Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim... (Müslim, Hac, 147)
FERASET SAHİBİ BİR EŞ: ÜMMÜ SELEME
Peygamberimizin evlilik gerçekleştirdiği hanımlardan birisi de kabile bağlarının oldukça güçlü olduğu bir yapıda Hz. Peygamber'e düşmanlıkta en ileri gitmiş Mahzüm kabilesine mensup olan Ümmü Seleme'dir. Kabile- sinin İslam nefretine rağmen İslam'a girmenin en zor olduğu bir dönemde İslam'ı ilk seçenler içinde yer alışıyla, dönemin seyahat imkânlarının tüm zorluklarına rağmen inancı adına Habeşistan gibi deniz aşırı bir yere hicret edişiyle, Hz. Peygamber'in davetine itaatin bir yansıması olan Medine'ye hicreti küçücük çocuğuyla yapmayı göze alan cesaretiyle ilk dönem İslam toplumu içinde müstesna bir yer edinmiştir. Keskin zekâsı sayesinde ver- diği isabetli fetvalarıyla, Hz. Peygamber'i ikna eden konuşmalarıyla, fitne dönemlerinde geriye çekilme basiretiyle dikkat çekmiştir. Ümmü Seleme, şiir bilgisi ve okuma-yazma becerisi ile İslam toplumunda donanımlı kadın profilini çok iyi yansıtan örneklerden biri olmuştur.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 54 1 İsrail oğullarında görülen şeyler sizin aranızda da zuhur ettiği zaman, şöyle ki; Kötü eşyalarınızda, mülk tasarruflarınızda, küçüklerinizde, ilim de en rezillerinizde olduğu zaman. (Bu hadisi şerif Peygamberimiz (sas)'e şöyle soru vardı: "Ya Resulallah biz marufla emri ve münkerden nehyi ne zaman terkediniz?" Diğer bir rivayette ise şöyle buyurulmuştur: "Hayırlarınız arasında medihçilir (iki yüzlülük) şerlileriniz arasında fuhuş, küçükleriniz arasında Mülke tasarruf ve rezil kimseler arasında fıkıh meydandan alınanda.) Hz. Enes (ra) 54 2 Arz üzerinde bir yerde kötü yayıldığında, onların arasında salihler bulunsa da, Allah o yer halkına azabını indirir. İnsanlara gelen azab o salihlere de isabet eder. Lakin daha sonra onlarda Allah'ın rahmetine ve Onun mağfiretine kavuşurlar. Hz. Ümmü Seleme (r.anhüma) 54 3 Bir yerde bir kötü zuhur ettiğinde o kötü erkeklerin olmaması ise, Allah azabını o kavme indirir. Denildi ki: "Onlar arasında salihler bulunsa da mı?" Buyurdu ki: Evet, onlara isabet eden o salihlere de isabet eder. Lakin, daha sonra o salihler Allah'ın mağfiretine ve O'nun rahmetine ulaşırlar. Resulü Ekremin azadlısından 54 4 Yalan sözleri ve davalar meydanda alındığında, ameller gizlenip bozulduğunda, dilde ülfet olduğu halde kalbler birbirlerine buğz istediklerinde, akrabanın akrabası ile saklanmayı kestiğinde, işte o zaman, Allah o kavme lanet eder ve onların kulaklarını sağır ve gözlerini de görmez yapar. Hz. Selman (ra) 54 5 Fuhuş yayıldığında zelzeleler ve fitneler çoğalır. İdareciler zulmettiğinde yağmuru azalttı. Zimmet ehline gadrın dağılımı ise düşman galebe çalar. Hz. İbni Ömer (ra) 54 6 Ümmetimde masiyetler zuhur ettiğinde, Allah Teala kendi ininden onlara umimi bir azab verir. Denildi ki: "O gün insanların içinde salih kişiler yok mudur?" Buyurdu ki: "Evet vardır. Ancak insanların isabet eden şeyleri onlara da isabet eder. Fakat daha sonra onlar Allah'ın mağfiret ve rızasına tırnak olurlar." Hz. Ümmü Seleme (r.anhüma) 54 7 Evde yılanların gösterildiğinde ona şöyle diyorsunuz: "Nuh (as) ve Davud oğlu Süleyman (as)'ın senden gönderilmesi ahde dayanarak bize eza vermemeni istiyoruz." Buna rağmen yine de boyuta yönelirse onu hemen öldürün. Hz. Ebû Leyla (ra) 54 8 Bid'atler yayıldığı ve bu ümmetin sonra gelenleri öncekilere lanet ettiği zaman, kendinde ilim sahipleri onu yaysın. Zira böyle zamanda ilmini gizleyen kimse, Allah'ın Muhammed (sas)'e indirdiğini gizleyen kimse gibidir. Hz. Muaz (ra) 54 9 Ümmetim arasında bid'atler zuhur ettiğinde ve ashabım hakkında kötü sözler söylendiğinde, alim ilmini açığa çıkarsın. Eğer böyle olmazsa onun üzerine Allah'ın laneti olsun. Hz. Muaz (ra) 54 10 Adem kardeşine hasta ziyaretinde bulunduğu veya onu mutlaka Allah'ın rızası için ziyaret ettiğinde, Allah o kimse için şöyle buyurur: "Pek güzel ettin. Gidişin de güzel oldu. Cennette de kendine bir menzil hazırlanmış oldun." Hz. Ebû Hüreyre (ra) 54 11 Rebia kabilesi izzet bulduğu zaman İslam zillete düçar olur. Oysa Mudar ve Yemen kabileleri izzetinin bulunduğu süre boyunca Allah Teala İslam'a ve ehline izzet vermekte, şirki ve ehlini ise noksanlaştırmakta devam edecek. H. Şeddad İbni Evs (ra) 54 12 Bir beldede zina ve riba meydan alırsa, onlar (o belde halkı) Allah'ın azabına hak kazanırlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 54 13 Şu beş şey zuhur ederse helak ümmetim üzerine hak olur: Birbirleriyle lanetleşme, içki içme, ipekli giyme, çalgılar ve yaştaki erkeklerle, kadınların kadınlarla iktifa edilmeleri. Hz. Enes (ra)
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis. salátu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun. lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalātu vesselām saydı:
★ Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve tedavül eden bir meta haline
* Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, ment Empat (edile (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) ku dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
★ Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
* Mescidlerde (rıza-yı İlahi gözetmeyen husumet, alış-veriş, eğlence ve siyasata vs. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
★ Kaume, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
★(Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan- ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
(San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay- gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
★ Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) [veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizî, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hâdisi olarak bilir. Ha diste, Aleyhissalâtu vesselâm, kıyamete yakın İslam ümmetinin ictima hayatında hakim duruma gelecek pekçok içtimâî marazları nazar-ı dik kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten içtimâî bir has
talıktır. Beşeriyetin yaratılış hikmeti gereğince bu hastalıklara her de- virde her yerde rastlanır. Ancak çerçevesi dar, gücü zayıftır. Fakat, anla- şılan o ki, kıyameti zaruri kılan bir hal olarak, bunlar, hem yaygınlık, kökleşeceklerdir. a- de fevkalåde kesafet kazanarak cemiyetin bünyesinde Beşeriyeti bir bütün olarak bir uzva, bir heyet-i içti- maiyeye benzetecek olursak, bu büyük beşerî uzviyet tıpkı münferid bir insan gibi, bünyesine yerleşen bu kadar ağır hastalıklara dayanarak, on beş çeşit hastalıkla, ağır hasta yatan tedavisiz bir beden gibi, ölüm ona daha hayırlı ve belki de bir kurtuluş olacaktır. Kıyamet bir bakıma onul- maz şekilde içtimâî marazlarla alude olmuş beşeriyetin ölümüdür. Anla- şılacağı üzere bu külli ölümü, beşeriyet, şeriat-ı İlahiyeyi dinlemeyerek kendi eliyle hazırlamaktadır. Hadiste sayılan on beş marazın herbiri di- nin yasak ettiği bir haramdır. Dikkat edersek insanlığın, kendi eliyle ördüğü teknik çerçevenin sağladığı kolaylık ve imkanların da yardımıyla, rihu'l-hamra vetiresinde her geçen gün daha da artan bir sür'atle yol aldığını görürüz.
2- Hadisin anlaşılması için, kapalı olan bazı tabirlerin yanına paran- tez içerisinde açıklayıcı ilavelerde bulunduk. Burada sonradan gelen ne- sillerin önceden gelenlere (yani halefin selefe) hakareti meselesi ile ilgili bir açıklamayı kaydedeceğiz. Tibî der ki: "Bundan maksad, halefin (arka- dan gelenlerin) selefi (Sahabe, Tabiin ve Etbau't-tabiin gibi Resulullah'ın senasına mazhar olan nesilleri) ta'n etmesi onlara birkısım kusurlar izafe etmesi, salih amellerde onlara ihtida etmemesidir. Bu davranışlar onlar hakkında lanet gibidir." Aliyyu'l-Kârî te'vile kaçmaya gerek olma- dan, selefe lanet eden zümrelerin varlığına dikkat çekerek "Bunlar kâfir veya mecnundur, ama lanet edici bir zümredir" der ve ilave eder: "Bu zümre sadece lanetle de yetinmeyip, selefi tekdir de ediyor. Bu cinayeti işlerken dayanakları fasid olan hevaları, kısır olan efkârlarıdır. Böyleleri mesela Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman radıyallahu anhüm ec- main'in, (Resulullah'tan sonra) hilafeti haksız olarak ele geçirdiğini, aslında hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu iddia ederler. Gerçek şu ki, bu iddia batıldır ve bu hususta selef ve halef bütün ümmet icma etmiştir. Bu icmaya karşı çıkan münkirlerin iddialarının hiçbir değeri yoktur. Kur'an ve sünnette hilafetin Resulullah'tan sonra Hz. Ali'ye ait olduğuna dair hiçbir delil, hiçbir nass mevcut değildir."
5047 ١٤- وعن ابن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال : [ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ : أَوَّلُ الآياتِ خُروجاً طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا، وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحى،
Hanginiz bir ağrı hissederse, sağ elini onun üzerine koysun ve üç defa "Allah'ın adını" zikretsin. Ve yedi defa şöyle desin: "Euzu bi izzetillahi ve kudretihi min şerri ma ecidü ve uhaziru." (Hissettiğim ve çekindiğim hastalığın şerrinden Allah Teala'nın izzet ve kudretine sığınırım) Ravi: Hz. Osman İbni Ebul Asi (r.a.) Sayfa: 177 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Her bastalık Müslüman'a bir şifadır. Bazı nefsini temizler, bazısı da günahlarını." Hazret-i Ebû Bekr (Radıyallahu Anh)
"Söz ilaç gibidir, gereği kadar sarf edilirse fayda verir. Gereğinden fazlası ise zarara sebep olur." Amr ibni'l-As (Radryallabu Anh)
"Ey Ademoğlu! Ecelinin peşinden nasıl ilerlediğini görseydin, emellerinin seni nasıl aldattığına kızardın." Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Bilmek gerekir ki kalp göze tabidir. Göz baramlara kapatılmadıkça kalbi korumak zor olur."
Imam- Rabbant (Kuddise Sirrubi) Hazretleri
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 05:31 Hasen- Bari
"Bilmek gerekir ki kalp göze täbidir. Göz haramlara kapatılmadıkça kalbi korumak zor olur."
Imam-ı Rabbani (Kuddise Sirrubů) Hazretleri
"Medreseler Allah-u Te'ala'nın himayesindedir ama Allah-u Te'ala'nın emri yaşatıldıkça! Tekkeler Allah-u Te'ala'nın himâyesindedir, orada zikredenler şeriat üzere olurlarsa."
Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhů) Hazretleri
"Ihlas, Allah-u Te'ala ile kul arasında bir sırdır. Onu melek bilemez ki yazsın, şeytan bilemez ki bozsun, nefis farkedemez ki saptırsın."
Cuneyd-i Bağdadi (Kuddise Sirrubů) Hazretleri
"Sabırsızlığın olduğu yerde sıkıntı ve musibetler birer ceza, sabrın bulunduğu yerde ise birer nimettir." Abdülkadir-i Geylani (Kuddise Sırruhů) Hazretler
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 05:32 Gazze'nin Kurtuluşu İçin Hacet Namazları Kılmayı ve Duâlar Yapmayı İhmål Etmeyelim!
Qalegtu
Aylık İlim, Kültür ve Fikir Dergisi
回
QR Kod ile Abone olabilir veya yenileme yapmak için okutabilirsiniz
Lâlegül Dergisi Yıl:12 Sayı: 142 Cemâziyelahır 1446 Aralık 2024 120
Fuat Sezgin'in coğrafya tarihine ilişkin araştırmalans 42 da dikkat çeken diğer bir konu Amerika'nın Müslüman tarafından Kristof Kolomb'dan (ö.1506) önce keşfedilm olduğu bulgusudur. Buna göre Bartolomeo Diaz (8.1500 Vasco da Gama (ö.1524) Müslümanların harita Ümit Burnu'na ulaşıp Hint Okyanusu'na yönelmi, ayus kilde Kristof Kolomb ve Ferdinand Macellan (ö.1521) Amerika'ya Müslümanların haritalarıyla varmışlardır.
ELA
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:10 Halife Me'mun'un yaptırdığı dünya haritası (Kaynak: Fuat Sezgin, İslam'da Bilim ve Teknik, s. 9)
37 Fuat Sezgin, İslâm Bilim Tarihi Üzerine Konferanslar (İstanbul: TIMAS, s. 35-36.
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:11 Babamın tek rehberi gerçekti, sadece gerçeğin peşindeydi o."3
Kendisinden çocuk peydah olacak meniyi, kayanın üstüne döksen, Allah (z.c.hz.) yaratacağını yaratır ve hiç şüphe yok ki Allah yaratacağı canı yaratır. Ravi: Hz. Sumame (r.a.) Sayfa: 354 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel29 Kasım 2024 20:51
Kutsal Kase banner Anasayfa Kampanyalar Ara Favorilerim Sepetim Teşkilat-ı Mahsusa Philip H. Stoddard SELENGE YAYINLARI Kutsal Kase Ali Kuzu | KARİYER YAYINCILIK 4 yorum Kitapyurdu Fiyatı: 192,00TL Kutsal Kase Kutsal Kase Kitapyurdu Fiyatı: 192,00TL Kazanacağınız Puan: 136 Platin Üyelere Özel Fiyat: 172,80TL 24 Saatte Kargoda Stokta 1 ürün var İç Sayfalara Gözat Favorilerime Ekle 119 kişi Alışveriş Listeme Ekle Fiyat Alarmına Ekle Ürün Fiyat Geçmişi Hakkında Yabancı istihbarat kuruluşlarının Kutsal Kase’si Türkiye’dir. Kutsal Kase Türkiye, çok acıdır ama bir casus cennetidir. ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa, İran ve benzeri ülkelerin casusları Türkiye söz konusu olduğunda, almış oldukları eğitimlerinin “gizlilik” gibi teknik düzeydeki temel hususları bir kenara bırakarak, pervasızca “icra-i faaliyet” gösterebilmektedirler.
“CIA ve KGB kızdıkları bazı ülkelerde, doğruluğu hakkında kesin bilgilere sahip olunmayan belgeleri, o ülkelerde tiraji yüksek olmayan gazetelere ulaştırırlar ve ülkeyi birbirine katarlar. Belge gercekmiş, değilmiş kimse üzerinde durmazdı önceleri... Bu belgeyi alanlar da ‘Bu belgeyi bana neden verdiler? Amaçları nedir?’ diye en ufak bir sorgulama yapmadan yazar... O ülkelerde bunlar hep oldu...” Ali Kuzu’nun kaleminden yabancılar için Kutsal Kase olarak görülen ülkemiz üzerinde oynanan tüm oyunlardan haberdar olacaksınız.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evin sonuna kadar konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta küçük ve babasının miktarını sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten önceki latife yapması da cefadandır. Hz. Ali (ra) 448 2 İnsanın bir din kardeşinin konuşması susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da bulunduğu, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (ra) 448 3 Bir Müslümanın mutluluğu içine sokmak, gamını gidermek, borçlarını ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (zchz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (ra) 448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (ra) 448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçememesi, iki rek'at kılmaması, makinesinden başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kişinin işe koşması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimadlar, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (ra) 448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yok olması, cihadın kalkması, dünyanın dininin bozulması. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 448 8 Kıyamet alametlerindendir; öfkeli öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeklerin kadınlarla, kadınlarınla yetinmesi, dünyanın mamur kısmı harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşık olması, çalmasının ve eğlence aletlerin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamların ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haramlar ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı kazanmaları. Hz. Ali (ra
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 169 1 Haberiniz olsun ki dünya hazır bir meta olup, ondan iyi de, kötü de yer. Yine biliniz ki hesap günü gelecek ve haktır. Orada onun istediği kadir olan bir melik hükmedecektir. Biliniz ki, hayrın hepsi, bütün parçalarıyla Cennettedir. Yine biliniz ki, şer de bütün parçalarla dağılmıştır. Gene haberiniz olsun ki, amellerinizi Allah'tan sakınır halde işleyin. Ve biliniz ki, mutlaka mutlaka surette amellerinizle karşılaşacaksınız. Onun kim zerre miktarı hayır işlerse onu görecek ve onun kim de zerre miktarı şer işlerse onu görecektir. Hz. Amr (ra) 169 2 Agah olunuz ki; insan dünyasında yakın ve afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Öyle ise Allah'tan o isteyin. Hz. Hasan (ra) 169 3 Agah olunuz ki; sarhoşluk veren ona şey haramdır. Her yaşta haramdır. Çoğu listeliği veren şeyin azı da haramdır. Kalbini perdeleyen şey de haramdır. Hz. Enes (ra) 169 4 Haberiniz olsun ki, İslam'ın direktiflerine maruz kalacaksınız. Denildi ki; "Öyleyse ya Resulallah biz neyiz?" Buyurdu ki; Hadislerimi Kitaba arzedin. Ona uygun olan Bendendir. Ve Ben onu ayarlarımdır. Hz. Sevban (ra) 169 5 Neden dolayı güldüğümü sormayacak mısınız? Allah'ın Müslüman kulu kazası benzer şekilde gitti. Doğrusu Allah, müslüman kulu için onun ne hüküm buyursa hayırdır. Allah'ın kazası, herkes için hayır değildir. Sadece müslim kul müstesna. Hz. Suheybe (ra) 169 6 Beni dinlemiyor musun? Hahamlarınıza ibadet edin, beş vaktinizi ayırın. Ramazan ayını tutunuz. Mallarınızın zekatını eda ediniz. Emir sahiplerinize itaat ediniz. Böylece Rabbinizin Cennetine girersiniz. Hz. Ebû Ümâme (ra) 169 7 Meleklerin, Rablerinin huzurunda güvende oldukları gibi siz de güvende tutmaz mısınız? Birinci saffı tamamlarlar ve sıkı ve sağlam dururlar. Hz Cabir İbni Semure (ra) 169 8 Agah olunuz ki, Allah'ın ve meleklerin ve insanların laneti şu kimselerin üzerine olsun ki, Beni hakkımdan bir şeyi nakzeder, Benim yakınlarımdan yüz çevirir, Benim velayetimi hafife alır, hayvanını kıbleden gayriye doğru keser, çocuğuu kabullenmez, efendisinden uzaklaşır, arazininını değiştirir . İslamda cinayet ihdas eder ve ihdas edeni barındırır, hayvana takarrüb eder, eli ile istimdana bulunur, alemlerden erkeklere yaklaşır, meşru evlilikten sakınır-ki Zekeriya (as) oğlu Yahya (as)'dan sonra "Hasur" yoktur. Bir erkek ki kendini kadına benzetir, bir kadın ki kendini erkeğe benzetir, bir kadına, sonra da onun şık yakın olur, iki kız kardeşi bir arada nikahı” alır- geçmişte olanlar müstesna-akar suyun yolunu tıkar, menzillerin gölgeliklerini kirletir, yollarında bize eza verir , kibrinden dolayı eteğini yerde sürükler, büyüklüğü taslıyarak yürür, çirkin sözler söyler, içkinin içindekileri ve ayakkabılarını ters giyer. Hz. Bişr İbni Atiyye (ra)
Bir kimse bir mü'mini sevindirirse Beni sevindirmiş olur. Kim Beni sevindirirse, Allah indinde bir ahid almış demektir. Kim de Allah'dan bir ahid alırsa, ateş ona asla dokunmayacaktır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 399 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Arz üzerinde iki eman sebebi vardır. Ben emanım ve istiğfar da emandır. Ben kalmıyacağım ama istiğfar emanı kalacak. Şu halde her günah ve kusurda istiğfara devam edin. Ravi: Hz. Osman İbni Ebi As (r.a.) Sayfa: 325 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:21 Sineğin bir kanadında derd, bir kanadında şifa vardır. Bir kaba tek kanadla düşerse öbür kanadını da batırın. Şifası derdini giderir. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 325 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Gadab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Su ise ateşi söndürür. Öyle ise biriniz gadablanınca hemen yıkansın. Ravi: Hz. Muaviye (r.a.) Sayfa: 225 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:36 Şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür. Nasıl ki su otu büyütüyorsa. Nefsim Yed-i kudretinde olan Allah'a kasem ederim ki, Kur'an ve zikir kalbde imanı büyütür, tıpkı suyun otu büyütmesi gibi. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 225 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:38 Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden şehirler vardır ki, onlar Cennete yıldızlar gibi ışık verirler. Ve bunlar Allah rızası için birbirlerine muhabbet edenler içindir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 125 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:39 Allah Teala bir kulu sevdiğinde, onu kendisini ittihaz eder (Kulu kendisi ile meşgul eder.), zevce ve çocukları ile meşgul etmez. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 25 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:40 Allah Teala bir kulu sevdiğinde, onu dünyadan korur; sizden birinizin hastasını sudan koruması gibi. Ravi: Hz. Katade ibni Numen (r.a.) Sayfa: 25 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:40 Allah Teala bir kulu sevdiğinde ona dünya işlerini kapar, ahiret işlerini ise açar. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 25 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:42 Sizden biriniz, müslümanlık görevini güzel yaptığı zaman, amel ettiği her hasene için, kendisine on mislinden yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Yaptığı her bir seyyie için ise misli kadar yazılır. Allah'a kavuşuncaya kadar bu böyledir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 25 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Kur'an'a göre ilâhi vahyin insanla buluşma noktası kalbdir. İnsanın idrak, duygu ve amel gibi fonksiyonları kalb merkezlidir. Îman, nifak ve inkâr gibi itikâdî yönelişler; sevgi, merhamet ve korku gibi ahlâkî ve psikolojik değerler, hep kalbe nisbet edilmiştir. İnsanı Hak katında mükerrem kılan "takva"nın mahalli kalb olduğu gibi kıyamet gününde kişinin değer ölçüsü de kalbdir. Bu sebepledir ki o, "nazargâh-ı ilâhî" olarak tavsif edilmiştir. Hz. Peygamberin -sallallâhü aleyhi ve sellem- "Dikkat edin cesette bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozuk olursa bütün beden de bozulur; işte bu et parçası kalbdir" (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsākât, 107 Mâce, Fiten, 14.) Sözleri ise kalbin insanda en önemli bir merkez olduğunu açıkça vurgular mâhiyettedir.
İşte bu kitap, müslümânın, emanet edilen ömrü, "kalbî hayat" diye özetlenebilecek bir derinlikte yaşamaktan başka yolu olmadığını açıklıyor.
Şimdi elinizde, hem Kur'an ve Sünnet'in ölçülerini belirlediği "kalbi hayat" konusunda sağlam bir müracaat kitabı, hem de dost ortamlarında gönül huzuru içinde paylaşılacak bir sohbet kitabı vardır.
Ey insanlar kendinizi hoş tutun. Zira iş sağır ve gaibe dua etmiyorsunuz. Siz, sizi işiten ve her yerde yakın ve beraber olan Allah'a dua ediyorsunuz. Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.) Sayfa: 495 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Sözler var; zindanları saray yapar, ölümü sevgili, kabri gül bahçesi gibi sevdirir, darağacında asılmayı bekleyen bir çaresizi ebedi idamdan kurtarır, fani ve fakir bir adama dünya kadar ebedî bir mülkü kazandırır, ebedi hayatın levazımatını buldurur. Yeterki insan kulağını tıkamasın, gönül kapılarındaki kilitleri kırsın, ölüden daha ölü olanları dirilten, maddesiyle manasıyla iflas etmiş zavallıları sultan yapan sözler var.
"Nerede o sözler, hani?" diyorsanız, gözlerinizi yüreğinizle birlikte açın, basiretinizde yanınızda bulunsun ve elinizdeki kitabın sayfalarını çevirmeye başlayın.
Bu evin her yıl Rebîülevvel ayının 12. günü Mek- ke'de bulunanlarca ziyaret edilmesi adettendi Os- manlı Sultanı II. Mustafa, burada Ramazan'ın 27. gecesinde Hz. Peygamber'in nübüvvetini ta'zim ve Rebîülevvel'in 12. gecesinde Resûl-i Ekrem'in doğu- munu kutlamak amacıyla mevlit törenleri düzen- lenmesini emretmiş ve bunun için tahsisat ayırmış- tır. Daha sonra bu kutlamalar sadece 12 Rebîülev- vel'de sürdürülmüştür.
Bugün Safâ ve Merve tepeleri arasındaki sa'y yerinin tam karşısında, Mina ve Azîziye'ye giden tünelin gi- rişine yakın yerde mevcut olan bu ev, 1379 (1959) yılından beri Mekke Kütüphanesi olarak hizmet ver- mektedir.
30. (Resûlüm!) Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
31. Sonra (ey insanlar!) Şüphesiz siz Rabbinizin huzurunda dâvâlaşacaksınız.
32. Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine gelen o doğruyu (Kur’ an’ı) yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde barınacak(!) yer mi yok?
33. (Allah’tan) doğruyu getiren (peygamber) ve onu gereğiyle tasdik eden (mü’min)ler var ya! İşte onlar, takvâya eren (Allah’a saygı duyup emrine uygun yaşayan)ların ta kendileridir.
34. Rablerinin katında ne dilerlerse onlarındır. İşte bu, iyi davrananların/iyilik edenlerin mükâfatıdır.
35. Çünkü Allah, onların (geçmişte) yapmış olduklarının en kötüsünü bile örtecek ve kendilerine mükâfatlarını, yapmış olduklarının en güzeliyle verecektir.
36. Allah kuluna kâfî değil mi? (Resûlüm!) Seni O’ndan başkalarıyla (putlarıyla/tapındıklarıyla) korkutuyorlar. Allah kimi (böyle) sapıklığında bırakırsa, artık onu doğru yola getiren yoktur.
37. Allah kimi de doğru yola iletirse, artık onu hiçbir saptıracak yoktur. Allah mutlak galip ve (düşmanlarından) intikam alıcı değil midir?
28- (Biz o yüce Kitabı hiçbir eğrilige(, çelişki ihtilafa ve karışıklığa) sahip olmayan (ve şüpheli tek âyeti dahi bulunmayan) Arapça bir Kur'an olara (indirdik)! Ta ki onlar (onun yasaklarından) hakkı ola sakınsınlar
29- Allah(, bir olan Allah'a ibadet eden mümini güzel haliyle, birçok putlara tapan müşriğin kötü duru munu göz önünde canlandıran bir misal olmak üze re (köle) bir adamı açıklamıştır ki, kendisi hakkan da çekişmeli(, geçimsiz ve kötü huylu) birtakım or taklar vardır, bu yüzden o, kime ne cevap vereceğini ve nereye yetişeceğini şaşırmıştır), bir adamı da ki sadece tek bir adama aittir Bir örnek olarak bu İkisi eşit olabilirler mi?
1
Bütün hamdler Allah'a mahsustur (ki, tevhid eh lini bu meziyete muvaffak kılmıştır)! Doğrusu onların pek çoğu (bu kadar açık örnekleri dahi) bilmezler!
)
30- (Habibim! Sen bu kadar hakikatleri kendilerine beyan ettiğin halde håla hakka dönmüyorlarsa, onlar adına üzülmene değmez, zira) şüphesiz sen de öle ceksin, muhakkak onlar da öleceklerdir!
31- Sonra gerçekten de siz, kıyamet günü Rab binizin katında tartışacaksınız!
- -
(O zaman sen onlara: "Ben hak din üzereydim, sia ise yanlış yoldaydınız. Ben İrşad ve tebliğde olanca gü cümü sarf ettim, siz ise inat ve inkârı bırakmadınız! diyerek galip geleceksin. Onlar ise: "Biz liderlerimize ■uyduk, onlar da bizi haktan ayırdılar!" şeklinde birtakım asılsız mazeretler ortaya koyacaklardır)
Aişe Validemiz'in annelerimiz arasındaki konumu çok farklıdır; zira o, din adına hizmet etmeye ihtiyaç duyulan Medîne yıllarında, Resûlullah'ın yanında yer alan husûsî bir vezir- dir ve bu yönüyle o, Medîne döneminde akla gelen ilk isimdir. Husûsî bir donanıma sahiptir ve Allah ona, misyonunu edâ adına müthiş bir zekâ lütfetmiştir. Duyduğunu olduğu gibi ka- bullenmeyen, onu Kur'ân ve Sünnet'in kıstas- larına göre sorgulayan bir fıtratı vardır. Kulağı vahiyde, gözü ise istikbâldedir. Ayaklarını sapasağlam bastığı yerde o, Saâdet Asrı ile is- tikbali birbirine bağlayan muhteşem bir köprü gibi durmaktadır.
Onun bulunduğu yerde ayrı bir canlılık vardır; atmosferine girenler, vahyin insibāğıyla bo- yandıklarını hisseder, Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) ziyaret etmişçesine bir heyecan ve canlı- lıkla geri dönerlerdi.
Dün olduğu gibi bugün de yerini belirleye- meyenlerin Annemiz üzerinden dine dil uzat- maya çalıştığı bir dönemi, maalesef yine yaşı- yoruz. Zihinlerin kirli, bakışların bulanık ve kit- lelerin de muhakemesizliğin kurbanı olduğu böyle bir dönemde "Aişe Validemiz", ehl-i insaf ve vicdanı yeniden sırât-ı müstakîme davet edi- yor. Elinizdeki bu kitabın, sözü edilen davette
İsmet Özel, katıldığı bir televizyon programında “Ben yenir yutulur şeyler söylemiyorum. Çünkü bu televizyon dediğimiz şey sadece yenir yutulur şeylerin söylendiği yerdir. Yani burada sadece yutturmaca vardır. Bu yüzden ben bir televizyon programı yapamıyorum.” diyerek medyanın gerçek yüzünü ortaya koyarken medyanın bize dayattığı gündemin de bir yutturmacadan başka bir şey olmadığını gözler önüne seriyor.
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:05 Kendi gündemini belirleme erdemini ortaya koyamayan topluluklar, kendilerine dayatılan gündemi takip etmeye mecbur bırakılmışlardır. Artık onların yerine düşünen, düşündürten, karar veren, yönlendiren birileri vardır. Onlara da kendilerine ait hayat gemisinde dümeni tanımadığı birine vererek gemiye çarpan dalgalarda sallanmak kalır.
Albert Einstein’ın “Dünyanın kötülük yapanlar yüzünden değil, buna seyirci kalanlar yüzünden tehlikeli bir yer haline geldiğini unutmayın.” sözü içine düşürüldüğümüz durumun acı bir göstergesidir. Kendi gündeminden uzaklaşan bireyler günceli takip ederek resmin tamamına vakıf olmak yerine fırçanın detayında boğulmaktadır. Medya da bunu körükleyen temel etkendir.
Allah (z.c.hz.) tarafından hükümete isyan ve akraba ile alakayı kesmek gibi, cezası hem dünyada peşin olarak verilen, hem de ahirette ukubete layık bir iş yoktur. Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.) Sayfa: 381 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel19 Aralık 2024 00:10 Hayırların içinde sevabı en çabuk gelen sılai rahim, en çabuk cezası gelen de hükümete isyandır. Yalan yere yemin de memleketleri harabeye çevirir. Ravi: Hz. Mekhul (r.a.) Sayfa: 115 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
TİNDİSTAN'ın Rey şehrinde bir mescid vardı ki; her kim, gece bu mescidde kalırsa sabahleyin ölüsü çı- kardı. Bir gün akşam, garip bir misafir bu mescidde yatmağa niyetlendi. Bu misafir, bu mescidin hâlini işit- miş, uzak yerden kalkıp gelmişti. Hiç bir zaman kendi- sinde ölüm korkusu yoktu. Ahali bu garibe :
- Ey garip sakın bu mescidde yatma!.. Her kim bu mescidde bir gece yattı ise, gece yarısında şerbeti mevti içti. Binlerce insan buna vakıf kendini helâke atma ya- zık dediler. Garip de:
- Ey bana acıyan ahâli!.. Ben bu hayattan usandım, bana ölüm pek şirin ve lezizdir. Bana, bu fenâ dünyadan öbür dünyaya uçmakta büyük saâdet vardır. Bırakın be- ni, bu hususta vâiz ve nasihata ihtiyacım yoktur dedi. Bu garip adam, «Bismillah tevekkeltü teâlâllah» deyip mescide girdi. O gece, karanlık mescidde uyur gibi yat- tı, Gece yarısında dehşetli gürültülü bir ses, «geleyim mi, geleyim mi?» diye beş kere bağırdı. Öyle dehşetli bir sesdi ki; duyanların ödü patlardı, bu mert bir an sarsıl- dı, sonra kendine geldi. Ey cân;.. Ve gönül korkma! Tit- reme... Zîrâ korkmak, titremek ölümden korkanlar için- dir. Evhamı bırak. Ya merdane can veririm. Ya bu mes- cidin sırrına âşinâ olurum dedi. Sonra hemen ayağa sıç- rayarak :
- Ey canını sevenleri korkutucu!... Hazırım gel ba- kalım. Geleceğin varsa göreceğin de var, diye merdane bir nara attı. O anda, mescidin tavanındaki Mesnûğ bir tılsım bozularak mescidin içine yağmurlar gibi altınlar
döküldü. O kadar çok döküldü ki, buğday yığınları hâli ni aldı. Meğer bu hazine merdane gel diyenlere nasip olacak bir tılsım imiş.
HİSSE: 35
Ey Insan!... Cesaret büyük hazineleri açan bir tıl- sımdır. Şu dünyada her zafer bu cesaretle kazanılır. Her büyük şeref tavşan yüreklilere değil, Arslan yüreklilere verilir.
Mesnevinin bu kıssasını zahiri ve bâtınî âlimlere şämil, etmek doğru olur. Her kim, mesleğinde bu cesa- reti gösterdi ise şah oldu. Her kim korkak kaldı ise ze il oldu.
Ey Insan!... Yüreğin pak nûru tevhidle nûrlandığım halde ölüm senin hakkında bir lûtuftur. Zelilâne boyun eğmekten, cesurâne ölmek efdaldir.
Ey insan!... Bu kıssa, sana hisse membağıdır. Sen bu membağdan kana kana iç de yiğitlerden oll.
HAZRETİ İsa dağa doğru, hızla gidiyordu. Bir kimse, bu hali görünce :
- Hayrola Ya Isát... Arkandan, seni kim kovalıyor? Kimden kaçıyorsun? dedi. Hazreti İsa, o adama cevap vermedi. O adam:
Ya Ruhullah!... Allah aşkına biraz dur, Bu kadar hızlı olmaktaki hikmet nedir? deyince: İså Aleyhisselâm:
Bir ahmaktan kaçıyorum; Kendimi onunla konuş- maktan kurtarıyorum. Git!.. Bana ayak bağı olma, dedi. O kimse:
Ya Nebiyyallah!.. Sen o Mesih değilmisin ki? Se- nin duânla bunca körler görür oldu. Bunca mevtalar di- rildi, hastalar şifa buldu, dedi. Îså Aleyhisselâm:
Evet, ben o mesihim!.. O kimse :
Madem ki, her dediğini Cenab-ı Hak kabul ediyor; Şu halde neden kaçıyorsun? deyince; Îsâ Aleyhisselâm:
Hak Teâlânın zâtı pâkine kasem ederim ki, ben İsmi Azam'ı bir ölüye okudum, ölü dirildi. O İsmi Azam'ı ahmağın kalbine binlerce okuduğum halde, aslâ tesir et- medi!... Yine hilkatı hamakatinde kaldı. Ve o ahmak, ka- ra taş gibi kara huyundan asla vaz geçmedi, dedi. O kim- se:
Yâ Ruhullah!.. Hikmet nedir ki; O ismi mukadde- sin bir yerde tesiri görülsün de, diğer mahalde tesiri gö- rülmesin? dedi. Îsâ Aleyhisselâm :
Ey insan!.. Bil ki, ahmaklık illeti kahrı hüdâdır. Fakat körlük, sağırlık illeti kahrı hüdâ değildir. Muhab- beti ilahiyeden dolayı iptilâ ve imtihandır. Emrazı cisma- niye bir çiledir ki, Cenab-ı Rahmandan rahmet getirir;
AKTIYLE dört öküz birleştiler ve dost oldular. Be raberce ovaları, kırları geziyorlardı. Dört öküzün yan yana bulunmasından, bütün hayvanlar onlara boyun eğiyorlar ve onlara bir şey söyleyemiyorlardı. Ovaların padişahı azametli aslan bile, dört öküzün birleşmesin- den onlara yaklaşamıyordu.
Arslan, bir hile düşündü. Onların aralarını açmak için çalışmaya başladı. Nihayet fitnesinde muvaffak ol du. Öküzler bir birilerine darıldılar. Nihayet bir birle rinden ayrıldılar. Arslan bundan istifade ederek öküzle ri parçaladı. Hepsini de birer birer yedi.
HİSSE: 16
Bu kıssadan hisse alın. Yalnız olursanız, ayak altın- da kalırsınız. Biribirinizden kuvvet bulursanız, olur baş üstünde taşınırsınız. rahat
Birlik yapın kuvvet bulun, siz bu sözü unutmayın. Şu kıssadan ibret alın.
anlasahe ki, münatıkların menfaati ya dünyada elim bu arabche Vevahud ahirette sedid bir elemdir. Bunlar se menfaat değildir. Öyle ise menfaatleri muhaldu
Sual: Elim, müteellim ma'nasımadır. Müteellim se şahsın sıfatıdır. Bindenaleyh azabın elim ile vasıflandırılmasında ne hikmet vardır?
Elcevab: Azab, onların vücüdlarını öyle kaplar
ve cesedlerini öyle ihåta eder ve bâtınlarına öyle nüfüz eder ki, sanki onların vücüdları bir azab külçen kesilir. Onların cesedlerinden, azabdan måadá bir şey görünmez olur. Hatta o azab külçesinden fışkıran ählar, fizårlar, teellümler, sanki nefs-i azabdan neş'et ederler. Yani çağıran, bağıran, müteellim olan, ayn-ı azab olduğu sanılır.
Yedinci cümleyi teşkil eden ہما كانوا يكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı: Münafıkların azablarının mezkûr cinayetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandırılması, kizbin şiddet-i kubuh ve çirkinliğine işarettir.
Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sîrli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır.
Zira kizb, küfrün esasıdır. Kizb, nifakın birinci alâmetidir. Kizb, kudret-i İlâhiyeye bir iftirådır.
Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Alem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Alem-i beşerin ahvâlini fesâda veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemålåttan geri bırakan, kizbdir. Müseyleme-i Kezzab ile emsâlini âlemde rezîl ü rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeblerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir. Bu âyet insanları, bilhassa müslümanları dikkate da'vet eder.
Sual: Bir maslahata binâen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir? Elcevab: Evet, kat'î ve zarûrî bir maslahat için mesâğ-ı şer'i vardır. Fakat, hakikate
bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zirâ usûl-ü şerîatta takarrur ettiği vechile, mazbût ve mikdarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medâr olamaz. Çünki mikdarı bir had altına alınmadığından sû'-i isti'mâle uğrar. Maaházá, bir şeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensûh ve gayr-i mu'teber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur.
Evet, âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın, özür telakkî edilen maslahata galebe etmesine bir şâhiddir. Fakat kinâye veya taʻriz suretiyle, yani gayr-i sarîh bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hulâsa, yol ikidir. Ya sükût etmektir. Çünki söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünki İslâmiyet'in esası, sıdktır. İmânın hâssası, sıdktır. Bütün kemâlâta îsâl edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkıyâtın mihveri, sıdktır. Alem-i İslâmın nizâmı, sıdktır. Nev'-i beşeri ka'be-i kemâlâta îsâl eden, sıdktır. Ashâb-ı Kirâm'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı merâtib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
"Ey cinler ve insanlar topluluğu! (Benim hükmümden kaçıp kurtulmak için) göklerin ve yerin kenarlarından çıkışınıza güç yetirebil- diyseniz, haydi çıkıverin.
Ama üstün bir güç olmaksızın (bu ku- şatmayı aşıp bir yere) çıkamazsınız" âyet-i kerîmesini okusun.
Sonra o düğümlü ipi bir şişeye koyup ağzını kapatsın ve onu bir yere gömsün. Böylece mu- radı hâsıl olacak (istekleri gerçekleşecek) ve bi kudretillâhi Teâlâ herkesin ağzı dili onun hak- kında kötü konuşmaktan bağlanacaktır.
(Şihabüddin es-Sühreverdi, Şerhu'l-esmai'l-erba'in, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak: 115; Muhammed ibnü Hatiriddin, el-Cevahiru'l-hams, sh:277-279; Alláme Şeyh Muhammed et-Tûnusî, er-Ravzatü's-sündüsiyye fi'l-esmail- İdrisiyyeti's-Sühreverdiyye, sh:61: Fazlullah Muhammed ibnü Eyyüb, Fetave's-süfiyye, verak: 143)
Allah (z.c.hz.) katında şu hususlar gadab yönünden büyük oldu. Acıkmadan yemek, uykusu yokken uyumak, acaib bir şey olmadan gülmek, musibette feryad etmek, nimette çalgı çalmak. Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.) Sayfa: 339 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:43 Kişinin keremi dini, mürüvveti aklı ve asaleti de ahlakıdır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 339 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:44 Dünyanın keremi zenginlik, ahiretin keremi ise takvadır. Halbuki siz, bir erkekle bir dişiden yaratıldınız. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 339 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:44 Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir. Ravi: Hz. Âişe (r.anha) Sayfa: 339 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:45 Gıybetin keffareti, gıybet ettiği kimse için (Kulağına gitmeden) mağfiret dilemektir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 339 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:46 Günahın keffareti, pişman olmaktır. Eğer siz günah yapmasaydınız, Allah günah yapan bir kavim getirir ve onları mağfiret ederdi. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 339 / No: 15 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:47 Hataların keffareti, şiddet zamanında abdesti tamam almak, ayakları cami yolunda işletmek ve namazdan sonra diğer namazı beklemektir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 339 / No: 16 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:48 Bir adama şer olarak, dünyadaki mevkiinden veya dinindeki fıskından dolayı parmakla işaret edilmek yeter. Veya dünya malı verildiği halde sıla etmemek (akrabaya yardım etmemek) veya hakkını eda etmemek kafidir (zekatını vermemek). Ancak Allah'ın korudukları kimseler müstesna. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 339 / No: 17 Ramuz El-Ehadis
Dünya hali uykuya benzetiliyor. Zira dünya işleri rüyadaki gibi grifttir. Karışıktır, sonludur. Boştur. İnsan rüyada gerçekleri tam bilemez. Tam muhakeme yapamaz. Uyandığında, silkinir. Çevresi genişler. Hakikat daha kendine açık be- yan olunur. Bu nedenledir ki ölene: «Senden gaflet perdesini kaldırdık, gözün bugün daha keskin görür». derler.
(Kaf, 22)
Cahiller ve materyalistler ölümde, bedenin erimesiyle insan kaybolup, yok oluyor sanırlar. Bunu Einstein dahi fizik ilmiyle redetmiştirki (E=mc²) madde özelliğini kaybedip enerji ha- line dönüşebilir. Sonra tekrar madde haline gel- mek imkânı vardır. Yani madde, enerjinin (kuv- vetin) belirli bir halidir.
Ölüm tablî bir halden başka bir hale geçiş- tir. Tabiri caizse boyut değişikliğidir. Nasıl ki Dünya âleminin kendine has hayat ve çevre şartları vardır. Kabir hayatınında böyle özel şart- ları bulunur. Diğer bir âlemde başka şartlar. Bir diğerinde daha başka... Ömer bin Abd'ül aziz rahmetullahi aleyh» yerinde söylemiştir. «Siz- ler ancak ebediyyet (sonsuzluk) İçin yaratıldınız! Lakin bir evden bir eve göç edersiniz» Öyle iki evki tuğlaları, çimentosu şekli, İçindeki malze- mesi, eşyası tamame birbirinin zıddı. İçene giril- meden yakin anlaşılamıyor.
Insanlara en yakın mekân cinlerin yaşadığı mekândır. Zira özellik bakımından birbirine ben zer. Onlardada doğma büyüme ve ölme vardır. İnsanların üzerinde yaşadığı mekân,ve gerekse cinni mekân olsun, Dünyadandır. Dünya âlemi- ne en yakın âlem ise kabir âlemidir. Çünkü bur dan çıkılıp ona girilir. Bu dahi kalınıcı yer de-
Cahiller ve materyalistler ölümde, bedenin erimesiyle insan kaybolup, yok oluyor sanırlar. Bunu Einstein dahi fizik ilmiyle redetmiştirki (E=mc²) madde özelliğini kaybedip enerji ha- line dönüşebilir. Sonra tekrar madde haline gel- mek imkânı vardır. Yani madde, enerjinin (kuv- vetin) belirli bir halidir.
Ölüm tabii bir halden başka bir hale geçiş- tir. Tabiri caizse boyut değişikliğidir. Nasıl ki Dünya âleminin kendine has hayat ve çevre şartları vardır. Kabir hayatınında böyle özel şart- ları bulunur. Diğer bir âlemde başka şartlar. Bir diğerinde daha başka... Ömer bin Abdül aziz rahmetullahi aleyh» yerinde söylemiştir. «Siz- ler ancak ebediyyet (sonsuzluk) için yaratıldınız! Lakin bir evden bir eve göç edersiniz>> Öyle iki evki tuğlaları, çimentosu şekli, içindeki malze- mesi, eşyası tamame birbirinin zıddı. İçene giril- meden yakin anlaşılamıyor.
İnsanlara en yakın mekân cinlerin yaşadığı mekândır. Zira özellik bakımından birbirine ben- zer. Onlardada doğma büyüme ve ölme vardır. İnsanların üzerinde yaşadığı mekân,ve gerekse cinni mekân olsun, Dünyadandır. Dünya âlemi- ne en yakın âlem ise kabir âlemidir. Çünkü bur- dan çıkılıp ona girilir. Bu dahi kalınıcı yer de- ğildir. Daha birçok âlemlere girip çıkılarak ahi- ret âleminin son safhası cennet» ve cehen- nem yurdur gelinir. Kişi dünyada nasıl bir mekân özelliği kazanmışsa o hal üzere uygun mekända ikamet eder.
on katıl, yaşadıkları, yiyip içtikleri) bildiriliyor. Neden göremiyoruz? Kabir hayatında bahis edi liyor ama, açılan bir çok mezarda bir şey görüle miyor?
Bir önceki bahiate cismin ve cismin tabi olduğu məkanın fizik ve kimya özelliklerinden söz etmiştik. Cevap olarak şöyle kabaca bir mi sal verebiliriz:
Atomun kendi bünyesin de elektron çapının 100.000 katına varan boşluk bulunmaktaydı. Atomlarda elektriksel çekim gücüyle gruplaşarak molekülleri, moleküller cismi meydana getiri yor. Yani madde muazzam boşluklara havi. Ken- di mekânımızı oluşturan atomlar kimyasal bağa girerek dünyayı, şekillendiriyorlar, (anlaşılabil mesi için şekilde dünya otomlarını siyah ola rak gösterelim. Cinnin bulunduğu mekân atom- larıda beyaz olsun.) Her iki atom türü kendi ara- larında ilgi kurarak, eşya ve canlı şartları tama men farklı iki âlem oluşturuyorlar. Aslında bu iki âlem içiçedir. Yanı birinin bulunduğu yerde diğeride vardır. Fakat siyah atomların kendi ne vileriyle ilgisi olduğundan yanlız siyah atom äle -mi var, diğeri yokmuş gibi hal alır. Beyaz atom- lar âlemi de kendi mekânlarını kurarak, kendi âlemini var, siyah atom alemini yok gösterir. Böylece her iki alem canlıları birbirlerinden ha bersiz yaşarlar. Eğer geçiş şartları sağlanabilir- se irtibat kurulabilir. Fakat bu insanlar için zor dor. Zira insan cesedi sabit bir varlıktır. Hare keti yavaştır. Ginnin lee cesedi hava molekülle ri bulunduğundan elastiki yapıya sahiptir. Kendi seklinde çok geniş sahaya yayılır. Veya mele kotlerini topliyarak çeşitli süratlere gireki bu dunya mekanında gözükmesidir (Insan süretine girebileceği gibi kedi, köpek veya eava süretin de bulunabilir) kabir Alemi bu iki alemden de aniaartmaz. Çönkü verlik sartian daha başkade.
date melanin tik va kimya özelliklerinden vemylik. Cevap olarak adle kabaca bir mi
Atomen kendi bünyesin de elektron çapının 500.000 katma varen boeluk bulunmaktaydi. aomlarda elektrikael çekim gücüyle gruplaşarak molekülleri, moleküller cismi meydana getiri yor. Yani madde muazzam boşluklara havi. Ken d mekanimin oluşturan atomlar kimyasal bağe pirerek dünyayı, şekillendiriyorlar, (anlaşılabil mesi win şekilde dünya otomlarını siyah ola nek gösterelim. Cinnin bulunduğu mekân atom- tarida beyaz olsun.) Her iki atom türü kendi ara- taenda ligi kurarak, eşya ve canlı şartları tama men farkh iki alem olusturuyorlar. Aslında bu Ralem İçiçedir. Yanı birinin bulunduğu yerde digende verde. Fakat siyah atomların kendi ne- vileriyle ilgisi olduğundan yanlız siyah atom ale- mi var, diğeri yokmuş gibi hal alır. Beyaz atom- lar ilemi de kendi mekânlarını kurarak, kendi alemini var, siyah atom alemini yok gösterir. Böylece her iki alem canlıları birbirlerinden ha- bersiz yaşarlar. Eğer geçiş şartları sağlanabilir se intibat kurulabilir. Fakat bu insanlar için zor- dur. Zira insan cesedi sabit bir varlıktır. Hare- kati yavaştır. Cinnin ise cesedi hava molekülle- bulunduğundan elastiki yapıya sahiptir. Kendi seklinde çok geniş sahaya yayılır. Veya mole- kililerini topiryarak çeşitli süretlere gireki bu danya mekanında gözükmesidir. (İnsan süretine girebileceği gibi kedi, köpek veya eşya süretin- de bulunabilir.) kabir alemi bu iki alemden de amilaşılmaz. Çünkü varlık sartları daha başkadır.
Ebà Hüreyrənin bildirdiği Hadis-i şerifde: Ölülerinizin kefenlerini güzel yapınız! Çün bhbirlerini kelenleri içinde olarak ziyaret ederler Hazret-i Halid İbn-i Zeyd Ebû Eyyüb-i Ensari hametlerinin haber verdiği hadis-i şerifte
Anasayfa Yazarlar Foto Galeri Video Galeri Canlı Yayın Gazeteler Son Dakika Gündem Hava Durumu Toplum Kadın Sağlık Eğitim Emek Ekonomi Hayatın İçinden Gezi Dünya Kültür Sanat Özgürlük Meydanı Magazin TV-Dizi-Eğlence Tarih Spor Yerel Haberler Bilim ve Teknoloji Şans Oyunları Şans Oyunları Sonuçları Resmi İlanlar Namaz Vakitleri Çerez Politikası e-Aydınlık Hakkımızda Künye İletişim Aydınlatma Metni Ticari Elektronik İleti Onay Metni Kişisel Verilerin Korunması Uygulamayı Edinin App Store'dan Edinin Google Play'dan Edinin Huawei Store'dan Edinin
Haberler Yazarlar İsmet Özçelik Partilerde sızıntı artıyor 23 Aralık 2024, 00:00 İsmet Özçelik İsmet Özçelik Gazete Yazarı Tüm Yazıları Seçimler yapılalı 1,5 yıl oldu.
Her salih ve facir kimsenin arkasında namaz kılın. Her salih ve facirin cenaze namazını kılın. Her salih ve facir amirle de cihad edin. ( Facir hem müslüman, hem günahkar kimse) Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 308 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
dolayı yanlış kapıya yalvarmaz. İzzet ve Kibriya sıfatlarının Al- lah'a mahsus olduğunu bilen, haysiyet ve şerefini muhafaza eder de Allah'tan başkasına zillet göstermez. Varları yok, yoklan var edip duran Allah'm, öldükten sonra tekrar dirilteceği hakkındaki va dine inamır ve giderini ona göre düzenler.
Allah'ım adlini bilen, kötülükten uzaklaşır. Mülkün sahibi Allah olduğunu bilen, elindekinin başında; ileride hesabat vermek mes- bûriyetinde olan, bir emanetçi olduğunu itiraf eder. Kendine ulaş muş olan her ni metin ancak Allah'ın sevk ve irådesiyle geldiğini bilen, yalnız Allah'a boyun eğer, Verilen nimetler hayır yollarında kullanıldığı sürette Allah'm bunları kat kat arttıracağını ve ebe- dileştireceğini bilen, önüne çıkan her hayırlı işleri kıymetli birer firsat teläkki eder.. ilä-ähirihi.
Velhasıl Allah'ı bilenler sevişir, birbirine kenetlenir, bir cisim gibi olur. Ara bozan şeytan aralarına giremez. Dünya ve Ahiretin saâdeti de işte bu birlikten doğar. Allah'ı bilmeyenler de hep döğü şür, birbirlerine düşmanlık kapısı açar. Şeytan araya girer, derken herbirinin başına birçok gäile üşer. Rahat ve huzur görmeden bu ålemden göçer.
İşte önümüzde iki yol: Biri süret-i mahsüsada dikkatle, önemle açılmış ve üzerinde milyarlarca ayak izleri görülen yol.. bir cadde.. Öteki de ötede caddeden ayrılmış, belli belirsiz, tek tük birkaç iz.. Evvelkisi Allah'ı tanıyanların yoludur. Görülen izler de, peygam- berlerin, temiz yürekli fazilet såhiplerinin, dinli ve îmanlı ilim ve hikmet adamlarınım izidir. İkincisi de, nefsinin arzularına uyan; görmez, işitmez, ne yaptığını bilmez bir kuvvet olan tabiata tapan- ların yolu.. Sevgili okuyucu! Bu yollarım hangisinde selâmete çıka cağını kendin tâyin et ve ona göre git!..
...
Bu kitapta yazmak istediğimiz şey burada bitti. Bunu bitir- meğe muvaffak buyurduğundan dolayı da Zât-ı Ülühiyyetine yüz binlerce hamd ü senålar olsun Allahım!..
Ya nahif, akrabanı yokla ki, ömrün uzun olur. Marufu yap ki, evinin hayrı çok olur. Her taş ve toprak yanında Allah'ı zikret ki, kıyamet günü Ben sana şahid olayım. (Her yer ve her adımda zikret) Ravi: Hz. Nahif İbni Yezid (r.a.) Sayfa: 501 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
Allah (z.c.hz.) ümmetimi ebeden dalalette cem etmez. Büyük karaltıda olun. Allah'ın kudret eli cemaat üzerindedir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 484 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
Ya Ali, senin hakkında Allah'dan beş şey istedim. Birini kabul etmedi, dördünü verdi: Ümmetimin senin başında toplanmasını Allah'dan istedim, kabul etmedi. Senin hakkında Bana verdikleri ise şunlardır: Kıyamet gününde ilk olarak Ben ve yanımda sen kalkacağız. Önümde "Hamd" sancağını sen taşıyacaksın. Evvelkileri ve sonrakileri geçeceksin. Benden sonra mü'minlerin veliside sen olacaksın. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 293 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Bir matematikçi sanmaz, fakat bilir; inandırmaya çalışmaz çünküst Güveninizi beklemez, belki dikkat etmenizi ister.
Henri Poincar
Bir memleketin nasıl yönetildiğini anlamakmı istiyorsunuz, onun muz kulak veriniz. Nerede güzel eserlerden oluşmuş uyum varsa, orada adalet erdem hüküm sürer.
Konfüçylis
Bir memleketin yükselmesi, ev ve alle muhabbetine bağlıdır.
Charles Dickens
Bir metre iş yapmayı, bir kilometre söz vermeye değişmem.
James Howell
Bir miktar karşı düşünme ve karşı koyma, insanın en büyük yardımcısıdır.
John Neal
Bir millet hiçbir zaman bir diğerinin taklitçisi olmamalıdır. Aksi takdirde ne taklit ettiği millete benzeyebilir, ne de kendi öz varlığını koruyabilir. Bunun sonucu da şüphesiz hüsrandır.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça o millet yaşıyor demektir.
Nihal Atsız
Bir millet, savaş meydaniannda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak, kültür ordusuyla mümkündür.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.
Konfüçyüs
Bir milletin ahlakı dişleri gibidir. Çürüdüğü nispette acısını hisseder.
Bernard Shaw
Bir milletin büyüklüğü nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.
Bir enalletin ideallerini, reklamlara bakarak anlayamazsınız.
Yalanın faydası bir defa içindir; gerçeğin faydası ise sonsuz ve ölümsüz.
Denis Diderot
Yalanlamak ve reddetmek için okuma. İnanmak ve her şeyi kabullenmek İçin de okuma. Konuşmak ve nutuk çekmek için hiç okuma. Tartmak, kıyas lamak ve düşünmek için oku.
Francis Bacon
Yalanlar gerçeklerle bağdaşmadığı gibi, genellikle kendi aralannda da çatışırlar.
Daniel Webster
Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşmaz.
Konfüçyüs
Yanlış yola girdiğinde, hızlandıkça daha da kaybolursun.
Denis Diderot
Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, ne görebiliyorsun, ne duyabiliyorsun.
Halil Cibran
Yalnız akıllı bir insan sevmesini bilir.
Lucius Seneca
Yalnız akıllılar zenginliklerini kullanabilir.
Euripides
Yalnız aşkı vardır aşık olanın; ve kaybetmek daha zor bulamamaktan.
Cemal Süreya
Yalnız bir insanla arkadaşlık et, herkesten çok konuştuğunu göreceksin.
Cesare Pavese
Yalnız erdemi bilmek yetmez ona sahip olmak ve yerine getirmek gerekir.
Aristoteles
Yalnız görevi yapmaya hazır olmak yeterli değildir; onu anlamak ve bilmek de gerekir.
ve kanılar kesin olarak Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez. Bundan dolayı vatanımız ve milletimiz aleyhindeki hükümler Ifñasa mahkumdur.
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih bir tahriften ibarettir. Tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir ama görülürken değil.
Oğuz Atay
Tarih bir tiyatrodur. Sadece oyuncular değişir.
İsmail Habip Sevük
Tarih galerisinde büyük insanlar adı altında, sıra sıra kurulmuş kişilerin yüzlerini bir sıyır bakalım, altlarından ne çıkacak; çıkarcılığın çirkin yüzü hep.
Ahmet Muhip Diranas
Tarih hükümdarların en iyi danışmanıdır.
Thomas Carlyle
Tarih ihtiyatsızlar için merhametsizdir.
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih insanların düşlerinin en aydınlık olanlarını gerçekleştirmek için giriştik- leri umutsuz bir çabadan başka bir şey değildir.
Albert Camus
• Tarih onu bilmeyenlerin haricinde tekerrür etmez.
Halil Cibran
Tarih pek az orjinalle, pek çok kopyanın bulunduğu bir resim galerisidir.
Alexis de Tocgueville
Tarih suçlardan ve talihsizliklerden ibarettir.
Voltaire
Tarih tekerrür eder. Ancak, birincisi trajedi; ikincisi komedidir.
Karl Marx
Tarih, üzerinde herkesin anlaştığı bir yalandır.
Napoleon Bonaparte
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, bütün insanlığı şaşırtacak bir hal alabilir.
Insan öldüğünde amel defteri kapanır ancak şu üç durum hariç: Faydası devam eden sadaka, istifade edilen ilim De anne-babasına dua eden hayırla eulat. (Masile, Vasiyye. 14)
AMEL DEFTERİMİZ
İnsanın dünyada benimsediği inanç ve işlediği bütün fiiller Kıyamet gününde bir kitap halinde kendisine sunulacak, okuma bilen ve bilmeyen herkesten kendi kitabını okuması istenecektir. İşte bu kitaba amel defteri denir. Dünya hayatın- da herkes amel defterini kendisi yazacaktır; hayır işleyen hayır, şer işleyen şer yazacaktır. Cennete girecekler amel defterlerini sağ taraflarından yüzleri parlak bir halde, cehenneme gireceklerse sol taraflarından yüzleri kapkara bir hålde alacaklardır. İyi kulların amel defterleri illiyyînde, günahkarlarınki ise siccinde bulunacaktır. Amel defterimiz, Kiramen Kätibîn melekleri tarafından 7/24 kayıt yapan bir sistem misali hiçbir husus geride bırakılmaksızın kaydedilmektedir. Bu sebeple Müslüman'ın otokontrol mekanizmasına sahip olması gerekir. Cibril hadisinde geçtiği üzere Müslüman'a ihsan şuuru yaraşır ki o da şudur: Allah'ı gö- rüyormuşçasına kulluk etmektir, her ne kadar biz O'nu bu dünyada göremesek de O bizi her daim görmekte ve gözetlemektedir.
Evet säbikan bahsi geçmiş: Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi; "Verma ra meye iz raheyte sırrıyla ayni avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hue münde onları inhizama sevketmesi; "Ven şakke'l kamer" nassı ile aynı avucunun parmağy la Kamer'i iki parça etmesi; ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir pr duya içirmesi; ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mu'cize-i kudret-i İlahiye olduğunu gösterir. Güya ahbab içinde o elin avucu kucu bir zikirhane-i Sübhanîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse, zikir ve tesbih ederler. Ve a'da ya karşı küçücük bir cephane-i Rabbanîdir ki; içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmanîdir ki, hangi derde temas et se derman olur. Ve celal ile kalktığı vakit, Kamer'i parçalayıp Kab-ı Kavseyn şeklini verir, ve cemal ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer. Acaba böyle bir zâtın bir tek eli, böyle acib mucizata mazhar ve medar olsa; o zâtın Hälik Käinat yanında ne kadar makbul olduğu ve davasında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler, ne kadar bahtiyar olacakları, bedahet derecesinde anlaşılmaz mı?..
Emanete riayeti olmıyanın imanı ve ahdi olmıyanın da dini yoktur. Muhammed (s.a.v) in nefsi kudret elinde olan Zata yemin ederim ki, kulun dili dürüst olmadıkça dini dürüst olmaz. Kalbi dürüst olmadıkça dili dürüst olmaz. Komşusu "beraika"sından emin olmıyan Cennete giremez. Denildi ki: "Ya Rasulallah beraika nedir?" Buyurdu ki eziyeti ve zulmüdür. Hangi adam ki haramdan mal kazanır da ondan infak ederse ona sevap verilmez. Eğer sadaka verirse kabul olmaz. Elinde kalan da Cehennem bakımından gidişini artırır. Zira habisi habis örtmez. Lakin habisi temiz ve helal olan şey temizler. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 463 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Ocak 2025 23:08 Emaneti olmıyanın imanı, tahareti olmayanın namazı ve namazı olmayanın da dini yoktur. Namazın dindeki yeri, başın gövdedeki yeri gibidir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 463 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 153 1 Ben her mü'mine nefsinden daha evlayım. Kim ki bir borç veya zarar bırakırsa Bana aittir. Kim de mal bırakırsa o veresesinindir. Ve Ben velisi olmıyanın velisiyim. Malına vâris olur, borcu varsa öderim. Dayı, velisi olmıyanın velisidir. Malına vâris olur, diyetini öder. Hz. El Mikdam (r.a.) 153 2 Ben Meryem oğlu İsa (a.s.)'a dünya ve ahirette insanların en yakınıyım. Benimle onun arasında hiç bir Peygamber yoktur. Peygamberler babaları bir, anneleri ayrı ve dinleri bir (kardeşler)dir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 153 3 Ben insanların soy sopça en şereflisiyim, iftihar yok. Kadr ü kıyamette en kerimiyim, iftihar yok. Ey insanlar! Bize gelene gideriz. Bize ikramda bulunana ikramda bulunuruz. Bizim kölemizi azad edenin kölesini azad ederiz. Bizim ölümüzü teşyi edenin ölülerini teşyi ederiz. Hakkımızı koruyanın hakkını koruruz. Ey insanlar! İnsanlarla soyları derecesine göre oturup kalkın ve dinleri derecesinde de onlarla karışın. Mürüvvetleri nisbetinde onlara misafir olun, insanları aklınızla ikna edin. H.Cabir (r.a.) 153 4 Ben Muhammed ve Ahmed (s.av)'im. Ben Rahmet Peygamberiyim. Ben cihad Peygamberiyim. Ben artçıyım ve toplayanım (Kıyamette). Ben cihad için gönderildim, ziraat için değil. Hz. Mücahid (r.a.) 153 5 Ben oruç tutarım ve iftar ederim. Namaz kılarım ve uyurum. Her amelin bir şevkli zamanı ve her şevkin de bir fetrek (durgunluk) zamanı vardır. Kimin fetreti sünnete yönelik olursa doğruyu bulmuştur. Kimin fetreti bunun dışına olursa dalâlete düşmüştür. Hz. Cade İbni Hubeyre (r.a.) 153 6 Siz bu gün Rabbınızdan gelen açık beyyine (delil) üzerindesiniz. Marufu emir ve Münkerden nehy ve Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Sonraları sizin aranızda iki sarhoşluk zuhru edecek. Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi. Bu sebeble haliniz değişecek ve marufu emretmiyecek ve münkerden nehyetmiyecek ve Allah yolunda cihadda bulunmıyacaksınız. İşte o günde Kitap ve Sünnete tutunanlar için elli sıddık ecri vardır. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden mi yoksa onlardan mı?" Buyurdu ki, hayır, bilakis sizden. Hz. Muaz ve Enes (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 464 1 İzarınızı (alt elbiseyi) yarı baldır ve topuğa kadar uzatmakta beis yoktur. Sizden evvelkilerden biri ağır elbiselerle kibirili olarak evinden çıktı da, Allah ona Arşının üstünden nazar etti ve ona gazab etti. Arza emretti ve arz onu alaşağı etti. O kimse arz içinde hala batmakta devam etmektedir. Öyleyse Allah'ın gazabından hazer edin. Hz. Câbir İbni Süleym (r.a.) 464 2 Belanın nüzulünden evvel ve nüzulünden sonra, Kur'an dan bir şey yazıp da takmakta beis yoktur. Hz. Âişe (r.anha) 464 3 Kabir ehline yapılan iyilikten efdal ihsan yoktur ve onu ancak mü'min yoklar. Hz. Câbir(r.a.) 464 4 Evlere gelirken kapının karşısından gelmeyin. Lakin onlara yandan gelin ve izin isteyin. Size izin verilirse içeri girin, yoksa dönün. Hz. Abdullah İbni Busr (r.a.) 464 5 Sadakayı fıtır (zekat, öşr) ancak şu dört şeyden olur. Arpa, buğday, kuru üzüm, hurma. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 464 6 Bir dinarı iki dinara, bir dirhemi iki dirheme, bir ölçeği iki ölçeğe almayın. Zira Ben sizin için ribadan korkarım. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 464 7 Halkın mallarının kıymetlerini seçip almayın. Yaşlı deveyi de, gencini de ayıplısını da alın (zekat hususunda) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 464 8 Uyuyana ve konuşana iktida etme. Hz. Mücahid (r.a.) 464 9 Halk için iyi veya kötü, bir hükümet lazımdır. Amma iyisi taksimde adalet yapar, ganimeti aranızda eşit taksim eder. Facire gelince; mü'min onda mübtela kılınır. Halbuki facir hükümet bile "herc"den daha hayırlıdır. Denildi ki; "Herc nedir Ya Resulallah?" Buyurdu ki, öldürme ve yalandır (anarşi) Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 464 10 Gerek yere batmak, suret değiştirmek ve gerekse taş yağmak zaruridir. Dediler ki; "Ya Resulallah bu ümmete mi?" Buyurdu ki evet, onlar şarkıcı cariyeler edindiklerinde, zinayı helal saydıklarında, riba yediklerinde, Harem (Mekke)de avlanmayı ve ipek giymeyi helal saydıklarında ve erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 464 11 "Kıyamül leyl" lazımdır. Deve sağımı veya koyun sağımı kadar olsa da. Yatsıdan sonra yatmadan evvelde yapılan (kılınan namaz) "Kıyamül leyl" den maduttur. Hz. İyas İbni Muaviye (r.a.) 464 12 Rivayeti (Hadisi) şehadetini kabul edeceğiniz kimselerden alın. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Ümmetim dünyaya ehemmiyet verdiğinde, islamın azamet ve heybeti kendisinden alınır. Marufu emr ve münkerden nehyi terkettiğinde vahyin bereketinden mahrum kalır. Ümmetim birbirine kötü sözler söylediklerinde ise Allahın gözünden düşer. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 55 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis. Ravi: Hz. Câbir (r.a.) Sayfa: 232 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:01 Bediüzzaman Nur Talebelerinden ihtiyatlı olmalarını istiyor.(K. L.) 109. Bir Hazinenin Anahtarı Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi İsmail Mutlu sy. 505.
Insanlar onu tanıyacak diye faciri anmaktan çekiniyor musunuz? Facirden, bulunduğu hal üzere bahsedin ki, insanlar ondan sakınsınlar.
Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.)
Sayfa: 12/No: 13
Ramuz El-Ehadis
YANITLASIL
yuksel25 Aralık 2023 22:59
ط والحكيم دهب عن يديه ووَيْلٌ فى لمن جَعَلَ الله مفاتيح الخير على على يديه ناسًا مفاتيح لِلشَّرِّ مَغَالِيقٌ لِلْخَيْرِ فَطُوب لمَنْ جَعَلَ اللَّهُ مَفَاتِيحَ الشر
بن
انس
1716- İnsanlar arasında, hayrın anahtarları, şerrin kilitleri olan kişiler vardır. İnsanlar arasında şerrin anahtarları, hayrın kilitleri de mevcuttur. Allah'ın hayır anahtarları eline verdiği kimseye ne mutlu! Allah'in şer anahtarlarını eline verdiği kimsenin de vay haline!
daya da cevap verebilmeleri de tomamen imkan dahilinde değil dir. En ücra yerleşim bö gelert ne kadar ulaşabilme imkânına sahip olan yayın organlan va sıtasıyla devletler gerek merkezi leşmenin sağlanması ve gerek se otoriteye saygının sağlanma sı açısından başarılı o'abilmiş lerdir
Teknolojinin önemli sonuçla- rından biri olan merkezileşme- nin sağlanması şimdi ülke'er ve ülkeler arası hatta bloklar arası bir merkezileşmeye doğru gitmektedir. Teknolojik gelişme nin sağlamış olduğu imkânlar 'a dünya ülkeleri çeşitli kutup ların ve süper güçlerin egemen liğini kabul etmek zorunda kal mışlardır. Meselenin İletişim a- racianyla ilgii boyutları da tek nolojik gelişmeye paralel ola- rak gelişme göstermiş ve bu gün haber ajansları ve yayın or ganlarının %50'den fazlasına yakın bölümünün tek kaynak tan bes'endikleri söylenmekte- dir. İnsan yaşamının ayrılmaz bir parçası ve yönlendiricisi o- lan iletişim araçlarının bu yö- nüyle i'gill olarak ciddi şekilde düşünülmesi gerekir. Artık mu- harebe'er günümüzde açık sa- vaş meydanlarında göğüs göğü se meydana gelmediği gibi, top lu katliam ve katl'lerde de eski den oldukça farklı şekilde olmak tadır. İnsanlar katledilip kendine düşman edilmektense kendi dü şüncelerinin propagandacısı ve ya görüşlerinin bedava savunu culuğunu yapan sadık uşaklar edinme yolunu seçmektedirer. Bu şekilde yönlendirilen kitle ler zararsız hale getirilerek de netim altına alınmaktadır. Kat-
SAYFA: 11
llom bu boyutuy'a medeni bir hale getirilmekte hergün mi yonlarca kitlenin beyinleri uyuş turularak Inanc ve düşünceleri yok edilmektedir. Insanların Inançlarındaki şüpheyi daha da llerleterek inanclarina tamamen aykırı davranışları yapmaya να ahlâken bozulmaya itmektedir - ler.
Çeşitli sermaye cevrelerince de desteklenen bu yayın, organ lan, sermayedar arın ve patron ların eline doğrudan doğruya geçmesiyle birlikte sömürü araç larından birisi haline gelmiştir. Geniş insan kitle'erini aldat mak ve boş şey erle oyalamak için bu tür basın ve yayın or- ganlarını sermayeleriyle destek Jeyen İktisadi güce sahip varl.k lılar sınıfı diğer insan'ar üzerin deki egemenliklerini böylece da ha da sağ amlaştırmaktadır. Ay rica reklam gelirleriyle destek ledikleri bu yayın organlarıyla Insanları inançlarından soğut tukları gibi aynı zamanda tüke timin aşırı şekildə artmasını da teşvik etmişlerdir. Artan tüke- timle birlikte doğal olarak geliri artan sınıf yine bu varlıklılar sı nıfı olacaktır.
letişim araçlarının tüm bu olumsuz sonuçlarına račen da ha da iyl amaçlar için kullanıla bileceği de unutulmamalıdır. Ço ğunlukla haber iletme işevine sahip bu araçların bizlere ilete cekleri haberlerin sıhhat dere cesi de araştırılmalıdır. Birta kım spekülasyonlarla sorunu halletme yoluna gidilmektense en kısa zamanda sorun enine boyuna iyice düşünülüp, hal ça relerinin aranması gerekir.
<- Bismillahi estevdiuke ve uîzühü bilvâhidi min şerri külli hà sidin ve kaimin ve kaidin anis sebili hâmidün alel fesâdi Câhidün ve küllü halkın fåsidin min nâfizin ve âkıdin ve küllü cin mâridin ye. hüzü bil mirâsıdi fi tarikıl mevâridi là yedurrúnehü ve lå yet'unchü fi yakazatin ve lâ menâmin ve ta'nin ve lå makamin yedullahi fevka eydihim ve hicâbullahi dûne âdetihim.»
