1- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey seyyidlerin serveri, büyüklerin sahibi,
2- Ey her çeşit duaya cevap veren,
3- Ey bütün iyiliklerin gerçek sahibi, hâmîsi,
4- Ey bütün makamların fevkinde olan; dereceleri yükselten.
5- Ey bereketi büyük olan, karşılıksız bol ihsan eden,
6- Ey hataları mağfiret eden, suçları affeden,
7- Ey belâları def eden, musibetleri alıkoyan,
8- Ey bütün sesleri işiten, her nidayı duyan,
9- Ey istenenleri veren, dilekleri yerine getiren,
10- Ey sır olan ve saklanan bütün gizlilikleri bilen
2 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey affedenlerin en hayırlısı, en üstünü
2- Ey yardım, imdad edenlerin en hayırlısı en yücesi.
3- Ey en iyi hüküm veren, en kâmil ve hayırlı hâkim,
4- Ey en iyi başlatan, en güzel şekilde açan,
5- Ey hiç unutmadan dostlarını en hayırlı şekilde anan.
6- Ey her şeyin en hayırlı varisi olan, bütün eşya ona kalan.
7- Ey en hayırlı, hak vecihle medih ve sena eden.
8- Ey en güzel şekilde, en hayırlı tarzda rızıklandıran,
9- Ey en muhkem, en doğru hüküm veren hal ve fasl eden.
10- Ey ihsanından fazla, üstün ihsan mümkün olmayan
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey izzet içinde cemal, cemal içinde izzet sahibi olan.
2- Ey mülk ve celâlin, saltanat ve haşmetin gerçek sahibi,
3-Ey kudret ve kemâl, güç ve mükemmellik yalnız kendisinde bulunan.
4-Ey en büyük ve her batıl düşünceden pak muallâ ve yüce olan.
5-Ey ehli dalâlet ve küfrün hilelerini bilen, cezayı hak edenlere azabı şiddetli olan,
6- Ey ceza ve ikabı pek şiddetli olan,
7- Ey hesap ve ceza ve mükâfatı seri olan
8- Ey en iyi şekilde mükâfatlandıran ve hazinesinde pek çok, güzel sevabı bulunan,
9- Ey katında her şey içinde yazılan Ümmü’l Kitap sahibi,
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1-Ey çok rahmet eden, en lâtîf rahmetini gösteren Hannân,
2-Ey çok ihsan eden, hakiki iyilik sahibi olan Mennân,
3-Ey amellere lâyık karşılık veren, zayi etmeyen Deyyân,
4-Ey mağfireti bol olan, çok bağışlayan, affeden Ğufrân,
5-Ey yol gösteren, mevcudiyetinde şek olmayan Burhan,
6-Ey gerçek saltanat ve hüküm sahibi Sultân,
7-Ey şirkten, noksan sıfatlardan münezzeh olan Sübhân.
8- Ey kendisinden yardım dilenen, imdad istenen Müsteân,
9- Ey ihsan eden, bol nimetiyle herkesi minnet altına alan, beyan ve delil gösteren, her şey kendisiyle bilinen, Zü’l Menni ve’l Beyan.
10- Ey bütün korkulardan eman veren, hıfzeden Zü’l -Eman
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey azametine ve yüceliğine karşı her şey boyun eğip tevâzu eden,
2- Ey sonsuz kudretine her şey teslim ve musahhar olan,
3- Ey izzetinin önünde her şey dize gelip mütezellil olan,
4- Ey heybet ve azametine karşı sonsuz acz ile her şey boyun eğip huzû eden, lebbeyk diyen,
5- Ey hükümranlığına saltanatına her şey inkiyad edip, baş eğen,
6- Ey havf ve korkusundan her şey kendisine boyun eğen, zelil olan,
7- Ey celâl-i haşyetinden dağlar şak edip parçalanan,
8- Ey semâvât ve gökler emriyle yükselen, ayakta duran,
9- Ey izin ve iradesiyle arz istikrar bulup, zemin intizam altına giren,
10- Ey raiyyeti saltanatına ve mülkünde yaşayanlara zulmetmeyen, rahat bırakan
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey mağfiretiyle hataları affeden,
2- Ey belâları kaldırıp sıkıntıları gideren,
3- Ey arzu ve istekler kendisinde son bulan, meşietine bırakılan,
4- Ey ihsanı bol olan, çok ikram eden, bereketli veren,
5- Ey hediyeleri çok olan, rahmet hediyeleriyle herkesi ve her şeyi ihata eden,
6- Ey mahlûkatı rızıklandıran, yoktan var ettiklerine rızık veren,
7- Ey mukadder olan ecelleri kazâ eden, ölümlere karar veren,
8- Ey şikâyetleri ah ve eninleri işiten, feryadları duyan,
9- Ey muntazam ordular gönderen, askerleriyle imdad eden,
10-Ey esirleri azâd eden, köleleri salıverip halâs eden
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün hamd ve senaların hak sahibi,
2- Ey yüceliği her şeyden üstün olan, şan ve şeref sahibi,
3- Ey fahr ve bahâ, hüsün ve kemâlât sahibi,
4- Ey ahidlerde bulunup sözünde duran, peyman ve vefa sahibi,
5- Ey günahları affeden, rızası esas olan, af ve rıza yalnız kendisinden beklenen,
6- Ey iyilik ve atiyyeleri bol olan, zahirî ve batinî nimetler, rahmetler ihsan eden,
7- Ey hail ve fasl ve tefrik eden kat’î ve hak hüküm sahibi,
8- Ey azîz ve bakî olan, izzet ve beka sahibi,
9- Ey nimeti bol, kendisi çok cömert olan cevvâd-ı Kerîm.
10- Ey karşılıksız bol ihsan eden, üstün kılan, gizli nimetler sahibi
8- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey istemediği şeye mani olan tecavüzleri durduran, hudud koyan Mani’,
2- Ey belâları, musibetleri, zararları, mânileri düşmanları, defeden Dafi’,
3- Ey faydalı şeyleri yaratan, her şeye çok menfaatler iyilikler takan Nafi’,
4- Ey her sesi duyan ve her sadayı işiten Sami’,
5- Ey her şeyin maddî ve manevî yükselmesi elinde bulunan Rafi’,
6- Ey her şeyi yaratan her şeyde asar-ı sanatı görünen Sani’,
7- Ey dilediği kullarına taraf çıkan hak ettikleri cezayı affeden Şafi’,
8- Ey irade ettiği maddî manevî her şeyi ve her zıddı mümanaatsız bir araya toplayan Cami’,
9- Ey esma ve sıfat ve şuunatıyla her şeyi ihata eden, hiçbir şey icraatı dışında kalmayan Vasi’,
10- Ey dilediği maddî ve manevî her şeye vüs’at veren genişleten Mûsi
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sanat harikası her masnuun ustası her sanatın Sani’i,
2-Ey görünen ve görünmeyen yaratılan her şeyin Hâlık’ı,
3-Ey rızıklandırılan her şeyin ve her kesin Râzık’ı,
4-Ey her mülkün sahibi, her memlükün Mâlik’i,
5-Ey her dertlinin halaskarı, her meşakkatlinin Mugîs’i,
6-Ey gam ve keder sahibi herkese ferec veren gönlüne sevinç kapıları açan Fâric,
7- Ey rahmete muhtaç her mevcuda rahmet eden Rahîm,
8-Ey hezimete uğrayan, yardımsız kalan herkese imdad eden nusret veren Nasır,
9-Ey ayıplanan her bir mahlûkun ayıbını örten, ayıpları setreden Satir.
10 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey sıkıntı ve darlığımda tek sahibim, en büyük hazırlığım,
2- Ey musibet zamanında yekta ümidim, tek halaskarım,
3- Ey yalnızlık ve kimsesizlikten içim karardığında tek ünsiyet verenim,
4- Ey gurbet ve sahipsizliğimde tek dostum,
5-Ey nail olduğum her nimeti bana gösteren tek velinimetim,
6-Ey meşakkat ve zorlukta kederimi izale eden tek kurtarıcım,
7- Ey her çeşit fakr ve ihtiyacımı zamanında gideren yegâne imdadım,
8- Ey sebeplerin tesiri kesilip muztar kaldığımda tek sığınağım,
11 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey gaypları ve gizlilikleri bihakkın bilen,
2- Ey bol mağfiret eden her günahı bağışlayan,
3- Ey ayıpları bihakkın örten, kusurları her cihetle gizleyen,
4- Ey bütün meşakkatleri kaldıran, sıkıntıları her haliyle gideren,
5- Ey kalpleri çeviren halden hale sokup değiştiren,
6- Ey kalpleri süsleyip donatan cemaliyle güzelleştiren,
7- Ey kalpleri nurlandıran, zulmet-i küfürden nuru imana çıkaran,
8- Ey maddî ve manevî her türlü hastalığa müptelâ olan kalplerin tabibi,
9- Ey kalplerin gerçek sevgilisi, fıtrî kusursuz habibi,
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey sonsuz derece celalli ve yüce olan haşmet sahibi Celîl,
2- Ey nihayetsiz, gerçek güzellik sahibi olan Cemîl,
3- Ey her şeyi yoluna koymakta kendisine en fazla güvenilen Vekîl,
4- Ey mahlûkatın ihtiyaçlarını tekeffül eden, zorluklarını üstüne alan güven veren Kefîl,
5- Ey hak ve hayrın rehberi, her iyiliğin ve doğrunun Delili,
6- Ey ayağı kayıp düşecek olanları tutup kaldıran, affeden Mukîl,
7- Ey her cihetle küçük büyük gizli aşikâr her şeyden haberdar olan Habîr,
8- Ey yumuşak davranan, gizli inceliği bilen, her şeyde nazik cemal-i sanatı görünen Latîf,
9- Ey herkese galib gelen her bir mevcuda haddini bildiren sonsuz izzet sahibi Azîz,
10- Ey her şeyin gerçek sahibi, bütün mevcudatın mutlak maliki, hükümdarı olan Melîk
3- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey maddî ve manevî yolunu şaşırıp hayrette kalanların rehberi, yol göstericisi,
2- Ey meded dileyenlerin, yardım isteyenlerin sahibi, halaskarı,
3- Ey belâların şiddetinden feryad ve figan edenlerin yardımcısı,
4- Ey hıfz, himaye ve necat isteyenlerin tahassüngâhı sahibi,
5- Ey isyankârların sığınağı, asilerin iltica kapısı,
6- Ey günahkârları bağışlayan, suçluları affeden,
7-Ey korkanları himayesine alan, onlara eman ve emniyet veren,
8- Ey bîçarelere, muhtaç miskinlere merhamet eden,
9- Ey vahşet ve yalnızlığa düşenlere ünsiyet veren en yakın dost,
10-Ey zorluğa düşüp çaresiz kalanların duasına cevap verip derdine derman
4- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1 – Ey bol ihsan, sehâ ve hadsiz cömertlik sahibi,
2- Ey karşılıksız bol iyilik ile fazi ve sonsuz şükrü icab ettiren nimet sahibi,
3- Ey korkulacak her şeye karşı gerçek emân ve emniyet yalnız kendisinde bulunan,
4- Ey bütün çirkinliklerden münezzeh ve mukaddes ve her kemalâtın ve nezâfetin sahibi olan,
5- Ey her şeyi hikmetle yapan, hikmetle bildiren en iyi tarzda tanıtıp beyan eden,
6- Ey nihayetsiz rahmet eden ve sonsuz rızasını kullarına vaad eden,
7- Ey kesin hüccet ve asıl burhanlar elinde bulunan, deliller mevcudiyetine dair olan,
8- Ey azameti her şeyi içine alan, her türlü saltanatın sultanı olan,
9- Ey affı ve mağfireti bütün günahlardan üstün olan,
10- Ey her türlü yardım kendisinden istenen, herkese hususî şefkat eden
15 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün mevcudatı terbiye ve idare eden, her şeyin Rabbi,
2- Ey bütün kainatın hak mabudu, her şeyin mutlak İlâhı,
3- Ey bütün mevcudatı yaratan, her şeyin gerçek Halikı,
4- Ey her şeyden nihayet derece üstün, sıfat ve esması ile her şeyin fevkinde olan,
5- Ey yaratılan her şey ve başlayan her zamandan önce var olan, vücudu başka vücuttan çıkmayan,
6- Ey fani her şey ve biten her zamandan sonra olan, vücudu daim ve baki kalan,
7- Ey her şeyi gerçek yüzüyle ve her cihetiyle en iyi bilen,
8- Ey sonsuz kudrete sahip, irade ettiği her şeye kadir olan,
9- Ey her şeyin sanii olan, güzel ve taklit edilmez sanatı her şeyde var olan,
10- Ey devam eden ve baki kalan, kendisinden başka her şey fani ve zail olan
6 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAH IM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey emniyet ve emân veren, kalplere iman bahşeden Mü’min,
2- Ey her şeyin dizgini elinde bulunan, bütün mevcudatı çepeçevre kudret pençesinde tutan, gözeten, kollayıp koruyan, Müheymin,
3- Ey her şeyi yoktan var eden vücuda getiren ve her mevcuda mahsus vücud veren Mükevvin,
4- Ey her bir mevcuda rabbini ve diğer mevcudata dair fıtrî vazifesini bildirip ilham eden Mülâkkin,
5- Ey açıklanması gerekeni en iyi surette dilediği yolla, beyan edip bildiren Mübeyyin.
7 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey mülk ve memleketinde tek ve yekta olarak daim ve kaim olan Mukîm,
2- Ey celâlet ve celâdetinde azîm olan sonsuz büyüklüğünü gösteren Azîm,
3- Ey saltanatında ilk ve son olan ebedî ve ezelî kalan Kadîm,
4- Ey kuluna karşı pek merhametli ve şefkatli olan Rahîm,
5- Ey her şeyi ve her hali tüm veçhiyle en iyi bilen Alîm,
6- Ey kendisinden uzaklaşanlara hilm ile muamele eden, zaman tanıyan birden cezalandırmayan Halîm,
7- Ey dergâhında el açıp arz-ı hacet edene keremini gösteren, ikram eden Kerîm,
8- Ey miktarları, ölçüleri hikmetle belirleyen, takdir eden Hakîm,
9- Ey hükmünde, kazasında ve takdirinde lütuf ve suhuletle muamele eden Latîf,
10- Ey lütuf ve mülâyemetinde kudret ve iktidar sahibi olan
8 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ancak fazlı umulan ve ondan yalnız iyilik, ihsan sudur eden,
2- Ey adaletinden başka, hiçbir hüküm ve icraatından korkulmayan,
3- Ey ondan ancak iyilik ve ihsan beklenilen,
4- Ey yalnız af ve mağfireti istenilen,
5- Ey mülkünden başka hiçbir mülkün devam ve bekası bulunmayan,
6 -Ey saltanat ve satvetinden başka saltanat bulunmayan,
7- Ey burhanından başka üstün, açık burhan bulunmayan,
9 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yek ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey üzüntü ve tedirginliği kaldıran,
2- Ey gam ve kederleri gideren,
3- Ey günahları ve suçları bağışlayan,
4- Ey tevbeleri kabul buyuran,
5- Ey mahlûkatın Halikı,
6- Ey vaadinde sâdık olan,
7- Ey yavruları rızıklandıran,
8- Ey verdiği sözü, ahd ve emanı yerine getiren,
9- Ey gizlilikleri bilen,
10- Ey tane, tohum ve çekirdekleri açıp filizlendiren
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey görünen ve düşünülen her şeyden daha üstün ve muallâ olan Âlî,
2- Ey söz ve ahidlerinde vefalı olan, hakları eksiksiz sahiplerine veren, ifa eden Vefî,
3- Ey bütün umur ve ihtiyaçları sağlayan, dostlarını koruyup gözeten Velî,
4- Ey mutlak zenginlik sahibi olan, mahlûkata hiç muhtaç olmayan, bütün mahlukat kendisine muhtaç olan Ganî,
5- Ey bitmez ve tükenmez hazineler sahibi olan Melî,
6- Ey kusur ve ayıptan her cihetle temiz ve pâk olan, ancak kendi tezkiyesiyle kötülüklerden hakiki temizlik elde edilen Zekî,
7- Ey kullarını sevip onlara marziyyâtını bildiren, memnun edip hoşnut olan Râdî,
8- Ey vahdet ve mevcudiyetinin delilleri apaçık her şeyde görünen Bedî,
9- Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve azamet-i kibriyâsından istitâr etmiş olan Hafî,
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey güzelliği izhar edip gösteren, yarattığı her şeye mahsus güzellik vererek güzelliği esas alan,
2- Ey çirkinliği gizleyip örten, güzel görünmeyeni güzellikle perdeleyen,
3- Ey günahkârlara fırsat tanıyan, suçüstü muaheze etmeyen,
4- Ey utanç veren günah ve ayıplar üzerindeki perdeyi yırtmayan,
5- Ey affı bol, bağışlaması sınırsız olan,
6- Ey suçluları bağışlamasında güzellik ve hikmet bulunan, en iyi şekilde af eden,
7- Ey mağfireti geniş olan, küçük büyük her günahı ihata edip meşietiyle bağışlayan,
8- Ey rahmet elini açıp uzatan, daim ve bol rahmet eden,
9- Ey bütün sesli ve sesiz yalvarış ve yakarışları işiten sahip çıkan, cevap veren.
10- Ey bütün şikâyetlerin son mercii, dertlilerin tek halaskarı
2 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyi ihata eden, bol nimet sahibi,
2- Ey bütün mevcudatı ihata eden geniş rahmet sahibi,
3- Ey herşeye erişip içini dışını saran mükemmel hikmet sahibi,
4- Ey sonsuz kudret ve noksansız kemal sahibi,
5- Ey delili çürütülemez, kesin hüccet ve isbat sahibi,
6- Ey eserleri açık ve zahir ikram ve inayet sahibi,
7- Ey sıfatı, mümkinâtın sıfatıyla ölçülmeyecek derecede yüce olan,
8- Ey fena ve zeval bulmayan daim izzet sahibi,
9- Ey sarsılmaz, karşı gelinmez, metin kuvvet sahibi,
3- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey hâkimlerin hâkimi olan mutlak Hâkim,
2- Ey adaleti bütün âdillerden sonsuz derece yüksek olan mutlak Âdil,
3- Ey sözü en doğru olan, doğruların doğrusu mutlak Sâdık,
4- Ey varlığı ve birliği ayan ve beyan olan her şeyden daha açık Mutlak Zahir,
5- Ey temiz olanlarından sonsuz derece pak ve temiz olan mutlak Tâhir,
6- Ey en üstün ve en güzel mertebe-i hilkatte yaratan Hâlık,
7- Ey en sür’atli hesaba çeken, hiç bir hesap ona ağır gelmeyen mutlak Hâsib,
8- Ey sesleri en iyi şekilde işiten, dertleri, ahları en güzel biçimde dinleyen mutlak Sami,
9- Ey kerem ve bağışı en üstün, ikram ve atası en güzel olan mutlak Kerîm,
10- Ey merhamet edenlerin en merhametlisi, şefkat edenlerin en yücesi olan Rahîm,
11- Ey şefaatçilerin en yücesi, şefaat ve affı en bol olan mutlak Şâfi’,
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey semaları misilsiz, maddesiz, yoktan en güzel surette var eden,
2- Ey zulmet ve karanlıkları meydana getiren,
3- Ey gizli saklı her şeyi en iyi bilen,
4- Ey gönlü kırık gözü yaşlılara merhamet eden,
5- Ey avretleri, ayıpları örtüp gizleyen,
6- Ey belâ ve musibetleri gideren,
7- Ey ölüleri dirilten, cansızlara hayat veren,
8- Ey hasenat ve sevapları katlandırıp artıran,
9- Ey bol bol bereket indiren,
10- Ey asilere hak ettikleri büyük ceza ve şiddetli azabı veren
5 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey her şeye, kendine ve çevresine münasip suret giydiren mutlak Musavvir,
2- Ey küçük, büyük her mevcudun her şeyini ölçülü yapan mutlak Mukaddir,
3- Ey dilediği herkesi ve her şeyi maddî ve manevî kirlerden pak ve temiz kılan, mutlak Mutahhir,
4- Ey maddî ve manevî nurlu her şeyi tenvir eden, aydınla tan mutlak Münevvir,
5- Ey dilediği her şeyi öne geçiren, şereflendiren mutlak Mukaddim,
6- Ey dilediği her şeyi arkaya alan, geri bırakan, erteleyen Muahhir,
7- Ey mahlûkatın doğma ve büyümesinde hayra yönelmesinde kolaylıklar ihsan eden Müyessir,
8- Ey kullarını gühâh ve kötülüklerin ceza ve akıbetinden sakındırıp uyaran Münzir,
9- Ey kendine iman edip uğrunda ibadet ve sabredenleri cennetle müjdeleyen Mübeşşir,
10- Ey bütün mevcudatı her şeyiyle en güzel tarzda intizam ve ahenk içinde tek başına idare eden mutlak Müdebbir
6 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey emn ve emniyet yeri, ubudiyet dergâhı sevap kaynağı Kâbe denilen «Beyt’ül-Haram»ın Rabbi,
2- Ey emn ve emniyet zamanı, sevap, mağfiret ve bol rahmet ayları olan «Şehr-i Haram»ın Rabbi,
3- Ey ibâdına kıble, rahmetine medar, mükerrem olan «Mescid-i Harâm»ın Rabbi,
4- Ey ibadet, hürmet, mağfiret emniyet beldesi Mekke olan «Beled-i Haram»ın Rabbi,
5- Ey Rükn-ü Hacer-ül Esved ile ibadına tavaf namazgâhı olan «Makam-ı İbrahim»’in Rabbi,
6- Ey Müzdelife denilen tekbir tehlil seslerinin cihana yayıldığı yer olan «Meş’ar-i Harâm»’ın Rabbi,
7- Ey hikmetli emriyle istediğini helâl, istemediğini haram kılan «Hill ve Harâm»’ın Rabbi,
8- Ey iman ile hayatın medarı nurun; uyku ile gafletin medarı karanlıkların müdebbiri olan, Rabb-i Nûr ve Zalâm,
9- Ey bütün tahiyyât ve selâmın, selâmet ve tebriklerin sahibi olan «Rabbu’t Tahiyyeti ves’s- Selâm»,
10- Ey sonsuz celâl ve yüceliğinde pür kerem, nihayetsiz kerem ve ikramında hadsiz celâl sahibi olan Rabb’el -Celâli ve’l
0- Ey sonsuz celâl ve yüceliğinde pür kerem, nihayetsiz kerem ve ikramında hadsiz celâl sahibi olan Rabb’el -Celâli ve’l-İkrâm,
27 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey desteği olmayan fani zail acizlerin en metin desteği,
2- Ey güvende olmayan sahipsiz kalanların en sağlam dayanağı,
3- Ey fakir ve muhtaçların bitmez tükenmez hazinesi, her-şeye kâfi güveni,
4- Ey mededkârı bulunmayanların en yakın yardım ve imdad edicisi,
5- Ey korumasız sığınaksız kalanların en güvenli muhkem kalesi,
6-Ey maddî sebeplere güvenmeyip iftiharsız olanların en büyük medâr-ı iftiharı,
7-Ey izzeti izzetsiz kalanlara en büyük izzet kaynağı olan Aziz,
8-Ey belâ ve düşmanlar karşısında yardımsız kalanların en büyük yardımcısı,
9-Ey dostsuz kalmış yalnızlığa düşmüşlerin ölmez, dönmez, en yakın dostu,
10- Ey mahrum kalmış, fakra müptela olmuşların bitmez tükenmez en büyük gınası
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey hiçbir kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmadan bizatihi var olan, Kâim,
2- Ey bütün esma ve sıfatıyla baki, daim kalan, sonu olmayan Dâim,
3- Ey hakiki ve daim rahmet sahibi olan Rahîm,
4- Ey rakipsiz küçük büyük her şeyde mutlak adaletli hüküm sahibi Hâkim,
5- Ey her şeyi bilen hiçbir şey kendisinden gizlenmeyen mutlak ilim sahibi olan Âlim,
6- Ey maddî mânevi her türlü düşman ve belâdan koruyup muhafaza eden mutlak Âsim,
7- Ey her şey fazl ve keremi olmakla beraber adaletle bölen, taksim eden mutlak Kasım,
8- Ey mahlûkatın arız olduğu her türlü acz, kusur, noksanlıktan münezzeh müberra olan Salim,
9- Ey maddî-mânevî her şeyi istediği ölçüde azaltıp daraltan Kâbıd,
10- Ey maddî manevî her şeyi istediği miktarda çoğaltıp genişleten Bâsıt
9 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ismetine sığınanları bütün tehlike ve kötülüklerden koruyan,
2- Ey rahmetini dileyenlere bol rahmet eden,
3 -Ey nusretine iltica edenleri mensur ve galip kılan,
4- Ey hıfz ve himayesini isteyenleri mahfuz kılan,
5- Ey fakırla keremini bekleyenlere şanına lâyık ikram eden,
30 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey af ve bağışlamasında keremkârlık, bolluk, güzellik bulunan,
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kudretine hiç bir kuvvet karşı gelemeyen, mağlup edilmeyen Azîz,
2- Ey şefkat ve yumuşaklığından ve her şeye nüfuzundan hariç kalınamayan, Latîf,
3- Ey her şeyi gözetleyen uyku ve gaflet ona arız olmayan Rakîb,
4- Ey berdevam olan, zeval bulmayan yok olmayan Kâim,
5-Ey sonsuz hayat sahibi olan, ölüm kendisine arız olmayan Hayy,
6-Ey saltanatı zeval bulmayan gerçek mülk sahibi olan Melik,
7- Ey fena bulmayan, daim var olan Bakî,
8- Ey her şeye muhit, ilmine cehil arız olamayan Alîm,
9- Ey yemek içmekten münezzeh ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed,
10- Ey zaaf ve aczden münezzeh olan mutlak kuvvet sahibi,
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bir olan, Kâinatı saran esma ve sıfatında şeriki olmayan Vâhid,
2- Ey hiçbir şey ondan kaçamayan, her istediğini bulan, her şeye yoktan vücud veren Vâcid,
3- Ey bütün mevcudatı birden gören, her yerde hâzır, her şeye nazır olan Şâhid,
4- Ey sonsuz şan ve şeref ve yücelik sahibi olan Mâcid,
5- Ey işleri istikamet, adalet ve çok hikmetlere dayanan, yol gösteren Râşid,
6- Ey kullarına elçiler gönderen, ölmüş cesetlere haşir’de hayat bahşeden, Bâis,
7- Ey her şeyin hakiki ilk ve son sahibi olan, mülk yalnız ona kalan Vâris,
8- Ey hikmeti gereği, irade ettiklerine adaletle zarar ve elem veren Dârr,
9- Ey kâinatın özü ve neticesi olan bütün iyilikler, güzellikler, menfaatler elinde bulunan Nâfi’,
10- Ey kötülükler içinde yolunu şaşırıp, doğruyu murad eden kullarına hidayet veren Hâdi
3 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bilinen bilinmeyen bütün azimlerden daha azametli olan Azîm,
2- Ey akla gelen gelmeyen bilcümle kerem sahihlerinden daha keremli olan Kerîm,
3- Ey tasavvur edilen ve edilmeyen tüm merhametlilerden daha rahmetli olan Rahîm,
4- Ey mümkün olan ve olmayan bütün hikmet sahihlerinden daha hikmetli olan Hakîm,
5- Ey bütün derin ilim sahiplerinden sonsuz derece daha ihatalı ilim sahibi olan Alîm,
6- Ey her yaratılandan daha önce var olan, varlığı zamanları aşan Kadîm,
7- Ey mümkün ve mutasavver bütün büyüklerden daha büyük olan Kebîr,
8- Ey görünen görünmeyen celâl ve haşmet sahihlerinden daha yüce olan Celîl,
9-Ey tanınan tanınmayan bütün izzet sahihlerinden daha âlî olan Azîz,
10- Ey gelen geçen bütün lütuf ve güzel davranış sahiplerinden daha lütufkâr olan Lâtif
4 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sözünü yerine getiren, vefalı olan Vâfî,
2- Ey vefâ ve sözünü yerine getirmekte sonsuz kuvvet sahibi olan Kavî,
3- Ey sonsuz kuvvetinde nihayet derece yüce olan Âlî,
4- Ey sonsuz ulviyetinde her şeye her şeyden yakın olan Karîb,
5- Ey sonsuz yakınlık ve kurbiyetinde son derece lütuf sahibi olan Lâtîf,
6- Ey sonsuz lütuf ve güzel davranışında en yüce makam ve şeref sahibi olan Şerîf,
7- Ey makam ve şerefinde sonsuz izzet sahibi olan Azîz,
8- Ey sonsuz izzetinde nihayet azamet sahibi olan Azîm,
9- Ey azametinde şanı yüce, kadri büyük, işleri pek güzel sonsuz şeref ve nimet sahibi olan Mecîd,
10- Ey şan ve yüceliğinde sonsuz medih, nihayetsiz hamd ve senaya lâyık olan Hamîd
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şey kendisine boyun eğip, uymakla sükûn bulan,
2- Ey her şeyin varlığı, meydana gelmesi kendisi için olan,
3- Ey her şeyin vücudu kendisi için devam eden,
4- Ey he rşey kendisine yönelen, dönüp rücû eden,
5- Ey her şey kendisinden havf ve haşyet eden,
6- Ey her şey kendisini teşbih, tenzih ve takdis eden,
7- Ey her şey kendisiyle kıyam bulup irade ve kudretiyle ayakta duran,
8- Ey her şey kendisine boyun eğip huşu ve kemâl-i zilletle itaat eden,
9- Ey her şey kendisine doğru giden, yönelen, sonunda ona varan,
10- Ey kendisi müstesna her şey helak olup zeval bulan, Ona bakan vecihle her şey beka bulan
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey arzulanan, istenilen maddî manevî her her şeye yeten Kâfî,
2- Ey verdiği her sözü yerine getiren, mevcudatın bütün hacetini îfâ eden Vâfî,
3- Ey maddî manevî her derde deva her illete çare olan Şâfî,
4- Ey illetlerin elem ve acısı yerine sıhhatteki mutluluk ve afiyet nimetini bahşeden Muâfî,
5- Ey sıfat ve isimleriyle her şeyden sonsuz derece yüksek ve ulvî olan Âlî,
6- Ey kullarını kendini tanımak ve itaat etmekle her türlü hayır ve güzelliğe ve bol rahmetine çağıran Daî,
7- Ey sonsuz celâliyle hiç muhtaç olmadığı sevgili ibadını rızasıyla en yüce makam olan rıza makamına çıkaran Râdî,
8- Ey hacetleri yerine getiren, adaletle hükmeden her emrini sonsuz kudretiyle icra eden Kâdi,
9- Ey bütün sıfat ve esmasıyla hep var olan, varlığı zamanla sınırlanmayan Bakî,
10- Ey her mevcuda vazifesini bildiren yaratıldığı gayeye yönlendiren, dilediğine hidayet veren Hâdî
7 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisine koşup sığınmaktan başka kaçış yolu olmayan,
2- Ey her dehşet ve belâya karşı ancak kendisinden yardım istenilen,
3- Ey kendisinden başka iltica edilecek bir yer olmayan,
4- Ey kendisinden başka tevekküle lâyık kimse olmayan,
5- Ey bütün güzel ve hayırlı maksatlar ancak kendisiyle hâsıl olan,
6- Ey hakiki kurtuluş ancak kendisine sığınmakla gerçekleşen,
7- Ey ancak kendisi rağbet ve teveccühe lâyık olan,
8- Ey ancak kendisi, gelip geçen bütün mevcudatın ibadetlerine şeriksiz lâyık olan,
9- Ey her zaman ve her yerde ancak kendisinden meded istenilen, yardım umulan,
10- Ey her musibete takat getirmek, her istenileni elde etmek, ancak kendisinin kuvvet ve gücüyle mümkün olan,
8- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey korkulup, haşyet edilenlerin en hayırlısı,
2- Ey bütün güzel isim ve sıfatlarıyla umulan en hayırlı yâr, en iyi matlup,
3- Ey rağbet edilenlerin en hayırlısı en lâyıkı,
4- Ey arzulanan her hacete, dilenilen her isteğe yetişmekte, en hayırlı dergâh sahibi olan,
5- Ey güven ve doğrulukta en yakın en hayırlı maksud,
6- Ey her zaman zikredilmeye en lâyık olup, zikri dünya ve ahiret hayatının nuru olan, kendini zikredenleri, daha hayırlı meclislerde zikreden Zâkir,
7- Ey verdiği sayısız nimetlere karşı hayırla anılan, en fazla şükre lâyık olan,
8- Ey sevgisi kalpleri dolduran, sevenleri daim mest eden en hayırlı mahbub,
9- Ey keremiyle misafirlerine en iyi bakan, ikram eden, daha güzel menzilleri gezdiren, kullarının üstüne en hayırlı bereketler indiren,
10-Ey tatlı olan ünsiyetiyle, güzel olan yakınlığıyla en hayırlı dost
39- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyi yaratan, düzene koyup düzgünleştiren,
2- Ey her şeyin ölçülü şekilde sınırını takdir miktarını tahsis eden, yaratılış vazifesine yönelten,
3- Ey her çeşit belâyı kaldıran,
4- Ey gizli her yalvarış ve yakarışı işiten,
5- Ey maddî manevî batmış, boğulmaya yüz tutmuşları kurtaran,
6- Ey helâkete düşenlere necat verip kurtaran,
7- Ey hastalara şifa, dertlilere deva,
8- Ey ancak kendisi ölümü halk edip, hayatı veren,
9- Ey hikmeti ile gülenleri güldürüp, ağlayanları ağlatan,
10- Ey hidayet ve dalâlet ancak kendi meşietine bağlı olan
0- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
3-Ey her şeye ve her kuvvete galip gelen, cebbarları hunharları dize getiren, hiç kimse tedbir ve takdirini geri çeviremeyen dilediğini yapmaya kadir olan Kahir, Ey irade ettiği her şeye gücü ve kuvveti acze düşmeden eksilmeden kâfi gelen Kâdîr,
5-Ey her şeye ihatalı nazarıyla birden bakan, bütün mahlukatının her an bütün hal ve hareketlerini gören Nazır,
6- Ey misilsiz olarak en mükemmel tarz ve surette yoktan var eden Fâtır,
7- Ey az bile olsa şükür ve iyilikleri karşılıksız bırakmayıp, fazlasıyla sevap ve mükâfatlar veren Şâkir,
8- Ey sevdiklerini her zaman güzellikle zikreden rahmetle anan Zâkir,
9- Ey galebe ve muzafferiyet yalnız kendi elinde bulunan, dostlarını sahipsiz bırakmayan yardım edip nusret veren Nasır,
10- Ey ihsan eden, kötüyü iyiye çeviren, fakrdan sonra zenginlik nasib eden, ıslah eden, selâmet veren, istediğini yaptıran, Câbir,
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey mülkünde seyahat edenler için karada ve denizde yollar koyup kendini tanıtan,
2- Ey kâinatın âfâkı, uzak yakın her tarafı delil, burhan ve ayetleriyle dolup taşan,
3- Ey kâinatta görünen, Kur’an’da okunan tüm ayetlerinde burhan ve delilleri bulunan,
4- Ey ölümü yazıp takdir etmede, canları alıp hayata veda ettirmede kudreti ve kuvveti görünen,
5- Ey mezarlıklarda izzeti, kabir ve ötesinde haşmeti görünen,
6- Ey kıyamet gününde mülkündeki hâkimiyet ve saltanatı perdesiz tezahür eden,
7- Ey mahkeme-i kübrada cin ve insi hesaba çekmede heybet ve haşmeti görünen,
8- Ey hesap gününde, mizanda hüküm sahibi olan, adaletle vaadini yerine getiren,
9- Ey Cennet’te rahmetinin her çeşit tabakatı ve her nevi letâifi bulunan,
10- Ey Cehennem ateşinde dehşetli pek büyük azabı bulunan
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeye her şeyden sonsuz derece yakın olan Karîb,
2- Ey sevilen, bütün mahbublardan ziyade muhabbete layık olan sevilen Habîb,
3- Ey bütün azamet sahiplerinden nihayetsiz derece azametli olan, Azîm,
4- Ey sonsuz izzetiyle bütün izzet sahiplerinin fevkinde olan Aziz,
5- Ey gücü sonsuz, kuvveti bütün kuvvetlilerin fevkinde olan Kavî,
6- Ey bilinen bilinmeyen bütün zenginlerden sonsuz derece gına ve varlık sahibi olan Ganîy,
7- Ey cûd ve sehâsıyla bol ihsan edenlerin en üstünü, Cevâd,
8- Ey zarif bol rahmeti, derin ince şefkati, bütün şefkatkârların üstünde olan Rauf,
9- Ey has ve derin rahmeti bütün merhamet ehlinin fevkinde bulunan Rahîm,
10- Ey küçük büyük bilinen bilinmeyen bütün yücelerin yücesi olan Celîl,
4 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey zat ve esması madde ve cismaniyetten sonsuz derece uzak olduğu halde, her şeye nihayet derece yakın olan, hiçbir şey tasarrufuna, rububiyyetine engel olamayan, Karîb,
2- Ey her şey nazar-ı şuhudunda olan, hiçbir hareket ve davranışı kaçırmayan, her şeyi her şe’niyle gözetleyen, Rakîb,
3- Ey güzel esma ve sıfatlarıyla, bol nimet ve insanıyla daima sevilen Habîb,
4- Ey hikmeti dairesinde her şeyin hacetine, her canlının isteğine her bir kulun duasına rahmetiyle cevap veren medet eden, Mücîb,
5- Ey hakiki kâfi gelen, her şeyin hesabını zamansız mutlak sür’at içinde en iyi gören Hasîb,
6- Ey maddî mânevi bütün dertlere deva, hastalıklara şifa bahşeden Tabîb,
7- Ey her şeyin her an iç ve dışını ve gerçek hakikatini bütün incelikleriyle en iyi surette gören Basîr,
8- Ey geçmiş ve gelecek maddî manevî, küçük büyük her şeyden haberdar olan Habîr,
9- Ey nurlu, parlayan, ışık saçan her şeyi aydınlatan, alemleri, hakikati, akılları tenvir eden Münîr
- Ey mahlûkatına gerekli her şeyi açıklayan, maddî-mânevî âyâtıyla varlığı birliği tam zahir olan Mübîn,
45 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey mutlak galip olan, hiçbir kuvvet Ona karşı gelemeyen Gâlib,
2- Ey her şeyi güzel san’atlı yapan, kendisi yapılmadan var olan Sâni,
3- Ey bütün mevcudatı hiçten yaratan kendisi yaratılmaktan münezzeh olan Halik,
4- Ey her şeyin maliki olan, hiçbir şey Ona malikiyet dava edemeyen Mâlik,
5- Ey kahrıyla her şeye üstün gelen, hiçbir şey ona üstün gelemeyen Kahir,
6- Ey her şeyin yükselişi derece ve mertebesi elinde bulunan kendisi yükseltilmekten münezzeh olan Râfi,
7- Ey her şeyin hıfz ve himayesi elinde bulunan, kendisi muhafazaya muhtaç olmayan Hâfiz,
8- Ey yardımcılara muhtaç olmadan nusret ve yardım eden Nâsir,
9- Ey her şeyi müşahede edip gören, her yerde hâzır hiçbir yerde gâib olmayan Şâhid,
10- Ey hiçbir şeye uzak olmayan, her şeye her şeyden yakın olan Karîb
6 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey nurların nuru olan Nur,
2- Ey maddî manevî bütün nurları nurlandıran Münevvir,
3- Ey nurlara suret veren Musavvir,
4- Ey nurları yaratan yoktan var eden Hâlık,
5- Ey bütün nurların tedbiri takdiri ve keyfiyâtı elinde bulunan Mukaddir,
6-Ey nurları vazifelendiren, idare ve tedbir eden Müdebbir,
47 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ihsan ve atiyyesinde şeref ve yücelik olan,
2- Ey ef’alinde letafet, güzellik, incelik, şefkat bulunan,
3- Ey lütuf ve keremi kesintisiz, daim var olan,
4- Ey ihsanının başlangıcı sonu olmayan kadîm olan,
5- Ey sözü hak olan,
6- Ey vaadi doğru olan,
7- Ey af ve bağışlaması sırf kendi fazl ve iyiliğinden kaynaklanan,
8- Ey ceza ve azabı adil olan,
9- Ey zikri gayet güzel ve tatlı olan,
10- Ey ünsiyet ve yakınlığı son derece tatmin edici lezzet verici olan
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bütün yaratılmışlara bol nimet ve ihsan eden Münevvil,
2- Ey ulûhiyetinin delillerini, kulluğun sınırlarını en açık şekilde belirten, hakkı batıldan iyiyi kötüden ayıran Mufassıl,
3- Ey hikmetiyle mevcudatın halini tavrını nakşını devamlı surette değiştiren Mübeddil,
4- Ey zorlukları kolaylaştıran Müsehhil,
5- Ey istediğini zelil eden, emrine mutî kılan dilediği kimseye musahhar eden Müzellil,
6- Ey rahmeti melekleri, kitapları, bereketleri, gazabı, belâları dilediği her şeyi dilediği yere indiren Münezzil,
7- Ey kâinattaki bütün halleri durumları değiştiren, kullarını hâlden hâle sevk eden,
8- Ey maddî manevî her şeyi dilediği ölçüde güzelleştiren Mücemmil,
9- Ey dilediği her şeyi tamamlayan, kemâle erdiren Mükemmil,
49 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyi birden gören, kendisi görünmeyen,
2- Ey her şeyi yaratan, kendisi yaratılmayan,
3- Ey hidayet veren yol gösteren, kendisi ise hidayete muhtaç olmayan,
4- Ey bütün hayat sahiplerine hayat veren dirilten, kimse Ona hayat veremeyen, hayatı bizatihi var olan,
5- Ey herkesi yediren, kendisi yedirilmekten münezzeh olan,
6- Ey her şeyi en iyi şekilde koruyan, kendisi korunmaktan münezzeh olan,
7- Ey her şey hakkında karar veren, hiçbir şey kendisi hakkında karar veremeyen,
8- Ey her şey hakkında hüküm veren, hiçbir kimse, hakkında hüküm veremeyen,
9- Ey peder, valide, evlâd olmaktan münezzeh olan, çoğalması, vücudu başka bir vücuttan çıkması mümteni ve muhal olan,
10- Ey misli dengi benzeri nazîri bulunmayan, Zât-ı Zülcelâl
0 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sevilmeye en lâyık olan en iyi Habîb,
2- Ey dertlere şifa olan en iyi Tabîb,
3- Ey mutlak hakiki kâfi, yapılan her şeyi kaydeden hesabını zamansız en iyi yapan Hasîb,
4- Ey yakın olanların en iyisi, en yakını Karîb,
5- Ey en iyi gözeten, en sağlam koruyan Rakîb,
6- Ey her nidaya en güzel cevap veren, en iyi icabet eden Mücîb,
7- Ey ünsiyeti en şirin olan, dostluğuyla en yüce lezzetlere erişilen Enîs,
8- Ey kendisine tevekkül edenlerin işlerini en güzel yapan, düzelten, en güvenilir Vekîl,
9- Ey en iyi sahip, en yakın serdar, en güzel Seyyîd olan Mevlâ,
10- Ey en iyi yardım eden, nusret veren, zafere kavuşturan Nasır
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisini tanıyanların süruru, ariflerin sevinci,
2- Ey kendisini murad edenlere huzur veren ünsiyet eden en yakın dost,
3- Ey kendisine müştak olanlara daim meded eden, yardımlarına koşan,
4- Ey tevbekârların habibi, dergâhına dönenlerin en yakın sevgilisi,
5- Ey fakir olan bütün mahlûkata, yoksul olan herkese rızık veren,
6- Ey günahkârların ümidi, suçluların ricagâhı,
7- Ey sıkıntıya düşenlerin dertlerini izale eden, meşakkatlerini gideren,
8- Ey gam ve kedere düşenlere nefes aldıran,
9- Ey üzgünlere huzur ve ferec, mahzunlara ferah veren,
10- Ey ezelden ebede kadar evvel olan bütün geçmişlerin, ahir olan bütün geleceklerin İlâhı
52- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1 – Ey Cennet ve Cehennemin Rabbi,
2- Ey Peygamberlerin, seçkinlerin ve hayırlıların Rabbi,
3- Ey kendine sadıkların, sıdk ile inananların, ebrarların, iyilerin Rabbi,
4- Ey küçük-büyük, cüz’î-küllî, her şeyin Rabbi,
5- Ey mahlûkatın özü ve aslı olan çekirdek ile hayatının gayesi olan meyvelerinin Rabbi,
6- Ey hayatın esası olan akıp giden nehirlerin, hayat ve rızık taşıyan ağaçların Rabbi,
7- Ey bütün sahraların, çöllerin, kırların idarecisi sahibi Rabbi,
8- Ey bütün sahipsizlerin, kölelerin, hürlerin, köleleri köle kılanların Rabbi,
9- Ey açığa vurulan, gizli tutulan, aşikâr ve saklı her şeyin Rabbi,
10- Ey rahatlık ve sükûnet zamanı olan gecenin, hareket ve maişet vakti olan gündüzün Rabbi
y rahatlık ve sükûnet zamanı olan gecenin, hareket ve maişet vakti olan gündüzün Rabbi,
53 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ilmi her şeye erişen, ihata eden,
2- Ey nazarı her şeye nüfuz eden, her şeyin içini dışını en iyi gören,
3- Ey kudreti her şeye yetişen, her şeyi içine alan,
4- Ey hadsiz nimetleri, kulları tarafından sayılmakla bitmeyen,
5- Ey mevcudat, cümle hamd ve şükranıyla, lâyık olduğun şükre erişemeyen,
6- Ey celâl ve büyüklüğünü idrakte zihinler yetersiz kalan,
7- Ey vehim, tahmin, hayallerle hakikatine (zat ve sıfatına) erişilmeyen,
8- Ey azamet ve kibriya örtüsüyle gizlenmiş, azamet ve büyüklüğün tek sahibi,
9- Ey heybet, saltanat, güzellik ve şa’şaası ile her yeri şenlendirip dolduran,
10- Ey beka ve şanını izzetle yücelten, varlığında zillet ve aczden münezzeh olan,
4- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey çok affeden, pişmanları affetmeyi seven Afüvv,
2- Ey çok mağfiret eden, kullarını bağışlamayı seven Gafur,
3- Ey çok seven ve sevdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya en çok lâyık olan Vedûd,
4- Ey çok iyi karşılık veren, az şükre bile bol nimet ve sevap ihsan eden Şekûr,
5- Ey çok sabreden, fırsat tanıyan, hemen cezalandırmayan Sabûr,
6- Ey çok esirgeyen, re’fet ve hususî şefkatini gösteren Rauf,
7- Ey çok merhametli olan, şefkatiyle kullarına yönelen Atûf,
8- Ey bütün çirkinliklerden mutlak pak ve temiz olan, pislikleri, kirleri gideren, her şeye en güzel şekilde bakan Kuddüs,
9- Ey mutlak, zatî, ezelî ve ebedî hayat sahibi olan Hayy,
10- Ey her şey kendisine istinat ederek kâim olan, vücudu hiçbir vücuda dayanmayan Kayyûm,
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey göklerde ve ecrâm-ı ulviyede azameti görünen Zat-ı zülcelâl,
2- Ey zeminde ve zeminin her bir mevcudunda vahdaniyetin delilleri ayetleri müşahede edilen Zat-ı Zülkemâl,
3- Ey her bir şeyde ve mahlûkta vücub-u vücuduna delâlet eden burhanlar bulunan Zat-ı Vâcibü’l-Vücud,
4- Ey azametli denizlerde acibeleri yaratan Zat-ı Zülkemâl,
5- Ey her şeyi ve bütün mahlûkatı hiçten yaratıp tekrar iade eden, dirilten Zat-ı Kadîr-i Zülcelâl,
6- Ey dağlarda canlıların ihtiyacı için iddihar edilen hazineleri halk eden Hallâk-ı Kerîm,
7- Ey her bir şeyin yaratılışını güzel yapan, tedbirini ve levazımatını güzel bir tarzda veren Zat-ı Cemîli-Zülikram,
8- Ey her şey her bir hacetinde her bir emrinde ona müracaat eden ve her bir mevcud her bir keyfiyetinde ona dayanan ve her bir hak ve hakikat ve hüküm ve hâkimiyet ona râci’ olan Zat-ı Kadîr ve Rab-ı Külli şey,
9- Ey her şeyde zahir bir surette lütfunun eserleri ve inayetinin cilveleri ve güzel san’atının lâtif nakışları ve rahmetinin letâfetli hediyeleri müşahede edilen Zat-ı Latif-i Habîr
10- Ey Zişuur mahlûkatına kudretini göstermek için kâinatı bir meşher-i acaib yapan ve umum masnuatını kudret ve hikmet ve rahmet gibi kemâlatını teşhir etmek için birer dellâl birer ilan name hükmüne getiren Zat-ı Kadîr-i Hakîm
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey gerçek sevgi ve dostluğu bulamayanların en sadık dostu, en yakın Habîbi,
2- Ey maddî manevî hastalıklarına tabib bulamayanların en şifakâr Tabîbi,
3- Ey imdâdları dinlenmeyen çaresizlerin en yakın mededkârı, cevap veren Mücîb,
4- Ey şefkat umup kimsesiz kalanların en yakın şefkat edicisi olan Şefîk,
5- Ey ölmez, ayrılmaz, refik ve dost arayanların en vefalı dostu olan Refîk,
6- Ey şefaatçi bulamayıp şefaatten mahrum kalanların Şefîi,
7- Ey meded edici bulamayıp imdattan mahrum kalanların Mugîsi,
8- Ey rehber ve mürşidsiz kalan, delil bulamayanların rehberi, Delîli,
9- Ey kendilerini hak ve doğru yola sevk edecek birisini bulamayanların kumandan-ı âzâmı,
10- Ey himayesine alıp rahmet edecek birisini bulamayanların en büyük rahmet edicisi olan Rahîm
8 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kâfi görüp kendisiyle iktifa edenlerin her hacetine yeten, her şeyine kâfi gelen,
2- Ey kendisinden hidayet isteyenlere en doğru yolu gösteren, hidayet eden,
3- Ey dergâhına sığınanları himayesine alan inayetiyle örten saklayan,
4- Ey kendisini nida edip çağıranların feryadına koşan, onları rahmetine çağıran,
5- Ey kendisinden şifa isteyenlerin derdine şifa hastalığına deva olan,
6- Ey aciz kalıp işinin kazasını Ondan isteyenlerin hâcâtını tamamlayan, en güzel şekilde hüküm veren,
7- Ey cûd (cömertlik) ve gınasını (zenginlik) isteyenleri fazlıyla maddî manevî abâd eden, doyuran,
8- Ey kendisinden hacetini yerine getirmek isteyenlerin ihtiyacını fazlasıyla ifa eden,
9- Ey kuvvetine güvenip güç isteyenlere yardım eden, kuvvet veren,
10- Ey kendisini kendilerine sahip ve büyük bilenlerin mevlâsı
9-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey her şeyden önce olan, başlangıcı olmayan tek ezeliyet sahibi Evvel
2- Ey her şeyden sonra baki kalan sonu olmayan yekta ebediyet sahibi Âhir,
3- Ey varlığı, sıfatı, isimleri her şeyde aşikâr ve apaçık olan Zahir,
4- Ey isim ve sıfat, ef’al ve eserleriyle her şeyin içyüzünü kaplayan, hiçbir şey onların ötesine geçemeyen, nazarlardan gizli kalan Batın,
5- Ey yoktan var eden, her şeyin varlığını ve varlığı süresince geçireceği hâlleri, hâdiseleri düzenleyen, tayin ve tespit eden Hâlık,
6- Ey bütün mahlukatın her çeşit rızık ve ihtiyacını bahşeden, rızk kazanma sebeplerini meydana getiren Râzık,
7- Ey her sözü, her işi doğru olan, ahdini, vadini yerine getiren Sâdık,
8- Ey her şeyden önce olan, iradesi, ilmi ve kudreti her şeyi geçen galip gelen Sabık,
9- Ey her şeyi ve herkesi takdiriyle istediği yere ve gayeye sevk eden Sâîk
- Ey geceden sabahı, tohumlardan nebatatı, çekirdeklerden bütün mahlûkatı, tepe ve dağlardan emin yolları, yanlış düşüncelerden hakkı yarıp çıkaran Fâlık,
60- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey gece ve gündüzü ard arda düzenli surette döndürüp değiştiren,
2- Ey zulmetleri, karanlıkları, nuru yaratan,
3- Ey gölgeyi ve serinliği, ateşi, harareti ve sıcak rüzgârı, meydana getiren,
4- Ey güneşi ve ayı muti’ ve musahhar kılan,
5- Ey hayattan önceki ve hayattan sonraki adem olmayan ölümü, ölümden önceki geçici ve ölümden sonraki baki olan hayatı yaratan,
6- Ey halk ve icad, hüküm ve emir yalnız kendisine ait olan,
7- Ey eş ve evlat edinmeyen, benzere, denge, çoğalmaya, nesle, muhtaç olmayan,
8- Ey mülk ve saltanatında şeriki ortağı olmayan,
9- Ey zillet ve aczden münezzeh ve mukaddes, âmir ve sahibi, yardımcısı olmayan,
10- Ey bütün havi ve kuvvet yalnız kendisine ait olan,
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün istek sahiplerinin murad ve arzularını hakkıyla her zaman bilen, cevap veren,
2- Ey yalvarıp sual edenlerin her çeşit hacetlerine malik olan,
3- Ey vecde kapılıp kendinden geçenlerin inilti ve feryatlarını duyan.
