Akar suya inanma el oğluna güvenme . Yüzmek,yıkanmak amacı ile akar suya giren ve boğulan pek çok kimse vardır.Su ne kadar ağır aksa da,tehlikesiz görünse de insanı götürebilir,girdaplara sokabilir.Bunun gibi yabancı insanlara güvenilerek bir işe girmek de tehlikelidir.Bu gibi kimseler kendi menfaatlarına uygun bulmadıkları durumlarda sizi terkedebilirler.
Alcak yer yigidi hor gösterir. Kişi esasen değerli de olsa, eğer elindeki imkanlar sinırliysa, basit bir gorevde çalisiyorsa, bir turlu asil kisiligini, kabiliyet ve hünerini gösteremez. Atasozleri sözlugu Dergah yayinlari
Ben Üstadımı,sıddık-ı Ekber'den,Ömeru'l Faruk'tan,osman-ı Zinnureyn'den ve Aliyyü'l-Murteza'dan öne alamam.Üstad beşinci halifedir.Fakat tek başına ortaya çıkıp da bir davayı zafer ve muvaffakiyete ulaştırmakta Resulullah'tan ( a.s.m.) sonra gelen şahsiyettir. Hüsrev Altınbaşak sözlerinden bir demet.
Üstad bediüzzaman Hzaretleri öyle yüksek bir ilme sahipti ki,ilminin üçte birini insanlarla paylaştı.Üçte ikisi ise muhatabı olmadığından kendisiyle birlikte ahirete gitti.
Şu koca Dünyada bir ufak noktasın. Uyan! Ey insanoğIu ! varIık iIe yokIuk arasında bir Muammasın.
Nefsimi yendiğim tek yerdir beIkide secdem..Ya Rabbi öyIe bir iman bahşet ki; göz yaşIarımIa IsIansın seccadem..
Ya İsIamda yükseIirsin, Ya inkarda çürürsün, YoI mezarda bitmiyor, Gittiğinde görürsün.
SöyIenen söz kaImaz muaIIakta, ya sağa yazıIır ya soIa.
Cahiller serbest ama bütün yollar yasak. Onlar meydana hakim, bizse camide tutsak (Necip Fazıl KISAKÜREK)
Bin defa mazlum olsan da bir defa zalim olma!.. Hz. Ali. (r.a.)
Allahım! Değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret… Değiştiremeyeceklerimi kabul için sabır.. İkisini birbirinden ayırmak için akıl ihsan eyle…
İki şeyi unut; yaptığın iyiliği ve sana yapılan kötülüğü. iki şeyi unutma; ALLAH’ı ve ölümü.
100 de ısrar etme,90 da olur. İnsan dediğinde Noksan da olur. Sakın büyüklenme! elde neler var, bir ben varım deme, Yoksan da olur!
Mal cimrilerde, silah korkaklarda, yönetim akılsızlarda olursa; iş bozulur Hz. Ebu Bekir r.a.
Ey kul. Etme dünya nazı, kıl namazı, sonra kılarız diyenin dün kıldık namazını.
Gözü haramdan korumak ne güzel şehvet perdesidir. Hz. Osman r.a.
Namaz kılmak, yalnız Allahü teâlâdan korkan müminlere, kolay gelir.
Vücudun rahatı az yemekte; rûhun rahatı az günahtadır.
Gözü harama bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten korumalıdır!
İnsanlar ağaçlardan ders almalıdırlar,Ne üzerlerinde barınan kuşların, Ne gölgelerinde yatan insanların, Ne de verdikleri yemişlerin hesabını Tutarlar…
Başkalarına karşı zafer kazanan KUVVETLİDİR, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise “KUDRETLİDİR” !….]
Büyük vuslat, kim bilir nerede, saat kaçta.Tabutumun tahtası bilmem hangi ağaçta?
Hakk Teala kullarının ayıplarını görür ve örter de komşu ve dostlar görmedikleri halde söylerler.
Zamanın insanları kusur ararlar. Hünerleri çekemeyip ayıpları sorarlar.
İnsanların felaketi insanlardan başkası değildir.
Dil insanın ölçeğidir.
Mümin sövmez, lanet etmez ve hayasız olmaz. İnsanları ayıplayan o ayıplara tutulmadıkça ölmez.
İnsanlar iki gruba ayrılırlar: Günahkâr olduklarını düşünen Hak ehli insanlar ve Hak ehli olduklarını düşünen günahkârlar.”
İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; Payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettiğini, payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür..
Yıllardır kendimi, güya tanırdım; Sanık ben, yargıç ben, hep aklanırdım. Şeytanı, en büyük düşman sanırdım; Ondan da beteri.. Nefsimmiş meğer…
Allah sevdiği kuluna; bir kadının çocuğuna şifa bulması için acı ilacı yudumlatması gibi, dünyanın acılığını tattırır.
İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu âlem yok değildir. Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte!”
Dışarıda kar yürekte nâr varsa eğer, üşümeye de yanmaya da değer…
Yeni ilaç bulduk, diyor tabipler, Lokman gibi, devâ bilse, ne fayda. Son nefeste söylemezse, bu diller, bülbül gibi dilin olsa, ne fayda?
İbadet bir kuş olsaydı, şüphesiz onun kanatları namaz ve oruç olurdu…
Cehennem, uzaktan gösterilince, ateşin, mahşer yerine sürünce, Sırat köprüsüne, halk yürüyünce,aslan gibi gücün olsa, ne fayda?
Milyarın olsa da, rızkını yersin, ecel şerbetini bir gün içersin! Yalın ayak, başın açık gidersin, dünya dolu, malın olsa, ne fayda!
Allahu tela üç şey istemiş. Fikir, zikir, şükür. İyi düşün sana neler vermiş. Çok mu şey istemiş?
Allah’a hakiki ibadette olan, başkalarına ibadette olamaz. Madem bu dünya bir misafirhanedir. Misafirde misafirliğini bilmelidir..
Allahın nimetinin kapılarının sonuna kadar açılıp rahmetin sağanak sağanak yağdığı böyle bir gecede düşen damlaların seni sırılsıklam etmesi dileğiyle kandilin mübarek olsun…
Ameller niyetlere göre değer kazanır. HZ.Muhammed (s.a.v.)
Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle…
Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz. Hazret-i Ali “Radiyallahu anh”
ALLAH ile arasını düzeltenlerin, İnsanlar ile arasını ALLAH düzeltir.
Kula bela gelmez hak yazmayınca hak bela yazmaz kul azmayınca.
Ebedi olan cennet dünyadaki bir kaç günlük amelin değil halis niyetlerin karşılığıdır.
Kader ne ise olur etme merak, uyma kendi nefsin hakkın emrine, bak altından ağacın olsa zümrütten yaprak, akıbet gözünü doyurur bir avuç toprak.
Zaman akıp giden nehirdir. Sonu uçsuz bucaksız denizdir. Eğer bu nehre kapılırsan gideceğin yer Cehennemdir..
Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun?
Duyduğu her şeyi söylemesi, kişiye günah olarak yeter.
Suskunluğun misafiri olmaktan haz alıyor yüreğim Musalla taşındaki cesedin suskunluğu kadar suskunum Konuşmalara küstüm Gemilerim artık kendime yol alıyor Her zaman her yerde her istenileni anlatamıyorum Kime neyi nasıl ispatlayacaksın o halde suskunluğun elini tutuyorum Merhem tutmaz öyle yaralarım var ki! Konuşamıyor…um İçime atıp susuyorum “Kurşun geçmez şartlanmış beyinlere” söz geçiremiyorum Sayfalarca susuyorum..
İlim İle İlgili En Güzel Özlü Sözler güzel sözler İlim ile ileriye,din ile doğruya, sanat ile güzele gidilir. (özlügüzelsözler.com - 7651) güzel sözler İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşan mayan ilim,geçmeyen para gibidir. (özlügüzelsözler.com - 7658) güzel sözler İlim öyle bir şeydir ki,sen ona tüm gücünü vermedikçe, o sana yarısını bile vermez. (özlügüzelsözler.com - 7662)
güzel sözler İlim; ancak edeple alınır, edeple anlaşılır. (özlügüzelsözler.com - 7644) güzel sözler İlmin sonu, cehlin itirafıdır. (özlügüzelsözler.com - 7666) güzel sözler Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir. (özlügüzelsözler.com - 7641) güzel sözler İlim ve hikmetin nuru, kendileriyle dünyalığın istenmesi halinde kaybolur. (özlügüzelsözler.com - 7673) güzel sözler Şu göğsümde saklı duran birçok ilim var. Ah! Onları taşıtabilecek erleri bulabilsem. (özlügüzelsözler.com - 7687) güzel sözler İlimle geçen bir gece,ibadetle geçen bin geceden hayırlıdır. (Dersimiz.Com - 1191) güzel sözler Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. (özlügüzelsözler.com - 604) güzel sözler İlmi, yazıp kitap haline getirmek suretiyle kaydedip koruyunuz. (özlügüzelsözler.com - 7682) güzel sözler Ya alim, ya öğrenci,ya dinleyici ya da ilmi sevenlerden ol. Beşinci olma ki helak olursun. (özlügüzelsözler.com - 7688)
güzel sözler İlmin dışında ancak cehalet vardır. (özlügüzelsözler.com - 7678) güzel sözler İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, ya nice okumaktır. (özlügüzelsözler.com - 2981) güzel sözler İlim; iyi zamanlarda servet, kötü zamanlarda sığınak ve iyi bir yol göstericidir. (özlügüzelsözler.com - 7656)
güzel sözler İlim öğrenmek, nafile ibadetten hayırlıdır. (özlügüzelsözler.com - 7660) güzel sözler İlim; çok şeyler bilip rivayet etmek değil, Allah’tan korkmaktır. (özlügüzelsözler.com - 7647) güzel sözler İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşan mayan ilim,geçmeyen para gibidir.
İlmi, yazıp kitap haline getirmek suretiyle kaydedip koruyunuz. (özlügüzelsözler.com - 7682) güzel sözler İlim, servetten üstündür. Çünkü sen serveti korursun, ilim ise seni korur. (özlügüzelsözler.com - 7664) güzel sözler İlimle imanı birleştiren, hakikate ulaşacaktır. (özlügüzelsözler.com - 7670) güzel sözler İlim,kendi haddini bilmek; tasavvuf, kalbi temizlemektir. (özlügüzelsözler.com - 7657) güzel sözler İlim, rivayet ve kuru malumat çokluğu değildir. İlim, faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir. (özlügüzelsözler.com - 7663) güzel sözler Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. (Editör - 2045) güzel sözler Beşikten mezara kadar ilim öğrenin. (Dersimiz.Com - 1101) güzel sözler Bizi, daima hayvanlık halinin üstüne yükselten şey ilimdir ve ancak ilimdir. (özlügüzelsözler.com - 7721) güzel sözler İlim yapmak, amelden hayırlıdır. Dinin kıvamı da verağdadır (arkada). Alim ilmi az da olsa, ilmi ile amel edendir. (özlügüzelsözler.com - 7669)
güzel sözler İlim öğrenip de amel etmeyen kimse, çift sürüp de tohum ekmeyene benzer. (özlügüzelsözler.com - 7659) güzel sözler Ya alim, ya öğrenci,ya dinleyici ya da ilmi sevenlerden ol. Beşinci olma ki helak olursun. (özlügüzelsözler.com - 7688) güzel sözler İlmin sonu, cehlin itirafıdır. (özlügüzelsözler.com - 7666)
İlim; iyi zamanlarda servet, kötü zamanlarda sığınak ve iyi bir yol göstericidir. (özlügüzelsözler.com - 7656) güzel sözler İlim aşağıdakileri yükseltir,cahillik yüksektekileri alçaltır. (Dersimiz.Com - 885) güzel sözler İlmi, yazıp kitap haline getirmek suretiyle kaydedip koruyunuz. (özlügüzelsözler.com - 7682)
güzel sözler İlim yapmak, amelden hayırlıdır. Dinin kıvamı da verağdadır (arkada). Alim ilmi az da olsa, ilmi ile amel edendir. (özlügüzelsözler.com - 7669) güzel sözler İlim öyle bir şeydir ki,sen ona tüm gücünü vermedikçe, o sana yarısını bile vermez. (özlügüzelsözler.com - 7662) güzel sözler Eğer ilim ümit ile olsaydı dünyadaki bütün insanlar âlim olurdu. (özlügüzelsözler.com - 609) güzel sözler Bu ilim tevil eden cahillerin, tahrif eden azgınların, iptalci müfterilerin, düşman olan her neslin elinden muhafaza olunacaktır. (özlügüzelsözler.com - 7640) güzel sözler İlim ve hikmet mü’minin kaybolmuş malı gibidir, nerede bulursa alsın. (özlügüzelsözler.com - 7668) güzel sözler Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. (Editör - 2045) güzel sözler Ya alim, ya öğrenci,ya dinleyici ya da ilmi sevenlerden ol. Beşinci olma ki helak olursun. (özlügüzelsözler.com - 7688) güzel sözler Şu göğsümde saklı duran birçok ilim var. Ah! Onları taşıtabilecek erleri bulabilsem. (özlügüzelsözler.com - 7687) güzel sözler İlim meclisinde ciddi davranın, ilmi şakaya almayın, çünkü ilim değerini kaybeder. (özlügüzelsözler.com - 7653)
güzel sözler İlimle imanı birleştiren, hakikate ulaşacaktır. (özlügüzelsözler.com - 7670) güzel sözler İlim,kendi haddini bilmek; tasavvuf, kalbi temizlemektir. (özlügüzelsözler.com - 7657) güzel sözler İlim,üç şeye bağlıdır; istidat, zeka, sebat. (özlügüzelsözler.com - 7665)
güzel sözler İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, ya nice okumaktır. (özlügüzelsözler.com - 2981) güzel sözler İlim ürkek bir kuştur, bağlamasan kaçar. (özlügüzelsözler.com - 7667) güzel sözler Karada, denizde yolunuza delalet edecek derecede yıldız ilmini öğrenin. (özlügüzelsözler.com - 7685)
güzel sözler Zahir ilimlere sahip olanların, gideceği cennetler bellidir. (özlügüzelsözler.com - 7689) güzel sözler İlim işlenmemiş zeka, ayan bozuk saat gibidir. Kâh ileri gider, kâh geri kalır. (özlügüzelsözler.com - 7655) güzel sözler İlimle imanı birleştiren, hakikate ulaşacaktır. (özlügüzelsözler.com - 7670) güzel sözler İlim; aşağıdakileri yükseltir, cahillikte yüksektekileri alçaltır. (özlügüzelsözler.com - 7645) güzel sözler İlim ve hikmetin nuru, kendileriyle dünyalığın istenmesi halinde kaybolur. (özlügüzelsözler.com - 7673) güzel sözler İlim öğrenmek, nafile ibadetten hayırlıdır. (özlügüzelsözler.com - 7660) güzel sözler Hazmolunmayan ilim, telkin edilmemelidir. (özlügüzelsözler.com - 7643) güzel sözler İlmin sonu, cehlin itirafıdır. (özlügüzelsözler.com - 7666) güzel sözler İlmin evveli niyet,sonra anlamak, daha sonra yapmak, daha sonra mu hafaza etmek,en sonra da yaymaktır. (özlügüzelsözler.com - 7680)
güzel sözler Eğer ilim ümit ile olsaydı dünyadaki bütün insanlar âlim olurdu. (özlügüzelsözler.com - 609) güzel sözler İlim öğrenip de amel etmeyen kimse, çift sürüp de tohum ekmeyene benzer. (özlügüzelsözler.com - 7659) güzel sözler İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşan mayan ilim,geçmeyen para gibidir.