Açıklama:
«Allah'ın ismine sığınırım. O tek olan Allah'a sığınırım. O'ndan yardım dilerim. Bütün hasetçinin şerrinden ve ayakta duran (ister dursun, ister otursun, ister yürüsün, her ne yaparsa yapsın) fesat çıkaran müfsid yaratıkların fenalıklarından Allah'a sığınırım. Her geçen, içe kadar işleyen, otlayan, sıçrayan, boy atan, zarar verici şey- lerin zararından ki ne zarar verebilsinler, ne kötülük yapabilsinler. Onların ne uyanık iken, ne uykuda iken ziyanları dokunabilsin. Ne durabilsinler, ne de yaklaşabilsinler. Allah'ın hicabı onlardan üstün- dür.
- İşte bu nüshayı çocuğun üstüne oku! dedi:
Muhammed bin Abdullahil Kerim ibni Halefil Bağdadi bu mus- cayı tahriç ve rivayet eyleyerek dedi ki:
Bu nusha, Nebi aleyhissalâtü vesselâm'ın anası Amine Ha- ından şöyle rivayet olundu:
<- Bir gece rüyamda bana haberci geldi, bana:
YanıtlaSil
Yuksel13 Ocak 2025 21:52 KARA DAVUD EFENDİ ŞERHI
169
Yå Åmine! dedi. Gerçektir ki sen bütün yaratıkların yücesi ve Seyyidi olan Ahir Zaman Nebisi (S.A.V.) e håmile bulunuyorsun, onu doğurduğun zaman mübarek adını MUHAMMED koy. Onun ism-i şerifi Tevratta AHMED'dir. Bu nushayı ona tak. Yani üstüne as!
Uyandığım zaman başımın üzerinde gümüşten bir sahife yazının durduğunu gördüm. Üstünde
Bismillahi, estevdiuke ve uizühü bilvähidi ve geri kalan yam vardı.
Ulema (Allah onlara rahmet eylesin):
Bu dua hangi çocuğa konulursa yüce Allah'ın ismiyle bütün nazar değmelerden ve cin zararlarından korunur! dediler.
Ebu Ömer (Rahimehullah) da dedi ki:
Her kimin üzerine Nebi Aleyhisselâm'ın bu nüshası bulunur- sa her nerde yatarsa yatsın hiçbir zaman hiçbir kötülükten korkul- maz. Yani bu Nebi nüshası hürmetine ona zarar gelmez.
Resûl (S.A.V.) Efendimizin doğduğu ayda da aykırı iddialar var dır. En bilinen Rebiülevvelin on ikisidir.
Gece mi, gündüz mü doğdų? Bunda da aykırı rivayetler vardır.
Gerçek olan Gece ile gündüzün vaktindedir. Çünkü Resül-i Ek rem (S.A.V.) subh-1 sadıkta doğduktan sonra henüz aydınlık meyda na gelmeden, yâni gece vaktinde dünyaya teşrif buyurdular.
Gece doğdu! diyenlere gelince onlar için gece güneşin batma sından güneşin doğmasına kadar olan zamandır. Buna göre gec doğmuş olur.
Gündüz doğdu! diyenlere göre de gece, güneşin batmasında subh-1 sådıkın belirmesine kadardır. Bu hale göre gündüz doğmu olur. Ve doğrusu da budur. Nitekim Oruç'tan bilinir ki oruç vat gündüzdür. Oruçun evvel vakti tûlu-ı fecirdendir.
Doğumun ne gün olduğunda aykırı fikirler vardır. Doğru ola Pazartesi günüdür. Hazret-i Muhammed'in Mekkeden hicretleri yin bir Pazartesi günüdür. Medine'ye de Pazartesi günü girmiştir.
Mâide sûresi de Pazartesi günü inmiştir. Yine Pazartesi gece Mirac ile müşerref ve mükerrem olmuşlardır. Mekke'nin fethi Pazartesi günü olmuştur. Ve bir Pazartesi günü de Beka sarayun teşrif buyurmuştur.
Ben, Nizar oğlu, Mudar oğlu, İlyas oğlu, Mudrike oğlu, Huzeyme oğlu, Kinane oğlu, Nadr oğlu, Malik oğlu, Fahir oğlu, Galib oğlu, Luey oğlu, Kaab oğlu, Mürve oğlu, Kusey oğlu, Abdi Menaf oğlu, Haşim oğlu Abdülmuttalib oğlu, Abdullah oğlu Muhammed (s.a.v)'ım. İnsanlar ikiye ayrılırsa Allah beni onların en hayırlısından kılmıştır. Bana cahiliyet devrinin kötülüğü isabet etmedi. Ve ben Adem (a.s.) dan beri nikahla oldum. Ve Ben sizin ecdad ve nefis (soy, sop) olarak en hayırlınızım. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 151 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Ağlama ya Ömer (r.a) dağların altın olarak hareket etmesini dilesiydim, hareket ederlerdi. Eğer dünyanın Allah'ın indinde sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı kafirlere ondan bir şey vermezdi. Ravi: Hz. Ataa (r.a.) Sayfa: 466 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
ir kardeşimiz "Müslümanlan maddi cihette B orta çağda durduran altı hastalıktan ikin- cisi 'Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi' meselesini açabilir misiniz?" diye sordu.
Sözlükte doğruluk, dürüstlük olan sıdkın terim mânâsı, "Hakikatil kikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak sadakat göstermektir "Doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma, doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşamaktır. Ve, "Diní ve ahlâki hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşınlıktan sakınma, Allah'a itaat edip Hz. Muhammed'in sünnetine uyma." demektir.
Sidk kelimesi Kur'ân'da -mecaz dahil- on beş yerde geçer. Üç âyette "doğru sözlü" anlamında sâdık, elli kadarında çoğul şekilleri (sadikun, sadikın, sädikat), altmış kadar âyette aynı kökten çeşitli fiil ve isimler yer alır.
Keza, Kur'ân'da meâlen, "Ey inananlar, Allah'tan
AJ
Doğruluğun ölmesi...
korkun ve doğru söz söyleyin" "Doğrularla be raber olun" "Emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et" diye emredilir. Doğruluk, dürüstlük ders ve eğitimini Kur'ân ve Resulullah'tan (asm) alan hakiki bir Müslüman, her hal ve şartta tam bir sıdk, ihlås, sadakat ve istikamet üzeredir Mad konjonktürel hal onu doğruluktan ayırmaz!
Çünkü, "Fitrat-ı beşeriyede, yalana yalan demek bir meyl-i arzusu vardır. Sahabeler ise sidk ve doğruluk için, can ve mal ve peder ve vålidelerini ve kavim ve kabilelerini feda edip, sıdk ve hak için fedai olan sahabeleri örnek alır.
O zaman niçin çevremiz yalancı, çifte standartçı, sözünde durmayanlarla kaynıyor? İnandığımız Kur'ân baştan başa doğruluk, dürüstlük hakikatleriyle bezeli olduğu halde, sıdkın ölmesinin sebebi nedir? "Çok zamandan
beri terbiye-i İslâmiye zedelenmiş", "yalancı, gad-
Tarihin içinden
Turhan Celkan
doğruluk ve dürüstlüğü öldürmüştür siyaset",
Dalkavukluk ve tasannu (sunilik), alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzir bir yalancılıktır. Yalancılık ise, s Sani-i Zülcelal'in ku dretine iftiradır. "Biz ki hakiki Müslümanız aldanınz, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz?
Ingiliz filozof, hukukçu, bilim ve devlet adamı ve yazar Francis Bacon (22 Ocak 1561-9 Nisan 1626); "Yalancı, Allah'a karşı gelen, fakat insanlar- dan korkan bir ahmaktır" der.
Nasıl helak olur bir ümmet ki, evvelinde Ben, sonunda Meryem oğlu İsa (a.s.) ve ortasında da Ehli beytimden Mehdi (a.s.) vardır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 344 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 11:43 Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.a.) Sayfa: 212 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 11:46 Miraca götürüldüğüm gece Musa (a.s.)'ı gördüm. Esmer, uzun boylu, kıvırcık saçlı idi. Sanki o Şemua adamlarındandı (temizlikte). İsa (a.s.)'ı da gördüm. O, orta yapıda, rengi beyazla kırmızı arası, saçı da düz, gürdü, ve kıvırcık değildi. Ateşin Hazini (bekçisi) olan Malik'i ve deccalı da gördüm. Ravi: Hz. İbni Abbas ra. Sayfa: 287 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 12:00 Musa (a.s.)'dan yahudiler sordular, gene sordular, suali çoğalttılar, artırdılar, eksilttiler, ta ki küfre düştüler. Hristiyanlar da İsa (a.s)'dan sordular da sordular, suali çoğalttılar, artırdılar, eksilttiler ve neticede onlar da küfre düştüler. Muhakkak ki Benden size hadisler söylenecektir. Size Benim hadislerim geldiğinde Allah'ın kitabını okuyun, Onunla karşılaştırın. Allah'ın kitabına uygunsa, onu Ben söylemişimdir. Allah'ın kitabına uymuyor ise, onu Ben söylememişimdir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 294 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Dinî cemaatlerde sözü geçerli olan şahıslar, bu gibi esasları ve bu esaslarda birleşmenin zaruret ve elzemiyetini tekraren beyan ve telkin etmeleri icab eder.
Dinî cemaatler de aynı kaide ile, yani meşru meslek esaslarında ittifak etmeyi esas almalıdırlar. Çünkü başka meşru bir ittifak yolu yoktur.
İşgalci Ingilizleri ve Pontusçu Rumların cirit attığını görür. Rahat hareket edemezler ve Havza'ya geçerler.
Saltanatın kaldırılması da bir İngiliz oyunuydu. İtilaf Devletleri, Lozan Barış Kon- feransına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hü- kümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti'ni de davet edince mecliste saltanatın kaldırılması kanunu çıkmıştı. Daha sonra halifelik ku- rumu saltanattan ayrılıp Osmanlı Haneda- nından Abdülmecid halife seçilmişti. Halife Abdülmecid bile millî mücadele döneminde bu harekete katılmak için girişimde bulun- duysa da İngilizler tarafından göz hapsine alınmıştı. Halife Abdülmecid, halife seçi- lince Kurtuluş savaşına maddî anlamda büyük bir destek oluşmuştur. O sıralarda Hint Müslüman Cemaati ve İngiltere'deki merkezi Kurtuluş savaşına büyük destekte bulundular. Abdülmecid halife seçilince Hint Müslümanları, Gazi Mustafa Kemal'i tebrik eden bir mektup gönderirler. Hilafeti kurtaran adam olarak Gazi Paşa'yı tebrik et- mişlerdi. Tebrik mektubuyla birlikte o zaman Hindistan'a özel elçi olarak giden edebiyatçı yazar Halide Edip Adıvar'a topla- dıkları paraları verirler.
Hint Müslümanlarının hem Balkan sa- vaşları sırasında hem de Millî Mücadele dö- neminde büyük paralar toplayarak Hilafet merkezine gönderdiği bir hakikattir.
Bunlar, îman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir.
Bilesiniz ki, kalpler ancak
Allah'ı anmakla (zikretmekle)
huzur bulur.”
■ (er-Ra'd, 28)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:25 ce Nihayet onların ardından
öyle bir nesil geldi ki, onlar namazı bıraktılar,
nefislerinin arzularına uydular.
Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. Ancak tevbe eden, îman edip sâlih ameller yapanlar müstesnâ... Onlar cennet girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. " (Meryem, 59-60)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:27 Allah Teâlâ buyuruyor :
"Mü'min erkeklerle
mü'min kadınlar da birbirlerinin velîleridir."
Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Rasûlü'ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir. (et-Tevbe, 71)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:29 Allah Teâlâ buyuruyor:
"Allah, mü'minlerden, canlarını
ve mallarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır...”
(et-Tevbe, 111)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:32 "Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?!"
(el-Mü'minûn, 115)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:34 Peygamber, mü'minlere kendi canlarından
Bazılarına göre sırrın nuru yeşil, çoğunluğa göre ise beyaz renklidir. Sırrın yeri de bazılarına göre göğsün sol tarafı ile ortası arasında, bazılarına göre göğsün ortasında, bazılarına göre ise sol memenin iki parmak üzerindedir. Sâlik kalp ve ruhtan sonra sır bölgesine yoğunlaşarak zikre devam eder.
YanıtlaSil
Yuksel20 Ocak 2025 04:01 Târık sûresinde (86/9) kıyamet günü “sırların ortaya döküleceği gün” şeklinde tanımlanmaktadır
dinilmesi için kâfi olacak kadarını seçtik ve onları dercet- tik.
Bütün bu ifadelerden anlaşılıyor ki, İsrail bir cihan ha- kimiyeti peşinde koşmaktadır ve bunu dinlerinin bir emri olarak yapmaktadırlar. Bu emele vasıl olmak için siyasi, askerî, ilmî ve ahlâkı sahada kendi işlerini kolaylaştıracak tarzda çalışmakta ve akla gelmedik tuzaklar ve caniyane metotlar kullanmaktadırlar.
Bugün hedeflerine - milletlerin umursamazlığı dola- yısıyle - hızla yaklaşmaktadırlar. Dünyadaki önemli basın yayın organları, ajanslar, sinema, tiyatro, beynelmilel teş- kilatlar hemen hemen tamamen onların idaresi altında- dır. Bütün bunlardan çok daha tehlikeli olarak Eğitim Ku- rumları onların eline geçmiştir. Dünyadaki Eğitim kurum- larında onlar bilfiil çalışmamış bile olsalar, Birleşmiş Mil- letlerin bir kolu olan UNESCO vasıtasıyla dünya eğitimini yönlendirmekte ve ilmi yahudileştirmektedirler.
Kitleler onun programına göre uyuşturulmakta, körpə dimağlar din ve milliyet duygusundan uzaklaştırılmakta dır. İcki ve uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaştırılarak milletler sersemleştirilmekte ve neticede Yahudi kilicing karşı direnme gücü azaltılmaktadır.
Yukarıdaki tasnife bir kriter bulmak çok zordur. Bu bir kavmin tarihi midir, yoksa Arz-ı Filistin'in mi tarihi- dir? Bu husus belli değildir. Ancak, bu tarihin ismine «Is. rail'in Tarihi» denilmiştir. Ne gariptir ki İsrail kelimesi böy lece, hem Hz. Yakub'a, hem yahudiliğe ve hem de bir «devlet>»e ad olmuştur.
Bilinen tarih İçerisinde diğer birçok milletler için Ih mal edilebilecek bir «devletsizlik» yılları, İsrailoğulları için LERİN TARİHİDİR. «Beynel- milel Yahudi» TABİRİ DE YAHUDİLİĞİN BU ÖZELLİĞİN- DEN DOLAYI ZARŪRĪ OLARAK ORTAYA ÇIKAN BİR TE- RİMDİR. Hulâsa İsrail'in tarihi diğer milletlerinki gibi de- ğildir. Yahudinin genel olarak diğer insan ve milletler- den çok farklı olan karakteri, tarihine de aksetmiştir.
Bu tarih sadece bir kavmin tarihi değil; aynı zamanda bazı kelimelerin de tarihidir. O «kelimelerin gelişimle- rinin tarihidir. Ve bu kelimeler yahudilik sayesinde «mâ- nâ>> larının «evc-i bâlâ larına ulaşmışlardır. O halde is- rail'in tarihi, fitne ve «fesad>>ın tarihidir. İsyan ve «ihtilal>»<> lerin tarihidir. Katliâm ve «sürgün>»lerin tarihidir. <>un tarihidir. <<>un ve <namussuzluk» un tarihidir. «Soygun ve sömürü nün tarl- hidir. Kan ve «kin»in ve her çeşit vahşet»in tarihidir. Ya- hudi tarihinde, diğer birçok milletlerde gördüğümüz şan, şeref, kahramanlık, yiğitlik ve asalet levhalarına rastian- maz. Yahudi, hedeflerinden hiçbirine böyle insanca mezi- yetlere dayanarak varmamıştır. İlerideki pasajlarda yer yer yahudiliğin çeşitli faaliyetlerine değinirken yukarıda
«...MILLETİM BU IMPARATORLUĞU KANLARI- NI DÖKEREK KAZANMIŞLARDIR... BENİM SURI YE ve FİLİSTİN ALAYLARININ EFRADI BİRER BI- RER PLEVNE'de ŞEHİT DÜŞMÜŞLERDİR. BİR TA- NESİ DAHİ GERİ DÖNMEMEK ÜZERE HEPSİ MU- HAREBE MEYDANINDA KALMIŞLARDIR. TÜRK MİLLETİNİNDİR, BEN ONUN HİÇBİR PARÇASINI VEREMEM.
Sultan Abdülhamid'in Theodr Herzl'e cevabından.
İlk Siyonist Kongresi toplanmadan önce 1896 yazında Herlz, Padişahla görüşmek amacıyla İstanbul'a gelmiştir. Esasen Herlz bir müddetten beri Neue Presse gazetesimin Paris muhabiri olmanın da verdiği imkânla çeşitli ülkelerin kralları, reisicumhurları, başbakanları ve diğer ileri gelen- leriylə görüşmeler yapıyor ve yahudi davası için birçoğu- nun destek ve tasvibini alıyordu. Herlz bir yandan da ya- hudi bankerleri ve ilim adamları ile sıkı temas içinde idi.
Osmanlı Sultanı ile görüşmek için Herlz'in düşündüğü ilk kanal İstanbul'daki Avusturya - Macaristan sefiri New- linski'dir. Bu zat Herlz'in yakın dostu idi. Fakat Herlz İs- tanbul'a ilk gelişinde padişahla görüşmeye muvaffak ola-
Tarih boyunca Yahudilik, devletlerin siyasi hayat larında önemli roller oynamıştır. Yahudi Kadımlar, casuslar ve dönme müşavirler vasıtasıyla saraylara girmiş ve uzun vadede bu faaliyetlerinden karlı çıkı mıştır. 18. Yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen Fransız İhtilali ile başlıyan krallıkların ve aristokra sinin inhitatı yahudiliğin, devlet idarelerinde «vatan daş olarak bilfiil ve yüksek makamlarda siyaset yapabilmesi neticesini doğurmuştur.
Yahudilik ile siyaset adeta müteradif iki kavramdır. Çünkü yahudi ideolojisinin gerçekleşmesi evvelemirde ge- niş çaplı ve yoğun bir siyasî faaliyete bağlıdır.
Yahudilik, önce Filistin'de bir devlet kurmak ve sonra da cihan çapında yapmayı hayal ettiği bir kanlı ihtilälle kuracağı «TEK DÜNYA»nın, yani bir DÜNYA DEVLETİ'nin tahtına oturmak ister. Bu sebeble yahudiliğin siyaseti çok yönlü ve beynəlmiləl olmak durumundadır. Bir labirent gibi
karışık ve girift yollarla örülmesi gerekmektedir. Yahudilik yüzyıllarca bu işin sadece teorisi lle uğraş- mıştır. Bu uğraşının mihver noktası bidayette insan ve cemiyetlerin tabiatları üzerine teksif edilmiştir. Yani yahu
önce genel manada insanın ve cemiyetin ne olduğunu animali; ve sonra da bu genel tanıma içinde milletlerin Marakterlerini ayrı ayrı incelemeliydi. Milletlerin sahip ol- dukları örf, adet kültür ve medeniyet incelenmeli, milli ka- rakterlerinin oluşmasındaki payları tesbit edilmeliydi. İnanç tesbit edilmeliy- lar, dinleri irdelenmeli, genel fert tipleri tanınmalı «ma'seri suurlarının hangi kaynaklara dayandığı
di. İkinci safha olarak İnsanlık - Yahudilik> ve «Milletler - yahudilik>> ilişkilerinin mahiyeti her yönüyle ele alınmalı ve bu suretle önce insan ve millet mefhumları deşifre edili ve lydi. Yahudi milletler hakında alabildiğine araştırma ya- parak onları öğrenmeye çalışırken, kendisi de - onlar ta- rafından tanınmamak için - alabildiğine gizlenmeliydi.
Yahudilik kendi yükselişini miletlerin düşüşüne bağ- Jamıştı. Onun için milletleri ayakta tutan «değerlerin ne- ler olduğu bilinmeli ve onlara hücum edilmeliydi. Bu «de- ğerlerin yıpranması demek milletlerin yıpranması ve deje- nerasyonu demek olacağından, işe buradan başlanmalıydı. Ancak haklı olarak milletler tarafından istenmiyen, ken- disinden çekinilen yahudi, milletlerin içine girebilmenin bir yolunu, bir metodunu bulmalıydı. O, bunu da buldu: «DÖN- MELİK». Gerçekte yahudi kalındığı halde, bir başka din ve milletten görünme demek olan dönmelik sayesinde yahu- dilik, Abdullah İbn-i Sebe ile müslümanlar arasındaki ilk ciddi ihtilafın çıkmasına ve çok kan dökülmesine sebeb olmuştur. Hz. Osma'ın şehadeti, Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasındaki ihtilafın savaşa dönüşməsi hep bu yahudi dön mesinin çevirdiği entrikalar neticesinde olmuştur. Bu ko Hulefa adlı kıymetli kitabında çok geniş tafsilât vardır. Ay- huda Ahmet Cevdet Paşa'nın Kısas-i Enbiya ve Tevarihi rica Ö. Riza Doğul'un Hz. Osman'ın Kanlı Gömleği adlı kitabında Abdullah ibn-i Sebe'nin başlattığı bu fesatlar zinciri bir roman haline getirilerek anlatılmıştır).
* Yüce bilginize sunmaya çalıştığımız bu Batı yazarlarının kimi yeni, kimi eskidir. Bunlardan kimi tarihçi, sosyolog, kimi de siyasetçi ve müsteşriktir. Fakat hepsinde ortak taraf ve ibret alınacak nokta bunların İslâm dini ve İslâm ülkeleri hakkında bizden daha fazla bil- giye sahib olmalarıdır. Bu anlatılanlardan anlaşılacağı gibi Batılılar İslâm ülkelerinde görülen İslâmî bir hareketi enine boyuna incele- dikleri, İslâma davet adı ile kurulan bir parti veya bir hükümeti yıkmak ve dağıtmak için çareler aramaktadırlar. Batılılar böyle küçük bir hareket karşısında bu kadar hassas davrandıklarına göre acaba bir gün kurulmak istidâdını gösterecek İslâm Birliğine karşı nasıl davranacaklardır? Batı'nın tarihi, duygusu ve kültürü böyle bir şeye tahammül edemeyeceği herkesçe açıktır.
6) «İslâm'dan bütün bu korkular neden?» adlı eserden. S. 9-13
Maalesef, dünyanın birçok yerinde mazlum ve mağdur durumdayız; İşte Bosna-Hersek, işte Çeçenistan, işte Doğu Türkistan v.s. hatta bazen kendi öz ülkelerimizde bile düşmanca tavırlara muhatap oluyoruz... lähi imtihan! Allah celle celalüh, sabrımızı, İhlasımızı ölçüyor, Kendi yolunda, ne kadar fedakârlık yapabileceğimizi deniyor!
Bediüzzaman'a göre despotizme, keyfi karar ve iradelere, bilim ve hikmet dışı eğilimlere dayanan bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve varlığını istikrarlı bir şekilde devam ettirmesi mümkün değildir. Özellikle İslam toplumlarının sosyo-ekonomik gelişmesi her türlü, istibdat ve baskıdan uzak İslamî hür- riyet ve Şurâ ile mümkündür.
YanıtlaSil
Yuksel25 Ocak 2025 00:06 EĞİTİM
Milli Eğitimden Evrensel Eğitime
Egitimde Akıl ve Kalp
Hakan Yahman
Bir Model Olarak
Medresetuzzehra Projesi
Umit Alparslan
Yeni Milenyumun Basında Esher'in Kaybolan Rolu
Mustafa Ozcan
Turk Milli Eğitiminin Demokratik
Değerler Acısından Durumu
Mustafa Cinell
Eğitim ve Özgürlük
Durmuş Hocaoğla
Bir Dönemin Aynası:
Köy Enstituleri
Alslulhalim Yener
Eğitim, Eğitimde Özgür Ortamın
Onemi ve Türkiye
Nazmi Eroğlu
Risale-i Nur'un Taksonomik Yapısı Üzerine
Bir İnceleme ve Mufredat Caltısması
Restami Sait Çiner
Risale-i Nur'da "Eğitim"
Bedhitzzaman Said Nursi
Mesru Demokrasi
Bünyamin Duran
Not ON
QUV 1000
1,000,000 14
YanıtlaSil
Yuksel25 Ocak 2025 00:08 KÖPRÜ
ÜÇ AYLIK FİKİR DERGİSİ
Risale-i Nur Enstitüsü yayınıdır
No: 68
GÜZ/1999
(Ekim-Kasım-Aralık)
2.000.000 TL
Sahibi
Yeni Asya Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı
Genel Yayın Yönetmeni
Mesut Toplayıcı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Bekir Gönüllü
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Bünyamin Duran
Doç. Dr. Abdulvahap Yiğit
Kâzım Güleçyüz, Nihat Derindere
Dr. Hakan Yalman, Adem Ölmez, Abdünnasır Yiner, M. Emin Üner
Editör
Selim Sönmez
Genel Koordinatör
Şener Boztaş
İstanbul
Vefa, Cemal Yener Tosyalı Cad., No: 117
Süleymaniye
www.yeniasya.org.tr
E-mail: kopru@yeniasya.org.tr
Tel:(0212) 513 11 10 Pbx
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İLİM Ekim 08, 2024 Devamı CUMU A NAMAZI KILMAK Mayıs 31, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel Vasiyet ve mustafa Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Beyt-i Mamur yedinci semadadır. Orayı her gün, ilk defa görmekte olan yetmiş bin melek ziyaret eder. Kıyamet kopuncaya kadar da bu böyle devam eder. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 196 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
"Amellerin en zor olanı dört baslettir: Öfkeliyken de affetmek. Muhtaçken de cömert davranmak.
Kapalı ve tenha yerlerde (yalnızken) de nefsin şerrinden korunmak. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek,"
Hazret-i Ali (Radıyallabu Anh)
"Açıktan Iblise länet edip de gizlice ona itaat edenlerden olma!"
Omer ibni Abdülaziz (Radıyallahu Anh)
"Ey insan! Etrafındakilerin çokluğuna bakıp da aldanma. Çünkü yalnız ölecek, yalnız kabre girecek ve kabirden yalnız kalkıp hesabını yalnız vereceksin."
Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Sizin tuttuğunuz yol öyle bir yol olsun ki, size uyanları cennete götürsün.
Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhů)
"Her şey çok olunca ucuzlar. Edep bunun aksinedir, o çoğaldıkça değeri artar."
Şems-i Tebrizi Hazretleri
"Câhillere ve hak tanımazlara, sükût ile karşılık veriniz!"
Hacı Bektaş- Veli Hazretleri
"Öfkenin ateşi önce sahibini yakar, sonra kıvılcımı düşmana ya varır ya varmaz."
Şehidin kanı yerde kurumadan onun Cennetteki zevceleri, ayrıldıkları yerde yavrularını bırakmış iki kuş gibi koşuşurlar. Her birinin elinde Cennet elbiseleri ile, Öyle ki yanlız onlar bütün dünya ve içindekilerden hayırlıdır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 468 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel28 Ocak 2025 23:09 Bir müslamana kendini zelil etmesi layık olmaz. Denildi ki: "Nefsi insanı nasıl zelil eder?" Buyurdu ki, gücü yetmeyecek belalara kendini atar. Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.) Sayfa: 491 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evine gelip te önüne konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta ismini ve babasının ismini sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten evvel latife yapmaması da cefadandır. Hz. Ali (r.a.) 448 2 İnsanın bir din kardeşi konuşurken susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da durması, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (r.a.) 448 3 Bir müslümanın içine sevinç sokmak, gamını gidermek, borcunu ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (r.a.) 448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (r.a.) 448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçip te iki rek'at kılmaması, tanıdığından başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kimseyi işe koşturması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimad edilip, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (r.a.) 448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yoklanmaması, cihadın kalkması, dünyanın dini ihlal etmesi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 448 8 Kıyamet alametlerindendir; çocuğun öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin taşması, yalancının tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet edilmesi, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeğin erkeklerle, kadınların kadınlarla yetinmesi, dünyanın mamur kısmının harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşikar olması, çalgının ve eğlence aletlerinin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamın ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haram etmeleri ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı edinmeleri. Hz. Ali (r.a.)
O diridir. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah'a ita-at ederek (sumimi olarak) O'na ibadet edin. Hamd, Alemlerin Rabbine mahsustur. (Min, 40/65)
İHLAS
"İş, davranış ve ibadetleri gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak" manasına gelen ihlas, sözlükte saf, katışıksız, arı ve duru olmak gibi anlamlara gelir. İhlasın zıddı "riya" ve "süm'a"dır. Riya, bir işi gösteriş için yapmak, süm'a ise yapılan bir iyiliği, övünme ve çıkar amacry-la başkalarına duyurmaya çalışımaktır. Dolayısıyla Allah'tan başkası adına, başkasının gözüne girmek için yani Allah'a başka birini ortak kılarak yapılan ibadetin bir faydası yoktur. Zira Rabbimizin böyle bir kulluk gösterisine ih-tiyacı yoktur. Ameller ihlasla ve Allah'ın rızası gözetilerek yapıldığında bir değer taşır. Din, özü itibarıyla ihlas ve samimiyetten ibarettir. Dolayısıyla samimiyetin olmadığı yerde dinden veya dindarlıktan söz edilemez. Allah Resülü, namazlarının ardından, "Allah'ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her an sana ihlasla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!..." duasıyla Cenab-ı Hakk'a dua etmiştir. (Ehi David, Virir, 25)
Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubudiyet boşu boşuna gitmez. Bir dår-ı mükafat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fani dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun?... dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının, ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.
A DEVR-I EVVEL KARN-I SAHEBE-I KİRAM RIDVANULLAHİ ALEYHİM ECMA'IN
Hance sonta Hazret-i Ali, sonra Zeyd b. Harise, sonra Ebu Bekir'dir. Müşāru-İslam'ını izhar ettiğinden nâşi en evvel iman eden zat Ebû Bekir zannında muslardır. Bu vel olan Hazreter kunde söyle denilmiştir: kadınlarında en evvel Islam ile müserrel olan Hazret-i Hatice'dir. Hür olan erkeklerden Haz-- Ebu Bekir es-Siddik'dir. Na-balig zukür çocuklardan Hazret-i Ali'dir. Azadlı kelerden Zeyd b. Harise'dir. Kölelerden Bilal Habeşt'dir. Bu cem vete Azad - Azam hazretlerinden mervidir. Tahkik olan evvelen mutlakan leikan Hance'ye mahsüs olup diğer mezkür olan diğer esami sahabe-i kiramdan olmaları basebiyle izafi olmak üzere kabül edilmiştir. 65
İkinci Tabaka: Ehl-i Mekke kavl-i İslâm ile Peygamber Efendimize bi'set eden shab-1 Dar-1 Nedve'dir. Onlar sabikun İslam'a giren Hazret-i Ömer'in İslam'ın dan evvel imana gelmişler, (Daru'l-Erkam) denilen hånede gizlice ictima' ederek sohbet-i Nebeviye ile şeref-yab olmuşlar, Hazret-i Ömer'in İslam'ı gününe kadar manlarını küffar-ı Kureyşten gizlemişlerdi. Hazret-i Ömer daha evvel hånede İslam la müşerref olup ehl-i İslam'ın adedi onunla kırka bāliğ olmuş ve o zamana kadar imanlarını gizlemiş olanlar Hazret-i Ömer'in İslam'ı üzerine Kabe'nin ya-mındaki mecma' olan Dâru'n-Nedve'ye girip imanlarını izhar etmişlerdir. O vakte kadar hafiyyen imâna davet olunur ki Hazret-i Ömer'in İslâm'ı üzerine cehren din-i İslam ilan edilmeye başlamıştır.
Üçüncü Tabaka: Müşrikînin eză ve cefâsından nāşi Mekke'den Habeş'e hicret eden zevātdır.
Dördüncü Tabaka: Akabe-i ûlada Fahr-1 'Älem Efendimize bï'at eden subbak-1 ensar-ı kiramdır ki on iki kişiden ibaret idiler. Şirk, zinā, sirkat ve iftiradan ictinab etmek ve çocukları öldürmemek üzerine taahhüt verip bi'at eylediler.
Beşinci Tabaka: Akabe-i saniyede bi'at eden ensar-ı kiram ki adetleri yetmiş bir kadar idi. İçlerinden dokuzu Hazrec'den, üçü dahi Evs'den olmak üzere on iki kişiden ibaret idiler.
65 Hüseyin Avni birinci defterde bu kısmı Ashab-ı kiram'ın adedi başlığı altında da ele almak-tadır. Ancak bu kısmı "aşere-i mübeşşere s. 78" diye atıfta bulunarak ikinci defterde bu başlık altında tekrardan yazmıştır. Biz de çalışmamızda bu kısmı "aşere-i mübeşşere" kısmında ver-meyi ikinci defterin sonradan yazılması sebebiyle Hüseyin Avni'nin son tashthini içermesine binden yeterli gördük.]
159. (Ey Resûlüm! Genelde ve özellikle Uhud gazvesinde sen) Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, elbette onlar etrafından dağılıverirlerdi. O halde onları affet, onlar için mağfiret dile ve (umûma ait) iş hakkında onlara danış, artık karar verdiğin zaman da, Allah’a güvenip dayan (onu yap). Şüphesiz Allah kendisine güvenip dayananları sever. [krş. 42/38]
YanıtlaSil
Yuksel31 Ocak 2025 06:18 38. (Onlar) Rableri(nin çağrısı)na gelirler, namazı dosdoğru kılarlar. İşleri aralarında danışma iledir. (Onlar) kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de (Allah için) harcarlar.
(Bu âyet-i kerîme müslümanların mühim işlerinde şûrâ usulüne başvurmaları gerektiğine, İslâm idare şeklinin ise kendi aralarında ehliyet ve takvâ sahibi kimselerden seçecekleri şûrânın kararlarıyla olması lazım geldiğine delil teşkil etmektedir.)
39. Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman yardımlaşıp kendilerini savunur (zulme baş eğmez)ler.
(Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi, hangi şekliyle olursa olsun zulme elbirliği ile karşı konulur. Çünkü zulme göz yummak caiz değildir. Bu durum, zalimin zulmüne, günah ve azabına ortak olmaktır. Hz. Ömer’in adaleti gibi bir adalet isteyenler O’nun halkı gibi bir halk olmalıdır.) [krş. 11/113]
40. Kötülüğün karşılığı, onun dengi bir kötülüktür. Kim de affeder, barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez. [bk. 16/126]
41. Kim de zulme/haksızlığa uğradıktan sonra o (hasmı)ndan aynı şekilde öcünü/hakkını alırsa, işte bunlar aleyhine olacak bir yol (hiçbir sorumluluk) yoktur.
42. Ancak sorumluluk ve ceza insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere saldıranlaradır. İşte, onlar için acıklı bir azap vardır. [bk. 5/33-34]
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 472 1 Ümmetimden bir taife, Allahın emrile hareket etmekte devam eder. Onlar hak üzerinde oldukları halde, kıyamet kopana kadar kendilerini terk eden ve muhalefet eden kimsenin onlara bir zararı dokunmaz. Taki Allahın emri gelinceye kadar onlar insanlara galibtirler. Hz. Muaviye (r.a.) 472 2 Ümmetimden bir taife, kendilerine düşmanlık edenlere galip oldukları halde, Hak üzerine mücadelede devam ederler. Hatta onların sonuncusu mesihüd deccal ile harp eder. Hz. İmran (r.a.) 472 3 Ümmetimden bir taife, kıyamet kopuncaya kadar yardım görmekte devam eder. Kendilerini terkedenlerin ayrılmaları da onlara bir zarar vermez. Hz. Muaviye İbni Kırra (r.a.) 472 4 Ümmetim dininde basiretli olmakta devam eder. Taki yahudiler gibi, akşam namazı için yıldız çıkmasını beklemedikçe, nasraniler gibi de sabahda yıldızların kaybolmasını beklemedikçe ve cenazeyi de sahiplerine bırakmadıkça. (Cenazeyi teşyi etmeyi bırakmadıkça) Hz. Hars İbni Vehb r.a 472 5 Hilafet beni Ümeyyede deva eder, bir defa ellerinden (Abbasilerce) süratle çakilip alınıncya kadar. Onlardan çıkınca da hayattan hayır yoktur. Hz. Sevban (r.a.) 472 6 "La ilahe illallah" kelimesi halktan gadabı men etmekte devam eder, dünyaları düzelip de dinden gideni ehemmiyetsiz görmedikçe. O zaman bu kelimeyi söylediklerinde kendilerine "Yalan söylüyorsunuz. Siz onun ehli değilsiniz" denilir. Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.) 472 7 Ümmet şeriatı hasene üzerine devam eder, aralarında şu üç hal zahir olmadıkça; İlim kendilerniden alınmadıkça, aralarında habis veled çoğalmadıkça, "Sakkarun" aralarında zahir olmadıkça, Dediler ki: "Sakkarun nedir?" Buyurdu ki, bunlar içmeden sarhoş olanlardır. Ahir zamanda gelirler, birbirlerile karşılaştıklarında aralarındaki selamları lanetleşmektir. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.) 472 8 Kıyamet gününde şu beş şeyden hesap vermedikçe Adem oğlunun ayakları Rabbının huzurundan ayrılmaz: Ömrünü nerede ifna etti. Gençliğini nasıl geçirdi. Malını nasıl kazandı. Malını nereye harcadı. İlmi ile nasıl amel etti. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 472 9 Kulun ayakları ayrılmaz, şu dört şeyden sual olmadıkça: Ömrünü nerede ifna etti. İlmi ile nasıl amel etti. Malını nerede kazandı, nasıl harcadı. Cismini nerede çürüttü. Hz. Berze (r.a.) 472 10 Bir adama karısını niye dövüyor diye sorma. Kime itimad ediyor kime itimad etmiyor diye de sorma. Vitri kılmadan da uyuma Hz. Ömer r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 146 1 Seni davarları ve kır hayatını seviyor görüyorum. Kırlarda bulunduğun ve ezan okuduğunda sesini yükselt, Muhakkak ki müezzin sesini işiten cin, insan, taş, ağaç ve her şey kıyamet gününde (sesini işittikleri müezzinin ezanına) şahidlik edeceklerdir. Hz. Ebû Said (r.a.) 146 2 Ben, kıyamet gününde, yeryüzündeki taş, toprak ve ağaç adedinden fazla bir cemmi gafire şefaat edeceğim. Hz. Uneysil Ensari (r.a.) 146 3 Ben gümüşten mühür edindim ve üzerine "Muhammedün Resulullah" nakşettirdim. Kimse böyle bir mühür kullanmasın. Hz. Enes (r.a.) 146 4 Ben rağbet ve rehbet ile namaz kıldım. Ve namazımda üç şey diledim. İkisi kabul edildi. Biri kabul edilmedi. Harici düşmanlar onlara (Mahv edecek derecede musallat olmasın istemiştim. O ümmetime verildi. İstedim ki, boğularak helak olmasınlar, o da verildi. Aralarında düşmanlık olmasın istedim, bu reddedildi. Hz. Muaz (r.a.) 146 5 Rabbimden müşriklerin çocuklarını diledim. Onları bana verdi. Cennet ehline hizmetçi olarak. Zira bunlar fitreten islamdırlar. Ve babalarının düştüğü şirke henüz düşmediler. Hz. Enes (r.a.) 146 6 Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Hz. Ali (r.a.) 146 7 Bir taife bilirim ki, ne Peygamber, ne de şehiddirler. Lakin Peygamberler ve Şehidler kıyamette onların makamlarına imrenirler. Bu taifenin insanları hem Allah'ı severler, hem de Allah'ı sevdirmeye çalışırlar. Halka, Allah'a itaat etmeyi emrederler. Halk Allah'a itaat edince de Allah onları sever. (Yani halkta Allah sevgisi uyanır.) Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 145 1 Ben size filan-falan kimseleri ateşle yakmanızı emretmiştim. Halbuki ateşle ancak Allah azab eder. Eğer onları yakalarsınız öldürün, kafi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 145 2 Ben sizin önünüzden "Havza" varıp, sizi arayacağım. Kim ki Beni orada bulur ve Havzı kevserden içerse bir daha susamaz. Öyle kimseler gelecek ki, Ben onları, onlar da Beni tanıyacak. Fakat kendileriyle aramız açılacak. Soracağım. Niye böyle? Denilecek ki: "Onlar senden sonra yaramaz işler yaptılar?" O zaman Ben onlara sahip çıkmıyacak ve benden sonra (dini) değiştirenlere "uzak , uzak olun" diyeceğim. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.) 145 3 Sizin üzerinize üç şeyden korkarım. Ki bunlar da vuku bulacaktır: Alimin hatası, Münafıkın Kur'anla cidali, Dünyalık kapısının size açılması. (Dünyanın yıkım oluşu şundandır. Dünya muhabbeti gönüle girerse çok fazla uyanıklık istiyor. Dünya teveccühüne aldanmasa da vasıta gibi hizmetinde kullansa büyük bir nimettir.) Hz Muaz (r.a.) 145 4 Kadınlarla biat edildiğinde el almam. Lakin ben onlardan Allah'ın aldığını alırım. (Kadınlardan sözle, erkeklerden ise söz ve musafaha ile biat alırlardı.) Hz. Enes binti Yezid (r.a.) 145 5 Öyle kast ediyorum ki, cemaate bir imam tayin edeyim, kendim de dolaşayım. Ve Cuma günü kimi evinde bulursam yakayım. Hz. İbni Mektum (r.a.) 145 6 Ben Rabbimden ümmetim için şefaat diledim. Onu bana verdi. Bu, şirk koşmıyan her mü'mine nasib olacaktır. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 145 7 Ben sizin görmediklerinizi görüyor, işitmediklerinizi işitiyorum. Gök gıcırdıyor, hakkıdır da. Gökte dört parmaklık boş bir yer yok ki, oraya bir melek secde etmiş olmasın. Nefsim kudretinin elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Döşekler üzerinde kadınlarla telezzüz edemezdiniz ve bağrınızı döverek yabana uğrardınız. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 145 8 Ben bir kelime biliyorum ki, ölümü yakın olan kimse onu derse, ruhu rahatlık bulur ve kıyamette de ona nur olur. Bu, "Lâ ilâhe illallah" dır. Hz. Talha (r.a.) 145 9 Ben bir kelime biliyorum ki, kim onu hakkı ile söylerse Cehennem ona haram olur. O da, "Lâ ilâhe illallah" dır.(Hakkı meselesi haramdan kendisini koruması demektir.) Hz. Ömer (r.a.) 145 10 Ümid ediyorum ki, Bana tabi olanlar Cennet ehlinin dörtte biri, ümid ediyorum ki, üçte biri ve ümid ediyorum ki, yarısı olur (Sonradan üçte ikisi buyurulmuş.) Hz. Câbir (r.a.)
Bir beldede zina ve riba meydan alırsa, onlar (o belde halkı) Allah'ın azabına hak kazanmış olurlar. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 54 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Şubat 2025 03:11 Bir kavim içinde riba ve zina zahir oldu ise, onlar Allah'ın azabını hak etmişlerdir. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.) Sayfa: 375 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis. salātu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanin gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun. lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı:
★ Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir meta haline gelirse
★ Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kal dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
★ Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
* Mescidlerde (rıza-yı İlahi gözetmeyen husumet, alış-veriş, eğlence ve siyasata us. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
★ Kaume, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
★ (Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan- ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
* (San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
* Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) [veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizî, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
te, Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hâdisi olarak bilir. Ha hayatında hakim duruma gelecek pekçok içtimâî marazları nazar-ı dik- diaye, Aleyhissalatu vesselâm, kıyameter rüzgar hadisioletinin ictimai kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten ictimâî bir has-
talıktır. Beşeriyetin yaratılış hikmeti gereğince bu hastalıklara her de-virde her yerde rastlanır. Ancak çerçevesi dar, gücü zayıftır. Fakat, ande şulan o ki, kıyameti zaruri kılan bir hal olarak, bunlar, hem yaygın anla Janiyet ve hem de fevkalâde kesafet kazanarak cemiyetin bünyesinde kokleşeceklerdir. Beşeriyeti bir bütün olarak bir uzva, bir heyet-i içti-haiyeye benzetecek olursak, bu büyük beşerî uzviyet tıpkı münferid bir insan gibi, bünyesine yerleşen bu kadar ağır hastalıklara dayanarak, on beş çeşit hastalıkla, ağır hasta yatan tedavisiz bir beden gibi, ölüm ona daha hayırlı ve belki de bir kurtuluş olacaktır. Kıyamet bir bakıma onul-maz şekilde içtimâî marazlarla alude olmuş beşeriyetin ölümüdür. Anla-şılacağı üzere bu külli ölümü, beşeriyet, şeriat-ı İlahiyeyi dinlemeyerek kendi eliyle hazırlamaktadır. Hadiste sayılan on beş marazın herbiri di-nin yasak ettiği bir haramdır. Dikkat edersek insanlığın, kendi eliyle ördüğü teknik çerçevenin sağladığı kolaylık ve imkanların da yardımıyla, rihul-hamra vetiresinde her geçen gün daha da artan bir sür'atle yol aldığını görürüz.
2- Hadisin anlaşılması için, kapalı olan bazı tabirlerin yanına paran-tez içerisinde açıklayıcı ilavelerde bulunduk. Burada sonradan gelen ne-sillerin önceden gelenlere (yani halefin selefe) hakareti meselesi ile ilgili bir açıklamayı kaydedeceğiz. Tibi der ki: "Bundan maksad, halefin (arka-dan gelenlerin) selefi (Sahabe, Tabiin ve Etbau't-tabiin gibi Resulullah'ın senasına mazhar olan nesilleri) ta'n etmesi onlara birkısım kusurlar izafe etmesi, salih amellerde onlara ihtida etmemesidir. Bu davranışlar onlar hakkında lanet gibidir." Aliyyu'l-Kârî te'vile kaçmaya gerek olma-dan, selefe lanet eden zümrelerin varlığına dikkat çekerek "Bunlar kâfir veya mecnundur, ama lanet edici bir zümredir" der ve ilave eder: "Bu zümre sadece lanetle de yetinmeyip, selefi tekdir de ediyor. Bu cinayeti işlerken dayanakları fasid olan hevaları, kısır olan efkârlarıdır. Böyleleri mesela Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman radıyallahu anhüm ec-main'in, (Resulullah'tan sonra) hilafeti haksız olarak ele geçirdiğini, aslında hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu iddia ederler. Gerçek şu ki, bu iddia batıldır ve bu hususta selef ve halef bütün ümmet icma etmiştir. Bu iemaya karşı çıkan münkirlerin iddialarının hiçbir değeri yoktur. Kur'an ve sünnette hilafetin Resulullah'tan sonra Hz. Ali'ye ait olduğuna dair hiçbir delil, hiçbir nass mevcut değildir."
5047 ١٤ - وعن ابن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال: [ قَالَ رَسُولُ اللهِ ﷺ : أول = الآياتِ خُروجاً طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبهَا، وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحى -
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis salâtu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı:
* Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir meta haline gelirse
★ Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kal dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
* (Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
* (San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
* Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) (veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizi, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hadisi olarak bilir. Ha-hayatında hakim duruma gelecek pekçok ictimâî marazları nazar-ı dik kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten ictimai bir has
a) Saflar halinde (cemaatle) namaz kılma şerefi bana verildi.
b) Bana selam verildi ki, bu cennet ehlinin selamıdır.
c) Bana "Amîn" verildi ki, bu sizden öncekilerden hiç kimseye verilmemişti. Yalnız onu Allah Harun'a vermişti. Musa dua ediyordu, Harun da "Amîn" diyordu.
۱۰۲۳ أُعْطِيتُ الْكَوْثَرَ نهر في الْجَنَّةِ عَرْضُهُ وَطُولُهُ مَا بَيْنَ الْمَعْرِبِ وَالْمَشْرِقِ لَا يَشْرَبُ مِنْهُ أَحَدٌ فَيَظْمَاءُ وَلَا يَتَوَضَّؤُ مِنْهُ أَحَدٌ فَيَتَشَعَّتُ أَبَدًا لا يَشْرَبُهُ انْسَانُ اَحْفَرَ ذِمَّتِي وَلَا قَتَلَ أَهْلَ بَيْتِي (ابن مردوية عن انس)
1023- Cennette bir nehir olarak bana Kevser verilmiştir ki, eni ve uzunluğu doğu ile batı arası kadardır. Ondan içen hiç susamaz, ondan abdest alan asla kirlenmez. Ancak onu bana karşı olan, anlaşmayı bozan ile Ehl-i Beyt'imi öldürenler içemeyecektir.
1024- Ümmetimden yetmiş bin kişi bana bağışlandı. Hesap vermeden cennete girecekler. Yüzleri ayın ondördü gibidir. Kalpleri tek adam kalbi gibidir (yani birleşmişlerdir). Rabbim Azze ve Celle'den bu adedi fazlalaştırmasını istedim. Rabbim de bana herbir tanesi ile birlikte yetmiş bin kişi daha verdi (bağışladı).
Cennete girip cehennemden kurtulmak, nimetin tamamındandır. Ravi: Hz. Muaz (r.a.) Sayfa: 449 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 23:22 Size iki şey bıraktım: Allah'ın kitabı ve (Ehli Beytim) Kim ona tabi olursa hidayet üzere olur. Kim de ayrılırsa delalete düşer. Ravi: Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.) Sayfa: 144 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Şam ehli helak olduğunda, ümmetimde hayır kalmaz. Bununla beraber Deccalla savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin "hak üzere" galib olması devam edecektir. Ravi: Hz. Muaviye İbni Kurre (r.a.) Sayfa: 65 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
kadınlar ve çalgı âletleri türediği, şaraplar içildiği ve ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman işte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şek değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbi ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler. (Tirmizî: 2308)
Hadis-i şerifin açıklaması:
"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı."
Devlet malı birkaç şahsın elinde olacak ve bunu istedikleri gh kullanacaklar. Kim fazla çalarsa o çok rağbet görecek.
Devleti idare edenler, halka äit malları kendi üzerlerinde toplamaya çalışacaklar, halkın kazancını vergiler vasıtası ile ellerinden alacaklar bunu rahatça hem yiyecekler hem de yığacaklar. Kendileri büyük refah içinde yaşayıp halk sıkıntı çekecek.
Zālimin zulmü artacak, mazlum ise inleyecek.
Çünkü onlar Hakk'a yönelmeyecek, halka yönelecek. Her yöneldiğ kimse başına kaynar su dökecek. "Yandım!" diyecek, yine ona sokulacak Niçin? Şaşkın olduğu için.
Fakat hakikat ehli yine kanaat sebebiyle huzurludur. Onlar halka hiç bir zaman rağbet etmezler, Hazret-i Allah'a ve Resul'üne rağbet ederler Fakat bunlar da pek azdır.
"Emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı."
Bu kötülük zamanında emanet ganimet bilinecek, onu vermemeye gayret edilecek.
Binaenaleyh böyle bir zamanda çok tedbirli olmak gerekiyor. Çünkü itimat kalkmıştır. Bunun da sebebi kalpte imanın olmayışıdır.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şeriflerinde buyururlar ki:
ündunağın alameti üçtür: Söylerse yalan söyler, söz verirs sound Budurmaz, kendisine bir şey anlane soudilirse hryanel eder." (Buhârî Tecrid-i sarih: 31)
Bundan ötürü bu haller husule gelecek.
"İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği."
İlim Allah için değil, memuriyet için, geçim için tahsil edilecek Görünüşte ilim tahsil ediyor denilecek, fakat menfaat, tahsil edilecek, onların Allah-u Teâlâ ile ilgileri olmayacak. nam ve şöhret icin
"Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir." (Ahkaf: 15)
maya efah
Emr-i şerif'ini de bırakmıştır. Kalbi tamamen ters döndüğü için, ana-babasına yapmadığını başkalarına yapıyor.
"Mescidlerde gürültüler başgösterdiği."
Gerçek mânâda tâzim ve saygı kalkacak, herkes aklına geleni söyleyecek. Tabii ki bu söylenenlerin hepsi ahkâma mugayir olacak.
"Fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği."
diği cak
Bu seyyiat zamanı öyle bir devirdir ki, baştakiler hep fâsık ve münafık olacak.
hiç er.
e
0
"Aşağılık adamın milletin lideri olduğu."
Halkın içinden asaletsiz, şerefsiz, haysiyetsiz insanlar milletin başına geçecekler. Yani ayak takımı başa, baştakiler ayak altına alınacak.
"Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu."
O zālimler başa geldiğinde şerleri çok olacak. Halk korkup menfaatlerinden onlara boyun eğmek zorunda kalacak.
"Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği."
O zamanda bunlara itibar edilecek. Bütün fuhuş, fenalık, rezalet alenen meydanda olacak ve bunlara rağbet edilecek. Allah-u Teâlâ onlara lânet eder ve hiçbir surette onlara rahmet nazarı ile bakmaz.
"Ve bu milletin sonunda gelenler, evvel gelenleri lânetlediği."
Öyle bozuk bir nesil gelecek ki, o kadar asaletsiz türemeler türeyecek ki, öyle piçler zuhur edecek ki, ecdadı ile övünmeyecek de içindeki kötülüğü onlara hamledecek, bu aseletsiz ayak takımı onlara hakaret nazarı ile bakacak.
Oysa geçen devirler, değil müslümanları, dünyayı hayrete düşüren en güzel hasletlerle dolu idi. Onlar iman, şecaat, cesaret, adalet, fazilet sahibi idiler.
"İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbir ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler."
lu'daki hareketin dış güçlerin (İngiliz) yönettiği hususunda görüşleri var. Bu ko-nuda bilgi rica etsek?
O kadar çok söyleyecek şey var ki... Kadir Mısıroğlu "Sebil" gazetesinde yazdı, tek o yazdı, üstü kapalı şekilde, İsmet Paşa soruyor, M. Kemal Paşa'ya: Paşam diyor, İngilizler size "Dizbağı nişanı" vermiş (Dizbağı nişanı İngilizlerin en büyük nişanıdır. Kimseye vermezler) Bu nasıl oldu, benim haberim yok" di-yor. O da geçiştiriyor. M. Kemal Paşa. Diyor ki, "İngilizler beni sever de onun için" diyor.
Ben bir de tarihçilerden, mütareke zamanı, o bir seneye yakın, kısa bir sü-re içinde, İstanbul'da ilerde söz sahibi olacak kimsenin faaliyetlerini tam olarak meydana çıkarmalarını arzu ederim. Tam belgeleriyle... Bunda görülür ki M. Kemal Paşa'yı, "Beni kim tutarsa, onun taraftayım" şeklinde çalışmıştır. Bir ta-rafta sarayda zaten yaverdi, sarayda yükselme gayretleri içindeydi, bir taraftan hükümeti devirip meclise girip çıkmıştır. Hatta onun için Anadolu'ya gönderdi-ler, hükümeti devirme gayretleri içindeydi. Bir tarftan İngilizlerle sıkı ilişkiler içindeydi, bir taraftan İtalyanlarla sıkı temastaydı, herkęsle sıkı temastaydı. Ama deniyor ki, doğru, memleketi kurtarmak için yol arıyordu, herkesle sıkı te-mastaydı ve yardım vaadediyordu. Kadir Mısırlıoğlu der ki, "Hilafetin kaldırıl-masım İngilizler şiddetle istiyorlardı ve bunu başardığı için M. Kemal Paşayı tältif ettiler. Çünkü hilafet İslam birliğinin ve dolayısıyla İngilizlerin Ortado-ğu'daki hakimyetini önleyici bir faktör idi. Bunu dağıtmak suretiyle Ortado gulyu hakikaten paylaştılar Suriye'yi en arsızlar aldı, müstemleke yaptı. Irak'ı İngilizleraldı, müstemleke yaptı. Hindistan'a daha önceden girmişlerdi. Binaena-leyh Ortadoğu'nun en büyük zenginliğini, petrollerini İngilizler ve Fransızlar paylaştı. II. Cihan Harbi de zaten onun için patladı. Çünkü Almanlar herşeyi kaybettiği için, bunları geri almak üzere tekrar silahlandılar, teşkilatlandılar.
Hocam isterseniz biraz geriye dönelim... İstiklal Harbi'nin başladığı yıl-lara... Anadolu'ya geçişleri nasıl oldu. M. Kemal'in, Anadolu'ya gönderilişi, bu konuda Kazım Karabekir Paşa'nın çalışmaları Sultan Vahdettin'in M. Kemal'e yaptığı yardım...
Bunlar artık apaçık bilinen şeyler... Fakat ne yazık ki yazılı tarihimize geçmiyor. Fakat gelir geçer, belgeler ziyan olabilir ama, tarihimiz ziyan olma-sın. M. Kemal Paşa'nın bu faaliyetleri olunca, İstanbul'da da kuşku başladı. Vahdeddin aslında vatan haini değil, Vahdeddin kurtuluş nerede olacak bilemi-yor, şaşkına dönmüş, saray İngilizlerin elinde, İngilizlerin avucuna düşmüş...
Vakif arazileri ise 5 Haziran 1935 tarihinde, 2762 sayılı yasayla yeni yönetim ve idare şekline
Kokularak tüm vakıf arazileri Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanmış oldu. Vakıf arazile şekling Eykaf Bütçesinin bütünüyle devletleştirilmesi noktasında Ziya Gökalp vakıf sistemnini en keskin Fozlerle suçlamıştı. (Jaeschke, s. 28). Gökalp Evkaf Bütçesinin maliye Bakanlığı bütçesiyle bir leştirilmesini ve tekke vakıflarının da kapatılmasını istiyordu. Bu görüşlerden esinlenilerek 22 Şubat 1926 tarihli kanunla "milli ve terkedilmiş topraklar dışında doğrudan doğruya idre edilen Vakıfların, belediyeler ve genel menfaatlere yarar başka kurumlara satılabilmesi kabul edilmişti Bu yasayla birçok vakıf arazisi, 1926-1930 yılları arasında satıldı. 1930 yılında ise vakıf talanı doruk noktasına ulaşmış ve vakıf camileri bile resmen satılmaya başlamıştı. 1930 yılında topra
ğın altında yatanlara bakılmaksızın nice vakıf mezarlığı da kişi ve kuruluşlarca satın alınmıştı. 91 Ocak 1926 tarihinden itibaren miladi yılın kabul edilişiyle hicri ve rumi takvim kullanılışı da kal dırılmış oluyordu.
Takvimle ilgili bu gelişmeden sonra dini bayram günleri ile resmi bayram günlerinde bir düzenle meye gidildi ve önce Peygamber (s.a.s.)in doğum günü olan Mevlid Kandili kaldırılarak yerine Saltanatın kaldırıldığı gün olan 1 Kasım günü "Ulusal Egemenlik Bayramı" kutlanmaya başlan dı. Daha sonra 19 Nisan 1925 tarihli kanunla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı oldu. İki büyük dini bayram olan Ramazan ve Kurban bayramları yerinde kaldı. 1 Muharrem hicri yılbaşı bayramı da kaldırılarak yerine 1 Ocak günü Hristiyanların yılbaşısı resmi tatil günü kabul edildi. 30 Ağus
tos zafer Bayramı, 23 Nisan Çocuk Bayramı devletçe kabul edilmiş bayramlardandı. En son Müslümanların ibadetlerini daha rahat yerine getirebilme noktasında tatil olarak kullam
lan cuma günleri de 1935 yılından itibaren mesai günü kabul edilerek, hafta tatili pazara çevril
1930 yılında Sultan Ahmed'de Tapu ve Kadastro Dairesi'nin bitişiğindeki iki katlı "Maliye Hazine Evrakı" denilen yerdeki tarihi evrak "fersûde evrak" diye Bulgarlar'a okkası üç kuruş on paraya satılmıştı. Yüz binlerce kilo bu tarihi evrak arasında yalnız Osmanlı Tarihi değil, Dünya tarihini aydınlatacak vesika-lar vardı. Burada Orhan Gazi devrine kadar çıkan vesikalar da bulunuyordu. İslâm yazılarının her çeşidini okuyan bir Bulgar Albayı İstanbul'a gelmiş, hırsız-larla uyuşmuş, vesikalarımızı aylarca incelemiş ve onlara şöyle bir teklif yap-mış:
"- Bunları fersûde evrak diyerek satışa çıkarın. Şartnamesine Türkiye si-nırları dışına çıkarılmasını koyunuz!..."
Bu Bulgar zabitinin istediği gibi bir şartname hazırlanmış, kuru ot fiatın-dan aşağı, okkası üç kuruş on paraya satılmıştır.
Bulgaristan, Alman Kraliyet Enstitüsü ve Vatikan arşivi bunları paylaş-mışlar!. Bulgarlar bunları tasnif ederek, iki ciltlik bir de rehber neşretmişlerdir. Türk tarihini inceliyecekler, artık Sofya'ya gidecekler!. Ben canileri yakalattım. İzmit Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarını yapacaktı. Ancak çıkartılan bir aftan faydalandılar ve zulmü işleyenler maalesef hiç bir cezaya çarptırılmadan serbest bırakıldılar. Ben bu ibretli olayları hepinize tarihten der alasınız diye anlattım.
İ. Hakkı Konyalı
Nisan 1976-İstanbul
YanıtlaSil
Yuksel13 Şubat 2025 03:58 134
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİ
CILT 3
kurtularak Çorum'a sürgün edildi. İstiklal Mahkemesi reisi Ali Beyden işitim; hayatımda en müteessir olduğum bir şey varsa oda Yalçın'ı asamadığımdır, on assaydım belki bütün günahlarım silinirdi. Hüseyin Cahid ölürken gazeteler yazdı. Ağzı bir mağara ağzı gibi açık kaldı ve hiçbir suretle kapatılamadı, mec bur oldular yarım kilo pamukla tıkadılar,
Hürriyet Gazetesi sahibi Sedat Simavi'den de bir nebze bahsetmek iste rim. Bundan otuz sene evvel paramızın en kıymetli zamanlarında Burla Birader-ler kendisine bir milyon yedi yüz bin liralık bir çek verdiler, bina ve makinalan dahil Hürriyet Gazetesinin bütün tesisatlarını yepyeni bir şekilde ve en son sis tem olarak değiştirdiler. Buna mukabil de mukaddesat aleyhinde sinsi sinsi nes riyat yaparak yahudi ve mason ideolojisine hizmet etmesini istediler. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Sedat Simavi işi büyüttü. Hürriyet Gazetesi bir çok nüshalarında hiç olmazsa tezyifkar resimleri çizerek istihza ve hakaret ediyordu Hahi, bu ne gaflet ve dalalet(6)
Halk Partisi Van Milletvekili İbrahim Arvas Bey'in kendi partisiyle ilgili yaşanmış bu belgesel hatıraları, "Tek Parti" döneminde dine ve dindarlara ya-pılan zulümlerin boyutunu sergilemeye yeter vaziyettedir.
Özellikle rejim-basın ilişkisi ile İslam'a karşı yürütülen saldırıların o günkü boyutu ile bugün rejim-basın işbirliğiyle İslâm'a ve müslümanlara karşı yürütülen düşmanca tavırların benzerliği çok dikkat çekicidir.
Ha tek parti dönemi olmuş, ha çok partili dönem olmuş rejim açısında İslam'a düşmanlık hiç bir zaman değişmemiştir.
Tabekir ise, "M.Kemal'in -otorite ve güç bazında önceleri halife olmak is-
Sonunda Ismet'ten bu yahudi haham İzmir'den bir imtiyaz, bir menfaat temini istemiş... Hatta (Türkiyə adına) Washington Büyükelçiliğini de istemiş!.. Herkese, "İsmet teklifsiz ahbabımdır,
sözümden dışarı çıkmaz!?" diyormuş... Sonraları bu haham Mısır'a gidip åyån azası olmuştur."
Lozan görüşmələri sırasında başvəkil olan Rauf Orbay da bu görüşmələri doğrular ve Haham-başı Haim Naum'un İngilizler adına İsmet Paşa ile İngilizler adına görüştüğü və gizli pazarlık-larla halifeliğin kaldırılmasına sebep olduğunu açıklar.
Rauf Orbay, Feridun Kandemir'e konuyla ilgili olarak bakın neler anlatıyor:
"İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan'da İngilizlerle bir çeşit gizli arabuluculuk rolü oynayan Istanbul yahudi Hahambaşısı Haim Naum Efendinin telkinleriyle, hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye'de devamına müsade edilmeyip, derhal kaldırılması fikrini tamamiyle be-nimsemiş bulunuyordu."
(Feridun kandemir, Hatıraları ve Söyleyemedikleri İle Rauf Orbay, s. 96-97) Necib Fazıl Kısakürek de Halifeliğin kaldırılması fikrinin bu gizli görüşmelerde kesinleştiğini ve olayın kahramanının sözkonusu yahudi hahambaşı Haim Naum olduğunu ileri sürer.
Necib Fazıl, kendisinin çıkartmakta olduğu, "Büyük Doğu mecmuasının 29. sayısında konuy-la ilgili olarak şu iddialarda buluur:
"Haim Naum, bu korkunç teşebbüse evvelå Amerika'da TÜRKLER LEHINDE bir seri konfe
ranslar vermek suretiyle başladı, bu konferanslarda Emperyalizm Şerflerine "Türkün maddesi ni serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tà içinden, kendi öz adamlarına yıktırmalarını telkin ediyordu.
Yeni Masonluk hesabıyle Kur'ân'ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak, Haim Naumun müthiş planı idi. Amerika'da bu zemini hazırladıktan sonra İngiltere'ye geçmiş ve halis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:
-Siz Türkiye'nin mülki tamamiyetini kabul edin, ben İslâmiyeti ve İslâmi temsilciliklerini onlara
ayaklar altına çiğnetmeyi taahddüt ederim." Büyük Doğu, aynı sayıda (29) şunları da eklemektedir:
Ingiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, niyahet en månidar sözünü söyledi. Dedi ki: "Tür-kiye İslâmi alakasını ve İslâmi temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atara bizimle hulûs birliği et-miş olur. Hristiyan dünyasının hürmet ve minnətini de kazanır. Biz de kendisine dilediğini veri-riz..."
Büyük Doğu (29) "Nihai Vesika başlığı ile sözü şu sonuca bağlamaktadır:
"Lozan Muahedesinden sonra Ingiltere Avam kamarası'nda "Türklerin İstiklalini niçin tanıdı nız" diye yükselen itirazlara Lord Gürzon'un verdiği cevap: - İşte asıl bundan sonradır ki Türkler bir daha eski savlet ve şevketlerine kavuşamayacaklar-
dır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz..." Büyük Doğu'nun ve bazı başka kitapların bu bakışları için açık belge ve kaynaklar verilmemiş
tir. Ancak "tahminler sözkonusudur.
Yükarıda verilenler arasında en kuvvetlisi, bir gözlemci olarrak Rıza Nur'un yazdıkları ile Rauf bey'in Kandemir'e anlattıklarıdır. Çünkü Rauf Bey, o zaman başbakan bulunuyordu. "Gizli Pa-zarlıklar'ın içinde olmasa bile, güçlü birtakım bilgi ve sezişləri olduğu kesindir.
Gazeteci-Yazar, Ahmet Kabaklı da, "Türk Edebiyat dergisinde iki yıldan fazla bir zaman sür-dürdüğü "Temellerin Duruşması" isimli dizisində hilafetin kaldırılması konusuna geniş yer ve rerek, sözkonusu derginin 185. sayısında (Mart 89) Ismet Paşa-Haim lan "gizli pazarlıklara yer verir. Naum ilişkisine ve yapı-
Ahmet Kabaklı: "Büyük Doğuhun çıktığı uzun yıllarda da, Kadir Mısıroğlu'nun, 'Lozan Zafer mi, Hezimet mi?" kitabını yayımladığı tarihlerde de, bu itham ve suçlamaların baş hedeli Is-met Paşa yaşıyordu. Elinde suçlamaları reddetmek için yüzlerce "təkzip" imkanı da olduğu halde, bu ağır iddialara karşı hiç birşey söylememiş olması, insanı, hazin alanlarla dopdolu ola yakın tarihimiz açısından düşündürmektedir.. diyerek İsmet Paşa-Hahambaşı Haim Na
Ahiret vardır ve dünyadan daha güzeldir. (L.) 227:26. Lem'a 5. ricâ
Allah'ın bütün isimleri haşri gerektirir. (M.N.) 42:Lasiyyemaların sonu
Allah fâni insanlar için baki bir âlem yaratmıştır. (L.) 21:3. Lem'a, 2. nükte
Allah'a haşri gerçekleştirmek çok kolaydır. (S.) 86:10. Söz hâti-me; (S.) 107:10. Söz, zeylin 4. parçası; (S.) 271:22. Söz 2. makam, 6. lem'a; (S.) 485:488:29. Söz 2. makam, 3. esas (M.) 380:29. Mektup, 1. kısım, 4. nükte; (Ş.) 134: 7. Şua 3. işâret; (M.N.) 119:Zeylü'l-Habbe
Bütün insanlan diriltemeyen bir tek nefsi diriltemez. (Sn.) 31. Cemîl ve Celîl isimleri haşri gerektirir. (S.) 77:10. Söz 8. hak. Celîl ve Bakî isimleri haşri ister. (S.) 72:10. Söz 6. hakikat Cevad ve Cemîl isimleri haşri ister. (S.) 68:10. Söz 4. hakikat Dünyadaki haşir örnekleri. (S.) 78:10. Söz 9. hakikat
Dünyanın zerreleri âhirette kullanılacak. (S.) 511, 512:30. Söz 2. makam 3. nokta
Dünyay-ı deniyye içinde kemâlât-ı insaniye yerleşemez. (Mh.) 123:3. makale, tenbih
Dünyayı yaratan âhireti de yaratır. (M.) 230:20. Mektup, 2. makam, 5. kelime
Hafiz ve Rakîb isimleri haşri ister. (S.) 75:10. Söz 7. hakikat Hakîm, Kerîm, Adil, Rahîm isimleri haşri gerektirir. (S.) 66, 80:10. Söz 10. hakikat
Hakk ismi haşri gerektirir. (S.) 83:10. Söz 11. hakikat Haşirde amellerin yayılması. (S.) 109:10. Söz zeylin 4. parçası Haşirde, azalarını helâl dairede kullanan insanın bütün azaları lehinde şehadet ederler. (S.) 293:23. Söz 2. meb. 3. nükte Haşirde, azalarını yanlış yolda kullanan insandan bütün azaları şikâyetçi olacak. (S.) 293:23. Söz 2. mebhas, 3. nükte FIHRIST/248
Hayat haşri ispat eder. (L.) 326:30. Lem'a 5. nükte, 4. remiz Hayy, Kayyum, Muhyî ve Mümît isimleri haşri gerektirir. (S.) 77:10. Söz 8. hakikat
"Hazırlanınız başka dâimî bir memlekete gideceksiniz." (S.) 60:10. Söz İbni Sina, "Akıl haşre yol bulamaz" diyor. (M.) 361:28. Mek-tup, 7. mesele, 3. işâret; (B.L.) 13; (S.) 89:10. Söz hâtime İmam Gazâlî'nin "İkinci diriliş birinciye muhâliftir" sözü. (B.L.) 144. İnsan için bir haşir meydanı açmayı değer mi? (S.) 64:10. Söz mukaddime, 3. işaret
İnsan kabre girip rahatla yatamaz. Mutlaka uyandırılacaktır. (S.) 77:10. Söz, 7. hak.
Insan, ruhlar âleminden, anne rahminden, çocukluktan, ihtiyar-lıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan ge-çen uzun bir imtihan yolculuğundadır. (S.) 35:7. Söz
Insanın yaratılması ve diriltilmesi bir tek nefis kadar kolaydır. (Sn.) 32; (S.) 641:Lemaat
Kainat haşir sabahıyla gözünü açacaktır. (S.) 489:29. Söz 4. esas 1. mese
Kainata serpilmiş hayat parçalarının muhassal bir hayat-ı umu-miyesi var olmak gerektir. (Sn.) 24.
davranmaktan ziyade, bir karşı ihtilalin ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve açtığı bayrak hilafet bayrağıydı, şeriat bayrağıydı..." diyerek Şeyh Said hare-ketinin tam bir karşı-devrim hareketi olduğunu vurgular.
Nitekim yakalandıktan sonra, 6 Mayıs 1925 tarihinde yargılanmak üzere Ordu Müfettişliği'nin 10.5.1925 tarih ve 374 nolu yazısıyla, Elazığ İstiklal Mahkemesi'ne gönderilen Şeyh Said ve otuzsekiz arkadaşı verdikleri ifadelerle "din için kıyam" ettiklerini ve "müstakil bir İslâm Hükümeti vücuda getirmek" istediklerini, "putperestlik dinini ihyaya ve ayini metrukelerini icraya çalışan bu laik Türk Hükümeti'ni de yıkmaya" çalıştıklarını açıkça söylemişlerdir.
Şeyh Said Elazığ İstiklal Mahkemesi'nde yaptığı konuşmada: "Yüce şeri-atin hükümlerini uygulamayan bir hükümete karşı, ayaklanmak vaciptir. Bu bi-zim fıkıh kitaplarımızda yazar. Biz de bunun için kıyam ettik ve hükümete biraz olsun şeriat meselesini anlatmak istedik. Hiç olmazsa şeriatın bir kısmını uygu-lamalarını teklif edecektik." diyerek, Allah'ın kaderi doğrultusunda bu işin geliş-tiğini ve "şer'an vacip" olduğu için bu kıyama "gayr-i ihtiyari" katıldıklarını söylemiştir.7
Şeyh Said savunmasına devamla: "Hilafet kaldırılmıştır. Zamanın imamı kalmamıştır. Halbuki zamanın imamına biat etmeden ona bağlanıp, onu tasdik etmeden ölen müslüman, Peygamberimiz Efendimizin şefaatinden mahrum ka-lır!
Görüyorsunuz! vaktiyle şeyhülislamlık binası olan dairede şimdi Roman-ya Üniversitesi'nden gelen Hristiyan öğrenciler kız öğrencilerle beraberce otu-rup kalkmaktadırlar. Bu nasıl iştir? Bu dine uyar mı?8
Ayrıca dinin dünya işlerinden ayrılması diye bir şey yoktur İslâm dininde. İslâm dinine göre dinin dünyaya ait işleri de upkı bir ibadet gibidir. Laiklik İs-lamlığa göre değildir!" diyerek mevcut hükümet uygulamalarını da tamamen din bazına oturtarak tenkid etmiştir.
Şeyh Said ayaklanmasının niteliği bu olmasına rağmen, Şeyh Said ve otuzsekiz arkadaşı, "Bağımsız Kürdistan" oluşturma çabasıyla ve dolayısıyla
5. a.g.e. s. 17.