4- Ey korkarak gözyaşı dökenlerin halini gören,
5- Ey sükût edenlerin vicdanlarında saklı her gizliyi bilen,
6- Ey isyan ve günahlardan pişman olup nedamet edenlerin halini gören,
7- Ey tevbe ümidiyle kendine dönenlerin özrünü kabul eden,
8- Ey fesad edip de bozgun çıkaranların işini düzeltmeyen, rast getirmeyen,
9- Ey iyilik yapanların güzel amellerini karşılıksız bırakmayan, zayi etmeyen.
10- Ey kendisini bilen ariflerin kalplerinden uzak olmayan, onlara daim feyiz ve huzur veren,
Ey kendisini bilen ariflerin kalplerinden uzak olmayan, onlara daim feyiz ve huzur veren,
62 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey daim baki olan.
2- Ey hataları bağışlayan, mağfiret eden.
3- Ey bütün duaları işiten.
4- Ey ihsanı bol atiyye ve hediyesi geniş olan.
5- Ey semayı yükselten,
6- Ey belâyı kaldıran musibetleri izale eden,
7- Ey medih ve senası pek azîm olan,
8- Ey ulviyet ve şa’şaasında kadîm olan.
9- Ey vefası çok olan, va’dini her zaman yerine getiren,
10- Ey ceza ve sevabı, ikab ve mükâfatı şanına lâyık ve üstün olan
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bol mağfiret sahibi, fazl ve rahmetiyle her günahı bağışlayan Gaffar,
2- Ey kötülükleri çirkinlikleri rahmetiyle örten gizleyen Settâr,
3- Ey her istediğini yapmaya gücü yeten, herkesi ve bütün mevcudatı dize getiren, sonsuz izzet sahibi, hükmünde mutlak galip olan Kahhâr,
4- Ey emir ve fermanına karşı konulamayan, dilediğini yaptırmaya muktedir olan, tamir ve ıslah eden Cebbar,
5- Ey çok sabreden ve sabır gücü ihsan eden Sabbâr,
6- Ey bütün mahlûkatı rızıklandıran rızkı elde etme sebeplerini yaratan Rezzâk,
7- Ey bereket kapılarını, hikmetli suretleri, ahiret âlemini, bağlı, kilitli gönülleri, tılsımlı düğümleri, kapalı yolları hayırla açan Fettâh,
8- Ey her şeyi her yönüyle çok iyi bilen, ilmiyle her şeyi ihata eden Allâm,
9- Ey çeşit çeşit hediyeleri, nimetleri karşılıksız bol bol ihsan eden Vehhâb
Ey tevbeleri kabul günahları affeden, kullarına tevbe etmeleri için tekrar tekrar sebepler ve münasebetler yaratan rahmetine davet eden Tevvâb,
64 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey beni yoktan var eden, âzâ ve duygularımı düzenli yapan, vazifelerine uygun bir tarz veren,
2- Ey bana envai çeşit rızıklar ihsan eden, beni besleyen, terbiye eden sahip çıkan,
3- Ey beni çeşit çeşit lezzetli gıdalı tatlı nimetleriyle yedirip içiren,
4- Ey beni yakınına alan huzur ve iltifatıyla şereflendiren,
5- Ey beni maddî manevî düşman ve belâlardan koruyan, bana ve her şeyime kâfi gelen,
6- Ey beni muhafaza eden kollayan, uyku bilmez gözleriyle bekleyen, ayıplarımı örten,
7- Ey bana hidayet nasib eden, yol gösteren, muvaffak eden,
8- Ey beni azîz kılan ihtiyaçlarımı gideren gınasına mazhar eden,
9- Ey beni öldürüp dirilten, her an ölen vücudumu yenileyen, hayatıma hayat katan,
10- Ey bana ünsiyet veren, rahmet kanadıyla kuşatan huzur barınağına kavuşturan,
10- Ey bana ünsiyet veren, rahmet kanadıyla kuşatan huzur barınağına kavuşturan,
65 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey doğru, gerçek, inandırıcı olan sözleriyle hakkın hakkaniyetini gösteren,
2- Ey hükmünü hiçbir hüküm bozamayan, ona üstün gelemeyen,
3- Ey muradını hiçbir güç ve kuvvet geri çeviremeyen,
4- Ey duyguların mahalli olan kalpleri istediği gibi çeviren, kişiye kalbinden daha yakın olan,
5- Ey pişmanlıkla dergâhına sığınan kullarının tevbelerini kabul eden,
6- Ey izin ve irâdesi olmadan hiçbir şefaat fayda vermeyen,
7- Ey bütün semâvât bütün azamet ve ihtişamıyla tasarrufunda olan, sağ elinde durulmuş bulunan,
8- Ey yolundan sapanları, dalâlete düşenleri en iyi bilen,
9- Ey gök gürültüsü hamd ederek, meleklerde kendisinden korkarak teşbih ettiği,
10- Ey rüzgârı rahmetinin müjdecisi, yağmurun elçisi olarak gönderen
66- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1 – Ey yeri mahlûkatına beşik yapan, barınmaya uygun kılan,
2- Ey fayda ve hikmet dolu dağları yere kazık ve direk yapan,
3- Ey güneşi kâinat sarayına ısı ve ışık saçan musahhar bir lâmba kılan,
4- Ey ay’ı karanlık gecelerimize nurlu bir kandil yapan,
5- Ey geceyi örtü kılan, karanlık perdesiyle ayıpları örterek, kullarını soğuk ve düşmandan muhafaza eden,
6- Ey gündüzü geçim ve maişet zamanı yapan,
7- Ey uykuyu, dünya meşgalesinden uzak tutarak bir huzur ve dinlenme yapan,
8-Ey semayı bina eden, gökleri muhkem, sağlam yapan,
9- Ey her şeyi çift yaratan ve bütün canlıları erkek ve dişiden meydana getiren,
10- Ey cehennem ateşini, kâfirleri bekleyip ona dönmeleri için gözetleyici kılan,
7 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM.
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey sevabı artırmakta, yardıma gelmekte, ihtiyaçları vermekte, günahları affetmekte gerçek şefaat sahibi olan Şefi’,
2- Ey bütün ses ve sadaları en iyi işiten Semî’,
3- Ey bütün mertebeler elinde bulunan, istediğini istediği yere yükselten Ref,
4- Ey zararları, kötülükleri, tehlikeleri men eden, dilediği her şeyi engelleyen Menî’,
5- Ey her şeyi misilsiz taklitsiz yoktan var eden, en güzel tarz ve surette, akılları hayrette bırakacak şekilde yaratan, Zât ve sıfatında dengi asla olmayan Bedî’,
6- Ey işleri en süratli şekilde yapan, hesabı zamansız gören, mutlak sürat içinde yaratan Serî’,
7- Ey kullarına en güzel müjdeleri veren, Cennet ve ebedi saadete çağıran Beşîr,
8- Ey nefis ve şeytana uyan isyankârları tevbe ve itaate sevk etmek için şiddetli azapla korkutup, sakındıran Nezîr,
9- Ey istediğini, istediği gibi sonsuz eksilmez kudretiyle yapan Kadîr
0-Ey kuvvet ve kudret sahiplerini istediği gibi yönlendiren, bütün mevcudatı kudreti altında tutan Muktedîr,
68 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün hayat sahiplerinden önce var olan, herkese hayat veren, kimseden hayat almayan ezelî hayat sahibi,
2- Ey bütün hayat sahiplerinden sonra baki kalan, hayatının sonu olmayan, ebedî hayat sahibi,
3- Ey hayatına hiçbir hayatın benzemediği, eşsiz hayat sahibi,
4- Ey misli, dengi olmayan gerçek mutlak hayat sahibi,
5- Ey zatî, ezelî ve ebedî hayatına kimsenin ortak olmadığı mutlak hayat sahibi,
6- Ey hiçbir hayat sahibine ihtiyacı olmayan, hayatı başka hayatlara dayanmayan Zatî hayat sahibi,
7- Ey bütün canlıları öldüren, adem olmayan ölümle verdiği hayatı geri alan, ölümsüz hayat sahibi,
8- Ey hayatlarını sürdürmek için küçük büyük bütün hayat sahiplerini rızıklandıran hayata hayat veren gerçek hayat sahibi,
9- Ey her zaman, her bahar ölüleri diriltmekle tecelliyat-ı hayatını gösteren, ahirette bir tek emriyle ölmüş olan bütün mahlûkatı dirilten hayat sahibi,
10- Ey hiç ölmez, zeval bulmaz, yüce, gerçek ezelî, ebedî hayat sahibi,
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şey kendisini zikreden, hiçbir zaman unutulmayan tatlı, küllî, zikrin sahibi,
2- Ey kâinatı kaplayan, hiç sönmeyen nurun sahibi,
3- Ey had ve hesaba gelmeyen medih ve sena sahibi,
4- Ey değişmeyen ve değiştirilemeyen güzel sıfat ve yüksek vasıfların sahibi,
5- Ey had ve hesaba gelmeyen nimetlerin sahibi,
6- Ey tükenmek bilmeyen mülkün, zeval bulmayan saltanatın sahibi,
7- Ey idrak ve akılla keyfiyetine varılamaz olan celâl ve yüceliğin sahibi,
8- Ey geri çevrilmez kaza ve hükmün sahibi,
9- Ey güzel sıfatlarının yerini hiçbir sıfat tutamayan, başka hiçbir sıfatla değiştirilmeyen,
10- Ey bütün güzel sıfatların en yüksek mertebesine sahip olan, kemâli idrak ve ihata edilemeyen
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey görünen-görünmeyen, küçük-büyük iç içe bütün âlemleri beraber idare, tedbir ve terbiye eden Rab,
2- Ey iyi-kötü bütün amellerin mutlak adaletle karşılığı verildiği din ve hesap gününün Malik-i Hakîmi,
3- Ey ibadete devamla, haramdan çekinmekle, musibete dayanıp sabredenleri seven,
4- Ey en yakın yoldan günahtan dönüp kendine sığınan tevbekârları seven,
5- Ey maddî manevî kirlerden temizlenmeye çalışanları seven,
6- Ey ihsan edip iyi amel işleyen muhsinleri seven
7- Ey imdat, yardım ve nusrete gelenlerin en hayırlısı en güçlüsü,
8- Ey iyiyi kötüden, hakkı batıldan, bütün inceliğiyle en güzel ve lâyık şekilde ayıran, en girift meseleleri hallü fasıl eden,
9- Ey iyi amel ve şükrün karşılığını en hayırlı ve lâyık şekilde veren,
10- Ey kötülük yapan bozgun ve fesad çıkaranları en iyi bilen,
1- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bütün mevcudatı maddesiz, mâyesiz, örneksiz, meşietiyle yoktan var edip başlatan Mübdi’,
2- Ey ilk yarattığı ve her zaman yenilediği, ölmüş çürümüş dağılmış mevcudatı tekrar dirilten iade eden Muîd,
3- Ey her şeyi en iyi koruyan, muhafaza eden, bütün amelleri kaydedip hıfzeden Hafîz,
4- Ey her şeyi sıfat ve esmâsıyla ihata eden, hiçbir şey emir ve irade ve ilim ve kudretinin dışına çıkamayan ondan kaçamayan Muhît,
5- Ey her senaya lâyık olan, ancak kendisine hamd ve sena olunan, bütün varlıkların hâl ve kâl dilleriyle övülen Hamîd,
6- Ey şanı yüce, kadri büyük, Zâtı şerefli, işleri güzel, ihsanı hudutsuz azîmüşşan olan Mecîd,
7- Ey mahlûkatın çeşit çeşit rızkını vakti vaktine veren, gözetip kuvvetlendiren Mukît,
0- Ey dilediğini hikmet ve adaletiyle zelîl kılan, kendisine isyan edip tevbe etmeyenleri tezlil eden Müzill,
72 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey birliğinde zıddı olmayan Zât-ı Ehad,
2- Ey tekliğinde benzeri ve naziri olmayan Zât-ı Ferd,
3- Ey her isteğin mercii olan, hiçbir ayıp ve kusuru bulunmayan Zât-ı Samed,
4- Ey bir ve tek olup naziri mumteni’ olan Zât-ı Vitr,
5- Ey hâkimiyetinde idare ve tedbirinde vezir ve yardımcısı bulunmayan Zât-ı Rab,
6- Ey ihtiyaçtan müstağni, fakırdan muallâ olan Zât-ı Ganî,
7- Ey her şeyi hâkimiyeti altında tutan, hiçbir kuvvet Onu saltanatından azledemeyen Sultan-ı zîşan,
8- Ey her şeyi emri altına alan, hiç bir sebep kendisini aciz bırakamayan Zât-ı Melîk,
9- Ey varlığında benzeri misli olmayan Zât-ı Mevcûd
73- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey zikri, yâdı, anılması, zikredenlere en üstün şeref olan,
2- Ey kendisine şükürle mukabele edenler için şükrü en büyük kazanç ve zafer olan,
3- Ey kendisine hamd ve sena edenler için hamdi en büyük iftihar vesilesi olan,
4- Ey tâatı, kendisine itaat ve ibadet edenlere necat ve kurtuluş olan,
5- Ey kendisini arayan ve talep edenler için kapısı her zaman açık olan,
6- Ey inanan mü’minler için yolu zahir ve açık olan,
7- Ey gözünü açıp bakanlar için her tarafı kaplayan âyât ve işârâtı burhan ve delili olan,
8- Ey hüccet ve yakîn sahipleri için kitabı öğüt ve nasihâtla dolu olan,
9- Ey suçlu ve günahkârlar için af ve bağışlaması en sağlam ilticâgâh olan,
10- Ey güzel amel işleyen muhsinlere rahmeti yakın olan
74 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ismi her şeyden üstün ve mübarek olan,
2- Ey her şeye tefevvuk eden namı şanı pek ulvî ve sonsuz derece yüksek olan,
3- Ey her yerde her zaman senâsı okunan, övgüsü yücelen,
4- Ey kendisinden başka ilâh olmayan, ibadete lâyık mabud bulunmayan,
5- Ey isimleri her kusur ve noksanlıktan mukaddes ve münezzeh olan,
6- Ey daim var olan, ebedî baki kalan,
7- Ey kâinatta görünen bütün azametli tezahürler Onun azamet ve varlığının ziyası, haşmetinin cemali olan,
8- Ey büyüklük ve kibriya Zat-ı âlîsine has bir perde olan,
9- Ey maddî manevî her şeyi içine alan ihsanları, sayıya gelmeyen,
10- Ey bitmez tükenmez nimetleri, sınırlanmayan, saymakla bitmeyen
5- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey en iyi yardım eden, meded bekleyenlerin imdadına yetişen Muîn,
2- Ey varlığı apaçık olan, sıfat ve isimleri her yerde görünen, her şeyi en iyi açıklayan Mübîn,
3- Ey kendisine emanet edilen her şeye en iyi bakan, kalplere huzur, akıllara güven veren Emîn,
4- Ey en yüce sarsılmaz makam sahibi olan, her şeyi kemal-i suhuletle çekip çeviren, yerli yerine en sağlam şekilde yerleştiren, Mekîn,
5- Ey güven ve karar sahibi olan, her şeyi külfetsiz muhkem yapan, kudretine hiçbir şey engel olamayan Metîn,
6- Ey âsi ve münkirlere azabı, kahrı, darbesi, intikamı pek şiddetli olan,
7- Ey mülkünde olup biten her şeyi gören, her yerde hâzır ve nazır olan Şehîd,
8- Ey her fiili hak ve doğru olan, yol gösterip irşad eden, iyi ve güzel takdir sahibi Reşîd,
9- Ey övülecek isim ve sıfatların sahibi, bütün hamd ve senalara lâyık olan Hamîd
10- Ey sonsuz şeref ve azamet ve nimet sahibi olan yücelerin yücesi Mecîd,
76 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey yüce makam olan arş-ı azamın sahibi,
2- Ey dinleyeni doyuran, inandırıcı, sağlam, dosdoğru sözün sahibi,
3- Ey fazlı rüşd ve hidayet dolu olan, ihsanı layık olana erişen,
4- Ey gazabı pek şiddetli, darbesi en ağır olan,
5- Ey emrini tutanlara Cennet ve güzellikler vaad eden, tutmayanları ise Cehennem ve ateşle tehdit ve vaîd eden,
6- Ey hiçbir şeye uzak olmayan, her şeye nihayet derece yakın olan Zat-ı karîb-i zülcelâl,
7- Ey medih ve senaya layık olan en yakın dost en iyi sahip Veliyy-ül Hamîd,
8- Ey her şeyin gerçek şahidi olan, her hadisenin iç yüzünü en iyi gören bilen Şahid-i mutlak,
9- Ey hiç bir kimseye, hiçbir kuluna zerre miktar zulmetmeyen Zat-ı Âdil,
10- Ey herkese her zaman her yerde şah damarından daha yakın olan Zat-ı Karîb
7- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey hiçbir şerîki ve veziri bulunmayan, hiçbir ortağa ve yardımcıya muhtaç olmayan,
2- Ey hiçbir şebîhi nazîri bulunmayan, hiçbir benzeri ve dengi olmayan,
3- Ey güneşin ve nur saçan Ay’ın halikı,
4- Ey sıkıntıya düşen ızdırap çeken fakirleri zengin eden,
5- Ey iktidarsız masum küçük bebeklerin en safi ve latif rızkını veren,
6- Ey aciz ihtiyar yaşlı büyük dedelere rahmet edip gözeten,
7- Ey korkuya düşüp dehşete kapılıp yardım isteyenleri koruyan, eman veren,
8- Ey kullarının her halini gören, gizli saklısını bilen,
9- Ey kullarının bütün maddî, manevî ihtiyacından haberdar olan,
10- Ey her şeye kadir olan, istediği her şeyi sonsuz kolaylıkla yapan
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sayısız nimetleriyle sonsuz derece cömert olan,
2- Ey bol kerem ve ikramında nihayet derece fazl sahibi olan,
3- Ey intikam ve cezalandırmasında sonsuz metanet ve güç sahibi olan,
4- Ey içinde her şeyi kayıtlı olan levh-i mahfuz ve onda her şeyi emriyle yazan kalemin sahibi,
5- Ey nefes ve rüzgâr ve rüzgârla dağılan tohumların, yeryüzüne yayılan nesillerin ve zerrelerin halikı
6- Ey Arap ve Arapların dışındaki herkese anladıkları dilde ilham eden,
7- Ey zarar ve elemleri kaldıran fereç (rahatlık) veren,
8- Ey bütün himmet ve ümitleri, sır ve gizlilikleri, kaygı ve dertleri en iyi bilen,
9- Ey Kâbe-i Muazzama ve Harem-i Şerifin sahibi,
10- Ey her şeyi yoktan var eden, istediği şeyi istediği zaman hiçten yaratan
79- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey her şeyi düzgün ölçülü yaratan, her şeyde adaleti tecelli eden, ahirette herkesi hesaba çekip kimsenin kimsede zerre miktar hakkını bırakmayan sonsuz, sınırsız mutlak adalet sahibi olan Âdil,
2- Ey bütün mevcudattan dergâhına yükselen ibadet, zikir, teşbih ve amelleri, iyi niyetleri kabul eden, kendine istiğfar ile tevbe edip sığınanları rahmetiyle karşılayan Kabil,
3- Ey hiçbir karşılık ve sebep olmadan bol bol nimet eden fazıl gösteren, her şey kendi fazlı ve keremi olan, üstünlüğü bütün bilinen ve tasavvur edilenden sonsuz derece üstün olan Fadıl,
4- Ey kâinatta devamlı tazelenen isim ve sıfatlarının tecelliyâtını gösteren hadsiz hareket ve faaliyetler kendi fiili olan Fail,
5- Ey mevcudat ve mahlûkatın maddî manevî bütün ihtiyacına kefîl-i mutlak olan Kâil,
6- Ey dönüp dolaşan, var olan her şeyi kendisi var eden, her fiil ve hareket kendi elinden çıkan, her şey Onun yapmasıyla meydana gelen Câil,
7- Ey hiçbir ayıp ve kusuru bulunmayan, bütün olgunluk ve kemâlât kendi eseri olan Kâmil
Ey her şeyi örneksiz taklitsiz yoktan, vücuda getiren Fâtır,
9- Ey kullarını kendine çağıran, onlardan emrine uymalarını rahmetine koşmalarını isteyen Tâlib,
10- Ey istenilen, rağbet edilen her şeyden sonsuz derece istenilmeye lâyık olan, akıl, kalp, ruh ve bütün duyguların kendisiyle rahat bulduğu gerçek Mâtlub,
80 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey maddî manevî bütün nimetleri güç ve havliyle veren,
2- Ey kudret, fazl ve bereketiyle ikramda bulunan, bol sehâvet sahibi,
3- Ey lütuf ve keremini tekrar tekrar gösteren, her vakit kullarına yeni ihsanlar eden,
4- Ey kudretinin tecelliyâtıyla sonsuz izzetini izhar eden, üstünlük ve şerafetini gösteren,
5- Ey hikmetiyle takdir eden, ölçülü uyumlu ve düzenli herşey kendi hikmetiyle olan,
6- Ey tedbiriyle hükmeden, tedbirli, tertipli her şey kendi hâkimiyetiyle olan,
7- Ey ilmiyle tedbir eden, yerli yerinde her şey kendi tedbir ve idaresiyle olan,
8- Ey sonsuz kuvvet ve iktidarında nihayet yumuşaklık gösteren hilmiyle günahları bağışlayan
9- Ey sonsuz ulviyyet ve yüceliğinde büyük küçük her şeye her şeyden en yakın olan, mahlûkatına yakınlık gösteren,
10- Ey her şeye her şeyden yakın olmasıyla beraber nihayet derece yüce âlî olan,
81 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey istediğini yaratan, yaratmasına hiç bir mani’ bulunmayan,
2- Ey istediğini yapan, her iş kendi meşietiyle olan,
3- Ey istediğine hidayet veren, hidayet verdiğini kimse hak yoldan ayıramayan,
4- Ey istediğini dalâlete atan, yolundan saptırdığını kimse kurtaramayan,
5- Ey istediğine mağfiret eden, bağışlaması herkese ve her günaha yeten,
6- Ey istediğine azap eden, adalet ve rahmetinden başka hiçbir kimse kendisini azap etmekten geri çeviremeyen,
7- Ey istediğinin tevbesini kabul buyuran, rahmeti herkesi ve her günahı aşan,
8- Ey istediği şekilde rahimlerde yavrulara maddî, manevî suretler ve simalar veren,
9- Ey istediği şeyi halk eden, mevcudatı dilediği ölçü ve sayıda ziyadeleştiren, irade ettiğine başka başka özellikler veren,
10- Ey istediğini hususî rahmetine mazhar eden, bol rahmetinden dilediğine dilediğini veren
2 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey eş ve evlat edinmeyen, hiçbir kimsenin dostluğuna, varlığına muhtaç olmayan,
2- Ey hüküm ve hâkimiyetine hiçbir kimseyi şerik etmeyen,
3- Ey her şeye, bir ölçü ve miktar veren, bir zaman ve mekân tanıyan ve plan içinde yürüterek neticeye götüren,
4- Ey rahimiyeti zeval bulmayan, sevdiklerine merhameti baki kalan, devam eden,
5- Ey melekleri rahmet, risalet, ilham ve müjde elçisi yapan,
6- Ey göklerde burçlar yapan, sema yüzünü burçlarla donatan,
7- Ey yeri kararlı kılan, zemini hayata müsait bir mekân yapan,
8- Ey insanı basit bir sudan yaratan ve suyla hayatına hayat katan,
9- Ey bilinen bilinmeyen her şeyin adedini bilen, hesabını yapan,
10- Ey ilmi her şeyi ihata eden, her şeyi her şe’niyle bilen
83- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey rububiyetinde, ulûhiyetinde, isim ve sıfatlarında benzeri olmayan, tek ve bir olan Ferd,
2- Ey zât, isim, sıfat ve şuunâtında benzeri, dengi, eşi olmayan Vitir,
3- Ey taklit edilmez, misli yapılamaz her bir sanat ve eserinde birliği görünen Ehad,
4- Ey her şeyin, her mahlûkun ihtiyacını veren, hiç bir şeye muhtaç olmayan Samed,
5- Ey kadr ve şanı büyük, azamet ve şeref sahibi olan Emced,
6- Ey mağlub olmaz, acze düşmez, misilsiz, sonsuz kuvvet ve izzet sahibi olan Eazz,
7- Ey celâl ve yüceliğinde her şeyden nihayet derece âlî olan Ecell,
8- Ey varlığı, birliği isim ve sıfatları her şeyden daha hak ve aşikâr olan, ibâdete en müstehak olan Ehakk,
9- Ey en iyi ve güzel, bol ihsan eden, hayır ve iyilikte nihayet derece üstün olan Eberr,
10- Ey varlığı sonsuz olan, zamanla mukayyed olmayan Ebed,
84 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisini tanıyanları tanımasına mazhar edip onlara marifetinin kapılarını açan, tanınması onlara en büyük ihsan olan Mâruf,
2- Ey kendisine ibadet edenleri ubudiyyete mazhar edip ibadetlerini kabul buyuran Mabud,
3- Ey kendisine şükredenleri rızasına mazhar edip şükürlerini kabul eden Meşkûr,
4- Ey kendisini zikredenleri feyizdar edip zikreden Mezkûr,
5- Ey kendisine hamdedenlere hamd kapılarını açan rahmet eden Mahmud,
6- Ey kendisini arayanların yanında, her yerde her an hazır olan Mevcud,
7- Ey birlik ve vahdaniyetine inananlara vasıflarını bildiren, kendini tanıtan Mevsûf,
8- Ey kendisini sevenleri sevgisine mazhar eden, onların sevgilisi olan Mahbûb,
9- Ey kendisini arayanları arayıp arzulayan, onların en büyük rağbet ettiği Zat olan Merğub
10- Ey kendisine yönelenlere yönelen, onların en büyük gayesi olan Maksûd
5 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün mülk kendisinin olan, saltanatından başka gerçek saltanat olmayan,
2- Ey bütün kullar, lâyık olduğu sena ve medhini saymakla bitiremediği,
3- Ey celâl ve kibriyasını bütün mevcudat vasfedemediği
4- Ey gelmiş ve gelecek bütün gözler kemalini idrak edemediği,
5- Ey gelmiş ve gelecek bütün zihin ve zekâların sıfatlarına ermekten aciz kaldığı,
6- Ey gelmiş ve gelecek bütün fikirlerin kibriya ve büyüklüğüne yetişemediği,
7-Ey hiçbir beşer, yüce sıfatlarını hakkıyla tavsif edemediği,
8- Ey kullarının, hüküm, emir ve kazasını reddedemediği,
9- Ey her şeyde marifetine birliğine çok ayet, delil ve burhanlar bulunan,
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey uğrunda korku ve sevgiden gözyaşı dökenlerin Habîbi,
2- Ey kendisine tevekkül edenlerin en kuvvetli istinad ve dayanağı,
3- Ey yollarını kaybedip, dalâlete düşüp arayanların, hidayet vericisi olan Hâdi,
4- Ey müminlerin velîsi, en yakın dostu, en kuvvetli sahibi olan Velî,
5- Ey kendisini zikir ve teşbih edenlere ünsiyet veren Enîs,
6- Ey kudreti bütün güç ve kudretlerin sonsuz derece üstünde olan Kadîr,
7- Ey görmesi bütün gören gözlerin görmesinden nihayet derece üstün olan Basîr,
8- Ey ilmi bütün âlimlerin, bilenlerin mutlak derece fevkinde olan Alîm,
9- Ey üzüntüden kahrolup eyvah diyerek dergâhına koşanların tek sığınağı,
10- Ey nusret ve yardımı bütün imdad edenlerin sonsuz derece üstünde olan Nasîr
7- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey kâinat sofrasında maddî manevî bütün nimetler kendi ikramı olan, her zaman ikramda bulunan Mükrim,
2- Ey her şey kendisini tazim eden, azameti bütün mevcudatı kaplayan, bütün âsârı azametine delil olan Muazzam,
3- Ey mahlûkatına, hesaba gelmez çeşit çeşit her taifeye münasip lezzetli şirin nimetler veren Mün’im,
4- Ey sual edilen her haceti, lâzım olan her nimeti, arzu edilen her şeyi veren Mu’tî,
88 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyin her hacetine yetişen, her isteğe kâfî olan,
2- Ey her şeyin devamı, mevcudiyeti, ayakta kalıp idare edilmesi, her şeyi elinde tuttuğunu, her şeye kaim olduğunu gösteren,
3- Ey hiçbir şey kendine benzemeyen, ne misli ne mîsâli Zât ve sıfatında olmayan,
4- Ey icadı dışında hiçbir şey mülkünde artmayan, hiçbir kuvvet hiç bir sebep mülküne hiç bir şey ziyade edemeyen,
5- Ey hazinelerinden hiçbir şey eksilmeyen, hiçbir kuvvet ve hiçbir şey mülkünün dışına çıkamayan,
6- Ey hiçbir şey ona gizli kalmayan, hiçbir kuvvet ilminin dışına çıkamayan,
7- Ey misli misali olmayan, kendisine benzer hiçbir varlık bulunmayan,
8- Ey her şeyin anahtarları, kilitleri, dizginleri elinde bulunan,
9- Ey sonsuz rahmeti her şeyi içine alan, maddî manevî her şeyi rahmetiyle ihata eden,
10- Ey yalnız kendisi baki kalıp başka her şey zevale yüz tutup fenaya uğrayan,
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bilinmeyeni ancak kendisi bilen, kendisinden başkası gaybı bilemeyen,
2- Ey kötülüğü ancak kendisi uzaklaştıran, kendisinden başkası fenayı def edemeyen,
3- Ey tedbiri ancak kendisi yapan, kendisinden başkası emir ve idareye karışamayan,
4- Ey günahları ancak kendisi mağfiret eden, kendisinden başkası günahları gideremeyen,
5- Ey kalpleri ancak kendisi istediği gibi çeviren, kendisinden başkası gönülleri yönlendiremeyen,
6- Ey halk ve îcâd ancak kendisi yapan, kendisinden başkası hiçbir şey yaratamayan,
7- Ey nimeti ancak kendisi tamamlayan, kendisinden başka hakikî nimet verici bulunmayan,
8- Ey ancak kendisi yağmuru yaratıp, indiren, kendisinden başkaları ne indirme sebeplerine, ne de imdad etme gücüne sahip olmayan,
9- Ey ölüleri ancak kendisi dirilten, kendisinden başka kimse hayat veremeyen,
10- Ey gerçek mânada ancak kendisi zengin kılan, kendisinden başkasının zengin etmeye gücü yetmeyen
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey dilediğini gözler önüne seren, kötülükleri izale, iyilikleri izhar eden Kâşif,
2- Ey belâ ve musibetlerden, dert ve kederlerden kurtarıp rahatlığa çıkaran Fâric,
3- Ey maddî manevî, açılan her kapı, feth edilen her yer, çatlayan her çekirdek, verilen her sima ve suret emriyle olan Fâtih,
4- Ey zafer, nusret, yardım ve destek, gücüyle meydana gelen Nasır,
5- Ey kendisine verilen, uhdesine bırakılan, Ona tekeffül edilen her şeyi, mal ve canı en iyi koruyan, her türlü ihtiyacı karşılayan Zâmin,
6- Ey mutlak emir sahibi olan, bütün kâinat emriyle hareket eden, hiçbir şey ve hiçbir kimse emrinden izni olmadan çıkamayan, dilediği emri dilediğine dilediği zaman ve yerde yapan Âmir,
7- Ey nehy etmek, sakındırmak, yasak kılmak yalnız kendi irade ve meşietine bağlı olan, hiçbir kimse izni olmadan bir şeyi yasaklayamayan Nâhî,
8- Ey her dertliye deva, her kederliye ümit ve şevk veren Recâ
- Ey musibetzedelerin umut kaynağı, ümitsizliğe düşenlerin tek merci olan Mürtecâ,
10- Ey bütün ümitleri, emelleri, bekleyişleri geniş azim rica kapısı olan, rahmetiyle karşılayan Azîmür’-Recâ,
91 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
92 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyin başı ve bidayeti olan Evvel ve bütün eşyanın sonu ve nihayeti olan Âhir,
2- Ey her şeyin mutlak mabudu olan İlâh ve bütün eşyanın bedî sanatkârı olan Sânii’,
3- Ey her şeye kendine münasip rızık veren Rezzak ve bütün eşyanın yaratıcısı olan Hâlık,
4- Ey her şeyi misilsiz ve taklitsiz yaratan Fâtır, ve bütün eşyanın mâliki ve hâkimi olan Melîk,
5- Ey her şeyi istediği ölçüde daraltıp, azaltan, sıkıp, tutan Kâbıd, ve bütün eşyayı istediği gibi açan, genişleten, çoğaltıp, bollaştıran Bâsıt,
6- Ey her şeyi başlatan, maddesiz ve misilsiz olarak yoktan var eden Mübdî, ve bütün eşyayı ahirette tekrar iade eden, ölüleri yeniden dirilten Muîd,
7- Ey her şeyi hikmetiyle sebebe bağlayan, gerekli sebepleri icad eden Müsebbib ve bütün eşyayı ölçü içinde ve düzen içinde tutan Mukaddîr,
8- Ey her şeyi terbiye eden, besleyip büyüten Mürebbî, ve bütün eşyayı tedbir ve idare eden Müdebbîr,
9- Ey her şeyi döndüren, çekip çeviren Mukavvîr ve bütün eşyayı halden hale sokan değiştiren Muhavvîl,
10- Ey her şeyi canlandıran mâhlukata hayat veren Muhyî ve bütün eşyayı, cümle mahlûkatı öldüren Mümît,
3 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzehi ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisini yâd ve zikredenleri en güzel tarzda zikre den Zâkir ve zikredilmeye en lâyık, çok zikredilen Mezkûr,
2- Ey şükür ve iyiliğe en güzel tarzda karşılık veren Şâkir ve şükredilmeye en lâyık, çok şükredilen Meşkûr,
3- Ey hamd ve iyiliğe en güzel tarzda karşılık veren Hamîd ve hâmdedilmeye en lâyık, çok övülen, hamdedilen Mahmud,
4- Ey en iyi gören, her yerde hâzır olan Şâhid, isim ve sıfatları görünmeye en lâyık, her yerde eseri görülen Meşhûd,
5- Ey hak ve iyilik isteyenleri en doğru yola ve en güzel davete çağıran Dâi ve duâ edilmeye en lâyık, en çok çağırılan Madûv,
6- Ey dâvetine icabet edip, kendisine el açanların duasına en güzel tarzda cevap veren Mücîb, icabete ve itaate en lâyık, çok icabet edilen Mücâb,
7- Ey kalplere en yakın olan ünsiyet eden Munis ve ünsiyet edilmeye, yakın olunmaya en lâyık, en çok ünsiyet edilen Enîs,
8- Ey en hayırlı dost, en yakın sâhib, dostluğu kazanılmaya en lâyık celis-i Habîb,
9- Ey umulan en hayırlı murad, en yüce gaye olan Maksud ve talep edilmeye, istenmeye en lâyık, en çok aranan Matlub,
10- Ey sevenlerin en yücesi, sevgi gösterenlerin en hayırlısı olan Habîb ve sevilmeye en lâyık, en çok sevilen Mahbub
94- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisine yalvarıp yakaranların duasına cevap veren Mücîb,
2- Ey emrine boyun eğip itaat edenleri seven Habib,
3- Ey kendisini sevenlere rahmetiyle yardımıyla yakın olan Karîb,
4- Ey kendisini murad edip arzulayanları en iyi bilen Alîm,
5- Ey ümit besleyip rahmetini umanlara iyilikle güzellikle mukabele eden Kerîm,
6- Ey kendisine isyan edip karşı gelenlere yumuşaklıkla muamele edip mühlet tanıyan Halîm,
7- Ey yumuşaklık gösterme ve fırsat tanımasında sonsuz hikmetle davranan Hakîm,
8- Ey hüküm ve hâkimiyetinde azameti ve büyüklüğü görünen Azîm,
9- Ey sonsuz azametinde nihayetsiz rahmeti ve has ihsanı görünen Rahîm,
10- Ey ihsan ve kereminin başı ve sonu olmayan ihsanı nihayetsiz olan Kadîm
5 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bütün sebepleri halkeden, her şeyin var olup vazifesini görmesi için şartları hazırlayan Müsebbib,
2- Ey sevgili kullarını kendine yakın eden, kurbu ile şereflendiren, bütün yakınlıklar iradesiyle olan Mukarrib,
3- Ey istediğinin yerine istediğini koyan, ard arda gelen gece ve gündüz, mevsim ve aylar, irade ve takdiriyle olan, yapılan işleri bütün iyilik ve kötülüğüyle tartan Muakkıb,
4- Ey dilediğini dilediği yöne çeviren, kalpleri, suretleri, gece ve gündüzü değiştiren, bütün mevcudatı çevirip döndüren Mukallib,
5- Ey her şeyi bir miktar ve ölçü ve ahenk içinde yaratan, her şeyin her parçasını o şeye uygun yapan Mukaddir,
6- Ey her şeyi tertip ve düzenli yaratan, yerli yerine koyan Mürettib,
7- Ey iyiliğe, güzelliğe, rahmetine, Cennet’e kullarını teşvik eden rağbetlerini artıran Muraggıb,
8- Ey şuur sahiplerine güzel öğütler veren, peygamberler ve kitaplar vasıtasıyla kullarına vazifelerini hatırlatan, Müzekkir,
9- Ey her şeyi var eden, istediği şeyi “ol” demesiyle vücuda getiren, yoktan var eden Mükevvin,
9- Ey her şeyi var eden, istediği şeyi “ol” demesiyle vücuda getiren, yoktan var eden Mükevvin,
10- Ey tasavvur edilen her büyük şeyin nihayet derece üstünde olan, kibriya ve büyüklüğünü her şeyde ve bütün kâinatta gösteren Mütekebbir,
96- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün sesleri birden işiten, hiçbir ses kendisini başka bir sesi duymaktan alıkoyamayan, meşgul edemeyen,
2- Ey hiçbir fiil kendisini başka bir fiili görmekten men edemeyen, bütün işleri sonsuz sür’at içerisinde nihayet kolaylıkla yapan,
3- Ey hiçbir sözü başka bir sözü söylemesine mani olmayan, hadsiz kimselerle aynı zamanda konuşabilen, herkese bir çeşit hitabı bulunan,
4- Ey birinin ihtiyacına cevap vermek, kendisini başkasının ihtiyacına cevap vermekte yanlışlığa sevk etmeyen, bütün isteklere, dualara, suallere aynı anda cevap veren,
5- Ey ısrarcıların ısrarı, istek sahiplerinin gayreti kendisini asla usandırmayan, onlara devamlı cevap veren,
6- Ey mü’minlerin gönüllerini İslamiyet’le genişleten, teslimiyetle ferah verip göğüslerindeki sıkıntı ve kederi gideren, ilimle aydınlatan,
7- Ey kalbi kırıkların, tevazu ehlinin kalplerine zikriyle huzur veren, tatmin eden
Ey kendisini arzulayıp şevk duyanların kalbinden gitmeyen, kaybolmayan, her zaman hazır olan,
9- Ey kendisini arzulayıp isteyenlerin son gayesi, yegâne muradı, en ileri arzusu,
10- Ey bütün âlemlerde hiçbir yerde hiçbir şey kendisinden gizli kalmayan,
97- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ilmi ezelî olan, her şeyi ilmiyle geçip, her bir şeyden önce gelen,
2- Ey vaadi doğru olan, verdiği her sözde sâdık olan,
3- Ey eserlerinde lûtfu zahir olan, keremi apaçık görülen,
4- Ey emri her şeye galip gelen, bütün eşyaya hükmü geçen,
5- Ey kitabı, âyetleri, kanunları muhkem ve sağlam olan
6- Ey irâde ettiği kazâ ve kaderi mutlak surette gerçekleşen
7- Ey Kur’an-ı en yüksek ve şerefli, yüce ve muteber olan
8- Ey mülkünün başlangıcı ve sonu olmayan, saltanatı kadîm
9- Ey fazıl ve keremi daim olan, gelen geçen nimetler fazlının bekâsını gösteren,
10- Ey makamı en büyük ve yüce, bütün mevcudat isimlerinin tecellisini gösteren, Arş-ı azim sahibi olan Zat-ı zül-celâl,
98 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sahip çıkan, terbiye edenlerin ve tevehhüm edilen batıl Rabların, gerçek ve mutlak Rabbi,
2- Ey hayır ve bereket kapılarını açan,
3- Ey bütün sebepler kudretiyle hâsıl olan gerçek tesir sahibi,
4- Ey sevaplar bağışlayan, iyiliklerin karşılığını gerçek mânâda yalnız kendisi verebilen,
5- Ey doğruları ilham eden, her mahlûka vazifesini ilhamla bildiren,
6- Ey bulutları inşa eden, istediği zaman gökyüzünü bulutlarla dolduran,
7- Ey cezalandırması ağır, azap ve ikâbı çok şiddetli olan,
8- Ey hesabı çok seri, sonsuz sür’at içinde hesaba çeken,
9- Ey herkesin dönüşü kendisine olan,
10- Ey günahları bağışlayan mağfiret eden Gafur, tevbeleri kabul eden Tevvâb
99 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arzı niyaz ediyorum.
1- Ey bizi terbiye eden sahip çıkan Rabbimiz,
2- Ey hak mabudumuz olan İlâhımız,
3- Ey malikimiz ve efendimiz olan Seyyidimiz,
4- Ey velimiz sahibimiz olan Mevlâmız,
5- Ey bize nusret veren, yardım eden Nasırımız,
6- Ey bizi koruyan, hıfzeden Hafızımız,
7- Ey bize güç ve kuvvet veren Kadirimiz,
8- Ey bize nimet veren, rızıklandıran Râzıkımız,
9- Ey bize yol gösteren, hidayet eden Delîlimiz,
10- Ey bize imdat eden, feryadımıza koşan Mugîsimiz
100-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdat etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
Allah’ım,
Ey Rabbimiz sen bizi Cehennem ateşinden halâs eyle, kurtar, necat ver.
Affının hürmetine azaptan koruyan ey Mücîr, fazlının bereketine çok bağışlayan ey Gaffar, bize afiyet ihsan eyle, bizi affet, ebrar denilen iyilerle pâk mukaddes diyarın olan Cennet’e idhâl eyle.
Efendimiz ve ser tacımız olan Muhammed (A.S.M) âl ve ashabına, bu şerefli, büyük ve yüce, şirin ve latif isim ve sıfatlarının hakkı ve hürmeti için Muhammed’in (A.S.M) hasenatı adedince salât ve selâm indirmeni Senden niyaz ediyorum ve istiyorum.
Bismillah, Hasbiyallah (Allah bana kâfi), Lâ ilahe ilâllah, Şehidallah (Allah herşeye şâhid), Kul Hüvallah, Mâşaallah, Rabbiyallah (Rabbim Allah’tır), Tebârekallah (Allah’ın sânı herşeyden yücedir), Teâlâllah (Akla gelen herşeyden Allah üstündür âlîdir), Tevekkeltü alâllah (Allah’a tevekkül edip güveniyorum), Feseyekfîkehumullah (Allah herşeye karşı sana kâfidir) ve Hüve’s-semîu’l Alîm (O herşeyi en iyi işiten ve bilendir).
Sen aczden ve şerikten, münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin El-aman, elaman
en aczden ve şerikten, münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin El-aman, elaman!
Ben senin medih ve senanı saymakla bitiremem, övgüne gücüm yetmez, sen ancak kendini sena ettiğin gibisin ya Allah, ya Rahman, ya Rahîm, ya Gafur, ya Şekûr, sana kendi hakkında saydığın Esmâ-i Hüsnân, âlî sıfatların ve eksiksiz sözlerin olan kelimât-ı tâmmenle yalvarıyorum bana, anne ve babama, Üstadım Said Nursî’ye, Risale-i Nur talebelerine ve cümle diri-ölü mü’min ve mü’minâta, erkek ve kadın bütün Müslümanlara mağfiret et, günahlarını bağışla. Bize öyle bir rahmet et ki başkalarının merhametine muhtaç olmayalım, dönüp bakmayalım, rahmetinle mest olalım, hacetlerimizi gider, dünya ve ahirette bütün isteklerimizi bize ver.
Dünyadan ayrılırken, her şeyi bırakıp müfarakât ederken, son nefesimizde bize saadet, şehâdet, alın aklığı, ikram, keramet ihsan eyle, hüsn-ü hatime ver.
Efendimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselama bizim ona yapamadığımız lâyık ve müstehak olduğu her mükâfatı ver.
Bizi bize, nefsimize, mahlûkatın hiç birisine göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa bırakma, hiç kimseye havale etme!. Halimizi tavrımızı ıslah et, işlerimizi yoluna koy. Bizi uyku bilmez, gafil olmaz gözünle gözet, koru, bizi karşı gelinmez kuvvet ve desteğinle muhafaza eyle! Ey celâl ve ikram sahibi!.
Bizden ve üzerinde bu isimleri taşıyanlardan, cin ve ins ve şeytanların şer ve âfetini, yer sarsıntısını, dağların korku ve haşyetten dağılıp yıkılmasını, tâûn ve veba âfetini, kötü nazarları, vücut ağrılarını ve diğer bütün âfetleri uzak eyle, bizi her şer ve kötülükten muhafaza et, Ey Erhamürrâhimîn sen bizi rahmetinin hürmetine dünya ve âhirette selâmet ve afiyet ve hayırla rızıklandır.
Firkatin sonu vuslattır. Fitne uyuyan yılana benzer, uyandırmaya gelmez. Fütüvvet erlere yaraşır. Gafletin sonu nedamettir. Gaibe hükmolunmaz. Ata Sözleri
Akıl aya, marifet güneşe, ilim de yıldıza benzer. Dünyada bulut ve yağmur var.Kaygı, buluta; g9zyaşı yağmura benzer. Makalat Hacı Bektaş Veli esad Coşan sy.34.
Dünya sevgisi her hatanın başı onu terk etmek ise ibadetin esasıdır. Yani,dünyayı sevmek bütün günahların başıdır; dünyayı terk etmek ise bütün ibadetlerin başıdır. Makalat.sy.56.
Sırr-ı inna a'tayna :...Bediüzzaman'ın r.a. cifir hesabıyla yakın bir gelecekte din düşmanlarının büyük bir tokat yiyeceklerine ve İslam'ın önünün açılacağına dair müjdeli haberi çıkardığı inna A'tayna suresinin ayetlerinde gizli işareti bulunan mana. Risale-i Nur'un Büyük Lügatı sy.1012.
Tarihte ilk kez, insan aklı yalnızca üretim sürecinin belirleyici bir unsuru olmakla kalmamış, doğrudan bir üretim gücü olmuştur. Sosyal Medya Endüstrisi.sy.87.
Eger teknoloji ürünlerini ücretsiz kullanıyorsanız, ürün sizsiniz. Sosyal medya uygulamaları modern toplumu geliştirmiyor.O'na meydan okuyor. Sosyal Medya Endüstrisi.
Taleb ettiğin şeyde, Allah c.c. sana yardım etmediği zaman Mahluk için, ona bir yol yoktur. Eğer, O seni her bir gidiş yerinde irşad etmezse Saparsın Gök delil olsa bile. Berika cilt 1.sy.434.
Eğer, meselâ ev yapımı, giysi alımı ve benzeri şeyler maksadıyla dünyası için harcamada bulunmuş olsa bu, haram değildir, yeter ki şu üç şeyden uzak durabilsin . Tenbihul Gafilin Bostanü'l Arifin sy 446.
a) Kazancını harâm dan elde etmemiş olsun, haram dan uzak bulunsun. b)Herhangi bir müslümana veya azınlıklardan birine zulmetmemiş olsun, ezmemiş olsun. Böyle yaparsa yine yanlıştır. c) Allah c.c. ın farzlarından herhangi birisini ihmal etmemiş olsun,ihmal ederse olmaz. İşte bu üç noktaya dikkat ettikten sonra hiç bir sakınca söz konusu değildir. Tenbihü'l Gafilin Bostanü'l Arifin sy.447.
Genetik Kavramlar Sözlüğü ve Genetik Çalışmaların Kronolojik Tarihi Hazırlayan: Gökçe Ok Genetik Kavramlar Sözlüğü
Adaptasyon: Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri.
Adenin: Adenintimin protein çiftinin bir azotlu bir bileşeni.
Alel: Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri.
