçte, keder-de, varlıkta ve yoklukta birlikte ağla-yıp, birlikte gülmüş bir milletiz. Din, ezan, vatan, bayrak ve mukaddesat uğruna doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle hep birlikte aynı safta mü-cadele ettik. Binlerce evladımızı şehit vererek bu topraklan hep birlikte va-tan edindik. Çanakkale'de kazanılan
Çanakkale, bugün de gönüllerimiz de bir milletin kararlılığının ifadesi
zafer, iman gücünün, birlik ve bera-berliğin zaferidir. Bu inancımızı, birlik ve beraberliğimizi muhafaza ettiğimiz müddetçe inşallah başaramayacağı mız hiçbir iş, üstesinden gelemeyece-ğimiz hiçbir problem yoktur. Bugün de milletçe aynı ruh ve inanca, aynı birlik ve beraberliğe daha çok ihtiya-cımız vardır.
olarak yerini korumaktadır. Çanakka-le kınalı kuzu öykülerinin, Yahya Ça-vuşların, Seyit Onbaşıların, Hasan Çavuşların, Anadolu'dan cephelere koşan binlerce Mehmetçiğin, cephe-ye mermi taşıyan Türk analarının İstiklal ve istikbal mücadelesinin ifadesidir.
Bu vesileyle başta Çanakkale şehit-lerimiz olmak üzere bütün şehitlerini-ze Allahü tealadan rahmet diliyoruz...
www.namazvakti.com www.turktakvin
Birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmek
Çanakkale'de kazanılan zafer, iman gücünün, birlik ve beraberli-ğin zaferidir. Bugün de milletçe aynı inanca, aynı birlik ve beraber-liğe daha çok ihtiyacımız var.
Ey insanoğlu!
Niyet bahsinde şu cümle aklından hiç çıkmasın:
Kirli amellere maske olan bir niyet, temiz değildir!
İllâ amellerin doğruluğu ve temizliği. İllâ davranışların düzgünlüğü ve iyiliği.
YanıtlaSil
Yuksel7 Haziran 2025 06:05
Yanlış ve kötülükler bahsinde asıl meseleyi ve problemi gümbürtüye getirip de niyeti masaya koymak, sadece sinsi bir mevzu saptırmasıdır. Çünkü insan mevzu saptırması oluşturabilirse, kendi yaptığı kötülüğe karşı muhtemel menfi mukabeleden güya kendisini kurtarmış olacaktır.
YanıtlaSil
Yuksel7 Haziran 2025 06:06
Hikmet ve hakikat dîni olan İslâm; iyi niyeti, ancak doğru olan ve düzgün yapılan ameller bahsinde ele alır. Bozuk olan bir amelin niyetini teraziye hiç koymaz.
Meselâ fıkhen bozulmuş olan bir ibâdeti ya da abdestsiz kılınan bir namazı; Allah katında kabul ettirip kurtaracak hiçbir temiz ve iyi niyet yoktur.
YanıtlaSil
Yuksel7 Haziran 2025 06:07
Niyet, kalbin meyvesidir. Kötü amel de, nefsin meyvesidir. Bunları aynı sandığa koyup aynı farz etmek, mikroplu bir mantıktır. Çünkü; nefsin zehirli ve zararlı meyvesini kalbin faydalı meyvesinin arkasına saklayıp da onu mazur ve masum göstermek, nedâmet ve pişmanlığı çok ağır ve çok acı bir çürümedir!
YanıtlaSil
Yuksel7 Haziran 2025 06:10
Nefsin ve şeytanın gizli bir tak
tiğidir.
Çünkü bu:
Kötülüğü koruyucu bir davra
mıştır.
Çünkü
Bir kötülüğü bertaraf etme mevzubahis olduğunda eğer günde me başka bir şey düşürülür de onu ameliyat masasına yatırmak unut-turulursa, o kötülük daha da güçle-nerek devam eder. Mesela bir hasta da kanser mikrobu olmasına rağmen doktor önünde sadece onun sağlam yönleri konuşulur da hiçbir şeyi yok-muş hükmü çıkarılırsa, tedavi devre ye giremez. Netice ise hazin olur. Bu yüzden doktor önünde sadece hasta-lik ve ona sebep olan hususlar konu-
şulur ve asla mevzu kayması yapıl-
Fahr-i Kâinat
Kuru kuruya iyi niyet, sadece låf ü güzaf. Siz, siz olun; değerlendirme masanızda iyi niyet maskesini hiç bulundurmayın! Gerçek iyi niyet, ancak gökte belli. Yerde belli olabilense; sadece ameller ve davranışların hakiki vaziyeti. Durup durup da belli olmayan bir şeyi konuşmanız ve ona göre hüküm vermeniz, tamamen aldatıcı ve yanıltıcı.
Bu ise,
maz; ta ki doğru teşhis, doğru tedavi ve sıhhat gerçekleşsin.
Bir başka misal daha:
Arabanın tekeri patlak olsa, şoför de bu mevzuyu değiştirerek sürekli direksiyonun sağlamlığın-
dan dem vursa ve dese:
«-Kardeşim; direksiyon mü-kemmel, yola çıkılır, gaza basalım!»
<-Fakat teker?
<-Onu karıştırma, ben direksi-yonuma laf dedirtmem.»
«-Ата?»
-Laf dedirtmem direksiyonu-ma dedim, o kadar! Tartışma bit-miştir, yola devam!»
Sonrası ne olur?
Belli.
Bu sebeple;
Peru
Niyetler, konu saptırmak i kullanılan bir tuzak da olmamal
Özetle ey insanoğlu!
Niyet bahsinde şu cümle akin dan hiç çıkmasın:
Kirli amellere maske olan bir niyet, temiz değildir!
Illa;
Amellerin doğruluğu ve temizliğ İlla davranışların düzgünlüği ve iyiliği.
İlla yaşayışta değerli ve faydalı
işler yapabilmek.
İlla ilahi teraziye göre maki liyet, güzellik ve mükemmellik
İlla Cenâb-ı Hakkın razı olmas
Ya Rab!
Nasib et!
Amin!
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
258 1 Ashabım için bir hatadır vaki olur. Allah (z.c.hz)'leri onların Benimle olan alakasından dolayı kendilerini mağfiret eder. Hz. Muhammed İbni Hanefiyye (r.a.)