6.
Ahmet Süreyya Órgeevren, Dünya Gazetesi'nde tefrika edilen hatıralarında, bu olayları yaşa-mış ve İstiklal Mahkemesi Savcısı olarak bu durumu dile getirir ve Şeyh Said ile arkadaşları-nın "din için kıyam" ettiklerini bildirir. (Dünya 20-21 Nisan 1957-Örgeevren'in hatıraları.)
7. TBMM Arşivi, Elazığ İstiklal Mahkemesi, Şeyh Said Davası, T. 12, Dosya 69.
8.
9.
Behçet Cemal, Şeyh Said İsyanı, s . 98-113, Istanbul-1955.
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, c. 3, 221, TBMM Arşivi, T-12, Dosya 69, Zarf 1-6, Esas: 54-16, 68-81.
Cibril (a.s.) Bana dedi ki: "Ya Muhammed (s.a.s.) dilediğin kadar yaşa, öleceksin. İstediğini sev nihayet ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, nihayet onun hesabını vereceksin." Ravi: Hz. Câbir (r.a.) Sayfa: 331 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Böylesi karanlık bir dönemin aydınlatılmasında eğer bu araştırmamızı bir fonksiyon icra etmiş ve "Surda bir gedik açmaya" yardımcı olmuşsa kendimizi bahtiyar addederiz.
Çavuşsku'ların idam edildiği, Jivkov'ların hapse atıldığı, Honecker'lerin yıkıldığı bir dünyada bütün bu oluşumları sağlayan glasnost rüzgarlarının biraz da bizim ülkemizde esmesi dileğiyle...
iki şeyi unut, İki şeyi unutma. sana yapılan kötülüğü unut, senin yaptığın iyiliği unut. Allah c. c. ile ölümü unutma. günahlarını unutma. Aliye Izzetbegovic DEVLETİ UNUTMA.
Allah'ın zikri olmadan çok söz söyleme. Zira Allah'ın zikri olmaksızın, sözün çokluğu, kalbin kasvetine sebebtir. Muhakkak ki insanların Allah'a en uzağı, kalpleri kasvetli olanlardır. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 478 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Benden evvelki peygamberlerden, ümmetimi deccal ile korkutmıyan hiç kimse olmadı. Onun sol gözü şaşı, sağ gözü ise perdelidir. Ve alnında kafir diye yazılıdır. Yanında Cennet, Cehennem diye iki vadi olur. Cennet dediği Cehennem, Cehennemi ise Cennetir. Yanında Peygamber kıyafetinde iki melek bulunur. Biri sağında biri solundadır. Bu beraberlik insanları imtihan içindir. Ve deccal onlara sorar: "Ben sizin Rabbiniz değilmiyim? Diriltiyorum, öldürüyorum." Meleklerden biri "Yalan söylüyorsun" der. Fakat bu sözü yanındaki melekten başkası duymaz. İkinci melek diğerine "Doğru söylüyorsun" der. İkinci meleğin sözünü ise insanlar işitir. Ve zannederler ki, deccalı tasdik etti. Bu da imtihan içindir. Sonra Medine'ye yürür. Giremeyince: "Bu O'nun (s.a.v)ülkesidir" der. Sonra Şam'a yürür. Orada "Akıbeti Efik" mevkiinde Allah onu helak eder. Ravi: Hz. Sefine (r.a.) Sayfa: 140 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Bir kimse ilim talebi için giderse, melaike ona dua eder, maişeti mübarek kılınır, maişetinden sıkıntı görmez ve kendi de mübarek olur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 431 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel20 Şubat 2025 22:01 Bir kimse: "Rabbimin Allah olduğuna, dinimin İslam olduğuna, Peygamberimin (ve Resulumun) Hz. Muhammed (s.a.s.) olduğuna razı oldum" derse, Cennet ona vacib olur. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 432 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Sen kendini büyük görürsün! Sen eğer koçla toslaşırsan az zamanda alnının parçalandığını görürsün.
İnsanları ısıran ve halka ızdırap veren hacılara benim tarafımdan de ki: Sen hacı değilsin. Asıl hacı, devedir. Çünkü zavallı hayvan, hem yük taşır, hem diken yer.
Bir câhil için en iyi şey susmaktır. Ne var ki, bunu bilseydi zaten câhil olmazdı.
Germicilerin şöyle bir şarkısı vardır: Dağlara yağmur yağmazsa hepsi bir yılda kurur.
Halkın, Käbe örtüsünü öptüğünü görürsün. O, ipek böceğinin kozasından yapıldığı için şöhret bulmadı. Birkaç gün bir mukaddesle bir arada bulundu da azîz oldu. Yani birkaç gün o örtü, Kâbe duvarına asıldı.
Kerem (cömertlik) ağacı nerede kök salarsa boyu ve dalları gökleri tutar. Eğer "başa kakma" testeresini gövdesine vurursan meyvesini yemekten ümidini kes.
Sarhoşlarla bir arada bulunmak îman ehli için kâfî bir zindan azabıdır.
Yalnız ibâdet neye yarar? İbadetin yanında kerem ve ihsân da lazımdır. Allâh yolunda bir altın vermeleri lâzım gelse çamura batmış merkep gibi acizleşiyorlar. Ama fatiha okumaya gelince yüz defa okurlar.
Arab atı koşarak iki saat gider; deve ise, ağır ağır gider ama gece-gündüz yol alır.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 113 1 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Hz. Ömer (r.a.) 113 2 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Hz. Muaz (r.a.) 113 3 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Hz. Enes (r.a.) 113 4 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Hz. Ebud Derda (r.a.) 113 5 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Hz. Câbir (r.a.) 113 6 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 113 7 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Hz. İbni Ömer (r.a.) 113 8 Ehli Cennet'in en aşağı dereceli olanının Cennetteki mülkünü temaşası ikibin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür. Bunlar zevceleri, hizmetçileri, kürsüleri, bahçeleri vs.dir. Efdal dereceli olanı ise, Allah (z.c.hz.)'nin Cemalini günde iki defa temaşa eder. Hz. İbni Ömer (r.a.) 113 9 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır." Hz. Sabit İbni Ebu Asım (r.a.) 113 10 Ehli Cennetin derecesi en aşağı olanının bahçelerine, kürsülerine, zevcelerine bakışı bin sene sürer. En efdali ise günde iki kere, sabah, akşam Allah (z.c.hz.)'ni temaşa eder buyurup şu ayeti okudular: "Vücûhün yevme izin nâdiretün ilâ Rabbihâ nâzıra." Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 113 11 Mü'minlerin ruhları yedinci kat göktedir. Ve oradan Cennetteki makamlarına bakarlar. (Muellif hazretleri şu 7 sıfat dolayısıyla makamına varamaz buyurmuşlardır: Gıybet, tefahur, kibir, ucub (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenme), hased, merhametsizlik ve riya.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 111 1 İblis, en şiddetli ve kuvvetli adamlarını malını hayra sarf eden kimseye musallat eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 111 2 İblis, Âdem (a.s.)'ı içi boş görünce yemin etti ki: "Yaşadığı müddetçe onun içinden çıkmam." Allah da yemin etti ki: "Ben de onunla tevbe arasına hâil koymam." Hz. Hasan (r.a.) 111 3 İblisin köpek burnu gibi burnu vardır. Ve onu Âdem oğlunun kalbine koymuştur. Ona şehvet ve lezzetleri hatırlatır. Ve Allah hakkında şekke düşürecek vesvese verir. Kul, "Eûzü billâhissemî'il alimi mineşşeytanirracim. Ve Eûzü billâhi en yahdurûn, İnnallahe hüvessemî'ul alim" dedikçe hortumunu kalbinden çeker.(Bu sözler yürekten söylenecek. Yoksa zikirden ileri geçmez) Hz. Muaz (r.a.) 111 4 Mel'un iblis şeytanlarına hitab eder ve der ki: "Et, kadın ve içkileri ele alın, zira şer için bunlardan daha müessir bir şey bulamadım." Hz. Ebud Derda (r.a.) 111 5 İbrahim (a.s.) lraklılar hakkında beddua etmek istedi. Allah buyurdu ki: "Yapma, Ben onlara ilim ve kalblerine merhamet verdim." Hz. Muaz (r.a.) 111 6 Benim bu oğlum ki (İmam-ı Hasan) Seyyiddir. Umulur ki onun sebebiyle Allah (z.c.hz.) iki ordunun arasında sulhu sağlar. Hz. Ebû Bekre (r.a.) 111 7 Benim bu oğlum ki (İmam-ı Hüseyin) lrak'ta Kerbalâ'da katlolunacaktır. Kim ki, bu vak'aya şahid olursa kendisine yardım etsin. Hz. Enes (r.a.) 111 8 Cennetin kapıları kılıçların gölgeleri altındadır. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 111 9 Benim hadislerim birbirini nesh eder. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin birbirini nesh etmesi gibi. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 111 10 Kulun uyandığında söyleyeceği en güzel söz, "Sübhânellezî yuhyil mevtâ ve Hüve alâ külli şey'in kadir" dir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 111 11 Allah'a en sevgili ev, içinde ikram gören yetim bulunan evdir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 111 12 Amellerin Allah'a en sevgili olanı, namazı ilk vaktinde (ilk cemaatle) kılmaktır. Hz. Ümmü Ferve (r.a.) 111 13 Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili kelâm: "Sübhâneke Allahümme ve bihamdike ve tebârekesmüke ve teâlâ ceddüke ve lâ ilâhe ğayrük" En sevmediği de: "Allah'dan kork" diyene karşı: "Sen kendine bak" diyenin bu sözüdür. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 111 14 Gerek mescidlerinizde, gerekse kabirlerinizde (Allah'a gidişinizde) Allah'ın en sevdiği renk beyazdır. Hz. İmam İbni Hüseyin (r.a.)
110. "(Ey ümmetiml) Cennetliklerin dörtte biri olmaya razı mısınız? Cennet ehlinin üçte biri olmaya razı mısınız? Cennet ehlinin misini olmaya razı mısınız? Cennete ancak müslüman olan insan girer. Your ancak Cehennem ehli müşriklere göre siyah öküzün cildinde beyaz bir kıl, yahut kırmızı öküzün cildinde siyah bir kıl kadarsınız."
۱۱۱ - اَ تَرِعُونَ عَنْ ذِكْرِ الْفَاجِرِ حَتَّى يَعْرِفَهُ النَّاسُ اذْكُرُوا الْفَاجِرَ بِمَا فِيهِ يحذره الناس طب عق عدق خط واربعة عن بهز بن حكيم عن أبيه عن جده وقــال البعض منكم
111. "Facir (kötü insanı) herkes tanıyacak diye anmaktan imtina mı ediyorsunuz? Kötü insanda bulunan çirkin huyu teşhir edin ki, insanlar ondan çekinme imkanını bulsunlar."
۱۱۲ - اُتْرُكُوا الْحَبَشَةَ مَا تَرَكُوكُمْ فَإِنَّهُ لَا يَسْتَخْرِجُ كَيْرَ الْكَعْبَةِ إِلَّا ذُو السَّوِيقَتَيْنِ مِنَ الْحَبَشَةِ (د ك ق عن ابن عمور حم عن رجل من الحبشة)
112- "Habeşliler size dokunmadıkça onları terk ediniz. Çunkü Kâbe'nin hazinesini ancak Habeşlilerden iki cılız bacaklı biri çıkaracaktır."
113- "Dünyayı ehline terk ediniz. Zira dünyadan kendisine yeteceğinden fazlasını alan kimse bilmeden ölümünden (bir şeyi) almış olur."
١١٤ - اَ تَرَوْنَ هَذِهِ رَحِيمَةٌ بِوَلَدِهَا وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ اللَّهُ أَرْحَمُ بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ هَذِهِ بوَلَدِهَا (عبد بن حميد عن ابن ابی اوفى)
114. "Şu çocuğuna merhametli davranan kadını görüyor musunuz? Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah mü'minlere bundan daha merhametlidir."
Bu "derin devlet" denen şey hâlâ varlığını sür-dürüyor. Bu işler geri dönülmez noktaya geldi, ama iş bitmiş değil.. Kozmik odaya girilmediği gibi, mer-kez komite de, ülke geneline yayılmış tetikçiler de dışandalar.
İçeridekiler onun için susmayı tercih ediyor..
İşin kötü yanı, yeni bir derin yapı oluşuyor. İkti-dar ve servetle tanışanlar bir şekilde kendi aralann-da kayıtdışı bir birlik oluşturuyorlar. Zaten onun bir adım ötesi ya MAFİA'laşmak, ya da derin bir yapıya dönüşmektir. Bu defa derin yapıda namaz kılanların sayısı artacak sanırım..
Tutuklananlar arasında, sanki, derin yapının İçinde karar vericiler arasında da olmayan, tetikçilik de yapmayan bir sürü adam var.. Birileri kurunun yanında yaş da yanar hesabı onları da listeve dahil etmış gozuküyor.. Bu işler, bu adamları oraya so-kup, işin ciddiyetini sulandırmak isteyenlerin de işi olabilir ya da kendilerine rakip ve tehdit olarak gör-düklerini, kurunun yanında da yaş da yanar hesabı kendi cehennemlerine çekmek isteyenlerin işi de olabilir..
Hatta öteki tarafta olup da, dışarıdakiler, birile-rini kendi yanlarına çekmek için de o kişilerin içeri girmesine göz yummuş olabilirler. Böylece adam kazanacaklar..
Adamlar kendilerinden çok eminler, "biz gide-riz ötekiler gelir, arma sonuçta bu düzen böyle de-vam eder" anlayışına sahipler. Başka türlü olmaya-cağını düşünüyorlar. Yaşanan bazı olaylar da onları haklı çıkartır gibi aslında..,
İktidar ve servet dönüştürücü bir güce sahip, ilk olarak da bu güç, kendine sahip olmak isteyenleri dönüştürüyor..
Bir gün bu Balyoz ve Ergenekon davası sonuç-lanacak ve göreceksiniz, başka davalar, başka tar-tışmalar başlayacak.. Bu dava sürecinde yaşanan örtülü hesaplaşmaların davası ayrıca, görülecek..
Yarın sıra 28 Şubat'a gelirse, iMuhsin Yazıcıoğ-lu suikastı ile ilgili tutuklamalar da başlayınca, daha yüzlerce kişi hapse tıkılacak.. İnanın bunların tümü-nü mahkemeye çağırsanız yargılayacak yer ve adam bulamazsınız, bunları hapsedecek hapishane de yok.. O kadar çoklar.. Onun için bir gün genel af-la bu işlerin üzerinin örtüleneceği hesabını yapıyor-lar..
Sanki iktidar da bu işi daha fazla dağıtmamak Ister gibl.
MIT ve Emniyet niye elindeki bilgileri açıklamı-yor? Jandarma İçişleri Bakanlığı'na bağlı değil mi, niye bu işin üzerine gidilmiyor? Jandarma İstihbara-tının bilmediği bir şey mi var?
Yani birileri gerçekten Muhsin Yazıcıoğlu su-ikastı ile ilgili bilgiye sahip değiller mi?
Bana kalırsa NATO ülkeleri de biliyor, ayrıca ve özellikle İsrail de, ABD ve tabii bizimkiler de..
Bana kalırsa şu şike işini biraz eşeleyin, bakın bakalım bu işin arkasından ne çıkar.. Sakın Ergene-kon çıkmasın..
İşe bakar mısınız, durup dururken bir şike ya-sası çıkardılar, daha yaşanın mürekkebi kurumadan bir daha değiştirdiler. Önce 2 yıllık cezayı beş yıia, ardından da beş yıllık cezayı bir yıla indirdiler.. Peki bu nasıl oldu.. Bu konuda söyleyecek sözü olan var mı? Ayıp ya hu, insaf yahu!
Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa o ülkede özgürlükler o kadar az ve baskı altındadır demek-tir.. Yasa ile düzenlediğiniz her alanda bürokrasinin borusu öter. Hani şu "bürokratik oligarşi" var ya o!
Bana sorarsanız şike yasası tam bir ŞİKE oldu! Benim adalet duygularım incindi..
Demokrasi, böyle işlerle örselenirse, demagoji-ye dönüşür.. Üzerinde yükseldiğimiz zemini tahrip etmiş oluruz.. Yasa dediğiniz şeyin saygınlığı, cay-dıncılığı kalmaz, yaz-boz tahtasına döner..
Bana kalırsa bu yasa değişikliği ŞİKE'cilen kur-tarmaya yetmez.. Bu işi bir adım öteye götürürse-niz, çete olayı ile birleşir..
Yıldırım benim gözümde simdi daha çok Habe-ral'a benziyor.. Bu işe ecinnilerin karıştığını düşünü-yorum.. Birileri bu durumu savunmak yerine sussa-lar daha iyi ederler.. Çünki mızrak çuvala sığmıyor.. Bir de bu işin Dalan bağlantısı var. İşin ucu Ergene-kona kadar gidiyor..
Sahi şu 28 Şubatçılara sıra ne zaman gelecek? Ben Ergenekona da karşıyım, Balyozcuiara da, kayıtdışı ekonomiye de, yım. Bunu yapan bizden ya da onlardan olabilir. kayıtdışı siyasete de karşı-Halka karşı ihanet planı yapanlar, devleti ele geçirip topluma İlahilik ve Rabilik taslayanlar, eğer bu Sazgeçmeyeceklerse cehenneme! ve dua ile.. işten
Sakın herhangi biriniz açık alanda ya da kendisini gizlemeyen (veya etrafi açık) bir çatı üstünde gusletmesin. O, başkalarını görmese bile kendisi görülebilir. (Ibn Mace, Tahåret, 113)
GUSÜL: BEDENİ TEMİZLER VE RUHU ARINDIRIR
Gusül yani boy abdesti; cünüplük, hayız ve nifas gibi durumlardan temizlenmek için bedenin her tarafını yıkamak demektir. Kur'an-ı Kerim'de cünüplükten te-mizlenmenin yolunun gusül olduğu belirtilmiş, bu temizlik yapılmadan namaza yaklaşılmaması gerektiği bildirilmiştir. Allah Resûlü, cünüp iken Kur'an-ı Kerim okumamış ve cünüp olanların mescide gelmelerini doğru bulmamıştır. Kişinin gusletme imkânı olduğu hâlde bunu geciktirmesini hoş karşılamamış, meleklerin gusletmeden dolaşan kimselerden uzak duracağını ifade etmiştir. Allah Resülü, ashabını her daim temizliğe ve arınmaya çağırmıştır. Gusül, insanın bedenen ve ruhen zinde kalmasını sağlayan bir etkiye sahiptir. Hayız, nifas ve cünüplük halinin vücuda verdiği yorgunluk ve gerilim, gusül abdesti ile giderilir. Guslederek arınma, insanı kirli olma hissinden kurtarır. Ona arınmış olma duygusu verir ve onu ibadete hazır hale getirir. Gusül abdesti insanı, temiz bir ruh ve bedenle her an Rabbinin huzurunda olduğu hissiyatına eriştirir.
Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
lisärätü'l-cazl
Maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim "muvakkat" fetvâsı vermişler. Bu zamanda o fetvā verilmez. Çünkü, o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.
(Hutbe-i Samiyel
Maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok; su-i istimale mü-sait bir bataklıktır.
(Hutbe-i Samiye)
Yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.
[Hutbe-i Samiye)
Müseylime'yi esfel-i säfiline düşüren kizb olduğu gibi, Muhammedü'l-Emin Aleyhissalatü Vesselâmı âlâ-yı illiyyine çıkaran sıdktır ve doğruluktur.
(Sözler)
343
YanıtlaSil
Yuksel27 Şubat 2025 00:53 RISALE-I NUR DAN SECİLMIS VECİZELER
Allah namına iftira eden, yalan söyleyen, en edna bir dereceye düşer.
[Mektübat
344
Ahlāk-ı âliyeyi ve yüksek huyları hakikate yapıştıran ve o ahlakı daima yaşattıran, ciddiyet ile sıdktır. Eğer sıdk kalkıp araya kizb girerse, rüzgârlara oyuncak olan yapraklar gibi, o adam da in sanlara oyuncak olur.
(Isârâtü'l-cazi
S-Herşeyden evvel bize lazım olan nedir?
C-Doğruluk.
S-Daha?
C-Yalan söylememek.
S-Sonra?
C-Sıdk, ihlås, sadakat, sebat, tesanüd.
S-Yalnız...
C-Evet...
S-Neden?
C-Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan käfi değil midir ki, hayatı-mızın bekası imaın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?
(Münazarat)
Bir zatta içtima eden ahlâk-ı âliye kizb, hile gibi alçak halleri reddeder. Evet, yalnız şecaatle iş tihar eden bir zat, kolay kolay yalana tenezzül etmez.
(İşârâtü'l-İcaz)
Hulfülvaad ve hilaf ve kizb ve aldatmak, en çirkin bir haslet ve naks ve kusurdur.
• 1389 - Nakşibendiyye tarikatının kurucusu Şâh-ı Nakşibend vefat etti.
• 1923 - Büyük
Millet Meclisi'nde
Medresetüzzehra hakkında kanun teklifi verildi.
• Rize'nin kurtuluşu 1918.
2
CUMARTESİ
SATURDAY
MART
MARCH
DOC
BİR AVET
De ki: "Ona hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
Cin Suresi: 20
BİR HADİS
Allah'ı an. Çünkü bu yapmak istediğin işte senin için yardımcıdır.
İbni Asakir
Hayatın da iki vechi vardır. Biri siyah dünyaya bakar, diğeri şeffaf âhirete nâzırdır. Nefis, siyah vechin altına girer, şeffaf veche terettüp eden saadet-i ebediyeyi ister.
BEDİÜZZAMAN, “İttihad-1 İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedinin (asm) cihetü'l-vahdeti tevhid-i İlâhîdir. [...] Müntesibîni umum mü'minlerdir. Nizamnamesi Sünen-i Ahmediyedir (asm). [...] Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-1 İslâmdır" demişti.
İSTİKRAR İÇİN TEK YOL BİRLİK OLMAK
EL Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib, Müslümanların istikrar ve kalkınmalarının tek yolunun birlik olmalarından geçtiğini belirtti. Şeyh Tayyib, şunları kaydetti. "İslâm ümmetinin birliği, kimsenin bir çivi dahi çakmaya güç yetiremeyeceği sağlam bir duvardır."
>> HABERİ 4'TE
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 03:59 A ba S Si
BEDİÜZZAMAN'IN "BU ZAMANIN FARZ VAZİFESİ İTTİHAD-I İSLÂMDIR" SÖZÜNE EL EZHER ŞEYHİNDEN DESTEK GELDİ.
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 04:00 Hiç kimse kendi başına kalkınamaz
TAYYİB, şunları kaydetti: "İslâm ümmetinin birliği, kimsenin bir çivi dahi çakmaya güç ye-tiremeyeceği sağlam bir duvardır, bu birlik ol-madan da hiç kimse kendi başına kalkınamaz. İslâm dünyasında gerçek bir birlik olsaydı Gaz-ze'deki olaylar yaşanmayacaktı."Anlaşmazlığa düşmenin diyalog ve birlikle tedavi edilmesi
MISIR'DAKİ Ezher Kurumu Şeyhi ve Müslüman Bilgeler Konseyi Baş-kanı olan Ezher Şeyhi Tayyib, Bah-reyn'in başkenti Manama'da düzenlenen “İslâm dünyasının diya-loğu” konulu konferans çerçeve sinde Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile bir araya geldi. Yaklaşık 16 ay boyunca İsrail bombardıma-
nına maruz kalan Gazze Şeri-di'ndeki gelişmelere dikkati çeken Şeyh Tayyib, Müslümanların istikrar ve kalkınmalarının tek yolunun bir-lik olmalarından geçtiğini belirtti. Şeyh Tayyib, Müslümanların birlik olmalarıyla öz güvenlerini geri ka-zanacakları ve krizleri kendi başla-rına çözebileceklerini dile getirdi.
fir-kes:تیرکش )...( Okluk, ok kabı, terkes, sadak.
YanıtlaSil
Yuksel2 Mart 2025 03:30 tirhal (ai) -Yola çıkma. 2-Göç etme.
tir-kes:تیرکش )...( Okluk, ok kabı, terkes, sadak.
YanıtlaSil
Yuksel2 Mart 2025 03:34 sadakat
sadaha. 1-Arap alfabesinin on dördün-cü, Osmanlı ve Fars alfabelerinin on yedin-ci harfi olup, ebced hesabında doksan sa-yısının karşılığıdır. 2-ö.i. Kur'ân-ı Kerim'in 38. suresi. Mekke'de nazil olmuştur. 88 âyettir.
dai. Göz ağrısı, göz hastalığı.
sds.kz. Sâdd.
sad (..) z.
sad:
1 (..) سعد-Kutluluk. 2-Uğur getiren sey, uğur. 3-s. Kutlu, uğurlu.
sad
: صعد )..( Mihnet, meşakkat, zahmet, sı-kıntı.
(i) 1-Ses, seda. 2-Yankı.
sadak
: صدق )ai) 1-Doğruluk, doğru olma. 2-Tasdik edilen, onaylanan şey.
sadaka: صدقه )a.i. c. sadakât.) 1-Allah rızâsı için ihtiyaç sahibi fakirlere yapılan yardım, farz olmadığı halde kişinin fakirlere verdi-ği para, mal vs. gibi şeyler. 2-Zekât. 3-Di-lenciye verilen para.
sadaka-i azîme: صدقة عظيمه Büyük sadaka.
sadaka-i cariye: صدقه جاريه fik. Köprü yol, okul, hastahane, çeşme gibi sürekli hayra sebep olan ve sevabı öldükten sonra da yazılmaya devam eden sadaka.
sadaka-i fitr: صدقه فطر Fitir sadakası Rama-zan ayına erişmenin ve onun sevap ve be reketinden yararlanmanın şükrü olarak, unda namazdan önce veril-
Kuvve-i akliye-i melekiye, nef've za rarı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz eder. Idråk, anlama ve tefekkür äleti olan kuvve-i akliye, insana has düşün me ve eşyanın sebeplerini yakalama ve esmå lisânı ile tanıma melekesidir. Kuvve-i akliyenin üç mertebesi vardır, vasat mertebesi hikmet ve istikametli olmak, terfit mertebesi gabavet, ifrat (aşırı) mertebesi ise cerbezedir.
GABAVET
Kuvve-i akliyenin tefrit' mertebesi ga bavet ve geri zekalılıktır. Yani "hiçbir şey den haberi olmaz.
Gabavet, ahmaklık, anlayışsızlık, ga bilik olarak bilinir. Hayatı ve yaratılış hikmetlerini nazara almadan bir hayat yaşamak, hiçbir şeyden haberi olma mak, bir nevi akıl kuvvesinin en aşağı mertebesini yaşayan insanlar için kul-lanılan bir kavramdır.
Kuvve-i akliyenin 'tefrit' mertebesi olan gabavet; halk-ı ef'al meselesinde İtizal (Mutezile) mezhebinin te'siri in-sana vermesi, itikadda teşbih (benzet-me) yapılması, ahläkta tezellül ve ta-basbus göstermesi, âhirete imanda âhireti tasdik edip fakat inandığı gibi yaşamayan ehl-i sefehat ve dalalet mi sal olarak verilebilir.
CERBEZE
Kuvve-i akliyenin ifrat mertebesi cer bezedir. Şaşırtıcı cerbezekârlık ve demo-gojidir ki; akı kara, karayı ak göstermek gibi işlerin mantık dışı ve ma'nasızlıkla rıyla uğraşan ve bulaşan bir zekâdır. Bu mertebede kişi "Hakkı båtıl, bâtılı hak su retinde gösterecek kadar aldatıcı bir ze kâya malik olur.
Cerbeze insafsızca, aldatıcı ve muvâ-zene etmeden hüküm vermektir. Böy lece cerbeze ile yapılan mugalâtalar inhilal-i anåsırı netice vermektedir. "Hem de, cerbezeyle, insan adalet ya parken zulme düşüyor. Zira insan ku-sursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-i me-hasinle (güzelliklerin bozulmasıyla) ta-dil olunan müteferrik kusurları, cerbe-ze ile cem edip, bir zaman-ı vahitte bir şahsı vahitten sudûrunu tevehhüm ederek şedit cezaya müstahak görür. Halbuki bu tarz, bir zulm-i şedittir.
Gabavet ve cerbeze
CERBEZE, ENVA'IYLA GARÄİBİN MAKİNASIDIR
Hem de insan nazarı tenkid ile, bir cer beze ile binler mehasin içinde, nazarında hatiat tevehhüm edilen onbeş-yirmi nokta ile bütün o mehasini setrettirecek ve hükümden iskåd edecek ve yalnız o, onbeş-yirmi nokta ona hedef-i maksüd yapacak bir vaziyet alır. Böylece o nazar-I tenkid ve cerbeze ile ittihamkârâne ileri sürdüğü garazkâr håli muhatabına isnåd edebilir. Cerbezenin tavrı acibi; zaman ve mekanda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder. Hakikaten cerbeze, envaiyla garai-bin makinasıdır.
Müteferrik büyük işlerde yalnız kusur lan görmek cerbezeliktir; aldanır ve alda-tır. Cerbezenin şe'ni, bir seyyieyi sümbül-lendirerek hasenåta galip etmektir.
CERBEZE, DAİMA ZĀLİMDİR
Evet, "hakikat-bin göz aldanmaz; hak-perest kalb aldatmaz" sırrınca aldanmaz bir göz ve hakperest ve aldatmaz bir kalb için Kur'ân'a, Sünnet-i Peygambe-riye (asm) ve onların hakîkî bir tefsiri ve månevi bir dersi olan Risale-i Nur'a sa-rılmalıyız ki "Cerbeze"nin aklı yanıltma-sından, akıl tutulmasından ve cerbeze-nin zulmünden korumuş olalım. Çünkü "Sebeb-i ihtiläf, hâkim-i zâlim olan cer-bezedir. Fikr-i tenkit ve bedbinliğe isti-nad eden cerbeze, daima zālimdir." bil-meliyiz. Hakikat-bin ve hakperest olan adam: "Cerbeze bir hâkimdir." bilmeli. "Yalnız seyyiat tarafını konuşturmamalı; onun hasmı olan hasenâtı da dinlemeli, sonra muvazene edip, mizan-ı haşirdeki hükm-ü ädiläne gibi råcih gelene mu-habbetle hak vermelidir."
Öyleyse bütün himmetimizi kuvve-i akliyenin vasat mertebesi olan adl ve adalete vermeliyiz. Bu mertebe hikmettir ki; "Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir. ayeti, onun måhi-yetini beyan ve tefsir eyler. İnsan hikmet mertebesinde "Hakkı hak bilir, imtisal eder; batılı batıl bilir, içtinap eder.
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: İkinci Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 22 Ekim 1943, S. 6, sh.5
Cumhuriyet Doğu Dergisi Çerçeve, Büyük I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Üçüncü Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.5
Beklenen Şiir, Büyük Doğu Dergisi I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.12
Kitâbe - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Dördüncü Mektup Makale, Büyük Doğu I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.5 Ben - Şiir, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.7
Ferdi Zuhura Dair - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Beşinci Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.5
Noktalamalar: (Vasiyet / Sanat /Kaydırak / Otuzüç Yıl / Dipsiz Kuyu / Düşımanıma / Kervan) - Şiir, Büyük Doğu - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.7
Atatürk Dirilecektir - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 19 Kasım 1943, S. 10, sh.2
YanıtlaSil
Yuksel5 Mart 2025 04:37 NECİP FAZIL BİBLİYOGRAFYASI
106- (Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayır-lısını veya benzerini getiririz. (1) Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir!
r
c
e
M
107 Bakara suresi
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:08 (1) Şer'i ıstılahta nesh, herhangi bir hükmün ye-rine, sonradan başka bir şer'î hükmün beyân edil-mesi ve böylelikle, evvelki hükmün vaktinin sona ermesidir. Nesh, ebediyetine hükmedilmemiş emir ve yasaklara mahsustur. (Kurtubî, c. 1/2, 62-65)
"Evet mevâsim-i erbaada (dört mevsimde) giye-cek, yiyecek ve sâir ilaçların tebeddülüne (değiş-mesine) lüzum ve ihtiyaç hâsıl olduğu gibi, bir şah-sın yaşayış devrelerinde, ta'lim ve terbiye keyfiyeti (şekli) tebeddül eder (değişir). Kezâlik (bunun gibi), hikmet ve maslahatın iktizâsı (gereği) üzerine, öm-r-i beşerin (insan ömrünün) mertebelerine göre ahkâm-ı fer'iyede (esâsa aid olmayan hükümlerde) tebeddül (değişme) vardır. Çünki fer'î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat (faydalı) iken, diğer bir zamâna göre mazarrat (zararlı) olur. Veya bir ilâç,
bir şahsa devâ iken, şahs-ı âhara (başka şahsa) da' (hastalık) olur. Bu sırdandır ki Kur'ân, fer'î hüküm-lerden bir kısmını neshetmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir." (İşârâtü'l-İ'câz, 44)
(2) "Ey nefis! Bil ki: Dünkü gün senin elin-den çıktı, yarın ise senin elinde sened yok ki ona mâliksin! Öyle ise hakîkî ömrünü bulunduğun gün bil! Lâekal (en az) günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi hakîkî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye (âhiret sandığı) olan bir mescide veya bir seccâdeye at!" (Sözler, 21. Söz, 95)
Ayrıca, namazın ehemmiyeti, beş vakte tahsîsi ve usanç vermemesi hakkında, bakınız; (Sözler, 4. Söz, 9-11; 9. Söz, 26-32; 21. Söz, 91-95)
(3) Bakınız; (Bakara Sûresi, sahîfe 1, hâşiye 4)
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:10 (1) Bu sûre, tevbenin mâhiyetini ve kabûl edilme şartlarını îzâh ve beyân ettiği için; "Tevbe Sûresi" ismini almıştır. Bu sürenin meşhur olan diğer bir ismi de "Berâe"dir. Resûlullah Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm emrettiği için, Kur'ân'da başına Besmele yazılmayan tek sûre budur. Hz. Ali radıyallâhü anh: "Besmele emân ve rah-mettir. Bu sûre ise harb hakkındadır (harbi em-reder). Bunun için Besmele terk edildi!" demiş-tir. Hz. Osman radıyallahü anh ise: "Kur'ân-ı Hakîm'den herhangi bir âyet nazil olduğunda Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm: 'Bu âye-ti falan yere yazınız!' diye emrederlerdi. Enfâl
Sûresinin sonu ile bu sûrenin başında vahiy ka-tibliğini ben yaptım. Bana burada 'Besmele yaz!" diye emretmedi" dedi.
Ayrıca Enfâl Sûresi ile bu sûre arasında kuvvetli münasebet vardır. Bu sebeble Enfâl ve Tevbe sûreleri hakkında sahâbelerden bir kısmı (radıyallâhü anhüm ecmaîn): "Bunlar bir sûredir”, bir kısmı da: “Ayrı birer sûredir” demiş-lerdir. Enfâl Sûresinin arkasından ara vermeden Kur'ân okumaya devam edildiğinde, bu sûrenin başında ayrıca besmele çekilmez. (Râzî, c. 8/15, 223)
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:11 KUR'ÂN-I KERİM VE KARŞILIKLI MUHTASAR MEÂLİ
Hazırlayan
Hayrât Neşriyat
İlmî Araştırma Merkezi MEÂL HEY'ETİ
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:12 BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM SUBHANALLAH ELHAMDULİLLAH ALLAHUEKBER ESTAĞFİRULLAH ALLAHUMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
Yanıtla
yuksel30 Mart 2019 08:08 Beş vakit namazı camide kılan bismillahirrahmanirrahim demiş gibidir. Ümmetim yıldızlara gidesiye kadar kıyamet kopmayacaktır.
Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 481 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel13 Mart 2025 02:13 Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur. Ravi: Hz. İmran (r.a.) Sayfa: 481 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Çerkez Oradan otomobillere binilerek Vize ve Kırklareli üzerinden Edirne'ye vâsıl ol-
duk. Bu dolaşma esnasında ben, merhum Salih Bozok ile daima bir otomobilde bulunuyordum. Gayet hoş hikâye-leri ve söylediği memleket türküleri ile bana seyahat yor-gunluğunu kat'iyyen hissettirmemiş olan Salih Bey'den ayrıca Atatürk'ün çocukluğuna ve gençliğine dair de pek çok hâtıra dinledim. Bu arada Atatürk'ün bütün çocukluk arkadaşlarından biraz daha yaşlı oldufğunu da söylemişti. Salih Bey'in ifadesine nazaran Atatrük'ün doğum tarihi 1880 değil, daha evvel imiş. Merhum, Atatürk'ün vefatı-na takaddüm eden günlerde de bu bilgisini tekrar eder durur ve hiç olmazsa iki, üç yaş daha büyük olması lá-
YanıtlaSil
Yuksel14 Mart 2025 06:14 13
zım geldiğini söylerdi. Bunun tahkiki benim selahiyetim ve kudretim dahilinde değil. Atatürk'ün hayatına ait bu mühim noktanın tenvirini selâhiyetli zâtlar üzerlerine alırlarsa çok isabetli bir iş görmüş olurlar. İşte bu gezinti esnasında Salih Bey'den Atatürk'ün her zaman çok sağ-lam bünyeli ve hastalıklardan masun olarak yaşamış ol-duğunu da öğrenmiştim. 1925 senesindeki hastalığı müna-sebetiyle temasımdan sonraki hadiselerde vâki müşahede-lerim de bunu teyid eder mahiyette idi. Herkesin başına gelebilecek bazı ufak tefek, sıhhi arızalar dışında herhan-gi büyük bir hastalık geçirdiğine dair bir emare mevcut değildi.
düşündüğü de önemlidir ve derinlemesine bir araştırma için çeşitli dillerde ve konularda diyalog için çeşitli iletişim (blog, sohbet vb.) yöntemleri kullanılmaktadır. İstihbarat Araştırma Merkezi (IARPA) ise sosyal medya takibinde dil problemlerini çözmek için yeni bir program geliştirmektedir.
Etki Ajanları
Enfluans ajanları diyebileceğimiz etki ajanları, yalnız olayların seyrini belli bir istikamette değiştirmek amacıyla değil, hedef top-lumun istikrarını bozmak için de kışkırtıcılık yaparlar. Etki ajanları genellikle; gazeteci, devlet memuru, diplomatlar, milletvekilleri, sivil toplum örgütü lideri, ticaret odası başkanı, politikacılar veya gizli servis mensupları gibi çok çeşitli çevrelerden olabilir. Amerikan lite-ratüründe diğer ajan türleri ile birlikte etki ajanlarının: yardakçı da denilmektedir) temin edilmesi başta gelen örtülü faaliyet türlerin-den biridir. Yardakçıların saptanması çok dikkatli ve gizli bir incele-me neticesinde olur. Bir insanın ABD'ye yardakçı olmasını sağlayan özelliklerin başında devlet, ordu, iş ya da medya içinde önemli bir kişi olması veya bağlantılarının iyi olması aranır. En yaygın yardakçı çeşidi; örtülü operasyon sırasında yardımcı olabilecek tek
bir kişidir. Bu kişi bir gazeteci, editör, paralı asker, gümrük me-muru, bankacı, işletmeci, başkan yardımcısı ya da bu tarz başka bi-risi olabilir. Etki ajanlarının yetiştirilmesinde dış kaynaklı burslar önemli roller oynamaktadır.
Amerikan üniversitelerine ve okullarına giden kişiler, dünyayı Amerikan tarzıyla görmeyi öğrenirler ve bu şekilde Amerika'yla, Amerika'nın kendi halkından daha iyi özdeşleşmiş üst sınıf bir aracı kesim ortaya çıkar. Bu şartlar altında, yabancıların Amerikan yar-dakçısı olmaya hevesli olmaları çok doğaldır.
YanıtlaSil
Yuksel15 Mart 2025 06:05 İstihbarat Örgütleri
283
Etki ajanları 21. yüzyıl ile birlikte daha da belirginleşmekte ve kü-resel elit tabaka içinde kamufle olmaktadırlar. İngilizcesi akıcı olan ve bu dili iş yürütmek için kullanan yeni küresel elit tabaka uluslara-rası iş kurumu ya da finansal anonim ortaklığı olan işyerlerinde daha çok görülmektedir. Üst düzey politikacılar, finansal sermayenin önde gelen işadamları, tüccarlar, medya patronları, akademik dünyanın ağır topları ve hatta rock yıldızlarından oluşan elit tabaka giderek artan ölçüde kendi çıkar ve dostluk anlayışları ile kimliklerini gös-termektedirler. Bu elit tabaka, sözde istikrarda, refahta ve demokra-side küresel bir topluluğun ortaya çıkışını desteklemektedir. Toplum mühendisi olarak etki ajanlarının temel rolü propaganda operatörü olmaktır. Propaganda operatörleri, halkın zihnini denetim altında tutabilmek için "imaj" tasarımı üzerinde çalışırlar. Bu amaçla hal-kın haber alma aracı olan basın ve görüntülü yayının denetim altına alınması gereklidir.
Özellikle basın dünyasında dış bağlantıları ile güdümlü, görüş yayıcı ve görüş oluşturucu işlevi bulunan gazete ve televizyonlarda ihaleci ve getirim peşindeki holding sahiplerinin egemen olmasıyla seçkin köşe yazarları; yükseltilen ücretlerle, gazetecilik kimliğinden ayrılmadan etki ajanı olarak yönlendirici eleman konumuna getiril-mişlerdir. Bu sürece dış ülkelere uzun süreli geziler, içeride yabancı vakıfların parasal katkılarıyla gerçekleştirilen yatılı-yemekli semi-nerler, iyi otellerin iyi salonlarında yapılan gösterişli konferanslar eşlik etmektedir.
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır. Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.) Sayfa: 135 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:04 Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 72 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:05 Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır. Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 72 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:07 İmanın en şereflisi, insanların senden emin olması, İslâm'ın en şereflisi elinden, dilinden başkalarına zarar gelmemesi, hicretin en şereflisi günahları terk, cihadın en şereflisi, hem kendinin, hem hayvanının vurulması, zühdün en şereflisi ise kalbinin nasibinle tatmin edilmiş olmasıdır. Allah'tan istenilecek en şerefli dilek de; din, deünya ve ahiret için âfiyettir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 72 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Belki Batı'nın en önemli özelliği, yüzyıllarca gözümüzün önünden ka-çırılmıştı pervasızca; taklit medeniyeti oluşu. Evet, hırsız içeride olunca, kapıya kilit dayanmamıştı...
Peki idrakimizi mahpus kılan hakikat neydi? Meşhur Fransız fizikçi Pierre Curie, Orta Çağ karanlığını güneş gibi parlatan Müslüman âlimlere hayran lığını şöyle dile getirmişti:
"Müslüman Endülüs'ten bize otuz kitap kaldı, atomu parçaladık. Şayet yakılan milyonlarca kitabın yarısı kal-saydı, çoktan galaksiler arası seyahat ediyor olacaktık."
Fakat Batılı bilim adamları ve mü tefekkirler nedense yelkenlerini 'Do-ğululaşmak gibi bir tabire ve gayrete indirmemişlerdi. 'İlim insanlığın ortak hazinesidir düsturunu gerçeğini bizden iyi kavramışlardı.
Biz neden onların ilerleyiş şeklini kavramaktan acizdik? Acaba asıl sebep, Batı'nın Türk kimliğiyle devlet kade melerini işgal ettirdiği maskeli piyon-larını göremeyişimiz miydi?
Osmanlı 18. yüzyıldan itibaren Batılı ülkelere peyderpey verdiği ticari ta-vizler neticesinde büyük bir yıkıma doğru gidiyordu.
Türk Edebiyatı tarihçiliğinin önemli
isimlerinden Kenan Akyüz 'Modern Türk Edebiyatı'nın Ana Çizgileri' kitabı var. O eserde Akyüz, 19. yüzyıla ge-lindiğinde, II. Mahmud Han devriyle beraber ete kemiğe bürünen ve Ab-dülmecid Han devrinde coşkun şela-leler gibi süratlenen Batılılaşmayı coş-kuyla servis ediyor; diğer taraftan eko-nominin çöküşünden dert yanıyor ve sonra bir hakikati nasıl gözden kaçır-dığımızı ise belki de itiraf ediyordu:
"Ancak, Batı medeniyetine göste-rilen rağbet ve hayranlık bazen çok aşırı ve lüzumsuz bir seviyeye yük-seldiği için zamanla, Türk halkının bütün milli gelenek ve değerlerinin ortadan kalkması ve yozlaşma teh-likesi baş göstermiş ve bu yüzden... Ziya Paşa bile;
"Milliyeti nisyan ederek her işimizde,
Efkâr-ı Frenk'e tebaiyet yeni çıktı." (Millî benliğimizi unutarak, her işi-mizde/Batılıların fikirlerine tabi olmak [uymak] yeni çıktı) anlamındaki mis-raını yazmıştır (s. 21)
Sadece Bâb-ı Ali'nin tercüme oda-larında Fransız roman ve tiyatrola-rını çeviren bir enkaz yığınından başka bir netice beklemek mümkün müydü?
Fahrettin Paşa, Mustafa Kemal'in komutanlarından bir tanesi olup yaşı doksanı geçmiş ve hâlà yaşamaktadır, 185 Bu hatıratlarda Fahrettin Paşa, Mustafa Kemal'i milli bir kahraman ilan etmek istemiştir.
"On Yıl Savaş ve Sonrası" adlı hatıratında bu paşa (diğer övü. cüler gibi) Mustafa Kemal'in gerçek yüzünü, en azılı düşmanının dahi kabul edemeyeceği bir şekilde göstermeye çalışmıştır. On bir gün boyunca Çankaya'da Mustafa Kemal'e misafir kalmış bu paşa, Mustafa Kemal'in sofrasında sunulan yemekleri dahi yaz-mış olduğu hatıratlarında, üstünü örtmeye çalışmasına rağmen işlenen rezaleti gizlemeyi başaramamıştır:
"Atatürk, dansa, Fransız büyükelçinin kızıyla başladı. Çünkü he-nüz büyükelçinin karısı orada değildi. Kızın güzelliği, herkesin aklı nı almıştı. Hemen sahneyi dans edenler doldurdu. Atatürk, benden, kendi kızlarından 186 biriyle dans etmemi istedi. Danstan sonra, bazı sanatçılar, çıplak bedenleriyle Rıfat Süreyya'ya bazı danslar sergile-diler.
Sevinçli bir şekilde orada burada herkese nazik davranıyordu. Bazen gösteriyi izlemek için otururdu. Fransız büyükelçisi ise, kızını almış kendini hiç kimseye göstermeden partiden ayrılmıştı... Sabah vakti yaklaşmış davetliler teker teker partiyi terk ediyordu. Saat sa-bah dört olunca bana: "Haydi gidelim" dedi. Beraber çıktık. Arabada beni yanına oturttu. Araba hareket edince başını göğsüme koydu ve uyudu. Dağılmış altın sarısı saçları göğsümün üzerindeydi. Kalbim-deki en güçlü hisleri harekete geçiriyordu. Saçlarını öpüyor ve kok-luyordum. İlk defa Atatürk'ün bu kadar sarhoş olduğunu gördüm.
3575- Kendilerine ilham verilen arifleri bırakın. (Meczuplar kasd ediliyor.) Cennete de, cehenneme de kondurmayın. Sahibine bırakın. Tô ki Allah kıyamet gününde onlar hakkındaki hükmünü
نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَدُعُوهُ" (الشافعي حم م ن ه عن ابي هريرة)
3576- Size anlattıklarımla yetinin, size anlatmadıklarımı bırakın. Çünkü sizden öncekiler çok sual sormaları yüzünden, peygamberlerine karşı gelmelerinden ötürü helâk oldular. Size bir şey emrettiğim zaman, gücünüz yettiği nisbette onu yapın. Size bir şey yasak ettiğim zaman da ondan kaçının.
Incetahtacı, aykırı bir isimdi. Sadece Susurluk skandalı değil sivil-asker ilişkileri gibi hassas konulara "çuvaldız" batırmayı se-viyordu.
TBMM Genel Kurulu'nun 28 Temmuz 1998 Salı yapılan 129. birleşiminin beşinci oturumunda Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması-na Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz alan Incetahtacı, bu tasarı-nın yeterlilik derecesi, sicil ortalaması, yeterlilik notu gibi asker-lerin bir üst rütbeye yükselmeleriyle ilgili yönetmelik değişikliği-ne imkân verdiğini hatırlatarak, terfi ve atama sisteminin yeniden ele alınmasını önerdi.
TSK içindeki atamalarda TBMM'nin daha etkili olması ge-rektiğini savunan İncetahtacı, örnek olarak ABD'deki uygulama-ları gösterdi:
"Biliyorsunuz Türkiye'nin müttefiki olan ülkelerden birisi de ABD'dir. ABD'de, subay ve generallerin bir üst rütbeye yüksel-meleri konusunda değişik bir tatbikat bulunmaktadır. Bu tatbi-kat nedir? Öncelikle; Temsilciler Meclisi'ne mensup her üye, her sene beş öğrencinin harp okullarına gitmesini sağlamaktadır ve böylelikle öğrenciler daha harp okullarına girdikleri günden iti-baren Meclis'in yani yasamanın kontrolündeki askerî görevleri-ni ifa ettiklerinin bilincinde olmaktadırlar. Değerli milletvekilleri, daha sonraki dönemlerde de bir subayın veya bir astsubayın veya bir generalin bir üst rütbeye yükselebilmesi için, kendi iç bün-yelerindeki sicil meselelerini hallettikten sonra onayı Temsilciler Meclisi'nden almaktadırlar. "
Türkiye'de Meclis'in askerî atamalarda etkili olması gerektiğini belirten İncetahtacı, ABD'deki model uymuyorsa başka bir alter-natif bulunabileceğini ifade ettikten sonra şöyle devam etti:
"... bu, tam manasıyla Türkiye'nin şartlarına mutabakat sağ-lamaz; sağlamaya da bilir ama ben, bizim önümüzde birçok al-
ternatifin olması gerektiğini, Türkiye'deki kurumların "atamız-dan, dedemizden, geçmişimizden böyle gördük, aynı şekilde, aynı üslup üzerinde devam etmesi gerektiği" şeklindeki bir dü-şünceye mecbur olmadığımızı belirtmek için bunları söylüyo-rum. Biz, her türlü yeniliğe, her türlü terakkiye, her türlü iyi şeye açık olmalıyız; bu, Amerika'da da olabilir, Avustralya'da da olabi-lir, Japonya'da da olabilir.
Bizim bir hedefimiz var: Türk Ordusu'nu, hedeflerini tahak-kuk ettirecek şekilde, bugüne kadar olduğu gibi, başarılı kılmaktır; bu, bizim sorumluluğumuzdadır. Biz isteriz ki bugüne kadar oldu-ğu gibi, girdiği bütün problemleri, kendisine verilen, memleketi-mizi düşmanlara karşı koruma meselesinde, en başarılı görevi ifa-ya devam etsin çünkü Türk Ordusu'nun bir tek görevi vardır; en önemli görevidir. Bu, Türk vatanını düşmanlara karşı korumaktır."
Neden MOSSAD?
Sanıyorum, İncetahtacı'ya yönelik suikast girişimi şüphesini doğuran en önemli unsur, İtalya'da "Temiz Eller" operasyonunu baltalayan ve terörle bağlantısı ortaya çıkarılan P2 Mason Loca-sı hakkındaki açıklamaları ve Türkiye'deki tüm mason localarının mercek altına alınması önerisiydi.
Özellikle RP/Fazilet/Saadet tabanında, İncetahtacı'nın, ma-son localarının girişimleriyle İsrail gizli servisi MOSSAD tarafın-dan öldürüldüğü iddiası çok yaygındır. Saadet Partisi'nin Fatih İlçe Başkanlığı'nın internet sitesinde, bu iddiaya çok açık bir şe-kilde yer verildi. Sitedeki yorum aynen şöyle:
"Olaylar karşısında her zaman net bir tavır sergilerdi. Hiçbir zaman tavırsız olmazdı. Nitekim son gün yine davası adına tavrı-nı sergilemek üzere Almanya'ya doğru gidiyordu. Ama çok şükür ki MOSSAD tarafından planlanan bir suikast sonrası şehit oldu."
İddia, çok önemliydi.
Şimdi, İncetahtacı'nın P2 Mason Locası hakkındaki sözleri-ne bakalım. Bu örgütle ilgili iddialarını Meclis kürsüsünde bile
dile getirmekten çekinmeyen Incetahtacı, Susurluk Raporu nun değerlendirildiği gün TBMM Genel Kurulu'nda, şöyle diyordu
"Bakınız bir misal arz etmek istiyorum. Italya'da Gladio hadi sesinin üzerine gidilmiş ve Gladio hadisesi çözülmüş, arkasında P2 Mason Locası'nın olduğu tespit edilmiştir. Peki, şu anda belli bir takım insanlar da içeriye alındıktan sonra, acaba, Italya'da bu mesele kökten halledilmis midir? Bunun cevabı, son araştırma larda da ortaya çıktığı gibi, hayırdır; çünkü bugün dünyanın içe risinde bulunmuş olduğu konum, devletlerin, hukuk dışı yollara başvurmasını tabii görmektedir.
İşte, milletimize asıl olarak bu noktalar anlatılmalı ve insanla rımız bu noktalar üzerinde durmalı ve neden dünyada maalesef ülkemizde olduğu gibi bu istenmeyen hadiselerin meydana gel-diğini bilmelidir. Değerli milletvekilleri yoksa, demin arz ettiğim gibi, birkaç isim üzerinde durarak bunları kurban edelim veya bunları cezalandıralım veya daha birkaç ismi bu işin içine katalım zihniyetiyle meseleyi halletmemiz mümkün değildir.
Bir tarafta terör var, bir tarafta kumarhane var, bir tarafta çe-teler var. Bunlar ilk baktığınızda birbirinden bağımsız olarak gö-rülüyor. Bunlar bence bağımsız değil, bunlar bir merkezden yō-netiliyor. Acaba bu hangi merkez? Biz İtalya'daki Gladio hadi-sesini incelediğimizde karşımıza P2 Mason Locası çıktı. Acaba Türkiye'deki mason locaları, masum mu, yoksa bu işle alakalı mı?
İşte bu nedenle masonların da aklanması için, hele bazı ma-sonlar bizi telefonla arayarak, 'Biz üçüncü, beşinci derecede ma-sonuz, böyle şeyle alakamız yok' demektedirler. Ben onlara inanı-yorum. Onların da üstatlarına inanabilmesi için Türkiye'deki bü-tün mason locaları hakkında araştırma yapılması gerekmektedir. Susurluk Komisyonu olarak bu öneriyi raporumuzda belirttik."
Açıkça görüldüğü gibi, İncetahtacı, Susurluk sırlarının çö zülmesi için Türkiye'deki tüm mason localarının mercek altına alınması ve tüm faaliyetlerinin incelenmesi gerektiğini söylüyor-du. Hatta önerisi, Susurluk Komisyonu Raporu'na bile girmiş
ti. Ona göre, Italya'daki P2 Mason Locası örneğinde olduğu gibi Türkiye'deki "terör-kumarhane-çete" organizasyonlarının arka-sında mason localarının çıkma ihtimali söz konusuydu.
P2 Mason Locası'nın Kirli İşleri
İncetahtacı'nın sıkça sözünü ettiği bu P2 Mason Locası neyin nesiydi? Türkiye'de pek fazla bilinmeyen bu locanın Susurluk'la bağlantısı var mıydı?
P2 skandalı, İtalya'nın kanayan yarasıydı.
1980 öncesine kadar uzanan bu locayla ilgili iddiaların en yo-ğun biçimde tartışıldığı ve arınma sürecinin tetiklendiği dönem, 1992-1995 yılları arasıydı. Bunun en önemli nedeni ise Avrupa'da soğuk savaş döneminden kalma Gladio tipi karanlık yapıların bertaraf edilmesi yönünde oluşan kararlılıktı.
Dolayısıyla bu dönemde bazı belge ve bilgilere daha kolay ula-şıldı, gizli arşivler açıldı, bu sinerjiden yargı da etkilendi, geçmişe göre daha cesaretle olayların üzerine gitme iradesi oluştu.
P2 Mason Locası'nın tüm itibarını yerle bir eden gelişme ise, Ambrosiana Bankası'nın Genel Müdürü Roberto Calvi'nin, 1982 yılında Blackfriairs Köprüsü'nde P2 Mason Locası başkanı Licio Gelli'nin emriyle öldürüldüğü iddiasıyla tetiklendi.
Türkiye'deki Susurluk skandalından kısa süre önce İtalya'da patlayan iddiaya göre; Ambrosiana Bankası, hem P2 Mason Lo-cası hem Vatikan Bankası Başkanı Amerikan asıllı Kardinal Paul Marcinkus ile kirli para işleri çeviriyordu.
"Locaya ihanet" ettiği gerekçesiyle mason törelerine göre öl-dürülen Banker Calvi'nin İngiltere'deki infazının ardında Yahu-di sermayedar Rothschild vardı. Ayrıca, İtalya eski Başbakanı ve Sosyalist Parti Lideri Bettino Craxi de P2 Mason Locası ile birlik-te yolsuzluk yapmak ve rüşvet almakla suçlanmıştı.
Kamuoyunda "Adnan Hoca" olarak bilinen Adnan Oktar'ın "Harun Yahya" müstear ismiyle kaleme aldığı, "Terörün Perde
se, kıyamet günü boynuna ateşten tasma takılacaktır." ha-dis-i şerifi ve; "Kendilerine ilim ve hidayet verdiğimiz kimseler, ilimlerini insanlardan saklar-larsa, Allah'ın ve lanet edenlerin lanetleri bunların üzerine ol-sun!" mealindeki Bakara suresi 159. ayet-i kerimesi müdahene etmenin haram olduğunu gös-termektedir. Müdahenenin zıddı, karşılığı, "Gayret" ve salabettir. Ayet-i kerimede; "Allah yolunda cihat ederler, kötülenmekten korkmazlar." buyuruldu. Dinde, gayret ve salabeti olanların; mal-ları, canları, sözleri ve kalemleri ile Allah rızası için cihat etmeleri lazım olduğu, bu ayet-i kerimede bildirilmektedir. Hadis-i şerifte; - "Çok acı olsa da hakkı söyle-- yiniz." buyuruldu. Bir zahit, Mer-van halifenin yanında çalgı ça-lanları görünce çalgı aletlerini kır-- dı. Mervan, bunun, arslanların arasına bırakılmasını emretti. Ars-- lanların yanında, hemen namaza durdu. Arslanlar, bunu, yalamaya ■ başladılar. Sabah olunca bunu ■arslanların yanından alıp halifeye getirdiler." Arslanlardan korkmadın mı?" dedi. "Hayır, onlardan korku, hatırıma gelmedi. Bütün geceyi - düşünceli geçirdim." dedi. "Ne , düşündün?" dedi. "Arslanlar beni yalayınca tükürükleri temiz midir,
necis midir? Allahü teala, naта-zımı kabul etti mi, etmedi mi? diye düşündüm." dedi.
Kendisine veya başkalarına zarar gelmek korkusundan dolayı iyiliği emretmek ve harami me-netmek mümkün olmazsa, böyle fitneye mâni olmak için susmaya, müdara etmek denir. Kalbi, ha-rami menetmek istediği halde müdara yapmak caizdir. Hatta. sadaka sevabı hasıl olur. Müdara ederken, tatlı dilli ve güler yüzlü olmak lazımdır. Talebeye ders verirken de müdara yapılır İmam-ı Gazalî buyurdu ki: "In-sanlar, üç kısımdır. Bir kısmı gıda gibidir. Herkese, her zaman lazımdır, ikinci kısmı, ilaç gibi-dirler, ihtiyaç zamanında lazım olurlar. Üçüncü kısmı, hastalık gibidir. Bunlara ihtiyaç olmaz. Fakat kendileri insanlara musallat olurlar, bulaşırlar. Bunlardan kur-tulmak için, müdara etmek la-zımdır." Müdara, caizdir. Bazen de müstehap olur.
geldi. "İçeri alınız! O, kötü bir insandır." buyurdu. İçeri girince onunla tatlı ve neşeli konuştu. Gidince yumuşak konuşmasının sebebi soruldukta: "Kıvan en kötü verd
İlmin kaldırılması, cehlin artması, zinanın alenileşmesi, içkilerin meydan alması, erkeklerin gidip kadınların kalması, hatta elli kadına bakan bir erkek kalıncaya kadar erkeklerin azalması, kıyamet alametlerindendir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 132 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Mart 2025 01:47 Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular. Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.) Sayfa: 455 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 132 1 Camilere çocukların musallat oluşu Allah'ın gadabının alametidir. Nehyedilseler bile onlar musallat olacaklardır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 132 2 Allah'ın yarattıklarına benzetenler (canlı resmi ve heykeli yapanlar) kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrıyacak kimselerden olurlar. Hz. Âişe (r. anha) 132 3 Hıyanetin en büyüğü, bir valinin kendi râiyesinde ticaret yapmasıdır. (Mevkiini kazanç vesilesi yapması) Hz. Ebul Esvedin dedesi (r.a.) 132 4 Hırsızların hırsızı, Emirin lisanını çalan kimsedir. (Emire nüfuz edip onun yularını eline alma) Hataların en büyüğü, bir müslüman malını haksız yere almaktır. Hasta ziyareti güzel işlerdendir. Ziyaretin tamamlanması da elini onun üzerine koyman ve nasıl olduğunu sormandır. Şefaatin efdali ise dargın evlilerin arasını bulmaktır. Dondan önce gömleği giymek (uzun gömlek olmalı) Peygamber giyimindendir. Dua ederken aksırmak ise duanın kabulunun işaretlerindendir. Hz. Ebû (r.a.)hen (r.a.) 132 5 Malın meydan alması, katiplerin artması, ticaretin çoğalması, cehlin yayılması, insanın ticareti, "Falan kimselerden izin almadıkça olmaz" şeklinde yapması, müstakil bir mahalde katib bulunmaması (ticaretin çokluğundan yazmıya vakti olan adam bulunmaz) kıyamet alametlerindendir. Hz. Amr İbni Tuğlabe (r.a.) 132 6 İlmin kaldırılması, cehlin artması, zinanın alenileşmesi, içkilerin meydan alması, erkeklerin gidip kadınların kalması, hatta elli kadına bakan bir erkek kalıncaya kadar erkeklerin azalması, kıyamet alametlerindendir. Hz. Enes (r.a.) 132 7 Mamur yerlerin harabe olması, harabe yerlerin imar edilmesi, cihadın terki, devenin pervasızca otlaması gibi bir adamın da elindeki emanetten faydalanması, kıyamet alametlerindendir. Hz. Atiyye (r.a.) 132 8 Kişinin nerede olursa olsun. Allah'ı unutmaması imanının efdal olmasıdır. Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.) 132 9 Cennetten bir kamçılık yer dünya ve içindekilerden hayırlıdır. Hz. Enes (r.a.) 132 10 Cin taifesinin mü'minlerine de sevap vardır. Denildi ki: "Sevabları nedir?" Buyurdu ki: Onlar Â'rafta olurlar Cennette olmıyacaklar, "Â'raf nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki, Cennet duvarıdır. Orada nehirler akar, ağaç ve meyvalar biter. Hz. Kays (r.a.)
Andolsun biz âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattık-larımızın çoğundan üstün kıldık. (İsră, 17/70)
İNSANIN DEĞERİ
Yüce Allah (cc), en şerefli varlık olarak yarattığı insanı diğer varlıklardan üstün tutmuş ve onu yeryüzüne halife kılmıştır. Allah (cc) katında insan o kadar değerlidir ki gökte ve yerde bulunan her şey; güneş, ay, yıldızlar, gece, gündüz, bitkiler, hayvanlar ve daha sayamayacağımız nimetler onun hizmetine sunulmuştur. İnsan gaye bir varlıktır, kâinatın içinde bulunanlar onun için yaratılmıştır. Yüce Allah (cc), insana verdiği eşsiz değerin sonucu olarak onun inancını, canını, malını, neslini, onur ve haysiyetini dokunul-maz kılmıştır. İnsan, yeryüzünün en değerli varlığıdır. Onun bu değeri; dış görünüşünde, malında, mülkünde, şan ve şöhretinde değildir. İnsanın, vahye muhatap olan bir aklı vardır. İyiyi kötüden, hakkı batıldan ayırabilen bir iradesi vardır. Sevgi, şefkat ve merhamet gibi güzel duygularla donatılması gereken bir kalbi vardır. İşte insan; aklını, iradesini ve kalbini; imanın, ibadetlerin ve ahlakın güzellikleriyle donatırsa değerine değer katar, kâmil bir insan olur.
Vallahi siz hasislik, korkaklık, cahillik ediyorsunuz. Siz kendi kıymetinizi bilmiyorsunuz. (Allah nazarındaki mevkiinizi bilseniz Allah yolunda sarfetmekten çekinmez, korkmaz ve Allahsız bir şey olmıyacağını bilirdiniz.) Rabbülaleminin arzda son yarattığı yer vadii Fatımadır. (Veya Allah'ın Habibinin elile çiğnediği düşmanın sonu Taif kazasında olur) Ravi: Hz. Havle binti Hakim (r.a.) Sayfa: 456 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 487 1 Kul, din kardeşinin hacetinde bulundukça, Allah da onun hacetini gözetmeye devam eder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 487 2 "La ilahe illallah" sözü, Allah'ın gadabını kullarından uzaklaştırmaya devam eder, dünyaları yolunda iken dinlerindeki eksikliği görmez oluncaya kadar. O zaman yine söylerler fakat Allah (z.c.hz.) onlara "Yalan söylüyorsunuz" buyurur. Hz. Enes (r.a.) 487 3 İnsanlar birbirini çekememezlik yapmadıkça, hayırda devam edeceklerdir. Hz. Danıra İbni Saibe (r.a.) 487 4 Bela mü'min erkek ve kadının bedeninde malında ve evladında devam eder. Ta ki üzerinde hiç bir günah kalmadan Allah'a kavuşuncaya kadar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 487 5 Bu din kaim olarak devam eder, Kureyşten on iki halife oluncaya kadar. Sonra kıyamete yakın yalancılar peyda olur. Hz. Câbir ibni Semure (r.a.) 487 6 Bu din Kureyşten on iki halife gelip gidinceye kadar kaim olarak devam eder. Her birinde ümmet birleşmiş vaziyettedir. Ondan sonra ise herc-ü-merc başlar. Hz. Câbir (r.a.) 487 7 Mü'min din kardeşine hayırhahlık ettikçe, dininde genişlik bulmakta devam eder. Bundan vaz geçerse tevfikat selb olunur. Hz. Ali (r.a.) 487 8 Bu iş, ondan ayrılanlara rağmen muzaffer olarak devam edecektir. Muhaliflerin ve ayrılanların ona zararı olmaz, taki Kureyşten on iki halife gelene kadar. Hz. Câbir (r.a.) 487 9 Malı çalınan adam, günahı olmıyan bir kimseye suizanna devam eder, o derecede k,I bu hırsızın günahını geçer. Hz. Âişe (r.anha) 487 10 Ümmetimden bir kısmı ikindiden evvel dört rek'at namaz kılmaya devam eder, o derecede ki, Allah onlara mutlaka mağfiret eder. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 487 11 Sizlerden biri namazı beklediği müddetçe namazda olmakta devam eder. Ve melaike de sizden birine mescidde olduğu sürece şöyle: "Allah'ım onu affet, Allah'ın ona merhamet et." Diye dua etmekte devam eder, dünya kelamı söylemedikçe. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 487 12 İş günden güne şiddetini artırır ve dünya da ancak gerilemeyi artırır. İnsanlarında ancak hasisliği artar. Kıyamette ancak şerliler üzerine kopar. Benden sonra Meryem oğlu İsa (a.s) dan başka nübüvvet mertebesinde kimse gelmeyecektir. Hz. Enes (
Din Alimlerine Dil Uzatmak. ÖLÇÜ VE TARTIDA NOKSANLIK 303
299
GÜNAHLAR ZİNCİRİ. 309
Kadının Kocasının Arzusunu Reddetmesi
Adet Halinde Cinsel Yaklaşım.
311
312
Ölü Arkasında Feryat Koparmak. 314
Şehveti Tahrik Edici Musiki 319
Yabancı Kadınla Tenha Kalmak. 322
İdrardan Korunmamak 324
Mahrem Yerini Açmak. 327
Allah'tan Başkası Adına Kurban Kesmek.
330
Domuz Eti Yemek. 333
Gıybet
334
Müslümana Kâfir Demek. 336
Müslümanı Korkutmak. 338
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:16
Mahrem Yerini Açmak. 327
Allah'tan Başkası Adına Kurban Kesmek.
330
Domuz Eti Yemek. 333
Gıybet
334
Müslümana Kâfir Demek. 336
Müslümanı Korkutmak. 338
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar EHL-I HAK Aralık 25, 2024 Devamı CEVHER Aralık 25, 2024 Devamı ARŞ Aralık 25, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
Yuksel Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Olayların mânâsını kavramak için, o günün si-yasî güçlerinin tavırlarına bakmak gerekir. Bu güçler; a) sultan, b) sivil bürokrasi, c) ordu, d) itti-hat Terakki Cemiyeti, e) muhalefet partileri ve organ-ları, f) dış güçler, g) dış güçlerle bu yurdiçi güçler arasında irtibat görevi yapabilen organizasyonlardan masonluk, diye sıralanabilir.
Balikesir Bursa ara sındaki Susurluk ilçesi ya kınlarında bir kaza oldu Türkiye karıştı. Kazada ay ni otomobilde bulunan eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Koca
Abdullah ÇATLI
vekili ve Bucak agres den Sedat Bucak yaralanarak kurtuldu. Aynı otomobilde bulunan iki kişiden Meh med Özbay simiği taşıyan şahsın ise, 1978 de Ankara Bahçelievlerde 7 TIPlinin dürulmesi, Mehmed All
Mehmet AGAR
Ağcanin Maltepe Casa evinden kaçmişi ve Papa sukasti olaylarına kanghığı iddiasıyla Interpel tarafın dan aranan hüco lider lenten Abdullah Çatı oldu ğu anlaşıldı Kazada üze rinden Melahat Özbay ban
Hüseyn KOCADAG
ği çikan Gonca Usal kahn da hayal kaybett Otomskiden kas MP5 ma kinalı tabanca olmak üze beg silah ve susturicolar
Kazada hayatım hay beden Emniyet Mosturi seyin Kocada İstanbul Emniyet Müdür Yardımc Ĝi yaptığı dönemle Uğur Çaker ile ilişkisi olduğu id dialan üzerine kizağa atm miş, İstanbul da Emniyet Yüksek Öğrenim Yurdu Müdürñoğune atanmigh
Milletvekili Bocak ile Emniyet Müdür Kocadağın hangi nedenle aynı otome bide oldukları ve yanlann daki kişilerle ne için bekle bulunduktan sorusu gunde min sorusu haline gelivend Siyasetçi malya polis ge ni diye nitelendirilen ve ma hiyeti bilinmeyen lighter n vardi? Varsa bu ilişkiler ne içın veya kimlere karşı Bu işkilerden Türkiye'deki taili meçhul ötayların hangi si gerçekleşmişti? Sorular sorular
Medya 18 gun beyon ca Sedat bucak'ın açıkla malanına kadar çeşitli d aları tartıştı. Olayın MiT bo yutu vardı Korucular. Em niyet teşkilatı, siyaset, maf ya, uyuşturucu kaçakçılığı taili meçhul cinayetler bo yutu vardı
Calli'yi polis biliyordu Cafi emniyet amiri taşıyordu, yeşil pa sport almist. İddiaya göre dullah Cat devletin ken verdiği bazı görevleri verine getiren bir kahra-nandi Devletin resmen enlemeyecek bazı işleri Nye sucedidi iddiasıyla anan bazı milliyetçi va verkiplere yaptirdiği yordu
Abdullah Çatlı'nın kim yine MiTe izale edilen be raporla desfre edilmişti bayle bir hadise MIT enden bir başka grub tara-dan neden deşifre edij. ma? MIT bünyesinde meydana gelen hadise ney zah edilebilirdi? Hiram eas Mehmet Eymür iki tarafından hazırlanan MT raporundan bu yana almaz ilişkiler oluyor ve bunların büyük kısmi da viele içiçe cereyan edi
Yine kaza yapılan oto-mobildeki susturucular "sa-uma amaçlı kullanılama klarına göre arkada ne on bulunuyordu?
Bu arada Bucak, Çatlı ve Kocadağ'ın İzmir'de bu masının bir süre önce öl en Ömer Lütfi Topal'ın umarhanelerini satın alma şüncesiyle gerçekleştiği da edildi. Sonra Ömer Topal cinayetiyle ilgili sorgulanan polislerin Izel istekle Bucak'ın koru ğına alındığı iddiaları pindeme geldi. Sonra Aze-Lider Haydar Aliyev'e kar-1905 Mart'ında girişilen debenin arkasında Türki siduğu ve bunu dev Ça ya yaptırdığı iddi-Sonra Çatı ile Koca kaza aninda üzerle esrar çıktığı iddiala
Çiller gözde İçişleri Mehmet Ağar'ın isti mittedi Olayı önce nemiz görünen, son Vonda Cathyı teslim üzere götürüyordu
LTINOLUK ARALIK/1996
şeklinde kurtarma açıkla maları yapan Ağar istifa et tikten sonra patladı ve "Ar-tik kimse devlet uğruna risk almaz" dedi. Agar binden fazla operasyon yaptıkları nı, bunları nasıl anlatacağı ni, kan kusup kızılcık şer beti içtim diyeceğini söyle di.
Türk siyasetindeki sol cenah hadisenin üzerine üzerine gitti. CHP Lideri Deniz Baykal "Çeteleri dev let oluşturdu yaklaşımı İçinde Susurluk'u temiz top lumun başşehri ilan etti. DSP lideri Bülent Ecevit ise suç örgütlerinin devleti sar dığını ifade ediyordu. Cum hurbaşkanı Süleyman De-mirel "isin üzerine gidin" derken en dikkat çekici yak laşım tarzını Anamuhalefet lideri sergiledi, Yılmaz: Dar-
be hazırlığı yapanlar var ve ben bunları biliyorum", "bunlar sanıldığından çok daha yukarılara uzanmak tadır. Bu konu ile ilgili bilgi ve belgeler elimizde", "hatta on gün daha iktidarda kal saydık bu çetenin uzandığı yerlerin hepsini açığa çıka racaktık iddialarında bulu nuyor ama sözleri boşlukta kayboluyordu. Yılmaz'ın, Sedat Bucak'ın iyileşmesin den sonra Fransa'ya ğı iddiaları asılsız çıkarken, Bucak da Yılmaz'ın Çatlı ile görüştüğünü öne sürüverdi Yılmaz buna "Bucak savcı ile görüşsün cevabını ver
mekle yetindi. Hükümetten ise Su-surluk hadisesi ile ilgili ciddi hiçbir açıklama yoktu
Sedat Bucak'ın iyileş tikten sonraki açıklamaları cekti
49
da Susurluk hadisesini çöz mekten ziyade karmaşık laştırdı. Bucak, Kocadağ'ın Çatlıyı tanımadığını, Çat li'nın bir vatan kahramanı olduğunu ve MP-5 silahla rın arabasına başkaları ta rafından konduğunu söyler ken Çatlı'nın Mehmet Öz-bay kimliğiyle dolaştığı, ad resi, telefonu bilindiği halde ve MIT raporunda da bun ların olduğunu ama yaka kaçtılanmadığını söyledi.