güzel sözler İlim meclisinde ciddi davranın, ilmi şakaya almayın, çünkü ilim değerini kaybeder. (özlügüzelsözler.com - 7653) güzel sözler İlim; fakirlikte servet, zenginlikte zinettir. (özlügüzelsözler.com - 7649) DİĞER SAYFALAR
Doğruluk nedir? Doğruluk anlamı ile sevdiklerinizle paylaşabileceğini en güzel Doğruluk sözleri sms mesajları bu sayfada derlerdik. Sizler için hazırladığımız birbirinden güzel Doğruluk ile ilgili Sözler (Doğruluk mesajları) kısa sms ile yada cep telefonunuzdan veya tabletinizden sosyal medya aracı ile paylaşarak sevdiklerinize ulaştırabilirsiniz. İşte Doğruluk ne demek anlamı ile Doğruluk ile ilgili güzel sözler (Doğrulukla ilgili sözler, Hadisler, Ayetler, Özlü Sözler).
Doğru olma hâli, dürüstlük, sıdk, sadâkat, istikamet, hak, birr, hidâyet anlamına gelen itikadî ve ahlâkî bir kavramdır. Allah'ın emrine ve kanunlarına uygun bir yol izlemek ve insanların haklarına riâyet etmek demektir.
Doğruluk yalancılığın zıddıdır. Doğruluktan kasıt, söz söylemede, söz vermede, yaşantıda, iş hayatında, aile hayatında vs. doğru olmak, yalancılıktan beri olmaktır. Doğruluk kişiyi iyiliğe sevk eder, yalancılık ise kötülüğe sevk eder.
Doğruluk emin olmak ve güvenilir olmak demektir. Yalancıdan emin olunmaz, yalancının asla güvenirliği yoktur. Efendimiz bir hadislerinde Müslüman"ı şöyle tarif etmektedir. اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.
İşte Doğruluk ile ilgili güzel sözler (Doğruluk ile ilgili özlü sözler)
doğruluk ile ilgili sözler Cümleler doğrudur sen doğru isen , doğruluk bulunmaz sen eğri isen ...(Yunus Emre)
doğruluk ile ilgili sözlerDoğru olan şeyi görmek, fakat bunu yapmamak cesaretsizliktir. (Konfiçyus)
doğruluk ile ilgili sözler Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma, Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma. (Tevfik Fikret)
doğruluk ile ilgili sözler Ne garip. Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, Sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız. (Dostoyevski)
doğruluk ile ilgili sözler Asalet; boyda değil soyda, incelik; belde değil dilde, doğruluk; sözde değil özde, güzellik; yüzde değil, yürekte olur. (Mevlana)
doğruluk ile ilgili sözler Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz. (Hadisi Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler İnsanların doğruluğu, yaptıkları işle değil davranışlarıyla ölçülür. (Julius Caesar)
doğruluk ile ilgili sözler Kimin düşündüğü ile söylediği bir olursa, işte doğru insan odur. (Yusuf Has Hacib)
doğruluk ile ilgili sözler Temiz bir vicdan kadar yumuşak yastık yoktur.
doğruluk ile ilgili sözler Hayatta kimseye güvenmeyeceksin demek saçmalıktır inan. Ama kime 'iki defa güveneceğini' hesaplamalı insan. (Victor Hugo)
doğruluk ile ilgili sözler Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir. (William Shakespeare)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru olan, haklı olandır. (Alexander Pope)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk sonsuzluğun güneşidir; nasıl olsa doğar. (Wendell Phillips)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür. (Cenap Şehabeddin)
doğruluk ile ilgili sözlerdoğruluk ile ilgili sözler Ey inananlar! Allah'a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun. (Tevbe 119)
doğruluk ile ilgili sözler İnsanlar için saadet ümidi; ancak doğrulukta vardlır. (Euripides)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk, hayatta iyi bir namın en vefalı dostudur. (John Webster)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru bir teraziye eşit ağırlıklar yüklendiğinde, kefelerin biri alçalırken diğeri yükselmez. (Tibbullus)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk, hertürlü şartlar altında meyva verir. (Schiller)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru yapmak isteyebilirsiniz hatta bunu doğru nedenlerle de isteyebilirsiniz; ancak doğru ilkeleri uygulamazsanız, kafanızı yine de duvara toslayabilirsiniz. (Stephen R. Covey)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruları korumaktan korkmayınız. (Atatürk)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk; prensibin, karakterin ve bağımsızlık düşüncesinin ruhunu teşkil eder. (Samuel Smiles)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluktan ayrılmayınız; çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Gerçekten insan doğrulukla hareket etmeye devam ederse Allah katında en doğru kimse olarak yazılır. Yalandan sakınınız; çünkü yalan kötülüğe, kötülük ise cehenneme götürür. Gerçekten insan yalan söylemeye devam ederse Allah katında çok yalancı yazılır. (Hadisi Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruysan kimse hatırlamaz, yanlışsan kimse unutmaz. (John Murphy)
doğruluk ile ilgili sözler Şurada burada güçlü adımlarla dolaşmaktansa, doğru yolda sekerek yürümek iyidir. (Saint Augustinus)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluğun en güzel meyvesi ruh sükunudur. (Epikuros)
doğruluk ile ilgili sözler Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun. (Montaigne)
doğruluk ile ilgili sözler Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bulunursa yanlişs da bilinir;ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz. (Farabi)
doğruluk ile ilgili sözler Hiçbir şey bizi doğruyu aramanın düz yolundan, incelemelerimizi bu genel gayeye doğru değil de özel gayeleie doğru yöneltmek kadar uzaklaştıramaz. (Rene Descartes)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk sonsuzluğun güneşidir, nasıl olsa doğar. (Wendel Philips)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru ve namuslu insan, hakkını görevi ile ölçen insandır. (La Cordaire)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru işi yapmak, işleri doğru yapmaktan daha önemlidir. (Peter F. Drucker)
doğruluk ile ilgili sözler Eğri olanın gölgeside eğridir. (Hz.Ali)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruyu konuşmak için iki kişi ister: Doğru söyleyen, doğru dinleyen. (Henry David Thoreau)
Onlara doğruyu söyleyin, birincisi yapılacak en doğru şey bu olduğu için, ikincisi nasıl olsa doğruyu öğrenecekleri için. (Paul Galvin)
doğruluk ile ilgili sözler Gerçek başarıların en geçerli yolu doğruluktur. (Moge)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru yol uğrunda kendimi ateşe atabilirim; ama elden gelirse başkalarını yanmaktan korurum. (Montaigne)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluktan ölüm de olsa yine ayrılma, sadık ol. (Hz. Ömer)
doğruluk ile ilgili sözler Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir. (Shakeaspeare)
doğruluk ile ilgili sözler Yeryüzünde senin ayrıca dost aramana lüzum yok, doğruluk senin dostun ve yardımcındır. (Firdevsi)
doğruluk ile ilgili sözler Her zaman doğruyu söyle, ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın. (Mark Twain)
doğruluk ile ilgili sözler İste bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir, onunla istediğini doğru yola eriştirir. (Zümer Suresi/23)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk, her türlü şartlar altında meyve verir. (Friedrich Schiller)
doğruluk ile ilgili sözler Onay ile red arasındaki fark, iyi ile kötü arasındaki fark; toplumun ve zamanın modasına göre değil, gerçek doğruya göre anlaşılmalıdır. (Lao Tzu)
doğruluk ile ilgili sözler “Rabbimiz Allah'tır” deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. (Ahkaf Suresi/13)
doğruluk ile ilgili sözler Sadık kimse, kendisine zarar getirecek bile olsa, doğruyu söyleyendir. (Cüneyd-i Bağdadi)
doğruluk ile ilgili sözler Her doğrunun iki yüzü vardır: Birini kabullenmeden önce iki taraftan da bakmış olmak her zaman daha iyidir. (A. Claudius)
Doğruluk ne kadar önemli ise doğru insanlarla beraber olmakta o kadar önemlidir. Yaşam yalnız başına geçirilebilecek tarzda yaratılmamıştır. Birliktelik kaçınılmazdır. Bu birlikteliklerin en güzel şekilde devam edebilmesinin yolu ise doğruluktur. (Hadisi Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler Altın akçe gibi, doğru sözün de milliyeti yoktur. (Agah İzzet Yazgaç)
doğruluk ile ilgili sözler Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. (Enam Suresi / 115)
doğruluk ile ilgili sözler Kötülük edebilmek ellerinde iken, bütün ömrrünü doğıılukla geçirmek çok güç ve övgüye değer bir şeydir. (Eflatun)
doğruluk ile ilgili sözler Söylenen sözlerin doğruluğu, yapılan işlerin yanlışlığını düzeltmez. (Mehmet Ağar)
doğruluk ile ilgili sözler Bana güç veren, doğru olanı yaptığımı bilmektir. (Desmond Tutu)
doğruluk ile ilgili sözler Yanlış, sonsuz şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. (J.J.Rousseau)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk, dost kapısıdır. (Hacı Bektaş-ı Veli)
doğruluk ile ilgili sözler Bütün bu dünyada, doğru yaşamaktan ayrılabilecek, gerçek bir erdem yoktur. (David Star Jordan)
doğruluk ile ilgili sözler Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz. (Bernard Shaw)
doğruluk ile ilgili sözler Yanlış sonsuz şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. (Jean J. Rousseau)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru söyleyen, çok söylemeye hiç muhtaç değildir. (Demokritos)
doğruluk ile ilgili sözler Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır. (Hadisi Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler Saadete yükselmek için doğruluk lazımdır, insanlık doğruluğun adıdır. (Yusuf Has Hacib)
doğruluk ile ilgili sözler Hakikati ancak parça parça öğrenebiliriz, insan hakkındaki bilgimiz de onun için parça parçadır. (Alexis Carrel)
doğruluk ile ilgili sözler Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Ahzab 70)
doğruluk ile ilgili sözler Ben senin dostunum; fakat doğru yoldan ayrılmamaya çalış, bütün hareketlerinde olduğu kadar, bütün düşüncelerinde de seni tasvip ettiğim sürece bana güvenebilirsin, fakat, benim erdemin yolu olarak gördüğüm yoldan ayrılacak olursan, seni ilk olarak ben terk ederim. (Alain)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru sözü nereden gelirse gelsin alınız, söyleyene değil söylenen söze bakınız. (Hz. Ali)
doğruluk ile ilgili sözler Mertlik namertliğe boyun eğerde, Haysiyet paraya satılır olmuş. Hırsızlık yolsuzluk altın değerde, Dürüstlük çöplüğe atılır olmuş. (Atakan Korkmaz)
doğruluk ile ilgili sözler Zihninde doğruluk yer etsin, kendini faziletli olmaya alıştır. Bilgi, iyi kalplilik ve enerji, insanı hayata bağlayan şeylerdir. Vakar, gönül zenginliği, samimiyet, ciddiyet ve şefkat mükemmel fazileti oluşturur. (Confucius)