258 2 Kıyametin önü sıra öyle günler olur ki, ilim kaldırılır. Cehil iner ve hercümerç ve ölüm çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
258 3 Sizinle beni Esfer arasında sulh olur. Sonra onlar, muahedeyi bozarlar ve on iki bin kişilik, seksen fırkalık bir kuvvetle üzerinize yürürler. (Amik ovası hadisesi) Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
258 4 Dört fitne olacak: Kan mübah kılınacak, Kan ve mal mübah olacak, Kan, mal ve ırz mübah kılınacak ve dördüncüsü ise deccal fitnesi olacaktır. Hz. İmran İbni Husayn (r.a.)
258 5 Deccalin önü sıra hud'alı seneler olur ki; yağmur çok yağar, fakat nebat az our. Sadıkler tekzib olunur, yalancılar ise tasdik olunur. Haine itimad edilir, emin ise hain addedilir. Ve "Rüveybiza" söz sahibi olur. Denildi ki: "Ya Resulallah, Rüveybiza nedir?" Buyurdu ki, Kendisine itimad olunmayan ve kıymet verilmeyen kimselerdir. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
258 6 İnsanlar arasında ihtilaf ve tefrika olacak. Şu ve arkadaşları Hak üzerinde olacaklar. (Hz. Aliyi kastedierek) Hz. Kaab İbni Ucre (r.a.)
258 7 Altı hal vardır ki onlar vaki olduğunda ölümü temenni edebilirsiniz: Sefihlerin beyliği, Hükmün para ile satılması, Kanın istihlaf edilmesi, Zaptiyenin çoğalması, Akrabalığın kesilmesi, Kur'an-ı Kerim'i eğlence yapanların çoğalması ve Onun musiki yerine dinlenilmesi. Öyle ki, adamı mihraba, nağme dinlemek için geçirirler. Halbuki o adamın fıkıhtan haberi bile yoktur. İşte bu durumlarda ölümü istemekte haklı olursunuz. Hz . Abis el Gıfari (r.a.)
258 8 İlimde, birbirinize nâsih olun ve birbirinizden bir şey gizlemeyin. Zira, ilimde hiyanet, malda hiyanetten eşeddir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
258 9 Lohusa kadın kırk gece bekler. Bundan önce temizlik görürse, temiz hükmü giyer. Kırk gün geçerse özürlü addedilir. Yıkanır ve namaza devam eder. Kan fazla gelirse, her namaza bir abdest alır. Hz. İbni Amr (r.anhüma)
258 10 Gökten yardım, zahmete göre, ve sabır da musibete göre iner. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
258 11 Kadın, şu dört şeyi için nikahlanır: Malı, Asaleti, Güzelliği ve Dini. Elin toprak olası, sen din sahibine bak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
258 12 Olanca kuvvetinizle temizlenin. Zira Allah (z.c.hz)'leri islamiyeti nezafet üzere tesis etmiştir. Ve Cennete ancak nazif girer. Hz Ebu Hureyre (r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
76 1 Çocuklarınızın ilk sözü "Lâ ilâhe illallah" olsun. Ölümlerinde de "Lâ ilâhe illallah"ı telkin edin. Böyle olursa bin sene de yaşasa, Allah ondan bir günah sormaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
76 2 Beni İsrail 71 fırkaya ayrıldı. Ümmetim bundan bir fazladır. Onların içinde dini akılları ile ölçen kimseler kadar zararlısı yoktur. Neticesi, Allah'ın helâl ettiğini haram, haram ettiğini de helâl etmek olur. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
76 3 Din kardeşinin kabına kovandan su boşaltmak sadakatır. Emri bil maruf ve nehyi anil münker yapmak, din kardeşine iltifat etmek, yoldan taş vs. kaldırmak, kılavuzluk etmek de bir sadakadır. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
76 4 Aleni selâm verin, yemek yedirin ve Allah'ın emrettiği gibi kardeş olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
76 5 Müslümanın en efdali, kendisinin elinen ve dilinden herkesin salim olduğu müslüman, Mü'mini kâmil olanı da ahlâkça iyi olan, namazın efdali kıyamı uzun olan, sadakanın efdali ise eli kısa olanın verdiği sadakadır. Hz. Câbir (r.a.)
76 6 Amellerin en efdali mü'min kardeşinin içine sevinç sokmak, onun borcunu ödemek veya yemek yedirmektir. (ekmek de olsa.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
76 7 İmanın en efdali; Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek, lisanını Allah'ın yâdında çalıştırmak, kendine hoş geleni başkasına da hoş görmek, istemediğini de başkası için de istememeketir. Ya hayır söyle, ya sus. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.)
76 8 İmanın efdali sabır ve semahattir.(Asıl sabır ilk sadmede yutmak. Acı hapı yuttun bir şey yok. Semahat musameha, hakkının bir kısmını verebilmek.) Hz. Ubeyd İbni Amir (r.a.)
76 9 İmanın efdali, nerede olursan ol, Allah'ın seninle beraber olduğunu bilmekliğindir. Hz. Ubâde İbni Samit (r.a.)
76 10 Arz kıt'alarının efdali, mescidlerdir. Cami ehlinin de en efdali, ilk girib, son çıkandır. İlk cemaate gelen ilk müslüman olan gibidir. Hz. Suheyb (r.a.)
76 11 Cihadın efdali, zalim amir veya hükümdarın önünde hakkı söylemektir. Hz. Ebû Said (r.a.)
76 12 Cihadın efdali, adamın kendi nefsi ve hevası ile mücadelesidir. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
76 13 Faziletlerin efdali, seni yoklamayanı yoklamak, seni mahrum edene vermek, sana kötü muamele edene af ile muamele etmektir.(Üçünde de tecelli eden şey, kükrediği zamanda nefsine karşı gelmektir.) Hz. Muaz İbni Enes (r.a.)
Cihadın efdali, zalim amir veya hükümdarın önünde hakkı söylemektir.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 76 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel8 Haziran 2025 22:09
Deccalin önü sıra hud'alı seneler olur ki; yağmur çok yağar, fakat nebat az our. Sadıkler tekzib olunur, yalancılar ise tasdik olunur. Haine itimad edilir, emin ise hain addedilir. Ve "Rüveybiza" söz sahibi olur. Denildi ki: "Ya Resulallah, Rüveybiza nedir?" Buyurdu ki, Kendisine itimad olunmayan ve kıymet verilmeyen kimselerdir.