Aminoasit (aa): Proteinlerin yapı taşıdır. Bir aminoasit, amino grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH) taşıyan bileşiklerdir. Çok sayıda aminoasit peptid bağları ile bağlanarak proteinleri oluşturur. 20 ayrı türü vardır. Vücudumuzdaki proteinlerin hangi aminoasitlerden oluşacağını genlerimiz belirler.
Antikodon: tRNA'daki üçlü baz dizilişi.
BAC (bakteriyel yapay kromozom): DNA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde.
Biyoteknoloji: Özellikle DNA ve hücreyle ilgili konularda kullanılan biyolojik tekniklere verilen ad.
Cenin: Gelişmenin erken dönemindeki embriyoya verilen ad
Crossing-over: Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen mayoz bölünmenin profaz-I safhasında oluşan tetratların kromatitleri arasındaki parça değişimi.
CDNA: Tamamlayıcı DNA. Haberci RNA şablonundan sentezlenerek elde edilen DNA şeklinde de tanımlanabilir.
Deoksiribonukleik asit (DNA): Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül.
Deoksiribonukleotid: DNA'nın yapıtaşı olan molekül.
Deoksiriboz: C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker. Genel adı pentoz olan monosakkarit.
Dihibrit: İki karakter bakımından melez olan bireylere verilen ad.
Dominant: Baskın gen.
Döllenme: Yumurta ve spermin birleşmesi.
Domain: Bir protein içerisinde bulunan ve kendine ait bir fonksiyona sahip bölüm. Tek bir protein içindeki domain bölümleri, hep birlikte proteinin total fonksiyonunu belirler.
Enzim: Hücre içinde üretilen ve bütün hayat olatlarını başlatan, hızlandıran, protein yapısındaki katalizör proteinlere verilen ad. Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşme sürecini hızlandırır, ancak sürecin oluş biçimini etkilemezler.
Eşeyli üreme: Farklı iki eşey hücresinin birleşmesiyle bir canlı oluşması.
Eşeysiz üreme: Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını sağlayan üreme şeklidir.
Elektroforesis: DNA parçacıkları ya da proteinler gibi iri molekülleri, benzeri moleküllerle bir arada bulunduğu karışımlarından ayrıştırmakta kullanılan bir yöntem.
Fiziksel harita: DNA'daki kalıtıma bağlı olmayan, yani her DNA'da bulunan tanımlanabilir nirengi noktalarını gösteren tablo. İnsan genleri için en ayrıntısız fiziksel harita 23 kromozomun eklemlenmelerini gösterir. En ayrıntılısıysa kromozomlardaki nükleotid dizilerini gösterir.
Fosfodiester bağı: DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Gamet: Erkek ve dişi üreme hücresine verilen ad.
Gen: DNA molekülünün ortalama 1500 nükleotitten oluşmuş canlının kalıtsal özelliklerinden herhangi birini taşıyan parçası. Kalıtımın temel fiziksel ve işlevsel birimi. Her gen, protein veya RNA molekülü gibi özel bir işlev taşıyan kromozomların belli bir noktasındaki nükleotid dizilerinden oluşur.
Gen Ailesi: Benzer ürünler veren ve birbiriyle yakından ilintili genlerin meydana getirdiği grup.
Gen Haritalaması: Bir DNA molekülündeki genlerin göreceli konumlarının belirlenmesi. Bu haritalamada hangi genin bir diğerine göre molekülün neresinde yar aldığı ve aralarında neler bulunduğu belirlenir.
Gen Tedavisi: Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Genetik Kod: mRNA boyunca üçlü gruplar halinde bulunan ve protein sentezleme sırasında üretilen aminoasit dizilerinin düzenini belirleyen nükleotid dizileri.
Genetik: Belirli kalıtsal özelliklerin örüntüsünü inceleyen bilim dalı.
Genom: Her bir canlının kromozomlarında yer alan kalıtsal malzeme.
Genom Projesi: İnsanın ya da başka canlıların genomlarının tamamının ya da bir kısmının haritasını ve diziliş biçimlerini saptamayı hedeflemeye yönelik araştırmalar.
Haploid: Olgun bir üreme hücresinde bulunan kromozom sayısı, vücut hücrelerinin sahip olduğu kromozom sayısının yarısına sahiptir. Kromozom sayısının yarıya inmesi sonucu oluşan "n" sayıda kromozom taşıyan hücrelere haploid hücre denir.
Heterosis: (melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük.
Hibrit: Melez
Hibridizasyon (Melezleme): Birbirini bütünleyen iki DNA zincirinin bir araya gelerek ikili sarmal biçimindeki molekülü oluşturması.
Homolog kromozom: Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlar.
Islah: Bitki yada hayvanlarda türün iyileştirilmesi işlemi.
Klon: Genetik olarak birbirinin aynı olan canlılar.
Kodon: Özel bir aminoasiti şifreleyen üç nükleotitten oluşan mRNA üzerindeki birim.
Kromotin iplik: Dinlenme halindeki ökaryot hücrenin çekirdeğinde bulunan kromozomların karmaşık hali.
Kromozom: Prokaryot ve ökaryot hücrelerde üzerlerinde genleri taşıyan DNA ve nükleoproteinden oluşmuş yapı. Hücrenin kendi kendini eksiksiz olarak kopyalanmasına yarayan tüm bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan DNA molekülleri.
Kilobase: 1000 nükleotidlik DNA parçalarını esas alan ölçü birimi.
Klon Bankası (Genom arşivi): Bir canlının tüm genomunu temsil eden DNA parçacıklarının klonları.
Lokus: Kromozomların üzerlerinde genlerin bulunduğu özel yerler.
Melez: Herhangi bir karakter yönünden farklı iki arı dölün çaprazlanması sonucu oluşan heterozigot döl.
Metabolizma: Canlı organizmanın hücreleri içinde meydana gelen ve enzimlerle kontrol edilen olayların hepsi. Metabolizma ile enerji üretimi ve madde yapımı gerçekleştirilir. ATP üretimi ve protein sentezi iki önemli metabolik reaksiyondur.
Modifikasyon: Çevre etkileriyle canlıların fenotiplerinde meydana gelen değişiklikler. Monohibrit: Tek karakter bakımından melez.
Mutaston: Canlılarda çevre şartlarıyla meydana gelen ve kalıtsal olan DNA dizisinde ortaya çıkan ve kalıtımla aktarılabilen değişiklik.
Nükleoprotein: proteinlerin nükleik asitlerle kurduğu moleküler birlik.
Nükleotid: Nukleik asitlerin (DNA, RNA) yapı birimleri.
Nukleus (Çekirdek): Hücredeki genetik malzemeyi barındıran kısım.
Onkogen: Bazı türleri kanserle de ilişkili olan bir gen. Onkogenlerin çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak hücrelerin büyüme hızını etkiler.
Partenogenez: Yumurtanın döllenme olmaksızın gelişerek yeni canlı meydana getirmesi.
Plazmid: Bakteri sitoplazmalarında bulunan ve kromozom gibi davranan DNA'lar.
Polipeptid: Protein molekülünün yapısında bulunan aminoasit zincirlerinin bir parçası.
Protein: Yapısında karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi elementleri bulunduran temel moleküllerdir. Aminoasitlerin peptid bağlarıyla birleşmesinden oluşur. Belli bir sırada dizilmiş bir veya birkaç aminoasit zincirinden oluşan büyük moleküller. Bu dizilişi genetik kodlamadaki nükleotidler belirler. Proteinler vücudumuzdaki hücrelerin, dokuların ve organların oluşması, işlevlerini görebilmesi ve bunu uyum içinde yapmaları için gereklidir. Her proteinin kendine özgü bir işlevi vardır. Sözgelimi hormonlar ve enzimler adlarını duyduğumuz protein türlerinden ikisidir.
Rekombinant DNA: Farklı biyolojik kaynaklardan elde edilen DNA moleküllerinin birleşmesinden oluşan yapı. Hücre sıvısında ve çekirdeğinde bulunan kimyasal bir maddedir. Protein sentezlemesi başta olmak üzere hücre içi kimyasal faaliyetlerde çok önemli bir rolü vardır. Yapısı DNA'ya benzer. Ama her biri farklı işlevlere sahip birkaç cinsi vardır.
Rekombinasyon: Mevcut genlerin yeni genotipleri oluşturacak şekilde bir araya gelmesi.
Replikasyon: DNA'nın kendini eşlemesi.
Resesif gen: Etkisini fenotipte gösteremeyen ve çekinik olan gen.
Allah c.c. a güvenmek gerekir. Tedbir almak, güvensizlik anlamına gelmez. Hz.Ebu Bekir, Hz.Peygamber s.a.v.e küçük bir zararın gemesini bile istemiyordu. Hz. Peygamber,.çevresindekiler için güven kaynağıydı. Riyazü's Salihin Peygamberimizden Hayat Ölçüleri.cilt 1. sy.358.
Ne istediğini açıkça söylemek,istenilen cevabı almanın ön şartıdır. İstikamet, dünya ve ahirette mutluluk demektir. İslamiyeti pek kısa bir şekilde tevhid ve istikamet olarak tarif etmek mümkündür. İstikamet imanın kemalini gösteren bir derecedir. Riyazü's Salihin cilt.1.sy.369.
Yüce Allah c.c. ın yarattıklarının büyüklüğünü, dünyanın bir sonu olduğunu, ahiretin dehşetli durumlarını, dünya ve ahiretin öteki hallerini, nefsin kusurlu oluşunu, onu arındırmayı ve doğruluğa yönlendirmeyi düşünmek. Riyazü's Salihin cilt 1.sy.372.
Bediüzzaman Hazretleri de kendisine hitaben: Kardeşim, benim annem Hz. Hüseyin'den r.a. babam da ,Hz.Hasan'dan r.a. geliyor.Tereddüte mahal yok. İçtimai ve siyasi tesbitler.sy.55.
O zamana yetiştiğiniz zaman, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak manevi kılıç hükmünde i'caz-ı Kur'an'ın nurlarıyla mukabele edilebilir. Hadis-i Şerifini kendisine emir telakki ederek onların tekliflerini kabul etmemiştir. Bediüzzaman Said Nursi.Tarihçe-i Hayat. sy.131.
Ondandır ki Bediüzzaman Hazretleri, İslamiyet binasının dört temel sütununu Siyaset, diyanet, saltanat ve cihad olarak tanımlar. İçtimai ve Siyasi Tesbitler.sy.156.
Sanatta maharet tercih edilir. ...,bütün Sahabiler arasından Üsame bin Zeyd'i kumanda tayin etmesi, "fazilet ve hamiyetten" ziyade ,"liyakat ve maharet" arandığını göstermektedir. İçtimai ve Siyasi Tesbitler sy.239.
Bediüzzaman Hazretlerinin "Avrupa (Batı) üflüyor, biz burada oynuyoruz" tesbitini bir neticesi olarak " müteharrik-i bizzat" olamayıp " müteharrik-i bilvasta " bir hareket olduklarından, ... İçtimai ve Siyasi Tesbitler sy.270.
Devlet ve onun denetimi olmadığı taktirde, fikir ve arzuların birbiriyle çakış8r halde olması, faziletsizlerin faziletlilere, zenginlerinde alimlere üstünlük kurmalarını doğurur. Gazali'de Devlet.sy.37.
Artık eller mallara ve ırzlara uzanır, seviyesizler yüksek, yüksek olanlar da seviyesiz görülür.İşte insanlar arasında bu hallerin vukuunun kesin olması, devlete duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. Gâzâli'de Devlet. sy.37.
Alimlerin bozulması hükümdarın bozulmasını, hükümdarın bozulması ise halkın bozulmasını intac eder. Bu da devletlerin yıkılmasında, halk ve onu idare edenlerle aydınlatanlardaki dini ve ahlaki değerlerin önemini ortaya çıkarmaktadır. Gâzâli'de Devlet sy.40.
Müslümanlar olmasaydı bugünkü batı medeniyeti olmazdı, Kur'an-ı Kerim olmasaydı Rönesans gerçekleşmezdi diye haykıracak güçlü bir ses, tükenmez bir nefes çıkmayacak mı? Çağdaş Dünyada Yeni Düzen Arayışları ve İslâm. Halit Güler.sy.2.
İbrahim a.s. sormuşlar.Seni Allah c.c. neden kendine Halil Dost yaptı? Karşıma iki yol çıktığında daima Allah c.c. Rızası tarafını seçtiğim için demiş. Mahmud Esad Coşan Akra fm.
Abdullah ibni Mes'ud r.a.dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasulullah s.a.v.şöyle buyurmuştur: Kalbinde bir tane ağırlgı kadar imanı olan, cehenneme girmeyecektir, ama kalbinde bir tane ağırlığınca kibir bulunan da cennete girmeyecektir. Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13. sy.167.
Meşayıhtan biri şöyle buyurmuştur:İblis, bedbahtlığına sebep olan beş şey nedeniyle lânete uğramıştır: Birincisi;günahına ikrar etmemiştir. İkincisi;günahına pişman olmamıştır. Üçüncüsü; nefsini tenkit etmemiştir. Dördüncüsü; tevbeyi kendine zorunlu görmemiştir. Beşincisi; Allah c.c. ın rahmetinden ümit kesmiştir. Ruhu'l Furkan Tefsiri Cilt 13.sy.171.
Âdem (Aleyhisselâm)ise beş şey sebebiyle saâdete ermiştir ki bunlar da; günahını ikrar etmesi,İkrar etmesi, pişmanlık çekmesi, nefsini tenkit etmesi, tevbede acele davranması ve Allah c.c. ın rahmetinden ümit kesmemesidir! Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13. sy.172.
Kibir göstermek, şehvet düşkünlüğünden daha çetindir. Şehvetten kaynaklanan günahta af yer bulur. Ama kibirden doğan günahta iman yok olur. Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13. sy.221.
Rasulullah s.a.v."şairin söylediği en doğru söz, Lebid'in: "Agah olun! Allah c.c.tan başka her şey batıldır, Her nimet çaresiz elden çıkacaktır. sözüdür. (Ankaravi, Şerh-i mesnevi:1/333) buyurmuştur. Yani agah olun! Her şey ki Hakk Te'ala'dan gayrı ola,batıldır ve her nimet,çaresiz yok olmaya mahkumdur. Ruhu'l Furkan Tefsiri Cilt 13. sy.270.
Bir şeyi dilediğin zaman orta git, zira, İşlerinin ortalarının iki ucuda kötüdür! Adalet;bir şeyi, kendisi için tayin edilen hudutları çerçevesinde saklı tutup korumak ve yerine koymaktır. Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13.sy.297.
temâşâgâhına göndermek olan mevtâlûd, ibretnümâ bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Firavunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden sâhile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sâhiline atılacağını, mu’cizâne bir işaret-i gaybiye ifade eder. Meselâ, -1- Benî İsrâil’in oğullarının kesilip, kadın ve kızlarını hayatta bırakmak, bir Firavun zamanında yapılan bir hâdise ünvânıyla, Yahudî milletinin ekser memleketlerde her asırda mâruz olduğu müteaddit katliamları, kadın ve kızları hayat-ı beşeriye-i sefîhânede oynadıkları rolü ifade eder. -2- Yahudîlere müteveccih şu iki hükm-ü Kur’ânî, o milletin hayat-ı içtimâiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müthiş düstur-u umumiyi tazammun eder ki: Hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa’y ü ameli, sermâye ile mübâreze ettirip, fukarâyı zenginlerle çarpıştıran muzaaf ribâ yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud’a ile cem-i mâl eden o millet olduğu gibi, mahrum kaldıkları ve dâimâ zulmünü gördükleri hükümetlerden ve gàliplerden intikamlarını almak için her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor. Meselâ, -3- "Eğer doğru iseniz, mevti isteyiniz. Hiç istemeyeceksiniz." İşte meclis-i Nebevîde küçük bir cemaatin cüz’î bir hâdise ünvânıyla, milel-i insaniye içinde hırs-ı hayat ve havf-ı memâtla en meşhur olan millet-i Yehûdun tâ kıyâmete kadar lisân-ı halleri, mevti istemeyeceğini ve hayat hırsını bırakmayacağını ifade eder.
1 Kızlarınızı sağ bırakıp yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlardı. (Bakara Sûresi: 49.)
2 Sen Yahudîleri, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun. (Bakara Sûresi: 96.) Onların çoğunun günaha, zulme ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü bir şeydir o yaptıkları! (Mâide Sûresi: 62.) Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez. (Mâide Sûresi: 64.) İsrâiloğullarına Tevrat’ta şöyle bildirdik: "Siz yeryüzünde iki kere fesad çıkaracaksınız. (İsrâ Sûresi: 4.) Bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin. (Bakara Sûresi: 60; A’râf Sûresi: 7.)
Meselâ , şu ünvanla o milletin mukadderât-ı istikbâliyesini umumi bir sûrette ifade eder. İşte şu milletin seciyelerinde ve mukadderâtında münderîc olan şöyle müthiş desâtir içindir ki, Kur’ân, onlara karşı pek şiddetli davranıyor. Dehşetli sille-i te’dib vuruyor. İşte şu misâllerden kıssa-i Mûsâ Aleyhisselâm ve benî İsrâil’in sâir cüz’lerini ve sâir kıssalarını bu kıssaya kıyas et. Şimdi, şu Dördüncü Işıktaki i’câzî lem’a-i îcâz gibi Kur’ân’ın basit kelimâtlarının ve cüz’î mebhaslarının arkalarında pekçok lemeât-ı i’câziye vardır; ârife işaret yeter. BEŞİNCİ IŞIK: Kur’ân’ın makàsıd ve mesâil, maânî ve esâlîb ve letâif ve mehâsin cihetiyle câmiiyet-i hârikasıdır. Evet, Kur’ânı Mu’cizü’l-Beyânın sûrelerine ve âyetlerine ve hususan sûrelerin fâtihalarına; âyetlerin mebde’ ve makta’larına dikkat edilse, görünüyor ki, belâgatların bütün envaını, fezâil-i kelâmiyenin bütün aksâmını, ulvî üslupların bütün esnâfını, mehâsin-i ahlâkiyenin bütün efrâdını, ulûm-u kevniyenin bütün fezlekelerini, maarif-i İlâhiyenin bütün fihristelerini, hayat-ı şahsiye ve içtimâiye-i beşeriyenin bütün nâfi düsturlarını ve hikmet-i âliye-i kâinatın bütün nurânî kanunlarını cem’ etmekle beraber, hiçbir müşevveşiyet eseri görünmüyor. Elhak, o kadar ecnâs-ı muhtelifeyi bir yerde toplayıp bir münâkaşa, bir karışık çıkmamak, kahhâr bir nizâm-ı i’câzînin işi olabilir. Elhak, bütün bu câmiiyet içinde şu intizam ile beraber geçmiş yirmi dört Sözlerde izah ve ispat edildiği gibi, cehl-i mürekkebin menşei olan âdiyât perdelerini keskin beyânâtıyla yırtmak, âdet perdeleri altında gizli olan hârikulâdeleri çıkarıp göstermek ve dalâletin menbaı olan tabiat tâğutunu, bürhanın elmas kılıncıyla parçalamak ve gaflet uykusunun kalın tabakalarını ra’d-misâl sayhalarıyla dağıtmak ve felsefe-i beşeriyeyi ve hikmet-i insaniyeyi âciz bırakan kâinatın tılsım-ı muğlâkını ve hilkat-i âlemin muammâ-i acîbesini feth ve keşf etmek, elbette hakikatbîn ve gaybâşinâ ve hidâyetbahş ve haknümâ olan Kur’ân gibi bir mu’cizekârın hârikulâde işleridir. Evet, Kur’ân’ın âyetlerine insaf ile dikkat edilse görünüyor ki, sâir kitaplar gibi bir iki maksadı tâkip eden tedricî bir fikrin silsilesine benzemiyor; belki, def’î ve âni bir tavrı var ve ilkà olunuyor bir gidişâtı var ve beraber gelen herbir tâifesi müstakil olarak uzak bir yerden ve gayet ciddî ve ehemmiyetli bir muhâberenin tek tek, kısa kısa bir sûrette geldiğinin nişanı var. Evet, kâinatın Hàlıkından başka kim var ki, bu derece kâinat ve Hàlık-ı kâinatla ciddî alâkadar bir muhâbereyi yapabilsin, hadsiz derece haddinden çıkıp Hàlık-ı Zülcelâli kendi keyfiyle söyleştirsin, kâinatı doğru olarak konuştursun. Evet, Kur’ân’da Kâinat Sâniinin pek ciddî ve hakiki ve ulvî ve hak olarak konuşması ve konuşturması görünüyor; taklidi îmâ edecek hiçbir emâre bulunmuyor. O söyler ve söylettirir. Farz-ı muhâl olarak, Müseylime gibi hadsiz derece haddinden
Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu. (Bakara Sûresi: 61.)
çıkıp taklidkârâne o izzet ve ceberût sahibi olan Hàlık-ı Zülcelâlini kendi fikriyle konuşturup ve kâinatı onunla konuştursa, elbette binler taklid emâreleri ve binler sahtekârlık alâmetleri bulunacaktır. Çünkü, en pest bir halinde, en yüksek tavrı takınanların her hâleti taklidçiliğini gösterir. İşte şu hakikati kasem ile ilân eden, ’ya bak, dikkat et. ÜÇÜNCÜ ŞUA Kur’ânı Mu’cizü’l-Beyânın ihbarât-ı gaybiyesi ve her asırda şebâbiyetini muhafaza etmesi ve her tabaka insana muvâfık gelmesiyle hâsıl olan i’câzdır. Şu Şuâ-ın Üç Cilvesi var. BİRİNCİ CİLVE: İhbarât-ı gaybiyesidir. Şu cilvenin Üç Şavkı var. BİRİNCİ ŞAVK: Mâziye âit ihbarât-ı gaybiyesidir. Evet, Kur’ân-ı Hakîm, bilittifak ümmî ve emîn bir zâtın lisâniyle zaman-ı Âdem’den tâ Asr-ı Saadete kadar, enbiyâların mühim hâlâtını ve ehemmiyetli vukuâtını öyle bir tarzda zikrediyor ki, Tevrat ve İncil gibi kitapların tasdiki altında gayet kuvvet ve ciddiyetle ihbar ediyor. Kütüb-ü sâlifenin ittifak ettikleri noktalarda muvâfakat etmiştir. İhtilâf ettikleri bahislerde, musahhihâne hakikat-i vâkıayı faslediyor. Demek, Kur’ân’ın nazar-ı gaybbînîsi, o kütüb-ü sâlifenin umumunun fevkınde, ahvâl-i mâziyeyi görüyor ki, ittifakî meselelerde musaddıkàne onları tezkiye ediyor, ihtilâfî meselelerde musahhihâne onlara faysâl oluyor. Halbuki, Kur’ân’ın vukuât ve ahvâl-i mâziyeye dâir ihbarâtı aklî bir iş değil ki, akıl ile ihbar edilsin; belki, semâa mütevakkıf nakildir. Nakil ise, kıraat ve kitâbet ehline mahsustur. Dost ve düşmanın ittifakıyla, kıraatsiz, kitâbetsiz, emânetle mâruf, ümmî lâkabıyla mevsuf bir zâta nüzûl ediyor. Hem o ahvâl-i mâziyeyi öyle bir sûrette ihbar eder ki, bütün o ahvâli görür gibi bahseder. Çünkü, uzun bir hâdisenin ukde-i hayatiyesini ve ruhunu alır, maksadına mukaddeme yapar. Demek, Kur’ân’daki fezlekeler, hulâsalar gösteriyor ki, bu hulâsa ve fezlekeyi gösteren, bütün mâziyi bütün ahvâli ile görüyor. Zîrâ, bir zâtın bir fende veya bir san’atta mütehassıs olduğu, hulâsalı bir sözle, fezlekeli bir san’atçıkla, o şahısların maharet ve melekelerini gösterdiği gibi; Kur’ân’da zikrolunan vukuâtın hulâsaları ve ruhları gösteriyor ki, onları söyleyen, bütün vukuâtı ihâta etmiş, görüyor-tâbir câiz ise-bir maharet-i fevkalâde ile ihbar ediyor.
Kayan yıldıza yemin olsun • ki, Peygamberiniz ne şaştı, ne de bâtıla inandı. • O kendi keyfine göre de konuşmaz. • O ancak kendisine vahyolunanı söyler. (Necm Sûresi: 1-4.)
İKİNCİ ŞAVK: İstikbâle âit ihbarât-ı gaybiyesidir. Şu kısım ihbarâtın çok envaı var. Birinci kısım hususidir, bir kısım ehl-i keşif ve velâyete mahsustur. Meselâ Muhyiddin-i Arabî, -1- sûresinde pekçok ihbarât-ı gaybiyeyi bulmuştur. İmâm-ı Rabbânî, sûrelerin başındaki mukattaât-ı huruf ile çok muâmelât-ı gaybiyenin işaretlerini ve ihbarâtını görmüştür ve hâkezâ. Ulemâ-i bâtın için Kur’ân, baştan başa ihbarât-ı gaybiye nevindendir. Biz ise, umuma âit olacak bir kısmına işaret edeceğiz. Bunun da pekçok tabakàtı var; yalnız bir tabakadan bahsedeceğiz. İşte, Kur’ân-ı Hakîm, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma der: Haşiye -2-
1 Elif lâm mim. • Rumlar mağlûp düştüler. (Rum Sûresi: 1-2.) Haşiye Bu gaybdan haber veren âyetler pek çok tefsirlerde izah edilmesinden ve eski harfle tâb etmek niyeti müellifine verdiği acelelik hatâsından, burada izahsız ve o kıymettar hazîneler kapalı kaldılar.
2 Sabret, şüphesiz Allah’ın vaadi haktır. (Rum Sûresi: 60; Mü’min Sûresi: 55, 77.) İnşaallah hepiniz emniyet içinde ve saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid-i Harâma gireceksiniz. (Fetih Sûresi: 27.) Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resûlünü hidâyet ve hak din ile gönderen Odur.(Fetih Sûresi: 28.) Fakat bu mağlûbiyetlerinden sonra, birkaç yıl içinde gàlip geleceklerdir. Hüküm Allah’ındır. (Rum Sûresi: 3-4.) Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler: • Hanginiz cinnete uğramış? (Kalem Sûresi: 5-6.) Yoksa onlar "O bir şâirdir; biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz" mu diyorlar? • Sen "Bekleye durun," de. "Ben de sizinle bekliyorum." (Tûr Sûresi: 30-31.) Allah seni insanlardan korur. (Mâide Sûresi: 67.) Eğer bunu yapamazsanız-ki aslâ yapamayacaksınız. (Bakara Sûresi: 24.) Ölümü aslâ isteyemezler. (Cum’a Sûresi: 7.) Onlara gerek içinde yaşadıkları âlemin her tarafında, gerekse kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz-tâ ki Kur’ân’ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun. (Fussılet Sûresi: 53.) De ki: And olsun, eğer bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi: 88.) Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler; Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar. (Mâide Sûresi: 54.) De ki: Hamd Allah’a mahsustur; O size delillerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. (Neml Sûresi: 93.) De ki: O Rahmân’dır; Ona inandık ve Ona güvendik. Kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz. (Mülk Sûresi: 29.) Sizden imân edip güzel işler yapanlara Allah vaad etmiştir ki, kendilerinden önceki müminleri nasıl kâfirlerin yerine getirdiyse, onları da şimdiki kâfirlerin yerine, yeryüzünde hâkim kılacak, onlar için râzı olduğu İslâm dinini onların kalplerinde sağlamlaştıracak ve korkularını emniyete çevirecektir. (Nur Sûresi: 55.)
gibi çok âyâtın ifade ettiği ihbarât-ı gaybiyedir ki, aynen doğru olarak çıkmıştır. İşte pekçok îtirâzât ve tenkidâta mâruz ve en küçük bir hatâsından dolayı dâvâsını kaybedecek bir zâtın lisânından böyle tereddütsüz, kemâl-i ciddiyet ve emniyetle ve kuvvetli bir vüsûku ihsâs eden bir tarzda, böyle ihbarât-ı gaybiye katiyen gösterir ki, o zât, Üstad-ı Ezelîsinden ders alıyor, sonra söylüyor. ÜÇÜNCÜ ŞAVK: Hakàik-ı İlâhiyeye ve hakàik-ı kevniyeye ve umûr-u uhreviyeye dâir ihbarât-ı gaybiyesidir. Evet, Kur’ân’ın hakàik-ı İlâhiyeye dâir beyânâtı ve tılsım-ı kâinatı feth edip ve hilkat-i âlemin muammâsını açan beyânât-ı kevniyesi, ihbarât-ı gaybiyenin en mühimmidir. Çünkü, o hakàik-ı gaybiyeyi, hadsiz dalâlet yolları içinde istikametle onları gidip bulmak, akl-ı beşerin kârı değildir ve olamaz. Beşerin en dâhî hükemâları o mesâilin en küçüğüne akıllarıyla yetişmediği mâlûmdur. Hem, Kur’ân, gösterdiği o hakàik-ı İlâhiye ve o hakàik-ı kevniyeyi beyândan sonra ve safâ-i kalb ve
tezkiye-i nefisten sonra ve ruhun terakkiyâtından ve aklın tekemmülünden sonra, beşerin ukùlü, "Sadakte" deyip o hakàikı kabul eder. Kur’ân’a, "Barekallah" der. Bu kısmın kısmen On Birinci Sözde izah ve ispatı geçmiştir, tekrara hâcet kalmamıştır. Ammâ ahvâl-i uhreviye ve berzahiye ise, çendan akl-ı beşer kendi başıyla yetişemiyor, göremiyor; fakat, Kur’ân’ın gösterdiği yollar ile onları görmek derecesinde ispat ediyor. Onuncu Sözde, Kur’ân’ın şu ihbarât-ı gaybiyesi ne derece doğru ve hak olduğu izah ve ispat edilmiştir; ona mürâcaat et. İkinci Cilve: Kur’ân’ın şebâbetidir; her asırda taze nâzil oluyor gibi tazeliğini, gençliğini muhâfaza ediyor. Evet, Kur’ân, bir hutbe-i ezeliye olarak umum asırlardaki umum tabakàt-ı beşeriyeye birden hitâb ettiği için, öyle dâimî bir şebâbeti bulunmak lâzımdır. Hem de, öyle görülmüş ve görünüyor. Hattâ, efkârca muhtelif ve istidadca mütebâyin asırlardan her asra göre, güyâ o asra mahsus gibi bakar, baktırır ve ders verir. Beşerin âsâr ve kanunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdil ediliyor. Fakat, Kur’ân’ın hükümleri ve kanunları, o kadar sabit ve râsihtir ki, asırlar geçtikçe daha ziyâde kuvvetini gösteriyor. Evet, en ziyâde kendine güvenen ve Kur’ân’ın sözlerine karşı kulağını kapayan şu asr-ı hazır ve şu asrın ehl-i kitap insanları, Kur’ân’ın hitâb-ı mürşidânesine o kadar muhtaçtır ki, güyâ o hitâb, doğrudan doğruya şu asra müteveccihtir ve -1- lâfzı, -2- mânâsını dahi tazammun eder. Bütün şiddetiyle, bütün tazeliğiyle, bütün şebâbetiyle, -3- sayhasını âlemin aktârına savuruyor. Meselâ şahıslar, cemaatler, muârazasından âciz kaldıkları Kur’ân’a karşı, bütün nev-i beşerin ve belki cinnîlerin de netice-i efkârları olan medeniyet-i hâzıra, Kur’ân’a karşı muâraza vaziyetini almıştır. İ’câz-ı Kur’ân’a karşı sihirleriyle muâraza ediyor. Şimdi, şu müthiş yeni muârazacıya karşı, i’câz-ı Kur’ân’ı,
âyetinin dâvâsını ispat etmek için, medeniyetin muâraza sûretiyle vaz’ ettiği esâsâtı ve desâtirini esâsât-ı Kur’âniye ile karşılaştıracağız. Birinci derecede: Birinci Sözden tâ Yirmi Beşinci Söze kadar olan muvâzeneler ve mîzanlar ve o Sözlerin hakikatleri ve başları olan âyetler, iki kere iki dört eder derecesinde medeniyete karşı Kur’ân’ın i’câzını ve galebesini ispat eder. İkinci derecede: On İkinci Sözde ispat edildiği gibi, bir kısım düsturlarını hulâsa etmektir. İşte, medeniyet-i hâzıra, felsefesiyle hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede nokta-i istinâdı kuvvet kabul eder. Hedefi menfaat bilir. Düstur-u hayatı cidâl tanır. Cemaatlerin râbıtasını unsuriyet ve menfî milliyet bilir. Gàyesi hevesât-ı nefsâniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid etmek için bâzı lehviyât’tır. Halbuki, kuvvetin şe’ni, tecavüzdür. Menfaatin şe’ni, her arzuya kâfi gelmediğinden, üstünde boğuşmaktır. Düstur-u cidâlin şe’ni, çarpışmaktır. Unsuriyetin şe’ni, başkasını yutmakla beslenmek olduğundan, tecavüzdür. İşte, şu medeniyetin şu düsturlarındandır ki, bütün mehâsiniyle beraber, beşerin yüzde ancak yirmisine bir nevi sûrî saadet verip, seksenini rahatsızlığa, sefâlete atmıştır. Ammâ hikmet-i Kur’âniye ise, nokta-i istinâdı kuvvet yerine hak’kı kabul eder. Gàyede, menfaat yerine fazîlet ve rızâ-i İlâhî’yi kabul eder. Hayatta, düstur-u cidâl yerine düstur-u teâvün’ü esas tutar. Cemaatlerin râbıtalarında, unsuriyet ve milliyet yerine râbıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî kabul eder. Gàyâtı, hevesât-ı nefsâniyenin nâmeşrû tecavüzâtına sed çekip ruhu maâliyâta teşvik ve hissiyât-ı ulviyesini tatmin etmektir ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan etmektir. Hakkın şe’ni ise, ittifaktır. Fazîletin şe’ni, tesânüddür. Teâvünün şe’ni, birbirinin imdadına yetişmektir. Dinin şe’ni, uhuvvettir, incizabdır. Nefs-i emmâreyi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni, saadet-i dâreyndir. İşte, medeniyet-i hâzıra, edyân-ı sâbıka-i semâviyeden, bâhusus Kur’ân’ın irşâdâtından aldığı mehâsinle beraber, Kur’ân’a karşı, böyle hakikat nazarında mağlûp düşmüştür. Üçüncü derece: Binler mesâilinden, yalnız numûne olarak üç dört meseleyi göstereceğiz. Evet, Kur’ân’ın düsturları, kanunları ezelden geldiğinden, ebede gidecektir. Medeniyetin kanunları gibi ihtiyar olup ölüme mahkûm değildir; dâimâ gençtir, kuvvetlidir. Meselâ, medeniyetin bütün cem’iyât-ı hayriyeleri ile, bütün cebbârâne şedid inzibat ve nizâmâtlarıyla, bütün ahlâkî terbiyegâhlarıyla, Kur’ân-ı Hakîmin iki meselesine karşı muâraza edemeyip mağlûp düşmüşlerdir.
De ki: And olsun, insanlar ve cinler bir araya toplansalar. (İsrâ Sûresi: 88.)
Meselâ, Kur’ân’ın bu galebe-i i’câzkârânesini bir Mukaddeme ile beyân edeceğiz. Şöyle ki: • İşârâtü’l-İ’câz’da ispat edildiği gibi, bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin mâdeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir. Birinci Kelime: "Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne." İkinci Kelime: "Sen çalış, ben yiyeyim." Evet, hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede havâs ve avâm, yani zenginler ve fakirler, muvâzeneleriyle rahatla yaşarlar. O muvâzenenin esâsı ise, havâs tabakasında merhamet ve şefkat; aşağısında, hürmet ve itaattir. Şimdi, birinci kelime havâs tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir; ikinci kelime avâmı kine, hasede, mübârezeye sevk edip, rahat-ı beşeriyeyi birkaç asırdır selb ettiği gibi; şu asırda, sa’y, sermâye ile mübâreze neticesi, herkesçe mâlûm olan Avrupa hâdisât-ı azîmesi meydana geldi. İşte, medeniyet, bütün cemiyât-ı hayriye ile ve ahlâkî mektepleriyle ve şedid inzibat ve nizâmâtıyla, beşerin o iki tabakasını musâlâha edemediği gibi, hayat-ı beşerin iki müthiş yarasını tedâvi edememiştir. Kur’ân, birinci kelimeyi esâsından vücûb-u zekât ile kal’ eder, tedâvi eder; ikinci kelimenin esâsını hurmet-i ribâ ile kal’ edip, tedâvi eder. Evet, âyet-i Kur’âniye, âlem kapısında durup, ribâya "Yasaktır!" der. "Kavga kapısını kapamak için, ribâ kapısını kapayınız!" diyerek, insanlara ferman eder. Şâkirdlerine, "Girmeyiniz!" emreder. • İkinci esas: Medeniyet, taaddüd-ü ezvâcı kabul etmiyor. Kur’ân’ın o hükmünü, kendine muhâlif-i hikmet ve maslahat-ı beşeriyeye münâfi telâkkî eder. Evet, eğer izdivaçtaki hikmet, yalnız kazâ-i şehvet olsa, taaddüd bilakis olmalı. Halbuki, hattâ bütün hayvanâtın şehâdetiyle ve izdivaç eden nebâtâtın tasdikiyle sabittir ki, izdivâcın hikmeti ve gàyesi, tenâsüldür. Kazâ-i şehvet lezzeti ise, o vazifeyi gördürmek için rahmet tarafından verilen bir ücret-i cüz’iyedir. Mâdem, hikmeten, hakikaten, izdivaç nesil içindir, nevin bekàsı içindir. Elbette, bir senede yalnız bir defa tevellüde kàbil ve ayın yalnız yarısında kàbil-i telâkkuh olan ve elli senede ye’se düşen bir kadın, ekserî vakitte, tâ yüz seneye kadar kàbil-i telkıh bir erkeğe kâfi gelmediğinden, medeniyet pekçok fâhişehâneleri kabul etmeye mecburdur. • Üçüncü esas: Muhâkemesiz medeniyet, Kur’ân kadına sülüs verdiği için âyeti tenkid eder. Halbuki, hayat-ı içtimâiyede ekser ahkâm, ekseriyet itibâriyle olduğundan; ekseriyet itibâriyle bir kadın kendini himâye edecek birisini bulur, erkek ise ona yük olacak ve nafakasını ona bırakacak birisiyle teşrik-i mesâi etmeye mecbur olur. İşte, bu sûrette bir kadın, pederinden yarısını alsa, kocası noksaniyetini temin eder. Erkek, pederinden iki parça alsa, bir parçasını tezevvüc ettiği kadının
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. (Bakara Sûresi: 43.) • Allah alışverişi helâl, fâizi ise haram kıldı. (Bakara Sûresi: 275.)
idaresine verecek; kızkardeşine müsâvi gelir. İşte, adâlet-i Kur’âniye böyle iktizâ eder, böyle hükmetmiştir. Hâşiye 1 • Dördüncü esas: Sanemperstliği şiddetle, Kur’ân, men ettiği gibi; sanemperestliğin bir nevi taklidi olan sûretperestliği de men eder. Medeniyet ise, sûretleri kendi mehâsininden sayıp, Kur’ân’a muâraza etmek istemiş. Halbuki gölgeli, gölgesiz sûretler, ya bir zulm-ü mütehaccir veya bir riyâ-i mütecessid veya bir heves-i mütecessimdir ki; beşeri zulme ve riyâya ve hevâya, hevesi kamçılayıp teşvik eder. Hem Kur’ân, merhameten, kadınların hürmetini muhâfaza için, hayâ perdesini takmasını emreder; tâ hevesât-ı rezîlenin ayağı altında o şefkat mâdenleri zillet çekmesinler, âlet-i hevesât, ehemmiyetsiz bir metâ hükmüne geçmesinler. Hâşiye 2 Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır. Halbuki, âile hayatı, kadın-erkek mâbeyninde mütekàbil hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki, açık saçıklık samimi hürmet ve muhabbeti izâle edip, âilevî hayatı zehirlemiştir. Hususan, sûretperestlik, ahlâkı fena halde sarstığı ve sukùt-u ruha sebebiyet verdiği, şununla anlaşılır: Nasıl ki, merhûme ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrip eder; öyle de, ölmüş kadınların sûretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan sûretlerine hevesperverâne bakmak, derinden derine, hissiyât-ı ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrip eder. İşte şu üç misâl gibi binler mesâil-i Kur’âniyenin herbirisi saadet-i beşeriyeyi dünyada temine hizmet etmekle beraber, hayat-ı ebediyesine de hizmet eder. Sâir meseleleri mezkûr meselelere kıyas edebilirsin. Nasıl, medeniyet-i hâzıra, Kur’ân’ın hayat-ı içtimâiye-i beşere âit olan düsturlarına karşı mağlûp olup Kur’ân’ın i’câz-ı mânevîsine karşı hakikat noktasında iflâs eder; öyle de, medeniyetin ruhu olan felsefe-i Avrupa ve hikmet-i beşeriyeyi hikmet-i Kur’ân’la, yirmi beş adet Sözlerde, mîzanlarla iki hikmetin muvâzenesinde, hikmet-i felsefiye âcize ve hikmet-i Kur’âniyenin mu’cize olduğu katiyetle ispat edilmiştir. Nasıl ki, On Birinci ve On İkinci Sözlerde, hikmet-i felsefiyenin aczi ve iflâsı; ve hikmet-i Kur’âniyenin i’câzı ve gınâsı ispat edilmiştir; mürâcaat edebilirsin. Hem, nasıl medeniyet-i hâzıra, hikmet-i Kur’ân’ın ilmî ve amelî i’câzına karşı mağlûp oluyor; öyle de, medeniyetin edebiyat ve belâğatı da Kur’ân’ın edeb ve belâgatına karşı nisbeti, öksüz bir yetimin muzlim bir hüzün ile ümitsiz ağlayışı; hem
Hâşiye 1 Mahkemeye karşı ve mahkemeyi susturan lâyiha-i temyizin müdâfaâtından bir parçadır; bu makama hâşiye olmuş. "Ben de adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon insanların hayat-ı içtimâiyesinde en kudsî ve hakikatli bir düstur-u İlâhîyi, üç yüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinâden ve bin üç yüz elli sene zarfında geçmiş ecdâdımızın îtikadlarına iktidâen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette, rûy-i zeminde adâlet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir."
Hâşiye 2 Tesettür-ü nisvan hakkında Otuz Birinci Mektubun Yirmi Dördüncü Lem’ası gayet katî bir sûrette ispat etmiştir ki, "Tesettür, kadınlar için fıtrîdir; ref-i tesettür, fıtrata münâfidir."
süflî bir vaziyette sarhoş bir ayyaşın velvele-i gınâsının (şarkı demektir) nisbeti ile ulvî bir âşığın muvakkat bir iftiraktan müştâkàne, ümitkârâne bir hüzün ile gınâsı (şarkısı); hem, zafer veya harbe ve ulvî fedâkârlıklara sevk etmek için teşvikkârâne kasâid-i vataniyeye nisbeti gibidir. Çünkü, edeb ve belâgat, tesir-i üslup itibâriyle ya hüzün verir, ya neşe verir. Hüzün ise, iki kısımdır: Ya fakdü’l-ahbabdan gelir, yani ahbabsızlıktan, sahipsizlikten gelen karanlıklı bir hüzündür ki, dalâletâlûd, tabiatperest, gafletpîşe olan medeniyetin edebiyatının verdiği hüzündür. İkinci hüzün, firâkü’l-ahbabdan gelir. Yani ahbab var; firâkında müştâkàne bir hüzün verir. İşte şu hüzün, hidâyetedâ, nurefşân Kur’ân’ın verdiği hüzündür. Ammâ neşe ise, o da iki kısımdır: Birisi, nefsi hevesâtına teşvik eder; o da tiyatrocu, sinemacı, romancı medeniyetin edebiyatının şe’nidir. İkinci neş’e, nefsi susturup, ruhu, kalbi, aklı, sırrı, maâliyâta, vatan-ı aslîlerine, makarr-ı ebedîlerine, ahbab-ı uhrevîlerine yetişmek için latîf ve edebli mâsumâne bir teşviktir ki; o da Cennet ve saadet-i ebediyeye ve rü’yet-i Cemâlullâha beşeri sevk eden ve şevke getiren Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın verdiği neşedir. İşte, ifade ettiği azîm mânâ ve büyük hakikat, kàsırü’l-fehm olanlarca ve dikkatsizlikle, mübâlâğalı bir belâgat için muhâl bir sûret zannediliyor. Hâşâ, mübâlâğa değil, muhâl bir sûret değil, ayn-ı hakikat bir belâgat ve mümkün ve vâki’ bir sûrettir. O sûretin bir vechi şudur ki: Yani, Kur’ân’dan tereşşuh etmeyen ve Kur’ân’ın malı olmayan ins ve cinnin bütün güzel sözleri toplansa, Kur’ân’ı tanzîr edemez, demektir. Hem, edememiş ki, gösterilmiyor. İkinci vecih şudur ki: Cin ve insin hattâ şeytanların netice-i efkârları ve muhassala-i mesâileri olan medeniyet ve hikmet-i felsefe ve edebiyat-ı ecnebiye, Kur’ân’ın ahkâm ve hikmet ve belâgatına karşı âciz derekesindedirler, demektir; nasıl da, numûnesini gösterdik. Üçüncü Cilve: Kur’ân-ı Hakîm, her asırdaki tabakàt-ı beşerin herbir tabakasına, güyâ doğrudan doğruya o tabakaya hususi müteveccihtir, hitâb ediyor. Evet, bütün benî Âdem’e bütün tabakàtıyla en yüksek ve en dakîk ilim olan imâna ve en geniş ve nurânî fen olan mârifetullâha ve en ehemmiyetli ve mütenevvi’ maarif olan ahkâm-ı İslâmiyeye dâvet eden, ders veren Kur’ân ise, her neve, her tâifeye muvâfık gelecek bir ders vermek elzemdir. Halbuki, ders birdir, ayrı ayrı değil. Öyle ise, aynı derste tabakàt bulunmak lâzımdır. Derecâta göre, herbiri, Kur’ân’ın perdelerinden bir perdeden hisse-i dersini alır. Şu hakikatin çok numûnelerini zikretmişiz; onlara mürâcaat edilebilir. Yalnız, burada bir iki cüz’ünün, hem yalnız bir iki tabakasının hisse-i fehmine işaret ederiz.
De ki: And olsun, eğer bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi: 88.)
Meselâ, -1- Kesretli tabaka olan avâm tabakasının şundan hisse-i fehmi: "Cenâb-ı Hak, peder ve veledden ve akrandan ve zevceden münezzehtir." Daha mutavassıt bir tabaka şundan, "Îsâ Aleyhisselâmın ve melâikelerin ve tevellüde mazhar şeylerin ulûhiyetini nefyetmektir." Çünkü, muhâl birşeyi nefyetmek, zâhiren faydasız olduğundan, belâgatta medâr-ı fayda olacak bir lâzım-ı hüküm murad olunur. İşte cismâniyete mahsus veled ve vâlidi nefyetmekten murad ise, veled ve vâlidi ve küfüvü bulunanların nefy-i ulûhiyetleridir ve ma’bud olmaya lâyık olmadıklarını göstermektir. Şu sırdandır ki, Sûre-i İhlâs, herkese, hem her vakit fayda verebilir. Daha bir parça ileri bir tabakanın hisse-i fehmi: "Cenâb-ı Hak mevcudâta karşı tevlid ve tevellüdü işmâm edecek bütün râbıtalardan münezzehtir. Şerik ve muînden ve hemcinsten müberrâdır. Belki mevcudâta karşı nisbeti, hallâkıyettir. Emr-i -2- ile, irâde-i ezeliyesiyle, ihtiyâriyle icad eder. İcâbî ve ıztırârî ve sudûr-u gayr-i ihtiyârî gibi münâfi-i kemâl herbir râbıtadan münezzehtir." Daha yüksek bir tabakanın hisse-i fehmi: "Cenâb-ı Hak ezelîdir, ebedîdir, Evvel ve âhir’dir. Hiçbir cihette ne Zâtında, ne sıfâtında, ne ef’âlinde nazîri, küfüvü, şebîhi, misli, misâli, mesîli yoktur. Yalnız, ef’âlinde, şuûnunda teşbihi ifade eden mesel var. -3- Bu tabakàta, ârifîn tabakası, ehl-i aşk tabakası, sıddîkîn tabakası gibi ayrı ayrı hisse sahiplerini kıyas edebilirsin. İkinci misâl: Meselâ, -4- Tabaka-i ûlânın şundan hisse-i fehmi şudur ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hizmetkârı veya "veledim" hitâbına mazhar olan Zeyd, izzetli zevcesini kendine küfüv bulmadığı için tatlîk etmiş; Allah’ın emriyle Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış. Âyet der: "Peygamber size evlâdım dese, risâlet cihetiyle söyler. Şahsiyet itibâriyle pederiniz değil ki, aldığı kadınlar ona münâsip düşmesin." İkinci tabakanın hisse-i fehmi şudur ki: Bir büyük âmir, raiyyetine pederâne şefkatle bakar. Eğer o âmir, zâhir ve bâtın bir padişah-ı ruhânî olsa, o vakit merhameti pederin yüz defa şefkatinden ileri gittiğinden, o raiyyetin efrâdı, onun hakiki evlâdı
1 Doğurmamış ve doğrulmamıştır. • Hiçbir şey de Onun dengi değildir. (İhlâs Sûresi: 3-4.)
2 "Ol!" der; oluverir. (Yâsin Sûresi: 82.)
3 En yüce sıfatlar Allah’ındır. (Nahl Sûresi: 60.)
4 Muhammed erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. (Ahzâb Sûresi: 40.)
gibi ona peder nazarıyla bakarlar. Peder nazarı, zevc nazarına inkılâb edemediğinden, kız nazarı da zevce nazarına kolayca değişmediğinden, efkâr-ı âmmede Peygamber (a.s.m.), mü’minlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediğinden, Kur’ân der: "Peygamber (a.s.m.), merhamet-i İlâhiye nazarıyla size şefkat eder, pederâne muâmele yapar. Risâlet nâmına siz onun evlâdı gibisiniz; fakat şahsiyet-i insaniyet itibâriyle pederiniz değildir ki, sizden zevce alması münâsip düşmesin." Üçüncü kısım şöyle fehmeder ki: "Peygambere (a.s.m.) intisab edip onun kemâlâtına istinad ederek, onun pederâne şefkatine itimad edip kusur ve hatîât etmemelisiniz," demektir. Evet, çoklar var ki, büyüklerine ve mürşidlerine itimad edip, tembellik eder. Hattâ, bâzan, "Namazımız kılınmış" der-bir kısım Alevîler gibi. Dördüncü nükte: Bir kısım, şu âyetten şöyle bir işaret-i gaybiye fehmeder ki, "Peygamberin (a.s.m.) evlâd-ı zükûru, ricâl derecesinde kalmayıp, ricâl olarak nesli bir hikmete binâen kalmayacaktır. Yalnız, ricâl tâbirinin ifadesiyle, nisânın pederi olduğunu işaret ettiğinden, nisâ olarak nesli devam edecektir. Felillâhilhamd, Hazret-i Fâtıma’nın nesl-i mübâreki, Hasan ve Hüseyin gibi iki nurânî silsilenin bedr-i münevveri, şems-i Nübüvvetin mânevî ve maddî neslini idâme ediyorlar.