doğruluk ile ilgili sözler Acı da olsa, doğruları söyleyiniz. (Hadis-i Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler Budur benim hayatta beğendiğim meslek, sözün odun gibi olsun doğrun tek. (M.Akif Ersoy)
ACELE İki şey, aklı ve tedbiri bozar; biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek. (Hz. Ali) Acele her işte kötüdür. Yalnız şer ve kötülüğün defedilmesinde değil. (Hz. Ali) Acele şeytan işidir. Ama beş yerde öyle değildir; Misafire yemek yedirmekte, namazı vaktinde kılmakta, tövbe etmekte, kız evlâdı evlendirmekte, ölüyü defnetmekte. (Hâtem-i Esam) ADALET Kılıcın yapamadığını adalet yapar. (Kanuni Sultan Süleyman) AHLÂK Güzel ahlâk, suyun kiri yok ettiği gibi kusuru yok eder. (Hz. Ali) AHMAK-AHMAKLIK Aptallığın en büyüğü, övmede ve yermede aşırılığa kaçmaktır. İki şey ahmaklığa dalâlet eder: Hiç bir sebep yokken gülmek; sormadan haber vermek. (Malik bin Dinar) Ahmağı tanımakta en kesin ölçü, onun Allah'a inanıp inanmadığıdır. Böylelerinin deneysel bilgileri, marifetleri hiçbir değer ifade etmez. (İmam Rabbani) İlim cehaleti kaldırır, fakat ahmaklığa birşey yapamaz. (A.Arvasi)
ACELE İki şey, aklı ve tedbiri bozar; biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek. (Hz. Ali) Acele her işte kötüdür. Yalnız şer ve kötülüğün defedilmesinde değil. (Hz. Ali) Acele şeytan işidir. Ama beş yerde öyle değildir; Misafire yemek yedirmekte, namazı vaktinde kılmakta, tövbe etmekte, kız evlâdı evlendirmekte, ölüyü defnetmekte. (Hâtem-i Esam) ADALET Kılıcın yapamadığını adalet yapar. (Kanuni Sultan Süleyman) AHLÂK Güzel ahlâk, suyun kiri yok ettiği gibi kusuru yok eder. (Hz. Ali) AHMAK-AHMAKLIK Aptallığın en büyüğü, övmede ve yermede aşırılığa kaçmaktır. İki şey ahmaklığa dalâlet eder: Hiç bir sebep yokken gülmek; sormadan haber vermek. (Malik bin Dinar) Ahmağı tanımakta en kesin ölçü, onun Allah'a inanıp inanmadığıdır. Böylelerinin deneysel bilgileri, marifetleri hiçbir değer ifade etmez. (İmam Rabbani) İlim cehaleti kaldırır, fakat ahmaklığa birşey yapamaz. (A.Arvasi) AKIL Bir adamın aklının derecesini soru sormasından anlarım. (Hz. Ömer) Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edeb gibi miraz, ilim gibi şeref olmaz. (Hz. Ali) Akıl kemal bulunca boş sözler zeval bulur (yok olur.) (Hz. Ali) En büyük servet akıldır. (Hz. Ali) Dünyalığı artınca sevinenler, hergün eksilmekte olan ömrüne üzülmeyenler arasında aklı noksan olmayan yoktur. (Ebû'd-Derda) Akıllı olan üç kimseyi hafife almaz; Alimleri, hükümdarları, dostları. Alimleri hafife alanın ahireti gider, sultanları hafife alanın dünyası gider, dostlarına mürüvveti olmayanın dostluğu gider. (Abdullah b. Mübarek) Akıl yeryüzünden kalksa bile hiç kimse akılsız olduğuna inanmaz. (Sâdi Şîrâzî) İki şey akıl hafifliğini gösterir: Konuşacak yerde susmak, susacak yerde konuşmak. (Sâdi Şîrâzî) ALAY ETMEK Şirkten sonra en büyük günah, insanlarla eğlenip alay etmektir. (Vehb ibni Münebbih) ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (TEVÂZU) İbâdetlerin en faziletlisi tevazudur. (Hz. Aişe) Her kim kendisini kıymetli bilirse onun tevâzûdan nasibi yoktur. (Mâlik b. Dinar) Tevâzu yaptığın güzel işlere bakıp kendini beğenmemen ve şımarmamandır. (Ebû Süleyman Dârânî) Tevâzu kimden olursa olsun hakkı (doğruyu, gerçeği) kabul etmendir. (Fudayl b. İyad) İnsanoğlu topraktan yaratılmıştır, eğer toprak gibi alçakgönüllü olmazsa insan değildir. (Sâdî) Tevâzu ne dünyada ne de ahirette hiç kimseyi kendine muhtaç görmemendir. (Hamdun Kassar) Her türlü iyilik bir evde toplanmış ve onun anahtarı tevâzu olmuştur. Her türlü kötülük bir evde toplanmış ve onun anahtarı kibir olmuştur. (Yusun bin Hüseyin) ALLAH'I SEVMEK Ey kişi, kalbinde Allah sevgisinden başka bir şey olmadığı zaman bil ki çok zenginsin. (İbni Vefa) Bir kimse Allah'ı seviyor, O'na itaat ediyorsa sen de onu sevmek zorundasın. Çünkü iyi kimseyi seven Allah'ı sevmiş olur. (Ebû Said Hasan Basri) ALLAH İÇİN SEVMEK Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceleri ibadetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem, fakat gönlümde Allah'a itaat edenlere karşı bir sevgi, isyan edenlere karşı bir nefret duymasam, bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem. (Abdullah bin Ömer)
ALLAH İÇİN SEVMEK Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceleri ibadetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem, fakat gönlümde Allah'a itaat edenlere karşı bir sevgi, isyan edenlere karşı bir nefret duymasam, bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem. (Abdullah bin Ömer) ALLAH KORKUSU Allah korkusuyla dökülen gözyaşları, ariflerin ibadetleridir. (Hz. Ali) Vezir, padişahtan korktuğu kadar Allah'tan korksaydı melek olurdu. (Sâdi) Kıyamet günü her göz ağlayacaktır. Ancak Allah Teâlâ'nın haram kıldıklarına bakmayan, Allah için uykusuz kalan, Allah korkusundan ağlayan gözler, ağlamayacaktır. (Safvan bin Süleyman) ALLAH KATINDA İYİ OLMAK Alla Teâlâ'nın senin hakkındaki bilgisi, insanların senin hakkındaki bilgisinden daha iyi olmalı. Bunun için yalnız olduğun zaman hal ve hareketine, insan içinde olduğundan daha çok dikkat etmelisin. (Hamdun Kassar) ANA-BABAYA HÜRMET Sen, babanın hakkına riayet edersen, oğlun da senin hakkına riayet eder. (Hz. Ali) ARKADAŞ En büyük belalardan biri, anlaşamadığın halde ayrılma imkanın olmayan arkadaştır. (Muhammed er-Rasibi) Komşusu, akrabası ve arkadaşı tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer) Aralarında yaşayabileceğin samimi arkadaşlar edin; çünkü onlar iyi günlerde gönül şenliği, kötü günlerde yardımcıdırlar. (Hz. Ömer) Dünyada arsız kimseyle arkadaş olmak, ahirette insanı mahcub eder. (İmam Şafii) Ufak bir yanlış hareketinle üzülecek, darılacak kimseye çok güvenme. (İmam Şafii) BAĞIŞLAMAK Zalimleri bağışlamak yoksullara cefadır. (Sâdî) BAHTİYARLIK Allah'a itaat etmek, fakat reddedilmekten korkmak bahtiyarlık alameti; Allah'a asi olmak ama O'nun katında makbul olmayı ummak bedbahtlık alametidir. (Ebû Osman Nisaburi)
BEDBAHTLIK Bir kimsesinin bedbaht olmasının alameti (işareti, belirtisi) üçtür: 1- Kendisini ilim verilip amelden mahrum bırakılması, 2- Amel verilip ihlâstan mahrum bırakılması, 3- Allah dostları ile sohbete nail olup onlara hürmetten mahrum olması. (Muhammed bin Fadl Belhi) Altı şey cehaled ve bedbahtlık eseridir: 1- Sebepsiz yere kızmak, 2- Gereksiz ve faydasız konuşmak, 3- Sırrını ifşa etmek, 4- Herkese güvenmek, 5- Dostunu düşmanını ayıramamak, 6- Yersiz ve zamansız nasihatte bulunmak. (Muhammed bin Mansur et-Tûsî) Beş şey bedbahtlık nişanıdır: Gönül katılığı; göz yaşarmazlığı; hayasızlık; dünya sevgisi; dünya için uzun endişe. (Malik bin Dinar) BİLGİ-BİLGİN (İLİM-ÂLİM) Bilgi zenginlikten üstündür. Çünkü zenginliği sen korursun, bilgi ise seni korur. (Hz. Ali) İlim adamları için yokluk içinde yaşadığı halde kanaat sahibi olmaktan daha değerli bir ziynet yoktur. (İmam Şafii) Kötülükten kaçmayan bilgin, ışık tutan bir kördür, başkalarına doğru yolu gösterir, ama kendisi göremez. (Sâdî) İlim bir avdır, onun kösteği yazmaktır. (Safiyyü'l-Hılli) Biz, ilmi yazmayan kişiyi, ilmi bilen kişi olarak kabul etmezdik. (Muaviye bin Kurre) İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşanmayan ilim geçmeyen para gibidir. (İmam Şafii) İlmin de ehli vadır. Onun ehlinden başkasına verirsen ziyan etmiş, ehline vermezsen ihanet etmiş olursun. (Süfyan bin Uyeyne) En güvendiğim sağlam amelim (çabam) ilmi yaymak için yaptığım çalışmadır. (Ata bin Meysene) Önce yol bil, sonra yol göster. Yolu görememişsen mürşitlik davasını bırak. (Nâsır-ı Hüsrev) İlmi ile amel etmeyen âlim, başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir. (İmam Gazalî)
BİRLİK (TOPLULUK, CEMAAT) Halkın içinden kaçmak marifet değildir. Asıl marifet halkın içinde iken kendi içine dönebilmektir. (Ebû Bekir Şibli) BORÇ Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günahlarını azaltırsan rahat ölürsün. (Hz. Ömer)
BİRLİK (TOPLULUK, CEMAAT) Halkın içinden kaçmak marifet değildir. Asıl marifet halkın içinde iken kendi içine dönebilmektir. (Ebû Bekir Şibli) BORÇ Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günahlarını azaltırsan rahat ölürsün. (Hz. Ömer) BÜYÜKLENME (KİBİR) Öğünmeyiniz! Hem topraktan yaratılmış hem de toprağa dönünce kendisini kurtların yiyeceği insanın övünmesi neye yarar! (Hz. Ebû Bekir) Hurma ağacına bakınız. Başı dik olduğu için Allah ona meyvelerini nasıl taşıtıyor. Kabak, kavun, karpuz gibi bitkiler ise yüzünü ve dallarını yere koyduğu için Allah onların meyvelerinin yükünü toprağa taşıtıyor. (Ahmed er-Rufai) Dindarsan kendini beğenmişliği bırak, kendini görmezsen Allah'ı görürsün. (Nasr-ı Hüsrev) Allah'a karşı isyan bayrağını çektiren günahların başında kibir gelir. (Avn İbn-i Abdullah) Bir günah ki kaynağı şehvettir, affa mazhar olacağı umulur; ama bir günah ki kibirden kaynaklanır onun için mağfiret umulmamalıdır. (Seriyyü's-Sakati) Bir kimsede kibir varsa bu, söz söylerken soğan gibi kokar. (Mevlânâ) Dağları iğneyle kazmak, kalbden kibri söküp atmaya nazaran daha kolaydır. (Ebû Haşim Sofi) İsyanda olanların mahçup hali, benim için ibadette olanların mağrur halinden daha sevimlidir. (Yahya Vâiz) Kişinin kendini beğenmesi, aklının zayıf olduğuna dalalet eder. (Hz. Ali) Bir Müslümanı küçük gördüğün zaman karşılığında iman ve irfan duygusunun azalışını görürsün. (Ebû Bekir bin Hamid Tirmizi) CÂHİL-CÂHİLLİK Câhilin yüz faydası bir zararını karşılamaz. (Nâsır-ı Hüsrev) Akraban da olsa câhille ilgini kes. Çünkü vereceği sıkıntı, sağlayacağı huzurdan fazla olur. (Nâsır-ı Hüsrev) Rızık, bilgi ile artsaydı câhilden zor geçinen olmazdı. (Sâdî) Âlim, ölse de yaşar; câhil yaşarken ölüdür. (Hz. Ali) İnsanların en câhili, ahiretini başkasının dünyası için satandır. (Hz. Ömer) CİMRİLİK Cimri insan dünyada fakirler gibi yaşar, ahirette zenginler gibi sorguya çekilir. (Hz. Ali) Kıyamette bir devenin iğne deliğinden geçmesi, cimri bir zenginin cennete girmesinden daha kolaydır. (Vehb ibn-i Münebbih) İnsanların malca en cimrisi, namusca en cömertidir. Yani malına kıymaması, namusunun ayak altı olmasına sebep olur. (İbn-i Mu'tez) CÖMERTLİK