Devletin hiçbir mües sesesinin olaya aktif biçim de, el koymaması da dikkat çekiciydi. Anlaşılan Susur luk hadisesi herhalde diğer karanlık işlerin çözüleme-mesi gibi zamanın unuttu-rucu etkisine terkedilerek gözönünden kaybettirile-
Allah'a kavuşmayı isteyene, Allah da kavuşmak ister. Allah'a kavuşmayı is temeyene, Allah da kavuşmak istemez!
Buhâri, Tevhid, 35, Rikåk, 41; Muslim, Zikir, 14-18; Ahmed b. Hanbel, Musned, II. 313.
Müslüman için dünya ne kadar fani ise, âhiret hayatı da o kadar baki, ebedi ve asıl hayat demektir. Mü'min, er veya geç sayılı günlerden oluşan ömrünün tükeneceğini ve öbür aleme göç edeceğine inanmış biridir. Ve olgun bir mü'min, ömrü boyunca ahiretini kazanabilmek, Allah'ın rızasını tahsil edebilmek için çabalar durur.
Burada bir başka gerçek vardır ki, o da bütün bunları bilmekle, kesin bir şe-kilde inanmış olmakla birlikte insan tabiatı ya da psikolojisi dünyayı, hayatı sever, ölümü ise istemez. Ya, dünya nimetlerinden biraz daha yararlanmak ister yahut kendisini hiçbir zaman yeterli görmediği için, biraz yaşaması halinde daha fazla hazırlık yapabileceğini düşler. Ama her halukarda ölümü hep ertelemek ister. Bu durum sadece bizim için geçerli değildir. Nitekim hadisin bazı versiyon-larındaki şu detaylar, aynı hususun Allah Rasûlü ile birlikte yaşama bahtiyarlığı-na eren sahabe-i kiram için de söz konusu olduğunu göstermektedir. Hz. Aişe:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Burada kastedilen, ölümden hoşlanmamak ise, hiçbi-rimiz ölümden hoşlanmayız? deyince Rasûlullah (sav):
Böyle değil, ama can çekişme vakti geldiğinde mü'mine, Allah'ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelenir, o da hemen Allah'a kavuşmayı arzu eder. Allah da ona kavuşmayı ister. Kâfire ise, Allah'ın azabı ve gazabı müjdelenince, Allah'a kavuşmayı istemez. Allah da ona kavuşmayı istemez, buyurdu. (Buhâri, Rikåk, 41; Muslim, Zikir, 14-18)
Muslim ve Nesâî, Şurayh b. Hânî'nin Ebû Hureyre'den naklen şöyle dediği-ni rivayet etmişlerdir: "Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Allah'a ka-vuşmayı isterse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah'a kavuşmayı iste-
Allah da ona kavuşmayı istemez." Şurayh diyor ki: Bunu duyunca dogra
Aişe'ye geldim ve:
Ey mü'minlerin annesi! Ben Ebû Hureyre'nin, Rasûlullah dan (sav) bir ha snkrettiğini işittim, eğer durum böyle ise, biz helak olduk?! dedim. Bunun erine o şöyle dedi:
Ancak helâk olan olur, (söyle bakalım) ne var? Ben dedim ki
O, Rasûlullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu söyledi: "Kim Allah'a kavuşmayı terse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah'a kavuşmayı istemezse, Allah da ona kavuşmayı istemez." Oysa bizim hiçbirimiz ölümden hoşlanmıyor?" Bu müzerine Hz. Aişe şöyle dedi:
- Rasûlullah (sav) bunu söyledi amma, bununla sizin anladığınızı değil, an ak şunu kasdetti: Gözü donduğu, göğsü hırıldadığı, teni titrediği, parmakları çekildiği (can çekiştirdiği) o anda, kim Allah ile kavuşmayı arzularsa, Allah da nunla kavuşmayı arzular. Kim de Allah ile kavuşmayı istemezse, Allah da nunla kavuşmayı istemez. (Muslim, Zikr 17; Nesai, Cenȧiz 10)
Şu halde Allah'a kavuşmayı arzulamak, öncelikle buna kesin olarak inan-mak ve bunun için hazırlanmak demektir. Zira Allah'la karşılaşmayı uman bilir ki, Allah'ın bunun için belirttiği vakit gelecektir. (Ankebût, 29/5) O, ölümü iste-mese dahi, neticede o büyük buluşmaya inanmıştır. Dünyada bazı sevdiklerin-den ayrılsa da, ikinci hayatında asıl sevdiklerine kavuşacaktır. Oysa Allah ile karşılaşacağına inanmayan, bunu arzu veya ümit etmeyenler elbette dünya haya-undan hosnut olacaklardır. (Yunus, 10/7) Çünkü ahiret hayatına inanmayan bu
kimseler için artık herşey bitmiş demektir.
O'na kavuşmayı isteyebilmek! İman, ihlas ve muhabbet, bütün mesele bu!
Büyük İnsanlık ailesini barındıracak olan cihan-şümul site'nin yeniden inşası sırasında, şeytan şey-tanlığını ve melek melekliğini mutlaka yapacaktır. Biz ne şeytanız, ne de meleğiz. Bir ucu "ahsen-i tak vim" öbür ucu "esfel-i sâfilin" olan "Insan"ız.
İnsanı eğitmek (terbiye et mek), başlıbaşına bir sanattır.
Bu sanatın (terbiyenin) ana hedefi, büyük insanlık äilesini vahiy ikliminde derleyip topla yarak güzelim islamiyetle mut-lu etmektir.
Biz, Adem'in çocuklarının bå dem kavgasında birbirlerini kır-malarını değil, ortak bir mutlu luk noktasında buluşarak ken dikendileriyle tarışmalarını ve ådil bir toplum düzeninde ku caklaşmalarını arzuluyoruz.
Bütün dünya ama özellikle bi-zim ülkemiz bunun kıtlığında kıvranıyor. Bu bir genelleme dır. Eğitim kurumlarımızın ye rince ve yeterince, hatta hiç mi hiç istifade edemedikleri irşad vazifeleri çağdaş Veliler ve on lara bağlı Seçkinler, bu genel lemenin üstünde yer alan istis-nå äbideleridir. Ancak, äbide-lerden istifade edebilmek de bir sanattır. Mesela Süleymäni ye'nin aküstiğine hayran olan birinin orayı bir konser salonu haline getirmeyi düşünebilme leri ne kadar ayıp ve günähsa, gece gündüz her gün, sabahtan yatsıya dek hem ibädete hem ziyarete açılma şansı bulunan Ayasofyayı müze olarak mah zun etmek, aynı ölçülerde ayıb
ve kayıb değil midir? Ayasofya'nın sesini kesmek le aşk sahiblerinin soluğunu
kısmak, fazla farklıolamaz. Mü-dähele mantığı her yerde aynı şeyi yapar, güfteler farklı olabi-lir ama beste ayrı bestedir. Farklı bir ses çıkarmaz!
Şahsiyet sähibi, seviyeli insan yetiştirebilmek için önce her-kesin kendi haddini ve hududu nu bilmesi gerekiyor. Sözünü ettiğimiz adil toplum düzeninin kurulması buna bağlıdır. Aksi-
Biz kendi kendimizi yerin-ce ve yeterince eleştiremi-yoruz. Kendi kendisini eleştiremeyen bir toplum, başkaları tarafından delik deşik edilir.
En çok yanılanlar, hiç yanılmadıklarını sananlar-dır.
takdirde meselä! yıkılan bir külliyenin yerine basit bir gecekondu-dan başka bir şey yapılamayacaktır. Büyük insan lık ailesinin ortak mutluluğu için şart olan ädil toplum düzeninin inşäında her şeyin ve herkesin ayı ayı önemi vardır. Süleymä niye'nin inşaında Sinan'dan Sü leyman'a uzanan çizgide Mi mardan başka müdahil yoktur. Kaldı ki Sinan'ın yaptığı iş, mü dähele değil, çizdiklerinin uy gulanışını kontrolden ibarettir.
Biz kendimizi yerince ve ye terince eleştiremiyoruz. Kendi-kendisini eleştiremeyen bir toplum, başkaları tarafından de lik edilir. Her konuda ve hk deşik a genellikle çok fazla mudaheleci oluyoruz. Her ko nuda olduğu gibi bu konuda da ölçüyü fazla kaçırıyoruz. Her müdähelenin mukābil bir mü-dâhele doğuracağını ve bunun ilänihäye böyle devam edip gi-deceğini yeterince düşünemi-
yoruz. Kendimizi eleştirmekten ka-çınmamalıyız. Kusurlarımızı başkalan teşhir etmeden kendi-miz ortaya koymalıyız. Hiç kim seyi horlamak ve zorlamak ni-yetinde olmadığımızı, içten ve inandıncı davranışlarla ortaya koyabilmeliyiz. Ancak, bunları yaparken şeytana şirin gözükmek" gibi bir duruma da düşmemeliyiz.
Gerçeğin Yüzü
Büyük insanlık äilesinı barın-dıracak olan cihanşumul site-nin yeniden inşası sırasında, şeytan şeytanlığını ve melek melekliğini mutlaka yapacaktır. Biz ne şeytanız ne de meleğiz, bir ucu "ahsen-i takvim" öbür ucu "esfel-isäfilin' olan "insan'-ız. Biz de insanlığımızı yapma lıyız. Mutluluğun her türlüsünü, acırın ve tatlının bütün tonları-ni tatmak ve ilkin kendikendi-mizle, kendi özümüz ile, sonra-da birbirlerimizle tanışarak tam-
laşıp tümleşmek, tasavvuf diliy le "insanı kâmil" olmak üzere gönderildiğimiz bu güzel geze gende, insanlığımızı yapabili yormuyuz acaba...
Gerçeğin gerçek yüzüyle gözgöze ve yüzyüze gelmek, el-bet kolay değildir. Ancak "acı
gerçeklerden tatlı yaşayışlara yol bulabilmek de ancak bu şe kilde, yäni ilkin kendikendimi zi, sonra çevremizi, daha sonra da cemiyet, millet ve büyük in-sanlık ailesini eleştirmek süre-tiyle sağlanabilecektir.
En çok yanılanlar, hiç yanıl madıklarını sananlardır. Ya da, yanılabilir olduklarını kabullen dikleri halde kendilerini başka larına göre "az", "en az" ve "nådiren yarulan" olarak gören lerdir
Seviye ve seciye sahibi, sag-lam karakterli insan, Allah'in se-vib de yarattığı her şeyin ken-dine has bir yapısı bulunduğu nu ve bu yapıya, kaderin yo rumsuz kavranmazlığı çerçeve-sinde saygı duyulması gerekti ğini bilen ve bu doğrultuda duygu, düşünce ve davranış sergileyen insandır.
İnsan eğitme sanatının, yäru terbiyenin sırrı bu saygı ve kay-gıya dayanıyor. Hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı adil bir toplum düzeninde buluşa-bilmek için, her şeyden önce bu saygı ve kaygının sağlanma-sı gerekiyor. İyi insan yetiştir-mek de her şeyden önce iyi bir insan olmayı gerektiriyor.
Haddini Bilmek
Ben iyi bir insan mıyım? Ken-dime, çevreme, eşya, tabiat ve käināta gerekli saygıyı göstere-biliyor muyum? Evrenin ve dev-ranın çözümsüz gizem dekoru içinde dönüp dolaşan olaylar ve dolaylar dizisini gerektiği bi-çimde yorumlayabiliyor mu-yum? Bana hayır gözüken şer, şer gözüken hayır olamaz mı? Büyük insanlık ailesinin ortak mutluluğu için şart olan "eğitim ve toplum düzeni'ne katkım ne olabilir? Ben bana düşeni mi ya-pıyorum, yoksa haddimi mi aşı-yorum?
Herkes kendisine bunları mutlaka sormalı ve cevaplarını aramalıdır.
599) «Şu yakarışlar, bir musibete uğrayanın yalvarışıdır:
Allahım, ümidim rahmetinde.. Beni, bir göz açıp kapayım. caya kadar dahi nefsime bırakma.. Benim bütün halimi İyiye çevir.. Senden başka ilah yoktur.>>>
*
Bu duâ gerçek manasını anlayarak yapılırsa, çekilen sıkıntıların acısı azalır..
SAID: Her ne kadar tercümemize esas aldığımız eserde ravi SAID diye geçmekte ise de, Ramuz'ül Ehadis'de SAAD 6. EBU VAKKAS bu Hadis-i Şerifin esas ravisidir..
Kalb, sinemizde atan zehirdeki o et parçası değildir.. İnsanın özü-dür.. Onu kurtarmak için Allah zikri lâzımdır.. Ravi: ENES, r.a. ve DEYLEMI.. Menkıbeleri, 1. ve 4. Hadis-i şerifte..
622) «Müslümanların bir ahdi vardır.. Kim onu bozarsa ona: Allah'-in, meleklerin ve tüm insanların lâneti olsun.. Onun ne SARF1 kabul olur, ne de ADL'i..
Bir kimse tebaanın izni olmadan herhangi bir kavmin başına geçerse, ona: Allah'ın meleklerin ve tüm insanların lâneti ol-sun.. Onun ne SARF'ı kabul olur, ne de ADL'i..>>>
İkinci parağrafta geçen cümle bir manaya göre şöyle olabilir:
Bir kimse efendisinin izni olmadan kaçıp herhangi bir kavme sığınırsa...>
SARF ve ADL, farz ve nafile ibadetler, manasına gelir.. Bu Hadis-i Şerif, müslümanların huzurunu bozan diktatör ve zalimlere bir derstir..
Bağışlanan günah odur ki: Amelin ola.. Seninle Rabbin arasın da kala..
Bağışlanmayan günâh: Allah'a şirktir.. Ceza görülen günâh ise: Kardeşine zulmündür..>>>
Şirk aynı zamanda zulümdür; hem de büyük.. Cenab-ı Hak bizleri korusun. Bu Hadis-i Şerif TABERANI'den alınmıştır.. Menkıbesi 9. Ha-dis-i Şerifte..
( رواه البخاري ومسلم عن أنس )
٦٢٤ ذَهَبَ الْمُفْطِرُونَ الْيَوْمَ بِالأجْرِ .
624) «Bugün iftar edenler, ecri götürdüler..>>>
Ashab seferde iken, bir kısmı oruç tutmuş, bir kısmı da tutmamış-tı.. Oruç tutmayanlar, tutanlara hizmet ediyordu.. Peygamber S.A. efen-dimiz onların bu halini gördü; bu Hadis-i Şerifi buyurdu:
Demektir ki: Hizmet edenler, oruç tutanlardan daha çok sevab aldı..
Ravi: ENES, r.a. BUHARI ve MÜSLİM.. Menkıbeleri, 1. 2. ve 5. Hadis-i Şerifte..
٦٢٥ ذُو الدَّرْهَمَيْنِ أَشَدُّ حِسَابًا مِنْ ذِي الدَّرْهَم وَذُو الدِّينَارَيْنِ أَشَدُّ حِسَابًا مِنْ ) رواه البيهقي عن أبي ذر موقوفا ) ذي الدينار .
625) «İki dirhem sahibi, bir dirhem sahibi olandan daha çetin hesap verecektir.. İki altın sahibi, bir altın sahibinden daha zor he-sap verecektir..>>>>
Elimizdeki eserden anladığımıza göre bu Hadis-i Şerif, mevkuftur.. Bir manaya göre mevkuf: Sahabenin takriri ile karışık bir Hadis-i Şerif, demektir.. EBUZER, r.a. rivayet ediyor; BEYHEKİ ondan alıyor.. Men-kıbeleri, 12. ve 16. Hadis-i Şeriflerde..
ve İslam dünyası için tarihi bir gece-dir. O gece sokağa çıkanlara "Ne his-settiniz?" diye sorduğumda verdik-leri cevap "Ben ben değildim" olu-yordu. Ben de Üsküdar meydanın-daydım. Bu durumu görünce Ça-nakkale Savaşı'nı, Bedir Savaşı'nı anlıyorsun.
Manevi büyüklerimizin bizden istediği de ashab-ı kiram ruhunu yaşatmak değil midir? Hedefleri Aşere-i mübeşşere'ye benzeyen in-san yetiştirmek değil midir?
Sizler Türkiye'nin yaşadığı değişi-mi içinde yaşadığınız için çok fark et-meyebilirsiniz. Aynen bir evliyaulla-hın aile fertleri tarafından fark edil-memesi gibi...
Düşmanlar hiç boş durmuyorlar. Onun için devamlı çalışmak gereki-yor. Üstadımız bunu çok güzel bir şe-kilde ifade ediyor; "Şu anda bize din-lenmek yok ne zaman ki mezara gi-reriz orada dinleniriz."
Güç varken durmayalım. Gün gelecek durmak zorunda kalacağız.
Maalesef müslümanlar için bu-gün en büyük tehlike tembelliktir. Pasifliktir. İnsanların bir kısmı tali-mat bekliyorlar. Niye talimat bek-liyorsunuz? Yapabileceğiniz şeyleri düşünün ve gücünüz yettiği kadar yapmaya gayret edin.
"Allah ile mahlukâtından hiçbiri arasında bir neseb bağı yoktur. Allah'a yakınlık, ancak O'na itaat ve emirlerine tâbî olmakla mümkündür."
"Allah, kulunun amelsiz sözünden razı olmaz."
"Çok söz, kişiyi unutkan yapar."
"NE SÖYLEDİĞİNİ, NE ZAMAN SÖYLEDİĞİNİ VE KİME SÖYLEDİĞİNİ İYİ DÜŞÜN!"
"Hakk'ı tanıyan ariflerin kölesi ol!"
"Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme! Aksi takdirde kendini aldatırsın."
"Kendini ıslah et ki insanlar da sana karşı iyi davransınlar."
"Dört kimse Allah'ın sâlih kullarındandır:
1. Tevbe eden kişiyi gördüğü zaman sevinen.
2. Günahkarların affı için Rabbine yalvaran.
3. Din kardeşine gıyâbında dua eden.
4. Kendinden muhtaç kişiye yardım ve hizmette bulunan."
"Benim nezdimde sizin en kuvvetliniz, hakkını alıncaya kadar, zayıf olan kimsedir. En zayıfınız da ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar, güçlü kimsedir."
"Îman sadece câmilerde, mal cimrilerde, silah korkaklarda, yetki zayıflarda olursa işler bozulur."
"Akıllı kimse takva sahibi olan, akılsız da zâlim olandır."
"Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de vereceğini va'dettiği mükafatı azap ile birlikte zikretti ki bu vesileyle kul Ibâdete rağbet etsin ve azaptan korksun."
"Bir hayrı kaçırırsan onu yakalamaya çalış, elde edince de onu geçmeye bak, daha güzelini yapmaya gayret et!"
"Insanlara iyilik etmek, kişiyi afetlerden ve belalardan muhafaza eder."
"Şöhretten kaç ki şeref seni takip etsin. Ölüme karşı hazırlıklı ol ki sana hayat verilsin."
"Hiçbir bela yoktur ki ondan daha kötüsü olmasın."
"Sabırda zarar, hüzün ve telaşta fayda yoktur."
"Sabır îmânın yarısı, yakın ise tamamıdır."
"Allah'tan afiyet İsteyiniz. Hiç kimseye yakinden (kat'î bir îmandan) sonra afiyetten daha faziletli bir şey verilmemiştir."
"Bana göre afiyette olup şükretmem, imtihan edilip sabretmemden daha makbüldür."
"Dünya mü'minlerin pazarı; gece ile gündüz sermayeleri; güzel ameller ticaret malları; cennet kazançları; cehennem de zararlarıdır."
"Hazret-i Peygamber' e salevât getirmek günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbet ve ihlâsla) selâm göndermek pek çok köle âzâd etmekten daha faziletlidir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmek ise riyazet ve mücahededen, Allah yolunda kılıç sallamaktan daha üstündür." (Bağdadi, Tarihu Bağdad, VII, 161)
"Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevazıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zira kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)
İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hål ve hareketlerinde insanlara fazilet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
"Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevazıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zîrâ kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)
İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hâl ve hareketlerinde insanlara fazîlet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
2. Mallarını Hak yolunda sarf ederek insanların en cömertlerinden olurlar.
3. Allah'ın kullarına karşı dâimâ hüsn-i zan içindedirler.
Üçüncü sınıf (Hak dostları) ise, aşk ve muhabbet vecdiyle Rabbine ibâdet eden (arifler)dir. Bunlar da;
1. Sevdikleri şeyleri (Allah için) infak ederler.
2. Her hål ve hareketlerinde Allah rızasını hedeflerler, bu yüzden câhillerin kınamalarına aldırmaz, onların kaba davranışlarından rahatsız olmazlar.
3. Nefislerine ağır gelen şeyleri nefislerinin muhalefetine rağmen îfâya çalışırlar; bütün hâl ve hareketlerinde Allah'ın emir ve nehiylerine itaat ederler." (İbn-i Haceri'l-Askalânî, Münebbihât, s. 94-95)
İşte Hazret-i Ebû Bekir, bu üç sınıf Hak dostlarının bütün hâl ve sıfatlarını kendisinde cem etmiş mübarek bir İslâm şahsiyetiydi. Rabbimiz, O'nun bu hikmetli öğütlerinden lâyıkıyla istifade etmeyi ve güzel hållerinden feyz almayı cümlemize nasib eylesin. Bizleri, onun dostluk halkasına dâhil olanlardan kılsın! Zîrâ dostluğun kaynağına Allah ve Rasûlü'nde erişen
Ebû Bekir -radıyallahu anh-'ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmin diyelim: “Allah'ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun."
"Allah'ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri'ndeki yüksek dereceler olsun!"
Hulefâ-i Râşidîn, Ashâb-ı Kirâm, Hak dostları ve onlara güzelce tâbî olanlar, Rabbimizin lutfuyla ebedî saâdet kervanının bahtiyar yolcularıdır.
Sözlerimize, Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmin diyerek son verelim:
"Allah'ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun." (Süyüti, Târîhu'l-Hulefa, s. 103) "Allah'ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri'ndeki yüksek
dereceler olsun!" (Süyûtî, Tarihu'l-Hulefa, s. 103)
"Huşûsuz kılınan namazda, dilin âfetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur'ân'ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infäk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nîmette, gönülden edilmeyen ihlâssız duâda hayır yoktur." (Hz. Ali)
Hasan'a bey'at ederiz." dedi. Hazret-i All -radıyallâhu anh- ise vaktiyle Hazret-i Ömer'in gösterdiği firåsetle:
-Bu hususta size ne emrederim ne de nehyederim.
Siz işinizi daha iyi bilirsiniz." diyerek sözü kesti. Ardından Hasan ve Hüseyin Efendilerimize şu vasiyette bulundu:
"Size takvâyı vasiyet ederim. Dünyaya rağbet etmeyiniz. Zàyliniz İçin ağlamayınız. Dalma doğru söyleyiniz. Allah'ın Kitabı ile amel ediniz. Zalimin hasmi, mazlumun yardımcısı olunuz. Dinin hükümleri husūsunda kınayanın kınamasına aldırmayınız."5
Hazret-i Ali -radıyallahu anh-, daha sonra kelime-i tevhid getirdi. Son nefesiyle hayat kitabını hatmeyledi. Hayata, Kâbe-l Muazzama'da açtığı gözlerini, yine bir mescidde kapama şereflyle yüce makamına erdi.
Hazret-i All'ye karşı gırdığı mücadelelerden büyük pişmanlık duyan Muäviye'nin, ömrünün son demlerinde söylediği şu sözler, onun bu ıztırabını çok açık bir şekilde ifade etmektedir:
"Âh keşke Kureyş'ten Zi-Tuvā Vādisi'nde (kendi hâlinde yaşayan, sıradan) bir kimse olsaydım da şu (Idarecilik) Işlerine hiç girmeseydim." (İbn-i Esit, el-Bidaye, VIII, 135)
kl: Büyük Hak dostu Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri der
"Eğer Hazret-i All muharebelerden biraz firsat bulsaydı, bize Kur'ân Ilimlerinden neler neler öğretirdi. Zira o, ariflerin reisidir. O hiç kimsenin söylemediği ve benzerini de kimsenin söyleyemeyeceği sözler söylemiştir. 6
İşte Hazret-i All -radıyallahu anh-'ın ilim, irfan ve hikmet hazinesi gönül ikliminden, her biri hayat düstūru kıymetindeki birkaç ifade:
lidir. sünneti, insanlar arasında güzel ahlâk ile idare yolunu bulmak; evliyânın sünneti de, insanlardan gelen eziyetlere katlanmaktır."
"Bir adamla dost olmak istersen (önce) onunla muayyen bir mesafede kal: bu durumda iken sana normal davranırsa dostluğunu sürdür, yoksa vazgeç."
• "Kalbi düşmanlıklarla meşgul olan kişi, faydalı işler yapamaz. Çünkü kalb, iki zıt meşgüliyeti bir arada bulunduracak kadar geniş değildir."
• "Mü'minin tebessümü yüzünde, hüznü ise kalbindedir."
• "Nimetin tamamına erişmek, İslâm üzere ölmektir."
• "Övünmek Ademoğlunun neyine ki?! Eweli nutfe, sonu ise cîfedir! Kendi rızkını dahî yaratamadığı gibi, kendini helâkten de kurtaramaz."
• "Hayat iki günden ibarettir. Bir gün lehine (yâni sana tebessüm hâlinde), bir gün de aleyhine (yâni hüzün içinde)dir. Gün lehine olduğunda şımarma, aleyhine olduğunda da daralıp feryad ü figân etme!"
• "Bugün amel işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı yoktur."
• "Nefesler, ecele doğru atılan adımlardır."
• "Dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya, huzur ve selâmetle ayakta duracaktır:
1. Zenginler, kendilerine verilen mal ile cimrilik etmedikçe.
2. Alimler, öğrendikleri ve bildikleri şeyle amel ettikçe.
3. Cahiller, bilmedikleri şeyle kibirlenmedikçe.
4. Fakirler de âhiretlerini dünyalarına satmadıkları müddetçe."
• "Zenginlerin, Allah katındaki mükafatı taleb ederek tevazu göstermeleri ne güzeldir. Bundan daha güzell
Ise, fakirlerin Allah'a tevekkül ederek zenginlere karşı müstağni davranmalarıdır."
"Mahrumiyet, minnet altında kalmaktan daha hayırlıdır."
• "Iffet, fakirliğin; şükür de zenginliğin süsüdür."
• "Cimrilik bütün kötü ahlâkı kendinde toplar."
(Bu hakikatin mefhum-ı muhalifince; merhamet de cömertliği, cömertlik tevazûyu, tevâzû da hizmeti beraberinde getirir.)
• "Yoksul düştüğün zaman sadaka vererek Allâh Ile ticaret yap. Eline nîmet geçtiği zaman çok şükret! Sakın az şükürle Allah'ın nîmetlerini elinden kaçırma!"
• "Dünyanın; nîmetlerinden İslâm nîmeti sana kâfidir. Meşgüliyetlerinden, tâat meşgüliyeti sana kâfidir. İbretlerinden, ölüm ibreti sana kâfidir."
• "İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbadet, en hayırlı sermayedir. Salih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır."
• "Amel-i sâlih gibi ticaret, sevap gibi kazanç, Allah'ın tevfiki gibi fayda, tevazů gibi asâlet, ilim gibi şeref, şüphelilerden uzak durmak gibi verâ, güzel ahlâk gibi Allah'a yakınlık, farzları edâ gibi ibadet, tedbir gibi akıl, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur."
• "Amellerin en güç olanı dört haslettir:
1. Öfkeli anda affetmek.
2. Muhtaçken de cömert davranmak.
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin serrinden korunmak.
4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru
Allah in tevfiki gil gibi seref, süphelilerden uzak durmak gibi vera, güzel ahlâk gibi Allah'a yakınlık, farzları eda gibi ibadet, tedbir gibi akul, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur."
• "Amellerin en güç olanı dört haslettir:
1. Öfkell anda affetmek.
2. Muhtaçken de cömert davranmak.
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin serrinden korunmak.
4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek."
• "Küçük musibetleri büyük göreni, Allah büyük musibetlere mübtela kılar."
• "Mal, nefsânî arzuların hammaddesidir. (Nefsânî ve dünyevi) arzular, sıkıntıların anahtarıdır. Hased de boş yorgunluğun bineğidir."
• "(Dünyevî) arzu ve ümitler, basîretli kimseleri dahî âmâ eder."
• "Kişinin kıymeti, istek ve arzularının kıymeti kadardır."
• "Kim nefsin bitmek bilmeyen Istek ve arzularının zebûnu olursa, amelleri de kötü olur."
• "Nasib, kendisine gelmeyene de gider."
• "Canlarınız için cennetten başka bir karşılık ve değer yoktur. Öyleyse canlarınızı ancak cennet karşılığında satın!"
• "Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyanın zahiri görünüşüne baktıkları zaman onlar, dünyanın lçyüzünü görürler."
• "Bir kul, Allah'ın katındakine kendi elindekinder daha fazla güvenmezse îmânı kâmil olmaz!"
"İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbâdet, en hayırlı sermayedir. Sâlih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır." (Hz. Ali)
Rabbimiz, bu hikmetli sözleri lâyıkıyla idrak edip muktezâsıyla amel edebilmeyi nasib eylesin. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-'ın en yakın dostları olan dört büyük halîfenin muhabbetini gönüllerimizden eksik eylemesin. Ahirette bizleri onlarla birlikte haşr u cem eylesin!
Hiç şüphesiz ki o mübarek sahâbîler ile âhiretteki beraberlik, daha bu dünyada başlar. Onlarla bugün dost olabilirsek ve bu dostluğun hukûkuna riâyet edebilirsek -inşâallah- yarın kıyâmette onların yakınlığına mazhar oluruz.
Rabbimiz Hulefâ-i Râşidîn'ın güzel ahlâkı ile ahlâklanmayı cümlemize nasib eylesin. Şefaatlerine nâil buyursun!
Âmîn!
Dipnotlar: 1) Hâkim, Müstedrek, III, 549. 2) Bkz. Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Hz. Allyyül-Murteza, s. 54. s. 119-122. 3) Bkz. a.g.e. s. 54. 4) Bkz. a.g.e. s. 117. 5) Bkz. a.g.e. s. 74. 6) Bkz. a.g.e. s. 113.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.) 121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.) 121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder. Hz. Ubey İbni Kaab (
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 122 1 Cebrail (a.s.) firavunun ağzına toprak tıkıyordu. "Lâ ilâhe illallah" deyip de mağfiret görmesin diye. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 122 2 Allah (z.c.hz.) üzerine, dünyaya ait yükselttiği şeyi düşürmek haktır. Hz. Enes (r.a.) 122 3 Tabiinin en hayırlısı, öyle bir Üveysi (Veysel Karani) vardır ki, o annesine sadıktır. Allah'a and verse Allah onun andını geri çevirmez. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız sizin için istiğfar etmesini isteyin. Hz. Ömer (r.a.) 122 4 Tedavide kullandığınız şeylerin en hayırlıları Ledûd (ağız ağrılarında), enfiye, hacamat, müshil ve ismit (sürme)''. İsmit gözü açar ve kirpikleri besler. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 122 5 Bir adamın din kardeşi için gıyabında yaptığı dua müstecab olur. Ve dua edenin başında bir melek "amin" der. Ve "Sana da bir o kadar" diye söyler. (Diğer bir hadiste, Meleğin "amini" geri dönmez buyurulmaktadır) Hz. Ebud Derda (r.a.) 122 6 Allah (z.c.hz.) ile mahlûku arasında nurani veya zulmani yetmiş bin hicab vardır. Kim bu hicabı aşan bir şey hissederse mahv olur. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 122 7 Allah (z.c.hz.)'nin zikri şifa, insanların zikri ise derttir. Hz. Mekhul (r.a.) 122 8 Aklın başı insanlarla sevgi tesis etmektir. Sakalının hafif olması insan için saadettendir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 122 9 Allah (z.c.hz.) kulunun: "Rabbiğfirlî zünûbî" demesinden hoşlanır. Ve buyurur ki: "Kulum Benden başkasının günahlarını afv edemiyeceğini biliyor." Hz. Ali (r.a.) 122 10 Rabbınız Celle Şânuhû Rahimdir. Kim ki bir iyilik yapmak ister de yapamaz ise ona bir sevap yazılır. Yaparsa, 10 ilâ 700 misli veya daha fazla sevab yazılır. Kim bir kötülük yapmak ister de yapmaz ise bir sevab, yaparsa bir günah yazılır. Allah isterse onu da affeder. Allah'ın muamelesinde helâk olacak adam, mahvolmaya lâyık olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 213 1 Sahur berekettir. Öyle ise, bir yudum su içmekle de olsa, onu bırakmayın. Zira Allah ve melekleri sahur yiyene selat ederler. Hz. Ebû Said (r.a.) 213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.) 213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.) 213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 213 7 Cahil cömert Allah'a, alim olan bahilden daha sevgilidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 8 Yürüyüşte sürat müminin kıymetini giderir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 9 Gizli aşikareden efdaldır. Ancak, örnek olmayı ümid ederse aşikarelik gizliden efdaldir. (Sadaka ve ibadet hususlarında) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 213 10 Bütün saadet, Allah'ın ibadetinde ömür uzunluğudur. Hz. İbni Ömer (r.a.) 213 11 Sefer, azabdan bir kısımdır. Sizden birinin yemeğine, içmesine ve uykusuna mani olur. Onun için biriniz yola gidip hacetini görünce evine avdetini tacil etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 12 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Kim ona ikram ederse Allah da ona ikram eder. Kim de ona ihanet ederse Allah da ona ihanet eder. Hz. Ebû Bekir (r.a.) 213 13 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesi ve kuvvetidir. Kim ki, sultana hayırhahlık ve dua ederse, hidayet bulur. Kim de beddua eder ve hayırhahlıkta bulunmazsa, dalalete düşer. Hz. Enes (r.a.) 213 14 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Sizden biri kendisinde sultan olmıyan bir beldeye vardığında, orada katiyyen oturmasın. Hz. Enes (r.a.) 213 15 Adil ve mütevazi Sultan, Allah'ın yeryüzünde gölgesi ve mızrağıdır. Böyle adil ve mütevazi bir Sultan (veya vali) için her gündüz ve gecede, hepsi abid ve müçtehid olan altmış sıddık ameli yazılır. Hz. Ebû Bekir (r.a.) 213 16 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir ki, Allah'ın kullarından her mazlum ona iltica eder. Adalet yaparsa ona ecir, diğerine şükür, zulmederse ona vebal ve tebaaya da sabır düşer. Valiler zulm ederlerse kıtlık olur. Zekat verilmezse davarlar ölür, zina meydan alırsa, meskenet ve fakirlik zahir olur. Ve ehli zimmete zulm edilirse kuffar baş kaldırır. (Galebe çalar) Hz. İbni Ömer (r.anhüma
772) «Allah'a karşı takva sahibi olmalısın; çünkü o cümle hayrın toplanıdır..
Sana CİHAD düşer; çünkü o, müslümanların RUHBAN'lık-(12.. Allah'ı zikretmeli, Allah'ın kitabını okumalısın; çünkü o, yer yüzünde senin için nur.. Gök yüzünde senin için zikirdir.. Hayır işler hariç, DİLİNİ GİZLE; çünkü sen muhakkak şey-tanı böylelikle mağlup edersin..>>>
İslâm dininde bir köşeye çekilip sadece ibadet yoktur.. Bunun adı; diğer batıl dinlerde RUBAN'lıktır.. Dinimizde hem ibadet vardır.. Hem de çalışmak.. İyiliği yaymak.. Müslümanlıkta bunun adı: CİHAD'dır.. DİLİNİ GİZLE: Yani rastgele konuşma.. Her yerde ağzını açma, manalarına alınmalıdır..
**
Ravi: EBU SAID'den r.a. naklen EBU YA'LA.. Menkıbeleri, 65. ve 121. Hadis-i Şeriflerde..
EBUBEKİR: b. EBU MUSA EL-EŞ'ARI.. Tabiinden ve orta tabaka-ya mensup bir muhaddistir.. Esas adı, AMIR'dir.. Hicretin 106. tarihinde vefat etmiştir.. Allah ondan razı olsun..
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 467 1 Kendisinde can olan mahluku hedef edinmeyin. (Nişan için) Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 467 2 Camileri yol edinmeyin, meğer zikir veya namaz için ola. Hz. İbni Ömer ra 467 3 Evlerinizi kabir edinmeyin, evde de namaz kılın. Zira şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 467 4 Evinizde uyuyacağınız zaman ateşi kapatın ve söndürün. Hz. Salim (r.a.) 467 5 Namazı kasden terketmeyin, ey kadın. Kim namazı kasden terkederse, Allah ve Peygamberin zimmetinden çıkar. Hz. Ümmü Eymen (r.a.) 467 6 Düşmanla karşılaşmayı istemeyin. Allah'dan afiyet isteyin. Onlarla karşılaşınca da Allah'ı çok zikredin. Eğer onlar direnir, gürültü ve şamata yaparlarsa siz sükut edin. Hz. İbni Amr (r.a.) 467 7 Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Allah'dan afiyet isteyin. Zira siz onlarla beraber neyin imtihan edildiğini bilmezsiniz. Onlarla karşılaşınca "Allahümme ente Rabbına ve Rübbühüm ve mevasına vemevasihim bi yedike ve inneme taktülühüm etne." deyin ve yere çökün. Ne vakit üzerinize yürürlerse kalkın ve tekbir alın. Hz. Câbir (r.a.) 467 8 Bevlettiğiniz helada abdest almayın. Zira Mü'minin abdest suyu hasenatı ile beraber mizana girer. Hz. Enes (r.a.) 467 9 Kur'anla mücadele etmeyin. Allahın kitabının bazı kısımlarını bazısına yalanlatmayın (tezat aramayın) Vallahi; mü'min onunla mücadele ederse yenilir. Münafık onunla mücadele ederse, galip geldiğiniz zannetse bile mahkum olur. (Galebesi necat sebebi olmaz) Hz. Abdurrahman ibni Cubeyr (r.a.) 467 10 Evlerinizi kabir etmeyin. Hiç şüphe yok ki şeytan, sure-i Bakara okunan evden çıkar gider. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 467 11 Benim kabrimi bayramlık etmeyin (sık gidin) Evinizi de kabir yapmayın. Nedere olursanız olun olduğunuz yerde selatü selam getirin. Sizin selatü selamınız Bana ulaşır. Hz. Hüseyin (r.a.) 467 12 Şu namazı, öğle namazının ilk ve son sünneti gibi yapmayın. Sünneti ile farzı arasını aralayın. (Sabah namazını sünneti ile farzını biraz aralayın) Hz. Abdullah İbni Büceyne r.a 467 13 Beni yolcunun (su kabı) gibi yapmayın. Yolcu kabını su ile doldurur. İhtiyacı olursa onu içer, icap etmezse içmez döker. Beni sözünüzün başında, ortasında ve sonunda anın. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Bir kimse nin iki babasi varmis Nesep babası, manevi babası (ahirete Hazırlayan, manevi hayatın) babası. Bunlar dan 1.si. yani neseb babası ulvi alemden sufli aleme gelmesini sağlar. 2.si yani manevi babası, Peygamber efendimiz sav Sufli alemden Ulvi aleme çıkarır. 2.sinin yani manevi baba nin "؛" " ؛
YanıtlaSil
Yuksel19 Nisan 2025 08:13 hakkı ödenmez. Hz. Muhammed S.A.V.in.hakki odenmez.
"YA RABBİ! SEN'İ BULAN NEYİ KAYBETTİ? SEN'İ KAYBEDEN NEYİ BULDU?.." DEDİĞİ GİBİ, HAKİKİ ÎMÂNA SAHİP BİR GÖNÜL, HER AN ALLAH İLE BERABERLİĞİN HUZURU İÇİNDEDİR. BU HUZUR SAYESİNDE FÂNÎ VE GELGEÇ MUSIBETLER ONUN NAZARINDA KÜÇÜLMÜŞ, EHEMMİYETİNİ KAYBETMİŞTİR.
BUGÜN MADDÎ REFAHIN ZİRVESİNDEKİ BATI'DA PSİKOLOJİK BUHRANLAR HATTA İNTİHARLAR GÖRÜLÜRKEN, EN AĞIR ZULÜMLERE MARUZ KALAN GAZZELİ MÜMİNLERDE BU TÜR VAKALARIN GÖRÜLMEYİŞİ, SON DERECE MÂNİDARDIR.
6.149 yorum:
«En Eski ‹Eski 5801 – 6000 / 6149 Yeni› En yeni»Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim... (Müslim, Hac, 147)
FERASET SAHİBİ BİR EŞ: ÜMMÜ SELEME
Peygamberimizin evlilik gerçekleştirdiği hanımlardan birisi de kabile bağlarının oldukça güçlü olduğu bir yapıda Hz. Peygamber'e düşmanlıkta en ileri gitmiş Mahzüm kabilesine mensup olan Ümmü Seleme'dir. Kabile- sinin İslam nefretine rağmen İslam'a girmenin en zor olduğu bir dönemde İslam'ı ilk seçenler içinde yer alışıyla, dönemin seyahat imkânlarının tüm zorluklarına rağmen inancı adına Habeşistan gibi deniz aşırı bir yere hicret edişiyle, Hz. Peygamber'in davetine itaatin bir yansıması olan Medine'ye hicreti küçücük çocuğuyla yapmayı göze alan cesaretiyle ilk dönem İslam toplumu içinde müstesna bir yer edinmiştir. Keskin zekâsı sayesinde ver- diği isabetli fetvalarıyla, Hz. Peygamber'i ikna eden konuşmalarıyla, fitne dönemlerinde geriye çekilme basiretiyle dikkat çekmiştir. Ümmü Seleme, şiir bilgisi ve okuma-yazma becerisi ile İslam toplumunda donanımlı kadın profilini çok iyi yansıtan örneklerden biri olmuştur.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
54 1 İsrail oğullarında görülen şeyler sizin aranızda da zuhur ettiği zaman, şöyle ki; Kötü eşyalarınızda, mülk tasarruflarınızda, küçüklerinizde, ilim de en rezillerinizde olduğu zaman. (Bu hadisi şerif Peygamberimiz (sas)'e şöyle soru vardı: "Ya Resulallah biz marufla emri ve münkerden nehyi ne zaman terkediniz?" Diğer bir rivayette ise şöyle buyurulmuştur: "Hayırlarınız arasında medihçilir (iki yüzlülük) şerlileriniz arasında fuhuş, küçükleriniz arasında Mülke tasarruf ve rezil kimseler arasında fıkıh meydandan alınanda.) Hz. Enes (ra)
54 2 Arz üzerinde bir yerde kötü yayıldığında, onların arasında salihler bulunsa da, Allah o yer halkına azabını indirir. İnsanlara gelen azab o salihlere de isabet eder. Lakin daha sonra onlarda Allah'ın rahmetine ve Onun mağfiretine kavuşurlar. Hz. Ümmü Seleme (r.anhüma)
54 3 Bir yerde bir kötü zuhur ettiğinde o kötü erkeklerin olmaması ise, Allah azabını o kavme indirir. Denildi ki: "Onlar arasında salihler bulunsa da mı?" Buyurdu ki: Evet, onlara isabet eden o salihlere de isabet eder. Lakin, daha sonra o salihler Allah'ın mağfiretine ve O'nun rahmetine ulaşırlar. Resulü Ekremin azadlısından
54 4 Yalan sözleri ve davalar meydanda alındığında, ameller gizlenip bozulduğunda, dilde ülfet olduğu halde kalbler birbirlerine buğz istediklerinde, akrabanın akrabası ile saklanmayı kestiğinde, işte o zaman, Allah o kavme lanet eder ve onların kulaklarını sağır ve gözlerini de görmez yapar. Hz. Selman (ra)
54 5 Fuhuş yayıldığında zelzeleler ve fitneler çoğalır. İdareciler zulmettiğinde yağmuru azalttı. Zimmet ehline gadrın dağılımı ise düşman galebe çalar. Hz. İbni Ömer (ra)
54 6 Ümmetimde masiyetler zuhur ettiğinde, Allah Teala kendi ininden onlara umimi bir azab verir. Denildi ki: "O gün insanların içinde salih kişiler yok mudur?" Buyurdu ki: "Evet vardır. Ancak insanların isabet eden şeyleri onlara da isabet eder. Fakat daha sonra onlar Allah'ın mağfiret ve rızasına tırnak olurlar." Hz. Ümmü Seleme (r.anhüma)
54 7 Evde yılanların gösterildiğinde ona şöyle diyorsunuz: "Nuh (as) ve Davud oğlu Süleyman (as)'ın senden gönderilmesi ahde dayanarak bize eza vermemeni istiyoruz." Buna rağmen yine de boyuta yönelirse onu hemen öldürün. Hz. Ebû Leyla (ra)
54 8 Bid'atler yayıldığı ve bu ümmetin sonra gelenleri öncekilere lanet ettiği zaman, kendinde ilim sahipleri onu yaysın. Zira böyle zamanda ilmini gizleyen kimse, Allah'ın Muhammed (sas)'e indirdiğini gizleyen kimse gibidir. Hz. Muaz (ra)
54 9 Ümmetim arasında bid'atler zuhur ettiğinde ve ashabım hakkında kötü sözler söylendiğinde, alim ilmini açığa çıkarsın. Eğer böyle olmazsa onun üzerine Allah'ın laneti olsun. Hz. Muaz (ra)
54 10 Adem kardeşine hasta ziyaretinde bulunduğu veya onu mutlaka Allah'ın rızası için ziyaret ettiğinde, Allah o kimse için şöyle buyurur: "Pek güzel ettin. Gidişin de güzel oldu. Cennette de kendine bir menzil hazırlanmış oldun." Hz. Ebû Hüreyre (ra)
54 11 Rebia kabilesi izzet bulduğu zaman İslam zillete düçar olur. Oysa Mudar ve Yemen kabileleri izzetinin bulunduğu süre boyunca Allah Teala İslam'a ve ehline izzet vermekte, şirki ve ehlini ise noksanlaştırmakta devam edecek. H. Şeddad İbni Evs (ra)
54 12 Bir beldede zina ve riba meydan alırsa, onlar (o belde halkı) Allah'ın azabına hak kazanırlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
54 13 Şu beş şey zuhur ederse helak ümmetim üzerine hak olur: Birbirleriyle lanetleşme, içki içme, ipekli giyme, çalgılar ve yaştaki erkeklerle, kadınların kadınlarla iktifa edilmeleri. Hz. Enes (ra)
142
KÜTÜB-İ SİTTE
14. CILT
وه القينات ، جمع قينة، وهي المغنية.
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis. salátu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun. lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalātu vesselām saydı:
★ Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve tedavül eden bir meta haline
* Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, ment Empat (edile (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) ku dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
★ Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
* Mescidlerde (rıza-yı İlahi gözetmeyen husumet, alış-veriş, eğlence ve siyasata vs. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
★ Kaume, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
★(Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan- ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
(San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay- gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
★ Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) [veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizî, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hâdisi olarak bilir. Ha diste, Aleyhissalâtu vesselâm, kıyamete yakın İslam ümmetinin ictima hayatında hakim duruma gelecek pekçok içtimâî marazları nazar-ı dik kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten içtimâî bir has
14. CİLT
KIYAMET ALAMETLERİ
143
talıktır. Beşeriyetin yaratılış hikmeti gereğince bu hastalıklara her de- virde her yerde rastlanır. Ancak çerçevesi dar, gücü zayıftır. Fakat, anla- şılan o ki, kıyameti zaruri kılan bir hal olarak, bunlar, hem yaygınlık, kökleşeceklerdir. a- de fevkalåde kesafet kazanarak cemiyetin bünyesinde Beşeriyeti bir bütün olarak bir uzva, bir heyet-i içti- maiyeye benzetecek olursak, bu büyük beşerî uzviyet tıpkı münferid bir insan gibi, bünyesine yerleşen bu kadar ağır hastalıklara dayanarak, on beş çeşit hastalıkla, ağır hasta yatan tedavisiz bir beden gibi, ölüm ona daha hayırlı ve belki de bir kurtuluş olacaktır. Kıyamet bir bakıma onul- maz şekilde içtimâî marazlarla alude olmuş beşeriyetin ölümüdür. Anla- şılacağı üzere bu külli ölümü, beşeriyet, şeriat-ı İlahiyeyi dinlemeyerek kendi eliyle hazırlamaktadır. Hadiste sayılan on beş marazın herbiri di- nin yasak ettiği bir haramdır. Dikkat edersek insanlığın, kendi eliyle ördüğü teknik çerçevenin sağladığı kolaylık ve imkanların da yardımıyla, rihu'l-hamra vetiresinde her geçen gün daha da artan bir sür'atle yol aldığını görürüz.
2- Hadisin anlaşılması için, kapalı olan bazı tabirlerin yanına paran- tez içerisinde açıklayıcı ilavelerde bulunduk. Burada sonradan gelen ne- sillerin önceden gelenlere (yani halefin selefe) hakareti meselesi ile ilgili bir açıklamayı kaydedeceğiz. Tibî der ki: "Bundan maksad, halefin (arka- dan gelenlerin) selefi (Sahabe, Tabiin ve Etbau't-tabiin gibi Resulullah'ın senasına mazhar olan nesilleri) ta'n etmesi onlara birkısım kusurlar izafe etmesi, salih amellerde onlara ihtida etmemesidir. Bu davranışlar onlar hakkında lanet gibidir." Aliyyu'l-Kârî te'vile kaçmaya gerek olma- dan, selefe lanet eden zümrelerin varlığına dikkat çekerek "Bunlar kâfir veya mecnundur, ama lanet edici bir zümredir" der ve ilave eder: "Bu zümre sadece lanetle de yetinmeyip, selefi tekdir de ediyor. Bu cinayeti işlerken dayanakları fasid olan hevaları, kısır olan efkârlarıdır. Böyleleri mesela Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman radıyallahu anhüm ec- main'in, (Resulullah'tan sonra) hilafeti haksız olarak ele geçirdiğini, aslında hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu iddia ederler. Gerçek şu ki, bu iddia batıldır ve bu hususta selef ve halef bütün ümmet icma etmiştir. Bu icmaya karşı çıkan münkirlerin iddialarının hiçbir değeri yoktur. Kur'an ve sünnette hilafetin Resulullah'tan sonra Hz. Ali'ye ait olduğuna dair hiçbir delil, hiçbir nass mevcut değildir."
5047 ١٤- وعن ابن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال : [ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ : أَوَّلُ الآياتِ خُروجاً طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا، وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحى،
Dinin temeli marefetullahtir.
Dinin esası faydalı akil
aklı selim
ahirete hazirlanmaktir.
Prof. Dr. Mahmud Esad COŞAN
Akra Fm
Hanginiz bir ağrı hissederse, sağ elini onun üzerine koysun ve üç defa "Allah'ın adını" zikretsin. Ve yedi defa şöyle desin: "Euzu bi izzetillahi ve kudretihi min şerri ma ecidü ve uhaziru." (Hissettiğim ve çekindiğim hastalığın şerrinden Allah Teala'nın izzet ve kudretine sığınırım)
Ravi: Hz. Osman İbni Ebul Asi (r.a.)
Sayfa: 177 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Her bastalık Müslüman'a bir şifadır. Bazı nefsini temizler, bazısı da günahlarını." Hazret-i Ebû Bekr (Radıyallahu Anh)
"Söz ilaç gibidir, gereği kadar sarf edilirse fayda verir. Gereğinden fazlası ise zarara sebep olur." Amr ibni'l-As (Radryallabu Anh)
"Ey Ademoğlu! Ecelinin peşinden nasıl ilerlediğini görseydin, emellerinin seni nasıl aldattığına kızardın." Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Bilmek gerekir ki kalp göze tabidir. Göz baramlara kapatılmadıkça kalbi korumak zor olur."
Imam- Rabbant (Kuddise Sirrubi) Hazretleri
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 05:31
Hasen- Bari
"Bilmek gerekir ki kalp göze täbidir. Göz haramlara kapatılmadıkça kalbi korumak zor olur."
Imam-ı Rabbani (Kuddise Sirrubů) Hazretleri
"Medreseler Allah-u Te'ala'nın himayesindedir ama Allah-u Te'ala'nın emri yaşatıldıkça! Tekkeler Allah-u Te'ala'nın himâyesindedir, orada zikredenler şeriat üzere olurlarsa."
Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhů) Hazretleri
"Ihlas, Allah-u Te'ala ile kul arasında bir sırdır. Onu melek bilemez ki yazsın, şeytan bilemez ki bozsun, nefis farkedemez ki saptırsın."
Cuneyd-i Bağdadi (Kuddise Sirrubů) Hazretleri
"Sabırsızlığın olduğu yerde sıkıntı ve musibetler birer ceza, sabrın bulunduğu yerde ise birer nimettir." Abdülkadir-i Geylani (Kuddise Sırruhů) Hazretler
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 05:32
Gazze'nin Kurtuluşu İçin Hacet Namazları Kılmayı ve Duâlar Yapmayı İhmål Etmeyelim!
Qalegtu
Aylık İlim, Kültür ve Fikir Dergisi
回
QR Kod ile Abone olabilir veya yenileme yapmak için okutabilirsiniz
Lâlegül Dergisi Yıl:12 Sayı: 142 Cemâziyelahır 1446 Aralık 2024 120
Fuat Sezgin'in coğrafya tarihine ilişkin araştırmalans 42 da dikkat çeken diğer bir konu Amerika'nın Müslüman tarafından Kristof Kolomb'dan (ö.1506) önce keşfedilm olduğu bulgusudur. Buna göre Bartolomeo Diaz (8.1500 Vasco da Gama (ö.1524) Müslümanların harita Ümit Burnu'na ulaşıp Hint Okyanusu'na yönelmi, ayus kilde Kristof Kolomb ve Ferdinand Macellan (ö.1521) Amerika'ya Müslümanların haritalarıyla varmışlardır.
ELA
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:10
Halife Me'mun'un yaptırdığı dünya haritası (Kaynak: Fuat Sezgin, İslam'da Bilim ve Teknik, s. 9)
37 Fuat Sezgin, İslâm Bilim Tarihi Üzerine Konferanslar (İstanbul: TIMAS, s. 35-36.
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:11
Babamın tek rehberi gerçekti, sadece gerçeğin peşindeydi o."3
YanıtlaSil
Yuksel27 Kasım 2024 23:13
FUAT SEZGİN
ESRA GÖZELER
Kendisinden çocuk peydah olacak meniyi, kayanın üstüne döksen, Allah (z.c.hz.) yaratacağını yaratır ve hiç şüphe yok ki Allah yaratacağı canı yaratır.
Ravi: Hz. Sumame (r.a.)
Sayfa: 354 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel29 Kasım 2024 20:51
Kutsal Kase
banner
Anasayfa
Kampanyalar
Ara
Favorilerim
Sepetim
Teşkilat-ı Mahsusa Philip H. Stoddard SELENGE YAYINLARI
Kutsal Kase
Ali Kuzu | KARİYER YAYINCILIK
4 yorum
Kitapyurdu Fiyatı:
192,00TL
Kutsal Kase
Kutsal Kase
Kitapyurdu Fiyatı:
192,00TL
Kazanacağınız Puan: 136
Platin Üyelere Özel Fiyat:
172,80TL
24 Saatte Kargoda
Stokta 1 ürün var
İç Sayfalara Gözat
Favorilerime Ekle
119 kişi
Alışveriş Listeme Ekle
Fiyat Alarmına Ekle
Ürün Fiyat Geçmişi
Hakkında
Yabancı istihbarat kuruluşlarının Kutsal Kase’si Türkiye’dir. Kutsal Kase Türkiye, çok acıdır ama bir casus cennetidir. ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa, İran ve benzeri ülkelerin casusları Türkiye söz konusu olduğunda, almış oldukları eğitimlerinin “gizlilik” gibi teknik düzeydeki temel hususları bir kenara bırakarak, pervasızca “icra-i faaliyet” gösterebilmektedirler.
“CIA ve KGB kızdıkları bazı ülkelerde, doğruluğu hakkında kesin bilgilere sahip olunmayan belgeleri, o ülkelerde tiraji yüksek olmayan gazetelere ulaştırırlar ve ülkeyi birbirine katarlar. Belge gercekmiş, değilmiş kimse üzerinde durmazdı önceleri... Bu belgeyi alanlar da ‘Bu belgeyi bana neden verdiler? Amaçları nedir?’ diye en ufak bir sorgulama yapmadan yazar... O ülkelerde bunlar hep oldu...” Ali Kuzu’nun kaleminden yabancılar için Kutsal Kase olarak görülen ülkemiz üzerinde oynanan tüm oyunlardan haberdar olacaksınız.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evin sonuna kadar konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta küçük ve babasının miktarını sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten önceki latife yapması da cefadandır. Hz. Ali (ra)
448 2 İnsanın bir din kardeşinin konuşması susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da bulunduğu, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (ra)
448 3 Bir Müslümanın mutluluğu içine sokmak, gamını gidermek, borçlarını ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (zchz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (ra)
448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (ra)
448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçememesi, iki rek'at kılmaması, makinesinden başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kişinin işe koşması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimadlar, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (ra)
448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yok olması, cihadın kalkması, dünyanın dininin bozulması. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
448 8 Kıyamet alametlerindendir; öfkeli öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeklerin kadınlarla, kadınlarınla yetinmesi, dünyanın mamur kısmı harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşık olması, çalmasının ve eğlence aletlerin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamların ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haramlar ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı kazanmaları. Hz. Ali (ra
Cennete girip cehennemden kurtulmak, nimetin tamamındandır.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 449 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
169 1 Haberiniz olsun ki dünya hazır bir meta olup, ondan iyi de, kötü de yer. Yine biliniz ki hesap günü gelecek ve haktır. Orada onun istediği kadir olan bir melik hükmedecektir. Biliniz ki, hayrın hepsi, bütün parçalarıyla Cennettedir. Yine biliniz ki, şer de bütün parçalarla dağılmıştır. Gene haberiniz olsun ki, amellerinizi Allah'tan sakınır halde işleyin. Ve biliniz ki, mutlaka mutlaka surette amellerinizle karşılaşacaksınız. Onun kim zerre miktarı hayır işlerse onu görecek ve onun kim de zerre miktarı şer işlerse onu görecektir. Hz. Amr (ra)
169 2 Agah olunuz ki; insan dünyasında yakın ve afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Öyle ise Allah'tan o isteyin. Hz. Hasan (ra)
169 3 Agah olunuz ki; sarhoşluk veren ona şey haramdır. Her yaşta haramdır. Çoğu listeliği veren şeyin azı da haramdır. Kalbini perdeleyen şey de haramdır. Hz. Enes (ra)
169 4 Haberiniz olsun ki, İslam'ın direktiflerine maruz kalacaksınız. Denildi ki; "Öyleyse ya Resulallah biz neyiz?" Buyurdu ki; Hadislerimi Kitaba arzedin. Ona uygun olan Bendendir. Ve Ben onu ayarlarımdır. Hz. Sevban (ra)
169 5 Neden dolayı güldüğümü sormayacak mısınız? Allah'ın Müslüman kulu kazası benzer şekilde gitti. Doğrusu Allah, müslüman kulu için onun ne hüküm buyursa hayırdır. Allah'ın kazası, herkes için hayır değildir. Sadece müslim kul müstesna. Hz. Suheybe (ra)
169 6 Beni dinlemiyor musun? Hahamlarınıza ibadet edin, beş vaktinizi ayırın. Ramazan ayını tutunuz. Mallarınızın zekatını eda ediniz. Emir sahiplerinize itaat ediniz. Böylece Rabbinizin Cennetine girersiniz. Hz. Ebû Ümâme (ra)
169 7 Meleklerin, Rablerinin huzurunda güvende oldukları gibi siz de güvende tutmaz mısınız? Birinci saffı tamamlarlar ve sıkı ve sağlam dururlar. Hz Cabir İbni Semure (ra)
169 8 Agah olunuz ki, Allah'ın ve meleklerin ve insanların laneti şu kimselerin üzerine olsun ki, Beni hakkımdan bir şeyi nakzeder, Benim yakınlarımdan yüz çevirir, Benim velayetimi hafife alır, hayvanını kıbleden gayriye doğru keser, çocuğuu kabullenmez, efendisinden uzaklaşır, arazininını değiştirir . İslamda cinayet ihdas eder ve ihdas edeni barındırır, hayvana takarrüb eder, eli ile istimdana bulunur, alemlerden erkeklere yaklaşır, meşru evlilikten sakınır-ki Zekeriya (as) oğlu Yahya (as)'dan sonra "Hasur" yoktur. Bir erkek ki kendini kadına benzetir, bir kadın ki kendini erkeğe benzetir, bir kadına, sonra da onun şık yakın olur, iki kız kardeşi bir arada nikahı” alır- geçmişte olanlar müstesna-akar suyun yolunu tıkar, menzillerin gölgeliklerini kirletir, yollarında bize eza verir , kibrinden dolayı eteğini yerde sürükler, büyüklüğü taslıyarak yürür, çirkin sözler söyler, içkinin içindekileri ve ayakkabılarını ters giyer. Hz. Bişr İbni Atiyye (ra)
Bir kimse bir mü'mini sevindirirse Beni sevindirmiş olur. Kim Beni sevindirirse, Allah indinde bir ahid almış demektir. Kim de Allah'dan bir ahid alırsa, ateş ona asla dokunmayacaktır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 399 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
Arz üzerinde iki eman sebebi vardır. Ben emanım ve istiğfar da emandır. Ben kalmıyacağım ama istiğfar emanı kalacak. Şu halde her günah ve kusurda istiğfara devam edin.
Ravi: Hz. Osman İbni Ebi As (r.a.)
Sayfa: 325 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:21
Sineğin bir kanadında derd, bir kanadında şifa vardır. Bir kaba tek kanadla düşerse öbür kanadını da batırın. Şifası derdini giderir.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 325 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
Gadab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Su ise ateşi söndürür. Öyle ise biriniz gadablanınca hemen yıkansın.
Ravi: Hz. Muaviye (r.a.)
Sayfa: 225 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:36
Şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür. Nasıl ki su otu büyütüyorsa. Nefsim Yed-i kudretinde olan Allah'a kasem ederim ki, Kur'an ve zikir kalbde imanı büyütür, tıpkı suyun otu büyütmesi gibi.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 225 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:38
Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden şehirler vardır ki, onlar Cennete yıldızlar gibi ışık verirler. Ve bunlar Allah rızası için birbirlerine muhabbet edenler içindir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 125 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:39
Allah Teala bir kulu sevdiğinde, onu kendisini ittihaz eder (Kulu kendisi ile meşgul eder.), zevce ve çocukları ile meşgul etmez.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 25 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:40
Allah Teala bir kulu sevdiğinde, onu dünyadan korur; sizden birinizin hastasını sudan koruması gibi.
Ravi: Hz. Katade ibni Numen (r.a.)
Sayfa: 25 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:40
Allah Teala bir kulu sevdiğinde ona dünya işlerini kapar, ahiret işlerini ise açar.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 25 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Aralık 2024 22:42
Sizden biriniz, müslümanlık görevini güzel yaptığı zaman, amel ettiği her hasene için, kendisine on mislinden yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Yaptığı her bir seyyie için ise misli kadar yazılır. Allah'a kavuşuncaya kadar bu böyledir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 25 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Kur'an ve Sünnet'te KALBİ HAYAT
Kur'an'a göre ilâhi vahyin insanla buluşma noktası kalbdir. İnsanın idrak, duygu ve amel gibi fonksiyonları kalb merkezlidir. Îman, nifak ve inkâr gibi itikâdî yönelişler; sevgi, merhamet ve korku gibi ahlâkî ve psikolojik değerler, hep kalbe nisbet edilmiştir. İnsanı Hak katında mükerrem kılan "takva"nın mahalli kalb olduğu gibi kıyamet gününde kişinin değer ölçüsü de kalbdir. Bu sebepledir ki o, "nazargâh-ı ilâhî" olarak tavsif edilmiştir. Hz. Peygamberin -sallallâhü aleyhi ve sellem- "Dikkat edin cesette bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o bozuk olursa bütün beden de bozulur; işte bu et parçası kalbdir" (Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsākât, 107 Mâce, Fiten, 14.) Sözleri ise kalbin insanda en önemli bir merkez olduğunu açıkça vurgular mâhiyettedir.
İşte bu kitap, müslümânın, emanet edilen ömrü, "kalbî hayat" diye özetlenebilecek bir derinlikte yaşamaktan başka yolu olmadığını açıklıyor.
Şimdi elinizde, hem Kur'an ve Sünnet'in ölçülerini belirlediği "kalbi hayat" konusunda sağlam bir müracaat kitabı, hem de dost ortamlarında gönül huzuru içinde paylaşılacak bir sohbet kitabı vardır.
Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 481 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Ey insanlar kendinizi hoş tutun. Zira iş sağır ve gaibe dua etmiyorsunuz. Siz, sizi işiten ve her yerde yakın ve beraber olan Allah'a dua ediyorsunuz.
Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
Sayfa: 495 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 455 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Risale-i Nur dan
Seçilmiş Vecizeler
Sözler var; zindanları saray yapar, ölümü sevgili, kabri gül bahçesi gibi sevdirir, darağacında asılmayı bekleyen bir çaresizi ebedi idamdan kurtarır, fani ve fakir bir adama dünya kadar ebedî bir mülkü kazandırır, ebedi hayatın levazımatını buldurur. Yeterki insan kulağını tıkamasın, gönül kapılarındaki kilitleri kırsın, ölüden daha ölü olanları dirilten, maddesiyle manasıyla iflas etmiş zavallıları sultan yapan sözler var.
"Nerede o sözler, hani?" diyorsanız, gözlerinizi yüreğinizle birlikte açın, basiretinizde yanınızda bulunsun ve elinizdeki kitabın sayfalarını çevirmeye başlayın.
Kütüphanesi'nin içinden bir görünüş
Bu evin her yıl Rebîülevvel ayının 12. günü Mek- ke'de bulunanlarca ziyaret edilmesi adettendi Os- manlı Sultanı II. Mustafa, burada Ramazan'ın 27. gecesinde Hz. Peygamber'in nübüvvetini ta'zim ve Rebîülevvel'in 12. gecesinde Resûl-i Ekrem'in doğu- munu kutlamak amacıyla mevlit törenleri düzen- lenmesini emretmiş ve bunun için tahsisat ayırmış- tır. Daha sonra bu kutlamalar sadece 12 Rebîülev- vel'de sürdürülmüştür.
Bugün Safâ ve Merve tepeleri arasındaki sa'y yerinin tam karşısında, Mina ve Azîziye'ye giden tünelin gi- rişine yakın yerde mevcut olan bu ev, 1379 (1959) yılından beri Mekke Kütüphanesi olarak hizmet ver- mektedir.
YanıtlaSil
Yuksel14 Aralık 2024 09:05
HİCAZ ALBÜMÜ
Fotoğraflarla Kutsal
Topraklar
30. (Resûlüm!) Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
31. Sonra (ey insanlar!) Şüphesiz siz Rabbinizin huzurunda dâvâlaşacaksınız.
32. Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine gelen o doğruyu (Kur’ an’ı) yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde barınacak(!) yer mi yok?
33. (Allah’tan) doğruyu getiren (peygamber) ve onu gereğiyle tasdik eden (mü’min)ler var ya! İşte onlar, takvâya eren (Allah’a saygı duyup emrine uygun yaşayan)ların ta kendileridir.
34. Rablerinin katında ne dilerlerse onlarındır. İşte bu, iyi davrananların/iyilik edenlerin mükâfatıdır.
35. Çünkü Allah, onların (geçmişte) yapmış olduklarının en kötüsünü bile örtecek ve kendilerine mükâfatlarını, yapmış olduklarının en güzeliyle verecektir.
36. Allah kuluna kâfî değil mi? (Resûlüm!) Seni O’ndan başkalarıyla (putlarıyla/tapındıklarıyla) korkutuyorlar. Allah kimi (böyle) sapıklığında bırakırsa, artık onu doğru yola getiren yoktur.
37. Allah kimi de doğru yola iletirse, artık onu hiçbir saptıracak yoktur. Allah mutlak galip ve (düşmanlarından) intikam alıcı değil midir?
YanıtlaSil
Yuksel16 Aralık 2024 01:03
Zümer Suresi
insunter (de amel etsinler)!
28- (Biz o yüce Kitabı hiçbir eğrilige(, çelişki ihtilafa ve karışıklığa) sahip olmayan (ve şüpheli tek âyeti dahi bulunmayan) Arapça bir Kur'an olara (indirdik)! Ta ki onlar (onun yasaklarından) hakkı ola sakınsınlar
29- Allah(, bir olan Allah'a ibadet eden mümini güzel haliyle, birçok putlara tapan müşriğin kötü duru munu göz önünde canlandıran bir misal olmak üze re (köle) bir adamı açıklamıştır ki, kendisi hakkan da çekişmeli(, geçimsiz ve kötü huylu) birtakım or taklar vardır, bu yüzden o, kime ne cevap vereceğini ve nereye yetişeceğini şaşırmıştır), bir adamı da ki sadece tek bir adama aittir Bir örnek olarak bu İkisi eşit olabilirler mi?
1
Bütün hamdler Allah'a mahsustur (ki, tevhid eh lini bu meziyete muvaffak kılmıştır)! Doğrusu onların pek çoğu (bu kadar açık örnekleri dahi) bilmezler!
)
30- (Habibim! Sen bu kadar hakikatleri kendilerine beyan ettiğin halde håla hakka dönmüyorlarsa, onlar adına üzülmene değmez, zira) şüphesiz sen de öle ceksin, muhakkak onlar da öleceklerdir!
31- Sonra gerçekten de siz, kıyamet günü Rab binizin katında tartışacaksınız!
- -
(O zaman sen onlara: "Ben hak din üzereydim, sia ise yanlış yoldaydınız. Ben İrşad ve tebliğde olanca gü cümü sarf ettim, siz ise inat ve inkârı bırakmadınız! diyerek galip geleceksin. Onlar ise: "Biz liderlerimize ■uyduk, onlar da bizi haktan ayırdılar!" şeklinde birtakım asılsız mazeretler ortaya koyacaklardır)
460
KUR'ÂN-I MECID ve TEFSİRLİ MEÂL-İ ALİSİ
HAZIRLAYANLAR
MAHMUD USTAOSMANOĞLU Riyâsetinde ilmî bir heyet
İSTANBUL-2014
Aişe Validemiz'in annelerimiz arasındaki konumu çok farklıdır; zira o, din adına hizmet etmeye ihtiyaç duyulan Medîne yıllarında, Resûlullah'ın yanında yer alan husûsî bir vezir- dir ve bu yönüyle o, Medîne döneminde akla gelen ilk isimdir. Husûsî bir donanıma sahiptir ve Allah ona, misyonunu edâ adına müthiş bir zekâ lütfetmiştir. Duyduğunu olduğu gibi ka- bullenmeyen, onu Kur'ân ve Sünnet'in kıstas- larına göre sorgulayan bir fıtratı vardır. Kulağı vahiyde, gözü ise istikbâldedir. Ayaklarını sapasağlam bastığı yerde o, Saâdet Asrı ile is- tikbali birbirine bağlayan muhteşem bir köprü gibi durmaktadır.
Onun bulunduğu yerde ayrı bir canlılık vardır; atmosferine girenler, vahyin insibāğıyla bo- yandıklarını hisseder, Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) ziyaret etmişçesine bir heyecan ve canlı- lıkla geri dönerlerdi.
Dün olduğu gibi bugün de yerini belirleye- meyenlerin Annemiz üzerinden dine dil uzat- maya çalıştığı bir dönemi, maalesef yine yaşı- yoruz. Zihinlerin kirli, bakışların bulanık ve kit- lelerin de muhakemesizliğin kurbanı olduğu böyle bir dönemde "Aişe Validemiz", ehl-i insaf ve vicdanı yeniden sırât-ı müstakîme davet edi- yor. Elinizdeki bu kitabın, sözü edilen davette
İsmet Özel, katıldığı bir televizyon programında “Ben yenir yutulur şeyler söylemiyorum. Çünkü bu televizyon dediğimiz şey sadece yenir yutulur şeylerin söylendiği yerdir. Yani burada sadece yutturmaca vardır. Bu yüzden ben bir televizyon programı yapamıyorum.” diyerek medyanın gerçek yüzünü ortaya koyarken medyanın bize dayattığı gündemin de bir yutturmacadan başka bir şey olmadığını gözler önüne seriyor.
YanıtlaSil
Yuksel18 Aralık 2024 23:05
Kendi gündemini belirleme erdemini ortaya koyamayan topluluklar, kendilerine dayatılan gündemi takip etmeye mecbur bırakılmışlardır. Artık onların yerine düşünen, düşündürten, karar veren, yönlendiren birileri vardır. Onlara da kendilerine ait hayat gemisinde dümeni tanımadığı birine vererek gemiye çarpan dalgalarda sallanmak kalır.
Albert Einstein’ın “Dünyanın kötülük yapanlar yüzünden değil, buna seyirci kalanlar yüzünden tehlikeli bir yer haline geldiğini unutmayın.” sözü içine düşürüldüğümüz durumun acı bir göstergesidir. Kendi gündeminden uzaklaşan bireyler günceli takip ederek resmin tamamına vakıf olmak yerine fırçanın detayında boğulmaktadır. Medya da bunu körükleyen temel etkendir.
Allah (z.c.hz.) tarafından hükümete isyan ve akraba ile alakayı kesmek gibi, cezası hem dünyada peşin olarak verilen, hem de ahirette ukubete layık bir iş yoktur.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 381 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel19 Aralık 2024 00:10
Hayırların içinde sevabı en çabuk gelen sılai rahim, en çabuk cezası gelen de hükümete isyandır. Yalan yere yemin de memleketleri harabeye çevirir.
Ravi: Hz. Mekhul (r.a.)