İkinci Şûle İkinci Şûlenin Üç Nuru var. Birinci Nur Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın heyet-i mecmûasında râik bir selâset, fâik bir selâmet, metîn bir tesânüd, muhkem bir tenâsüb; cümleleri ve heyetleri mâbeyninde kavî bir teâvün; ve âyetler ve maksadları mâbeyninde ulvî bir tecâvüb olduğunu, ilm-i beyân ve fenn-i maânî ve beyânînin Zemahşerî, Sekkâkî, Abdülkàhir-i Cürcânî gibi binlerle dâhî imamların şehâdetiyle sabit olduğu halde, o tecâvüb ve teâvün ve tesânüdü ve selâset ve selâmeti kıracak, bozacak sekiz dokuz mühim esbâb bulunurken, o esbâb, bozmaya değil, belki selâsetine, selâmetine, tesânüdüne kuvvet vermiştir. Yalnız, o esbâb, bir derece hükmünü icrâ edip, başlarını perde-i nizam ve selâsetten çıkarmışlar. Fakat, nasıl ki yeknesak düz bir ağacın gövdesinden bir kısım çıkıntılar, sivricikler çıkar, lâkin ağacın tenâsübünü bozmak için çıkmıyorlar, belki o ağacın zînetli tekemmülüne ve cemâline medâr olan meyveyi vermek için çıkıyorlar; aynen bunun gibi, şu esbâb dahi, Kur’ân’ın selâset-i nazmına kıymettar mânâları ifade için sivri başlarını çıkarıyorlar. İşte o Kur’ân-ı Mübîn, yirmi senede, hâcetlerin mevkîleri itibâriyle necim necim olarak, müteferrik parça parça nüzûl ettiği halde, öyle bir kemâl-i tenâsübü vardır ki, güyâ bir defada nâzil olmuş gibi bir münâsebet gösteriyor. Hem, o Kur’ân, yirmi senede, hem muhtelif, mütebâyin esbâb-ı nüzûle göre geldiği halde, tesânüdün kemâlini öyle gösteriyor; güyâ bir sebeb-i vâhidle nüzûl etmiştir. Hem, o Kur’ân, mütefâvit ve mükerrer suâllerin cevabı olarak geldiği halde, nihayet imtizâc ve ittihadı gösteriyor. Güyâ, bir suâl-i vâhidin cevabıdır. Hem, Kur’ân, mütegàyir, müteaddit hâdisâtın ahkâmını beyân için geldiği halde, öyle bir kemâl-i intizamı gösteriyor ki, güyâ bir hâdise-i vâhidin beyânıdır. Hem, Kur’ân, mütehâlif, mütenevvi’ hâlette, hadsiz muhatapların fehimlerine münâsip üsluplarda, tenezzülât-ı kelâmiye ile nâzil olduğu halde; öyle bir hüsn-ü temâsül ve güzel bir selâset gösteriyor ki, güyâ hâlet birdir, bir derece-i fehimdir, su gibi akar bir selâset gösteriyor. Hem o Kur’ân, mütebâid, müteaddit muhâtabîn esnâfına müteveccihen mütekellim olduğu halde; öyle bir suhûlet-i beyânı, bir cezâlet-i nizâmı, bir vuzuh-u ifhamı var ki, güyâ muhatabı bir sınıftır. Hattâ, herbir sınıf zanneder ki, bilasâle muhatap yalnız kendisidir.
Hem, Kur’ân, mütefâvit, mütederric irşâdî bâzı gàyelere îsâl ve hidâyet etmek için nâzil olduğu halde; öyle bir kemâl-i istikàmet, öyle bir dikkat-i muvâzenet, öyle bir hüsn-ü intizam vardır ki, güyâ maksad birdir. İşte, bu esbâblar, müşevveşiyetin esbâbı iken, Kur’ân’ın i’câz-ı beyânında, selâset ve tenâsübünde istihdam edilmişlerdir. Evet, kalbi sakamsiz, aklı müstakîm, vicdânı marazsız, zevki selîm her adam, Kur’ân’ın beyânında güzel bir selâset, rânâ bir tenâsüb, hoş bir âhenk, yektâ bir fesâhat görür. Hem, basîresinde selîm bir gözü olan görür ki; Kur’ân’da öyle bir göz vardır ki, o göz, bütün kâinatı zâhir ve bâtını ile vâzıh, göz önünde bir sayfa gibi görür, istediği gibi çevirir, istediği bir tarzda o sayfanın mânâlarını söyler. Şu Birinci Nurun hakikatini misâller ile tavzih etsek, birkaç mücelled lâzım. Öyle ise, sâir risâle-i Arabiyemde ve İşârâtü’l-İ’câz’da ve şu yirmi beş adet Sözlerde şu hakikatin ispatına dâir olan izahâtla iktifâ edip, misâl olarak mecmû-u Kur’ân’ı birden gösteriyorum. İkinci Nuru Kur’ân-ı Hakîmin, âyetlerinin hâtimelerinde gösterdiği fezlekeler ve Esmâ-i Hüsnâ cihetindeki üslup-u bediîsinde olan meziyet-i i’câziyeye dâirdir. İhtar: Şu İkinci Nurda çok âyetler gelecektir. O âyetler, yalnız İkinci Nurun misâlleri değil, belki geçmiş mesâil ve Şuâların misâlleri dahi olurlar. Bunları hakkıyla izah etmek çok uzun gelir. Şimdilik ihtisar ve icmâle mecburum. Onun için, gayet muhtasar bir tarzda şu sırr-ı azîm-i i’câzın misâllerinden olan âyetlere birer işaret edip, tafsilâtını başka vakte ta’lik ettik. İşte, Kur’ânı Mu’cizü’l-Beyân, âyetlerin hâtimelerinde gàliben bâzı fezlekeleri zikreder ki, o fezlekeler ya Esmâ-i Hüsnâyı veya mânâlarını tazammun ediyor veyahut aklı tefekküre sevk etmek için, akla havale eder. Veyahut, makàsıd-ı Kur’âniyeden bir kaide-i külliyeyi tazammun eder ki, âyetin te’kid ve teyidi için fezlekeler yapar. İşte o fezlekelerde Kur’ân’ın hikmet-i ulviyesinden bâzı işârât ve hidâyet-i İlâhiyenin âb-ı hayatından bâzı reşâşât, i’câz-ı Kur’ân’ın berklerinden bâzı şerârât vardır. Şimdi, pekçok o işârâttan yalnız on tanesini icmâlen zikrederiz. Hem, pekçok misâllerinden birer misâl ve herbir misâlin pekçok hakàikından yalnız herbirinde bir hakikatin meâl-i icmâlîsine işaret ederiz. Bu on işaretin ekserîsi, ekser âyetlerde müçtemian beraber bulunup, hakiki bir nakş-ı i’câzî teşkil ederler. Hem, misâl olarak getirdiğimiz âyetlerin ekserîsi, ekser işârâta misâldir. Biz, yalnız her âyetten bir işaret göstereceğiz. Misâl getireceğimiz âyetlerden, eski Sözlerde bahsi geçenlerin yalnız meâline bir hafif işaret ederiz. Birinci Meziyet-i Cezâlet: Kur’ân-ı Hakîm, i’câzkâr beyânâtıyla Sâni-i Zülcelâlin ef’âl ve eserlerini nazara karşı serer, bast eder. Sonra, o âsâr ve ef’âlinde esmâ-i İlâhiyeyi istihrâc eder veya haşir ve tevhid gibi bir makàsıd-ı asliye-i Kur’âniyeyi ispat ediyor.
Birinci mânânın misâllerinden meselâ, -1- İkinci şıkkın misâllerinden, meselâ, -2- (ilâ âhir) -3-’e kadar. Birinci âyette âsârı bast edip bir neticenin, bir mühim maksûdun mukaddemâtı gibi, ilim ve kudrete, gàyât ve nizâmâtıyla şehâdet eden en azîm eserleri serd eder; Alîm ismini istihrâc eder. İkinci âyette, Birinci Şûlenin Birinci Şuâının Üçüncü Noktasında bir derece izah olunduğu gibi, Cenâb-ı Hakkın büyük ef’âlini, azîm âsârını zikrederek, neticesinde, yevm-i fasl olan haşri netice olarak zikrediyor. İkinci Nükte-i Belâgat: Kur’ân, beşerin nazarına san’at-ı İlâhiyenin mensucâtını açar, gösterir; sonra, fezlekede o mensucâtı, esmâ içinde tayyeder veyahut akla havale eder. Birincinin misâllerinden, meselâ, -4- İşte, başta der: "Semâ ve zemini, rızkınıza iki hazîne gibi müheyyâ edip, oradan yağmuru, buradan hubûbâtı çıkaran kimdir? Allah’tan başka koca semâ ve zemini iki mutî hazînedar hükmüne kimse getirebilir mi? Öyle ise, şükür ona münhasırdır." İkinci fıkrada der ki: "Sizin âzâlarınız içinde en kıymettar göz ve kulaklarınızın mâliki kimdir? Hangi tezgâh ve dükkândan aldınız? Bu latîf kıymettar göz ve kulağı verecek, ancak Rabbinizdir. Sizi icad edip terbiye eden Odur. Bunları size vermiştir. Öyle ise, yalnız Rab Odur; Ma’bud da O olabilir."
1 Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka semâya da irâdesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Sûresi: 29.)
2 Yeryüzünü bir döşek, • dağları birer kazık yapmadık mı? • Sizi de çift çift yaratmadık mı? (Nebe’ Sû
2 Yeryüzünü bir döşek, • dağları birer kazık yapmadık mı? • Sizi de çift çift yaratmadık mı? (Nebe’ Sûresi: 6-8.)
3 Şüphesiz, hüküm günü belirlenmiş bir vakittir. (Nebe’ Sûresi: 17.)
4 De ki: "Kimdir gökten ve yerden sizi rızıklandıran? Kimdir kulak ve gözler yaratıp size veren? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran? Kimdir kâinatı yerli yerince tedbîr ve idare eden?" Onlar diyecekler ki, "Allah’tır." Öyleyse, "Hâlâ Ona ortak koşmaktan korkmaz mısınız?" de. • İşte hak olan Rabbiniz Allah Odur. (Yûnus Sûresi: 31-32.)
Üçüncü fıkrada der: "Ölmüş yeri ihyâ edip, yüz binler ölmüş tâifeleri ihyâ eden kimdir? Hak’tan başka ve bütün kâinatın Hàlıkından başka şu işi kim yapabilir? Elbette O yapar, O ihyâ eder. Mâdem Hak’tır; hukuku zâyi etmeyecektir, sizi bir mahkeme-i kübrâya gönderecektir. Yeri ihyâ ettiği gibi, sizi de ihyâ edecektir." Dördüncü fıkrada der: "Bu azîm kâinatı bir saray gibi, bir şehir gibi kemâl-i intizamla idare edip tedbîrini gören, Allah’tan başka kim olabilir? Mâdem Allah’tan başka olamaz; koca kâinatı bütün ecrâmıyla gayet kolay idare eden kudret, o derece kusursuz, nihayetsizdir ki, hiçbir şerik ve iştirâke ve muâvenet ve yardıma ihtiyacı olamaz. Koca kâinatı idare eden, küçük mahlûkatı başka ellere bırakmaz. Demek, ister istemez "Allah" diyeceksiniz." İşte, birinci ve dördüncü fıkra Allah der, ikinci fıkra Rab der, üçüncü fıkra "el-Hak" der. -1-’ne kadar mu’cizâne düştüğünü anla. İşte, Cenâb-ı Hakkın azîm tasarrufâtını, kudretinin mühim mensucâtını zikreder; sonra da o azîm âsârın, mensucâtın tezgâhı, yani Hak, Rab, Allah isimlerini zikretmekle, o tasarrufât-ı azîmenin menbaını gösterir. İkincinin misâllerinden, -2- İşte, Cenâb-ı Hakkın kemâl-i kudretini ve azamet-i rubûbiyetini gösteren ve Vahdâniyetine şehâdet eden semâvât ve arzın hilkatindeki tecellî-i saltanat-ı Ulûhiyet; ve gece gündüzün ihtilâfındaki tecellî-i Rubûbiyet; ve hayat-ı içtimâiye-i insana en büyük bir vâsıta olan gemiyi denizde teshîr ile tecellî-i rahmet; ve semâdan âb-ı hayatı ölmüş zemine gönderip, zemini yüz bin tâifeleriyle ihyâ edip, bir mahşer-i acâib sûretine getirmekteki tecellî-i azamet-i kudret; ve zeminde hadsiz muhtelif hayvanâtı basit bir topraktan halk etmekteki tecellî-i rahmet ve kudret; ve
1 İşte hak olan Rabbiniz Allah Odur. (Yûnus Sûresi: 32.)
2 Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde, insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, her türlü canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgârları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eden nice deliller vardır. (Bakara Sûresi: 164.)
rüzgârları nebâtât ve hayvanâtın teneffüs ve telkıhlarına hizmet gibi vezâif-i azîme ile tavzif edip, tedbîr ve teneffüse sâlih vaziyete getirmek için tahrik ve idaresindeki tecellî-i rahmet ve hikmet; ve zemin ve âsuman ortasında vâsıta-i rahmet olan bulutları bir mahşer-i acâib gibi muallâkta toplayıp dağıtmak, bir ordu gibi istirahat ettirip vazife başına dâvet etmek gibi teshîrindeki tecellî-i rubûbiyet gibi mensucât-ı san’atı tâdâd ettikten sonra, aklı onların hakàikına ve tafsiline sevk edip tefekkür ettirmek için, -1- der. Onunla ukùlü ikaz için akla havale eder. Üçüncü Meziyet-i Cezâlet: Bâzan, Kur’ân, Cenâb-ı Hakkın fiillerini tafsil ediyor, sonra bir fezleke ile icmâl eder. Tafsiliyle kanaat verir; icmâl ile hıfzettirir, bağlar. Meselâ, -2- İşte, Hazret-i Yûsuf ve ecdâdına edilen ni’metleri, şu âyetle işaret eder, der ki: Sizi bütün insanlar içinde makam-ı nübüvvetle serfirâz, bütün silsile-i enbiyâyı silsilenize rabt edip silsilenizi nev-i beşer içinde bütün silsilenin serdârı, hânedânınızı ulûm-u İlâhiye ve hikmet-i Rabbâniyeye bir hücre-i tâlim ve hidâyet sûretinde getirip, o ilim ve hikmetle dünyanın saadetkârâne saltanatını âhiretin saadet-i ebediyesiyle sizde birleştirmek, seni ilim ve hikmetle Mısır’a hem azîz bir reis, hem âlî bir nebî, hem hakîm bir mürşid etmek olan ni’met-i İlâhiyeyi zikir ve tâdâd edip, ilim ve hikmet ile, onu, âbâ ve ecdâdını mümtaz ettiğini zikrediyor; sonra, "Senin Rabbin Alîm ve Hakîm’dir," der. "Onun rubûbiyeti ve hikmeti iktizâ eder ki, seni ve âbâ ve ecdâdını Alîm, Hakîm ismine mazhar etsin." İşte o mufassal ni’metleri, şu fezleke ile icmâl eder. Hem meselâ, -3-
1 Aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eden nice deliller vardır. (Bakara Sûresi: 164.)
2 Rabbin seni böylece seçkin kılacak, sana rüyâ tâbirini öğretecek ve bundan önce ataların İbrâhim ve İshak üzerine peygamberlik nimetini tamamladığı gibi, senin ve Yâkuboğullarının üzerine de nimetini tamamlayacaktır. Muhakkak ki Rabbin her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yapar. (Yûsuf Sûresi: 6.)
3 De ki: Ey mülkün hakiki sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. (âl-i İmrân Sûresi: 26.)
İşte şu âyet, Cenâb-ı Hakkın nev-i beşerin hayat-ı içtimâiyesindeki tasarrufâtını şöyle gösteriyor ki: İzzet ve zillet, fakr ve servet doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakkın meşîetine ve irâdesine bağlıdır; demek, "Kesret-i tabakàtın en dağınık tasarrufâtına kadar meşîet ve takdir-i İlâhiye iledir, tesadüf karışamaz." Şu hükmü verdikten sonra, insaniyet hayatında en mühim iş, onun rızkıdır; şu âyet, beşerin rızkını doğrudan doğruya Rezzâk-ı Hakikinin hazîne-i rahmetinden gönderdiğini bir iki mukaddeme ile ispat eder. Şöyle ki: Der: "Rızkınız, yerin hayatına bağlıdır. Yerin dirilmesi ise, bahara bakar. Bahar ise, şems ve kameri teshîr eden, gece ve gündüzü çeviren Zâtın elindedir. Öyle ise, bir elmayı bir adama hakiki rızık olarak vermek, bütün yeryüzünü bütün meyvelerle dolduran o Zât verebilir; ve O ona hakiki Rezzâk olur." Sonra da, -1- der. Bu cümlede, o tafsilâtlı fiilleri icmâl ve ispat eder. Yani, "Size hesabsız rızık veren Odur ki, bu fiilleri yapar." Dördüncü Nükte-i Belâgat: Kur’ân, kâh olur mahlûkat-ı İlâhiyeyi bir tertiple zikreder, sonra o mahlûkat içinde bir nizam, bir mîzan olduğunu ve onun semereleri olduğunu göstermekle güyâ bir şeffâfiyet, bir parlaklık veriyor ki, sonra o ayna-misâl tertibinden, cilvesi bulunan esmâ-i İlâhiyeyi gösteriyor. Güyâ o mahlûkat-ı mezkûre, elfâzdır; şu esmâ, onun mânâları, yahut o meyvelerin çekirdekleri, yahut hulâsalarıdırlar. Meselâ, -2- İşte, Kur’ân, hilkat-i insanın o acîb, garip, bedî, muntazam, mevzun etvârını öyle ayna-misâl bir tarzda zikredip tertip ediyor ki, -3- içinde kendi kendine görünüyor ve kendini dedirttiriyor. Hattâ, vahyin bir kâtibi şu âyeti yazarken, daha şu kelime gelmezden evvel, şu kelimeyi söylemiştir. "Acaba
1 Dilediğini de hesapsız şekilde rızıklandırırsın. (Âl-i İmrân Sûresi: 27.)
2 And olsun ki Biz insanı çamurun özünden yarattık. • Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. • Sonra o su damlasını pıhtılaşmış bir kan olarak yarattık. O pıhtılaşmış kanı bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bambaşka bir yaratılışla inşâ ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şânı ne yücedir! (Mü’minûn Sûresi: 12-14.)
3 Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şânı ne yücedir! (Mü’minûn Sûresi: 14.)
bana da mı vahiy gelmiş?" zannında bulunmuş. Halbuki, evvelki kelâmın kemâl-i nizam ve şeffâfiyetidir ve insicâmıdır ki, o kelâm gelmeden kendini göstermiştir. Hem meselâ, -1- İşte, Kur’ân, şu âyette azamet-i kudret-i İlâhiye ve saltanat-ı rubûbiyeti öyle bir tarzda gösteriyor ki, güneş, ay, yıldızlar emirber neferleri gibi emrine müheyyâ. Gece ve gündüzü, beyaz ve siyah iki hat gibi veya iki şerit gibi birbiri arkasında döndürüp, âyât-ı rubûbiyetini kâinat sayfalarında yazan ve Arş-ı Rubûbiyetinde duran bir Kadîr-i Zülcelâli gösterdiğinden, her ruh işitse, "Barekallah, Maşaallah, Tebarekallah, Rabbülalemin" demeye hâhişger olur. Demek, "Tebarekallah, Rabbülalemin" sâbıkın hulâsası, çekirdeği meyvesi ve âb-ı hayatı hükmüne geçer. Beşinci meziyet-i cezâlet: Kur’ân, bâzan tegayyüre mâruz ve muhtelif keyfiyâta medâr maddî cüz’iyâtı zikreder. Onları hakàik-ı sabite sûretine çevirmek için sabit, nurânî, küllî esmâ ile icmâl eder, bağlar; veyahut, tefekküre ve ibrete teşvik eder bir fezleke ile hâtime verir. Birinci mânânın misâllerinden, meselâ, -2-
1 Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş üzerinde hükmünü icrâ eden Allah’tır. O, gündüzü, peşi sıra kovalayan gece ile örter. O, güneşi, ayı ve yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yarattı. İyi bilin ki, yaratmak da Ona âittir, yaratıklarının tedbîr ve idaresi de. âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şânı ne yücedir! (A’râf Sûresi: 54.)
2 Ve Âdem’e bütün isimleri öğrettikten sonra eşyayı meleklere gösterdi. "Eğer halîfeliğe daha lâyık olduğunuz iddiâsında doğru iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyin" buyurdu. • Melekler, "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz," dediler. "Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın." (Bakara Sûresi: 31-32.)
İşte şu âyet, evvelâ "Hazret-i Âdem’in hilâfet meselesinde melâikelere rüçhâniyetine medâr ilmi olduğu" olan bir hâdise-i cüz’iyeyi zikreder. Sonra, o hâdisede melâikelerin Hazret-i Adem’e karşı ilim noktasında hâdise-i mağlûbiyetlerini zikreder. Sonra bu iki hâdiseyi iki ism-i küllî ile icmâl ediyor-yani -1-. Yani, "Alîm ve Hakîm Sen olduğun için Âdem’i tâlim ettin; bize gàlip oldu. Hakîm olduğun için, bize istidadımıza göre veriyorsun, onun istidadına göre rüçhâniyet veriyorsun. İkinci mânânın misâllerinden, meselâ -2- ilâ âhir. -3- İşte şu âyetler, Cenâb-ı Hakkın, koyun, keçi, inek, deve gibi mahlûklarını insanlara hâlis, sâfî, leziz bir süt çeşmesi; üzüm ve hurma gibi masnu’ları da insanlara latîf, leziz, tatlı birer ni’met tablaları ve kazanları; ve arı gibi küçük mu’cizât-ı kudretini şifâlı ve tatlı güzel bir şerbetçi yaptığını âyet şöylece gösterdikten sonra tefekküre, ibrete başka şeyleri de kıyas etmeye teşvik için -4- der, hâtime verir. Altıncı Nükte-i Belâgat: Kâh oluyor ki âyet, geniş bir kesrete ahkâm-ı Rubûbiyeti serer, sonra birlik ciheti hükmünde bir râbıta-i vahdet ile birleştirir veyahut bir kaide-i külliye içinde yerleştirir. Meselâ, -5-
1 Sen her şeyi hakkıyla bilen, her işi hikmetle yapansın. (Bakara Sûresi: 32.)
2 Ehlî hayvanlarda da sizin için birer ibret vardır. Onların karınlarında, kan ile fışkı arasından çıkan ve içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir sütle sizi besleriz. (Nahl Sûresi: 66.)
3 Onda insanlar için şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır. (Nahl Sûresi: 69.)
4 Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır. (Nahl Sûresi: 69.)
5 Onun hâkimiyet ve saltanatı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri tasarrufu altında tutmak Onun kudretine ağır gelmez. En yüce ve en büyük olan da ancak Odur. (Bakara Sûresi: 255.)
İşte, Ayete’l-Kürsîde on cümle ile on tabaka-i tevhidi ayrı ayrı renklerde ispat etmekle beraber, -1- cümlesiyle gayet keskin bir şiddetle şirki ve gayrın müdâhalesini keser, atar. Hem, şu âyet, İsm-i Âzamın mazharı olduğundan hakàik-ı İlâhiyeye âit mânâları âzamî derecededir ki, âzamiyet derecesinde bir tasarruf-u rubûbiyeti gösteriyor. Hem, umum semâvât ve arza birden müteveccih tedbîr-i ulûhiyeti en âzamî bir derecede umuma şâmil bir hafîziyeti zikrettikten sonra, bir râbıta-i Vahdet ve birlik ciheti, o âzamî tecelliyâtlarının menba’larını -2- ile hulâsa eder. Hem meselâ, -3- İşte şu âyetler, evvelâ Cenâb-ı Hakkın insana karşı şu koca kâinatı nasıl bir saray hükmünde halk edip, semâdan zemine âb-ı hayatı gönderip, insanlara rızkı yetiştirmek için zemini ve semâyı iki hizmetkâr ettiği gibi, zeminin sâir aktârında bulunan herbir nevi meyvelerinden, herbir adama istifade imkânı vermek, hem insanlara semere-i sa’ylerini mübâdele edip, her nevi medâr-ı maîşetini temin etmek için gemiyi insana musahhar etmiştir. Yani, denize, rüzgâra, ağaca öyle bir vaziyet vermiş ki, rüzgâr bir kamçı, gemi bir at, deniz onun ayağı altında bir çöl gibi durur. İnsanları gemi vâsıtasıyla bütün zemine münâsebettar etmekle beraber ırmakları, büyük nehirleri, insanın fıtrî birer vesâit-i nakliyesi hükmünde teshîr, hem güneş ile ayı seyrettirip mevsimleri ve mevsimlerde değişen Mün’im-i Hakikinin renk renk ni’metlerini insanlara takdim etmek için iki musahhar hizmetkâr ve o büyük dolabı çevirmek için iki dümenci hükmünde halk etmiş. Hem, gece ve gündüzü insana musahhar yani, hâb-ı rahatına geceyi örtü, gündüzü maîşetlerine ticaretgâh hükmünde
1 Onun katında, Onun izni olmaksızın kim şefaat edebilir? (Bakara Sûresi: 255.)
2 En yüce ve en büyük olan da ancak Odur. (Bakara Sûresi: 255.)
3 O Allah ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten de bir su indirdi ki, onunla sizin için rızık olarak meyvelerden bitirdi. Onun emriyle denizde seyretsinler diye gemileri sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. • Birbiri ardınca dönüp duran güneşi ve ayı da sizin hizmetinize verdi. Geceyi ve gündüzü de sizin hizmetinize verdi. • O, sözünüz ve halinizle istediğiniz her şeyden size verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız saymakla bitiremezsiniz. (İbrâhim Sûresi: 32-34.)
teshîr etmiştir. İşte bu niâm-ı İlâhiyeyi tâdâd ettikten sonra, insana verilen ni’metlerin ne kadar geniş bir dairesi olduğunu gösterip, o dairede de ne derece hadsiz nimetler dolu olduğunu şu, -1- fezleke ile gösterir. Yani, istidad ve ihtiyac-ı fıtrî lisâniyle insan ne istemişse, bütün verilmiş. İnsana olan ni’met-i İlâhiye, tâdâd ile bitmez tükenmez. Evet, insanın mâdem bir sofra-i ni’meti semâvât ve arz ise ve o sofradaki ni’metlerden bir kısmı şems, kamer, gece, gündüz gibi şeyler ise, elbette insana müteveccih olan ni’metler had ve hesâba gelmez. Yedinci sırr-ı belâgat: Kâh oluyor ki âyet, zâhirî sebebi icadın kabiliyetinden azletmek ve uzak göstermek için, müsebbebin gàyelerini, semerelerini gösteriyor. Tâ anlaşılsın ki, sebep yalnız zâhirî bir perdedir. Çünkü, gayet hakîmâne gàyeleri ve mühim semereleri irâde etmek, gayet Alîm, Hakîm birinin işi olmak lâzımdır; sebebi ise, şuursuz, câmiddir. Hem, semere ve gàyetini zikretmekle, âyet gösteriyor ki, sebepler çendan nazar-ı zâhirîde ve vücudda müsebbebât ile muttasıl ve bitişik görünür. Fakat, hakikatte mâbeynlerinde uzak bir mesafe var. Sebepten müsebbebin icadına kadar o derece uzaklık var ki, en büyük bir sebebin eli, en ednâ bir müsebbebin icadına yetişemez. İşte sebep ve müsebbeb ortasındaki uzun mesafede esmâ-i İlâhiye birer yıldız gibi tulû eder. Matlaları, o mesafe-i mâneviyedir. Nasıl ki zâhir nazarda dağların daire-i ufkunda semânın etekleri muttasıl ve mukàrin görünür. Halbuki, daire-i ufk-u cibâlîden semânın eteğine kadar umum yıldızların matlaları ve başka şeylerin meskenleri olan bir mesafe-i azîme bulunduğu gibi; esbâb ile müsebbebât mâbeyninde, öyle bir mesafe-i mâneviye var ki, imânın dürbünüyle, Kur’ân’ın nuruyla görünür. Meselâ, -2-
1 O, sözünüz ve halinizle istediğiniz her şeyden size verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız saymakla bitiremezsiniz. (İbrâhim Sûresi: 34.)
2 İnsan, yediklerine bir baksın. • Biz suyu bol bol indirdik. • Toprağı yardıkça yardık. • Ondan dâneler • Üzümler ve sebzeler, • zeytinlikler ve hurmalıklar, • bol ağaçlı bahçeler, • çeşit çeşit meyveler ve otlar bitirdik. • Size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye. (Abese Sûresi: 24-32.)
İşte şu âyet-i kerîme, mu’cizât-ı kudret-i İlâhiyeyi bir tertib-i hikmetle zikrederek, esbâbı müsebbebâta rabt edip en âhirde, -1- lâfzıyla bir gàyeyi gösterir ki, o gàye, bütün o müteselsil esbâb ve müsebbebât içinde o gàyeyi gören ve tâkip eden gizli bir mutasarrıf bulunduğunu ve o esbâb Onun perdesi olduğunu ispat eder. Evet, -2- tâbiriyle bütün esbâbı icad kabiliyetinden azl eder. Mânen der: "Size ve hayvanâtınıza rızkı yetiştirmek için su semâdan geliyor. O suda, size ve hayvanâtınıza acıyıp, şefkat edip rızık yetiştirmek kabiliyeti olmadığından, su gelmiyor, gönderiliyor demektir. Hem toprak nebâtâtıyla açılıp, rızkınız oradan geliyor. Hissiz, şuursuz toprak sizin rızkınızı düşünüp şefkat etmek kabiliyetinden pek uzak olduğundan, toprak kendi kendine açılmıyor; Birisi o kapıyı açıyor, ni’metleri ellerinize veriyor. Hem otlar, ağaçlar sizin rızkınızı düşünüp merhameten size meyveleri, hubûbâtı yetiştirmekten pekçok uzak olduğundan, âyet gösteriyor ki, onlar bir Hakîm-i Rahîmin perde arkasından uzattığı ipler ve şeritlerdir ki, ni’metlerini onlara takmış, zîhayatlara uzatıyor. İşte şu beyânâttan Rahîm, Rezzâk, Mün’im, Kerîm gibi çok esmânın matlaları görünüyor. Hem meselâ, -3- İşte, şu âyet, mu’cizât-ı rubûbiyetin en mühimlerinden ve hazîne-i rahmetin en acîb perdesi olan bulutların teşkilâtında yağmur yağdırmaktaki tasarrufât-ı acîbeyi
İşte, şu âyet, mu’cizât-ı rubûbiyetin en mühimlerinden ve hazîne-i rahmetin en acîb perdesi olan bulutların teşkilâtında yağmur yağdırmaktaki tasarrufât-ı acîbeyi
1 Size rızık olsun diye. (Abese Sûresi: 32.)
2 Size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye. (Abese Sûresi: 32.)
3 Görmedin mi ki Allah bulutları dilediği yere sevk eder, sonra onları birleştirir ve üst üste yığar. Sonra da onun arasından yağmur tanelerinin süzüldüğünü görürsün. Gökteki dağ gibi bulutlardan Allah dolu taneleri indirir ki, onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzak tutar. Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri alıverir. • Allah geceyi ve gündüzü birbirine çevirir. Şüphesiz ki bunda gören gözler için bir ibret vardır. • Allah, hareket eden her canlıyı bir çeşit sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi dört ayak üstünde yürür. Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır. Allah’ın kudreti muhakkak ki herşeye yeter. (Nur Sûresi: 43-45.)
beyân ederken, güyâ bulutun eczâları cevv-i havada dağılıp saklandığı vakit, istirahate giden neferât misillü, bir boru sesiyle toplandığı gibi, emr-i İlâhî ile toplanır, bulut teşkil eder. Sonra, küçük küçük tâifeler bir ordu teşkil eder gibi, o parça parça bulutları telif edip, kıyâmette seyyar dağlar cesâmet ve şeklinde ve rutûbet ve beyazlık cihetinde kar ve dolu keyfiyetinde olan o sehâb parçalarından, âb-ı hayatı bütün zîhayata gönderiyor. Fakat, o göndermekte bir irâde, bir kasd görünüyor. Hâcâta göre geliyor; demek gönderiliyor. Cevv berrak, sâfî, hiçbir şey yokken, bir mahşer-i acâib gibi, dağvârî parçalar kendi kendine toplanmıyor; belki, zîhayatı tanıyan Birisidir ki, gönderiyor. İşte şu mesafe-i mâneviyede Kadîr, Alîm, Mutasarrıf, Müdebbir, Mürebbî, Muğîs, Muhyî gibi esmâların matlaları görünüyor. Sekizinci meziyet-i cezâlet: Kur’ân kâh oluyor ki Cenâb-ı Hakkın âhirette hârika ef’âllerini kalbe kabul ettirmek için ihzâriye hükmünde ve zihni tasdike müheyyâ etmek için, bir idâdiye sûretinde, dünyadaki acâib ef’âlini zikreder; veyahut istikbâlî ve uhrevî olan ef’âl-i acîbe-i İlâhiyeyi öyle bir sûrette zikreder ki, meşhudumuz olan çok nazîreleriyle onlara kanaatimiz gelir. Meselâ, -1- tâ sûrenin âhirine kadar. İşte şu bahiste, haşir meselesinde, Kur’ân-ı Hakîm, haşri ispat için yedi sekiz sûrette muhtelif bir tarzda ispat ediyor. Evvelâ neş’e-i ûlâyı nazara verir, der ki: "Nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan tâ hilkat-i insaniyeye kadar olan neş’etinizi görüyorsunuz; nasıl oluyor ki, neş’e-i uhrâyı inkâr ediyorsunuz. O, onun misli, belki daha ehvenidir." Hem, Cenâb-ı Hak insana karşı ettiği ihsanât-ı azîmeyi -2- kelimesiyle işaret edip, der: "Size böyle ni’met eden Zât, sizi başıboş bırakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasınız." Hem, remzen der: "Ölmüş ağaçların dirilip yeşillenmesini görüyorsunuz. Odun gibi kemiklerin hayat bulmasını kıyas edemeyip, istib’âd ediyorsunuz. Hem, semâvât ve arzı halk eden, semâvât ve arzın meyvesi olan insanın hayat ve memâtından âciz kalır mı? Koca ağacı idare eden, o ağacın meyvesine ehemmiyet vermeyip başkasına mâl eder mi? Bütün ağacın neticesini terk etmekle, bütün eczâsıyla hikmetle yoğrulmuş hilkat şeceresini abes ve beyhûde yapar mı zannedersiniz?" Der: "Haşirde sizi ihyâ edecek Zât, öyle bir Zâttır ki, bütün kâinat Ona
1 Görmedi mi o insan? Biz onu bir damla sudan yarattık da, sonra o Bize apaçık bir düşman kesiliverdi. (Yâsin Sûresi: 77.)
2 Odur ki, yem yeşil ağaçtan size ateş çıkarır. (Yâsin Sûresi: 80.)
emirber nefer hükmündedir. Emr-i -1-’e karşı kemâl-i inkıyad ile serfürû eder. Bir baharı halk etmek, bir çiçek kadar Ona ehven gelir. Bütün hayvanâtı icad etmek, bir sinek icadı kadar kudretine kolay gelir bir Zâttır. Öyle bir Zâta karşı, -2- deyip, kudretine karşı tâciz ile meydan okunmaz." Sonra, -3- tâbiriyle, "Herşeyin dizgini elinde, herşeyin anahtarı yanında, gece ve gündüzü, kış ve yazı bir kitap sayfaları gibi kolayca çevirir, dünya ve âhireti iki menzil gibi bunu kapar onu açar bir Kadîr-i Zülcelâldir." Mâdem böyledir, bütün delâilin neticesi olarak, -4- yani, "Kabirden sizi ihyâ edip, haşre getirip, huzur-u kibriyâsında hesâbınızı görecektir." İşte şu âyetler, haşrin kabulüne zihni müheyyâ etti, kalbi de hazır etti. Çünkü, nazâirini, dünyevî ef’âl ile de gösterdi. Hem kâh oluyor ki, ef’âl-i uhreviyesini öyle bir tarzda zikreder ki, dünyevî nazâirlerini ihsâs etsin; tâ istib’âd ve inkâra meydan kalmasın. Meselâ, -5- (ilâ âhir) ve -6- (ilâ âhir) ve -7- İşte, şu sûrelerde Kıyâmet ve haşirdeki inkılâbât-ı azîmeyi ve tasarrufât-ı Rubûbiyeti öyle bir tarzda zikreder ki, insan onların nazîrelerini dünyada, meselâ güzde, baharda gördüğü için, kalbe dehşet verip akla sığmayan o inkılâbâtı kolayca kabul eder. Şu üç sûrenin meâl-i icmâlîsine işaret dahi pek uzun olur. Onun için, birtek kelimeyi numûne olarak göstereceğiz. Meselâ, -8- kelimesi ifade eder ki, haşirde herkesin bütün a’mâli bir sayfa içinde yazılı olarak neşrediliyor. Şu mesele kendi kendine çok acâib olduğundan, akıl ona yol bulamaz. Fakat, sûrenin işaret ettiği gibi, haşr-i baharîde başka noktaların nazîresi olduğu gibi, şu neşr-i suhuf nazîresi pek zâhirdir.
1 "Ol!" der; oluverir. (Yâsin Sûresi: 82.)
2 Kemikleri kim diriltecek? (Yâsin Sûresi: 78.)
3 Şânı ne yücedir Onun ki, her şeyin hüküm ve tasarrufu elindedir. (Yâsin Sûresi: 83.)
4 Ve siz de Ona döndürüleceksiniz. (Yâsin Sûresi: 83.)
5 Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvir Sûresi: 1.)
Çünkü, her meyvedar ağacın, ya çiçekli bir otun da amelleri var, fiilleri var, vazifeleri var, esmâ-i İlâhiyeyi ne şekilde göstererek tesbihât etmiş ise ubûdiyetleri var. İşte onun, bütün bu amelleri tarih-i hayatlarıyla beraber umum çekirdeklerinde, tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda, başka bir zeminde çıkar. Gösterdiği şekil ve sûret lisâniyle, gayet fasîh bir sûrette, analarının ve asıllarının a’mâlini zikrettiği gibi, dal, budak, yaprak, çiçek ve meyveleriyle, sahife-i a’mâlini eşreder. İşte, gözümüzün önünde bu hakîmâne, hafîzâne, müdebbirâne mürebbiyâne, latîfâne şu işi yapan Odur ki, der: Başka noktaları buna kıyas eyle, kuvvetin varsa istinbât et. Sana yardım için bunu da söyleyeceğiz. İşte, , şu kelâm, tekvir lâfzıyla, yani "sarmak ve toplamak" mânâsıyla parlak bir temsile işaret ettiği gibi, nazîrini dahi îmâ eder. Birinci: Evet, Cenâb-ı Hak tarafından adem ve esîr ve semâ perdelerini açıp, güneş gibi dünyayı ışıklandıran pırlanta-misâl bir lâmbayı, hazîne-i rahmetinden çıkarıp dünyaya gösterdi. Dünya kapandıktan sonra, o pırlantayı perdelerine sarıp kaldıracak. İkinci: Veya, ziyâ metâını neşretmek ve zeminin kafasına ziyâyı zulmetle münâvebeten sarmakla muvazzaf bir memur olduğunu ve her akşam o memura metâını toplattırıp gizlettiği gibi, kâh olur bir bulut perdesiyle alış verişini az yapar, kâh olur ay onun yüzüne karşı perde olur, muâmelesini bir derece çeker, metâını ve muâmelât defterlerini topladığı gibi, elbette o memur bir vakit o memuriyetten infisâl edecektir. Hattâ hiçbir sebeb-i azl bulunmazsa, şimdilik küçük, fakat büyümeye yüz tutmuş yüzündeki iki leke büyümekle, güneş, yerin başına izn-i İlâhî ile sardığı ziyâyı emr-i Rabbânî ile geriye alıp, güneşin başına sarıp, "Haydi, yerde işin kalmadı," der, "Cehenneme git, sana ibâdet edip senin gibi bir memur-u musahharı sadâkatsizlikle tahkir edenleri yak" der. fermanını, lekeli siyah yüzüyle, yüzünde okur. Dokuzuncu nükte-i belâgat: Kur’ân-ı Hakîm, kâh olur cüz’î bâzı maksadları zikreder. Sonra o cüz’iyât vâsıtasıyla küllî makamda zihinleri sevk etmek için, o cüz’î maksadı, bir kaide-i külliye hükmünde olan Esmâ-i Hüsnâ ile takrîr ederek tespit eder, tahkik edip ispat eder. Meselâ,
Kocası hakkında defalarca sana müracaat eden ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitti. Zâten Allah sizin konuşmalarınızı işitiyordu. Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla işitir, her şeyi hakkıyla görür. (Mücâdele Sûresi: 1.)
6.314 yorum:
«En Eski ‹Eski 801 – 1000 / 6314 Yeni› En yeni»Bismillâhirrahmânirrahîm
ALLAH’IM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bin bir esma sahibi, mutlak’ ve gerçek mabud olan Allah
2- Ey bol rahmet eden, fark gözetmeden herkesi rızıklandıran Rahman.
3- Ey hususi rahmet gösteren, sevgili ibâdına mağfiret edip Cennet bahşeden Rahîm.
4- Ey her şeyi bihakkın bilen, hiçbir şey ondan gizlenmeyen Alîm.
5- Ey güzel muamele eden, fırsat tanıyan hemen cezalandırmayan Halîm.
6- Ey sonsuz azamet ve nihayetsiz ihatalı esma sahibi olan Azîm.
7- Ey her şeyi yerli yerine koyan hikmetle yapan, faydalı yaratan Hakîm.
8- Ey mevcudiyetinin bidayeti ve sonu olmayan, bizatihi var olan hadis olmayan Kadîm.
9- Ey hiç bir sebebe dayanmadan her şeyi ayakta tutan, fenaya uğramayan Mukîm.
10- Ey bol kerem sahibi, umulmadık yerden ihsan eden Kerîm
1- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey seyyidlerin serveri, büyüklerin sahibi,
2- Ey her çeşit duaya cevap veren,
3- Ey bütün iyiliklerin gerçek sahibi, hâmîsi,
4- Ey bütün makamların fevkinde olan; dereceleri yükselten.
5- Ey bereketi büyük olan, karşılıksız bol ihsan eden,
6- Ey hataları mağfiret eden, suçları affeden,
7- Ey belâları def eden, musibetleri alıkoyan,
8- Ey bütün sesleri işiten, her nidayı duyan,
9- Ey istenenleri veren, dilekleri yerine getiren,
10- Ey sır olan ve saklanan bütün gizlilikleri bilen
2 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey affedenlerin en hayırlısı, en üstünü
2- Ey yardım, imdad edenlerin en hayırlısı en yücesi.
3- Ey en iyi hüküm veren, en kâmil ve hayırlı hâkim,
4- Ey en iyi başlatan, en güzel şekilde açan,
5- Ey hiç unutmadan dostlarını en hayırlı şekilde anan.
6- Ey her şeyin en hayırlı varisi olan, bütün eşya ona kalan.
7- Ey en hayırlı, hak vecihle medih ve sena eden.
8- Ey en güzel şekilde, en hayırlı tarzda rızıklandıran,
9- Ey en muhkem, en doğru hüküm veren hal ve fasl eden.
10- Ey ihsanından fazla, üstün ihsan mümkün olmayan
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey izzet içinde cemal, cemal içinde izzet sahibi olan.
2- Ey mülk ve celâlin, saltanat ve haşmetin gerçek sahibi,
3-Ey kudret ve kemâl, güç ve mükemmellik yalnız kendisinde bulunan.
4-Ey en büyük ve her batıl düşünceden pak muallâ ve yüce olan.
5-Ey ehli dalâlet ve küfrün hilelerini bilen, cezayı hak edenlere azabı şiddetli olan,
6- Ey ceza ve ikabı pek şiddetli olan,
7- Ey hesap ve ceza ve mükâfatı seri olan
8- Ey en iyi şekilde mükâfatlandıran ve hazinesinde pek çok, güzel sevabı bulunan,
9- Ey katında her şey içinde yazılan Ümmü’l Kitap sahibi,
10-Ey ağır ve yüklü bulutları inşa eden
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1-Ey çok rahmet eden, en lâtîf rahmetini gösteren Hannân,
2-Ey çok ihsan eden, hakiki iyilik sahibi olan Mennân,
3-Ey amellere lâyık karşılık veren, zayi etmeyen Deyyân,
4-Ey mağfireti bol olan, çok bağışlayan, affeden Ğufrân,
5-Ey yol gösteren, mevcudiyetinde şek olmayan Burhan,
6-Ey gerçek saltanat ve hüküm sahibi Sultân,
7-Ey şirkten, noksan sıfatlardan münezzeh olan Sübhân.
8- Ey kendisinden yardım dilenen, imdad istenen Müsteân,
9- Ey ihsan eden, bol nimetiyle herkesi minnet altına alan, beyan ve delil gösteren, her şey kendisiyle bilinen, Zü’l Menni ve’l Beyan.
10- Ey bütün korkulardan eman veren, hıfzeden Zü’l -Eman
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey azametine ve yüceliğine karşı her şey boyun eğip tevâzu eden,
2- Ey sonsuz kudretine her şey teslim ve musahhar olan,
3- Ey izzetinin önünde her şey dize gelip mütezellil olan,
4- Ey heybet ve azametine karşı sonsuz acz ile her şey boyun eğip huzû eden, lebbeyk diyen,
5- Ey hükümranlığına saltanatına her şey inkiyad edip, baş eğen,
6- Ey havf ve korkusundan her şey kendisine boyun eğen, zelil olan,
7- Ey celâl-i haşyetinden dağlar şak edip parçalanan,
8- Ey semâvât ve gökler emriyle yükselen, ayakta duran,
9- Ey izin ve iradesiyle arz istikrar bulup, zemin intizam altına giren,
10- Ey raiyyeti saltanatına ve mülkünde yaşayanlara zulmetmeyen, rahat bırakan
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey mağfiretiyle hataları affeden,
2- Ey belâları kaldırıp sıkıntıları gideren,
3- Ey arzu ve istekler kendisinde son bulan, meşietine bırakılan,
4- Ey ihsanı bol olan, çok ikram eden, bereketli veren,
5- Ey hediyeleri çok olan, rahmet hediyeleriyle herkesi ve her şeyi ihata eden,
6- Ey mahlûkatı rızıklandıran, yoktan var ettiklerine rızık veren,
7- Ey mukadder olan ecelleri kazâ eden, ölümlere karar veren,
8- Ey şikâyetleri ah ve eninleri işiten, feryadları duyan,
9- Ey muntazam ordular gönderen, askerleriyle imdad eden,
10-Ey esirleri azâd eden, köleleri salıverip halâs eden
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün hamd ve senaların hak sahibi,
2- Ey yüceliği her şeyden üstün olan, şan ve şeref sahibi,
3- Ey fahr ve bahâ, hüsün ve kemâlât sahibi,
4- Ey ahidlerde bulunup sözünde duran, peyman ve vefa sahibi,
5- Ey günahları affeden, rızası esas olan, af ve rıza yalnız kendisinden beklenen,
6- Ey iyilik ve atiyyeleri bol olan, zahirî ve batinî nimetler, rahmetler ihsan eden,
7- Ey hail ve fasl ve tefrik eden kat’î ve hak hüküm sahibi,
8- Ey azîz ve bakî olan, izzet ve beka sahibi,
9- Ey nimeti bol, kendisi çok cömert olan cevvâd-ı Kerîm.
10- Ey karşılıksız bol ihsan eden, üstün kılan, gizli nimetler sahibi
8- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey istemediği şeye mani olan tecavüzleri durduran, hudud koyan Mani’,
2- Ey belâları, musibetleri, zararları, mânileri düşmanları, defeden Dafi’,
3- Ey faydalı şeyleri yaratan, her şeye çok menfaatler iyilikler takan Nafi’,
4- Ey her sesi duyan ve her sadayı işiten Sami’,
5- Ey her şeyin maddî ve manevî yükselmesi elinde bulunan Rafi’,
6- Ey her şeyi yaratan her şeyde asar-ı sanatı görünen Sani’,
7- Ey dilediği kullarına taraf çıkan hak ettikleri cezayı affeden Şafi’,
8- Ey irade ettiği maddî manevî her şeyi ve her zıddı mümanaatsız bir araya toplayan Cami’,
9- Ey esma ve sıfat ve şuunatıyla her şeyi ihata eden, hiçbir şey icraatı dışında kalmayan Vasi’,
10- Ey dilediği maddî ve manevî her şeye vüs’at veren genişleten Mûsi
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sanat harikası her masnuun ustası her sanatın Sani’i,
2-Ey görünen ve görünmeyen yaratılan her şeyin Hâlık’ı,
3-Ey rızıklandırılan her şeyin ve her kesin Râzık’ı,
4-Ey her mülkün sahibi, her memlükün Mâlik’i,
5-Ey her dertlinin halaskarı, her meşakkatlinin Mugîs’i,
6-Ey gam ve keder sahibi herkese ferec veren gönlüne sevinç kapıları açan Fâric,
7- Ey rahmete muhtaç her mevcuda rahmet eden Rahîm,
8-Ey hezimete uğrayan, yardımsız kalan herkese imdad eden nusret veren Nasır,
9-Ey ayıplanan her bir mahlûkun ayıbını örten, ayıpları setreden Satir.