CÖMERTLİK Cömertliğin aslı, kendi malından verip, başkasının malını korumaktır. (Hz. Ali) Bir kimsenin Allah'ı sevmesinin belirtisi üçtür: Deniz gibi cömertlik, güneş gibi şefkat, yer gibi tevazu. (Bâyezid Bistâmi) Amellerin (güzel işlerin) şahı üçtür: Mal az olduğunda da cömert olmak. Yalnızken de Allah'tan korkup haramdan sakınmak. Kendisinden korkulan veya bir şey umulan kimsenin huzurunda da doğruyu söyleyebilmek. (Bişr-i Hafi) Sıkışık zamanında imdadına koşacak kimse isteyen, bolluk içindeyken cömert olmalıdır. (Şeyh Sâdî) En hayırlı cömertlik, ihtiyaç sahibini arayıp ona vermektir. (Ebû Süleyman Dârânî) Allah'a giden yolun köprüsü, malını O'nun uğruna saçmaktır. (Şems-i Tebrîzî)
ÇALIŞMAK-KAZANMAK Herhangi bir kimseyi ne dünyasının ne de âhiretinin emrinde çalışır olarak görmezsem ondan nefret ederim. (ibn-i Mes'ud) Çalışmak en hayırlı maldır. (Hz. Ömer) Hazine, eziyet çekene, çalışıp çaba gösterene gözükür. (Mevlânâ) Çalışanlar kötülük düşünmeye vakit bulamazlar; tenbeller ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar. (Hz. Ali) Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, Dostunun yüz karası düşmanının maskarası. (Mehmed Akif) ÇOK KONUŞMAK Üç şey kalbi öldürür: Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak. (Fudayl bin İyaz) İnsanları iki şey mahveder: Fazla mal toplama hırsı ve çok konuşmak. (İbrahim en-Nehâi) ÇOK YEMEK Üç şey kalbi katılaştırır: Çok yemek, çok konuşmak, çok uyumak. (Mâlik bin Dinar) Herşeyin bir helâk (bozulma, yok olma) sebebi vardır, kalb nurunun helâk sebebi tokluktur. Her şeyin bir pası vardır, kalb nurunun pası tokluktur. (Ebû Süleyman Dârânî) Yemin ederim ki ağzıma koyduğum her lokmanın benim en büyük düşmanım olduğunu daima düşünmüşümdür. (Yezid bin Şüreyk et-Teymi) DERVİŞ - DERVİŞLİK Dervişlik, elenmiş ve üzerine su dökülmüş toprağa benzer, böyle toprak ne basanın ayağını incitir ne de üzerine toz kondurur. Derviş de böyle kimseyi incitmez. (M. Alauddin Âbizî)
Âbizî) Dervişlik herkesin yükünü çekmek, fakat kimseye kendi yükünü çektirmemektir. (Ubeydullah Taşkendî) DİLİ KORUMAK (DİLİ TUTMAK) SUSMAK Bilirken susmakta, bilmezken söylemekte olduğu gibi hayır yoktur. (Hz. Ali) Dil bedenin denge organıdır. Dil doğru olursa diğer organlar da doğru olur. (Hz. Ali) Ayıplarını örtmek ve nefsini selamete ulaştırmak istersen az söyle çok dinle. (Hz. Ali) Dil yırtıcı bir hayvana benzer, ipini biraz gevşetin, ısırır. (Hz. Ali) İnsanın kadere dili altında saklıdır. (Hz. Ali) Her kötülükten uzak kalmanın yolu dilini tutmaktır. (Hz. Ali) Sükut, insanın en nefis elbisesidir. (Hz. Ömer) Rahat ve huzur on kısım ise, dokusu susmaktır. (Hz. Ömer) İnsan, ayağını bastığı yerden çok diline dikkat etmelidir. (Ebû Hâzım Mekki) İnsan kalbi bir sandıktır; dudaklar, onun kilidi, dil ise anahtarıdır. İnsana o anahtarı iyi muhafaza etmek düşer. (Ömer İbn-i Abdülaziz) Dilini tutmayı alışkanlık haline getiren güven içinde yaşar. (Feridüddin Attar) Nefsi en iyi şu dört şey terbiye eder: Susmak, açlık, yalnızlık, uykusuzluk. (Feridüddin Attar) Dilsiz, dilini tutmayan dilliden çok üstündür. (Sâdî) Dili korumak, altını ve gümüşü korumaktan daha zordur. (Muhammed ibn-i Vasi) Sıkıntıdan kurtulmak istiyorsan dünyaya meyletmeyi bırak, özür dilemekten kurtulmak istiyorsan diline hakim ol. (Mansur bin Ammar) DOĞRU-DOĞRULUK Ya Rabbi! Doğruyu doğru olarak bize göster ve ona uymak için kuvvet ve kudret ver. (Hz. Ebû Bekir) Başkalarının düzeltmek için önce kendinizi düzeltiniz. (Hz. Ömer) Bir doğruyu savunurken ona önce kendimiz inanmalıyız. (Hz. Ali) Mertlik, açıkta yapılmasından utanılacak bir şeyi gizli olarak da yapmamaktır. (Nuşirevân-ı Âdil) Şüpheli bir dirhemi geri vermek, bin dirhem sadaka vermekten daha üstündür. (Abdullah ibn-i Mübarek) Doğruluk, kalbin konuşmasıdır, yani kendisinde olanı söylemesidir. (Ebûlhasen Harakani)
DOĞRU SÖZ Bana dünyadan üç şey sevimli oldu: Geceleri namaz kılmak, hastaları ziyaret etmek, sözün doğrusunu söylemek. (Hz. Hasan) Doğru söylediği için zincire vurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir. (Sâdî) Zalim bir idarecinin yanında doğruyu söylemekten daha üstün bir sadaka yoktur. (Meymun İbn-i Mihran) DOST-DOSTLUK İnsanın üç dostu vardır: 1. Şahsi dostu, 2. Dostunun dostu, 3. Düşmanının düşmanı. (Hz. Ali) Herşeyin hayırlısı yenisidir; fakat dostun hayırlısı eski olandır. (Hz. Ali) Birçok kimseye dostluk gösterdim, onlardan bir karşılık görmedim, yine de dostluktan vazgeçmedim. (Hz. Ali) Hakiki dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir. (Hz. Ali) Dostların kalbini kırmakla düşmanların arzularına hizmet etmiş olursun. (Hz. Ali) Dostlarla yapılan sohbetle boy ölçüşecek bir güzel davranış daha yoktur. Onların ayrılığı kadar da keder veren birşey yoktur. (İmam Şafii) Bizde bu aleme hiç meyil kalmamıştır. Dostların gelip bizi bulamayınca gönülleri kırık dönmeleri tek üzüntümüzdür. (Alaeddin Attar) Zamanımız insanlarının dostluğu çarşı yemeği gibi, rengi ve görünüşü güzel, fakat tadında iş yok. (Mâlik bin Dinar) Halini iki kişiden gizleme: Uzman doktordan, gerçek dosttan. (Feridüddin Attar) Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır. (Mevlânâ) Çiçeksiz bahçenin zevki olmadığı gibi dostsuz hayatın da zevki olmaz. (Nâsır-ı Husrev) Biriyle dostluk kurmak iyi bir şey, bu dostluğu sonuna kadar bağlı kalmak büyük bir iştir. (Nâsır-ı Husrev) Akıllı ve içindeki düğümleri çözen bir dosta sahip olan kimse ne bahtiyardır. (Nâsır-ı Husrev) Senin dindarlığını arttıran dost, her karşılaştığında avucuna bir altın koyan dosttan daha hayırlıdır. (Bilal İbn-i Sa'd) DUA Yedi şeyde hayır yoktur: Huşu olmayan namazda, lüzumsuz şeylerden kaçınılmadan tutulan oruçta, düzgün telaffuz etmeden, acele ile Kur'an okumakta, günahlara engel olmayan ibadette, cömertlik bulunmayan malda, samimiyet bulunmayan dostlukta, ihlâs olmayan duada. (Hz. Ali) Dualar kabul olacak, hemen dua ediniz dense, ben duayı kendim için değil, devlet büyükleri için yapardım. Çünkü benim iyiliğimle halk pek birşey kazanmaz. Ama idare edenlerin iyi olmaları ile Müslümanlar çok şey kazanır. (Fudayl bin İyaz) Dua yapmaktan mahrum olmam, benim için duama icabet edilmesinden çok daha zordur. (Ebû Hazım Mekki)
DÜNYA Dünyaya az meylet, rahat yaşarsın. Allah, dinini düzelten kişinin dünyasını da düzeltir. (Hz. Ali) Dünya yılan gibidir, cildi yumuşak fakat zehiri öldürücüdür. Hoşuna giden şeylerden uzaklaş ki sana yaklaşmasın. (Hz. Ali) İnsanlar dünya işlerinde hırs içinde ve tedbir peşisusunda akıl ve kuvvete göre pay alamazlar. Nice büyük insanlar vardır ki dünya onlara gülmez. Eğer kuvvet ve zorbalıkla dünya ele geçseydi, kartallar serçe kuşlarına rızık bırakmazlardı. (Hz. Ali) "Dünya sizi aldatmasın!" Bunu kim söylüyor? Cenab-ı Hakk söylüyor. Dünyayı onu yaratandan daha iyi bilen olur mu? O halde dünyadan sakının. (Hasan Basrî) Ademoğlunun canı dünyadan ancak üç hasretle çıkıyor: Derlediğinden doyasıya yiyememek, emeline varamamak, yapacağı sefer için yeterli azık edinememek. (Hasan Basrî) Sevgilinin sevmediğini sevmek, sevgi alâmeti değildir. Rabbimiz dünyayı kötüledi, biz ise onu övmekle meşgulüz. (İbrahim Edhem) Nasıl ki beden hastalandığı zaman yeme, içme, uyku ve istirahatten zevk almazsa, kalb de dünya hastalığına tutulunca vaz ve nasihatten zevk almaz. (Mâlik bin Dinar) Dünya şehvetlerle donatılmış, âfetlerle kuşatılmıştır. Dünya malının helalinin hesabı, haramının azabı vardır. Dünyaya yakınlık ve ilginiz ona göre olsun. (İbn-i Semmak) Dünyayı arayıp ahireti bulanı hiç görmedik. Ama ahireti arayıp dünyayı bulanı gördük. (Ebû Said Hasan Basrî) Dünyanın az şeyini istemek, ahiretin çok şeyini kaybetmek demektir. (Ka'b el-Kurâzî) Dostlar arasında ülfet ve bağlılığın kalkması, dünya sevgisi sebebiyledir. (Hamdun Kassar) Ahireti isteyen, dünyasına zarar verir; dünyasını isteyen ahiretine zarar verir. Sen ebedi olan için fani olana zarar ver. (Amr bin Mürre) Dünya üzerindekileri besler, büyütür, sonra onları yine kendi yer. (Ahmed er-Rufaî)
DÜŞMAN-DÜŞMANLIK Akrabanın düşmanlığı ve dostların eziyeti yılan zehirinden daha acıdır. (Hz. Ali) Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır. (Hz. Ali) Açık kalb ile konuşan düşman, içinden pazarlıklı dosttan daha iyidir. (Hz. Ali) Akıllı düşmanla istişare kabildir; fakat cahil dostun reyinden kaçınmalıdır. (Hz. Ali) İki düşman arasında öyle konuş ki barıştıkları zaman utanmayasın. (Sâdî) İnsanın, kusurlarını sayan düşmanlarından edeceği istifade, kendisini öven dostlarından edeceği istifadeden daha fazladır. (İmam Gazali) Düşmanın senden emin olmadıkça kâmil (tam, olgun) bir kişi olamazsın. (Bişr-i Hafi) Bir kişinin düşmanlığına karşılık, bin kişinin dostluğu verilse dahi alma. (Ebû Said Hasan Basrî)
EDEB Edeb, haddini bilmektir. (Hz. Ali) Himayen altındakilere iyilik yapmak istersen onlara edeb öğret. (Hz. Ali) Babaların evlatlarına bıraktıkları servetin en hayırlısı edebtir. (Hz. Ali) Her kim edepten mahrum kaldı, cümle hayırlardan mahrum kaldı. (İbn Atâ) Aslında insanla hayvan arasındaki fark da edebdir. Bütün Kur'an'ın manası ayet ayet edebten ibarettir. (Mevlânâ) EHLİYET Bir inasın layık olmadığı yere koymak zülumdur. (Hz. Ali) EŞİTLİK İnsanların evveli bir damla su, sonu ise toprak olmaktır. Asıllarındaki bir şeyle övünenler ancak su ve toprakla övünmektedirler. (Hz. Ali) GAFLET-GÂFİL Üç haslet ibadet etmekten daha değerlidir: Gaflet uykusundan uyanmak; nefse dilediğini vermemek; Allah korkusundan ağlamak. (Ebû Bekir Kettânî) Avam (halk tabakası) için günahtan kaçmak nasıl vacip ise, havas (münevver tabaka) için de gafletten kaçmak öyle vaciptir. (Ebû Yezid Burani) Gafilin üç alameti vardır: çok yanılmak, çok eğlenmek, çok unutmak. (Vehb ibn-i Münebbih) GIYBET (ARKADAN KONUŞMA, ÇEKİŞTİRME) Allah'a yemin ederim ki, gıybet, müminin dinini ifsad (bozma) hususunda, cüzzamın bedeni ifsad etmesinden çok daha hızlıdır. (Hasan Basri) Dört şeyi dört şeyden temizle: Dilini gıybetten, kalbini kıskançlıktan, mideni haram lokmadan, davranışlarını riyadan. (Feridüddin Attar) Senin yanında başkasını çekiştiren, seni de başkasının yanında çekiştirir. (İmam Şafii) GÖNÜL (KALB) Kalbler, içi boş kablara benzer, hayırlı olanı hayırla dolu olandır. (Hz. Ali) Kalb kör olduktan sonra gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur. (Hz. Ali) Topraktan biten güller solar gider, gönülden biten güller ise devamlıdır. (Mevlânâ)