Ravi: Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
Sayfa: 258 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
KERBELÂ ÇIĞLIĞI Mizan kurulanda, hesap gününde, Söyleyeceklerim çoktur, ya sizin? Yemin olsun gören gözler önünde, Seferde ihmalim yoktur, ya sizin?
Emânetçi kimdir? Emânet nedir?
Gül için dikene metânet nedir? Sadâkat nedir? İhânet nedir?
Bu suâle yüzüm aktır, ya sizin?
Bu yolda önderim Hak Peygamberim, Göz ışığım, kurtarıcım, rehberim, Dedemin yolunda dönmez neferim; Bu bendeki îman köktür, ya sizin?
Kızıl alevdi gün, Kerbelâ tandır, Nefes kordan alev, ölüm ayandım Şehidlerin şâhı, Hüseyin candır;
<<»EHL-İ BEYT in Rabbi tektir, ya sizin
Yezid artan kinle, mü'min avında Korkunun kılıcı paslanır kında, Şehadet nişânım ulu dîvanda; Yanağımı delen oktur, ya sizin?
İniltim rüzgâra, sözüm kuşlara, Dere, tepe, ova, kuma, taşlara, Yansa da bedenim hep ataşlara; Alnım açık, başım diktir; ya sizin.
Günün sözü:
Kuantum Özge der ki:
"Elbet bir gün maskeler düşer. Gerçekler ortaya çıkar."
Üç şey (kimse) büyük belalardandır: İyiliği anlamıyan, kötülüğü affetmiyen amir, hayır gördüğünde örtbas eden, kusur gördüğünde yayan zalim, yanında bulunduğun müddetçe sana eziyet eden, yokluğunda sana hiyanet eden kadın (ailen)
Ravi: Hz. Fudale (r.a.)
Sayfa: 263 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Maddi refah ne kadar ileride olursa olsun insan, hâlikı ile olan bağlantıyı kopardığı zaman ar-tık kendisini ilah yerine koymuştur modern dünyada.
İSLAMDA NİKAH
Görülüyor ki, İslâm Dini düğün cemiyetlerinde, bayram ve diğer şen-lik günlerinde meşru eğlencelere mâni olmadığı gibi, bilakis bunlara önem verir. Çünkü Milli şuur ve heyecanın teşekkül ve devamı bir cemiyet için lüzumludur. Onun için her mü'min her şeyde olduğu gibi gerek düğün ve gerekse sair şenliklerde islâmi ahlâkına, kaîdelerine uygun şekilde eğlen-celer tertib etmeli ve işin ifrat cihetine gitmemelidir.
ŞARKI TÜRKÜ VE ÇALGI ALETLERİ
Şarkı, türkü ve çalgı aletleri dinlemek caiz olup olmadığı hakkında çeşitli görüşler vardır. Bazıları Haram, bazıları mekruh, bazıları şüpheli, bazıları da mubah demişlerdir. İmamı Gazalîye göre beş yerde şarkı tür-kü ve çalgı haramdır.
1- Mahrem olmayan ve sesi dinlemekle cinsi teheyyüç meydana ge-lecek olan kadın veya şahsın dinlemesi.
2-İsraf ve şımarıklığı gösteren, maşru olmayan bir işe (dans gibi) vesile olan çalgılar.
3- Fuhşa dair olan, Allaha, Resülüne ve Ashabı Kirama yalan Isnad eden veya bariz kadın tasvirleri yapan şiir, şarkı ve türküler.
4- Dinleyici pek genç, şehvetlerine ve nefsine mağlup, dinlediği şeyler kendisini bir gayri meşru'a sevkedecek seviyede olan bir kimse ise böylesinin de dinlemesi haramdır.
5- Dinleyici avamdan biri olup dinlediği şey kendinde müsbət veya menfi bir tesir icra etmez, fakat devamlı şəkildə bununla meşgul olup va-kitlerini boşa harcarsa yine memnûdur.
Bu gün asrımızda moda olarak halkımızın müptelâ olduğu Avrupa'nın bir takım gayr-i ahlâkî batıl, süfli âdet ve ahlâkı olan balo, bar, gazino, caz, köylerimizde ise içki ve çalgılı veya kadın oynatma gibi şeytanın ocağı olan - gayr-ı ahlakî cemiyetleri tertip ederek islâmi an'ane ve âdet-lerimizden uzaklaşarak ahlâkımızı kemirmede, cemiyet-i islamiyeye za-rar vermekte, ve etrafı erbaalarınada günden güne sirayet ettirerek ço-ğalmaktadır. Çok def'alar böyle cemiyetlerde bir takım süfehalar eğlene-Ilm derken aldıkalrı fazla İçki zehirinin tesiri lle kavga, gürültü, ve yarala-ma hatta bazan adam öldürme hadiselerine kadar yol açtıkları görülür.
Ey mü'min! şunu unutmaki bir gün ölüm kemendini boyuna takarak ebedi âlem olan ahiretin İskelesi bulunan ve bir kaç kazma darbesile açı-
75
YanıtlaSil
Yuksel14 Haziran 2025 04:18
İSLAMDA EVLİLİK ve MAHREMİYETLERİ
lan karanlık, dar, yılan ve çiyanın mesken tuttuğu kabir denilen çukura yuvarlanacak, oradanda yevm-i mahşer denilen ve oranın Hâkimi mutla-ğı, Ahkemül Hâkimin olan Allah'ın huzuruna çıkacak, dünyada yaptığın bütün şeylerden sorumlu olacak, âmâline göre ceza veya mükafat gore-ceksin. Büyüklerden bir zatın şu sözlerini kulağına küpe, nefsin için ilac olarak kullan.
Cahınla sakın Halik-ı Ağâhı unutma, Bağla kemer-i hizmeti Allah'ı unutma. Aldanma şu tahta, sonraki câhı unutma. Ey gafil uyan. Rihlet'i nâgâhı unutma. Yol korkuludur korkusu çok rahı unutma.
Şahan-ı serefzan-ı selâtın-ı seniyye, Binlerle olup hâk ile yeksan-ı seviyye. Malûm-u müsellem iken ey dil şu kazıyye, Mağrur olup devlet-i dünyayı deniyye, Sakın yitirip dinini Allahı unutma.