10-Ey her mazlumun sığınağı her ahlının Melce’i
10 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey sıkıntı ve darlığımda tek sahibim, en büyük hazırlığım,
2- Ey musibet zamanında yekta ümidim, tek halaskarım,
3- Ey yalnızlık ve kimsesizlikten içim karardığında tek ünsiyet verenim,
4- Ey gurbet ve sahipsizliğimde tek dostum,
5-Ey nail olduğum her nimeti bana gösteren tek velinimetim,
6-Ey meşakkat ve zorlukta kederimi izale eden tek kurtarıcım,
7- Ey her çeşit fakr ve ihtiyacımı zamanında gideren yegâne imdadım,
8- Ey sebeplerin tesiri kesilip muztar kaldığımda tek sığınağım,
9- Ey dehşete kapılıp ürperdiğimde tek yardımcım,
10 – Ey şaşırdığımda rehberim, tek yol gösterenim
11 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey gaypları ve gizlilikleri bihakkın bilen,
2- Ey bol mağfiret eden her günahı bağışlayan,
3- Ey ayıpları bihakkın örten, kusurları her cihetle gizleyen,
4- Ey bütün meşakkatleri kaldıran, sıkıntıları her haliyle gideren,
5- Ey kalpleri çeviren halden hale sokup değiştiren,
6- Ey kalpleri süsleyip donatan cemaliyle güzelleştiren,
7- Ey kalpleri nurlandıran, zulmet-i küfürden nuru imana çıkaran,
8- Ey maddî ve manevî her türlü hastalığa müptelâ olan kalplerin tabibi,
9- Ey kalplerin gerçek sevgilisi, fıtrî kusursuz habibi,
10-Ey kalplere en yakın olan, ünsiyet veren dost
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey sonsuz derece celalli ve yüce olan haşmet sahibi Celîl,
2- Ey nihayetsiz, gerçek güzellik sahibi olan Cemîl,
3- Ey her şeyi yoluna koymakta kendisine en fazla güvenilen Vekîl,
4- Ey mahlûkatın ihtiyaçlarını tekeffül eden, zorluklarını üstüne alan güven veren Kefîl,
5- Ey hak ve hayrın rehberi, her iyiliğin ve doğrunun Delili,
6- Ey ayağı kayıp düşecek olanları tutup kaldıran, affeden Mukîl,
7- Ey her cihetle küçük büyük gizli aşikâr her şeyden haberdar olan Habîr,
8- Ey yumuşak davranan, gizli inceliği bilen, her şeyde nazik cemal-i sanatı görünen Latîf,
9- Ey herkese galib gelen her bir mevcuda haddini bildiren sonsuz izzet sahibi Azîz,
10- Ey her şeyin gerçek sahibi, bütün mevcudatın mutlak maliki, hükümdarı olan Melîk
3- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey maddî ve manevî yolunu şaşırıp hayrette kalanların rehberi, yol göstericisi,
2- Ey meded dileyenlerin, yardım isteyenlerin sahibi, halaskarı,
3- Ey belâların şiddetinden feryad ve figan edenlerin yardımcısı,
4- Ey hıfz, himaye ve necat isteyenlerin tahassüngâhı sahibi,
5- Ey isyankârların sığınağı, asilerin iltica kapısı,
6- Ey günahkârları bağışlayan, suçluları affeden,
7-Ey korkanları himayesine alan, onlara eman ve emniyet veren,
8- Ey bîçarelere, muhtaç miskinlere merhamet eden,
9- Ey vahşet ve yalnızlığa düşenlere ünsiyet veren en yakın dost,
10-Ey zorluğa düşüp çaresiz kalanların duasına cevap verip derdine derman
4- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1 – Ey bol ihsan, sehâ ve hadsiz cömertlik sahibi,
2- Ey karşılıksız bol iyilik ile fazi ve sonsuz şükrü icab ettiren nimet sahibi,
3- Ey korkulacak her şeye karşı gerçek emân ve emniyet yalnız kendisinde bulunan,
4- Ey bütün çirkinliklerden münezzeh ve mukaddes ve her kemalâtın ve nezâfetin sahibi olan,
5- Ey her şeyi hikmetle yapan, hikmetle bildiren en iyi tarzda tanıtıp beyan eden,
6- Ey nihayetsiz rahmet eden ve sonsuz rızasını kullarına vaad eden,
7- Ey kesin hüccet ve asıl burhanlar elinde bulunan, deliller mevcudiyetine dair olan,
8- Ey azameti her şeyi içine alan, her türlü saltanatın sultanı olan,
9- Ey affı ve mağfireti bütün günahlardan üstün olan,
10- Ey her türlü yardım kendisinden istenen, herkese hususî şefkat eden
15 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün mevcudatı terbiye ve idare eden, her şeyin Rabbi,
2- Ey bütün kainatın hak mabudu, her şeyin mutlak İlâhı,
3- Ey bütün mevcudatı yaratan, her şeyin gerçek Halikı,
4- Ey her şeyden nihayet derece üstün, sıfat ve esması ile her şeyin fevkinde olan,
5- Ey yaratılan her şey ve başlayan her zamandan önce var olan, vücudu başka vücuttan çıkmayan,
6- Ey fani her şey ve biten her zamandan sonra olan, vücudu daim ve baki kalan,
7- Ey her şeyi gerçek yüzüyle ve her cihetiyle en iyi bilen,
8- Ey sonsuz kudrete sahip, irade ettiği her şeye kadir olan,
9- Ey her şeyin sanii olan, güzel ve taklit edilmez sanatı her şeyde var olan,
10- Ey devam eden ve baki kalan, kendisinden başka her şey fani ve zail olan
6 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAH IM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey emniyet ve emân veren, kalplere iman bahşeden Mü’min,
2- Ey her şeyin dizgini elinde bulunan, bütün mevcudatı çepeçevre kudret pençesinde tutan, gözeten, kollayıp koruyan, Müheymin,
3- Ey her şeyi yoktan var eden vücuda getiren ve her mevcuda mahsus vücud veren Mükevvin,
4- Ey her bir mevcuda rabbini ve diğer mevcudata dair fıtrî vazifesini bildirip ilham eden Mülâkkin,
5- Ey açıklanması gerekeni en iyi surette dilediği yolla, beyan edip bildiren Mübeyyin.
6- Ey zorlukları kolaylaştıran, meşakkatleri teshil eden, zahmetleri rahata çeviren Mühevvin.
7- Ey her mahlûku ve hadiseyi ve her bir şeyi kendine mahsus tarzda hikmetle ve san’atla süsleyen, tezyin eden Müzeyyin.
8-Ey azamet kendisine mahsus olan, dilediğini dilediği kadar yücelten, şeref ve haysiyet veren Muazzım.
9- Ey ihtiyaç sahibi her mahlûkun yardımına koşan, mevcudatı birbirinin yardımına koşturan Muavvin,
10- Ey mevcudatı ve masnuatı uyumlu bir tarzda rengârenk nakışlarla anbean bezeyen yenileyen Mülevvin,
7 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey mülk ve memleketinde tek ve yekta olarak daim ve kaim olan Mukîm,
2- Ey celâlet ve celâdetinde azîm olan sonsuz büyüklüğünü gösteren Azîm,
3- Ey saltanatında ilk ve son olan ebedî ve ezelî kalan Kadîm,
4- Ey kuluna karşı pek merhametli ve şefkatli olan Rahîm,
5- Ey her şeyi ve her hali tüm veçhiyle en iyi bilen Alîm,
6- Ey kendisinden uzaklaşanlara hilm ile muamele eden, zaman tanıyan birden cezalandırmayan Halîm,
7- Ey dergâhında el açıp arz-ı hacet edene keremini gösteren, ikram eden Kerîm,
8- Ey miktarları, ölçüleri hikmetle belirleyen, takdir eden Hakîm,
9- Ey hükmünde, kazasında ve takdirinde lütuf ve suhuletle muamele eden Latîf,
10- Ey lütuf ve mülâyemetinde kudret ve iktidar sahibi olan
8 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ancak fazlı umulan ve ondan yalnız iyilik, ihsan sudur eden,
2- Ey adaletinden başka, hiçbir hüküm ve icraatından korkulmayan,
3- Ey ondan ancak iyilik ve ihsan beklenilen,
4- Ey yalnız af ve mağfireti istenilen,
5- Ey mülkünden başka hiçbir mülkün devam ve bekası bulunmayan,
6 -Ey saltanat ve satvetinden başka saltanat bulunmayan,
7- Ey burhanından başka üstün, açık burhan bulunmayan,
8- Ey rahmeti her şeyi kuşatan,
9- Ey rahmeti gazabını geçen, önce gelen,
10- Ey ilmi her şeyi ihata eden
9 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yek ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey üzüntü ve tedirginliği kaldıran,
2- Ey gam ve kederleri gideren,
3- Ey günahları ve suçları bağışlayan,
4- Ey tevbeleri kabul buyuran,
5- Ey mahlûkatın Halikı,
6- Ey vaadinde sâdık olan,
7- Ey yavruları rızıklandıran,
8- Ey verdiği sözü, ahd ve emanı yerine getiren,
9- Ey gizlilikleri bilen,
10- Ey tane, tohum ve çekirdekleri açıp filizlendiren
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey görünen ve düşünülen her şeyden daha üstün ve muallâ olan Âlî,
2- Ey söz ve ahidlerinde vefalı olan, hakları eksiksiz sahiplerine veren, ifa eden Vefî,
3- Ey bütün umur ve ihtiyaçları sağlayan, dostlarını koruyup gözeten Velî,
4- Ey mutlak zenginlik sahibi olan, mahlûkata hiç muhtaç olmayan, bütün mahlukat kendisine muhtaç olan Ganî,
5- Ey bitmez ve tükenmez hazineler sahibi olan Melî,
6- Ey kusur ve ayıptan her cihetle temiz ve pâk olan, ancak kendi tezkiyesiyle kötülüklerden hakiki temizlik elde edilen Zekî,
7- Ey kullarını sevip onlara marziyyâtını bildiren, memnun edip hoşnut olan Râdî,
8- Ey vahdet ve mevcudiyetinin delilleri apaçık her şeyde görünen Bedî,
9- Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve azamet-i kibriyâsından istitâr etmiş olan Hafî,
10- Ey kuvveti sonsuz olan, her şeye gücü yeten
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey güzelliği izhar edip gösteren, yarattığı her şeye mahsus güzellik vererek güzelliği esas alan,
2- Ey çirkinliği gizleyip örten, güzel görünmeyeni güzellikle perdeleyen,
3- Ey günahkârlara fırsat tanıyan, suçüstü muaheze etmeyen,
4- Ey utanç veren günah ve ayıplar üzerindeki perdeyi yırtmayan,
5- Ey affı bol, bağışlaması sınırsız olan,
6- Ey suçluları bağışlamasında güzellik ve hikmet bulunan, en iyi şekilde af eden,
7- Ey mağfireti geniş olan, küçük büyük her günahı ihata edip meşietiyle bağışlayan,
8- Ey rahmet elini açıp uzatan, daim ve bol rahmet eden,
9- Ey bütün sesli ve sesiz yalvarış ve yakarışları işiten sahip çıkan, cevap veren.
10- Ey bütün şikâyetlerin son mercii, dertlilerin tek halaskarı
2 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyi ihata eden, bol nimet sahibi,
2- Ey bütün mevcudatı ihata eden geniş rahmet sahibi,
3- Ey herşeye erişip içini dışını saran mükemmel hikmet sahibi,
4- Ey sonsuz kudret ve noksansız kemal sahibi,
5- Ey delili çürütülemez, kesin hüccet ve isbat sahibi,
6- Ey eserleri açık ve zahir ikram ve inayet sahibi,
7- Ey sıfatı, mümkinâtın sıfatıyla ölçülmeyecek derecede yüce olan,
8- Ey fena ve zeval bulmayan daim izzet sahibi,
9- Ey sarsılmaz, karşı gelinmez, metin kuvvet sahibi,
10- Ey geçmiş minnet, peşin nimet sahibi
3- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey hâkimlerin hâkimi olan mutlak Hâkim,
2- Ey adaleti bütün âdillerden sonsuz derece yüksek olan mutlak Âdil,
3- Ey sözü en doğru olan, doğruların doğrusu mutlak Sâdık,
4- Ey varlığı ve birliği ayan ve beyan olan her şeyden daha açık Mutlak Zahir,
5- Ey temiz olanlarından sonsuz derece pak ve temiz olan mutlak Tâhir,
6- Ey en üstün ve en güzel mertebe-i hilkatte yaratan Hâlık,
7- Ey en sür’atli hesaba çeken, hiç bir hesap ona ağır gelmeyen mutlak Hâsib,
8- Ey sesleri en iyi şekilde işiten, dertleri, ahları en güzel biçimde dinleyen mutlak Sami,
9- Ey kerem ve bağışı en üstün, ikram ve atası en güzel olan mutlak Kerîm,
10- Ey merhamet edenlerin en merhametlisi, şefkat edenlerin en yücesi olan Rahîm,
11- Ey şefaatçilerin en yücesi, şefaat ve affı en bol olan mutlak Şâfi’,
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey semaları misilsiz, maddesiz, yoktan en güzel surette var eden,
2- Ey zulmet ve karanlıkları meydana getiren,
3- Ey gizli saklı her şeyi en iyi bilen,
4- Ey gönlü kırık gözü yaşlılara merhamet eden,
5- Ey avretleri, ayıpları örtüp gizleyen,
6- Ey belâ ve musibetleri gideren,
7- Ey ölüleri dirilten, cansızlara hayat veren,
8- Ey hasenat ve sevapları katlandırıp artıran,
9- Ey bol bol bereket indiren,
10- Ey asilere hak ettikleri büyük ceza ve şiddetli azabı veren
5 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey her şeye, kendine ve çevresine münasip suret giydiren mutlak Musavvir,
2- Ey küçük, büyük her mevcudun her şeyini ölçülü yapan mutlak Mukaddir,
3- Ey dilediği herkesi ve her şeyi maddî ve manevî kirlerden pak ve temiz kılan, mutlak Mutahhir,
4- Ey maddî ve manevî nurlu her şeyi tenvir eden, aydınla tan mutlak Münevvir,
5- Ey dilediği her şeyi öne geçiren, şereflendiren mutlak Mukaddim,
6- Ey dilediği her şeyi arkaya alan, geri bırakan, erteleyen Muahhir,
7- Ey mahlûkatın doğma ve büyümesinde hayra yönelmesinde kolaylıklar ihsan eden Müyessir,
8- Ey kullarını gühâh ve kötülüklerin ceza ve akıbetinden sakındırıp uyaran Münzir,
9- Ey kendine iman edip uğrunda ibadet ve sabredenleri cennetle müjdeleyen Mübeşşir,
10- Ey bütün mevcudatı her şeyiyle en güzel tarzda intizam ve ahenk içinde tek başına idare eden mutlak Müdebbir
6 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey emn ve emniyet yeri, ubudiyet dergâhı sevap kaynağı Kâbe denilen «Beyt’ül-Haram»ın Rabbi,
2- Ey emn ve emniyet zamanı, sevap, mağfiret ve bol rahmet ayları olan «Şehr-i Haram»ın Rabbi,
3- Ey ibâdına kıble, rahmetine medar, mükerrem olan «Mescid-i Harâm»ın Rabbi,
4- Ey ibadet, hürmet, mağfiret emniyet beldesi Mekke olan «Beled-i Haram»ın Rabbi,
5- Ey Rükn-ü Hacer-ül Esved ile ibadına tavaf namazgâhı olan «Makam-ı İbrahim»’in Rabbi,
6- Ey Müzdelife denilen tekbir tehlil seslerinin cihana yayıldığı yer olan «Meş’ar-i Harâm»’ın Rabbi,
7- Ey hikmetli emriyle istediğini helâl, istemediğini haram kılan «Hill ve Harâm»’ın Rabbi,
8- Ey iman ile hayatın medarı nurun; uyku ile gafletin medarı karanlıkların müdebbiri olan, Rabb-i Nûr ve Zalâm,
9- Ey bütün tahiyyât ve selâmın, selâmet ve tebriklerin sahibi olan «Rabbu’t Tahiyyeti ves’s- Selâm»,
10- Ey sonsuz celâl ve yüceliğinde pür kerem, nihayetsiz kerem ve ikramında hadsiz celâl sahibi olan Rabb’el -Celâli ve’l
0- Ey sonsuz celâl ve yüceliğinde pür kerem, nihayetsiz kerem ve ikramında hadsiz celâl sahibi olan Rabb’el -Celâli ve’l-İkrâm,
27 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey desteği olmayan fani zail acizlerin en metin desteği,
2- Ey güvende olmayan sahipsiz kalanların en sağlam dayanağı,
3- Ey fakir ve muhtaçların bitmez tükenmez hazinesi, her-şeye kâfi güveni,
4- Ey mededkârı bulunmayanların en yakın yardım ve imdad edicisi,
5- Ey korumasız sığınaksız kalanların en güvenli muhkem kalesi,
6-Ey maddî sebeplere güvenmeyip iftiharsız olanların en büyük medâr-ı iftiharı,
7-Ey izzeti izzetsiz kalanlara en büyük izzet kaynağı olan Aziz,
8-Ey belâ ve düşmanlar karşısında yardımsız kalanların en büyük yardımcısı,
9-Ey dostsuz kalmış yalnızlığa düşmüşlerin ölmez, dönmez, en yakın dostu,
10- Ey mahrum kalmış, fakra müptela olmuşların bitmez tükenmez en büyük gınası
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey hiçbir kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmadan bizatihi var olan, Kâim,
2- Ey bütün esma ve sıfatıyla baki, daim kalan, sonu olmayan Dâim,
3- Ey hakiki ve daim rahmet sahibi olan Rahîm,
4- Ey rakipsiz küçük büyük her şeyde mutlak adaletli hüküm sahibi Hâkim,
5- Ey her şeyi bilen hiçbir şey kendisinden gizlenmeyen mutlak ilim sahibi olan Âlim,
6- Ey maddî mânevi her türlü düşman ve belâdan koruyup muhafaza eden mutlak Âsim,
7- Ey her şey fazl ve keremi olmakla beraber adaletle bölen, taksim eden mutlak Kasım,
8- Ey mahlûkatın arız olduğu her türlü acz, kusur, noksanlıktan münezzeh müberra olan Salim,
9- Ey maddî-mânevî her şeyi istediği ölçüde azaltıp daraltan Kâbıd,
10- Ey maddî manevî her şeyi istediği miktarda çoğaltıp genişleten Bâsıt
9 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ismetine sığınanları bütün tehlike ve kötülüklerden koruyan,
2- Ey rahmetini dileyenlere bol rahmet eden,
3 -Ey nusretine iltica edenleri mensur ve galip kılan,
4- Ey hıfz ve himayesini isteyenleri mahfuz kılan,
5- Ey fakırla keremini bekleyenlere şanına lâyık ikram eden,
6- Ey ilm-i mutlakına sığınıp irşad edilmek isteyenleri hakka hakikate götüren,
7- Ey yardımını bekleyenlerin her türlü yardım ve imdadlarına yetişen,
8- Ey kendisinden meded bekleyenlere imdad edip meded veren,
9- Ey feryat ve figan edenlerin yardımına koşan,
10- Ey günahtan dergâh-ı rahmetine koşanlara mağfiret eden
30 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey af ve bağışlamasında keremkârlık, bolluk, güzellik bulunan,
2-Ey minnet ve iyiliği bol ve geniş olan
3-Ey hayır ve ihsanı çok olan,
4-Ey fazl ve keremi kadîm olan,
5-Ey sanatı güzel ve zarif olan,
6-Ey lütuf ve ihsanı dâim olan,
7-Ey keder ve sıkıntıyı izale eden,
8-Ey dert, sıkıntı ve zararları gideren,
9-Ey mülkün tek ve gerçek sahibi olan,
10-Ey adalet ve hak ile hüküm veren
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kudretine hiç bir kuvvet karşı gelemeyen, mağlup edilmeyen Azîz,
2- Ey şefkat ve yumuşaklığından ve her şeye nüfuzundan hariç kalınamayan, Latîf,
3- Ey her şeyi gözetleyen uyku ve gaflet ona arız olmayan Rakîb,
4- Ey berdevam olan, zeval bulmayan yok olmayan Kâim,
5-Ey sonsuz hayat sahibi olan, ölüm kendisine arız olmayan Hayy,
6-Ey saltanatı zeval bulmayan gerçek mülk sahibi olan Melik,
7- Ey fena bulmayan, daim var olan Bakî,
8- Ey her şeye muhit, ilmine cehil arız olamayan Alîm,
9- Ey yemek içmekten münezzeh ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed,
10- Ey zaaf ve aczden münezzeh olan mutlak kuvvet sahibi,
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bir olan, Kâinatı saran esma ve sıfatında şeriki olmayan Vâhid,
2- Ey hiçbir şey ondan kaçamayan, her istediğini bulan, her şeye yoktan vücud veren Vâcid,
3- Ey bütün mevcudatı birden gören, her yerde hâzır, her şeye nazır olan Şâhid,
4- Ey sonsuz şan ve şeref ve yücelik sahibi olan Mâcid,
5- Ey işleri istikamet, adalet ve çok hikmetlere dayanan, yol gösteren Râşid,
6- Ey kullarına elçiler gönderen, ölmüş cesetlere haşir’de hayat bahşeden, Bâis,
7- Ey her şeyin hakiki ilk ve son sahibi olan, mülk yalnız ona kalan Vâris,
8- Ey hikmeti gereği, irade ettiklerine adaletle zarar ve elem veren Dârr,
9- Ey kâinatın özü ve neticesi olan bütün iyilikler, güzellikler, menfaatler elinde bulunan Nâfi’,
10- Ey kötülükler içinde yolunu şaşırıp, doğruyu murad eden kullarına hidayet veren Hâdi
3 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bilinen bilinmeyen bütün azimlerden daha azametli olan Azîm,
2- Ey akla gelen gelmeyen bilcümle kerem sahihlerinden daha keremli olan Kerîm,
3- Ey tasavvur edilen ve edilmeyen tüm merhametlilerden daha rahmetli olan Rahîm,
4- Ey mümkün olan ve olmayan bütün hikmet sahihlerinden daha hikmetli olan Hakîm,
5- Ey bütün derin ilim sahiplerinden sonsuz derece daha ihatalı ilim sahibi olan Alîm,
6- Ey her yaratılandan daha önce var olan, varlığı zamanları aşan Kadîm,
7- Ey mümkün ve mutasavver bütün büyüklerden daha büyük olan Kebîr,
8- Ey görünen görünmeyen celâl ve haşmet sahihlerinden daha yüce olan Celîl,
9-Ey tanınan tanınmayan bütün izzet sahihlerinden daha âlî olan Azîz,
10- Ey gelen geçen bütün lütuf ve güzel davranış sahiplerinden daha lütufkâr olan Lâtif
4 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sözünü yerine getiren, vefalı olan Vâfî,
2- Ey vefâ ve sözünü yerine getirmekte sonsuz kuvvet sahibi olan Kavî,
3- Ey sonsuz kuvvetinde nihayet derece yüce olan Âlî,
4- Ey sonsuz ulviyetinde her şeye her şeyden yakın olan Karîb,
5- Ey sonsuz yakınlık ve kurbiyetinde son derece lütuf sahibi olan Lâtîf,
6- Ey sonsuz lütuf ve güzel davranışında en yüce makam ve şeref sahibi olan Şerîf,
7- Ey makam ve şerefinde sonsuz izzet sahibi olan Azîz,
8- Ey sonsuz izzetinde nihayet azamet sahibi olan Azîm,
9- Ey azametinde şanı yüce, kadri büyük, işleri pek güzel sonsuz şeref ve nimet sahibi olan Mecîd,
10- Ey şan ve yüceliğinde sonsuz medih, nihayetsiz hamd ve senaya lâyık olan Hamîd
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şey kendisine boyun eğip, uymakla sükûn bulan,
2- Ey her şeyin varlığı, meydana gelmesi kendisi için olan,
3- Ey her şeyin vücudu kendisi için devam eden,
4- Ey he rşey kendisine yönelen, dönüp rücû eden,
5- Ey her şey kendisinden havf ve haşyet eden,
6- Ey her şey kendisini teşbih, tenzih ve takdis eden,
7- Ey her şey kendisiyle kıyam bulup irade ve kudretiyle ayakta duran,
8- Ey her şey kendisine boyun eğip huşu ve kemâl-i zilletle itaat eden,
9- Ey her şey kendisine doğru giden, yönelen, sonunda ona varan,
10- Ey kendisi müstesna her şey helak olup zeval bulan, Ona bakan vecihle her şey beka bulan
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey arzulanan, istenilen maddî manevî her her şeye yeten Kâfî,
2- Ey verdiği her sözü yerine getiren, mevcudatın bütün hacetini îfâ eden Vâfî,
3- Ey maddî manevî her derde deva her illete çare olan Şâfî,
4- Ey illetlerin elem ve acısı yerine sıhhatteki mutluluk ve afiyet nimetini bahşeden Muâfî,
5- Ey sıfat ve isimleriyle her şeyden sonsuz derece yüksek ve ulvî olan Âlî,
6- Ey kullarını kendini tanımak ve itaat etmekle her türlü hayır ve güzelliğe ve bol rahmetine çağıran Daî,
7- Ey sonsuz celâliyle hiç muhtaç olmadığı sevgili ibadını rızasıyla en yüce makam olan rıza makamına çıkaran Râdî,
8- Ey hacetleri yerine getiren, adaletle hükmeden her emrini sonsuz kudretiyle icra eden Kâdi,
9- Ey bütün sıfat ve esmasıyla hep var olan, varlığı zamanla sınırlanmayan Bakî,
10- Ey her mevcuda vazifesini bildiren yaratıldığı gayeye yönlendiren, dilediğine hidayet veren Hâdî
7 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisine koşup sığınmaktan başka kaçış yolu olmayan,
2- Ey her dehşet ve belâya karşı ancak kendisinden yardım istenilen,
3- Ey kendisinden başka iltica edilecek bir yer olmayan,
4- Ey kendisinden başka tevekküle lâyık kimse olmayan,
5- Ey bütün güzel ve hayırlı maksatlar ancak kendisiyle hâsıl olan,
6- Ey hakiki kurtuluş ancak kendisine sığınmakla gerçekleşen,
7- Ey ancak kendisi rağbet ve teveccühe lâyık olan,
8- Ey ancak kendisi, gelip geçen bütün mevcudatın ibadetlerine şeriksiz lâyık olan,
9- Ey her zaman ve her yerde ancak kendisinden meded istenilen, yardım umulan,
10- Ey her musibete takat getirmek, her istenileni elde etmek, ancak kendisinin kuvvet ve gücüyle mümkün olan,
8- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey korkulup, haşyet edilenlerin en hayırlısı,
2- Ey bütün güzel isim ve sıfatlarıyla umulan en hayırlı yâr, en iyi matlup,
3- Ey rağbet edilenlerin en hayırlısı en lâyıkı,
4- Ey arzulanan her hacete, dilenilen her isteğe yetişmekte, en hayırlı dergâh sahibi olan,
5- Ey güven ve doğrulukta en yakın en hayırlı maksud,
6- Ey her zaman zikredilmeye en lâyık olup, zikri dünya ve ahiret hayatının nuru olan, kendini zikredenleri, daha hayırlı meclislerde zikreden Zâkir,
7- Ey verdiği sayısız nimetlere karşı hayırla anılan, en fazla şükre lâyık olan,
8- Ey sevgisi kalpleri dolduran, sevenleri daim mest eden en hayırlı mahbub,
9- Ey keremiyle misafirlerine en iyi bakan, ikram eden, daha güzel menzilleri gezdiren, kullarının üstüne en hayırlı bereketler indiren,
10-Ey tatlı olan ünsiyetiyle, güzel olan yakınlığıyla en hayırlı dost
39- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyi yaratan, düzene koyup düzgünleştiren,
2- Ey her şeyin ölçülü şekilde sınırını takdir miktarını tahsis eden, yaratılış vazifesine yönelten,
3- Ey her çeşit belâyı kaldıran,
4- Ey gizli her yalvarış ve yakarışı işiten,
5- Ey maddî manevî batmış, boğulmaya yüz tutmuşları kurtaran,
6- Ey helâkete düşenlere necat verip kurtaran,
7- Ey hastalara şifa, dertlilere deva,
8- Ey ancak kendisi ölümü halk edip, hayatı veren,
9- Ey hikmeti ile gülenleri güldürüp, ağlayanları ağlatan,
10- Ey hidayet ve dalâlet ancak kendi meşietine bağlı olan
0- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1-Ey rahmetiyle günahları mağfîret eden Gâfir,
2-Ey maddî manevî ayıpları, kusurları, çirkinlikleri örtüp gizleyen Satir,
3-Ey her şeye ve her kuvvete galip gelen, cebbarları hunharları dize getiren, hiç kimse tedbir ve takdirini geri çeviremeyen dilediğini yapmaya kadir olan Kahir, Ey irade ettiği her şeye gücü ve kuvveti acze düşmeden eksilmeden kâfi gelen Kâdîr,
5-Ey her şeye ihatalı nazarıyla birden bakan, bütün mahlukatının her an bütün hal ve hareketlerini gören Nazır,
6- Ey misilsiz olarak en mükemmel tarz ve surette yoktan var eden Fâtır,
7- Ey az bile olsa şükür ve iyilikleri karşılıksız bırakmayıp, fazlasıyla sevap ve mükâfatlar veren Şâkir,
8- Ey sevdiklerini her zaman güzellikle zikreden rahmetle anan Zâkir,
9- Ey galebe ve muzafferiyet yalnız kendi elinde bulunan, dostlarını sahipsiz bırakmayan yardım edip nusret veren Nasır,
10- Ey ihsan eden, kötüyü iyiye çeviren, fakrdan sonra zenginlik nasib eden, ıslah eden, selâmet veren, istediğini yaptıran, Câbir,
– Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey mülkünde seyahat edenler için karada ve denizde yollar koyup kendini tanıtan,
2- Ey kâinatın âfâkı, uzak yakın her tarafı delil, burhan ve ayetleriyle dolup taşan,
3- Ey kâinatta görünen, Kur’an’da okunan tüm ayetlerinde burhan ve delilleri bulunan,
4- Ey ölümü yazıp takdir etmede, canları alıp hayata veda ettirmede kudreti ve kuvveti görünen,
5- Ey mezarlıklarda izzeti, kabir ve ötesinde haşmeti görünen,
6- Ey kıyamet gününde mülkündeki hâkimiyet ve saltanatı perdesiz tezahür eden,
7- Ey mahkeme-i kübrada cin ve insi hesaba çekmede heybet ve haşmeti görünen,
8- Ey hesap gününde, mizanda hüküm sahibi olan, adaletle vaadini yerine getiren,
9- Ey Cennet’te rahmetinin her çeşit tabakatı ve her nevi letâifi bulunan,
10- Ey Cehennem ateşinde dehşetli pek büyük azabı bulunan
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey çaresiz kalan, dehşete düşen, korku duyanların sığınağı,
2-Ey günahın dehşet verici akıbetinden isyankârların kendisine dehalet edip koştuğu,
3-Ey gönül verip doğruyu bulmaya yönelenlerin maksudu,
4-Ey isyankârların kendisine sığınıp iltica ettiği,
5-Ey maddeden manaya teveccüh etmiş olan zahidlerin rağbet edip arzuladığı,
6-Ey hataya düşüp çaresiz kalanların tek ümidi,
7-Ey kendisini murad edenlerin dâima ünsiyet ve huzur bulduğu,
8-Ey yüksek mertebe sahibi olan muhsinlerin tek medarı iftiharı,
9-Ey tevekkül edip güvenmek isteyenlerin en büyük, tek güvenleri,
10-Ey kuvvetle iman edip, yakîne erenlerin ancak kendisiyle sükûn ve huzur bulduğu,
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeye her şeyden sonsuz derece yakın olan Karîb,
2- Ey sevilen, bütün mahbublardan ziyade muhabbete layık olan sevilen Habîb,
3- Ey bütün azamet sahiplerinden nihayetsiz derece azametli olan, Azîm,
4- Ey sonsuz izzetiyle bütün izzet sahiplerinin fevkinde olan Aziz,
5- Ey gücü sonsuz, kuvveti bütün kuvvetlilerin fevkinde olan Kavî,
6- Ey bilinen bilinmeyen bütün zenginlerden sonsuz derece gına ve varlık sahibi olan Ganîy,
7- Ey cûd ve sehâsıyla bol ihsan edenlerin en üstünü, Cevâd,
8- Ey zarif bol rahmeti, derin ince şefkati, bütün şefkatkârların üstünde olan Rauf,
9- Ey has ve derin rahmeti bütün merhamet ehlinin fevkinde bulunan Rahîm,
10- Ey küçük büyük bilinen bilinmeyen bütün yücelerin yücesi olan Celîl,
4 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey zat ve esması madde ve cismaniyetten sonsuz derece uzak olduğu halde, her şeye nihayet derece yakın olan, hiçbir şey tasarrufuna, rububiyyetine engel olamayan, Karîb,
2- Ey her şey nazar-ı şuhudunda olan, hiçbir hareket ve davranışı kaçırmayan, her şeyi her şe’niyle gözetleyen, Rakîb,
3- Ey güzel esma ve sıfatlarıyla, bol nimet ve insanıyla daima sevilen Habîb,
4- Ey hikmeti dairesinde her şeyin hacetine, her canlının isteğine her bir kulun duasına rahmetiyle cevap veren medet eden, Mücîb,
5- Ey hakiki kâfi gelen, her şeyin hesabını zamansız mutlak sür’at içinde en iyi gören Hasîb,
6- Ey maddî mânevi bütün dertlere deva, hastalıklara şifa bahşeden Tabîb,
7- Ey her şeyin her an iç ve dışını ve gerçek hakikatini bütün incelikleriyle en iyi surette gören Basîr,
8- Ey geçmiş ve gelecek maddî manevî, küçük büyük her şeyden haberdar olan Habîr,
9- Ey nurlu, parlayan, ışık saçan her şeyi aydınlatan, alemleri, hakikati, akılları tenvir eden Münîr
- Ey mahlûkatına gerekli her şeyi açıklayan, maddî-mânevî âyâtıyla varlığı birliği tam zahir olan Mübîn,
45 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey mutlak galip olan, hiçbir kuvvet Ona karşı gelemeyen Gâlib,
2- Ey her şeyi güzel san’atlı yapan, kendisi yapılmadan var olan Sâni,
3- Ey bütün mevcudatı hiçten yaratan kendisi yaratılmaktan münezzeh olan Halik,
4- Ey her şeyin maliki olan, hiçbir şey Ona malikiyet dava edemeyen Mâlik,
5- Ey kahrıyla her şeye üstün gelen, hiçbir şey ona üstün gelemeyen Kahir,
6- Ey her şeyin yükselişi derece ve mertebesi elinde bulunan kendisi yükseltilmekten münezzeh olan Râfi,
7- Ey her şeyin hıfz ve himayesi elinde bulunan, kendisi muhafazaya muhtaç olmayan Hâfiz,
8- Ey yardımcılara muhtaç olmadan nusret ve yardım eden Nâsir,
9- Ey her şeyi müşahede edip gören, her yerde hâzır hiçbir yerde gâib olmayan Şâhid,
10- Ey hiçbir şeye uzak olmayan, her şeye her şeyden yakın olan Karîb
6 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey nurların nuru olan Nur,
2- Ey maddî manevî bütün nurları nurlandıran Münevvir,
3- Ey nurlara suret veren Musavvir,
4- Ey nurları yaratan yoktan var eden Hâlık,
5- Ey bütün nurların tedbiri takdiri ve keyfiyâtı elinde bulunan Mukaddir,
6-Ey nurları vazifelendiren, idare ve tedbir eden Müdebbir,
7-Ey bütün nurlardan önce var olan ezelî Nur,
8-Ey bütün nurlardan sonra baki kalan ebedî Nur,
9- Ey bütün nurların fevkinde olan yüce Nur,
10- Ey misli benzeri olmayan yekta, mukaddes Nur
0- Ey misli benzeri olmayan yekta, mukaddes Nur,
47 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ihsan ve atiyyesinde şeref ve yücelik olan,
2- Ey ef’alinde letafet, güzellik, incelik, şefkat bulunan,
3- Ey lütuf ve keremi kesintisiz, daim var olan,
4- Ey ihsanının başlangıcı sonu olmayan kadîm olan,
5- Ey sözü hak olan,
6- Ey vaadi doğru olan,
7- Ey af ve bağışlaması sırf kendi fazl ve iyiliğinden kaynaklanan,
8- Ey ceza ve azabı adil olan,
9- Ey zikri gayet güzel ve tatlı olan,
10- Ey ünsiyet ve yakınlığı son derece tatmin edici lezzet verici olan
- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bütün yaratılmışlara bol nimet ve ihsan eden Münevvil,
2- Ey ulûhiyetinin delillerini, kulluğun sınırlarını en açık şekilde belirten, hakkı batıldan iyiyi kötüden ayıran Mufassıl,
3- Ey hikmetiyle mevcudatın halini tavrını nakşını devamlı surette değiştiren Mübeddil,
4- Ey zorlukları kolaylaştıran Müsehhil,
5- Ey istediğini zelil eden, emrine mutî kılan dilediği kimseye musahhar eden Müzellil,
6- Ey rahmeti melekleri, kitapları, bereketleri, gazabı, belâları dilediği her şeyi dilediği yere indiren Münezzil,
7- Ey kâinattaki bütün halleri durumları değiştiren, kullarını hâlden hâle sevk eden,
8- Ey maddî manevî her şeyi dilediği ölçüde güzelleştiren Mücemmil,
9- Ey dilediği her şeyi tamamlayan, kemâle erdiren Mükemmil,
10- Ey dilediğini üstün kılan Mufaddıl
49 – Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyi birden gören, kendisi görünmeyen,
2- Ey her şeyi yaratan, kendisi yaratılmayan,
3- Ey hidayet veren yol gösteren, kendisi ise hidayete muhtaç olmayan,
4- Ey bütün hayat sahiplerine hayat veren dirilten, kimse Ona hayat veremeyen, hayatı bizatihi var olan,
5- Ey herkesi yediren, kendisi yedirilmekten münezzeh olan,
6- Ey her şeyi en iyi şekilde koruyan, kendisi korunmaktan münezzeh olan,
7- Ey her şey hakkında karar veren, hiçbir şey kendisi hakkında karar veremeyen,
8- Ey her şey hakkında hüküm veren, hiçbir kimse, hakkında hüküm veremeyen,
9- Ey peder, valide, evlâd olmaktan münezzeh olan, çoğalması, vücudu başka bir vücuttan çıkması mümteni ve muhal olan,
10- Ey misli dengi benzeri nazîri bulunmayan, Zât-ı Zülcelâl
0 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sevilmeye en lâyık olan en iyi Habîb,
2- Ey dertlere şifa olan en iyi Tabîb,
3- Ey mutlak hakiki kâfi, yapılan her şeyi kaydeden hesabını zamansız en iyi yapan Hasîb,
4- Ey yakın olanların en iyisi, en yakını Karîb,
5- Ey en iyi gözeten, en sağlam koruyan Rakîb,
6- Ey her nidaya en güzel cevap veren, en iyi icabet eden Mücîb,
7- Ey ünsiyeti en şirin olan, dostluğuyla en yüce lezzetlere erişilen Enîs,
8- Ey kendisine tevekkül edenlerin işlerini en güzel yapan, düzelten, en güvenilir Vekîl,
9- Ey en iyi sahip, en yakın serdar, en güzel Seyyîd olan Mevlâ,
10- Ey en iyi yardım eden, nusret veren, zafere kavuşturan Nasır
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisini tanıyanların süruru, ariflerin sevinci,
2- Ey kendisini murad edenlere huzur veren ünsiyet eden en yakın dost,
3- Ey kendisine müştak olanlara daim meded eden, yardımlarına koşan,
4- Ey tevbekârların habibi, dergâhına dönenlerin en yakın sevgilisi,
5- Ey fakir olan bütün mahlûkata, yoksul olan herkese rızık veren,
6- Ey günahkârların ümidi, suçluların ricagâhı,
7- Ey sıkıntıya düşenlerin dertlerini izale eden, meşakkatlerini gideren,
8- Ey gam ve kedere düşenlere nefes aldıran,
9- Ey üzgünlere huzur ve ferec, mahzunlara ferah veren,
10- Ey ezelden ebede kadar evvel olan bütün geçmişlerin, ahir olan bütün geleceklerin İlâhı
52- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1 – Ey Cennet ve Cehennemin Rabbi,
2- Ey Peygamberlerin, seçkinlerin ve hayırlıların Rabbi,
3- Ey kendine sadıkların, sıdk ile inananların, ebrarların, iyilerin Rabbi,
4- Ey küçük-büyük, cüz’î-küllî, her şeyin Rabbi,
5- Ey mahlûkatın özü ve aslı olan çekirdek ile hayatının gayesi olan meyvelerinin Rabbi,
6- Ey hayatın esası olan akıp giden nehirlerin, hayat ve rızık taşıyan ağaçların Rabbi,
7- Ey bütün sahraların, çöllerin, kırların idarecisi sahibi Rabbi,
8- Ey bütün sahipsizlerin, kölelerin, hürlerin, köleleri köle kılanların Rabbi,
9- Ey açığa vurulan, gizli tutulan, aşikâr ve saklı her şeyin Rabbi,
10- Ey rahatlık ve sükûnet zamanı olan gecenin, hareket ve maişet vakti olan gündüzün Rabbi
y rahatlık ve sükûnet zamanı olan gecenin, hareket ve maişet vakti olan gündüzün Rabbi,
53 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ilmi her şeye erişen, ihata eden,
2- Ey nazarı her şeye nüfuz eden, her şeyin içini dışını en iyi gören,
3- Ey kudreti her şeye yetişen, her şeyi içine alan,
4- Ey hadsiz nimetleri, kulları tarafından sayılmakla bitmeyen,
5- Ey mevcudat, cümle hamd ve şükranıyla, lâyık olduğun şükre erişemeyen,
6- Ey celâl ve büyüklüğünü idrakte zihinler yetersiz kalan,
7- Ey vehim, tahmin, hayallerle hakikatine (zat ve sıfatına) erişilmeyen,
8- Ey azamet ve kibriya örtüsüyle gizlenmiş, azamet ve büyüklüğün tek sahibi,
9- Ey heybet, saltanat, güzellik ve şa’şaası ile her yeri şenlendirip dolduran,
10- Ey beka ve şanını izzetle yücelten, varlığında zillet ve aczden münezzeh olan,
4- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kudsî ulvî temsillerle sıfatına bakılan, yüce misallerin yekta sahibi,
2- Ey bütün güzel, mutlak, yüce sıfatların tek sahibi,
3- Ey devamlı olan ahiret, geçici olan dünyanın her cihetle tek sahibi,
4- Ey Meleklerin, Şehitlerin, ehli takvanın rahatgâhı, meskeni olan Cennet’ül-Me’vânın tek sahibi,
5- Ey Cehennem’in ve alevlenip köpüren laza ateşinin tek sahibi,
6- Ey en büyük ayetlerin, delillerin, burhanların tek sahibi,
7- Ey tecelliyatı her tarafta görünen en güzel isimlerin Esmâ’ül-Hüsnâ’nın tek sahibi,
8- Ey hüküm ve hesabın, emir ve kazanın tek mutlak sahibi,
9- Ey ulvî gökler, yüce semalar ve içlerindeki her şeyin tek sahibi,
10- Ey yerden Arş’a her şeyin yegâne sahibi
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey çok affeden, pişmanları affetmeyi seven Afüvv,
2- Ey çok mağfiret eden, kullarını bağışlamayı seven Gafur,
3- Ey çok seven ve sevdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya en çok lâyık olan Vedûd,
4- Ey çok iyi karşılık veren, az şükre bile bol nimet ve sevap ihsan eden Şekûr,
5- Ey çok sabreden, fırsat tanıyan, hemen cezalandırmayan Sabûr,
6- Ey çok esirgeyen, re’fet ve hususî şefkatini gösteren Rauf,
7- Ey çok merhametli olan, şefkatiyle kullarına yönelen Atûf,
8- Ey bütün çirkinliklerden mutlak pak ve temiz olan, pislikleri, kirleri gideren, her şeye en güzel şekilde bakan Kuddüs,
9- Ey mutlak, zatî, ezelî ve ebedî hayat sahibi olan Hayy,
10- Ey her şey kendisine istinat ederek kâim olan, vücudu hiçbir vücuda dayanmayan Kayyûm,
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey göklerde ve ecrâm-ı ulviyede azameti görünen Zat-ı zülcelâl,
2- Ey zeminde ve zeminin her bir mevcudunda vahdaniyetin delilleri ayetleri müşahede edilen Zat-ı Zülkemâl,
3- Ey her bir şeyde ve mahlûkta vücub-u vücuduna delâlet eden burhanlar bulunan Zat-ı Vâcibü’l-Vücud,
4- Ey azametli denizlerde acibeleri yaratan Zat-ı Zülkemâl,
5- Ey her şeyi ve bütün mahlûkatı hiçten yaratıp tekrar iade eden, dirilten Zat-ı Kadîr-i Zülcelâl,
6- Ey dağlarda canlıların ihtiyacı için iddihar edilen hazineleri halk eden Hallâk-ı Kerîm,
7- Ey her bir şeyin yaratılışını güzel yapan, tedbirini ve levazımatını güzel bir tarzda veren Zat-ı Cemîli-Zülikram,
8- Ey her şey her bir hacetinde her bir emrinde ona müracaat eden ve her bir mevcud her bir keyfiyetinde ona dayanan ve her bir hak ve hakikat ve hüküm ve hâkimiyet ona râci’ olan Zat-ı Kadîr ve Rab-ı Külli şey,
9- Ey her şeyde zahir bir surette lütfunun eserleri ve inayetinin cilveleri ve güzel san’atının lâtif nakışları ve rahmetinin letâfetli hediyeleri müşahede edilen Zat-ı Latif-i Habîr
10- Ey Zişuur mahlûkatına kudretini göstermek için kâinatı bir meşher-i acaib yapan ve umum masnuatını kudret ve hikmet ve rahmet gibi kemâlatını teşhir etmek için birer dellâl birer ilan name hükmüne getiren Zat-ı Kadîr-i Hakîm
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey gerçek sevgi ve dostluğu bulamayanların en sadık dostu, en yakın Habîbi,
2- Ey maddî manevî hastalıklarına tabib bulamayanların en şifakâr Tabîbi,
3- Ey imdâdları dinlenmeyen çaresizlerin en yakın mededkârı, cevap veren Mücîb,
4- Ey şefkat umup kimsesiz kalanların en yakın şefkat edicisi olan Şefîk,
5- Ey ölmez, ayrılmaz, refik ve dost arayanların en vefalı dostu olan Refîk,
6- Ey şefaatçi bulamayıp şefaatten mahrum kalanların Şefîi,
7- Ey meded edici bulamayıp imdattan mahrum kalanların Mugîsi,
8- Ey rehber ve mürşidsiz kalan, delil bulamayanların rehberi, Delîli,
9- Ey kendilerini hak ve doğru yola sevk edecek birisini bulamayanların kumandan-ı âzâmı,
10- Ey himayesine alıp rahmet edecek birisini bulamayanların en büyük rahmet edicisi olan Rahîm
8 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kâfi görüp kendisiyle iktifa edenlerin her hacetine yeten, her şeyine kâfi gelen,
2- Ey kendisinden hidayet isteyenlere en doğru yolu gösteren, hidayet eden,
3- Ey dergâhına sığınanları himayesine alan inayetiyle örten saklayan,
4- Ey kendisini nida edip çağıranların feryadına koşan, onları rahmetine çağıran,
5- Ey kendisinden şifa isteyenlerin derdine şifa hastalığına deva olan,
6- Ey aciz kalıp işinin kazasını Ondan isteyenlerin hâcâtını tamamlayan, en güzel şekilde hüküm veren,
7- Ey cûd (cömertlik) ve gınasını (zenginlik) isteyenleri fazlıyla maddî manevî abâd eden, doyuran,
8- Ey kendisinden hacetini yerine getirmek isteyenlerin ihtiyacını fazlasıyla ifa eden,
9- Ey kuvvetine güvenip güç isteyenlere yardım eden, kuvvet veren,
10- Ey kendisini kendilerine sahip ve büyük bilenlerin mevlâsı
9-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey her şeyden önce olan, başlangıcı olmayan tek ezeliyet sahibi Evvel
2- Ey her şeyden sonra baki kalan sonu olmayan yekta ebediyet sahibi Âhir,
3- Ey varlığı, sıfatı, isimleri her şeyde aşikâr ve apaçık olan Zahir,
4- Ey isim ve sıfat, ef’al ve eserleriyle her şeyin içyüzünü kaplayan, hiçbir şey onların ötesine geçemeyen, nazarlardan gizli kalan Batın,
5- Ey yoktan var eden, her şeyin varlığını ve varlığı süresince geçireceği hâlleri, hâdiseleri düzenleyen, tayin ve tespit eden Hâlık,
6- Ey bütün mahlukatın her çeşit rızık ve ihtiyacını bahşeden, rızk kazanma sebeplerini meydana getiren Râzık,
7- Ey her sözü, her işi doğru olan, ahdini, vadini yerine getiren Sâdık,
8- Ey her şeyden önce olan, iradesi, ilmi ve kudreti her şeyi geçen galip gelen Sabık,
9- Ey her şeyi ve herkesi takdiriyle istediği yere ve gayeye sevk eden Sâîk
- Ey geceden sabahı, tohumlardan nebatatı, çekirdeklerden bütün mahlûkatı, tepe ve dağlardan emin yolları, yanlış düşüncelerden hakkı yarıp çıkaran Fâlık,
60- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey gece ve gündüzü ard arda düzenli surette döndürüp değiştiren,
2- Ey zulmetleri, karanlıkları, nuru yaratan,
3- Ey gölgeyi ve serinliği, ateşi, harareti ve sıcak rüzgârı, meydana getiren,
4- Ey güneşi ve ayı muti’ ve musahhar kılan,
5- Ey hayattan önceki ve hayattan sonraki adem olmayan ölümü, ölümden önceki geçici ve ölümden sonraki baki olan hayatı yaratan,
6- Ey halk ve icad, hüküm ve emir yalnız kendisine ait olan,
7- Ey eş ve evlat edinmeyen, benzere, denge, çoğalmaya, nesle, muhtaç olmayan,
8- Ey mülk ve saltanatında şeriki ortağı olmayan,
9- Ey zillet ve aczden münezzeh ve mukaddes, âmir ve sahibi, yardımcısı olmayan,
10- Ey bütün havi ve kuvvet yalnız kendisine ait olan,
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün istek sahiplerinin murad ve arzularını hakkıyla her zaman bilen, cevap veren,
2- Ey yalvarıp sual edenlerin her çeşit hacetlerine malik olan,
3- Ey vecde kapılıp kendinden geçenlerin inilti ve feryatlarını duyan.
4- Ey korkarak gözyaşı dökenlerin halini gören,
5- Ey sükût edenlerin vicdanlarında saklı her gizliyi bilen,
6- Ey isyan ve günahlardan pişman olup nedamet edenlerin halini gören,
7- Ey tevbe ümidiyle kendine dönenlerin özrünü kabul eden,
8- Ey fesad edip de bozgun çıkaranların işini düzeltmeyen, rast getirmeyen,
9- Ey iyilik yapanların güzel amellerini karşılıksız bırakmayan, zayi etmeyen.
10- Ey kendisini bilen ariflerin kalplerinden uzak olmayan, onlara daim feyiz ve huzur veren,
Ey kendisini bilen ariflerin kalplerinden uzak olmayan, onlara daim feyiz ve huzur veren,
62 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey daim baki olan.
2- Ey hataları bağışlayan, mağfiret eden.
3- Ey bütün duaları işiten.
4- Ey ihsanı bol atiyye ve hediyesi geniş olan.
5- Ey semayı yükselten,
6- Ey belâyı kaldıran musibetleri izale eden,
7- Ey medih ve senası pek azîm olan,
8- Ey ulviyet ve şa’şaasında kadîm olan.
