15 Eylül 2007 Cumartesi

Hadis-i Şerif

1- Beş vakit namazı camide kılan Bismillahirrahmanirrahim demiş gibidir.

2-Ümmetim yıldızlara gidesiye kadar kıyamet kopmayacaktır.

6.314 yorum:

«En Eski   ‹Eski   4201 – 4400 / 6314   Yeni›   En yeni»
yuksel dedi ki...

Petrol bu savaşın gerekçesi değil bahanesi. Yeni bir dünya kuruluyor. Yeni dünyanın normalleri mevcut dünyanın normalleri ile örtüşmüyor. Yarınki dünyayı anlamak için önce GGR Global Great Reset hareketinin başarılı olup olmayacağını görmemiz gerekiyor. Gözünüze petrolü çok yaklaştırırsanız, arkasındaki büyük savaşı göremezsiniz. Selâm ve dua ile.

YANITLAYINSIL

yuksel6 Kasım 2020 09:17
şiddeti hafa.şiddetli gizlilik.
mefhum-u muhalif. sözden anlaşılan ma nanın zıddı.
işaratü l icaz
fi
mezanni l icaz
bediüzzaman said nursi
sy.34,46.

yuksel dedi ki...

İlahi! Hamdini sözüme sertac ettim,
zikrini kalbime mi’rac ettim.
Kitabını kendime minhac ettim.
Ben yoktum var ettin, varlığından haberdar ettin,
aşkınla gönlümü bi-karar ettin.
İnayetine sığındım, kapına geldim.
Hidayetine sığındım lütfuna geldim.
Kulluk edemedim affına geldim.
Şaşırtma beni doğruyu söylet,
neş’eni duyur hakikati öğret.
Sen duyurmazsan ben duyamam,
sen söyletmezsen ben söyleyemem,
sen sevdirmezsen ben sevemem,
sevdir bize hep sevdiklerini,
yerdir bize hep yerdiklerini

24 Aralık 2010 05:51
yüksel dedi ki...
yar et bize erdirdiklerini.sevdin habibini kainata sevdirdin.sevdin de hıl ati risaleti geydirdin.makamı ibrahim den makamı mahmuda erdirdin.serveri esfiya kıldın.hatemi enbiya kıldın.muhammed mustafa kıldın.salat ü selam,tahiyyat ü ikram,her türlü ihtiram ona,onun al ü eshab ü etbaına yarab.

yuksel dedi ki...

MERSİN’de, deri taciri 41 yaşındaki Meriç Tumluer’in, Atatürk’ün gizli vasiyetinin olduğunu iddia ederek, bu konudaki belgeleri yayınladığı ‘ataturkungizlivasiyeti’ adlı internet sitesi, bilgisayar korsanları tarafından (hacker) çökertildi.
Atatürk’ün 6 Eylül 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda kendi el yazısıyla kaleme aldığı ve “Bu kapalı zarfta vasiyetlerim var, icap ettiği vakit, gerekeni yaparsınız” diyerek dönemin Beyoğlu 6'ıncı Noteri İsmail Kunter'e verdiği öne sürülen vasiyetinin kamuoyundan saklandığını öne süren Meriç Tumluer, konuyla ilgili bilgi ve belgeleri ‘ataturkungizlivasiyeti’ adıyla kurduğu internet sitesinde yayınlamıştı.
Dün akşam, bu sitesinin çökertildiğini belirten Tumluer, saldırının Atatürk düşmanları tarafından yapıldığını savundu. Tumluer, sitenin hemen teknik ekip tarafından yeniden kurularak 10 Kasım’a hazır hale getirildiğini belirterek, “Atatürk’ün gizlenen vasiyetinin açıklanması sürecindeki çabalarımız ve yaşadıklarımız, bu sitemizde detaylı olarak yer alıyor. Atatürk düşmanları sitemizi çökertmiştir. Site tekrar faal duruma getirilmiştir” dedi.
Büyük dedesi Mehmet Rıfat’ın Atatürk’ün yanında görevli jandarma eri olduğunu, gizli vasiyetinin olduğunu, babası Alaaddin Tumluer’e anlattığını iddia eden Tumluer, daha önce de sitenin çökertildiğini hatırlatarak tüm saldırılara karşın Atatürk’ün gizli vasiyeti açıklanıncaya kadar mücadelesini sürdüreceğini kaydetti.

yuksel dedi ki...

Son yıllarda en çok ilgi çeken konulardan biri olan “Atatürk’ün gizli vasiyeti”, bazı araştırmacıların iddia ettiği gibi 10 Kasım’da nihayet açıklanacak mı? Yoksa “gizli vasiyet” iddiası kocaman bir şehir efsanesi mi? Yıllardır konuya kafa yoran, araştıran uzmanlara sorduk…

yuksel dedi ki...

*Ne var bu vasiyetin içinde?
Atatürk'ün tüm vasiyeti, 5 Eylül 1938 tarihinde notere verildikten sonra vasiyetin içinden iki tane de zarf çıkar. Bu zarfın biri, CHP ile ilgisi olan, verasete giren mal varlığı ile ilgili, diğeri ise ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını istediği vasiyetidir. Ancak verasete ilişkin bölümleri de CHP'nin işine gelmediği için eksik açıklandı. 50 yıllık gizli kalan vasiyetinin ise en önemli bölümü halifelik ile ilgili olan bölümüdür. Bu bölümde, gelecekte Türkiye'nin liderliğinde bir Türk-İslam Birliği'nin kurulacağını, başına da Hz. Peygamber'in soyundan birinin geçeceği söyleniyor.

*Bu vasiyeti Kenan Evren niye açıklamamıştı?
Bu konunun üzerinde 50 boyunca çalışan babam Alaaddin Tumluer bu konuyu 1992 yılında Evren'e sormuş. Evren de o dönemde, koşulların oluşmaması nedeniyle açıklanmadığını kendisine belirtmiş.

yuksel dedi ki...

Yeis “başkasından bir şey umma, bekleme” anlamındaki “tama‘” kelimesinin karşıtı olarak “hiç kimseye ümit bağlamamak, başkasından bir şey beklememek, tokgözlü olmak” anlamında da kullanılmış ve bu tutum fazilet sayılmıştır (İbn Abdülber, I, 159). Hz. Ömer’e atfedilen, “Zenginlik yeiste, fakirlik tama‘da, rahatlık zühddedir” sözünde yeis bu mânadadır. Resûlullah kendisinden öğüt isteyen birine, “Her namazını son namazın gibi kıl, özür dilemek zorunda kalacağın şeyi yapma ve insanların elindeki şeylere ümit bağlama” demiştir (İbn Mâce, “Zühd”, 15). Mâverdî ve İbn Hazm gibi âlimler, tamaın karşıtı olduğunu söyledikleri bu mânadaki yeis için “ruh yüceliği” tabirini de kullanırlar. İbn Hazm’a göre tama‘ bütün kötülüklerin aslıdır; tama‘ olmasaydı kimse kimsenin karşısında küçülmezdi (el-Aḫlâḳ ve’s-siyer, s. 52-53).


BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, IV, 113; V, 291.

Müsned, II, 334, 397, 484.

Muhâsibî, er-Riʿâye li-ḥuḳūḳıllâh (nşr. Abdülhalîm Mahmûd – Abdülkādir Ahmed Atâ), Beyrut 1405/1985, s. 431-439.

Taberî, Câmiʿu’l-beyân, Beyrut 1412/1992, IV, 417-418; VII, 316-323; XI, 14-17.

Mâverdî, Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn (nşr. Mustafa es-Sekkā), Beyrut 1398/1978, s. 304, 314.

İbn Hazm, el-Aḫlâḳ ve’s-siyer, Beyrut 1405/1985, s. 14-15, 52-53.

İbn Abdülber, Behcetü’l-mecâlis, I, 159.

Gazzâlî, İḥyâʾ, III, 386; IV, 20, 24-25, 146, 150-151, 157, 162.

Zemahşerî, el-Keşşâf (Beyrut), I, 32.

Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, Beyrut 1411/1990, XI, 108-109; XVIII, 159, 180-181.

İbnü’l-Arabî, el-Fütûḥât, VIII, 75.

Şevkânî, Fetḥu’l-ḳadîr, Beyrut 1412/1991, IV, 537-538.

Âlûsî, Rûḥu’l-meʿânî, XIII, 45.

Elmalılı, Hak Dini, II, 1316; III, 2107.

YANITLAYIN

yuksel7 Kasım 2020 16:07

Üç mescidden başkasına sefer ittihaz edilmez. Mescidi Haram, Şu Benim mescidim ve Mescidi Aksa.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 474 / No: 4
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Mustafa Kemal Atataturk Devleti Aliyyeyinin kanunlarini kaldirmakta yanliş yaptik.
Mustafa Kemal Ataturk Gerçek Gizli Vasyetnamesi.

yuksel dedi ki...

Namaz mektebine kaydolup günde kirk defa rükú eden başlar,
huzurunda eğilmeye layık yegane varliğin Allah Azze ve Celle
olduğunu öğrenirler. Peygamber-i Ekber dünya nın Cenáb-ı
Hakk ın yanında bir sinek kanadı kadar kymetinin olmadığını
öğrendikleri için dünyâ ve içindekiler onların gözünde her rükû
ettiklerinde küçülerek adeta bir nokta hâline dönüşür. Artık onlar
ebedi ve bakî olan ahiret âlemine nisbetle fani, geçici ve yok olmaya
mahkum olan dünyánin metaîna iltifat etmeyi, nokta kadar menfaat
için virgül kadar eğilmeyi ya da herhangi bir kulun veya otoritenin
önünde baş eğmeyi namaz mektebinde öğrendiklerine ihânet
sayarlar.
Bugün namaz kîlmasına rağmen üç kuruşluk menfaati için zâlimin
karsisinda elpençe divân duranlar, Allah ve Rasûl düşmanlarına boyun eğenler seni aldatmasın. Onlar her ne kadar
namaz kılsa da kiyâmin, riükúnun ma'nāsını kavrayamamış
nasibsizlerdir.Eğer birileri namaz klmasına rağmen hakk, hakikati
gördügü hálde teslîim olup boyun eğmiyor, hâla haklı çıkmak için
tartişmaya devam ediyorsa bil ki o kişi de rükûdan nasibdar alamamiş, hakkin karşisinda boyun bukmesini beceremeyen bir zavallidir.
O hálde sakin sen herkesin secdeye da'vet edildiği kuyâmet gününde
dünyâda secde etmeyenlerin buna güç yetiremeyeceği; horluktan
gözleri öne dişmüş, zilletin kendilerini kuşattiği kimselerden olma!
Bilesin ki, Halika yapacağın bir secde seni mahluka yapacağın bin
secdeden kurtaracaktir. Unutma! şairin dediği gibi "Haram kazanılan aş, aştan sayulmaz. Hak için akmayan yaş, yaştan
Saylmaz. Kisşi, başım var diye övünmesin! Secdeye varmayan baş,
baştan sayılmaz."
EN SEVGIYLE BAŞ BAŞA
Selim Seyhan

yuksel dedi ki...

O halde sakin sen herkesin secdeye da'vet edildiği kiyamet gununde dunyada secde etmeyenlerin buna guç yetiremeyceği; horluktan gozleri one duşmuş, zilletin kendilerini kuşattiği kimselerden olma ! Bilesin ki Halika yapacağin bir secde seni mahluka yapacağin bin secdeden kurtaracaktir.


Unutma!Şairin dediği gibi "Haram kazanılan aş, aştan sayılmaz.Hak için akmayan yaş, yaştan sayılmaz.Kişi başım var diye övünmesin ! Secdeye varmayan baş, başta
Namaz mektebine kaydolup günde kirk defa rükú eden başlar,
huzurunda eğilmeye layık yegane varliğin Allah Azze ve Celle
olduğunu öğrenirler. Peygamber-i Ekber dünya nın Cenáb-ı
Hakk ın yanında bir sinek kanadı kadar kymetinin olmadığını
öğrendikleri için dünyâ ve içindekiler onların gözünde her rükû
ettiklerinde küçülerek adeta bir nokta hâline dönüşür. Artık onlar
ebedi ve bakî olan ahiret âlemine nisbetle fani, geçici ve yok olmaya
mahkum olan dünyánin metaîna iltifat etmeyi, nokta kadar menfaat
için virgül kadar eğilmeyi ya da herhangi bir kulun veya otoritenin
önünde baş eğmeyi namaz mektebinde öğrendiklerine ihânet
sayarlar.
Bugün namaz kîlmasına rağmen üç kuruşluk menfaati için zâlimin
karsisinda elpençe divân duranlar, Allah ve Rasûl düşmanlarına boyun eğenler seni aldatmasın. Onlar her ne kadar
namaz kılsa da kiyâmin, riükúnun ma'nāsını kavrayamamış
nasibsizlerdir.Eğer birileri namaz klmasına rağmen hakk, hakikati
gördügü hálde teslîim olup boyun eğmiyor, hâla haklı çıkmak için
tartişmaya devam ediyorsa bil ki o kişi de rükûdan nasibdar alamamiş, hakkin karşisinda boyun bukmesini beceremeyen bir zavallidir.
O hálde sakin sen herkesin secdeye da'vet edildiği kuyâmet gününde
dünyâda secde etmeyenlerin buna güç yetiremeyeceği; horluktan
gözleri öne dişmüş, zilletin kendilerini kuşattiği kimselerden olma!
Bilesin ki, Halika yapacağın bir secde seni mahluka yapacağın bin
secdeden kurtaracaktir. Unutma! şairin dediği gibi "Haram kazanılan aş, aştan sayulmaz. Hak için akmayan yaş, yaştan
Saylmaz.
Bugün bilinen dört temel kuvvet var:
güçlü kuvvet, zayıf kuvvet, elektro-
manyetik kuvvet ve kütleçekim kuv-
veti. Güçlü kuvvet atom çekirdekle-
rindeki protonların ve nötronların
bir arada kalmasını sağlıyor. Zayıf
kuvvet parçacık bozunmalarında
rol alıyor. Elektromanyetik kuvvet
atomların oluşmasını sağlıyor. Küt-
leçekim kuvvetiyse evrenin büyük
ölçekteki yapısını belirliyor.

Beşinci
Element
Karanlik enerjiyi açıklamak için
öne sürülmüş görüşlerden biri, bir
kozmolojik sabitin varlığıdır. Albert
Einstein, genel görelilik kuramını
formüle ederken, durağan bir ev-
ren modeli oluşturmak için, alan denklemlerine kozmolojik sabit adı
verilen bir sabit eklemiş ancak evre-
nin genişlediği keşfedildikten sonra
kozmolojik sabiti denklemlerden çı-
karmıştı. Evrenin genişleme hızının
giderek arttığını gösteren gözlemler-
den sonra kozmolojik sabit yeniden
alan denklemlerinde kendine yer
bulmaya başladı. Boş uzayın enerji
yoğunluğuna karşılık gelen bu sabi-
tin negatif bir basınca sebep olarak
evrenin genişleme hızını artırdığı
düşünülüyor.
Beşinci element hipotezi, karanlık
enerjiyi açıklamak için öne sürülmüş
bir diğer hipotezdir. Beşinci elemen-
tin kozmolojik sabitten temel farkı,
bir sabit değil büyüklüğü konumla ve
zamanla değişen bir alan olmasıdır.
Bilim ve Teknik Dergisi Kasım 2020 sayısı
syf 62 ve syf 6
Fitne gelir savrulur. Heva ve sabrı da beraber getirir. Kim hevaya tabi olursa onun fitnesi siyah (kara) olur. Kim de sabra tabi olursa, onun fitnesi ak (nur) olur.
Ravi: Hz. Ebû Malik el Eş'ari (r.a.)
Sayfa: 105 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin vefatından 111 gün sonra Şanlıurfa Halil İbrahim Peygamber dergahında meftun bulunduğu kabrinden naşı çıkarılarak Isparta mekiine götürüldüğünde 27 Mayıs ihtilâl hükümetinin devlet başkanlığı makamında Cemal Gürsel, Bâşbakanlık makamında ise Alpaslan Türkeş vardı.Başta bunların ve MBK üyelerinin haberi olmadan nakil yapılması mümkün değildir, çünkü hakim güç onlardı.
Bedüzzaman'ın Kardeşi Abdülmecid Nursi
Halil Uslu.sy.145.

yuksel dedi ki...

"Şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız, gayesiz göremezsin Zelzele gibi vakıalar olan şu hâdisat-ı kevniye, tesadüf oyuncağı değiller.(...) Belki öyle hadiseler, bir Hakim-i Rahim'in emriyle ehl-i imanın fâni malını, sadaka hükmün7 çevirip inka etmektir ve küfran-ı nimetten gelen günahlara kefarettir.
Risale-i Nur Külliyatı
Zelzele Risalesi.
Bediüzzaman Said Nursi.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 01:40
O musibetteki gazab ve hiddet içinde onlara bir rahnet cilvesi var.Çünki o masumlarınnfâni malları , onların hakkında sadaka olup, bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehdet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azabtan büyük ve daimi bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında ayn-ı gazab içinde bir rahmettir.
Risale-i Nur Külliyatından
Zelzele Risalesi.
Bediüzzaman Said Nursi.

yuksel dedi ki...

O hálde sakin sen herkesin secdeye da'vet edildiği kuyâmet gününde
dünyâda secde etmeyenlerin buna güç yetiremeyeceği; horluktan
gözleri öne dişmüş, zilletin kendilerini kuşattiği kimselerden olma!
Bilesin ki, Halika yapacağın bir secde seni mahluka yapacağın bin
secdeden kurtaracaktir. Unutma! şairin dediği gibi "Haram kazanılan aş, aştan sayulmaz. Hak için akmayan yaş, yaştan
Saylmaz.
Bugün bilinen dört temel kuvvet var:
güçlü kuvvet, zayıf kuvvet, elektro-
manyetik kuvvet ve kütleçekim kuv-
veti. Güçlü kuvvet atom çekirdekle-
rindeki protonların ve nötronların
bir arada kalmasını sağlıyor. Zayıf
kuvvet parçacık bozunmalarında
rol alıyor. Elektromanyetik kuvvet
atomların oluşmasını sağlıyor. Küt-
leçekim kuvvetiyse evrenin büyük
ölçekteki yapısını belirliyor.

Beşinci
Element
Karanlik enerjiyi açıklamak için
öne sürülmüş görüşlerden biri, bir
kozmolojik sabitin varlığıdır. Albert
Einstein, genel görelilik kuramını
formüle ederken, durağan bir ev-
ren modeli oluşturmak için, alan denklemlerine kozmolojik sabit adı
verilen bir sabit eklemiş ancak evre-
nin genişlediği keşfedildikten sonra
kozmolojik sabiti denklemlerden çı-
karmıştı. Evrenin genişleme hızının
giderek arttığını gösteren gözlemler-
den sonra kozmolojik sabit yeniden
alan denklemlerinde kendine yer
bulmaya başladı. Boş uzayın enerji
yoğunluğuna karşılık gelen bu sabi-
tin negatif bir basınca sebep olarak
evrenin genişleme hızını artırdığı
düşünülüyor.
Beşinci element hipotezi, karanlık
enerjiyi açıklamak için öne sürülmüş
bir diğer hipotezdir. Beşinci elemen-
tin kozmolojik sabitten temel farkı,
bir sabit değil büyüklüğü konumla ve
zamanla değişen bir alan olmasıdır.
Bilim ve Teknik Dergisi Kasım 2020 sayısı
syf 62 ve syf 6
Fitne gelir savrulur. Heva ve sabrı da beraber getirir. Kim hevaya tabi olursa onun fitnesi siyah (kara) olur. Kim de sabra tabi olursa, onun fitnesi ak (nur) olur.
Ravi: Hz. Ebû Malik el Eş'ari (r.a.)
Sayfa: 105 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin vefatından 111 gün sonra Şanlıurfa Halil İbrahim Peygamber dergahında meftun bulunduğu kabrinden naşı çıkarılarak Isparta mekiine götürüldüğünde 27 Mayıs ihtilâl hükümetinin devlet başkanlığı makamında Cemal Gürsel, Bâşbakanlık makamında ise Alpaslan Türkeş vardı.Başta bunların ve MBK üyelerinin haberi olmadan nakil yapılması mümkün değildir, çünkü hakim güç onlardı.
Bedüzzaman'ın Kardeşi Abdülmecid Nursi
Halil Uslu.sy.145.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:16
Allahümme salli alâ men ruhuhu mihrâbül ervahı vel melaiketi vel kevn" Allahümme salli alâ men hüve imâmül enbiyâi vel mürselin" Allahümme salli alâ men hüve imâmü ehlil cenneti ıbadillahil mü'minin.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı hikmeti Fazileti.sy.38.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:26
Manası: Yâ Rabbi! Babacığım Hazreti Muhammed (s.a.v.) 'e salat getir. O bütün kainatın kıblesidir. Ruhlar, melekler ve peygamberler hep O'ndan şefaat isterler.Yâ Rabbi ! Benim Peygamberim Hazreti Muhammed'e salat getir.Çünkü o peygamberlerin ve resullerin reisidir.Yâ Rabbi ! Babam Hazreti Muhammed ( s.a.v.) 'e salat getir.Zira o mü'minlerin, cennet ahalisinin, peygamberlerin ve resullerin en hayırlısıdır.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı, Hikmeti, Fazileti.sy.38.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:38
Bu salavat-ı şerife kitablarda yoktur.
Hazreti Fatıma (r.anha) buyurdu.
Eğer bu salavatı şerifeyi bir defa okursanız denizler mürekkeb, ağaçlar kalem klsa bunun sevabını yazmakla bitiremez.
Bunun üzerine Rasülü Ekrem (s.a.v.) :
Fatıma ne dediyse doğrudur.".buyurdu.Bu salavat-ı Şerife Cenab-ı Peygamber'i o kadar övüyord ki, arkada hiçbir şey bırakmıyordu.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı Hikmeti, Fazileti.
sy.36,37.

yuksel dedi ki...

Ya (Aişe r.a) Allah refiktir (müsamaha edicidir) her işti rıfkı sever.

ARAMA
Kelime ara veya sayfa getir:

Kelime
SayfaAra
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
297 1 Şu altı haslet hayırdandır: Allah'ın düşmanlariyle kılıçla cihad etmek, yaz gününde oruç tutmak, musibet esnasında iyi sabır etmek, haklı olduğu halde mücadeleyi terketmek, bulutlu günde namazı erken kılmak, kış günlerinde abdesti güzel almak. Hz. Ebû Malik (r.a.)
297 2 Altı şey haramdandır: Emirin rüşvet alması ki, bu sayılanların hepsinin en fenasıdır. Köpek parası, kısrak aşım parası, zinakarın aldığı para, kan alanın kazancı, kahinin kazancı. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
297 3 Altı şey amelleri mahveder: Halkın ayıbı ile meşgul olmak, kalb katılığı, dünya sevgisi, haya azlığı, uzun emel, zalimin zulmüne devam etmesi. Hz. Adiyy (r.a.)
297 4 Dehr içinde altı günün orucu mekruhtur: Şaban'ın son günü oruçlu olarak Ramazana erişmek. Misafirin, hastanın, çocuğuna zarar gelmesinden korkan hamile kadının, oruca gücü yetmiyen çok yaşlı kimsenin, çok zayıf olduğu için oruç tutarsa öleceğinden korkan kimsenin oruç tutması da mekruhtur. Hz. Enes (r.a.)
297 5 Altı sınıf Cehenneme hesapsız girer: Zulmü sebebiyle Umera, lrkçılık asabiyeti sebebilye Arab, kibirleri sebebiyle rençber, yalanı sebebiyle tüccar, hasedi sebebiyle Ulema, hasisliği sebebiyle zengin. (Cehenneme hesapsız girecek dereceye kadar gelebilirler) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
297 6 Altı şey güzeldir, lakin şu altı sınıf insan da daha güzeldir: Adalet güzeldir, lakin Umerada daha güzeldir. Cömertlik güzeldir, lakin zenginde daha güzeldir. Verağ güzeldir, lakin alimlerde daha güzeldir. Sabır güzeldir, lakin fıkarada daha güzeldir. Tevbe güzeldir, lakin gençlerde daha güzeldir. Haya güzeldir, lakin kadınlarda daha güzeldir. Hz. Ali (r.a.)
297 7 Yakında Hadramut'tan veya Hadramut denizinden bir ateş çıkacak ve kıyametten evvel insanları toplıyacak. Dediler ki: "Ya Resulallah, bize ne emredersin?" Buyurdu ki: "Siz Şam'a gitmeye bakın. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
297 8 Yakında, Benden sonra ümmetim içkiyi içecekler, içki ismi vermeksizin (içki saymaksızın) ve onu içmiye yardımcıları da emirleri olacak. Hz. Ebû Eyyub (r.a.)
297 9 İnsanın elbisesini çıkarırken "Besmele" çekmesi, cinlerin gözü ile Adem oğlunun avreti arasında perde olur. Hz. Enes (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
298 1 Yakında siz Rumlarla emin bir sulh yapacaksınız. Sonra siz gaza edeceksiniz. Onlar da gerinizde sizin gaza ettiğinize düşman olacaklar. O harpten muzaffer çıkacak ve ganimet alacaksınız. Sonra yeşil bir ovaya konacaksınız. Orada bir Rum neferi salibini kaldıracak ve diyecek ki: "Haç galib geldi" Ona müslümanlardan biri karşı koyup kendisini öldürecek. Bunun üzerine Rumlar muahedeyi bozacak ve gadredecekler. Büyük muharebeler olacak. Sizin için toplanacaklar ve seksen sancak halinde üstünüze gelecekler. Her bir sancak altında onbin (onikibin) kişi olarak. (Amik ovasında önlenecek olan hadise) Hz. Zu Mihmer (r.a.)
298 2 Yakında size Horasan tarafından siyah bayraklılar gelecek. Kar üzerinde emekliyerek olsa da onlara iltihak ediniz. Zira onların arasında Allah'ın halifesi "Mehdi" vardır. Hz. Sevban (r.a.)
298 3 Sizin için dünya feth olunacak. Evlerinizi kabe ziynetlenir gibi süsleyeceksiniz. Lakin bu günkü şu haliniz o günden hayırlıdır. Hz. Ebû Huzeyfe (r.a.)
298 4 Size dünya feth olunacak. Eğer bir menzilde muhayyer kılınırsanız Şam denilen şehre bakın. Zira orası Melhamelerde müslümanların toplandığı yerdir. Onun kalbgâhı da "Ğûta" denilen yer olacaktır. Sahabelerin bazılarından
298 5 Yakında İskenderiye ve Kazvin ümmetime feth olunacaktır. Bu ikisi Cennet kapılarından iki kapıdır. Kim ki, bunlardan ikisinde veya birinde, yalnız bir gece nöbet tutarsa, günahlarından annesinden doğduğu gün gibi sıyrılmış olur. Hz. Ali (r.a.)
298 6 Benden sonra büyük şehirler zabtedecek ve çarşılarında meclisler kuracaksınız. O zaman bunların hakkını verin. Yani, selamı alın, nâmahremden gözünüzü çekin. Mazlumun hakkını verin ve ona yardımcı olun. Âmâya da yol gösterin. Hz. Vahşi İbni Harb (r.a.)
298 7 Yakında bir takım umerâ peydah olacak. Onların bazı şeylerini iyi, bazı şeylerini ise fena göreceksiniz. İyiyi iyi, fenayı fena görenler iyi, lakin (fenayı iyi görenler) razı olup ona tabi olanlar, fesada uğrayanlardır. Dediler ki: "Onlarla mukatele etmiyelim mi?" Buyurdu ki: "Namazlarını kıldıkları müddetçe hayır, ilişmeyin." Hz. Ümmü Seleme (r.anha)
298 8 Bazı umera gelecek, namazı bir sebeble vaktinden geciktirecekler. Siz (evinizde vaktinde kılın) cemaate de gelip onlarla nafile kılın. Hz. Ubâde (r.a.)
298 9 Abbas evladı yakında bayrak sahibi olacak. Onlara tabi olan doğruyu bulmuş olur, muhalefet eden ise helak olur. Hakkı tutup kaldırdıkları müddetçe o bayrak ellerinen asla çıkmayacaktır. (Adalete tabi olsalar kıyamete kadar giderlerdi.) Hz. Âişe (r.anha)
298 10 Yakında bir fitne olacak ki, insan kardeşinden ve babasından ayrılacak ve bu fitne kıyamete kadar insanların kalblerinde yayılıp duracak. Hatta o fitnelerde belaya uğramış çilekeş bir adam, zâniyenin zinası sebebiyle ayıblandığı gibi ayıblanacak. Hz. İbni Amr (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
481 1 İkindiden sonra güneş batıncaya, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. Yalnız Mekke'de, Mekke'de. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
481 2 Cami komşusu için camiden başka yerde namaz yoktur. Hz. Câbir (r.a.)
481 3 Yemek hazırken namaz yok, büyük küçük abdest zorlarken de namaz yoktur. Hz. Âişe (r.anha)
481 4 Abdesti olmayanın namazı, besmele ile olmayanın abdesti yoktur. (Hayrı yok) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
481 5 Abdesti olmayanın namazı yoktur. Besmele çekmeyenin abdesti yoktur. Bana iman etmeyen Allah'a iman etmiş olmaz. Ensarı sevemeyenin de Bana imanı yoktur. Hz. Said İbni Zeyd (r.a.)
481 6 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek de yoktur. Kim zarar verirse Allah ona zarar verir. Kim güçlük çıkarırsa Allah da ona güçlük çıkarır. Hz. Abr İbni Yahya (r.a.)
481 7 Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yoktur. Bir adam komşusunun duvarına kiriş atabilir. Sahipsiz ve imar edilmemiş yerde yol yedi arşındır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
481 8 Allah'a masiyet olan yerde kimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru yerdedir. Hz. Ali (r.a.)
481 9 Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur. Hz. İmran (r.a.)
481 10 Malik olmadığın yerde talak yoktur. Malik olmadığın şeyde azad etmek yoktur. Malik olmadığın şeyde satış yoktur. Malik olmadığın şeyde nezre vefa yoktur. Allah Teala'nın rızası aranmayan şeyde nezir yoktur. Bir kimse günah işlemeye yemin ederse onun için yemin yoktur. Bir kimse sıla-I rahimi kesmek için yemin ederse onun için de yemin yoktur. Hz. Amr İbni Şuayb (r.a.)
481 11 Hastalık sirayeti yoktur (Allah izin vermedikçe). Muharremin Sefer ayına tebdili de yoktur. Kuşu uğursuz saymakta yoktur. İki ay otuzar gün olmaz. Kim ahdini bozarsa Cennet kokusu koklayamaz. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
481 12 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. İyiye yorma hoşuma gider. İyiye yorma da güzel kelimedir. Hz Enes (r.a.)
481 13 Kendiliğinden hastalık sirayeti ve şumluk yoktur. Kuş ötmesi üzerinde şumlarına da yoktur. Safer ayının şumluğu da yoktur. Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)

yuksel dedi ki...


Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
480 1 Mevtanıza necis muamelesi yapmayın. Zira mü'min ne hayatında ne de ölümünde necis olmaz. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
480 2 Beyaz tüyleri yolmayın. Zira o, müslümanın nurudur. Hiç bir müslüman yoktur ki, islamda saçını ağartsın da Allah ona bu sebeple bir hasene vermesin, bir derece yükseltmesin ve bir günahını da affetmesin olmaz. Hz. İbni Amr (r.a.)
480 3 Kadınları göze çarpar mevkilere oturtmayın, yazıyı da öğretmeyin. Dikiş öğretin ve sure-I Nuru da iyi öğretin. Hz. Âişe (r.anha)
480 4 Kıyamet kopmaz, denizden şeytanlar çıkıp ta insanlara Kur'an öğretmedikçe. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
480 5 Aralarında akrabası ile alakasını kesen şahıs bulunan kavme Rahmet gelmez. Hz. İbni Ebu Evfa (r.a.)
480 6 Kadın halasının üzerine, halada kardeşinin kızı üzerine ve kadın teyzesinin üzerine, teyzede kız kardeşinin kızı üzerine, büyük kız küçük kız üzerine, küçükte büyük üzerine bir nikah altına getirilemez. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
480 7 Meclislerde yalnız üç kişiye yer açılır: "Yaşlıya, yaşından dolayı, İlim sahibine, ilminden dolayı. Adil sultana, sultanlığından dolayı. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
480 8 "Celeb" (tahsildarın ayağına adam çağırtmak), "Ceneb" (Uzak bir yere oturup zekat malını ayağına getirmek) ve "şigar" (mehirsiz birbirleri ile kız alıp vermek) yoktur. Yağma şeklinde birisinden bir şey alan bizden değildir. Hz. İmran (r.a.)
480 9 İki şeyden başkasına imrenilmez: Allah kendisine mal vermiş. Onu Hak yolunda harcıyor. İlim vermiş. Hem onunla amel ediyor, hem de öğretiyor. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
480 10 Allah ve Resulünden başkası için koruluk (hudud) yoktur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
480 11 Emzirme müddeti geçtikten sonra süt kardeşlik yok. İftarsız oruç ta yoktur. Aklı baliğ olduktan sonra yetimlik yok, geceye kadar laf orucu da yok. Nikahtan evvel de talak yoktur. Hz. Ali (r.a.)
480 12 Üç şeyden başka şeyde nefes etmek yoktur: Nazar için, Zehirli hayvanların sokmasına karşı veya durmayan kan için. Hz. İmran (r.a.)
480 13 Küçüğün, gaibin ve satışı işittiği halde sükut eden ortağın ortağı üzerine şufa hakkı yoktur. Şuf'a düğümleri çözmek gibidir. Hz. İbni Ömer r.a(Küçüğe buluğa ermedikçe, gaib olan adam gelmedikçe, ortağın ortak üzerine alım satımı duyup ta sükut etmişse şufa hakkı yoktur.) Ravi:
480 14 Şumluk yoktur. Eğer şumluk olsa idi atta, kadında ve meskende olurdu. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
347 1 Hakimin dili iki ateş arasındadır. Ya Cennete yol bulur veya Cehennemi hak edecek bir neticeye varır. Hz. Enes (r.a.)
347 2 Cehennem ateşini ihata eden perdeler dört duvar halindedir. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık yoldur. Hz. Ebû Said (r.a.)
347 3 Mümine lanet etmek onu öldürmek gibidir. Kim bir mü'mine veya mü'mineye haksız olarak mahkumiyetini müstelzim isnadda bulunursa onu öldürmüş gibi olur. Hz. Sabit İbni Dahhak (r.a.)
347 4 Allah'ın, melaikenin ve bütün insanların laneti o kimse üzerinedir ki, kadınla münasebeti kesti (evlenmedi). Halbuki Zekeriya (a.s.) oğlu Yahya (a.s.)'dan sonra evlenmemekle sena olunmak yoktur. Hz. Atiyye İbni Beşir (r.a.)
347 5 Allah lanet etsin o kimselere ki, şairlerin şiire itina ettikleri gibi, hutbe söylemeye itina edenler. Hz. Muaviye (r.a.)
347 6 Allah lanet etsin, cenaze peşinden para ile ağlıyan kadına ve dinleyenlere, sıla-ı rahimi kesene, musibet sırasında feryadcılık yapana ve dövme nakış yapan ve yaptırana. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
347 7 Allah lanet etsin, halkanın ortasına oturana. (Yani güldürmek için sahneye çıkana.) Hz. Huzeyfe (r.a.)
347 8 Allah lanet etsin, saçını ekliyen kadına ve eklettirene ve dövme yapaan ve yaptırana. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
347 9 Allah içkiye, içene de, sunana da, satana da, satın alana da, sıkana ve sıktırana da, taşıyana da, kendine götürülene de ve parasını yiyene de lanet etsin. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
347 10 Allah lanet etsin, kadınlardan erkek kılığına, erkeklerin de kadın kıyafetine girene. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
347 11 Allah, faiz yiyene, yedirene, senedi yazana ve zekatı vermiyene de lanet etsin. Hz. Ali (r.a.)
347 12 Allah, süslenmek için yüzünü boyayıp yolana da, yoldurana da lanet etsin. Hz. Âişe (r.anha)
347 13 Allah, avrete bakana da baktırana da lanet etsin. Hz. Hasan (r.a.)
347 14 Allah, hayvanın azasından bir yeri kesene lanet etsin. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
347 15 Allah lanet etsin, anasına-babasına lanet edene. Allah'dan gayrisi için hayvan kesene lanet etsin. Mücrimi barındırıp himaye edene lanet etsin ve arazi hududunu değiştirene de lanet etsin. Hz. Ali (r.a.)
347 16 Allah, efendisinden başkasını efendi edinene lanet etsin. Allah, arazi işaretlerini bozana lanet etsin. Allah amayı yoldan itene lanet etsin. Allah, anasına-babasına lanet edene de lanet etsin. Allah, Allah'dan gayri için hayvan kesene lanet etsin. Allah, hayvana kötü iş yapana lanet etsin. Allah, Lûtîlik yapana lanet etsin. Allah, Lûtîlik yapana lanet etsin. Allah, Lûtîlik yapana lanet etsin. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)

yuksel dedi ki...

Devleti Aliyyeyi Osmaniye gibi zekat zenginlerden "sosyal gelir adaleti" adi altinda kanunla çok zenginden çok, normal zenginden normal,az zenginden az zekat için hazineye geliri duşuklere dağitilmak uzere toplanmalidir.
Yuksel Çelik

yuksel dedi ki...

Blogger yuksel dedi ki...
Ümmetim on beş şei yaptığı vakit bela başlarına iner buyurdu.
1-Devlet malı yalnız bir kısım insanlara (makam sahiblerine) verilip, ötekilerin mahrum bırakıldığı;
2-Emanetin kendisine bırakılan kişi tarafından ganimet sayıldığı;
3-Zekatın ödenmesi gereken bir zrsr telakki edildiği;
4-Kocanın her hususta karısının emrinde buljnduğu;
5-Kişinin anasına isyan ettiği;
(Aile yapısında manevi bağların bozulduğu)

Dini, İlmi, Fesefi
Yeni Ansiklopedi.cilt.2.sy.996.

27 Eylül 2020 01:49 Sil
Blogger yuksel dedi ki...
yuksel27 Eylül 2020 07:12
996
KIYAMET ALAMETLERİ
تعلمون أنه لن يرى أحد منكم ربه حتى يموت وكان الدجال مكتوب بين عيه کافر قراه من كرة عمله
Yani: Bilirsiniz ki, sizden hiç bir kimse ölünceye kadar Rabbini
görmeyecektir. Şu muhakkaktır ki, Deccal'ın iki gözü arasında
“kâfir" yazılıdır, onun işi ve icraatını beğenmiyen herkes bu yazıyı
okur.» (192) (Bak: 650. p.başı)
2049 - Diğer bir rivayet de mealen şöyledir:
«Ümmetim on beş şeyi yaptığı vakit bela başlarına iner, buyurdu.
-Ey Allah'ın Resulü! Bunlar nedir? denildi. Peygamber (A.S.M.):
1-Devlet malı yalnız bir kısım insanlara (makam sahiblerine)
verilip, ötekilerin mahrum bırakıldığı;
2-Emanetin (Bak: 801. p.) kendisine bırakılan kişi tarafından
ganimet sayıldığı;
3-Zekatın ödenmesi gereken bir zarar telakki edildiği;
4-Kocanın her hususta karısının emrinde bulunduğu;
5-Kişinin anasına isyan ettiği (aile yapısında manevi bağların koptuğu);
6-Kişinin (enaniyetine çok hoş gelen aşırı tarafgir) dostunu, (hakka
bağlı olanlara tercih edip) çok iltifatkâr karşıladığı;
7-Babasına cefa ettiği (aile müessesesinin manevi nizamı bozulduğu);
8-Mescidlerde yüksek sesle konuşulduğu (Bu ihbar-1 Nebevide; siyasi
tarafgirlik, cemaati taassub ve halkın hissiyatına hitaben heyecanlandırıp
cemaatin teveccühünü toplamak ve kendine bağlamak gibi ihlasa münafi
olan hissi temayüllerle yapılan heyecanlı vaazların zuhur edeceğine de
işaret vardır);
9-Bir kavmin (milletin) en alçağı, o halkın ilk adami (reisi) olduğu;
10-Bu kişinin, şerrinden korkulduğu için ikram edildiği (tarafgirlik
gösterildiği);
11-İçkinin bol bol içildiği;
12-İpek elbiselerin giyildiği (aşırı lüks hayata girildiği);
13-Şarkıcı kadınların
14-Çalgı âletlerinin yaygın hale geldiği;
15.Ve bu ümmetin sonundakilerin, ilkte bulunanları (geçmiş
muhterem ecdadı) lânetlediği vakit, bu onbeş şey gerçekleşmiş
demektir. İşte bu saydıklarım meydana geldiği vakit, kızıl rüzgârı
veya hasfı ya da mesh'i (Bak: Mesh) bekleyin.»(193)
Bu hadiste onbeş kıyamet alametinin bildirilmesi, ahirzaman fitnesine
karşı ümmeti ikaz etmek içindir. Bu sebeble her müslüman kişi, böyle
hadislerden gereken ibret dersini almalı, yalnız malumat kazanmak
niyetiyle bakmamalıdır. Bildirildiği gibi ahirzaman fitnesinin dehşetli
hususiyetlerini görüp, gereken tedbirleri de almahdır.
(192): T.T.ci:5 hadis:1040
(193): T.T.ci:5 hadis:1009 (Tirnizi fiten/38'den naklen

yuksel dedi ki...

Allahümme salli alâ men ruhuhu mihrâbül ervahı vel melaiketi vel kevn" Allahümme salli alâ men hüve imâmül enbiyâi vel mürselin" Allahümme salli alâ men hüve imâmü ehlil cenneti ıbadillahil mü'minin.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı hikmeti Fazileti.sy.38.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:26
Manası: Yâ Rabbi! Babacığım Hazreti Muhammed (s.a.v.) 'e salat getir. O bütün kainatın kıblesidir. Ruhlar, melekler ve peygamberler hep O'ndan şefaat isterler.Yâ Rabbi ! Benim Peygamberim Hazreti Muhammed'e salat getir.Çünkü o peygamberlerin ve resullerin reisidir.Yâ Rabbi ! Babam Hazreti Muhammed ( s.a.v.) 'e salat getir.Zira o mü'minlerin, cennet ahalisinin, peygamberlerin ve resullerin en hayırlısıdır.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı, Hikmeti, Fazileti.sy.38.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:38
Bu salavat-ı şerife kitablarda yoktur.
Hazreti Fatıma (r.anha) buyurdu.
Eğer bu salavatı şerifeyi bir defa okursanız denizler mürekkeb, ağaçlar kalem klsa bunun sevabını yazmakla bitiremez.
Bunun üzerine Rasülü Ekrem (s.a.v.) :
Fatıma ne dediyse doğrudur.".buyurdu.Bu salavat-ı Şerife Cenab-ı Peygamber'i o kadar övüyord ki, arkada hiçbir şey bırakmıyordu.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı Hikmeti, Fazileti.
sy.36,37.

YANITLAYINSIL

yuksel13 Kasım 2020 22:35
Görmez misin Yüce Allah c.c. , Hz. Yahya s.a.şehid edilmesinden sonra onu şehid eden İsrail oğullarından intikamının nasıl almıştı? Allah c.c. , İsrail oğullarının başına Buhtunnasar diye bir adamı musallat kıldı.Buhtunnasar da İsrail oğullarından yetmiş bin kişiyi katletti.319.
319. Tefsiru Hakki, 12/411.
Esma-i Hüsna Şerhi
Ve İnsan üzerindeki Tecellileri.
sy.760.

yuksel dedi ki...

Allahümme salli alâ men ruhuhu mihrâbül ervahı vel melaiketi vel kevn" Allahümme salli alâ men hüve imâmül enbiyâi vel mürselin" Allahümme salli alâ men hüve imâmü ehlil cenneti ıbadillahil mü'minin.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı hikmeti Fazileti.sy.38.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:26
Manası: Yâ Rabbi! Babacığım Hazreti Muhammed (s.a.v.) 'e salat getir. O bütün kainatın kıblesidir. Ruhlar, melekler ve peygamberler hep O'ndan şefaat isterler.Yâ Rabbi ! Benim Peygamberim Hazreti Muhammed'e salat getir.Çünkü o peygamberlerin ve resullerin reisidir.Yâ Rabbi ! Babam Hazreti Muhammed ( s.a.v.) 'e salat getir.Zira o mü'minlerin, cennet ahalisinin, peygamberlerin ve resullerin en hayırlısıdır.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı, Hikmeti, Fazileti.sy.38.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:38
Bu salavat-ı şerife kitablarda yoktur.
Hazreti Fatıma (r.anha) buyurdu.
Eğer bu salavatı şerifeyi bir defa okursanız denizler mürekkeb, ağaçlar kalem klsa bunun sevabını yazmakla bitiremez.
Bunun üzerine Rasülü Ekrem (s.a.v.) :
Fatıma ne dediyse doğrudur.".buyurdu.Bu salavat-ı Şerife Cenab-ı Peygamber'i o kadar övüyord ki, arkada hiçbir şey bırakmıyordu.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı Hikmeti, Fazileti.
sy.36,37.