Pür nak'şü nigârına gözüm bakma cihanın, Zindan-ı belaya sokar âhir teni canın. Zevkinde bekâ neş'esi yok dâr-i fenônın, Bir (oh) demesine bu gün aldanma cihanın, Sonunda anın derdi ile âhı unutma.
Dünyada bu gün topladığın yarın olur hic, Ukbaya müfid olduğu âmali bulup seç. Rapteyleme kalbin gam-ı dünyayı bırak geç, Derbendide mevtin yolun uğrar tez eğer gec. Ol geçmesi düşvar güzergâhı unutma.
(M. Esat)
HER ANNENİN GELİN OLACAK KIZINA VERECEĞİ NASİHAT
Ashabı Kiramdan Haris (R.A.) kızı Esma (R.A.) ya gelin olup kocaya giderken annesi şu nasihatı yapmıştır. Biz de aynı nisihatı yavrumuza
76
Mukaddes Dâvânın Sevdalıları
***
-Merhum Muhsin YAZICIOĞLU, Ömer HALİSDEMIR ve nicelerine....
Ali AĞIR aliagir70@gmail.com
Semâdaki <«yıldız»ların peşinden, Fecri beklemeden yola çıktılar. Sıyrılıp dünyanın tüm telâşından, Hak yoluna tenlerini döktüler.
Aldırmadan yağan yağmura, kara, Yol aldılar, kara kıştan bahara, Bataklıklar dönsün diye gülzâra; Gönüllere solmaz güller ektiler.
Cesur bir millette yiğit biter mi? Yiğit olan esâreti ister mi? Bir aslana, beş-on çakal yeter mi? Kaç senelik hayalleri yıktılar.
Hak âşığı, ukbâsını satar mı? Coşan seli, saman çöpü tutar mı? Hilâlin şavkını dalga yutar mı? Su misâli arzdan Arş'a aktılar.
Kavrulan çöllere yağmur oldular, Filizlenen genç nesle sur oldular, Millet güldü, onlar huzur buldular; Bu vatanın çilesini çektiler.
Gökte dalgalanan al bayrağına, Deresine, ovasına, dağına, Çiçeğine, bahçesine, bağına; Bu cennet diyâra hep âşıktılar,
6
YanıtlaSil
Yuksel14 Haziran 2025 08:12
Körpe umutların bittiği anda, Acının sevinci yuttuğu anda, Güneşin boşlukta yittiği anda; Geceyi bitiren bir ışıktılar.
Şu hayat, vuslata settir, engeldir, Vuslatın en son menzili eceldir, Mukaddesse dâvâ, ölüm güzeldir; Verdikleri söze çok sâdıktılar.
Dertler de kederler de kabre kadar, Kabrin sonrasında asıl hayat var, Ömür, üç gün eksik olsa ne çıkar!?. Gözlerini mâverâya diktiler.
Sırt dönüp küstüler heveslerine, Kelepçe vurdular nefislerine, Cesaretle dolu göğüslerine; Şehadetin rütbesini taktılar.
Sonsuzluğa son kapıdan geçtiler, Mânâ âlemine kanat açtılar, Peygamber elinden Kevser içtiler; Her an, buram buram cennet koktular.
Yandı yürek, cehennemin nârında, Bugün de sönmez bu ateş, yarın da, Ali, senin gibi, arkalarında; Bağrı yanık nice can bıraktılar.
18 Ocak 2018
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.)
Sayfa: 135 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Bir işe azmedip de akibetini iyice düşündükten sonra iyi görürsen, o işi yap. Eğer zararlı görürsen o işten vazgeç.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 65 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel15 Haziran 2025 00:51
Sizden biri bir elem duyduğunda, elini acısını duyduğu yere koysun ve yedi defa şöyle desin: "Eûzü bi izzetillâhi ve kudretihî alâ külli şey'in min şerri mâ ecidü."
Ravi: Hz. Kaab İbni Malik (r.a.)
Sayfa: 65 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
beklediler. Sonra mikroskop altın-da görüntüler aldılar. İlk gözlem lerinde her bir damlanın kendine has, eşsiz bir yapıda olduğu görül da. Daha sonra birçok kisiden de ney camina su damlatması istendi ve sonuçta kisilerin art arda dam-lattıkları damla görüntülerinin birbirine benzediği, fakat farklı ki-şilerin damlattığı damlaların imaj larının çok farklı olduğu görüldü Su hep aynı olmasına rağmen böy le bir netice araştırmacıları şaşırttı.
O
Demek ki su, kendilerini damlatan kişiye özel bir şekil alıyordu.
Bundan sonra uzmanlar fark lı bir örnek denediler, suyun içine gerçek bir çiçek batırıp sonuçta ne olacağını izlediler ve çıkan görün tülerin şaşırtıcı bir şekilde çiçek resimlerine benzediğini gördüler.
Neticede suyun bir hafıza
ya sahip olduğunu görmek onları hayrete düşürmüş ve dünyaya ba kış açılarının tamamıyla değişme-sine sebep olmuştu.
Mahton Bir Maaiden Phtişamı Younlara...
O hålde,
Nehirler, bilgileri toplaya top laya denize doğru akmakta ve top-ladıkları bilgileri denize aktarmak tadır. Bu bakış açısı ile denizler aslında bir bilgi deposu olmaktadır.
Araştırmacı Eshel Ben Jakob da aynı gerçeğe farklı bir bakış açı sı ile ulaştı. Ona göre su her se yi kaydetmektedir. Su, etrafındaki mekändan ve hädiselerden tesir ahr. Ona göre bu tesiri meydana getiren asıl unsur, nano gaz baloncukları dır. Çok çok küçük boyutta bulunan bu baloncuklar su ile çevresi arasın-da bir ağ kurmakta. Bu yapılar ken-di içinde parça değiştirerek ve farklı şekiller alarak bilgi depolama özel-liği de kazanabilmekte.
Suyun, çevresinden aldığı te-sirleri gösteren bir başka araştır ma da şu:
Su kristalleri üzerine araştır malar yapan Japon bilim adamı Prof. Emoto'nun yaptığı çalışma lar insanın suya aktardığı müsbet ve menfi her şeyin kaydedildiğini ispatlamıştı. Müsbet özellikler su tarafından mükemmel şekilli, duz-gün kristaller hålinde, menfi mua-mele ise karışık ve bozuk şekiller halinde kaydedilmekte.