9- Ey vefası çok olan, va’dini her zaman yerine getiren,
10- Ey ceza ve sevabı, ikab ve mükâfatı şanına lâyık ve üstün olan
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bol mağfiret sahibi, fazl ve rahmetiyle her günahı bağışlayan Gaffar,
2- Ey kötülükleri çirkinlikleri rahmetiyle örten gizleyen Settâr,
3- Ey her istediğini yapmaya gücü yeten, herkesi ve bütün mevcudatı dize getiren, sonsuz izzet sahibi, hükmünde mutlak galip olan Kahhâr,
4- Ey emir ve fermanına karşı konulamayan, dilediğini yaptırmaya muktedir olan, tamir ve ıslah eden Cebbar,
5- Ey çok sabreden ve sabır gücü ihsan eden Sabbâr,
6- Ey bütün mahlûkatı rızıklandıran rızkı elde etme sebeplerini yaratan Rezzâk,
7- Ey bereket kapılarını, hikmetli suretleri, ahiret âlemini, bağlı, kilitli gönülleri, tılsımlı düğümleri, kapalı yolları hayırla açan Fettâh,
8- Ey her şeyi her yönüyle çok iyi bilen, ilmiyle her şeyi ihata eden Allâm,
9- Ey çeşit çeşit hediyeleri, nimetleri karşılıksız bol bol ihsan eden Vehhâb
Ey tevbeleri kabul günahları affeden, kullarına tevbe etmeleri için tekrar tekrar sebepler ve münasebetler yaratan rahmetine davet eden Tevvâb,
64 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey beni yoktan var eden, âzâ ve duygularımı düzenli yapan, vazifelerine uygun bir tarz veren,
2- Ey bana envai çeşit rızıklar ihsan eden, beni besleyen, terbiye eden sahip çıkan,
3- Ey beni çeşit çeşit lezzetli gıdalı tatlı nimetleriyle yedirip içiren,
4- Ey beni yakınına alan huzur ve iltifatıyla şereflendiren,
5- Ey beni maddî manevî düşman ve belâlardan koruyan, bana ve her şeyime kâfi gelen,
6- Ey beni muhafaza eden kollayan, uyku bilmez gözleriyle bekleyen, ayıplarımı örten,
7- Ey bana hidayet nasib eden, yol gösteren, muvaffak eden,
8- Ey beni azîz kılan ihtiyaçlarımı gideren gınasına mazhar eden,
9- Ey beni öldürüp dirilten, her an ölen vücudumu yenileyen, hayatıma hayat katan,
10- Ey bana ünsiyet veren, rahmet kanadıyla kuşatan huzur barınağına kavuşturan,
10- Ey bana ünsiyet veren, rahmet kanadıyla kuşatan huzur barınağına kavuşturan,
65 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey doğru, gerçek, inandırıcı olan sözleriyle hakkın hakkaniyetini gösteren,
2- Ey hükmünü hiçbir hüküm bozamayan, ona üstün gelemeyen,
3- Ey muradını hiçbir güç ve kuvvet geri çeviremeyen,
4- Ey duyguların mahalli olan kalpleri istediği gibi çeviren, kişiye kalbinden daha yakın olan,
5- Ey pişmanlıkla dergâhına sığınan kullarının tevbelerini kabul eden,
6- Ey izin ve irâdesi olmadan hiçbir şefaat fayda vermeyen,
7- Ey bütün semâvât bütün azamet ve ihtişamıyla tasarrufunda olan, sağ elinde durulmuş bulunan,
8- Ey yolundan sapanları, dalâlete düşenleri en iyi bilen,
9- Ey gök gürültüsü hamd ederek, meleklerde kendisinden korkarak teşbih ettiği,
10- Ey rüzgârı rahmetinin müjdecisi, yağmurun elçisi olarak gönderen
66- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1 – Ey yeri mahlûkatına beşik yapan, barınmaya uygun kılan,
2- Ey fayda ve hikmet dolu dağları yere kazık ve direk yapan,
3- Ey güneşi kâinat sarayına ısı ve ışık saçan musahhar bir lâmba kılan,
4- Ey ay’ı karanlık gecelerimize nurlu bir kandil yapan,
5- Ey geceyi örtü kılan, karanlık perdesiyle ayıpları örterek, kullarını soğuk ve düşmandan muhafaza eden,
6- Ey gündüzü geçim ve maişet zamanı yapan,
7- Ey uykuyu, dünya meşgalesinden uzak tutarak bir huzur ve dinlenme yapan,
8-Ey semayı bina eden, gökleri muhkem, sağlam yapan,
9- Ey her şeyi çift yaratan ve bütün canlıları erkek ve dişiden meydana getiren,
10- Ey cehennem ateşini, kâfirleri bekleyip ona dönmeleri için gözetleyici kılan,
7 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM.
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey sevabı artırmakta, yardıma gelmekte, ihtiyaçları vermekte, günahları affetmekte gerçek şefaat sahibi olan Şefi’,
2- Ey bütün ses ve sadaları en iyi işiten Semî’,
3- Ey bütün mertebeler elinde bulunan, istediğini istediği yere yükselten Ref,
4- Ey zararları, kötülükleri, tehlikeleri men eden, dilediği her şeyi engelleyen Menî’,
5- Ey her şeyi misilsiz taklitsiz yoktan var eden, en güzel tarz ve surette, akılları hayrette bırakacak şekilde yaratan, Zât ve sıfatında dengi asla olmayan Bedî’,
6- Ey işleri en süratli şekilde yapan, hesabı zamansız gören, mutlak sürat içinde yaratan Serî’,
7- Ey kullarına en güzel müjdeleri veren, Cennet ve ebedi saadete çağıran Beşîr,
8- Ey nefis ve şeytana uyan isyankârları tevbe ve itaate sevk etmek için şiddetli azapla korkutup, sakındıran Nezîr,
9- Ey istediğini, istediği gibi sonsuz eksilmez kudretiyle yapan Kadîr
0-Ey kuvvet ve kudret sahiplerini istediği gibi yönlendiren, bütün mevcudatı kudreti altında tutan Muktedîr,
68 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün hayat sahiplerinden önce var olan, herkese hayat veren, kimseden hayat almayan ezelî hayat sahibi,
2- Ey bütün hayat sahiplerinden sonra baki kalan, hayatının sonu olmayan, ebedî hayat sahibi,
3- Ey hayatına hiçbir hayatın benzemediği, eşsiz hayat sahibi,
4- Ey misli, dengi olmayan gerçek mutlak hayat sahibi,
5- Ey zatî, ezelî ve ebedî hayatına kimsenin ortak olmadığı mutlak hayat sahibi,
6- Ey hiçbir hayat sahibine ihtiyacı olmayan, hayatı başka hayatlara dayanmayan Zatî hayat sahibi,
7- Ey bütün canlıları öldüren, adem olmayan ölümle verdiği hayatı geri alan, ölümsüz hayat sahibi,
8- Ey hayatlarını sürdürmek için küçük büyük bütün hayat sahiplerini rızıklandıran hayata hayat veren gerçek hayat sahibi,
9- Ey her zaman, her bahar ölüleri diriltmekle tecelliyat-ı hayatını gösteren, ahirette bir tek emriyle ölmüş olan bütün mahlûkatı dirilten hayat sahibi,
10- Ey hiç ölmez, zeval bulmaz, yüce, gerçek ezelî, ebedî hayat sahibi,
Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şey kendisini zikreden, hiçbir zaman unutulmayan tatlı, küllî, zikrin sahibi,
2- Ey kâinatı kaplayan, hiç sönmeyen nurun sahibi,
3- Ey had ve hesaba gelmeyen medih ve sena sahibi,
4- Ey değişmeyen ve değiştirilemeyen güzel sıfat ve yüksek vasıfların sahibi,
5- Ey had ve hesaba gelmeyen nimetlerin sahibi,
6- Ey tükenmek bilmeyen mülkün, zeval bulmayan saltanatın sahibi,
7- Ey idrak ve akılla keyfiyetine varılamaz olan celâl ve yüceliğin sahibi,
8- Ey geri çevrilmez kaza ve hükmün sahibi,
9- Ey güzel sıfatlarının yerini hiçbir sıfat tutamayan, başka hiçbir sıfatla değiştirilmeyen,
10- Ey bütün güzel sıfatların en yüksek mertebesine sahip olan, kemâli idrak ve ihata edilemeyen
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey görünen-görünmeyen, küçük-büyük iç içe bütün âlemleri beraber idare, tedbir ve terbiye eden Rab,
2- Ey iyi-kötü bütün amellerin mutlak adaletle karşılığı verildiği din ve hesap gününün Malik-i Hakîmi,
3- Ey ibadete devamla, haramdan çekinmekle, musibete dayanıp sabredenleri seven,
4- Ey en yakın yoldan günahtan dönüp kendine sığınan tevbekârları seven,
5- Ey maddî manevî kirlerden temizlenmeye çalışanları seven,
6- Ey ihsan edip iyi amel işleyen muhsinleri seven
7- Ey imdat, yardım ve nusrete gelenlerin en hayırlısı en güçlüsü,
8- Ey iyiyi kötüden, hakkı batıldan, bütün inceliğiyle en güzel ve lâyık şekilde ayıran, en girift meseleleri hallü fasıl eden,
9- Ey iyi amel ve şükrün karşılığını en hayırlı ve lâyık şekilde veren,
10- Ey kötülük yapan bozgun ve fesad çıkaranları en iyi bilen,
1- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bütün mevcudatı maddesiz, mâyesiz, örneksiz, meşietiyle yoktan var edip başlatan Mübdi’,
2- Ey ilk yarattığı ve her zaman yenilediği, ölmüş çürümüş dağılmış mevcudatı tekrar dirilten iade eden Muîd,
3- Ey her şeyi en iyi koruyan, muhafaza eden, bütün amelleri kaydedip hıfzeden Hafîz,
4- Ey her şeyi sıfat ve esmâsıyla ihata eden, hiçbir şey emir ve irade ve ilim ve kudretinin dışına çıkamayan ondan kaçamayan Muhît,
5- Ey her senaya lâyık olan, ancak kendisine hamd ve sena olunan, bütün varlıkların hâl ve kâl dilleriyle övülen Hamîd,
6- Ey şanı yüce, kadri büyük, Zâtı şerefli, işleri güzel, ihsanı hudutsuz azîmüşşan olan Mecîd,
7- Ey mahlûkatın çeşit çeşit rızkını vakti vaktine veren, gözetip kuvvetlendiren Mukît,
8- Ey darda kalan, çıkmaza girenlerin imdadına gelen, feryadına koşan Mugîs,
9- Ey dilediğine tevfik verip aziz kılan, izzet bahşeden, şereflendiren Muizz
0- Ey dilediğini hikmet ve adaletiyle zelîl kılan, kendisine isyan edip tevbe etmeyenleri tezlil eden Müzill,
72 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey birliğinde zıddı olmayan Zât-ı Ehad,
2- Ey tekliğinde benzeri ve naziri olmayan Zât-ı Ferd,
3- Ey her isteğin mercii olan, hiçbir ayıp ve kusuru bulunmayan Zât-ı Samed,
4- Ey bir ve tek olup naziri mumteni’ olan Zât-ı Vitr,
5- Ey hâkimiyetinde idare ve tedbirinde vezir ve yardımcısı bulunmayan Zât-ı Rab,
6- Ey ihtiyaçtan müstağni, fakırdan muallâ olan Zât-ı Ganî,
7- Ey her şeyi hâkimiyeti altında tutan, hiçbir kuvvet Onu saltanatından azledemeyen Sultan-ı zîşan,
8- Ey her şeyi emri altına alan, hiç bir sebep kendisini aciz bırakamayan Zât-ı Melîk,
9- Ey varlığında benzeri misli olmayan Zât-ı Mevcûd
Ey varlığında benzeri misli olmayan Zât-ı Mevcûd,
73- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey zikri, yâdı, anılması, zikredenlere en üstün şeref olan,
2- Ey kendisine şükürle mukabele edenler için şükrü en büyük kazanç ve zafer olan,
3- Ey kendisine hamd ve sena edenler için hamdi en büyük iftihar vesilesi olan,
4- Ey tâatı, kendisine itaat ve ibadet edenlere necat ve kurtuluş olan,
5- Ey kendisini arayan ve talep edenler için kapısı her zaman açık olan,
6- Ey inanan mü’minler için yolu zahir ve açık olan,
7- Ey gözünü açıp bakanlar için her tarafı kaplayan âyât ve işârâtı burhan ve delili olan,
8- Ey hüccet ve yakîn sahipleri için kitabı öğüt ve nasihâtla dolu olan,
9- Ey suçlu ve günahkârlar için af ve bağışlaması en sağlam ilticâgâh olan,
10- Ey güzel amel işleyen muhsinlere rahmeti yakın olan
74 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ismi her şeyden üstün ve mübarek olan,
2- Ey her şeye tefevvuk eden namı şanı pek ulvî ve sonsuz derece yüksek olan,
3- Ey her yerde her zaman senâsı okunan, övgüsü yücelen,
4- Ey kendisinden başka ilâh olmayan, ibadete lâyık mabud bulunmayan,
5- Ey isimleri her kusur ve noksanlıktan mukaddes ve münezzeh olan,
6- Ey daim var olan, ebedî baki kalan,
7- Ey kâinatta görünen bütün azametli tezahürler Onun azamet ve varlığının ziyası, haşmetinin cemali olan,
8- Ey büyüklük ve kibriya Zat-ı âlîsine has bir perde olan,
9- Ey maddî manevî her şeyi içine alan ihsanları, sayıya gelmeyen,
10- Ey bitmez tükenmez nimetleri, sınırlanmayan, saymakla bitmeyen
5- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey en iyi yardım eden, meded bekleyenlerin imdadına yetişen Muîn,
2- Ey varlığı apaçık olan, sıfat ve isimleri her yerde görünen, her şeyi en iyi açıklayan Mübîn,
3- Ey kendisine emanet edilen her şeye en iyi bakan, kalplere huzur, akıllara güven veren Emîn,
4- Ey en yüce sarsılmaz makam sahibi olan, her şeyi kemal-i suhuletle çekip çeviren, yerli yerine en sağlam şekilde yerleştiren, Mekîn,
5- Ey güven ve karar sahibi olan, her şeyi külfetsiz muhkem yapan, kudretine hiçbir şey engel olamayan Metîn,
6- Ey âsi ve münkirlere azabı, kahrı, darbesi, intikamı pek şiddetli olan,
7- Ey mülkünde olup biten her şeyi gören, her yerde hâzır ve nazır olan Şehîd,
8- Ey her fiili hak ve doğru olan, yol gösterip irşad eden, iyi ve güzel takdir sahibi Reşîd,
9- Ey övülecek isim ve sıfatların sahibi, bütün hamd ve senalara lâyık olan Hamîd
10- Ey sonsuz şeref ve azamet ve nimet sahibi olan yücelerin yücesi Mecîd,
76 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey yüce makam olan arş-ı azamın sahibi,
2- Ey dinleyeni doyuran, inandırıcı, sağlam, dosdoğru sözün sahibi,
3- Ey fazlı rüşd ve hidayet dolu olan, ihsanı layık olana erişen,
4- Ey gazabı pek şiddetli, darbesi en ağır olan,
5- Ey emrini tutanlara Cennet ve güzellikler vaad eden, tutmayanları ise Cehennem ve ateşle tehdit ve vaîd eden,
6- Ey hiçbir şeye uzak olmayan, her şeye nihayet derece yakın olan Zat-ı karîb-i zülcelâl,
7- Ey medih ve senaya layık olan en yakın dost en iyi sahip Veliyy-ül Hamîd,
8- Ey her şeyin gerçek şahidi olan, her hadisenin iç yüzünü en iyi gören bilen Şahid-i mutlak,
9- Ey hiç bir kimseye, hiçbir kuluna zerre miktar zulmetmeyen Zat-ı Âdil,
10- Ey herkese her zaman her yerde şah damarından daha yakın olan Zat-ı Karîb
7- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey hiçbir şerîki ve veziri bulunmayan, hiçbir ortağa ve yardımcıya muhtaç olmayan,
2- Ey hiçbir şebîhi nazîri bulunmayan, hiçbir benzeri ve dengi olmayan,
3- Ey güneşin ve nur saçan Ay’ın halikı,
4- Ey sıkıntıya düşen ızdırap çeken fakirleri zengin eden,
5- Ey iktidarsız masum küçük bebeklerin en safi ve latif rızkını veren,
6- Ey aciz ihtiyar yaşlı büyük dedelere rahmet edip gözeten,
7- Ey korkuya düşüp dehşete kapılıp yardım isteyenleri koruyan, eman veren,
8- Ey kullarının her halini gören, gizli saklısını bilen,
9- Ey kullarının bütün maddî, manevî ihtiyacından haberdar olan,
10- Ey her şeye kadir olan, istediği her şeyi sonsuz kolaylıkla yapan
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sayısız nimetleriyle sonsuz derece cömert olan,
2- Ey bol kerem ve ikramında nihayet derece fazl sahibi olan,
3- Ey intikam ve cezalandırmasında sonsuz metanet ve güç sahibi olan,
4- Ey içinde her şeyi kayıtlı olan levh-i mahfuz ve onda her şeyi emriyle yazan kalemin sahibi,
5- Ey nefes ve rüzgâr ve rüzgârla dağılan tohumların, yeryüzüne yayılan nesillerin ve zerrelerin halikı
6- Ey Arap ve Arapların dışındaki herkese anladıkları dilde ilham eden,
7- Ey zarar ve elemleri kaldıran fereç (rahatlık) veren,
8- Ey bütün himmet ve ümitleri, sır ve gizlilikleri, kaygı ve dertleri en iyi bilen,
9- Ey Kâbe-i Muazzama ve Harem-i Şerifin sahibi,
10- Ey her şeyi yoktan var eden, istediği şeyi istediği zaman hiçten yaratan
79- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey her şeyi düzgün ölçülü yaratan, her şeyde adaleti tecelli eden, ahirette herkesi hesaba çekip kimsenin kimsede zerre miktar hakkını bırakmayan sonsuz, sınırsız mutlak adalet sahibi olan Âdil,
2- Ey bütün mevcudattan dergâhına yükselen ibadet, zikir, teşbih ve amelleri, iyi niyetleri kabul eden, kendine istiğfar ile tevbe edip sığınanları rahmetiyle karşılayan Kabil,
3- Ey hiçbir karşılık ve sebep olmadan bol bol nimet eden fazıl gösteren, her şey kendi fazlı ve keremi olan, üstünlüğü bütün bilinen ve tasavvur edilenden sonsuz derece üstün olan Fadıl,
4- Ey kâinatta devamlı tazelenen isim ve sıfatlarının tecelliyâtını gösteren hadsiz hareket ve faaliyetler kendi fiili olan Fail,
5- Ey mevcudat ve mahlûkatın maddî manevî bütün ihtiyacına kefîl-i mutlak olan Kâil,
6- Ey dönüp dolaşan, var olan her şeyi kendisi var eden, her fiil ve hareket kendi elinden çıkan, her şey Onun yapmasıyla meydana gelen Câil,
7- Ey hiçbir ayıp ve kusuru bulunmayan, bütün olgunluk ve kemâlât kendi eseri olan Kâmil
Ey her şeyi örneksiz taklitsiz yoktan, vücuda getiren Fâtır,
9- Ey kullarını kendine çağıran, onlardan emrine uymalarını rahmetine koşmalarını isteyen Tâlib,
10- Ey istenilen, rağbet edilen her şeyden sonsuz derece istenilmeye lâyık olan, akıl, kalp, ruh ve bütün duyguların kendisiyle rahat bulduğu gerçek Mâtlub,
80 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey maddî manevî bütün nimetleri güç ve havliyle veren,
2- Ey kudret, fazl ve bereketiyle ikramda bulunan, bol sehâvet sahibi,
3- Ey lütuf ve keremini tekrar tekrar gösteren, her vakit kullarına yeni ihsanlar eden,
4- Ey kudretinin tecelliyâtıyla sonsuz izzetini izhar eden, üstünlük ve şerafetini gösteren,
5- Ey hikmetiyle takdir eden, ölçülü uyumlu ve düzenli herşey kendi hikmetiyle olan,
6- Ey tedbiriyle hükmeden, tedbirli, tertipli her şey kendi hâkimiyetiyle olan,
7- Ey ilmiyle tedbir eden, yerli yerinde her şey kendi tedbir ve idaresiyle olan,
8- Ey sonsuz kuvvet ve iktidarında nihayet yumuşaklık gösteren hilmiyle günahları bağışlayan
9- Ey sonsuz ulviyyet ve yüceliğinde büyük küçük her şeye her şeyden en yakın olan, mahlûkatına yakınlık gösteren,
10- Ey her şeye her şeyden yakın olmasıyla beraber nihayet derece yüce âlî olan,
81 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey istediğini yaratan, yaratmasına hiç bir mani’ bulunmayan,
2- Ey istediğini yapan, her iş kendi meşietiyle olan,
3- Ey istediğine hidayet veren, hidayet verdiğini kimse hak yoldan ayıramayan,
4- Ey istediğini dalâlete atan, yolundan saptırdığını kimse kurtaramayan,
5- Ey istediğine mağfiret eden, bağışlaması herkese ve her günaha yeten,
6- Ey istediğine azap eden, adalet ve rahmetinden başka hiçbir kimse kendisini azap etmekten geri çeviremeyen,
7- Ey istediğinin tevbesini kabul buyuran, rahmeti herkesi ve her günahı aşan,
8- Ey istediği şekilde rahimlerde yavrulara maddî, manevî suretler ve simalar veren,
9- Ey istediği şeyi halk eden, mevcudatı dilediği ölçü ve sayıda ziyadeleştiren, irade ettiğine başka başka özellikler veren,
10- Ey istediğini hususî rahmetine mazhar eden, bol rahmetinden dilediğine dilediğini veren
2 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1-Ey eş ve evlat edinmeyen, hiçbir kimsenin dostluğuna, varlığına muhtaç olmayan,
2- Ey hüküm ve hâkimiyetine hiçbir kimseyi şerik etmeyen,
3- Ey her şeye, bir ölçü ve miktar veren, bir zaman ve mekân tanıyan ve plan içinde yürüterek neticeye götüren,
4- Ey rahimiyeti zeval bulmayan, sevdiklerine merhameti baki kalan, devam eden,
5- Ey melekleri rahmet, risalet, ilham ve müjde elçisi yapan,
6- Ey göklerde burçlar yapan, sema yüzünü burçlarla donatan,
7- Ey yeri kararlı kılan, zemini hayata müsait bir mekân yapan,
8- Ey insanı basit bir sudan yaratan ve suyla hayatına hayat katan,
9- Ey bilinen bilinmeyen her şeyin adedini bilen, hesabını yapan,
10- Ey ilmi her şeyi ihata eden, her şeyi her şe’niyle bilen
83- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey rububiyetinde, ulûhiyetinde, isim ve sıfatlarında benzeri olmayan, tek ve bir olan Ferd,
2- Ey zât, isim, sıfat ve şuunâtında benzeri, dengi, eşi olmayan Vitir,
3- Ey taklit edilmez, misli yapılamaz her bir sanat ve eserinde birliği görünen Ehad,
4- Ey her şeyin, her mahlûkun ihtiyacını veren, hiç bir şeye muhtaç olmayan Samed,
5- Ey kadr ve şanı büyük, azamet ve şeref sahibi olan Emced,
6- Ey mağlub olmaz, acze düşmez, misilsiz, sonsuz kuvvet ve izzet sahibi olan Eazz,
7- Ey celâl ve yüceliğinde her şeyden nihayet derece âlî olan Ecell,
8- Ey varlığı, birliği isim ve sıfatları her şeyden daha hak ve aşikâr olan, ibâdete en müstehak olan Ehakk,
9- Ey en iyi ve güzel, bol ihsan eden, hayır ve iyilikte nihayet derece üstün olan Eberr,
10- Ey varlığı sonsuz olan, zamanla mukayyed olmayan Ebed,
84 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisini tanıyanları tanımasına mazhar edip onlara marifetinin kapılarını açan, tanınması onlara en büyük ihsan olan Mâruf,
2- Ey kendisine ibadet edenleri ubudiyyete mazhar edip ibadetlerini kabul buyuran Mabud,
3- Ey kendisine şükredenleri rızasına mazhar edip şükürlerini kabul eden Meşkûr,
4- Ey kendisini zikredenleri feyizdar edip zikreden Mezkûr,
5- Ey kendisine hamdedenlere hamd kapılarını açan rahmet eden Mahmud,
6- Ey kendisini arayanların yanında, her yerde her an hazır olan Mevcud,
7- Ey birlik ve vahdaniyetine inananlara vasıflarını bildiren, kendini tanıtan Mevsûf,
8- Ey kendisini sevenleri sevgisine mazhar eden, onların sevgilisi olan Mahbûb,
9- Ey kendisini arayanları arayıp arzulayan, onların en büyük rağbet ettiği Zat olan Merğub
10- Ey kendisine yönelenlere yönelen, onların en büyük gayesi olan Maksûd
5 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün mülk kendisinin olan, saltanatından başka gerçek saltanat olmayan,
2- Ey bütün kullar, lâyık olduğu sena ve medhini saymakla bitiremediği,
3- Ey celâl ve kibriyasını bütün mevcudat vasfedemediği
4- Ey gelmiş ve gelecek bütün gözler kemalini idrak edemediği,
5- Ey gelmiş ve gelecek bütün zihin ve zekâların sıfatlarına ermekten aciz kaldığı,
6- Ey gelmiş ve gelecek bütün fikirlerin kibriya ve büyüklüğüne yetişemediği,
7-Ey hiçbir beşer, yüce sıfatlarını hakkıyla tavsif edemediği,
8- Ey kullarının, hüküm, emir ve kazasını reddedemediği,
9- Ey her şeyde marifetine birliğine çok ayet, delil ve burhanlar bulunan,
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey uğrunda korku ve sevgiden gözyaşı dökenlerin Habîbi,
2- Ey kendisine tevekkül edenlerin en kuvvetli istinad ve dayanağı,
3- Ey yollarını kaybedip, dalâlete düşüp arayanların, hidayet vericisi olan Hâdi,
4- Ey müminlerin velîsi, en yakın dostu, en kuvvetli sahibi olan Velî,
5- Ey kendisini zikir ve teşbih edenlere ünsiyet veren Enîs,
6- Ey kudreti bütün güç ve kudretlerin sonsuz derece üstünde olan Kadîr,
7- Ey görmesi bütün gören gözlerin görmesinden nihayet derece üstün olan Basîr,
8- Ey ilmi bütün âlimlerin, bilenlerin mutlak derece fevkinde olan Alîm,
9- Ey üzüntüden kahrolup eyvah diyerek dergâhına koşanların tek sığınağı,
10- Ey nusret ve yardımı bütün imdad edenlerin sonsuz derece üstünde olan Nasîr
7- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey kâinat sofrasında maddî manevî bütün nimetler kendi ikramı olan, her zaman ikramda bulunan Mükrim,
2- Ey her şey kendisini tazim eden, azameti bütün mevcudatı kaplayan, bütün âsârı azametine delil olan Muazzam,
3- Ey mahlûkatına, hesaba gelmez çeşit çeşit her taifeye münasip lezzetli şirin nimetler veren Mün’im,
4- Ey sual edilen her haceti, lâzım olan her nimeti, arzu edilen her şeyi veren Mu’tî,
5- Ey nihayetsiz hazinelerinden dilediğini maddî manevî varlıklı kılan, hacetleri gideren Muğnî,
6- Ey mahlûkatı yoktan var edip hayat ihsan eden, hayatlara hayat katan, ölüleri dirilten Muhyî,
7- Ey her şeyi maddesiz mayesiz taklitsiz örneksiz yoktan var edip başlatan Mübdi’,
8- Ey dilediğini razı eden, rızaya mucib her şey elinde bulunan, mahlûkatı rahmetiyle memnun eden, iyilik yapanı çok sevapla hoşnut eden Murzî,
9- Ey kendisine sığınanları tehlikelerden, kötülüklerden kurtarıp necat veren Müncî,
10- Ey iyilik ve ihsanı bol olan, güzellikle muamele eden, her şeyi en iyi surette yapan Muhsîn
88 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyin her hacetine yetişen, her isteğe kâfî olan,
2- Ey her şeyin devamı, mevcudiyeti, ayakta kalıp idare edilmesi, her şeyi elinde tuttuğunu, her şeye kaim olduğunu gösteren,
3- Ey hiçbir şey kendine benzemeyen, ne misli ne mîsâli Zât ve sıfatında olmayan,
4- Ey icadı dışında hiçbir şey mülkünde artmayan, hiçbir kuvvet hiç bir sebep mülküne hiç bir şey ziyade edemeyen,
5- Ey hazinelerinden hiçbir şey eksilmeyen, hiçbir kuvvet ve hiçbir şey mülkünün dışına çıkamayan,
6- Ey hiçbir şey ona gizli kalmayan, hiçbir kuvvet ilminin dışına çıkamayan,
7- Ey misli misali olmayan, kendisine benzer hiçbir varlık bulunmayan,
8- Ey her şeyin anahtarları, kilitleri, dizginleri elinde bulunan,
9- Ey sonsuz rahmeti her şeyi içine alan, maddî manevî her şeyi rahmetiyle ihata eden,
10- Ey yalnız kendisi baki kalıp başka her şey zevale yüz tutup fenaya uğrayan,
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bilinmeyeni ancak kendisi bilen, kendisinden başkası gaybı bilemeyen,
2- Ey kötülüğü ancak kendisi uzaklaştıran, kendisinden başkası fenayı def edemeyen,
3- Ey tedbiri ancak kendisi yapan, kendisinden başkası emir ve idareye karışamayan,
4- Ey günahları ancak kendisi mağfiret eden, kendisinden başkası günahları gideremeyen,
5- Ey kalpleri ancak kendisi istediği gibi çeviren, kendisinden başkası gönülleri yönlendiremeyen,
6- Ey halk ve îcâd ancak kendisi yapan, kendisinden başkası hiçbir şey yaratamayan,
7- Ey nimeti ancak kendisi tamamlayan, kendisinden başka hakikî nimet verici bulunmayan,
8- Ey ancak kendisi yağmuru yaratıp, indiren, kendisinden başkaları ne indirme sebeplerine, ne de imdad etme gücüne sahip olmayan,
9- Ey ölüleri ancak kendisi dirilten, kendisinden başka kimse hayat veremeyen,
10- Ey gerçek mânada ancak kendisi zengin kılan, kendisinden başkasının zengin etmeye gücü yetmeyen
-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey dilediğini gözler önüne seren, kötülükleri izale, iyilikleri izhar eden Kâşif,
2- Ey belâ ve musibetlerden, dert ve kederlerden kurtarıp rahatlığa çıkaran Fâric,
3- Ey maddî manevî, açılan her kapı, feth edilen her yer, çatlayan her çekirdek, verilen her sima ve suret emriyle olan Fâtih,
4- Ey zafer, nusret, yardım ve destek, gücüyle meydana gelen Nasır,
5- Ey kendisine verilen, uhdesine bırakılan, Ona tekeffül edilen her şeyi, mal ve canı en iyi koruyan, her türlü ihtiyacı karşılayan Zâmin,
6- Ey mutlak emir sahibi olan, bütün kâinat emriyle hareket eden, hiçbir şey ve hiçbir kimse emrinden izni olmadan çıkamayan, dilediği emri dilediğine dilediği zaman ve yerde yapan Âmir,
7- Ey nehy etmek, sakındırmak, yasak kılmak yalnız kendi irade ve meşietine bağlı olan, hiçbir kimse izni olmadan bir şeyi yasaklayamayan Nâhî,
8- Ey her dertliye deva, her kederliye ümit ve şevk veren Recâ
- Ey musibetzedelerin umut kaynağı, ümitsizliğe düşenlerin tek merci olan Mürtecâ,
10- Ey bütün ümitleri, emelleri, bekleyişleri geniş azim rica kapısı olan, rahmetiyle karşılayan Azîmür’-Recâ,
91 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey zayıfların en güçlü yardımcısı,
2- Ey fakirlerin bitmez tükenmez hazinesi,
3- Ey gariplerin sahibi, kimsesizlerin kimsesi,
4-Ey dostlarını kayıran, sevdiklerine nusret eden,
5- Ey a’dâ ve düşmanlara kahrıyla galip gelen,
6- Ey semayı yükselten, gökleri kaldırıp tutan,
7- Ey belâları gideren, musibetleri def edip kaldıran,
8- Ey yolunu tutanların ünsiyet vericisi, velilerin dostu,
9- Ey takva ehlinin habibi, itaat edenlerin sevgilisi,
10- Ey ganîlerin ilâhı, zenginlerin mâbûdu
92 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey her şeyin başı ve bidayeti olan Evvel ve bütün eşyanın sonu ve nihayeti olan Âhir,
2- Ey her şeyin mutlak mabudu olan İlâh ve bütün eşyanın bedî sanatkârı olan Sânii’,
3- Ey her şeye kendine münasip rızık veren Rezzak ve bütün eşyanın yaratıcısı olan Hâlık,
4- Ey her şeyi misilsiz ve taklitsiz yaratan Fâtır, ve bütün eşyanın mâliki ve hâkimi olan Melîk,
5- Ey her şeyi istediği ölçüde daraltıp, azaltan, sıkıp, tutan Kâbıd, ve bütün eşyayı istediği gibi açan, genişleten, çoğaltıp, bollaştıran Bâsıt,
6- Ey her şeyi başlatan, maddesiz ve misilsiz olarak yoktan var eden Mübdî, ve bütün eşyayı ahirette tekrar iade eden, ölüleri yeniden dirilten Muîd,
7- Ey her şeyi hikmetiyle sebebe bağlayan, gerekli sebepleri icad eden Müsebbib ve bütün eşyayı ölçü içinde ve düzen içinde tutan Mukaddîr,
8- Ey her şeyi terbiye eden, besleyip büyüten Mürebbî, ve bütün eşyayı tedbir ve idare eden Müdebbîr,
9- Ey her şeyi döndüren, çekip çeviren Mukavvîr ve bütün eşyayı halden hale sokan değiştiren Muhavvîl,
10- Ey her şeyi canlandıran mâhlukata hayat veren Muhyî ve bütün eşyayı, cümle mahlûkatı öldüren Mümît,
3 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzehi ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisini yâd ve zikredenleri en güzel tarzda zikre den Zâkir ve zikredilmeye en lâyık, çok zikredilen Mezkûr,
2- Ey şükür ve iyiliğe en güzel tarzda karşılık veren Şâkir ve şükredilmeye en lâyık, çok şükredilen Meşkûr,
3- Ey hamd ve iyiliğe en güzel tarzda karşılık veren Hamîd ve hâmdedilmeye en lâyık, çok övülen, hamdedilen Mahmud,
4- Ey en iyi gören, her yerde hâzır olan Şâhid, isim ve sıfatları görünmeye en lâyık, her yerde eseri görülen Meşhûd,
5- Ey hak ve iyilik isteyenleri en doğru yola ve en güzel davete çağıran Dâi ve duâ edilmeye en lâyık, en çok çağırılan Madûv,
6- Ey dâvetine icabet edip, kendisine el açanların duasına en güzel tarzda cevap veren Mücîb, icabete ve itaate en lâyık, çok icabet edilen Mücâb,
7- Ey kalplere en yakın olan ünsiyet eden Munis ve ünsiyet edilmeye, yakın olunmaya en lâyık, en çok ünsiyet edilen Enîs,
8- Ey en hayırlı dost, en yakın sâhib, dostluğu kazanılmaya en lâyık celis-i Habîb,
9- Ey umulan en hayırlı murad, en yüce gaye olan Maksud ve talep edilmeye, istenmeye en lâyık, en çok aranan Matlub,
10- Ey sevenlerin en yücesi, sevgi gösterenlerin en hayırlısı olan Habîb ve sevilmeye en lâyık, en çok sevilen Mahbub
94- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey kendisine yalvarıp yakaranların duasına cevap veren Mücîb,
2- Ey emrine boyun eğip itaat edenleri seven Habib,
3- Ey kendisini sevenlere rahmetiyle yardımıyla yakın olan Karîb,
4- Ey kendisini murad edip arzulayanları en iyi bilen Alîm,
5- Ey ümit besleyip rahmetini umanlara iyilikle güzellikle mukabele eden Kerîm,
6- Ey kendisine isyan edip karşı gelenlere yumuşaklıkla muamele edip mühlet tanıyan Halîm,
7- Ey yumuşaklık gösterme ve fırsat tanımasında sonsuz hikmetle davranan Hakîm,
8- Ey hüküm ve hâkimiyetinde azameti ve büyüklüğü görünen Azîm,
9- Ey sonsuz azametinde nihayetsiz rahmeti ve has ihsanı görünen Rahîm,
10- Ey ihsan ve kereminin başı ve sonu olmayan ihsanı nihayetsiz olan Kadîm
5 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arz-ı niyaz ediyorum.
1- Ey bütün sebepleri halkeden, her şeyin var olup vazifesini görmesi için şartları hazırlayan Müsebbib,
2- Ey sevgili kullarını kendine yakın eden, kurbu ile şereflendiren, bütün yakınlıklar iradesiyle olan Mukarrib,
3- Ey istediğinin yerine istediğini koyan, ard arda gelen gece ve gündüz, mevsim ve aylar, irade ve takdiriyle olan, yapılan işleri bütün iyilik ve kötülüğüyle tartan Muakkıb,
4- Ey dilediğini dilediği yöne çeviren, kalpleri, suretleri, gece ve gündüzü değiştiren, bütün mevcudatı çevirip döndüren Mukallib,
5- Ey her şeyi bir miktar ve ölçü ve ahenk içinde yaratan, her şeyin her parçasını o şeye uygun yapan Mukaddir,
6- Ey her şeyi tertip ve düzenli yaratan, yerli yerine koyan Mürettib,
7- Ey iyiliğe, güzelliğe, rahmetine, Cennet’e kullarını teşvik eden rağbetlerini artıran Muraggıb,
8- Ey şuur sahiplerine güzel öğütler veren, peygamberler ve kitaplar vasıtasıyla kullarına vazifelerini hatırlatan, Müzekkir,
9- Ey her şeyi var eden, istediği şeyi “ol” demesiyle vücuda getiren, yoktan var eden Mükevvin,
9- Ey her şeyi var eden, istediği şeyi “ol” demesiyle vücuda getiren, yoktan var eden Mükevvin,
10- Ey tasavvur edilen her büyük şeyin nihayet derece üstünde olan, kibriya ve büyüklüğünü her şeyde ve bütün kâinatta gösteren Mütekebbir,
96- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey bütün sesleri birden işiten, hiçbir ses kendisini başka bir sesi duymaktan alıkoyamayan, meşgul edemeyen,
2- Ey hiçbir fiil kendisini başka bir fiili görmekten men edemeyen, bütün işleri sonsuz sür’at içerisinde nihayet kolaylıkla yapan,
3- Ey hiçbir sözü başka bir sözü söylemesine mani olmayan, hadsiz kimselerle aynı zamanda konuşabilen, herkese bir çeşit hitabı bulunan,
4- Ey birinin ihtiyacına cevap vermek, kendisini başkasının ihtiyacına cevap vermekte yanlışlığa sevk etmeyen, bütün isteklere, dualara, suallere aynı anda cevap veren,
5- Ey ısrarcıların ısrarı, istek sahiplerinin gayreti kendisini asla usandırmayan, onlara devamlı cevap veren,
6- Ey mü’minlerin gönüllerini İslamiyet’le genişleten, teslimiyetle ferah verip göğüslerindeki sıkıntı ve kederi gideren, ilimle aydınlatan,
7- Ey kalbi kırıkların, tevazu ehlinin kalplerine zikriyle huzur veren, tatmin eden
Ey kendisini arzulayıp şevk duyanların kalbinden gitmeyen, kaybolmayan, her zaman hazır olan,
9- Ey kendisini arzulayıp isteyenlerin son gayesi, yegâne muradı, en ileri arzusu,
10- Ey bütün âlemlerde hiçbir yerde hiçbir şey kendisinden gizli kalmayan,
97- Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey ilmi ezelî olan, her şeyi ilmiyle geçip, her bir şeyden önce gelen,
2- Ey vaadi doğru olan, verdiği her sözde sâdık olan,
3- Ey eserlerinde lûtfu zahir olan, keremi apaçık görülen,
4- Ey emri her şeye galip gelen, bütün eşyaya hükmü geçen,
5- Ey kitabı, âyetleri, kanunları muhkem ve sağlam olan
6- Ey irâde ettiği kazâ ve kaderi mutlak surette gerçekleşen
7- Ey Kur’an-ı en yüksek ve şerefli, yüce ve muteber olan
8- Ey mülkünün başlangıcı ve sonu olmayan, saltanatı kadîm
9- Ey fazıl ve keremi daim olan, gelen geçen nimetler fazlının bekâsını gösteren,
10- Ey makamı en büyük ve yüce, bütün mevcudat isimlerinin tecellisini gösteren, Arş-ı azim sahibi olan Zat-ı zül-celâl,
98 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
1- Ey sahip çıkan, terbiye edenlerin ve tevehhüm edilen batıl Rabların, gerçek ve mutlak Rabbi,
2- Ey hayır ve bereket kapılarını açan,
3- Ey bütün sebepler kudretiyle hâsıl olan gerçek tesir sahibi,
4- Ey sevaplar bağışlayan, iyiliklerin karşılığını gerçek mânâda yalnız kendisi verebilen,
5- Ey doğruları ilham eden, her mahlûka vazifesini ilhamla bildiren,
6- Ey bulutları inşa eden, istediği zaman gökyüzünü bulutlarla dolduran,
7- Ey cezalandırması ağır, azap ve ikâbı çok şiddetli olan,
8- Ey hesabı çok seri, sonsuz sür’at içinde hesaba çeken,
9- Ey herkesin dönüşü kendisine olan,
10- Ey günahları bağışlayan mağfiret eden Gafur, tevbeleri kabul eden Tevvâb
99 -Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
ALLAHIM,
Yine İsimlerinle sana nida edip yalvarıyor, arzı niyaz ediyorum.
1- Ey bizi terbiye eden sahip çıkan Rabbimiz,
2- Ey hak mabudumuz olan İlâhımız,
3- Ey malikimiz ve efendimiz olan Seyyidimiz,
4- Ey velimiz sahibimiz olan Mevlâmız,
5- Ey bize nusret veren, yardım eden Nasırımız,
6- Ey bizi koruyan, hıfzeden Hafızımız,
7- Ey bize güç ve kuvvet veren Kadirimiz,
8- Ey bize nimet veren, rızıklandıran Râzıkımız,
9- Ey bize yol gösteren, hidayet eden Delîlimiz,
10- Ey bize imdat eden, feryadımıza koşan Mugîsimiz
100-Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdat etsin. El-aman el-aman!. Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar.
Allah’ım,
Ey Rabbimiz sen bizi Cehennem ateşinden halâs eyle, kurtar, necat ver.
Affının hürmetine azaptan koruyan ey Mücîr, fazlının bereketine çok bağışlayan ey Gaffar, bize afiyet ihsan eyle, bizi affet, ebrar denilen iyilerle pâk mukaddes diyarın olan Cennet’e idhâl eyle.
Efendimiz ve ser tacımız olan Muhammed (A.S.M) âl ve ashabına, bu şerefli, büyük ve yüce, şirin ve latif isim ve sıfatlarının hakkı ve hürmeti için Muhammed’in (A.S.M) hasenatı adedince salât ve selâm indirmeni Senden niyaz ediyorum ve istiyorum.
Bismillah, Hasbiyallah (Allah bana kâfi), Lâ ilahe ilâllah, Şehidallah (Allah herşeye şâhid), Kul Hüvallah, Mâşaallah, Rabbiyallah (Rabbim Allah’tır), Tebârekallah (Allah’ın sânı herşeyden yücedir), Teâlâllah (Akla gelen herşeyden Allah üstündür âlîdir), Tevekkeltü alâllah (Allah’a tevekkül edip güveniyorum), Feseyekfîkehumullah (Allah herşeye karşı sana kâfidir) ve Hüve’s-semîu’l Alîm (O herşeyi en iyi işiten ve bilendir).
Sen aczden ve şerikten, münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin El-aman, elaman
en aczden ve şerikten, münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin El-aman, elaman!
Ben senin medih ve senanı saymakla bitiremem, övgüne gücüm yetmez, sen ancak kendini sena ettiğin gibisin ya Allah, ya Rahman, ya Rahîm, ya Gafur, ya Şekûr, sana kendi hakkında saydığın Esmâ-i Hüsnân, âlî sıfatların ve eksiksiz sözlerin olan kelimât-ı tâmmenle yalvarıyorum bana, anne ve babama, Üstadım Said Nursî’ye, Risale-i Nur talebelerine ve cümle diri-ölü mü’min ve mü’minâta, erkek ve kadın bütün Müslümanlara mağfiret et, günahlarını bağışla. Bize öyle bir rahmet et ki başkalarının merhametine muhtaç olmayalım, dönüp bakmayalım, rahmetinle mest olalım, hacetlerimizi gider, dünya ve ahirette bütün isteklerimizi bize ver.
Dünyadan ayrılırken, her şeyi bırakıp müfarakât ederken, son nefesimizde bize saadet, şehâdet, alın aklığı, ikram, keramet ihsan eyle, hüsn-ü hatime ver.
Efendimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselama bizim ona yapamadığımız lâyık ve müstehak olduğu her mükâfatı ver.
Bizi bize, nefsimize, mahlûkatın hiç birisine göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa bırakma, hiç kimseye havale etme!. Halimizi tavrımızı ıslah et, işlerimizi yoluna koy. Bizi uyku bilmez, gafil olmaz gözünle gözet, koru, bizi karşı gelinmez kuvvet ve desteğinle muhafaza eyle! Ey celâl ve ikram sahibi!.
Bizden ve üzerinde bu isimleri taşıyanlardan, cin ve ins ve şeytanların şer ve âfetini, yer sarsıntısını, dağların korku ve haşyetten dağılıp yıkılmasını, tâûn ve veba âfetini, kötü nazarları, vücut ağrılarını ve diğer bütün âfetleri uzak eyle, bizi her şer ve kötülükten muhafaza et, Ey Erhamürrâhimîn sen bizi rahmetinin hürmetine dünya ve âhirette selâmet ve afiyet ve hayırla rızıklandır.
Bunu paylaş:
Sabır cennetin anahtarıdır.
Mütehebat-i Durub-i Emsal-i Türkiyye Ahmed Vefik Paşa.
Ata Sözleri.sy.463.
Sabır acıdır, meyvası tatlıdır.
Ata Sözleri.
Feridun Fazıl Tülbentçi sy.463.
Firkatin sonu vuslattır.
Fitne uyuyan yılana benzer, uyandırmaya gelmez.
Fütüvvet erlere yaraşır.
Gafletin sonu nedamettir.
Gaibe hükmolunmaz.
Ata Sözleri
Garibin duası makbuldur.
Gaza Türk'ün şanıdır.
Gayret imandandır.
Garibin yardımcısı Allah c.c.
Garip ölen şehid ölür.
Ata Sözleri
Akıl aya, marifet güneşe, ilim de yıldıza benzer.
Dünyada bulut ve yağmur var.Kaygı, buluta; g9zyaşı yağmura benzer.
Makalat
Hacı Bektaş Veli
esad Coşan sy.34.
Dünya sevgisi her hatanın başı onu terk etmek ise ibadetin esasıdır.
Yani,dünyayı sevmek bütün günahların başıdır; dünyayı terk etmek ise bütün ibadetlerin başıdır.
Makalat.sy.56.
Sırr-ı inna a'tayna :...Bediüzzaman'ın r.a. cifir hesabıyla yakın bir gelecekte din düşmanlarının büyük bir tokat yiyeceklerine ve İslam'ın önünün açılacağına dair müjdeli haberi çıkardığı inna A'tayna suresinin ayetlerinde gizli işareti bulunan mana.
Risale-i Nur'un Büyük Lügatı sy.1012.
Evladım! Namazdayken kalbine, sofradayken boğazına, Başkasının evindeyken gözüne, Insanlarin arasındayken diline mukkayyet ol!
Lokman Hekim
Allah rizka kefildir ama imana kefil değildir.
Bu yüzden imanınızı dert edinin rizkinizi değil.
Hz Ali ra
Nefse, günahtan kaçmak ibadet yapmaktan daha zor gelir.
Onun için günahtan kaçınmak daha sevaptır.
Imam-i Rabbani (ks)
Şahsına dokunan işlerde affedeceksin
Ama şeriata, tarikata dokunursa durmayacaksın.
Mahmud Efendi Hz (k.s)
Üç şey üç zümreye çirkin düşer:
İdarecilere sertlik, alimlere mal sevdasi, zenginlere cimrilik...
Molla Cami (Rahmetullahi aleyh)
İnsanlarla dost ol. Çünkü kervan ne kadar kalabalik ve halki çok olursa, yol kesenlerin beli o kadar kırılır.
Mevalana Celaleddin Rumi
Ben sedece Kurani tanırım diyen yalancı!
Sen Kuranı tanısaydın Kuran seni dogrudan Rasulüllah'a sav götürdü.
Mahmud Esad Coşan (rahmetullahi aleyh)
Kaynak: Lalegul dergisi mayis 2018 sf: 82
Tarihte ilk kez, insan aklı yalnızca üretim sürecinin belirleyici bir unsuru olmakla kalmamış, doğrudan bir üretim gücü olmuştur.
Sosyal Medya Endüstrisi.sy.87.
Eger teknoloji ürünlerini ücretsiz kullanıyorsanız, ürün sizsiniz.
Sosyal medya uygulamaları modern toplumu geliştirmiyor.O'na meydan okuyor.
Sosyal Medya Endüstrisi.
Taleb ettiğin şeyde, Allah c.c. sana yardım etmediği zaman Mahluk için, ona bir yol yoktur.
Eğer, O seni her bir gidiş yerinde irşad etmezse Saparsın Gök delil olsa bile.
Berika cilt 1.sy.434.
İslami google kurulmalıdır.
Eğer, meselâ ev yapımı, giysi alımı ve benzeri şeyler maksadıyla dünyası için harcamada bulunmuş olsa bu, haram değildir, yeter ki şu üç şeyden uzak durabilsin .
Tenbihul Gafilin Bostanü'l Arifin sy 446.
a) Kazancını harâm dan elde etmemiş olsun, haram dan uzak bulunsun.
b)Herhangi bir müslümana veya azınlıklardan birine zulmetmemiş olsun, ezmemiş olsun. Böyle yaparsa yine yanlıştır.
c) Allah c.c. ın farzlarından herhangi birisini ihmal etmemiş olsun,ihmal ederse olmaz.
İşte bu üç noktaya dikkat ettikten sonra hiç bir sakınca söz konusu değildir.
Tenbihü'l Gafilin Bostanü'l Arifin sy.447.
Fakih diyor ki: En iyi ve faziletli / önemli olanı, kişinin malını ahireti için harcamasıdır.
Tenbihü'l Gafilin Bostânü'l Ârifin sy.446.
Genetik Kavramlar Sözlüğü ve Genetik Çalışmaların Kronolojik Tarihi
Hazırlayan: Gökçe Ok
Genetik Kavramlar Sözlüğü
Adaptasyon: Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri.
Adenin: Adenintimin protein çiftinin bir azotlu bir bileşeni.
Alel: Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri.