YANITLAYINSIL

yuksel13 Kasım 2020 22:35
Görmez misin Yüce Allah c.c. , Hz. Yahya s.a.şehid edilmesinden sonra onu şehid eden İsrail oğullarından intikamının nasıl almıştı? Allah c.c. , İsrail oğullarının başına Buhtunnasar diye bir adamı musallat kıldı.Buhtunnasar da İsrail oğullarından yetmiş bin kişiyi katletti.319.
319. Tefsiru Hakki, 12/411.
Esma-i Hüsna Şerhi
Ve İnsan üzerindeki Tecellileri.
sy.760.

YANITLAYINSIL

yuksel13 Kasım 2020 23:48
Okumak ilmin anahtaridir.
Kur'an i kerim Meali ve Tefsiri.
Cilt 2.

yuksel dedi ki...

(1) Inen ayetler daha çok olayları hedef seçerek iniyor, böylece taşıdığı hükümün daha iyi anlaşılması sağlanıyordu. Bazen sosyal yapıda meydana gelen önemli degişiklikten dolayi inen bir ayetin hükmü ya kaldırılır, ya da değiştirilir veya tamamen kaldırılıp unutturulurdu. Islám'a leke sürmek için yol ve çare arayan müşrikler bu değişikliği farkedince, Muhammed keyfine göre emir veriyor ve istediği zaman onu degistire biliyor. Eğer inen hükümler Allah tarafından olsaydı, böyle yapamazdı diyor ve halkın inancini sarsmaya çalışiyorlardi. Oysa ilk kurulan bir hukuk sisteminde bunlar normal kaidelerdir. Bazi degisikliklerin yapilmasi hukuka esneklik kazandırmak, hükümlerin neye göre, hangi sartlar is-
tihdaf ederek konulduğunu belirtmek içindir. Ayni zamanda önceki kitapların hükümlerinin Kur'ân ile kaldırıldiğina işaret edilmektedir.

106-Herhangi bir àyeti nesheder

(diğer bir âyetle hukmünü kaldinr)

veya unutturursak, ondan daha ha-

yırlisıni ya da bir benzerini getiririz.

Bilmez misin Allah'in kudreti her şe-

ye yeter. (1).

Tesfsirli Kuran ı Kerim Meali
Celal Yıldırım Cilt 1 syf 37

yuksel dedi ki...


Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
349 1 Ölüm haline gelene "Lâ ilâhe illallahül halîmül kerîm, Subhânellahi Rabbis semâvâtis seb'i ve Rabbil arşil azîm. Elhamdülillahi Rabbil alemîn." Dediler ki: "Ya Resulallah! Sağlam adamlar söyleseler?" Daha güzel, daha güzel buyurdu. Hz. Abdullah İbni Cafer (r.a.)
349 2 Ölüm haline gelene "Lâ ilâhe illallah" ı telkin edin. Muhakkak ki o, selin binaları yıktığı gibi hataları yıkar. Dediler ki: "Dirilere nasıldır?" Buyurdu ki, daha güzel yıkar, daha güzel yıkar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
349 3 Ölüm haline gelenlerinize "Lâ ilâhe illallah" şehadetini telkin edin. Kim bunu ölürken söylese Cennet ona vacip olur. Dediler ki: "Ya Resulallah sağlığında söylerse? " Buyurdu ki: "Bu kelime daha iyi hak ettirir. Nefsim yed'i kudretinde olana yemin ederim ki semavat, arz ve onlarda olanlar, arasındakiler ve altındakiler getirilseler, mizanın bir kefesine konulsalar, "Lâ ilâhe illallah" şehadeti ise diğer kefeye konulsa, muhakkak onlar ağır basardı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
349 4 Bir adamın, Aziz ve Celil olan Allah yolunda bir saat saffı harpte bulunması, altmış sene ibadetten efdaldir. Hz. İmran (r.a.)
349 5 Miracda İbrahim (a.s.)'a mülaki olduğumda dedi ki: "Ya Muhammed (s.a.s.) ümmetine Benden selam söyle ve onlara haber ver ki, Cennetin toprağı iyi ve suyu güzeldir, fakat ekilmemiştir. Onun tohumu ise Sübhânellahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber" demektir. Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
349 6 Onlardan her birinin o günde kendine mahsus işi ve derdi vardır. Adamlar, kadınlara, kadınlar da adamlara bakamaz. Herkes kendi derdi ile meşguldür. Hz. Âişe (r.anha)
349 7 Herşeyin kendisini bozan bir afeti vardır. Ümmetime isabet eden en büyük afet ise onların dünyaya, altına ve gümüşe olacak muhabbetleridir. Ya Eba Hureyre! Mal toplayanın çoğunda hayır yoktur. Meğer ki Aziz ve Celil olan Allah onu hakkına sarfettire. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
349 8 Her şeyin bir ilerleyişi, bir geri gidişi vardır. Kabilenin hepsinin fakih oluşu, dinin ikbalinin alametidir. Öyle ki, o kabilede ancak bir veya iki cahil kimse bulunur. Kabilenin baştan başa cahil oluşu, dinin geri gidişi demektir. Öyle, içlerinde bir iki alim olur. Onlar da zelildir. Makhurdur. (Sözleri geçmez) Kendilerine taraftar ve yardımcı bulamazlar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)

yuksel dedi ki...

Allahümme salli alâ men ruhuhu mihrâbül ervahı vel melaiketi vel kevn" Allahümme salli alâ men hüve imâmül enbiyâi vel mürselin" Allahümme salli alâ men hüve imâmü ehlil cenneti ıbadillahil mü'minin.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı hikmeti Fazileti.sy.38.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:26
Manası: Yâ Rabbi! Babacığım Hazreti Muhammed (s.a.v.) 'e salat getir. O bütün kainatın kıblesidir. Ruhlar, melekler ve peygamberler hep O'ndan şefaat isterler.Yâ Rabbi ! Benim Peygamberim Hazreti Muhammed'e salat getir.Çünkü o peygamberlerin ve resullerin reisidir.Yâ Rabbi ! Babam Hazreti Muhammed ( s.a.v.) 'e salat getir.Zira o mü'minlerin, cennet ahalisinin, peygamberlerin ve resullerin en hayırlısıdır.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı, Hikmeti, Fazileti.sy.38.

YANITLAYINSIL

yuksel12 Kasım 2020 16:38
Bu salavat-ı şerife kitablarda yoktur.
Hazreti Fatıma (r.anha) buyurdu.
Eğer bu salavatı şerifeyi bir defa okursanız denizler mürekkeb, ağaçlar kalem klsa bunun sevabını yazmakla bitiremez.
Bunun üzerine Rasülü Ekrem (s.a.v.) :
Fatıma ne dediyse doğrudur.".buyurdu.Bu salavat-ı Şerife Cenab-ı Peygamber'i o kadar övüyord ki, arkada hiçbir şey bırakmıyordu.
Salavat-ı Şerifelerin
Esrarı Hikmeti, Fazileti.
sy.36,37.

YANITLAYINSIL

yuksel13 Kasım 2020 22:35
Görmez misin Yüce Allah c.c. , Hz. Yahya s.a.şehid edilmesinden sonra onu şehid eden İsrail oğullarından intikamının nasıl almıştı? Allah c.c. , İsrail oğullarının başına Buhtunnasar diye bir adamı musallat kıldı.Buhtunnasar da İsrail oğullarından yetmiş bin kişiyi katletti.319.
319. Tefsiru Hakki, 12/411.
Esma-i Hüsna Şerhi
Ve İnsan üzerindeki Tecellileri.
sy.760.

YANITLAYINSIL

yuksel13 Kasım 2020 23:48
Okumak ilmin anahtaridir.
Kur'an i kerim Meali ve Tefsiri.
Cilt 2.

YANITLAYINSIL

yuksel15 Kasım 2020 04:12
Aleviler, Şiiler Risale-i Nur Derslerini daha çok dinlemelidirler.(E.L.) 1:78.
Bazi siyasi cereyanlar Alevileri kendilerine alet ediyorlar.(E.L.) 1:238.
Aleviler uç halifeye ilişmeseler, farz namazida kilsalar yeter.(E.L.) 1:77.
Bir Hazinenin Anahtari
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist Ve İndeksi.sy.38.

yuksel dedi ki...

Namaz mektebine kaydolup günde kirk defa rükú eden başlar,
huzurunda eğilmeye layık yegane varliğin Allah Azze ve Celle
olduğunu öğrenirler. Peygamber-i Ekber dünya nın Cenáb-ı
Hakk ın yanında bir sinek kanadı kadar kymetinin olmadığını
öğrendikleri için dünyâ ve içindekiler onların gözünde her rükû
ettiklerinde küçülerek adeta bir nokta hâline dönüşür. Artık onlar
ebedi ve bakî olan ahiret âlemine nisbetle fani, geçici ve yok olmaya
mahkum olan dünyánin metaîna iltifat etmeyi, nokta kadar menfaat
için virgül kadar eğilmeyi ya da herhangi bir kulun veya otoritenin
önünde baş eğmeyi namaz mektebinde öğrendiklerine ihânet
sayarlar.
Bugün namaz kîlmasına rağmen üç kuruşluk menfaati için zâlimin
karsisinda elpençe divân duranlar, Allah ve Rasûl düşmanlarına boyun eğenler seni aldatmasın. Onlar her ne kadar
namaz kılsa da kiyâmin, riükúnun ma'nāsını kavrayamamış
nasibsizlerdir.Eğer birileri namaz klmasına rağmen hakk, hakikati
gördügü hálde teslîim olup boyun eğmiyor, hâla haklı çıkmak için
tartişmaya devam ediyorsa bil ki o kişi de rükûdan nasibdar alamamiş, hakkin karşisinda boyun bukmesini beceremeyen bir zavallidir.
O hálde sakin sen herkesin secdeye da'vet edildiği kuyâmet gününde
dünyâda secde etmeyenlerin buna güç yetiremeyeceği; horluktan
gözleri öne dişmüş, zilletin kendilerini kuşattiği kimselerden olma!
Bilesin ki, Halika yapacağın bir secde seni mahluka yapacağın bin
secdeden kurtaracaktir. Unutma! şairin dediği gibi "Haram kazanılan aş, aştan sayulmaz. Hak için akmayan yaş, yaştan
Saylmaz. Kisşi, başım var diye övünmesin! Secdeye varmayan baş,
baştan sayılmaz."
EN SEVGIYLE BAŞ BAŞA
Selim Seyhan

YANITLAYINSIL

Unknown15 Kasım 2020 18:02
Allah ım seni hakkıyla sevmek ve saymak için senden hidayet ehlinin başarısını yakin ehlinin amelini amelini tövbe ehlinin birbirine öğüt vermesini sabır ehlinin azmini, haşyet ehlinin ciddiyetini kulluğuna rağbet edenlerin talebini gerçek dindarlığın kulluğunu ilim ehlinin irfanını istiyorum dedail-i şerif mecmuası sayfa 329

yuksel dedi ki...


Müellif:
NÜKHET VARLIK
Sözlükte “yaralamak, ayıplamak, kusurlu görmek” anlamlarındaki ta‘n kökünden türeyen tâûn bazı dilcilere göre bulaşıp yayılan her hastalığın adıdır. Tâunu vebanın bir türü kabul eden İbn Kayyim el-Cevziyye’ye göre her tâun vebadır, ancak her veba tâun değildir (eṭ-Ṭıbbü’n-nebevî, s. 29-30). 1894 yılında Fransız bilim adamı Alexandre Yersin tarafından bulunarak “yersinia pestis” adı verilen basilin yol açtığı hastalığın hıyarcıklı, septisemik ve akciğer vebası diye çeşitli türleri bilinmektedir. Eski Ahid’in çeşitli yerlerinde İsrâiloğulları’nın isyankâr davranışlarının Allah’ın gazabını üzerlerine çektiği, bu sebeple veba ile cezalandırıldıkları ifade edilir (Sayılar, 16/44-48; Tesniye, 28/20-21; Mezmurlar, 78/50; 106/29). Bazı müfessirler, Kur’an’da (el-A‘râf 7/130-135) Hz. Mûsâ’ya inanmayan Firavun ve Mısırlılar’ın üzerine gönderildiği bildirilen tûfan, çekirge, haşere, kurbağalar ve kan gibi musibetler için kullanılan “ricz” kelimesini tâun olarak açıklamıştır (Taberî, VI, 41). Hz. Peygamber, tâunun önceki milletlerden bir gruba ve İsrâiloğulları’na ceza olarak (ricz) gönderilen bir hastalık olduğunu belirtmiş, bir yerde veba çıktığını duyanların oraya gitmemelerini, bulundukları beldede ortaya çıktığı takdirde oradan ayrılmamalarını söylemiştir (Buhârî, “Ṭıb”, 30; Müslim, “Selâm”, 92-100; Müsned, I, 173, 176-177, 182; V, 202, 213). Bir rivayete göre Resûl-i Ekrem, Kur’an’da kıssaları anlatılan bazı peygamberlerin ümmetleri gibi toptan helâk yerine kendi ümmetinin Allah yolunda savaşarak yaralanma (ta‘n) ve tâunla ölümünü dilemiş; tâunun Allah’ın bazı kimseleri cezalandırdığı bir çeşit azap, müminler için bir rahmet olduğunu söylemiş, ona yakalanan bir kişinin sabredip ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde kalması, bunun Allah’ın takdiri olduğuna ve başına Allah’ın yazdıklarının dışında hiçbir şeyin gelmeyeceğine inanması durumunda kendisine şehid sevabı verileceğini belirtmiştir (Buhârî, “Ṭıb”, 31; “Ḳader”, 15; tâundan ölmenin şehitlik sayıldığını belirten diğer rivayetler için bk. Buhârî, “Cihâd”, 30, “Ṭıb”, 30; Müslim, “İmâre”, 166). Bir başka rivayete göre Resûlullah ümmetinin sonunun ta‘n ve tâun olacağını ifade etmiş, Hz. Âişe’nin, “Ta‘nı biliyoruz, tâun nedir?” sorusuna karşılık, “Karnın alt kısmında ve koltuk altında çıkan develerdekine benzer bezedir” demiştir (İbn Abdülber, VI, 212; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 29; Münâvî, IV, 288). Eski kaynaklarda tâunun belirtileri arasında koltuk altında, kulak arkasında, burun yanında ve vücudun yumuşak dokulu kısımlarında siyah, yeşil ve bozuk renkte, çok acı veren çıbanların çıkması, bunlardan kanlı irin akması ve kusma, kalp çarpıntısı, baygınlık gibi durumlar zikredilir

yuksel dedi ki...


İslâm tarihinde birçok tâun olayı kaydedilmiştir. Hz. Peygamber zamanında görülen ilk tâun 6 yılında (627) Medâin’de meydana gelen Şîrûye tâunudur. Hz. Ömer devrinde birkaç tâundan söz edilir. Belâzürî, onun zamanında Hayber yahudileri arasında veba salgını çıktığını haber vermektedir (Fütûh, s. 32). 17 veya 18 (639) yılındaki Amvâs tâununda içlerinde Ebû Ubeyde b. Cerrâh ve Muâz b. Cebel gibi sahâbenin ileri gelenlerinin de bulunduğu 25-30.000 kişi ölmüştür (İbn Kesîr, VII, 79 vd.). Suriye bölgesi ordu kumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrâh tarafından Şam-Hicaz yolu üzerindeki Serğ kasabasında karşılanan Hz. Ömer’e Şam’da veba çıktığı haberi verilince vebanın olduğu yere gitmemiş, kendisine, “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diyen Ebû Ubeyde’ye Allah’ın kaderinden yine O’nun kaderine sığındığını söylemiştir (Buhârî, “Ṭıb”, 30; Müslim, “Selâm”, 98-100). 69 (688) yılında Basra’da meydana gelen tâun salgını, “sel sularının önüne gelen her şeyi alıp götürmesi gibi” insanları âniden öldürmesinden dolayı Cârif tâunu diye anılmıştır. Basra’daki tâunun üç gün devam ettiği ve her gün 70.000 insanın öldüğü rivayet edilmiştir. Burada oturan sahâbî Enes b. Mâlik’in ailesinden seksene yakın kişi hayatını kaybetmiştir. Feteyât adı verilen tâun 87’de (706) Basra, Vâsıt ve Şam bölgesini etkisi altına almıştır. 131 (749) yılında yine Basra ve çevresinde çıkan tâun üç ay kadar sürmüş ve her gün 1000 kadar insan ölmüştür (Nevevî, I, 105-107). İbn Kesîr muhtelif tâun salgınlarından söz eder. 749 (1348) yılı olaylarını anlatırken geniş bir coğrafyaya yayılan tâun sırasında Dımaşk şehri ve yakınlarında bir günde 300’den fazla insanın öldüğünü, sadece Emeviyye Camii’nde bir vakitte on beş kişinin cenaze namazının kılındığını kaydeder (el-Bidâye, XIV, 237 vd.). 764’te (1363) Mısır’da görülen tâun salgınında da birçok insan hayatını kaybetmiştir (a.g.e., XIV, 317). Hastalığın yayılmasında kara ve deniz yoluyla ticaret ve haberleşme gibi hareketlilikler etkili olmuştur.

yuksel dedi ki...

İlkçağ’dan günümüze kadar veba salgınları üç evrede ele alınır. Bunlardan ilki milâdî 541 yılında başlayan ve Jüstinyen vebası olarak bilinen hastalıktır. VIII. yüzyılın ortalarına kadar aralıklarla süren veba İslâm’ın doğduğu ve yayıldığı toprakları da etkilemiştir. Ardından XIV. yüzyıla gelinceye kadar büyük kayıplara yol açan veba salgını kaydedilmemiştir. 1330’larda Orta Asya steplerinden başlayıp 1347’de İpek yolu boyunca ilerleyen ticaret kervanları aracılığıyla İslâm dünyasına ulaşan ve “kara ölüm” diye nitelenen ikinci evre kısa sürede bütün eski dünyayı etkisi altına almış ve aralıklarla devam ederek XIX. yüzyılın ortalarına kadar ağır kayıplara sebebiyet vermiştir. Bombay vebası diye bilinen üçüncü evre XIX. yüzyılın ikinci yarısında Güneydoğu Asya’dan çıkarak bütün dünyaya yayılmış ve XX. yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür.

Kara ölüm evresinde hastalık Ön Asya ve Akdeniz havzasına ulaşmış, oradan deniz yoluyla İslâm dünyasının büyük bir kısmını etkisi altına almıştır. Çok ağır geçen ilk salgından sonra bunu izleyen salgınlar yaklaşık her on yılda bir yeniden ortaya çıkmıştır. Kara ölümün ardından gelen salgınlarda veba hastalığı Venedik ya da Ragusa (Dubrovnik) gibi Avrupa’nın Akdeniz’deki limanlarından ticaret yoluyla İslâm dünyasına taşınmış ve liman şehirlerinden iç bölgelere doğru ilerlemiştir. XV. yüzyılda ve XVI. yüzyılın başlarında genellikle hastalığın izlediği yayılma çizgisi Akdeniz havzasında batıdan doğuya olmuştur. İslâm dünyasını etkileyen salgınların XVI. yüzyılın başlarından itibaren yeni alanlara doğru yayılmaya başladığı görülmektedir. Bu dönemde veba sadece Akdeniz havzasıyla sınırlı kalmamış, Balkan yarımadası, Karadeniz havzası, Kafkasya, Orta Asya, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na uzanan ticaret ve haberleşme ağlarını da içine alarak daha karmaşık bir yayılma seyri izlemiş ve eskisinden daha sık görülür hale gelmiştir. Böylece etkisi giderek artan salgınlar XVI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren İslâm dünyasında yaklaşık her yıl meydana gelmiştir. Bütün XVII. yüzyıl boyunca bu sıklıkta görülen salgınların XVIII ve XIX. yüzyıllarda seyrekleşmekle birlikte yaklaşık her yeni gelen nesille beraber tekrar ortaya çıkmıştır.

yuksel dedi ki...

Osmanlılar’ın en güçlü dönemini yaşadığı, Safevî ve Bâbür imparatorluklarının hızla geliştiği XVI. yüzyılda yeni ticaret ve haberleşme ağlarının kurulması, yol güvenliğinin sağlanması ve bölgeler arasındaki hareketliliğin artmasıyla hastalığın eskisinden daha kolay ve daha geniş alanlara yayıldığı görülmektedir. İran, Irak ve Azerbaycan’da Safevîler birçok Avrupa devletiyle ticarî ilişkiler kurmuş, yeni yollar, köprüler, kervansaraylar sayesinde bölgede önemli ticaret merkezleri oluşturulmuş, insanların ve ticaret mallarının dolaşımı artmış, bunun sonucunda Safevî toprakları veba salgınlarından ciddi biçimde etkilenmiştir. Aynı dönemde bütün Hint yarımadasına yayılan ve XIX. yüzyılın ortalarına kadar hüküm süren Bâbürlüler de birçok Avrupa devletiyle ticaretini geliştirmiş, Kızıldeniz ve Basra körfezinden geçen ticaret yolları yanında Doğu Afrika ve Doğu Asya ile olan ticaretin de artması ve ülkenin batısındaki kervan ticareti yolunun önem kazanmasıyla Bâbürlü toprakları veba salgınlarına hedef olmuştur. Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya, Anadolu, Arap yarımadası, İran, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz arasındaki ticaret yollarının kesişme noktasında yer alan Osmanlı Devleti toprakları veba salgınlarının yayılmasını kolaylaştıran yeni bağlantı ağları teşkil etmiştir. Fetihler sonucunda imparatorluk toprakları ve nüfusu çok artmış, eski ticaret ve haberleşme yollarına yenileri eklenmiştir. Aynı dönemde ortaya çıkan ya da gelişen birçok şehir merkezi ve hızla artan nüfus da salgınlar için uygun şartlar hazırlamıştır.

XVI. yüzyılda İslâm ülkelerini etkileyen salgınlar arasında en önemlileri 1511-1513, 1520-1529, 1533-1549, 1552-1566 yılları arasında görülmüş, 1570’lerde başlayan salgın XVII. yüzyılın başlarında da etkisini sürdürmüştür. Bu salgın özellikle İstanbul, Anadolu, Balkanlar, Mısır ve Kuzey Afrika’da, ayrıca Safevî ve Bâbürlü topraklarında ve Avrupa’da son derece etkili olmuştur. XVII. yüzyılda da birçok salgın görülmüştür. Bunların en önemlileri 1603, 1611-1613, 1620-1624, 1627, 1636-1637, 1647-1649, 1653-1656, 1659-1666, 1671-1680, 1685-1695 yıllarında meydana gelmiş, 1697’de çıkan salgın XVIII. yüzyılın ilk yıllarına kadar sürmüştür. XVIII. yüzyılda ortaya çıkan salgınlar daha hafif geçmiş, ancak 1713, 1719, 1728-1729, 1739-1743, 1759-1765, 1784-1786, 1791-1792 tarihlerinde yine etkili olmuştur. XIX. yüzyıl boyunca giderek etkisini kaybeden salgınların en önemlileri 1812-1819 ve 1835-1838 yıllarında görülmüştür. XIX. yüzyılın ortalarına doğru karantina teşkilâtının kurulması ve yeni sağlık yönetmeliklerinin uygulanmasından kısa bir süre sonra Anadolu, Mısır ve Doğu Akdeniz’de veba salgınları büyük ölçüde azalmıştır. Modern dönem öncesine ait güvenilir istatistik bilgileri bulunmadığından vebanın öldürücülük oranını kesin şekilde tesbit etmek güçtür. Ancak şiddetli geçen salgınlarda nüfusun en az üçte birinin yok olduğu ve sık sık tekrar eden salgınların demografik etkilerinin uzun vadede büyük kayıplara yol açtığı belirlenmiştir. XVII. yüzyıldan itibaren İslâm ülkelerinde görülen veba salgınlarının öldürücülük oranının Avrupa’ya göre daha düşük olduğu kaydedilmektedir

yuksel dedi ki...

Tarihî kaynaklarda tâunla ilgili çeşitli terimler kullanılmıştır. Özellikle XIV. yüzyılın ortalarında başlayan kara ölüm sırasında ve sonrasında yazılan tıp metinlerinde hastalığın farklı türleri genellikle doğru biçimde açıklanmış, diğer eserlerde de hastalıktan bahsedilirken doğru tanımlar yapılmıştır. Çeşitli türlerde birçok eser veba salgınlarından söz eder. Bunlar arasında mahkeme kayıtları, hükümler, fetvalar, diplomatik yazışmalar, şiirler, biyografik eserler, seyahatnâmeler, mezar taşları, veba risâleleri zikredilebilir. Tedavi yöntemleri için kaleme alınan çok sayıda risâlede değişik tedavi usullerinden söz edilir.

Eski Yunan ve Roma tıbbının etkisiyle önceleri hastalığın sebebi bozulmuş havaya bağlanır ve yüksek yerlerde ikamet edilmesi, temiz hava getiren rüzgârlara açık evlerde oturulması, yaşanılan mekânda ve dışarıdaki havayı arındırmak için sirke, sandal ağacı ve gül suyu kullanılması tavsiye edilirdi. Sağlığı koruma yöntemleri arasında en yaygın olanı kan aldırmaktı. Bunun yanı sıra hastalığın tedavisinde merhem, şurup, yakı vb. ilâçlar, yiyecek ve içeceğin hazırlanışına dair bilgiler de eserlerde yer almaktadır. Ayrıca çok sayıda farmasötik madde ihtiva eden ve her derde deva olarak kullanılan tiryaklar Avrupa’da olduğu gibi İslâm ülkelerinde de yaygındı. Modern tıp öncesinde hem Avrupa’da hem İslâm ülkelerinde vebaya karşı aynı türden önleyici ya da tedavi edici yöntemler kullanılmıştır. Tıbbın yanında dua, astroloji ve büyüye de sıkça başvurulmuştur. Veba duaları, büyü reçeteleri, muskalar, tılsımlar vb. mânevî tedavi usullerine vebaya dair eserlerde bolca rastlanmaktadır.

yuksel dedi ki...

.

Osmanlılar’da XV. yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanan veba risâlelerinde salgın hakkında daha önceki dönemlere ait eserlerden farklı bir bakış açısının yer aldığı görülür. Bu eserlerde salgının çıktığı yerden uzaklaşılması yasaklanmaz; vebanın bulaşıcılığı konusunda, ayrıca veba olan yerden dışarıya çıkmanın dinen câiz olup olmadığı hakkında uzun tartışmalar bulunur. XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hastalığın bulaşıcılığı görüşü ağırlık kazanmış, dolayısıyla salgının görüldüğü yerden havası temiz olan bir yere gitmenin cevazıyla ilgili fetvalar verilmiştir. Meselâ Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin kaleme aldığı Risâletü’ş-şifâʾ li-(fî)edvâʾi’l-vebâʾ adlı eserde bu husus açıkça dile getirilir. Ebüssuûd Efendi’nin de bu konuda fetvaları mevcuttur. Tâundan kaçmaya şer‘an izin olup olmadığı sorusuna karşılık Hak Teâlâ’nın kahrından lutfuna sığınmak niyetiyle câiz olacağı yolunda fetva vermiş (Düzdağ, s. 182), küçük bir çocuğu salgın esnasında şehre getirip ölümüne yol açan kimsenin diyet ödemesi gerektiğini belirtmiştir (a.g.e., s. 154). Öte yandan tâundan kaçıp görevini yapmayan imam ve müezzin gibi vazifeliler için ta‘zîr ve azil cezasına hükmetmiştir (a.g.e., s. 178). İbn Hâtime’nin Taḥṣîlü ġarażi’l-ḳāṣıd fî tafṣîli’l-marażi’l-vâfid, İdrîs-i Bitlisî’nin Risâletü’l-ibâʾ ʿan mevâḳıʿi’l-vebâʾ ve Ali Hibrî Efendi’nin Fevâid-i Hibriyye’si veba hakkındaki eserler arasındadır

yuksel dedi ki...


BİBLİYOGRAFYA
Müsned, I, 173, 176-177, 182; IV, 395, 413; V, 202, 213.

İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VII, 146.

Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 32.

Taberî, Câmiʿu’l-beyân, VI, 41.

İbn Abdülber en-Nemerî, et-Temhîd (nşr. Mustafa b. Ahmed el-Alevî – M. Abdülkebîr el-Bekrî), Mağrib 1387/1967, VI, 212.

Nevevî, Şerḥu Müslim, I, 105-107.

İbn Kayyim el-Cevziyye, eṭ-Ṭıbbü’n-nebevî (nşr. Âdil el-Ezherî v.dğr.), Kahire 1377, s. 28-35.

Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Ahmed Ebû Mülhim v.dğr.), Beyrut 1407/1987, VII, 79 vd.; XIV, 237 vd., 317.

Sürremerrî, Kitâb fîhi ẕikrü’l-vebâʾ ve’ṭ-ṭâʿûn (nşr. Şevket b. Rıfkī Şevket), Amman-Dımaşk 1425/2005, s. 88, 101.

İbn Hacer el-Askalânî, Beẕlü’l-mâʿûn fî fażli’ṭ-ṭâʿûn (nşr. Ahmed İsâm Abdülkādir el-Kâtib), Riyad 1411, s. 78, 85 vd., 97, 109 vd., 196, 305.

Taşköprizâde, Risâletü’ş-şifâʾ li-edvâʾi’l-vebâʾ, Kahire 1292.

Münâvî, Feyżü’l-ḳadîr, IV, 288.

M. W. Dols, The Black Death in the Middle East, Princeton 1977.

a.mlf., “Ibn al-Wardi’s Risalah al-naba’ an al-waba’: A Translation of a Major Source for the History of the Black Death in the Middle East”, Near Eastern Numismatics, Iconography, Epigraphy and History-Studies in Honor of George C. Miles (ed. O. K. Kouymjian), Beirut 1974, s. 443-455.

a.mlf., “Plague in Early Islamic History”, JAOS, XCIV/3 (1974), s. 371-383.

a.mlf., “The Second Plague Pandemic and its Recurrences in the Middle East: 1347-1894”, JESHO, XXII/2 (1979), s. 162-189.

L. I. Conrad, The Plague in the Early Medieval Near East (doktora tezi, 1981), Princeton University.

a.mlf., “Arabic Plague Chronologies and Treatises: Social and Historical Factors in the Formation of a Literary Genre”, St.I, LIV (1981), s. 51-93.

a.mlf., “Tâ‘ûn and Wabâ’: Conceptions of Plague and Pestilence in Early Islam”, JESHO, XXV/3 (1982), s. 268-307.

a.mlf., “Plagues in the Islamic World”, Dictionary of the Middle Ages (ed. J. R. Strayer), New York 1989, IX, 684-686.

M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, İstanbul 1983, s. 154, 178, 182.

D. Panzac, La peste dans l’Empire ottoman 1700-1850, Leuven 1985 (a.e.: Osmanlı İmparatorluğu’nda Veba: 1700-1850 [trc. Serap Yılmaz], İstanbul 1997).

a.mlf., “Wabāʾ”, EI2 (İng.), XI, 3-4.

Uli Schamiloglu, “The Rise of the Ottoman Empire: The Black Death in Medieval Anatolia and its Impact on Turkish Civilization”, Views from the Edge: Essays in Honor of Richard W. Bulliet (ed. N. Yavari), New York 2004, s. 255-279.

A. Süheyl Ünver, “Türkiye’de Veba (Taun) Tarihçesi Üzerine”, Tedavi Kliniği ve Laboratuarı, sy. 5 (1935), s. 70-88.

J. Sublet, “La peste aux rets de la jurispuridence: Le traité d’Ibn Hager al-Asqalani sur la peste”, St.I, XXXIII (1971), s. 141-149.

B. Shoshan, “Wabāʾ”, EI2 (İng.), XI, 2-3

yuksel dedi ki...


Müellif:
BEKİR TOPALOĞLU
“Son” mânasına gelen âhir, esmâ-i hüsnâdan biri olarak Kur’an’da bir âyette geçer ve “ilk” mânasındaki evvel ile birlikte Allah’a nisbet edilir (bk. el-Hadîd 57/3). Âhir kelimesi, “Allahım! Sen evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktur ve sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur” (Müslim, “Ẕikir”, 61; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 109) anlamındaki sözlerle başlayan Hz. Peygamber’in bir münâcâtında da esmâ-i hüsnâdan biri olarak kullanılmıştır.

“İlk”, varlığın (vücûd) ve dolayısıyla zamanın geriye doğru, “son” ise ileriye doğru uzanmasıdır. Bu kavramlar Allah’a nisbet edildiğinde evvel “varlığının başlangıcı olmayan” yani “ezelî olan”, âhir de “varlığının sonu olmayan” yani “ebedî” mânasına gelir. Esmâ-i hüsnâdan olan bâkī de âhire yakın bir anlam taşır. Evvel ve âhirin bu karşılıklı mânaları sebebiyledir ki bunlar tek başlarına değil ikisi birlikte Allah’a nisbet edilir ve her iki isim de Allah’ın selbî sıfatları içinde yer alır (krş. EVVEL).

Allah Teâlâ, her şeyin yaratıcısı ve ilk illeti olması itibariyle evvel, her şeyi yaşatan ve yok eden olması bakımından âhirdir; ilk bilinmesi itibariyle evvel, en son varılan olması bakımından âhirdir. Zâtıyla evvel, sıfatlarıyla âhirdir. Önceyi belirlemesi itibariyle evvel, sonuncuyu tayin etmesi bakımından âhirdir. Zamanın dışında olması itibariyle hem evvel hem de âhirdir. Dünyada lutfunu esirgememesi bakımından evvel, âhirette mağfiretiyle muamele etmesi itibariyle âhirdir. Bu sonuncu yoruma göre evvel rahmân adıyla, âhir de rahîm ismiyle yakın anlamlı kabul edilir.

Cehm b. Safvân, Allah’ın “kendisinden başka hiçbir varlık bulunmayan” anlamındaki âhir ismini delil göstererek âhiret hayatında cennet ile cehennemin, içindekilerle birlikte bir gün yok olacağını iddia etmiştir. Ona göre Allah başlangıçta tek ve ilk olduğu gibi sonuçta da tek ve son olacaktır; onun dışında cennet ve cehennem halkı gibi bazı varlıkların bulunması tek (ahad) ve son (âhir) olma prensibine aykırıdır. Cehm b. Safvân’ın bu görüşü âlimlerin büyük çoğunluğu tarafından hem naslara, hem de akla aykırı görülerek reddedilmiştir. Çünkü âhiret hayatıyla ilgili âyet ve hadisler bu hayatın ebedî olduğunu açıkça ifade etmektedir. Ancak bu ebediyet (bekā), Allah’ın zâtına mahsus olan “kendiliğinden ve değişmez” özelliğini taşımaz. Bu sebeple de onun âhir ve benzeri isimleriyle çelişecek bir durum söz konusu değildir (bk. BEKĀ).


BİBLİYOGRAFYA
Müslim, “Ẕikir”, 61.

Ebû Dâvûd, “Edeb”, 109.

Halîmî, el-Minhâc, I, 188.

Gazzâlî, el-Maḳṣadü’l-esnâ, s. 106.

Fahreddin er-Râzî, Levâmiʿu’l-beyyinât (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Kahire 1396/1976, s. 323-326, 328, 330-332.

İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “âḫir” md.

İbn Teymiyye, Mecmûʿu fetâvâ, II, 16.

Şa‘rânî, el-Yevâḳīt ve’l-cevâhir, Kahire 1378/1959, I, 71-72.

Hasan el-Mustafavî, et-Taḥḳīḳ fî kelimâti’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm, “âḫir” md

yuksel dedi ki...


Müellif:
BEKİR TOPALOĞLU
“İlk” mânasına gelen evvel kelimesinin kökü hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kur’ân-ı Kerîm’de Hadîd sûresinin 3. âyetinde âhir ile birlikte Allah’a nisbet edilir. Bu âyetteki konumuna göre evvel “varlığının başlangıcı olmayan”, âhir de “varlığının sonu bulunmayan” demektir. Kelâm, felsefe ve tasavvuf literatüründe evvel-âhir yerine aynı anlamda kadîm-bâkī, ezelî-ebedî terimleriyle lem yezel - lâ yezâl tâbirleri de kullanılır. Kur’an’da Hadîd sûresinde yer alan evvel isminden başka birçok âyette yaratmayı başlatma, devam ettirme ve yenileme fiilleri, ayrıca göklerle yerin ve aralarındaki her şeyin yani kâinatın icat edilişi de Allah’a izâfe edilir (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḫalḳ” md.). Yaratmayı ilkin başlatan ve onu sürdüren, bütün nesne ve olaylarıyla birlikte tabiatı meydana getiren varlığın kendisi elbette yaratılmış olamaz. Buna göre söz konusu âyetler Allah’ın, varlığı zâtının gereği olup (vâcibü’l-vücûd) başkalarını icat eden bir evvel olduğunu vurgular. İhlâs sûresinde geçen samed ile (112/2) birçok âyette tekrarlanan ganî isimleri de (bk. a.g.e., “ġanî” md.) Allah’ın her şeyden müstağni olduğunu ifade ederek evvel isminin mânasını pekiştirir.

Evvel ismi doksan dokuz esmâ-i hüsnâ hadislerinde yer aldığı gibi (Tirmizî, “Daʿavât”, 82; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10) Hz. Peygamber’in bizzat okuduğu ve kızı Fâtıma’ya öğrettiği dua ve niyaz metninde de geçmektedir: “Allahım! Sen evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktur ve sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur” (Müslim, “Ẕikir”, 61; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 109; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 2, 15).

Âlimler evvel ve âhir isimlerinin Kur’ân-ı Kerîm’de olduğu gibi beraberce kullanılmasının gerektiğini söyler. Çünkü bunlar yaratılmışlar için söz konusu edildiğinde diğer bir varlığa göre öncelik veya sonralık gibi belli bir zaman ifade ederse de Allah’a izâfe edilince muhtevalarında ne izâfet ne de öncelik ve sonralık düşünülebilir. Şu halde O’nun evveliyet ve âhiriyeti zamanın başlangıç ve sonuç sınırlarının üstünde oluşu, başka bir deyişle esasen mevhum veya sadece zihnî bir kavram niteliği taşıyan zamandan münezzeh bulunuşu demektir. Bu mânanın da ancak iki ismin beraber kullanılmasıyla elde edilebileceği kabul edilmiştir. Başta Mâtürîdî olmak üzere Halîmî, Abdülkāhir el-Bağdâdî, Zemahşerî, Beyzâvî ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî gibi âlimler de bu noktaya dikkat çekmişlerdir. Buna göre evvel Allah’ın selbî sıfatları grubu içinde yer alır. Nitekim Fîrûzâbâdî evvel ismine “ikincisi (yani şeriki) bulunmayan tek” mânası vermek suretiyle onu selbî sıfatlar içinde mütalaa etmiştir (Kāmus Tercümesi, “vʾel” md.).

yuksel dedi ki...

Evvel kavramı genellikle övgü için kullanılır; ayrıca insanlığın sahip olduğu birçok fazilet, maharet ve değerin ilkin kimin tarafından ortaya konulduğu hususu hararetle tartışılır (bk. EVÂİL). Ancak bütün bu övgü vesileleri izâfî ve sınırlı olup her türlü güzellik, lutuf, ihsan ve erdem ilâhî kaynaklıdır; mutlak mânada evveliyet ve âhiriyet Allah’a mahsustur. Bununla birlikte kelâmcılar, Allah’ın âleme göre hem zaman hem illet olma bakımından önceliğini ısrarla belirtirken bazı filozoflar sadece illet olma bakımından önce olduğunu ileri sürmüşlerdir (bk. KIDEM).

Hadîd sûresinde (57/3) yer alan birbiriyle bağlantılı dört ismin (evvel-âhir-zâhir-bâtın) kelâm ve tasavvuf açısından ifade edebileceği mâna ve muhteva üzerinde eski dönemlerden itibaren durulmuş ve ilgi çekici yorumlar yapılmıştır. Fahreddin er-Râzî, daha önceki görüşlerden de faydalanarak bu yorumları yirmi dörde kadar çıkarmıştır. Bunlar arasında evvel-âhir bağlantısıyla ilgili olanlardan bazıları şöyledir: Allah, varlığının başlangıcı olmaması itibariyle evvel, sonu olmaması itibariyle âhirdir. Kalplerden geçeni en baştan bilmesiyle evvel, kusurları -dilediği takdirde- sonuna kadar örtmesiyle âhirdir. Yaratmayı başlatıp sürdürmesiyle evvel, yol göstermesi ve nihaî saadete erdirmesiyle âhirdir (Levâmiʿu’l-beyyinât, s. 325-328; ayrıca bk. ÂHİR).


BİBLİYOGRAFYA
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “el-evvel” md.

Lisânü’l-ʿArab, “vʾel” md.

Kāmus Tercümesi “vʾel” md.

M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḫalḳ”, “ġanî” md.leri.

Müslim, “Ẕikir”, 61.

İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 2, 10, 15.

Ebû Dâvûd, “Edeb”, 109.

Tirmizî, “Daʿavât”, 82.

Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 40, vr. 755b.

Halîmî, el-Minhâc, I, 188.

İbn Fûrek, Mücerredü’l-Maḳālât, s. 43.

Abdülkāhir el-Bağdâdî, el-Esmâʾ ve’ṣ-ṣıfât, Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 497, vr. 59b-60b.

Kuşeyrî, et-Taḥbîr fi’t-teẕkîr (nşr. İbrâhim Besyûnî), Kahire 1968, s. 82-83.

Gazzâlî, el-Maḳṣadü’l-esnâ (Fazluh), s. 146-147.

Zemahşerî, el-Keşşâf (Beyrut), IV, 63-64.

Fahreddin er-Râzî, Levâmiʿu’l-beyyinât, s. 325-328, 331-332.

İbnü’l-Arabî, el-Fütûḥât, I, 211; III, 198-200; IV, 331; VI, 61.

Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl, İstanbul 1296, II, 495.

Suat Yıldırım, Kur’an’da Ulûhiyyet, İstanbul 1987, s. 262-263

yuksel dedi ki...


Müellif:
ALPARSLAN AÇIKGENÇ
Arapça’da “ilk, birinci” anlamındaki evvel kelimesinin çoğulu olan evâil, yaygın olarak ilmü’l-evâil adlı tarihî ve edebî disiplin çerçevesinde “tarihte ilkler” üzerine yazılmış eserler mânasında kullanılmakla birlikte felsefede ıstılahî bir anlam kazanmıştır. İslâm mantık tarihinin öncülerinden olan Kindî ve Fârâbî’nin bu terimi “deney öncesi (apriori, aksiyom, öncel) bilgi” anlamında kullandıkları anlaşılmaktadır. Buna göre sağlıklı bir zihne sahip olan herkesin doğuştan getirdiği yatkınlıkla duyu tecrübelerine başvurmadan sahip olduğu bilgilere “el-evâilü’l-me’lûfe”, “el-evâilü’l-mantıkıyye” ve “el-evâilü’l-müteârefe” (herkesin kesinlik ve doğruluğunu kavrayıp iştirak ettiği ilk bilgiler) denmektedir. Meselâ, “Bütün parçasından büyüktür; insan at değildir” gibi önermelere bu bilgilerle doğrudan ve tabii olarak ulaşılmaktadır (Kindî, s. 127; Fârâbî, Risâletü’t-tenbîh, s. 233-235). Fârâbî’nin, Aristo’ya ait el-ʿİbâre adlı esere yazdığı şerhte doğuştan getirilen apaçık, tartışma ve kuşku götürmez ilk bilgileri ifade etmek üzere evâil kavramını kullandığı görülmektedir (Şerḥu’l-Fârâbî li-Kitâbi Arisṭoṭâlîs fi’l-ʿİbâre, s. 83-84). Fârâbî ayrıca mantık ilmine başlamadan önce edinilecek temel bilgiler için de bu kavramı kullanmıştır (Risâletü’t-tenbîh, s. 232). İbn Sînâ’nın, “ilk bilgiler” anlamında evâil terimine yer vermekle birlikte (eş-Şifâʾ el-İlâhiyyât, I, 429) daha çok evveliyyât kelimesini tercih ettiği ve bu terimi de yine doğuştan gelen, istidlâl ve duyu tecrübelerine dayanmayan, doğruluğunun anlaşılması için kendisinden başka bir açıklamanın gerekmediği aksiyomatik önermeler anlamında kullandığı bilinmektedir (en-Necât, s. 64-66). İbn Rüşd için de evâil aynı anlamlara gelmekte ve “el-evâilü’l-yakīniyye” şeklindeki kullanımıyla ilk bilgilerin kesinlikleri ve ispata ihtiyaç duymamaları vurgulanmaktadır (Tehâfütü’t-Tehâfüt, s. 128).

Bu felsefî kullanımı dışında evâil denilince daha ziyade her ilmin öncülerinden ve tarihin ilklerinden bahseden eserler akla gelir. Kâtib Çelebi, evâili edebiyat ve tarihle ilgili başlı başına bir ilim olarak tanımlamakla beraber (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 199-200) evâilin başta antik felsefe metinleri olmak üzere diğer birçok eserle de ilgisi vardır. Kâtib Çelebi’nin açıklamasından hareketle evâilin daha ziyade her ilmin tarihini konu alan eserler ve dolayısıyla bir tür ilimler tarihi olduğu söylenebilir.