Yetişkin bir kişinin vücudu nun yaklaşık yüzde 60'ı sudur. Ta bii ki bu miktar vücudumuzda her gün devr-i dăim etmekte. Vücu dumuza günlük 1,5-2 litre su alıp sonra da çeşitli yollarla atmaktayız.
Suyun kaydedici olduğu bilgi siyle düşününce; su, vücudumuzda çeşitli vazifeler İfa ederken aynı za manda olumlu ve olumsuz her şeyi kaydedip saklamakta. Bu bilgi şu ha dis-i şerifle birlikte çok månidardır:
"Mü'min bir kul abdest aldı mı; yüzünü yıkayınca, gözüyle ba karak işlediği bütün günahlar su ile veya suyun son damlasıyla yü zünden dökülür iner, ellerini yıka yınca elleriyle işlediği hatalar su ile
Ayet-i kerimede buyurulur:
"(Kıyamette denilir ki) Bu, yüzünüze karşı gerçeği söyleyen kitabımızdır. (Amel defteridir.) Çünkü biz, yaptıklarınızı kaydediyorduk."
(el-Casiye, 29)
birlikte veya suyun son damlasıy la- ellerinden dökulür iner. Ayakla rını yıkayınca da ayaklarıyla gide rek işlediği bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla döku lür iner. (Öyle ki abdest tamamla nunca) günahlarından arınmış ola ruk tertemiz çıkar." (Muslem, Taharet. 32)
Şu menkibe ise adeta, bu ha dis-i şerifin bir şahidi:
Ebů Hanife Hazretleri, abdest alan bir genç görür:
"-Şu şu hataları yapma!" der.
Genç, hayret edip Hazret-i Imåm'a sorar:
"-Ya Imam! Bu hataları işledi ğimi nereden bildiniz?"
Ebû Hanife Hazretleri şu ce vabı verir:
"-Abdest äzálarından döku-len sulardan!"
Bilhassa Aydınlanma Çağı
insanına gore, bilim, inançlara ters görülüyordu. Şimdi ise, ilimde de-rinleşme rinleşme arttıkça, akli, fiziki ilim lerin de insanı metafizik sorulara
sevk ettiği görüluyor.
Görebilene ne mutlul
Met 10
OCAK 2016
YUZAKI
AYLIK EDEBİYAT, KÜLTÜR SANAT, TARİH VE TOPLUM DERGİSİ
İnsan, insanlığına veda etti!
DUYARSIZ HAYATLAR
İNSANLIK CİNAYETİ
ÇIKAR SAVAŞLARI
Ahiretsiz Yaşanan Dünya İNSANLIK FELAKETİ
◆EBEDİ FECRE O'NUN MUHTEŞEM AHLAKI-6-(Adaleti ve Hakkı Tevzi Etmesi)
AHLAKIN İMTİHANI
DÜNYADA DA ve ÂHİRETTE DE İYİLİK
FARKLI BİR HAFIZA
VATAN AŞKI ve ŞEHİDLİK
◆ GERÇEK HAYAT AHİRET HAYATIDIR
Fiyatı 8.55 131
Kahır mı, Lütuf mu?
BU DEVRİN SONRASI NE?
Cihanı etti harab, ahiretsiz ömre dalan, Huzūru yaktı bu dünyada şeytan aklı alan!
Zeminde güçsüzü ezdikçe çok şımardı fakat, Hüner mi, zalime ancak cehennem oldu kalan!
Başında yoksa ecel gözlüğün, sonunda a göz, Çıkar bu köhne hayattan ne anladınsa yalan!
Unuttu mahşeri Nemrut, ne kahra tosladı o, Beşer, neden yine düşmekte aynı hale şu an?
Kulun değişti mi hiç, ten peşinde can kaderi? İzin mi verdi ecel, ey şu nefsi keyfe salan?
Unutmadan yaşa ahret nedir, bu dünyayı, Çabuk biter kısa fäni, hemen gelir o zaman!
görmedikçe insanlığın cevheri, şey-tanlığın nemrutluğuna yenildi, fira-vunluğuna boğuldu, ebücehil hasta lığına yakalandı. Bir lähzada geçip giden bir dünya ve nefsåniyet ug runa hepsi de kahr u perişan oldu.
Onların etrafında kümelenen kitle-ler de onlar da hep bir insanlık felä-ketinin sebebi oldular sadece.
Yine günler geçti;
Ehl-i dünya yine ahireti unuttu. Şimdi;
Yine insanlık feläketinin orta sında yeryüzü.
Duyarsız hayatlar, cinayetler, zulümler ve çıkar savaşları ekse ninde beşeriyet birbirine girdi.
Üç günlük fani gücüne alda-narak şımaran ve azgınlaşan za limler, kundaktakileri bile param-parça edip mezarlara sürükleyerek yine aynı gaflete sürüklendiler.
Yine göremiyorlar:
Her yanda yükselen eyvah ve imdat çığlıkları neticesinde yarın kim helâk olacak?
Kendileri.
Çünkü,
SEYRİ (M. AI EŞMELİ)
Hayır mı şer mi, revăn olduğun son akıbete, Uyan, mezar dolu her yerde son nefes ilän!
Düşünmemek sonu, insanlığın felaketidir, Şuur için bize yetmez mi kahreden tüfän?
Kahır mı sonrası devrin, lütuf mu, ey Seyri? Gürül gürül oku her gün ne söylüyor Kur'än!
Bugün İslâm coğrafyasında milyonlarca masumu ve mazlumu zulüm bombalarına av yapan o ga filler, aslında;
Cehennem ateşlerine aşık şaş kın balıklar gibi.
Balıklar!
Binlerce yıldır şeytanın attığı aynı oltalara o kadar aldandığı ve hiç şüphesiz azap tavalarında çızır datıldığı halde ne yazık ki hâlâ al-danmamayı bir türlü öğrenemedi. Gafil balıklar, binlerce yıldır o ka dar acı örneklere ve gözleri önün de yaşanan äfetlere ve feläketlere
rağmen dünyevi oltalara yakalan
mamayı beceremedi.