Sayfa: 115 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
GELEYİM Mİ? GELEYİM Mİ? KISSASİ
KISSA: 35
TİNDİSTAN'ın Rey şehrinde bir mescid vardı ki; her kim, gece bu mescidde kalırsa sabahleyin ölüsü çı- kardı. Bir gün akşam, garip bir misafir bu mescidde yatmağa niyetlendi. Bu misafir, bu mescidin hâlini işit- miş, uzak yerden kalkıp gelmişti. Hiç bir zaman kendi- sinde ölüm korkusu yoktu. Ahali bu garibe :
- Ey garip sakın bu mescidde yatma!.. Her kim bu mescidde bir gece yattı ise, gece yarısında şerbeti mevti içti. Binlerce insan buna vakıf kendini helâke atma ya- zık dediler. Garip de:
- Ey bana acıyan ahâli!.. Ben bu hayattan usandım, bana ölüm pek şirin ve lezizdir. Bana, bu fenâ dünyadan öbür dünyaya uçmakta büyük saâdet vardır. Bırakın be- ni, bu hususta vâiz ve nasihata ihtiyacım yoktur dedi. Bu garip adam, «Bismillah tevekkeltü teâlâllah» deyip mescide girdi. O gece, karanlık mescidde uyur gibi yat- tı, Gece yarısında dehşetli gürültülü bir ses, «geleyim mi, geleyim mi?» diye beş kere bağırdı. Öyle dehşetli bir sesdi ki; duyanların ödü patlardı, bu mert bir an sarsıl- dı, sonra kendine geldi. Ey cân;.. Ve gönül korkma! Tit- reme... Zîrâ korkmak, titremek ölümden korkanlar için- dir. Evhamı bırak. Ya merdane can veririm. Ya bu mes- cidin sırrına âşinâ olurum dedi. Sonra hemen ayağa sıç- rayarak :
- Ey canını sevenleri korkutucu!... Hazırım gel ba- kalım. Geleceğin varsa göreceğin de var, diye merdane bir nara attı. O anda, mescidin tavanındaki Mesnûğ bir tılsım bozularak mescidin içine yağmurlar gibi altınlar
49
döküldü. O kadar çok döküldü ki, buğday yığınları hâli ni aldı. Meğer bu hazine merdane gel diyenlere nasip olacak bir tılsım imiş.
HİSSE: 35
Ey Insan!... Cesaret büyük hazineleri açan bir tıl- sımdır. Şu dünyada her zafer bu cesaretle kazanılır. Her büyük şeref tavşan yüreklilere değil, Arslan yüreklilere verilir.
Mesnevinin bu kıssasını zahiri ve bâtınî âlimlere şämil, etmek doğru olur. Her kim, mesleğinde bu cesa- reti gösterdi ise şah oldu. Her kim korkak kaldı ise ze il oldu.
Ey Insan!... Yüreğin pak nûru tevhidle nûrlandığım halde ölüm senin hakkında bir lûtuftur. Zelilâne boyun eğmekten, cesurâne ölmek efdaldir.
Ey insan!... Bu kıssa, sana hisse membağıdır. Sen bu membağdan kana kana iç de yiğitlerden oll.
HAZRETI ISA'NIN BİR AHMAKTAN KAÇMA KISSASI
KISSA: 12
HAZRETİ İsa dağa doğru, hızla gidiyordu. Bir kimse, bu hali görünce :
- Hayrola Ya Isát... Arkandan, seni kim kovalıyor? Kimden kaçıyorsun? dedi. Hazreti İsa, o adama cevap vermedi. O adam:
Ya Ruhullah!... Allah aşkına biraz dur, Bu kadar hızlı olmaktaki hikmet nedir? deyince: İså Aleyhisselâm:
Bir ahmaktan kaçıyorum; Kendimi onunla konuş- maktan kurtarıyorum. Git!.. Bana ayak bağı olma, dedi. O kimse:
Ya Nebiyyallah!.. Sen o Mesih değilmisin ki? Se- nin duânla bunca körler görür oldu. Bunca mevtalar di- rildi, hastalar şifa buldu, dedi. Îså Aleyhisselâm:
Evet, ben o mesihim!.. O kimse :
Madem ki, her dediğini Cenab-ı Hak kabul ediyor; Şu halde neden kaçıyorsun? deyince; Îsâ Aleyhisselâm:
Hak Teâlânın zâtı pâkine kasem ederim ki, ben İsmi Azam'ı bir ölüye okudum, ölü dirildi. O İsmi Azam'ı ahmağın kalbine binlerce okuduğum halde, aslâ tesir et- medi!... Yine hilkatı hamakatinde kaldı. Ve o ahmak, ka- ra taş gibi kara huyundan asla vaz geçmedi, dedi. O kim- se:
Yâ Ruhullah!.. Hikmet nedir ki; O ismi mukadde- sin bir yerde tesiri görülsün de, diğer mahalde tesiri gö- rülmesin? dedi. Îsâ Aleyhisselâm :
Ey insan!.. Bil ki, ahmaklık illeti kahrı hüdâdır. Fakat körlük, sağırlık illeti kahrı hüdâ değildir. Muhab- beti ilahiyeden dolayı iptilâ ve imtihandır. Emrazı cisma- niye bir çiledir ki, Cenab-ı Rahmandan rahmet getirir;
19
ÖKÜZLERİN DOSTLUK KISSASI
KISSA: 16
AKTIYLE dört öküz birleştiler ve dost oldular. Be raberce ovaları, kırları geziyorlardı. Dört öküzün yan yana bulunmasından, bütün hayvanlar onlara boyun eğiyorlar ve onlara bir şey söyleyemiyorlardı. Ovaların padişahı azametli aslan bile, dört öküzün birleşmesin- den onlara yaklaşamıyordu.
Arslan, bir hile düşündü. Onların aralarını açmak için çalışmaya başladı. Nihayet fitnesinde muvaffak ol du. Öküzler bir birilerine darıldılar. Nihayet bir birle rinden ayrıldılar. Arslan bundan istifade ederek öküzle ri parçaladı. Hepsini de birer birer yedi.
HİSSE: 16
Bu kıssadan hisse alın. Yalnız olursanız, ayak altın- da kalırsınız. Biribirinizden kuvvet bulursanız, olur baş üstünde taşınırsınız. rahat
Birlik yapın kuvvet bulun, siz bu sözü unutmayın. Şu kıssadan ibret alın.
24
anlasahe ki, münatıkların menfaati ya dünyada elim bu arabche Vevahud ahirette sedid bir elemdir. Bunlar se menfaat değildir. Öyle ise menfaatleri muhaldu
Sual: Elim, müteellim ma'nasımadır. Müteellim se şahsın sıfatıdır. Bindenaleyh azabın elim ile vasıflandırılmasında ne hikmet vardır?
Elcevab: Azab, onların vücüdlarını öyle kaplar
ve cesedlerini öyle ihåta eder ve bâtınlarına öyle nüfüz eder ki, sanki onların vücüdları bir azab külçen kesilir. Onların cesedlerinden, azabdan måadá bir şey görünmez olur. Hatta o azab külçesinden fışkıran ählar, fizårlar, teellümler, sanki nefs-i azabdan neş'et ederler. Yani çağıran, bağıran, müteellim olan, ayn-ı azab olduğu sanılır.
Yedinci cümleyi teşkil eden ہما كانوا يكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı: Münafıkların azablarının mezkûr cinayetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandırılması, kizbin şiddet-i kubuh ve çirkinliğine işarettir.
Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sîrli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır.
Zira kizb, küfrün esasıdır. Kizb, nifakın birinci alâmetidir. Kizb, kudret-i İlâhiyeye bir iftirådır.
Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Alem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Alem-i beşerin ahvâlini fesâda veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemålåttan geri bırakan, kizbdir. Müseyleme-i Kezzab ile emsâlini âlemde rezîl ü rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeblerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir. Bu âyet insanları, bilhassa müslümanları dikkate da'vet eder.
İşarâtü'l-'a
Sual: Bir maslahata binâen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir? Elcevab: Evet, kat'î ve zarûrî bir maslahat için mesâğ-ı şer'i vardır. Fakat, hakikate
bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zirâ usûl-ü şerîatta takarrur ettiği vechile, mazbût ve mikdarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medâr olamaz. Çünki mikdarı bir had altına alınmadığından sû'-i isti'mâle uğrar. Maaházá, bir şeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensûh ve gayr-i mu'teber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur.
Evet, âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın, özür telakkî edilen maslahata galebe etmesine bir şâhiddir. Fakat kinâye veya taʻriz suretiyle, yani gayr-i sarîh bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hulâsa, yol ikidir. Ya sükût etmektir. Çünki söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünki İslâmiyet'in esası, sıdktır. İmânın hâssası, sıdktır. Bütün kemâlâta îsâl edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkıyâtın mihveri, sıdktır. Alem-i İslâmın nizâmı, sıdktır. Nev'-i beşeri ka'be-i kemâlâta îsâl eden, sıdktır. Ashâb-ı Kirâm'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı merâtib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
باطل Batı: Hakikate zid
Binden: Dayanarak
غير معتبر Gayr-i mu'teber: İ'tibår edilmeyen
غير صريخ Gayri sarik: Açık olmayan
Had: Suur
باشه Hassa: Özellik, hususiyet
حقوق عباد Hukük-u ibåd: Kul hakları
حقوق الله Hukükullah: Allah'ın kullar üzerindeki haklan
القا İlka: Koyma, bırakma, yerleştirme
عِلَّ İllet: Sebeb
إيصال Isal: Ulaştırma
مع هذا Maahaza: Bununla beraber
تل
Maslahat: Fayda
مضبوط Mazbat: Sınırları belli olan
مدار Medar: Sebeb
منسوخ Mensah: Hukmü kaldırılmış
مراتب بشرية
Meritib-i beseriye: İnsanık mertebeleri
مَا شَرْعى
Med-ser'i: Şeriatin müsaadesi
يخوز Mihver: Eksen
معين Muayyen: Belirli
تأطير Nazır: Bakan, gözeten
صدق Sidk: Doğruluk
سوء استعمال
Sa-i isti mál: Kötüye kul- lanma
تقون Takarrur: Karar kılma
تجاوز Tecavüz: Haddi aşma, saldırma
تفوق Tefevvuk: Üstün olma
أصول شَرِيعَتْ Ustal- seriat: Fıkıh usüli
DAVET
Makam-ı âlâda Asrın Vekili Felâha çağırıyor, duyanlar gelsin. Koymuş teşhisini mana hekimi Kalbi İslâm için vuranlar gelsin.
Hillet kulesine çekmiş sancağın, Benlik dağlarını aşanlar gelsin. İhtilaf yolundan çekip ayağın, Bu hizmette vücut bulanlar gelsin.
İslâm'a yapılan sinsi hileyi, Açılmak istenen menhus yareyi, Dine indirilen dessas darbeyi, Şahsında hissedip şahlanan gelsin.
Unutup şahsını "nahnü" isteyen, Şahs-ı maneviye uyanlar gelsin. Bu yolda "ene"yi feda eyleyen, İttihat havzına atanlar gelsin.
144
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 02:58
Zübeyir Gündüzalp
Rıza-i Hak için hizmet eyleyen, Medihten, senadan kaçanlar gelsin. Hakkı tutup daim hakkı söyleyen, Mertler boy göstersin, sıddıklar gelsin.
Şarktaki mü'mine batan dikeni, Garptan hisseyleyip duyanlar gelsin. Din için boynuna takıp kefeni, Malından canından geçenler gelsin.
İslâm ruhtur, fertler vücut olmalı. Bir iğne sokulsa, hepsi duymalı. İrtibat kesmeyip hayat bulmalı. Bu birlikte vücut bulanlar gelsin.
Meslek Haliliye, meşrep hillettir. Nur'un ölçüsü bu, uymak gerektir. İhlâsla gidene bu bir ahenktir. Bura merdan yeri, ser veren gelsin.
Kardeş tövbe ile abdest al, pak ol. Seni selâmete çıkarır bu yol. Husumeti bırak, muhabbetle dol, Uhuvvet bahrine dalanlar gelsin.
B din Bunu bir kardeş gör
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 02:59
İHSAN ATASOY
Nur'un Büyük Kumandanı
Zübeyir Gündüzalp
ERBAʼIN-İ İDRİSİYYE
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ
"Ey cinler ve insanlar topluluğu! (Benim hükmümden kaçıp kurtulmak için) göklerin ve yerin kenarlarından çıkışınıza güç yetirebil- diyseniz, haydi çıkıverin.
Ama üstün bir güç olmaksızın (bu ku- şatmayı aşıp bir yere) çıkamazsınız" âyet-i kerîmesini okusun.
Sonra o düğümlü ipi bir şişeye koyup ağzını kapatsın ve onu bir yere gömsün. Böylece mu- radı hâsıl olacak (istekleri gerçekleşecek) ve bi kudretillâhi Teâlâ herkesin ağzı dili onun hak- kında kötü konuşmaktan bağlanacaktır.
(Şihabüddin es-Sühreverdi, Şerhu'l-esmai'l-erba'in, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak: 115; Muhammed ibnü Hatiriddin, el-Cevahiru'l-hams, sh:277-279; Alláme Şeyh Muhammed et-Tûnusî, er-Ravzatü's-sündüsiyye fi'l-esmail- İdrisiyyeti's-Sühreverdiyye, sh:61: Fazlullah Muhammed ibnü Eyyüb, Fetave's-süfiyye, verak: 143)
Allah (z.c.hz.) katında şu hususlar gadab yönünden büyük oldu. Acıkmadan yemek, uykusu yokken uyumak, acaib bir şey olmadan gülmek, musibette feryad etmek, nimette çalgı çalmak.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:43
Kişinin keremi dini, mürüvveti aklı ve asaleti de ahlakıdır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:44
Dünyanın keremi zenginlik, ahiretin keremi ise takvadır. Halbuki siz, bir erkekle bir dişiden yaratıldınız.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 339 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:44
Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir.
Ravi: Hz. Âişe (r.anha)
Sayfa: 339 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:45
Gıybetin keffareti, gıybet ettiği kimse için (Kulağına gitmeden) mağfiret dilemektir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:46
Günahın keffareti, pişman olmaktır. Eğer siz günah yapmasaydınız, Allah günah yapan bir kavim getirir ve onları mağfiret ederdi.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 339 / No: 15
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:47
Hataların keffareti, şiddet zamanında abdesti tamam almak, ayakları cami yolunda işletmek ve namazdan sonra diğer namazı beklemektir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 16
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel21 Aralık 2024 22:48
Bir adama şer olarak, dünyadaki mevkiinden veya dinindeki fıskından dolayı parmakla işaret edilmek yeter. Veya dünya malı verildiği halde sıla etmemek (akrabaya yardım etmemek) veya hakkını eda etmemek kafidir (zekatını vermemek). Ancak Allah'ın korudukları kimseler müstesna.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 339 / No: 17
Ramuz El-Ehadis
DÜNYA VE MEY YIT MEKANI
Ölüm yok oluşmudur, yoksa ikinci bir doğum mu?
(Bu yazı, Diziler ve âlemler, yazısından sonra okunmalıdır.)
Mehmet DÜZCEVİ
YanıtlaSil
Yuksel22 Aralık 2024 05:40
✔ Hadis-i şerifde buyurulduki «insanlar, uyku- dadır, ölünce uyanırlar.»
Dünya hali uykuya benzetiliyor. Zira dünya işleri rüyadaki gibi grifttir. Karışıktır, sonludur. Boştur. İnsan rüyada gerçekleri tam bilemez. Tam muhakeme yapamaz. Uyandığında, silkinir. Çevresi genişler. Hakikat daha kendine açık be- yan olunur. Bu nedenledir ki ölene: «Senden gaflet perdesini kaldırdık, gözün bugün daha keskin görür». derler.
(Kaf, 22)
Cahiller ve materyalistler ölümde, bedenin erimesiyle insan kaybolup, yok oluyor sanırlar. Bunu Einstein dahi fizik ilmiyle redetmiştirki (E=mc²) madde özelliğini kaybedip enerji ha- line dönüşebilir. Sonra tekrar madde haline gel- mek imkânı vardır. Yani madde, enerjinin (kuv- vetin) belirli bir halidir.
Ölüm tablî bir halden başka bir hale geçiş- tir. Tabiri caizse boyut değişikliğidir. Nasıl ki Dünya âleminin kendine has hayat ve çevre şartları vardır. Kabir hayatınında böyle özel şart- ları bulunur. Diğer bir âlemde başka şartlar. Bir diğerinde daha başka... Ömer bin Abd'ül aziz rahmetullahi aleyh» yerinde söylemiştir. «Siz- ler ancak ebediyyet (sonsuzluk) İçin yaratıldınız! Lakin bir evden bir eve göç edersiniz» Öyle iki evki tuğlaları, çimentosu şekli, İçindeki malze- mesi, eşyası tamame birbirinin zıddı. İçene giril- meden yakin anlaşılamıyor.
Insanlara en yakın mekân cinlerin yaşadığı mekândır. Zira özellik bakımından birbirine ben zer. Onlardada doğma büyüme ve ölme vardır. İnsanların üzerinde yaşadığı mekân,ve gerekse cinni mekân olsun, Dünyadandır. Dünya âlemi- ne en yakın âlem ise kabir âlemidir. Çünkü bur dan çıkılıp ona girilir. Bu dahi kalınıcı yer de-
keskin görür», derler.
(Kâf, 22)
Cahiller ve materyalistler ölümde, bedenin erimesiyle insan kaybolup, yok oluyor sanırlar. Bunu Einstein dahi fizik ilmiyle redetmiştirki (E=mc²) madde özelliğini kaybedip enerji ha- line dönüşebilir. Sonra tekrar madde haline gel- mek imkânı vardır. Yani madde, enerjinin (kuv- vetin) belirli bir halidir.
Ölüm tabii bir halden başka bir hale geçiş- tir. Tabiri caizse boyut değişikliğidir. Nasıl ki Dünya âleminin kendine has hayat ve çevre şartları vardır. Kabir hayatınında böyle özel şart- ları bulunur. Diğer bir âlemde başka şartlar. Bir diğerinde daha başka... Ömer bin Abdül aziz rahmetullahi aleyh» yerinde söylemiştir. «Siz- ler ancak ebediyyet (sonsuzluk) için yaratıldınız! Lakin bir evden bir eve göç edersiniz>> Öyle iki evki tuğlaları, çimentosu şekli, içindeki malze- mesi, eşyası tamame birbirinin zıddı. İçene giril- meden yakin anlaşılamıyor.
İnsanlara en yakın mekân cinlerin yaşadığı mekândır. Zira özellik bakımından birbirine ben- zer. Onlardada doğma büyüme ve ölme vardır. İnsanların üzerinde yaşadığı mekân,ve gerekse cinni mekân olsun, Dünyadandır. Dünya âlemi- ne en yakın âlem ise kabir âlemidir. Çünkü bur- dan çıkılıp ona girilir. Bu dahi kalınıcı yer de- ğildir. Daha birçok âlemlere girip çıkılarak ahi- ret âleminin son safhası cennet» ve cehen- nem yurdur gelinir. Kişi dünyada nasıl bir mekân özelliği kazanmışsa o hal üzere uygun mekända ikamet eder.
Sual: Cinlerin varlığı (ortalama insanların
on katıl, yaşadıkları, yiyip içtikleri) bildiriliyor. Neden göremiyoruz? Kabir hayatında bahis edi liyor ama, açılan bir çok mezarda bir şey görüle miyor?
Bir önceki bahiate cismin ve cismin tabi olduğu məkanın fizik ve kimya özelliklerinden söz etmiştik. Cevap olarak şöyle kabaca bir mi sal verebiliriz:
Atomun kendi bünyesin de elektron çapının 100.000 katına varan boşluk bulunmaktaydı. Atomlarda elektriksel çekim gücüyle gruplaşarak molekülleri, moleküller cismi meydana getiri yor. Yani madde muazzam boşluklara havi. Ken- di mekânımızı oluşturan atomlar kimyasal bağa girerek dünyayı, şekillendiriyorlar, (anlaşılabil mesi için şekilde dünya otomlarını siyah ola rak gösterelim. Cinnin bulunduğu mekân atom- larıda beyaz olsun.) Her iki atom türü kendi ara- larında ilgi kurarak, eşya ve canlı şartları tama men farklı iki âlem oluşturuyorlar. Aslında bu iki âlem içiçedir. Yanı birinin bulunduğu yerde diğeride vardır. Fakat siyah atomların kendi ne vileriyle ilgisi olduğundan yanlız siyah atom äle -mi var, diğeri yokmuş gibi hal alır. Beyaz atom- lar âlemi de kendi mekânlarını kurarak, kendi âlemini var, siyah atom alemini yok gösterir. Böylece her iki alem canlıları birbirlerinden ha bersiz yaşarlar. Eğer geçiş şartları sağlanabilir- se irtibat kurulabilir. Fakat bu insanlar için zor dor. Zira insan cesedi sabit bir varlıktır. Hare keti yavaştır. Ginnin lee cesedi hava molekülle ri bulunduğundan elastiki yapıya sahiptir. Kendi seklinde çok geniş sahaya yayılır. Veya mele kotlerini topliyarak çeşitli süratlere gireki bu dunya mekanında gözükmesidir (Insan süretine girebileceği gibi kedi, köpek veya eava süretin de bulunabilir) kabir Alemi bu iki alemden de aniaartmaz. Çönkü verlik sartian daha başkade.
date melanin tik va kimya özelliklerinden vemylik. Cevap olarak adle kabaca bir mi
Atomen kendi bünyesin de elektron çapının 500.000 katma varen boeluk bulunmaktaydi. aomlarda elektrikael çekim gücüyle gruplaşarak molekülleri, moleküller cismi meydana getiri yor. Yani madde muazzam boşluklara havi. Ken d mekanimin oluşturan atomlar kimyasal bağe pirerek dünyayı, şekillendiriyorlar, (anlaşılabil mesi win şekilde dünya otomlarını siyah ola nek gösterelim. Cinnin bulunduğu mekân atom- tarida beyaz olsun.) Her iki atom türü kendi ara- taenda ligi kurarak, eşya ve canlı şartları tama men farkh iki alem olusturuyorlar. Aslında bu Ralem İçiçedir. Yanı birinin bulunduğu yerde digende verde. Fakat siyah atomların kendi ne- vileriyle ilgisi olduğundan yanlız siyah atom ale- mi var, diğeri yokmuş gibi hal alır. Beyaz atom- lar ilemi de kendi mekânlarını kurarak, kendi alemini var, siyah atom alemini yok gösterir. Böylece her iki alem canlıları birbirlerinden ha- bersiz yaşarlar. Eğer geçiş şartları sağlanabilir se intibat kurulabilir. Fakat bu insanlar için zor- dur. Zira insan cesedi sabit bir varlıktır. Hare- kati yavaştır. Cinnin ise cesedi hava molekülle- bulunduğundan elastiki yapıya sahiptir. Kendi seklinde çok geniş sahaya yayılır. Veya mole- kililerini topiryarak çeşitli süretlere gireki bu danya mekanında gözükmesidir. (İnsan süretine girebileceği gibi kedi, köpek veya eşya süretin- de bulunabilir.) kabir alemi bu iki alemden de amilaşılmaz. Çünkü varlık sartları daha başkadır.
Ebà Hüreyrənin bildirdiği Hadis-i şerifde: Ölülerinizin kefenlerini güzel yapınız! Çün bhbirlerini kelenleri içinde olarak ziyaret ederler Hazret-i Halid İbn-i Zeyd Ebû Eyyüb-i Ensari hametlerinin haber verdiği hadis-i şerifte
Anasayfa
Yazarlar
Foto Galeri
Video Galeri
Canlı Yayın
Gazeteler
Son Dakika
Gündem
Hava Durumu
Toplum
Kadın
Sağlık
Eğitim
Emek
Ekonomi
Hayatın İçinden
Gezi
Dünya
Kültür Sanat
Özgürlük Meydanı
Magazin
TV-Dizi-Eğlence
Tarih
Spor
Yerel Haberler
Bilim ve Teknoloji
Şans Oyunları
Şans Oyunları Sonuçları
Resmi İlanlar
Namaz Vakitleri
Çerez Politikası
e-Aydınlık
Hakkımızda
Künye
İletişim
Aydınlatma Metni
Ticari Elektronik İleti Onay Metni
Kişisel Verilerin Korunması
Uygulamayı Edinin
App Store'dan Edinin
Google Play'dan Edinin
Huawei Store'dan Edinin
Haberler
Yazarlar
İsmet Özçelik
Partilerde sızıntı artıyor
23 Aralık 2024, 00:00
İsmet Özçelik
İsmet Özçelik
Gazete Yazarı
Tüm Yazıları
Seçimler yapılalı 1,5 yıl oldu.
Yeni seçim için daha süre çok.
Normalde bu süreç sakin geçerdi.
Ancak bir gariplik var.
AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti…
Hepsinin içi kaynıyor.
Bütün partilerde gruplaşmalar…
Bel altı vuruşlar yaşanıyor.
SIZINTI
Partilerde kim ne yapıyor?
Hangi ihaleyi kim almış?
Kimin yakını devleti dolandırıyor?
Yasa dışı işler yapıyor.
Hangi bankadan nasıl kredi almış?
Ne kadarının üstüne yatmış?
Belediyelerde dönen dolaplar…
İddialar belgeleriyle servis ediliyor.
A partisi, B partisi, C partisi fark etmiyor.
Bütün partilerde durum aynı.
Ciddi “sızıntı” yaşanıyor.
SERVİS
İş biraz karışık.
İktidar içindeki olaylar…
Muhalif basına…
Muhalefet belediyelerindeki yolsuzluklar…
İktidara yakın basına servis ediliyor.
Kaynak deşifre olmasın isteniyor.
Bunun için de taktikler geliştirilmiş.
Hedef şaşırtma…
Küçük yanlış bilgiler…
Daha bir sürü yöntemler…
ÇOK KONUŞANLAR
Bütün önlemler alınsa da…
Kusursuz iş olmuyor.
Özellikle çok konuşanlar açık veriyor.
Bu nedenle basın kulisleri hareketli.
Kimin kimle arası iyi.
Kim kimden bilgi alıyor.
Çok sayıda iddia dolaşıyor.
Buna Külliyedekiler de dahil.
FARKINDALAR
Konuyu merak ettim.
İktidar ve muhalefetten isimlerle konuştum.
Onlar da durumun farkında.
Sızıntıların kaynağını araştırıyorlar.
İki büyük partiden iki isim.
Sanki anlaşmış gibiydiler.
Özetle şunları söylediler:
“Genel Başkan partiye güvenmiyor.
Parti organlarında konuşulan özel bilgiler…
Toplantı sonrasında ortalıkta.
Bu nedenle önlem aldı.
MYK’ya bile ayrıntılı bilgi vermiyor.
Ciddi bir güvensizlik var.”
Çok garip ama aynı şeyleri aktardılar.
İÇ MYK
Partilerdeki kıdemli isimler.
Onlarla süreci değerlendirdik.
Her şeyi görüyorlar.
Daha çok nedenlerini üzerinde durdular.
Özetle şu tespitleri yaptılar:
“Partilerin organları…
Parti Meclisi,
Merkez Karar Yönetim Kurulları…
Merkez Yürütme Kurulları...
Siyasi Partiler Yasası açık.
Partiler buralardan yönetilir.
Ama şu anda durum farklı.
‘İç MYK’lar’ oluşmuş.
Kararlar buralarda alınıyor.
Diğer organlara tebliğ ediliyor.
Onlar da gereğini yerine getiriyor.
DAHA VAHİMİ
Bazı partilerde iş daha da vahim.
Kararlar deftere yazılıyor.
Bir görevli imza için dolaştırıyor.
Seçilmişler ne yazdığını okumadan…
Doğru mu yanlış mı sorgulamadan imzalıyor.”
NE OLUR
Manzara böyle.
Peki bu durum ne kadar sürer?
Onu da sordum, şöyle dediler:
“Bütün partilerde sıkıntı var.
Genel başkanlar partiye hakim değil.
Hepsi gelişmeleri izliyor.
Daha çok beklemedeler.
Buna AK Parti de dahil.
Ama sonsuza kadar devam eder mi?
Kestirmek zor.
Partilerde bağlar zayıfladı.
Kopan karşı partiye geçebiliyor.
Kimsenin kaybetme lüksü yok.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin sonucu.
Kimse ne yaşanacağını kestiremiyor.”
Durum esas olarak böyle, izliyoruz…
Her salih ve facir kimsenin arkasında namaz kılın. Her salih ve facirin cenaze namazını kılın. Her salih ve facir amirle de cihad edin. ( Facir hem müslüman, hem günahkar kimse)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 308 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
179
KURTULUŞ YOLU
dolayı yanlış kapıya yalvarmaz. İzzet ve Kibriya sıfatlarının Al- lah'a mahsus olduğunu bilen, haysiyet ve şerefini muhafaza eder de Allah'tan başkasına zillet göstermez. Varları yok, yoklan var edip duran Allah'm, öldükten sonra tekrar dirilteceği hakkındaki va dine inamır ve giderini ona göre düzenler.
Allah'ım adlini bilen, kötülükten uzaklaşır. Mülkün sahibi Allah olduğunu bilen, elindekinin başında; ileride hesabat vermek mes- bûriyetinde olan, bir emanetçi olduğunu itiraf eder. Kendine ulaş muş olan her ni metin ancak Allah'ın sevk ve irådesiyle geldiğini bilen, yalnız Allah'a boyun eğer, Verilen nimetler hayır yollarında kullanıldığı sürette Allah'm bunları kat kat arttıracağını ve ebe- dileştireceğini bilen, önüne çıkan her hayırlı işleri kıymetli birer firsat teläkki eder.. ilä-ähirihi.
Velhasıl Allah'ı bilenler sevişir, birbirine kenetlenir, bir cisim gibi olur. Ara bozan şeytan aralarına giremez. Dünya ve Ahiretin saâdeti de işte bu birlikten doğar. Allah'ı bilmeyenler de hep döğü şür, birbirlerine düşmanlık kapısı açar. Şeytan araya girer, derken herbirinin başına birçok gäile üşer. Rahat ve huzur görmeden bu ålemden göçer.
İşte önümüzde iki yol: Biri süret-i mahsüsada dikkatle, önemle açılmış ve üzerinde milyarlarca ayak izleri görülen yol.. bir cadde.. Öteki de ötede caddeden ayrılmış, belli belirsiz, tek tük birkaç iz.. Evvelkisi Allah'ı tanıyanların yoludur. Görülen izler de, peygam- berlerin, temiz yürekli fazilet såhiplerinin, dinli ve îmanlı ilim ve hikmet adamlarınım izidir. İkincisi de, nefsinin arzularına uyan; görmez, işitmez, ne yaptığını bilmez bir kuvvet olan tabiata tapan- ların yolu.. Sevgili okuyucu! Bu yollarım hangisinde selâmete çıka cağını kendin tâyin et ve ona göre git!..
...
Bu kitapta yazmak istediğimiz şey burada bitti. Bunu bitir- meğe muvaffak buyurduğundan dolayı da Zât-ı Ülühiyyetine yüz binlerce hamd ü senålar olsun Allahım!..
13. Ekim.1949 İstanbul
20.Zilhicce. 1368
Ya nahif, akrabanı yokla ki, ömrün uzun olur. Marufu yap ki, evinin hayrı çok olur. Her taş ve toprak yanında Allah'ı zikret ki, kıyamet günü Ben sana şahid olayım. (Her yer ve her adımda zikret)
Ravi: Hz. Nahif İbni Yezid (r.a.)
Sayfa: 501 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Allah (z.c.hz.) ümmetimi ebeden dalalette cem etmez. Büyük karaltıda olun. Allah'ın kudret eli cemaat üzerindedir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 484 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Ya Ali, senin hakkında Allah'dan beş şey istedim. Birini kabul etmedi, dördünü verdi: Ümmetimin senin başında toplanmasını Allah'dan istedim, kabul etmedi. Senin hakkında Bana verdikleri ise şunlardır: Kıyamet gününde ilk olarak Ben ve yanımda sen kalkacağız. Önümde "Hamd" sancağını sen taşıyacaksın. Evvelkileri ve sonrakileri geçeceksin. Benden sonra mü'minlerin veliside sen olacaksın.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 293 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
90
Cumhur
Bir matematikçi sanmaz, fakat bilir; inandırmaya çalışmaz çünküst Güveninizi beklemez, belki dikkat etmenizi ister.
Henri Poincar
Bir memleketin nasıl yönetildiğini anlamakmı istiyorsunuz, onun muz kulak veriniz. Nerede güzel eserlerden oluşmuş uyum varsa, orada adalet erdem hüküm sürer.
Konfüçylis
Bir memleketin yükselmesi, ev ve alle muhabbetine bağlıdır.
Charles Dickens
Bir metre iş yapmayı, bir kilometre söz vermeye değişmem.
James Howell
Bir miktar karşı düşünme ve karşı koyma, insanın en büyük yardımcısıdır.
John Neal
Bir millet hiçbir zaman bir diğerinin taklitçisi olmamalıdır. Aksi takdirde ne taklit ettiği millete benzeyebilir, ne de kendi öz varlığını koruyabilir. Bunun sonucu da şüphesiz hüsrandır.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça o millet yaşıyor demektir.
Nihal Atsız
Bir millet, savaş meydaniannda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak, kültür ordusuyla mümkündür.
Mustafa Kemal Atatürk
Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.
Konfüçyüs
Bir milletin ahlakı dişleri gibidir. Çürüdüğü nispette acısını hisseder.
Bernard Shaw
Bir milletin büyüklüğü nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur.
Bir enalletin ideallerini, reklamlara bakarak anlayamazsınız.
Victor Hugo
Norman Douglas
508
Cumhur Sinan Özdemir
Yalan da içinde olmak üzere yaşamda her şey gerçeğe hizmet eder.
Franz Kafka
Yalanı söküp atmadan hakikati dikmeye kalkışma, tutmaz.
Cenap Şahabettin
Yalanın faydası bir defa içindir; gerçeğin faydası ise sonsuz ve ölümsüz.
Denis Diderot
Yalanlamak ve reddetmek için okuma. İnanmak ve her şeyi kabullenmek İçin de okuma. Konuşmak ve nutuk çekmek için hiç okuma. Tartmak, kıyas lamak ve düşünmek için oku.
Francis Bacon
Yalanlar gerçeklerle bağdaşmadığı gibi, genellikle kendi aralannda da çatışırlar.
Daniel Webster
Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşmaz.
Konfüçyüs
Yanlış yola girdiğinde, hızlandıkça daha da kaybolursun.
Denis Diderot
Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, ne görebiliyorsun, ne duyabiliyorsun.
Halil Cibran
Yalnız akıllı bir insan sevmesini bilir.
Lucius Seneca
Yalnız akıllılar zenginliklerini kullanabilir.
Euripides
Yalnız aşkı vardır aşık olanın; ve kaybetmek daha zor bulamamaktan.
Cemal Süreya
Yalnız bir insanla arkadaşlık et, herkesten çok konuştuğunu göreceksin.
Cesare Pavese
Yalnız erdemi bilmek yetmez ona sahip olmak ve yerine getirmek gerekir.
Aristoteles
Yalnız görevi yapmaya hazır olmak yeterli değildir; onu anlamak ve bilmek de gerekir.
François Guizot
Cumhur Sinan Özdemir
454
ve kanılar kesin olarak Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez. Bundan dolayı vatanımız ve milletimiz aleyhindeki hükümler Ifñasa mahkumdur.
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih bir tahriften ibarettir. Tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir ama görülürken değil.
Oğuz Atay
Tarih bir tiyatrodur. Sadece oyuncular değişir.
İsmail Habip Sevük
Tarih galerisinde büyük insanlar adı altında, sıra sıra kurulmuş kişilerin yüzlerini bir sıyır bakalım, altlarından ne çıkacak; çıkarcılığın çirkin yüzü hep.
Ahmet Muhip Diranas
Tarih hükümdarların en iyi danışmanıdır.
Thomas Carlyle
Tarih ihtiyatsızlar için merhametsizdir.
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih insanların düşlerinin en aydınlık olanlarını gerçekleştirmek için giriştik- leri umutsuz bir çabadan başka bir şey değildir.
Albert Camus
• Tarih onu bilmeyenlerin haricinde tekerrür etmez.
Halil Cibran
Tarih pek az orjinalle, pek çok kopyanın bulunduğu bir resim galerisidir.
Alexis de Tocgueville
Tarih suçlardan ve talihsizliklerden ibarettir.
Voltaire
Tarih tekerrür eder. Ancak, birincisi trajedi; ikincisi komedidir.
Karl Marx
Tarih, üzerinde herkesin anlaştığı bir yalandır.
Napoleon Bonaparte
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, bütün insanlığı şaşırtacak bir hal alabilir.
Mustafa Kemal Atatürk
BİR HADİS
Insan öldüğünde amel defteri kapanır ancak şu üç durum hariç: Faydası devam eden sadaka, istifade edilen ilim De anne-babasına dua eden hayırla eulat. (Masile, Vasiyye. 14)
AMEL DEFTERİMİZ
İnsanın dünyada benimsediği inanç ve işlediği bütün fiiller Kıyamet gününde bir kitap halinde kendisine sunulacak, okuma bilen ve bilmeyen herkesten kendi kitabını okuması istenecektir. İşte bu kitaba amel defteri denir. Dünya hayatın- da herkes amel defterini kendisi yazacaktır; hayır işleyen hayır, şer işleyen şer yazacaktır. Cennete girecekler amel defterlerini sağ taraflarından yüzleri parlak bir halde, cehenneme gireceklerse sol taraflarından yüzleri kapkara bir hålde alacaklardır. İyi kulların amel defterleri illiyyînde, günahkarlarınki ise siccinde bulunacaktır. Amel defterimiz, Kiramen Kätibîn melekleri tarafından 7/24 kayıt yapan bir sistem misali hiçbir husus geride bırakılmaksızın kaydedilmektedir. Bu sebeple Müslüman'ın otokontrol mekanizmasına sahip olması gerekir. Cibril hadisinde geçtiği üzere Müslüman'a ihsan şuuru yaraşır ki o da şudur: Allah'ı gö- rüyormuşçasına kulluk etmektir, her ne kadar biz O'nu bu dünyada göremesek de O bizi her daim görmekte ve gözetlemektedir.
Evet säbikan bahsi geçmiş: Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi; "Verma ra meye iz raheyte sırrıyla ayni avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hue münde onları inhizama sevketmesi; "Ven şakke'l kamer" nassı ile aynı avucunun parmağy la Kamer'i iki parça etmesi; ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir pr duya içirmesi; ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mu'cize-i kudret-i İlahiye olduğunu gösterir. Güya ahbab içinde o elin avucu kucu bir zikirhane-i Sübhanîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse, zikir ve tesbih ederler. Ve a'da ya karşı küçücük bir cephane-i Rabbanîdir ki; içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmanîdir ki, hangi derde temas et se derman olur. Ve celal ile kalktığı vakit, Kamer'i parçalayıp Kab-ı Kavseyn şeklini verir, ve cemal ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer. Acaba böyle bir zâtın bir tek eli, böyle acib mucizata mazhar ve medar olsa; o zâtın Hälik Käinat yanında ne kadar makbul olduğu ve davasında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler, ne kadar bahtiyar olacakları, bedahet derecesinde anlaşılmaz mı?..
O, bütün resullerin seyyididir
YanıtlaSil
Yuksel29 Aralık 2024 21:16
Risale-i Nur'dan
Seçilmiş Vecizeler
Halil Dülgâr
Nefsim yed-i kudretinde Olana kasem ederim ki, kıyamet kopmaz hasislik, fuhuş zahir oluncaya, emine hiyanet edilinceye, haine güvenilinceye "vuul" helak oluncaya, "Tuhut" zahir oluncaya kadar. Denildi ki: "Vuul ve Tuhut nedir?" Buyurdu ki, Vuul insanların eşrafı, Tuhut ise insanların ayak takımıdır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 459 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
ANKARA'da İSRAİL GİZLİ DEVLETİ Mİ VAR?
HASAN DEMİR
akasya
131. Allahım! Şüphesiz ben fakirlik- ten, zatından başka birine zelil olmak- tan, senden başkasından korkmaktan, yalan söylemekten, bütün günah çeşit- lerini işlemekten ve senin affına alda- nıp gururlanarak günaha dalmaktan, düşmanların şamatasından, dermansız dertlerden, ümidin boşa gitmesinden, nimeti kaybetmekten, belânın ansızın gelmesinden sana sığınırım.
YanıtlaSil
Yuksel6 Ocak 2025 22:25
AÇIKLAMALI
DELÂİLÜ'L-HAYRAT
Salavat-ı Şerifeler
Süleyman el- Cezûli (k.s.)
İki at bir kazığa bağlanmaz.
İki ölç, bir bię.
İş insanın aynasıdır.
İşleyen demir ışıldar (pas tutmaz).
İşten artmaz, dişten artar.
İt derisinden post olmaz.
İtin (köpeğin) duası kabul olunsaydı, gökten kemik yağardı.
İt itin ayağına (kuyruğuna) basmaz.
İtle yatan bitle kalkar.
İyi dost kara günde belli olur.
İyilik et, denize at; balık bilmezse Hâlik bilir.
YanıtlaSil
Yuksel6 Ocak 2025 22:35
Müzeyyon Tizen
Her Firavun'un bir Musa'sı olur.
Her inişin bir yokuşu vardır.
Herkesin yorulduğu yere han yapılmaz.
Her koyun kendi bacağından asılır.
Her kuşun eti yenmez.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
Her ziyan bir öğüttür.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Horozu çok olan köyde sabah geç olur.
Irmak kenarına çeşme yapılmaz.
Irmaktan geçerken at değiştirilmez.
Emanete riayeti olmıyanın imanı ve ahdi olmıyanın da dini yoktur. Muhammed (s.a.v) in nefsi kudret elinde olan Zata yemin ederim ki, kulun dili dürüst olmadıkça dini dürüst olmaz. Kalbi dürüst olmadıkça dili dürüst olmaz. Komşusu "beraika"sından emin olmıyan Cennete giremez. Denildi ki: "Ya Rasulallah beraika nedir?" Buyurdu ki eziyeti ve zulmüdür. Hangi adam ki haramdan mal kazanır da ondan infak ederse ona sevap verilmez. Eğer sadaka verirse kabul olmaz. Elinde kalan da Cehennem bakımından gidişini artırır. Zira habisi habis örtmez. Lakin habisi temiz ve helal olan şey temizler.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 463 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Ocak 2025 23:08
Emaneti olmıyanın imanı, tahareti olmayanın namazı ve namazı olmayanın da dini yoktur. Namazın dindeki yeri, başın gövdedeki yeri gibidir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 463 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
153 1 Ben her mü'mine nefsinden daha evlayım. Kim ki bir borç veya zarar bırakırsa Bana aittir. Kim de mal bırakırsa o veresesinindir. Ve Ben velisi olmıyanın velisiyim. Malına vâris olur, borcu varsa öderim. Dayı, velisi olmıyanın velisidir. Malına vâris olur, diyetini öder. Hz. El Mikdam (r.a.)
153 2 Ben Meryem oğlu İsa (a.s.)'a dünya ve ahirette insanların en yakınıyım. Benimle onun arasında hiç bir Peygamber yoktur. Peygamberler babaları bir, anneleri ayrı ve dinleri bir (kardeşler)dir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
153 3 Ben insanların soy sopça en şereflisiyim, iftihar yok. Kadr ü kıyamette en kerimiyim, iftihar yok. Ey insanlar! Bize gelene gideriz. Bize ikramda bulunana ikramda bulunuruz. Bizim kölemizi azad edenin kölesini azad ederiz. Bizim ölümüzü teşyi edenin ölülerini teşyi ederiz. Hakkımızı koruyanın hakkını koruruz. Ey insanlar! İnsanlarla soyları derecesine göre oturup kalkın ve dinleri derecesinde de onlarla karışın. Mürüvvetleri nisbetinde onlara misafir olun, insanları aklınızla ikna edin. H.Cabir (r.a.)
153 4 Ben Muhammed ve Ahmed (s.av)'im. Ben Rahmet Peygamberiyim. Ben cihad Peygamberiyim. Ben artçıyım ve toplayanım (Kıyamette). Ben cihad için gönderildim, ziraat için değil. Hz. Mücahid (r.a.)
153 5 Ben oruç tutarım ve iftar ederim. Namaz kılarım ve uyurum. Her amelin bir şevkli zamanı ve her şevkin de bir fetrek (durgunluk) zamanı vardır. Kimin fetreti sünnete yönelik olursa doğruyu bulmuştur. Kimin fetreti bunun dışına olursa dalâlete düşmüştür. Hz. Cade İbni Hubeyre (r.a.)
153 6 Siz bu gün Rabbınızdan gelen açık beyyine (delil) üzerindesiniz. Marufu emir ve Münkerden nehy ve Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Sonraları sizin aranızda iki sarhoşluk zuhru edecek. Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi. Bu sebeble haliniz değişecek ve marufu emretmiyecek ve münkerden nehyetmiyecek ve Allah yolunda cihadda bulunmıyacaksınız. İşte o günde Kitap ve Sünnete tutunanlar için elli sıddık ecri vardır. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden mi yoksa onlardan mı?" Buyurdu ki, hayır, bilakis sizden. Hz. Muaz ve Enes (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
464 1 İzarınızı (alt elbiseyi) yarı baldır ve topuğa kadar uzatmakta beis yoktur. Sizden evvelkilerden biri ağır elbiselerle kibirili olarak evinden çıktı da, Allah ona Arşının üstünden nazar etti ve ona gazab etti. Arza emretti ve arz onu alaşağı etti. O kimse arz içinde hala batmakta devam etmektedir. Öyleyse Allah'ın gazabından hazer edin. Hz. Câbir İbni Süleym (r.a.)
464 2 Belanın nüzulünden evvel ve nüzulünden sonra, Kur'an dan bir şey yazıp da takmakta beis yoktur. Hz. Âişe (r.anha)
464 3 Kabir ehline yapılan iyilikten efdal ihsan yoktur ve onu ancak mü'min yoklar. Hz. Câbir(r.a.)
464 4 Evlere gelirken kapının karşısından gelmeyin. Lakin onlara yandan gelin ve izin isteyin. Size izin verilirse içeri girin, yoksa dönün. Hz. Abdullah İbni Busr (r.a.)
464 5 Sadakayı fıtır (zekat, öşr) ancak şu dört şeyden olur. Arpa, buğday, kuru üzüm, hurma. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
464 6 Bir dinarı iki dinara, bir dirhemi iki dirheme, bir ölçeği iki ölçeğe almayın. Zira Ben sizin için ribadan korkarım. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
464 7 Halkın mallarının kıymetlerini seçip almayın. Yaşlı deveyi de, gencini de ayıplısını da alın (zekat hususunda) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
464 8 Uyuyana ve konuşana iktida etme. Hz. Mücahid (r.a.)
464 9 Halk için iyi veya kötü, bir hükümet lazımdır. Amma iyisi taksimde adalet yapar, ganimeti aranızda eşit taksim eder. Facire gelince; mü'min onda mübtela kılınır. Halbuki facir hükümet bile "herc"den daha hayırlıdır. Denildi ki; "Herc nedir Ya Resulallah?" Buyurdu ki, öldürme ve yalandır (anarşi) Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
464 10 Gerek yere batmak, suret değiştirmek ve gerekse taş yağmak zaruridir. Dediler ki; "Ya Resulallah bu ümmete mi?" Buyurdu ki evet, onlar şarkıcı cariyeler edindiklerinde, zinayı helal saydıklarında, riba yediklerinde, Harem (Mekke)de avlanmayı ve ipek giymeyi helal saydıklarında ve erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
464 11 "Kıyamül leyl" lazımdır. Deve sağımı veya koyun sağımı kadar olsa da. Yatsıdan sonra yatmadan evvelde yapılan (kılınan namaz) "Kıyamül leyl" den maduttur. Hz. İyas İbni Muaviye (r.a.)
464 12 Rivayeti (Hadisi) şehadetini kabul edeceğiniz kimselerden alın. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Ümmetim dünyaya ehemmiyet verdiğinde, islamın azamet ve heybeti kendisinden alınır. Marufu emr ve münkerden nehyi terkettiğinde vahyin bereketinden mahrum kalır. Ümmetim birbirine kötü sözler söylediklerinde ise Allahın gözünden düşer.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 55 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Bid'at ehli, Cehennem ehlinin köpekleridir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 155 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis.
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 232 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:01
Bediüzzaman Nur Talebelerinden ihtiyatlı olmalarını istiyor.(K. L.) 109.
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi
İsmail Mutlu
sy. 505.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:53
Jasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalani
MÜNEBBİHAT
UYARILAR
sy. 32,33.
YANITLASIL
yuksel25 Aralık 2023 22:56
Allah, Hz. Ibrahim (a.s.)'ı "Halil". Hz. Musa (a.s.)'ı "Neciy" ve Beni de "Habib" ittihaz etti.
Sonra buyurdu ki: "İzzetim ve Celalim hakkı için Habibimi, Halilim ve Neciyyim üzerine
tercih ederim."
(Halil dost, neciy sırdaş, Habib sevgili demektir.)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 11/No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:57
Insanlar onu tanıyacak diye faciri anmaktan çekiniyor musunuz? Facirden, bulunduğu hal üzere bahsedin ki, insanlar ondan sakınsınlar.
Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.)
Sayfa: 12/No: 13
Ramuz El-Ehadis
YANITLASIL
yuksel25 Aralık 2023 22:59
ط والحكيم دهب عن يديه ووَيْلٌ فى لمن جَعَلَ الله مفاتيح الخير على على يديه ناسًا مفاتيح لِلشَّرِّ مَغَالِيقٌ لِلْخَيْرِ فَطُوب لمَنْ جَعَلَ اللَّهُ مَفَاتِيحَ الشر
بن
انس
1716- İnsanlar arasında, hayrın anahtarları, şerrin kilitleri olan kişiler vardır. İnsanlar arasında şerrin anahtarları, hayrın kilitleri de mevcuttur. Allah'ın hayır anahtarları eline verdiği kimseye ne mutlu! Allah'in şer anahtarlarını eline verdiği kimsenin de vay haline!
YANITLA
232
-ΧΑΡΑΚ KONUSU
daya da cevap verebilmeleri de tomamen imkan dahilinde değil dir. En ücra yerleşim bö gelert ne kadar ulaşabilme imkânına sahip olan yayın organlan va sıtasıyla devletler gerek merkezi leşmenin sağlanması ve gerek se otoriteye saygının sağlanma sı açısından başarılı o'abilmiş lerdir
Teknolojinin önemli sonuçla- rından biri olan merkezileşme- nin sağlanması şimdi ülke'er ve ülkeler arası hatta bloklar arası bir merkezileşmeye doğru gitmektedir. Teknolojik gelişme nin sağlamış olduğu imkânlar 'a dünya ülkeleri çeşitli kutup ların ve süper güçlerin egemen liğini kabul etmek zorunda kal mışlardır. Meselenin İletişim a- racianyla ilgii boyutları da tek nolojik gelişmeye paralel ola- rak gelişme göstermiş ve bu gün haber ajansları ve yayın or ganlarının %50'den fazlasına yakın bölümünün tek kaynak tan bes'endikleri söylenmekte- dir. İnsan yaşamının ayrılmaz bir parçası ve yönlendiricisi o- lan iletişim araçlarının bu yö- nüyle i'gill olarak ciddi şekilde düşünülmesi gerekir. Artık mu- harebe'er günümüzde açık sa- vaş meydanlarında göğüs göğü se meydana gelmediği gibi, top lu katliam ve katl'lerde de eski den oldukça farklı şekilde olmak tadır. İnsanlar katledilip kendine düşman edilmektense kendi dü şüncelerinin propagandacısı ve ya görüşlerinin bedava savunu culuğunu yapan sadık uşaklar edinme yolunu seçmektedirer. Bu şekilde yönlendirilen kitle ler zararsız hale getirilerek de netim altına alınmaktadır. Kat-
SAYFA: 11
llom bu boyutuy'a medeni bir hale getirilmekte hergün mi yonlarca kitlenin beyinleri uyuş turularak Inanc ve düşünceleri yok edilmektedir. Insanların Inançlarındaki şüpheyi daha da llerleterek inanclarina tamamen aykırı davranışları yapmaya να ahlâken bozulmaya itmektedir - ler.
Çeşitli sermaye cevrelerince de desteklenen bu yayın, organ lan, sermayedar arın ve patron ların eline doğrudan doğruya geçmesiyle birlikte sömürü araç larından birisi haline gelmiştir. Geniş insan kitle'erini aldat mak ve boş şey erle oyalamak için bu tür basın ve yayın or- ganlarını sermayeleriyle destek Jeyen İktisadi güce sahip varl.k lılar sınıfı diğer insan'ar üzerin deki egemenliklerini böylece da ha da sağ amlaştırmaktadır. Ay rica reklam gelirleriyle destek ledikleri bu yayın organlarıyla Insanları inançlarından soğut tukları gibi aynı zamanda tüke timin aşırı şekildə artmasını da teşvik etmişlerdir. Artan tüke- timle birlikte doğal olarak geliri artan sınıf yine bu varlıklılar sı nıfı olacaktır.
letişim araçlarının tüm bu olumsuz sonuçlarına račen da ha da iyl amaçlar için kullanıla bileceği de unutulmamalıdır. Ço ğunlukla haber iletme işevine sahip bu araçların bizlere ilete cekleri haberlerin sıhhat dere cesi de araştırılmalıdır. Birta kım spekülasyonlarla sorunu halletme yoluna gidilmektense en kısa zamanda sorun enine boyuna iyice düşünülüp, hal ça relerinin aranması gerekir.
168
SERH-1 DELAILÜ'L-HAYRAT VE ŞEVARİKIL-ENVAR
بِسْمِ اللَّهِ اسْتَوْدِعُكَ وَأَعِيدُهُ بِالْوَاحِدِ مِنْ شَرِّ كُلِّ حَاسِدٍ وَ قَائِدِ وَقَاعِدٍ عَنِ السَّبِيلِ حَامِدٌ عَلَى الْفَسَادِ جَاهِدٍ وَكُلُّ خَلْقٍ فَاسِدٍ مِنْ نَافِدٍ وَعَاقِدٍ وَكُلُّ جِنْ مَارِدٍ يَأْخُذُ بِالْمَرَاصِدِ فِي طَرِيقِ الْمَوَارِدِ لَا يَضُرُّونَهُ وَلَا يَطْؤُنَهُ فِي يَقَظَةٍ وَلَا مَنَاءِ وَطَعْنِ وَلَا مَقَامِ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ وَحَجَابُ اللَّهِ دُونَ عَادَتِهِمْ
<- Bismillahi estevdiuke ve uîzühü bilvâhidi min şerri külli hà sidin ve kaimin ve kaidin anis sebili hâmidün alel fesâdi Câhidün ve küllü halkın fåsidin min nâfizin ve âkıdin ve küllü cin mâridin ye. hüzü bil mirâsıdi fi tarikıl mevâridi là yedurrúnehü ve lå yet'unchü fi yakazatin ve lâ menâmin ve ta'nin ve lå makamin yedullahi fevka eydihim ve hicâbullahi dûne âdetihim.»
Açıklama:
«Allah'ın ismine sığınırım. O tek olan Allah'a sığınırım. O'ndan yardım dilerim. Bütün hasetçinin şerrinden ve ayakta duran (ister dursun, ister otursun, ister yürüsün, her ne yaparsa yapsın) fesat çıkaran müfsid yaratıkların fenalıklarından Allah'a sığınırım. Her geçen, içe kadar işleyen, otlayan, sıçrayan, boy atan, zarar verici şey- lerin zararından ki ne zarar verebilsinler, ne kötülük yapabilsinler. Onların ne uyanık iken, ne uykuda iken ziyanları dokunabilsin. Ne durabilsinler, ne de yaklaşabilsinler. Allah'ın hicabı onlardan üstün- dür.
- İşte bu nüshayı çocuğun üstüne oku! dedi:
Muhammed bin Abdullahil Kerim ibni Halefil Bağdadi bu mus- cayı tahriç ve rivayet eyleyerek dedi ki:
Bu nusha, Nebi aleyhissalâtü vesselâm'ın anası Amine Ha- ından şöyle rivayet olundu:
<- Bir gece rüyamda bana haberci geldi, bana:
YanıtlaSil
Yuksel13 Ocak 2025 21:52
KARA DAVUD EFENDİ ŞERHI
169
Yå Åmine! dedi. Gerçektir ki sen bütün yaratıkların yücesi ve Seyyidi olan Ahir Zaman Nebisi (S.A.V.) e håmile bulunuyorsun, onu doğurduğun zaman mübarek adını MUHAMMED koy. Onun ism-i şerifi Tevratta AHMED'dir. Bu nushayı ona tak. Yani üstüne as!
Uyandığım zaman başımın üzerinde gümüşten bir sahife yazının durduğunu gördüm. Üstünde
Bismillahi, estevdiuke ve uizühü bilvähidi ve geri kalan yam vardı.
Ulema (Allah onlara rahmet eylesin):
Bu dua hangi çocuğa konulursa yüce Allah'ın ismiyle bütün nazar değmelerden ve cin zararlarından korunur! dediler.
Ebu Ömer (Rahimehullah) da dedi ki:
Her kimin üzerine Nebi Aleyhisselâm'ın bu nüshası bulunur- sa her nerde yatarsa yatsın hiçbir zaman hiçbir kötülükten korkul- maz. Yani bu Nebi nüshası hürmetine ona zarar gelmez.
Resûl (S.A.V.) Efendimizin doğduğu ayda da aykırı iddialar var dır. En bilinen Rebiülevvelin on ikisidir.
Gece mi, gündüz mü doğdų? Bunda da aykırı rivayetler vardır.
Gerçek olan Gece ile gündüzün vaktindedir. Çünkü Resül-i Ek rem (S.A.V.) subh-1 sadıkta doğduktan sonra henüz aydınlık meyda na gelmeden, yâni gece vaktinde dünyaya teşrif buyurdular.
Gece doğdu! diyenlere gelince onlar için gece güneşin batma sından güneşin doğmasına kadar olan zamandır. Buna göre gec doğmuş olur.
Gündüz doğdu! diyenlere göre de gece, güneşin batmasında subh-1 sådıkın belirmesine kadardır. Bu hale göre gündüz doğmu olur. Ve doğrusu da budur. Nitekim Oruç'tan bilinir ki oruç vat gündüzdür. Oruçun evvel vakti tûlu-ı fecirdendir.
Doğumun ne gün olduğunda aykırı fikirler vardır. Doğru ola Pazartesi günüdür. Hazret-i Muhammed'in Mekkeden hicretleri yin bir Pazartesi günüdür. Medine'ye de Pazartesi günü girmiştir.
Mâide sûresi de Pazartesi günü inmiştir. Yine Pazartesi gece Mirac ile müşerref ve mükerrem olmuşlardır. Mekke'nin fethi Pazartesi günü olmuştur. Ve bir Pazartesi günü de Beka sarayun teşrif buyurmuştur.
Kur'ân'ın münderacatı her bir sürede vardır. (M.N.) 93:Zeylu'l- Hubab
Kur'ân'daki müteşabihatın hikmeti. (1.1.) 170,
Kur'ân nazarları esbabdan müsebbebü'l-esbaba çevirir. (S.) 184: 16. Söz, küçük bir zeyl.
Kur'ân'ı nasıl okumalı ve dinlemeli? (M.N.) 120:Zeylü'l-Habbe; (M.) 390:29. Mektup, 2. kısım 6, nükte
Kur'ân'ı nazil olduğu gibi okumanın bir sırrı. (1.1.) 26.
Kur'ân'a nazîre yapılmaz. (S.) 398:25. Söz, 2. şu'le, 3. nur Kur'ân nedir? (M.) 200:19. Mektup, 1. zeyl, 14, reşha; (M.) 301: 26. Mektup, 1. mebhas; (M.N.) 194:14. reşha; (1.1.) 15, 16, 42, 43; (S.) 330: 25. Söz, mukaddime
Kur'ân niçin dünyayı göklere denk tutuyor? (S.) 316:24. Söz, 3. dal 12. asıl
Kur'ân Nur talebelerini maddi mücadeleden men ediyor. (E.L.) 2:27.
Kur'ân Nur talebelerini siyasetten men ediyor. (K.L.) 181.
Kur'ân'ın nüzulündaki incelik. (S.) 686:Lemaat; (K.L.) 127.
Kur'ân'ın nüzulünde Peygamberimizin vaziyet-i naimede bulun- ması. (S.) 416:25. Söz, 1. zeyl, emr. çiç.; (As. M.) 115.
Kur'ân okumak cin ve insanlar için ibadettir. (S.) 672:Lemaat
Kur'ân okumanın sevabı. (Ş.) 116:7. Şua; (As. M.) 115:1. hüccetü'l-ima.niye; (M.) 390:29. Mektup, 2. kısım 6. nükte
Kur'ân okuyana dönmek güzeldir. (B.L.) 138.
Kur'ân ölmek üzere olan birinin damağına şerbet gibidir. (S.) 342:25. Söz, 1. şu'le, 1. şua, 4. nokta
Kur'ân öyle bir Zâtın kelamıdır ki, o bütün zamanları ve bütün eşyayı bir anda görüyor. (S.) 242:20. Söz, 2. mak., 2. sual.
Kur'ân'daki pekçok cüzi hadiselerin arkasında külli düsturlar saklıdır. (S.) 223:20. Söz, 1. makam 1 nükte
Kur'ân'da Peygamberimize büyük makam verilmesinin hikmeti. (S.) 423:Emirdağ çiçeği
FIHRIST/403
Kur'an öyle bir Zâtın kelâmıdır ki, o bütün zamanlan ve bütün eşyayı bir anda görüyor. (S.) 242:20. Söz, 2. mak., 2. suâl.
Ben, Nizar oğlu, Mudar oğlu, İlyas oğlu, Mudrike oğlu, Huzeyme oğlu, Kinane oğlu, Nadr oğlu, Malik oğlu, Fahir oğlu, Galib oğlu, Luey oğlu, Kaab oğlu, Mürve oğlu, Kusey oğlu, Abdi Menaf oğlu, Haşim oğlu Abdülmuttalib oğlu, Abdullah oğlu Muhammed (s.a.v)'ım. İnsanlar ikiye ayrılırsa Allah beni onların en hayırlısından kılmıştır. Bana cahiliyet devrinin kötülüğü isabet etmedi. Ve ben Adem (a.s.) dan beri nikahla oldum. Ve Ben sizin ecdad ve nefis (soy, sop) olarak en hayırlınızım.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 151 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Ağlama ya Ömer (r.a) dağların altın olarak hareket etmesini dilesiydim, hareket ederlerdi. Eğer dünyanın Allah'ın indinde sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı kafirlere ondan bir şey vermezdi.
Ravi: Hz. Ataa (r.a.)
Sayfa: 466 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
re
Yerin Kulağı Ali Ferşadoğlu
ir kardeşimiz "Müslümanlan maddi cihette B orta çağda durduran altı hastalıktan ikin- cisi 'Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi' meselesini açabilir misiniz?" diye sordu.
Sözlükte doğruluk, dürüstlük olan sıdkın terim mânâsı, "Hakikatil kikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak sadakat göstermektir "Doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma, doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşamaktır. Ve, "Diní ve ahlâki hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşınlıktan sakınma, Allah'a itaat edip Hz. Muhammed'in sünnetine uyma." demektir.
Sidk kelimesi Kur'ân'da -mecaz dahil- on beş yerde geçer. Üç âyette "doğru sözlü" anlamında sâdık, elli kadarında çoğul şekilleri (sadikun, sadikın, sädikat), altmış kadar âyette aynı kökten çeşitli fiil ve isimler yer alır.
Keza, Kur'ân'da meâlen, "Ey inananlar, Allah'tan
AJ
Doğruluğun ölmesi...
korkun ve doğru söz söyleyin" "Doğrularla be raber olun" "Emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et" diye emredilir. Doğruluk, dürüstlük ders ve eğitimini Kur'ân ve Resulullah'tan (asm) alan hakiki bir Müslüman, her hal ve şartta tam bir sıdk, ihlås, sadakat ve istikamet üzeredir Mad konjonktürel hal onu doğruluktan ayırmaz!
Çünkü, "Fitrat-ı beşeriyede, yalana yalan demek bir meyl-i arzusu vardır. Sahabeler ise sidk ve doğruluk için, can ve mal ve peder ve vålidelerini ve kavim ve kabilelerini feda edip, sıdk ve hak için fedai olan sahabeleri örnek alır.
O zaman niçin çevremiz yalancı, çifte standartçı, sözünde durmayanlarla kaynıyor? İnandığımız Kur'ân baştan başa doğruluk, dürüstlük hakikatleriyle bezeli olduğu halde, sıdkın ölmesinin sebebi nedir? "Çok zamandan
beri terbiye-i İslâmiye zedelenmiş", "yalancı, gad-
Tarihin içinden
Turhan Celkan
doğruluk ve dürüstlüğü öldürmüştür siyaset",
Dalkavukluk ve tasannu (sunilik), alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzir bir yalancılıktır. Yalancılık ise, s Sani-i Zülcelal'in ku dretine iftiradır. "Biz ki hakiki Müslümanız aldanınz, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz?
Ingiliz filozof, hukukçu, bilim ve devlet adamı ve yazar Francis Bacon (22 Ocak 1561-9 Nisan 1626); "Yalancı, Allah'a karşı gelen, fakat insanlar- dan korkan bir ahmaktır" der.
Yalancı hem kendine hem ailesine hem
toplumuna zarar verir.
Dipnotlar: 1-https://islamansiklopedisi.org.tr/is- tikamet; 2-Ahzab Sûresi, 70.; 3-Tevbe Suresi, 119.4 Hüd Suresi, 112; 5-Mektubat, s. 121; 6-Asar-1 Bediyye, 3. 374.; 7-Divan-1 Harb-i Örfi, s. 39
fersadoglu@yenlasya.com.tr
İlimsiz Kemal olmaz.
Çünkü ilim Allah c. c. isimlerinden sıfatlarından birisidir.
Mehmed Zahid Kotku
Akra Fm.
Nasıl helak olur bir ümmet ki, evvelinde Ben, sonunda Meryem oğlu İsa (a.s.) ve ortasında da Ehli beytimden Mehdi (a.s.) vardır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 344 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 11:43
Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.a.)
Sayfa: 212 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 11:46
Miraca götürüldüğüm gece Musa (a.s.)'ı gördüm. Esmer, uzun boylu, kıvırcık saçlı idi. Sanki o Şemua adamlarındandı (temizlikte). İsa (a.s.)'ı da gördüm. O, orta yapıda, rengi beyazla kırmızı arası, saçı da düz, gürdü, ve kıvırcık değildi. Ateşin Hazini (bekçisi) olan Malik'i ve deccalı da gördüm.
Ravi: Hz. İbni Abbas ra.
Sayfa: 287 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel17 Ocak 2025 12:00
Musa (a.s.)'dan yahudiler sordular, gene sordular, suali çoğalttılar, artırdılar, eksilttiler, ta ki küfre düştüler. Hristiyanlar da İsa (a.s)'dan sordular da sordular, suali çoğalttılar, artırdılar, eksilttiler ve neticede onlar da küfre düştüler. Muhakkak ki Benden size hadisler söylenecektir. Size Benim hadislerim geldiğinde Allah'ın kitabını okuyun, Onunla karşılaştırın. Allah'ın kitabına uygunsa, onu Ben söylemişimdir. Allah'ın kitabına uymuyor ise, onu Ben söylememişimdir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 294 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Dinî cemaatlerde sözü geçerli olan şahıslar, bu gibi esasları ve bu esaslarda birleşmenin zaruret ve elzemiyetini tekraren beyan ve telkin etmeleri icab eder.
Dinî cemaatler de aynı kaide ile, yani meşru meslek esaslarında ittifak etmeyi esas almalıdırlar. Çünkü başka meşru bir ittifak yolu yoktur.
Esasat-ı Nuriye
Kâfirin Cehennemde ebedî kalması adalettir. (S.) 429:26. Söz mebhas; (L.) 87:13. Lem'a 12. işâ; (İ.İ.) 80; ($.) 194:11. $ 8. mes. (As. M.) 44: 8. mese. hül.; (M.) 47:12. Mektup, 1. SL
Kâfirin Cehennem ile ülfet peyda etmesi. (İ.İ.) 81.
Kâfir Cehenneme lâyık bir mahiyet kesb eder. (S.) 32:6. Söz.
Kâfirlere Cehennem yok olmaktan hayırlıdır. (İ.İ.) 81.
Kâfirlerin cezası âhirete havale edilir. (E.L.) 1:75.
Kâfirlerin çocukları ehl-i necattır. (E.L.) 1:59; (K.L.) 75.
Kâfir dünyada cennet hayatı yaşar. (M.N.) 60:Katre.
Kâfirin dünyada cezalandırılmamasının sebebi. (Μ.Ν.) 180 Şemme, 10. risale; (S.) 667: Lemaat; (S.) 158:14. Söz, zeyl
Kâfirler dünyanın imârı için yaratılmıştır. (L.) 124:17. Lem'a 6 nota; (M.N.) 134:Zühre, 6. nota
Kâfir emânete hıyânet etmiştir. (S.) 33:6. Söz.
Kâfirler hakkında Kur'ân'ın rahmet ciheti. (L.) 83:13. Lem'a 8. işâ
Kâfirlerin hayat seyirleri ve akibetleri. (S.) 116:11. Söz
Kâfirin herbir sanat ve sıfatının kâfır olması lazım gelmez. (Mn.) 71; (İ.İ.) 214; (S.) 667:Lemaat
Kâfirler de İslâmiyetin rahmetinden istifade eder. (M.Ν.) 70: Katre'nin zeyli.
Kâfirler iyiliklerinin mükâfatını dünyada görür. (M.N.) 60: Katre, hât.
Kâfirlerin kılıncıyla fetih, sürür ve ferah istemeyiz. (L.) 108:16. Lem'a 3. suâl
Kafirlerin küfürdeki ittifakları ehemmiyetsizdir. (M.N.) 135: Zühre, 6. nota
Kafir küfür ve inkarıyla ahmakça bir cinayet işler. (S.) 77:10. Söz, 8. hak.
Kâfirin iki mânâsı vardır. (Mn.) 72.
Kafirin istikbali bir günü ellibin senedir. (M.) 306:26. Mektup, 1. mebhasın sonu.
Kâfire kâfir dememek. (Mn.) 71, 72.
FIHRIST/412
Bir Hazinenin Anahtarı RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI FİHRİST VE İNDEKSİ
İSMAİL MUTLU
İKİNCİ BASKI
İşgalci Ingilizleri ve Pontusçu Rumların cirit attığını görür. Rahat hareket edemezler ve Havza'ya geçerler.
Saltanatın kaldırılması da bir İngiliz oyunuydu. İtilaf Devletleri, Lozan Barış Kon- feransına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hü- kümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti'ni de davet edince mecliste saltanatın kaldırılması kanunu çıkmıştı. Daha sonra halifelik ku- rumu saltanattan ayrılıp Osmanlı Haneda- nından Abdülmecid halife seçilmişti. Halife Abdülmecid bile millî mücadele döneminde bu harekete katılmak için girişimde bulun- duysa da İngilizler tarafından göz hapsine alınmıştı. Halife Abdülmecid, halife seçi- lince Kurtuluş savaşına maddî anlamda büyük bir destek oluşmuştur. O sıralarda Hint Müslüman Cemaati ve İngiltere'deki merkezi Kurtuluş savaşına büyük destekte bulundular. Abdülmecid halife seçilince Hint Müslümanları, Gazi Mustafa Kemal'i tebrik eden bir mektup gönderirler. Hilafeti kurtaran adam olarak Gazi Paşa'yı tebrik et- mişlerdi. Tebrik mektubuyla birlikte o zaman Hindistan'a özel elçi olarak giden edebiyatçı yazar Halide Edip Adıvar'a topla- dıkları paraları verirler.
Hint Müslümanlarının hem Balkan sa- vaşları sırasında hem de Millî Mücadele dö- neminde büyük paralar toplayarak Hilafet merkezine gönderdiği bir hakikattir.
Allah Teâlâ buyuruyor:
Bunlar, îman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir.
Bilesiniz ki, kalpler ancak
Allah'ı anmakla (zikretmekle)
huzur bulur.”
■ (er-Ra'd, 28)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:25
ce Nihayet onların ardından
öyle bir nesil geldi ki, onlar namazı bıraktılar,
nefislerinin arzularına uydular.
Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. Ancak tevbe eden, îman edip sâlih ameller yapanlar müstesnâ... Onlar cennet girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. " (Meryem, 59-60)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:27
Allah Teâlâ buyuruyor :
"Mü'min erkeklerle
mü'min kadınlar da birbirlerinin velîleridir."
Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Rasûlü'ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir. (et-Tevbe, 71)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:29
Allah Teâlâ buyuruyor:
"Allah, mü'minlerden, canlarını
ve mallarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır...”
(et-Tevbe, 111)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:32
"Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?!"
(el-Mü'minûn, 115)
YanıtlaSil
Yuksel19 Ocak 2025 00:34
Peygamber, mü'minlere kendi canlarından
daha yakındır.
Zevceleri de, onların anneleridir...
el-Ahzab, 6
Bazılarına göre sırrın nuru yeşil, çoğunluğa göre ise beyaz renklidir. Sırrın yeri de bazılarına göre göğsün sol tarafı ile ortası arasında, bazılarına göre göğsün ortasında, bazılarına göre ise sol memenin iki parmak üzerindedir. Sâlik kalp ve ruhtan sonra sır bölgesine yoğunlaşarak zikre devam eder.
YanıtlaSil
Yuksel20 Ocak 2025 04:01
Târık sûresinde (86/9) kıyamet günü “sırların ortaya döküleceği gün” şeklinde tanımlanmaktadır
dinilmesi için kâfi olacak kadarını seçtik ve onları dercet- tik.
Bütün bu ifadelerden anlaşılıyor ki, İsrail bir cihan ha- kimiyeti peşinde koşmaktadır ve bunu dinlerinin bir emri olarak yapmaktadırlar. Bu emele vasıl olmak için siyasi, askerî, ilmî ve ahlâkı sahada kendi işlerini kolaylaştıracak tarzda çalışmakta ve akla gelmedik tuzaklar ve caniyane metotlar kullanmaktadırlar.
Bugün hedeflerine - milletlerin umursamazlığı dola- yısıyle - hızla yaklaşmaktadırlar. Dünyadaki önemli basın yayın organları, ajanslar, sinema, tiyatro, beynelmilel teş- kilatlar hemen hemen tamamen onların idaresi altında- dır. Bütün bunlardan çok daha tehlikeli olarak Eğitim Ku- rumları onların eline geçmiştir. Dünyadaki Eğitim kurum- larında onlar bilfiil çalışmamış bile olsalar, Birleşmiş Mil- letlerin bir kolu olan UNESCO vasıtasıyla dünya eğitimini yönlendirmekte ve ilmi yahudileştirmektedirler.