GÜLMEK Çok gülenin heybeti azalır, çok konuşan çok yanılır, böylelerinin hayâsı gider. (Hz. Ömer) GÜNAH-GÜNAHKÂR Günahtan sakınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer) Kötü yolları öğrenmemen için günahkarlarla sohbet etme. (Hz. Ömer) Günahtan korkmayan ile düşüp kalkmak, kıyamet gününde insana utanç olur. (İmam Şafii) Sahibine üzüntü veren günah, sahibine gurur veren ibadetten hayırlıdır. (Ata-i İskenderi) Günah işlediği zaman üzüntü değil sevinç duyanların hali, günah işlemekten daha beterdir. (Mansur bin Ammar) Hayret ederim o kişiye ki, hastalık korkusuyla yemekten perhiz eder de, cehennem korkusuyla günahtan perhiz etmez. (Yahya bin Muaz) Allah'tan korkan günahkar, ibadetine güvenen âbidden daha makbuldür. (Sâdî) Nefse, günahtan kaçınmak ibadet yapmaktan daha zor gelir. Onun için günahtan kaçınmak daha sevaptır. (İmam Rabbânî) İşlenen günahların kokusu olsaydı, günahlarımın kokusu yüzünden hiçbiriniz bana yaklaşmazdı. (Muhammed İbn-i Sirin) HARAM Biz, harama düşmek korkusuyla helâlin de onda dokuzunu terkederdik. (Hz. Ömer) Her haram içki gibi sarhoşluk verseydi, hiç kimseyi ayık göremezdin. (Mevlânâ) Haram para ile sadaka veren, hayır işleyen kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayana benzer. (Süfyan-ı Sevri) Haram yiyenlerin yedi azası istese de, istemese de günah işler. Helâl yiyenlerin bütün bedeni ibadet eder. (Abdullah Tusteri) HASET (KISKANMA) Hasetçinin, senin sevindiğin zaman üzülmesi, intikam olarak sana yeter. (Hz. Ömer) Kıskanç, vücutça sıhhatli görünse de, hasedin tesiriyle muzdarip ve hastadır. (Hz. Ali) Ölümü çok hatırlayanda ne neş'e olur ne de haset. (Ebü'd-Derda) Dört şeyden uzak durmalıdır: Haset, kibir, öfke ve kıskançlık. (Feridüddin Attar) HATA (AYIP, KUSUR) En büyük ayıp, başkalarında gördüğümüzde beğenmediğimiz bir ayıbın kendimizde bulunmasıdır. (Hz. Ömer) Bir hata işlediğiniz zaman Allah'tan bağışlanma dileyiniz. Çünkü hatalar, insanlar yaratılmadan önce yaratılmıştır. Bütün tehlike hatada ısrardadır. (Ebû Abdullah Câfer-i Sâdık)
Sâdık) Ey Ademoğlu! Sen imanın hakikatını ancak, sende bulunan bir ayıptan dolayı halkı ayıplamayı terkettikten sonra elde edebilirsin. (Hasan Basri) Sofiliğin şartı insanların kusurlarını görmemektir. (Ahmed er-Rufai) Daima başkalarının kusurlarını gören, bir gün rüsvaylık içinde ağzını açamaz olur. (Feridüddin Attar) Herkesi kusurları ilk anan bir kimsenin senden de teşekkürle söz edeceğini sanma. (Sâdî) HAYÂ (UTANMA) Utanması olmayanın kalbi ölür. (Hz. Ömer) Kulun nefsini tanımamasının alameti haya ve Allah korkusu azlığıdır. (Ahmed bin Âsım el-Antâki)
HELÂL Allah Teâlâ'ya itaat etmek bir hazineye benzer. Bu hazinenin anahtarı dua, bu anahtarın dişleri de helâl lokmadır. (Yahya bin Muaz) İmanın hakikatine kavuşmak için dört şey lazımdır: Bütün farzları edeble yapmak; helâl yemek; görünen ve görünmeyen haramlardan sakınmak ve bunlara ölünceye kadar devam etmektir. (Abdullah Tüsteri) HOŞGÖRÜ (MÜSAMAHA) Elif okuduk ötürü, pazar eyledik götürü; Yaradılmışı hoşgördük, yaradandan ötürü. (Yunus Emre) HÜSN-İ ZAN (İYİ ZAN, İYİYE YORMA) Gerçek anlaşılıncaya kadar Müslüman kardeşinin yaptıklarını iyiye yor. (Hz. Ömer) Bir din kardeşine ait sevmediğin bir iş duyarsan birden yetmişe kadar özür kapısı araştır. Bulamazsan, belki benim anlayamadığım bir özrü vardır de ve kapa. (Ebû Abdullah Cafir-i Sâdık) Bir mümin hakkında iyi düşünceler besleyip de yanılmak, kötü zanda bulunup da isabet etmekten daha hayırlıdır. (İmam Gazali) İBADET İlimsiz yapılan ibadette, anlayış vermeyen ilimde, tefekküre götürmeyen Kur'an okumada hayır yoktur. (Hz. Ali) Arzularınla arana demirden bir duvar koymadıkça, ibadetin ve kulluğun tadına varamazsın. (Bişr-i Hafi) Vakit çok kıymetlidir. Ancak kıymetli şeyler için kullanılması gerekir. İşlerin en kıymetlisi ise Allah'a ibadet etmektir. (İmam Rabbani) İnsanlar genellikle iki sebebten helâk olurlar: 1- Farzların vaktini geçirerek nafile ibadetlere dalmak, 2- İbadetleri kalb ile birlikte değil de sadece organlarla yapmak.
(Muhammed Ebû Verd) İbadetlerin en makbulü, gizliliğine en çok riayet edilendir. (Tavus bin Keysan) İbadet eden kimse, yaptığı ibadete bakar da kendini bir din kardeşinden üstün görmeye kalkarsa yaptığı ibadet hiç olur. (Süyfan-ı Sevri) İHLÂS İhlâs, güzel bir iş yaptığında onun konuşulmasından hoşlanmaman, o güzel işinden dolayı övgü beklememendir. (Ahmed ibn-i Asım el-Antaki) İhlâs, amel eden kişinin amelinin kabul edilmesine vesile olan şeydir. (Ebû Hayır Nessâc) Bir şeyin zıddı bilinmez ise kendi de bilinmez. İhlâs da, zıddı olan riyayı tanıyıp onu terketmekle bilinebilir. (Ebû Osman Mağribi) Her kim ihlâsla bir amel işlese de sonradan onunla övünse, o kimse bu kabul olunmuş ameli iyilik divanından siler, riya divanına yazar. (Süfyan-ı Sevri) Her kim güzel bir ameli halk görmesin diye terkederse riyadır; halk görsün diye işlerse şirktir; ikisini de terk eder ise ihlâstır. (Malik bin Dinar) İMAN İman, Yüce Allah'ın gayba ait bildirdiği her şeyi nefsin tasdik etmesidir. (Muhammed ibn-i Hafif) İman çıplaktır, onun elbisesi takva, süsü haya, sermayesi ilimdir. (Ebû Hüreyre) İnsanlar kainatta bulunan şeylere bakıp görmekle değil, bunları yaratan Yüce Zatı düşünmekle huzur duyabilir (Ebû Huseyin Nuri) İNSAN Gerçeği, insanların ölçüleri ile değil; insanları gerçeğin ölçüsü ile tanı. (Hz. Ali) İnsan ile insan arasında fark vardır. Bir de mirden hem nal, hem de kılıç yapılır. (Nizami) Dünya bir ağaca benzer, biz insanlar bu ağaçta yarı ham, yarı olgun meyveler gibiyiz. (Mevlânâ) İSRAF (SAVURGANLIK) Birkaç günlük bir nafakayı bir günde harcayan ev halkına ben buğzederim. (Hz. Ebû Bekir) Müsrif adam üç yanlışı tekrarlar: Kendine lazım olmayanı alır, kendine ait olmayanı giyer, kendine layık olmayanı yer. (Vehb ibn-i Münebbih)
İSTİŞÂRE (DANIŞMA) Danışmayı terk eden doğru yolu bulamaz. (Hz. Ali) İŞ, İŞÇİ Bir iş bir kere geri kalırsa hiçbir vakit ilerlemez. (Hz. Ömer) En bedbaht, en muzdarip kimse, yapacak bir işi olmayan kimsedir. (Bediüzzaman)
İYİLİK Her şeyin bir şerefi vardır, iyiliğin şerefi de çabuk yapılmasındandır. (Hz. Ömer) İyilik ediniz, onun karşılığında kötülük göreceğinizi hiç aklınıza getirmeyiniz. (Hz. Ali) İyilik, sana kötülkü edene iyilik etmendir. İyiliğe karşı iyilik etmek, satın aldığın bir şeyin parasını vermeye benzer. (Süfyan-ı Servri) Bir kul, iyiliği dolayısıyla yeryüzünde övülürse, gökyüzünde de övülür. (Ka'ab el-Ahbar) KANAAT Ne kadar yoksul ve aç olursa olsun kanaat sahibi zengindir. (Hz. Ali) Rızkın ne ise ona kavuşursun, hiç üzülme. Kul kanaat sahibi olduğu zaman hürdür. Hırsa kapıldığında köle olur. Kalbinden tamahı çıkar ki ayalarındaki zincir çözülsün. (Ahmed er-Rufâî) Hırsını satarak onun parası ile kanaat satın alan kimse, izzet ve şerefle zafere ulaşır. (Ebû Bekir Kettânî) Kanaat etmekten hiç kimse ölmedi, hırs da hiç kimseyi zengin etmedi. (Mevlânâ) Üç haslet evliya sıfatıdır: Allah'a tevekkül, Allah'tan başkasından birşey beklememek, kanaat etmek. (Yahya ibn-i Muaz) Allah beş şeyi beş yere yerleştirmiştir: İzzeti, ibadet ve itaate; zilleti, günaha; heybeti, geceleyin kalkmaya; hikmeti, boş karına; zenginliği de kanaate. (Kuşeyri) KARDEŞ-KARDEŞLİK İçinde bulunduğu meşguliyet seni arayıp bulmasına engel olan, fakat kalbinde sevgini taşıyan kimse senin din kardeşin sayılır. (Mâlik bin Dînar) Üç durumda din kardeşinizi yalnız bırakmayınız: Hastalandıklarında ziyaret ediniz, meşguliyetlerinde yardım ediniz, unuttuklarında hatırlatınız. (Ata ibn-i Meysere el-Horasânî) Kendisine minnet etmeğe mecbur olduğun kimse senin kardeşin değildir. (İmam Şafi'î) KOMŞU-KOMŞULUK Komşusu, arkadaşı ve akrabası tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer) İyi komşuluk, sadece komşuya eziyet etmemek değil, onun verdiği eziyete de katlanmaktır. (Hasan Basri) KÖTÜ-KÖTÜLÜK Kötülüklerini herkesin görmesinden çekinmeyen kimse insanların en şerlisidir. (Hz. Ali) Bir müslüman kardeşine yapacağın en büyük kötülük, kızdığın zaman hayırlı işleri gizlemen, şerli yönünü anlatmamandır. (Muhammed ibn-i Sirin) KUR'ÂN-I KERİM
KUR'ÂN-I KERİM Manevi lezzeti üç şeyde arayın: Namazda, zikirde ve Kur'an okumakta. Bulunsanız ne âlâ! Bulamazsanız kalbiniz hasta demektir. (Hasan Basri) MAL-MÜLK (PARA, SERVET) Mal (servet) hasislerde, silah korkaklarda, otorite (yetki) zayıflarda olursa işler bozulur. (Hz. Ebû Bekir) İnsanları iki şey mahveder: Mal toplama hırsı ve çok konuşmak. (İbrahim en-Nehai)
MERHAMET
Her kim ki, kendisinde Allah'ın yarattıklarına karşı merhamet yoktur, o kimse Hak ehlinin yükseldiği makama yükselemez. (İbrahim Düssuki) Hiçbir din yolcusu, bütün insanları sevinceye, onlara şefkat besleyinceye, görünen ayıplarını örtünceye kadar olgunluğa ulaşamaz. (İbrahim Düssuki) MÜSLÜMAN-MÜSLÜMANLIK
Eğer biz İslâm'ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara, her şeyden önce bizim İslâm'ı temsil etmediğimizi söylemek zorundayız. (Muhammed İkbal) NASİHAT (ÖĞÜT)
Nasihat dünyanın en pahalı mücevheri kadar değerli olduğu halde ekseriya pek ucuza satılır. (Hz. Ali) Dil ile öğüt verene değil, davranışları ile örnek olana uymalıdır. (Muhammed ibn-i Hafif) NEFİS ve NEFSİ TERBİYE
Tasavvuf yolunda bulunan kişinin yapacağı ve dikkat edeceği en mühim şey nefsini hesaba çekmektir. (Ebû Osman Mağribi) En büyük nimet nefsin arzularından kurtulmaktır. Çünkü nefis kişi ile Allah arasında bulunan perdelerin en büyüğüdür. (Ebû Bekir Temestani) Bütün Kur'an nefislerin kötülüklerini bildirmek ve açıklamaktan ibarettir. (Mevlânâ) Nefis bir katırdır, amel (ibadet ve taat) da onun yüküdür. (Vehb ibn-i Münebbih) Nefsini zelil kılan kimseyi Yüce Allah aziz kılar ve o kişinin derecesini yükseltir. Nefsini beğenen kişiyi de Allah zelil ve hakir kılar. (Ebû Hasan Buşenci) Nefsi en iyi şu dört şey terbiye eder: Susmak, açlık, yalnızlık ve uykusuzluk. (Feriduddin Attar) İnsanların en zayıfı, nefsani arzularından el çekmede aciz kalandır. En güçlüsü de, bu arzuları terketmeye güç yetirendir. (Davud Kassar) Salih bir kişi için en kötü şey nefsine kolaylık göstermektir. (Muhammed ibni Hafif) Nefsinden gördüğü şeyleri iyi sanan ayıplarını göremez. Ancak nefsinin ayıplarını arayan, ondan gelen şeyleri elekten geçiren kendi kusurlarını bulur ve görür. (Hayır Nisaburi) Bir kimse nefsini terbiye etmekten acizse, başkasına edeb öğretmek işinde daha acizdir. (Seriyy'üs-Sakati) Nefsimi elimde tutabilseydim parça parça doğrar hayvanların önüne yem olarak atardım. (Süleyman ibn-i Mihran) Nefis, üç köşeli bir dikendir; ne türlü koysan batar. (Mevlânâ) İyilikte her düşmanı dost edinebilirsin, oysa nefsin ona iyilik ettikçe düşmanlığını arttırır. (Sâdî) NİYET Nice küçük amel (iyilik ve ibadet) vardır ki niyet onu büyük yapar; nice büyük amel vardır ki niyet onu küçük yapar. (Abdullah ibn-i Mübarek) ÖFKE Öfke, düşünceyi, muhakemeyi, hafızayı bulandıran en kötü çamurdur. (Atiye Keskin) Bir kimsenin cimrilik adeti ile öfke duygusu körelmedikçe muttakiler sınıfına geçemez. (Abdullah el-Müzeni) Öfkenin aşırısı, kişiyi özür dilemek küçüklüğüne iter. (Amr bin As)