Nankör ve zalimler, onca in-tikam tecellilerine rağmen gerçek felåketi kavrayamadılar.
Halbuki
Dünyada ve âhirette huzurun
yegane kapısı:
Ahiret inancı içinde güzel bir
kulluk ömru.
Makten Bie Maniten Prtisand Younbrea
O hålde yeni yıl,
Ahireti unutma yılı değil!
Bomboş zevk u safalara ve çıl
gın eğlencelere, ya da zulümler gir dabına dalarak yaşama yılı hiç değil.
Hasılı
Kulları, şu kısacık dünyada insanlık felaketine götüren her he ves, fikir, ideoloji, taraftarlık, ya şayış ve saplantı, hangi süslü am balája bürünürse bürünsün, iki cihanda da hüsrandır.
Care,
Ömür boyu ahiret endişesi ve hazırlığı.
Çare,
Şu kısa hayatı, boş felsefelerle uydurulan «sahte sonra lara göre değil Hakk'ın takdir ettiği «mutlak
ve gerçek sonra ya göre yaşamak.
O zaman,
Dünyaya huzur häkim olur.
Insana:
Cennet kapıları ardına kadar
açılır.
Ya Rab!
Nasib et!
Amin!..
OCAK 2016
Yıldız İstihbarat Teşkilatı
Yıldız İstihbarat Teşkilatı, 1880 yılında dönemin Osmanlı padişahı Abdülhamid tarafından kurulmuş, Türk tarihinin ilk organize istihbarat teşkilatıdır. Tarihçe
O dönemde gelişen iç ve dış olaylar, Abdülhamid'i, doğrudan kendisine bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya sevk etmişti. Bu olaylara örnek kendi veziri dahi başkalarının adına ve devlete karşı çalışır olmuştu. Bunun sonucu olarak Yıldız İstihbarat Teşkilatı kuruldu. Teşkilat, emsallerinden farklı olarak devlete değil tek bir kişiye, Abdülhamid'e hizmet veriyordu. Teşkilat daha sonra, Abdülhamid lehine çalışanlar ve aleyhine çalışanlar olmak üzere ikiye ayrıldı. Teşkilat, ülke içerisinde özellikle Ermeni komitacılara karşı istihbarat faaliyetlerinde bulunmaktaydı. Bununla beraber yurt dışında da oldukça iyi organize olmuştu. Paris, Roma, Londra gibi çeşitli merkezlerde kişi ve kurumları yakından takip etmekteydi. Çok kısa sürede geniş bir coğrafyaya yayılan hafiyeleri sayesinde saraya, ayda 3000'den fazla jurnal gelmekteydi. Teşkilat, 1908 yılında Abdülhamid'in tahttan indirilişine kadar faaliyetlerine devam etmiştir. Döneminde, teşkilatın icraatları için jurnalcilik ya da ispiyonculuk tanımlarını kullanarak karşı çıkanlara cevaben Abdülhamid, hatıratında bu kurumun kuruluşuyla ilgili şöyle demektedir:
Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet emniyet içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir İstihbarat Teşkilatı kurmaya, bu düşünce ile karar verdim. İşte düşmanlarımın Jurnalcilik dedikleri teşkilât budur.
Teşkilat kaldırıldıktan sonra yüz binlerce istihbarat bilgisi saraydan alınarak yakılmıştır.
Üç kişiye hürmet olmaz: Cenazede para ile ağlıyan kadına hürmet yoktur. Onun kazancı da lanetlenmiştir. Şarkıcılara hürmet yoktur, malları bereketsizdir, kazançları da melundur. Bunları dost edinenler de (hoş gören de) melundur. Riba yiyenin de hürmeti yoktur. Onun malında da bereket yoktur.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 267 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
TENBİHÜ'L GAFİLİN
115
"Cebrail (as) bana gelip dedi ki:
Allah İslam Dini uğrunda saçlarını beyazlatan kimseye azap etmek-ten hayâ eder. Peki, Müslüman olarak yaşlanmış olan biri nasıl olur da Allah'a isyan etmekten utanmaz."
Fakih diyor ki:
O halde yaşlı Müslüman'a yakışan, bu nimetin kıymetini bilip, Allah-'a şükretmektir. Ayrıca günah işleyeceği zaman Allah'tan ve kendisiyle sü-rekli beraber olan yazıcı meleklerden utanıp bu günahtan vazgeçmeli ve Allah'a itaate yönelmelidir. Çünkü ekin olgunlaşınca bekletilmeden top-lanır.
Aynı şekilde bir Müslüman gençliğini de Allah'tan korktuğu için gü-nahlardan sakınıp, ibadet ve itaatle meşgul olarak geçirmelidir. Çünkü genç olan kişi de ölümün ne zaman karşısına çıkacağını bilemez. Ama eğer gençliğini Allah'a ibadet ve itaatle geçirirse, Allah onu kıyamet gü-nünde arşının gölgesinde barındırır. Nitekim aşağıdaki hadis bunu açıkça ifade etmektedir.
Ebu Hüreyre (ra)'ın rivayetine göre Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Yedi sınıf insan vardır ki, arşın gölgesinin dışında hiçbir göl-genin bulunmadığı kıyamet günü Allah bunları arşının gölgesinde gölgelendirir:
1. Halkına adaletli davranan yönetici.
2. Gençliğini Allah yolunda harcayan Müslüman.
3. Kalbi mescitlere bağlı olan kimse. Bir namazdan çıktığında büyük bir istekle diğer namazı bekleyen kişi.
4. Allah rızası için birbirini seven; Allah için bir araya gelen ve aynı gaye ile birbirinden ayrılan iki Müslüman.
5. Yalnız kaldığında Allah'ı zikredip gözlerinden yaş gelen kimse.
6. Sağ eliyle verdiğinden sol elinin haberi olmayacak şekilde gizlice sadaka veren kimse.
7. Kendisini şerefli ve güzel bir kadın ilişkiye çağırdığı halde 'ben Allah'tan korkarım' diyerek bunu kabul etmeyen kimse.
Allah, her şeyin doğrusunu en iyi bilendir.