Evâile önem veren müslümanlar ilk sîret kitaplarında sakal ve bıyık kısaltma, dişleri misvakla yıkama, tırnakları kesme gibi bazı önemli âdetleri ilk defa uygulayanların semavî dinlerin peygamberleri veya büyükleri olduğunu tesbit etmeye çalışmışlardır. Bununla birlikte müslümanların evâile olan ilgisinin doğrudan doğruya İncil ile ve eski Yunan’dan yapılan tercümelerin etkisiyle uyandığı iddia edilmiştir (EI2 [İng.], I, 758). Halbuki müslümanların kendi kültür ve geleneklerinin kaynağını araştırması tabii bir hadisedir ve bunun için evâil konusunda kaleme alınmış eski kaynaklara başvurmuşlardır

yuksel dedi ki...

Evâil kitaplarında verilen bilgiler İslâm öncesi dönem, Asr-ı saâdet ve daha sonrası olmak üzere üç kısma ayrılabilir. İslâm öncesine dair bilgiler Hz. Âdem’den başlatılmakta, bu arada hurafelere ve İsrâiliyat’a dayanan mâlûmat da verilmektedir. Asr-ı saâdet ve daha sonrasına dair bilgiler ise genellikle tarih ve hadis kitaplarına dayandırılmaktadır. Genel anlamda evâil kitaplarının muhtevası incelendiğinde, bu eserlerin edebiyat ve ilimler tarihi bakımından önem taşımalarının yanı sıra müslümanların kültür tarihini nasıl değerlendirdikleri konusunda da zengin bir kaynak oluşturdukları görülür.

Kâtib Çelebi evâile dair ilk eserin Ebû Hilâl el-Askerî (ö. 400/1009’dan sonra) tarafından kaleme alındığını söylerse de ilk telifin İbnü’l-Kelbî’ye (ö. 204/819) ait olduğu anlaşılmaktadır (İbnü’n-Nedîm, s. 109). Günümüze gelen evâille ilgili belli başlı eserler şunlardır: 1. Ebû Bekir b. Ebû Şeybe (ö. 235/849), el-Muṣannef. İlk tasnif edilen hadis kitaplarından biri olup evâil konusu “Kitâbü’l-Evâil” başlığı altında ele alınmıştır (VII, 247-276). Eser, Kûfe’de ilk defa kadılık yapan kişinin Süleyman b. Rebîa el-Bâhilî olduğu, ancak kırk gün zarfında kendisine hiçbir davacının başvurmadığı, bayramlarda minberi mescid dışına ilk defa Bişr b. Mervân’ın çıkardığı gibi hususlarla başlamakta, Resûl-i Ekrem ile daha önceki peygamberlerin, ashap ve tâbiîn ile daha sonraki dönemlerde yaşayanların yaptığı kaydedilen ilk hareketleri, herhangi bir sıra gözetmeden 315 rivayet halinde senedleriyle birlikte zikretmektedir. 2. İbn Kuteybe, el-Evâʾil. Eserde emîr hitabıyla ilk defa selâmlanan kişinin Mugīre b. Şu‘be olduğu söylenmektedir. Daha sonra zikredilen ilklerden biri de Konstantiniye’nin kapısına kılıcıyla ilk defa vurup Bizans ülkesinde ilk ezanı okuyan, Mesleme b. Abdülmelik kumandasında İstanbul kuşatmasına katılan Abdullah b. Küleyb’dir. Eserdeki bilgiler senedsiz olarak nakledilmektedir. Müellifin el-Maʿârif’te (s. 551-558) bir bölüm halinde ele aldığı konular Muhammed Bedreddin el-Kahvecî tarafından müstakil bir kitap olarak yayımlanmıştır (Dımaşk 1407/1987). 3. İbn Ebû Âsım en-Nebîl, el-Evâʾil. Eser, ilk yaratılan şeyin kalem olduğuna dair üç ayrı rivayetle başlamakta ve 194 rivayeti senedleriyle birlikte zikretmektedir. Kitaptaki rivayetler Ebû Hâcir Muhammed Saîd b. Besyûnî Zağlûl tarafından titiz bir çalışma ile tahkik edilmiştir (Beyrut 1407/1987). 4. Taberânî, Kitâbü’l-Evâʾil. Seksen altı rivayetin senedleriyle birlikte yer aldığı bu eser Süyûtî’nin el-Vesâʾil’i ile birlikte yayımlanmıştır (Beyrut 1406/1986). 5. Ebû Hilâl el-Askerî, el-Evâʾil. Süyûtî tarafından ihtisar edilen eser (aş.bk.) birkaç defa basılmıştır (Medine 1966; Dımaşk 1975-1976, 1984; Riyad 1401/1981). 6. Bedreddin eş-Şiblî, Meḥâsinü’l-vesâʾil fî maʿrifeti’l-evâʾil. Müellif, zamana nisbet edilmeksizin ilk varlığın Allah Teâlâ, ensardan ilk müslümanın Sa‘d b. Zürâre olduğunu zikrederek yaratıkların ilkleriyle eserine başlamakta, Hz. Âdem’den Hz. Peygamber’e kadar geçen çağlarda, Asr-ı saâdet, Hulefâ-yi Râşidîn devri ve daha sonraki dönemlerde meydana gelen ilkleri, ayrıca giyim kuşamda ve ilmî konularla âhiret hayatında meydana gelecek ilkleri geniş bir şekilde ele almaktadır. Zehebî ve Safedî gibi âlimlerin takdirle karşıladığı eser Muhammed Altuncî tarafından yayımlanmıştır (Beyrut 1412/1992). 7. Takıyyüddin Ebû Bekir b. Zeyd el-Cerrâî, el-Evâʾil. Fıkıh kitaplarının tertibine göre (tahâret, salât, zekât, savm, hac vb.) yirmi bab halinde telif edilen eserde bazı konularda ilk yazılan kitaplara bir bölüm ayrılmış, birbiriyle ilgisi bulunmayan çeşitli ilkler de son bölümde zikredilmiştir. Eser müellif nüshası esas alınarak Âdil Füreycât tarafından neşredilmiştir (Dımaşk-Beyrut 1409/1988). 8. Süyûtî, el-Vesâʾil ilâ maʿrifeti’l-(müsâmereti’l-)Evâʾil. Süyûtî bu çalışmasında Ebû Hilâl el-Askerî’nin el-Evâʾil’ini özetlemekle beraber bu eseri pek çok ilâve ile birlikte fıkıh bablarına göre yeniden

yuksel dedi ki...

düzenlemiştir. Kitap İbrâhim el-Adevî ve Ali Muhammed Ömer tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1980). Adı bilinmeyen bir müellif, Süyûtî’nin bu eserinde gördüğü hatalara dair Teẕkiretü’l-evâʾil fî ıṣlâḥi Kitâbi’l-Vesâʾil ilâ maʿrifeti’l-Evâʾil adıyla bir eser yazmıştır (Brockelmann, II, 253). 9. Bosnevî Ali Dede, Muḥâḍarâtü’l-evâʾil ve müsâmerâtü’l-evâḫir. Müellif Süyûtî’nin eserini esas alıp rivayetlerin senedlerini ve kaynaklarını muhafaza etmişse de tarih ve edebiyatla ilgili kitapları taramak suretiyle ona birçok ilâvede bulunmuştur. Eser ilkler ve sonlar olmak üzere iki bölümden meydana gelmektedir. Otuz yedi babdan oluşan ilkler bölümü kitap, kalem, yazı, şiir, şairler, kadılar, isimler, lakaplar ve ibadetler gibi pek çok konuyu ele almaktadır. Sonlar bölümü ise Kur’ân-ı Kerîm, halifeler, sultanlar ve âhiret hayatıyla ilgili konuları ihtiva eder. Kitabın çeşitli baskıları yapılmıştır (Bulak 1300; Kahire 1311, 1314; Beyrut 1398/1978 [Bulak baskısından ofset]). 10. Muhammed Takī et-Tüsterî, el-Evâʾil. Şiî olan müellif çeşitli eserleri tarayarak muhtelif konulara dair ilkleri tesbit etmeye çalışmıştır (baskı yeri yok, 1363). Evâile dair eser yazan diğer Şiî müellifler hakkında Âgā Büzürg-i Tahrânî kısa bilgiler vermektedir (eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, II, 471-472).

Diğer evâil kitapları arasında Ali b. Muhammed el-Medâinî’nin (ö. 228/843) el-Evâʾil (İbnü’n-Nedîm, s. 116), Ebû Arûbe el-Harrânî’nin el-Evâʾil (Sezgin, I, 176), Mısırlı tabip Ebû Ya‘kūb İshak b. Süleyman el-İsrâilî’nin el-Evâʾil ve’l-eḳāvîl (Îżâḥu’l-meknûn, II, 275), Merzübânî’nin eski İran tarihiyle Mu‘tezile’ye dair bilgiler ihtiva ettiği söylenen el-Evâʾil (İbnü’n-Nedîm, s. 148), İbn Hacer el-Askalânî’nin İḳāmetü’d-delâʾil ʿalâ maʿrifeti’l-evâʾil (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 134) ve Şemseddin İbn Tolun’un ʿUnvânü’r-resâʾil fî maʿrifeti’l-evâʾil (EI2 [İng.], I, 759) adlı eserleri zikredilebilir.


BİBLİYOGRAFYA
İbn Ebû Şeybe, el-Muṣannef (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût), Beyrut 1409/1989, VII, 247-276.

İbrâhim b. Muhammed el-Beyhakī, el-Meḥâsin ve’l-mesâvî (nşr. Muhammed Süveyd), Beyrut 1408/1988, s. 411-414.

Kindî, Felsefî Risâleler (trc. Mahmut Kaya), İstanbul 1994, s. 127.

İbn Kuteybe, el-Maʿârif (Ukkâşe), s. 551-557.

Fârâbî, Risâletü’t-tenbîh ʿalâ sebîli’s-saʿâde (nşr. Sahbân Halîfât), Amman 1987, s. 232-235.

a.mlf., Şerḥu’l-Fârâbî li-Kitâbi Arisṭoṭâlîs fi’l-ʿİbâre, Beyrut 1971, s. 83-84.

İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 109, 116, 148.

İbn Sînâ, eş-Şifâʾ el-İlâhiyyât (1), s. 429.

a.mlf., en-Necât (nşr. Muhyiddin Sabrî el-Kürdî), Kahire 1357/1938, s. 64-65.

İbn Rüşd, Tehâfütü’t-Tehâfüt (nşr. M. Bouyges), Beyrut 1930, s. 128.

Süyûtî, el-Vesâʾil ilâ maʿrifeti’l-evâʾil (nşr. İbrâhim el-Adevî – Ali Mahmûd Ömer), Kahire 1980.

Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 134, 199-200.

R. Goesche, Die Kitāb al-awā’il: Eine Literarhistorische Studie, Halle 1867.

Îżâḥu’l-meknûn, II, 275.

Sezgin, GAS, I, 176.

Brockelmann, GAL (Ar.), II, 253.

Âgā Büzürg-i Tahrânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, Beyrut 1983, II, 471-472.

F. Rosenthal, “Avāʾil”, EI2 (İng.), I, 758-759.

yuksel dedi ki...


Müellif:
YUSUF ŞEVKİ YAVUZ
Sözlükte “varlığının üzerinden uzun zaman geçmek” anlamına gelen kıdem (kadâme) kelimesi, terim olarak “Allah’ın varlığının başlangıcı bulunmaması ve başkasına ihtiyaç duymaksızın mevcut olması” diye tanımlanır. Kur’ân-ı Kerîm’de kıdem kavramı Allah’a nisbet edilmemekle birlikte aynı kökten gelen kadîm kelimesi “üzerinden uzun zaman geçmiş eski inançlar ve nesneler” anlamında kullanılmaktadır (Yûsuf 12/95; Yâsîn 36/39; el-Ahkāf 46/11). Ayrıca Kur’an’da “varlığının başlangıcı olmayan” mânasında Allah’a nisbet edilen evvel ismiyle O’nun her şeyin yaratıcısı olduğunu ifade eden âyetler de (meselâ bk. el-En‘âm 6/102; el-Furkān 25/2) kıdem sıfatının muhtevasını pekiştirmektedir. Hadislerde “bütün yaratıklardan önce mevcut olan varlık” anlamındaki mukaddim ile (Buhârî, “Daʿavât”, 60; Müslim, “Ẕikir”, 70) İbn Mâce’nin rivayet ettiği esmâ-i hüsnâ listesinde kadîm ismi Allah’a izâfe edilmektedir (İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10).

İsbât-ı vâcib ve âlemin yaratılmışlığına ilişkin kanıtların kelâmcılarca tartışılmaya başlandığı II. (VIII.) yüzyıldan itibaren kıdem ve hudûs kavramları kelâm literatüründe kullanılmış, daha sonra ilâhî isimlerin ve sıfatların irdelenmesinde de aynı kavramlar ele alınmıştır. Başta Ebû Mansûr el-Mâtürîdî olmak üzere bütün Sünnî kelâmcıların yanı sıra Mu‘tezile ve Şîa âlimleri Allah’ın kadîm bir varlık olduğunda ittifak edip O’na kadîm vasfını nisbet etmiş, kıdemi ulûhiyyetin temel vasfı olarak görmüştür. Nitekim Ebû Ali el-Cübbâî ile Bağdat Mu‘tezilesi kelâmcılarına göre kadîm “ilâh” anlamına gelir (Eş‘arî, s. 170, 180). Mâtürîdî kıdemi, Allah’ın zâtından dolayı var olmasının ve başkasına muhtaç bulunmamasının en temel şartı olarak kabul eder. Buna göre başkasına muhtaç olmayan ve varlığı zâtının gereği olan Allah hakkında kıdem sıfatı zorunludur (Kitâbü’t-Tevḥîd, s. 12). Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî ümmetin Allah’a kadîm ismini nisbet etmekte icmâ ettiğini, bunun da yaratıklardan önce Allah’ın mevcudiyeti anlamına geldiğini belirtir (İbn Fûrek, s. 43).

Selef telakkisini benimseyenlerin yanı sıra (Şerḥu’l-ʿAḳīdeti’ṭ-Ṭaḥâviyye, s. 54) İbn Hazm gibi âlimler Allah’a kadîm isminin verilemeyeceği görüşündedir, zira Kur’an’da bu isim Allah’ı değil yaratıkları nitelemek için kullanılmıştır. Ayrıca kadîm tabiri, sözlük anlamı itibariyle bir varlığın diğer bir varlığa nisbetle zaman bakımından önceliğini ve eskiliğini ifade eder. İbn Hazm’a göre Allah’ın geçmişte belli bir zamanla sınırlı olmaksızın var olduğunu belirten ismi “evvel”dir. Bu isim O’nun varlığının zaman üstü olduğuna işaret etmektedir (el-Faṣl, II, 325-326). Ali el-Kārî de kadîmin “bütün yaratıklardan önce mevcut olmak” mânasında kullanıldığı takdirde izâfî bir muhteva kazanacağından ilâhî isimler arasında yer almasını isabetsiz görür (Mineḥu’r-ravżi’l-ezher, s. 27)

yuksel dedi ki...

Allah’ın kıdem sıfatıyla nitelendirilmesinde ittifak eden kelâmcılar bunun zât-sıfat ilişkisi açısından ne anlama geldiği konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir, bu görüşleri şöylece özetlemek mümkündür: 1. Allah’ın kadîm olması zâtı üzerinde zâit bir kıdem sıfatından dolayı değil zâtından dolayıdır. Bu durumda kıdem “varlığından önce yokluğun geçmemesi” anlamına gelir. Eğer Allah zâtının ötesinde bir kıdem sıfatı ile kadîm olsaydı bu takdirde bu sıfatı başka bir kıdem sıfatıyla mevcut olması gerekirdi ki bu, sonuçta teselsüle götürür. Mu‘tezile, Eş‘ariyye, Mâtürîdiyye ve Şîa kelâmcılarının büyük çoğunluğu bu görüşü benimser (İbn Fûrek, s. 27; Kādî Abdülcebbâr, s. 107; Gazzâlî, s. 21; Beyâzîzâde Ahmed Efendi, s. 124). Ancak Mu‘tezile kelâmcıları kıdemi Allah’ın zâtına ait en özel bir sıfat olarak kabul ettiğinden Sünnîler’ce benimsenen mâna sıfatlarını nefyetmişlerdir (Şehristânî, I, 44; Seyfeddin el-Âmidî, s. 40). 2. Allah’ın kadîm olması zâtı ötesinde bir kıdem sıfatının bulunması demektir, yani Allah kıdem sıfatı ile kadîmdir; tıpkı ilimle âlim, kudretle kādir, irade ile mürid olması gibi. Kıdem, Allah’ın zâtından yokluğu nefyettiği için selbî-tenzihî sıfatlar arasında yer almakla birlikte vücûdî (sübûtî) sıfat özelliği de taşır. Erken devir Sünnî kelâmcılarından İbn Küllâb ve Ebü’l-Abbas el-Kalânisî’nin yanı sıra mütekaddimîn devriyle yeni ilm-i kelâm devrine ait bazı Mâtürîdiyye kelâmcıları bu görüştedir (Eş‘arî, s. 170; Nesefî, I, 210; Arapkirli Hüseyin Avni, s. 3; İzmirli, II, 88-89). Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’nin kıdemi nefsî bir sıfat olarak isimlendirip benimsediği ileri sürülmüşse de (M. Muhyiddin Abdülhamîd, s. 74-75) İbn Fûrek bu görüşün Eş‘arî’ye nisbet edilmesinin hatalı olduğunu belirtir (Mücerredü’l-Maḳālât, s. 326). 3. Allah’ın kadîm olması ulûhiyyet sıfatı bulunduğu anlamına gelir, yani kadîm ismi Allah’ın ilâh olduğunu ifade eder. Mu‘tezile’den Ebû Hâşim el-Cübbâî bu görüştedir (Tehânevî, II, 1211-1212). Bu görüşlerden İbn Küllâb ile bir kısım Mâtürîdiyye âlimine ait olan görüş, Sünnîler’in sıfatlar konusunda benimsediği sıfât-ı meânî teorisine uygun görünmektedir. Sünnî kelâmcıların çoğunluğu ise kıdem konusunda Mu‘tezile’ye ait olan sıfât-ı ma‘neviyye teorisini benimsemiştir.

İslâm filozoflarının tesiriyle kelâm literatüründe kıdem zamânî, izâfî ve zâtî olmak üzere üç kısımda mütalaa edilmiştir. Var oluş zamanının başlangıcı bulunmayan ve varlığı üzerinden yokluk geçmeyen mevcuda “kıdem-i zamânî ile kadîm”, varlığı üzerinden uzun zaman geçen ve başkasına nisbetle daha eski olan mevcuda “kıdem-i izâfî ile kadîm” denilmiştir. Allah’ın zâtı ile kadîm olduğunu savunan İslâm filozofları âlemi de kıdem-i zamânî ile kadîm bir varlık kabul ederler. Allah’tan başka kadîm varlığın bulunmadığına inanan kelâm âlimleri ise âlemin hâdis olduğunu ısrarla belirtmiş ve İslâm filozoflarının kıdem-i âlem görüşünü eleştirmiştir (eleştiriler için bk. MEŞŞÂİYYE).


BİBLİYOGRAFYA
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ḳdm” md.

Cürcânî, et-Taʿrîfât, “Ḳıdem” md.

a.mlf., Şerḥu’l-Mevâḳıf, İstanbul 1239, s. 500.

Tehânevî, Keşşâf, II, 1211-1212.

Buhârî, “Daʿavât”, 60.

Müslim, “Ẕikir”, 70.

İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10.

Eş‘arî, Maḳālât (Ritter), s. 170, 180, 517.

Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevḥîd, s. 12.

İbn Fûrek, Mücerredü’l-Maḳālât, s. 26-28, 43, 326.

Kādî Abdülcebbâr, Şerḥu’l-Uṣûli’l-ḫamse, s. 107, 180-181.

İbn Hazm, el-Faṣl (Umeyre), II, 325-326.

Gazzâlî, el-İḳtiṣâd fi’l-iʿtiḳād, Kahire, ts. (Mektebetü Mustafa el-Bâbî), s. 21.

Nesefî, Tebṣıratü’l-edille (Salamé), I, 56, 210-211.

Şehristânî, el-Milel (Kîlânî), I, 44.

Fahreddin er-Râzî, Kitâbü’l-Erbaʿîn (nşr. Ahmed Hicâzî es-Sekkā), Kahire 1406/1986, I, 132.

Seyfeddin el-Âmidî, Ġāyetü’l-merâm (nşr. Hasan Mahmûd Abdüllatîf), Kahire 1391/1971, s. 40.

Şerḥu’l-ʿAḳīdeti’ṭ-Ṭaḥâviyye, s. 54.

yuksel dedi ki...

Şerḥu’l-ʿAḳīdeti’ṭ-Ṭaḥâviyye, s. 54.

Teftazânî, Şerḥu’l-ʿAḳāʾid, İstanbul 1325, s. 65-66, 100.

Ali el-Kārî, Mineḥu’r-ravżi’l-ezher fî şerḥi’l-Fıḳhi’l-ekber, Kahire 1375/1955, s. 27.

Beyâzîzâde Ahmed Efendi, İşârâtü’l-merâm (nşr. Yûsuf Abdürrezzâk), Kahire 1368/1949, s. 124.

Arapkirli Hüseyin Avni, İlm-i Kelâm, İstanbul 1331, s. 3.

İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, II, 88-89.

M. Muhyiddin Abdülhamîd, en-Niẓâmü’l-ferîd, Kahire 1955, s. 74-77

yuksel dedi ki...

İlahi kudretin açık belge ve damgasını kendinde taşıyan insani yaratılışındaki hikmete yönelik olarak şeref düzeyinde tutan iki önemli sebep vardır: İmân ve Salih amel..Bu iki değer ölçüsünü çekip aldığımız zaman geriye, yiyen, içen ve mide kavgası yapan bir canlı kalır.
(5) Okumayı ilmin anahtarı saymakta,...
Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meâli.
Celâl Yıldırım
Anadolu Yayınları
sy.1199.

yuksel dedi ki...

Kur'ân ayrıca geleceğe yönelik önemli bir habere parmak basıyor : İnkârcı milletlerin sanat ve tekniğinin bir gün kendi başlarına büyük belâ açacağını, onların kendi felâketlerini kendi elleriyle hazırladıklarını açıklıyor.
Tefsirli Kur'an Kerim Meâli
Celâl Yıldırım.
Anadolu Yayınları.
sy.509.

yuksel dedi ki...

Gelişen teknik ve modern silahlar, Allah c.c. korkusundan, Âhiret sorumluluğundan uzak bir duygu ve inanç doğrultusunda kullanıldığı taktirde, önce onu imal edenleri yok edecektir.
Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meâli
Celâl Yıldırım.
Anadolu Yayınları.
sy.509.
Ra'd Suresi 31.âyet.

yuksel dedi ki...

31. Eğer Kur’an, (dedikleri gibi bir kitap) olsaydı da, (okuyunca) onunla dağlar yürütülse veya onunla yer yarılıp parçalansa ve onunla ölüler konuşturulsaydı (iman etmeyen yine iman etmezdi). Ama (Kur’an bunlar için inmemiştir), bütün işler Allah’a aittir. İman edenler (kâfirler hakkında) daha bilmediler mi ki[6] eğer Allah (kulları iradelerine bırakmayıp da) dileseydi, bütün insanları doğru yola iletirdi?[7] (Allah’ın emirlerinden yüz çevirip) küfre sapanlara gelince, Allah’ın vaadi (kıyamet) gelinceye kadar; yaptıkları işler yüzünden ya kendilerine şiddetli bir felaket gelecek veya (o felaket) yurtlarının/evlerinin yakınına inip duracaktır. Şüphesiz ki Allah vaadinden dönmez. [bk. 14/47]

yuksel dedi ki...

[1] İçerisinde böyle birbiriyle alakalı iki istifham (soru) hemzesinin bulunduğu âyetler 11 tanedir. Âyette görüldüğü gibi ilki kabul anlamında, ikincisi ise kabul etmeme anlamında bir sorudur.

[2] Sicistânî, s. 93.

[3] “Bilmez misin ki kat’î bir düsturdur bu Hak’ça / Bir kavmi bozmaz Allah, onlar bozulmadıkça” (M. Âkif). Veya “onlar özlerindeki (kötü halleri)ni (iyiye) değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmez” (Elmalılı, IV, 2964). Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi, yüce Allah insan ve toplum iradesini; iyiyi ve güzel ahlâkı, yani İslâm’a uygun yaşayışı veya bunların aksini seçme konusunda serbest bırakmış, buna göre de karşılık takdir etmiştir. Aynı zamanda toplumun yöneticileri de kendilerinin bir örneği olduğundan, Peygamber Efendimiz’in: “Siz nasılsanız öyle idare edilirsiniz.” diye buyurduğu mübarek sözlerini de göz önünde tutarak, önce toplum fertlerinin, güzel ahlâk yönünden gelişmiş olması lazımdır. [bk. 8/53 ve dipnotu; 16/36]

[4] Secde âyeti konusunda bk. 7/206.

[5] Batıl taraftarı kâfir ve münâfıklar için verilen bazı misaller için bk. 2/8-20, 204-206; 4/141-145; 24/39-40; 63/3-4.

[6] Âyet-i kerîmedeki “yey’es” kelimesi Havâzin ve Naha’ kabileleri dilinde “bilmek” mânasınadır (Celâleyn).

[7] Allah dileseydi mutlaka her şey O’nun dilediği gibi olurdu. Fakat Allah, imanı ve küfrü bildirdi. Kullara da onun seçimi için irade verdi ve sorumluluk yükledi. [krş. 16/37]

[8] Bu eksilme, bazen mağlup olunan harplerle, bazen de yere batıran depremler ve yer kaymaları sebebiyle veya yerkürede meydana gelen olaylar neticesinde iki kutup bölgesinden dünya hacminin eksilmesi şeklinde olabilir. Her şey, Allah’ın takdiri, kanunu gereğidir. Cenâb-ı Hakk’ın müslümanlara fetih ve yardımı ile kâfirlerin diyarları gitgide küçülecek, İslâm yeryüzüne bütünüyle hâkim olacaktır. Âyette buna işaret vardır. (Beydâvî).

yuksel dedi ki...

47. O halde asla, Allah’ın peygamberlerine verdiği sözden döneceğini sanma! Şüphesiz Allah mutlak galip, intikam sahibi (herkesin hak ettiği cezayı verici)dir.

yuksel dedi ki...

vülgarizasyon
ad
(karmaşık, anlaşılması güç bir metni vb.) herkesin anlayabileceği bir biçime sokma işi, yalınlaştırma.
Oxford Languages sağlayıcısından tanımlar
Geri bildirim
Çeviriler ve daha fazla tanım
Imageeksisozluk.com › vulgarizasyon--27...
Web sonuçları
vülgarizasyon - ekşi sözlük
vülgarizasyon. şükela: tümü | bugün. anlatilanin dinleyicinin anlayabilecegi dile donusturulerek anlatilmasidir. daha cok bilimsel olaylari aciklamak isteyen universite cevreleri halka bunu sunmadan once vulgarizasyon ...
Imagewww.lugatim.com › vülgarize
Kubbealti Lugati - vülgarize kelimesi anlamı, vülgarize nedir?
(Fr. vulgarisé) Halkın anlayacağı duruma getirilmiş: “Vülgarize eser.” ѻ Vülgarize etmek: Halkın anlayacağı duruma getirmek.
Imagewww.nedirnedemek.com › vülgarizas...
vülgarizasyon - Nedir Ne Demek
vülgarizasyon ne demek? Bir şeyi anlatırken onu dinleyen herkesin anlayacağı bir şekle sokarak anlatma. (en) Vulgarisation. Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın. İsim. Yorum / Bilgi. Gönder. © Nedir Ne Demek (NND ...
Kullanıcıların yaptığı diğer aramalar
Vülgarize etmek ne demek
Vulgarizasyon ne demek
Vulgarize Ne Demek
Vülgarize Nedir
Imagewww.tozlumikrofon.com › vulgariz...
Web sonuçları
Vülgarize Nedir? Ne Demek? Cümle İçi Kullanımı ve Kökeni? | Tozlu Mikrofon
16 Kas 2019 — Vülgarize nedir, ne demek ve ne anlama geliyor? Vülgarize kelimesinin sözlük anlamı nedir? Daha önceki yazılarımızda gündelik hayatta sıkça kullanılan veya kullanımı eskiyen çeşitli kelimelerden söz ...
Imagewww.seslisozluk.net › vülgarize-nedir...
vülgarize - Sesli Sözlük
vülgarize çevirisi anlamı nedir nasıl telaffuz ediliz.
Imagedunyasozluk.com › vulgarizasyon.h...
vülgarizasyon - Dünya Sözlük
22 Ara 2012 — basite indirgeme. mürekkep olanı tarz-ı basit ile cem' edebilme. bazılarına göre halk tabanına indirip mananın içini boşaltma. (bkz: efradını cami ağyarın.

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
286 1 Ümmetimden mülhem olan arifleri bırakın. Cennete de, Cehenneme de kondurmayın Sahibine bırakın. Taki Allah kıyamet gününde onlar hakkındaki hükmünü versin. Hz. Ali (r.a.)
286 2 Ben sizi bıraktığım kadar siz de beni bırakın. Sizden evvelkiler, işte bunun için, çok sual sormak ve Peygamberleri ile ihtilafa düşmek sebebiyle helak oldular. Size neyi emrettimse, elinizden geldiği kadar onu yapınız. Neyi menettimse onu bırakınız. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
286 3 İslamın tepesinin tepesi Allah yolunda cihaddır. Buna ancak müslümanların efdali mazhar olur. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
286 4 Ana karnındaki yavrunun boğazlanması, anasının boğazlanması ile tahakkuk eder. (Diri çıkarsa bir bıçakta ona yetiştireceksin) Hz. Câbir (r.a.)
286 5 Tüylenmiş yavrunun kesilmesi, anasının kesilmesi ile tahakkuk eder. Mevcut kanı aksın diye ayrıca boğazlanır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
286 6 Peygamberleri zikretmek ibadettendir. Salihleri anmak, günahlara kefarettir. Ölümü hatırlamak sadakadır Cehennemi hatırlamak cihaddandır. Kabri anmak sizi cennete yaklaştırır. Kıyameti anmak ise sizi ateşten uzaklaştırır. İbadetin efdali çareyi terketmektir. Alimin sermayesi kibri terktir. Amelin bedeli hasedi terk ve günahlardan yüreğin yanışı da tevbenin özüdür. Hz. Muaz (r.a.)
286 7 Öyle büyük bir günah vardır ki, insanlar ondan dolayı Allah'dan mağfiret dahi istemezler. Bu da "Dünya Sevgisi"dir. Hz. Muhammed İbni Umeyr (r.a.)
286 8 Alimin günahı bir günahtır. Cahilinki iki günahtır. Alim, günaha düşmesiyle azab olunur. Cahil ise hem günaha düştüğü, hem de öğrenmediği için azab olunur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
286 9 Gözün kör olması günahlara mağfirettir. Kulağın sağır olması da günahlara mağfirettir. İnsanın vücudundan kaybettiği her şey günahına sebebi mağfirettir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
286 10 Annem Beni doğurduğunda kendisinden bir nur zahir oldu. Ve o nurla "Basrâ"nın köşkleri ışıklandı. Hz. Ebul acfa (r.a.)
286 11 Annem gördü ki, kendisinden bir nur zahir olmuş ve onunla Şamın köşkleri aydınlanmıştı. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
286 12 Aklın başı, Allah'a imandan sonra haya ve iyi ahlaktır. Hz. Enes (r.a.)
286 13 Sidrenin yanında Cebrail (a.s.)'ı gördüm. Altıyüz kanadı vardı ve kanadlarının tüylerinden inci ve yakutlar saçılıyordu. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
286 14 Rabbimi uykumda gördüm. Bir yeşillikte ve zülfü bol bir genç şeklinde idi. Ayağında altından ayakkabılar ve yüzünde altın bir nikab vardı. Hz. Ümmü Tufeyl (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
492 1 İhramdaki adam evlenmemsin, nikah yapmasın ve kadına da talib olmasın. Hz. Osman (r.a.)
492 2 Ya Ebu Bekir (r.a) Allah sana Rıdvanı Ekberi verdi. Dedi ki; "Onun Rıdvanı Ekberi nedir?" Buyurdu ki, muhakkak ki Allah halka umumi olarak tecelli edecek, sana ise hususi olarak tecelli edecektir. Hz. Enes (r.a.)
492 3 Ya Ebu Bekir, muhakkak Allah Adem (a.s)ı yaratmasından Beni Peygamber olarak göndermesine kadar, Bana iman edenlerin sevabını Bana verdi. Ve Allah Teala sana da ya Ebu Bekir, Benim Peygamber gönderilmemden kıyamete kadar Bana iman edenlerin sevabını verdi. Hz. Ali (r.a.)
492 4 Ey Ebu Bekir Allah sana "Sıddık" ismi verdi. Hz Umumi Hani (r.a.)
492 5 Ey Ebu Eyyüb, Allah ve Resulünün yapanından razı olacağı bir sadakayı sana söyleyeyim mi? İnsanların arası bozuldu mu ıslah edersin ve birbirinden uzaklaştıklarında aralarını yaklaştırırsın. Hz. Ebû Eyyub (r.a.)
492 6 Ya Ebu Eyyub, kabirlerinde azab görmekte olan yahudilerin feryadlarından benim işittiğimi sen de işitiyor musun? Hz. Ebû Eyyub (r.a.)
492 7 Ya Ebu Eyyub, sen onu İranlı diye ayıblama (Selman (r.a)ı), Eğer din Süreyya yıldızında asılı olsaydı, Faris evladından bazıları ona yetişirdi. Hz. Sefine (r.a.)
492 8 Ya Ebu Cüheyfe, geyirmeni kısa tut. Kıyamette insanların açlıkları en uzun sürecek olanları dünyada toklukları fazla olanlarıdır. Hz. Mikdam (r.a.)
492 9 Ya Ebud Derda, diğer geceleri bırakarak Cuma gecesini ihyaya ve diğer günleri bırakarak Cuma günüün oruca tahsis etme. Hz. Ebud Derda (r.a.)
492 10 Ya Ebud Derda, bedeninin senin üzerinde hakkı vardır. Ehlinin senin üzerinde hakkı vardır. Rabbının da senin üzerinde hakkı vardır. Şu halde her hak sahibinin hakkını ver. Oruç tut ve ye. Kıyam et ve uyu ve de ehline git. Hz. Ebû Cüheyfe (r.a.)
492 11 Ya Ebu Zer Ben seni zayıf görüyorum. Halbuki Ben kendim için sevdiğimi senin içinde severim. Sakın iki kişiye emir olma ve yetim malını üzerine alma. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
492 12 Ya Ebu Zer, mescidde senin gözünde en yüksek adama bak. Dedi ki: "Baktım bir de ne göreyim üzerinde kıymetli bir elbise olan bir adam, dedim ki,u." Buyurdu ki, bir de mescidde en aşağı olan adama bak, Dedi ki; "Baktım bir de ne göreyim, üzerinde yırtık elbiseler olan bir adam, dedim ki şu." Buyurdu ki, Nefsim yed-I kudretinde Olana yemin ederim ki; kıyamet gününde Allah indinde şu yamalı adam onun gibi (güzel elbiseli olan) yer dolusu adamdan hayırlıdır. Hz. Ebû Zerr (r.a.)

yuksel dedi ki...

Mecelle'nin külli kaideleri her devir ve zamanda hayata, hukuki hadiselere tatbiki kabil, felsefi ve dinamik hukuk kaideleridir; hukuk zekâsını inkişaf şehrahında işletecek, bir hayat pratiği vücuda getirecek düsturlardır.
Hukuk Tarihi ve Tefekkürü Bakımından
MECELLE
Dr.A.Refik Gür.
sy.209,210.

yuksel dedi ki...

Garb diyarının Batışı, ( Untergang des Abendiandes) adlı meşhur eserinde ( Bd.Iı ff. 97)
Oswald Spengier şöyle diyor:
"Eski hukuk, cisimlerin hukuku idi, zamanımızın hukuku ise fonksiyonlar hukukudur.Romalılar statik bir hukuk nizamı meydana getirmişlerdi, bizim vazifemiz ise bir hukuk dinanizmi yapmaktır".
Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından
MECELLE
Dr.A.Refik Gür.
sy.208.

yuksel dedi ki...

Mecelle'nin külli kaideleri her devir ve zamanda hayata, hukuki hadiselere tatbiki kabil, felsefi ve dinamik hukuk kaideleridir; hukuk zekâsını inkişaf şehrahında işletecek, bir hayat pratiği vücuda getirecek düsturlardır.
Hukuk Tarihi ve Tefekkürü Bakımından
MECELLE
Dr.A.Refik Gür.
sy.209,210.

26 Kasım 2020 21:00 Sil
Blogger yuksel dedi ki...
Garb diyarının Batışı, ( Untergang des Abendiandes) adlı meşhur eserinde ( Bd.Iı ff. 97)
Oswald Spengier şöyle diyor:
"Eski hukuk, cisimlerin hukuku idi, zamanımızın hukuku ise fonksiyonlar hukukudur.Romalılar statik bir hukuk nizamı meydana getirmişlerdi, bizim vazifemiz ise bir hukuk dinanizmi yapmaktır".
Hukuk Tarihi Ve Tefekkürü Bakımından
MECELLE
Dr.A.Refik Gür.
sy.208.

YANITLAYINSIL

yuksel28 Kasım 2020 00:26
Fahretddin er-razi (v.606/1210) , bu konuda şöyle demektedir:
Eğer zenginler, fakirlerin mühim ihtiyaçlarını gidermezler ve bu noktadan doğacak yarayı tedavi etmezlerse, şiddetli ihtiyaç ve geçim sıkıntısı onları, Müslümanlığa düşman kimselerin cephesine katılmaya; veya hırsızlık ,yol kesme, adam öldürme vb. kötülükleri işlemeğe sevkeder.
"İşte Zekât, bu açıdan büyük fayda sağladığı için Allah c.c. ın hikmeti, onun kullara farz olmasını gerektirdi.".
İslam'da Zekât Müessesesi
Yunus Vehbi Yavuz.
sy.162.

YANITLAYINSIL

yuksel28 Kasım 2020 00:29
Özellikle işçilerin çalışma saatlerinin azaltılması gerekir, işsizlik olmaması isteniyorsa.
Yüksel Çelik.

YANITLAYINSIL

yuksel28 Kasım 2020 00:32
Devlet imkanlarından sadece memurlar ve devlet müesseselerinde çalısanların değilde toplumun düşük gelir sahiplerinden başlayarak herkese dağıtılması gerekir.
Yüksel Çelik.

yuksel dedi ki...

Blogger yuksel dedi ki...
Blogger yuksel dedi ki...
Ümmetim on beş şei yaptığı vakit bela başlarına iner buyurdu.
1-Devlet malı yalnız bir kısım insanlara (makam sahiblerine) verilip, ötekilerin mahrum bırakıldığı;
2-Emanetin kendisine bırakılan kişi tarafından ganimet sayıldığı;
3-Zekatın ödenmesi gereken bir zrsr telakki edildiği;
4-Kocanın her hususta karısının emrinde buljnduğu;
5-Kişinin anasına isyan ettiği;
(Aile yapısında manevi bağların bozulduğu)

Dini, İlmi, Fesefi
Yeni Ansiklopedi.cilt.2.sy.996.

27 Eylül 2020 01:49 Sil
Blogger yuksel dedi ki...
yuksel27 Eylül 2020 07:12
996
KIYAMET ALAMETLERİ
تعلمون أنه لن يرى أحد منكم ربه حتى يموت وكان الدجال مكتوب بين عيه کافر قراه من كرة عمله
Yani: Bilirsiniz ki, sizden hiç bir kimse ölünceye kadar Rabbini
görmeyecektir. Şu muhakkaktır ki, Deccal'ın iki gözü arasında
“kâfir" yazılıdır, onun işi ve icraatını beğenmiyen herkes bu yazıyı
okur.» (192) (Bak: 650. p.başı)
2049 - Diğer bir rivayet de mealen şöyledir:
«Ümmetim on beş şeyi yaptığı vakit bela başlarına iner, buyurdu.
-Ey Allah'ın Resulü! Bunlar nedir? denildi. Peygamber (A.S.M.):
1-Devlet malı yalnız bir kısım insanlara (makam sahiblerine)
verilip, ötekilerin mahrum bırakıldığı;
2-Emanetin (Bak: 801. p.) kendisine bırakılan kişi tarafından
ganimet sayıldığı;
3-Zekatın ödenmesi gereken bir zarar telakki edildiği;
4-Kocanın her hususta karısının emrinde bulunduğu;
5-Kişinin anasına isyan ettiği (aile yapısında manevi bağların koptuğu);
6-Kişinin (enaniyetine çok hoş gelen aşırı tarafgir) dostunu, (hakka
bağlı olanlara tercih edip) çok iltifatkâr karşıladığı;
7-Babasına cefa ettiği (aile müessesesinin manevi nizamı bozulduğu);
8-Mescidlerde yüksek sesle konuşulduğu (Bu ihbar-1 Nebevide; siyasi
tarafgirlik, cemaati taassub ve halkın hissiyatına hitaben heyecanlandırıp
cemaatin teveccühünü toplamak ve kendine bağlamak gibi ihlasa münafi
olan hissi temayüllerle yapılan heyecanlı vaazların zuhur edeceğine de
işaret vardır);
9-Bir kavmin (milletin) en alçağı, o halkın ilk adami (reisi) olduğu;
10-Bu kişinin, şerrinden korkulduğu için ikram edildiği (tarafgirlik
gösterildiği);
11-İçkinin bol bol içildiği;
12-İpek elbiselerin giyildiği (aşırı lüks hayata girildiği);
13-Şarkıcı kadınların
14-Çalgı âletlerinin yaygın hale geldiği;
15.Ve bu ümmetin sonundakilerin, ilkte bulunanları (geçmiş
muhterem ecdadı) lânetlediği vakit, bu onbeş şey gerçekleşmiş
demektir. İşte bu saydıklarım meydana geldiği vakit, kızıl rüzgârı
veya hasfı ya da mesh'i (Bak: Mesh) bekleyin.»(193)
Bu hadiste onbeş kıyamet alametinin bildirilmesi, ahirzaman fitnesine
karşı ümmeti ikaz etmek içindir. Bu sebeble her müslüman kişi, böyle
hadislerden gereken ibret dersini almalı, yalnız malumat kazanmak
niyetiyle bakmamalıdır. Bildirildiği gibi ahirzaman fitnesinin dehşetli
hususiyetlerini görüp, gereken tedbirleri de almahdır.
(192): T.T.ci:5 hadis:1040
(193): T.T.ci:5 hadis:1009 (Tirnizi fiten/38'den naklen

yuksel dedi ki...

doğuran azman kapitalist küresel sistem sorgulanmadan asla
ManşetKoronavirüsGündemDünyaSporEkonomiTeknolojiHayatYazarlarVideoFoto GaleriBilgi KartlarıİnfografikSon Dakika
Yazarlar
Bugün Yazanlar
Gazete Yazarları
Spor Yazarları
Arşiv Yazarları

GAZETE YAZARI
Salgını doğuran azman kapitalist küresel sistem sorgulanmadan aslâ!
Yusuf Kaplan
Yusuf Kaplan
Gazete Yazarı
27 Kas 2020, Cuma
PAYLAŞ


Dünyayı sürüleştiriyorlar...

İnsanlığa sürü muamelesi yapıyorlar. Böylelikle insanı fenâ hâlde aşağılıyorlar!

Kim yapıyor bunu?

Küresel sistem ve lordları.

KÜRESEL SİSTEM: RUHSUZ VE AZMAN BİR MAKİNA!

Küresel sistem, paranın, gücün kutsandığı, insanın aşağılandığı devâsâ bir makina.

Ruhsuz. Acımasız. Zorba. Şeytânî bütün özelliklere, ürperticiliklere sahip bir drakonyan mekanizma!

Küresel kapitalist teknopagan dijital uygarlığın ayak sesleri bu... Gelişi... Ürpertici biçimlerde gelişi hem de...

Tanrısı para. Tapınakları bankalar. Peygamberleri bilim adamları. Bütün insanlıksa köleleri.

Batılılar, sanıldığının aksine, insana değer vermediler. Batılıların insana değer verdikleri fikri, sadece çağdaş bir hurafeden ibaret!

Batılılar, Tanrı’yı değersizleştirdiler; varlığın zorunlu hiyerarşik yapısını yerle bir ettiler; insanı tanrılaştırdılar, insanın diğer varlıklar ve dünya üzerinde hegemonya kurmasını, kontrol ve kolonizasyon işlemlerine soyunmasını meşrûlaştırdılar.

İnsanı insan olarak değil insanüstü bir varlık olarak konumlandırarak tanrıyı karikatürize ettiler, insanı tanrısal bir konuma yerleştirdiler.

Böylelikle insanın azmanlaşmasının kapısını sonuna kadar açmış oldular...