Aminoasit (aa): Proteinlerin yapı taşıdır. Bir aminoasit, amino grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH) taşıyan bileşiklerdir. Çok sayıda aminoasit peptid bağları ile bağlanarak proteinleri oluşturur. 20 ayrı türü vardır. Vücudumuzdaki proteinlerin hangi aminoasitlerden oluşacağını genlerimiz belirler.
Antikodon: tRNA'daki üçlü baz dizilişi.
BAC (bakteriyel yapay kromozom): DNA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde.
Biyoteknoloji: Özellikle DNA ve hücreyle ilgili konularda kullanılan biyolojik tekniklere verilen ad.
Cenin: Gelişmenin erken dönemindeki embriyoya verilen ad
Crossing-over: Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen mayoz bölünmenin profaz-I safhasında oluşan tetratların kromatitleri arasındaki parça değişimi.
CDNA: Tamamlayıcı DNA. Haberci RNA şablonundan sentezlenerek elde edilen DNA şeklinde de tanımlanabilir.
Deoksiribonukleik asit (DNA): Canlılardaki yönetici molekül. Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül.
Deoksiribonukleotid: DNA'nın yapıtaşı olan molekül.
Deoksiriboz: C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker. Genel adı pentoz olan monosakkarit.
Dihibrit: İki karakter bakımından melez olan bireylere verilen ad.
Dominant: Baskın gen.
Döllenme: Yumurta ve spermin birleşmesi.
Domain: Bir protein içerisinde bulunan ve kendine ait bir fonksiyona sahip bölüm. Tek bir protein içindeki domain bölümleri, hep birlikte proteinin total fonksiyonunu belirler.
Enzim: Hücre içinde üretilen ve bütün hayat olatlarını başlatan, hızlandıran, protein yapısındaki katalizör proteinlere verilen ad. Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşme sürecini hızlandırır, ancak sürecin oluş biçimini etkilemezler.
Eşeyli üreme: Farklı iki eşey hücresinin birleşmesiyle bir canlı oluşması.
Eşeysiz üreme: Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını sağlayan üreme şeklidir.
Elektroforesis: DNA parçacıkları ya da proteinler gibi iri molekülleri, benzeri moleküllerle bir arada bulunduğu karışımlarından ayrıştırmakta kullanılan bir yöntem.
Fiziksel harita: DNA'daki kalıtıma bağlı olmayan, yani her DNA'da bulunan tanımlanabilir nirengi noktalarını gösteren tablo. İnsan genleri için en ayrıntısız fiziksel harita 23 kromozomun eklemlenmelerini gösterir. En ayrıntılısıysa kromozomlardaki nükleotid dizilerini gösterir.
Fosfodiester bağı: DNA'daki fosfat ile şeker arasındaki bağ.
Gamet: Erkek ve dişi üreme hücresine verilen ad.
Gen: DNA molekülünün ortalama 1500 nükleotitten oluşmuş canlının kalıtsal özelliklerinden herhangi birini taşıyan parçası. Kalıtımın temel fiziksel ve işlevsel birimi. Her gen, protein veya RNA molekülü gibi özel bir işlev taşıyan kromozomların belli bir noktasındaki nükleotid dizilerinden oluşur.
Gen Ailesi: Benzer ürünler veren ve birbiriyle yakından ilintili genlerin meydana getirdiği grup.
Gen Haritalaması: Bir DNA molekülündeki genlerin göreceli konumlarının belirlenmesi. Bu haritalamada hangi genin bir diğerine göre molekülün neresinde yar aldığı ve aralarında neler bulunduğu belirlenir.
Gen Tedavisi: Kalıtsal bozukluğun düzeltilmesi için sağlıklı DNA'nın, hastalıklı hücrelere doğrudan zerk edilmesi.
Genetik Kod: mRNA boyunca üçlü gruplar halinde bulunan ve protein sentezleme sırasında üretilen aminoasit dizilerinin düzenini belirleyen nükleotid dizileri.
Genetik: Belirli kalıtsal özelliklerin örüntüsünü inceleyen bilim dalı.
Genom: Her bir canlının kromozomlarında yer alan kalıtsal malzeme.
Genom Projesi: İnsanın ya da başka canlıların genomlarının tamamının ya da bir kısmının haritasını ve diziliş biçimlerini saptamayı hedeflemeye yönelik araştırmalar.
Haploid: Olgun bir üreme hücresinde bulunan kromozom sayısı, vücut hücrelerinin sahip olduğu kromozom sayısının yarısına sahiptir. Kromozom sayısının yarıya inmesi sonucu oluşan "n" sayıda kromozom taşıyan hücrelere haploid hücre denir.
Heterosis: (melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük.
Hibrit: Melez
Hibridizasyon (Melezleme): Birbirini bütünleyen iki DNA zincirinin bir araya gelerek ikili sarmal biçimindeki molekülü oluşturması.
Homolog kromozom: Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlar.
Islah: Bitki yada hayvanlarda türün iyileştirilmesi işlemi.
Klon: Genetik olarak birbirinin aynı olan canlılar.
Kodon: Özel bir aminoasiti şifreleyen üç nükleotitten oluşan mRNA üzerindeki birim.
Kromotin iplik: Dinlenme halindeki ökaryot hücrenin çekirdeğinde bulunan kromozomların karmaşık hali.
Kromozom: Prokaryot ve ökaryot hücrelerde üzerlerinde genleri taşıyan DNA ve nükleoproteinden oluşmuş yapı. Hücrenin kendi kendini eksiksiz olarak kopyalanmasına yarayan tüm bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan DNA molekülleri.
Kilobase: 1000 nükleotidlik DNA parçalarını esas alan ölçü birimi.
Klon Bankası (Genom arşivi): Bir canlının tüm genomunu temsil eden DNA parçacıklarının klonları.
Lokus: Kromozomların üzerlerinde genlerin bulunduğu özel yerler.
Melez: Herhangi bir karakter yönünden farklı iki arı dölün çaprazlanması sonucu oluşan heterozigot döl.
Metabolizma: Canlı organizmanın hücreleri içinde meydana gelen ve enzimlerle kontrol edilen olayların hepsi. Metabolizma ile enerji üretimi ve madde yapımı gerçekleştirilir. ATP üretimi ve protein sentezi iki önemli metabolik reaksiyondur.
Modifikasyon: Çevre etkileriyle canlıların fenotiplerinde meydana gelen değişiklikler. Monohibrit: Tek karakter bakımından melez.
Mutaston: Canlılarda çevre şartlarıyla meydana gelen ve kalıtsal olan DNA dizisinde ortaya çıkan ve kalıtımla aktarılabilen değişiklik.
Nükleoprotein: proteinlerin nükleik asitlerle kurduğu moleküler birlik.
Nükleotid: Nukleik asitlerin (DNA, RNA) yapı birimleri.
Nukleus (Çekirdek): Hücredeki genetik malzemeyi barındıran kısım.
Onkogen: Bazı türleri kanserle de ilişkili olan bir gen. Onkogenlerin çoğu doğrudan ya da dolaylı olarak hücrelerin büyüme hızını etkiler.
Partenogenez: Yumurtanın döllenme olmaksızın gelişerek yeni canlı meydana getirmesi.
Plazmid: Bakteri sitoplazmalarında bulunan ve kromozom gibi davranan DNA'lar.
Polipeptid: Protein molekülünün yapısında bulunan aminoasit zincirlerinin bir parçası.
Protein: Yapısında karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi elementleri bulunduran temel moleküllerdir. Aminoasitlerin peptid bağlarıyla birleşmesinden oluşur. Belli bir sırada dizilmiş bir veya birkaç aminoasit zincirinden oluşan büyük moleküller. Bu dizilişi genetik kodlamadaki nükleotidler belirler. Proteinler vücudumuzdaki hücrelerin, dokuların ve organların oluşması, işlevlerini görebilmesi ve bunu uyum içinde yapmaları için gereklidir. Her proteinin kendine özgü bir işlevi vardır. Sözgelimi hormonlar ve enzimler adlarını duyduğumuz protein türlerinden ikisidir.
Rekombinant DNA: Farklı biyolojik kaynaklardan elde edilen DNA moleküllerinin birleşmesinden oluşan yapı. Hücre sıvısında ve çekirdeğinde bulunan kimyasal bir maddedir. Protein sentezlemesi başta olmak üzere hücre içi kimyasal faaliyetlerde çok önemli bir rolü vardır. Yapısı DNA'ya benzer. Ama her biri farklı işlevlere sahip birkaç cinsi vardır.
Rekombinasyon: Mevcut genlerin yeni genotipleri oluşturacak şekilde bir araya gelmesi.
Replikasyon: DNA'nın kendini eşlemesi.
Resesif gen: Etkisini fenotipte gösteremeyen ve çekinik olan gen.
Restriksiyon enzimi: DNA'yı parçalamaya, kesmeye yarayan enzimler.
Ribozomal RNA: Hücre ribozomlarında bulunan bir çeşit RNA.
Ribozom: Hücrede protein sentezinin yapıldığı yerlerdir. Özel ribozomal RNA'larla proteinler içerir.
Sentromer: Kromozomlarda kardeş kromotidleri bir arada tutan kısım.
Tetrat: Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomların birbirlerine sarılarak oluşturdukları dört kromotitli yapı.
Transgenik canlı: Rekombinant DNA teknolojisiyle yabancı bir genin yerleştirildiği canlı.
Transkripsiyon (yazılma): DNA ipliklerinin birinden genetik bilgilerin yeni sentezlenen mRNA'ya aktarımı.
Translasyon: (okuma) mRNA'nın sentezlendikten sonra sitoplazmadaki ribozoma bağlanıp aminoasitleri tRNA'lar yardımıyla sıraya koyması.
Telomere: Kromozomun bitiş kısmı. Bu özel yapı, doğrusal DNA moleküllerinin kendi kendini üretmesi ve dengeli yapısını koruması işlerine yarar.
Transkripsiyon: Bir DNA parçasından kopyalanan RNA sentezi.
Varyasyon: Bir türün bireylerindeki aynı karakterin farklı şekilleri, değişiklik, çeşitlilik.
Zigot: Döllenmiş yumurta hücresi
Genetik Biliminin Kronolojik Tarihi
- M.Ö. 8000-10.000; Hayvanların evcilleştirilmesi ve üretilmesi
- M.Ö. 5000; Bazı bitkilerin kültür formu olarak üretilmesi
- M.Ö. 500-400; Hipokrat'ın gametle ilgili tanımlamaları
- Müslüman İlim Öncüleri'nin Botanik, Zooloji, Ziraat alanındaki yoğun çalışmaları
- 1450'lili yıllar; Akşemseddin Hazretlerinin hücreyi tanımlaması
- 1590; Sprenger, mutasyon varlığının bilinmesi
- 1717; Thomas Fairchild, yapay tozlaşmalarla kısır melezin elde edilmesi
- 1760; Carolus Linnaeus, yapay tozlaşmalarla verimli melez eldesi
- 1760; Josef Gottlieb Kölreuter, bitkilerde modern melezlemenin kurucusu
- 1831; Robert Brown, hücre çekirdeğinin tesbiti
- 1840; Hofmeister, kromozomların keşfi
- 1866; Gregor Johann Mendel, ilk genetik çaprazlama ve istatistik çalışmaları
- 1872; Fredrich Mischer, nükleik asitlerin
- 1866; Gregor Johann Mendel, ilk genetik çaprazlama ve istatistik çalışmaları
- 1872; Fredrich Mischer, nükleik asitlerin izole edilmesi
- 1881; Zacharias, kromatinin yapısı
- 1882; Strasburger, kromozomun yapısı
- 1884; Carl Naegeli, kalıtımın germ hücrelerince taşındığının bulunması
- 1900; Mendel Kanunları'nın bilim adamlarınca sistematikleştirilmesi
- 1905; William Bateson, Genetik biliminin kurulması
- 1908; Hardy ve Weinberg, Populasyon genetiği çalışmaları
- 1909; Johannsen, gen teriminin kullanılması
- 1910; Morgan, Drosophila'da genetik çalışmalar
- 1913; Alfred Sturtevant, ilk kromozom haritası
- 1927; Müller ve Stadler, Radyasyon genetiği
- 1928; F. Griffith, ilk genetik transformasyon
- 1929; Müller ve Painter, dev kromozomların keşfi
- 1941; Beadle ve Tatum, Bir Gen-Bir Enzim hipotezi
- 1953; Watson ve Crick, DNA Molekül Modeli
- 1953; Watson ve Crick, DNA Molekül Modeli
- 1957; Conrat ve Singer, RNA keşfi
- 1970; John Gurdon, ilk fare klonu
- 1972; Paul Berg, ilk rekombinant DNA eldesi
- 1975; Edward Southern, gen klonlama tekniklerinin geliştirilmesi
- 1989; Francis Collin ve arkadaşları, hastalık genlerinin klonlanması
- 1990; İnsan Genom Projesi'nin başlaması
- 1997; Ian Wilmut ve arkadaşları, koyun Dolly'nin kopyalanması
- 2001; İnsan Genom Projesi'nin açıklanması
Allah c.c. a güvenmek gerekir.
Tedbir almak, güvensizlik anlamına gelmez.
Hz.Ebu Bekir, Hz.Peygamber s.a.v.e küçük bir zararın gemesini bile istemiyordu.
Hz. Peygamber,.çevresindekiler için güven kaynağıydı.
Riyazü's Salihin Peygamberimizden Hayat Ölçüleri.cilt 1. sy.358.
Ne istediğini açıkça söylemek,istenilen cevabı almanın ön şartıdır.
İstikamet, dünya ve ahirette mutluluk demektir.
İslamiyeti pek kısa bir şekilde tevhid ve istikamet olarak tarif etmek mümkündür.
İstikamet imanın kemalini gösteren bir derecedir.
Riyazü's Salihin cilt.1.sy.369.
Alah Teala hiçbir şeye mecbur değildir.
Dürüst (müstakim) olabilmek için mu'tedil olmak ön şarttır.
Riyazü's Salihin.cilt.1.sy.371.
Yüce Allah c.c. ın yarattıklarının büyüklüğünü, dünyanın bir sonu olduğunu, ahiretin dehşetli durumlarını, dünya ve ahiretin öteki hallerini, nefsin kusurlu oluşunu, onu arındırmayı ve doğruluğa yönlendirmeyi düşünmek.
Riyazü's Salihin cilt 1.sy.372.
Bediüzzaman Hazretleri de kendisine hitaben:
Kardeşim, benim annem Hz. Hüseyin'den r.a. babam da ,Hz.Hasan'dan r.a. geliyor.Tereddüte mahal yok.
İçtimai ve siyasi tesbitler.sy.55.
Bediüzzamam:
Benim hizmetim ve sergüzeşte-i hayatım bir nevi çekirdek hükmüne geçmiş.
İçtimai ve siyasi tesbitler.sy.75.
O zamana yetiştiğiniz zaman, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak manevi kılıç hükmünde i'caz-ı Kur'an'ın nurlarıyla mukabele edilebilir.
Hadis-i Şerifini kendisine emir telakki ederek onların tekliflerini kabul etmemiştir.
Bediüzzaman Said Nursi.Tarihçe-i Hayat. sy.131.
Kâinat boşluk kabul etmez.
İçtimai ve Siyasi Tesbitler.sy.110.
Taallüm-i Siyaset, siyaset değildir.
Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse itiraz olunmaz.
İçtimai ve Siyasi tesbitler. sy.133.
Ondandır ki Bediüzzaman Hazretleri, İslamiyet binasının dört temel sütununu
Siyaset, diyanet, saltanat ve cihad olarak tanımlar.
İçtimai ve Siyasi Tesbitler.sy.156.
Sanatta maharet tercih edilir.
...,bütün Sahabiler arasından Üsame bin Zeyd'i kumanda tayin etmesi, "fazilet ve hamiyetten" ziyade ,"liyakat ve maharet" arandığını göstermektedir.
İçtimai ve Siyasi Tesbitler sy.239.
Her zaman def-i şer celb-i nef'a racihtir.
İçtimai ve siyasi Tesbitler sy.251.
Bediüzzaman Said Nursi.Kastamonu Lahikası ,sy.110.
Kem aletle Kemalat olmaz...
İçtimai ve Siyasi Tesbitler.sy.265.
Bediüzzaman Hazretlerinin "Avrupa (Batı) üflüyor, biz burada oynuyoruz" tesbitini bir neticesi olarak " müteharrik-i bizzat" olamayıp " müteharrik-i bilvasta " bir hareket olduklarından, ...
İçtimai ve Siyasi Tesbitler sy.270.
Devlet ve onun denetimi olmadığı taktirde, fikir ve arzuların birbiriyle çakış8r halde olması, faziletsizlerin faziletlilere, zenginlerinde alimlere üstünlük kurmalarını doğurur.
Gazali'de Devlet.sy.37.
Artık eller mallara ve ırzlara uzanır, seviyesizler yüksek, yüksek olanlar da seviyesiz görülür.İşte insanlar arasında bu hallerin vukuunun kesin olması, devlete duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.
Gâzâli'de Devlet. sy.37.
Alimlerin bozulması hükümdarın bozulmasını, hükümdarın bozulması ise halkın bozulmasını intac eder.
Bu da devletlerin yıkılmasında, halk ve onu idare edenlerle aydınlatanlardaki dini ve ahlaki değerlerin önemini ortaya çıkarmaktadır.
Gâzâli'de Devlet sy.40.
Müslümanlar olmasaydı bugünkü batı medeniyeti olmazdı, Kur'an-ı Kerim olmasaydı Rönesans gerçekleşmezdi diye haykıracak güçlü bir ses, tükenmez bir nefes çıkmayacak mı?
Çağdaş Dünyada Yeni Düzen Arayışları ve İslâm.
Halit Güler.sy.2.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM HER KAPININ ANAHTARIDIR.
AKRA FM.
İbrahim a.s. sormuşlar.Seni Allah c.c. neden kendine Halil Dost yaptı?
Karşıma iki yol çıktığında daima Allah c.c. Rızası tarafını seçtiğim için demiş.
Mahmud Esad Coşan
Akra fm.
Ebu Cafer el-Bağdadi (kuddise sirruhu)şöyle demiştir:"Altı haslet altı adamda güzel olmaz;âlimler de tamahkârlık, yöneticilerde acelecilik, zenginlerde cimrilik, fakirlikte kibir, yaşlılarda ahmaklık, haseb (itibar)sâhiblerinde alçaklık (yakışık almaz)!"
Ey delikanlı! Irmağın dışkı doludur dibi,
O ırmak sana dışardan sâfi görünür gerçi.
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13. sy.170.
Bir ârif deşerse seni imtihan kastıyla,
Safi gibi su, bulanıklaşır o zamanda.
Görse de kendini o, gayet mütevazi,
Aslında üstü saf,dibi pis dere gibi.
Ben daha hayırlıyım iblisin illetidir,
Her mahlukun nefsine bu hastalık girmiştir.
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13.sy.169.
Kemâlini iddiadan beter illet,
Yoktur canında, ey naz sahibi.
Gözünden gönlünden akmalı çok kan,
Çıkar bu kibirleniş senden o zaman.
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13. sy.169.
Abdullah ibni Mes'ud r.a.dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasulullah s.a.v.şöyle buyurmuştur:
Kalbinde bir tane ağırlgı kadar imanı olan, cehenneme girmeyecektir,
ama kalbinde bir tane ağırlığınca kibir bulunan da cennete girmeyecektir.
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13. sy.167.
Meşayıhtan biri şöyle buyurmuştur:İblis, bedbahtlığına sebep olan beş şey nedeniyle lânete uğramıştır:
Birincisi;günahına ikrar etmemiştir.
İkincisi;günahına pişman olmamıştır.
Üçüncüsü; nefsini tenkit etmemiştir.
Dördüncüsü; tevbeyi kendine zorunlu görmemiştir.
Beşincisi; Allah c.c. ın rahmetinden ümit kesmiştir.
Ruhu'l Furkan Tefsiri Cilt 13.sy.171.
Âdem (Aleyhisselâm)ise beş şey sebebiyle saâdete ermiştir ki bunlar da; günahını ikrar etmesi,İkrar etmesi, pişmanlık çekmesi, nefsini tenkit etmesi, tevbede acele davranması ve Allah c.c. ın rahmetinden ümit kesmemesidir!
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13. sy.172.
Kur'an-ı Kerim'in meali esas alınması veya dar anlamının göz önünde tutulması yanlış sonuçlar doğurabilir.
Katre
Dost tv.
Zorluklara hükmeden,kolaylıklara ulaşır.
Hz.Ali r.a.
En güzel sözler unutulmaz özdeyişler sy.284.
Haksızlığa baş kaldırmayanlar, onlardan gelecek her kötülüğe katlanmalıdırlar.
Hz. Ali r.a.
Kibir göstermek, şehvet düşkünlüğünden daha çetindir. Şehvetten kaynaklanan günahta af yer bulur. Ama kibirden doğan günahta iman yok olur.
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13. sy.221.
Elbet ev yıkanın olur hanesi viran.
Manevi kanun.
Hadisler Deryası
Akra fm.
Mahmud Esad Coşan
Rasulullah s.a.v."şairin söylediği en doğru söz, Lebid'in:
"Agah olun! Allah c.c.tan başka her şey batıldır,
Her nimet çaresiz elden çıkacaktır. sözüdür.
(Ankaravi, Şerh-i mesnevi:1/333) buyurmuştur.
Yani agah olun! Her şey ki Hakk Te'ala'dan gayrı ola,batıldır ve her nimet,çaresiz yok olmaya mahkumdur.
Ruhu'l Furkan Tefsiri Cilt 13. sy.270.
Kâfirlik bile Halık olan Allah-u Teala'ya nisbetle hikmettir.
Ama mahluk olan bize nisbet edecek olursan,küfür afettir.
O'nun Zatı önünde, bütün mülk hiçliktedir,
Yokluk içinde varlık, şaşılası gerçektir.
Ruhul Furkan Tefsiri cilt 13.sy.270,271.
Acem kılıcı gibi iki tarafa çalar.
Ata Sözleri
Feridun Fazıl Tülbentçi.sy.19.
İşlerin en hayırlı olanı orta olanlarıdır.
Bir şeyi dilediğin zaman orta git, zira,
İşlerinin ortalarının iki ucuda kötüdür!
Adalet;bir şeyi, kendisi için tayin edilen hudutları çerçevesinde saklı tutup korumak ve yerine koymaktır.
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 13.sy.297.
İllet değişmezse hüküm değişmez.
(Lem'alar, 9. Lem'a,38)
Kur'an -Kerim ve Muhtasar Meali.sy.106.
Mason diktatörlüğü.
A.G.Michel.
İhya yayınları.
1924.
Din kavramını ortadan kaldırmak için ne gibi planlar tesbit edildiğini gösteriyordu.
sy.12.
Küfrün sebebleri arasında
-utanma duygusu.
-ne derler.
Akit tv.
21.5.2018.
Anahtar
Ayasofya
Kudüs
İttihad-ı İslâm
İslâm ve Doğu Birleşmiş devletleri kurulmalıdır.
temâşâgâhına göndermek olan mevtâlûd, ibretnümâ bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Firavunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden sâhile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sâhiline atılacağını, mu’cizâne bir işaret-i gaybiye ifade eder.
Meselâ, -1- Benî İsrâil’in oğullarının kesilip, kadın ve kızlarını hayatta bırakmak, bir Firavun zamanında yapılan bir hâdise ünvânıyla, Yahudî milletinin ekser memleketlerde her asırda mâruz olduğu müteaddit katliamları, kadın ve kızları hayat-ı beşeriye-i sefîhânede oynadıkları rolü ifade eder.
-2-
Yahudîlere müteveccih şu iki hükm-ü Kur’ânî, o milletin hayat-ı içtimâiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müthiş düstur-u umumiyi tazammun eder ki: Hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa’y ü ameli, sermâye ile mübâreze ettirip, fukarâyı zenginlerle çarpıştıran muzaaf ribâ yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud’a ile cem-i mâl eden o millet olduğu gibi, mahrum kaldıkları ve dâimâ zulmünü gördükleri hükümetlerden ve gàliplerden intikamlarını almak için her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor.
Meselâ, -3- "Eğer doğru iseniz, mevti isteyiniz. Hiç istemeyeceksiniz." İşte meclis-i Nebevîde küçük bir cemaatin cüz’î bir hâdise ünvânıyla, milel-i insaniye içinde hırs-ı hayat ve havf-ı memâtla en meşhur olan millet-i Yehûdun tâ kıyâmete kadar lisân-ı halleri, mevti istemeyeceğini ve hayat hırsını bırakmayacağını ifade eder.
1 Kızlarınızı sağ bırakıp yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlardı. (Bakara Sûresi: 49.)
2 Sen Yahudîleri, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun. (Bakara Sûresi: 96.)
Onların çoğunun günaha, zulme ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü bir şeydir o yaptıkları! (Mâide Sûresi: 62.)
Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez. (Mâide Sûresi: 64.)
İsrâiloğullarına Tevrat’ta şöyle bildirdik: "Siz yeryüzünde iki kere fesad çıkaracaksınız. (İsrâ Sûresi: 4.)
Bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin. (Bakara Sûresi: 60; A’râf Sûresi: 7.)
3 Bakara Sûresi: 94.
Meselâ , şu ünvanla o milletin mukadderât-ı istikbâliyesini umumi bir sûrette ifade eder. İşte şu milletin seciyelerinde ve mukadderâtında münderîc olan şöyle müthiş desâtir içindir ki, Kur’ân, onlara karşı pek şiddetli davranıyor. Dehşetli sille-i te’dib vuruyor.
İşte şu misâllerden kıssa-i Mûsâ Aleyhisselâm ve benî İsrâil’in sâir cüz’lerini ve sâir kıssalarını bu kıssaya kıyas et. Şimdi, şu Dördüncü Işıktaki i’câzî lem’a-i îcâz gibi Kur’ân’ın basit kelimâtlarının ve cüz’î mebhaslarının arkalarında pekçok lemeât-ı i’câziye vardır; ârife işaret yeter.
BEŞİNCİ IŞIK: Kur’ân’ın makàsıd ve mesâil, maânî ve esâlîb ve letâif ve mehâsin cihetiyle câmiiyet-i hârikasıdır.
Evet, Kur’ânı Mu’cizü’l-Beyânın sûrelerine ve âyetlerine ve hususan sûrelerin fâtihalarına; âyetlerin mebde’ ve makta’larına dikkat edilse, görünüyor ki, belâgatların bütün envaını, fezâil-i kelâmiyenin bütün aksâmını, ulvî üslupların bütün esnâfını, mehâsin-i ahlâkiyenin bütün efrâdını, ulûm-u kevniyenin bütün fezlekelerini, maarif-i İlâhiyenin bütün fihristelerini, hayat-ı şahsiye ve içtimâiye-i beşeriyenin bütün nâfi düsturlarını ve hikmet-i âliye-i kâinatın bütün nurânî kanunlarını cem’ etmekle beraber, hiçbir müşevveşiyet eseri görünmüyor. Elhak, o kadar ecnâs-ı muhtelifeyi bir yerde toplayıp bir münâkaşa, bir karışık çıkmamak, kahhâr bir nizâm-ı i’câzînin işi olabilir.
Elhak, bütün bu câmiiyet içinde şu intizam ile beraber geçmiş yirmi dört Sözlerde izah ve ispat edildiği gibi, cehl-i mürekkebin menşei olan âdiyât perdelerini keskin beyânâtıyla yırtmak, âdet perdeleri altında gizli olan hârikulâdeleri çıkarıp göstermek ve dalâletin menbaı olan tabiat tâğutunu, bürhanın elmas kılıncıyla parçalamak ve gaflet uykusunun kalın tabakalarını ra’d-misâl sayhalarıyla dağıtmak ve felsefe-i beşeriyeyi ve hikmet-i insaniyeyi âciz bırakan kâinatın tılsım-ı muğlâkını ve hilkat-i âlemin muammâ-i acîbesini feth ve keşf etmek, elbette hakikatbîn ve gaybâşinâ ve hidâyetbahş ve haknümâ olan Kur’ân gibi bir mu’cizekârın hârikulâde işleridir.
Evet, Kur’ân’ın âyetlerine insaf ile dikkat edilse görünüyor ki, sâir kitaplar gibi bir iki maksadı tâkip eden tedricî bir fikrin silsilesine benzemiyor; belki, def’î ve âni bir tavrı var ve ilkà olunuyor bir gidişâtı var ve beraber gelen herbir tâifesi müstakil olarak uzak bir yerden ve gayet ciddî ve ehemmiyetli bir muhâberenin tek tek, kısa kısa bir sûrette geldiğinin nişanı var. Evet, kâinatın Hàlıkından başka kim var ki, bu derece kâinat ve Hàlık-ı kâinatla ciddî alâkadar bir muhâbereyi yapabilsin, hadsiz derece haddinden çıkıp Hàlık-ı Zülcelâli kendi keyfiyle söyleştirsin, kâinatı doğru olarak konuştursun.
Evet, Kur’ân’da Kâinat Sâniinin pek ciddî ve hakiki ve ulvî ve hak olarak konuşması ve konuşturması görünüyor; taklidi îmâ edecek hiçbir emâre bulunmuyor. O söyler ve söylettirir. Farz-ı muhâl olarak, Müseylime gibi hadsiz derece haddinden
Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu. (Bakara Sûresi: 61.)
çıkıp taklidkârâne o izzet ve ceberût sahibi olan Hàlık-ı Zülcelâlini kendi fikriyle konuşturup ve kâinatı onunla konuştursa, elbette binler taklid emâreleri ve binler sahtekârlık alâmetleri bulunacaktır. Çünkü, en pest bir halinde, en yüksek tavrı takınanların her hâleti taklidçiliğini gösterir. İşte şu hakikati kasem ile ilân eden,
’ya bak, dikkat et.
ÜÇÜNCÜ ŞUA
Kur’ânı Mu’cizü’l-Beyânın ihbarât-ı gaybiyesi ve her asırda şebâbiyetini muhafaza etmesi ve her tabaka insana muvâfık gelmesiyle hâsıl olan i’câzdır.
Şu Şuâ-ın Üç Cilvesi var.
BİRİNCİ CİLVE: İhbarât-ı gaybiyesidir. Şu cilvenin Üç Şavkı var.
BİRİNCİ ŞAVK: Mâziye âit ihbarât-ı gaybiyesidir.
Evet, Kur’ân-ı Hakîm, bilittifak ümmî ve emîn bir zâtın lisâniyle zaman-ı Âdem’den tâ Asr-ı Saadete kadar, enbiyâların mühim hâlâtını ve ehemmiyetli vukuâtını öyle bir tarzda zikrediyor ki, Tevrat ve İncil gibi kitapların tasdiki altında gayet kuvvet ve ciddiyetle ihbar ediyor. Kütüb-ü sâlifenin ittifak ettikleri noktalarda muvâfakat etmiştir. İhtilâf ettikleri bahislerde, musahhihâne hakikat-i vâkıayı faslediyor. Demek, Kur’ân’ın nazar-ı gaybbînîsi, o kütüb-ü sâlifenin umumunun fevkınde, ahvâl-i mâziyeyi görüyor ki, ittifakî meselelerde musaddıkàne onları tezkiye ediyor, ihtilâfî meselelerde musahhihâne onlara faysâl oluyor. Halbuki, Kur’ân’ın vukuât ve ahvâl-i mâziyeye dâir ihbarâtı aklî bir iş değil ki, akıl ile ihbar edilsin; belki, semâa mütevakkıf nakildir. Nakil ise, kıraat ve kitâbet ehline mahsustur. Dost ve düşmanın ittifakıyla, kıraatsiz, kitâbetsiz, emânetle mâruf, ümmî lâkabıyla mevsuf bir zâta nüzûl ediyor.
Hem o ahvâl-i mâziyeyi öyle bir sûrette ihbar eder ki, bütün o ahvâli görür gibi bahseder. Çünkü, uzun bir hâdisenin ukde-i hayatiyesini ve ruhunu alır, maksadına mukaddeme yapar. Demek, Kur’ân’daki fezlekeler, hulâsalar gösteriyor ki, bu hulâsa ve fezlekeyi gösteren, bütün mâziyi bütün ahvâli ile görüyor. Zîrâ, bir zâtın bir fende veya bir san’atta mütehassıs olduğu, hulâsalı bir sözle, fezlekeli bir san’atçıkla, o şahısların maharet ve melekelerini gösterdiği gibi; Kur’ân’da zikrolunan vukuâtın hulâsaları ve ruhları gösteriyor ki, onları söyleyen, bütün vukuâtı ihâta etmiş, görüyor-tâbir câiz ise-bir maharet-i fevkalâde ile ihbar ediyor.
Kayan yıldıza yemin olsun • ki, Peygamberiniz ne şaştı, ne de bâtıla inandı. • O kendi keyfine göre de konuşmaz. • O ancak kendisine vahyolunanı söyler. (Necm Sûresi: 1-4.)
İKİNCİ ŞAVK: İstikbâle âit ihbarât-ı gaybiyesidir.
Şu kısım ihbarâtın çok envaı var. Birinci kısım hususidir, bir kısım ehl-i keşif ve velâyete mahsustur. Meselâ Muhyiddin-i Arabî, -1- sûresinde pekçok ihbarât-ı gaybiyeyi bulmuştur. İmâm-ı Rabbânî, sûrelerin başındaki mukattaât-ı huruf ile çok muâmelât-ı gaybiyenin işaretlerini ve ihbarâtını görmüştür ve hâkezâ. Ulemâ-i bâtın için Kur’ân, baştan başa ihbarât-ı gaybiye nevindendir. Biz ise, umuma âit olacak bir kısmına işaret edeceğiz. Bunun da pekçok tabakàtı var; yalnız bir tabakadan bahsedeceğiz.
İşte, Kur’ân-ı Hakîm, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma der: Haşiye
-2-
1 Elif lâm mim. • Rumlar mağlûp düştüler. (Rum Sûresi: 1-2.)
Haşiye Bu gaybdan haber veren âyetler pek çok tefsirlerde izah edilmesinden ve eski harfle tâb etmek niyeti müellifine verdiği acelelik hatâsından, burada izahsız ve o kıymettar hazîneler kapalı kaldılar.
2 Sabret, şüphesiz Allah’ın vaadi haktır. (Rum Sûresi: 60; Mü’min Sûresi: 55, 77.)
İnşaallah hepiniz emniyet içinde ve saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid-i Harâma gireceksiniz. (Fetih Sûresi: 27.) Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resûlünü hidâyet ve hak din ile gönderen Odur.(Fetih Sûresi: 28.)
Fakat bu mağlûbiyetlerinden sonra, birkaç yıl içinde gàlip geleceklerdir. Hüküm Allah’ındır. (Rum Sûresi: 3-4.)
Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler: • Hanginiz cinnete uğramış? (Kalem Sûresi: 5-6.)
Yoksa onlar "O bir şâirdir; biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz" mu diyorlar? • Sen "Bekleye durun," de. "Ben de sizinle bekliyorum." (Tûr Sûresi: 30-31.) Allah seni insanlardan korur. (Mâide Sûresi: 67.)
Eğer bunu yapamazsanız-ki aslâ yapamayacaksınız. (Bakara Sûresi: 24.) Ölümü aslâ isteyemezler. (Cum’a Sûresi: 7.)
Onlara gerek içinde yaşadıkları âlemin her tarafında, gerekse kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz-tâ ki Kur’ân’ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun. (Fussılet Sûresi: 53.)
De ki: And olsun, eğer bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi: 88.)
Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler; Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar. (Mâide Sûresi: 54.) De ki: Hamd Allah’a mahsustur; O size delillerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. (Neml Sûresi: 93.)
De ki: O Rahmân’dır; Ona inandık ve Ona güvendik. Kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz. (Mülk Sûresi: 29.)
Sizden imân edip güzel işler yapanlara Allah vaad etmiştir ki, kendilerinden önceki müminleri nasıl kâfirlerin yerine getirdiyse, onları da şimdiki kâfirlerin yerine, yeryüzünde hâkim kılacak, onlar için râzı olduğu İslâm dinini onların kalplerinde sağlamlaştıracak ve korkularını emniyete çevirecektir. (Nur Sûresi: 55.)
gibi çok âyâtın ifade ettiği ihbarât-ı gaybiyedir ki, aynen doğru olarak çıkmıştır. İşte pekçok îtirâzât ve tenkidâta mâruz ve en küçük bir hatâsından dolayı dâvâsını kaybedecek bir zâtın lisânından böyle tereddütsüz, kemâl-i ciddiyet ve emniyetle ve kuvvetli bir vüsûku ihsâs eden bir tarzda, böyle ihbarât-ı gaybiye katiyen gösterir ki, o zât, Üstad-ı Ezelîsinden ders alıyor, sonra söylüyor.
ÜÇÜNCÜ ŞAVK: Hakàik-ı İlâhiyeye ve hakàik-ı kevniyeye ve umûr-u uhreviyeye dâir ihbarât-ı gaybiyesidir.
Evet, Kur’ân’ın hakàik-ı İlâhiyeye dâir beyânâtı ve tılsım-ı kâinatı feth edip ve hilkat-i âlemin muammâsını açan beyânât-ı kevniyesi, ihbarât-ı gaybiyenin en mühimmidir. Çünkü, o hakàik-ı gaybiyeyi, hadsiz dalâlet yolları içinde istikametle onları gidip bulmak, akl-ı beşerin kârı değildir ve olamaz. Beşerin en dâhî hükemâları o mesâilin en küçüğüne akıllarıyla yetişmediği mâlûmdur. Hem, Kur’ân, gösterdiği o hakàik-ı İlâhiye ve o hakàik-ı kevniyeyi beyândan sonra ve safâ-i kalb ve
tezkiye-i nefisten sonra ve ruhun terakkiyâtından ve aklın tekemmülünden sonra, beşerin ukùlü, "Sadakte" deyip o hakàikı kabul eder. Kur’ân’a, "Barekallah" der. Bu kısmın kısmen On Birinci Sözde izah ve ispatı geçmiştir, tekrara hâcet kalmamıştır. Ammâ ahvâl-i uhreviye ve berzahiye ise, çendan akl-ı beşer kendi başıyla yetişemiyor, göremiyor; fakat, Kur’ân’ın gösterdiği yollar ile onları görmek derecesinde ispat ediyor. Onuncu Sözde, Kur’ân’ın şu ihbarât-ı gaybiyesi ne derece doğru ve hak olduğu izah ve ispat edilmiştir; ona mürâcaat et.
İkinci Cilve: Kur’ân’ın şebâbetidir; her asırda taze nâzil oluyor gibi tazeliğini, gençliğini muhâfaza ediyor. Evet, Kur’ân, bir hutbe-i ezeliye olarak umum asırlardaki umum tabakàt-ı beşeriyeye birden hitâb ettiği için, öyle dâimî bir şebâbeti bulunmak lâzımdır. Hem de, öyle görülmüş ve görünüyor. Hattâ, efkârca muhtelif ve istidadca mütebâyin asırlardan her asra göre, güyâ o asra mahsus gibi bakar, baktırır ve ders verir.
Beşerin âsâr ve kanunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdil ediliyor. Fakat, Kur’ân’ın hükümleri ve kanunları, o kadar sabit ve râsihtir ki, asırlar geçtikçe daha ziyâde kuvvetini gösteriyor. Evet, en ziyâde kendine güvenen ve Kur’ân’ın sözlerine karşı kulağını kapayan şu asr-ı hazır ve şu asrın ehl-i kitap insanları, Kur’ân’ın hitâb-ı mürşidânesine o kadar muhtaçtır ki, güyâ o hitâb, doğrudan doğruya şu asra müteveccihtir ve -1- lâfzı, -2- mânâsını dahi tazammun eder. Bütün şiddetiyle, bütün tazeliğiyle, bütün şebâbetiyle, -3- sayhasını âlemin aktârına savuruyor.
Meselâ şahıslar, cemaatler, muârazasından âciz kaldıkları Kur’ân’a karşı, bütün nev-i beşerin ve belki cinnîlerin de netice-i efkârları olan medeniyet-i hâzıra, Kur’ân’a karşı muâraza vaziyetini almıştır. İ’câz-ı Kur’ân’a karşı sihirleriyle muâraza ediyor. Şimdi, şu müthiş yeni muârazacıya karşı, i’câz-ı Kur’ân’ı,
1 Ey ehl-i kitap! (âl-i İmrân Sûresi: 64, 65, 70, 71, 98, 99; Nisâ Sûresi: 171; Mâide Sûresi: 15, 19; v.d.)
2 Ey mektepliler!
3 De ki: Ey kitap ehli olan Hıristiyanlar ve Yahudîler! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin. (âl-i İmrân Sûresi: 64.)
âyetinin dâvâsını ispat etmek için, medeniyetin muâraza sûretiyle vaz’ ettiği esâsâtı ve desâtirini esâsât-ı Kur’âniye ile karşılaştıracağız.
Birinci derecede: Birinci Sözden tâ Yirmi Beşinci Söze kadar olan muvâzeneler ve mîzanlar ve o Sözlerin hakikatleri ve başları olan âyetler, iki kere iki dört eder derecesinde medeniyete karşı Kur’ân’ın i’câzını ve galebesini ispat eder.
İkinci derecede: On İkinci Sözde ispat edildiği gibi, bir kısım düsturlarını hulâsa etmektir.
İşte, medeniyet-i hâzıra, felsefesiyle hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede nokta-i istinâdı kuvvet kabul eder. Hedefi menfaat bilir. Düstur-u hayatı cidâl tanır. Cemaatlerin râbıtasını unsuriyet ve menfî milliyet bilir. Gàyesi hevesât-ı nefsâniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid etmek için bâzı lehviyât’tır.
Halbuki, kuvvetin şe’ni, tecavüzdür. Menfaatin şe’ni, her arzuya kâfi gelmediğinden, üstünde boğuşmaktır. Düstur-u cidâlin şe’ni, çarpışmaktır. Unsuriyetin şe’ni, başkasını yutmakla beslenmek olduğundan, tecavüzdür. İşte, şu medeniyetin şu düsturlarındandır ki, bütün mehâsiniyle beraber, beşerin yüzde ancak yirmisine bir nevi sûrî saadet verip, seksenini rahatsızlığa, sefâlete atmıştır.
Ammâ hikmet-i Kur’âniye ise, nokta-i istinâdı kuvvet yerine hak’kı kabul eder. Gàyede, menfaat yerine fazîlet ve rızâ-i İlâhî’yi kabul eder. Hayatta, düstur-u cidâl yerine düstur-u teâvün’ü esas tutar. Cemaatlerin râbıtalarında, unsuriyet ve milliyet yerine râbıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî kabul eder. Gàyâtı, hevesât-ı nefsâniyenin nâmeşrû tecavüzâtına sed çekip ruhu maâliyâta teşvik ve hissiyât-ı ulviyesini tatmin etmektir ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan etmektir. Hakkın şe’ni ise, ittifaktır. Fazîletin şe’ni, tesânüddür. Teâvünün şe’ni, birbirinin imdadına yetişmektir. Dinin şe’ni, uhuvvettir, incizabdır. Nefs-i emmâreyi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni, saadet-i dâreyndir.
İşte, medeniyet-i hâzıra, edyân-ı sâbıka-i semâviyeden, bâhusus Kur’ân’ın irşâdâtından aldığı mehâsinle beraber, Kur’ân’a karşı, böyle hakikat nazarında mağlûp düşmüştür.
Üçüncü derece: Binler mesâilinden, yalnız numûne olarak üç dört meseleyi göstereceğiz.
Evet, Kur’ân’ın düsturları, kanunları ezelden geldiğinden, ebede gidecektir. Medeniyetin kanunları gibi ihtiyar olup ölüme mahkûm değildir; dâimâ gençtir, kuvvetlidir.
Meselâ, medeniyetin bütün cem’iyât-ı hayriyeleri ile, bütün cebbârâne şedid inzibat ve nizâmâtlarıyla, bütün ahlâkî terbiyegâhlarıyla, Kur’ân-ı Hakîmin iki meselesine karşı muâraza edemeyip mağlûp düşmüşlerdir.
De ki: And olsun, insanlar ve cinler bir araya toplansalar. (İsrâ Sûresi: 88.)
Meselâ, Kur’ân’ın bu galebe-i i’câzkârânesini bir Mukaddeme ile beyân edeceğiz. Şöyle ki:
• İşârâtü’l-İ’câz’da ispat edildiği gibi, bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin mâdeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir.
Birinci Kelime: "Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne."
İkinci Kelime: "Sen çalış, ben yiyeyim."
Evet, hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede havâs ve avâm, yani zenginler ve fakirler, muvâzeneleriyle rahatla yaşarlar. O muvâzenenin esâsı ise, havâs tabakasında merhamet ve şefkat; aşağısında, hürmet ve itaattir. Şimdi, birinci kelime havâs tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir; ikinci kelime avâmı kine, hasede, mübârezeye sevk edip, rahat-ı beşeriyeyi birkaç asırdır selb ettiği gibi; şu asırda, sa’y, sermâye ile mübâreze neticesi, herkesçe mâlûm olan Avrupa hâdisât-ı azîmesi meydana geldi.
İşte, medeniyet, bütün cemiyât-ı hayriye ile ve ahlâkî mektepleriyle ve şedid inzibat ve nizâmâtıyla, beşerin o iki tabakasını musâlâha edemediği gibi, hayat-ı beşerin iki müthiş yarasını tedâvi edememiştir. Kur’ân, birinci kelimeyi esâsından vücûb-u zekât ile kal’ eder, tedâvi eder; ikinci kelimenin esâsını hurmet-i ribâ ile kal’ edip, tedâvi eder. Evet, âyet-i Kur’âniye, âlem kapısında durup, ribâya "Yasaktır!" der. "Kavga kapısını kapamak için, ribâ kapısını kapayınız!" diyerek, insanlara ferman eder. Şâkirdlerine, "Girmeyiniz!" emreder.
• İkinci esas: Medeniyet, taaddüd-ü ezvâcı kabul etmiyor. Kur’ân’ın o hükmünü, kendine muhâlif-i hikmet ve maslahat-ı beşeriyeye münâfi telâkkî eder.
Evet, eğer izdivaçtaki hikmet, yalnız kazâ-i şehvet olsa, taaddüd bilakis olmalı. Halbuki, hattâ bütün hayvanâtın şehâdetiyle ve izdivaç eden nebâtâtın tasdikiyle sabittir ki, izdivâcın hikmeti ve gàyesi, tenâsüldür. Kazâ-i şehvet lezzeti ise, o vazifeyi gördürmek için rahmet tarafından verilen bir ücret-i cüz’iyedir. Mâdem, hikmeten, hakikaten, izdivaç nesil içindir, nevin bekàsı içindir. Elbette, bir senede yalnız bir defa tevellüde kàbil ve ayın yalnız yarısında kàbil-i telâkkuh olan ve elli senede ye’se düşen bir kadın, ekserî vakitte, tâ yüz seneye kadar kàbil-i telkıh bir erkeğe kâfi gelmediğinden, medeniyet pekçok fâhişehâneleri kabul etmeye mecburdur.
• Üçüncü esas: Muhâkemesiz medeniyet, Kur’ân kadına sülüs verdiği için âyeti tenkid eder. Halbuki, hayat-ı içtimâiyede ekser ahkâm, ekseriyet itibâriyle olduğundan; ekseriyet itibâriyle bir kadın kendini himâye edecek birisini bulur, erkek ise ona yük olacak ve nafakasını ona bırakacak birisiyle teşrik-i mesâi etmeye mecbur olur. İşte, bu sûrette bir kadın, pederinden yarısını alsa, kocası noksaniyetini temin eder. Erkek, pederinden iki parça alsa, bir parçasını tezevvüc ettiği kadının
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. (Bakara Sûresi: 43.) • Allah alışverişi helâl, fâizi ise haram kıldı. (Bakara Sûresi: 275.)
idaresine verecek; kızkardeşine müsâvi gelir. İşte, adâlet-i Kur’âniye böyle iktizâ eder, böyle hükmetmiştir. Hâşiye 1
• Dördüncü esas: Sanemperstliği şiddetle, Kur’ân, men ettiği gibi; sanemperestliğin bir nevi taklidi olan sûretperestliği de men eder. Medeniyet ise, sûretleri kendi mehâsininden sayıp, Kur’ân’a muâraza etmek istemiş. Halbuki gölgeli, gölgesiz sûretler, ya bir zulm-ü mütehaccir veya bir riyâ-i mütecessid veya bir heves-i mütecessimdir ki; beşeri zulme ve riyâya ve hevâya, hevesi kamçılayıp teşvik eder. Hem Kur’ân, merhameten, kadınların hürmetini muhâfaza için, hayâ perdesini takmasını emreder; tâ hevesât-ı rezîlenin ayağı altında o şefkat mâdenleri zillet çekmesinler, âlet-i hevesât, ehemmiyetsiz bir metâ hükmüne geçmesinler. Hâşiye 2 Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır. Halbuki, âile hayatı, kadın-erkek mâbeyninde mütekàbil hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki, açık saçıklık samimi hürmet ve muhabbeti izâle edip, âilevî hayatı zehirlemiştir. Hususan, sûretperestlik, ahlâkı fena halde sarstığı ve sukùt-u ruha sebebiyet verdiği, şununla anlaşılır: Nasıl ki, merhûme ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrip eder; öyle de, ölmüş kadınların sûretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan sûretlerine hevesperverâne bakmak, derinden derine, hissiyât-ı ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrip eder.
İşte şu üç misâl gibi binler mesâil-i Kur’âniyenin herbirisi saadet-i beşeriyeyi dünyada temine hizmet etmekle beraber, hayat-ı ebediyesine de hizmet eder. Sâir meseleleri mezkûr meselelere kıyas edebilirsin.
Nasıl, medeniyet-i hâzıra, Kur’ân’ın hayat-ı içtimâiye-i beşere âit olan düsturlarına karşı mağlûp olup Kur’ân’ın i’câz-ı mânevîsine karşı hakikat noktasında iflâs eder; öyle de, medeniyetin ruhu olan felsefe-i Avrupa ve hikmet-i beşeriyeyi hikmet-i Kur’ân’la, yirmi beş adet Sözlerde, mîzanlarla iki hikmetin muvâzenesinde, hikmet-i felsefiye âcize ve hikmet-i Kur’âniyenin mu’cize olduğu katiyetle ispat edilmiştir. Nasıl ki, On Birinci ve On İkinci Sözlerde, hikmet-i felsefiyenin aczi ve iflâsı; ve hikmet-i Kur’âniyenin i’câzı ve gınâsı ispat edilmiştir; mürâcaat edebilirsin.
Hem, nasıl medeniyet-i hâzıra, hikmet-i Kur’ân’ın ilmî ve amelî i’câzına karşı mağlûp oluyor; öyle de, medeniyetin edebiyat ve belâğatı da Kur’ân’ın edeb ve belâgatına karşı nisbeti, öksüz bir yetimin muzlim bir hüzün ile ümitsiz ağlayışı; hem
Hâşiye 1
Mahkemeye karşı ve mahkemeyi susturan lâyiha-i temyizin müdâfaâtından bir parçadır; bu makama hâşiye olmuş.