'Keşfu'l-Hafa, 1/284
Buhari, 660; Müslim. 1031
Kuantum alanın” ortaya koyduğu görevler ve icrasına vesile olduğu faaliyetler, bu sahanın “esir ortamına” tekabül edip etmediği sorusunu gündeme getirmiştir. Dikkatlerin üzerinde toplandığı nokta ise, bu alanla gelişen mana derinliğinin öteden beri var olan esir ortamı anlayışına paralellik arz etmesidir. Bilimin özellikle yeni fiziğin gittikçe madde ötesi unsurları gündemine sokması ve türlü türlü ince teknolojilerle bilinmeyenlerin sırları üzerindeki yoğun çabaları neticesinde gelecekte “kuantum alanı-esir” ilişkisi konusunda daha açık bir anlayışa ulaşabileceğimizi söyleyebiliriz.
Kaynaklar:
1 E. Whittaker’in alıntısı, A. History of theTheories of Aether an Electricity, Nelson, London, 1951; 194.
2 O. Lodge, “Theetheranditsfunctions”, Nature, XXVII, 1883; 304.
3 Mach ilkesi: cismin evrende kendi başına sabit bir kütlesi yoktur ve kütle iki cisim arasındaki ilişkiye bağlıdır.
4 F. Hoyle, Frontiers of Astronomy, s.304.
5 W. Thirring, “Urbausteine der Materie”, Almanach der ÖsterrichischenAkademie der Wissenschaften, cilt 118 (1968), s.160.
6 M. CapekThePhilosophicalImpact of ContemporaryPhysics, s.319.
Prof. Dr. Osman ÇAKMAK
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale
Karanlık Madde – Kara Enerji
1965’lerden önceki astronomi anlayışı büyük ölçüde değişti ve ders kitapları yeniden yazıldı. 1925’lerde kâinatın sadece Samanyolu galaksisinden ibaret olduğu sanılıyordu. Michelson Morley deneyi dünyanın sadece Güneş etrafındaki hızı esas alınarak tek hareket yaptığı esas alınarak yapılmıştı. Hâlbuki teleskopların büyütülmesiyle anlaşıldı ki, dünya bir değil, birkaç hareketi aynı anda yapmaktadır. Yapılan incelemelere göre dünyanın hızının galaksimiz merkezine göre saatte 220 km dir. Bir önemli diğer bir keşif ise yıldızlar arası boşluğun yıldızların ve gezegenlerin içerdiği kütleden daha büyük kütleye sahip olduğunun belirlenmesidir. Kısaca, boş uzay gerçekte, birbirine bağlı manyetik ve elektriksel sahalarla doluydu. Yıldızların nükleer reaksiyonları ve özellikle süpernova patlamaları açığa çıkan yüksüz ve çok küçük olan nötrino fışkırmaları ile devamlı besleniyordu.
Evren, gerçekte evrende olmasi gereken maddenin yüzde onudur. Bu evren, yüzde
doksan, ne olduğunu bilmediğimiz, hakkında hiçbir fikrimizin bulunmadığı,
"Karanlık Madde"den oluşmaktadır Bu demektir ki uzay “boş” olmayıp, gözlenen maddenin 9 katı kadar ağırlıkta görünmeyen kütle ile dolu bulunmaktadır. Görünmediğinden ve doğrudan belirlenemediğinden karanlık unvanı verilen “kayıp kütle” ya da “Karanlık Madde"nin ve “kara enerji”nin varlığını gerektiren birçok gözlem bulunuyor. Kâinatı ivmeli olarak genişleten etkinin bu “kara enerji” olduğu bildiriliyor.
Açığa çıkarılan sırlar kâinatta hâkim olan muazzam gücün varlığını daha belirgin hale getiriyor. Elbette sayısız gök cisimlerini nizam içerisinde ayakta tutan bir güç var. Elbette belli bir gayeye yönelik böyle büyük bir gücün sahipsiz olduğunu iddia edecek kimse bulunmuyor. Tüm kâinata hâkim olan bu kuvvet beraberinde yıldızları ve galaksileri de bir nizam içinde tutuyor, dengeyi sağlamada “vasıta” bir madde ve enerji olmalıdır. Adına ister “kara enerji” diyelim isterse “esir enerjisi” diyelim açık olan şu ki böyle olağanüstü bir kuvvetin kontrolü, herşeye hâkim, sonsuz bir kuvvete sahip Yüce bir varlık sayesinde mümkün olabilir. Elbette ki, bu gücün sahibi dünyayı ve tüm kâinatı yaratan, kuvveti sonsuz, ilmi nihayetsiz, her şeye gücü yeten Allah’tan başkası olmayacaktır.
Aylık Mecmua
Şebnem ve Altınçocuk ile birlikte... http://www.altinoluk.com
ALTINOLUK
Nisan 2018 Sayı: 386 Recep Şaban 1439 13.00 TL (KDV al
"İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde (bütün yeryüzünde) fesat ortaya çıkmıştır..."
(Rum Suresi, 41)
İNSAN ÇÜRÜRSE...
En Zayıflarımız En Çok Ezilir.
f
AD
Zaman hududu olan bir hazinedir
İlim cesaret verir, cehalet ise küstahlık.
- Hareket halindeki cehalet çok korkunç bir güçtür.
Bir insan ne kadar çok ögrenirse o kadar mütevazidir.
Hiçbir "ruh hastalığı" yoktur ki, sebepleri arasında alkol olmasın
YanıtlaSil
Yuksel19 Haziran 2025 10:15
Kısacası haramda insanın faydasına
bir şey yoktur.
Sil
Yuksel19 Haziran 2025 10:17
"Bil bakayım", Bu kemikler zengin kemiği mi fakir kemiği mi?
Cemil Meriç:
“AYDINLARIN RİSÂLE-İ NUR'A TAVRI: KORKAK, PISIRIK, SAMİMİYETSİZ"
RUH KAT'İYYEN BAKİDİR
SÖZLER
YanıtlaSil
Yuksel19 Haziran 2025 12:11
RUH'UN KABULÜNE DOĞRU
Dr. Sefa SAYGILI
Sim yeni bulusar ortaya koydukça Kur an gençlesiyor
SIR VOHN ECCLES: 1963
Nobel Fizyoloji mükafatı.
Bugün maddi almayan ve ölümsüz bir "honiik
görüşünü savunuyor.
YanıtlaSil
Yuksel19 Haziran 2025 12:13
SIR VOHN ECCLES: 1963
Nobel Fizyoloji mükafat Bugün maddi olmayan ve ölümsüz bir "benlik"
görüşünü savunuyor.