İnsan azmanlaştı, haddini aştı...

Dünyayı cehenneme çevirdi, yaşanılamaz bir yere!

Batılı insan, elbette.

Batılı insan, bütün kıtaları işgal etti. Bütün kültürleri yağmaladı. Bütün dinleri fosilleştirecek barbarca bir saldırı üretti insanlığın medeniyet birikimine karşı!

Tabiatı ele geçirdi. Tabiatı sonuna kadar işleyerek ve sömürerek, bu kez insanın da sonunu getirecek, bir düğmeye basarak bütün insanlığı yok edecek silahları üreten bilim, teknoloji kutsandı. Kutsanan bilim, teknoloji insanın kontrolünden çıkma, insanı kontrolüne alma tehlikesinin eşiğine getirip bıraktı insanlığı

yuksel dedi ki...

1968 hareketi sonrasında yine tıp çevrelerinde (bu kez yoğunluklu olarak psikiyatri tabipleri arasında) ortaya çıkan Baider Mainhoff çetesinin Alman devleti tarafından nasıl temizlendiğini (=katledildiğini) biliyoruz artık.

EKONOMİK DARBE’LER VE KAOSLARA DİKKAT!

Koronavirüs sonrası dünyanın alacağı şekil üzerinde derinlemesine düşünmek zorundayız.

Koronavirüs sonrasında bizi, insanlığı, nasıl bir dünya bekliyor olacak, bunu bilmiyoruz.

Bildiğimiz tek şey, bildiğimiz dünyanın sonu olacağı, bütün dünyanın bu noktaya, bu çıkmaz sokağa nasıl olup da sürüklendiğinin her yerde kıyasıya sorgulanacağı...

O yüzden bundan sonra nasıl bir süreç yaşayabileceğimiz sorusunu, bu noktaya nasıl geldiğimizi çok iyi tahlil ederek cevaplayabiliriz. Artık bildiğimiz dünya olmayacak ama geleceğin dünyasını da bu bildiğimiz, içinde yaşadığımız ve bizi bir çıkmaz sokağın, bir kabusun eşiğine fırlatanlar belirlemeye çalışacaklar!

Bunun için öncelikle kaos çıkaracaklar, daha doğrusu salgın sürecinden sonra ekonomik darbe üstüne ekonomik darbe yapacaklar, bu ekonomik darbeler münhasıran en zayıf ülkeleri perişan edecek ama “gelişmekte olan ülkeler”i, perperişan edecek, siyasî ve sosyal kaosların, yıkımların eşiğine fırlatarak, bu ülkelerin küresel sisteme bağlanan, bağlı olan ölüm fişinin çekilmesi çok daha kolaylaşmış olacak.

Bu salgının tesadüfen ortaya çıkmadığı, dünyaya silbaştan nizam vermek, birbirinin boğazına çökecek kadar can çelişme sürecine giren öfkeli aktörlere sahip kapitalist küresel sistemin ömrünü bir süre daha uzatmak ve korona sonrasında yeni bir düzen kurmak amacıyla laboratuvarda üretilip dünyaya salındığı konusundaki kuşkularım gittikçe artıyor benim.

O yüzden hem korona sonrası sürece hem de yapay olarak icat edilerek gerçeğe dönüştürülecek kaoslara hazırlıklı olmalıyız. Dünyanın başka ülkelerinde olduğu gibi Türkiye gibi ekonomik açıdan büyüyen orta ölçekli bir ülkeyi, “ekonomik darbe”lerle köşe sıkıştırıp boyun eğdirmeye, bu arada fırsat bulduklarında da bir savaşa sürükleyerek diz çöktürmeye çalışacaklarını aslâ unutmayalım, diyorum.

Özetle: Bu salgın sürecini ve sonrasını belirleyen küresel kapitalist sistem bütün küresel platformlarda yüksek sesle sorgulanmalı, salgının nedenleri çok iyi araştırılmalı, salgınla mücadelede ülkeyi ekonomik kaosa sürükleyecek yanlış politikalardan kaçınmaya ve toplumun ekonomik açıdan en zayıf kesimlerinin bu süreçten olabildiği ölçüde en az etkilenmeleri için sosyal adaleti eksene alana ekonomi politikaları geliştirmeye özen gösterilmeli.

Vesselâm.

yuksel dedi ki...

GİZLİ GÖREVLE LİBYA'YA GİDEN ATATÜRK HALI
TÜCCARI KILIĞINDAYDI
Halı tüccarı kılığında Mısır'a giden Mustafa Kemal'in ve diger
anla Teşkilatı Mahsusacı Kara Kemal sorumluydu.
futihat ve Terakki'yi Ittihad-1 Islam (Islam birligi) projesine tepik
eden Trablusgarp'ın Italyanlar tarafından işgal edilmesiydi.
Ittihat ve Terakki, iktidarın dizginlerini ele geçirdiklerinde bu
projeye bel bağladı. İttihatçı eylemciler Libya'da kazandıkları tecrü-
beden Balkan ve I. Dünya savaşlarında da yararlanacaklardı.
Enver Paşa'nın liderliğindeki Teşkilatı Mahsusa, Libya'da silah,
cephane ve profesyonel asker kıtlığına rağmen, mükemmel bir geril-
la harbini örgütleyerek, 200.000 kadar Italyan askerini sahil şeridine
kilitlemeyi başarıyordu.
Trablusgarp'ta, sonradan çoğu Teşkilatı Mahsusacı olan ünlü
İsimler gerillacılık yaptı.
Bunların başında Mustafa Kemal Paşa, Nuri ve Halil Paşalar, Ali
Fethi Okyar, Kuşçubaşı Eşref ve Hacı Selim Sami, Kel Ali lakaplı Ali
Cetinkaya, ilk tayyareci şehitlerden Sadık Bey, Çerkez Reşit Bey, Sü-
leyman Askeri, Fuat Bulca, Yakup Cemil, Nuri Conker, Rauf Orbay
gibi isimler yer alıyordu.
Ünlü Masonlardan Ord. Prof. Mim Kemal Öke de yüzbaşı rüt-
betinde Derne cephesindeydi. Prof. Ayhan Songar'ın babası Nazmi
Bey ve ünlü seyyah Abdurreşit İbrahim de Libya'ya giden gönülla
"FUAT, TRABLUSGARP'A GİDİYORUZ,
SEN DE GELİYORSUN"

YANITLAYINSIL

yuksel28 Kasım 2020 04:10

Ilim ehli ve ilim öğrenmenin önemi:
Eger büyük alimler Allah'ın veli kullan değilse,
Allah Teâlâ'nin veli kullanının bulunmaması
gerekirdi. Bu durumda cahiller Allah (cc)'ın veli
kulları olamazlar (Bilgin, s. 243).
Ilmi dünyayı elde etmek maksadıyla öğrenen, onun
bereketinden mahrum kalır. Bu tür insanlar ilimde
tam olarak derinleşemeyeceğinden, başkalan onun
ilminden pek fazla yararlanamaz Islam dinini
korumak niyetiyle ilim Öğrenenlerin ilmi artar ve
onun inceliklerine vâkıf olur. Ayrıca onların
ilminden yararlananlar çok bulunur (Bilgin, s. 243).
Bir kimse ilmi, dünya için öğrenirse ilimo
kimsenin kalbinde sağlam yer etmez ve hiç kimse o
ilimden yararlanamaz. o ilmin hiç bereketi de
olmaz. Kim ilmi ahiret için öğrenirse o ilimde
bereket olur, kalpte muhkem olur ve ondan herkes
istifade eder, faydalanır (Kacalin, II, s. 58).
Şakik Ton Torahim şöyle der. Hazret-i Imam-1
A'zam. Ibrahim bin Edhem'e: "Ey İbrahim, Allahu
Teala ibadetlerden sana salih azik verdi. Ilim de
senin kapında olsun; zira ibadetin başı ilimdir ve
daima amel de ilimle elde edilir." dedi (Kaçalin, II,
s. 58)
Ebu Hanife, Ibrahim Edhem'e şöyle dedi: “Ey
Ibrahim! Senin
ibadet hususundaki
başarın
yerindedir. Fakat ibadetin başı ve dini işlerin
olgunluğu ilimle olduğundan, onu da çok değerli
tutmalısın." (Bilgin, s. 244)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
280 1 Ümmetimin hayırlıları alimleridir. Ve alimlerinin hayırlıları da merhametlileridir. Agah olun, Allah Teala cahilin bir günahını affetmeden önce, alimin kırk günahını affeder. Yine bilin ki, merhametli alimin nuru, kıyamette parlak yıldızların ışık saçması gibi şark ile garbı aydınlatarak kat etmiş olarak gelir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
280 2 Ümmetimin hayırlıları, Allah kendilerine "Bela"dan bir şey verdiğinde iffetlerini muhafaza edenlerdir. Dediler ki: "Bu hangi beladır?" Buyurdu ki o "Aşk"dır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
280 3 Sizin hayırlılarınız, namazda omuzu yumuşak olanınızdır. Ön saftaki boş yeri doldurmak için atılan adımdan daha hayırlı adım yoktur. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
280 4 Atın hayırlısı, yağız olanıdır. Ve alnında, burnunda ve ön sağ ayağından maadasında beyazlık olan attır. Veya yağız olmazsa, aynı şekilde doru attır. Hz. Ebû Katade (r.a.)
280 5 İnsanların hayırlısı, Benim bulunduğum asrın ahalisi ve onlardan sonra gelenlerdir. Sonra da onlardan sonrakiler. Daha sonrakiler ise değersizdirler. Hz. Cade İbni Hubayne (r.a.)
280 6 İnsanların hayırlıları Benim devrimin adamlarıdır. Ondan sonrası ikinci, ondan sonrası üçüncü ondan sonrası ise kendilerinde hayır olmıyan kavimler gelir. Hz. İbni Mes'ud ra.
280 7 İnsanların hayırlısı "kalbi mahmum" olan ve dürüst lisan sahibi olan kimsedir. Denildi ki; "Dürüst lisanı anladık. Kalbi mahmum nedir?" Buyurdu ki, haramlardan çekinen, içinde günah, zulüm ve hased olmıyan temiz kalbdir. Denildi ki: "Bu hal üzere olan kim dir?" Buyurdu ki: "Dünyayı sevmeyip, ahireti sevendir." Denildi ki: "Bu hal üzere olan kimdir? Güzel ahlaklı mümindir. Hz. İbni Amr ra
280 8 İnsanların hayırlısı, onların en güzel okuyanı, Allah'ın indinde en fakih olanı, Allah'dan en çok korkanı, marufu emir, münkeri nehiyde ve akraba yoklamakta en ileri olanıdır. Hz. Dürre binti Ebu Leheb (r.a.)
280 9 Arkadaşların hayırlısı, Allah'ın indinde arkadaşına hayırlı olanıdır. Komşusunun hayırlısı ise Allah indinde, komşuya hayırlı olanıdır. Hz. İbni Amr (r.a.)
280 10 Kadınların hayırlısı, yüzüne bakınca hoşnud olunan, emredilince itaat eden, nefsi ve malı hususunda kocasının sevmediği şeyle ona muhalefet etmiyen kadındır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
280 11 Fitne zamanında insanların en hayırlısı, Allah yolunda kılıcından yiyen (ganimet payına kanaat eden) ve dağ başında koyununun sütünden yiyendir. (Hükemet kapısından beklememek lazım) Hz. İbni Hayseme (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
281 1 Meclislerin (oturuşun) hayırlısı, kıbleye karşı oturulan meclistir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
281 2 Arkadaşların hayırlısı, Allah'ı zikrettiğinde sana yardım eden, unuttuğunda hatırlatan ve onların da en iyisi, gördüklerinde Allah Tealanın hatırlanmasına vesile olan kimsedir. Hz. Hasan (r.a.)
281 3 İlaçların hayırlısı, buruna çekilen ve ağızdan alınan ilaçlar, kan aldırmak, müshil ve sülük vurdurmaktır. Hz. Şabi (r.a.)
281 4 İnsanların hayırlısı Arab, Arabın hayırlısı Kureyş, Kureyşin hayırlısı Benî Haşimdir. Acemin hayırlısı Fars, Sudanlının hayırlısı Nube, boyanın hayırlısı sarı, malın hayırlısı mehirdir. Boyanmanın en iyisi kına ve ketem (kırmızıya meyyal siyah) ile olandır. Hz. Ali (r.a.)
281 5 Rızkın hayırlısı günbegün kafi miktarda olanıdır. Hz. Enes (r.a.)
281 6 Mescidde en hayırlı yer, imamın arkasıdır. Rahmet inince önce imama iner. Sonra arkasındakine, sonra sağındakine, sonra solundakine, sonra da mescid ehline taksim edilir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
281 7 Kadınlarınızın hayırlısı iffetli ve kocasına karşı da hevesli olanıdır. Hz. Enes (r.a.)
281 8 İbadetin hayırlısı fıkıhtır. Hz. Saad (r.a.)
281 9 Yemeğin hayırlısı soğuk ve tatlı olanı, içeceğinizin hayırlısı da gene soğuk ve tatlı olanıdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
281 10 Duanın hayırlısı istiğfardır. İbadetin hayırlısı "Lâ ilâhe illallah" sözüdür. Hz. Ali (r.a.)
281 11 Azığın hayırlısı takva, kalbe ilka olanın hayırlısı yakîndır. (İman gürlüğü) (Mütteki kimsenin azık derdi olmaz) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
281 12 Müminlerin hayırlısı kanaatkar, şerlisi de tamahkar olanıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
281 13 Erkeklerin hayırlısı Ali (r.a), gençlerinizin hayırlısı Hasan ve Hüseyin (r.anhüma), kadınlarınızın hayırlısı Fatma (r.anha)dır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
281 14 Ümmetimin kadınlarının hayırlısı yüzü güzel (güzel yüzle karşılayan) ve mehri az olanıdır. Hz. Âişe (r.anha)
281 15 Gençlerinizin hayırlısı, orta yaşlılarınıza benziyen (ağır başlılıkta) yaşlılarınızın şerlisi de gençlerinize benziyenlerdendir. (Hoppa meşrebli) Hz. Vasile (r.a.)
281 16 Zikrin hayırlısı hafi olanı, rızkın hayırlısı ise kifayet miktarı olanıdır. Hz. Saad İbni Ebi Vakkas (r.a.)

yuksel dedi ki...

Asıl olan onun şu üç şeyden birini işleyip helâke götüren bineğe binmesine kadar, canın korunmuş olmasıdır.
Küfre girmek, yahut bir kimseyi kasten öldürmek yahut muhsan kimsenin hakka baş kaldırarak zina etmesi.
İslâm'da Din Hürriyetinin Temelleri.
Dr. Halil Altuntaş.
sy.114.
İlmi eserler- 76.

yuksel dedi ki...

Asıl olan onun şu üç şeyden birini işleyip helâke götüren bineğe binmesine kadar, canın korunmuş olmasıdır.
Küfre girmek, yahut bir kimseyi kasten öldürmek yahut muhsan kimsenin hakka baş kaldırarak zina etmesi.
İslâm'da Din Hürriyetinin Temelleri.
Dr. Halil Altuntaş.
sy.114.
İlmi eserler- 76.

YANITLAYINSIL

yuksel30 Kasım 2020 18:46
Atom esir maddesinden yaratılmıştır.
Nihat Derindere.
Dost T V.
Katre.
Otuz ikinci Söz.Tevhid Bahsi.
Risale-i Nur Külliyatı.
Bediüzzaman Said Nursi.
Yazan .Yüksel Çelik.

YANITLAYINSIL

yuksel30 Kasım 2020 18:48
Esîr, 19. yüzyılda atomlar arası boşluğu yani evreni doldurduğuna, ağırlığı olmadığına, ısı ve ışığı ilettiğine inanılan tözdür. Deneysel veriler ışığın iletiminin bu şekilde açıklanmasını çürütmüş ve bu açıklama yerini kuantum kuramına bırakmıştır.
www.muhendisbeyinler.net › esir-m...
Esir Maddesi Nedir - Mühendis Beyinler
Geri bildirim
Öne Çıkan Snippet'ler Hakkında
Imagemedium.com › esîr-maddesi-ve-mez...
Web sonuçları
Esîr Maddesi ve Mezon Alan Teorisi (Kuantum Fiziği) | by Diamond Tema | Medium
medium.com sitesinden esir maddesi
Sicimler öyle bir küçüklüğü ifade ediyor ki; atom, bir gezegenin yanında ne kadar kalıyorsa, sicim de bir atomun yanında o kadar kalıyor. 10-33 santimetre (Planck) çapındaki süpersicimler, bütün maddenin temelini ...
Imagesorularlarisale.com › makale › boslu...
BOŞLUĞUN ANLAMI VE "ESİR MADDESİ" | Sorularla Risale
27 Eki 2018 — Kozmolojinin ince bir sırrı ve maddenin en nihai noktası kabul edilen “esir konusunu “kuantum alanı” ışığında gündeme getireceğiz. Ether (esir) kelimesinin eski çağlarca göğün maviliği ...
Imagewww.sorularlasaidnursi.com › kayy...
Kayyûmiyet ve Esir Maddesi | Sorularla Said Nursi
www.sorularlasaidnursi.com sitesinden esir maddesi
4 May 2017 — Mikroplardan dev gezegenlere, katı ve yoğun maddelerden akışkan, şekilsiz ve latif maddelere kadar her tür mevcutla içiçeyiz. Şöyle bir etrafımızı gözlemlediğimizde çok farklı ve çok renkli nesnelerle ...
Imageeksisozluk.com › esir-maddesi--168...
esir maddesi - ekşi sözlük
(bkz: ether maddesi). 22.12.2012 ... esir madde:uzay zamanı kapsayan, aynı zamanda uzay boşluğu dediğimiz şeyin aslında tıpkı bir arabanın içindeki gaz gibi kütle çekiminin, elektriksel çekimin, nükleer yeğin kuvvetin ...

YANITLAYINSIL

yuksel30 Kasım 2020 18:54
Kürtçe, asr suresi, esir suresi olarak yazılıyor.
Asr suresinde asra yemin olsun ki deniliyor, yani esire yemin olsun ki demek isteniyor.
Yüksel Çelik.

yuksel dedi ki...

Ilim ehli ve ilim öğrenmenin önemi:
Eger büyük alimler Allah'ın veli kullan değilse,
Allah Teâlâ'nin veli kullanının bulunmaması
gerekirdi. Bu durumda cahiller Allah (cc)'ın veli
kulları olamazlar (Bilgin, s. 243).
Ilmi dünyayı elde etmek maksadıyla öğrenen, onun
bereketinden mahrum kalır. Bu tür insanlar ilimde
tam olarak derinleşemeyeceğinden, başkalan onun
ilminden pek fazla yararlanamaz Islam dinini
korumak niyetiyle ilim Öğrenenlerin ilmi artar ve
onun inceliklerine vâkıf olur. Ayrıca onların
ilminden yararlananlar çok bulunur (Bilgin, s. 243).
Bir kimse ilmi, dünya için öğrenirse ilimo
kimsenin kalbinde sağlam yer etmez ve hiç kimse o
ilimden yararlanamaz. o ilmin hiç bereketi de
olmaz. Kim ilmi ahiret için öğrenirse o ilimde
bereket olur, kalpte muhkem olur ve ondan herkes
istifade eder, faydalanır (Kacalin, II, s. 58).
Şakik Ton Torahim şöyle der. Hazret-i Imam-1
A'zam. Ibrahim bin Edhem'e: "Ey İbrahim, Allahu
Teala ibadetlerden sana salih azik verdi. Ilim de
senin kapında olsun; zira ibadetin başı ilimdir ve
daima amel de ilimle elde edilir." dedi (Kaçalin, II,
s. 58)
Ebu Hanife, Ibrahim Edhem'e şöyle dedi: “Ey
Ibrahim! Senin
ibadet hususundaki
başarın
yerindedir. Fakat ibadetin başı ve dini işlerin
olgunluğu ilimle olduğundan, onu da çok değerli
tutmalısın." (Bilgin, s. 244)

YANITLAYINSIL

yuksel1 Aralık 2020 18:57
kirilcak şeyleri ust uste dizseler derinindekini çekseler,
seyreyle sen gumburtuyu.
yunus emre.
Dost T V.
Nihat Derindère
Katre.
32.söz.1.mevkif.
Risale-i Nur Kulliyati.
Bediuzzaman Said Nursi.
yazan. manevi Evladi.
Yuksel Çelik.

yuksel dedi ki...

Bu ahir zamanda çoğu insan, mentaatinin dos

tudur. Bu itibarla, dostluk imtihanlarından geçmet

zorluklarla test edilmediği için, şahsiyet ve karakter

bakimindan làyıkıyla tanınmayan kimselerin, dosthik

iddialarına hemen aldanmamak gerekir.

Bu hususta Hazret-i Ömer 'in şu ölçülerini

hatirdan çıkarmamak îcâb eder:

"Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca

bakmayıniz;

Konuştuğunda doğru söylüyor mu?

YANITLAYINSIL

yuksel3 Aralık 2020 06:16
Kendisine bir şey emanet edildigi zaman

emanete riayet ediyor mu?

Dünya ile mesgul olurken helál-haram gö-

zetiyor mur işte bunlara bakınız. "62

Yine bir kişi, Hazret-i Ömer in yanında başka

birini medhediyordu. Hazret-i Ömer ona:

-Medhettiğin kişiyle hiç yolculuk yaptın mi?"

diye sordu. O ise:

-Hayır. dedi.

-Alişveris gibi ictimâî bir muàmelen oldu mu?"

"-Hayır.

-Peki sabah-akşam ona komşu oldun mu?

-Hayır.

Bu cevaplar üzerine Hazret-i Ömer şöyle

dedi:

*-Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a ye-

min ederim ki, sen onu tanimiyorsun!

Demek ki bir insan hakkinda, onun gerçek hü-

viyetini ortaya çıkaracak olan birtakım muàmelât ile

test etmeden hüküm vermemek gerekir. Dost seçi-

minde bu husus son derece mühimdi.

Cafer-i Sadık (rahmetullahi aleyh )
Osman Nuri Topbaş syf 56-57

yuksel dedi ki...

Gerçek de ise, İslâmiyetin ilk çağlarından başlayarak 11. yüz yıl sonuna kadar İslâm aleminde geliştirilen müsbet ilim ve bilgiler, insanlığa ışık tutmuş,Avrupa'daki kalkınmanın kaynağını oluşturmuştur.Hâlâ bütün dünyanın kullandığı 300'den fazla Arabça kökenli ilmi terim bu gerçeği anlatmaktadır.
İslâm'da Çöküntü
Ve
Kurtuluşun Anahtarı.
Burhaneddin Ulutan.
İsanbul 1990.
Önsöz.

yuksel dedi ki...

Allah c.c. hayrı bizzat hayır olduğu için irade etmiş, şerri de hayır yönü itibariyle irade etmiştir.
Köprü
Üç aylık fikir dergisi.sayı no.49.kış.1995.sy.89.

YANITLAYIN

yuksel17 Mayıs 2020 07:43

Kendini hak ile meşgul etmezsen, batıl seni meşgul eder.
İmam Şafi.

yuksel dedi ki...

Atatürk’ün Son Sözleri “Aleykümesselam” Olmuştur ................................. 137

Cenaze Namazının Kılınması ....................................................................... 141
Devlet Adamlarının Atatürk Hakkındaki Mesajları ...................................... 145

Atatürk’ün Vasiyeti ....................................................................................... 149 Atatürk’ün Gizli Vasiyeti .............................................................................. 153

yuksel dedi ki...

Üç kişiye hürmet olmaz: Cenazede para ile ağlıyan kadına hürmet yoktur. Onun kazancı da lanetlenmiştir. Şarkıcılara hürmet yoktur, malları bereketsizdir, kazançları da melundur. Bunları dost edinenler de (hoş gören de) melundur. Riba yiyenin de hürmeti yoktur. Onun malında da bereket yoktur.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 267 / No: 10
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Sehl(r.h.) şöyle demiştir: Ruhun hayatı te'yid ile, nefsin hayatı da duh iledir. Ruhun hayatı zikir ile, zikrin hayatı da zikreden kimse iledir.Zikreden zakirin hayatı ise zikredilen Cenab-ı Hak iledir.
Ruhu'l Beyan
Kur'an Meâli ve Tefsiri
İsmail Hakkı Bursevi
Erkam Yayınları
Cilt.21.sy.76.

yuksel dedi ki...


22. Allah’a ve âhiret gününe (gerçekten) iman eden hiçbir kavmin, Allah’a ve Resûlü’ne (emirlerine) muhalefet/düşmanlık eden kimselerle dostluk ettiklerini göremezsin (onları sevip sayamazlar). İsterse onlar; babaları, oğulları, kardeşleri veya sülaleleri olsunlar. İşte O (Allah), onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruh ile[4] desteklemiştir. Onları, içlerinde ebedî kalmak üzere alt tarafından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte bunlar Allah taraftarıdır(lar). Haberiniz olsun ki hakikaten Allah taraftarları, kurtuluş (ve saadet)e erenlerin ta kendileridir.

(Allah taraftarları ya da Allah tarafında olanlar demek; Allah ve Resûlü’ne muhalefet edenlerin, yani şeytan, kâfir, müşrik ve tâğûtların taraftarlığını kabul etmeyen ve Allah’ın buyruklarını esas alıp ona göre yaşayışını düzenleyen demektir.) [krş. 109/1-6 ve ön bilgi]Mücadele Suresi Ayet 22.

yuksel dedi ki...

[4] Kalp, nur ve hakta sebat ile, yahut bir melekle (Mukâtil, s. 63).
Feyzü'l Furkan Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meâli
Mücadele Suresi.

yuksel dedi ki...


Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
263 1 Şu üç şey bir kimsede olursa halis münafıktır: Konuştuğunda yalan söyler, itimad edildiğinde, emanete hiyanet eder, vaad edince vaadinde durmaz. Bir adam dedi ki: "İkisi gider de biri kalırsa?" Buyurdu ki; Onlardan bir şey kalırsa, ona da nifaktan bir şube vardır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
263 2 Üç şey vardır ki, kul, onlarla dünya ve ahiret nimetlerine nail olur: Belaya sabır, kazaya rıza, bolluk ve rahatlıkta da dua. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
263 3 Şu üç şeyi, Allah'a güvenerek ve ümid ederek yapan kimseye, Allah Teala yardımını ve onun işini bereketlendirmeyi vaad etmiştir: Allah'a dayanarak ve sevabını umarak köle azadı için say-ü gayret eden kimseye. Allah'tan sevab umarak ve Allah'a güvenerek evlenene, Allah'ın bereket vermesi ve yardım etmesi, Allah üzerine hak olur. Allah'a dayanarak ve sevab umarak ölü bir araziyi ihya edene de Allah'ın bereket vermesi ve yardım etmesi Allah üzerine hak olur. Hz. Câbir (r.a.)
263 4 Üç şey bana farz, size nafiledir. Vitir, Duha namazının iki rek'ati ve kurban kesme. Hz. İkrime (r.a.)
263 5 Üç şey kime verildi ise, Âli Davud'a verilen hikmet ona da verilmiş demektir: Öfke de ve cezada adalet, fakirlik ve zenginlikte itidal, gizli ve aşikarede Allah'tan korkmak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
263 6 Üç şey (kimse) büyük belalardandır: İyiliği anlamıyan, kötülüğü affetmiyen amir, hayır gördüğünde örtbas eden, kusur gördüğünde yayan zalim, yanında bulunduğun müddetçe sana eziyet eden, yokluğunda sana hiyanet eden kadın (ailen) Hz. Fudale (r.a.)
263 7 Üç şey vardır ki, onlar kimde bulunursa, Allah onu kolay bir şekilde hesaba çeker. Ve Rahmeti ile Cennetine idhal eder: Mahrum edene ihsanda bulunmak, zulmedeni affetmek, uğramayanı arayıp sormak. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
263 8 Şu üç şey vardır ki, yapan mücrim olur (Allah (z.c.hz)'lerinin intikamına müstehak olur): Haksız yere bayrak çekenlere önayak olmak, Anaya babaya asi olmak, zalime yardımcı olmak için onunla beraber gezmek. Muhakkak ki bunları yapanlar cürüm işlemiştir. Ve Allah Teala şöyle buyurur: "Muhakkak Biz, mücrimlerden intikam alacağız." Hz. Muaz (r.a.)
263 9 Şu üç husus müslümanın dünya saadetindendir: İyi komşu, geniş ev, uslu binek hayvanı. Hz. Nâfi' (r.a.)
263 10 Üç şey vardır ki, onlara devam eden Benim gerçek dostum, onları zayi eden de gerçek düşmanımdır: Namaz, oruç ve cenabetten gusul. (Üç imama göre terkeden kafirdir)

yuksel dedi ki...


Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
517 1 Rabbimiz şöyle buyurur: "Ey Adem oğlu, Benim ibadetim için kalbini fariğ eyle ki, kalbini zenginlikle, elini rızıkla doldurayım. Ey Adem oğlu, Benden uzaklaşırsan kalbini ihtiyaçla, elini de işle doldururum. Hz. Ma'kil İbni Yesar (r.a.)
517 2 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben namazı, azametim için tevazu eden, halkıma kibir etmeyen, gününü zikir ile geçiren, günahına mu'sır olmayıp istiğfarla yatan, aç doyuran, garibi koruyan, küçüğe merhamet eden, büyüğe saygı gösteren kimseden kabul ederim. İşte o Benden isterse Ben ona veririm. Bana dua ederse kabul ederim. Bana tazarru ederse ona merhamet ederim. Benim nazarımda onun misali, Cennetlerde firdevs misalidir ki, meyvaları bozulmaz ve hali değişmez." Hz. Ali (r.a.)
517 3 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kulum üzerine Benimle meşgul olmak galib olursa, onun talebini ve lezzetini zikrimde kılarım. Böyle olduğunda o Bana, Ben ona aşık oluruz. Ve bu halde aradaki hicabı ref ederim ve bu hali ona galib kılarım. Halk sehiv ettiğinde o sehiv etmez. Bunların sözü Peygamberlerin sözüdür ve bunlar gerçek kahramanlardır. Ve ehli arza ukubet veya azab murad ettiğim zaman onları hatırlarım da onlar sebebiyle bu azabdan sarfı nazar ederim." Hz. Hasan (r.a.)
517 4 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kulumun defterine bakın. Kimi ki Cenneti Benden istemiş görürseniz onu kendisine veririm. Kim de Cehennemden Bana sığınmışsa onu ondan korurum. Hz. Enes (r.a.)
517 5 Her gün bela der ki: "Nereye gideyim?" Allah (z.c.hz.) buyurur: "Dost ve ehli taatıma git. Seninle iyilerini imtihan ederim, sabırlarını sınar, günahlarını siler ve derecelerini yükseltirim." Bolluk da her gün: " Nereye gideyim?" der. Allah (z.c.hz.) de şöyle buyurur: "Ehli masiyete git. Bununla tuğyanlarını murad ederim. Günahlarını katlarım. Seninle acele ederim, nimeti dünyada veririm ve onların gafletini artırırım. Hz. Enes (r.a.)
517 6 Hastanın inlemesi yazılır. Eğer sabırlı ise inlemesi sevab yazılır. Eğer inlemesi sabırızlıktan ise "helû'an" (sabırsız-tamahkar) olarak yazılır ve ecir yoktur ona. Hz. Ali (r.a.)
517 7 Ahir zamanda bir kavim olacak ki, güvercin kursağı gibi (tüylerini) siyaha boyayacaklar. İşte bu kimseler Cennet kokusu koklayamazlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)

yuksel dedi ki...


Müellif:
SÜLEYMAN ULUDAĞ
Mutasavvıflara göre ilâhî tecellî ve nurlardan mahrum kalmış bir ruh veya kalp ölüdür. İnsan ancak bu tecellî ve nurlara mazhar olunca asıl hayata kavuşur. Tasavvuf düşüncesinde gerçek hayat bu anlamdaki gönül hayatıdır. Sâlikin Hak ile birlikte olmasını gerektiren bu hayata ancak nefsin ölümü ile ulaşılır. Sûfîler genellikle nefisle kalbi birbirine zıt iki güç olarak görür, birinin var olabilmesi için öbürünün yok edilmesi gerektiğini ileri sürerler. Nitekim Cüneyd-i Bağdâdî tasavvufu, “Allah’ın sendeki seni öldürüp kendisiyle diri kılmasıdır” şeklinde tarif etmiştir. Sûfîlerce büyük önem verilen bu söz, sâlikin mânevî ve gerçek hayata ulaşması için nefsini öldürmesi ve onun aşağı arzularını yok etmesi gerektiğini anlatır. Ebû Bekir et-Tamestânî de, “Kalbin hayatı nefsin ölümündedir” (Herevî, Ṭabaḳāt, s. 514) sözüyle bu hususu anlatmıştır. Ölmeden evvel ölmekle başlayan bu hayata sûfîler ikinci hayat derler. İkinci bir doğumla başlayan bu hayat sâlikin Allah’ın hayat sıfatına mazhar olmasıyla gerçekleşir. Sûfîlerin yorumuna göre, “Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin” (el-Mü’min 40/11) meâlindeki âyette geçen ikinci dirilme bu hayata delâlet eder. Bu yolla ölümsüzlüğün sırrına ermeye “aynü’l-hayât” (âb-ı hayât) denilmekte (Abdülkerîm el-Cîlî, I, 40), “Âşıklar ölmez” sözü de bunu anlatmaktadır.

Herevî hayatın üç çeşidinden bahseder: İlimle kazanılan hayat, cem‘ halindeki hayat, Hak’la hayatta olma hali. Bunlardan ilki cehaletin, ikincisi tefrikanın, üçüncüsü de nefsin öldürülmesine bağlıdır (Menâzil, s. 44). Mutasavvıflar her şeyi zıddında ararlar; bunu anlatmak için, “Murad muradsızlıktadır” derler ve şem‘a ulaşması için pervanenin yanması gibi sâlikin yaşaması için ölmesi ve hayat içindeki hayata ermesi gerektiğini ifade ederler. Onlara göre hayatı nefsin varlığına bağlı olan kişi daha sağ iken ölü, hayatı Hak ile olan kişi ise öldükten sonra bile diridir.

Muhyiddin İbnü’l-Arabî, bir şeyin hayatta ve diri olmasının şartı olarak duyuyu değil bilgiyi görür ve bu noktadan hareket ederek maddenin de (cemâdat) diri olduğunu savunur. Çünkü her şey Allah’ı tesbih etmektedir. Bir şeyin Allah’ı tesbih etmesi için onu bilmesi, bilmesi için de diri olması gerekir. O halde her şey diridir. İbnü’l-Arabî, yağmurla toprağa hayat verildiğini ifade eden çok sayıdaki âyetlerden birini de (bk. Fâtır 35/9) zâhirî mânada anlar ve bunu maddenin diri olduğunu gösteren bir delil sayar; bu anlamdaki hayata “her şeye sirayet eden hayat” adını verir (el-Fütûḥât, III, 258, 346)

yuksel dedi ki...


BİBLİYOGRAFYA
Tehânevî, Keşşâf, I, 398-401; Herevî, Menâzil (Revân), s. 44, 189, 473-477; a.mlf., Ṭabaḳāt, s. 489, 514; Baklî, Meşrebü’l-ervâḥ, s. 146, 277; İbnü’l-Arabî, el-Fütûḥât, III, 258, 264, 346; IV, 116, 189, 365; Azîz Nesefî, İnsân-ı Kâmil (nşr. M. Molé), Tahran 1403/1983, s. 386-387; Alâüddevle-i Simnânî, Çihl Meclis, Tahran 1366 hş., s. 68; İbn Kayyim el-Cevziyye, Medâricü’s-sâlikîn, Kahire 1983, III, 269-305; Abdülkerîm el-Cîlî, el-İnsânü’l-kâmil, İstanbul 1300, I, 40, 44; Ankaravî, Minhâcü’l-fukarâ, Bulak 1256, s. 255; Hifnî, Muṣṭalaḥât, s. 84; el-Muʿcemü’ṣ-ṣûfî, s. 363-367; Muhammed Takī Ca‘ferî, Tefsîr u Naḳd u Taḥlîl-i Mes̱nevî, Tahran 1363 hş., XV, 301-328; Seyyid Sâdık Gûherîn, Şerḥ-i Iṣtılâḥât-ı Taṣavvuf, Tahran 1368 hş., IV, 314-321.

yuksel dedi ki...

Allah c.c.ım ismine sığınırım.O'ndan yardım dilerim.Bütün hasedçinin şerrinden ve ayakta duran ( ister dursun, ister otursun, ister yürüsün, her ne yaparsa yapsın ) fesat çıkaran müfsid yaratıkların fenalıklarından Allah c.c. sığınırım.
Kara Davud
Delail-i Hayrat Şerhi.
M.Bin Süleyman Cezuli.
sy.168.

yuksel dedi ki...

Her geçen içe kadar işleyen, otlayan, sıçrayan, boy atan zarar verici şeylerin zararından ki ne zarar verebilsinler, ne kötülük yapabilsinler. Onların ne uyanık iken, ne uykuda iken ziyanları dokunabilsin. Ne durabilsinler, ne de yaklaşabilsinler. Allah Celle Celaluhu'n hicabı onlardan üstündür.

- İşte bu nüshayı çocuğun üstüne oku! dedi.
Kara Davud
Delail-i Hayrat Şerhi
M.Bin Süleyman Cezuli.
sy.168.

yuksel dedi ki...

Kainat kitabı ile Kur'an Kitabı beraber okunmalıdır.Yoksa vesveseler gelir.O zaman İslam
en iyi şekilde anlaşılır.Hayatın anlamı en güzel biçimde anlaşılır.
Nihat Derindere Dost T.V. katre.

yuksel dedi ki...

Ümmeti Muhammed S.A.V.i iman ile göç edenleri sonsuzluk ve sonsuz güzellikler beklemektedir.
Yüksel Çelik.

yuksel dedi ki...

(5) İmânın mayasında fitne ve fesat yoktur.İslâm'ın yapısında azgınlık ve bozgunculuk mevcut değildir.O halde fitne ve fesadın, azgınlık ve sapıklığın iki ayrı kaynağı vardır : İnkâr ve ikiyüzlülük.
Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meâli
Celâl Yıldırım
Anadolu Yayınları.sy.9.
Bakara Suresi
12.ayet.
12- Haberiniz olsun ki, onlar, onlardır ancak fesatçılar ama farkında değillerdir.(5)

yuksel dedi ki...

[9] Fesat ve fâsıklık da münâfığın alametlerindendir.

[10] Kâfir ve münâfıklar bazen hakikat ışığını görmekle beraber yine de nefislerinin karanlığı içinde kalırlar. İslâm’a asıl düşman kesilen onlardır. [Münâfıkları ve hallerini tanıtan diğer âyetler için bk. 3/167; 4/141, 145; 5/41; 9/62-69; 57/13-15; 59/11-17; 60/9; 63/1-11]

[11] Çünkü yaratıkları Allah ile denk hâle getirmek; yani onların dîne aykırı emir ve tavsiyelerini kutsallaştırıp Allah’ın emirlerine denk, hatta ondan üstün tutmak da Allah’a bir çeşit eş koşmaktır (2/165; 9/31). Allah’ın emirlerini bırakıp heva ve hevesini esas almak, bunlara göre hareket edip ilâhlaştırmak da böyledir. [bk. 25/43; 45/23]

yuksel dedi ki...

Ruh, âlemlerin rabbi olan Allah c.c. a yakın olmayı;nefs ise Hak'tan uzaklaşıp esfel-i safiline inmeyi ister.
Ruhu'l Beyan.
Kur'an Meâli ve Tefsiri.
İsmail Hakkı Bursevi.
Erkam Yayınları
Cilt.2.sy.595.
Bakara suresi. Âyet.284.

yuksel dedi ki...

[125] Celal Erbay, s. 90-93.

[126] Mecelle, md. 8; Cessâs, I, 700-701; Elmalılı, II, 261-262.

[127] Ya da şahitliği gizlerseniz (Kâsımî, s. 32; Semerkandî, I, 318).

[128] Buhârî’nin rivayet ettiğine göre, bu âyet 286. âyet ile neshedilmiştir.

[129] Hadîs-i kudsî’de yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir iyilik yapmaya niyet eder onu yapamazsa ona tam bir iyilik, eğer yaparsa on iyilikten, yedi yüz hatta daha fazlasını yazarım. Bir kötülük işlemeyi düşünür de yapmazsa bunu, onun için yazmam; eğer yaparsa bir kötülük (bir mislini) yazarım.” (İbni Kesîr (Çetiner), III, 1130)

[130] Peygamberler arasında, ancak derece bakımından üstünlük vardır. Bilinen peygamberlerin birine inanmayan kimse, Allah’a da iman etmiş sayılmaz. [bk. 2/253; 17/55; 21/107]

[131] İyilikleri düşünmenin bile bir ecri vardır.

[132] “Âmene’r-Resûlü” diye bilinen bu iki âyetin, Peygamber Efendimiz’e Miraç gecesinde vasıtasız olarak vahyolunduğu rivayet edilmektedir. Bu iki âyet hadislerde övülmüş, her zaman ve özellikle yatmadan önce okunması tavsiye edilmiştir. “Bakara sûresinin sonundaki iki âyeti geceleyin okuyan kimseye (o gece için) bunlar yeter.” (Riyâzü’s-sâlihîn, 1019; İbni Kesîr (Sâbûnî), I, 258). Bu iki âyet, ilâhî emirler karşısında mutlak itaate yönelen mü’minlerin inançlarındaki sadâkati, mü’minlerin vasıflarını, konumlarını ve Allah’ın adaletini ifade etmektedir. Ayrıca mü’minlere Rablerinin celâline uygun nasıl dua edeceklerini de öğretmektedir. Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin her birinin ayrı ayrı, “Akıllı bir adam görmedim ki Bakara sûresinin sonundaki iki âyeti okumadan uyusun.” dedikleri nakledilir. (Elmalılı, II, 1008; Zebîdî, II, 71-72).

yuksel dedi ki...

(Her türlü borçlanma işlerinin, şahitler huzurunda yazı ile tespiti, İslâmî prensiplere göre yürürlüğe giren ve alışverişi güvence altına almayı sağlayan bir nevi noterlik uygulamasıdır. Âyet-i kerîmede, şahitlik konusunda yüce Allah: “Eğer iki erkek olmazsa razı olacağınız/güveneceğiniz bir erkek ve biri yanılırsa diğerinin hatırlatması için iki kadın gerekir.” şeklindeki buyruğu ile kadınların şahitlik yapabileceğine, ancak iki kadını, erkeğin bulunmaması şartına bağlamıştır. Ama bu husus, kadını insan ve kişilik yönünden asla bir ayırıma tâbi tutmak değildir. Ancak haya duygusunun çokluğu, duygularının inceliği ve duygusallığının ağır basmasıyla aşırı heyecan duyması, korkması ve bu yüzden unutması ve bir tesir altında kalabilmesi gibi yapısal özellikleri vardır.[125] Bu itibarla kendisine daha müessir ve daha ağır yük getiren mâlî dâvâlarda ve buna kıyâsen had ve kısas gibi ceza dâvâlarında şahitlik yapması (4/15, 65/2) gerekince korku duymasını, unutmasını ve yanılmasını önlemek için konuşarak hemcinsiyle takviye edilmesi güvenirliğinin temini için uygun görülmüştür. Aynı zamanda kadının böylece psikolojik olarak yıpranmaktan korunması da sağlanmıştır. Diğer taraftan konuyu ilgilendiren zina, had ve kısas gibi ceza dâvâlarının konusu olan olayların içine yeteri kadar nüfuz ve tahammül edemeyeceği için bir şüphe söz konusu olabilir. Hz. Peygamber (sas.), “Şüphe durumunda had ve kısas dâvâlarını düşürün.” buyurmuştur. Çünkü suç sabit olmamıştır. “Suç sabit olmadan berâet-i zimmet esastır.”[126] gereğine göre, gerek kadının özel durumları gerekse yargının şüpheden uzak olması, kolaylaşması ve daha sağlam olması için bir erkek yerine iki kadın alternatifi getirilmiştir. Tabii ki ‘daha sağlam’, ‘sağlam’ın efdalıdır. Bunların dışında kadının tek şahit olduğu yerler de vardır.)

283. Eğer yolculukta olup da bir kâtip bulamazsanız (borçludan) alınan rehinler de yeter. Eğer birbirinizden eminseniz, (o zaman kendisine güvenilen borçlu) kimse Rabbi olan Allah’tan korksun da emaneti tastamam ödesin. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse hakikaten o kimsenin kalbi günahkâr olur. Allah her ne yaparsanız hakkıyla bilir.

284. Göklerde ve yerde olan her şey sadece Allah’ındır. (Ey İnsanlar!) İçinizdeki (yapmayı düşündüğünüz bir günah eylemi)ni açığa vursanız da gizleseniz de[127] Allah sizi onlardan dolayı hesaba çeker.[128] O, (niyet ve amellerine göre) dilediğini bağışlar,[129] dilediğine de azap eder. Allah her şeye kâdirdir.

285. (O) Resûl, Rabbinden kendisine indirilen (Kur’an’)a iman etti, mü’minler de (iman ettiler. Onların) her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etti. “O’nun peygamberlerinden hiçbiri arasında (iman bakımından) ayrım yapmayız;[130] işittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz. Dönüş(ümüz) ancak sanadır.” dediler.