ÖLÜM Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız açılmış gibidir. (Hz. Ebû Bekir) Ölmek felaket değildir, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. (İmam Rabbani)
ÖLÜM Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız açılmış gibidir. (Hz. Ebû Bekir) Ölmek felaket değildir, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. (İmam Rabbani) Üç şey kalbin paslanmış olmasının alametidir: 1. Allah'a ibadetten zevk almamak, 2. Günaha düşmekten korkmamak, 3. Ölümden ibret almayıp dünyaya daha çok bağlanmak. (İbrahim Edhem) Ey insanlar! Ölünce peşinizden size ağlanmadan önce, siz kendinize, kendi halinize ağlayın. (Abdülkadir Geylâni) Ölümü hatırlamak kalbi temizler, insanı dünyaya ve dünyadakilere bağlanmak felaketinden kurtarır. (Abdülkadir Geylâni) Ölüm büyük bir olaydır, büyük bir tehlikedir. İnsanlar bunu bilmiyorlar. (İmam Gazali) İki şeyi asla unutma: Allah'ı ve ölümü; İki şeyi de unut: Yaptığın iyiliği, gördüğün kötülüğü. (Lokman Hekim) Sizi mezarda takip etmeyecek olan her şeyle alakanızı kesiniz. (Mevlânâ Alâuddin) ÖMÜR Ömrünü faydasız ve boş şeylerle geçiren, tarlaya tohum etmek vaktini kaçırır, hasat zamanı geldiğinde pişman olur. (Hz. Ebû Bekir) RIZIK Rızkın Allah Teâlâ'dan olduğuna inanan kimse, zengin olunca sevinmez, fakirleşince üzülmez. (Hâtem-i Esam) RİYA (GÖSTERİŞ) - RİYÂKAR Bir kimse yaptığı hayırların ve iyi işlerin bilinmesinden ve konuşulmasından hoşlanıyorsa Allah'a şirk koşmuş olur. (Ahmed ibni Ebûl-Havârî) Riyakâr, memnun ettiğin zaman, seni sende bulunmayan vasıflarla anan; darılttığın zaman yine seni sende bulunmayan kötülüklerle anıp anlatandır. (İmam Şafii) Doğruluk, yaptığını Allah için yapmaktır; halk için yapmak ise riyadır. (Ebû'-l-Hasen Harakânî)
ŞEHVET Cenneti arzulayan bir kimse, mutlaka dünyada şehvetlerinden fedakarlık etmelidir. (Hz. Ali) Şehvet şeytanın yularıdır. Bu yuları şeytana kaptıran ona kul olur. (Ebû Bekir Kettâni) Organlarını şehvetlerle razı eden bir kimse, kalbine pişmanlık ağacını diktiğini bilmelidir. (Ebû Yahya el-Verrak) İnsanların en zayıfı, şehvete esir ve nefsine oyuncak olandır. (İbrahim bin Davud Rıkkî) ŞEKİL ÖNEMLİ DEĞİLDİR Bir adamın şöhretine, görünüşüne bakmayın. Bir kimsenin namaz ve niyazına aldanmayın. Ancak aklına ve doğruluğuna bakınız. (Hz. Ömer) ŞERİAT Kıyamette şeriatten sorulur. Ebedi hayata giriş ve azaptan kurtuluş, şeriatın yerine getirilmesine bağlıdır. (İmam Rabbani) Şeriat üç bölümdür: İlim, amel, ihlâs. Bunlardan herbiri yerine getirilmedikçe şeriat gerçekleşemez. (İmam Rabbani) Şeriat muma benzer, yol gösterir. Fakat mumu ele almakla yol aşılmış olmaz. Yola koyulmak gerekir. Yola koyuldun mu bu gidişin adı tarikattır. Maksadına ulaştın mı o da hakikat. (Mevlânâ) Pergel gibi bir ayağımızla şeriat üzerinde sabitken diğeriyle yetmiş iki milleti dolaşırız. (Mevlânâ) ŞÖHRET Zillete düş, fakat şöhret isteme. Başkaları seni söylesinler diye yükselmeye çalışma. (Hz. Ali) Bir kişi tanımıyorum ki, tanınmasını sevsin de bu yüzden dini gidip rezil olmasın. (Bişr-i Hafi) İnsanoğlu üç perdeyi gönlünden gidermeyince ona Allah yolu açılmaz: Dünyayı mülk olarak verseler sevenmemek, dünya kendisinin olsa da elinden alsalar yerinmemek; şöhretten ve övülmekten hoşnut olmamak. (İbrahim Edhem) ŞÜKÜR Şükür, nimetlerin süsüdür. (Hz. Ali) Allah'ın verdiği nimeti, O'nun razı olduğu yerde harcamakla şükür, razı olmadığı yerde harcamak nankörlüktür. (İmam Gazali) Allah'ın ihsan ettiği nimetlerle O'na isyan etmemek, o nimetleri haram olan yerde asla kullanmamak şükürdür. (Cüneyd-i Bağdâdî) Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. (İmam Şibli) TAMAH (HIRS) Şarap, tamahkarlık kadar aklı baştan alamaz. (Hz. Ömer) Tamahta zillet (aşağılık duruma düşmek) vardır. (Hz. Ali)
TEDBİR İşten evvel tedbir, pişmanlığa yer bırakmaz. (Hz. Ali) İtaat ve ibadetle iş bitmez. Söz söylemekte, etrafa bakmakta, yemek yemekte fevkalade ihtiyatlı olmak lazımdır. (Mevlânâ Alâuddin) TEMBELLİK İnsanı vaktinten önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir. (Hz. Ali) Dört şey bedbahtlık işaretidir: Câhillik, tembellik, kimsesizlik, nâkeslik (kimseye iyiliği dokunmamak) (Feridüddin Attar) TEMİZLİK-SAĞLIK-HASTALIK Oburlukla sağlık bir arada bulunmaz. (Hz. Ali) Elden gitmeden iki şeyin değerini anlamak zordur. Bunlar, sağlık ve gençliktir. (Hz. Ali) Dört şeyi küçümsemeyin: Düşmanı, ateşi, hastalığı, az bile olsa ilmi. (Feridüddin Attar) Hastaya durumu sorulduğunda, önce halini hayırla anıp sonra derdini anlatırsa halinden şikayet etmiş sayılmaz. (İbrahim en-Nehaî) Cümle hastalıkların aslı çok yemektir. (Hamdun Kassar) TERBİYE Halkı hakka davet eden, canavar terbiyecisi gibi olmalıdır, canavar terbiyecisi nasıl hayanın huyunu ve yeteneğini bilip on göre davranırsa hak davetçisi de aynı şekilde davranmalıdır. (Ali Râmitenî) TEVEKKÜL Tevekkül, olan şey ile yetinmek, olmayan şeye razı olmaktır. Hakiki mânâda tevekkül, Allah'tan başkasından korkmamak, O'ndan başkasına güvenmemektir. (Fudayl bin İyaz) Cenâb-ı Hakkın kapısından kovduğu kimse her kapıya koşar; fakat O, bir kimseyi kendi kapısına çağırırsa onu kimsenin kapısına bırakmaz. (Şeyh Sâdî) TÖVBE Günah işlemekten kaçınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer) Tövbe edenlerle beraber oturun, çünkü onların kalbleri yumuşak olur. (Hz. Ömer) Kim ki başından geçen bir günahı hatırlar ve bu nedenle kalbi acı duyarsa, Allah katındaki kitapta o günah ondan silinmiş olur. (Abdullah bin Ömer) Bina için toprak, yaşamak için gıda neyse, melekut aleminde yükselmek için de tövbe odur. (Şahabeddin Sühreverdi) TUTUMLULUK (İKTİSAT)
TUTUMLULUK (İKTİSAT) Tutumluluk, az şeyi çoğaltır; israf, çok şeyi azaltır. (Hz. Ali) İyi kullanılan az mal, kötü kullanılan çok maldan daha ziyade dayanır. (Hz. Ali) Allah'ın rahmetinden ümitsiz olmak, günahkar olmaktan daha tehlikelidir. (Hz. Ali) Mümin kulun korku ve ümidi aynı olmalıdır, tartılacak olsa eşit gelmelidir. (Tavus bin Keysan) Mümin günah korkusu ile ümit arasında iki arslan arasındaki tilki gibi olmalıdır. (Yahya bin Muaz) Üç şey insanı ibadet ve itaate sevkeder: Korku, ümit ve sevgi. Üç şey de insanı günaha sevkeder: Kibir, hırs ve haset. (Hatem-i Esam) Mümin, yalnız Allah'tan ümit eder, münafık ise Allah'tan başka herkesten ümit eder. (Hatem-i Esam) Dört şey kafirliğe sebep olabilir: Gıybet etmek, haset etmek, haram mal devşirmek, Allah'ın rahmetinden ümit kesmek. (Süfyan-ı Sevri) YALAN Doğruluk ile yalancılık kalbte şiddetli bir kavgaya tutuşurlar. Birisi diğerini kalbten kovuncaya kadar kavgaları devam eder. (Malik bin Dinar)
ZAMAN Üç şey Allah'ın azabını gerektirir: 1- Oyun ve eğlence ile boşuna vakit geçirmek, 2- Başkalarıyla alay etmek, 3- İnsanların arkasından konuşmak. (Seriyy'üs-Sakati) ZENGİN-ZENGİNLİK Zenginlik, gurbeti vatan; yoksulluk vatanı gurbet yapar. (Hz. Ali) Beş şey, beş nevi insanda şiddetle kötülenmeye layıktır: Âlimlerde fücur, hakimlerde hırs, kadınlarda hayasızlık, ihtiyarlarda zina, zenginlerde cimrilik. (Hz. Ali) Bir kimse zenginlerle beraber olmayı, fakirlerle beraber olmaya tercih ederse, Allah onu kalb ölümü hastalığına müptela kılar. (Ebû Osman Mağribi) Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin cennete girmesinden daha kolaydır. (Vehb ibn-i Münebbih) Büyüklenen zenginden çekin, zira lağım doldukça daha pis kokar. (Nâsır-ı Husrev) Zenginlerden kendini sakın. Kalbini ne zaman onlara bağlar, ne zaman onlardan birşey beklemeye kalkarsan, Allah'tan başka rabler edinmiş olursun. (Şakik Belhi) Zenginlerin karşısında izzet tavrı takınmak tevâzu sayılır. Fakirlerin yanında gösterilecek zillet hali ise bir şereftir. (Hayır Nisaburi) Allah'a yemin ederim ki, parayı aziz eden bir kimseyi Allah zelil eder. (Hasan Basri) Ne kadar zengin olsan yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan alabileceği kadar alır, gerisi kalır. (Mevlânâ) Zillet bakımından insanların en ileri olanı zenginlere yaltaklanan veya ona tevazu gösteren fakirdir. İzzet bakımından insanların en iyisi ise fakirlere karşı alçakgönüllü olan zengindir. (Muhammed ibn-i İsmail Mağribi)
Zikir, bir kazmadır, onunla gönüllerdeki yabancı duygu dikenleri temizlenir. (Ubeydullah Ahrar) Kalb uyanıklığının belirtisi, Allah'ı zikrettiğin zaman Allah'ın da seni andığını duymandır. (Ebûl-Hasen Harakâni) ZULÜM-ZÂLİM Zulüm, vefâsızlık ve hile kimde bulunursa zararı yine kendine dokunur. (Hz. Ebû Bekir) Memleketler, mülk ve saltanat, küfür üzerine durabilir de zulüm üzerinde durumaz. (İmam Maverdi) Sultanların ve devlet adamlarının bozulması zulüm ile, âlimlerin bozulması tamahkarlık ile, fakirlerin bozulması ise riya ile olur. (Ebû Bekir Varrak) Haksızlık karşısında eğilmeyiniz. Zira hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz. (Hz. Ali) Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem!;Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem! (Mehmed Akif)
ZÜHD-ZÂHİD Kul ile Allah arasında dört deniz vardır. Kul bu denizleri geçmeyince Allah'a ulaşamaz. İlk deniz dünyadır, onun gemisi zühddür; ikincisi, halktır, Onun gemisi uzlettir; üçüncüsü nefistir, onun gemisi dileğini reddetmektir; dördüncüsü İblis (şeytan)tir, onun gemisi kendisini düşman bellemektir. (Cüneyd Bağdâdî) Zahid o kimsedir ki, eline hiç birşey geçmese bile gönlü hoş olur ve rızık dolayısıyla endişe etmez. (Ebû Bekir Kettânî) Akıllının dünyayı talebi, cahilin onu terkinden zühde daha yakındır. (Yahya bin Muaz) Zühd, elleri mal ve mülkten, kalbleri mal ve mülk isteğinden uzak tutmaktır. (Cüneyd-i Bağdâdi) Zahidlik helale karşı olur; harama gelince o bir ateştir. Ona ancak ölüler el uzatır. (Ömer ibn-i Abdülaziz)
Hangi şerif,hangi alim,hangi fazıl olursa olsun,mutlaka bir ayıbı vardır.Ama öyleleri vardır ki,ayıplarını anlatmak doğru olmaz.Bir kimsenin fazilet tarafı,eksik tarafından çok olursa,eksiği fazileti için bağışlanır. Said Bin Müseyyib.evliyalar ansiklopedisi
Alemi islam içinde mühim ve inkılapvari bir bir iş görmek,islamiyetin kaidelerine bağlılık ile olabilir,başka olamaz,hem olmamış;olmuş ise de,çabuk ölüp sönmüş. Said Nursi Evliyalar Ansiklopedisi.