Kitleler onun programına göre uyuşturulmakta, körpə dimağlar din ve milliyet duygusundan uzaklaştırılmakta dır. İcki ve uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaştırılarak milletler sersemleştirilmekte ve neticede Yahudi kilicing karşı direnme gücü azaltılmaktadır.
ALİ UĞUR
Dünya Gündemindeki
İSRAİL
BURAK YAYINLARI
Beyaz Saray No: 41
Beyazıt/IST.
Yukarıdaki tasnife bir kriter bulmak çok zordur. Bu bir kavmin tarihi midir, yoksa Arz-ı Filistin'in mi tarihi- dir? Bu husus belli değildir. Ancak, bu tarihin ismine «Is. rail'in Tarihi» denilmiştir. Ne gariptir ki İsrail kelimesi böy lece, hem Hz. Yakub'a, hem yahudiliğe ve hem de bir «devlet>»e ad olmuştur.
Bilinen tarih İçerisinde diğer birçok milletler için Ih mal edilebilecek bir «devletsizlik» yılları, İsrailoğulları için LERİN TARİHİDİR. «Beynel- milel Yahudi» TABİRİ DE YAHUDİLİĞİN BU ÖZELLİĞİN- DEN DOLAYI ZARŪRĪ OLARAK ORTAYA ÇIKAN BİR TE- RİMDİR. Hulâsa İsrail'in tarihi diğer milletlerinki gibi de- ğildir. Yahudinin genel olarak diğer insan ve milletler- den çok farklı olan karakteri, tarihine de aksetmiştir.
Bu tarih sadece bir kavmin tarihi değil; aynı zamanda bazı kelimelerin de tarihidir. O «kelimelerin gelişimle- rinin tarihidir. Ve bu kelimeler yahudilik sayesinde «mâ- nâ>> larının «evc-i bâlâ larına ulaşmışlardır. O halde is- rail'in tarihi, fitne ve «fesad>>ın tarihidir. İsyan ve «ihtilal>»<> lerin tarihidir. Katliâm ve «sürgün>»lerin tarihidir. <>un tarihidir. <<>un ve <namussuzluk» un tarihidir. «Soygun ve sömürü nün tarl- hidir. Kan ve «kin»in ve her çeşit vahşet»in tarihidir. Ya- hudi tarihinde, diğer birçok milletlerde gördüğümüz şan, şeref, kahramanlık, yiğitlik ve asalet levhalarına rastian- maz. Yahudi, hedeflerinden hiçbirine böyle insanca mezi- yetlere dayanarak varmamıştır. İlerideki pasajlarda yer yer yahudiliğin çeşitli faaliyetlerine değinirken yukarıda
26
SİYONİZME GEÇİT VERMEYEN SULTAN
«...MILLETİM BU IMPARATORLUĞU KANLARI- NI DÖKEREK KAZANMIŞLARDIR... BENİM SURI YE ve FİLİSTİN ALAYLARININ EFRADI BİRER BI- RER PLEVNE'de ŞEHİT DÜŞMÜŞLERDİR. BİR TA- NESİ DAHİ GERİ DÖNMEMEK ÜZERE HEPSİ MU- HAREBE MEYDANINDA KALMIŞLARDIR. TÜRK MİLLETİNİNDİR, BEN ONUN HİÇBİR PARÇASINI VEREMEM.
Sultan Abdülhamid'in Theodr Herzl'e cevabından.
İlk Siyonist Kongresi toplanmadan önce 1896 yazında Herlz, Padişahla görüşmek amacıyla İstanbul'a gelmiştir. Esasen Herlz bir müddetten beri Neue Presse gazetesimin Paris muhabiri olmanın da verdiği imkânla çeşitli ülkelerin kralları, reisicumhurları, başbakanları ve diğer ileri gelen- leriylə görüşmeler yapıyor ve yahudi davası için birçoğu- nun destek ve tasvibini alıyordu. Herlz bir yandan da ya- hudi bankerleri ve ilim adamları ile sıkı temas içinde idi.
Osmanlı Sultanı ile görüşmek için Herlz'in düşündüğü ilk kanal İstanbul'daki Avusturya - Macaristan sefiri New- linski'dir. Bu zat Herlz'in yakın dostu idi. Fakat Herlz İs- tanbul'a ilk gelişinde padişahla görüşmeye muvaffak ola-
57
SİYASETTE YAHUDİLİK
Tarih boyunca Yahudilik, devletlerin siyasi hayat larında önemli roller oynamıştır. Yahudi Kadımlar, casuslar ve dönme müşavirler vasıtasıyla saraylara girmiş ve uzun vadede bu faaliyetlerinden karlı çıkı mıştır. 18. Yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen Fransız İhtilali ile başlıyan krallıkların ve aristokra sinin inhitatı yahudiliğin, devlet idarelerinde «vatan daş olarak bilfiil ve yüksek makamlarda siyaset yapabilmesi neticesini doğurmuştur.
Yahudilik ile siyaset adeta müteradif iki kavramdır. Çünkü yahudi ideolojisinin gerçekleşmesi evvelemirde ge- niş çaplı ve yoğun bir siyasî faaliyete bağlıdır.
Yahudilik, önce Filistin'de bir devlet kurmak ve sonra da cihan çapında yapmayı hayal ettiği bir kanlı ihtilälle kuracağı «TEK DÜNYA»nın, yani bir DÜNYA DEVLETİ'nin tahtına oturmak ister. Bu sebeble yahudiliğin siyaseti çok yönlü ve beynəlmiləl olmak durumundadır. Bir labirent gibi
karışık ve girift yollarla örülmesi gerekmektedir. Yahudilik yüzyıllarca bu işin sadece teorisi lle uğraş- mıştır. Bu uğraşının mihver noktası bidayette insan ve cemiyetlerin tabiatları üzerine teksif edilmiştir. Yani yahu
168
önce genel manada insanın ve cemiyetin ne olduğunu animali; ve sonra da bu genel tanıma içinde milletlerin Marakterlerini ayrı ayrı incelemeliydi. Milletlerin sahip ol- dukları örf, adet kültür ve medeniyet incelenmeli, milli ka- rakterlerinin oluşmasındaki payları tesbit edilmeliydi. İnanç tesbit edilmeliy- lar, dinleri irdelenmeli, genel fert tipleri tanınmalı «ma'seri suurlarının hangi kaynaklara dayandığı
di. İkinci safha olarak İnsanlık - Yahudilik> ve «Milletler - yahudilik>> ilişkilerinin mahiyeti her yönüyle ele alınmalı ve bu suretle önce insan ve millet mefhumları deşifre edili ve lydi. Yahudi milletler hakında alabildiğine araştırma ya- parak onları öğrenmeye çalışırken, kendisi de - onlar ta- rafından tanınmamak için - alabildiğine gizlenmeliydi.
Yahudilik kendi yükselişini miletlerin düşüşüne bağ- Jamıştı. Onun için milletleri ayakta tutan «değerlerin ne- ler olduğu bilinmeli ve onlara hücum edilmeliydi. Bu «de- ğerlerin yıpranması demek milletlerin yıpranması ve deje- nerasyonu demek olacağından, işe buradan başlanmalıydı. Ancak haklı olarak milletler tarafından istenmiyen, ken- disinden çekinilen yahudi, milletlerin içine girebilmenin bir yolunu, bir metodunu bulmalıydı. O, bunu da buldu: «DÖN- MELİK». Gerçekte yahudi kalındığı halde, bir başka din ve milletten görünme demek olan dönmelik sayesinde yahu- dilik, Abdullah İbn-i Sebe ile müslümanlar arasındaki ilk ciddi ihtilafın çıkmasına ve çok kan dökülmesine sebeb olmuştur. Hz. Osma'ın şehadeti, Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasındaki ihtilafın savaşa dönüşməsi hep bu yahudi dön mesinin çevirdiği entrikalar neticesinde olmuştur. Bu ko Hulefa adlı kıymetli kitabında çok geniş tafsilât vardır. Ay- huda Ahmet Cevdet Paşa'nın Kısas-i Enbiya ve Tevarihi rica Ö. Riza Doğul'un Hz. Osman'ın Kanlı Gömleği adlı kitabında Abdullah ibn-i Sebe'nin başlattığı bu fesatlar zinciri bir roman haline getirilerek anlatılmıştır).
169
* Yüce bilginize sunmaya çalıştığımız bu Batı yazarlarının kimi yeni, kimi eskidir. Bunlardan kimi tarihçi, sosyolog, kimi de siyasetçi ve müsteşriktir. Fakat hepsinde ortak taraf ve ibret alınacak nokta bunların İslâm dini ve İslâm ülkeleri hakkında bizden daha fazla bil- giye sahib olmalarıdır. Bu anlatılanlardan anlaşılacağı gibi Batılılar İslâm ülkelerinde görülen İslâmî bir hareketi enine boyuna incele- dikleri, İslâma davet adı ile kurulan bir parti veya bir hükümeti yıkmak ve dağıtmak için çareler aramaktadırlar. Batılılar böyle küçük bir hareket karşısında bu kadar hassas davrandıklarına göre acaba bir gün kurulmak istidâdını gösterecek İslâm Birliğine karşı nasıl davranacaklardır? Batı'nın tarihi, duygusu ve kültürü böyle bir şeye tahammül edemeyeceği herkesçe açıktır.
6) «İslâm'dan bütün bu korkular neden?» adlı eserden. S. 9-13
Maalesef, dünyanın birçok yerinde mazlum ve mağdur durumdayız; İşte Bosna-Hersek, işte Çeçenistan, işte Doğu Türkistan v.s. hatta bazen kendi öz ülkelerimizde bile düşmanca tavırlara muhatap oluyoruz... lähi imtihan! Allah celle celalüh, sabrımızı, İhlasımızı ölçüyor, Kendi yolunda, ne kadar fedakârlık yapabileceğimizi deniyor!
ALLAH ERİNİN AHLÂK ve KÜLTÜRÜ
Yazan: SAID HAVVA
Tercüme RAMAZAN NAZLI
HİLAL YAYINLARI Ρ.Κ. 448 ΑΝKARA
YanıtlaSil
Yuksel22 Ocak 2025 06:06
KARA KITAP
Kesintisiz Cinayeti
akit
Bediüzzaman'a göre despotizme, keyfi karar ve iradelere, bilim ve hikmet dışı eğilimlere dayanan bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve varlığını istikrarlı bir şekilde devam ettirmesi mümkün değildir. Özellikle İslam toplumlarının sosyo-ekonomik gelişmesi her türlü, istibdat ve baskıdan uzak İslamî hür- riyet ve Şurâ ile mümkündür.
YanıtlaSil
Yuksel25 Ocak 2025 00:06
EĞİTİM
Milli Eğitimden Evrensel Eğitime
Egitimde Akıl ve Kalp
Hakan Yahman
Bir Model Olarak
Medresetuzzehra Projesi
Umit Alparslan
Yeni Milenyumun Basında Esher'in Kaybolan Rolu
Mustafa Ozcan
Turk Milli Eğitiminin Demokratik
Değerler Acısından Durumu
Mustafa Cinell
Eğitim ve Özgürlük
Durmuş Hocaoğla
Bir Dönemin Aynası:
Köy Enstituleri
Alslulhalim Yener
Eğitim, Eğitimde Özgür Ortamın
Onemi ve Türkiye
Nazmi Eroğlu
Risale-i Nur'un Taksonomik Yapısı Üzerine
Bir İnceleme ve Mufredat Caltısması
Restami Sait Çiner
Risale-i Nur'da "Eğitim"
Bedhitzzaman Said Nursi
Mesru Demokrasi
Bünyamin Duran
Not ON
QUV 1000
1,000,000 14
YanıtlaSil
Yuksel25 Ocak 2025 00:08
KÖPRÜ
ÜÇ AYLIK FİKİR DERGİSİ
Risale-i Nur Enstitüsü yayınıdır
No: 68
GÜZ/1999
(Ekim-Kasım-Aralık)
2.000.000 TL
Sahibi
Yeni Asya Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı
Genel Yayın Yönetmeni
Mesut Toplayıcı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Bekir Gönüllü
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Bünyamin Duran
Doç. Dr. Abdulvahap Yiğit
Kâzım Güleçyüz, Nihat Derindere
Dr. Hakan Yalman, Adem Ölmez, Abdünnasır Yiner, M. Emin Üner
Editör
Selim Sönmez
Genel Koordinatör
Şener Boztaş
İstanbul
Vefa, Cemal Yener Tosyalı Cad., No: 117
Süleymaniye
www.yeniasya.org.tr
E-mail: kopru@yeniasya.org.tr
Tel:(0212) 513 11 10 Pbx
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İLİM
Ekim 08, 2024
Devamı
CUMU A NAMAZI KILMAK
Mayıs 31, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel
Vasiyet ve mustafa
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Beyt-i Mamur yedinci semadadır. Orayı her gün, ilk defa görmekte olan yetmiş bin melek ziyaret eder. Kıyamet kopuncaya kadar da bu böyle devam eder.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 196 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Hikmetli foyler
"Amellerin en zor olanı dört baslettir: Öfkeliyken de affetmek. Muhtaçken de cömert davranmak.
Kapalı ve tenha yerlerde (yalnızken) de nefsin şerrinden korunmak. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek,"
Hazret-i Ali (Radıyallabu Anh)
"Açıktan Iblise länet edip de gizlice ona itaat edenlerden olma!"
Omer ibni Abdülaziz (Radıyallahu Anh)
"Ey insan! Etrafındakilerin çokluğuna bakıp da aldanma. Çünkü yalnız ölecek, yalnız kabre girecek ve kabirden yalnız kalkıp hesabını yalnız vereceksin."
Hasen-i Basri (Radıyallahu Anh)
"Sizin tuttuğunuz yol öyle bir yol olsun ki, size uyanları cennete götürsün.
Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhů)
"Her şey çok olunca ucuzlar. Edep bunun aksinedir, o çoğaldıkça değeri artar."
Şems-i Tebrizi Hazretleri
"Câhillere ve hak tanımazlara, sükût ile karşılık veriniz!"
Hacı Bektaş- Veli Hazretleri
"Öfkenin ateşi önce sahibini yakar, sonra kıvılcımı düşmana ya varır ya varmaz."
Sa'di Şirazi (Rahimehullah)
48-AYLA
Şehidin kanı yerde kurumadan onun Cennetteki zevceleri, ayrıldıkları yerde yavrularını bırakmış iki kuş gibi koşuşurlar. Her birinin elinde Cennet elbiseleri ile, Öyle ki yanlız onlar bütün dünya ve içindekilerden hayırlıdır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 468 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel28 Ocak 2025 23:09
Bir müslamana kendini zelil etmesi layık olmaz. Denildi ki: "Nefsi insanı nasıl zelil eder?" Buyurdu ki, gücü yetmeyecek belalara kendini atar.
Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.)
Sayfa: 491 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evine gelip te önüne konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta ismini ve babasının ismini sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten evvel latife yapmaması da cefadandır. Hz. Ali (r.a.)
448 2 İnsanın bir din kardeşi konuşurken susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da durması, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (r.a.)
448 3 Bir müslümanın içine sevinç sokmak, gamını gidermek, borcunu ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (r.a.)
448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (r.a.)
448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçip te iki rek'at kılmaması, tanıdığından başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kimseyi işe koşturması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimad edilip, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (r.a.)
448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yoklanmaması, cihadın kalkması, dünyanın dini ihlal etmesi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
448 8 Kıyamet alametlerindendir; çocuğun öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin taşması, yalancının tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet edilmesi, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeğin erkeklerle, kadınların kadınlarla yetinmesi, dünyanın mamur kısmının harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşikar olması, çalgının ve eğlence aletlerinin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamın ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haram etmeleri ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı edinmeleri. Hz. Ali (r.a.)
Hürriyet-i şeriyye, şeriatın adaplarıyla süslenip, Batının sefih medeniyetindeki sefehati atmaktır. (H.Ş.) 66.
Hürriyet ve medeniyetin ağalığı. (Nt. İç. R.) 2:263.
May-ı kelimetullah medeniyeti arzulamakla mümkündür. (Mh.) 37:1. maka. 9. muk. hât.; (H.Ş.) 41.
İhtiyaç medeniyetin pederidir. (D.H.Ö.) 58.
İlk çağın toplam vahşetini bu medeniyet bir defada kustu. (Sn) 60; (Т.Н.) 116.
Iman medeniyet ve fazilet çarşısındadır. (Mn.) 140.
İnsan fitraten medeniyeti sever. (H.Ş.) 65:5. kel.
İslâm âleminin medeniyete karşı istinkafının ve soğuk davran-masının sebebi. (Sn.) 60; (T.H.) 116.
İslâm hakikatlari umumî barış dâiresinde hakikî medeniyeti te-min eder. (H.Ş.) 43; (D.H.Ö.) 87.
İslâmiyetin kuvvetiyle medeniyetin iyilikleri günahlarına galip gelecek. (H.Ş.) 42.
İslâmiyet maarif ve medeniyet ile donatılmıştır. (Mh.) 37:1. makale, 9. mukaddime
İslâmiyet medeniyeti. (Mk. İç. R.) 2:297.
İslâmiyet medeniyeti ile günümüz medeniyetinin karşılaştırıl-ması. (Mk. İç. R.) 2:297; (S.) 372:25. Söz, 1. şule, 3. şua, 1. cil; (S.) 652:Lemaat; (L.) 119-12417. Lem'a 5. nota; (M.N.) 77:Hubab; (M.N.) 129: Zühre, 5. nota
İslâmiyetin zâhiren olan za'fı, şu medeniyet-i hazıranın başka dinin hesabına hizmet etmesidir. (Sn.) 85.
İstikbalde hakikî medeniyet ile düşman mağlup edilecek. (H.Ş.) 41.
Kişinin hayatını medeniyet fantaziyeleri ile geçirmesi asrın has-talığıdır. (E.L.) 2:218.
Kur'ân ancak umumun veya en az çoğunluğun saadetini temin eden bir medeniyeti kabul eder. (Sn.) 59; (T.Н.) 116.
Kur'ân medeniyeti ırkçılık bağı yerine din ve vatan birliğini esas alır. (Sn.) 61; (Т.Н.) 117.
FİHRİST/433
BİR AYET
O diridir. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah'a ita-at ederek (sumimi olarak) O'na ibadet edin. Hamd, Alemlerin Rabbine mahsustur. (Min, 40/65)
İHLAS
"İş, davranış ve ibadetleri gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak" manasına gelen ihlas, sözlükte saf, katışıksız, arı ve duru olmak gibi anlamlara gelir. İhlasın zıddı "riya" ve "süm'a"dır. Riya, bir işi gösteriş için yapmak, süm'a ise yapılan bir iyiliği, övünme ve çıkar amacry-la başkalarına duyurmaya çalışımaktır. Dolayısıyla Allah'tan başkası adına, başkasının gözüne girmek için yani Allah'a başka birini ortak kılarak yapılan ibadetin bir faydası yoktur. Zira Rabbimizin böyle bir kulluk gösterisine ih-tiyacı yoktur. Ameller ihlasla ve Allah'ın rızası gözetilerek yapıldığında bir değer taşır. Din, özü itibarıyla ihlas ve samimiyetten ibarettir. Dolayısıyla samimiyetin olmadığı yerde dinden veya dindarlıktan söz edilemez. Allah Resülü, namazlarının ardından, "Allah'ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her an sana ihlasla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!..." duasıyla Cenab-ı Hakk'a dua etmiştir. (Ehi David, Virir, 25)
HADISLERDEN SEÇMELER
Ahirei Hayan
Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubudiyet boşu boşuna gitmez. Bir dår-ı mükafat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fani dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun?... dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının, ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.
Bediüzzaman
A DEVR-I EVVEL KARN-I SAHEBE-I KİRAM RIDVANULLAHİ ALEYHİM ECMA'IN
Hance sonta Hazret-i Ali, sonra Zeyd b. Harise, sonra Ebu Bekir'dir. Müşāru-İslam'ını izhar ettiğinden nâşi en evvel iman eden zat Ebû Bekir zannında muslardır. Bu vel olan Hazreter kunde söyle denilmiştir: kadınlarında en evvel Islam ile müserrel olan Hazret-i Hatice'dir. Hür olan erkeklerden Haz-- Ebu Bekir es-Siddik'dir. Na-balig zukür çocuklardan Hazret-i Ali'dir. Azadlı kelerden Zeyd b. Harise'dir. Kölelerden Bilal Habeşt'dir. Bu cem vete Azad - Azam hazretlerinden mervidir. Tahkik olan evvelen mutlakan leikan Hance'ye mahsüs olup diğer mezkür olan diğer esami sahabe-i kiramdan olmaları basebiyle izafi olmak üzere kabül edilmiştir. 65
İkinci Tabaka: Ehl-i Mekke kavl-i İslâm ile Peygamber Efendimize bi'set eden shab-1 Dar-1 Nedve'dir. Onlar sabikun İslam'a giren Hazret-i Ömer'in İslam'ın dan evvel imana gelmişler, (Daru'l-Erkam) denilen hånede gizlice ictima' ederek sohbet-i Nebeviye ile şeref-yab olmuşlar, Hazret-i Ömer'in İslam'ı gününe kadar manlarını küffar-ı Kureyşten gizlemişlerdi. Hazret-i Ömer daha evvel hånede İslam la müşerref olup ehl-i İslam'ın adedi onunla kırka bāliğ olmuş ve o zamana kadar imanlarını gizlemiş olanlar Hazret-i Ömer'in İslam'ı üzerine Kabe'nin ya-mındaki mecma' olan Dâru'n-Nedve'ye girip imanlarını izhar etmişlerdir. O vakte kadar hafiyyen imâna davet olunur ki Hazret-i Ömer'in İslâm'ı üzerine cehren din-i İslam ilan edilmeye başlamıştır.
Üçüncü Tabaka: Müşrikînin eză ve cefâsından nāşi Mekke'den Habeş'e hicret eden zevātdır.
Dördüncü Tabaka: Akabe-i ûlada Fahr-1 'Älem Efendimize bï'at eden subbak-1 ensar-ı kiramdır ki on iki kişiden ibaret idiler. Şirk, zinā, sirkat ve iftiradan ictinab etmek ve çocukları öldürmemek üzerine taahhüt verip bi'at eylediler.
Beşinci Tabaka: Akabe-i saniyede bi'at eden ensar-ı kiram ki adetleri yetmiş bir kadar idi. İçlerinden dokuzu Hazrec'den, üçü dahi Evs'den olmak üzere on iki kişiden ibaret idiler.
63 [libn Ishak, es-Siyer ve'l-Megāzi (Beyrut: Daru'l-Fikr, 1978), 139.]
64 [Ibn Salah, Mukaddime, 299-300.]
65 Hüseyin Avni birinci defterde bu kısmı Ashab-ı kiram'ın adedi başlığı altında da ele almak-tadır. Ancak bu kısmı "aşere-i mübeşşere s. 78" diye atıfta bulunarak ikinci defterde bu başlık altında tekrardan yazmıştır. Biz de çalışmamızda bu kısmı "aşere-i mübeşşere" kısmında ver-meyi ikinci defterin sonradan yazılması sebebiyle Hüseyin Avni'nin son tashthini içermesine binden yeterli gördük.]
HUSEYİN AVNÍ ARAPKİRİ
BUGYETU'L-HASÎS FÎ TÂRÎHİ İLMİ'L-HADÎS
NEŞREDEN:
NİLÜFER KALKAN YORULMAZ
159. (Ey Resûlüm! Genelde ve özellikle Uhud gazvesinde sen) Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, elbette onlar etrafından dağılıverirlerdi. O halde onları affet, onlar için mağfiret dile ve (umûma ait) iş hakkında onlara danış, artık karar verdiğin zaman da, Allah’a güvenip dayan (onu yap). Şüphesiz Allah kendisine güvenip dayananları sever. [krş. 42/38]
YanıtlaSil
Yuksel31 Ocak 2025 06:18
38. (Onlar) Rableri(nin çağrısı)na gelirler, namazı dosdoğru kılarlar. İşleri aralarında danışma iledir. (Onlar) kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de (Allah için) harcarlar.
(Bu âyet-i kerîme müslümanların mühim işlerinde şûrâ usulüne başvurmaları gerektiğine, İslâm idare şeklinin ise kendi aralarında ehliyet ve takvâ sahibi kimselerden seçecekleri şûrânın kararlarıyla olması lazım geldiğine delil teşkil etmektedir.)
39. Onlar, bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman yardımlaşıp kendilerini savunur (zulme baş eğmez)ler.
(Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi, hangi şekliyle olursa olsun zulme elbirliği ile karşı konulur. Çünkü zulme göz yummak caiz değildir. Bu durum, zalimin zulmüne, günah ve azabına ortak olmaktır. Hz. Ömer’in adaleti gibi bir adalet isteyenler O’nun halkı gibi bir halk olmalıdır.) [krş. 11/113]
40. Kötülüğün karşılığı, onun dengi bir kötülüktür. Kim de affeder, barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez. [bk. 16/126]
41. Kim de zulme/haksızlığa uğradıktan sonra o (hasmı)ndan aynı şekilde öcünü/hakkını alırsa, işte bunlar aleyhine olacak bir yol (hiçbir sorumluluk) yoktur.
42. Ancak sorumluluk ve ceza insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere saldıranlaradır. İşte, onlar için acıklı bir azap vardır. [bk. 5/33-34]
Al-i İmrân sûresi 159. ayet
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
472 1 Ümmetimden bir taife, Allahın emrile hareket etmekte devam eder. Onlar hak üzerinde oldukları halde, kıyamet kopana kadar kendilerini terk eden ve muhalefet eden kimsenin onlara bir zararı dokunmaz. Taki Allahın emri gelinceye kadar onlar insanlara galibtirler. Hz. Muaviye (r.a.)
472 2 Ümmetimden bir taife, kendilerine düşmanlık edenlere galip oldukları halde, Hak üzerine mücadelede devam ederler. Hatta onların sonuncusu mesihüd deccal ile harp eder. Hz. İmran (r.a.)
472 3 Ümmetimden bir taife, kıyamet kopuncaya kadar yardım görmekte devam eder. Kendilerini terkedenlerin ayrılmaları da onlara bir zarar vermez. Hz. Muaviye İbni Kırra (r.a.)
472 4 Ümmetim dininde basiretli olmakta devam eder. Taki yahudiler gibi, akşam namazı için yıldız çıkmasını beklemedikçe, nasraniler gibi de sabahda yıldızların kaybolmasını beklemedikçe ve cenazeyi de sahiplerine bırakmadıkça. (Cenazeyi teşyi etmeyi bırakmadıkça) Hz. Hars İbni Vehb r.a
472 5 Hilafet beni Ümeyyede deva eder, bir defa ellerinden (Abbasilerce) süratle çakilip alınıncya kadar. Onlardan çıkınca da hayattan hayır yoktur. Hz. Sevban (r.a.)
472 6 "La ilahe illallah" kelimesi halktan gadabı men etmekte devam eder, dünyaları düzelip de dinden gideni ehemmiyetsiz görmedikçe. O zaman bu kelimeyi söylediklerinde kendilerine "Yalan söylüyorsunuz. Siz onun ehli değilsiniz" denilir. Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.)
472 7 Ümmet şeriatı hasene üzerine devam eder, aralarında şu üç hal zahir olmadıkça; İlim kendilerniden alınmadıkça, aralarında habis veled çoğalmadıkça, "Sakkarun" aralarında zahir olmadıkça, Dediler ki: "Sakkarun nedir?" Buyurdu ki, bunlar içmeden sarhoş olanlardır. Ahir zamanda gelirler, birbirlerile karşılaştıklarında aralarındaki selamları lanetleşmektir. Hz. Muaz İbni Enes (r.a.)
472 8 Kıyamet gününde şu beş şeyden hesap vermedikçe Adem oğlunun ayakları Rabbının huzurundan ayrılmaz: Ömrünü nerede ifna etti. Gençliğini nasıl geçirdi. Malını nasıl kazandı. Malını nereye harcadı. İlmi ile nasıl amel etti. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
472 9 Kulun ayakları ayrılmaz, şu dört şeyden sual olmadıkça: Ömrünü nerede ifna etti. İlmi ile nasıl amel etti. Malını nerede kazandı, nasıl harcadı. Cismini nerede çürüttü. Hz. Berze (r.a.)
472 10 Bir adama karısını niye dövüyor diye sorma. Kime itimad ediyor kime itimad etmiyor diye de sorma. Vitri kılmadan da uyuma Hz. Ömer r.a
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
146 1 Seni davarları ve kır hayatını seviyor görüyorum. Kırlarda bulunduğun ve ezan okuduğunda sesini yükselt, Muhakkak ki müezzin sesini işiten cin, insan, taş, ağaç ve her şey kıyamet gününde (sesini işittikleri müezzinin ezanına) şahidlik edeceklerdir. Hz. Ebû Said (r.a.)
146 2 Ben, kıyamet gününde, yeryüzündeki taş, toprak ve ağaç adedinden fazla bir cemmi gafire şefaat edeceğim. Hz. Uneysil Ensari (r.a.)
146 3 Ben gümüşten mühür edindim ve üzerine "Muhammedün Resulullah" nakşettirdim. Kimse böyle bir mühür kullanmasın. Hz. Enes (r.a.)
146 4 Ben rağbet ve rehbet ile namaz kıldım. Ve namazımda üç şey diledim. İkisi kabul edildi. Biri kabul edilmedi. Harici düşmanlar onlara (Mahv edecek derecede musallat olmasın istemiştim. O ümmetime verildi. İstedim ki, boğularak helak olmasınlar, o da verildi. Aralarında düşmanlık olmasın istedim, bu reddedildi. Hz. Muaz (r.a.)
146 5 Rabbimden müşriklerin çocuklarını diledim. Onları bana verdi. Cennet ehline hizmetçi olarak. Zira bunlar fitreten islamdırlar. Ve babalarının düştüğü şirke henüz düşmediler. Hz. Enes (r.a.)
146 6 Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Hz. Ali (r.a.)
146 7 Bir taife bilirim ki, ne Peygamber, ne de şehiddirler. Lakin Peygamberler ve Şehidler kıyamette onların makamlarına imrenirler. Bu taifenin insanları hem Allah'ı severler, hem de Allah'ı sevdirmeye çalışırlar. Halka, Allah'a itaat etmeyi emrederler. Halk Allah'a itaat edince de Allah onları sever. (Yani halkta Allah sevgisi uyanır.) Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
145 1 Ben size filan-falan kimseleri ateşle yakmanızı emretmiştim. Halbuki ateşle ancak Allah azab eder. Eğer onları yakalarsınız öldürün, kafi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
145 2 Ben sizin önünüzden "Havza" varıp, sizi arayacağım. Kim ki Beni orada bulur ve Havzı kevserden içerse bir daha susamaz. Öyle kimseler gelecek ki, Ben onları, onlar da Beni tanıyacak. Fakat kendileriyle aramız açılacak. Soracağım. Niye böyle? Denilecek ki: "Onlar senden sonra yaramaz işler yaptılar?" O zaman Ben onlara sahip çıkmıyacak ve benden sonra (dini) değiştirenlere "uzak , uzak olun" diyeceğim. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.)
145 3 Sizin üzerinize üç şeyden korkarım. Ki bunlar da vuku bulacaktır: Alimin hatası, Münafıkın Kur'anla cidali, Dünyalık kapısının size açılması. (Dünyanın yıkım oluşu şundandır. Dünya muhabbeti gönüle girerse çok fazla uyanıklık istiyor. Dünya teveccühüne aldanmasa da vasıta gibi hizmetinde kullansa büyük bir nimettir.) Hz Muaz (r.a.)
145 4 Kadınlarla biat edildiğinde el almam. Lakin ben onlardan Allah'ın aldığını alırım. (Kadınlardan sözle, erkeklerden ise söz ve musafaha ile biat alırlardı.) Hz. Enes binti Yezid (r.a.)
145 5 Öyle kast ediyorum ki, cemaate bir imam tayin edeyim, kendim de dolaşayım. Ve Cuma günü kimi evinde bulursam yakayım. Hz. İbni Mektum (r.a.)
145 6 Ben Rabbimden ümmetim için şefaat diledim. Onu bana verdi. Bu, şirk koşmıyan her mü'mine nasib olacaktır. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
145 7 Ben sizin görmediklerinizi görüyor, işitmediklerinizi işitiyorum. Gök gıcırdıyor, hakkıdır da. Gökte dört parmaklık boş bir yer yok ki, oraya bir melek secde etmiş olmasın. Nefsim kudretinin elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Döşekler üzerinde kadınlarla telezzüz edemezdiniz ve bağrınızı döverek yabana uğrardınız. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
145 8 Ben bir kelime biliyorum ki, ölümü yakın olan kimse onu derse, ruhu rahatlık bulur ve kıyamette de ona nur olur. Bu, "Lâ ilâhe illallah" dır. Hz. Talha (r.a.)
145 9 Ben bir kelime biliyorum ki, kim onu hakkı ile söylerse Cehennem ona haram olur. O da, "Lâ ilâhe illallah" dır.(Hakkı meselesi haramdan kendisini koruması demektir.) Hz. Ömer (r.a.)
145 10 Ümid ediyorum ki, Bana tabi olanlar Cennet ehlinin dörtte biri, ümid ediyorum ki, üçte biri ve ümid ediyorum ki, yarısı olur (Sonradan üçte ikisi buyurulmuş.) Hz. Câbir (r.a.)
İslam in özü tasavvuftur
Mahmud Esad Coşan.
Akra fm
Günün sohbeti
Bir beldede zina ve riba meydan alırsa, onlar (o belde halkı) Allah'ın azabına hak kazanmış olurlar.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 54 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel6 Şubat 2025 03:11
Bir kavim içinde riba ve zina zahir oldu ise, onlar Allah'ın azabını hak etmişlerdir.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
Sayfa: 375 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
142
KÜTÜB-İ SİTTE
14. CİLT
وه القينات ( جمع قينة، وهي المغنية .
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis. salātu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanin gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun. lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı:
★ Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir meta haline gelirse
★ Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kal dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
★ Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
* Mescidlerde (rıza-yı İlahi gözetmeyen husumet, alış-veriş, eğlence ve siyasata us. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
★ Kaume, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
★ (Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan- ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
* (San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
* Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) [veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizî, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
te, Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hâdisi olarak bilir. Ha hayatında hakim duruma gelecek pekçok içtimâî marazları nazar-ı dik- diaye, Aleyhissalatu vesselâm, kıyameter rüzgar hadisioletinin ictimai kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten ictimâî bir has-
14. CİLT
KIYAMET ALAMETLERİ
143
talıktır. Beşeriyetin yaratılış hikmeti gereğince bu hastalıklara her de-virde her yerde rastlanır. Ancak çerçevesi dar, gücü zayıftır. Fakat, ande şulan o ki, kıyameti zaruri kılan bir hal olarak, bunlar, hem yaygın anla Janiyet ve hem de fevkalâde kesafet kazanarak cemiyetin bünyesinde kokleşeceklerdir. Beşeriyeti bir bütün olarak bir uzva, bir heyet-i içti-haiyeye benzetecek olursak, bu büyük beşerî uzviyet tıpkı münferid bir insan gibi, bünyesine yerleşen bu kadar ağır hastalıklara dayanarak, on beş çeşit hastalıkla, ağır hasta yatan tedavisiz bir beden gibi, ölüm ona daha hayırlı ve belki de bir kurtuluş olacaktır. Kıyamet bir bakıma onul-maz şekilde içtimâî marazlarla alude olmuş beşeriyetin ölümüdür. Anla-şılacağı üzere bu külli ölümü, beşeriyet, şeriat-ı İlahiyeyi dinlemeyerek kendi eliyle hazırlamaktadır. Hadiste sayılan on beş marazın herbiri di-nin yasak ettiği bir haramdır. Dikkat edersek insanlığın, kendi eliyle ördüğü teknik çerçevenin sağladığı kolaylık ve imkanların da yardımıyla, rihul-hamra vetiresinde her geçen gün daha da artan bir sür'atle yol aldığını görürüz.
2- Hadisin anlaşılması için, kapalı olan bazı tabirlerin yanına paran-tez içerisinde açıklayıcı ilavelerde bulunduk. Burada sonradan gelen ne-sillerin önceden gelenlere (yani halefin selefe) hakareti meselesi ile ilgili bir açıklamayı kaydedeceğiz. Tibi der ki: "Bundan maksad, halefin (arka-dan gelenlerin) selefi (Sahabe, Tabiin ve Etbau't-tabiin gibi Resulullah'ın senasına mazhar olan nesilleri) ta'n etmesi onlara birkısım kusurlar izafe etmesi, salih amellerde onlara ihtida etmemesidir. Bu davranışlar onlar hakkında lanet gibidir." Aliyyu'l-Kârî te'vile kaçmaya gerek olma-dan, selefe lanet eden zümrelerin varlığına dikkat çekerek "Bunlar kâfir veya mecnundur, ama lanet edici bir zümredir" der ve ilave eder: "Bu zümre sadece lanetle de yetinmeyip, selefi tekdir de ediyor. Bu cinayeti işlerken dayanakları fasid olan hevaları, kısır olan efkârlarıdır. Böyleleri mesela Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman radıyallahu anhüm ec-main'in, (Resulullah'tan sonra) hilafeti haksız olarak ele geçirdiğini, aslında hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu iddia ederler. Gerçek şu ki, bu iddia batıldır ve bu hususta selef ve halef bütün ümmet icma etmiştir. Bu iemaya karşı çıkan münkirlerin iddialarının hiçbir değeri yoktur. Kur'an ve sünnette hilafetin Resulullah'tan sonra Hz. Ali'ye ait olduğuna dair hiçbir delil, hiçbir nass mevcut değildir."
5047 ١٤ - وعن ابن عمرو بن العاص رضي الله عنهما قال: [ قَالَ رَسُولُ اللهِ ﷺ : أول = الآياتِ خُروجاً طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبهَا، وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحى -
KÜTÜB-İ SİTTE
14. CİLT
142
القينات ) جمع قينة، وهي المغنية . وه
13. (5046)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhis salâtu vesselâm) (bir gün):
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelme. si vacib olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bun lar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı:
* Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir meta haline gelirse
★ Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kal dıkları zaman.
★ Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telakki ettikle ri zaman.
★ Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
★ Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
★ Mescidlerde (rıza-yı İlahi gözetmeyen husumet, alış-veriş, eğlene ve siyasata us. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
★ Kavme, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
* (Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insan ları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
★ İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
* (San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dan sing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yay gın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
* Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, [zelzeleyi], yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) (veya gökten taş yağmasını, (kazfi)] bekleyin." [Tirmizi, Fiten 39, (2211).]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadisi, ümmet umumiyetle, kızıl rüzgar hadisi olarak bilir. Ha-hayatında hakim duruma gelecek pekçok ictimâî marazları nazar-ı dik kate arzetmektedir. Bu sayılanlardan herbiri hakikaten ictimai bir has
قَبْلَكُمْ إِلَّا أَنْ يَكُونَ اللَّهُ أَعْطَاهَا هَارُونَ فَإِنَّ مُوسَى كَانَ يَدْعُو وَيُؤْمَنُ
هارون (حارث وابن مردوية عن انس)
1022- Bana üç haslet tevdi edilmiştir:
a) Saflar halinde (cemaatle) namaz kılma şerefi bana verildi.
b) Bana selam verildi ki, bu cennet ehlinin selamıdır.
c) Bana "Amîn" verildi ki, bu sizden öncekilerden hiç kimseye verilmemişti. Yalnız onu Allah Harun'a vermişti. Musa dua ediyordu, Harun da "Amîn" diyordu.
۱۰۲۳ أُعْطِيتُ الْكَوْثَرَ نهر في الْجَنَّةِ عَرْضُهُ وَطُولُهُ مَا بَيْنَ الْمَعْرِبِ وَالْمَشْرِقِ لَا يَشْرَبُ مِنْهُ أَحَدٌ فَيَظْمَاءُ وَلَا يَتَوَضَّؤُ مِنْهُ أَحَدٌ فَيَتَشَعَّتُ أَبَدًا لا يَشْرَبُهُ انْسَانُ اَحْفَرَ ذِمَّتِي وَلَا قَتَلَ أَهْلَ بَيْتِي (ابن مردوية عن انس)
1023- Cennette bir nehir olarak bana Kevser verilmiştir ki, eni ve uzunluğu doğu ile batı arası kadardır. Ondan içen hiç susamaz, ondan abdest alan asla kirlenmez. Ancak onu bana karşı olan, anlaşmayı bozan ile Ehl-i Beyt'imi öldürenler içemeyecektir.
١٠٢٤ - أُعْطِيتُ سَبْعِينَ أَلْفًا مِنْ أُمَّتِي يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ بِغَيْرِ حِسَابٍ وُجُوهُهُمْ كَالْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ وَقُلُوبُهُمْ عَلَى قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ فَاسْتَوَدْتُ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ فَزَادَنِي مَعَ كُلِّ وَاحِدٍ سَبْعِينَ اَلْفا (حم والحكيم ع عن أبي بكر)
1024- Ümmetimden yetmiş bin kişi bana bağışlandı. Hesap vermeden cennete girecekler. Yüzleri ayın ondördü gibidir. Kalpleri tek adam kalbi gibidir (yani birleşmişlerdir). Rabbim Azze ve Celle'den bu adedi fazlalaştırmasını istedim. Rabbim de bana herbir tanesi ile birlikte yetmiş bin kişi daha verdi (bağışladı).
١٠٢٥ - اَعْظَمُ النَّاسِ هَمَّا الْمُؤْمِنُ يَهْتَمُّ بِأَمْرِ دُنْيَاهُ وَأَمْرِ آخِرَتِهِ (ه عــن
انس)
1025- İnsanlar arasında en gayretli (ve çalışkan) kişi, dünya ve ahiret işlerine önem veren mü'mindir.
251
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 22:50
٤٤٧ - كَانَ لَا يَنَامُ حَتَّى يَقْرَأُ بَنِي إِسْرَائِلَ وَالرُّمَرَ (حم ت ك عن عائشة)
447- Ben-i İsrail ile Zümer Surelerini okumadan yatmazlardı
.
448- Kahkaha ile gülmezdi.
٤٤٨ - كَانَ لَا يَنْبَعِثَ فِي الضَّحَكِ" (طب عن جابر بن سمرة)
٤٤٩ - كَانَ لَا يَنْزِلُ مَنْزِلاً إِلَّا وَدْعَهُ بِرَكْعَتَيْنِ (ك عن انس صحيح)
449. Bir yere konaklayıp da oradan ayrıldığı zaman, mutlaka iki rekat namaz kılardı da öyle ayrılırdı.
٤٥٠ - كَانَ لَا يَنْفُخُ فِى طَعَامٍ وَلَا شَرَابِ وَلَا يَتَنَفْسُ فِي الإِنَاءِ (ه عن ابن عباس حسن
450- Yemeğe, suya üfürmezdi. Kabın içinde nefes almazdı.
٤٥١ - كَانَ لاَ يُوَاجِهُ أَحَدًا فِي وَجْهِهِ بِشَيْءٍ يَكْرَهُهُ رحم د ن خ في الادب عن انس)
451-Kendisinden kötü söz duyacağı kişiye yaklaşmazdı.
٤٥٢ - كَانَ لاَ يُوَلَّى وَالِيًا حَتَّى يُعَمِّمَهُ وَيُرْخِي لَهَا عَذَبَةٌ مِنْ جَانِبِ الْأَيْمَن نَحْوَ الْأُذُن (طب عن ابي امامة)
452- Bir vali tayin ettiği zaman, ona sarığı kendi eliyle sarıp giydirir ve sarığın kuyruğunu sağ tarafından kulağına doğru sarkıtırdı.
٤٥٣ - كَانَ يَأْتِي ضُعَفَاءُ الْمُسْلِمِينَ وَيَزُورُهُمْ وَيَعُودُ مَرْضَاهُمْ وَيَشْهَدُ جنايزهُمْ (ع) طب ك عن سهل بن حنيف)
453- Müslümanların güçsüzlerine gelirdi. Onları ziyaret ederdi. Hastalarını yoklar, cenazelerinde hazır bulunurdu.
Üç mescidden başkasına sefer ittihaz edilmez. Mescidi Haram, Şu Benim mescidim ve Mescidi Aksa.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 474 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 23:01
İnciyi (ilmi) hınzırların ağzına bırakmayın.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 474 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 23:02
İnciyi, yani fıkhı köpeklerin ağzına bırakmayın.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 474 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Cennete girip cehennemden kurtulmak, nimetin tamamındandır.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 449 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel7 Şubat 2025 23:22
Size iki şey bıraktım: Allah'ın kitabı ve (Ehli Beytim) Kim ona tabi olursa hidayet üzere olur. Kim de ayrılırsa delalete düşer.
Ravi: Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.)
Sayfa: 144 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Şam ehli helak olduğunda, ümmetimde hayır kalmaz. Bununla beraber Deccalla savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin "hak üzere" galib olması devam edecektir.
Ravi: Hz. Muaviye İbni Kurre (r.a.)
Sayfa: 65 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
kadınlar ve çalgı âletleri türediği, şaraplar içildiği ve ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman işte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şek değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbi ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler. (Tirmizî: 2308)
Hadis-i şerifin açıklaması:
"Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı."
Devlet malı birkaç şahsın elinde olacak ve bunu istedikleri gh kullanacaklar. Kim fazla çalarsa o çok rağbet görecek.
Devleti idare edenler, halka äit malları kendi üzerlerinde toplamaya çalışacaklar, halkın kazancını vergiler vasıtası ile ellerinden alacaklar bunu rahatça hem yiyecekler hem de yığacaklar. Kendileri büyük refah içinde yaşayıp halk sıkıntı çekecek.
Zālimin zulmü artacak, mazlum ise inleyecek.
Çünkü onlar Hakk'a yönelmeyecek, halka yönelecek. Her yöneldiğ kimse başına kaynar su dökecek. "Yandım!" diyecek, yine ona sokulacak Niçin? Şaşkın olduğu için.
Fakat hakikat ehli yine kanaat sebebiyle huzurludur. Onlar halka hiç bir zaman rağbet etmezler, Hazret-i Allah'a ve Resul'üne rağbet ederler Fakat bunlar da pek azdır.
"Emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı."
Bu kötülük zamanında emanet ganimet bilinecek, onu vermemeye gayret edilecek.
Binaenaleyh böyle bir zamanda çok tedbirli olmak gerekiyor. Çünkü itimat kalkmıştır. Bunun da sebebi kalpte imanın olmayışıdır.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şeriflerinde buyururlar ki:
آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلَاثُ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ .
ündunağın alameti üçtür: Söylerse yalan söyler, söz verirs sound Budurmaz, kendisine bir şey anlane soudilirse hryanel eder." (Buhârî Tecrid-i sarih: 31)
Bundan ötürü bu haller husule gelecek.
"İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği."
İlim Allah için değil, memuriyet için, geçim için tahsil edilecek Görünüşte ilim tahsil ediyor denilecek, fakat menfaat, tahsil edilecek, onların Allah-u Teâlâ ile ilgileri olmayacak. nam ve şöhret icin
56
ve bu aman şeki birbiri nler
"Kişi karısına itaat edip annesine âsi olduğu."
İşte böyle bir zamanda amellerinin karşılığı olarak Allah-u Teâlâ onların başına kadın idareciler getirir. Bu kötü icraat onların amelidir.
"Dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı."
Dinden imandan uzaklaşan bir millet, Allah-u Teâlâ'nın her emrini bıraktığı gibi;
وَوَصَّيْنَا الْإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا.
"Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir." (Ahkaf: 15)
maya efah
Emr-i şerif'ini de bırakmıştır. Kalbi tamamen ters döndüğü için, ana-babasına yapmadığını başkalarına yapıyor.
"Mescidlerde gürültüler başgösterdiği."
Gerçek mânâda tâzim ve saygı kalkacak, herkes aklına geleni söyleyecek. Tabii ki bu söylenenlerin hepsi ahkâma mugayir olacak.
"Fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği."
diği cak
Bu seyyiat zamanı öyle bir devirdir ki, baştakiler hep fâsık ve münafık olacak.
hiç er.
e
0
"Aşağılık adamın milletin lideri olduğu."
Halkın içinden asaletsiz, şerefsiz, haysiyetsiz insanlar milletin başına geçecekler. Yani ayak takımı başa, baştakiler ayak altına alınacak.
"Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu."
O zālimler başa geldiğinde şerleri çok olacak. Halk korkup menfaatlerinden onlara boyun eğmek zorunda kalacak.
"Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği."
O zamanda bunlara itibar edilecek. Bütün fuhuş, fenalık, rezalet alenen meydanda olacak ve bunlara rağbet edilecek. Allah-u Teâlâ onlara lânet eder ve hiçbir surette onlara rahmet nazarı ile bakmaz.
"Ve bu milletin sonunda gelenler, evvel gelenleri lânetlediği."
Öyle bozuk bir nesil gelecek ki, o kadar asaletsiz türemeler türeyecek ki, öyle piçler zuhur edecek ki, ecdadı ile övünmeyecek de içindeki kötülüğü onlara hamledecek, bu aseletsiz ayak takımı onlara hakaret nazarı ile bakacak.
Oysa geçen devirler, değil müslümanları, dünyayı hayrete düşüren en güzel hasletlerle dolu idi. Onlar iman, şecaat, cesaret, adalet, fazilet sahibi idiler.
"İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbir ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler."
5
gibi
422
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN - DEVLET İLİŞKİLERİ
lu'daki hareketin dış güçlerin (İngiliz) yönettiği hususunda görüşleri var. Bu ko-nuda bilgi rica etsek?
O kadar çok söyleyecek şey var ki... Kadir Mısıroğlu "Sebil" gazetesinde yazdı, tek o yazdı, üstü kapalı şekilde, İsmet Paşa soruyor, M. Kemal Paşa'ya: Paşam diyor, İngilizler size "Dizbağı nişanı" vermiş (Dizbağı nişanı İngilizlerin en büyük nişanıdır. Kimseye vermezler) Bu nasıl oldu, benim haberim yok" di-yor. O da geçiştiriyor. M. Kemal Paşa. Diyor ki, "İngilizler beni sever de onun için" diyor.
Ben bir de tarihçilerden, mütareke zamanı, o bir seneye yakın, kısa bir sü-re içinde, İstanbul'da ilerde söz sahibi olacak kimsenin faaliyetlerini tam olarak meydana çıkarmalarını arzu ederim. Tam belgeleriyle... Bunda görülür ki M. Kemal Paşa'yı, "Beni kim tutarsa, onun taraftayım" şeklinde çalışmıştır. Bir ta-rafta sarayda zaten yaverdi, sarayda yükselme gayretleri içindeydi, bir taraftan hükümeti devirip meclise girip çıkmıştır. Hatta onun için Anadolu'ya gönderdi-ler, hükümeti devirme gayretleri içindeydi. Bir tarftan İngilizlerle sıkı ilişkiler içindeydi, bir taraftan İtalyanlarla sıkı temastaydı, herkęsle sıkı temastaydı. Ama deniyor ki, doğru, memleketi kurtarmak için yol arıyordu, herkesle sıkı te-mastaydı ve yardım vaadediyordu. Kadir Mısırlıoğlu der ki, "Hilafetin kaldırıl-masım İngilizler şiddetle istiyorlardı ve bunu başardığı için M. Kemal Paşayı tältif ettiler. Çünkü hilafet İslam birliğinin ve dolayısıyla İngilizlerin Ortado-ğu'daki hakimyetini önleyici bir faktör idi. Bunu dağıtmak suretiyle Ortado gulyu hakikaten paylaştılar Suriye'yi en arsızlar aldı, müstemleke yaptı. Irak'ı İngilizleraldı, müstemleke yaptı. Hindistan'a daha önceden girmişlerdi. Binaena-leyh Ortadoğu'nun en büyük zenginliğini, petrollerini İngilizler ve Fransızlar paylaştı. II. Cihan Harbi de zaten onun için patladı. Çünkü Almanlar herşeyi kaybettiği için, bunları geri almak üzere tekrar silahlandılar, teşkilatlandılar.
Hocam isterseniz biraz geriye dönelim... İstiklal Harbi'nin başladığı yıl-lara... Anadolu'ya geçişleri nasıl oldu. M. Kemal'in, Anadolu'ya gönderilişi, bu konuda Kazım Karabekir Paşa'nın çalışmaları Sultan Vahdettin'in M. Kemal'e yaptığı yardım...
Bunlar artık apaçık bilinen şeyler... Fakat ne yazık ki yazılı tarihimize geçmiyor. Fakat gelir geçer, belgeler ziyan olabilir ama, tarihimiz ziyan olma-sın. M. Kemal Paşa'nın bu faaliyetleri olunca, İstanbul'da da kuşku başladı. Vahdeddin aslında vatan haini değil, Vahdeddin kurtuluş nerede olacak bilemi-yor, şaşkına dönmüş, saray İngilizlerin elinde, İngilizlerin avucuna düşmüş...
Vakif arazileri ise 5 Haziran 1935 tarihinde, 2762 sayılı yasayla yeni yönetim ve idare şekline
Kokularak tüm vakıf arazileri Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanmış oldu. Vakıf arazile şekling Eykaf Bütçesinin bütünüyle devletleştirilmesi noktasında Ziya Gökalp vakıf sistemnini en keskin Fozlerle suçlamıştı. (Jaeschke, s. 28). Gökalp Evkaf Bütçesinin maliye Bakanlığı bütçesiyle bir leştirilmesini ve tekke vakıflarının da kapatılmasını istiyordu. Bu görüşlerden esinlenilerek 22 Şubat 1926 tarihli kanunla "milli ve terkedilmiş topraklar dışında doğrudan doğruya idre edilen Vakıfların, belediyeler ve genel menfaatlere yarar başka kurumlara satılabilmesi kabul edilmişti Bu yasayla birçok vakıf arazisi, 1926-1930 yılları arasında satıldı. 1930 yılında ise vakıf talanı doruk noktasına ulaşmış ve vakıf camileri bile resmen satılmaya başlamıştı. 1930 yılında topra
ğın altında yatanlara bakılmaksızın nice vakıf mezarlığı da kişi ve kuruluşlarca satın alınmıştı. 91 Ocak 1926 tarihinden itibaren miladi yılın kabul edilişiyle hicri ve rumi takvim kullanılışı da kal dırılmış oluyordu.
Takvimle ilgili bu gelişmeden sonra dini bayram günleri ile resmi bayram günlerinde bir düzenle meye gidildi ve önce Peygamber (s.a.s.)in doğum günü olan Mevlid Kandili kaldırılarak yerine Saltanatın kaldırıldığı gün olan 1 Kasım günü "Ulusal Egemenlik Bayramı" kutlanmaya başlan dı. Daha sonra 19 Nisan 1925 tarihli kanunla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı oldu. İki büyük dini bayram olan Ramazan ve Kurban bayramları yerinde kaldı. 1 Muharrem hicri yılbaşı bayramı da kaldırılarak yerine 1 Ocak günü Hristiyanların yılbaşısı resmi tatil günü kabul edildi. 30 Ağus
tos zafer Bayramı, 23 Nisan Çocuk Bayramı devletçe kabul edilmiş bayramlardandı. En son Müslümanların ibadetlerini daha rahat yerine getirebilme noktasında tatil olarak kullam
lan cuma günleri de 1935 yılından itibaren mesai günü kabul edilerek, hafta tatili pazara çevril
96
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİ
CİLT 3
1930 yılında Sultan Ahmed'de Tapu ve Kadastro Dairesi'nin bitişiğindeki iki katlı "Maliye Hazine Evrakı" denilen yerdeki tarihi evrak "fersûde evrak" diye Bulgarlar'a okkası üç kuruş on paraya satılmıştı. Yüz binlerce kilo bu tarihi evrak arasında yalnız Osmanlı Tarihi değil, Dünya tarihini aydınlatacak vesika-lar vardı. Burada Orhan Gazi devrine kadar çıkan vesikalar da bulunuyordu. İslâm yazılarının her çeşidini okuyan bir Bulgar Albayı İstanbul'a gelmiş, hırsız-larla uyuşmuş, vesikalarımızı aylarca incelemiş ve onlara şöyle bir teklif yap-mış:
"- Bunları fersûde evrak diyerek satışa çıkarın. Şartnamesine Türkiye si-nırları dışına çıkarılmasını koyunuz!..."
Bu Bulgar zabitinin istediği gibi bir şartname hazırlanmış, kuru ot fiatın-dan aşağı, okkası üç kuruş on paraya satılmıştır.
Bulgaristan, Alman Kraliyet Enstitüsü ve Vatikan arşivi bunları paylaş-mışlar!. Bulgarlar bunları tasnif ederek, iki ciltlik bir de rehber neşretmişlerdir. Türk tarihini inceliyecekler, artık Sofya'ya gidecekler!. Ben canileri yakalattım. İzmit Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarını yapacaktı. Ancak çıkartılan bir aftan faydalandılar ve zulmü işleyenler maalesef hiç bir cezaya çarptırılmadan serbest bırakıldılar. Ben bu ibretli olayları hepinize tarihten der alasınız diye anlattım.
İ. Hakkı Konyalı
Nisan 1976-İstanbul
YanıtlaSil
Yuksel13 Şubat 2025 03:58
134
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİ
CILT 3
kurtularak Çorum'a sürgün edildi. İstiklal Mahkemesi reisi Ali Beyden işitim; hayatımda en müteessir olduğum bir şey varsa oda Yalçın'ı asamadığımdır, on assaydım belki bütün günahlarım silinirdi. Hüseyin Cahid ölürken gazeteler yazdı. Ağzı bir mağara ağzı gibi açık kaldı ve hiçbir suretle kapatılamadı, mec bur oldular yarım kilo pamukla tıkadılar,
Hürriyet Gazetesi sahibi Sedat Simavi'den de bir nebze bahsetmek iste rim. Bundan otuz sene evvel paramızın en kıymetli zamanlarında Burla Birader-ler kendisine bir milyon yedi yüz bin liralık bir çek verdiler, bina ve makinalan dahil Hürriyet Gazetesinin bütün tesisatlarını yepyeni bir şekilde ve en son sis tem olarak değiştirdiler. Buna mukabil de mukaddesat aleyhinde sinsi sinsi nes riyat yaparak yahudi ve mason ideolojisine hizmet etmesini istediler. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Sedat Simavi işi büyüttü. Hürriyet Gazetesi bir çok nüshalarında hiç olmazsa tezyifkar resimleri çizerek istihza ve hakaret ediyordu Hahi, bu ne gaflet ve dalalet(6)
Halk Partisi Van Milletvekili İbrahim Arvas Bey'in kendi partisiyle ilgili yaşanmış bu belgesel hatıraları, "Tek Parti" döneminde dine ve dindarlara ya-pılan zulümlerin boyutunu sergilemeye yeter vaziyettedir.
Özellikle rejim-basın ilişkisi ile İslam'a karşı yürütülen saldırıların o günkü boyutu ile bugün rejim-basın işbirliğiyle İslâm'a ve müslümanlara karşı yürütülen düşmanca tavırların benzerliği çok dikkat çekicidir.
Ha tek parti dönemi olmuş, ha çok partili dönem olmuş rejim açısında İslam'a düşmanlık hiç bir zaman değişmemiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN - DEVLET İLİŞKİLERİ
Tabekir ise, "M.Kemal'in -otorite ve güç bazında önceleri halife olmak is-
Sonunda Ismet'ten bu yahudi haham İzmir'den bir imtiyaz, bir menfaat temini istemiş... Hatta (Türkiyə adına) Washington Büyükelçiliğini de istemiş!.. Herkese, "İsmet teklifsiz ahbabımdır,
sözümden dışarı çıkmaz!?" diyormuş... Sonraları bu haham Mısır'a gidip åyån azası olmuştur."
Lozan görüşmələri sırasında başvəkil olan Rauf Orbay da bu görüşmələri doğrular ve Haham-başı Haim Naum'un İngilizler adına İsmet Paşa ile İngilizler adına görüştüğü və gizli pazarlık-larla halifeliğin kaldırılmasına sebep olduğunu açıklar.
Rauf Orbay, Feridun Kandemir'e konuyla ilgili olarak bakın neler anlatıyor:
"İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan'da İngilizlerle bir çeşit gizli arabuluculuk rolü oynayan Istanbul yahudi Hahambaşısı Haim Naum Efendinin telkinleriyle, hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye'de devamına müsade edilmeyip, derhal kaldırılması fikrini tamamiyle be-nimsemiş bulunuyordu."
(Feridun kandemir, Hatıraları ve Söyleyemedikleri İle Rauf Orbay, s. 96-97) Necib Fazıl Kısakürek de Halifeliğin kaldırılması fikrinin bu gizli görüşmelerde kesinleştiğini ve olayın kahramanının sözkonusu yahudi hahambaşı Haim Naum olduğunu ileri sürer.
Necib Fazıl, kendisinin çıkartmakta olduğu, "Büyük Doğu mecmuasının 29. sayısında konuy-la ilgili olarak şu iddialarda buluur:
"Haim Naum, bu korkunç teşebbüse evvelå Amerika'da TÜRKLER LEHINDE bir seri konfe
ranslar vermek suretiyle başladı, bu konferanslarda Emperyalizm Şerflerine "Türkün maddesi ni serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tà içinden, kendi öz adamlarına yıktırmalarını telkin ediyordu.
Yeni Masonluk hesabıyle Kur'ân'ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak, Haim Naumun müthiş planı idi. Amerika'da bu zemini hazırladıktan sonra İngiltere'ye geçmiş ve halis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:
-Siz Türkiye'nin mülki tamamiyetini kabul edin, ben İslâmiyeti ve İslâmi temsilciliklerini onlara
ayaklar altına çiğnetmeyi taahddüt ederim." Büyük Doğu, aynı sayıda (29) şunları da eklemektedir:
Ingiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, niyahet en månidar sözünü söyledi. Dedi ki: "Tür-kiye İslâmi alakasını ve İslâmi temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atara bizimle hulûs birliği et-miş olur. Hristiyan dünyasının hürmet ve minnətini de kazanır. Biz de kendisine dilediğini veri-riz..."
Büyük Doğu (29) "Nihai Vesika başlığı ile sözü şu sonuca bağlamaktadır:
"Lozan Muahedesinden sonra Ingiltere Avam kamarası'nda "Türklerin İstiklalini niçin tanıdı nız" diye yükselen itirazlara Lord Gürzon'un verdiği cevap: - İşte asıl bundan sonradır ki Türkler bir daha eski savlet ve şevketlerine kavuşamayacaklar-
dır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz..." Büyük Doğu'nun ve bazı başka kitapların bu bakışları için açık belge ve kaynaklar verilmemiş
tir. Ancak "tahminler sözkonusudur.
Yükarıda verilenler arasında en kuvvetlisi, bir gözlemci olarrak Rıza Nur'un yazdıkları ile Rauf bey'in Kandemir'e anlattıklarıdır. Çünkü Rauf Bey, o zaman başbakan bulunuyordu. "Gizli Pa-zarlıklar'ın içinde olmasa bile, güçlü birtakım bilgi ve sezişləri olduğu kesindir.
Gazeteci-Yazar, Ahmet Kabaklı da, "Türk Edebiyat dergisinde iki yıldan fazla bir zaman sür-dürdüğü "Temellerin Duruşması" isimli dizisində hilafetin kaldırılması konusuna geniş yer ve rerek, sözkonusu derginin 185. sayısında (Mart 89) Ismet Paşa-Haim lan "gizli pazarlıklara yer verir. Naum ilişkisine ve yapı-
Ahmet Kabaklı: "Büyük Doğuhun çıktığı uzun yıllarda da, Kadir Mısıroğlu'nun, 'Lozan Zafer mi, Hezimet mi?" kitabını yayımladığı tarihlerde de, bu itham ve suçlamaların baş hedeli Is-met Paşa yaşıyordu. Elinde suçlamaları reddetmek için yüzlerce "təkzip" imkanı da olduğu halde, bu ağır iddialara karşı hiç birşey söylememiş olması, insanı, hazin alanlarla dopdolu ola yakın tarihimiz açısından düşündürmektedir.. diyerek İsmet Paşa-Hahambaşı Haim Na
Dinî sevenler dünyadan çıkmadı,
dünyayı sevenler dinden çıktı.
Osman Nûri Topbaş
Erkam Radyo
HAŞİR
Ahiret vardır ve dünyadan daha güzeldir. (L.) 227:26. Lem'a 5. ricâ
Allah'ın bütün isimleri haşri gerektirir. (M.N.) 42:Lasiyyemaların sonu
Allah fâni insanlar için baki bir âlem yaratmıştır. (L.) 21:3. Lem'a, 2. nükte
Allah'a haşri gerçekleştirmek çok kolaydır. (S.) 86:10. Söz hâti-me; (S.) 107:10. Söz, zeylin 4. parçası; (S.) 271:22. Söz 2. makam, 6. lem'a; (S.) 485:488:29. Söz 2. makam, 3. esas (M.) 380:29. Mektup, 1. kısım, 4. nükte; (Ş.) 134: 7. Şua 3. işâret; (M.N.) 119:Zeylü'l-Habbe
Bütün insanlan diriltemeyen bir tek nefsi diriltemez. (Sn.) 31. Cemîl ve Celîl isimleri haşri gerektirir. (S.) 77:10. Söz 8. hak. Celîl ve Bakî isimleri haşri ister. (S.) 72:10. Söz 6. hakikat Cevad ve Cemîl isimleri haşri ister. (S.) 68:10. Söz 4. hakikat Dünyadaki haşir örnekleri. (S.) 78:10. Söz 9. hakikat
Dünyanın zerreleri âhirette kullanılacak. (S.) 511, 512:30. Söz 2. makam 3. nokta
Dünyay-ı deniyye içinde kemâlât-ı insaniye yerleşemez. (Mh.) 123:3. makale, tenbih
Dünyayı yaratan âhireti de yaratır. (M.) 230:20. Mektup, 2. makam, 5. kelime
Hafiz ve Rakîb isimleri haşri ister. (S.) 75:10. Söz 7. hakikat Hakîm, Kerîm, Adil, Rahîm isimleri haşri gerektirir. (S.) 66, 80:10. Söz 10. hakikat
Hakk ismi haşri gerektirir. (S.) 83:10. Söz 11. hakikat Haşirde amellerin yayılması. (S.) 109:10. Söz zeylin 4. parçası Haşirde, azalarını helâl dairede kullanan insanın bütün azaları lehinde şehadet ederler. (S.) 293:23. Söz 2. meb. 3. nükte Haşirde, azalarını yanlış yolda kullanan insandan bütün azaları şikâyetçi olacak. (S.) 293:23. Söz 2. mebhas, 3. nükte FIHRIST/248
Haşirden Cehenneme gitmek. (M.) 22:3. Mektup
Haşirden Cennete gitmek. (M.) 22:3. Mektup
laşır cismânidir. (S.) 191:11. Şua 8. mesele; (L.) 119:17. Lem'a, 4. nota; (Mh) 124:3. makale
Haşirle ilgili suâller. (S.) 476:29. Söz 2. makam, mukaddime
Haşir, ism-i Azamın ve bazı isimlerin en büyük derecesinin maz-handır.. (S.) 307:24. Söz, 2. dal
Haşır meydanı insanı bekleyen bir harmandır. (M.N.) 100:Hab-be; (S.) 80:10. Söz 9. hakikat
Haşir meydanı nerededir? (M.) 41:10. Mektup, 2. suâl; (M.) 373:28. Mektup, 8. mesele, 4. nükte
Haşirde Müslümanlara kim yol gösterecek? (M.) 373:28. Mek-tup, 8. mesele, 4. nükte
Haşirde Müslümanlar Peygamberimizi şefaat için nasıl bulacak-lar? (M.) 373:28. Mektup, 8. mesele, 4. nükte
Haşır Risalesi ne zaman ve niçin yazıldı? (Ş.) 616:8. Şua
Haşirde ruhların cesetlere gelmesi, cesetlerin diriltilmesi. (Ş.) 31:2. Şua, hâtime
Haşirde toplanma nasıl olacak? (M.) 373:28. Mektup, 8. mes, 4. nük.
Haşirde zıtlar birbirinden ayrılır, sebepler ve vasıtalar ortadan kalkar. (1.1.) 230.
Haşri Allah vaad etmiştir. (M.) 244:20. Mektup, 2.makam, 11. kelime; (M.N.) 41:Lasiyyemalar; (Ş.) 155:9. Şua, 2. nokta
Haşrin bir anda gerçekleşmesi mümkündür. (S.) 105:10. Söz zeyl. 3. parça
Haşrin en büyük delili Peygamberimizdir. (Mh.) 150:3, makale, muk. Haşrin geleceğine en büyük delil rahmettir. (1.1.) 25.
Haşri gerektiren şey çoktur. (L.) 302-311:30. Lem'a 2. ve 3. nukte: ($) 1549 Suk, mukaddime; (M.N.) 35:Lasiyyemalar (1.1.) 25,26.
Hagrin ispatı. ($.) 177:11. Şua 7. mesele; ($.) 509:15. Şua: (M2) 151:3, maka; (S.) 46:9. Söz: (S.) 562:32. Söz 2. mevkıf, 2.
FIHRIST/249
makam; (S.) 54:10. Söz; (S.) 96-99:10. Söz hâtime; (1.1.) 55; (M.N.) 34-42:Lasiyyemaların sonu; (M.N.) 93:Zeylül-Hu bâb; (M.N.) 103:Habbe
Haşri ispat Kur'ân'ın maksatlarındandır. (Mh.) 11:1. makale, 1, mukaddime; (Mh) 104:2. makale
Kur'ân'ın haşri ispatı. (S.) 87:10. Söz hnâtime; (S.) 100, 107:10. Söz zeylin 2. ve 4. parçası; (S.) 364:25. Söz 1. şule, 1. şua 3. nokta; (S.) 381:25. Söz 2. şu'le 1. nükte 2. nükte-i belagat; (S.) 396, 397:25. Söz 2. şu'le, 2. nur
Haşrin muktazîleri. (S.) 479-485:29. Söz 2. mak. 2. esas
Haşrin ruhî faydaları. (Ş.) 153:9. Şua, mukaddime.
Hayat haşri ispat eder. (L.) 326:30. Lem'a 5. nükte, 4. remiz Hayy, Kayyum, Muhyî ve Mümît isimleri haşri gerektirir. (S.) 77:10. Söz 8. hakikat
"Hazırlanınız başka dâimî bir memlekete gideceksiniz." (S.) 60:10. Söz İbni Sina, "Akıl haşre yol bulamaz" diyor. (M.) 361:28. Mek-tup, 7. mesele, 3. işâret; (B.L.) 13; (S.) 89:10. Söz hâtime İmam Gazâlî'nin "İkinci diriliş birinciye muhâliftir" sözü. (B.L.) 144. İnsan için bir haşir meydanı açmayı değer mi? (S.) 64:10. Söz mukaddime, 3. işaret
İnsan kabre girip rahatla yatamaz. Mutlaka uyandırılacaktır. (S.) 77:10. Söz, 7. hak.
Insan, ruhlar âleminden, anne rahminden, çocukluktan, ihtiyar-lıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan ge-çen uzun bir imtihan yolculuğundadır. (S.) 35:7. Söz
Insanın yaratılması ve diriltilmesi bir tek nefis kadar kolaydır. (Sn.) 32; (S.) 641:Lemaat
Kainat haşir sabahıyla gözünü açacaktır. (S.) 489:29. Söz 4. esas 1. mese
Kainata serpilmiş hayat parçalarının muhassal bir hayat-ı umu-miyesi var olmak gerektir. (Sn.) 24.
FIHRIST/250
Kerem ve rahmet hasri ister. (S.) 65:10. Söz 2. hakikat Meleklere iman ve kadere iman haşri gerektirir. (S.) 98:10. Söz mukaddime, 2. nokta.
Mucfb ve Rahîm isimleri haşri ister. (S.) 69:10. Söz 5. hakikat Münafıklar, fikir hürriyetinden istifadeyle haşri inkar ettiler.
(S.T.) 95.
Neşe-i ulâ, neşei uhra. (İ.İ.) 22, 60.
Onuncu Söz'ün neşri, dalâlet ehlinin kalplerindeki haşri inkar fikrini ağızlarına tıkadı. (T.H.) 221:Esk. hayatı
Önceki peygamberler niçin cismânî haşri ve bir kısım iman esaslarını kısa açıklamışlar? (S.) 303:24. Söz 1. dal
Peygamberimizin altmış üç yıl gibi kısa bir ömür sürmesi haşri ispat eder. (S.) 98:10. Söz mukaddime, 2. nokta
Peygamberimizin bütün mûcizeleri ve peygamberliğine delil olan herşey haşre delildir. (S.) 94:10. Söz hâtime
Peygamberimizin duâsı haşrin olmasına sebeptir. (198:19. Mek-tup, 1. zeyl, 12. reşha; (S.) 69-72:10. Söz 5. hakikat
Peygamberimiz haşirde pekçok insanla nasıl görüşecek? (M.) 373:28. Mektup, 8. mesele, 4. nükte
Peygamberimiz ve Kur'ân haşri haber veriyor. (S.) 84, 85:10. Söz 12. hakikat
Rububiyet haşri ister. (S.) 65:10. Söz, 1. hakikat
Yeryüzündeki haşir örnekleri. (M.N.) 16:Lem'alar, 6. Lem'a; (L.) 141:17. Lem'a, 15. nota; (S.) 52:10. Söz
Yüzyirmi dört bin evliya ve Yüzyirmi dört milyon evliya haşrin olacağını söylüyor. (S.) 110:10. Sözzeylin 5b parçası
HATA
Bediüzzaman, "Hatalarımı bana söyleyin" diyor. (B.L.) 99.
Bediüzzaman hata yapabileceğini söylüyor. (B.L.) 98.
Birisinin hatası için başkası cezalandırılmaz. (K.L.)
1:38. FİHRİST/251
Kadın resmine şehvetle bakmak ruhun yüce hissiyatını öldürür. (S.) 668:Lemaat.
Kuvve-i şeheviye. (İ.İ.) 29,141, 224.
Kuvve-i şeheviyenin ifrat, tefrit ve vasat mertebeleri. (1.1.) 29.
Kuvve-i şeheviye kapıcı ve it hükmündedir. (S.) 292:23. Söz, 2. meb.