286. Allah kimseye (ibadet ve itaatte) gücünün yettiğinin dışında (üstünde) teklifte bulunmaz (herkesin) kazandığı (iyilik) kendi yararına;[131] yaptığı (kötülükler) de kendi zararınadır. “Ey Rabbimiz! Unutur veya (kasıtsız) hata edersek, bizi (ondan) sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden önceki (itaatsiz ümmet)lere yüklediğin gibi, bize (zor/helak edici) bir yük yükleme! Ey Rabbimiz! Gücümüzün yetmediği şeyleri de bize taşıtma! Bizi affet, bizi bağışla, bizi esirge! Sen Mevlâmızsın; küfre sapan, seni tanımayanlara karşı bize yardım et/zafer ihsan eyle.”[132]

yuksel dedi ki...

15.12.2020

Pembe Zamanlar
Halime Gürbüz
Tüm Yazıları

Edebiyatçı, şair ve gazeteci Attilâ İlhan’a göre, dil devriminin Osmanlıcayla ilişkiyi “bıçak gibi” kesmesi sonucunda Türkiye’de, kendi kültüründen uzak, Batı hayranı, “devşirme” ve “komprador” aydınların önü açılmıştı. Arap-Fars-Bizans tabanı üzerinde yükselen Osmanlı kültür bileşimi ve yaşama biçimi ile Grek-Latin tabanı üzerinde yükselen Batı kültür bileşimi ve yaşama biçimi arasında “benzemezlik” vardı; biz yanlış yolu tutmuştuk...
Attilâ İlhan Paris’te Türkolog Prof. Carlier’i ziyaretindeki bir hatırasını şöyle dile getiriyor:
Üniversite öğrencisi Fransızlarla "takıştık". Kral 1. François’nın, uğradığı Cermen yenilgisinden sonra, Kanûni Sultan Süleyman’dan yardım istediğine inanmıyorlar. Marsilya’ya iki kalyon gönderdiğine filan! Hele Padişahın, krala yazdığı mektubu, aklımda kaldığı kadarıyla, nakledince, küplere bindiler o zaman. "Bir Türkolog bulun da, yüzleşelim!" dedim.
İşte Prof. Carlier, buldukları Türkolog... Sâkin, kendi hâlinde bir zat! Beni kibarca karşıladı, düzgün Türkçesiyle “safa geldiniz” dedi. Olayı, Türkçe olarak benden dinledi, gülümsedi. Öğrencilere dönüp: “Demek inanmıyorsunuz? Bu, tarihî bir gerçektir” dedi. Hayır inanmıyorlardı, o kadar ki, adamcağız kütüphaneden, ciltli kocaman bir kitap çıkarıp göstermek zorunda kaldı.
Ben tam çıkacağım, kolumdan tutuyor. Eğilip, sır söyler gibi, alçak bir sesle; “Delikanlı, Türkçeye ne yaptınız?” diye soruyor. Dilimin döndüğünce ona, "Dil Devrimi’ni izâha çalışıyorum, Türkçenin Arapça ve Acemce’nin istilâsına uğradığını, vs. vs…”
Beni mütebessim dinlemişti. Susunca, aynı fısıltıya yakın sesle, söze başladı. Bilmediğim, o zamana kadar işitmediğim şeyler söylüyor:
“Ümmet toplumlarında dil -dolayısıyla kültür- dine göre değişirmiş. Onca böyle büyük üç adet ümmet toplumu ve sentezi var; birisi, Batı/Hıristiyan toplumu, ikincisi Doğu/Müslüman toplumu; üçüncüsü, daha doğudaki, semavi olmayan dinler topluluğu! Ümmet toplumunda, başat dil, dinin kendini ifâde ettiği dil: Batı’da bu, Yunanca/Latince olarak görünüyor; Osmanlı’da, Arapça/Farsça olması, son derece normal; zira Müslümanlığın ümmet dili, bu iki dil…”
“Batı ülkeleri, Fransa, İtalya ve İspanya, nasıl millet diline geçerken, Yunanca/Latince kökenli birçok kelime, hatta kuralı aldılar kullandılarsa; Türkler de, Selçuklu/Osmanlı ümmet sentezinden, millet sentezine geçerken, dillerinde elbette Farsça/Arapça kelimeler bulunacaktır; ve bunda yadırganacak şey yok; ya da asıl yadırganması gereken, "özleştirme" adı altında dilin budanıp kuşa çevrilmesi: Zira böyle yetiştirilen genç kuşakların, ecdadın dilini anlaması imkânsızdır. Bu da, kendi kurdukları (Selçuklu/Osmanlı) medeniyet sentezinden kopmalarına, boşlukta kalmalarına yol açar!..”
Hayret -biraz da dehşetle- dinliyordum; elimde olmaksızın, belki de onu "madara etmek" maksadıyla, sözünü keserek sordum:
”Peki, şimdi siz Fransızcadaki Yunan/Latin kökenli kelimeleri atsanız, ne olur?” Cevabı unutulur gibi değildi; “Atamayız, çünkü geriye kalsa kalsa, yüz, bilemedin iki yüz kelime kalır. O da konuşmaya yetmez…”
Dönem, Cumhurbaşkanlığı sanat danışmanı Nurullah Bey’in (Ataç) ‘alenen ve resmen’ "Yunanca ve Latinceye geçmeliyiz, onlar gibi olmalıyız, onlara benzemeliyiz!" dediği dönem. Bunu söylediğim zaman, Prof. Carlier'den aldığım cevabı, tahmin edebilirsiniz:
“Biz bunu sömürgelerde uyguladık. Kimliklerini, kişiliklerini yitirdiler!”


Ninem diyor ki; Baş, dille tartılır

YANITLAYINSIL

yuksel29 Aralık 2020 03:59
Whereabout.1.Niyet:
Whereabout.2.(zarf) Hangi amaçla:
Shakespeare Sözlüğü.
Prof.Dr.Özdemir Nutku.
sy.610.

yuksel dedi ki...

Dunyada insanlar,milletler,devletler arasinda anlatma,anlaşilma sorunu yaşaniyor.
Birçok sorun islamin doğru anlaşilamamasindan kaynaklaniyor.
Yuksel Çelik.

yuksel dedi ki...

27. Onlar öyle (fâsık) kimselerdir ki (“iman ettim, müslüman oldum” dedikleri halde) Allah’a vermiş oldukları taahhüdü (teslimiyet ve itaat sözünü) bozarlar, hem de Allah’ın birleştirilmesini emrettiği (akraba ve müslümanlar, din ile ahlâk ve din ile dünya işleri arasındaki) ilişkileri/bağları keserler ve yeryüzünde (Allah’ın emrine aykırı hareket ve uygulamalarla toplumda) bozgunculuk yaparlar. İşte (dünya ve âhirette) ziyana uğrayanlar onlardır. [krş. 5/1; 13/21, 25]

(Bu bağlar kesildiği zaman, insanlar Allah’a karşılık dünyalık rabler edinirler. Din yalnız âhirete yönelik zannedilmeye başlanır. Ahlâk menfî ve çıkarcı hale dönüşür. Böylece toplum bozulur.)

28. Allah’a karşı nasıl olur da nankörlük yapar/küfre saparsınız? Halbuki sizler, ölü (yok) halde idiniz de O sizi (annenizin karnında can verip) diriltti; sonra (ecelleriniz gelince) yine sizleri öldürecek, sonra (haşr günü) tekrar O sizi diriltecek, sonra da (hesabınız görülmek üzere) ancak O’(nun huzuru)na döndürüleceksiniz. [krş. 22/66]

29. O (Allah) ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin (faydalanıp ibret almanız) için yarattı; sonra (iradesiyle) göğe yönelip onları yedi (kat) gök olarak (bir sistem üzere) düzenledi. O her şeyi hakkıyla bilendir. [krş. 41/12; 65/12; 67/3; 71/15]

YANITLAYINSIL

yuksel31 Aralık 2020 21:50
(5) İslâm'a göre, her şey insan için, insan da Allah c.c. için yaratılmıştır.Bu hakikatın tâ kendisidir.
Çünkü varlık âleminde görüp tesbit edebildiğimiz her varlığın sadece insanlardan yana yaratıldığını ve valık planında bir hizmet ve amaca yönelik yer aldığını görmekteyiz.
Tefsirli Kur'an-ı Kerim Meâli.
Celâl Yıldırım.
Anadolu Yayınları.sy.13.
Bakara Suresi 29.âyet.notu.

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
247 1 Ehli Cennet, nimetlerine dalmış halde iken kendilerine bir nur zahir olur. Başlarını kaldırınca görürler ki, Rab, üstlerinden kendilerini şereflendiriyor. Ve "Esselamü aleyküm ya ehli Cennet" diye buyuruyor. İşte bu, Allah Tealanın Kur'andaki "Selamün kavlen mirrabbirrahim" ayetindeki buyurmasıdır. Ondan sonra Allah onlara nazar eder, onlar da Allah'a nazar ederler. Ve Rablarına nazar ettikleri müddetçe, başka hiçbir nimete iltifat etmezler. Ta ki, Allah Tealanın temâşâsı kalkıp, nuru ve bereketi kalıncaya kadar. Hz Cabir (r.a.)
247 2 Ben uyku ile uyanıklık arasında iken iki melek geldi. Biri: "Bunun için bir temsil var, ona anlat" dedi. Diğeri de: "Bir Seyyid bir ev yaptı, ziyafeti için hazırladı. Bir münadi tayin etti. Burada Seyyid Allah, ev Cennet, ziyafet islam nimeti ve münadi de Hz. Muhammed (s.a.v)dir." dedi. Hz. Osman (r.a.)
247 3 Size benden sonra dört fitne gelecektir. Dördüncüsü geldiğinde kulağa birşey gitmez, göz görmez ve her tarafı fitne sarar. Ümmet, bir belaya mübtela olur, yılanın çöreklenmesi gibi. Öyle ki, onda ma'ruf inkar edilir, münker ise ma'ruf sayılır. Ve bu fitnede insanların bedeni öldüğü gibi kalbleri de ölür. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
247 4 Hac ile Umreyi bir biri peşine yapınız. Zira onları peşi sıra yapmak ömrü artırır. Fakr ü zarureti ve günahları ise, demirci ocağının madenin pasını alması gibi, giderir. Hz. Ömer (r.a.)
247 5 Hac ve umreyi peşi peşi sıra yapın. Zira o ikisi fakirlik ve günahları, demirci ocağının, demir, altın ve gümüşün kirini giderdiği gibi giderir. Haccı mebrurun Cennetten başka karşılığı yoktur. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
247 6 Hz. Ebubekir (r.a)'ı melekler Cennete koşturarak götürürler. Sıddıklar ve peygamberlerle birlikte. Hz. Câbir (r.a.)
247 7 Ehli Cennetin zinetleri, abdest suyunun eriştiği abdest yerlerini bulur. Hz. Ebû Huseyin (r.a.)
247 8 Mahvolsun altın ve gümüş, "Ne biriktirelim" denildi. Buyurdu ki; Zâkir dil, şâkir kalb ve dinine yardımcı zevce. Sahabiden biri (r.a.)
247 9 Melekler Cuma günleri mescid kapılarına gönderilir, gelenleri sıra ile kaydederler. İmam minbere çıkınca defter kapanır. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
247 10 Sen ister ağla, ister ağlama. Siz onu götürürken o, melaikenin kanatlarının gölgesi altında idi. (Hz. Cabir r.a'ın babası Abdullah şehid olunca, kız kardeşi çok ağlamış. Efendimiz de yukariki hadisi şerifi buyurmuştur.) Hz. Câbir (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
314 1 Ne mutlu gece hacı olup, gündüz gazaya gidene. O öyle bir kimsedir ki, başı kalabalık, hali de perdeli, dünyadan aza kanaatkar, çoluk çocuğunun yanına gülerek girer, gülerek çıkar. Nefsim yed-i kudretinde olana yemin ederim ki, böyle adamlar, Aziz ve Celil olan Allah yolundaki hacıların ve gazilerin ta kendisidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
314 2 Ne mutlu İsa (a.s.) indikten sonraki hayata. Göğe rahmet için, arza da yeşertmek için müsaade edilir. Taş üzerine tohum ekilse biter, insanlar arasında kin ve çekememezlik olmaz. Hatta bir adam bir aslana rastlasa aslan ona dokunmaz. Yılana bassa yılan onu sokmaz. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
314 3 Ne mutlu Allah (z.c.hz)'nin gölgesine önden koşanlara. Onlar, hakları verildiğinde kabul eder, başkalarının hakları kendisinden istenildiğinde bol bol verirler ve onlar öyle kimselerdir ki, kendileri için nasıl hüküm verirlerse, başkaları hakkında da öyle hüküm verirler. Hz. Âişe (r.anha)
314 4 Ağızlarınızı temiz ve hoş tutun. Zira onlar Kur'an yoludur. Hz. Vadîn (r.a.)
314 5 (Peygamberimizin marazı mevtinde kendisine Zatülcenb ilacı içirmek istemişler) Siz zannettiniz ki Allah Bana zatülcenbi musallat etti, öyle mi? Allah bunu yapmadı. Nefsim Yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah bu evde Bu ilacı kullanmadık kimse bırakmayacak, amcam Abbas müstesna. Hz. Âişe (r.anha)
314 6 Mü'minin sırtı korudur. (Taht-ı emniyettedir) Zimmetine hak geçirmedikçe. ( Şer'i ceza hariç) Hz. İsmet (r.a.)
314 7 Onlar için namaz aşikare oldu, onu kabul ettiler. Zekat gizli oldu, onu yediler. İşte bunlar münafıktır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
314 8 Hastayı yoklayan kimse, Cennet bahçesindedir ve onun yanına oturduğunda ise Allah'ın rahmeti kendisini sarar. Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.)
314 9 Hastayı yoklayan adam, Allah (z.c.hz)'nin rahmetinde yüzerek gelir ve yanına oturduğunda rahmet onu kaplar. Elini hastanın eline veya başına koyup "Nasılsın" diye sorması ise, ziyaretin tamamlanmasındandır. Sizin selamlaşmanızın tamamlanması da aranızda musafaha ile olur. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
314 10 Allah Ali (r.a.)'a düşman olana düşman olur. (Veya olsun.) Hz. Rafi' (r.a.)
314 11 İlminden faydalanılan bir alim, bin abidden hayırlıdır. Hz. Ali (r.a.)
314 12 Acebdir şu mü'minin işi, herşeyi olduğu gibi hayırdır. Ve bu, mümine mahsustur. Sevinç verici halde şükreder, ona hayır olur. Zarara uğradığında sabreder, gene hayır olur. Hz. Suheyb (r.a.)
314 13 Hayran oldum. Allah (z.c.hz)'nin mü'min için takdirine. Kendine hayır isabet ettiğinde, Rabbına hamdeder ve şükreder. Şer isabet ettiğinde de Rabbına hamd eder. Mümine her şeyde ecir vardır. O derecede ki, ailesinin ağzına verdiği lokmada dahi kendisine ecir verilir. Hz. Saad İbni Ebi Vakkas (r.a.)

yuksel dedi ki...

Fen külli kanunlardan ibârettir.( M.h.) 34:1 maka.9.muk.
Esmâül Hüsna fenlerin ve Kemâlatın kaynağıdır.(S.) 238:20.Söz 2.makam, bir nükte.
Bir Hazinenin Anahtarı.
Risale-i Nur Külliyatı Fihrist Ve İndeksi.
İsmail Mutlu.
sy.209.

yuksel dedi ki...

yuksel1 Ocak 2021 22:13
Fen külli kanunlardan ibârettir.( M.h.) 34:1 maka.9.muk.
Esmâül Hüsna fenlerin ve Kemâlatın kaynağıdır.(S.) 238:20.Söz 2.makam, bir nükte.
Bir Hazinenin Anahtarı.
Risale-i Nur Külliyatı Fihrist Ve İndeksi.
İsmail Mutlu.
sy.209.

1 Ocak 2021 22:11 Sil

YANITLAYINSIL

yuksel2 Ocak 2021 19:21
Mensuh ile amel caiz değil.(Mn.) 117.
Vasiyetnâme sunnettir.( E.L.) 1:132.
Bir Hazinenin Anahtari
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist Ve İndeksi.
İsmail Mutlu.
sy.212,213.

YANITLAYINSIL

yuksel2 Ocak 2021 19:23
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
245 1 Hz. Musa (a.s) ehli için koyun gütmekte iken Peygamber oldu. Bende ehlim için Ciyad'da koyun güderken Peygamber oldum. Hz. Ebû Said (r.a.)
245 2 Ben ve kıyamet- şehadet parmağı ile orta parmağını işaret ederek- şöyle iki parmak gibi yakın iken gönderildim. Hz. . Enes (r.a.)
245 3 Ben kıyametin önü sıra kılıçla baas olundum. Taki şeriki olmayan Allah'ın yalnız kendisine ibadet edile. Rızkım, mızrağımın gölgesinde takdir kılınmıştır. Emrime muhalefet edene zillet ve aşağılık takdir edilmiştir. Kim ki, bir kavme benzemeye gayret ederse, o onlardandır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
245 4 Ben davetçi ve tebliğci olarak gönderildim. Hidayeti verme meselesinde rolüm yok. (Hidayet Allah'tandır.) İblis de süsleyici, bezeyici olarak halk edildi. Aldanmakta dalalette payı yok. Hz. Ömer (r.a.)
245 5 Ben câmi' sözlerle baas olundum. Ve düşmanların gönlüne korku verilmekle yardım gördüm. Ben uykuda iken arzın hazinelerinin anahtarları getirilip önüme kondu. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
245 6 Sekizbin Peygamberin akabinde baas olundum. Onların dört bini beni İsraildendir. Hz. Enes (r.a.)
245 7 Ben iyi ahlakı tamamlamak için baas olundum. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
245 8 Allah (z.c.hz)'leri Beni hidayet ve alemlere Rahmet olarak gönderdi. Ve Beni; çalgıları, eğlenceleri, cahiliyet işlerini ve putları mahvetmek için gönderdi. Rabbim, izzeti üzerine yemin etti ki, kullarından bir kul dünyada içki içerse, ona kıyamet gününde muhakkak (Cennet) şarabını haram kılacak, kullarından bir kul da içkiyi terkederse Allah da ona muhakkak (Hazire-i Kudsünde) kendi yüce makamı yanında, Cennet şarabından içirecektir. Hz. Enes (r.a.)
245 9 Allah (z.c.hz) leri Beni, geceleyin yürüttüğünde (Mirac)da Ye'cüc ve Me'cüc'e baas etti. Ben de onları Allah'ın dinine ve ibadetine davet ettim. Bana icabetten yüz çevirdiler. Bunlar, Ademin evladından isyan edenler ve iblisin taifesi Cehennemdedirler. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
245 10 Müminin ağlaması yürekten, münafığın ağlaması kafadandır. Hz. Huzeyfe (r.a.)
245 11 Bulutlu günde ikindi namazını erken kılın. Zira ikindi namazını bırakanın ameli mahvolur. Hz. Büreyde (r.a.)
245 12 (Akrâ, Peygamberimiz (s.a.v)'e "hac her sene mi veya bir hac mı? diye sordu) Bir keredir. Fazlasını yapmak nafiledir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
245 13 Benden bir ayet (veya hadis) olsun tebliğ edin. Beni İsrailden de söyleyin. Yalnız Bana, bilerek yalan isnad eden kimse Cehennemde yerini hazırlasın. Hz. İbni Amr (r.anhüma)

yuksel dedi ki...

Kapkaranlık gece parçaları gelmeden (fitnelerin zulmetinde nur temini için) amellerle müsaraat ediniz ki, o devirde insan sabah mümin olur, akşama kafir olarak ulaşır. Mümin olarak geceye girer. Kafir olarak sabaha çıkar. Ve o günün adamları dinini, dünyadan az bir şeye karşılık satarlar.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 243 / No: 2
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Ümmetim, ümmeti merhumedir (merhamete uğramış). Ona ahirette azab yoktur. Dünyada verilen zelzeleler, belâlar, fitneler günahlarına kefaret edilir.
Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
Sayfa: 83 / No: 4
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Bir işi yapmak istediğinde, sonunu iyice düşün. Eğer neticesi hayır ise onu yap, neticesi şer ise ondan vazgeç.
Ravi: Hz. Abdullah ibni Misver (r.a.)
Sayfa: 29 / No: 1
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Allah bir emire hayır murad ettiğinde, ona sadık bir vezir ihsan eder. Unuttuğu zaman ona hatırlatır, hatırladığı zaman ona yardım eder. Allah bir emire de hayırdan başkasını murad ederse, ona kötü bir vezir verir. Unuttuğu zaman ona hatırlatmaz, hatırladığı zaman da yardım etmez.
Ravi: Hz. Âişe (r.anha)
Sayfa: 28 / No: 1
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Vezir kelimesi vizr kökündendir.Vizr ağırlık, ağırlık, yük demektir.Devlet başkanından yükü aldığı için (vezir diye isimlendirilmiştir)
Ramuzü'l Ehadis Şerhi
Levami'u'l Ukul
Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi
Cilt.1.sy.452,453.

yuksel dedi ki...

Ölüm zamanın kırılmasdır.
kuantum yasası
Dost T.V.
ölüm sonsuzluğun başlangıcıdır.
Yüksel Çelik

yuksel dedi ki...

kirilcak şeyleri ust uste dizseler derinindekini çekseler,
seyreyle sen gumburtuyu.
yunus emre.
Dost T V.
Nihat Derindère
Katre.
32.söz.1.mevkif.
Risale-i Nur Kulliyati.
Bediuzzaman Said Nursi.
yazan. manevi Evladi.
Yuksel Çelik.

1 Aralık 2020 19:00 Sil
Blogger yuksel dedi ki...
Bu ahir zamanda çoğu insan, mentaatinin dos

tudur. Bu itibarla, dostluk imtihanlarından geçmet

zorluklarla test edilmediği için, şahsiyet ve karakter

bakimindan làyıkıyla tanınmayan kimselerin, dosthik

iddialarına hemen aldanmamak gerekir.

Bu hususta Hazret-i Ömer 'in şu ölçülerini

hatirdan çıkarmamak îcâb eder:

"Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca

bakmayıniz;

Konuştuğunda doğru söylüyor mu?

YANITLAYINSIL

yuksel3 Aralık 2020 06:16
Kendisine bir şey emanet edildigi zaman

emanete riayet ediyor mu?

Dünya ile mesgul olurken helál-haram gö-

zetiyor mur işte bunlara bakınız. "62

Yine bir kişi, Hazret-i Ömer in yanında başka

birini medhediyordu. Hazret-i Ömer ona:

-Medhettiğin kişiyle hiç yolculuk yaptın mi?"

diye sordu. O ise:

-Hayır. dedi.

-Alişveris gibi ictimâî bir muàmelen oldu mu?"

"-Hayır.

-Peki sabah-akşam ona komşu oldun mu?

-Hayır.

Bu cevaplar üzerine Hazret-i Ömer şöyle

dedi:

*-Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a ye-

min ederim ki, sen onu tanimiyorsun!

Demek ki bir insan hakkinda, onun gerçek hü-

viyetini ortaya çıkaracak olan birtakım muàmelât ile

test etmeden hüküm vermemek gerekir. Dost seçi-

minde bu husus son derece mühimdi.

Cafer-i Sadık (rahmetullahi aleyh )
Osman Nuri Topbaş syf 56-57

3 Aralık 2020 06:22 Sil
Blogger yuksel dedi ki...
Gerçek de ise, İslâmiyetin ilk çağlarından başlayarak 11. yüz yıl sonuna kadar İslâm aleminde geliştirilen müsbet ilim ve bilgiler, insanlığa ışık tutmuş,Avrupa'daki kalkınmanın kaynağını oluşturmuştur.Hâlâ bütün dünyanın kullandığı 300'den fazla Arabça kökenli ilmi terim bu gerçeği anlatmaktadır.
İslâm'da Çöküntü
Ve 
Kurtuluşun Anahtarı.
Burhaneddin Ulutan.
İsanbul 1990.
Önsöz.

YANITLAYIN

yuksel6 Ocak 2021 03:00

Kâinatın mülk ciheti, hüsün kubuh,hayır,şer,küçük,büyük gibi zıtların cevelengâhıdır.(Sn.) 33.
Zevale mahkum olan hakiki güzel olamaz.(S.) 194:17.Söz Far.münacaat.
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Külliyatı Fihrist Ve İndeksi.sy.229.

yuksel dedi ki...

gireceğini haber vermiştir. (Buharí, Da'avât, 68; Tevhid, 12; Mūs-
lim, Zikr, 2; Tirmizi, Da'avât, 82) Hadislerde geçen "saymak"
ve "ezberlemek" ile maksat Allahı güzel isimleriyle tanımak
ve O'na iman, ibadet ve itaat etmektir. Allahın isimleri 99 ile
sınırlı olmayıp bunların dışında başka isimleri de vardır. Söz
konusu hadiste 99 sayısının zikredilmesi, sınırlama anlamında
değil, bu isimlerin Allah'ın en meşhur isimleri olması sebebiyle-
dir. Tirmizî ve İbn Mâce'nin rivayet ettikleri hadiste bu doksan
dokuz isim tek tek sayılmıştır. (Tirmizi, Da'avât, 87; İbn Mace,
Dua, 10) Bu isimler şunlardır: Allah, Rahman (esirgeyen), Rahim
(bağışlayan), Melik (buyrukları tutulan), Kuddus (noksanlık-
lardan arınmış), Selam (yarattıklarını selamette kılan), Mümin
(inananları güvenlikte kılan), Müheymin (hükmü altına alan),
Aziz (ulu, galip), Cebbar (dilediğini zorla yaptırma gücüne sahip
olan), Mütekebbir (yegâne büyük), Halik (yaratıcı), Bari (eksik-
siz yaratan), Musavvir (her şeye şekil veren), Gaffar (günahları
örtücü, mağfireti bol), Kahhar (isyankårları kahreden), Vehhab
(karşılıksız veren), Rezzak (rızık veren), Fettah (hayır kapıları-
ni açan), Ålim (her şeyi bilen), Kabız (daraltma gücüne sahip,
ruhları kabzeden, can alan), Basıt (rizkı genişleten, ömürleri
uzatan), Hafıd (kafirleri alçaltan), Rafi (müminleri yükselten),
Muizz (yücelten, aziz kılan), Müzill (değersiz kılan), Semi (işi-
ten), Basir (gören), Hakem (hükmedici, iyiyi kötüden ayırt edi-
ci), Adl (adaletli), Latif (kullarına lūtfeden), Habir (her şeyden
haberdar), Halim (yumuşaklık sahibi), Azim (azametli olan),
Gafur (çok affedici), Şekur (az amele bile çok sevap veren), Ali
(yüce, yüceltici), Kebir (büyük), Hafiz (koruyucu), Mugit (beden-
lerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren), Hasib (hesaba çeken),
Celil (yücelik sıfatları bulunan), Kerim (çok cömert), Rakib (gö-
zeten), Mücib (duaları kabul eden), Vasi (ilmi ve rahmeti geniş),
Hakim (hikmet sahibi), Vedud (müminleri seven), Mecid (şerefi
yüksek), Bais (öldükten sonra dirilten ve peygamber gönderen),
Şehid (her şeye şahit olan), Hak (hakkın kendisi), Vekil (kulla-
rin işlerini yerine getiren), Kavi (güçlü, kuvvetli), Metin (güçlü,
kudretli), Veli (müminlere dost ve yardımcı), Hamid (övgüye la-
yık), Muhsi (her şeyi sayan, bilen), Mübdi' (her şeyi yokluktan

yuksel dedi ki...

24. Nur Sûresi

Medine döneminde nâzil olmuştur. 64 âyettir. Sûre adını, nur âyeti denilen 35. âyetten almıştır.



Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. (Bu,) indirdiğimiz ve (hükümlerinin tatbikini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt alasınız diye içinde apaçık âyetler indirdik.

2. Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Eğer Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onlara karşı acıma hissi, Allah’ın dinin(i tatbik)de sizi etkisi altına almasın. Mü’minlerden bir grup da onların azabına (cezasına) şahit olsunlar.[1]

3. Zinâkâr erkek; zinâkâr veya müşrik bir kadından başkasıyla evlenemez. Zinâkâr kadın da zinâkâr veya müşrik bir erkekten başkasıyla evlenemez. Çünkü bu (evlenme şekli) mü’minlere haram kılınmıştır.[2] [bk. 24/26-32]

4. Namuslu (ve hür) kadına (zina suçu) isnad(ın)da bulunup da sonra (bu hususta) dört şahit getirmeyenlere seksen değnek vurun ve onların şahitliğini ebedî olarak kabul etmeyin. İşte onlar (yalancılıkları dolayısıyla) fâsıktırlar.[3]

(Hükümler, kadın ve erkek için aynıdır.)

5. Ancak (hükmolunan bu cezaların infazından) sonra tevbe edip düzelenler hariçtir. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

(Tevbenin kabul zamanı içerisinde, tevbe etmeden ölenlerin cezaları, müşrik ve kasten adam öldürenlerle beraber geçmektedir (25/68-69). Tevbe etmeleri halinde de, imanını tazeleme ve sâlih amelde bulunma şartı (25/70) getirilmiştir.)

6. Eşlerine (zina suçu) isnad edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlar(a gelince): Onlardan her birinin (dört şahit yerine kendi) şahitliği; kendisinin hakikaten doğru sözlülerden olduğuna dair dört defa Allah’a yemin ederek şahitlik etme(si)dir.

7. Beşincide; eğer yalancılardan ise, Allah’ın lanetinin kendi üzerine olması(nı dilemesi)dir.

yuksel dedi ki...

[1] 1 Zina, akıl bâliğ iki cinsin iradeleriyle gayr-i meşrû ilişkide bulunmasıdır, suçtur. Zinanın tarifi için bk. 17/32 dipnotu. Zina eden âkil, bâliğ ve hür bekârlara celde (sopa), evlenmişlere de recm cezası, Hz. Peygamber’in uygulamasıyla sabit olmuştur. “Recm, bu âyetten önce oldu.” diyenler de vardır. İmam Suyûtî ise “Neshedilmeyen her âyet neshedilenin yerini tutar” demiştir. Fakat Hulefâ-i Râşidîn zamanında da “Hz. Peygamber uyguladı.” diye uygulanmıştır. Sahabe, tâbiîn, Haricîlerin bir kısmı dışında, ümmetin imam ve âlimleri bu konuda icmâ etmişlerdir. Gaye, hem Allah’ın hududunun çiğnenmemesi hem de müslümanların şerefinin, namusunun nesep ve neslinin temiz kalması, nesli ve toplumu bozan namussuzluk fitnesinin önlenmesidir. İslâm fıkhına göre bu cezaları uygulamanın şartı ise, zina edenleri dört kişinin birlikte açıkça görmeleri ve aynen şâhitlik etmeleri (4/15) veya zina edenlerin bilinçli ve ısrarlı dört kere itirafları ile cezalandırılmalarını istemeleridir. Bu şartlar dolayısıyla recm edilerek öldürme cezası oldukça zorlaşmış ve yok denecek kadar az uygulanmıştır. Cezada uygulama şekli yetkilillere aittir. (San’ânî, IV, 4-7, Kurtubî XVI, 505; Suyuûtî el-itkan s. 33).

[2] Müşriklerle evlenme ancak tevbe edip İslâm’a girmeleri ile mümkün olur. [bk. 2/221]

[3] Dört şahit şartı aynı zamanda iftiraya meydan vermemek içindir.

[4] Vâhidî, s. 214-217 ve Münâfikûn sûresi.

[5] Âyetteki “ya’izuküm” lafzı İbni Abbas’a göre, “Size haram ediyor, sizi nehyediyor.” demektir (Hazîn, III, 354; Celâleyn).

[6] Âyet-i kerîmede fuhuş (hayasızlık) ile münker (kötülük) lafızlarının birlikte gelmesiyle aynı zamanda fuhuştan zina, münkerden de hırsızlık ve adam öldürmeyi içine alan genel suçlar kastedilmiştir (Behiy (Kavramlar), s. 253).

[7] Yahut, “Vermemek üzere yemin etmesinler.”

yuksel dedi ki...

Sizi iki sarhoşluk gaşyetti. Hayatı sevmek sarhoşluğu ve cehle razı olmak. Bu sarhoşluğa düştüğünüzde, "emr-i bil ma'ruf" ve "nehy-i anil münkeri" terk edersiniz. O zaman sünnet ve kitaba sahip olanlar, muhacir ve ensardan "sabikûnel- evvelîn" gibidir. (Yani ashab derecesindendir.)
Ravi: Hz. Âişe (r.a.)
Sayfa: 321 / No: 5
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Alim, ilmi ile Allah'ın rızasını kasdederse, her şey ondan korkar. İlmi ile dünya malı kasdederse, o herşeyden korkar.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 221 / No: 12
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

İmama hediye hiyanettir.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 239 / No: 12
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

İttihad ve Terakki " Hoşgörü kazığını" yedikten sonra, kazığın pisliğini temizleme yükünü de Atatürk'ün sırtına yükledi.
"İstiklal Savaşı" , bu pisliği temizleme ameliyesidir.Unutmayalım.
Atilla Özdür
Yeni Akit Gazetesi.tarih, 14 Ocak 2021.

yuksel dedi ki...

Hikmetli Sözler
"Şiddet göstermeksizin kuvvetli, zayıflık belirtmeksizin yumuşak ol"
Hz. Ömer (Radıyallahü anh)
"Salih amel olmadan kalbin iyiliğinden söz etmek baş bir iddiadır.
Bedensiz ruhun varlığı düşünülemediği gibi,
salih amelsiz de kalbin selameti düşünülemez."
İmam-ı Rabbani (Kuddise sirruhu)
"Dünyada nicelerinin köşkü oldu,
ama ahirette onların bir tavuk kümesleri bile yok"
Mahmud Efendi hazretleri (Kuddisi sirruhu)
"Kabrini hazine sandığı yap ve içini sana faydası olacak salih amellerle doldur.
Seriyy es-Sakati (Kuddise sirruhu)
"Tevâzu gösterdiğinin farkındaysan kibirden kurtulamadın demektir."
Ibn Atalullah el-İskenderi
"Ey insan! İnsanların çokluğuna bakıp da aldanma.
Çünkü sen yalnız ölecek, kabre yalnız girecek, kabirden yalnız kalkacak ve kendi hesabını yalnız vereceksin!"
Hasan-i Basri (Rahmetullahi aleyh)
"Sanat için soyunana alkıy tutanlar, Allah için giyinene neden zulmeder?
Aliya İzzetbegoviç
70 syf Lalegül dergisi 2021 Ocak Ayı
sayısı

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
230 1 Müezzinler müslümnların namazları ve hâcetleri (oruç vakitleri) üzerine eminleridir. Hz. Hasan (r.a.)
230 2 Müezzinler "emin" ve imamlar "Zâmin" (tekeffül edici) dirler. Allah, imamları irşad, müezzinleri mağfiret buyursun. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 3 Mü'min, insanların kendinden emin olduğu ve müslüman da müslümanların dilinden zarar görmediği kimsedir. Muhacir de fenalığı terkeden adamdır. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, komşusu kendisinin eziyetinden emin olmıyan kimse Cennete giremez. Hz. Enes (r.a.)
230 4 Mü'min bir, kafir ise yedi kursağına yer.( Bir gün bir adam geldi, Peygamberimiz (s.a.v) e misafir oldu. Yedi sefer süt getirdiler içti. O gün müslüman oldu, ertesi günü bir sefer süt ile doydu.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
230 5 Mümin bir, kafir yedi kursağına içer. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 6 Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur. Hz. Ebû Said (r.a.)
230 7 Mü'min Mü'minin aynasıdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 8 Mümin müminin aynasıdır. Ve mümin müminin kardeşidir. Nerede rastlarsa onu toparlar ve arkasından korur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 9 Mümin ülfet eder. Ülfet etmiyen ve ülfet edilmiyen kimsede hiç bir hayır yoktur. Hz. Sehl İbni Saad (r.a.)
230 10 Mümin mümin için bir yapı gibidir. Birbirini bağlar. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
230 11 Kavi mümin Allah'a, zaif müminden daha hayırlı ve sevgilidir. Gene de her birinde hayır vardır. Sana menfaat verecek şeye haris ol. Fakat Allah'a dayanarak işe giriş ve acze düşme. Eğer sana bir şey isabet ederse şöyle yapsaydım, böyle olurdu, deme. Lakin Allah böyle takdir etti ve dilediğini yaptı de. Zira "Keşke" sözü şeytanın işine yol açar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 12 Mümin gayyur olur. (Irz ve namusu hususunda kıskanç olur) Allah (z.c.hz)'leri da gayyurdur. (Bunun için Allah fuhuşu haram etmiştir) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 13 Mümin alicenaptır ve kerimdir. (Hüsnü zannı sebebiyle aldanır) Facir ise hilekardır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
230 14 Mümin her halinde hayır üzerindedir. Ruhu, Allah Azze ve Celle'ye hamd eder olduğu halde, iki yanı arasında kabzolunur. Hz. İbni Abbas (r.a.)
230 15 Mümin iki korku arasında bulunan bir kuldur. Geçmiş günahını anar ve bundan dolayı Allah ona ne yapacak, bilmez, korkar. Yaşadığı kadar daha nelere uğrayacak onu da bilmez ve korkar. Ravisi belli değil