Al kaşağıyı gir ahıra yağırı (yarası)olan gocunsun. Bir mesele üzerine söylenecek doğrular çekinmeden söylenmelidir.Bir aksaklığı gidermek,bir yolsuzluğu soruşturmak,bir haksızlığın önüne geçmek için ne gerekliyse o yapılmalıdır.Bu sırada kabahatli olanlar telaşlanacak tedirginlik duyacak veya alınacaklardır. Açıklamalı Atasözleri Sözlüğü
Allah doğruların yardımcısıdır.. Cenab-ı Hak kitapları ve peygamberleri vasıtası ile insanlara doğru yolu göstermiştir.O nun istediklerini yapan,haram kıldığı şeylerden sakınan,doğruluktan ayrılmayan,yalan söylemeyen herkişi başarıya koşar zarara uğramaz.kötülük görmez.
Fedakarlık Sözleri, Fedakarlık Sözleri Yeni, Fedakarlık Sözleri Kısa, Fedakarlık Sözleri Facebook, Fedakarlık Sözleri Twitter, En Güzel Fedakarlık Sözleri, Yeni Fedakarlık Sözleri;
Sevmediğim yoIIarı hep sevdikIerim için yürüdüm.
Eğer iki insan her konuda anIaşıyorsa; emin oIabiIirsiniz ki düşünen yaInızca bir tanesidir.
İçim o kadar karanIık ki senin kayboImandan korkuyorum.
DeIiIer gibi aşık oIduğun kişiyi tamamen kaybetmemek için ‘arkadaş’ kaImaya çaIışmak geImiş geçmiş en büyük acıdır.
Uğrunda fedakarIık yapmayacağın kimseyi, yüreğinde taşıyıpta, boşuna yük etme kendine.
Ne yaşamak nefes aImaktır, nede öImek nefessiz kaImaktır. Yaşamak seni hak eden birine yaşamını feda etmektir.
Birini gerçekten sevdiğini iddia ediyorsan, her türIü fedakarIığı göze aImışsın demektir. Kendinden vazgeçmeyi biIe.
Dünyada her şeyin bir tartısı vardır; Sevginin tartısı da fedakarIıktır. FedakarIık yapmayanın sevgisi de paIavradır.
Ne cenazene GeIirim, ne de sen cenazeme GeI sevgiIim! Çünkü aynı gün öImek ümidiyIe seviyorum BeN SeNi!
Hayatın Her BöIümünde Fedakar OImak için fırsatIar çıkıcaktır karşınıza iyi değerIendirin.
Büyük fedakarIıkIara katIanabiImek için büyük avuntuIar buImak gerekir. Bertrand RusseII
insanı insandan ayıran özeIIikIerden biride fedakarIıktır.
Efendi adam, kendisinden çok şey, başkaIarından az şey bekIer. Konfüçyüs
Her binanın bir temeli var, İslam binasının temeli de güzel ahlâktır. Abdullah bin Abbas Ahlâksızlık, ahlâkın var oluş nedenidir. Anatole France Ahlâk, insanla beraber ve onun içinde doğar. Anatole France Bir insan için Allah'ın en büyük ihsanı iyi ahlâktır. Güzel bir yüz ya da nazlı bir davranış bile, kalp kötüyse fena ahlâkı gizleyemez. Andre Maurois Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder. Bernard Shaw Erkeğin de kadının da terbiyesi, birbirleriyle tartıştıkları zaman belli olur. Bernard Shaw Lafazanlığın ve gösteriş düşkünlüğünün, ahlâkla bir arada bulunması nadirdir. Confucius
Ahlâk ve üçkağıtçılık, terazinin iki ayrı kefesinde yer alır; biri çıkarsa biri iner. Eflatun Ahlâk da sanatta olduğu gibi hiç konuşulmaz; ancak yaşanır. Ernest Renan Ahlâk, cemiyetin temelidir. François Rene de Chateaubriand En kötü düşmanlarımız cahil ve basit insanlar değil, okumuş ve ahlâkları bozuk olanlardır. Graham Greene Üstünlüğün en büyüğü, güzel ahlâktır. Hz. Ali (r.a.) Yoldaşların en iyisi güzel ahlâktır, arkadaşların en iyisi akıldır, edeb ve terbiye, en iyi mirastır ve kendini beğenmekten daha büyük gerilik ve cahillik olamaz. Hz. Ali (r.a.) İnsanlarla iyi geçin, güzel ahlâk ile muhatap ol. Hz. Muhammed (sav.) İktisat geçimin, güzel ahlâk da dinin yarısıdır.
Hz. Muhammed (sav.) Kıyamet günü, bana en sevgili ve en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olanınızdır. Hz. Muhammed (sav.) Ahlâk güzelliği, beden güzelliğinden daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hz. Ömer (r.a.) Kişinin büyüklüğü takvası ile, üstünlüğü dindarlığı ile ve şahsiyeti de güzel ahlâkıyladır. Hz. Ömer (r.a.) Güzel ahlâk, en güzel bir dosttur. Hz. Ömer (r.a.) Ahlâk, tam olarak bize nasıl mutlu olacağımızı gösteren bir doktrin değildir; fakat o bize kendimizin mutluluğa, nasıl layık olabileceğimizi öğretir. Immanuel Kant Ahlâkı kötü insanlarla, sohbet etme ki günah işlemeye meyletmeyesin. İmam-ı Azam Ahlâk; insan nefsinde yerleşen öyle bir melekedir ki fiiller, hiçbir fikri zorlama olmaksızın, düşünüp taşınmadan bu meleke sayesinde kolaylık ve rahatlıkla ortaya çıkar. İmam-ı Gazali Ahlâklı insan basit ve dürüsttür, kişisel gururu yoktur.
Lao Tzu Sakın ahlâk kurallarını çiğnemeyin; çünkü öcünü çabuk alır. Lev Tolstoy Başkalarının terbiyesizliğine karşı en emin silah, bir insanın kendi terbiyesidir. Lord Chesterfield Yüz kızartıcı şeyler, halkın genelince tasvip edildiğinde, artık yüz kızartıcı olmazlar. M. T. Cicero Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler. M. T. Cicero Ahlâk konusunda en önemli dersler, kitaplardan değil yaşanan deneyimlerden alınır. Mark Twain Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelerle, güzel binalara ve milli gelirine değil, o insanların ahlâki değerlerine bağlıdır. Martin Luther King Bütün cihanı araştırdım, güzel ahlâktan daha üstün bir liyakat bulamadım. Mevlana
Mevlana Ahlâk olmayan yerde, kanun bir şey yapamaz. Napoleon Bonaparte Terbiye sınırlarından dışarıya çıkan, bir daha içeri giremez. Terbiyeyi kaybetmemeye bakmalı. Nicolas Boileau Biliyor musunuz, benim eserlerime Avrupalılar neden ahlâksız diyorlar; çünkü onların ahlâkını, olduğu gibi ortaya koyuyorum. Oscar Wilde İnsanlık, dini doktrinden tamamen müstakil bir ahlâk sistemi, kurmaya muvaffak olamadı. Socrates Kültürlü insanların ahlâk çıkmazlarında yardımcı olmak, kültürsüzlere yardımcı olmaktan daha güçtür. Wolfgang Van Goethe Ahlâkın ana temeli iyi niyettir ki o da tabiatı gereği, yalnızca doğruya yönelik olabilir. Wolfgang Van Goethe
Devletler, kendilerinden başka hakim ve menfaatlerinden gayri kanun tanımazlar, Albert Sorel Kendi gözlemlerimiz bize, her devletin iyi bir amaçla kurulmuş bir topluluk olduğunu söyler. Aristoteles Devletin görevi, vatandaşlarının güvenlik içinde fikir ve bedenen yeteneklerini geliştirmesini, akıl ve idrakinden faydalanmasını sağlamak olmalıdır; çünkü devletin hakiki gayesi hürriyettir. B. Spinoza Kanun, nizam ve asayiş, devletlerin vasıflarını ölçecek üç temel unsurdur. Charles de Montesquieu Devletler insanlar gibidir, onlar da insan karakterinden meydana gelirler. Eflatun Genç bir devlette ordu, orta yaşlıda bilgi, sonraları da bir müddet için her ikisi birden, yaşlanmaya yüz tutmuş bir devlette de sanayi ve ticaret inkişaf gösterir. Francis Bacon Bir devlette, kurnazların akıllı kimseler diye geçinmesi kadar, zararlı hiçbir şey yoktur. Francis Bacon
Büyük devletlerin hükümetleri, insanlarını kendine bağlamak, onları korkutmak ve diledikleri işe sürmek için iki yola başvururlar: Biri kaba bir yol ordu, öteki daha zekice bir yol okul. Friedrich Nietzsche En iyi devleti ben nesinden mi tanırım, namuslu kadını sen nesinden tanıyorsan, ikisi de dile düşmezler. Friedrich Schiller Bir memleket halkının sağlığı, hakikatte bir devletin dayandığı bütün mutluluk ve gücün temelidir. George Sand Devlet efendi değil, hizmetkar olmalıdır. Harry Truman Devlet şekilleri ve hükümetler, birer vasıtadan başka bir şey değildirler. Heinrich Heine Bir devletin devamı ve bekası, adaletle mümkün olur. Hz. Ali (r.a.) Devlette olduğu gibi, insanda da en kötü hastalık, kafadan başlayandır. I. Pliny
Bir devletin değeri, onu meydana getiren kişilerin değerine eşittir. John Stuart Mill Bir devleti kurmak için bin sene ister, yıkmak için ise bir saat kafidir. Lord Byron Devlet için gençliğin eğitim ve öğretimi ile uğraşmaktan, daha büyük ve daha kutsal bir hizmet düşünülemez. M. T. Cicero En büyük devletler, gençler tarafından yıkıma sürüklenmiş, ihtiyarlar tarafından kurtarılmış ve kalkındırılmıştır. M. T. Cicero Bir devleti güçlü kılan şey genel iyiliktir, yoksa özel çıkarlar değil. Nicola Machiavelli Ülke yönetmesini gerçekten bilenler, büyükleri hayal kırıklığına düşürmeden, küçükleri mutlu etmeyi başarırlar. Nicola Machiavelli Bütün devletlerin başlıca temeli, kanunlar ve güçlü silahlar olmalıdır. Nicola Machiavelli
Devlet büyüklerinin ilk dikkat edeceği hususiyet, yakınlarının yanlış tasvir edeceği, yanlış anlatacağı dünyaya inanmamaktır. Otto von Bismarck Büyük bir devlet, parti görüşlerine göre idare olunmaz. Otto von Bismarck Devletler insanlar gibidir; büyürler, olgunlaşırlar, yaşlanırlar ve ölürler. Savage Landor Korkuya yer vermeyen bir devlette, kanunlar hiçbir zaman gerekli saygıyı görmezler. Sophokles Devlet arabasında; hükümdar arabayı idare eder, memurlar arabanın atlarıdır ve tekerlekler de halkı teşkil eder. Teng Hai Dse Bir devlette de her şey yürütme gücüne bağlıdır, yasama gücü ne kadar akıllı olursa olsun, yürütme gücü kudretli değilse devlete hiçbir yararı olmaz. Wolfgang Van Goethe Devletin en büyük ihtiyacı, cesur bir bakıştır.