Şehvetteki lezzet cüz'i bir ücrettir. (S.) 373:25. Söz, 1. şule, 3. şua, 2. cilve
ŞER
Ahirette hayır şerri idam-ı ebedî ile mağlup edecektir. (Mh.) 35:1. makale 9. mukaddime
Âlemin yaratılışında şer ve kubuh tebeîdir. (Mh.) 35:1. maka, 9. muk.
Az bir şer gelmemesi için çok hayır terkedilmez. (1.1.) 33, 81; (M.) 47:12. Mektup, 2. suâl; (Mh.) 23:1. makale 5. mukad.
Bazan hayır şerre vasıta olur. (S.) 648:Lemaat
Def-i şer celb-i nef a tercih edilir. (K.L.) 106.
Hayırdan bazan şer çıktığı gibi, şerden de bazan hayır çıkar. (Mn.) 75.
İnsanın hayra da, şerre de sınırsız kaabiliyeti vardır. (Sn.) 27.
Kainatın mülk ciheti, hüsün, kubuh, hayır, şer, küçük, büyük gibi zıtların cevelengâhıdır. (Sn.) 33.
Mecûsîler şerri başkasının yarattığına hükm ettiler. (Mh.) 114:3. maka. 1. maksat
Musîbet şerr-i mahz değildir. (Sn.) 56; (T.H.) 115.
Şer bin sene mağlup olacaktır. (Mh.) 35:1. maka. 9. mukaddime Şer kâinatta cüz'idir. (H.Ş.) 44; (Mh.) 34:1. makale 9. mukaddi.
Şerri yaratmak şer değil, işlemek şerdir. (L.) 80:13. Lem'a 7. işâret; (M.) 47:12. Mektup, 2. suâl
ŞERİAT
Âlem-i şehadetin cesed-i hilkatin unsur ve azasının fiillerini in-tizam altına alan şeriat-ı fıtriye vardır. (Mh.) 112:3. maka. 1. maks. FİHRİST/606
358
CUMHURİYET DÖNEMİ DİN - DEVLET İLİŞKİLERİ
davranmaktan ziyade, bir karşı ihtilalin ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve açtığı bayrak hilafet bayrağıydı, şeriat bayrağıydı..." diyerek Şeyh Said hare-ketinin tam bir karşı-devrim hareketi olduğunu vurgular.
Nitekim yakalandıktan sonra, 6 Mayıs 1925 tarihinde yargılanmak üzere Ordu Müfettişliği'nin 10.5.1925 tarih ve 374 nolu yazısıyla, Elazığ İstiklal Mahkemesi'ne gönderilen Şeyh Said ve otuzsekiz arkadaşı verdikleri ifadelerle "din için kıyam" ettiklerini ve "müstakil bir İslâm Hükümeti vücuda getirmek" istediklerini, "putperestlik dinini ihyaya ve ayini metrukelerini icraya çalışan bu laik Türk Hükümeti'ni de yıkmaya" çalıştıklarını açıkça söylemişlerdir.
Şeyh Said Elazığ İstiklal Mahkemesi'nde yaptığı konuşmada: "Yüce şeri-atin hükümlerini uygulamayan bir hükümete karşı, ayaklanmak vaciptir. Bu bi-zim fıkıh kitaplarımızda yazar. Biz de bunun için kıyam ettik ve hükümete biraz olsun şeriat meselesini anlatmak istedik. Hiç olmazsa şeriatın bir kısmını uygu-lamalarını teklif edecektik." diyerek, Allah'ın kaderi doğrultusunda bu işin geliş-tiğini ve "şer'an vacip" olduğu için bu kıyama "gayr-i ihtiyari" katıldıklarını söylemiştir.7
Şeyh Said savunmasına devamla: "Hilafet kaldırılmıştır. Zamanın imamı kalmamıştır. Halbuki zamanın imamına biat etmeden ona bağlanıp, onu tasdik etmeden ölen müslüman, Peygamberimiz Efendimizin şefaatinden mahrum ka-lır!
Görüyorsunuz! vaktiyle şeyhülislamlık binası olan dairede şimdi Roman-ya Üniversitesi'nden gelen Hristiyan öğrenciler kız öğrencilerle beraberce otu-rup kalkmaktadırlar. Bu nasıl iştir? Bu dine uyar mı?8
Ayrıca dinin dünya işlerinden ayrılması diye bir şey yoktur İslâm dininde. İslâm dinine göre dinin dünyaya ait işleri de upkı bir ibadet gibidir. Laiklik İs-lamlığa göre değildir!" diyerek mevcut hükümet uygulamalarını da tamamen din bazına oturtarak tenkid etmiştir.
Şeyh Said ayaklanmasının niteliği bu olmasına rağmen, Şeyh Said ve otuzsekiz arkadaşı, "Bağımsız Kürdistan" oluşturma çabasıyla ve dolayısıyla
5. a.g.e. s. 17.
6.
Ahmet Süreyya Órgeevren, Dünya Gazetesi'nde tefrika edilen hatıralarında, bu olayları yaşa-mış ve İstiklal Mahkemesi Savcısı olarak bu durumu dile getirir ve Şeyh Said ile arkadaşları-nın "din için kıyam" ettiklerini bildirir. (Dünya 20-21 Nisan 1957-Örgeevren'in hatıraları.)
7. TBMM Arşivi, Elazığ İstiklal Mahkemesi, Şeyh Said Davası, T. 12, Dosya 69.
8.
9.
Behçet Cemal, Şeyh Said İsyanı, s . 98-113, Istanbul-1955.
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, c. 3, 221, TBMM Arşivi, T-12, Dosya 69, Zarf 1-6, Esas: 54-16, 68-81.
Cibril (a.s.) Bana dedi ki: "Ya Muhammed (s.a.s.) dilediğin kadar yaşa, öleceksin. İstediğini sev nihayet ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, nihayet onun hesabını vereceksin."
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 331 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
SUNUŞ
15
Böylesi karanlık bir dönemin aydınlatılmasında eğer bu araştırmamızı bir fonksiyon icra etmiş ve "Surda bir gedik açmaya" yardımcı olmuşsa kendimizi bahtiyar addederiz.
Çavuşsku'ların idam edildiği, Jivkov'ların hapse atıldığı, Honecker'lerin yıkıldığı bir dünyada bütün bu oluşumları sağlayan glasnost rüzgarlarının biraz da bizim ülkemizde esmesi dileğiyle...
Hasan Hüseyin CEYLAN
22.7.1990
Demetevler / ANKARA
iki şeyi unut,
İki şeyi unutma.
sana yapılan kötülüğü unut,
senin yaptığın iyiliği unut.
Allah c. c. ile ölümü unutma.
günahlarını unutma.
Aliye Izzetbegovic
DEVLETİ UNUTMA.
Büyük, milleti kendine feda eden değil, millet için fedakârlıkta bulunandır. (Mn.) 36.
Allah'ın zikri olmadan çok söz söyleme. Zira Allah'ın zikri olmaksızın, sözün çokluğu, kalbin kasvetine sebebtir. Muhakkak ki insanların Allah'a en uzağı, kalpleri kasvetli olanlardır.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 478 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
Çok kaygı çekme, mukadder olan olur ve takdir olunan rızkın da sana gelir.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 478 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
Benden evvelki peygamberlerden, ümmetimi deccal ile korkutmıyan hiç kimse olmadı. Onun sol gözü şaşı, sağ gözü ise perdelidir. Ve alnında kafir diye yazılıdır. Yanında Cennet, Cehennem diye iki vadi olur. Cennet dediği Cehennem, Cehennemi ise Cennetir. Yanında Peygamber kıyafetinde iki melek bulunur. Biri sağında biri solundadır. Bu beraberlik insanları imtihan içindir. Ve deccal onlara sorar: "Ben sizin Rabbiniz değilmiyim? Diriltiyorum, öldürüyorum." Meleklerden biri "Yalan söylüyorsun" der. Fakat bu sözü yanındaki melekten başkası duymaz. İkinci melek diğerine "Doğru söylüyorsun" der. İkinci meleğin sözünü ise insanlar işitir. Ve zannederler ki, deccalı tasdik etti. Bu da imtihan içindir. Sonra Medine'ye yürür. Giremeyince: "Bu O'nun (s.a.v)ülkesidir" der. Sonra Şam'a yürür. Orada "Akıbeti Efik" mevkiinde Allah onu helak eder.
Ravi: Hz. Sefine (r.a.)
Sayfa: 140 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
Bir kimse ilim talebi için giderse, melaike ona dua eder, maişeti mübarek kılınır, maişetinden sıkıntı görmez ve kendi de mübarek olur.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 431 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel20 Şubat 2025 22:01
Bir kimse: "Rabbimin Allah olduğuna, dinimin İslam olduğuna, Peygamberimin (ve Resulumun) Hz. Muhammed (s.a.s.) olduğuna razı oldum" derse, Cennet ona vacib olur.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 432 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Gönüllere Gıdalar
Huri SEZEN
Sen kendini büyük görürsün! Sen eğer koçla toslaşırsan az zamanda alnının parçalandığını görürsün.
İnsanları ısıran ve halka ızdırap veren hacılara benim tarafımdan de ki: Sen hacı değilsin. Asıl hacı, devedir. Çünkü zavallı hayvan, hem yük taşır, hem diken yer.
Bir câhil için en iyi şey susmaktır. Ne var ki, bunu bilseydi zaten câhil olmazdı.
Germicilerin şöyle bir şarkısı vardır: Dağlara yağmur yağmazsa hepsi bir yılda kurur.
Halkın, Käbe örtüsünü öptüğünü görürsün. O, ipek böceğinin kozasından yapıldığı için şöhret bulmadı. Birkaç gün bir mukaddesle bir arada bulundu da azîz oldu. Yani birkaç gün o örtü, Kâbe duvarına asıldı.
Kerem (cömertlik) ağacı nerede kök salarsa boyu ve dalları gökleri tutar. Eğer "başa kakma" testeresini gövdesine vurursan meyvesini yemekten ümidini kes.
Sarhoşlarla bir arada bulunmak îman ehli için kâfî bir zindan azabıdır.
Yalnız ibâdet neye yarar? İbadetin yanında kerem ve ihsân da lazımdır. Allâh yolunda bir altın vermeleri lâzım gelse çamura batmış merkep gibi acizleşiyorlar. Ama fatiha okumaya gelince yüz defa okurlar.
Arab atı koşarak iki saat gider; deve ise, ağır ağır gider ama gece-gündüz yol alır.
SEBNEM
YIL 3 SAYI 11 OCAK-ŞUBAT-MART 2005. ALTINOLUK'UN ÜCRETSİZ EKİDİR
YanıtlaSil
Yuksel21 Şubat 2025 06:59
SEBNEM
YanıtlaSil
Yuksel21 Şubat 2025 06:59
SEBNEM
YIL 4 SAYI 14 EKİM-KASIM-ARALIK 2005 ALTINOLUK'UN ÜCRETSİZ EKİDİR
Yâ Rasûlallâh, eğer Sen, gelmeseydin âleme, Güller açmaz, bülbül ötmez, meçhûl esmâ Adem'e Varlığın mânâsı kalmaz, garkolurdu mâteme!..
YanıtlaSil
Yuksel21 Şubat 2025 06:41
"De ki: İbadetiniz (duânız, kulluğunuz) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?.."
(Furkan Süresi, 77. âyet)
Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle, nemli gözlerle tevbe et! Zîrâ çiçekler güneşli ve ıslak yerlerde açarlar.
Mevlânâ
YanıtlaSil
Yuksel21 Şubat 2025 06:42
Ruhum sana âşık, sana hayrandır Efendim Bir ben değil âlem sana kurbandır Efendim
Ali Ulvi Kurucu
Meşrûtiyet devleti ve milleti ebedî ömre mazhar eder. (Mn.) 23.
Meşrûtiyette hâkimiyet millettedir. (H.Ş.) 98; (Mn.) 42.
Millet asker gibi tek vücut olmalıdır. (Mk. İç. R.) 2:277.
Millet bâkidir, fert fâni. (Mn.) 108.
Millet hastadır, hükümet hekimdir. (Nt. İç. R.) 2:263.
Millet-i İbrahimiye. (S.) 327:24. Söz, 5. dal, 5. meyve
Millete fedakârlık iddia eden sahtekar hamiyetfüruşlar. (Mn.) 95.
Milletimizin ruhu İslâmiyettir. (Mn.) 24.
Milletimiz yalnız İslâmiyettir. (H.Ş.) 97.
Milletin baş hastalığı cehalettir. (D.H.Ö.) 37; (T.H.) 66; (Mk. İç. R.) 2:274.
Millet hastadır. (Mn.) 24.
Milletin hatın yücedir. (Mn.) 95.
Milletin ihyası din ile olur. (S.) 658:Lemaat
Milletin kalp hastalığı din zayıflığıdır. (D.H.Ö.) 63; (T.Н.) 55.
Milletin menfaatini değil, şahsi menfaatini düşünmek. (H.Ş.) 64: 5. kelime
Milletin nâmusunu muhafaza eden büyük kuvveti birbirlerine karşı kullandılar. (Mn.) 97.
Milletin selâmeti cana baksa, vermekten çekinilmez. (Mn.) 41.
Milletlerin istidatlarına göre ahkâm değişir. (S.) 447:27. Söz:hât.
Milletlerin lisanındaki belagat kaabiliyetleri çeşitlidir. (Mh.) 78: 2. makale 1. mesele
Millet maarif-i cedideye nihâyet derecede muhtaçtır. (D.H.Ö.) 38; (Τ.Η.) 67.
Millet rakîbdir. (Mn.) 42.
Milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifaka ve dost olmaya bakar. (Mn.) 67.
Millet uyandı. (D.H.Ö.) 51; (T.H.) 71.
Millî âdetler bir milletin varlığını devam ettiren şeylerdir. (Nt. İç. R.) 2:253.
FİHRIST/462
Milliyet fikriyle uyanmış bir Ermeninin himmeti mecmu-u mil-lettir. (Mn.) 99.
Nur talebeleri millet ve memleketin menfati için çalışıyorlar. (T.H.) 578:İsp. hayatı
Risale-i Nur millete her gün ekmek gibi lâzımdır. (E.L.) 1:166.
Risale-i Nurlar milletin selâmetinedir. (S.T.) 7.
Ruhunu milletin selâmetine fedâ edenler. (Mn.) 41.
Yeis milletlerin en dehşetli hastalığıdır. (H.Ş.) 50:2. kelime.
MİLLET MECLİSİ
Dünya bir meclis hükmüne geçti. (Mh.) 38.
Eskiden bir adam devleti idâre ediyordu. Ama şimdi ancak bir
meclis idâre edebilir. (D.H.Ö.) 85.
Hıristiyan ve Yahudilerin meclise girmesi. (Mn.) 41.
İslâm âlemi, millet-i insaniyede ve Adem kavminde, mukaddes bir meclis hükmüne geçecektir. (Mn.) 121.
İslâma göre meclisin kanun çıkarma yetkisi. (Mn.) 42.
Mecliste grup kararı alınmamalı. (Mn.) 41.
Meclistekiler ya taklid ya tenkid edilir. (M.N.) 87:Hubâb
Milletin kalbi hükmündeki meclis. (D.H.Ö.) 85.
Mustafa Kemâl Bediüzzaman'ı meclise çağırıyor. ($.) 455:14. Şua
Bediüzzaman'ın millet meclisine verdiği beyanname. (M.N.) 85-87:Hubâb; (T.H.) 125.
MİLLETVEKİLİ
Bediüzzaman'ın Ankara'da milletvekillerine hitâben neşrettiği beyannâme. (M.N.) 85-87:Hubâb; (T.H.) 125.
Bediüzzaman'ın Ayasofya Câiminde milletvekillerine hitaben yaptığı konuşma. (D.H.Ö.) 24; (Т.Н.) 61.
Bediüzzaman'ın dindar milletvekillerinden isteği. (T.H.) 590: Afyon hayatı
FİHRİST/463
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
113 1 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Hz. Ömer (r.a.)
113 2 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Hz. Muaz (r.a.)
113 3 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Hz. Enes (r.a.)
113 4 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Hz. Ebud Derda (r.a.)
113 5 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Hz. Câbir (r.a.)
113 6 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
113 7 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Hz. İbni Ömer (r.a.)
113 8 Ehli Cennet'in en aşağı dereceli olanının Cennetteki mülkünü temaşası ikibin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür. Bunlar zevceleri, hizmetçileri, kürsüleri, bahçeleri vs.dir. Efdal dereceli olanı ise, Allah (z.c.hz.)'nin Cemalini günde iki defa temaşa eder. Hz. İbni Ömer (r.a.)
113 9 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır." Hz. Sabit İbni Ebu Asım (r.a.)
113 10 Ehli Cennetin derecesi en aşağı olanının bahçelerine, kürsülerine, zevcelerine bakışı bin sene sürer. En efdali ise günde iki kere, sabah, akşam Allah (z.c.hz.)'ni temaşa eder buyurup şu ayeti okudular: "Vücûhün yevme izin nâdiretün ilâ Rabbihâ nâzıra." Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
113 11 Mü'minlerin ruhları yedinci kat göktedir. Ve oradan Cennetteki makamlarına bakarlar. (Muellif hazretleri şu 7 sıfat dolayısıyla makamına varamaz buyurmuşlardır: Gıybet, tefahur, kibir, ucub (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenme), hased, merhametsizlik ve riya.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
111 1 İblis, en şiddetli ve kuvvetli adamlarını malını hayra sarf eden kimseye musallat eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
111 2 İblis, Âdem (a.s.)'ı içi boş görünce yemin etti ki: "Yaşadığı müddetçe onun içinden çıkmam." Allah da yemin etti ki: "Ben de onunla tevbe arasına hâil koymam." Hz. Hasan (r.a.)
111 3 İblisin köpek burnu gibi burnu vardır. Ve onu Âdem oğlunun kalbine koymuştur. Ona şehvet ve lezzetleri hatırlatır. Ve Allah hakkında şekke düşürecek vesvese verir. Kul, "Eûzü billâhissemî'il alimi mineşşeytanirracim. Ve Eûzü billâhi en yahdurûn, İnnallahe hüvessemî'ul alim" dedikçe hortumunu kalbinden çeker.(Bu sözler yürekten söylenecek. Yoksa zikirden ileri geçmez) Hz. Muaz (r.a.)
111 4 Mel'un iblis şeytanlarına hitab eder ve der ki: "Et, kadın ve içkileri ele alın, zira şer için bunlardan daha müessir bir şey bulamadım." Hz. Ebud Derda (r.a.)
111 5 İbrahim (a.s.) lraklılar hakkında beddua etmek istedi. Allah buyurdu ki: "Yapma, Ben onlara ilim ve kalblerine merhamet verdim." Hz. Muaz (r.a.)
111 6 Benim bu oğlum ki (İmam-ı Hasan) Seyyiddir. Umulur ki onun sebebiyle Allah (z.c.hz.) iki ordunun arasında sulhu sağlar. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
111 7 Benim bu oğlum ki (İmam-ı Hüseyin) lrak'ta Kerbalâ'da katlolunacaktır. Kim ki, bu vak'aya şahid olursa kendisine yardım etsin. Hz. Enes (r.a.)
111 8 Cennetin kapıları kılıçların gölgeleri altındadır. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
111 9 Benim hadislerim birbirini nesh eder. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin birbirini nesh etmesi gibi. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
111 10 Kulun uyandığında söyleyeceği en güzel söz, "Sübhânellezî yuhyil mevtâ ve Hüve alâ külli şey'in kadir" dir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
111 11 Allah'a en sevgili ev, içinde ikram gören yetim bulunan evdir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
111 12 Amellerin Allah'a en sevgili olanı, namazı ilk vaktinde (ilk cemaatle) kılmaktır. Hz. Ümmü Ferve (r.a.)
111 13 Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili kelâm: "Sübhâneke Allahümme ve bihamdike ve tebârekesmüke ve teâlâ ceddüke ve lâ ilâhe ğayrük" En sevmediği de: "Allah'dan kork" diyene karşı: "Sen kendine bak" diyenin bu sözüdür. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
111 14 Gerek mescidlerinizde, gerekse kabirlerinizde (Allah'a gidişinizde) Allah'ın en sevdiği renk beyazdır. Hz. İmam İbni Hüseyin (r.a.)
مسعود)
110. "(Ey ümmetiml) Cennetliklerin dörtte biri olmaya razı mısınız? Cennet ehlinin üçte biri olmaya razı mısınız? Cennet ehlinin misini olmaya razı mısınız? Cennete ancak müslüman olan insan girer. Your ancak Cehennem ehli müşriklere göre siyah öküzün cildinde beyaz bir kıl, yahut kırmızı öküzün cildinde siyah bir kıl kadarsınız."
۱۱۱ - اَ تَرِعُونَ عَنْ ذِكْرِ الْفَاجِرِ حَتَّى يَعْرِفَهُ النَّاسُ اذْكُرُوا الْفَاجِرَ بِمَا فِيهِ يحذره الناس طب عق عدق خط واربعة عن بهز بن حكيم عن أبيه عن جده وقــال البعض منكم
111. "Facir (kötü insanı) herkes tanıyacak diye anmaktan imtina mı ediyorsunuz? Kötü insanda bulunan çirkin huyu teşhir edin ki, insanlar ondan çekinme imkanını bulsunlar."
۱۱۲ - اُتْرُكُوا الْحَبَشَةَ مَا تَرَكُوكُمْ فَإِنَّهُ لَا يَسْتَخْرِجُ كَيْرَ الْكَعْبَةِ إِلَّا ذُو السَّوِيقَتَيْنِ مِنَ الْحَبَشَةِ (د ك ق عن ابن عمور حم عن رجل من الحبشة)
112- "Habeşliler size dokunmadıkça onları terk ediniz. Çunkü Kâbe'nin hazinesini ancak Habeşlilerden iki cılız bacaklı biri çıkaracaktır."
۱۱۳ - اتْرُكُوا الدُّنْيَا لأَهْلِهَا فَإِنَّهُ مَنْ أَخَذَ مِنَ الدُّنْيَا فَوْقَ مَا يَكْفِيهِ أَخَذَ مِنْ حَتْفِهِ وَهُوَ لَا يَشْعُرُ الديلمي عن انس)
113- "Dünyayı ehline terk ediniz. Zira dünyadan kendisine yeteceğinden fazlasını alan kimse bilmeden ölümünden (bir şeyi) almış olur."
١١٤ - اَ تَرَوْنَ هَذِهِ رَحِيمَةٌ بِوَلَدِهَا وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ اللَّهُ أَرْحَمُ بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ هَذِهِ بوَلَدِهَا (عبد بن حميد عن ابن ابی اوفى)
114. "Şu çocuğuna merhametli davranan kadını görüyor musunuz? Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah mü'minlere bundan daha merhametlidir."
44
Abdurrahman DİLİPAK
abdurrahmandilipak@yeniakit.com
Derin yapı
Bu "derin devlet" denen şey hâlâ varlığını sür-dürüyor. Bu işler geri dönülmez noktaya geldi, ama iş bitmiş değil.. Kozmik odaya girilmediği gibi, mer-kez komite de, ülke geneline yayılmış tetikçiler de dışandalar.
İçeridekiler onun için susmayı tercih ediyor..
İşin kötü yanı, yeni bir derin yapı oluşuyor. İkti-dar ve servetle tanışanlar bir şekilde kendi aralann-da kayıtdışı bir birlik oluşturuyorlar. Zaten onun bir adım ötesi ya MAFİA'laşmak, ya da derin bir yapıya dönüşmektir. Bu defa derin yapıda namaz kılanların sayısı artacak sanırım..
Tutuklananlar arasında, sanki, derin yapının İçinde karar vericiler arasında da olmayan, tetikçilik de yapmayan bir sürü adam var.. Birileri kurunun yanında yaş da yanar hesabı onları da listeve dahil etmış gozuküyor.. Bu işler, bu adamları oraya so-kup, işin ciddiyetini sulandırmak isteyenlerin de işi olabilir ya da kendilerine rakip ve tehdit olarak gör-düklerini, kurunun yanında da yaş da yanar hesabı kendi cehennemlerine çekmek isteyenlerin işi de olabilir..
Hatta öteki tarafta olup da, dışarıdakiler, birile-rini kendi yanlarına çekmek için de o kişilerin içeri girmesine göz yummuş olabilirler. Böylece adam kazanacaklar..
Adamlar kendilerinden çok eminler, "biz gide-riz ötekiler gelir, arma sonuçta bu düzen böyle de-vam eder" anlayışına sahipler. Başka türlü olmaya-cağını düşünüyorlar. Yaşanan bazı olaylar da onları haklı çıkartır gibi aslında..,
İktidar ve servet dönüştürücü bir güce sahip, ilk olarak da bu güç, kendine sahip olmak isteyenleri dönüştürüyor..
Bir gün bu Balyoz ve Ergenekon davası sonuç-lanacak ve göreceksiniz, başka davalar, başka tar-tışmalar başlayacak.. Bu dava sürecinde yaşanan örtülü hesaplaşmaların davası ayrıca, görülecek..
Yarın sıra 28 Şubat'a gelirse, iMuhsin Yazıcıoğ-lu suikastı ile ilgili tutuklamalar da başlayınca, daha yüzlerce kişi hapse tıkılacak.. İnanın bunların tümü-nü mahkemeye çağırsanız yargılayacak yer ve adam bulamazsınız, bunları hapsedecek hapishane de yok.. O kadar çoklar.. Onun için bir gün genel af-la bu işlerin üzerinin örtüleneceği hesabını yapıyor-lar..
Sanki iktidar da bu işi daha fazla dağıtmamak Ister gibl.
MIT ve Emniyet niye elindeki bilgileri açıklamı-yor? Jandarma İçişleri Bakanlığı'na bağlı değil mi, niye bu işin üzerine gidilmiyor? Jandarma İstihbara-tının bilmediği bir şey mi var?
Yani birileri gerçekten Muhsin Yazıcıoğlu su-ikastı ile ilgili bilgiye sahip değiller mi?
Bana kalırsa NATO ülkeleri de biliyor, ayrıca ve özellikle İsrail de, ABD ve tabii bizimkiler de..
Bana kalırsa şu şike işini biraz eşeleyin, bakın bakalım bu işin arkasından ne çıkar.. Sakın Ergene-kon çıkmasın..
İşe bakar mısınız, durup dururken bir şike ya-sası çıkardılar, daha yaşanın mürekkebi kurumadan bir daha değiştirdiler. Önce 2 yıllık cezayı beş yıia, ardından da beş yıllık cezayı bir yıla indirdiler.. Peki bu nasıl oldu.. Bu konuda söyleyecek sözü olan var mı? Ayıp ya hu, insaf yahu!
Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa o ülkede özgürlükler o kadar az ve baskı altındadır demek-tir.. Yasa ile düzenlediğiniz her alanda bürokrasinin borusu öter. Hani şu "bürokratik oligarşi" var ya o!
Bana sorarsanız şike yasası tam bir ŞİKE oldu! Benim adalet duygularım incindi..
Demokrasi, böyle işlerle örselenirse, demagoji-ye dönüşür.. Üzerinde yükseldiğimiz zemini tahrip etmiş oluruz.. Yasa dediğiniz şeyin saygınlığı, cay-dıncılığı kalmaz, yaz-boz tahtasına döner..
Bana kalırsa bu yasa değişikliği ŞİKE'cilen kur-tarmaya yetmez.. Bu işi bir adım öteye götürürse-niz, çete olayı ile birleşir..
Yıldırım benim gözümde simdi daha çok Habe-ral'a benziyor.. Bu işe ecinnilerin karıştığını düşünü-yorum.. Birileri bu durumu savunmak yerine sussa-lar daha iyi ederler.. Çünki mızrak çuvala sığmıyor.. Bir de bu işin Dalan bağlantısı var. İşin ucu Ergene-kona kadar gidiyor..
Sahi şu 28 Şubatçılara sıra ne zaman gelecek? Ben Ergenekona da karşıyım, Balyozcuiara da, kayıtdışı ekonomiye de, yım. Bunu yapan bizden ya da onlardan olabilir. kayıtdışı siyasete de karşı-Halka karşı ihanet planı yapanlar, devleti ele geçirip topluma İlahilik ve Rabilik taslayanlar, eğer bu Sazgeçmeyeceklerse cehenneme! ve dua ile.. işten
GÜNÜN SU
"İnsanlar kendi işlediği kocaman günahları çuvala basar.
Senin küçük yanlışını " duvara asar..."
BIR HADIS
Sakın herhangi biriniz açık alanda ya da kendisini gizlemeyen (veya etrafi açık) bir çatı üstünde gusletmesin. O, başkalarını görmese bile kendisi görülebilir. (Ibn Mace, Tahåret, 113)
GUSÜL: BEDENİ TEMİZLER VE RUHU ARINDIRIR
Gusül yani boy abdesti; cünüplük, hayız ve nifas gibi durumlardan temizlenmek için bedenin her tarafını yıkamak demektir. Kur'an-ı Kerim'de cünüplükten te-mizlenmenin yolunun gusül olduğu belirtilmiş, bu temizlik yapılmadan namaza yaklaşılmaması gerektiği bildirilmiştir. Allah Resûlü, cünüp iken Kur'an-ı Kerim okumamış ve cünüp olanların mescide gelmelerini doğru bulmamıştır. Kişinin gusletme imkânı olduğu hâlde bunu geciktirmesini hoş karşılamamış, meleklerin gusletmeden dolaşan kimselerden uzak duracağını ifade etmiştir. Allah Resülü, ashabını her daim temizliğe ve arınmaya çağırmıştır. Gusül, insanın bedenen ve ruhen zinde kalmasını sağlayan bir etkiye sahiptir. Hayız, nifas ve cünüplük halinin vücuda verdiği yorgunluk ve gerilim, gusül abdesti ile giderilir. Guslederek arınma, insanı kirli olma hissinden kurtarır. Ona arınmış olma duygusu verir ve onu ibadete hazır hale getirir. Gusül abdesti insanı, temiz bir ruh ve bedenle her an Rabbinin huzurunda olduğu hissiyatına eriştirir.
HALIL DULDAR
Palan
Kizb, küfrün esasıdır.
Kizb, nifakın birinci alåmetidir.
Kizb, kudret-i İlâhiyeye bir iftiradır.
Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıttır.
Ahläk-ı âliyeyi tahrip eden, kizbdir.
Alem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir.
Ålem-i beşerin ahvälini fesada veren, kizbdir.
Nev-i beşeri kemalåttan geri bırakan, kizbdir.
Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
lisärätü'l-cazl
Maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim "muvakkat" fetvâsı vermişler. Bu zamanda o fetvā verilmez. Çünkü, o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.
(Hutbe-i Samiyel
Maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok; su-i istimale mü-sait bir bataklıktır.
(Hutbe-i Samiye)
Yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.
[Hutbe-i Samiye)
Müseylime'yi esfel-i säfiline düşüren kizb olduğu gibi, Muhammedü'l-Emin Aleyhissalatü Vesselâmı âlâ-yı illiyyine çıkaran sıdktır ve doğruluktur.
(Sözler)
343
YanıtlaSil
Yuksel27 Şubat 2025 00:53
RISALE-I NUR DAN SECİLMIS VECİZELER
Allah namına iftira eden, yalan söyleyen, en edna bir dereceye düşer.
[Mektübat
344
Ahlāk-ı âliyeyi ve yüksek huyları hakikate yapıştıran ve o ahlakı daima yaşattıran, ciddiyet ile sıdktır. Eğer sıdk kalkıp araya kizb girerse, rüzgârlara oyuncak olan yapraklar gibi, o adam da in sanlara oyuncak olur.
(Isârâtü'l-cazi
S-Herşeyden evvel bize lazım olan nedir?
C-Doğruluk.
S-Daha?
C-Yalan söylememek.
S-Sonra?
C-Sıdk, ihlås, sadakat, sebat, tesanüd.
S-Yalnız...
C-Evet...
S-Neden?
C-Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan käfi değil midir ki, hayatı-mızın bekası imaın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?
(Münazarat)
Bir zatta içtima eden ahlâk-ı âliye kizb, hile gibi alçak halleri reddeder. Evet, yalnız şecaatle iş tihar eden bir zat, kolay kolay yalana tenezzül etmez.
(İşârâtü'l-İcaz)
Hulfülvaad ve hilaf ve kizb ve aldatmak, en çirkin bir haslet ve naks ve kusurdur.
[Mektübat)
TARİHTE BUGÜN
• 1389 - Nakşibendiyye tarikatının kurucusu Şâh-ı Nakşibend vefat etti.
• 1923 - Büyük
Millet Meclisi'nde
Medresetüzzehra hakkında kanun teklifi verildi.
• Rize'nin kurtuluşu 1918.
2
CUMARTESİ
SATURDAY
MART
MARCH
DOC
BİR AVET
De ki: "Ona hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
Cin Suresi: 20
BİR HADİS
Allah'ı an. Çünkü bu yapmak istediğin işte senin için yardımcıdır.
İbni Asakir
Hayatın da iki vechi vardır. Biri siyah dünyaya bakar, diğeri şeffaf âhirete nâzırdır. Nefis, siyah vechin altına girer, şeffaf veche terettüp eden saadet-i ebediyeyi ister.
Mesnevî-i Nûriye
HİCRİ: 21 ŞABAN 1445 - RUMI: 18 ŞUBAT 1439
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi Akşam
Yatsı
İmsak
KASIM: 116-GÜN: 62 KALAN: 304 – GÜN. UZ.: 1
Güneş
Öğle
İkindi
DK
AN
İSTANBUL
06.05
13.21
16.29
20.22
ESKİŞEHİR
07.22
16.24
Aksam
18.58
Yatsı
ANKARA
07.30
19.03
06.00
13.15
20.15
BU ZAMANIN EN BÜYÜK FARZ VAZİFESİ
BEDİÜZZAMAN, “İttihad-1 İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedinin (asm) cihetü'l-vahdeti tevhid-i İlâhîdir. [...] Müntesibîni umum mü'minlerdir. Nizamnamesi Sünen-i Ahmediyedir (asm). [...] Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-1 İslâmdır" demişti.
İSTİKRAR İÇİN TEK YOL BİRLİK OLMAK
EL Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib, Müslümanların istikrar ve kalkınmalarının tek yolunun birlik olmalarından geçtiğini belirtti. Şeyh Tayyib, şunları kaydetti. "İslâm ümmetinin birliği, kimsenin bir çivi dahi çakmaya güç yetiremeyeceği sağlam bir duvardır."
>> HABERİ 4'TE
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 03:59
A ba S Si
BEDİÜZZAMAN'IN "BU ZAMANIN FARZ VAZİFESİ İTTİHAD-I İSLÂMDIR" SÖZÜNE EL EZHER ŞEYHİNDEN DESTEK GELDİ.
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 04:00
Hiç kimse kendi başına kalkınamaz
TAYYİB, şunları kaydetti: "İslâm ümmetinin birliği, kimsenin bir çivi dahi çakmaya güç ye-tiremeyeceği sağlam bir duvardır, bu birlik ol-madan da hiç kimse kendi başına kalkınamaz. İslâm dünyasında gerçek bir birlik olsaydı Gaz-ze'deki olaylar yaşanmayacaktı."Anlaşmazlığa düşmenin diyalog ve birlikle tedavi edilmesi
gereken bir hastalık olduğunun altını çizer
Şeyh Tayyib, "Filistin davası ve Gazze mesele-
sinden de bir ders çıkarabiliriz. Müslümanların
gerçek birliği olsaydı, 16 aydan fazla süredi
masum insanlar ve çocuklar öldürülmezdi ve
yahut Filistinlilerin topraklarından tehcir planla
yapılmazdı" ifadelerini kullandı. İstanbul - aa
YanıtlaSil
Yuksel1 Mart 2025 04:01
3
OLMADAN DA H
MISIR'DAKİ Ezher Kurumu Şeyhi ve Müslüman Bilgeler Konseyi Baş-kanı olan Ezher Şeyhi Tayyib, Bah-reyn'in başkenti Manama'da düzenlenen “İslâm dünyasının diya-loğu” konulu konferans çerçeve sinde Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile bir araya geldi. Yaklaşık 16 ay boyunca İsrail bombardıma-
nına maruz kalan Gazze Şeri-di'ndeki gelişmelere dikkati çeken Şeyh Tayyib, Müslümanların istikrar ve kalkınmalarının tek yolunun bir-lik olmalarından geçtiğini belirtti. Şeyh Tayyib, Müslümanların birlik olmalarıyla öz güvenlerini geri ka-zanacakları ve krizleri kendi başla-rına çözebileceklerini dile getirdi.
tirhal (ai) -Yola çıkma. 2-Göç etme.
fir-kes:تیرکش )...( Okluk, ok kabı, terkes, sadak.
YanıtlaSil
Yuksel2 Mart 2025 03:30
tirhal (ai) -Yola çıkma. 2-Göç etme.
tir-kes:تیرکش )...( Okluk, ok kabı, terkes, sadak.
YanıtlaSil
Yuksel2 Mart 2025 03:34
sadakat
sadaha. 1-Arap alfabesinin on dördün-cü, Osmanlı ve Fars alfabelerinin on yedin-ci harfi olup, ebced hesabında doksan sa-yısının karşılığıdır. 2-ö.i. Kur'ân-ı Kerim'in 38. suresi. Mekke'de nazil olmuştur. 88 âyettir.
dai. Göz ağrısı, göz hastalığı.
sds.kz. Sâdd.
sad (..) z.
sad:
1 (..) سعد-Kutluluk. 2-Uğur getiren sey, uğur. 3-s. Kutlu, uğurlu.
sad
: صعد )..( Mihnet, meşakkat, zahmet, sı-kıntı.
(i) 1-Ses, seda. 2-Yankı.
sadak
: صدق )ai) 1-Doğruluk, doğru olma. 2-Tasdik edilen, onaylanan şey.
sadaka: صدقه )a.i. c. sadakât.) 1-Allah rızâsı için ihtiyaç sahibi fakirlere yapılan yardım, farz olmadığı halde kişinin fakirlere verdi-ği para, mal vs. gibi şeyler. 2-Zekât. 3-Di-lenciye verilen para.
sadaka-i azîme: صدقة عظيمه Büyük sadaka.
sadaka-i cariye: صدقه جاريه fik. Köprü yol, okul, hastahane, çeşme gibi sürekli hayra sebep olan ve sevabı öldükten sonra da yazılmaya devam eden sadaka.
sadaka-i fitr: صدقه فطر Fitir sadakası Rama-zan ayına erişmenin ve onun sevap ve be reketinden yararlanmanın şükrü olarak, unda namazdan önce veril-
Feyzinur
Kapanmasa
gereken kapılar -63
ABDULBAKİ ÇİMİÇ
bkicimic@hotmail.com
Kuvve-i akliye-i melekiye, nef've za rarı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz eder. Idråk, anlama ve tefekkür äleti olan kuvve-i akliye, insana has düşün me ve eşyanın sebeplerini yakalama ve esmå lisânı ile tanıma melekesidir. Kuvve-i akliyenin üç mertebesi vardır, vasat mertebesi hikmet ve istikametli olmak, terfit mertebesi gabavet, ifrat (aşırı) mertebesi ise cerbezedir.
GABAVET
Kuvve-i akliyenin tefrit' mertebesi ga bavet ve geri zekalılıktır. Yani "hiçbir şey den haberi olmaz.
Gabavet, ahmaklık, anlayışsızlık, ga bilik olarak bilinir. Hayatı ve yaratılış hikmetlerini nazara almadan bir hayat yaşamak, hiçbir şeyden haberi olma mak, bir nevi akıl kuvvesinin en aşağı mertebesini yaşayan insanlar için kul-lanılan bir kavramdır.
Kuvve-i akliyenin 'tefrit' mertebesi olan gabavet; halk-ı ef'al meselesinde İtizal (Mutezile) mezhebinin te'siri in-sana vermesi, itikadda teşbih (benzet-me) yapılması, ahläkta tezellül ve ta-basbus göstermesi, âhirete imanda âhireti tasdik edip fakat inandığı gibi yaşamayan ehl-i sefehat ve dalalet mi sal olarak verilebilir.
CERBEZE
Kuvve-i akliyenin ifrat mertebesi cer bezedir. Şaşırtıcı cerbezekârlık ve demo-gojidir ki; akı kara, karayı ak göstermek gibi işlerin mantık dışı ve ma'nasızlıkla rıyla uğraşan ve bulaşan bir zekâdır. Bu mertebede kişi "Hakkı båtıl, bâtılı hak su retinde gösterecek kadar aldatıcı bir ze kâya malik olur.
Cerbeze insafsızca, aldatıcı ve muvâ-zene etmeden hüküm vermektir. Böy lece cerbeze ile yapılan mugalâtalar inhilal-i anåsırı netice vermektedir. "Hem de, cerbezeyle, insan adalet ya parken zulme düşüyor. Zira insan ku-sursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-i me-hasinle (güzelliklerin bozulmasıyla) ta-dil olunan müteferrik kusurları, cerbe-ze ile cem edip, bir zaman-ı vahitte bir şahsı vahitten sudûrunu tevehhüm ederek şedit cezaya müstahak görür. Halbuki bu tarz, bir zulm-i şedittir.
Gabavet ve cerbeze
CERBEZE, ENVA'IYLA GARÄİBİN MAKİNASIDIR
Hem de insan nazarı tenkid ile, bir cer beze ile binler mehasin içinde, nazarında hatiat tevehhüm edilen onbeş-yirmi nokta ile bütün o mehasini setrettirecek ve hükümden iskåd edecek ve yalnız o, onbeş-yirmi nokta ona hedef-i maksüd yapacak bir vaziyet alır. Böylece o nazar-I tenkid ve cerbeze ile ittihamkârâne ileri sürdüğü garazkâr håli muhatabına isnåd edebilir. Cerbezenin tavrı acibi; zaman ve mekanda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder. Hakikaten cerbeze, envaiyla garai-bin makinasıdır.
Müteferrik büyük işlerde yalnız kusur lan görmek cerbezeliktir; aldanır ve alda-tır. Cerbezenin şe'ni, bir seyyieyi sümbül-lendirerek hasenåta galip etmektir.
CERBEZE, DAİMA ZĀLİMDİR
Evet, "hakikat-bin göz aldanmaz; hak-perest kalb aldatmaz" sırrınca aldanmaz bir göz ve hakperest ve aldatmaz bir kalb için Kur'ân'a, Sünnet-i Peygambe-riye (asm) ve onların hakîkî bir tefsiri ve månevi bir dersi olan Risale-i Nur'a sa-rılmalıyız ki "Cerbeze"nin aklı yanıltma-sından, akıl tutulmasından ve cerbeze-nin zulmünden korumuş olalım. Çünkü "Sebeb-i ihtiläf, hâkim-i zâlim olan cer-bezedir. Fikr-i tenkit ve bedbinliğe isti-nad eden cerbeze, daima zālimdir." bil-meliyiz. Hakikat-bin ve hakperest olan adam: "Cerbeze bir hâkimdir." bilmeli. "Yalnız seyyiat tarafını konuşturmamalı; onun hasmı olan hasenâtı da dinlemeli, sonra muvazene edip, mizan-ı haşirdeki hükm-ü ädiläne gibi råcih gelene mu-habbetle hak vermelidir."
Öyleyse bütün himmetimizi kuvve-i akliyenin vasat mertebesi olan adl ve adalete vermeliyiz. Bu mertebe hikmettir ki; "Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir. ayeti, onun måhi-yetini beyan ve tefsir eyler. İnsan hikmet mertebesinde "Hakkı hak bilir, imtisal eder; batılı batıl bilir, içtinap eder.
Dipnotlar:
1- İşărâtü'l-leaz, s. 46; 2- Age, s. 23.
3- ESDE, Divan-s Harb-i Orfi, s. 120.
4- ESDE, Münazarat, s. 249.
5- ESDE, Tuluat, s. 570.; 6- Age, s. 572.
7-Age, s. 572.: 8- Bakara Suresi: 269.
Necip Fazıl Bi
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: İkinci Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 22 Ekim 1943, S. 6, sh.5
Cumhuriyet Doğu Dergisi Çerçeve, Büyük I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Üçüncü Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.5
Beklenen Şiir, Büyük Doğu Dergisi I. Devre, 29 Ekim 1943, S. 7, sh.12
Kitâbe - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Dördüncü Mektup Makale, Büyük Doğu I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.5 Ben - Şiir, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 5 Kasım 1943, S. 8, sh.7
Ferdi Zuhura Dair - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.2
Tanrı Kulundan Dinledikle-rim: Beşinci Mektup - Makale, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.5
Noktalamalar: (Vasiyet / Sanat /Kaydırak / Otuzüç Yıl / Dipsiz Kuyu / Düşımanıma / Kervan) - Şiir, Büyük Doğu - I. Devre, 12 Kasım 1943, S. 9, sh.7
Atatürk Dirilecektir - Çerçeve, Büyük Doğu Dergisi - I. Devre, 19 Kasım 1943, S. 10, sh.2
YanıtlaSil
Yuksel5 Mart 2025 04:37
NECİP FAZIL BİBLİYOGRAFYASI
Yayına Hazırlayan SUAT AK
BÜYÜK DOĞU YAYINLARI
sy. 326.
106- (Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayır-lısını veya benzerini getiririz. (1) Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir!
r
c
e
M
107
Bakara suresi
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:08
(1) Şer'i ıstılahta nesh, herhangi bir hükmün ye-rine, sonradan başka bir şer'î hükmün beyân edil-mesi ve böylelikle, evvelki hükmün vaktinin sona ermesidir. Nesh, ebediyetine hükmedilmemiş emir ve yasaklara mahsustur. (Kurtubî, c. 1/2, 62-65)
"Evet mevâsim-i erbaada (dört mevsimde) giye-cek, yiyecek ve sâir ilaçların tebeddülüne (değiş-mesine) lüzum ve ihtiyaç hâsıl olduğu gibi, bir şah-sın yaşayış devrelerinde, ta'lim ve terbiye keyfiyeti (şekli) tebeddül eder (değişir). Kezâlik (bunun gibi), hikmet ve maslahatın iktizâsı (gereği) üzerine, öm-r-i beşerin (insan ömrünün) mertebelerine göre ahkâm-ı fer'iyede (esâsa aid olmayan hükümlerde) tebeddül (değişme) vardır. Çünki fer'î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat (faydalı) iken, diğer bir zamâna göre mazarrat (zararlı) olur. Veya bir ilâç,
bir şahsa devâ iken, şahs-ı âhara (başka şahsa) da' (hastalık) olur. Bu sırdandır ki Kur'ân, fer'î hüküm-lerden bir kısmını neshetmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir." (İşârâtü'l-İ'câz, 44)
(2) "Ey nefis! Bil ki: Dünkü gün senin elin-den çıktı, yarın ise senin elinde sened yok ki ona mâliksin! Öyle ise hakîkî ömrünü bulunduğun gün bil! Lâekal (en az) günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi hakîkî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye (âhiret sandığı) olan bir mescide veya bir seccâdeye at!" (Sözler, 21. Söz, 95)
Ayrıca, namazın ehemmiyeti, beş vakte tahsîsi ve usanç vermemesi hakkında, bakınız; (Sözler, 4. Söz, 9-11; 9. Söz, 26-32; 21. Söz, 91-95)
(3) Bakınız; (Bakara Sûresi, sahîfe 1, hâşiye 4)
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:10
(1) Bu sûre, tevbenin mâhiyetini ve kabûl edilme şartlarını îzâh ve beyân ettiği için; "Tevbe Sûresi" ismini almıştır. Bu sürenin meşhur olan diğer bir ismi de "Berâe"dir. Resûlullah Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm emrettiği için, Kur'ân'da başına Besmele yazılmayan tek sûre budur. Hz. Ali radıyallâhü anh: "Besmele emân ve rah-mettir. Bu sûre ise harb hakkındadır (harbi em-reder). Bunun için Besmele terk edildi!" demiş-tir. Hz. Osman radıyallahü anh ise: "Kur'ân-ı Hakîm'den herhangi bir âyet nazil olduğunda Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm: 'Bu âye-ti falan yere yazınız!' diye emrederlerdi. Enfâl
Sûresinin sonu ile bu sûrenin başında vahiy ka-tibliğini ben yaptım. Bana burada 'Besmele yaz!" diye emretmedi" dedi.
Ayrıca Enfâl Sûresi ile bu sûre arasında kuvvetli münasebet vardır. Bu sebeble Enfâl ve Tevbe sûreleri hakkında sahâbelerden bir kısmı (radıyallâhü anhüm ecmaîn): "Bunlar bir sûredir”, bir kısmı da: “Ayrı birer sûredir” demiş-lerdir. Enfâl Sûresinin arkasından ara vermeden Kur'ân okumaya devam edildiğinde, bu sûrenin başında ayrıca besmele çekilmez. (Râzî, c. 8/15, 223)
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:11
KUR'ÂN-I KERİM VE KARŞILIKLI MUHTASAR MEÂLİ
Hazırlayan
Hayrât Neşriyat
İlmî Araştırma Merkezi MEÂL HEY'ETİ
YanıtlaSil
Yuksel10 Mart 2025 02:12
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
SUBHANALLAH
ELHAMDULİLLAH
ALLAHUEKBER
ESTAĞFİRULLAH
ALLAHUMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMED
Yanıtla
yuksel30 Mart 2019 08:08
Beş vakit namazı camide kılan bismillahirrahmanirrahim demiş gibidir.
Ümmetim yıldızlara gidesiye kadar kıyamet kopmayacaktır.
BU ZULMÜ DURDURUN ARTIK!
Harun ÖĞMÜŞ harunogmanga.com
Nasılsa vurduğun «insansı canlılar ancak, Ne var, koyun gibi doğransalar boğazlanarak?
Yıkılsa evleri bombardımanla başlarına, Ölüp de çıkmasa bir ferdi sålimen yarına!
Değil mi, vur hadi öyleyse çol-çocuk deme, vur! Kimin ne haddine, senden nasıl hesap sorulur?
Önünde her yol açık, her ne istesen mebzül, Şikayet ettiğin işler, senin için makbül!
Çalış otuz asır evvelki håle dönmek için, Bütün siyasetinin kaynağında olsun din.
Şovenliğinde ve köktencilikte bilme hudut, Fakat bununla hep ağyarı suçla, mes'ül tut!
Hamas'ta suç dediğin her ne varsa yap, sana hak! Yok et nesilleri neslin için ağıt yakarak...
İçinde -çok değil- olsaydı zerre vicdanın, Olurdu belki o takdirde bir hesap soranın!
Fakat için de rahattır senin, hem öyle rahat! Küçük bir empatiden vermiyor nişan, heyhat!
O halde sensin o «hayvansı canlı ancak, sen! O canlı yoksun olur çünkü böyle hislerden!
Delilim, işlediğin mendebur cinayetler, Kişi ne haldedir isbåta kendi fi'li yeter!
Senin savaşçılığın halka bomba yağdırarak, Yiğitçe çarpışılan yerden ayrılıp kaçmak!
Bu, korkunun ve de hâinliğin neticesidir; Tabiatinde olan hinliğin neticesidir!
Yiğitliğin söker ancak beşikte ma'sûma, Ve bir de tutsağın olmuş zavallı mahkûma!
17
Utanma duygusu hiç yok mu sende, tüh yüzüne! Yüzün de yok ki satarsın cihāna tafra yine!
Dönüp de hayvana benzettiğin yiğitlere bak! Yeter esirleri onlar için tanık olarak!
Değil sevenleri bak, «hasmı yanlarında derim! Fazilet işte bu, düşman dahi eder teslim!
Muhatap almaya layık senin neyin var ki? Geçip de karşına laf ettim, aptalım sanki!
Asıl uyanması lazım gelen bugün ümmet! Fakat uyanmaz o halā bu uykudan, hayret!
Ne bekliyor daha bilmem, büyük kıyameti mi? Ya ihtilafla perişan iken selámeti mi?
Bilin ki böyle muhaldir bizim selametimiz! Şu anda koptu demektir inan kıyametimiz!
Yaşar cehennemi aylardır işte bak Gazze... Biz izleriz onu yalnız, ne oldu böyle bize?
Ne oldu? Aynı vücüdun uzuvlarıydık biz? Birinde varsa elem hissederdi dīgerimiz!
Nasıl cemåda dönüp böyle duygusuzlaştık, Bu denli ayrışarak meskenette uzlaştık?
Uyan ve kendine gel artık ey büyük ümmet! Seză olan sana ancak o eski güç-azamet!
<>> Senin değil mi beden, uğraşıp çıkar bir baş!
Bugün içindeki her ferde vacib işbu, derim Ve bir de toptan o efråda tek kelåm ederim:
Sözüm şudur size ancak, ne çok uzun ne derin: Ya zulmü durdurun artık ya <<ümmetiz» demeyin!
OCAK 2024
Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 481 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel13 Mart 2025 02:13
Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur.
Ravi: Hz. İmran (r.a.)
Sayfa: 481 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Çerkez Oradan otomobillere binilerek Vize ve Kırklareli üzerinden Edirne'ye vâsıl ol-
duk. Bu dolaşma esnasında ben, merhum Salih Bozok ile daima bir otomobilde bulunuyordum. Gayet hoş hikâye-leri ve söylediği memleket türküleri ile bana seyahat yor-gunluğunu kat'iyyen hissettirmemiş olan Salih Bey'den ayrıca Atatürk'ün çocukluğuna ve gençliğine dair de pek çok hâtıra dinledim. Bu arada Atatürk'ün bütün çocukluk arkadaşlarından biraz daha yaşlı oldufğunu da söylemişti. Salih Bey'in ifadesine nazaran Atatrük'ün doğum tarihi 1880 değil, daha evvel imiş. Merhum, Atatürk'ün vefatı-na takaddüm eden günlerde de bu bilgisini tekrar eder durur ve hiç olmazsa iki, üç yaş daha büyük olması lá-
YanıtlaSil
Yuksel14 Mart 2025 06:14
13
zım geldiğini söylerdi. Bunun tahkiki benim selahiyetim ve kudretim dahilinde değil. Atatürk'ün hayatına ait bu mühim noktanın tenvirini selâhiyetli zâtlar üzerlerine alırlarsa çok isabetli bir iş görmüş olurlar. İşte bu gezinti esnasında Salih Bey'den Atatürk'ün her zaman çok sağ-lam bünyeli ve hastalıklardan masun olarak yaşamış ol-duğunu da öğrenmiştim. 1925 senesindeki hastalığı müna-sebetiyle temasımdan sonraki hadiselerde vâki müşahede-lerim de bunu teyid eder mahiyette idi. Herkesin başına gelebilecek bazı ufak tefek, sıhhi arızalar dışında herhan-gi büyük bir hastalık geçirdiğine dair bir emare mevcut değildi.
YanıtlaSil
Yuksel14 Mart 2025 06:15
Son Günlerinde ATATÜRK
Dr. Asım ARAR'ın HATIRALARI
YanıtlaSil
Yuksel14 Mart 2025 06:16
Selek Yayınları
İstihbarat Örgütleri
düşündüğü de önemlidir ve derinlemesine bir araştırma için çeşitli dillerde ve konularda diyalog için çeşitli iletişim (blog, sohbet vb.) yöntemleri kullanılmaktadır. İstihbarat Araştırma Merkezi (IARPA) ise sosyal medya takibinde dil problemlerini çözmek için yeni bir program geliştirmektedir.
Etki Ajanları
Enfluans ajanları diyebileceğimiz etki ajanları, yalnız olayların seyrini belli bir istikamette değiştirmek amacıyla değil, hedef top-lumun istikrarını bozmak için de kışkırtıcılık yaparlar. Etki ajanları genellikle; gazeteci, devlet memuru, diplomatlar, milletvekilleri, sivil toplum örgütü lideri, ticaret odası başkanı, politikacılar veya gizli servis mensupları gibi çok çeşitli çevrelerden olabilir. Amerikan lite-ratüründe diğer ajan türleri ile birlikte etki ajanlarının: yardakçı da denilmektedir) temin edilmesi başta gelen örtülü faaliyet türlerin-den biridir. Yardakçıların saptanması çok dikkatli ve gizli bir incele-me neticesinde olur. Bir insanın ABD'ye yardakçı olmasını sağlayan özelliklerin başında devlet, ordu, iş ya da medya içinde önemli bir kişi olması veya bağlantılarının iyi olması aranır. En yaygın yardakçı çeşidi; örtülü operasyon sırasında yardımcı olabilecek tek
bir kişidir. Bu kişi bir gazeteci, editör, paralı asker, gümrük me-muru, bankacı, işletmeci, başkan yardımcısı ya da bu tarz başka bi-risi olabilir. Etki ajanlarının yetiştirilmesinde dış kaynaklı burslar önemli roller oynamaktadır.
Amerikan üniversitelerine ve okullarına giden kişiler, dünyayı Amerikan tarzıyla görmeyi öğrenirler ve bu şekilde Amerika'yla, Amerika'nın kendi halkından daha iyi özdeşleşmiş üst sınıf bir aracı kesim ortaya çıkar. Bu şartlar altında, yabancıların Amerikan yar-dakçısı olmaya hevesli olmaları çok doğaldır.
YanıtlaSil
Yuksel15 Mart 2025 06:05
İstihbarat Örgütleri
283
Etki ajanları 21. yüzyıl ile birlikte daha da belirginleşmekte ve kü-resel elit tabaka içinde kamufle olmaktadırlar. İngilizcesi akıcı olan ve bu dili iş yürütmek için kullanan yeni küresel elit tabaka uluslara-rası iş kurumu ya da finansal anonim ortaklığı olan işyerlerinde daha çok görülmektedir. Üst düzey politikacılar, finansal sermayenin önde gelen işadamları, tüccarlar, medya patronları, akademik dünyanın ağır topları ve hatta rock yıldızlarından oluşan elit tabaka giderek artan ölçüde kendi çıkar ve dostluk anlayışları ile kimliklerini gös-termektedirler. Bu elit tabaka, sözde istikrarda, refahta ve demokra-side küresel bir topluluğun ortaya çıkışını desteklemektedir. Toplum mühendisi olarak etki ajanlarının temel rolü propaganda operatörü olmaktır. Propaganda operatörleri, halkın zihnini denetim altında tutabilmek için "imaj" tasarımı üzerinde çalışırlar. Bu amaçla hal-kın haber alma aracı olan basın ve görüntülü yayının denetim altına alınması gereklidir.
Özellikle basın dünyasında dış bağlantıları ile güdümlü, görüş yayıcı ve görüş oluşturucu işlevi bulunan gazete ve televizyonlarda ihaleci ve getirim peşindeki holding sahiplerinin egemen olmasıyla seçkin köşe yazarları; yükseltilen ücretlerle, gazetecilik kimliğinden ayrılmadan etki ajanı olarak yönlendirici eleman konumuna getiril-mişlerdir. Bu sürece dış ülkelere uzun süreli geziler, içeride yabancı vakıfların parasal katkılarıyla gerçekleştirilen yatılı-yemekli semi-nerler, iyi otellerin iyi salonlarında yapılan gösterişli konferanslar eşlik etmektedir.
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.)
Sayfa: 135 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:04
Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 72 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:05
Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 72 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel16 Mart 2025 02:07
İmanın en şereflisi, insanların senden emin olması, İslâm'ın en şereflisi elinden, dilinden başkalarına zarar gelmemesi, hicretin en şereflisi günahları terk, cihadın en şereflisi, hem kendinin, hem hayvanının vurulması, zühdün en şereflisi ise kalbinin nasibinle tatmin edilmiş olmasıdır. Allah'tan istenilecek en şerefli dilek de; din, deünya ve ahiret için âfiyettir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 72 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Yetenekli kalemler
Okuyucularımızın kültür, tarih, edebiyat yazıları
iletişim: yeteneklikalemler@tg.com.tr
Devşirilen zihniyet! 1-
Belki Batı'nın en önemli özelliği, yüzyıllarca gözümüzün önünden ka-çırılmıştı pervasızca; taklit medeniyeti oluşu. Evet, hırsız içeride olunca, kapıya kilit dayanmamıştı...
Peki idrakimizi mahpus kılan hakikat neydi? Meşhur Fransız fizikçi Pierre Curie, Orta Çağ karanlığını güneş gibi parlatan Müslüman âlimlere hayran lığını şöyle dile getirmişti:
"Müslüman Endülüs'ten bize otuz kitap kaldı, atomu parçaladık. Şayet yakılan milyonlarca kitabın yarısı kal-saydı, çoktan galaksiler arası seyahat ediyor olacaktık."
Fakat Batılı bilim adamları ve mü tefekkirler nedense yelkenlerini 'Do-ğululaşmak gibi bir tabire ve gayrete indirmemişlerdi. 'İlim insanlığın ortak hazinesidir düsturunu gerçeğini bizden iyi kavramışlardı.
Biz neden onların ilerleyiş şeklini kavramaktan acizdik? Acaba asıl sebep, Batı'nın Türk kimliğiyle devlet kade melerini işgal ettirdiği maskeli piyon-larını göremeyişimiz miydi?
Osmanlı 18. yüzyıldan itibaren Batılı ülkelere peyderpey verdiği ticari ta-vizler neticesinde büyük bir yıkıma doğru gidiyordu.
Türk Edebiyatı tarihçiliğinin önemli
isimlerinden Kenan Akyüz 'Modern Türk Edebiyatı'nın Ana Çizgileri' kitabı var. O eserde Akyüz, 19. yüzyıla ge-lindiğinde, II. Mahmud Han devriyle beraber ete kemiğe bürünen ve Ab-dülmecid Han devrinde coşkun şela-leler gibi süratlenen Batılılaşmayı coş-kuyla servis ediyor; diğer taraftan eko-nominin çöküşünden dert yanıyor ve sonra bir hakikati nasıl gözden kaçır-dığımızı ise belki de itiraf ediyordu:
"Ancak, Batı medeniyetine göste-rilen rağbet ve hayranlık bazen çok aşırı ve lüzumsuz bir seviyeye yük-seldiği için zamanla, Türk halkının bütün milli gelenek ve değerlerinin ortadan kalkması ve yozlaşma teh-likesi baş göstermiş ve bu yüzden... Ziya Paşa bile;
"Milliyeti nisyan ederek her işimizde,
Efkâr-ı Frenk'e tebaiyet yeni çıktı." (Millî benliğimizi unutarak, her işi-mizde/Batılıların fikirlerine tabi olmak [uymak] yeni çıktı) anlamındaki mis-raını yazmıştır (s. 21)
Sadece Bâb-ı Ali'nin tercüme oda-larında Fransız roman ve tiyatrola-rını çeviren bir enkaz yığınından başka bir netice beklemek mümkün müydü?
Cüneyt Akçatepe
Eski Bir Türk Subayı
Fahrettin Paşa, Mustafa Kemal'in komutanlarından bir tanesi olup yaşı doksanı geçmiş ve hâlà yaşamaktadır, 185 Bu hatıratlarda Fahrettin Paşa, Mustafa Kemal'i milli bir kahraman ilan etmek istemiştir.
"On Yıl Savaş ve Sonrası" adlı hatıratında bu paşa (diğer övü. cüler gibi) Mustafa Kemal'in gerçek yüzünü, en azılı düşmanının dahi kabul edemeyeceği bir şekilde göstermeye çalışmıştır. On bir gün boyunca Çankaya'da Mustafa Kemal'e misafir kalmış bu paşa, Mustafa Kemal'in sofrasında sunulan yemekleri dahi yaz-mış olduğu hatıratlarında, üstünü örtmeye çalışmasına rağmen işlenen rezaleti gizlemeyi başaramamıştır:
"Atatürk, dansa, Fransız büyükelçinin kızıyla başladı. Çünkü he-nüz büyükelçinin karısı orada değildi. Kızın güzelliği, herkesin aklı nı almıştı. Hemen sahneyi dans edenler doldurdu. Atatürk, benden, kendi kızlarından 186 biriyle dans etmemi istedi. Danstan sonra, bazı sanatçılar, çıplak bedenleriyle Rıfat Süreyya'ya bazı danslar sergile-diler.
Sevinçli bir şekilde orada burada herkese nazik davranıyordu. Bazen gösteriyi izlemek için otururdu. Fransız büyükelçisi ise, kızını almış kendini hiç kimseye göstermeden partiden ayrılmıştı... Sabah vakti yaklaşmış davetliler teker teker partiyi terk ediyordu. Saat sa-bah dört olunca bana: "Haydi gidelim" dedi. Beraber çıktık. Arabada beni yanına oturttu. Araba hareket edince başını göğsüme koydu ve uyudu. Dağılmış altın sarısı saçları göğsümün üzerindeydi. Kalbim-deki en güçlü hisleri harekete geçiriyordu. Saçlarını öpüyor ve kok-luyordum. İlk defa Atatürk'ün bu kadar sarhoş olduğunu gördüm.
185 Bu kitabın yazılı
Siz arzın şark ve garbını feth edeceksiniz. O zaman memuriyet yapanlar Cehennemliktir. Allah'tan korkanlar müstesna.
Ravi: Meharib'den bir kimseden.
Sayfa: 142 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
٣٥٧٥ - ذَرُوا الْعَارِفِينَ الْمُحَدِّثِينَ مِنْ أُمَّتِي لَا تُنْزِلُوهُمُ الْجَنَّةَ وَلَا النَّارَ حَتَّى يَكُونَ اللَّهُ الَّذِي يَقْضِي فِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَمَةِ" (خط عن على)
3575- Kendilerine ilham verilen arifleri bırakın. (Meczuplar kasd ediliyor.) Cennete de, cehenneme de kondurmayın. Sahibine bırakın. Tô ki Allah kıyamet gününde onlar hakkındaki hükmünü
versin.
٣٥٧٦- ذَرُونِي مَا تَرَكْتُكُمْ فَإِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِكَثْرَةِ مُوَالِهِمْ وَاخْتِلَافِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ فَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِشَيْء فَأْتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَإِذَا
نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَدُعُوهُ" (الشافعي حم م ن ه عن ابي هريرة)
3576- Size anlattıklarımla yetinin, size anlatmadıklarımı bırakın. Çünkü sizden öncekiler çok sual sormaları yüzünden, peygamberlerine karşı gelmelerinden ötürü helâk oldular. Size bir şey emrettiğim zaman, gücünüz yettiği nisbette onu yapın. Size bir şey yasak ettiğim zaman da ondan kaçının.
٣٥٧٧
PUSU
Orduda Terfi Sisteminin Değiştirilmesini İstedi
Incetahtacı, aykırı bir isimdi. Sadece Susurluk skandalı değil sivil-asker ilişkileri gibi hassas konulara "çuvaldız" batırmayı se-viyordu.
TBMM Genel Kurulu'nun 28 Temmuz 1998 Salı yapılan 129. birleşiminin beşinci oturumunda Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması-na Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz alan Incetahtacı, bu tasarı-nın yeterlilik derecesi, sicil ortalaması, yeterlilik notu gibi asker-lerin bir üst rütbeye yükselmeleriyle ilgili yönetmelik değişikliği-ne imkân verdiğini hatırlatarak, terfi ve atama sisteminin yeniden ele alınmasını önerdi.
TSK içindeki atamalarda TBMM'nin daha etkili olması ge-rektiğini savunan İncetahtacı, örnek olarak ABD'deki uygulama-ları gösterdi:
"Biliyorsunuz Türkiye'nin müttefiki olan ülkelerden birisi de ABD'dir. ABD'de, subay ve generallerin bir üst rütbeye yüksel-meleri konusunda değişik bir tatbikat bulunmaktadır. Bu tatbi-kat nedir? Öncelikle; Temsilciler Meclisi'ne mensup her üye, her sene beş öğrencinin harp okullarına gitmesini sağlamaktadır ve böylelikle öğrenciler daha harp okullarına girdikleri günden iti-baren Meclis'in yani yasamanın kontrolündeki askerî görevleri-ni ifa ettiklerinin bilincinde olmaktadırlar. Değerli milletvekilleri, daha sonraki dönemlerde de bir subayın veya bir astsubayın veya bir generalin bir üst rütbeye yükselebilmesi için, kendi iç bün-yelerindeki sicil meselelerini hallettikten sonra onayı Temsilciler Meclisi'nden almaktadırlar. "
Türkiye'de Meclis'in askerî atamalarda etkili olması gerektiğini belirten İncetahtacı, ABD'deki model uymuyorsa başka bir alter-natif bulunabileceğini ifade ettikten sonra şöyle devam etti:
"... bu, tam manasıyla Türkiye'nin şartlarına mutabakat sağ-lamaz; sağlamaya da bilir ama ben, bizim önümüzde birçok al-
MOSSAD ŞEHİDİ Mİ?
181
ternatifin olması gerektiğini, Türkiye'deki kurumların "atamız-dan, dedemizden, geçmişimizden böyle gördük, aynı şekilde, aynı üslup üzerinde devam etmesi gerektiği" şeklindeki bir dü-şünceye mecbur olmadığımızı belirtmek için bunları söylüyo-rum. Biz, her türlü yeniliğe, her türlü terakkiye, her türlü iyi şeye açık olmalıyız; bu, Amerika'da da olabilir, Avustralya'da da olabi-lir, Japonya'da da olabilir.
Bizim bir hedefimiz var: Türk Ordusu'nu, hedeflerini tahak-kuk ettirecek şekilde, bugüne kadar olduğu gibi, başarılı kılmaktır; bu, bizim sorumluluğumuzdadır. Biz isteriz ki bugüne kadar oldu-ğu gibi, girdiği bütün problemleri, kendisine verilen, memleketi-mizi düşmanlara karşı koruma meselesinde, en başarılı görevi ifa-ya devam etsin çünkü Türk Ordusu'nun bir tek görevi vardır; en önemli görevidir. Bu, Türk vatanını düşmanlara karşı korumaktır."
Neden MOSSAD?
Sanıyorum, İncetahtacı'ya yönelik suikast girişimi şüphesini doğuran en önemli unsur, İtalya'da "Temiz Eller" operasyonunu baltalayan ve terörle bağlantısı ortaya çıkarılan P2 Mason Loca-sı hakkındaki açıklamaları ve Türkiye'deki tüm mason localarının mercek altına alınması önerisiydi.
Özellikle RP/Fazilet/Saadet tabanında, İncetahtacı'nın, ma-son localarının girişimleriyle İsrail gizli servisi MOSSAD tarafın-dan öldürüldüğü iddiası çok yaygındır. Saadet Partisi'nin Fatih İlçe Başkanlığı'nın internet sitesinde, bu iddiaya çok açık bir şe-kilde yer verildi. Sitedeki yorum aynen şöyle:
"Olaylar karşısında her zaman net bir tavır sergilerdi. Hiçbir zaman tavırsız olmazdı. Nitekim son gün yine davası adına tavrı-nı sergilemek üzere Almanya'ya doğru gidiyordu. Ama çok şükür ki MOSSAD tarafından planlanan bir suikast sonrası şehit oldu."
İddia, çok önemliydi.
Şimdi, İncetahtacı'nın P2 Mason Locası hakkındaki sözleri-ne bakalım. Bu örgütle ilgili iddialarını Meclis kürsüsünde bile
182
PUSU
dile getirmekten çekinmeyen Incetahtacı, Susurluk Raporu nun değerlendirildiği gün TBMM Genel Kurulu'nda, şöyle diyordu
"Bakınız bir misal arz etmek istiyorum. Italya'da Gladio hadi sesinin üzerine gidilmiş ve Gladio hadisesi çözülmüş, arkasında P2 Mason Locası'nın olduğu tespit edilmiştir. Peki, şu anda belli bir takım insanlar da içeriye alındıktan sonra, acaba, Italya'da bu mesele kökten halledilmis midir? Bunun cevabı, son araştırma larda da ortaya çıktığı gibi, hayırdır; çünkü bugün dünyanın içe risinde bulunmuş olduğu konum, devletlerin, hukuk dışı yollara başvurmasını tabii görmektedir.
İşte, milletimize asıl olarak bu noktalar anlatılmalı ve insanla rımız bu noktalar üzerinde durmalı ve neden dünyada maalesef ülkemizde olduğu gibi bu istenmeyen hadiselerin meydana gel-diğini bilmelidir. Değerli milletvekilleri yoksa, demin arz ettiğim gibi, birkaç isim üzerinde durarak bunları kurban edelim veya bunları cezalandıralım veya daha birkaç ismi bu işin içine katalım zihniyetiyle meseleyi halletmemiz mümkün değildir.
Bir tarafta terör var, bir tarafta kumarhane var, bir tarafta çe-teler var. Bunlar ilk baktığınızda birbirinden bağımsız olarak gö-rülüyor. Bunlar bence bağımsız değil, bunlar bir merkezden yō-netiliyor. Acaba bu hangi merkez? Biz İtalya'daki Gladio hadi-sesini incelediğimizde karşımıza P2 Mason Locası çıktı. Acaba Türkiye'deki mason locaları, masum mu, yoksa bu işle alakalı mı?
İşte bu nedenle masonların da aklanması için, hele bazı ma-sonlar bizi telefonla arayarak, 'Biz üçüncü, beşinci derecede ma-sonuz, böyle şeyle alakamız yok' demektedirler. Ben onlara inanı-yorum. Onların da üstatlarına inanabilmesi için Türkiye'deki bü-tün mason locaları hakkında araştırma yapılması gerekmektedir. Susurluk Komisyonu olarak bu öneriyi raporumuzda belirttik."
Açıkça görüldüğü gibi, İncetahtacı, Susurluk sırlarının çö zülmesi için Türkiye'deki tüm mason localarının mercek altına alınması ve tüm faaliyetlerinin incelenmesi gerektiğini söylüyor-du. Hatta önerisi, Susurluk Komisyonu Raporu'na bile girmiş
MART
Iner
MOSSAD ŞEHİDİ Mİ?
183
ti. Ona göre, Italya'daki P2 Mason Locası örneğinde olduğu gibi Türkiye'deki "terör-kumarhane-çete" organizasyonlarının arka-sında mason localarının çıkma ihtimali söz konusuydu.
P2 Mason Locası'nın Kirli İşleri
İncetahtacı'nın sıkça sözünü ettiği bu P2 Mason Locası neyin nesiydi? Türkiye'de pek fazla bilinmeyen bu locanın Susurluk'la bağlantısı var mıydı?
P2 skandalı, İtalya'nın kanayan yarasıydı.
1980 öncesine kadar uzanan bu locayla ilgili iddiaların en yo-ğun biçimde tartışıldığı ve arınma sürecinin tetiklendiği dönem, 1992-1995 yılları arasıydı. Bunun en önemli nedeni ise Avrupa'da soğuk savaş döneminden kalma Gladio tipi karanlık yapıların bertaraf edilmesi yönünde oluşan kararlılıktı.
Dolayısıyla bu dönemde bazı belge ve bilgilere daha kolay ula-şıldı, gizli arşivler açıldı, bu sinerjiden yargı da etkilendi, geçmişe göre daha cesaretle olayların üzerine gitme iradesi oluştu.