İnsanoğlu
tabiatta
gördüklerini
taklit ederek
teknolojisini
geliştirmektedir.
272
9. Tevbe Sûresi
Ayet: 24-25
zel istidaddan çıkıp uzaklaşanları "hidâyete erdirmez.". Yani onlar güzel istidadlarını iptal ettikten sonra Allah onları yüce katına ulaştırmaz ve cemalinin feyzini kabûle müsait kılmaz.
Bişr b. el-Hâris (r.a)'den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
"-Rüyada Peygamber (s.a.)'i gördüm. Bana:
"-Yâ Bişr, bilir misin Allah Teâlâ seni niçin akranlarından üstün kıl-dı?" diye sordu. Ben:
"-Hayır yâ Rasûlallah." dedim. O:
"-Sünnetime tabi olman, sâlihlere hizmet etmen, din kardeşlerine nasihatta bulunman, ashabımı ve ehl-i beytimi sevmen sayesinde. Seni iyilerin (ebrâr) makamına ulaştıran işte bunlardır." buyurdu.
Ben derim ki: Halis mahabbet, büyük bir kapıdır. Ancak kalb-i selim sahibi kimselere açılır. Hâlis mahabbetin tesiri çok büyüktür. Durumu şaşırtıcıdır.
Allah Teâlâ'dan bizleri Allah sevgisini ve Rasûlü'nün sevgisini, bun-ların dışında kalanların sevgisine tercih edenlerden kılmasını niyaz ede-riz. Amin!.
HER HAYRIN ANAHTARI PEYGAMBER EFENDİMİZ SAV KUR'ÂN-I KERİM VE SÜNNETİNE UYMAKTIR.
KONUŞMAKTA ÖLÇÜ
Allah, kulunun amelsiz sözünden râzı olmaz.
Çok söz, kişiyi unutkan yapar.
Ne söylediğini, ne zaman söylediğini ve kime söylediğini iyi düşün!
Kişinin kelâmı; aklının beyânı, faziletinin tercümanıdır.
FAZILET DOĞRULUKTA
Akıllı kimse takvâ sahibi olan, akılsız da zâlim olandır. En doğru kimse emânete riâyet eden, en yalancı da hâinlik yapandır.
İnsanın doğruluğu, fazîletinin en açık delilidir.
İstişârede doğru söyle ki, rey doğru olsun.
Üzerine hakikatin konduğu bir terazinin ağır gelmesi haktır. Yine üzerine bâtılın konduğu bir terazinin de hafif gelmesi haktır.
HAYIR YOK!
Allah rızâsı murâd edilmeyen sözde;
Allah yolunda harcanmayan malda;
Cehâleti hilmine galip gelen kimsede;
Allah için yapacağı bir işte, ayıp-layanın ayıplamasından korkan kimsede hayır yoktur.
BENİM KANAATÍMCE BOZULMALAR GÜÇ ZEHİRLENMESİYLE BAŞLIYOR. SAYISAL VE EKONOMİK OLARAK BİR GÜCE ERDİĞİNİZDE VE BU GÜÇLE PEK ÇOK ŞEYİ YAPABİLMEYE KÂNİ OLDUĞUNUZ ZAMAN GÜÇ ZEHİRLENMESİ BAŞLIYOR. GÜCE ERİNCE CEMAATLER, ULUSLARARASI GÜÇLERİN VE İSTİHBÂRÂT ÖRGÜTLERİNİN DE İLGİ ALANINA GİRMEYE BAŞLIYOR HERHALDE.
HAKİKATEN OLAYLARI İYİ OKUYAN, İNSAN UNSURUNU İYİ TANIYAN VE BELLİ BİR EĞİTİMDEN GEÇMİŞ, SEYRİU SÜLUK GÖRMÜŞ BİR İNSAN TARİKATTA İNSANLARI KENDİNE DEĞİL ALLAH'A TAŞIYOR. BURADA EN BÜYÜK YANLIŞLIK İNSANLARI KENDİNE TAŞIMAK. ALLAH KORUSUN. MÜRŞİT KONUMUNDAKİ BİRİSİ, TARİKAT KURUCUSU, İNSANLARI KENDİNDE BIRAKIRSA İHANET ETMİŞ OLUR.
TASAVVUFUN EN ÇOK TENKİT EDİLEN TARAFLARINDAN BİRİSİ DE, MENKIBE VE KERAMET TÜRÜ ŞEYLERDİR. HALBUKİ TASAVVUF BÜYÜKLERİNİN TA BAŞTAN BERİ EN ÇOK VURGULADIKLARI ŞEY, "NEFSİN SENDEN KERAMET İSTER. SEN KERAMETÍ BIRAK İSTİKAМЕТЕ ВАК. EN BÜYÜK KERAMET İSTİKAMETTİR."
"EMREDİLDİĞİN GİBİ DOSDOĞRU OL!"
BUYURULMUŞTUR.
BAŞ OLMA SEVDASI BİR SÜRE SONRA İNSANA, 'MENEM DÍGER NÍST' DEDİRTİYOR. YANÍ 'BEN VARIM, BAŞKASI YOKTUR.' ALLAH KORUSUN.
DOLAYISIYLA İNSANIN ÖTEKİ İLE MÜCADELEDE ÖTEKİNİN VARLIĞINI KABULDE PROBLEMİ VAR. İNANANLAR VE İNANMAYANLAR KİM OLURSA OLSUN.
Ahir zamanda ümmetim üzerine şiddetli bir bela zuhur eder. Bundan ancak iki sınıf kurulur: Biri Allah'ın dinini tanır ve onun için lisan ve kalbi ile mücadele eder. İkinci ise dinini anlamış, dinlemiş ve tasdik etmiştir. (Yani cahil kalanlar bu belada tehlikededir)
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 141 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Müslüman bir kul "Lâ ilâhe İllallah" dediğinde, o tevhid gökleri yarıp geçer ve Allahın huzurunda durur. Cenabı Hak ona: "Sakin ol" diye buyurur. O tevhid der ki: "Nasıl sakin olayım? Beni söyleyen mağfiret olunmadıkça" Allah Teala buyurur ki: "Sen o kulumun dilinden çıktığın anda Ben onu bağışlamıştım."
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 56 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Yorum Gönder