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
338 1 Beni İsrail'den "Kıfl" isimli biri vardı. Günahtan pek sakınmaz ve onu işlerdi. Ona bir kadın geldi (paraya ihtiyacı vardı.) Onunla münasebette bulunmak şartı ile kadına altmış altın verdi. Kadınla bir mevkiye geldiler. O zaman kadının kemikleri titredi ve ağladı. Adam dedi ki: "Neden ağlıyorsun? Seni zorladım mı?" Kadın dedi ki: "Hayır, fakat ben bu işi şimdiye kadar asla yapmamıştım. Buna beni ihtiyacım sürükledi." Adam dedi ki: "Madem ki sen yapmadığını yapmak durumundasın öyleyse git, para da senindir. "Adam ayrıca yemin ederek: "Vallahi bundan sonra ben de bu işi bir daha yapmam" dedi ve o gece de öldü. Sabahleyin kapısına şöyle yazılmış olduğu görüldü: "Allah muhakkak Kıfl'e mağfiret etti." (Asi, fakat iffeti takdir eden ve merhametli bir kimse imiş ve tevbesi nasib ve kabul olmuş.) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
338 2 Beylik vaktiyle Himyer'de idi. Allah onu onlardan aldı. Kureyş'e verdi. Yine onlara (Kureyş'e dönecek) Hz. Zu Mihmer (r.a.)
338 3 Lut kavminde kadınlar arasındaki fena münasebet, erkeklerde başlamadan kırk sene evvel vardı. Hz. Ebû Sahra (r.a.)
338 4 Bir tüccar, halka ödünç verir ve adamına da paraları tahsil ederken: "Sıkıntıda olanları hoş geç, ola ki Allah da bizi hoş geçer" derdi de sonra Allah'a kavuştu. Allah da ondan vazgeçti. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
338 5 Bana vahiy iki türlü gelirdi: Cibril (a.s.) gelir ve bir adamın diğer bir adama bir şey vermesi gibi Bana ilka ederdi. Bu, Bende aniden hasıl olurdu. Bir de çan sesi gibi birşeyle Bana gelirdi. Öyle ki, kalbimde ihtilat yapardı ve bu Bende aniden olmazdı. Hz. Ebû Seleme (r.a.)
338 6 İsrail oğullarını Peygamberleri idare ederdi. Bir Peygamber vefat edince diğeri ona halef olurdu. Benden sonra Peygamber yok. Halifeler gelecek ve onlar çok olacak. Dediler ki: "Bize ne emredersin?" Buyurdu ki: "İlk biat ettiğinize vefa edin ve Allah'ın onlar için verdiği haklarını verin. Muhakkak Allah, idarelerinden dolayı hesabı onlara Kendisi soracaktır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
338 7 Melaikenin Bedir gününde nişanları, siyah sarık, Uhud'da kırmızı sarıktı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
338 8 Muânaka (Kucaklaşmak) geçmiş ümmetlerin selamlaşması ve halis dostluk alameti idi. İlk muânaka yapan da İbrahim (a.s.) dır. Hz. Temim Eddari (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
328 1 Allah (z.c.hz.) buyuruyor: "Kulum Bana bir karış yaklaştığında, Ben ona bir arşın yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaştığnda Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse, Ben ona koşarak yaklaşırım." Hz. Enes (r.a.)
328 2 Allah (z.c.hz.) buyuruyor: "Benim Celalim uğrunda muhabbet edenler, mahşerde nurdan minberlerde bulunacak ve hallerine şehidler ve Peygamberler imreneceklerdir." Hz. Muaz (r.a.)
328 3 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kulumun Bana taabbüd ettiği şeyin en sevgilisi, Benden ötürü hayırhahlığıdır." (Onu da Allah yaratmış diyoruz.) Hz. Umame (r.a.)
328 4 Allah Tebareke ve Teala buyurur: "Kullarımdan birine, bedeninde veya evladında veya malında bir musibet tevcih ettiğimde, o da onu sabrı cemille karşıladığında, kıyamet günü haya ederim, onun için ne defter açarım, ne de mizan dikerim." Hz. Enes (r.a.)
328 5 Allah Tebareke ve Teala buyurur: "Benim uğrumda birbirini sevenlere muhabbetim haktır. Benim uğrumda sıla yapanlara muhabbetim haktır. Benim uğrumda birbirini yoklayanlara muhabbetim haktır. Benim uğrumda hayırhahlık yapanlara muhabbetim haktır. Ve Benim uğrumda elden geleni bol bol sarfedenlere muhabbetim haktır. Benim uğrumda birbirlerini sevenler, kıyamette nurdan öyle minberler üzerinde bulunacaklar ki, sıddıklar, şehidler ve Peygamberler onların makamına imrenecekler." Hz. Ubâde (r.a.)
328 6 Allah Tebareke ve Teala buyurur: "Benden ötürü hem meclis olanlara muhabbetim vacib oldu. Benden ötürü elden geleni bol bol sarfedenlere muhabbetim vacib oldu. Benden ötürü buluşanlara muhabbetim vacib oldu. Hz. Ubâde (r.a.)
328 7 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Lâ ilâhe illallah Benim kelamımdır. Ve Ben O'yum. Kim bunu söylerse Benim kaleme girmiştir. Kim de Benim kaleme girerse azabımdan emin olur." Hz. Ali (r.a.)
328 8 Allah Teala buyurur: "Muhakkak Rab Benim. Hayır ve şerri Ben tayin ederim. Yazık o kimseye ki, hakkında şer yazmışım. Ve ne mutlu ona ki, hakkında iyilik yazmışım." Hz. Ali (r.a.)
328 9 Aziz ve Celil olan Allah buyuruyor: "Ey Adem oğlu! Ancak Bana kul olup, Bana ibadet ettiğin, her şeyi Benden umduğun ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmadığın müddetçe, sende olan şeyi affederim. Eğer sen yer ve gök dolusu hata ve günahla Beni karşılasanda, Ben seni onların dolusu mağfiretle karşılarım ve seni affederim. Günahının çok oluşuna ehemmiyet vermem." Hz. Ebud Derda (r.a.)
328 10 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben kulumun zannı indindeyim. (Nasıl zannederse Ben öyleyim.) Öyle ise kulum Beni dilediği gibi zannetsin." Hz. Vasile (r.a.)
328 11 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben kulumun zannı nezdindeyim. Hayır zannederse hayır, şer zannederse şer bulur." (Benimle karşılaştığında öyle bulur.) Hz. Enes (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
329 1 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Bir adam bilse ki Ben kudret sahibiyim, günahları affederim. O şirk etmedikçe, Ben onu affederim, aldırmam." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
329 2 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben kerimlerin en büyüğüyüm. Afv itibariyle de en kerim ve azamet sahibiyim. Kulumu dünyada setrettikten sonra, ahirette rezil etmeye tenezzül etmem ve kulum Benden mağfiret istedikçe onu mağfiret ederim." Hz. Enes (r.a.)
329 3 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kullarımdan Benim velim ve yarattıklarımdan ahbablarım o kimselerdir ki, Benim zikrimle zikrolunur veya zikirleri ile Ben zikrolunurum. Hz. Amr İbni Cemuh (r.a.)
329 4 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Bir kimse şu üç şeye sahip olursa gerçek dostum, yapmazsa gerçek düşmanımdır: Namaz, oruç ve cenabetten gusül." Hz. Enes (r.a.)
329 5 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Bir kul Beni nefsinde zikrederse, muhakkak Ben onu melaike içinde zikrederim. Ve Beni cemaatte zikrederse, Ben de onu Refîk-i âlâ'da zikrederim." Hz. Muaz İbni Enes (r.a.)
329 6 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ey kulum, sen Beni tenhada zikrettiğinde, Ben de seni tenhada zikrederim. Sen Beni cemaat içinde zikredersen, Ben de seni onlardan daha hayırlı ve büyük bir toplulukta zikrederim." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
329 7 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Mü'min kulum Bana melaikenin bazısından daha sevgilidir." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
329 8 Allah (z.c.hz.) buyurur: "İzzetim hakkı için, kuluma iki emniyetle iki korkuyu bir arada cem etmem. Dünyada Benden emin olduysa, kullarımı topladığım günde, onu korkuturum. O, dünyada Benden korktuysa, kullarımı topladığım o günde onu emin ederim." Hz. Şeddat İbni Evs (r.a.)
329 9 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben azimüşşan, kulları ilmimle yarattım. Hayır murad ettiğim kimseye güzel ahlak verdim. Fenalığı murad ettiğim kimseye de fena ahlak verdim." Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
329 10 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Beni zikretmesi kendisini Benden bir şey talebetmekten alıkoyan kimseye, o istemeden Ben nasib ederim." Hz. Huzeyfe (r.a.)
329 11 Aziz ve Celil olan Allah buyurur: "Kim ki Beni, beytimde, Resulümün mescidinde veya beyt-i makdiste ziyaret ederek ölürse, o şehid olarak ölür." Hz. Enes (r.a.)
329 12 Aziz ve Celil olan Allah buyurur: " Kulumun Benim üzerimde ahdi vardır; namazlarını vaktinde dosdoğru eda ederse, ona azab etmiyeceğim ve onu Cennete hesapsız sokacağım." Hz. Âişe (r.anha)
329 13 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kim ki Benim hakkımı rifk ile ifa eder, Benden ötürü tevazu gösterir ve kibir etmezse, Ben onu illiyyine kadar yükseltirim." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
330 1 Aziz ve Celil olan Allah buyurur: "Benim arif ve mülhem kullarım hususunda, Allah aralarında hüküm verinceye kadar onları Cennete veya Cehenneme indirmeyin.(Onlardan birşey duyup da münakaşaya kalkıp, bu adam Cennetlik oldu, Cehennimlik oldu diye hüküm vermeyin. Onları Rablerine havale edin.) Hz. Ali (r.a.)
330 2 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kullarımın kalblerinde, Benim marifetimin (Beni tanımış olmalarının) alameti, kadrimin mevkiinin güzel olmasıdır. Bu da şikayet edilmemem, rızıklarını geciktirme ile itham edilmemem ve gayb addedilmememle olur." (Rabbımızı hazır bilip, rızkımız için acele etmiyeceğiz ve derdimiz var demiyeceğiz, yani şikayet etmiyeceğiz.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
330 3 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kullar, Benim nazarımda yemek azlığından daha şümüllü bir perde ile örtünmediler." (Nefsini güdecek, lakin zevkine uymıyacak.) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
330 4 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben mü'min bir kulumu hasta ettiğimde, o da Beni ziyaretçilerine şikayet etmediğinde, hastalıktan onu, etinin yerine daha hayırlı bir et, kanının yerine de daha hayırlı bir kan vererek iyileştiririm. Ve onun defterini silip, yeni bir defterle onu amele başlatırım." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
330 5 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Benim dostlarımdan birine eza eden adam, Bana harp ilan etmiş demektir. Bana yaklaşmak için de farzlara benzer bir şey yoktur. Kul Bana nafile ibadetle o derecede yaklaşmakta devam eder ki, Ben onu severim ve Ben onu sevince de gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı, akleden gönlü, konuşan dili olurum. Dua ederse kabul eder, bir şey isterse veririm. Yaptığım işler içinde, böyle kulumun ölümüne karar vermek kadar Bana güç gelen bir şey yoktur. Çünkü o kul ölümü sevmez, Ben de onu gücendirmeyi sevmem." Hz. Âişe (r.anha)
330 6 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Eğer mü'min kulum için günah, ucubdan daha hayırlı olmasaydı, mü'min kulumu günaha sokmazdım." Hz. Kelib el Cüheni (r.a.)
330 7 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ya Cibril (a.s.) Ben milyonlarca ümmet yaratmışım ki, birisinin diğerinden haberi yoktur. Buna levhi de, kalemi de muttali etmemişim. Ben bir şeyi murad ettiğimde ona "Kün" derim, derhal olur. Emrimde "Kaf" "nun"u geçemez." Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
330 8 Allah (z.c.hz.) Adem (a.s.)'a buyurdu ki: "Ya Adem (a.s.) Ben emaneti yere, göğe arzettim, kaldıramadılar. Sen onu, ondakiyle yüklenebilecek misin?" Dedi ki: "Ya Rabbi, onda bana ne var?" Buyurdu ki: "Muhafaza edersen sevap, etmezsen azap var." Adem (a.s.) dedi ki: "Ondakiyle beraber yüklendim." Böyle dedi de Cennette öğleden ikindiye kadar kalabildi. Taki şeytan onu oradan çıkardı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
330 9 Allah (z.c.hz.) cana "çık" dedi. O da "Çıkmam, ancak kerhen çıkarım" dedi. Buyurdu ki: "Kerhen de olsa çık." (Gönüllü- gönülsüz. Zira ölüm acıdır.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
331 1 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kulum hasta olup da üç günden evvel hastalığını söylerse, Beni şikayet etmiş gibi olur." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
331 2 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Kulun hasenatı da günahı da ortaya getirilir. Biz onun bazısını bazısı ile takas yaparız. Hasenesi artarsa bu sebeple kendisine Cennette geniş bir mevki ayrılır." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
331 3 Rabbımız buyurur: "Kullarım layıkı ile itaat etseler, gece rahmet verir, gündüz güneşin sıcaklığını, gök gürültüsünü duyurmam." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
331 4 Cibril (a.s.) dediki: "Biz içinde köpek ve suret olan eve girmeyiz." Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
331 5 Cibril (a.s.) dedi ki: "Senin ümmetin Kur'an'ı yedi vecih üzere okurlar. Kim bir vecih üzerine okuyorsa onda devam etsin, öbürüne atlamasın." ( Ayrıca ilaveten: Ümmetinden zayıflar vardır. Kim bir vechi öğrenmişse ondan başkasına dönmesin." Hz. Huzeyfe (r.a.)
331 6 Cibril (a.s.) Bana dedi ki: "Ömer (r.a)'e selam söyle ve ona bildir ki, rızası hikmet, gadabı da izzettir." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
331 7 Cibril (a.s.) Bana şöyle dedi: "Allah buyurdu ki, bu dini Ben kendime razı görmüşüm. Bunu ancak semahat ve güzel ahlak ıslah eder. Şu halde dine, bu hasletlerle mümkün mertebe ikram edin." Hz. Câbir (r.a.)
331 8 Cibril (a.s.) Bana şöyle dedi: "Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: Ya Muhammed (s.a.s.) Bana iman edip de kadere, hayır ve şerrin Benim takdirimle olduğuna iman etmiyen, Benden başka Rab arasın." Hz. Ali (r.a.)
331 9 Cibril (a.s.) Bana dedi ki: "Ya Muhammed (s.a.s.) dilediğin kadar yaşa, öleceksin. İstediğini sev nihayet ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, nihayet onun hesabını vereceksin." Hz. Câbir (r.a.)
331 10 Musa (a.s.) Bana dedi ki; "Ya Rabbi, Adem (a.s.) sana nasıl şükretti?" Buyurdu ki: "Başına gelenin Benden olduğunu bildi, Bu onun şükrü oldu." Hz. Hasan (r.a.)
331 11 Musa (a.s.) Bana dedi ki; "Ya Rabbi, yakın mısın Sana yavaş söyleyeyim. Uzak mısın, sesleneyim. Hitabını işitiyorum, görmüyorum, nerdesin?" Allah (z.c.hz.) buyurdu ki: "Arkandayım, önünde, sağında, hem de solundayım. Ya Musa (a.s.) Ben, kulum Beni zikrettiğinde onun celisiyim ve dua ettiğinde onunla beraberim. Hz. Sevban (r.a.)
331 12 Davud (a.s.) dedi ki: "İlahi Ya Rabbi, kulların Seni ziyaret ederlerse alacakları ne olur? Sendeki hakları nedir? Zira her ziyaret edenin ziyaret edilende hakkı vardır." Allah buyurdu ki: "Ya Davud (a.s.) Beni ziyaret edenlere, dünyada afiyet verir ve Bana mülaki olduklarında da kendilerine mağfiret ederim." Hz. Ebû Zerr (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
332 1 Zekeriya (a.s.)'ın oğlu Yahya (a.s.) Meryem oğlu İsa (a.s.)'a: "Sen Ruhullah, kelimetullahsın, benden hayırlısın" dedi. İsa (a.s.) da dedi ki: "Bilakis, sen benden daha hayırlısın. Seni Allah selamladı, halbuki ben kendimi selamladım." Hz. Hasan (r.a.)
332 2 Lokman (a.s.) oğluna öğüt verirken şöyle dedi: "Ey evladım! Sakın başın, yüzün örtülü gezme. Bu, gece için korkunç, gündüz için zillettir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
332 3 Şeytan dedi ki: "Mal sahibi, şu üç şeyin birinden benden salim olmaz ve sabah akşam ona bunlar için vesvese vermeye çalışırım: Malı helal olmıyan yerden edinmesine uğraşırım. Hak olmayan yere harcatmaya çalışırım. Mala karşı içine sevgi ve muhabbet veririm ki, onu yerine harcayamasın." (Allah'ın siyaneti oldumu başka) Hz. Abdurrahman (r.a.)
332 4 İblis Rabbına dedi ki: "Ya Rabbi, Adem (a.s.) Cennetten indirildi. Muhakkak ben biliyorum, kitap ve Peygamber olacak. Onların kitap ve Peygamberleri nedir?" Buyurdu ki: "Rusulleri melaike ve kendilerinden olan Nebilerdir. Kitapları Tevrad, İncil, Zebur ve Furkandır." Dedi ki: "Öyleyse benim kitabım nedir?" "Senin kitabın resim (dövme) dir, kıraatın şiir, elçilerin kahinler, yemeğin, üzerine besmele çekilmeyen şeyler, içeceğin sarhoşluk veren her içki, sıdkın yalan, evin hamam, tuzakların kadınlar, müezzinin çalgılar, mescidlerin de çarşılardır." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
332 5 İblis Rabbına dedi ki: "İzzetin ve Celalin hakkı için, canları bedenlerinde bulundukça Adem oğlunu iğfal edeceğim." Allah (z.c.hz) de buyurdu ki: "Onlar Benden mağfiret istedikleri müddetçe Ben de onları mağfiret edeceğim." Hz. Ebû Said (r.a.)
332 6 Melaike dedi ki: "Ya Rabbi bu kulun fenalık yapmak istiyor." Allah (z.c.hz.) buyurdu ki: "Bekleyin, yaparsa bir günah yazın. Terkederse bir sevap yazın. Zira o, o günahı ancak Benim için terketmiştir." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
332 7 Davud (a.s.) oğlu Süleyman (a.s.)'ın annesi Davud oğlu Süleyman (a.s.)'a dedi ki: "Ey evladım! Gece çok uyuma. Zira geceleyin çok uyumak kıyamette insanı fakir bırakır." Hz. Câbir (r.a.)
332 8 İsrail oğulları Musa (a.s.)'a dediler ki: "Rabbim namaz kılıyor mu? Musa (a.s.): "Ey beni İsrail, Allah'dan korkun" dedi. Allah sordu: "Ey Musa (a.s.) kavmin sana ne diyor? Dedi ki, "Bildiğin şey Ya Rabbi. Diyorlar ki: "Rabbin namaz kılıyor mu?" O zaman Allah buyurdu ki: "Öyle ise onlara haber ver ki, Salatım, kullarım için Rahmetimin, gazabım üzerine sebkat etmesidir. Yoksa onlar helak olurdu." Hz. Enes (r.a.)

yuksel dedi ki...

Mü'min, Cennette evlad istediğinde, onun hamli, doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 230 / No: 6
Ramuz El-Ehadisi

yuksel dedi ki...

Medine Mekke'den efdaldir. (Peygamberimizin bulunduğu mevki dünya üzerinde en faziletli yerdir.)
Ravi: Hz. Rafi İbni Hüdaye (r.a.)
Sayfa: 233 / No: 11
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
233 1 Meclisler emanettir. Bir müminin bir mümine çirkin bir şey götürmesi yakışmaz. Hz. Usame İbni Zeyd (r.a.)
233 2 Meclis üçtür. Ğânim, Sâlim ve Şâhip, Ğânim, zikredendir. O ganimet kazanır. Mecliste zikirde bulunur veya zikir meclisinde bulunur. Sâlim, mecliste sükut ederek salim olan kimsedir. (Yalan yanlış söz ederek zarara girmemiş) Şâhip ise, batıl şeylere dalıp zarara uğrıyan kimsedir. Hz. Enes (r.a.)
233 3 Meclis ehli üçtür. Ğânim, Sâlim ve Şâhip. Ğânime gelince; Allah'ı zikreden. Sâlime gelince; sükut eden. Şâhip ise, batıla dalandır. Hz Ebu Hureyre (r.a.)
233 4 Mücahid o kimsedir ki, Allah'ın Zatı uğrunda nefsiyle mücadele eder. Hz. Fudale İbni Ubeyd (r.a.)
233 5 Fisebilillah cihadda bulunan kimse, Allah (z.c.hz) lerince tekeffül edilmiş kimsedir. Ya mağfiretine ve rahmetine derhal kavuşturur veya ecir ve ganimetle yerine sağ-salim gelir gönderir. Mücahid fisebilillahın misali, gündüz oruçlu gece kâim olan kimsenin misalidir. Seferden dönünceye kadar böyle devam eder. Hz. Ebû Said (r.a.)
233 6 İhramlı kimse "izar" bulamazsa don giyer. Nalın bulamazsa mesh giyer (Koncu ve topuğu kesilmiş olarak) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
233 7 Kocasından talak talebeden ve kocasından izinsiz başını alıp giden kadınlar, münafıklardır. Hz. Eş'as (r.a.)
233 8 Müdebber (sahibi öldükten sonra azad olacak olan köle) satılmaz da hediye de verilmez. O terekenin üçte birinden hür kılınır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
233 9 Medine taybedir. Onun yol ve geçitlerinden hiçbiri yoktur ki, orada kılıcını çekmiş melekler bulunmasın. Onlar Medine'ye Deccal'ı ebediyen sokmazlar. Hz. Fatıma binti Kays (r.anha)
233 10 Medine de Mekke gibi Arz-ı Haramdır. Kur'an-ı Kerim'i Hz. Muhammed (s.a.v) e inzal eden Zata yemin ederim ki, her bir geçidini melekler tutmuştur, şeytandan korurlar. Hz. Câbir (r.a.)
233 11 Medine Mekke'den efdaldir. (Peygamberimizin bulunduğu mevki dünya üzerinde en faziletli yerdir.) Hz. Rafi İbni Hüdaye (r.a.)
233 12 Medine, İslamın kubbesi, imanın evidir. Hicret yeridir ve helal ile haramın hazırlandığı yerdir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
233 13 Medine Benim hicret ettiğim yerdir. Arzda yatacağım yerdir. Ümmetim üzerine komşularıma (ensara) yardım borçtur. Kebairden sakındıkları müddetçe. Kim bunu yapmazsa Allah ona Cehennem ehlinin irinlerinden akan sudan içirir ve onu perişan eder. Hz. Câbir (r.a.)
233 14 Kadın avrettir ve dışarı çıkınca şeytan onu gözler. Kadının Allah'a en yakın olduğu zaman ise evinin en derin yerinde olduğu vakittir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
233 15 Kadın kocasının bütün hakkını ödemedikçe Allah'ın hakkın ödemiş olmaz. Ve kocası onu, deve eğerinin üstünde iken de istese men etmemesi icab eder. Hz. Zeyd İbni Erkam (r.a.)
233 16 Kadın hamileliğinde, doğum yapıncaya ve çocuğu memeden keseceği güne kadar, Allah yolunda nöbet bekliyen kimse gibidir. Ve bunlar arasında ölürse ona şehid ecri vardır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
233 17 Kadın, hamile olduğunda, gündüz sâim, gece kâim ve Allah korkusu kendisinde galib olan bir mücahid sevabı hak eder. Onu ağrı tuttuğunda kendisine verilecek sevabı mahlukattan kimse bilemez. Bebeğin her emişinde ve soğurmasında bir can ihya etmiş gibi sevab alır. Ve sütten kestiğinde ise bir melek sırtını okşar ve: "Ha bir daha" der. Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
232 1 Mümin kabrinde "Eşhedü en lâ ilâhe illallah" dediğinde ve Hz. Muhammed (s.a.v)'i tanıdığı takdirde, bu Aziz ve Celil olan Allah'ın şu mealdeki kavlinin mazmunu gereğince olur: " Allah, iman edenlere dünya hayatında da ahirette de o sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder." Hz Bera (r.a.)
232 2 Müminler dünyada üç sınıftır: Allah'a ve Resulallah'a inanıp şüphe getirmiyen ve mal ve canı ile Allah yolunda mücahede edenler. Kendisinden, insanların mal ve canı hususunda emin oldukları kimseler. Nefsi bir şeye tamah ettiğinde durup Aziz ve Celil olan Allah için onu terkedenler. (Böylece zühd ve takvaya nail olur ve bundan aşağı müslümanlık da yoktur) Hz. Numan İbni Beşir (r.a.)
232 3 Müminler tek bir kişi (vücud) gibidir. Başı ağrıdığı zaman bedenin sair azaları da ateş ve uykusuzlukla ona katılır.(Biri rahatsız olursa hepsi rahatsız olur) Hz. Numan İbni Beşir (r.a.)
232 4 Müminler yumuşak ve hafiftir. Munis bir deve gibi, boynunu "ey" deyince inkıyad eder. Sert bir yer de olsa "ıh" denilince çöker. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
232 5 Müminler birbirlerine muhabbetli ve hayırhahdır, evleri ve bedenleri ayrı olsa da. Facirler ise birbirlerini aldatıcıdırlar. Evleri ve bedenleri toplu olsa da. Ve birbirleriyle mücadele ederler. Hz. Enes (r.a.)
232 6 Allah uğrunda birbirine muhabbet eden kimseler, Onun gölgesinden başka gölge olmıyan günde, O'nun Arş-ı Alasının gölgesindedirler. Kendilerine nurdan kürsüler kurulur. Onların Rableri ile olan meclislerine, Peygamberler, sıddıklar ve şehidler bile imrenirler. Hz. Muaz İbni Cebel (r.a.)
232 7 Allah yolunda birbirlerini sevenler, arşın gölgesinden başka gölge olmıyan o günde, arşın gölgesindedirler. Nurdan minberler üzerinde. Onların mekanlarına Nebiler ve Sıddıklar gıpta ederler. Hz. Muaz (r.a.)
232 8 Allah yolunda muhabbet edenler, Arşı Ala etrafında yakuttan kürsüler üzerinde olurlar. Hz. Ebû Eyyüb (r.a.)
232 9 Cumaya erken gelen kimse deve kurban eden gibidir. Bunu takiben gelen sığır kurban eden gibi, bunu takiben gelen ise koyun kurban etmiş gibidir. İmam minbere orutduğunda defter kapanır ve melekler hutbeyi dinlemeye otururlar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
232 10 Müttekiler efendilerdir. Alimler ve fakihler de kılavuzlardır. Ve bunlardan misak (ahid) alınmıştır. Bunların meclislerinde oturmak berekettir. Yüzlerine bakmak ise nurdur. Hz. Âişe (r. anha)
232 11 Müttekiler efendi, fakihler kılavuzdur. Onların meclisinde oturmak insanın nurunu ziyade eder. İlminden istifade edilen bir alim, bin abidden efdaldir. Hz. Ali (r.a.)
232 12 Kocası ölen kadın renkli ve süslü elbise giymez. Ziynet de takmaz, kına sürmez ve sürme çekmez. (İddeti bitene kadar. Hamile değilse 4 ay 10 gün.) Hz. Ümmü Seleme (r.anha)
232 13 Seferde namazı tamam kılan, hazerde eksik kılan gibidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
232 14 Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis. Hz. Câbir (r.a.)

yuksel dedi ki...

Cümle işler hâlık'ındır, kul eli ile işlenir,
Sanma, O'ndan izinsiz bir çöp deprenir.
Mahmud Esad Coşan
Hadisler Deryası.
Akra fm.

yuksel dedi ki...

Yalanın hepsi kaydolur. Müslümanın başından bir musibet defeden veya iyilik getiren yalan müstesna.
Ravi: Hz. Sevban (r.a.)
Sayfa: 229 / No: 1
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Mubtıl, Bâtılı Hak Nazarıyla Alır"

"İnsandaki fıtratı mükerrem olduğundan, kasten hakkı arıyor. Bazan gelir eline, bâtılı hak zanneder; koynunda saklıyor."

"Hakikati kazarken, ihtiyarı olmadan dalâl düşer başına; hakikattir zanneder, kafasına geçirir."(1)

YANITLAYIN

yuksel19 Ocak 2021 03:35
Allah, insan fıtratını hakkı ve doğruyu aramak için elverişli yaratıp, ona göre cihazlar ile donatmıştır. İşte, insan fıtratının mükerrem olması bu manayadır.

İnsan, fıtratının gereği olarak bütün dikkat ve gücüyle hakkı ve doğruyu ararken, bazen batıl önüne çıkar. Zira bu alemde hayır ile şer, hak ile batıl, doğru ile yanlış, güzel ile çirkin beraber bulunuyor. Hatta bazen yan yana, iç içe bulunabiliyor. İnsan da dikkatini hakka odakladığı için, batıl dikkatten kaçıp, insanın fikir ve gönül alemine sızabiliyor. Artık fikir ve gönül alemine girdiği için, onu hak zannedip, sıkı sıkıya sarılıyor. Şayet fikir ve gönül aleminden çıkarıp tarafsız ve objektif baksa, onun hak değil, batıl olduğunu görecek.

Ramazan hilaline dikkat kesilmiş ihtiyar bir zat, saçından eğilmiş hilale benzeyen beyaz kılı hilal zannedip, "Hilali gördüm!.." diye yemin etmiş. Halbuki gördüğü; saçından eğilmiş hilali andıran bir beyaz kıl. Demek insan bazen tebei bir bakışla koca ayı (hilali) saç teli ile karıştırabiliyor. İnsan da hakka odaklanmışken, bazen batıl dikkatten kaçıp, hak suretinde gönül dünyasına sızabiliyor.

İnsan bu gibi batılları ayıklamak için gönül ve fikir dünyasını İslam mizanına, şeriat mihengine vurmalıdır. Zira yanılmaz ve yanıltmaz yegane hak mizanı şeriattır.

(1) bk. Sözler, Lemeât.


Selam ve dua ile...
Sorularla Risale

YANITLAYIN

yuksel19 Ocak 2021 03:54
Mübtil batılı hak nazarıyla alır.(S.) 645.Lemaat.
Bir Hazinenin Anahtarı Fihrist Ve İndeksi.sy.238,239,240.
Mübtil: İptal eden. Hükümsüz eden. Battal edici.Faydasız hale getiren. Hakkı bâtıl gören.
Yeni Lügat.
Abdullah Yeğin.
İslami, ilmi, Edebi, Felsefi.
sy.468.

yuksel dedi ki...

8803-Muhammed b. el-Hanefiyye der ki: "Hz. Hüseyin'le birlikte hepsi de Fatma'nın karnında hareket eden (soyundan olan) on yedi kişi öldürüldü." Taberâni
8804- Ebû Kubeyl der ki: Hz. Hüseyin öldürüldüğünde başını kestiler ve ilk konakla-
ma yerinde oturup içki içip, baştan dolayı birbìrlerini kutlamak istediler. Ancak o esnada bahçenin birinden demirden bir kalem çıktı ve kanla şu satırlan yazdı:
"Hüseyin'i öldüren bir ümmet Hesap gününde dedesinin şefaatini mi bekler ? "
Bu yazıyı görünce korkudan başı bırakıp kaçtılar. Sonra geri döndüler. Taberàni

Cem'ul -Fevaid min Cami'il usul ve Mecma'iz zevaid 2. cild 532.syf

yuksel dedi ki...

ümmet i muhammed s.a.v. en büyük faaliyeti ilim öğrenmektir.
ilim öğrenmek rızka mani değildir.
mahmud esad coşan
hadisler deryası
akra fm.

yuksel dedi ki...

Kur'an-ı Kerim, elfazı ve manası itibariyle ondan hoşlanmıyana çetindir. Hoşlanana ise her iki itibarla da müyesserdir. Ve O Hakemdir. Benim Hadisimde sözleri ve manası itibariyle çetindir, ve Hakemdir. Kim ki Ona tutunur, Onu anlar ve ezberlerse kıyamette Kur'anla beraber gelir. Kim Kur'ana ve Hadisime ehemmiyet vermezse dünya ve ahirette hüsrana uğrar.
Ravi: Hz. İbni Umeyr (r.a.)
Sayfa: 227 / No: 11
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Kadılar üçtür: İkisi Cehennemde, biri Cennettedir. Hakkı bildi ve onunla hükmetti ise, o Cennettedir. Bilmeksizin hükmeden ateştedir. Ve Hakkı bilip te hükmünde zulmeden de ateştedir.
Ravi: Hz. Büreyde (r.a.)
Sayfa: 227 / No: 15
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Kur'an zenginliktir. Ondan sonra fakirlik yoktur. Kur'an'ın fakiri olan kimseye ise zenginlik yoktur.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 227 / No: 6
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Mübtil batılı hak nazarıyla alır.(S.) 645.Lemaat.
Bir Hazinenin Anahtarı Fihrist Ve İndeksi.sy.238,239,240.
Mübtil: İptal eden. Hükümsüz eden. Battal edici.Faydasız hale getiren. Hakkı bâtıl gören.
Yeni Lügat.
Abdullah Yeğin.
İslami, ilmi, Edebi, Felsefi.
sy.468.

YANITLAYIN

yuksel19 Ocak 2021 07:50
8803-Muhammed b. el-Hanefiyye der ki: "Hz. Hüseyin'le birlikte hepsi de Fatma'nın karnında hareket eden (soyundan olan) on yedi kişi öldürüldü." Taberâni
8804- Ebû Kubeyl der ki: Hz. Hüseyin öldürüldüğünde başını kestiler ve ilk konakla-
ma yerinde oturup içki içip, baştan dolayı birbìrlerini kutlamak istediler. Ancak o esnada bahçenin birinden demirden bir kalem çıktı ve kanla şu satırlan yazdı:
"Hüseyin'i öldüren bir ümmet Hesap gününde dedesinin şefaatini mi bekler ? "
Bu yazıyı görünce korkudan başı bırakıp kaçtılar. Sonra geri döndüler. Taberàni

Cem'ul -Fevaid min Cami'il usul ve Mecma'iz zevaid 2. cild 532.syf

YANITLAYIN

yuksel23 Ocak 2021 00:05
ZER': Ekin. Hasad edilmeyen ziraat için "gars" yani dikmek tabiri kullanılır.
ZERARİ (t.zürriyet) : (Cihadda) zevceler ve çocuklar.Nesil.
ZERİ:......
Şefaatçi.
ZERİ'A: Vesile, araç.
Sedd-i zeri'a : Harama götüren yolların kapatılması.
....
ZER-İ MAHBUB: İkinci Mustafa tarafından ilk defa tuğralı olarak bastırılan altın paraya ( daha çok mısır'da ) verilmiş olan ad.
Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü.
Prof.Dr.Mehmet Erdoğan.
sy.619.

yuksel dedi ki...

Duanın muhtasar ve geniş manalısını severdi. Diğerlerini bırakırdı.
Ravi: Hz. Âişe (r.anha)
Sayfa: 555 / No: 1
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Tevfikin azı, aklın çoğundan hayırlıdır. Dünya hususundaki akıl mazarrat, din hususundaki akıl ise meserrettir.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 336 / No: 4
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Fıkhın azı, ibadetin çoğundan hayırlıdır. Kul, Allah'a halis olarak ibadet ederse, fıkıh ona öğretilir. Cehil olarak da kişiye, aklını beğenmek yeter. İnsanlar iki sınıftır: Mü'min ve cahil. Öyle ise sen mü'mine eza etme, cahille de bulunma.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 336 / No: 5
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

eyil etmek (yılışmak)la olur.

ARAMA
Kelime ara veya sayfa getir:

Kelime
SayfaAra
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
223 1 İlim, müminin kaybettiği bir şeydir. Nerede bulursa alır. Hz. Enes (r.a.)
223 2 İlim ikidir: kalbde sabit olan ilmi ki nâfi olan da budur. Ilim dilde olursa, bu, kıyamette Allah'ın, kulu aleyhine bir hücceti olur. Hz. Enes (r.a.)
223 3 İlim hazinedir, anahtarı da sualdir. İlmi sualle eşin ki, Allah size merhamet etsin. Böylece dört sınıf me'cur olur: Soran, öğreten, dinliyen ve bunlara karşı muhabbet taşıyan. Hz. Ali (r.a.)
223 4 İlim üçtür. Bundan fazlası fazilettir: Ayeti muhkeme, Sünneti kâime, (amel edilen sünnet), ve farizatün âdile. (Bunlardan çıkarılan ahkam) Hz. İbni Amr (r.anhüma)
223 5 İlim yapmak, amelden hayırlıdır. Dinin kıvamı da verağdadır. Alim, ilmi az da olsa, ilmi ile amel edendir. Hz Ubâde (r.a.)
223 6 İlim, ibadetten efdaldir. Ve dinin kıvamını temin eden şey de verağdır. (Verağ, şüpheli şeylerden kaçmak) Hz. Abbas (r.a.)
223 7 İlim amelden efdaldir. Amelin efdali de ortacasıdır. Allahu Tealanın dini "Kâsî" (ifrat) ile "ğâlî" (tefrit) arasındadır. (İkisi ortası sıratı müstakimdir. Onu bulmak Allahın tevfiki ile olur.) Hasene de iki seyyie arasıdır. (Amelde aşırı gitmek seyyiedir. Çok aşağıda kalmakta seyyiedir) O haseneye ancak Allah'ın tevfiki ile ulaşır. Adamın kendi kafasına göre gidişi ise şerli gidiş olur. Bazı ashabdan
223 8 İlim dindir. Namaz da dindir. Bakınız, ilmi kimden alıyorsunuz ve namazı nasıl kılıyorsunuz? Şu namaz var ya, siz kıyamet gününde bundan sual olunacaksınız. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
223 9 İlim, müminin dostudur. Akıl delili, amel kayyımı (bekçisi), hilm veziri, sabır ser'askeri, rıfk babası, yumuşaklık ta kardeşidir. Hz. Enes (r.a.)
223 10 İlim, islamın hayatı, imanın da direğidir. Bir kimse bir şey öğretse, sevabı kıyamete kadar büyür. Bir adam bir şey öğrenir de onunla amel ederse, bilmediklerini ona öğretmeyi Allah deruhte eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
223 11 İlim, Benim ve Benden evvelki Peygamberlerin mirasıdır. Kim ki Bana varis olursa, Cennette Benimle beraberdir. Hz. Ümmü Hani (r.a.)
223 12 İlmin men'i helal olmaz. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
223 13 Sarıklar Arabların tacıdır. "İhtiba" (dizini dikerek oturma) onun duvarıdır. Mü'minin mescidde oturması rıbattır (Cephede nöbet beklemek) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
223 14 Sarıklar Arabın tacıdır. Onlar sarığı terkedince Allah da izzetlerini alır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
223 15 Takke üzerine sarık sarmak, müşriklerle aramızdaki farktır. Onu saran kimseye, her dolaması için, bir nur ihsan olur. Hz Rükane (r.a.)
223 16 Umre, diğer umreye kadar, ikisi arası için kefarettir. Haccı mebrurun da Cennetten başka mükafatı yoktur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
223 17 "Umrâ" kaydı hayat şartı ile verilen şey, (ihsan) caizedir. Hz. Câbir (r.a.)

yuksel dedi ki...

Beyliğin (emirliğin) evveli nedamet, sonu pişmanlıktır. Kıyamette de azabtır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 222 / No: 5
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

İlmi gizleyene her şey lanet eder. Denizdeki balık ve gökteki kuş bile.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 337 / No: 3
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Davud (a.s.)'ın oğlu Sülayman (a.s.)'ın yüzük taşı semavi idi. Onu aldı da yüzüğüne koydu. Onun nakşı: "Ben Allahım. Benden başka ilah yoktur. Muhammed (s.a.s.) kulum ve Resulümdür." idi.
Ravi: Hz. Ubâde (r.a.)
Sayfa: 337 / No: 11
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Çin atasözü der ki:

“Büyük kafalar fikirleri, orta kafalar olayları, küçük kafalar kişileri tartışır!”

YANITLAYINSIL

yuksel26 Ocak 2021 10:04
CEHENNEMDE OLUM OLAYI YOKTUR

he-

STOLLa s ) «Sapitmiş dsi günahkor

ond an uzak duracaktir. O, en büyük atese vanp girecektir. Sonra da

orada ne OlOcok o de ya5ayacaktır.a

hu

Sa

Kur'an lle yapilan ogutten nefret duyup uzaklagarak nasibini almd

yan inkarCi asier.enennem ateşinde kendileri icin mukadder olan azo-

bi cekerken ner an Olmoyl, Silinip yok olmayı isterler. Ancak boyle Dir

tek ve temenninin nicoir yarari olmaz; bütünüyle anlamsiz ve neticesiz

kalir. Zira olum oldyi dunya hayatina has bir emirdir. Ahiret dlemi sonsuz

oldugundan olumsuzdur. O bakimdan dhirette olüm olayınin yeri ve hik

meti yoktur.

Nitekim sahih hadiste bu husus şoyle açiklanmaktadir: «Kiyämet gu

nünde cennetiikier cennette, cehennemlikler cehennemde yerlerini aldik-

tan sonra ofum (bir koc şeklinde) getirilip cennet ile cehennem arasinda

boğazlanır.> (1) Boylece Cennet te olanlar bůyük ferahlik duyup olüms0z

bir hayatin devam edecegini gozleriyle de müşahede ederken, cehennem-

Iiklerin büsbütün umitleri kirilir ve o dayanilmaz azüptan kurtulma şans-

laninin pek olmadigini anlariar. Cunkü orada azüp cekmektense bir an

once ölmek onlar için rahmet sayılir.

şte dünya hayatinda nefis otlağinda mide kavgasi verirken ebedi ha-

yati inkár eden maddeclere bu yüzden sonsuz bir azâp verilerek cezanin

amelin ve niyetin cinsinden oldugu bir deta daha belgelendirilmiş oluyor.

Muhyiddin Arabi (K.S.) Fütuhat- Mekkiye adli eserinin üçüncü cil-

dinde bu konuya değinerek keşif yoluyla elde ettiği bilgiyi şöyle acikla-

maktadir:

elkinci gökte Yahya Peygamberi Isa (A.S.)]in yaninda gördüm. Ara-

mizda şu konuşma gecti

Buharlrikak: 51, tefsir : 19- Masiim/cennet: 40,43 zühd: 39, cennet

20, tefsir : 19- Ibn Máce/zühd: 38- Ahmed: 2/118,121,261,369,377,423,513- 3/9

yuksel dedi ki...

Haber aldiğıma göre kiyämet gununde Cenáb-1i Hak ölin

koc şekline sokup getirecek ve cennet ile Cehennem arasindn Dir

cennetliklerle cehennemliklere gosterecek ve sen de ilähi emir

koçu orada boğazliyacakmişsin, óyle mi?

D/30

tutacak;

ve sen de ilahi emir gereği

Yahya (A.S.) bana șu cevabi verdi

- Evet, bu ancak bana lâyık ve uygun górulmuştur. Cünkü ben eyO-

şayan, diri kalan» anlamina gelen Yahyā» Ismini taşIyorum. Benim is.

mimin ziddi olan «ölüm» benimle birlikte artik kalamaz. Cünkü âhiret ebe.

di hayat yurdudur, orado ölüm denilen olayın mutlaka kaldirilmasi gere-

kir; onu (lóhi tokdir geregi) benden başka giderip kaldiracak da yoktur.

Ben ona:

Dogru soylüyorsun, ama şu ålemde «Yahyâ» adini taşiyanlar hay

i coktur. (Buna ne dersin?) dedim. O şu cevabi verdi:

Amo benim bu isimde öncelik mertebem bulunuyor. Hayat bulan

ner gey benim ismimle (onun mâna ve hikmetiyle) bulmuştur. Benden on

Ce Cendb-i Hak bu ismi kimseye vermemiştir. Bütün yahyalar Dand

dlir. Benim ortaya çikmakliğımla onlara bu hususta hüküm (takair

momiştilr.

Bu cevabindan sonra Hz. Yahya (A.S.) beni bir hususta uyo d

ey le ligill hiçbir bilgim yoktu. Kend isine Cenâb-1 Hak'tan

erim.a

)

ikâfat d

Cenennem ehli orada azôp çektikleri sürece ne Olurte

eru yoyonlar. Her an 1stirap ve elem içinde kivranip an

egerler, O bokamdan boylesine bir hayat ortaminda yuy

ors pek denilmez.

ölürler, ne de

dos

aine Dir hayat ortaminda yaşayanlara

akdire boyun

AYETLER ARASINDA BAĞLANTI

Yukorndaki byetlerle, vohyedilen Kur'ân'in H4

ollonnıin ve unutulmovn Kurân'in Hz. Muhommed

kclbinde yer edip unutuimayacagi kaDIL

igine lsbret nldiginn

ette b

rulornk

(A.5

asrın kuran tefsiri celal yıldırım 6729 ve 6730 syf

yuksel dedi ki...

Yahya Peygamber' in (A.S.) cennetle cehennem arasinda ölümü bir koç şeklinde boğazliyacaği.
13/6730
Ilmin işiğinda
Asrin Kur'an Tefsiri
Celal Yildirim
Anadolu Yayinlari
cilt.14.sy.241.

yuksel dedi ki...

Zulüm üçtür; Bir zulüm vardır ki Allah onu bırakmaz. Birini mağfiret eder, diğerini ise mağfiret etmez. Mağfiret etmediği zulüm şirktir. Allah onu mağfiret etmez. Allah'ın mağfiret ettiği zulüm ise, kulun kendisi ile Rabbi arasındaki zulümdür. Bırakmadığı zülum ise kısastır. Bazılarının hakkını bazılarından almasıdır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 221 / No: 5
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Şumlanmak meskende, kadında ve atta olur.(Meskenin darlığı, kadının mehrinin pahalı oluşu, atın huysuz oluşu)
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 221 / No: 4
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Afiyet on cüzdür. Dokuzu sükutta, biri ise insanlardan kendini çekmektedir.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 221 / No: 6
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Alim ile müteallim hayırda ortaktır. Diğer insanlar ise, onlarda hayır yoktur. (Öğrenmek istemeyenlerdi)
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 221 / No: 8
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Gıybetin keffareti, gıybet ettiği kimse için (Kulağına gitmeden) mağfiret dilemektir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 339 / No: 14
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

CEHENNEM'DE ÖLÜM OLAYI YOKTUR

Sapıtmış asi günahkar ise ondan uzak duracaktır. O, en büyük ateşe vorıp girecektir. Sonra da orada ne ölecek, ne de yaşayacaktir.»

Kur'ân ile yapılan öğütten nefret duyup uzaklaşarak nasibini almayan inkarci asiler Cehennem ateşinde kendileri için mukadder olan azabı çekerken her an ölmeyi, silinip yok olmayı isterler. Ancak böyle bir istek ve tememninin hiçbir yararı olmaz; bütünüyle anlamsiz ve neticesiz kalır. Zira olüm olayı dünya hayatina has bir emirdir. Ahiret alemi sonsuz olduğundan ölümsüzdür. O bakımdan âhirette ölüm olayının yeri ve hikmeti yoktur.
Nitekim sahih hadiste bu husus şöyle açıkklanmaktadır : Kıyamet gününde cennetlikler cennette, cehennemlikler cehennemde yerlerini aldıktan sonra ölüm (bir koç şeklinde) getirilip cennet ile cehennem arasında boğazlanır.> (1) Böylece Cennet'te olanlar büyük ferahlık duyup ölümsüz
bir hayatin devam edeceğini gözleriyle de müşahede ederken, cehennemliklerin büsbütün ümitleri kirilir ve o dayanılmaz azaptan kurtulma şanslarının pek olmadığını anlarlar. Çünkü orada azap çekmektense bir an önce ölmek onlar için rahmet sayılır.
işte dünya hayatında nefis otlağında mide kavgası verirken ebedi hayatı inkar eden maddecilere bu yüzden sonsuz bir azâp verilerek cezanın amelin ve niyetin cinsinden olduğu bir defa daha belgelendirilmiş oluyor.
Muhyiddin Arabi (K.S.) Fütuhat-i Mekkiye adlı eserinin üçüncü cildinde bu konuyo değinerek keșif yoluyla elde ettiği bilgiyi söyle açıklamaktadır .
İkinci gökte Yahya Peygamberi lsa (A.S.)in yanında gördüm. Aramızda şu konuşma geçti :

(1) Buhari/rlkak: 51, tefsir: 19- Müslim/cennet: 40,43 zühd: 39, cennet :

20, tefsir: 19- fbn Mâce/zühd : 38- Ahmed: 2/118,121,261,369,377,423,513- 3/9

yuksel dedi ki...

CEHENNEM'DE ÖLÜM OLAYI YOKTUR

Sapıtmış asi günahkar ise ondan uzak duracaktır. O, en büyük ateşe vorıp girecektir. Sonra da orada ne ölecek, ne de yaşayacaktir.»

Kur'ân ile yapılan öğütten nefret duyup uzaklaşarak nasibini almayan inkarci asiler Cehennem ateşinde kendileri için mukadder olan azabı çekerken her an ölmeyi, silinip yok olmayı isterler. Ancak böyle bir istek ve tememninin hiçbir yararı olmaz; bütünüyle anlamsiz ve neticesiz kalır. Zira olüm olayı dünya hayatina has bir emirdir. Ahiret alemi sonsuz olduğundan ölümsüzdür. O bakımdan âhirette ölüm olayının yeri ve hikmeti yoktur.
Nitekim sahih hadiste bu husus şöyle açıkklanmaktadır : Kıyamet gününde cennetlikler cennette, cehennemlikler cehennemde yerlerini aldıktan sonra ölüm (bir koç şeklinde) getirilip cennet ile cehennem arasında boğazlanır.> (1) Böylece Cennet'te olanlar büyük ferahlık duyup ölümsüz
bir hayatin devam edeceğini gözleriyle de müşahede ederken, cehennemliklerin büsbütün ümitleri kirilir ve o dayanılmaz azaptan kurtulma şanslarının pek olmadığını anlarlar. Çünkü orada azap çekmektense bir an önce ölmek onlar için rahmet sayılır.
işte dünya hayatında nefis otlağında mide kavgası verirken ebedi hayatı inkar eden maddecilere bu yüzden sonsuz bir azâp verilerek cezanın amelin ve niyetin cinsinden olduğu bir defa daha belgelendirilmiş oluyor.
Muhyiddin Arabi (K.S.) Fütuhat-i Mekkiye adlı eserinin üçüncü cildinde bu konuyo değinerek keșif yoluyla elde ettiği bilgiyi söyle açıklamaktadır .
İkinci gökte Yahya Peygamberi lsa (A.S.)in yanında gördüm. Aramızda şu konuşma geçti :

(1) Buhari/rlkak: 51, tefsir: 19- Müslim/cennet: 40,43 zühd: 39, cennet :

20, tefsir: 19- fbn Mâce/zühd : 38- Ahmed: 2/118,121,261,369,377,423,513- 3/9

yuksel dedi ki...

6730

A'10 Soresi: 87/6-13

-Haber aldiğıma göre kıyamet gününde Cenab-ı Hak ölümü bir koç getirecek ve Cennet ile Cehennem arasında tutacak; cennetliklerle cehennemliklere gösterecek ve sen de ilahi emir gereği o koçu orada boğazılıyacakmışsın, öyle mi ?

Yahya (AS.) bana su cevabı verdi:

-Evet, bu ancak bana layık ve uygun görülmüştur. Çünkü ben 《yaşayan, diri kalan》 anlamına gelen 《Yahya》ismini taşıyorum. Benim ismimin zıddı olan «ölüm» benimle birlikte artık kalamaz. Çünkü ahiret ebedi hayat yurdudur, orada ölüm denilen olayım mutlaka kaldirilmasi gerekir; onu (ilahi takdir gereği) benden bagşka giderip kaldıracak da yoktur.
Ben ona :
-Doğru söylüyorsun, ama şu alemde《Yahyá》adını taşıyanlar haylı çoktur. (Buna ne dersin?) dedim. O şu cevabı verdi :
-Ama benim bu isimde öncelik mertebem bulunuyor. Hayat bulan her sey benim ismimle (onun mána ve hikmetiyle) bulmuştur. Benden önce Cenab-ı Hak bu ismi kimseye vermemiştir. Bütün yahyalar bana tabidir. Benim ortaya çıkmaklığımla onlara bu hususta hüküm (takdiri) kalmamıştır.
Bu cevabından sonra Hz. Yahya (A.S.) beni bir hususta uyardi ki, O sey ile ilgili hiçbir bilgim yoktu. Kendisine Cendb-1 Hak'tan mükafat dilerim.