P2 Mason Locası'nın tüm itibarını yerle bir eden gelişme ise, Ambrosiana Bankası'nın Genel Müdürü Roberto Calvi'nin, 1982 yılında Blackfriairs Köprüsü'nde P2 Mason Locası başkanı Licio Gelli'nin emriyle öldürüldüğü iddiasıyla tetiklendi.
Türkiye'deki Susurluk skandalından kısa süre önce İtalya'da patlayan iddiaya göre; Ambrosiana Bankası, hem P2 Mason Lo-cası hem Vatikan Bankası Başkanı Amerikan asıllı Kardinal Paul Marcinkus ile kirli para işleri çeviriyordu.
"Locaya ihanet" ettiği gerekçesiyle mason törelerine göre öl-dürülen Banker Calvi'nin İngiltere'deki infazının ardında Yahu-di sermayedar Rothschild vardı. Ayrıca, İtalya eski Başbakanı ve Sosyalist Parti Lideri Bettino Craxi de P2 Mason Locası ile birlik-te yolsuzluk yapmak ve rüşvet almakla suçlanmıştı.
Kamuoyunda "Adnan Hoca" olarak bilinen Adnan Oktar'ın "Harun Yahya" müstear ismiyle kaleme aldığı, "Terörün Perde
liler
Istanbul
İMSAK GÜNEŞ
551 7 15
ÖĞLE
13 19
İKİNDİ
n -a -
-
se, kıyamet günü boynuna ateşten tasma takılacaktır." ha-dis-i şerifi ve; "Kendilerine ilim ve hidayet verdiğimiz kimseler, ilimlerini insanlardan saklar-larsa, Allah'ın ve lanet edenlerin lanetleri bunların üzerine ol-sun!" mealindeki Bakara suresi 159. ayet-i kerimesi müdahene etmenin haram olduğunu gös-termektedir. Müdahenenin zıddı, karşılığı, "Gayret" ve salabettir. Ayet-i kerimede; "Allah yolunda cihat ederler, kötülenmekten korkmazlar." buyuruldu. Dinde, gayret ve salabeti olanların; mal-ları, canları, sözleri ve kalemleri ile Allah rızası için cihat etmeleri lazım olduğu, bu ayet-i kerimede bildirilmektedir. Hadis-i şerifte; - "Çok acı olsa da hakkı söyle-- yiniz." buyuruldu. Bir zahit, Mer-van halifenin yanında çalgı ça-lanları görünce çalgı aletlerini kır-- dı. Mervan, bunun, arslanların arasına bırakılmasını emretti. Ars-- lanların yanında, hemen namaza durdu. Arslanlar, bunu, yalamaya ■ başladılar. Sabah olunca bunu ■arslanların yanından alıp halifeye getirdiler." Arslanlardan korkmadın mı?" dedi. "Hayır, onlardan korku, hatırıma gelmedi. Bütün geceyi - düşünceli geçirdim." dedi. "Ne , düşündün?" dedi. "Arslanlar beni yalayınca tükürükleri temiz midir,
necis midir? Allahü teala, naта-zımı kabul etti mi, etmedi mi? diye düşündüm." dedi.
Kendisine veya başkalarına zarar gelmek korkusundan dolayı iyiliği emretmek ve harami me-netmek mümkün olmazsa, böyle fitneye mâni olmak için susmaya, müdara etmek denir. Kalbi, ha-rami menetmek istediği halde müdara yapmak caizdir. Hatta. sadaka sevabı hasıl olur. Müdara ederken, tatlı dilli ve güler yüzlü olmak lazımdır. Talebeye ders verirken de müdara yapılır İmam-ı Gazalî buyurdu ki: "In-sanlar, üç kısımdır. Bir kısmı gıda gibidir. Herkese, her zaman lazımdır, ikinci kısmı, ilaç gibi-dirler, ihtiyaç zamanında lazım olurlar. Üçüncü kısmı, hastalık gibidir. Bunlara ihtiyaç olmaz. Fakat kendileri insanlara musallat olurlar, bulaşırlar. Bunlardan kur-tulmak için, müdara etmek la-zımdır." Müdara, caizdir. Bazen de müstehap olur.
Evinde, zevceye müdara et-meyen kimsenin rahatı, huzuru kalmaz. Resulullah'a bir misafir
geldi. "İçeri alınız! O, kötü bir insandır." buyurdu. İçeri girince onunla tatlı ve neşeli konuştu. Gidince yumuşak konuşmasının sebebi soruldukta: "Kıvan en kötü verd
İlmin kaldırılması, cehlin artması, zinanın alenileşmesi, içkilerin meydan alması, erkeklerin gidip kadınların kalması, hatta elli kadına bakan bir erkek kalıncaya kadar erkeklerin azalması, kıyamet alametlerindendir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 132 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Mart 2025 01:47
Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 455 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
132 1 Camilere çocukların musallat oluşu Allah'ın gadabının alametidir. Nehyedilseler bile onlar musallat olacaklardır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
132 2 Allah'ın yarattıklarına benzetenler (canlı resmi ve heykeli yapanlar) kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrıyacak kimselerden olurlar. Hz. Âişe (r. anha)
132 3 Hıyanetin en büyüğü, bir valinin kendi râiyesinde ticaret yapmasıdır. (Mevkiini kazanç vesilesi yapması) Hz. Ebul Esvedin dedesi (r.a.)
132 4 Hırsızların hırsızı, Emirin lisanını çalan kimsedir. (Emire nüfuz edip onun yularını eline alma) Hataların en büyüğü, bir müslüman malını haksız yere almaktır. Hasta ziyareti güzel işlerdendir. Ziyaretin tamamlanması da elini onun üzerine koyman ve nasıl olduğunu sormandır. Şefaatin efdali ise dargın evlilerin arasını bulmaktır. Dondan önce gömleği giymek (uzun gömlek olmalı) Peygamber giyimindendir. Dua ederken aksırmak ise duanın kabulunun işaretlerindendir. Hz. Ebû (r.a.)hen (r.a.)
132 5 Malın meydan alması, katiplerin artması, ticaretin çoğalması, cehlin yayılması, insanın ticareti, "Falan kimselerden izin almadıkça olmaz" şeklinde yapması, müstakil bir mahalde katib bulunmaması (ticaretin çokluğundan yazmıya vakti olan adam bulunmaz) kıyamet alametlerindendir. Hz. Amr İbni Tuğlabe (r.a.)
132 6 İlmin kaldırılması, cehlin artması, zinanın alenileşmesi, içkilerin meydan alması, erkeklerin gidip kadınların kalması, hatta elli kadına bakan bir erkek kalıncaya kadar erkeklerin azalması, kıyamet alametlerindendir. Hz. Enes (r.a.)
132 7 Mamur yerlerin harabe olması, harabe yerlerin imar edilmesi, cihadın terki, devenin pervasızca otlaması gibi bir adamın da elindeki emanetten faydalanması, kıyamet alametlerindendir. Hz. Atiyye (r.a.)
132 8 Kişinin nerede olursa olsun. Allah'ı unutmaması imanının efdal olmasıdır. Hz. Ubâde İbni Samid (r.a.)
132 9 Cennetten bir kamçılık yer dünya ve içindekilerden hayırlıdır. Hz. Enes (r.a.)
132 10 Cin taifesinin mü'minlerine de sevap vardır. Denildi ki: "Sevabları nedir?" Buyurdu ki: Onlar Â'rafta olurlar Cennette olmıyacaklar, "Â'raf nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki, Cennet duvarıdır. Orada nehirler akar, ağaç ve meyvalar biter. Hz. Kays (r.a.)
BİR AYET
Andolsun biz âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattık-larımızın çoğundan üstün kıldık. (İsră, 17/70)
İNSANIN DEĞERİ
Yüce Allah (cc), en şerefli varlık olarak yarattığı insanı diğer varlıklardan üstün tutmuş ve onu yeryüzüne halife kılmıştır. Allah (cc) katında insan o kadar değerlidir ki gökte ve yerde bulunan her şey; güneş, ay, yıldızlar, gece, gündüz, bitkiler, hayvanlar ve daha sayamayacağımız nimetler onun hizmetine sunulmuştur. İnsan gaye bir varlıktır, kâinatın içinde bulunanlar onun için yaratılmıştır. Yüce Allah (cc), insana verdiği eşsiz değerin sonucu olarak onun inancını, canını, malını, neslini, onur ve haysiyetini dokunul-maz kılmıştır. İnsan, yeryüzünün en değerli varlığıdır. Onun bu değeri; dış görünüşünde, malında, mülkünde, şan ve şöhretinde değildir. İnsanın, vahye muhatap olan bir aklı vardır. İyiyi kötüden, hakkı batıldan ayırabilen bir iradesi vardır. Sevgi, şefkat ve merhamet gibi güzel duygularla donatılması gereken bir kalbi vardır. İşte insan; aklını, iradesini ve kalbini; imanın, ibadetlerin ve ahlakın güzellikleriyle donatırsa değerine değer katar, kâmil bir insan olur.
Vallahi siz hasislik, korkaklık, cahillik ediyorsunuz. Siz kendi kıymetinizi bilmiyorsunuz. (Allah nazarındaki mevkiinizi bilseniz Allah yolunda sarfetmekten çekinmez, korkmaz ve Allahsız bir şey olmıyacağını bilirdiniz.) Rabbülaleminin arzda son yarattığı yer vadii Fatımadır. (Veya Allah'ın Habibinin elile çiğnediği düşmanın sonu Taif kazasında olur)
Ravi: Hz. Havle binti Hakim (r.a.)
Sayfa: 456 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
487 1 Kul, din kardeşinin hacetinde bulundukça, Allah da onun hacetini gözetmeye devam eder. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
487 2 "La ilahe illallah" sözü, Allah'ın gadabını kullarından uzaklaştırmaya devam eder, dünyaları yolunda iken dinlerindeki eksikliği görmez oluncaya kadar. O zaman yine söylerler fakat Allah (z.c.hz.) onlara "Yalan söylüyorsunuz" buyurur. Hz. Enes (r.a.)
487 3 İnsanlar birbirini çekememezlik yapmadıkça, hayırda devam edeceklerdir. Hz. Danıra İbni Saibe (r.a.)
487 4 Bela mü'min erkek ve kadının bedeninde malında ve evladında devam eder. Ta ki üzerinde hiç bir günah kalmadan Allah'a kavuşuncaya kadar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
487 5 Bu din kaim olarak devam eder, Kureyşten on iki halife oluncaya kadar. Sonra kıyamete yakın yalancılar peyda olur. Hz. Câbir ibni Semure (r.a.)
487 6 Bu din Kureyşten on iki halife gelip gidinceye kadar kaim olarak devam eder. Her birinde ümmet birleşmiş vaziyettedir. Ondan sonra ise herc-ü-merc başlar. Hz. Câbir (r.a.)
487 7 Mü'min din kardeşine hayırhahlık ettikçe, dininde genişlik bulmakta devam eder. Bundan vaz geçerse tevfikat selb olunur. Hz. Ali (r.a.)
487 8 Bu iş, ondan ayrılanlara rağmen muzaffer olarak devam edecektir. Muhaliflerin ve ayrılanların ona zararı olmaz, taki Kureyşten on iki halife gelene kadar. Hz. Câbir (r.a.)
487 9 Malı çalınan adam, günahı olmıyan bir kimseye suizanna devam eder, o derecede k,I bu hırsızın günahını geçer. Hz. Âişe (r.anha)
487 10 Ümmetimden bir kısmı ikindiden evvel dört rek'at namaz kılmaya devam eder, o derecede ki, Allah onlara mutlaka mağfiret eder. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
487 11 Sizlerden biri namazı beklediği müddetçe namazda olmakta devam eder. Ve melaike de sizden birine mescidde olduğu sürece şöyle: "Allah'ım onu affet, Allah'ın ona merhamet et." Diye dua etmekte devam eder, dünya kelamı söylemedikçe. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
487 12 İş günden güne şiddetini artırır ve dünya da ancak gerilemeyi artırır. İnsanlarında ancak hasisliği artar. Kıyamette ancak şerliler üzerine kopar. Benden sonra Meryem oğlu İsa (a.s) dan başka nübüvvet mertebesinde kimse gelmeyecektir. Hz. Enes (
Yuksel2 Nisan 2025 00:12
A tuzaklardaki kuş, Senin için kurtuluş. Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Hemen nedâmetle dol, Nur ve rahmetler kol kol, Allah sevgisine yol, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Nefsin kurmuş bin pusu, Temizlemez seni su, Sana Cennet kokusu, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Nice derdin var ama, Dalma artık harama, Merhem dersen yarama, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Alemi ibretle süz, Olma irfandan öksüz, Aşıklar gece gündüz, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Af, bağış, kerem, izzet, En tatlı, en hoş lezzet, Çiçekler demet demet, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Boş sanma sözlerimi, Çağlat, gözlerde nemi, Hakk'ın af ve keremi, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Ol bir bal yapan arı, Yansın ciğerin zarı, Firdevs, cennet gülzârı, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Yıkılır, çöker duvar, Herkesin umudu var, Ey insan, cemâl-i Yâr, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Gün akar yalap yalap, Dünyanın sonu türap, Yok acı, yok ızdırap, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
A çocuk bak, ibret al, Velîler sana misal, Rıza ve Hakk'â Visal, Tevbe, tevbe, tevbe'de!..
Mustafa Necati BURSALI
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:13
BÜYÜK GÜNAHLAR
Halk korkusu tek ölçü, para etmez nişanlar Kulluğun kıymetini insan ölünce anlar!..
MUSTAFA NECATİ BURSALI
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:14
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ.
BÜYÜK GÜNAHLAR
5
15
Amellerde Allahü Teâlâ'ya ortak koşmak:.
Seni Ağlatan Şey Nedir?
Hüzün Kuyusu
Riyanın Tedavisi:.
İKİNCİ BÜYÜK GÜNAH SİHİR
HAKSIZ YERE CANA KIYMAK
İntihar..
YETİM MALI YEMEK
Yetimler Kimlerdir
Hadislerden Bir Demet
RİBA (FAİZ)
SAVAŞ ANINDA CEPHEDEN KAÇMAK.
MÜ'MİN VE NAMUSLU KADINLARA ZİNA
27
.34
.37
.43
.45
.57
.67
73
75
.78
85
.95
İFTİRASI ATMAK.
101
KİŞİNİN ANA-BABASINA SÖVMESİ
YALAN YERE ŞAHİTLİK ETMEK.
105
115
Yalan Yere Yemin Etmek...
120
KOMŞU HANIMIYLA ZİNA ETMEK.
125
LIVATA..
137
RÜŞVET..
141
NAMAZI TERKETMEK
145
PEYGAMBER RÜYASI.
161
Namazı Terk Etmenin Hükmü:
170
Cemaatı Terketmek....
177
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:15
RAMAZAN ORUCUNU VAKTİNDE
TUTMAMAK
ZEKAT VERMEMEK. 181
GÜCÜ YETTİĞİ HALDE HACCA GİTMEMEK 187
HISIMLARDAN ALÂKAYI KESMEK 201 205
İÇKİ İÇMEK.
215
Kumar
224
Tavla.
228
HIRSIZLIK. 233
GASP
249
KADININ ERKEĞE - ERKEĞİN KADINA BANZEMEYE ÖZENMESİ 255
KADININ TENİNİ GÖSTEREN İNCE ELBİSELER GİYMESİ.
ZULMETMEK
265
KUR'AN OKUMAYI ÖĞRENDİKTEN SONRA UNUTMAK
279
285
PEYGAMBER-İ ZÎŞAN ADINA HADİS
UYDURMAK
261
ESHAB-I KİRAMA DİL UZATMAK 291
Din Alimlerine Dil Uzatmak. ÖLÇÜ VE TARTIDA NOKSANLIK 303
299
GÜNAHLAR ZİNCİRİ. 309
Kadının Kocasının Arzusunu Reddetmesi
Adet Halinde Cinsel Yaklaşım.
311
312
Ölü Arkasında Feryat Koparmak. 314
Şehveti Tahrik Edici Musiki 319
Yabancı Kadınla Tenha Kalmak. 322
İdrardan Korunmamak 324
Mahrem Yerini Açmak. 327
Allah'tan Başkası Adına Kurban Kesmek.
330
Domuz Eti Yemek. 333
Gıybet
334
Müslümana Kâfir Demek. 336
Müslümanı Korkutmak. 338
YanıtlaSil
Yuksel2 Nisan 2025 00:16
Mahrem Yerini Açmak. 327
Allah'tan Başkası Adına Kurban Kesmek.
330
Domuz Eti Yemek. 333
Gıybet
334
Müslümana Kâfir Demek. 336
Müslümanı Korkutmak. 338
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
EHL-I HAK
Aralık 25, 2024
Devamı
CEVHER
Aralık 25, 2024
Devamı
ARŞ
Aralık 25, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
Yuksel
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Olayların mânâsını kavramak için, o günün si-yasî güçlerinin tavırlarına bakmak gerekir. Bu güçler; a) sultan, b) sivil bürokrasi, c) ordu, d) itti-hat Terakki Cemiyeti, e) muhalefet partileri ve organ-ları, f) dış güçler, g) dış güçlerle bu yurdiçi güçler arasında irtibat görevi yapabilen organizasyonlardan masonluk, diye sıralanabilir.
Şimdi, 1908 ihtilali'nin perde arkasına bakalım.
YanıtlaSil
Yuksel6 Nisan 2025 22:49
BEYNELMİLEL SERMAYE
VE
İHTİLALLER
Dizgi Baskı Cilt: Otağ Matbaası Baskı Tarihi
Nisan-1974
KEMAL YAMAN
HENRY COSTON
00000
Ayın Notları
Kaza Oldu Böyle Oldu
Sedat BUCAK
Balikesir Bursa ara sındaki Susurluk ilçesi ya kınlarında bir kaza oldu Türkiye karıştı. Kazada ay ni otomobilde bulunan eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Koca
Abdullah ÇATLI
vekili ve Bucak agres den Sedat Bucak yaralanarak kurtuldu. Aynı otomobilde bulunan iki kişiden Meh med Özbay simiği taşıyan şahsın ise, 1978 de Ankara Bahçelievlerde 7 TIPlinin dürulmesi, Mehmed All
Mehmet AGAR
Ağcanin Maltepe Casa evinden kaçmişi ve Papa sukasti olaylarına kanghığı iddiasıyla Interpel tarafın dan aranan hüco lider lenten Abdullah Çatı oldu ğu anlaşıldı Kazada üze rinden Melahat Özbay ban
Hüseyn KOCADAG
ği çikan Gonca Usal kahn da hayal kaybett Otomskiden kas MP5 ma kinalı tabanca olmak üze beg silah ve susturicolar
Kazada hayatım hay beden Emniyet Mosturi seyin Kocada İstanbul Emniyet Müdür Yardımc Ĝi yaptığı dönemle Uğur Çaker ile ilişkisi olduğu id dialan üzerine kizağa atm miş, İstanbul da Emniyet Yüksek Öğrenim Yurdu Müdürñoğune atanmigh
Milletvekili Bocak ile Emniyet Müdür Kocadağın hangi nedenle aynı otome bide oldukları ve yanlann daki kişilerle ne için bekle bulunduktan sorusu gunde min sorusu haline gelivend Siyasetçi malya polis ge ni diye nitelendirilen ve ma hiyeti bilinmeyen lighter n vardi? Varsa bu ilişkiler ne içın veya kimlere karşı Bu işkilerden Türkiye'deki taili meçhul ötayların hangi si gerçekleşmişti? Sorular sorular
Medya 18 gun beyon ca Sedat bucak'ın açıkla malanına kadar çeşitli d aları tartıştı. Olayın MiT bo yutu vardı Korucular. Em niyet teşkilatı, siyaset, maf ya, uyuşturucu kaçakçılığı taili meçhul cinayetler bo yutu vardı
Meseta aranan Abdul
ALTINOLUK ARALIK/1000
Calli'yi polis biliyordu Cafi emniyet amiri taşıyordu, yeşil pa sport almist. İddiaya göre dullah Cat devletin ken verdiği bazı görevleri verine getiren bir kahra-nandi Devletin resmen enlemeyecek bazı işleri Nye sucedidi iddiasıyla anan bazı milliyetçi va verkiplere yaptirdiği yordu
Abdullah Çatlı'nın kim yine MiTe izale edilen be raporla desfre edilmişti bayle bir hadise MIT enden bir başka grub tara-dan neden deşifre edij. ma? MIT bünyesinde meydana gelen hadise ney zah edilebilirdi? Hiram eas Mehmet Eymür iki tarafından hazırlanan MT raporundan bu yana almaz ilişkiler oluyor ve bunların büyük kısmi da viele içiçe cereyan edi
Yine kaza yapılan oto-mobildeki susturucular "sa-uma amaçlı kullanılama klarına göre arkada ne on bulunuyordu?
Bu arada Bucak, Çatlı ve Kocadağ'ın İzmir'de bu masının bir süre önce öl en Ömer Lütfi Topal'ın umarhanelerini satın alma şüncesiyle gerçekleştiği da edildi. Sonra Ömer Topal cinayetiyle ilgili sorgulanan polislerin Izel istekle Bucak'ın koru ğına alındığı iddiaları pindeme geldi. Sonra Aze-Lider Haydar Aliyev'e kar-1905 Mart'ında girişilen debenin arkasında Türki siduğu ve bunu dev Ça ya yaptırdığı iddi-Sonra Çatı ile Koca kaza aninda üzerle esrar çıktığı iddiala
Çiller gözde İçişleri Mehmet Ağar'ın isti mittedi Olayı önce nemiz görünen, son Vonda Cathyı teslim üzere götürüyordu
LTINOLUK ARALIK/1996
şeklinde kurtarma açıkla maları yapan Ağar istifa et tikten sonra patladı ve "Ar-tik kimse devlet uğruna risk almaz" dedi. Agar binden fazla operasyon yaptıkları nı, bunları nasıl anlatacağı ni, kan kusup kızılcık şer beti içtim diyeceğini söyle di.
Türk siyasetindeki sol cenah hadisenin üzerine üzerine gitti. CHP Lideri Deniz Baykal "Çeteleri dev let oluşturdu yaklaşımı İçinde Susurluk'u temiz top lumun başşehri ilan etti. DSP lideri Bülent Ecevit ise suç örgütlerinin devleti sar dığını ifade ediyordu. Cum hurbaşkanı Süleyman De-mirel "isin üzerine gidin" derken en dikkat çekici yak laşım tarzını Anamuhalefet lideri sergiledi, Yılmaz: Dar-
be hazırlığı yapanlar var ve ben bunları biliyorum", "bunlar sanıldığından çok daha yukarılara uzanmak tadır. Bu konu ile ilgili bilgi ve belgeler elimizde", "hatta on gün daha iktidarda kal saydık bu çetenin uzandığı yerlerin hepsini açığa çıka racaktık iddialarında bulu nuyor ama sözleri boşlukta kayboluyordu. Yılmaz'ın, Sedat Bucak'ın iyileşmesin den sonra Fransa'ya ğı iddiaları asılsız çıkarken, Bucak da Yılmaz'ın Çatlı ile görüştüğünü öne sürüverdi Yılmaz buna "Bucak savcı ile görüşsün cevabını ver
mekle yetindi. Hükümetten ise Su-surluk hadisesi ile ilgili ciddi hiçbir açıklama yoktu
Sedat Bucak'ın iyileş tikten sonraki açıklamaları cekti
49
da Susurluk hadisesini çöz mekten ziyade karmaşık laştırdı. Bucak, Kocadağ'ın Çatlıyı tanımadığını, Çat li'nın bir vatan kahramanı olduğunu ve MP-5 silahla rın arabasına başkaları ta rafından konduğunu söyler ken Çatlı'nın Mehmet Öz-bay kimliğiyle dolaştığı, ad resi, telefonu bilindiği halde ve MIT raporunda da bun ların olduğunu ama yaka kaçtılanmadığını söyledi.
Devletin hiçbir mües sesesinin olaya aktif biçim de, el koymaması da dikkat çekiciydi. Anlaşılan Susur luk hadisesi herhalde diğer karanlık işlerin çözüleme-mesi gibi zamanın unuttu-rucu etkisine terkedilerek gözönünden kaybettirile-
(132/21)
Allah'a kavuşmayı isteyebilmek!
من أَحَبَّ لِقَاءَ اللَّهِ أَحَبُّ اللَّهُ لِقَاءَهُ وَمَنْ لَمْ يُحِبُّ لِقَاءَ اللَّهِ لَمْ يُحِبُّ اللَّهُ لِقَاءَهُ
Allah'a kavuşmayı isteyene, Allah da kavuşmak ister. Allah'a kavuşmayı is temeyene, Allah da kavuşmak istemez!
Buhâri, Tevhid, 35, Rikåk, 41; Muslim, Zikir, 14-18; Ahmed b. Hanbel, Musned, II. 313.
Müslüman için dünya ne kadar fani ise, âhiret hayatı da o kadar baki, ebedi ve asıl hayat demektir. Mü'min, er veya geç sayılı günlerden oluşan ömrünün tükeneceğini ve öbür aleme göç edeceğine inanmış biridir. Ve olgun bir mü'min, ömrü boyunca ahiretini kazanabilmek, Allah'ın rızasını tahsil edebilmek için çabalar durur.
Burada bir başka gerçek vardır ki, o da bütün bunları bilmekle, kesin bir şe-kilde inanmış olmakla birlikte insan tabiatı ya da psikolojisi dünyayı, hayatı sever, ölümü ise istemez. Ya, dünya nimetlerinden biraz daha yararlanmak ister yahut kendisini hiçbir zaman yeterli görmediği için, biraz yaşaması halinde daha fazla hazırlık yapabileceğini düşler. Ama her halukarda ölümü hep ertelemek ister. Bu durum sadece bizim için geçerli değildir. Nitekim hadisin bazı versiyon-larındaki şu detaylar, aynı hususun Allah Rasûlü ile birlikte yaşama bahtiyarlığı-na eren sahabe-i kiram için de söz konusu olduğunu göstermektedir. Hz. Aişe:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Burada kastedilen, ölümden hoşlanmamak ise, hiçbi-rimiz ölümden hoşlanmayız? deyince Rasûlullah (sav):
Böyle değil, ama can çekişme vakti geldiğinde mü'mine, Allah'ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelenir, o da hemen Allah'a kavuşmayı arzu eder. Allah da ona kavuşmayı ister. Kâfire ise, Allah'ın azabı ve gazabı müjdelenince, Allah'a kavuşmayı istemez. Allah da ona kavuşmayı istemez, buyurdu. (Buhâri, Rikåk, 41; Muslim, Zikir, 14-18)
Muslim ve Nesâî, Şurayh b. Hânî'nin Ebû Hureyre'den naklen şöyle dediği-ni rivayet etmişlerdir: "Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Allah'a ka-vuşmayı isterse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah'a kavuşmayı iste-
Allah da ona kavuşmayı istemez." Şurayh diyor ki: Bunu duyunca dogra
Aişe'ye geldim ve:
Ey mü'minlerin annesi! Ben Ebû Hureyre'nin, Rasûlullah dan (sav) bir ha snkrettiğini işittim, eğer durum böyle ise, biz helak olduk?! dedim. Bunun erine o şöyle dedi:
Ancak helâk olan olur, (söyle bakalım) ne var? Ben dedim ki
O, Rasûlullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu söyledi: "Kim Allah'a kavuşmayı terse, Allah da ona kavuşmayı ister. Kim de Allah'a kavuşmayı istemezse, Allah da ona kavuşmayı istemez." Oysa bizim hiçbirimiz ölümden hoşlanmıyor?" Bu müzerine Hz. Aişe şöyle dedi:
- Rasûlullah (sav) bunu söyledi amma, bununla sizin anladığınızı değil, an ak şunu kasdetti: Gözü donduğu, göğsü hırıldadığı, teni titrediği, parmakları çekildiği (can çekiştirdiği) o anda, kim Allah ile kavuşmayı arzularsa, Allah da nunla kavuşmayı arzular. Kim de Allah ile kavuşmayı istemezse, Allah da nunla kavuşmayı istemez. (Muslim, Zikr 17; Nesai, Cenȧiz 10)
Şu halde Allah'a kavuşmayı arzulamak, öncelikle buna kesin olarak inan-mak ve bunun için hazırlanmak demektir. Zira Allah'la karşılaşmayı uman bilir ki, Allah'ın bunun için belirttiği vakit gelecektir. (Ankebût, 29/5) O, ölümü iste-mese dahi, neticede o büyük buluşmaya inanmıştır. Dünyada bazı sevdiklerin-den ayrılsa da, ikinci hayatında asıl sevdiklerine kavuşacaktır. Oysa Allah ile karşılaşacağına inanmayan, bunu arzu veya ümit etmeyenler elbette dünya haya-undan hosnut olacaklardır. (Yunus, 10/7) Çünkü ahiret hayatına inanmayan bu
kimseler için artık herşey bitmiş demektir.
O'na kavuşmayı isteyebilmek! İman, ihlas ve muhabbet, bütün mesele bu!
İNSAN EĞİTME SANATI
Mustafa ÖZDAMAR
Büyük İnsanlık ailesini barındıracak olan cihan-şümul site'nin yeniden inşası sırasında, şeytan şey-tanlığını ve melek melekliğini mutlaka yapacaktır. Biz ne şeytanız, ne de meleğiz. Bir ucu "ahsen-i tak vim" öbür ucu "esfel-i sâfilin" olan "Insan"ız.
İnsanı eğitmek (terbiye et mek), başlıbaşına bir sanattır.
Bu sanatın (terbiyenin) ana hedefi, büyük insanlık äilesini vahiy ikliminde derleyip topla yarak güzelim islamiyetle mut-lu etmektir.
Biz, Adem'in çocuklarının bå dem kavgasında birbirlerini kır-malarını değil, ortak bir mutlu luk noktasında buluşarak ken dikendileriyle tarışmalarını ve ådil bir toplum düzeninde ku caklaşmalarını arzuluyoruz.
Bütün dünya ama özellikle bi-zim ülkemiz bunun kıtlığında kıvranıyor. Bu bir genelleme dır. Eğitim kurumlarımızın ye rince ve yeterince, hatta hiç mi hiç istifade edemedikleri irşad vazifeleri çağdaş Veliler ve on lara bağlı Seçkinler, bu genel lemenin üstünde yer alan istis-nå äbideleridir. Ancak, äbide-lerden istifade edebilmek de bir sanattır. Mesela Süleymäni ye'nin aküstiğine hayran olan birinin orayı bir konser salonu haline getirmeyi düşünebilme leri ne kadar ayıp ve günähsa, gece gündüz her gün, sabahtan yatsıya dek hem ibädete hem ziyarete açılma şansı bulunan Ayasofyayı müze olarak mah zun etmek, aynı ölçülerde ayıb
ve kayıb değil midir? Ayasofya'nın sesini kesmek le aşk sahiblerinin soluğunu
kısmak, fazla farklıolamaz. Mü-dähele mantığı her yerde aynı şeyi yapar, güfteler farklı olabi-lir ama beste ayrı bestedir. Farklı bir ses çıkarmaz!
Şahsiyet sähibi, seviyeli insan yetiştirebilmek için önce her-kesin kendi haddini ve hududu nu bilmesi gerekiyor. Sözünü ettiğimiz adil toplum düzeninin kurulması buna bağlıdır. Aksi-
Biz kendi kendimizi yerin-ce ve yeterince eleştiremi-yoruz. Kendi kendisini eleştiremeyen bir toplum, başkaları tarafından delik deşik edilir.
En çok yanılanlar, hiç yanılmadıklarını sananlar-dır.
takdirde meselä! yıkılan bir külliyenin yerine basit bir gecekondu-dan başka bir şey yapılamayacaktır. Büyük insan lık ailesinin ortak mutluluğu için şart olan ädil toplum düzeninin inşäında her şeyin ve herkesin ayı ayı önemi vardır. Süleymä niye'nin inşaında Sinan'dan Sü leyman'a uzanan çizgide Mi mardan başka müdahil yoktur. Kaldı ki Sinan'ın yaptığı iş, mü dähele değil, çizdiklerinin uy gulanışını kontrolden ibarettir.
Biz kendimizi yerince ve ye terince eleştiremiyoruz. Kendi-kendisini eleştiremeyen bir toplum, başkaları tarafından de lik edilir. Her konuda ve hk deşik a genellikle çok fazla mudaheleci oluyoruz. Her ko nuda olduğu gibi bu konuda da ölçüyü fazla kaçırıyoruz. Her müdähelenin mukābil bir mü-dâhele doğuracağını ve bunun ilänihäye böyle devam edip gi-deceğini yeterince düşünemi-
yoruz. Kendimizi eleştirmekten ka-çınmamalıyız. Kusurlarımızı başkalan teşhir etmeden kendi-miz ortaya koymalıyız. Hiç kim seyi horlamak ve zorlamak ni-yetinde olmadığımızı, içten ve inandıncı davranışlarla ortaya koyabilmeliyiz. Ancak, bunları yaparken şeytana şirin gözükmek" gibi bir duruma da düşmemeliyiz.
Gerçeğin Yüzü
Büyük insanlık äilesinı barın-dıracak olan cihanşumul site-nin yeniden inşası sırasında, şeytan şeytanlığını ve melek melekliğini mutlaka yapacaktır. Biz ne şeytanız ne de meleğiz, bir ucu "ahsen-i takvim" öbür ucu "esfel-isäfilin' olan "insan'-ız. Biz de insanlığımızı yapma lıyız. Mutluluğun her türlüsünü, acırın ve tatlının bütün tonları-ni tatmak ve ilkin kendikendi-mizle, kendi özümüz ile, sonra-da birbirlerimizle tanışarak tam-
laşıp tümleşmek, tasavvuf diliy le "insanı kâmil" olmak üzere gönderildiğimiz bu güzel geze gende, insanlığımızı yapabili yormuyuz acaba...
Gerçeğin gerçek yüzüyle gözgöze ve yüzyüze gelmek, el-bet kolay değildir. Ancak "acı
35
gerçeklerden tatlı yaşayışlara yol bulabilmek de ancak bu şe kilde, yäni ilkin kendikendimi zi, sonra çevremizi, daha sonra da cemiyet, millet ve büyük in-sanlık ailesini eleştirmek süre-tiyle sağlanabilecektir.
En çok yanılanlar, hiç yanıl madıklarını sananlardır. Ya da, yanılabilir olduklarını kabullen dikleri halde kendilerini başka larına göre "az", "en az" ve "nådiren yarulan" olarak gören lerdir
Seviye ve seciye sahibi, sag-lam karakterli insan, Allah'in se-vib de yarattığı her şeyin ken-dine has bir yapısı bulunduğu nu ve bu yapıya, kaderin yo rumsuz kavranmazlığı çerçeve-sinde saygı duyulması gerekti ğini bilen ve bu doğrultuda duygu, düşünce ve davranış sergileyen insandır.
İnsan eğitme sanatının, yäru terbiyenin sırrı bu saygı ve kay-gıya dayanıyor. Hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı adil bir toplum düzeninde buluşa-bilmek için, her şeyden önce bu saygı ve kaygının sağlanma-sı gerekiyor. İyi insan yetiştir-mek de her şeyden önce iyi bir insan olmayı gerektiriyor.
Haddini Bilmek
Ben iyi bir insan mıyım? Ken-dime, çevreme, eşya, tabiat ve käināta gerekli saygıyı göstere-biliyor muyum? Evrenin ve dev-ranın çözümsüz gizem dekoru içinde dönüp dolaşan olaylar ve dolaylar dizisini gerektiği bi-çimde yorumlayabiliyor mu-yum? Bana hayır gözüken şer, şer gözüken hayır olamaz mı? Büyük insanlık ailesinin ortak mutluluğu için şart olan "eğitim ve toplum düzeni'ne katkım ne olabilir? Ben bana düşeni mi ya-pıyorum, yoksa haddimi mi aşı-yorum?
Herkes kendisine bunları mutlaka sormalı ve cevaplarını aramalıdır.
36
346
HADIS-I ŞERİFLER
٥٩٩ دعَوَاتُ المَكْرُوب : «اللهم رَحْمَتَكَ أَرْجُو ، فَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةً عَيْنِ ، وَأَصْلِحْ لِي شَأْنِي كُلَهُ ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ » . ( رواه البخاري )
599) «Şu yakarışlar, bir musibete uğrayanın yalvarışıdır:
Allahım, ümidim rahmetinde.. Beni, bir göz açıp kapayım. caya kadar dahi nefsime bırakma.. Benim bütün halimi İyiye çevir.. Senden başka ilah yoktur.>>>
*
Bu duâ gerçek manasını anlayarak yapılırsa, çekilen sıkıntıların acısı azalır..
Ravi: BUHARI.. Menkıbesi, 2. Hadis-i Şerifte..
دَعُوهُ ( ذِي النُّونِ ، إِذْ دَعَا بِهَا ، وَهُوَ فِي بَطْنِ الْحُوتِ : لَا إِلَهَ إِلَّا أنْتَ سُبْحانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ ، لم يَدْعُ بِهَا رَجُلٌ مُسْلِمٌ فِي شَيْءٍ قَط إلا اسْتَجَابَ اللهُ تعالى لَهُ . ٦٠٠
( رواه الحاكم عن سعيد )
600) «Şu duâ, ZİNNUN'undur.. O balığın karnında iken bu duâyı yapmıştı: Senden başka ilah yoktur.. Sübhansın; şu belli ki, ben za-limlerden oldum..
Herhangi bir müslüman kimse, bir şeyde bu duayı yaparsa; mutlaka Allah-ü Taâlâ ona icabet eder..>>>
ZINNUN: Yunus Peygamberdir.. Kendini denize atınca, bir balık yuttu.. Balığın karnında bu duâyı okudu; kurtuldu..
**
Ravi: HAKİM.. Menkıbesi, 22. Hadis-i şerifte.. SÄÎD'den alıyor..
* **
SAID: Her ne kadar tercümemize esas aldığımız eserde ravi SAID diye geçmekte ise de, Ramuz'ül Ehadis'de SAAD 6. EBU VAKKAS bu Hadis-i Şerifin esas ravisidir..
**
VE VAAZ ÖRNEKLERİ
355
621) «Kalblerin şifası, Allah zikridir..>>>
**
Kalb, sinemizde atan zehirdeki o et parçası değildir.. İnsanın özü-dür.. Onu kurtarmak için Allah zikri lâzımdır.. Ravi: ENES, r.a. ve DEYLEMI.. Menkıbeleri, 1. ve 4. Hadis-i şerifte..
٦٢٢ ذِمَّةُ المُسْلِمِينَ وَاحِدَةٌ ، فَمَنْ أَخْفَرَ فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أجْمَعِينَ، لاَ يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْف وَلاَ عَدْلٌ ، وَمَنْ تَوَلَّى قَوْماً بدون إذن مواليه ، فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ لَا يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلا عَدَلَ. ( رواه الإمام أحمد )
622) «Müslümanların bir ahdi vardır.. Kim onu bozarsa ona: Allah'-in, meleklerin ve tüm insanların lâneti olsun.. Onun ne SARF1 kabul olur, ne de ADL'i..
Bir kimse tebaanın izni olmadan herhangi bir kavmin başına geçerse, ona: Allah'ın meleklerin ve tüm insanların lâneti ol-sun.. Onun ne SARF'ı kabul olur, ne de ADL'i..>>>
İkinci parağrafta geçen cümle bir manaya göre şöyle olabilir:
Bir kimse efendisinin izni olmadan kaçıp herhangi bir kavme sığınırsa...>
SARF ve ADL, farz ve nafile ibadetler, manasına gelir.. Bu Hadis-i Şerif, müslümanların huzurunu bozan diktatör ve zalimlere bir derstir..
Ravi: İMAM-I AHMED.. Menkıbesi, 1. Hadis-i şerifte..
٦٢٣ ذَنْبٌ يُغْفِرُ وَذَنْبٌ لَا يُغْفَرُ ، وَذَنْبُ يُجَازَى بِهِ ، فَأَمَّا الذَّنْبُ الذي لا يُغْفَرُ ، فَالشَّرْكُ بِاللَّهِ ، وَأَمَّا الذَّنْبُ الذِي يُغْفَرُ ؛ فَعَمَلُكَ بَيْنَكَ وَبَيْنَ رَبَّكَ، ( رواه الطبراني ) وَأَمَّا الذَّنْبُ الذِي يُجَازَى بِهِ ؛ فَظُلْمُكَ أَخَاكَ .
623) «Bir günah var ki, bağışlanır.. Bir günâh var ki, bağışlanmaz Bir günah var ki, onunla ceza görülür..
356
HADIS-1 ŞERİFLER
Bağışlanan günah odur ki: Amelin ola.. Seninle Rabbin arasın da kala..
Bağışlanmayan günâh: Allah'a şirktir.. Ceza görülen günâh ise: Kardeşine zulmündür..>>>
Şirk aynı zamanda zulümdür; hem de büyük.. Cenab-ı Hak bizleri korusun. Bu Hadis-i Şerif TABERANI'den alınmıştır.. Menkıbesi 9. Ha-dis-i Şerifte..
( رواه البخاري ومسلم عن أنس )
٦٢٤ ذَهَبَ الْمُفْطِرُونَ الْيَوْمَ بِالأجْرِ .
624) «Bugün iftar edenler, ecri götürdüler..>>>
Ashab seferde iken, bir kısmı oruç tutmuş, bir kısmı da tutmamış-tı.. Oruç tutmayanlar, tutanlara hizmet ediyordu.. Peygamber S.A. efen-dimiz onların bu halini gördü; bu Hadis-i Şerifi buyurdu:
Demektir ki: Hizmet edenler, oruç tutanlardan daha çok sevab aldı..
Ravi: ENES, r.a. BUHARI ve MÜSLİM.. Menkıbeleri, 1. 2. ve 5. Hadis-i Şerifte..
٦٢٥ ذُو الدَّرْهَمَيْنِ أَشَدُّ حِسَابًا مِنْ ذِي الدَّرْهَم وَذُو الدِّينَارَيْنِ أَشَدُّ حِسَابًا مِنْ ) رواه البيهقي عن أبي ذر موقوفا ) ذي الدينار .
625) «İki dirhem sahibi, bir dirhem sahibi olandan daha çetin hesap verecektir.. İki altın sahibi, bir altın sahibinden daha zor he-sap verecektir..>>>>
Elimizdeki eserden anladığımıza göre bu Hadis-i Şerif, mevkuftur.. Bir manaya göre mevkuf: Sahabenin takriri ile karışık bir Hadis-i Şerif, demektir.. EBUZER, r.a. rivayet ediyor; BEYHEKİ ondan alıyor.. Men-kıbeleri, 12. ve 16. Hadis-i Şeriflerde..
٦٢٦ ذُو الْوَجْهَيْنِ فِي الدُّنْيَا يَأْتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَهُ وَجْهَانِ مِنْ نَارٍ .
( رواه الطبر اني عن سعد )
**
ve İslam dünyası için tarihi bir gece-dir. O gece sokağa çıkanlara "Ne his-settiniz?" diye sorduğumda verdik-leri cevap "Ben ben değildim" olu-yordu. Ben de Üsküdar meydanın-daydım. Bu durumu görünce Ça-nakkale Savaşı'nı, Bedir Savaşı'nı anlıyorsun.
Manevi büyüklerimizin bizden istediği de ashab-ı kiram ruhunu yaşatmak değil midir? Hedefleri Aşere-i mübeşşere'ye benzeyen in-san yetiştirmek değil midir?
Sizler Türkiye'nin yaşadığı değişi-mi içinde yaşadığınız için çok fark et-meyebilirsiniz. Aynen bir evliyaulla-hın aile fertleri tarafından fark edil-memesi gibi...
Düşmanlar hiç boş durmuyorlar. Onun için devamlı çalışmak gereki-yor. Üstadımız bunu çok güzel bir şe-kilde ifade ediyor; "Şu anda bize din-lenmek yok ne zaman ki mezara gi-reriz orada dinleniriz."
Güç varken durmayalım. Gün gelecek durmak zorunda kalacağız.
Maalesef müslümanlar için bu-gün en büyük tehlike tembelliktir. Pasifliktir. İnsanların bir kısmı tali-mat bekliyorlar. Niye talimat bek-liyorsunuz? Yapabileceğiniz şeyleri düşünün ve gücünüz yettiği kadar yapmaya gayret edin.
hikmet ve hal azıları:
Hazret-i Ebû Bekir'den Hikmetli Sözler
"Allah ile mahlukâtından hiçbiri arasında bir neseb bağı yoktur. Allah'a yakınlık, ancak O'na itaat ve emirlerine tâbî olmakla mümkündür."
"Allah, kulunun amelsiz sözünden razı olmaz."
"Çok söz, kişiyi unutkan yapar."
"NE SÖYLEDİĞİNİ, NE ZAMAN SÖYLEDİĞİNİ VE KİME SÖYLEDİĞİNİ İYİ DÜŞÜN!"
"Hakk'ı tanıyan ariflerin kölesi ol!"
"Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme! Aksi takdirde kendini aldatırsın."
"Kendini ıslah et ki insanlar da sana karşı iyi davransınlar."
"Dört kimse Allah'ın sâlih kullarındandır:
1. Tevbe eden kişiyi gördüğü zaman sevinen.
2. Günahkarların affı için Rabbine yalvaran.
3. Din kardeşine gıyâbında dua eden.
4. Kendinden muhtaç kişiye yardım ve hizmette bulunan."
"Benim nezdimde sizin en kuvvetliniz, hakkını alıncaya kadar, zayıf olan kimsedir. En zayıfınız da ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar, güçlü kimsedir."
"Îman sadece câmilerde, mal cimrilerde, silah korkaklarda, yetki zayıflarda olursa işler bozulur."
"Akıllı kimse takva sahibi olan, akılsız da zâlim olandır."
"Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm'de vereceğini va'dettiği mükafatı azap ile birlikte zikretti ki bu vesileyle kul Ibâdete rağbet etsin ve azaptan korksun."
"Bir hayrı kaçırırsan onu yakalamaya çalış, elde edince de onu geçmeye bak, daha güzelini yapmaya gayret et!"
oluk Şubat 2007
36
"Insanlara iyilik etmek, kişiyi afetlerden ve belalardan muhafaza eder."
"Şöhretten kaç ki şeref seni takip etsin. Ölüme karşı hazırlıklı ol ki sana hayat verilsin."
"Hiçbir bela yoktur ki ondan daha kötüsü olmasın."
"Sabırda zarar, hüzün ve telaşta fayda yoktur."
"Sabır îmânın yarısı, yakın ise tamamıdır."
"Allah'tan afiyet İsteyiniz. Hiç kimseye yakinden (kat'î bir îmandan) sonra afiyetten daha faziletli bir şey verilmemiştir."
"Bana göre afiyette olup şükretmem, imtihan edilip sabretmemden daha makbüldür."
"Dünya mü'minlerin pazarı; gece ile gündüz sermayeleri; güzel ameller ticaret malları; cennet kazançları; cehennem de zararlarıdır."
"Hazret-i Peygamber' e salevât getirmek günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbet ve ihlâsla) selâm göndermek pek çok köle âzâd etmekten daha faziletlidir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmek ise riyazet ve mücahededen, Allah yolunda kılıç sallamaktan daha üstündür." (Bağdadi, Tarihu Bağdad, VII, 161)
"Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevazıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zira kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)
İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hål ve hareketlerinde insanlara fazilet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
2. Mallarını Hak yolunda sarf ederok in cömortlan
mücahededen
Üstündür." (Bağdadi, Târihu Bağdad, VII, 161)
"Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevazıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zîrâ kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)
İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hâl ve hareketlerinde insanlara fazîlet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
2. Mallarını Hak yolunda sarf ederek insanların en cömertlerinden olurlar.
3. Allah'ın kullarına karşı dâimâ hüsn-i zan içindedirler.
Üçüncü sınıf (Hak dostları) ise, aşk ve muhabbet vecdiyle Rabbine ibâdet eden (arifler)dir. Bunlar da;
1. Sevdikleri şeyleri (Allah için) infak ederler.
2. Her hål ve hareketlerinde Allah rızasını hedeflerler, bu yüzden câhillerin kınamalarına aldırmaz, onların kaba davranışlarından rahatsız olmazlar.
3. Nefislerine ağır gelen şeyleri nefislerinin muhalefetine rağmen îfâya çalışırlar; bütün hâl ve hareketlerinde Allah'ın emir ve nehiylerine itaat ederler." (İbn-i Haceri'l-Askalânî, Münebbihât, s. 94-95)
İşte Hazret-i Ebû Bekir, bu üç sınıf Hak dostlarının bütün hâl ve sıfatlarını kendisinde cem etmiş mübarek bir İslâm şahsiyetiydi. Rabbimiz, O'nun bu hikmetli öğütlerinden lâyıkıyla istifade etmeyi ve güzel hållerinden feyz almayı cümlemize nasib eylesin. Bizleri, onun dostluk halkasına dâhil olanlardan kılsın! Zîrâ dostluğun kaynağına Allah ve Rasûlü'nde erişen
Ebû Bekir -radıyallahu anh-'ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmin diyelim: “Allah'ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun."
"Allah'ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri'ndeki yüksek dereceler olsun!"
Hulefâ-i Râşidîn, Ashâb-ı Kirâm, Hak dostları ve onlara güzelce tâbî olanlar, Rabbimizin lutfuyla ebedî saâdet kervanının bahtiyar yolcularıdır.
Sözlerimize, Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmin diyerek son verelim:
"Allah'ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun." (Süyüti, Târîhu'l-Hulefa, s. 103) "Allah'ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri'ndeki yüksek
dereceler olsun!" (Süyûtî, Tarihu'l-Hulefa, s. 103)
Âmîn!..
Gelecek sayıda Hz. Ömer -radıyallahu anh-
Dipnotlar: 1) Ebû Dâvûd, Sünnet, 8; Ahmed, V, 50, 220, 221.
2) Bkz. Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, c. 2, s. 419. 3) Tirmizi, Menākıb, 20. 4) Bkz. Elmalılı, III, 1569. 5) Bkz. Buhârî, Ashâbu'n-Nebî 3, Menâkıbu'l-Ensår 45, Salât 80; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 2; Tirmizi, Menākıb 15; İbn-i Sa'd, II, 227. 6) Ebû Dâvûd, Zekât, 40. 7) All el-Kâri, Mirkât, X, 381-383/6034.
"Huşûsuz kılınan namazda, dilin âfetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur'ân'ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infäk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nîmette, gönülden edilmeyen ihlâssız duâda hayır yoktur." (Hz. Ali)
Hasan'a bey'at ederiz." dedi. Hazret-i All -radıyallâhu anh- ise vaktiyle Hazret-i Ömer'in gösterdiği firåsetle:
-Bu hususta size ne emrederim ne de nehyederim.
Siz işinizi daha iyi bilirsiniz." diyerek sözü kesti. Ardından Hasan ve Hüseyin Efendilerimize şu vasiyette bulundu:
"Size takvâyı vasiyet ederim. Dünyaya rağbet etmeyiniz. Zàyliniz İçin ağlamayınız. Dalma doğru söyleyiniz. Allah'ın Kitabı ile amel ediniz. Zalimin hasmi, mazlumun yardımcısı olunuz. Dinin hükümleri husūsunda kınayanın kınamasına aldırmayınız."5
Hazret-i Ali -radıyallahu anh-, daha sonra kelime-i tevhid getirdi. Son nefesiyle hayat kitabını hatmeyledi. Hayata, Kâbe-l Muazzama'da açtığı gözlerini, yine bir mescidde kapama şereflyle yüce makamına erdi.
Hazret-i All'ye karşı gırdığı mücadelelerden büyük pişmanlık duyan Muäviye'nin, ömrünün son demlerinde söylediği şu sözler, onun bu ıztırabını çok açık bir şekilde ifade etmektedir:
"Âh keşke Kureyş'ten Zi-Tuvā Vādisi'nde (kendi hâlinde yaşayan, sıradan) bir kimse olsaydım da şu (Idarecilik) Işlerine hiç girmeseydim." (İbn-i Esit, el-Bidaye, VIII, 135)
kl: Büyük Hak dostu Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri der
"Eğer Hazret-i All muharebelerden biraz firsat bulsaydı, bize Kur'ân Ilimlerinden neler neler öğretirdi. Zira o, ariflerin reisidir. O hiç kimsenin söylemediği ve benzerini de kimsenin söyleyemeyeceği sözler söylemiştir. 6
İşte Hazret-i All -radıyallahu anh-'ın ilim, irfan ve hikmet hazinesi gönül ikliminden, her biri hayat düstūru kıymetindeki birkaç ifade:
Hazret-i All'den Hikmetli Sözler
• "Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı
ALTINOLUK
"Amellerin en güç olanı dört
haslettir:
1. Öfkeli anda affetmek
2. Muhtaçken de cömert
davranmak
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin
şerrinden korunmak
4. Korktuğu veya bir menfaat
umduğu kimseye karşı da doğru söylemek." (Hz. All
dinlendirin. Zira bedenlerin yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur."
"Huşüsuz kılınan namazda, dilin afetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur'an'ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, Infäk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nimette, gönülden edilmeyen ihlässız duada hayır yoktur."
"Insanlar bilmedikleri şeyin düşmanıdır."
"Cennet comertlerin, cehennem cahillerin yeridir."
"Alimlere: «Niçin öğretmediniz?» sorusu sorulmadan cahillere: «Niçin öğrenmediniz? sorusu sorulmayacaktır."
• "Cenneti arzulayan, hayırlara koşar. Ateşten korkan, şehvetlerden sakınır. Öleceğine inananın, nefsäni ve şehvani lezzetleri yıkılır. Dünyayı bilene, musibetler zahir olur."
"Namus, güzelliğin sadakasıdır."
"Dinde edep ve mürüvvet, aklı selimin meyvesidir."
"Aklı tam olanın, sözü az olur."
"Sözlerinin amellerinden sayıldığını bilen kimse, az konuşur ve ancak kendisini ilgilendiren şeyleri söyler.
"Soruluncaya kadar susmak, susturuluncaya kadar söylemekten hayırlıdır."
"Alçakça söylenen söze karşılık vereyim deme, çünkü o sözün sahibinde onun gibi daha nice düşük sözler vardır. Cevabına yine onlarla cevap verir."
"Cahil ile sakın latife etme. Dill zehirli olduğundan gönlünü yaralar."
"Insanlara anlayacakları şekilde konuşunuz."
• "Eğrinin gölgesi de eğri olur."
"Allah'ın kullarına karşı hüsn-i zan sahibi ol. Böyle olursan birçok yorgunluktan kurtulursun."
"Yanında Allah'ın, Rasûlullah'ın ve evliyanın sünneti olmayan kimsenin elinde hiçbir şey yok demektir. Allah'ın sünneti, sırrı gizlemek; Rasül'ün
ALTINOLUK MAYIS | 2007 |36
e
lidir. sünneti, insanlar arasında güzel ahlâk ile idare yolunu bulmak; evliyânın sünneti de, insanlardan gelen eziyetlere katlanmaktır."
"Bir adamla dost olmak istersen (önce) onunla muayyen bir mesafede kal: bu durumda iken sana normal davranırsa dostluğunu sürdür, yoksa vazgeç."
• "Kalbi düşmanlıklarla meşgul olan kişi, faydalı işler yapamaz. Çünkü kalb, iki zıt meşgüliyeti bir arada bulunduracak kadar geniş değildir."
• "Mü'minin tebessümü yüzünde, hüznü ise kalbindedir."
• "Nimetin tamamına erişmek, İslâm üzere ölmektir."
• "Övünmek Ademoğlunun neyine ki?! Eweli nutfe, sonu ise cîfedir! Kendi rızkını dahî yaratamadığı gibi, kendini helâkten de kurtaramaz."
• "Hayat iki günden ibarettir. Bir gün lehine (yâni sana tebessüm hâlinde), bir gün de aleyhine (yâni hüzün içinde)dir. Gün lehine olduğunda şımarma, aleyhine olduğunda da daralıp feryad ü figân etme!"
• "Bugün amel işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı yoktur."
• "Nefesler, ecele doğru atılan adımlardır."
• "Dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya, huzur ve selâmetle ayakta duracaktır:
1. Zenginler, kendilerine verilen mal ile cimrilik etmedikçe.
2. Alimler, öğrendikleri ve bildikleri şeyle amel ettikçe.
3. Cahiller, bilmedikleri şeyle kibirlenmedikçe.
4. Fakirler de âhiretlerini dünyalarına satmadıkları müddetçe."
• "Zenginlerin, Allah katındaki mükafatı taleb ederek tevazu göstermeleri ne güzeldir. Bundan daha güzell
Ise, fakirlerin Allah'a tevekkül ederek zenginlere karşı müstağni davranmalarıdır."
"Mahrumiyet, minnet altında kalmaktan daha hayırlıdır."
• "Iffet, fakirliğin; şükür de zenginliğin süsüdür."
• "Cimrilik bütün kötü ahlâkı kendinde toplar."
(Bu hakikatin mefhum-ı muhalifince; merhamet de cömertliği, cömertlik tevazûyu, tevâzû da hizmeti beraberinde getirir.)
• "Yoksul düştüğün zaman sadaka vererek Allâh Ile ticaret yap. Eline nîmet geçtiği zaman çok şükret! Sakın az şükürle Allah'ın nîmetlerini elinden kaçırma!"
• "Dünyanın; nîmetlerinden İslâm nîmeti sana kâfidir. Meşgüliyetlerinden, tâat meşgüliyeti sana kâfidir. İbretlerinden, ölüm ibreti sana kâfidir."
• "İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbadet, en hayırlı sermayedir. Salih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır."
• "Amel-i sâlih gibi ticaret, sevap gibi kazanç, Allah'ın tevfiki gibi fayda, tevazů gibi asâlet, ilim gibi şeref, şüphelilerden uzak durmak gibi verâ, güzel ahlâk gibi Allah'a yakınlık, farzları edâ gibi ibadet, tedbir gibi akıl, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur."
• "Amellerin en güç olanı dört haslettir:
1. Öfkeli anda affetmek.
2. Muhtaçken de cömert davranmak.
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin serrinden korunmak.
4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru
Allah in tevfiki gil gibi seref, süphelilerden uzak durmak gibi vera, güzel ahlâk gibi Allah'a yakınlık, farzları eda gibi ibadet, tedbir gibi akul, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur."
• "Amellerin en güç olanı dört haslettir:
1. Öfkell anda affetmek.
2. Muhtaçken de cömert davranmak.
3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin serrinden korunmak.
4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek."
• "Küçük musibetleri büyük göreni, Allah büyük musibetlere mübtela kılar."
• "Mal, nefsânî arzuların hammaddesidir. (Nefsânî ve dünyevi) arzular, sıkıntıların anahtarıdır. Hased de boş yorgunluğun bineğidir."
• "(Dünyevî) arzu ve ümitler, basîretli kimseleri dahî âmâ eder."
• "Kişinin kıymeti, istek ve arzularının kıymeti kadardır."
• "Kim nefsin bitmek bilmeyen Istek ve arzularının zebûnu olursa, amelleri de kötü olur."
• "Nasib, kendisine gelmeyene de gider."
• "Canlarınız için cennetten başka bir karşılık ve değer yoktur. Öyleyse canlarınızı ancak cennet karşılığında satın!"
• "Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyanın zahiri görünüşüne baktıkları zaman onlar, dünyanın lçyüzünü görürler."
• "Bir kul, Allah'ın katındakine kendi elindekinder daha fazla güvenmezse îmânı kâmil olmaz!"
"İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbâdet, en hayırlı sermayedir. Sâlih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır." (Hz. Ali)
Rabbimiz, bu hikmetli sözleri lâyıkıyla idrak edip muktezâsıyla amel edebilmeyi nasib eylesin. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-'ın en yakın dostları olan dört büyük halîfenin muhabbetini gönüllerimizden eksik eylemesin. Ahirette bizleri onlarla birlikte haşr u cem eylesin!
Hiç şüphesiz ki o mübarek sahâbîler ile âhiretteki beraberlik, daha bu dünyada başlar. Onlarla bugün dost olabilirsek ve bu dostluğun hukûkuna riâyet edebilirsek -inşâallah- yarın kıyâmette onların yakınlığına mazhar oluruz.
Rabbimiz Hulefâ-i Râşidîn'ın güzel ahlâkı ile ahlâklanmayı cümlemize nasib eylesin. Şefaatlerine nâil buyursun!
Âmîn!
Dipnotlar: 1) Hâkim, Müstedrek, III, 549. 2) Bkz. Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Hz. Allyyül-Murteza, s. 54. s. 119-122. 3) Bkz. a.g.e. s. 54. 4) Bkz. a.g.e. s. 117. 5) Bkz. a.g.e. s. 74. 6) Bkz. a.g.e. s. 113.
OYIS 2007137 ALTINOLUK
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)
121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.)
121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder. Hz. Ubey İbni Kaab (
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
122 1 Cebrail (a.s.) firavunun ağzına toprak tıkıyordu. "Lâ ilâhe illallah" deyip de mağfiret görmesin diye. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
122 2 Allah (z.c.hz.) üzerine, dünyaya ait yükselttiği şeyi düşürmek haktır. Hz. Enes (r.a.)
122 3 Tabiinin en hayırlısı, öyle bir Üveysi (Veysel Karani) vardır ki, o annesine sadıktır. Allah'a and verse Allah onun andını geri çevirmez. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız sizin için istiğfar etmesini isteyin. Hz. Ömer (r.a.)
122 4 Tedavide kullandığınız şeylerin en hayırlıları Ledûd (ağız ağrılarında), enfiye, hacamat, müshil ve ismit (sürme)''. İsmit gözü açar ve kirpikleri besler. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
122 5 Bir adamın din kardeşi için gıyabında yaptığı dua müstecab olur. Ve dua edenin başında bir melek "amin" der. Ve "Sana da bir o kadar" diye söyler. (Diğer bir hadiste, Meleğin "amini" geri dönmez buyurulmaktadır) Hz. Ebud Derda (r.a.)
122 6 Allah (z.c.hz.) ile mahlûku arasında nurani veya zulmani yetmiş bin hicab vardır. Kim bu hicabı aşan bir şey hissederse mahv olur. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
122 7 Allah (z.c.hz.)'nin zikri şifa, insanların zikri ise derttir. Hz. Mekhul (r.a.)
122 8 Aklın başı insanlarla sevgi tesis etmektir. Sakalının hafif olması insan için saadettendir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
122 9 Allah (z.c.hz.) kulunun: "Rabbiğfirlî zünûbî" demesinden hoşlanır. Ve buyurur ki: "Kulum Benden başkasının günahlarını afv edemiyeceğini biliyor." Hz. Ali (r.a.)
122 10 Rabbınız Celle Şânuhû Rahimdir. Kim ki bir iyilik yapmak ister de yapamaz ise ona bir sevap yazılır. Yaparsa, 10 ilâ 700 misli veya daha fazla sevab yazılır. Kim bir kötülük yapmak ister de yapmaz ise bir sevab, yaparsa bir günah yazılır. Allah isterse onu da affeder. Allah'ın muamelesinde helâk olacak adam, mahvolmaya lâyık olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
213 1 Sahur berekettir. Öyle ise, bir yudum su içmekle de olsa, onu bırakmayın. Zira Allah ve melekleri sahur yiyene selat ederler. Hz. Ebû Said (r.a.)
213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.)
213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.)
213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
213 7 Cahil cömert Allah'a, alim olan bahilden daha sevgilidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 8 Yürüyüşte sürat müminin kıymetini giderir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 9 Gizli aşikareden efdaldır. Ancak, örnek olmayı ümid ederse aşikarelik gizliden efdaldir. (Sadaka ve ibadet hususlarında) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
213 10 Bütün saadet, Allah'ın ibadetinde ömür uzunluğudur. Hz. İbni Ömer (r.a.)
213 11 Sefer, azabdan bir kısımdır. Sizden birinin yemeğine, içmesine ve uykusuna mani olur. Onun için biriniz yola gidip hacetini görünce evine avdetini tacil etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 12 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Kim ona ikram ederse Allah da ona ikram eder. Kim de ona ihanet ederse Allah da ona ihanet eder. Hz. Ebû Bekir (r.a.)
213 13 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesi ve kuvvetidir. Kim ki, sultana hayırhahlık ve dua ederse, hidayet bulur. Kim de beddua eder ve hayırhahlıkta bulunmazsa, dalalete düşer. Hz. Enes (r.a.)
213 14 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Sizden biri kendisinde sultan olmıyan bir beldeye vardığında, orada katiyyen oturmasın. Hz. Enes (r.a.)
213 15 Adil ve mütevazi Sultan, Allah'ın yeryüzünde gölgesi ve mızrağıdır. Böyle adil ve mütevazi bir Sultan (veya vali) için her gündüz ve gecede, hepsi abid ve müçtehid olan altmış sıddık ameli yazılır. Hz. Ebû Bekir (r.a.)
213 16 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir ki, Allah'ın kullarından her mazlum ona iltica eder. Adalet yaparsa ona ecir, diğerine şükür, zulmederse ona vebal ve tebaaya da sabır düşer. Valiler zulm ederlerse kıtlık olur. Zekat verilmezse davarlar ölür, zina meydan alırsa, meskenet ve fakirlik zahir olur. Ve ehli zimmete zulm edilirse kuffar baş kaldırır. (Galebe çalar) Hz. İbni Ömer (r.anhüma
VE VAAZ ÖRNEKLERİ
419
**
771) «Cennet ameli doğruluktur.. Kul doğru olunca iyi olur.. İyi olun-ca-tam- mümin olur.. -Tam- mümin olunca da cen-nete girer..
Cehennem ameli yalandır.. Kul, yalan söyleyince facir olur.. Facir olunca, küfre gider.. Küfre gidince de, cehenneme girer.>>>
** Yani: Cennet ehlini ameli doğru sözlü olmaktır.. Cehennem ehlinin ameli ise, yalandır, küfürdür..
Ravi: IBN-İ ÖMER'den r.a. naklen İMAM-I AHMED.. Menkibeleri, 1. ve 7. Hadis-i şerifte..
۷۷۲ عَلَيْكَ بِتَقْوَى اللهِ فَإِنَّهَا جَمَاعُ كُلُّ خَيْرٍ ، وَعَلَيْكَ بِالْجِهَادِ ، فَإِنَّهُ رَهْبَانِيُّهُ المُسْلِمِينَ ، وَعَلَيْكَ بِذِكْرِ اللَّهِ وَتِلَاوَةِ كِتَابِ اللَّهِ ، فَإِنَّهُ نُورٌ لَكَ فِي الْأَرْضِ، وَذِكْرٌ لَكَ فِي السَّمَاءِ ، وَاخْزِنْ لِسَانَكَ إِلَّا مِنْ خَيْرٍ ، فَإِنَّكَ بِذَلِكَ تَغْلِبُ ( رواه أبو يعلى عن أبي سعيد ) الشيطان
772) «Allah'a karşı takva sahibi olmalısın; çünkü o cümle hayrın toplanıdır..
Sana CİHAD düşer; çünkü o, müslümanların RUHBAN'lık-(12.. Allah'ı zikretmeli, Allah'ın kitabını okumalısın; çünkü o, yer yüzünde senin için nur.. Gök yüzünde senin için zikirdir.. Hayır işler hariç, DİLİNİ GİZLE; çünkü sen muhakkak şey-tanı böylelikle mağlup edersin..>>>
İslâm dininde bir köşeye çekilip sadece ibadet yoktur.. Bunun adı; diğer batıl dinlerde RUBAN'lıktır.. Dinimizde hem ibadet vardır.. Hem de çalışmak.. İyiliği yaymak.. Müslümanlıkta bunun adı: CİHAD'dır.. DİLİNİ GİZLE: Yani rastgele konuşma.. Her yerde ağzını açma, manalarına alınmalıdır..
**
Ravi: EBU SAID'den r.a. naklen EBU YA'LA.. Menkıbeleri, 65. ve 121. Hadis-i Şeriflerde..
422
HADIS-I ŞERİFLER
SIDDIK: Her halinde ve her isinde; doğru, dürüst ve şerefli kimse-dir.. KEZZAB ise; tam bunun aksine.. İşi gücü, yalan, dolan olan kimse..
Ravi: BUHARI.. Menkıbesi, 2. Hadis-i Şerifte..
۷۷۷ عَلَيْكُم بِالصِّدِّقِ فَإِنَّهُ بَاب مِنْ أَبْوَابِ الْجَنَّةِ ، وَإِيَّاكُمْ وَالكَذِبَ فَإِنَّهُ ( رواه الخطيب عن أبي بكر ) بَابٌ مِنْ أَبْوَابِ النَّارِ .
777) «Size SIDK lâzımdır.. Çünkü o, cennet kapılarından bir ka-pıdır..
Bilhassa KEZİB'ten sakınınız.. Çünkü o, cehennem kapıların. dan bir kapıdır..>>>
SIDK: Doğru söz ve doğru iş.. KEZİB: Yalan söz.. İşte cennetin kapısı ve işte cehennemin kapısı..
Ravi: EBUBEKİR'den r.a. naklen HATİP.. Menkıbesi, 64. Hadis-i Şerifte..
EBUBEKİR: b. EBU MUSA EL-EŞ'ARI.. Tabiinden ve orta tabaka-ya mensup bir muhaddistir.. Esas adı, AMIR'dir.. Hicretin 106. tarihinde vefat etmiştir.. Allah ondan razı olsun..
۷۷۸ عَلَيْكُمُ بِقِيَامِ اللَّيْلِ ، فَإِنَّهُ دَابُ الصَّالِحِينَ قَبْلَكُمُ ، وَقُرْبَةٌ إِلَى اللَّهِ تَعَالَى وَمَنْهَاةٌ عَنْ الإِثْمِ ، وَتَكفير لِلسَّيِّئَاتِ ، وَمَطْرَدَةٌ لِلدَّاء عَنِ الْجَدِ .
( رواه أحمد عن بلال )
778) «Gece namazına kalkmalısınız.. Çünkü bu, sizden evvelki salih-lerin âdeti idi.. Allah'a bir yakınlıktır.. Günahtan alır.. Hatala-ra kefaret olur.. Cesetten hastalığı atar..>>>
**
Burada gecenin son üçte birinde kılınması Peygamber S.A. efendi-mize farz, bize mutlak sünnet olan teheccüd namazına işaret edilmekte dir..
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
467 1 Kendisinde can olan mahluku hedef edinmeyin. (Nişan için) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
467 2 Camileri yol edinmeyin, meğer zikir veya namaz için ola. Hz. İbni Ömer ra
467 3 Evlerinizi kabir edinmeyin, evde de namaz kılın. Zira şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
467 4 Evinizde uyuyacağınız zaman ateşi kapatın ve söndürün. Hz. Salim (r.a.)
467 5 Namazı kasden terketmeyin, ey kadın. Kim namazı kasden terkederse, Allah ve Peygamberin zimmetinden çıkar. Hz. Ümmü Eymen (r.a.)
467 6 Düşmanla karşılaşmayı istemeyin. Allah'dan afiyet isteyin. Onlarla karşılaşınca da Allah'ı çok zikredin. Eğer onlar direnir, gürültü ve şamata yaparlarsa siz sükut edin. Hz. İbni Amr (r.a.)
467 7 Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Allah'dan afiyet isteyin. Zira siz onlarla beraber neyin imtihan edildiğini bilmezsiniz. Onlarla karşılaşınca "Allahümme ente Rabbına ve Rübbühüm ve mevasına vemevasihim bi yedike ve inneme taktülühüm etne." deyin ve yere çökün. Ne vakit üzerinize yürürlerse kalkın ve tekbir alın. Hz. Câbir (r.a.)
467 8 Bevlettiğiniz helada abdest almayın. Zira Mü'minin abdest suyu hasenatı ile beraber mizana girer. Hz. Enes (r.a.)
467 9 Kur'anla mücadele etmeyin. Allahın kitabının bazı kısımlarını bazısına yalanlatmayın (tezat aramayın) Vallahi; mü'min onunla mücadele ederse yenilir. Münafık onunla mücadele ederse, galip geldiğiniz zannetse bile mahkum olur. (Galebesi necat sebebi olmaz) Hz. Abdurrahman ibni Cubeyr (r.a.)
467 10 Evlerinizi kabir etmeyin. Hiç şüphe yok ki şeytan, sure-i Bakara okunan evden çıkar gider. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
467 11 Benim kabrimi bayramlık etmeyin (sık gidin) Evinizi de kabir yapmayın. Nedere olursanız olun olduğunuz yerde selatü selam getirin. Sizin selatü selamınız Bana ulaşır. Hz. Hüseyin (r.a.)
467 12 Şu namazı, öğle namazının ilk ve son sünneti gibi yapmayın. Sünneti ile farzı arasını aralayın. (Sabah namazını sünneti ile farzını biraz aralayın) Hz. Abdullah İbni Büceyne r.a
467 13 Beni yolcunun (su kabı) gibi yapmayın. Yolcu kabını su ile doldurur. İhtiyacı olursa onu içer, icap etmezse içmez döker. Beni sözünüzün başında, ortasında ve sonunda anın. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Bir kimse nin iki babasi varmis
Nesep babası,
manevi babası (ahirete Hazırlayan, manevi hayatın) babası.
Bunlar dan 1.si.
yani neseb babası
ulvi alemden sufli aleme gelmesini sağlar.
2.si yani manevi babası,
Peygamber efendimiz sav
Sufli alemden Ulvi aleme çıkarır.
2.sinin yani manevi baba nin "؛" "
؛
YanıtlaSil
Yuksel19 Nisan 2025 08:13
hakkı ödenmez. Hz. Muhammed S.A.V.in.hakki odenmez.
Mesnevi Şerif
Mevlana
Lâlegül T. V.
ATAULLAH EL-İSKENDERİ;
"YA RABBİ! SEN'İ BULAN NEYİ KAYBETTİ? SEN'İ KAYBEDEN NEYİ BULDU?.." DEDİĞİ GİBİ, HAKİKİ ÎMÂNA SAHİP BİR GÖNÜL, HER AN ALLAH İLE BERABERLİĞİN HUZURU İÇİNDEDİR. BU HUZUR SAYESİNDE FÂNÎ VE GELGEÇ MUSIBETLER ONUN NAZARINDA KÜÇÜLMÜŞ, EHEMMİYETİNİ KAYBETMİŞTİR.
BUGÜN MADDÎ REFAHIN ZİRVESİNDEKİ BATI'DA PSİKOLOJİK BUHRANLAR HATTA İNTİHARLAR GÖRÜLÜRKEN, EN AĞIR ZULÜMLERE MARUZ KALAN GAZZELİ MÜMİNLERDE BU TÜR VAKALARIN GÖRÜLMEYİŞİ, SON DERECE MÂNİDARDIR.
Yorum Gönder