"Ben de adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon insanların hayat-ı içtimâiyesinde en kudsî ve hakikatli bir düstur-u İlâhîyi, üç yüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinâden ve bin üç yüz elli sene zarfında geçmiş ecdâdımızın îtikadlarına iktidâen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette, rûy-i zeminde adâlet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir."
Hâşiye 2
Tesettür-ü nisvan hakkında Otuz Birinci Mektubun Yirmi Dördüncü Lem’ası gayet katî bir sûrette ispat etmiştir ki, "Tesettür, kadınlar için fıtrîdir; ref-i tesettür, fıtrata münâfidir."
süflî bir vaziyette sarhoş bir ayyaşın velvele-i gınâsının (şarkı demektir) nisbeti ile ulvî bir âşığın muvakkat bir iftiraktan müştâkàne, ümitkârâne bir hüzün ile gınâsı (şarkısı); hem, zafer veya harbe ve ulvî fedâkârlıklara sevk etmek için teşvikkârâne kasâid-i vataniyeye nisbeti gibidir. Çünkü, edeb ve belâgat, tesir-i üslup itibâriyle ya hüzün verir, ya neşe verir.
Hüzün ise, iki kısımdır: Ya fakdü’l-ahbabdan gelir, yani ahbabsızlıktan, sahipsizlikten gelen karanlıklı bir hüzündür ki, dalâletâlûd, tabiatperest, gafletpîşe olan medeniyetin edebiyatının verdiği hüzündür. İkinci hüzün, firâkü’l-ahbabdan gelir. Yani ahbab var; firâkında müştâkàne bir hüzün verir. İşte şu hüzün, hidâyetedâ, nurefşân Kur’ân’ın verdiği hüzündür.
Ammâ neşe ise, o da iki kısımdır: Birisi, nefsi hevesâtına teşvik eder; o da tiyatrocu, sinemacı, romancı medeniyetin edebiyatının şe’nidir. İkinci neş’e, nefsi susturup, ruhu, kalbi, aklı, sırrı, maâliyâta, vatan-ı aslîlerine, makarr-ı ebedîlerine, ahbab-ı uhrevîlerine yetişmek için latîf ve edebli mâsumâne bir teşviktir ki; o da Cennet ve saadet-i ebediyeye ve rü’yet-i Cemâlullâha beşeri sevk eden ve şevke getiren Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın verdiği neşedir. İşte,
ifade ettiği azîm mânâ ve büyük hakikat, kàsırü’l-fehm olanlarca ve dikkatsizlikle, mübâlâğalı bir belâgat için muhâl bir sûret zannediliyor. Hâşâ, mübâlâğa değil, muhâl bir sûret değil, ayn-ı hakikat bir belâgat ve mümkün ve vâki’ bir sûrettir.
O sûretin bir vechi şudur ki: Yani, Kur’ân’dan tereşşuh etmeyen ve Kur’ân’ın malı olmayan ins ve cinnin bütün güzel sözleri toplansa, Kur’ân’ı tanzîr edemez, demektir. Hem, edememiş ki, gösterilmiyor.
İkinci vecih şudur ki: Cin ve insin hattâ şeytanların netice-i efkârları ve muhassala-i mesâileri olan medeniyet ve hikmet-i felsefe ve edebiyat-ı ecnebiye, Kur’ân’ın ahkâm ve hikmet ve belâgatına karşı âciz derekesindedirler, demektir; nasıl da, numûnesini gösterdik.
Üçüncü Cilve: Kur’ân-ı Hakîm, her asırdaki tabakàt-ı beşerin herbir tabakasına, güyâ doğrudan doğruya o tabakaya hususi müteveccihtir, hitâb ediyor. Evet, bütün benî Âdem’e bütün tabakàtıyla en yüksek ve en dakîk ilim olan imâna ve en geniş ve nurânî fen olan mârifetullâha ve en ehemmiyetli ve mütenevvi’ maarif olan ahkâm-ı İslâmiyeye dâvet eden, ders veren Kur’ân ise, her neve, her tâifeye muvâfık gelecek bir ders vermek elzemdir. Halbuki, ders birdir, ayrı ayrı değil. Öyle ise, aynı derste tabakàt bulunmak lâzımdır. Derecâta göre, herbiri, Kur’ân’ın perdelerinden bir perdeden hisse-i dersini alır. Şu hakikatin çok numûnelerini zikretmişiz; onlara mürâcaat edilebilir. Yalnız, burada bir iki cüz’ünün, hem yalnız bir iki tabakasının hisse-i fehmine işaret ederiz.
De ki: And olsun, eğer bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi: 88.)
Meselâ, -1-
Kesretli tabaka olan avâm tabakasının şundan hisse-i fehmi: "Cenâb-ı Hak, peder ve veledden ve akrandan ve zevceden münezzehtir."
Daha mutavassıt bir tabaka şundan, "Îsâ Aleyhisselâmın ve melâikelerin ve tevellüde mazhar şeylerin ulûhiyetini nefyetmektir." Çünkü, muhâl birşeyi nefyetmek, zâhiren faydasız olduğundan, belâgatta medâr-ı fayda olacak bir lâzım-ı hüküm murad olunur. İşte cismâniyete mahsus veled ve vâlidi nefyetmekten murad ise, veled ve vâlidi ve küfüvü bulunanların nefy-i ulûhiyetleridir ve ma’bud olmaya lâyık olmadıklarını göstermektir. Şu sırdandır ki, Sûre-i İhlâs, herkese, hem her vakit fayda verebilir.
Daha bir parça ileri bir tabakanın hisse-i fehmi: "Cenâb-ı Hak mevcudâta karşı tevlid ve tevellüdü işmâm edecek bütün râbıtalardan münezzehtir. Şerik ve muînden ve hemcinsten müberrâdır. Belki mevcudâta karşı nisbeti, hallâkıyettir. Emr-i -2- ile, irâde-i ezeliyesiyle, ihtiyâriyle icad eder. İcâbî ve ıztırârî ve sudûr-u gayr-i ihtiyârî gibi münâfi-i kemâl herbir râbıtadan münezzehtir."
Daha yüksek bir tabakanın hisse-i fehmi: "Cenâb-ı Hak ezelîdir, ebedîdir, Evvel ve âhir’dir. Hiçbir cihette ne Zâtında, ne sıfâtında, ne ef’âlinde nazîri, küfüvü, şebîhi, misli, misâli, mesîli yoktur. Yalnız, ef’âlinde, şuûnunda teşbihi ifade eden mesel var. -3-
Bu tabakàta, ârifîn tabakası, ehl-i aşk tabakası, sıddîkîn tabakası gibi ayrı ayrı hisse sahiplerini kıyas edebilirsin.
İkinci misâl: Meselâ, -4-
Tabaka-i ûlânın şundan hisse-i fehmi şudur ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hizmetkârı veya "veledim" hitâbına mazhar olan Zeyd, izzetli zevcesini kendine küfüv bulmadığı için tatlîk etmiş; Allah’ın emriyle Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm almış. Âyet der: "Peygamber size evlâdım dese, risâlet cihetiyle söyler. Şahsiyet itibâriyle pederiniz değil ki, aldığı kadınlar ona münâsip düşmesin."
İkinci tabakanın hisse-i fehmi şudur ki: Bir büyük âmir, raiyyetine pederâne şefkatle bakar. Eğer o âmir, zâhir ve bâtın bir padişah-ı ruhânî olsa, o vakit merhameti pederin yüz defa şefkatinden ileri gittiğinden, o raiyyetin efrâdı, onun hakiki evlâdı
1 Doğurmamış ve doğrulmamıştır. • Hiçbir şey de Onun dengi değildir. (İhlâs Sûresi: 3-4.)
2 "Ol!" der; oluverir. (Yâsin Sûresi: 82.)
3 En yüce sıfatlar Allah’ındır. (Nahl Sûresi: 60.)
4 Muhammed erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. (Ahzâb Sûresi: 40.)
gibi ona peder nazarıyla bakarlar. Peder nazarı, zevc nazarına inkılâb edemediğinden, kız nazarı da zevce nazarına kolayca değişmediğinden, efkâr-ı âmmede Peygamber (a.s.m.), mü’minlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediğinden, Kur’ân der: "Peygamber (a.s.m.), merhamet-i İlâhiye nazarıyla size şefkat eder, pederâne muâmele yapar. Risâlet nâmına siz onun evlâdı gibisiniz; fakat şahsiyet-i insaniyet itibâriyle pederiniz değildir ki, sizden zevce alması münâsip düşmesin."
Üçüncü kısım şöyle fehmeder ki: "Peygambere (a.s.m.) intisab edip onun kemâlâtına istinad ederek, onun pederâne şefkatine itimad edip kusur ve hatîât etmemelisiniz," demektir. Evet, çoklar var ki, büyüklerine ve mürşidlerine itimad edip, tembellik eder. Hattâ, bâzan, "Namazımız kılınmış" der-bir kısım Alevîler gibi.
Dördüncü nükte: Bir kısım, şu âyetten şöyle bir işaret-i gaybiye fehmeder ki, "Peygamberin (a.s.m.) evlâd-ı zükûru, ricâl derecesinde kalmayıp, ricâl olarak nesli bir hikmete binâen kalmayacaktır. Yalnız, ricâl tâbirinin ifadesiyle, nisânın pederi olduğunu işaret ettiğinden, nisâ olarak nesli devam edecektir. Felillâhilhamd, Hazret-i Fâtıma’nın nesl-i mübâreki, Hasan ve Hüseyin gibi iki nurânî silsilenin bedr-i münevveri, şems-i Nübüvvetin mânevî ve maddî neslini idâme ediyorlar.
Birinci Şûle Üç Şuâ ile hitâma erdi.
Allah’ım, ona ve onun Ehl-i Beytine rahmet eyle.
İkinci Şûle
İkinci Şûlenin Üç Nuru var.
Birinci Nur
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın heyet-i mecmûasında râik bir selâset, fâik bir selâmet, metîn bir tesânüd, muhkem bir tenâsüb; cümleleri ve heyetleri mâbeyninde kavî bir teâvün; ve âyetler ve maksadları mâbeyninde ulvî bir tecâvüb olduğunu, ilm-i beyân ve fenn-i maânî ve beyânînin Zemahşerî, Sekkâkî, Abdülkàhir-i Cürcânî gibi binlerle dâhî imamların şehâdetiyle sabit olduğu halde, o tecâvüb ve teâvün ve tesânüdü ve selâset ve selâmeti kıracak, bozacak sekiz dokuz mühim esbâb bulunurken, o esbâb, bozmaya değil, belki selâsetine, selâmetine, tesânüdüne kuvvet vermiştir. Yalnız, o esbâb, bir derece hükmünü icrâ edip, başlarını perde-i nizam ve selâsetten çıkarmışlar. Fakat, nasıl ki yeknesak düz bir ağacın gövdesinden bir kısım çıkıntılar, sivricikler çıkar, lâkin ağacın tenâsübünü bozmak için çıkmıyorlar, belki o ağacın zînetli tekemmülüne ve cemâline medâr olan meyveyi vermek için çıkıyorlar; aynen bunun gibi, şu esbâb dahi, Kur’ân’ın selâset-i nazmına kıymettar mânâları ifade için sivri başlarını çıkarıyorlar.
İşte o Kur’ân-ı Mübîn, yirmi senede, hâcetlerin mevkîleri itibâriyle necim necim olarak, müteferrik parça parça nüzûl ettiği halde, öyle bir kemâl-i tenâsübü vardır ki, güyâ bir defada nâzil olmuş gibi bir münâsebet gösteriyor.
Hem, o Kur’ân, yirmi senede, hem muhtelif, mütebâyin esbâb-ı nüzûle göre geldiği halde, tesânüdün kemâlini öyle gösteriyor; güyâ bir sebeb-i vâhidle nüzûl etmiştir.
Hem, o Kur’ân, mütefâvit ve mükerrer suâllerin cevabı olarak geldiği halde, nihayet imtizâc ve ittihadı gösteriyor. Güyâ, bir suâl-i vâhidin cevabıdır.
Hem, Kur’ân, mütegàyir, müteaddit hâdisâtın ahkâmını beyân için geldiği halde, öyle bir kemâl-i intizamı gösteriyor ki, güyâ bir hâdise-i vâhidin beyânıdır.
Hem, Kur’ân, mütehâlif, mütenevvi’ hâlette, hadsiz muhatapların fehimlerine münâsip üsluplarda, tenezzülât-ı kelâmiye ile nâzil olduğu halde; öyle bir hüsn-ü temâsül ve güzel bir selâset gösteriyor ki, güyâ hâlet birdir, bir derece-i fehimdir, su gibi akar bir selâset gösteriyor.
Hem o Kur’ân, mütebâid, müteaddit muhâtabîn esnâfına müteveccihen mütekellim olduğu halde; öyle bir suhûlet-i beyânı, bir cezâlet-i nizâmı, bir vuzuh-u ifhamı var ki, güyâ muhatabı bir sınıftır. Hattâ, herbir sınıf zanneder ki, bilasâle muhatap yalnız kendisidir.
Hem, Kur’ân, mütefâvit, mütederric irşâdî bâzı gàyelere îsâl ve hidâyet etmek için nâzil olduğu halde; öyle bir kemâl-i istikàmet, öyle bir dikkat-i muvâzenet, öyle bir hüsn-ü intizam vardır ki, güyâ maksad birdir.
İşte, bu esbâblar, müşevveşiyetin esbâbı iken, Kur’ân’ın i’câz-ı beyânında, selâset ve tenâsübünde istihdam edilmişlerdir. Evet, kalbi sakamsiz, aklı müstakîm, vicdânı marazsız, zevki selîm her adam, Kur’ân’ın beyânında güzel bir selâset, rânâ bir tenâsüb, hoş bir âhenk, yektâ bir fesâhat görür.
Hem, basîresinde selîm bir gözü olan görür ki; Kur’ân’da öyle bir göz vardır ki, o göz, bütün kâinatı zâhir ve bâtını ile vâzıh, göz önünde bir sayfa gibi görür, istediği gibi çevirir, istediği bir tarzda o sayfanın mânâlarını söyler.
Şu Birinci Nurun hakikatini misâller ile tavzih etsek, birkaç mücelled lâzım. Öyle ise, sâir risâle-i Arabiyemde ve İşârâtü’l-İ’câz’da ve şu yirmi beş adet Sözlerde şu hakikatin ispatına dâir olan izahâtla iktifâ edip, misâl olarak mecmû-u Kur’ân’ı birden gösteriyorum.
İkinci Nuru
Kur’ân-ı Hakîmin, âyetlerinin hâtimelerinde gösterdiği fezlekeler ve Esmâ-i Hüsnâ cihetindeki üslup-u bediîsinde olan meziyet-i i’câziyeye dâirdir.
İhtar: Şu İkinci Nurda çok âyetler gelecektir. O âyetler, yalnız İkinci Nurun misâlleri değil, belki geçmiş mesâil ve Şuâların misâlleri dahi olurlar. Bunları hakkıyla izah etmek çok uzun gelir. Şimdilik ihtisar ve icmâle mecburum. Onun için, gayet muhtasar bir tarzda şu sırr-ı azîm-i i’câzın misâllerinden olan âyetlere birer işaret edip, tafsilâtını başka vakte ta’lik ettik.
İşte, Kur’ânı Mu’cizü’l-Beyân, âyetlerin hâtimelerinde gàliben bâzı fezlekeleri zikreder ki, o fezlekeler ya Esmâ-i Hüsnâyı veya mânâlarını tazammun ediyor veyahut aklı tefekküre sevk etmek için, akla havale eder. Veyahut, makàsıd-ı Kur’âniyeden bir kaide-i külliyeyi tazammun eder ki, âyetin te’kid ve teyidi için fezlekeler yapar. İşte o fezlekelerde Kur’ân’ın hikmet-i ulviyesinden bâzı işârât ve hidâyet-i İlâhiyenin âb-ı hayatından bâzı reşâşât, i’câz-ı Kur’ân’ın berklerinden bâzı şerârât vardır. Şimdi, pekçok o işârâttan yalnız on tanesini icmâlen zikrederiz. Hem, pekçok misâllerinden birer misâl ve herbir misâlin pekçok hakàikından yalnız herbirinde bir hakikatin meâl-i icmâlîsine işaret ederiz. Bu on işaretin ekserîsi, ekser âyetlerde müçtemian beraber bulunup, hakiki bir nakş-ı i’câzî teşkil ederler. Hem, misâl olarak getirdiğimiz âyetlerin ekserîsi, ekser işârâta misâldir. Biz, yalnız her âyetten bir işaret göstereceğiz. Misâl getireceğimiz âyetlerden, eski Sözlerde bahsi geçenlerin yalnız meâline bir hafif işaret ederiz.
Birinci Meziyet-i Cezâlet:
Kur’ân-ı Hakîm, i’câzkâr beyânâtıyla Sâni-i Zülcelâlin ef’âl ve eserlerini nazara karşı serer, bast eder. Sonra, o âsâr ve ef’âlinde esmâ-i İlâhiyeyi istihrâc eder veya haşir ve tevhid gibi bir makàsıd-ı asliye-i Kur’âniyeyi ispat ediyor.
Birinci mânânın misâllerinden meselâ,
-1-
İkinci şıkkın misâllerinden, meselâ,
-2- (ilâ âhir) -3-’e kadar.
Birinci âyette âsârı bast edip bir neticenin, bir mühim maksûdun mukaddemâtı gibi, ilim ve kudrete, gàyât ve nizâmâtıyla şehâdet eden en azîm eserleri serd eder; Alîm ismini istihrâc eder. İkinci âyette, Birinci Şûlenin Birinci Şuâının Üçüncü Noktasında bir derece izah olunduğu gibi, Cenâb-ı Hakkın büyük ef’âlini, azîm âsârını zikrederek, neticesinde, yevm-i fasl olan haşri netice olarak zikrediyor.
İkinci Nükte-i Belâgat:
Kur’ân, beşerin nazarına san’at-ı İlâhiyenin mensucâtını açar, gösterir; sonra, fezlekede o mensucâtı, esmâ içinde tayyeder veyahut akla havale eder.
Birincinin misâllerinden, meselâ,
-4-
İşte, başta der: "Semâ ve zemini, rızkınıza iki hazîne gibi müheyyâ edip, oradan yağmuru, buradan hubûbâtı çıkaran kimdir? Allah’tan başka koca semâ ve zemini iki mutî hazînedar hükmüne kimse getirebilir mi? Öyle ise, şükür ona münhasırdır."
İkinci fıkrada der ki: "Sizin âzâlarınız içinde en kıymettar göz ve kulaklarınızın mâliki kimdir? Hangi tezgâh ve dükkândan aldınız? Bu latîf kıymettar göz ve kulağı verecek, ancak Rabbinizdir. Sizi icad edip terbiye eden Odur. Bunları size vermiştir. Öyle ise, yalnız Rab Odur; Ma’bud da O olabilir."
1 Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka semâya da irâdesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Sûresi: 29.)
2 Yeryüzünü bir döşek, • dağları birer kazık yapmadık mı? • Sizi de çift çift yaratmadık mı? (Nebe’ Sû
i: 29.)
2 Yeryüzünü bir döşek, • dağları birer kazık yapmadık mı? • Sizi de çift çift yaratmadık mı? (Nebe’ Sûresi: 6-8.)
3 Şüphesiz, hüküm günü belirlenmiş bir vakittir. (Nebe’ Sûresi: 17.)
4 De ki: "Kimdir gökten ve yerden sizi rızıklandıran? Kimdir kulak ve gözler yaratıp size veren? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran? Kimdir kâinatı yerli yerince tedbîr ve idare eden?" Onlar diyecekler ki, "Allah’tır." Öyleyse, "Hâlâ Ona ortak koşmaktan korkmaz mısınız?" de. • İşte hak olan Rabbiniz Allah Odur. (Yûnus Sûresi: 31-32.)
Üçüncü fıkrada der: "Ölmüş yeri ihyâ edip, yüz binler ölmüş tâifeleri ihyâ eden kimdir? Hak’tan başka ve bütün kâinatın Hàlıkından başka şu işi kim yapabilir? Elbette O yapar, O ihyâ eder. Mâdem Hak’tır; hukuku zâyi etmeyecektir, sizi bir mahkeme-i kübrâya gönderecektir. Yeri ihyâ ettiği gibi, sizi de ihyâ edecektir."
Dördüncü fıkrada der: "Bu azîm kâinatı bir saray gibi, bir şehir gibi kemâl-i intizamla idare edip tedbîrini gören, Allah’tan başka kim olabilir? Mâdem Allah’tan başka olamaz; koca kâinatı bütün ecrâmıyla gayet kolay idare eden kudret, o derece kusursuz, nihayetsizdir ki, hiçbir şerik ve iştirâke ve muâvenet ve yardıma ihtiyacı olamaz. Koca kâinatı idare eden, küçük mahlûkatı başka ellere bırakmaz. Demek, ister istemez "Allah" diyeceksiniz."
İşte, birinci ve dördüncü fıkra Allah der, ikinci fıkra Rab der, üçüncü fıkra "el-Hak" der. -1-’ne kadar mu’cizâne düştüğünü anla. İşte, Cenâb-ı Hakkın azîm tasarrufâtını, kudretinin mühim mensucâtını zikreder; sonra da o azîm âsârın, mensucâtın tezgâhı, yani Hak, Rab, Allah isimlerini zikretmekle, o tasarrufât-ı azîmenin menbaını gösterir.
İkincinin misâllerinden,
-2-
İşte, Cenâb-ı Hakkın kemâl-i kudretini ve azamet-i rubûbiyetini gösteren ve Vahdâniyetine şehâdet eden semâvât ve arzın hilkatindeki tecellî-i saltanat-ı Ulûhiyet; ve gece gündüzün ihtilâfındaki tecellî-i Rubûbiyet; ve hayat-ı içtimâiye-i insana en büyük bir vâsıta olan gemiyi denizde teshîr ile tecellî-i rahmet; ve semâdan âb-ı hayatı ölmüş zemine gönderip, zemini yüz bin tâifeleriyle ihyâ edip, bir mahşer-i acâib sûretine getirmekteki tecellî-i azamet-i kudret; ve zeminde hadsiz muhtelif hayvanâtı basit bir topraktan halk etmekteki tecellî-i rahmet ve kudret; ve
1 İşte hak olan Rabbiniz Allah Odur. (Yûnus Sûresi: 32.)
2 Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde, insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, her türlü canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgârları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eden nice deliller vardır. (Bakara Sûresi: 164.)
rüzgârları nebâtât ve hayvanâtın teneffüs ve telkıhlarına hizmet gibi vezâif-i azîme ile tavzif edip, tedbîr ve teneffüse sâlih vaziyete getirmek için tahrik ve idaresindeki tecellî-i rahmet ve hikmet; ve zemin ve âsuman ortasında vâsıta-i rahmet olan bulutları bir mahşer-i acâib gibi muallâkta toplayıp dağıtmak, bir ordu gibi istirahat ettirip vazife başına dâvet etmek gibi teshîrindeki tecellî-i rubûbiyet gibi mensucât-ı san’atı tâdâd ettikten sonra, aklı onların hakàikına ve tafsiline sevk edip tefekkür ettirmek için, -1- der. Onunla ukùlü ikaz için akla havale eder.
Üçüncü Meziyet-i Cezâlet:
Bâzan, Kur’ân, Cenâb-ı Hakkın fiillerini tafsil ediyor, sonra bir fezleke ile icmâl eder. Tafsiliyle kanaat verir; icmâl ile hıfzettirir, bağlar. Meselâ,
-2-
İşte, Hazret-i Yûsuf ve ecdâdına edilen ni’metleri, şu âyetle işaret eder, der ki:
Sizi bütün insanlar içinde makam-ı nübüvvetle serfirâz, bütün silsile-i enbiyâyı silsilenize rabt edip silsilenizi nev-i beşer içinde bütün silsilenin serdârı, hânedânınızı ulûm-u İlâhiye ve hikmet-i Rabbâniyeye bir hücre-i tâlim ve hidâyet sûretinde getirip, o ilim ve hikmetle dünyanın saadetkârâne saltanatını âhiretin saadet-i ebediyesiyle sizde birleştirmek, seni ilim ve hikmetle Mısır’a hem azîz bir reis, hem âlî bir nebî, hem hakîm bir mürşid etmek olan ni’met-i İlâhiyeyi zikir ve tâdâd edip, ilim ve hikmet ile, onu, âbâ ve ecdâdını mümtaz ettiğini zikrediyor; sonra, "Senin Rabbin Alîm ve Hakîm’dir," der. "Onun rubûbiyeti ve hikmeti iktizâ eder ki, seni ve âbâ ve ecdâdını Alîm, Hakîm ismine mazhar etsin." İşte o mufassal ni’metleri, şu fezleke ile icmâl eder.
Hem meselâ, -3-
1 Aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eden nice deliller vardır. (Bakara Sûresi: 164.)
2 Rabbin seni böylece seçkin kılacak, sana rüyâ tâbirini öğretecek ve bundan önce ataların İbrâhim ve İshak üzerine peygamberlik nimetini tamamladığı gibi, senin ve Yâkuboğullarının üzerine de nimetini tamamlayacaktır. Muhakkak ki Rabbin her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yapar. (Yûsuf Sûresi: 6.)
3 De ki: Ey mülkün hakiki sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. (âl-i İmrân Sûresi: 26.)
İşte şu âyet, Cenâb-ı Hakkın nev-i beşerin hayat-ı içtimâiyesindeki tasarrufâtını şöyle gösteriyor ki: İzzet ve zillet, fakr ve servet doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakkın meşîetine ve irâdesine bağlıdır; demek, "Kesret-i tabakàtın en dağınık tasarrufâtına kadar meşîet ve takdir-i İlâhiye iledir, tesadüf karışamaz." Şu hükmü verdikten sonra, insaniyet hayatında en mühim iş, onun rızkıdır; şu âyet, beşerin rızkını doğrudan doğruya Rezzâk-ı Hakikinin hazîne-i rahmetinden gönderdiğini bir iki mukaddeme ile ispat eder. Şöyle ki:
Der: "Rızkınız, yerin hayatına bağlıdır. Yerin dirilmesi ise, bahara bakar. Bahar ise, şems ve kameri teshîr eden, gece ve gündüzü çeviren Zâtın elindedir. Öyle ise, bir elmayı bir adama hakiki rızık olarak vermek, bütün yeryüzünü bütün meyvelerle dolduran o Zât verebilir; ve O ona hakiki Rezzâk olur." Sonra da, -1- der. Bu cümlede, o tafsilâtlı fiilleri icmâl ve ispat eder. Yani, "Size hesabsız rızık veren Odur ki, bu fiilleri yapar."
Dördüncü Nükte-i Belâgat:
Kur’ân, kâh olur mahlûkat-ı İlâhiyeyi bir tertiple zikreder, sonra o mahlûkat içinde bir nizam, bir mîzan olduğunu ve onun semereleri olduğunu göstermekle güyâ bir şeffâfiyet, bir parlaklık veriyor ki, sonra o ayna-misâl tertibinden, cilvesi bulunan esmâ-i İlâhiyeyi gösteriyor. Güyâ o mahlûkat-ı mezkûre, elfâzdır; şu esmâ, onun mânâları, yahut o meyvelerin çekirdekleri, yahut hulâsalarıdırlar. Meselâ,
-2-
İşte, Kur’ân, hilkat-i insanın o acîb, garip, bedî, muntazam, mevzun etvârını öyle ayna-misâl bir tarzda zikredip tertip ediyor ki, -3- içinde kendi kendine görünüyor ve kendini dedirttiriyor. Hattâ, vahyin bir kâtibi şu âyeti yazarken, daha şu kelime gelmezden evvel, şu kelimeyi söylemiştir. "Acaba
1 Dilediğini de hesapsız şekilde rızıklandırırsın. (Âl-i İmrân Sûresi: 27.)
2 And olsun ki Biz insanı çamurun özünden yarattık. • Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik. • Sonra o su damlasını pıhtılaşmış bir kan olarak yarattık. O pıhtılaşmış kanı bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bambaşka bir yaratılışla inşâ ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şânı ne yücedir! (Mü’minûn Sûresi: 12-14.)
3 Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şânı ne yücedir! (Mü’minûn Sûresi: 14.)
bana da mı vahiy gelmiş?" zannında bulunmuş. Halbuki, evvelki kelâmın kemâl-i nizam ve şeffâfiyetidir ve insicâmıdır ki, o kelâm gelmeden kendini göstermiştir.
Hem meselâ,
-1-
İşte, Kur’ân, şu âyette azamet-i kudret-i İlâhiye ve saltanat-ı rubûbiyeti öyle bir tarzda gösteriyor ki, güneş, ay, yıldızlar emirber neferleri gibi emrine müheyyâ. Gece ve gündüzü, beyaz ve siyah iki hat gibi veya iki şerit gibi birbiri arkasında döndürüp, âyât-ı rubûbiyetini kâinat sayfalarında yazan ve Arş-ı Rubûbiyetinde duran bir Kadîr-i Zülcelâli gösterdiğinden, her ruh işitse, "Barekallah, Maşaallah, Tebarekallah, Rabbülalemin" demeye hâhişger olur. Demek, "Tebarekallah, Rabbülalemin" sâbıkın hulâsası, çekirdeği meyvesi ve âb-ı hayatı hükmüne geçer.
Beşinci meziyet-i cezâlet:
Kur’ân, bâzan tegayyüre mâruz ve muhtelif keyfiyâta medâr maddî cüz’iyâtı zikreder. Onları hakàik-ı sabite sûretine çevirmek için sabit, nurânî, küllî esmâ ile icmâl eder, bağlar; veyahut, tefekküre ve ibrete teşvik eder bir fezleke ile hâtime verir.
Birinci mânânın misâllerinden, meselâ,
-2-
1 Şüphesiz ki sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş üzerinde hükmünü icrâ eden Allah’tır. O, gündüzü, peşi sıra kovalayan gece ile örter. O, güneşi, ayı ve yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yarattı. İyi bilin ki, yaratmak da Ona âittir, yaratıklarının tedbîr ve idaresi de. âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şânı ne yücedir! (A’râf Sûresi: 54.)
2 Ve Âdem’e bütün isimleri öğrettikten sonra eşyayı meleklere gösterdi. "Eğer halîfeliğe daha lâyık olduğunuz iddiâsında doğru iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyin" buyurdu. • Melekler, "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz," dediler. "Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın." (Bakara Sûresi: 31-32.)
İşte şu âyet, evvelâ "Hazret-i Âdem’in hilâfet meselesinde melâikelere rüçhâniyetine medâr ilmi olduğu" olan bir hâdise-i cüz’iyeyi zikreder. Sonra, o hâdisede melâikelerin Hazret-i Adem’e karşı ilim noktasında hâdise-i mağlûbiyetlerini zikreder. Sonra bu iki hâdiseyi iki ism-i küllî ile icmâl ediyor-yani -1-. Yani, "Alîm ve Hakîm Sen olduğun için Âdem’i tâlim ettin; bize gàlip oldu. Hakîm olduğun için, bize istidadımıza göre veriyorsun, onun istidadına göre rüçhâniyet veriyorsun.
İkinci mânânın misâllerinden, meselâ
-2- ilâ âhir.
-3-
İşte şu âyetler, Cenâb-ı Hakkın, koyun, keçi, inek, deve gibi mahlûklarını insanlara hâlis, sâfî, leziz bir süt çeşmesi; üzüm ve hurma gibi masnu’ları da insanlara latîf, leziz, tatlı birer ni’met tablaları ve kazanları; ve arı gibi küçük mu’cizât-ı kudretini şifâlı ve tatlı güzel bir şerbetçi yaptığını âyet şöylece gösterdikten sonra tefekküre, ibrete başka şeyleri de kıyas etmeye teşvik için -4- der, hâtime verir.
Altıncı Nükte-i Belâgat:
Kâh oluyor ki âyet, geniş bir kesrete ahkâm-ı Rubûbiyeti serer, sonra birlik ciheti hükmünde bir râbıta-i vahdet ile birleştirir veyahut bir kaide-i külliye içinde yerleştirir. Meselâ,
-5-
1 Sen her şeyi hakkıyla bilen, her işi hikmetle yapansın. (Bakara Sûresi: 32.)
2 Ehlî hayvanlarda da sizin için birer ibret vardır. Onların karınlarında, kan ile fışkı arasından çıkan ve içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir sütle sizi besleriz. (Nahl Sûresi: 66.)
3 Onda insanlar için şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır. (Nahl Sûresi: 69.)
4 Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır. (Nahl Sûresi: 69.)
5 Onun hâkimiyet ve saltanatı gökleri ve yeri kuşatmıştır. Gökleri ve yeri tasarrufu altında tutmak Onun kudretine ağır gelmez. En yüce ve en büyük olan da ancak Odur. (Bakara Sûresi: 255.)
İşte, Ayete’l-Kürsîde on cümle ile on tabaka-i tevhidi ayrı ayrı renklerde ispat etmekle beraber, -1- cümlesiyle gayet keskin bir şiddetle şirki ve gayrın müdâhalesini keser, atar. Hem, şu âyet, İsm-i Âzamın mazharı olduğundan hakàik-ı İlâhiyeye âit mânâları âzamî derecededir ki, âzamiyet derecesinde bir tasarruf-u rubûbiyeti gösteriyor. Hem, umum semâvât ve arza birden müteveccih tedbîr-i ulûhiyeti en âzamî bir derecede umuma şâmil bir hafîziyeti zikrettikten sonra, bir râbıta-i Vahdet ve birlik ciheti, o âzamî tecelliyâtlarının menba’larını -2- ile hulâsa eder.
Hem meselâ,
-3-
İşte şu âyetler, evvelâ Cenâb-ı Hakkın insana karşı şu koca kâinatı nasıl bir saray hükmünde halk edip, semâdan zemine âb-ı hayatı gönderip, insanlara rızkı yetiştirmek için zemini ve semâyı iki hizmetkâr ettiği gibi, zeminin sâir aktârında bulunan herbir nevi meyvelerinden, herbir adama istifade imkânı vermek, hem insanlara semere-i sa’ylerini mübâdele edip, her nevi medâr-ı maîşetini temin etmek için gemiyi insana musahhar etmiştir. Yani, denize, rüzgâra, ağaca öyle bir vaziyet vermiş ki, rüzgâr bir kamçı, gemi bir at, deniz onun ayağı altında bir çöl gibi durur. İnsanları gemi vâsıtasıyla bütün zemine münâsebettar etmekle beraber ırmakları, büyük nehirleri, insanın fıtrî birer vesâit-i nakliyesi hükmünde teshîr, hem güneş ile ayı seyrettirip mevsimleri ve mevsimlerde değişen Mün’im-i Hakikinin renk renk ni’metlerini insanlara takdim etmek için iki musahhar hizmetkâr ve o büyük dolabı çevirmek için iki dümenci hükmünde halk etmiş. Hem, gece ve gündüzü insana musahhar yani, hâb-ı rahatına geceyi örtü, gündüzü maîşetlerine ticaretgâh hükmünde
1 Onun katında, Onun izni olmaksızın kim şefaat edebilir? (Bakara Sûresi: 255.)
2 En yüce ve en büyük olan da ancak Odur. (Bakara Sûresi: 255.)
3 O Allah ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten de bir su indirdi ki, onunla sizin için rızık olarak meyvelerden bitirdi. Onun emriyle denizde seyretsinler diye gemileri sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. Nehirleri de yine sizin hizmetinize verdi. • Birbiri ardınca dönüp duran güneşi ve ayı da sizin hizmetinize verdi. Geceyi ve gündüzü de sizin hizmetinize verdi. • O, sözünüz ve halinizle istediğiniz her şeyden size verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız saymakla bitiremezsiniz. (İbrâhim Sûresi: 32-34.)
teshîr etmiştir. İşte bu niâm-ı İlâhiyeyi tâdâd ettikten sonra, insana verilen ni’metlerin ne kadar geniş bir dairesi olduğunu gösterip, o dairede de ne derece hadsiz nimetler dolu olduğunu şu, -1- fezleke ile gösterir. Yani, istidad ve ihtiyac-ı fıtrî lisâniyle insan ne istemişse, bütün verilmiş. İnsana olan ni’met-i İlâhiye, tâdâd ile bitmez tükenmez. Evet, insanın mâdem bir sofra-i ni’meti semâvât ve arz ise ve o sofradaki ni’metlerden bir kısmı şems, kamer, gece, gündüz gibi şeyler ise, elbette insana müteveccih olan ni’metler had ve hesâba gelmez.
Yedinci sırr-ı belâgat:
Kâh oluyor ki âyet, zâhirî sebebi icadın kabiliyetinden azletmek ve uzak göstermek için, müsebbebin gàyelerini, semerelerini gösteriyor. Tâ anlaşılsın ki, sebep yalnız zâhirî bir perdedir. Çünkü, gayet hakîmâne gàyeleri ve mühim semereleri irâde etmek, gayet Alîm, Hakîm birinin işi olmak lâzımdır; sebebi ise, şuursuz, câmiddir. Hem, semere ve gàyetini zikretmekle, âyet gösteriyor ki, sebepler çendan nazar-ı zâhirîde ve vücudda müsebbebât ile muttasıl ve bitişik görünür. Fakat, hakikatte mâbeynlerinde uzak bir mesafe var. Sebepten müsebbebin icadına kadar o derece uzaklık var ki, en büyük bir sebebin eli, en ednâ bir müsebbebin icadına yetişemez. İşte sebep ve müsebbeb ortasındaki uzun mesafede esmâ-i İlâhiye birer yıldız gibi tulû eder. Matlaları, o mesafe-i mâneviyedir. Nasıl ki zâhir nazarda dağların daire-i ufkunda semânın etekleri muttasıl ve mukàrin görünür. Halbuki, daire-i ufk-u cibâlîden semânın eteğine kadar umum yıldızların matlaları ve başka şeylerin meskenleri olan bir mesafe-i azîme bulunduğu gibi; esbâb ile müsebbebât mâbeyninde, öyle bir mesafe-i mâneviye var ki, imânın dürbünüyle, Kur’ân’ın nuruyla görünür.
Meselâ,
-2-
1 O, sözünüz ve halinizle istediğiniz her şeyden size verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız saymakla bitiremezsiniz. (İbrâhim Sûresi: 34.)
2 İnsan, yediklerine bir baksın. • Biz suyu bol bol indirdik. • Toprağı yardıkça yardık. • Ondan dâneler • Üzümler ve sebzeler, • zeytinlikler ve hurmalıklar, • bol ağaçlı bahçeler, • çeşit çeşit meyveler ve otlar bitirdik. • Size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye. (Abese Sûresi: 24-32.)
İşte şu âyet-i kerîme, mu’cizât-ı kudret-i İlâhiyeyi bir tertib-i hikmetle zikrederek, esbâbı müsebbebâta rabt edip en âhirde, -1- lâfzıyla bir gàyeyi gösterir ki, o gàye, bütün o müteselsil esbâb ve müsebbebât içinde o gàyeyi gören ve tâkip eden gizli bir mutasarrıf bulunduğunu ve o esbâb Onun perdesi olduğunu ispat eder.
Evet, -2- tâbiriyle bütün esbâbı icad kabiliyetinden azl eder. Mânen der: "Size ve hayvanâtınıza rızkı yetiştirmek için su semâdan geliyor. O suda, size ve hayvanâtınıza acıyıp, şefkat edip rızık yetiştirmek kabiliyeti olmadığından, su gelmiyor, gönderiliyor demektir. Hem toprak nebâtâtıyla açılıp, rızkınız oradan geliyor. Hissiz, şuursuz toprak sizin rızkınızı düşünüp şefkat etmek kabiliyetinden pek uzak olduğundan, toprak kendi kendine açılmıyor; Birisi o kapıyı açıyor, ni’metleri ellerinize veriyor. Hem otlar, ağaçlar sizin rızkınızı düşünüp merhameten size meyveleri, hubûbâtı yetiştirmekten pekçok uzak olduğundan, âyet gösteriyor ki, onlar bir Hakîm-i Rahîmin perde arkasından uzattığı ipler ve şeritlerdir ki, ni’metlerini onlara takmış, zîhayatlara uzatıyor. İşte şu beyânâttan Rahîm, Rezzâk, Mün’im, Kerîm gibi çok esmânın matlaları görünüyor.
Hem meselâ,
-3-
İşte, şu âyet, mu’cizât-ı rubûbiyetin en mühimlerinden ve hazîne-i rahmetin en acîb perdesi olan bulutların teşkilâtında yağmur yağdırmaktaki tasarrufât-ı acîbeyi
1 Size rızık olsun diye. (Abese Sûresi: 32.)
İşte, şu âyet, mu’cizât-ı rubûbiyetin en mühimlerinden ve hazîne-i rahmetin en acîb perdesi olan bulutların teşkilâtında yağmur yağdırmaktaki tasarrufât-ı acîbeyi
1 Size rızık olsun diye. (Abese Sûresi: 32.)
2 Size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye. (Abese Sûresi: 32.)
3 Görmedin mi ki Allah bulutları dilediği yere sevk eder, sonra onları birleştirir ve üst üste yığar. Sonra da onun arasından yağmur tanelerinin süzüldüğünü görürsün. Gökteki dağ gibi bulutlardan Allah dolu taneleri indirir ki, onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzak tutar. Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri alıverir. • Allah geceyi ve gündüzü birbirine çevirir. Şüphesiz ki bunda gören gözler için bir ibret vardır. • Allah, hareket eden her canlıyı bir çeşit sudan yaratmıştır. Onlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi dört ayak üstünde yürür. Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır. Allah’ın kudreti muhakkak ki herşeye yeter. (Nur Sûresi: 43-45.)
beyân ederken, güyâ bulutun eczâları cevv-i havada dağılıp saklandığı vakit, istirahate giden neferât misillü, bir boru sesiyle toplandığı gibi, emr-i İlâhî ile toplanır, bulut teşkil eder. Sonra, küçük küçük tâifeler bir ordu teşkil eder gibi, o parça parça bulutları telif edip, kıyâmette seyyar dağlar cesâmet ve şeklinde ve rutûbet ve beyazlık cihetinde kar ve dolu keyfiyetinde olan o sehâb parçalarından, âb-ı hayatı bütün zîhayata gönderiyor. Fakat, o göndermekte bir irâde, bir kasd görünüyor. Hâcâta göre geliyor; demek gönderiliyor. Cevv berrak, sâfî, hiçbir şey yokken, bir mahşer-i acâib gibi, dağvârî parçalar kendi kendine toplanmıyor; belki, zîhayatı tanıyan Birisidir ki, gönderiyor. İşte şu mesafe-i mâneviyede Kadîr, Alîm, Mutasarrıf, Müdebbir, Mürebbî, Muğîs, Muhyî gibi esmâların matlaları görünüyor.
Sekizinci meziyet-i cezâlet:
Kur’ân kâh oluyor ki Cenâb-ı Hakkın âhirette hârika ef’âllerini kalbe kabul ettirmek için ihzâriye hükmünde ve zihni tasdike müheyyâ etmek için, bir idâdiye sûretinde, dünyadaki acâib ef’âlini zikreder; veyahut istikbâlî ve uhrevî olan ef’âl-i acîbe-i İlâhiyeyi öyle bir sûrette zikreder ki, meşhudumuz olan çok nazîreleriyle onlara kanaatimiz gelir. Meselâ, -1- tâ sûrenin âhirine kadar.
İşte şu bahiste, haşir meselesinde, Kur’ân-ı Hakîm, haşri ispat için yedi sekiz sûrette muhtelif bir tarzda ispat ediyor.
Evvelâ neş’e-i ûlâyı nazara verir, der ki: "Nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan tâ hilkat-i insaniyeye kadar olan neş’etinizi görüyorsunuz; nasıl oluyor ki, neş’e-i uhrâyı inkâr ediyorsunuz. O, onun misli, belki daha ehvenidir."
Hem, Cenâb-ı Hak insana karşı ettiği ihsanât-ı azîmeyi -2- kelimesiyle işaret edip, der: "Size böyle ni’met eden Zât, sizi başıboş bırakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasınız."
Hem, remzen der: "Ölmüş ağaçların dirilip yeşillenmesini görüyorsunuz. Odun gibi kemiklerin hayat bulmasını kıyas edemeyip, istib’âd ediyorsunuz. Hem, semâvât ve arzı halk eden, semâvât ve arzın meyvesi olan insanın hayat ve memâtından âciz kalır mı? Koca ağacı idare eden, o ağacın meyvesine ehemmiyet vermeyip başkasına mâl eder mi? Bütün ağacın neticesini terk etmekle, bütün eczâsıyla hikmetle yoğrulmuş hilkat şeceresini abes ve beyhûde yapar mı zannedersiniz?"
Der: "Haşirde sizi ihyâ edecek Zât, öyle bir Zâttır ki, bütün kâinat Ona
1 Görmedi mi o insan? Biz onu bir damla sudan yarattık da, sonra o Bize apaçık bir düşman kesiliverdi. (Yâsin Sûresi: 77.)
2 Odur ki, yem yeşil ağaçtan size ateş çıkarır. (Yâsin Sûresi: 80.)
emirber nefer hükmündedir. Emr-i -1-’e karşı kemâl-i inkıyad ile serfürû eder. Bir baharı halk etmek, bir çiçek kadar Ona ehven gelir. Bütün hayvanâtı icad etmek, bir sinek icadı kadar kudretine kolay gelir bir Zâttır. Öyle bir Zâta karşı, -2- deyip, kudretine karşı tâciz ile meydan okunmaz."
Sonra, -3- tâbiriyle, "Herşeyin dizgini elinde, herşeyin anahtarı yanında, gece ve gündüzü, kış ve yazı bir kitap sayfaları gibi kolayca çevirir, dünya ve âhireti iki menzil gibi bunu kapar onu açar bir Kadîr-i Zülcelâldir."
Mâdem böyledir, bütün delâilin neticesi olarak, -4- yani, "Kabirden sizi ihyâ edip, haşre getirip, huzur-u kibriyâsında hesâbınızı görecektir."
İşte şu âyetler, haşrin kabulüne zihni müheyyâ etti, kalbi de hazır etti. Çünkü, nazâirini, dünyevî ef’âl ile de gösterdi.
Hem kâh oluyor ki, ef’âl-i uhreviyesini öyle bir tarzda zikreder ki, dünyevî nazâirlerini ihsâs etsin; tâ istib’âd ve inkâra meydan kalmasın. Meselâ, -5- (ilâ âhir) ve -6- (ilâ âhir) ve -7-
İşte, şu sûrelerde Kıyâmet ve haşirdeki inkılâbât-ı azîmeyi ve tasarrufât-ı Rubûbiyeti öyle bir tarzda zikreder ki, insan onların nazîrelerini dünyada, meselâ güzde, baharda gördüğü için, kalbe dehşet verip akla sığmayan o inkılâbâtı kolayca kabul eder. Şu üç sûrenin meâl-i icmâlîsine işaret dahi pek uzun olur. Onun için, birtek kelimeyi numûne olarak göstereceğiz.
Meselâ, -8- kelimesi ifade eder ki, haşirde herkesin bütün a’mâli bir sayfa içinde yazılı olarak neşrediliyor. Şu mesele kendi kendine çok acâib olduğundan, akıl ona yol bulamaz. Fakat, sûrenin işaret ettiği gibi, haşr-i baharîde başka noktaların nazîresi olduğu gibi, şu neşr-i suhuf nazîresi pek zâhirdir.
1 "Ol!" der; oluverir. (Yâsin Sûresi: 82.)
2 Kemikleri kim diriltecek? (Yâsin Sûresi: 78.)
3 Şânı ne yücedir Onun ki, her şeyin hüküm ve tasarrufu elindedir. (Yâsin Sûresi: 83.)
4 Ve siz de Ona döndürüleceksiniz. (Yâsin Sûresi: 83.)
5 Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvir Sûresi: 1.)
6 Gök yarıldığı zaman. (İnfitar Sûresi: 1.)
7 Gök yarıldığında. (İnşikak Sûresi: 1.)
8 Amel defterleri açıldığında. (Tekvir Sûresi: 10.)
Çünkü, her meyvedar ağacın, ya çiçekli bir otun da amelleri var, fiilleri var, vazifeleri var, esmâ-i İlâhiyeyi ne şekilde göstererek tesbihât etmiş ise ubûdiyetleri var. İşte onun, bütün bu amelleri tarih-i hayatlarıyla beraber umum çekirdeklerinde, tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda, başka bir zeminde çıkar. Gösterdiği şekil ve sûret lisâniyle, gayet fasîh bir sûrette, analarının ve asıllarının a’mâlini zikrettiği gibi, dal, budak, yaprak, çiçek ve meyveleriyle, sahife-i a’mâlini eşreder. İşte, gözümüzün önünde bu hakîmâne, hafîzâne, müdebbirâne mürebbiyâne, latîfâne şu işi yapan Odur ki, der:
Başka noktaları buna kıyas eyle, kuvvetin varsa istinbât et. Sana yardım için bunu da söyleyeceğiz. İşte, , şu kelâm, tekvir lâfzıyla, yani "sarmak ve toplamak" mânâsıyla parlak bir temsile işaret ettiği gibi, nazîrini dahi îmâ eder.
Birinci: Evet, Cenâb-ı Hak tarafından adem ve esîr ve semâ perdelerini açıp, güneş gibi dünyayı ışıklandıran pırlanta-misâl bir lâmbayı, hazîne-i rahmetinden çıkarıp dünyaya gösterdi. Dünya kapandıktan sonra, o pırlantayı perdelerine sarıp kaldıracak.
İkinci: Veya, ziyâ metâını neşretmek ve zeminin kafasına ziyâyı zulmetle münâvebeten sarmakla muvazzaf bir memur olduğunu ve her akşam o memura metâını toplattırıp gizlettiği gibi, kâh olur bir bulut perdesiyle alış verişini az yapar, kâh olur ay onun yüzüne karşı perde olur, muâmelesini bir derece çeker, metâını ve muâmelât defterlerini topladığı gibi, elbette o memur bir vakit o memuriyetten infisâl edecektir. Hattâ hiçbir sebeb-i azl bulunmazsa, şimdilik küçük, fakat büyümeye yüz tutmuş yüzündeki iki leke büyümekle, güneş, yerin başına izn-i İlâhî ile sardığı ziyâyı emr-i Rabbânî ile geriye alıp, güneşin başına sarıp, "Haydi, yerde işin kalmadı," der, "Cehenneme git, sana ibâdet edip senin gibi bir memur-u musahharı sadâkatsizlikle tahkir edenleri yak" der. fermanını, lekeli siyah yüzüyle, yüzünde okur.
Dokuzuncu nükte-i belâgat:
Kur’ân-ı Hakîm, kâh olur cüz’î bâzı maksadları zikreder. Sonra o cüz’iyât vâsıtasıyla küllî makamda zihinleri sevk etmek için, o cüz’î maksadı, bir kaide-i külliye hükmünde olan Esmâ-i Hüsnâ ile takrîr ederek tespit eder, tahkik edip ispat eder. Meselâ,
Kocası hakkında defalarca sana müracaat eden ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitti. Zâten Allah sizin konuşmalarınızı işitiyordu. Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla işitir, her şeyi hakkıyla görür. (Mücâdele Sûresi: 1.)
Yorum Gönder