Cehennem ehli orada azap çektikleri sürece ne ölürler, ne de dosdogru yaşarlar. Her an ıstırap ve elem içinde kıvranıp ilahi takdire boyun . O bakimdan boylesine bir hayat ortamında yaşayanlara yaşıyanlar pek denilmez.

Asrın Kuran Tefsiri Celal Yıldırım 6729 , 6730 syf

yuksel dedi ki...

Yedinci cümleyi teşkil eden nin vech-i irtibatı:

Evet münafıkların azablan, mezkur cinâyetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandınlması, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işaretti .

Ve bu işaret dahi, kizbin ne kadar tesirli bir zehir

sadıktır .

Zira kizb, küfrün esasıdır .

Kizb, nifakın birinci alâmetidir .

Kizb, Kudret-i İlahiyeye bir iftirâdır .

Kizb, hikmet-i Rabbâniyeye zıddır .

Ahlak-ı aliyeyi tahrib eden, kizbdir.

Alem-i Islämı zehirlendiren, ancak kizbdir .

Alem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir.

Nev-i beşeri kemalattan geri birakan, kizbdir .

Müseylime-i Kezzab ile emsalini alemde rezil u rusvay eden, kizbdir .

Işte bu sebeblerden dolayidir ki, butun cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.

Bu ayet, insanlan, bilhassa müslümanlan dikkate davet eder.

Sual: Bir maslahata binden kizbin câiz oldugu söylenilmektedir. Öyle midir?

Cevâb : Evet, katı ve zaruri bir maslahat için mesağ-ı şeri vardır .

Amma hakikate bakılırsa, maslahat dedikleri sey bâtul bir özürdür. Zira usul-i şeriatta takarrur ettiği vecihle, mazbüt ve mikdan muayyen olmayan bir şey, hükumlere illet ve medar olamaz. Çünkü, mikdan bir had altında alınmadığından su-isti mâle uğrar" Mahâza, bir şeyin zarar menfaatna galebe ederse, o sey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, terk etmekte olur.
Evet, alemde gôrünen şu kadar inkılablar, karışıklıklar, zararı telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir.
Fakat kinaye veya ta-riz süretiyle yani gayr-i sarîh bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.

Hülasa: Yol ikidir:

yuksel dedi ki...

Ya sukuttur. Çünkü söylenilen her sözün doğru olma Veya sidktır;

Cünkü İslâmiyetin esâsı, sıdktır.

İmânın hâssası, sidktır.

Bütün kemalata isal edici, sidktır.

Ahlak-ı aliyenin hayatı, sıdktır .

Terakkiyâtın mihveri sidktır.

Alem-i İslâm'in nizâmı, sidktır.

Nev'-i beşeri ka'be-i kemâlata isal eden, sidktır.

Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sidktır .

Muhammed-i Haşimi'yi Aleyhisselâm meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır!

yuksel dedi ki...

Aklı başında olan insan , ne dünya işlerinden kazandığına mesrur , ne de kaybetitiği şeye mahzun olmaz . ( M.N ) 111: Habbe
Bir Hazine'nin Anahtarı Risale-i Nur Külliyatı Fihrist ve İndeksi 314syf

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
65 1 Şam ehli helak olduğunda, ümmetimde hayır kalmaz. Bununla beraber Deccalla savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin "hak üzere" galib olması devam edecektir. Hz. Muaviye İbni Kurre (r.a.)
65 2 Bir işe azmedip de akibetini iyice düşündükten sonra iyi görürsen, o işi yap. Eğer zararlı görürsen o işten vazgeç. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
65 3 Sizden biri bir elem duyduğunda, elini acısını duyduğu yere koysun ve yedi defa şöyle desin: "Eûzü bi izzetillâhi ve kudretihî alâ külli şey'in min şerri mâ ecidü." Hz. Kaab İbni Malik (r.a.)
65 4 Sizden biri, kendinde kardeşine verebileceği bir nasihat bulursa ona hemen söylesin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
65 5 . İçinde vesvese doğduğunda sağ elinin şehadet parmağını kaldır, sol uyluğuna vur ve "Bismillah" de. Zira bu şeytanın bıçağıdır. Hz. Ebû Melih (r.a.)
65 6 . Salih bir kimse tabutuna konduğunda devamlı olarak: "Beni götürün, beni götürün" der. Kötü bir kimse ise tabutuna konduğunda: "Eyvah bana, beni nereye götürüyorsunuz?" der. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
65 7 . Sofra kurulduğunda, kişi önünden yesin. Arkadaşının önünden ve tabağın tepesinden yemesin. Zira bereket yukarıdan gelir. Sofra kaldırılmadan da kalkmasın. Bütün insanlar elini çekmedikçe, doysa bile elini yemekten çekmesin ve etrafını gözetsin. Zira olabilir ki henüz yemeğe ihtiyacı olan bir kimse utanır da, elini yemekten çeker. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
65 8 . Sizden birine güzel bir koku ikram edilirse, ondan sürünsün ve reddetmesin. Ve sizden birinin önüne tatlı konulduğunda, ondan yesin ve reddetmesin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
65 9 Bir baba veya anne, evladına hoşnudluk ifade eden bir bakışla baksa, onun bu bakışı, o evlad için bir insan azad etmiş olmasına denk olur. Denildi ki: "Ya Resulallah üçyüz altmış defa baksa da mı?" Buyurdu ki: "Allahuekber." (Allah bundan fazlasına da kadirdir) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
65 10 Sizden biri namazda uyuklarsa, uyku hali ondan gidinceye kadar namazı bırakıp uyusun. Zira o kimse namazını kılarken uyuklarsa olabilir ki, istiğfar edeyim derken, farkına varmaz da aleyhine bir şeyde bulunur. Hz. Âişe (r.anha)
65 11 Sizden biri, Cuma günü mescidde uyuklarsa, oturduğu yeri değiştirsin. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
65 12 Bir kul mescidde tükürmeğe davranırsa, mescidin duvarları sarsılır. O kimse, bir dalın ateşte yanarkan kıvranması gibi zorlanarak da olsa o tükürüğü yutarsa, Allah o kimseden yetmiş iki hastalığı çıkarır ve yine bu yüzden o kuluna iki milyon hasene yazar. Hz. Enes (r.a.)
65 13 Kisra helak olduğu zaman ondan başka Kisra yoktu. Kayser helak olduğu zaman da ondan başka Kayser yoktur. Nefsim kudret elinde Olana yemin ederim ki, siz muhakkak onların hazinelerini Allah yolunda infak edeceksiniz. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
562 1 Başa yatık, beyaz, kalansüve (başlık) giyerlerdi. Hz. Âişe (r.anha)
562 2 Sarıklarının altında ve sarıksız olarak kalansüve giyerler, o olmadan da sarık sararlar, Yemen mamulü takke de giyerlerdi ki, beyaz bir serputşu. Keza harpte kulaklarına kadar o serpuşun uçları inerdi. Çok kere namaz kılarken, kalansüveyi çıkarıp, sütre olarak önlerine koydukları olurdu. Silahına, atına ve eşyasına isim vermek adet-i seniyelerinden idi. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
562 3 Yumuşak sahtiyan ayakkabı giyerlerdi. Sakallarını za'feran ve vers ile boyadıkları olurdu. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
562 4 Namazda sağ veya sola meylettiği olurdu. Fakat başını geriye çevirdiği vaki olmamıştır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
562 5 Namazda kendisinin arkasında önce erkekler, sonra erkek çocuklar, sonra da kadınlar saf tutarlardı. Hz. Ebû Malik el Eş'ari (r.a.)
562 6 Abdestte yüzünü libasının ucu ile kuruladığı vaki idi. Hz. Muaz (r.a.)
562 7 Öyle yürürdü ki, yürüyüşünden aciz ve tembel olmadığı anlaşılırdı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
562 8 Nefes alıp verdiği duyulacak şekilde uyuduğu, sonra kalkıp abdest yenilemeden namaza devam ettiği vaki idi. Hz. Âişe (r.anha)
562 9 Cuma günü minberden indiğinde, haceti olan bir kişi ile konuştuktan sonra, mihraba geçip namaz kıldıkları vaki idi. Hz. Enes (r.a.)
562 10 Son sözü: "Namaza, namaza (dikkat edin) idareniz altında bulunanlar ve memlükleriniz hususunda Allah'tan korkun." Oldu. Hz Ali (r.a.)
562 11 Son sözü: "Allah yahudi ve nasarayı helak etsin. Onlar Peygamberlerinin kabirlerini mescid ittihaz ettiler. Arab topraklarında iki din kalmasın" demek olmuştur. Hz. Ubeyde (r.a.)
562 12 Hz. Peygamberin son sözleri: "Celâle Rabbî errefî' fekad bellağtü" (Rabbimin yüce Celalini ihtiyar ettim ve emrolunduğumu tebliğ ettim) olmuş ve sonra irtihal buyurmuşlardı. Hz. Enes (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
340 1 Bir adama parmakla işaret edilmek, vebal cihetinden kafidir. Dediler ki: "Ya Resulallah, hayır olsada mı? Buyurdu ki: "Hayır olsa da bu onun için şerdir. Ancak Allah'ın merhamet ettiği müstesna. Eğer şer ise o zaten şerdir." Hz. İmran (r.a.)
340 2 Bir adama günah cihetinden, her işittiğini başkasına söylemesi kafidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
340 3 Bir kimseyle mücadeleye devam etmekliğin, günah cihetinden sanar kafidir. Hz. İbn Abbas (r.a.)
340 4 Arkadaşın seni tasdik ettiği halde senin ona yalan söylemekliğin, hıyanet cihetinden kafidir. Hz. Süfyan İbni Esed (r.a.)
340 5 İnsan için dünya ve ahiret saadeti olarak, kendisine din ve dünya işinde itimad edilmek kafidir. Hz. Enes (r.a.)
340 6 İnsana vâiz olarak ölüm, zenginlik olarak da yakîn (kuvvetli iman) kafidir. Hz. Ammar (r.a.)
340 7 İnsana yalan cihetinden her işittiğini başkasına söylemesi kafidir. Hasislik için de: "Hakkımın zerre kadarından vazgeçmem" demesi kafidir. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
340 8 Adama şer cihetinden, misafir gittiği yerde önüne konulanı beğenmemesi kafidir. Hz. Câbir (r.a.)
340 9 İnsana ilim cihetinden Allah korkusu yeter. Kişiye cahillik bakımından da kendini beğenmesi yeter. Hz. Mesruk (r.a.)
340 10 "Lâ ilâhe illallah" ehlinden dilinizi tutun. Onları bir günah sebebiyle tekfir etmeyin. Kim "Lâ ilâle illallah" ehlini tekfir ederse onun kendisi küfre daha yakındır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
340 11 Benim sözüm Allah'ın kelamını nesh etmez. Allah'ın kelamı Benim sözümü nesh edebilir. Allah'ın kelamının bir kısmı diğerini nesh edebilir. (Nesh= Hükmünü gidermek) Hz. Câbir (r.a.)
340 12 Her doğan çocuk İslamiyet fıtratı üzerine doğar. Lisanı gönlündekine tercüman oluncaya kadar. Lisanı gönlündekine tercüman olunca, ya şükreden ya da küfreden biri olur. Hz. Câbir (r.a.)
340 13 Her ölünün amel defteri mühürlenir. Lakin Allah yolunda murabıt olarak ölenin kesilmez. Zira onun ameli kıyamete kadar ona fayda verir ve o kabir fitnesinden de emin olur. (Kabirde melekler de ona suale gelmezler.) Hz. Fudale (r.a.)
340 14 Her çocuk akikası mukabilinde rehinde gibidir. Onun için yedinci günü akika kesilir. Başı tıraş edilir ve ismi verilir. (Saçının ağırlığınca gümüş sadaka verilir. ) Hz. Semure (r.a.)
340 15 Her sebeb ve neseb kıyamet günü kesilecek. Benim sebebim ve nesebim müstesna. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
340 16 Her müskir (sekir vereci her şey) hamırdır. Ve her müskir haramdır. Kim bu dünyada içki içer de tevbe etmeden ona idmanlı (devamlı) olarak ölürse ahirette Cennet şarabı içemez. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)

yuksel dedi ki...

Cemaatin selâmeti için ferdin feda edilmesi zulümdür.(E.L.) 2:82; (K.L.) 108.
Zulüm devam etmez. (E.L.) 2:78.
Bir Hazinenin Anahtarı.
Risale-i Nur Külliyatı Fihrist Ve İndeksi.sy.690,692.

yuksel dedi ki...

1960 - Ankara'ya Son ziyaretini gerçekleştirdi.(11 Ocak)
- Ankara'ya gitmesini yasaklayan hükümet kararı üzerine Emirdağ'a gitti.
-Emirdağ'dan ısparta'ya geçti.(20 Ocak).
- Isparta'dan ayrılarak Urfa'ya gitti.
- Urfa'daİpek Palas Otelinde vefat etti.(23 Mart).
- Halilü'r-Rahman Camii avlusundaki mezarına defnedildi.(24 Mart).
- Naaşı kabrinden alınarak bilinmeyen bir yere götürüldü.(12 Temmuz).
Risale-i Nur Külliyatıdan
Sözler
İndeks, Dipnot,Sözlük, Kronolojik bilgi.
Bediüzzaman Said Nursi.sy.1483.

yuksel dedi ki...

Her et ki onu "Suht" meydana getirdi. Cehennem ona evladır. Denildi ki: "Suht nedir?" Buyurdu ki, hükümde rüşvettir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 341 / No: 14
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Nasıl helak olur bir ümmet ki, evvelinde Ben, sonunda Meryem oğlu İsa (a.s.) ve ortasında da Ehli beytimden Mehdi (a.s.) vardır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 344 / No: 7
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Leyl Suresi

1195 syf

(1) Birinci ayette. ortalığı karanlığa bürüyen geceye

için Leyl kelimesi süreye isim olmuştur. Tamamı Mekkede inmiştir ; 21 ayet. 71 kelime 310 harftir .

(2) Kur'in ilgili üç Ayetle önemli hususa dikkatlerinizi çekiyor .belli kanunlarla gerçekleşen ve her bir Allah'ın varlığına delalet eden gece , gündüz ve canlıların erkek ve dişi şeklinde çift yaratılması birer belge mahiyetinde insan idrakine yansıtılıyor .

Aynca insan İhtiyacınin çok çeşitliğine ve o nisbette toplumun değişik işler olmasinin gereğine işaret edilerek, ayni iste birinin taklid etmesi seklinde değil, herkesin yeni yeni buluşlar peşinde koşmasının lüzumu belirtiliyor .
Tefsirli kuran-ı kerim meali Celal Yıldırm

yuksel dedi ki...

20. dua.
ibn.ömer
allah c.c.ım.
nimetinin zevalinden, verdiğin afiyetin değişmesinden, azabının aniden gelivermesinden ve buğzettiğin herşeyden san a sığınırım.
kalplere şifa salavat ve dualar
yrd. doç.dr.veysel akkaya.
sy.114,115.

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
346 1 Ya, emri bil mar'uf ve nehyi anil münker yaparsınız, yoksa Allah'ın size, nezdi İlahisinden bir azab göndermesi yakındır. Sonra Ona dua edersiniz ama size icabet etmez. Hz. Huzeyfe (r.a.)
346 2 Ya ma'rufla emreder, münkeri nehy edersiniz. Yahut da Allah üzerinize Acemi gönderir de boynunuzu vururlar. Onlar öyle şiddetli olurlar ki, tepenizden ayrılmazlar. Hz. Hasan (r.a.)
346 3 Kadınlar, hatta hayızlılar bile dua toplantılarına çıkabilirler. Yalnız hayız olanlar musallaya giremezler. Hz. Ummi Aliyye (r.a.)
346 4 Ya saflarınızı düzeltirsiniz, ya da yüzleriniz karar olur. Ya gözlerinize sahip olursunuz ya da gözleriniz dışarı uğrar. (Mahşer korkusu ile veya kör olarak haşir olursunuz) Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
346 5 Ümmetimi Benden sonra öyle fitneler kaplayacak ki, o fitnelerde insanın vücudu gibi kalbide ölür. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
346 6 Hiç şüphe yok ki; arz, cevir ve zulümle dolacak. Zulüm ve cevirle dolduğu o zaman, Allah ehli Beytimden ismi Benim ismimde babasının ismi Babamın isminde bir kimseyi gönderir de dünyayı adaletle ve nasafetle doldurur. Önce zulm ve cevirle dolduğu gibi. O zaman gök yağmurunu, yer mahsulünü esirgemiyecek ve O aranızda yedi, sekiz çok çok dokuz vakit duracak. (Ay veya sene) Hz. Muaviye İbni Kur'a (r.a.)
346 7 Hiç şüphe yok ki, İslamın usulleri (tutanakları) birer birer bozulacak. Birisi bozulduğunda halk ötekine hücum edecek. İlk evvela "hükmü" kaldıracaklar, en sonra da "namazı" bozacaklar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
346 8 İslamın usulleri teker teker bozulacak ve halkı dalalete düşürücü hükümet adamları çıkacak ve ondan sonra da onların izi üzerine üç deccal gelecek. Hz. Huzeyfe (r.a.)
346 9 Sizler, hiç şüphe yok, evvelkilerin adetlerini karış karış ve arşın arşın yapacaksınız. Hatta birisi kelerin deliğine girse siz de gireceksiniz. Onlardan birisi yolda kadını ile münasebette bulunsa siz de yapacaksınız. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
346 10 Ümmetimden bir taife, içkiyi kendi verdikleri isimle helal sayacaklar. Hz. Ubâde (r.a.)
346 11 Bir adama Ribadan isabet eden bir dirhem, islamiyet zamanında işlediği otuz üç zinadan daha büyüktür. Hz. Abdullah İbni Selam (r.a.)
346 12 Akşam sabah Allah'ı zikretmek, Allah yolunda kılıç kırmaktan hayırlıdır.

yuksel dedi ki...

Bir adama Ribadan isabet eden bir dirhem, islamiyet zamanında işlediği otuz üç zinadan daha büyüktür.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Selam (r.a.)
Sayfa: 346 / No: 11
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

ingiltere avam kamarasında sömürgelerle ilgili görüşmeler yapıldı ve müstemlekeler bakanı herbert j. gladstone, <kur an ı ortadan kaldırmalıyız< dedi.
risale i nur külliyatından sözler
bediüzzaman said nursi
kronolojik bilgi
sy.1471.

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
347 1 Hakimin dili iki ateş arasındadır. Ya Cennete yol bulur veya Cehennemi hak edecek bir neticeye varır. Hz. Enes (r.a.)
347 2 Cehennem ateşini ihata eden perdeler dört duvar halindedir. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık yoldur. Hz. Ebû Said (r.a.)
347 3 Mümine lanet etmek onu öldürmek gibidir. Kim bir mü'mine veya mü'mineye haksız olarak mahkumiyetini müstelzim isnadda bulunursa onu öldürmüş gibi olur. Hz. Sabit İbni Dahhak (r.a.)
347 4 Allah'ın, melaikenin ve bütün insanların laneti o kimse üzerinedir ki, kadınla münasebeti kesti (evlenmedi). Halbuki Zekeriya (a.s.) oğlu Yahya (a.s.)'dan sonra evlenmemekle sena olunmak yoktur. Hz. Atiyye İbni Beşir (r.a.)
347 5 Allah lanet etsin o kimselere ki, şairlerin şiire itina ettikleri gibi, hutbe söylemeye itina edenler. Hz. Muaviye (r.a.)
347 6 Allah lanet etsin, cenaze peşinden para ile ağlıyan kadına ve dinleyenlere, sıla-ı rahimi kesene, musibet sırasında feryadcılık yapana ve dövme nakış yapan ve yaptırana. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
347 7 Allah lanet etsin, halkanın ortasına oturana. (Yani güldürmek için sahneye çıkana.) Hz. Huzeyfe (r.a.)
347 8 Allah lanet etsin, saçını ekliyen kadına ve eklettirene ve dövme yapaan ve yaptırana. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
347 9 Allah içkiye, içene de, sunana da, satana da, satın alana da, sıkana ve sıktırana da, taşıyana da, kendine götürülene de ve parasını yiyene de lanet etsin. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
347 10 Allah lanet etsin, kadınlardan erkek kılığına, erkeklerin de kadın kıyafetine girene. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
347 11 Allah, faiz yiyene, yedirene, senedi yazana ve zekatı vermiyene de lanet etsin. Hz. Ali (r.a.)
347 12 Allah, süslenmek için yüzünü boyayıp yolana da, yoldurana da lanet etsin. Hz. Âişe (r.anha)
347 13 Allah, avrete bakana da baktırana da lanet etsin. Hz. Hasan (r.a.)
347 14 Allah, hayvanın azasından bir yeri kesene lanet etsin. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
347 15 Allah lanet etsin, anasına-babasına lanet edene. Allah'dan gayrisi için hayvan kesene lanet etsin. Mücrimi barındırıp himaye edene lanet etsin ve arazi hududunu değiştirene de lanet etsin. Hz. Ali (r.a.)
347 16 Allah, efendisinden başkasını efendi edinene lanet etsin. Allah, arazi işaretlerini bozana lanet etsin. Allah amayı yoldan itene lanet etsin. Allah, anasına-babasına lanet edene de lanet etsin. Allah, Allah'dan gayri için hayvan kesene lanet etsin. Allah, hayvana kötü iş yapana lanet etsin. Allah, Lûtîlik yapana lanet etsin. Allah, Lûtîlik yapana lanet etsin. Allah, Lûtîlik yapana lanet etsin. Hz. İbni Abbas (r.anhüma

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
213 1 Sahur berekettir. Öyle ise, bir yudum su içmekle de olsa, onu bırakmayın. Zira Allah ve melekleri sahur yiyene selat ederler. Hz. Ebû Said (r.a.)
213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.)
213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.)
213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
213 7 Cahil cömert Allah'a, alim olan bahilden daha sevgilidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 8 Yürüyüşte sürat müminin kıymetini giderir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 9 Gizli aşikareden efdaldır. Ancak, örnek olmayı ümid ederse aşikarelik gizliden efdaldir. (Sadaka ve ibadet hususlarında) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
213 10 Bütün saadet, Allah'ın ibadetinde ömür uzunluğudur. Hz. İbni Ömer (r.a.)
213 11 Sefer, azabdan bir kısımdır. Sizden birinin yemeğine, içmesine ve uykusuna mani olur. Onun için biriniz yola gidip hacetini görünce evine avdetini tacil etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 12 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Kim ona ikram ederse Allah da ona ikram eder. Kim de ona ihanet ederse Allah da ona ihanet eder. Hz. Ebû Bekir (r.a.)
213 13 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesi ve kuvvetidir. Kim ki, sultana hayırhahlık ve dua ederse, hidayet bulur. Kim de beddua eder ve hayırhahlıkta bulunmazsa, dalalete düşer. Hz. Enes (r.a.)
213 14 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Sizden biri kendisinde sultan olmıyan bir beldeye vardığında, orada katiyyen oturmasın. Hz. Enes (r.a.)
213 15 Adil ve mütevazi Sultan, Allah'ın yeryüzünde gölgesi ve mızrağıdır. Böyle adil ve mütevazi bir Sultan (veya vali) için her gündüz ve gecede, hepsi abid ve müçtehid olan altmış sıddık ameli yazılır. Hz. Ebû Bekir (r.a.)
213 16 Sultan, yeryüzünde Allah'ın gölgesidir ki, Allah'ın kullarından her mazlum ona iltica eder. Adalet yaparsa ona ecir, diğerine şükür, zulmederse ona vebal ve tebaaya da sabır düşer. Valiler zulm ederlerse kıtlık olur. Zekat verilmezse davarlar ölür, zina meydan alırsa, meskenet ve fakirlik zahir olur. Ve ehli zimmete zulm edilirse kuffar baş kaldırır. (Galebe çalar) Hz. İbni Ömer (r.anhüma

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
348 1 Allah lanet etsin ashabıma sövene. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
348 2 Allah lanet etsin kefin soyan erkek ve kadına. Hz. Âişe (r.anha)
348 3 Aziz ve Celil olan Allah lanet etsin o fakire ki, zengine malından dolayı tevazu gösterir de bundan dolayı dininin üçte ikisini kaybeder. Hz. Ebû Zerr ra
348 4 İslamiyette kendinden evvel üç evlad defneden adam, muhakkak ki Cehennemden kuvvetli bir siperle siperlendi. Hz. Osman İbni Ebul As (r.a.)
348 5 Bu gece Bana bir sure nazil oldu ki, o, Bana üzerine güneş doğan her şeyden sevgilidir. Bu "İnnâ Fetahnâleke" dir. Hz. Ömer (r.a.)
348 6 Öyle kasd ediyorum ki, birine emredeyim de namazı kıldırsın da, Ben Cuma'ya gitmeyenleri evleri ile beraber yakayım. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
348 7 Öyle kasd ediyorum ki, Bilal'e emredeyim namazı kıldırsın ve Ben, ezanı işitip de icabet etmiyen kavme gideyim de evlerini üzerine yıkayım. Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
348 8 Cin gecesinde Sure-i Rahman'ı cinlere okudum. Sizden iyi karşıladılar ve her "Febi eyyi âlâi Rabbi kümâ tükezzibân" kavline geldiğimde dediler ki: "Haşa! Senin nimetlerinden hiç bir şeyi tekzib etmiyoruz. Hamd olsun Sana ey Rabbimiz." Hz. Câbir (r.a.)
348 9 (Kabe'ye hitaben) Seni Allah şerefli, mükerrem ve muazzam kıldı. Fakat (kamil) mü'min, hürmet bakımından Senden daha kıymetlidir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
348 10 Allah (z.c.hz.) bir adama, hakkında çok dua ettiği hacetini mübarek etti. İster verilsin, isterse verilmesin. Hz. Câbir (r.a.)
348 11 Öyle kastediyorum ki, etrafa adamlar göndereyim. İnsanlara farzları ve sünnetleri öğretsinler. İsa (a.s.)'ın havarriyûnu gönderdiği gibi. Denildi ki: "Neden Ebubekir (r.a) ve Ömer (r.a)'ı gönder miyorsun?" Buyurdu ki: "Onlar dinde göz ve kulak gibidir. Ben onlarsız edemem. Hz. Huzeyfe (r.a.)
348 12 Adem oğlunun kalbi, tencerenin kaynamasının tam haddini bulmasından daha çabuk değişir. Hz. Mikdat İbni Esved (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
212 1 Dünyada Zühd, helali haram etmek ve malı ziyan etmekte değildir. Zühd odur ki, Allah'ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır. Musibetin sevabına talib olmaklığın, musibeti çekmekte iken de varsa, zahidsin. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
212 2 Benim bu zamanımda, Zühd, altın ve gümüşten kaçmaktır. Fakat insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, altın ve gümüşü terketmekteki zühdden, insanlardan kaçmak zühdü, kendileri için daha hayırlı olur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
212 3 Zühd, Allah'ın sevdiğini sevmen, Allah'ın sevmediğini de sevmemen ve dünyanın helalinin de haramı gibi sana ağır gelmesidir. (Hacetinden fazla helali). Zira, dünyanın helali hesab, haramı ise azabdır. Zühd, kendi nefsine merhametin gibi, bütün müslümanlara da merhamet etmen, haram sözden kaçındığın gibi faydasız sözden de kaçınman, çok kokmuş bir ölüden kaçtığın gibi, çok yemekten de kaçman, dünyanın servet ve zinetinden ateşten kaçar gibi kaçman ve dünyada emelini kısa tutmandır. İşte Zühd dediğin de budur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
212 4 Dul ve miskinlerin hizmetine koşan kimse, fisebilillah cihad eden, yahud gece kaim, gündüz saim olan gibidir. Hz Ebu Hureyre (r.a.)
212 5 Annesinin- babasının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse, fisebilillah çalışıyor demektir. Ailesinin veya çocuklarının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse de gene fisebilillah çalışıyor demektir. Kendi nefsinin ihtiyacını gidermek ve insanlara muhtaç olmamak için çalışan da yine fisebilillah çalışıyor gibidir. Hilede, hud'ada olan ise şeytan çalışıyor demektir. Hz. Enes (r.a.)
212 6 Hayra koşanlarla, itidal üzerine gidenler Cennete hesabsız giderler. Nefsine zulmedenler ise, kolay bir hesab gördükten sonra Cennete girer. Hz. Ebud Derda (r.a.)
212 7 Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib. Hz. İbni Abbas (r.a.)
212 8 Yırtıcı hayvan haramdır. Hz. Ebû Said (r.a.)
212 9 İslamiyete önden icabet eden dört kişi vardır; Ben arabların ilkiyim, Suheyb Rumun, Selman Farsın ve Bilal de Habeşin ilkidir. Hz. Enes (r.a.)
212 10 Secde yedi aza üzerindedir: İki el, iki ayak, bir alın ve iki diz. Beytullahı gördüğünde, Safa ve Merve'de, Arafat'ta, Müzdelife'de, şeytan taşlamada ve namaza başlandığında eller kaldırılır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)

yuksel dedi ki...

Alim de susmamalı,
Cahilde susmamalı,
Alim de susmamalı,bildiğini öğretmeli, söylemeli,
Cahil de susmamalı, sormalı, öğrenmeli.
Akra fm.
Mahmud Esad Coşan.
Hadisler Deryası.

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
210 1 Sadık ve salih Rüya Peygamberliğin (asarından bir eserdir) yetmiş altı cüz'ünden bir cüzdür. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
210 2 Salih rüya Allah'tan, karışık olan da şeytandandır. Sizden biriniz hoşlanmadığı bir şey görürse uyanınca soluna üç defa tükürsün, ve onun şerrinden Allah'a sığınsın. Bu takdirde o, ona zarar vermez. Hz. Ebû Katade (r.a.)
210 3 İyi adam iyi , kötü adam kötü haber getirir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
210 4 Adam, dostunun dini üzerinedir. Sizlerden biriniz kiminle dost oluyor baksın. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
210 5 Rüya altı türlüdür. Kadın hayıra, deve korkuya, süt dine, yeşil Cennete, gemi necata, ve hurma da rızka delâlet eder. Sahabiden biri
210 6 İçinde cömertlik olan eve rızkın gelişi, devenin hörgücüne, bıçağın gelişinden daha çabuk olur. Hz. Ebû Said (r.a.)
210 7 Riba yetmiş iki babdır. En aşağı bir kimsenin annesiyle fena münasebette bulunuşu, en büyüğü de din kardeşinin ırzını lekelemesi gibidir. Hz. Bera (r.a.)
210 8 Riba yetmiş iki babdır. Şirk te böyledir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
210 9 Riba veresiyedir. Hz. Umame İbni Zeyd (r.a.)
210 10 Riba yetmiş üç çeşittir. En hafifi insanın annesiyle münebette bulunması, en büyüğü de müslümanın ırzını lekelemesi gibidir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
210 11 Bekçiliğin en efdali namazdan sonra, namazı beklemek ve zikir meclisine devam etmektir. Hiç bir kul yoktur ki, namaz kıldıktan sonra zikir meclisine otursun ve melaike ona istiğfar etmesin. Taki abdesti bozuluncaya veya münasebetsiz bir lakırdı edinceye kadar. Hz. Ebû Hureyre(r.a.)
210 12 Adam, atının sadrına (ortasına binmekte) daha ziyade hak sahibidir. Ve meclise döndüğünde insanın ilk oturacağı yer, daha ziyade kendisinin hakkıdır. Hz. Ebû Said (r.a.)
210 13 Adam, hayvanın sadrına, döşeğinin de asıl yerine, evinde de insanları toplayıp imam olarak namaz kıldırmaya daha layıktır. (Kendisi izin verirse o başka) Hz. Fatümetüzzehra (r.anha)
210 14 Sadaka sahibi, hesap bitinceye kadar, sadakasının gölgesi altındadır. (Mahşerde) Hz. Ukbe İbni Amir (r.a.)
210 15 Adam malını bulduğunda ona daha ziyade layıktır. (İflas veya ölüm halinde parası ödenmediği takdirde) Satış ise satana tabi olur. Hz. Semure (r.a.)
210 16 Recim, onun yaptığının kefaretidir. (Ayrıca hakaret hakkın yok) Hz. Şerid İbni Suveyd (r.a.)
210 17 Rahmet evvela imama iner. Ondan sonra sağındakine, ondan sonra sıra ile... Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)

yuksel dedi ki...

ölüm haktır.her fani, sayılı nefeslerini tamamlayınca onu muhakkak tadacaktır. dünya hayatını kabir gerçeğinden habersiz yaşamak, gündüzü akşamsız telakki etmek kadar abestir.
altınoluk 420
şubat 2021
hak dostlarından hikmetler
yunus emre 14
sy.33

yuksel dedi ki...

Yeşilnur
İlmî, İçtimaî, Siyasî, Dinî ve Ahlâkî Mecmua

Sadece 6 sayı neşredilmiş aylık bir “İlmî, İçtimaî, Siyasî, Dinî ve Ahlâkî Mecmua” olan Eskişehir merkezli Yeşil Nur’un yayım faaliyetleri 27 Mayıs 1960 darbesiyle son bulmuştur. İmtiyaz sahibi M. Nuri Akyar, başyazarı ise Abdullah Kucur'dur. Yeşil Nur, oldukça kısa süren yayın hayatında Said Nursi, Nurettin Topçu, Ali Fuat Başgil, M. Said Çekmegil, Midhat Cemal Kuntay, Arif Nihat Asya gibi isimlerden yazı, şiir, hikaye, makale olmak üzere muhtelif türde yazılara yer vermiştir.

Dergi Hakkında Notlar:
İki hafta bir Cuma günleri çıkar. Dergi maddi imkansızlıktan dolayı kapanmıştır. Derginin 6. sayısında idari müdürün değiştiği haber verilmekte, fakat dergi bir daha yayımlanmamıştır.

yuksel dedi ki...

Dönem: 1960
Kaç Sayı Çıktı: 6
Basım Yeri: Eskişehir
Sahibi: M. Nuri Akyar
Başyazar: Abdulah Kucur
Yazı İşleri Müdürü: Mustafa Erhan Arbatlı

yuksel dedi ki...

Bir adama Ribadan isabet eden bir dirhem, islamiyet zamanında işlediği otuz üç zinadan daha büyüktür.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Selam (r.a.)
Sayfa: 346 / No: 11
Ramuz El-Ehadis

YANITLAYIN

yuksel7 Şubat 2021 05:48

Rıfk, hikmetin başıdır.
Ravi: Hz Cerir (r.a.)
Sayfa: 211 / No: 5
Ramuz El-Ehadis

YANITLAYIN

yuksel7 Şubat 2021 05:51

Rıfk ile bereket hasıl olur. Ve rıfk'tan mahrum olan, hayır ve bereketten mahrum kalır.
Ravi: Hz. Cerir (r.a.)
Sayfa: 211 / No: 6
Ramuz El-Ehadis

YANITLAYIN

yuksel7 Şubat 2021 05:54

RIFK - TDV İslâm Ansiklopedisi

Sözlükte “yumuşak ve yararlı olmak; yardım etmek” anlamlarındaki rıfk kelimesi terim olarak “iyi huyluluk, uyumlu, geçimli ve nazik olma, yumuşak davranma” ...

diyanet.gov.tr › Kurumsal › Detay

Cuma Hutbesi: “Rıfk: Allah Her İşte Zerafeti Sever” - Diyanet İşleri Başkanlığı

9:30

1 Şub 2019 — Değerli Müslümanlar! Rabbimiz her işte rıfk ile muamele etmeyi sever.[3] Kur'an-ı Kerim'de, Peygamberimizin şahsında bütün müminlere hitaben “ ...

www.lugatim.com › rıfk

Kubbealti Lugati - rıfk kelimesi anlamı, rıfk nedir?

(ﺭﻓﻖ) i. (Ar. rifḳ) Huyda ve hareketlerde yumuşaklık, nezâketle davranma, yavaşlık, mülâyimlik. Karşıtı: HUŞÛNET: Rıfk u şefkatle memlû gözlerini çocuğa dikmiş, ...

yuksel dedi ki...

Yönetimde Akılcılık

Akılcılık ilkelerinin en yoğun ve en kalıcı uygulandığı alanın yönetim alanı olduğu söylenebilir. Osmanlı yönetim tarzı ve yönetici sınıfının yetiştirilmesi ve istihdamının şaşırtıcı bir disiplin, ilkelilik, hi-yerarşi ve verimlilik anlayışı üzerine bina edildiği anlaşılmaktadır. Bunun entellektüel kaynağının bilgi ve varlık felsefesinde Taftazanî-Cürcanî akılcılığı olduğu gibi yönetim ve siyaset felsefesinde de geniş ölçüde Endülüslü düşünür İbn-i Haldun akılcılığı olduğunu söylenebilir. Bilindiği gibi Osmanlı entellektüel dünyasında ilahiyat, doğa bilimleri, mantık ve bilgi felsefesinde Razi ve Taftazanî-Cürcanî akılcılığı esas alınırken, tarih felsefesi, sosyal ve siyasal felsefede İbn-i Haldun akılcılığı esas alınmıştı. Dolayısıyla İbn-i Haldun’un geliştirdiği ilkelerin geniş ölçüde Osmanlı siyasal ve sosyal akılcılığının anlaşılmasında temel referans kaynağımız olabilir. İbn-i Haldun’un ünlü Mukaddime’si siyasal ve sosyal felsefe ilkeleriyle doludur. Burada sadece bir kaç belgenin üzerinde duralım. İbn-i Haldun, ilgili eserinde bir bilgenin zamanının yöneticisine yaptığı ilginç bir vasiyet belgesinden söz eder:

“....Gece gündüz tebaanı (vatandaşını) korumaya çalış... Çünkü yüce Tanrı bir ihsan olmak üzere idareleri senin eline emanet etmekle kullarına karşı şefkatli ve merhametli bulunmak görevini sana yüklemiştir. Adaleti hakim kılmak.... Ve onların kendilerini, aile ocaklarını, şereflerini ve kanlarını korumak ve barınaklarını emniyet içinde bulundurmak ve onları rahat yaşatmak vaciptir (zorunludur). İlim mensuplarına, din ehline ve bilginlerine saygı göster, onları kendine yaklaştır, çünkü insan için en büyük meziyet din ilminde uzman olmak, ilim istemek, ilme teşvik etmektir... Tebaadan kusurlu olanların kusurlarını görmezlikten gel, yalan ve iftiradan dilini muhafaza et, koğuculara yüz verme, onları kendinden uzaklaştır... Salih ve doğru kimseleri sev, hak ve doğru işlerinde eşrafa yardım et, zayıflara arka ol, kardeşlik haklarını yerine getir... Tebaanı adaletle idare et ve adaletli siyasetle onları memnun et... Hazinede topladığın servet ve malları hayrat, takva ve tebaanın durumunu onarmak, yurtlarını imar etmek, işlerini iyice anlayarak ona göre tedbirler almak, kanlarını akıtmaktan korumak ve zayıf ve mazlumlara yardımlarda bulunmak için sarf et. Bil ki servet sarf edilmeden hazinede saklanmakla artmaz; tebaanın yaşayışını ve durumunu onarmak, onların hak ve hukukunu ödemek ve onlardan eziyet ve kötülükleri defetmekle artar, halk düzelme yoluna girer, idare düzgünleşir, zamanlar hoş geçer. Tecrübe, akıl, fikir ve hikmet sahiplerini tut. Zevke düşkün müsrifleri, cimrileri meşveret meclisine sokma, onların sözlerine kulak asma... Haris olur ve tamaha kapılırsan bağışların azalır, bu takdirde idarende ancak cüzî bir düzelme görülür... Bütün tebaana şefkatli ol”. (İbn-i Haldun, c. 1, 1991)

yuksel dedi ki...

Ne büyük söyle, ne çok söyle, yiğit işte gerek.
Mahmud Esad Coşan
Akra fm.
Hadisler Deryası.

yuksel dedi ki...

At sahibine göre kişner.
At ağasına göre şahlanır.
İnsanlar yöneticiye göre hareket ederler.Yönetici iyiyse, insanlar daha iyi çalışır.
Yönetici kötüyse çalışmalardan verimli sonuç alınmaz.
Atasözleri sözlüğü.
Mehmet Hengirmen.
sy.131.

yuksel dedi ki...


DÜNYANIN YEŞİLLENMESİ
15 Eylül 2007 Cumartesi
Hadis-i Şerif
1- Beş vakit namazı camide kılan Bismillahirrahmanirrahim demiş gibidir.

2-Ümmetim yıldızlara gidesiye kadar kıyamet kopmayacaktır.
Gönderen yüksel zaman: 05:12 4.401 yorum:
Nefislerin beyazlaşması..!!!
Dünya yeşillenirken nefisler beyazlaşması lazımdır.

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
354 1 Bu ümmetin üzerine Allah iki kılıcı aynı anda cem etmiyecektir: Kendinden bir kılıç, düşmandan bir kılıç. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
354 2 Bu insanlar günahta kendilerini mazur görmedikçe asla helak olmazlar. Sahabiden biri (r.a.)
354 3 Sakınmak, kaderden kurtulmaya fayda vermez. Lakin dua fayda eder. Başa gelene de henüz gelmiyene de. Şu halde ey Allah'ın kulları, duaya sarılın. Hz. Muaz (r.a.)
354 4 İşlerinin başına kadın geçiren kavim asla iflah olmaz. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
354 5 Zaman, şiddetten başka bir şeyi artırmaz. İnsanlarda da hasislik artar ve kıyamet de şerirlerden başkası üzerine kopmaz. Hz. Usame İbni Zeyd (r.a.)
354 6 (İmamları) hidayette ve hidayete götürücü olduğu müddetçe, kendileri sapık ve saptırıcı olsa da, ümmet asla helak olmayacaktır. Bu ümmet imamları hidayette ve hidayete götürücü olduğu sürece, kendileri sapık ve kötülük yapıcı olsa da asla helak olmayacaktır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
354 7 Oruç bozmak için yıldızların doğuşunu beklemedikçe (ifrata düşmedikçe) ümmetim, sünnetim üzerinde devam eder. Hz. Ebud Derda (r.a.)
354 8 Birbirinizi sevmedikçe hiç bir vakit iman etmiş olmazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir yol göstereyim. Aranızda selamı ifşa ediniz. Nefsim yed-i kudretinde olana yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmedikçe Cennete giremezsiniz. Dediler ki; "Ya Resulallah, hepimiz merhametliyiz." Buyurdu ki: "Bu hasseten birinizin Rahmetiyle olmaz. Lakin umumi rahmet, umumi rahmet. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
354 9 İçki içmedikçe, kul, dininde genişlik görmekte devam eder. İçki içerse, Allah ondan perdesini yırtar ve şeytan onun velisi, kulağı, gözü ve her şerre sevkeden ve her hayırdan geri bırakan ayağı olur. Hz. Katade İbni Ayyaş (r.a.)
354 10 Arz, Halilurrahman İbrahim (a.s.) sıfatında kırk kişiden hâli kalmaz. Bunların hürmetine sulanırsınız ve bunların hürmetine yardım görürsünüz. Bunlardan biri öldümü, yerine Allah bir bedel gönderir. Hz. Enes (r.a.)
354 11 Hilafet, amcam Abbas'ın neslinden gitmez. Onu deccala teslim etmedikçe, (Vaktini bulasıya kadar) Hz. Ümmü Seleme (r.anha)
354 12 Bu din aziz ve sarp bir halde ve dine kastedenlere zahir olarak devam eder. Hepsi Kureyş'ten on iki halife hükümran oluncaya kadar. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)
354 13 Allah (z.c.hz) bu ümmete deccal ile melhamenin kılıcını birden vermez. (Müslüman deccalden perişanlık görmiyecek, fitnesi başka. O imanında zaaf olanlara ait) Hz. Muaz (r.a.)
354 14 Kendisinden çocuk peydah olacak meniyi, kayanın üstüne döksen, Allah (z.c.hz.) yaratacağını yaratır ve hiç şüphe yok ki Allah yaratacağı canı yaratır. Hz. Sumame (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
205 1 Yılan fasıktır. Akrep te fare de karga da fasıktır. (hepsi öldürülür) Hz. Âişe (r. anha)
205 2 Habislik yetmiş paydır. Altmış dokuzu berberilerin (Afrikada) biri geri kalan cin ve insindir. Hz. Ukbe İbni Amir (r.a.)
205 3 Sünnet olmak, erkekler için sünnet kadınlar için asalettir.(Kadınlar için de hoş görüyor, fakat iltizam etmiyor) Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
205 4 Hasılat tazmin mukabildir. (Tazminle mükellef olan teslim edene kadar hasılatını alır) Hz. Âişe (r. anha)
205 5 Çetinlik şum, rıfk ile muamele ise uğurdur. Hz. İbni Şihad (r.a.)
205 6 Uykuda yeşillik görmek Cennettir. Bahçe ferahlık, hurma da rızıktır. Süt, yoğurt fıtrat (din)dir. Sefine (gemi) necattır, yük taşımak hüzün, tasa, kadın görmek hayırdır. Kendini bağlı görmek dinde sebattır. Boynundan kelebçeli görmeyi ise iyi saymam. Hz. İbni Sufyan bin Sabah (r.a.)
205 7 Güzel yazı, hakkı hakikatı daha ziyade açıklar. Hz. Seleme (r.a.)
205 8 Bir hata gizli kalırsa sahibinden başkasına zarar gelmez. Aşikare yapılır ve kırılan pot düzeltilmezse o zaman umuma zararı dokunur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
205 9 Halkın hepsi Allah (z.chz) lerinin iyali mesabesindedir. Ve bu itibarla Cenabı Hakkın himayesi ve örtüsü altındadır. Onun için Allah (z.c.hz) lerinin en sevdiği kimse halka faydası olan ve Allah'ın en buğz ettiği de iyalinden hayrını esirgeyendir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
205 10 Bütün mahlukat Allah (z.c.hz) lerinin iyalidir. Ona en sevgili kimse, iyaline en faydalı olandır. Hz. Enes (r.a.)
205 11 Güzel ahlak hataları eritir; suyun buzu erittiği gibi. Fena ahlak ta ameli bozar; sirkenin balı bozduğu gibi. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
205 12 Güzel ahlak, ancak hayız veya zina mahsulu olandan soyulup alınır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
205 13 İçki kötülüklerin anasıdır. Kim içki içerse Allah onun kırk gün namazını kabul etmez. Bir kimse karnında içki varken ölürse cahiliyet ölümü üzerine imansız gider. Hz. İbni Amr (r.anhüma)
205 14 İçki bütün fuhuşları doğurur. Günahların en büyüğüdür. Onu içen kimse annesinin, teyzesinin halasının da üstüne düşmüş gibi olur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
205 15 Hariciler, Cehennem ehlinin köpekleridir. (Kendi aklını beğenip ashabı hataya nisbet edenler) Hz. Abdullah İbni ebi Evfa (r.a.)
205 16 Hilafet Kureyşte, hüküm Ensarda, davet Habeşte, cihad ve hicret ise müslümanlarda ve sonra da muhacirindedir. Hz. Ukbe (r.a.)
205 17 Halifelik Medinede, Meliklik Şamdadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
205 18 Benden sonra ümmetimde hilafet otuz sene sürer. Ondan sonra melikler gelir. Hz. Sefine (r.a.)

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
207 1 (Cennette) oyma inciden yapılmış öyle çadırlar vardır ki, semadaki yükseklikleri altmış mildir. Ve o çadırların her bir köşesinde mü'minin bir hanımı bulunur ve onlar birbirlerini görmezler. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) babasından
207 2 Başı boş hayvanın yaptığı kazadan dolayı bir tazminat yoktur. (Uykudaki) adamın ayağının yaptığı hasardan da tazminat yoktur. Kuyu veya maden ocağında bir kaza olmuşsa bunların da tazminatı yoktur. Defineden (beytülmale) beşte bir hisse vermek lazımdır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
207 3 Ev haremdir. Kim ki (habersiz) kötü niyetle senin evine girerse onu öldür. Hz. Ubâded İbni Samit (r.a.)
207 4 Dua edenle amin diyen sevabta ortaktır. Kuran okuyanla dinliyen sevabta ortaktır. Hoca ile talebe de sevabta ortaktırlar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
207 5 Hayra delalet eden onu yapan gibidir. Allah, naçar kalana yardım etmeyi sever. Hz. Enes (r.a.)
207 6 Kabak, hem dimağı besler, hem aklı artırır. Hz. Enes (r.a.)
207 7 Deccalın sol gözü şaşıdır. Saçları çoktur. Yanında da cennet ve cehennemi vardır. Onun cehennemi cennet, cenneti de cehennemdir. Hz. Huzeyfe (r.a.)
207 8 Deccal şarkta, Horasan denilen yerden çıkar. Ve ona katmerli yüzü olanlar uyar. Hz. Ebû Bekir (r.a.)
207 9 Dua ibadetten ibarettir. Allah buyurur ki: "Bana dua edin, Ben size icabet edeyim" Hz. Numan İbni Beşir (r.a.)
207 10 Dua kazayı karşılar. İyilik te rızkı artırır. Kul, isyanından dolayı rızkını kaybedebilir. Hz. Sevban (r.a.)
207 11 Dua ile Allah teala arasında perde vardır. Bunu ancak Hz. Muhammed (s.a.v) ve aline selat-ü selam kaldırır. Hz. Ali (r.a.)
207 12 Dua, Allah tealanın bir icra kuvvetidir. Kazayı karşılar. Kaza tam geldiği anda bile yetişir. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
207 13 Dua, müminin silahıdır ve dinin direğidir. Göklerin ve yerin nurudur. Hz. Ali (r.a.)
207 14 Dua, inenden de inmiyenden de faydalıdır. (Yani dua nerede olsa yetişir ve iş görür) Öyle ise ey Allah'ın kulları! Duaya mülazemet edin. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
207 15 Dua rahmetin anahtarıdır. Abdest namazın anahtarıdır. Namaz da Cennetin anahtarıdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
207 16 Dua belayı karşılar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
207 17 Birinci günkü Velime (düğün daveti) haktır. İkinci günkü mürüvvet, üçüncü günü de yaparsa bu da çalımdır. Hz. Enes (r.a.)
207 18 Dünya, mü'minin zindanı, kafirin de cennetidir. (Bu da önündeki geleceğe göredir.) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
207 19 Dünya, müminin zindanı ve kıtlık senesidir. Dünyadan ayrılınca zindandan ve kıtlıktan kurtulmuş olur. Hz. İbni Amr (r.anhüma)

yuksel dedi ki...

İşlerinin başına kadın geçiren kavim asla iflah olmaz.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 354 / No: 4
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Kendisinden çocuk peydah olacak meniyi, kayanın üstüne döksen, Allah (z.c.hz.) yaratacağını yaratır ve hiç şüphe yok ki Allah yaratacağı canı yaratır.
Ravi: Hz. Sumame (r.a.)
Sayfa: 354 / No: 14
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

On yüklü deve ağırlığında bir taş Cehennemin ağzından atılsa, "Ğayy u esâm" denilen mevkiye yetmiş senede kavuşmazdı. Denildi ki: "Ğayy u esâm" nedir? Buyurdu ki: "Cehennemde iki kuyudur ki, oraya Cehennem ehlinin cerahatleri birikir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 355 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
(Gayyaya, namazını zayi edenler ve şehvetlerine uyanlar, esama müşrik,katil ve zalimler giderler)

yuksel dedi ki...

zalim demedim kimseye hain demedim
vurdun bana ey el, ne bu halin demedim
insanlık için dua, dua yalvardım
tel ine bedduaya amin demedim
yeşilnur cilt 1. sayı 5.
iki haftada bir cuma günleri çıkar
1 nisan 1960

YANITLAYINSIL

yuksel13 Şubat 2021 01:11
1. Cilt 5. Sayı
01 Nisan 1960
12 Sayfa 17 Yazı

yuksel dedi ki...

henüz türkiye de atatürk çülüğün özgürce tatışılacağı bir düşünce ortamı yoktur. atatürk çülüğü sadece masonlar tartışmış ve galip gelmişler, mason localarını tekraraçmışlar, üstelik bunu yapmakla da atatürk çü olduklarını kanıtlamışlardır.
altınoluk dergisi
şubat 1992
sayı 72.
sayfa.12
prof. dr. hüseyin hatemi

YANITLAYINSIL

yuksel14 Şubat 2021 06:48
sivil anayasa kof bir terim
halkın bilinç düzeyi yükselip de kendi anayasası nı getirmedikçe ve benimseyip korumadıkça, temel karşıtlık < sivil ve askeri idareler< arasında değil, baskı grupları arasında doğar ve hakim baskı gruplarının isteğine göre bir anayasa hazırlanarak halka onaylatılır." parmak bastırılır".
prof.dr. hüseyin hatemi
altınoluk dergisi
şubat 1992
sayı.72
sayfa 12

yuksel dedi ki...

29. Ey iman edenler! Eğer Allah’a saygı duyup emrine uygun yaşarsanız, size, iyiyi kötüden ayırt eden bir anlayış/bir nur verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.
Feyzü l Furkan Tefsirli Kur'an ı Kerim Meali.
Enfal suresi 29.ayet.

yuksel dedi ki...

Bu deyimin kaynağı yine Nasrettin Hoca’mız… Hoca bir gün Timur’a kızarmış bir kaz götürürken yolda canı çekmiş, hemen kazın bir bacağını midesine indirmiş.

Hoca’yı huzura kabul eden Timur, kendisine sunulan kızarmış kaz tek ayaklı. Kendisi de malum topal. Hoca bunu bilerek hakaret olsun, diye yaptı sanarak ona çok kızmış. Hoca durumu hemen sezerek:

Ulu Hakan’ım, bizim Akşehir’in kazları hep tek bacaklıdır. Bakın çeşme başındaki kazlara, demiş ve çeşme başında tek bacağı üzerinde uyuklayan kazları göstermiş.
Timur, Hoca’ya bakarak gülmüş:

Yoo, Hoca, kazın ayağı öyle değil, demiş. Adamlarına başındaki kazlara değnekle dokunmalar için emir vermiş. Kazlar, uykularından uyandırılınca iki ayakları üstünde kaçışmaya başlamışlar. Hoca’nın yüzüne alaylı alaylı bakan Timur:
Hani Akşehir’in kazaları tek ayaklı idi, diye sorunca Hoca:
Vallahi Hakan’ım eğer o değnekleri size vursalardı, tövbeler olsun, dört ayaklı bile olur kaçardınız, diye cevap vermiş.
Doğru söyle dostum bana,
Kazın ayağı öyle değil.
Dikkat et dostuna, düşmanına.
Dost gibi görünen dost değil.
Kaynak:

yuksel dedi ki...

Kazın ayağı öyle değil deyiminin anlamı
Bu yazımızda sizlere Kazın ayağı öyle değil deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi hakkında bilgiler vereceğiz.


Kazın ayağı öyle değil deyiminin anlamı:
Sen öyle düşünüyorsun ama yanılgı içindesin. İşler senin bildiğin ve düşündüğün gibi değil.

Kazın ayağı öyle değil deyiminin hikâyesi:
İşler bazen umulduğu gibi gitmez. Bazıları ise bize ait işlerin tıkırında gittiğini zanneder. Ama işin içinde bulunan işlerin iyi ya da kötü gittiğini dışardaki insanlar daha iyi bilir.

yuksel dedi ki...

azın ayağı öyle değil deyimine benzer deyimler
"Anladımsa Arap olayım" deyimi ve açıklaması
"Hiçbir şey anlamadım" anlamında kullanılır.
"Senin anlattıklarını anladımsa Arap olayım."
[Anladımsa Arap olayım]
"Az ye de uşak tut" deyimi ve açıklaması
"İkide bir iş buyurma, herkes senin uşağın değil" anlamında söylenir.
[Az ye de uşak tut]
"Battı balık yan gider" deyimi ve açıklaması
Durum kötü. Düzelmez de. Bıraktım ipin ucunu.
"İşlerin kötü gittiğine, düzelmeyeceğine, bu konuda da umut kalmadığına göre artık istenildiği gibi davranılabilir, ne olursa olsun" anlamında kullanılır.
"Aldırma, üzülme artık, battı balık yan gider."
[Battı balık yan gider]
"Ben hancı, sen yolcu (oldukça)" deyimi ve açıklaması
"Özel ilişkilerimiz sürüp gittikçe senin bana işin düşer" ya da
"Nasıl olsa yine karşılaşacağız" anlamında kullanılır.
"Demek şu küçük paketi götürmüyorsun, öyle olsun, ben hancı sen yolcu, bugünün yarını da vardır."
[Ben hancı, sen yolcu (oldukça)]


"Bize de mi lolo!" deyimi ve açıklaması
"Senin ne mal olduğunu biliyoruz, bize yutturamazsın ya; seni yeterince tanıyoruz, herkesi aldatabilirsin ama bizi asla" anlamında kullanılır.
[Bize de mi lolo!]
"Buyurun cenaze namazına" deyimi ve açıklaması
Hiç beklemedik kötü bir durum karşısında şaka yollu üzüntü belirtmek için
"ne yazık ki" anlamında kullanılır.
"Şunun yaptığına bakın, buyurun cenaze namazına!"
[Buyurun cenaze namazına]
"Ha Hoca Ali, ha Ali Hoca" deyimi ve açıklaması
Farklı gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte hiçbir değişikliği yoktur,
"ikisi de birdir" anlamında kullanılır.
[Ha Hoca Ali, ha Ali Hoca]
"Külâhıma anlat" deyimi ve açıklaması
"Söylediklerin hiç de inandırıcı değil, sana inanmıyorum" anlamında kullanılır.
[Külâhıma anlat]
"Nato kafa nato mermer" deyimi ve açıklaması
"Söz anlamaz, söz dinlemez taş gibi kafa" anlamında kullanılır.
[Nato kafa nato mermer]


"Oldu olacak kırıldı nacak" deyimi ve açıklaması
"Olanlar oldu, iş işten geçti, olanlar geri dönülemeyecek bir durum aldı, bunu kabul etmek gerek" anlamında kullanılır.
[Oldu olacak kırıldı nacak]
"Sağlık olsun" deyimi ve açıklaması
"Bir zarara uğradık ama önemli değil, üzülmeye değmez, canımız sağ olsun, kapatırız" anlamında kullanılır.
[Sağlık olsun]
"Seninki (tatlı) can da benim ki (elinki) patlıcan mı?" deyimi ve açıklaması
"Senin canın kıymetli de benimki kıymetli değil mi?" anlamında kullanılır.
[Seninki (tatlı) can da benim ki (elinki) patlıcan mı?]

yuksel dedi ki...

Kazın ayağı öyle değil" deyiminin anlamı nedir?
"Durum, mesele senin sandığın gibi değil" anlamında kullanılır.

yuksel dedi ki...

Peygamber efendimizin (a.s.m.) " gizli vahiy" niteliği taşıyan her sözü, her tavrı, Ashab-ı Kiram'la (r.a.) olan her davranışı, görüp de onayladığı ve yasaklamadığı her tutumu, "hadis" tanımına dahildir.
Hadis, Kur'an dercesinde "açık vahiy" değildir.Fakat, kendi içinde muhtelif derecelerde gizli vahiydir veya gizli vahiyden izler taşır.
Sorularla Bediüzzaman ve Risale-i Nur.
Süleyman kösmene.
sy.274.

yuksel dedi ki...

Fabrika ayarlarına dönmek !
A kardeşim meet Boynukalın ! önce tebrik ettiğim için , şimdi de eleştiri hakkımı kullanayım .Diyelim ki fabrika ayarlarına döndük ve Anayasa'ya İslam maddesini yazdık .Birileri, senin bu talebinin gerçekleşmesiyle pek çok şeyin hal yoluna gireceği hayallerine kapılabilirler. Oysa ki olabilecek hiçbir şey yoktur . Soralım : Anayasa'ya İslam maddesi yazılmakla çoğu Avrupalı gavurlardan mülhem ve tercüme yasalar , İslam'a uygun hale getirilmiş mi olur ? Milli eğitim sistemi ve Üniversite düzeni , materyalist temellerinden koparılır , yaratılan ve indirilen ayetlerin birlikte tedris ve talim edileceği vahyi , aklii , ilmi ve ahlaki temellere mi oturtulur ? Ülkemizin kanını emen borca ve faize dayalı ekonomik düzen değiştirilir , adil ve merhametli bir yapıya kavuşturulur. Yazılı , görsel ve sosyal medyamız hakka çağırıcı ve batıllardan sakındırıcı erdemler ortamına mı dönüşür . Değişik ekollere bağlı Tağutlar , insanlaşır da değerlerimize düan olmaktan mı çıkar ? Diyanet , ilahiyat , cemaaatler ve tarikatlar korkuları ve hurafelerinden arınır , Kuran ve Sünnet'ten hareketle gerçek İslam'la tanışır , kültürel bir devrim mi başlatır ?
Soruları çoğaltabiliriz . Ama hiç birisine müsbet cevap alamayız . Evet Mehmet Boynukalın kardeşim... İşte böyle . İhsasla söyleyebildiysen geri adım adım atma , ama gereksiz ve de boş ümit aşılayacak laflar da etme .
Ayasofya Camii Baş İmamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın

YANITLAYINSIL

yuksel19 Şubat 2021 10:16
ikinci vecoh: "Ale's - Seyfi ve'l -kalem " (kılıç ve kalem üzerindedir.) denilse; yani devletin, askerin silahı ve memurun kalemi üzerinde ayakta durduğu söylense, mühim bir hakikat teşbih usulü ile ifade exdilmiş olmaz mı?
Sorularla Bediüzzaman Ve Risale-i Nur.sy.299.

yuksel dedi ki...

Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
363 1 Miskin, kendisinin bir iki doyumlukla geri çevrildiği adam değil, lakin miskin zenginliği olmayan, haya eden ve insanlardan arsızlıkla istemiyen kimsedir. Hz Ebu Hureyre (r.a.)
363 2 Miskin, insanların arasında dolaşıp ta bir iki lokma veya bir iki hurma ile giden kimse değildir. Lakin miskin, kendisini başkasına muhtaç etmiyen, bir zenginliği bulunmayan, hali bilinip te tasadduk edilmeyen ve insanlardan dilenmeye de kalkmıyan kimsedir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
363 3 Kavi adam, insanları yenen değil, lakin öfke zamanı nefsini yenen kimsedir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
363 4 Allah (z.c.hz.) indinde, islamiyette ihtiyarlayan bir mü'minden daha efdal hiç kimse yoktur. Onun tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle. Hz. Talha (r.a.)
363 5 Beni görüp de iman edenin imanı hayreti mucib değildir. Esas hayret edilecek olan şu kavmin imanıdır ki; Beni görmeden, kağıt üzerinde görüp te (Kur'an'ın) evveline ve ahirine inanmışlardır. Hz. Enes (r.a.)
363 6 Cinnilerin azılılarına Bakara suresindeki şu ayetlerden daha şiddetli gelen bir şey yoktur: "Ve ilâhüküm ilâhün vahid..." den itibaren iki ayet.(Bakara 2/163-164) Hz. Enes (r.a.)
363 7 Mü'minin kokusundan daha iyi bir şey yoktur. Muhakkak ki onun kokusu afakta duyulur. Onun kokusu amelidir ve amelinin senasıdır. Hz. Enes (r.a.)
363 8 Azalar içinde dilden daha şiddetli azab görecek bir şey yoktur. Dil şöyle der: "Yarabbi cesedi azablandırmadığın bir azabla beni cezalandırdın." Cenabı Hak buyurur: "Senden öyle bir kelime çıktı ki, meşrık ve mağribe ulaştı. Onun sebebiyle kanlar akıtıldı. İzzetim Hakkı için seni öyle bir azabla azablandıracağım ki, azalardan hiç birine o şekilde azab etmemişimdir." Hz. Enes (r.a.)
363 9 Adem oğlunun üzerine gelen hiçbir gün yoktur ki, o günde bir münadi şöyle seslenmesin: "Ey Adem oğlu! Ben yeni bir mahlukum. Yarın ben senin üzerine şahidim. Bende hayır işle ki yarın lehine şehadet edeyim. Eğer ben geçersem beni artık göremeyeceksin." Gece de bunun gibi söyler. (Lisanı hal ile ihtarda bulunuyor) Hz. Ma'kil İbni Yesar (r.a.)
363 10 Sizin hayırlınız ahireti için dünyasını, dünyası için de ahiretini terkeden kimse değildir. İkisinden de hissesine sahip olmalıdır. Zira dünya ahirete ulaştırıcı bir vasıtadır. İnsanlara da yük olmayınız. (Yar olmak, bar olmamak) Hz. Enes (r.a.)
363 11 Adem oğlundan hiç kimse yoktur ki, ya hata yapmış veya tasarlamış olmasın. Yalnız Zekeriye (a.s.) oğlu Yahya (a.s.)'dan hata sadır olmamıştır. Hz. Muaz (r.a.)

yuksel dedi ki...

Belâ konuşmaya göze, kulağa, diğer azaların ne niyetle kulanıldığına, kalbe bağlıdır.
Dost TV.

yuksel dedi ki...

hak sübhanehü ve teala.
- senin ümmetine on dokuz harfli bir kelime ihsan eyledim ki onu ümmetin devamlı surette okuduklarında ve ona uyduklarında kendilerini o on dokuz cehennem hazinedarının elinden ve zebanilerinin azabından kurtarırım. o kelime.
-BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM dir.
KARA DAVUD
DELAİL-İ HAYRAT ŞERHİ
sy.305.

yuksel dedi ki...

İman demek, namaz demektir. Kim ki namaz için kalbini boşaltır ve o namazı itina ile, vaktine ve sünnetine dikkat ederek muhafaza ederse, işte o mümindir.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 193 / No: 10
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Zafere ulaşmak için iki şey lazımdır.
Onlar takva ve sabırdır.
Mahmud Esad Coşan
Akra Fm.
Hadisler Deryası.

yuksel dedi ki...

ÖMER b. ABDÜLAZÎZ
عمر بن عبد العزيز
Ebû Hafs el-Melikü’l-Âdil el-Eşecc Ömer b. Abdilazîz b. Mervân b. Hakem el-Ümevî (ö. 101/720)
Emevî halifesi (717-720).
İlişkili Maddeler
ABDÜLAZÎZ b. MERVÂN
Emevî halifelerinden Mervân b. Hakem’in oğlu ve Ömer b. Abdülazîz’in babası, Mısır valisi.
Kendisinden önceki halife
SÜLEYMAN b. ABDÜLMELİK
Emevî halifesi (715-717).

Müellif:
İSMAİL YİĞİT
61’de (680) Medine’de doğdu. Babası Mısır Valisi Abdülazîz b. Mervân, annesi Hz. Ömer’in torunu Ümmü Âsım’dır. Çocukluğunun ilk yıllarını Medine’de dayılarının yanında geçirdi. Babası, küçük yaşta Kur’an’ı ezberleyen Ömer’i Medine’nin tanınmış âlimlerinden Sâlih b. Keysân’a emanet etti. Medine’de Enes b. Mâlik ve dayısı Abdullah b. Ömer başta olmak üzere pek çok sahâbîyi dinleme imkânı buldu. Ubeydullah b. Abdullah ile Saîd b. Müseyyeb ve Urve b. Zübeyr gibi tâbiînin ilk tabakasına mensup âlimlerin derslerini takip etti. Daha sonra babasının yanına Mısır’a gitti ve ergenlik çağına ulaşıncaya kadar orada kaldı.

Babasının vefatı üzerine (86/705) Halife Abdülmelik tarafından Dımaşk’a çağrıldı. Burada halifenin kızı Fâtıma ile evlendi. 87 (706) yılında Hicaz valiliğine tayin edildi. Valilik merkezi Medine’deki ilk icraatı, şehrin on meşhur fakihiyle görüşüp meseleleri kendileriyle istişare ettikten sonra karara bağlayacağını bildirmek oldu. Yaklaşık yedi yıl süren valiliği sırasında beş defa hac emirliği yaptı. Halife I. Velîd’in tâlimatıyla Mescid-i Nebevî’yi genişletti ve Resûlullah’ın namaz kıldığı diğer mescidleri yeniletti. Irak Valisi Haccâc’ın uygulamalarını sert bir şekilde eleştirmesi görevinden azliyle neticelendi (93/712).

Valilikten alındıktan sonra Dımaşk’a giden Ömer zalim valileri eleştirmeyi Halife Velîd’in meclislerinde de sürdürdü. Velîd’in ardından halife olan Süleyman, kardeşi Velîd’in kendisini veliahtlıktan azletme teşebbüsüne karşı direnen Ömer’i danışmanları arasına aldı, oğulları ve kardeşleri bulunduğu halde son hastalığı sırasında onu kendisine veliaht tayin etti. Ömer b. Abdülazîz 99 (717) yılında Süleyman’ın ölümü üzerine halife ilân edildi. Bu önemli görevin kendisine bilgisi dışında verildiğini söyleyerek affını istediyse de biat merasimine katılanların ısrarları üzerine görevi kabul etti (10 Safer 99 / 22 Eylül 717). Halifeliği İslâmî kurallar çerçevesinde yürütmeye çalışan Ömer b. Abdülazîz, uygulamalarında esas almak için Hz. Peygamber’in ve anne tarafından dedesi Hz. Ömer’in yönetimle ilgili karar ve icraatları hakkındaki belgeleri topladı. Meşhur âlimleri kendisine danışman seçti. Ayrıca çeşitli vilâyetlerdeki âlimlere mektuplar yazarak onların tavsiyelerini istedi.

yuksel dedi ki...

Ömer b. Abdülazîz’in ilk icraatı İstanbul’u kuşatmakta olan Mesleme b. Abdülmelik’in ordusunu geri çağırmak oldu. Darende’yi tahliye edip halkını Malatya’ya yerleştirdi. 100 (718-19) yılında Bizans tarafından tahrip edilen Lazkiye şehrini yeniden inşa ve tahkim ettirdi. Bu arada Mâverâünnehir bölgesindeki fetih hareketini de durdurdu. Bununla birlikte sınırların korunması ve Bizans’a saldırı fırsatı verilmemesi için geleneksel yaz ve kış seferlerini devam ettirdi. Azerbaycan’a saldıran Türkler hezimete uğratıldı. Pireneler’i aşıp Güney Fransa içlerinde ilerleyen ordular Toulouse şehrine kadar ulaştı.

Halife Ömer saraydaki lüks eşyaları beytülmâle koydurması, köle ve câriyeleri âzat etmesi, halktan biri gibi yaşaması ve hutbelerde sadece halifeler için yapılan duayı halk için okunan umumi duaya çevirmesi gibi uygulamalarıyla Emevîler’in geleneksel saltanat görüntülerine son verdi. İlk dört halifeyi örnek alan bu davranışları sebebiyle Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi sayılan Ömer idarî, iktisadî ve içtimaî sahalardaki icraatlarıyla da aynı çizgiyi devam ettirdi. İdarî alandaki icraatlarına halka zulmeden ve yolsuzluklara adı karışan valileri ve diğer memurları görevlerinden almakla başladı. Onların yerine hangi kabileden olduklarına bakmaksızın dindar ve dürüst yeni memurlar tayin etti. Valilik, kadılık, vergi memurluğu görevlerini halifelikle birlikte dört temel esas kabul ederek özellikle kadılık görevine hukuk bilgisi yanında takvâsıyla temayüz etmiş âlimleri getirdi. Kötülüklerinden emin olunamayacağı gerekçesiyle çeşitli devlet dairelerinde çalışan gayri müslimleri görevlerinden uzaklaştırdı. Valilerin ticaretle uğraşmasını ve hediye almasını yasakladı. Halka mazlumun yanında olduğunu, memurlardan şikâyetçi olanların doğrudan kendisine başvurabileceğini bildirdi. Cuma gününü mezâlim mahkemesi duruşmalarına ayırdı. İdam ve el kesme cezalarının kendisinden izin alınmadan uygulanmasını, suçlulara dayak atılmasını yasakladı. Hapishaneleri ıslah ederek suçluları işledikleri suçlara göre ayrı koğuşlara yerleştirdi.

Muâviye’den itibaren Emevî hânedanı mensuplarının ve devlet adamlarının gasbettikleri malların tesbitini ve hak sahiplerine iade edilmesini sağlamaya çalıştı. Muâviye tarafından Mervân’a iktâ edilen ve zamanla kendisine miras kalan Fedek arazisini sahipleri olan Ehl-i beyt mensuplarına iade etti. Önceki halifeler tarafından kendisine verilmiş diğer gayri menkulleri ve kıymetli eşyayı beytülmâle devretti. Hanımının mücevherlerini ve evindeki fazla eşyayı da beytülmâle koydurdu. Halifelik görevi karşılığında maaş almayı reddetti. Emevî hânedanı mensupları ve diğer devlet adamlarının haksız kazançlarının tesbiti için geniş kapsamlı bir çalışma başlatması ellerindeki malların alınmasına tahammül edemeyen yakınları tarafından tepkiyle karşılandı ve ölümle tehdit edildi. Ancak o bu tehditlere aldırmadan bu uygulamayı ısrarla sürdürdü. Onun bu uygulamaya karşı çıkan yakınlarını Medine’ye gidip halifeliği şûra sistemine çevirmekle tehdit ettiği rivayet edilir (İbn Sa‘d, V, 344).

İç barışa büyük önem veren Ömer b. Abdülazîz idareye muhalif gruplara karşı âdil bir yönetim uyguladı. Hulefâ-yi Râşidîn’in anlayışını ihya ederek din âlimlerinin ve halkın sevgi ve desteğini kazandı. Hz. Ali evlâdı ve Hâricîler’in de yönetimle barış içinde yaşamasını sağladı. Muâviye devrinden beri devam eden, hutbelerde Hz. Ali’nin lânetlenmesi âdetini kaldırdı; onun evlâdına ve taraftarlarına karşı çok iyi davrandı, ellerinden alınan emlâki geri verdi. Hâricîler’le mücadelede de ikna yolunu benimseyip mecbur kalmadıkça silâh kullanılmasına izin vermedi. Kendileriyle çeşitli konuları tartışarak Yezîd b. Abdülmelik’in veliahtlığı hariç diğer bütün meselelerde görüşlerini onlara kabul ettirdi. Kaderiyye görüşünü benimseyenlerle ilmî münazaralara girişip liderleri Gaylân ed-Dımaşkī’yi ikna etmeyi başardı. Mutaassıp Kaderiyye taraftarlarını ülke dışına çıkarmakla yetindi.

yuksel dedi ki...

Ömer b. Abdülazîz, Emevîler’in ilk dönemlerinden itibaren ikinci sınıf müslüman muamelesi gören mevâlîyi Arap asıllı müslümanlarla eşit kabul etti. Gayri müslimlerin idare ve müslümanlar aleyhindeki şikâyetlerine kulak vererek haksız yere ellerinden alınan kiliselerini, evlerini ve diğer mallarını iade etti ve mağduriyetlerini giderdi. Yaşlı ve muhtaçlara hazineden tahsisat ayırdı. Ülkesindeki gayri müslimlerin ihtidâsı için büyük gayret sarfetti, davet mektupları ve tebliğ heyetleri göndererek onları İslâm’a çağırdı. Berberî kabilelerinin tamamı onun gayretleriyle müslüman oldu. Horasan ve Mısır halkı kitleler halinde İslâm’a girdi. Mâverâünnehir’de bazı mahallî hükümdarlar halklarıyla birlikte İslâmiyet’i kabul ettiler. Hindistan hükümdarlarından birkaçı onun davetine uyup halklarıyla birlikte müslüman oldular.

Malî alanda yaptığı düzenlemelerle de dikkat çeken Ömer b. Abdülazîz başarılı bir vergi reformu gerçekleştirdi. Fethedilen toprakların müslümanların ortak mülkü olduğu düşüncesinden hareketle 100 (718-19) yılından itibaren haracî arazilerin satışını yasakladı. Önceden müslümanlara satılmış olan bu nevi araziler için toprak vergisi olarak haraç, mahsulünden de öşür vergisi olmak üzere iki vergiyi birden aldı (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, s. 169-176). Cizye ile ilgili önemli bir düzenleme yaptı. Emevî valileri, zimmîler arasında ihtidâ hareketinin hızlanması üzerine devletin cizye geliri azaldığı için mevâlîden de cizye almaya başlamışlardı. Ömer b. Abdülazîz müslüman olmanın cizyeyi düşürdüğünü vurgulayarak mevâlîden alınan bu vergiyi kaldırdı. Ayrıca zimmîlerden ruhban sınıfını ve cizye ödemekte zorlananları geçici süreyle cizyeden muaf tuttu.

Bunun yanı sıra dinî bir esasa dayanmayan bütün vergileri kaldırdı. Mandaların ve madenlerin zekâtı ve gümrük vergisiyle ilgili yeni düzenlemeler yaptı. Deniz ticaretini ve tarımı teşvik etti, sulama işlerine önem verdi. Ziraatı geliştirmeleri için zimmîlere cizye muafiyeti tanıdı. Vergilerin öncelikle mahallî ihtiyaçlarda harcanmasını sağladı. Yeterli geliri olmayan bölgelere yardımda bulundu. Malî sistemde yaptığı düzenlemelerle güçlenen devlet hazinesini savaş yapmak veya isyanları bastırmak için değil halkın refah düzeyini yükseltmek için kullandı. İlk İslâm tarihçileriyle bazı şarkiyatçılar, sadece iki buçuk yıl sürmesine rağmen onun döneminde büyük bir maddî kalkınma olduğu konusunda birleşirler. Kendisine karşı sevgi ve güven duyan mükellefler zekâtlarını ve vergilerini ödemede duyarlı davrandıkları için halkın refah seviyesi yükseldi. Ticaretle uğraşanlar dışında herkese yeterli miktarda maaş bağlandı ve böylece ülkede muhtaç kimse kalmadı. Zekâta muhtaç müslümanların sayısının azalması sebebiyle artan zekât ve vergi gelirlerinin bir kısmı esirleri kurtarmak, borçlulara yardım etmek, fakir bekârları evlendirmek için kurulan yardım fonlarına aktarıldı. Fakirler ve yolcular için aşevleri, işlek yollar üzerinde yolcuların bir gün ücretsiz olarak kalabilecekleri konaklar inşa edildi. Aden’de bir cami, Misis’te bir cami ve bir sarnıç yaptırıldı. Emevîler döneminin başında terkedilen İslâmî yönetim anlayışını yeniden uygulamaya koyan Ömer b. Abdülazîz, 20 veya 25 Receb 101 (5 veya 10 Şubat 720) günü Humus’a bağlı Deyrsem‘ân’da vefat etti. Bazı kaynaklarda Abdülmelik evlâdı tarafından zehirletilmesi sonucu öldüğü kaydedilir (Taberî, VI, 556). Abdülmelik’in kızı Fâtıma dışında üç hanımla daha evlendiği ve yirmi civarında çocuk sahibi olduğu rivayet edilir.

Adaletiyle Hz. Ömer’e, zühd ve takvâsıyla Hasan-ı Basrî’ye, ilim bakımından Zührî’ye benzetilen Ömer b. Abdülazîz halifeliği sırasında çok sade bir hayat sürmüş, saraylarda oturmayıp Halep civarındaki Hunâsıra’ya yerleşerek zamanının çoğunu orada geçirmiş, resmî ve sivil heyetleri genellikle orada kabul etmiştir. Kamu mallarını yetim malına benzetir ve beytülmâli kendisine bırakılan bir emanet kabul ederdi. Hazineden maaş almadığı gibi şahsî işlerini yürüttüğü sırada devlete ait mumu dahi kullanmadığı kaydedilir.

yuksel dedi ki...

Ömer b. Abdülazîz aynı zamanda çok hadis rivayet eden güvenilir bir hadis râvisi, seçkin bir fakih, dirayetli bir kelâm âlimidir. İbnü’l-Bâgandî onun rivayet ettiği hadisleri Müsned’inde derlemiştir. Abdülkāhir el-Bağdâdî, Ömer’in tâbiîn neslinden Ehl-i sünnet kelâmcılarının ilki olduğunu ve Kaderiyye’ye reddiye mahiyetinde bir risâle yazdığını söyler (Mezhepler Arasındaki Farklar, s. 289). Ebû Nuaym onun bu konudaki bir mektubunu nakletmektedir (Ḥilye, V, 346-353). Ömer b. Abdülazîz sahih hadislerin tedvîni yolundaki faaliyetleri resmen başlatarak sünnetin derlenmesinde de önemli bir görev ifa etmiş, Zührî onun emriyle derlediği hadis mecmualarını çoğaltıp çeşitli bölgelere göndermiştir. Süryânîce bazı tıp kitaplarını Arapça’ya tercüme ettirdiği de bilinmektedir.

Ömer b. Abdülazîz’in hayatı ve faziletlerine dair birçok eser yazılmıştır (bk. bibl.). Nusayb b. Rebâh da onun için methiye ve mersiyeler kaleme almıştır. Barthold 1920’de yayımlanan makalesinde onun şahsiyeti hakkında yeni fikirler ortaya atmıştır (“Chalif Omar II: Protivorečivyje izvestija o jego ličnosti”, Christianskij Vostok, VI, 203-234). Mevlüt Koyuncu İkinci Hazreti Ömer (İstanbul 1996), Mervân Ali Muhammed el-Kaddûmî es-Siyâsetü’l-idâriyye fî ʿahdi ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz (1403, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye [Riyad]) ve Muhammed b. Sa‘d b. Şukayr Fıḳhu ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz (1407, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye [Riyad]) adıyla birer doktora tezi hazırlamışlardır.


BİBLİYOGRAFYA
Ebû Yûsuf, Kitâbü’l-Ḫarâc, Kahire 1382, s. 21, 117, 127-137, 150-153.

İbn Abdülhakem, Sîretü ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz (nşr. M. Revvâs Kal‘acî), Halep, ts. (Mektebetü Rebî‘).

Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, Kitâbü’l-Emvâl (nşr. Muhammed İmâre), Beyrut 1409/1989, s. 121-125, 169-176, 382-383.

İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, V, 330-408.

Halîfe b. Hayyât, et-Târîḫ (Ömerî), s. 317-322.

Belâzürî, Ensâb (Zekkâr), VIII, 125-218.

a.mlf., Fütûḥ (nşr. Abdullah Enîs et-Tabbâ‘ – Ömer Enîs et-Tabbâ‘), Beyrut 1407/1987, s. 22, 43-47, 58, 91, 169, 181, 599.

Ya‘kūbî, Târîḫ, II, 301-310.

Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), VI, 546-578.

Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb (Meynard), V, 397, 412, 416-453.

Kindî, el-Vülât ve’l-ḳuḍât (Guest), s. 48-55.

Âcurrî, Aḫbâru Ebî Ḥafṣ ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz (nşr. Abdullah Abdürrahîm Useylân), Beyrut 1979.

Bağdâdî, Mezhepler Arasındaki Farklar (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), Ankara 1991, s. 289.

Ebû Nuaym, Ḥilye, V, 253-353.

İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), XLV, 126-274.

Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, Sîretü ve menâḳıbü ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz (nşr. Naîm Zerzûr), Beyrut 1984.

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, V, 367; ayrıca bk. İndeks.

Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, V, 114-148.

J. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 124-147.

İmâdüddin Halîl, Ömer b. Abdülaziz Dönemi ve İslâm İnkılâbı (trc. Ubeydullah Dalar), İstanbul 1984.

Mâcide Faysal Zekeriyyâ, ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz ve siyâsetühû fî reddi’l-meẓâlim, Mekke 1407/1987.

Abdülazîz Dûrî, İslâm İktisat Tarihine Giriş (trc. Sabri Orman), İstanbul 1991, tür.yer.

Abdüssettâr eş-Şeyh, ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz, Dımaşk 1992.

Vehbe ez-Zühaylî, el-Ḫalîfetü’r-râşidü’l-ʿâdil ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz, Dımaşk 1992.

Ahmed Ağırakça, İslâm’da İlk Tecdid Hareketi ve Ömer İbn Abdülaziz, İstanbul 1995.

İffet Visâl Hamza, Sîretü ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz, Beyrut 1998.

Muhammed b. Müşebbib el-Kahtânî, İdâretü ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz, Mekke 1418.

Casim Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, İstanbul 2003, s. 81-84, 114 vd.

A. Jeffery, “Ghevond’s text of the Correspondence between ‘Umar II and Leo III”, Harvard Theological Review, XXXVII, Cambridge 1944, s. 269-332.

İzzeddin Cessûs, “Siyâsetü ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz el-Ḫâriciyye ve mevḳıfü ticâhi ve ehli’z-zimme”, el-İctihâd, sy. 28, Beyrut 1416/1995, s. 15-49.

H. A. R. Gibb, “The Fiscal Rescript of ‘Umar II”, Arabica, II, Leiden 1955, s. 1-16.

K. V. Zetterstéen, “Ömer”, İA, IX, 462-465.

P. M. Cobb, “ʿUmar (II) b. ʿAbd al-ʿAzīz”, EI2 (İng.), X, 821-822.

yuksel dedi ki...

Hak, Adâlet ve Takvâda Abidevî Bir Kulluk Yaşayarak

Târihte «Beşinci Halife» Olarak Tescil Edilen

ÖMER BIN ABDÜLAZiz

(60-101 h. /679-720 m.)

Emevi halifelerinin sekizincisidir.

Medine-i Münevvere'de doğmuştur. Annesi, Hazret-i

Omer -radiyallähü anh-'in torunudur.

Hazret-i Omer -radiyallâhü anh-, oğlu Abdullâh -radiyal-

lahü anh- tarafından nakledilen kerâmet måhiyetindeki şu söz-

leriyle, Omer bin Abdülaziz in hilâfet ve adâletini henüz o doğ

madan şöyle müjdelemiştir:

"Benim evlâdımdan yüzünde bir işâret (bir yara izi) olan

Dir, bu işi (hilâfeti) yüklenecek ve yeryüzüne adáleti tevzi ede

cektir."

Omer bin Abdülaziz'in yaşamış olduğu destâni, ulvi ve

21syf İbret Işıkları Osman Nuri Topbaş

yuksel dedi ki...

Hikmetli Sözler
Takdir edilen şey gelince , alınan tedbirler feçersiz kalır .
Hz. Ali (r.a.)
Şükür ; nimeti değil , nimeti vereni görmektir .
İmam Şiblî ( k.s. )
Nefsim için en güvendiğim amelim , Peygamber Efendimiz (s.a.v) in ashabına olan sevgi ve hürmetimdir .
Bişr-i Hafi (k.s)
Nerede itaat var , orada sevgi var . Nerede sevgi var , orada beraberlik var .
Mahmud Efendi Hazretleri (k.s)
Bir şey istersen insandan isteme ! Verse minnet , vermese zillettir ... sen Allah' tan iste ! Verse nimer , vermese hikmettir .
Mevlana Celaledini Rumi ( k.s )
Padişah-iı alem olmak bir kuru kavga imiş . Bir mürşife bende olmak cümlede ala imiş . Yavus Sultan Selim Han
Bir kişi Allah 'tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa , Allah-u Teala onu başkasına muhtaç etmez .
Şems-i Tebrizi
Lalegül dergisi 63syf Şubat 2021 sayısı

yuksel dedi ki...

Ölüm muhakkak ve ölüm mutlak,
tek kapısıdır ölümsüzlüğün.
Erdem Beyazıt.
Bir Fincan Arapça
Arapça-Türkçe Sözler.
sy.111.

YANITLAYINSIL

yuksel23 Şubat 2021 06:20
Rabbin rızası iyiliklerde gizlidir,
karıncanın gönlünü alan Süleyman olur.
Mahmut Toptaş.
Bir Fincan Arapça
Arapça Türkçe Sözler.
sy.105.

YANITLAYINSIL

yuksel23 Şubat 2021 06:24
Çakalların hükmü kurt ayağa kalkıncaya kadardır.
Diriliş Ertuğrul.
Bir Fincan Arapça
Arapça Türkçe Sözler.
sy.73.

YANITLAYINSIL

yuksel23 Şubat 2021 06:27
Hakikat, iki kişiye ihtiyaç duyar; biri onu dile getiren, diğeri de onu anlayabilendir.
Halil Cibran.
Bir Fincan Arapça
Arapça Türkçe Sözler.
sy.74.

YANITLAYINSIL

yuksel23 Şubat 2021 06:31
Gerçekler acıdır derler de
hakikatin tadını söylemezler.
İsmet Özel.
Bir fincan Arapça.
Arapça Türkçe Sözler.
sy.56.

YANITLAYINSIL

yuksel23 Şubat 2021 06:36
İnsanlar, bilmedikleri şeylerin düşmanıdırlar.
Ali b. Ebi.Talib (r.a.)
Bir Fincan Arapça.
Arapça Türkçe Sözler.
sy.190.

YANITLAYINSIL

yuksel23 Şubat 2021 06:39
Samimiyetin mağlub olduğu devrin insanlarıyız.
Asım b. Numan.
Bir Fincan Arapça.
Arapça Türkçe Sözler.
sy.44.

yuksel dedi ki...

Peygamberler, baba bir ana ayrı kardeşlerdir. Dinleri de birdir. Meryem oğlu İsa (a.s) da Benim kardeşimdir. Ve aramızda başka Peygamber yoktur. O, tekrar yeryüzüne gelecektir. Onu gördüğünüzde tanırsınız. Orta boylu, kırmızı-beyaz renkli bir zattır. Üzerinde Mısır kumaşından iki parçalı elbise vardır. Su isabet etmediği halde başında damlalar görülür. (Geldiğinde) putu kırar, domuzu öldürür, cizyeyi kaldırır ve milletleri islama davet eder. İslamdan başka din kalmaz. Arslanlar develerle, kaplanlar sığırlarla, kurtlar koyunlarla beraber dolaşıp otlarlar. Ve çocuklar yılanlarla oynar ve hiç biride diğerine zarar vermezler. O kırk sene yaşayacak ve ölecektir. Cenazesini müslümanlar kaldıracaktır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 191 / No: 5
Ramuz El-Ehadis

yuksel dedi ki...

Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu
deyimin anlamı ve açıklaması:
"Dış görünüşe aldanmamalı, bir kişi ya da iş olağan görünebilir, ancak altından neler çıkabileceği hiç belli olmaz, o sonra görünür." anlamında kullanılır.
"Bu durum sizi aldatmasın. Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu."

«En Eski ‹Eski   4201 – 4400 / 6314   Yeni› En yeni»