Devletin en büyük ihtiyacı, cesur bir bakıştır. Wolfgang Van Goethe Devletleri yıkan bütün hatanın altında, nice gururun gafleti yatar. Yavuz Sultan Selim
Devlet İle İlgili En Güzel Özlü Sözler güzel sözler Devlet yararlı olanı yapmak için vardır, birey ise güzel olanı. (özlügüzelsözler.com - 19408) güzel sözler Devlet, halktan mucize beklememeli dir. O halkı kendisine uydurmak için yasalara boyun eğmeyi öğretecektir. (özlügüzelsözler.com - 5050) güzel sözler Rica ile acınma, dilenmekle bir ulus ve devletin onuru bağımsızlığı kurtarılamaz. (özlügüzelsözler.com - 19349)
Her şey de, en büyük gördüğümüzü devletleştiririz. (özlügüzelsözler.com - 5062) güzel sözler Nasıl her tarafında gözü olan bir vücut ucube sayılırsa, bütün vatandaşlara bilgin olan bir devlet de öyle bir ucube sayılır. (özlügüzelsözler.com - 5066) güzel sözler Devletler kendilerinden başka hakim ve menfaatlerinden gayri kanun tanımazlar. (özlügüzelsözler.com - 5054) güzel sözler Avrupa, bir çok devletlerden meydana gelmiş bir tek devlettir. (özlügüzelsözler.com - 5043) güzel sözler Devlet; en üstün hayır, en üstün kemal ve en yüksek mutluluğa kendisi ile ulaşılan, kendi kendine yeten bir birliktir. (özlügüzelsözler.com - 5049) güzel sözler Devlet ne denli bozulmuşsa, kanunların sayısı da o denli çoktur. (özlügüzelsözler.com - 5051) güzel sözler Karşıt düşünceye yer vermeyen devlet; düşünceye, dolayısıyla insana değer vermiyor demektir. (özlügüzelsözler.com - 5063) güzel sözler Bütün ülkeler Allah’ın ülkeleri, kullar da Allah’ın kullarıdır. Öyle ise neresi daha iyi işine geliyorsa, orada otur. (özlügüzelsözler.com - 5046) güzel sözler Devlette olduğu gibi, insanda da en kötü hastalık; kafadan başlayandır. (özlügüzelsözler.com - 5058)
güzel sözler Devletler,insanlar gibidir; büyürler, olgunlaşırlar,yaşlanırlar ve ölürler. (özlügüzelsözler.com - 5056) güzel sözler En büyük devletler; gençler tarafından yıkıma sürüklenmiş, ihtiyarlar tarafından kurtarılmış ve kalkındırılmıştır. (özlügüzelsözler.com - 5060) güzel sözler Küçük toprak sahipleri, devletin en değerli parçalarıdır. (özlügüzelsözler.com - 5064)
Her şey de, en büyük gördüğümüzü devletleştiririz. (özlügüzelsözler.com - 5062) güzel sözler Bütün devletler, hazımsızlıktan ölürler. (özlügüzelsözler.com - 5045) güzel sözler Devletlerin sarsılmayan temellerini, adalet teşkil eder. (özlügüzelsözler.com - 5057)
Devlette olduğu gibi, insanda da en kötü hastalık; kafadan başlayandır. (özlügüzelsözler.com - 5058) güzel sözler Devletler,insanlar gibidir; büyürler, olgunlaşırlar,yaşlanırlar ve ölürler. (özlügüzelsözler.com - 5056) güzel sözler Devletler kendilerinden başka hakim ve menfaatlerinden gayri kanun tanımazlar. (özlügüzelsözler.com - 5054) güzel sözler En iyi devleti ben nesinden mi tanırım? Namuslu kadını sen nesinden tanıyorsan, inan bana; ikisi de dile düşmezler, dostum! (özlügüzelsözler.com - 5061) güzel sözler Düşünce açıklamaları ile mücadeleye kalkan devletin, demokraside yeri olmaz. (özlügüzelsözler.com - 5059) güzel sözler Devletin en büyük ihtiyacı, cesur bir baştır. (özlügüzelsözler.com - 5053) güzel sözler Karşıt düşünceye yer vermeyen devlet; düşünceye, dolayısıyla insana değer vermiyor demektir. (özlügüzelsözler.com - 5063) güzel sözler Bir devlet; yaşayan ve kendine karşı çıkanı ne kadar koruyabilirse, o kadar güçlüdür. (özlügüzelsözler.com - 5044)
Ve'l Asr Halikın na-mütenahi adı var,en başı "Hak". Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak! Hani Ashab-ı kiram ayrılalım derlerken Mutlaka Sure-i Ve'l Asr'ı okurmuş bu neden? Derken Efendim sy.181.cilt.1.
Çünkü meknun o büyük Surede esrar-ı felah Başta iman-ı hakiki geliyor sonra salah, Sonra hak sonra sebat:İşte kuzum insanlık. Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık. Mehmed Akif
İlim ganimettir. Sukut kurtuluştur. Halktan bir şey ummamak rahatliktir. Zuhd,dunyaya duşkun olmamak afiyettir. Bir goz açip kapayacak kadar Allahu Tealayi unutmak,O'nun verdiği emanete hiyanettir. Ebu midyen Mağribi.
Malik ibni Enes (Radıyallahu Anhuma),Rabia (Radıyallahu Anh)ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:Allah-u Teala,Kur'an-ı Kerim'i indirdi,onda Sünnet'e de yer bıraktı.Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise Sünnet'i meşru ederken,onda ictihada bir mahal bıraktı.(İbni Ebi Hatim,No:8121,5/1424) Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 12. sy.404.
Konuşunca Allahu Teala dan konuşanlar,amel edince Allah için amel edenler,bir şey isteyince de Allahü Teala dan isteyenler gerçek marifet sahipleridir. Evliyalar Ansiklopedisi cilt 6.sy.200.
Ketum: sır saklayan,her şeyi saklayan, ağzı sıkı. Ketumiyyet,bilhassa hükümet adamları için çok mühimdir ve elzemdir. Ahlak Desleri Ahmed Hamdi Akseki sy.241.
Ramazan ayı boyunca müminlere 5 vakit namaz, teravih ve teheccüd namazı ile yaklaşık 5 bin kadar secde etmeleri ihsan olunur. Böylece Allah’a kavuşmanın kesintisiz zevkini yaşarlar ve ümmet-i Muhammed arasında secdenin gönül birliği ile evrensel bir feyz akımı cereyan eder.
Şehr-i Ramazan Kuran’ı Kerim’de; “Secde et ve yaklaş.” (Alak 96, 19) ayetinin sırrını taşır. Hz. Mevlânâ; “Şu halde sen de hangi eşi dilersen yürü, onu al. Allah’ta mahvol, onun sıfatlarını kazan! Nur istersen nura istidat kazan; Allah’tan uzaklık istersen kendini gör, uzaklaş! Yok, eğer bu harap zindandan kurtulmaya bir yol istersen sevgiliden baş çekme, secde et de yaklaş!” buyuyor.
Kalb Allah’ın nuruna aşıktır. Secde Allah aşkının ispatıdır. Ramazan ayında kalp mutlak tatminine ulaşır, çünkü Allah’a olan aşk secdeyle sergilenir. Secdenin kudreti Ramazan ayının ruhuna ulaşır. Ramazan-ı şerifin hazinesi secdeye olan aşkı açığa çıkartır. Secdeye olan aşk Ramazan ayının nurunu ve aşkını ulvileştirir. Bu sebeple Ramazan ayında Allah Teâlâ müminlerin kalblerindeki Nur-i ve Aşk-ı Muhammedi’yi idrak etmeleri için fırsatlar verir. Ramazan ayında, secdenin aşkı hakikatin aşkıyla, tozun aşkı fakr’ın aşkıyla birleşir.
Secdede dünyayı dünyada reddetmek mümkündür. Dolayısıyla, secde yok olmanın hazzını verir. Dünyada buna benzer bir haz yoktur. Peygamber Efendimiz (sav); “...secde etmenin zevki için bu dünyada kalmak isterdim” sözüyle, yok olma sevgisinin verdiği hazzın yüceliğini vurgulamıştır. Oruç ile secde arasında bir bağlantı vardır. Bu ibadetlerin yüce kudreti dünyevî bağlantıları keser ve kalbimiz tertemiz olur. Böylece, oruç ve secde bizi Rabbimize yaklaştırır ve bizi mirâca çıkartır. Orucun itaat ateşiyle yanmış, muhabbetiyle arınmış bir gönül, orucun teslimiyet aşkıyla yıkanmış, ayrılık acısıyla kıvranmış, pişmanlık gözyaşlarıyla yıkanmış bir gönül, secde eder ve mirâca çıkar. Orada cennetin hazzını duyar; çünkü görmeye başlar. Allah’ın ilâhî Cemâl’ini müşahede eder ve “Göz aydınlığım bana namazda verilmiştir” buyuran Sevgili Efendimiz (s.a.v.)’in yaşadığı ilâhî hazları yaşar.
Kutsal Ramazan ayında Allah Teâlâ şeytanları bağlar, rahmet kapılarını açıp cehennemin kapılarını kapatır. Şeytanda aşk yoktu. Bu nedenle, Âdem (a.s.)’ın nurunu göremedi ve ona secde etmeyi reddetti. Şeytanın itaatsizliğinden dolayı mirâç kapısı ona kapandı. Allah’a baş kaldırması ilahi feyzi kesti. Dolayısıyla şeytan her türlü güzellikten, ihsandan, bereketten mahrum kalmış “ebter”dir. Melekler yaptığı için değil, şeytan yapmadığı için secde, en büyük feyz kaynağı olmuştur. Bu nedenle müminlerin Ramazan ayı boyunca secdeden aldıkları zevk ve muhabbetullah oldukça ziyadeleşir.
Hz. Mevlânâ şöyle buyuyor; “O cihetten başı zemin üzerine koyarım; ta ki yevm-i dinde benim şâhidim olsun.”
En yüce ihsan, müminin mirâcı olan namazda secde edebilmektir.
İNSANIN ALLAH’A GÖSTEREBİLECEĞİ EN YÜCE AŞK, SECDEDİR
Secde, Allah’la sevgi dolu bir şekilde bir araya gelmenin, O’nun kulu olmanın ve O’na teslim olmanın sembolüdür. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bizzat kendisinin bir yansımasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allah’la kurbiyetin en kâmil zuhuru idi. Hakîkî bir mahviyet halinde sırrı, Rabbine daima secde halinde bulunurdu. Zira O (s.a.v.) kesintisiz bir müşahede halindeyken, ilâhî rahmet tecellisinin tatlı kurbiyyet kokusunu içine çekiyordu. Ali b. Ebu Talib (k.v.) buyuruyor; “Fahr-i Kainat Efendimiz namaz kılarken secdeye vardığı zaman ise; “Allah’ım senin için secde ettim, Sana inandım, kendimi sana adadım. Yüzümü onu yaratana, güzelce yerleştirip duyma ve görme kabiliyeti verenin huzuruna koydum. Büyük olan Rabbim ve en yüce olan Rabbim her türlü kusurdan uzaktır.”
Secde insanın Allah’a gösterebileceği en yüce aşk ifadesidir. Secde, cehaletten arındırır böylece İslam dini kemale erer. Dolayısıyla, secde, bize ahireti bu dünyada yaşatır.
İnsan secde edilen varlıktır. Dolaysıyla, bu üstün varlığın secde etmesi, Allah aşkının en büyük ifadesidir. Mevlânâ Celaleddîn-i Rumi Hazretleri; “Bir kimse Allah’ın nuruna mazhar olunca onun Allah tarafından seçilmişliğine melekler tarafından secde edilir.“ buyurmaktadır.
SECDE BİZE NELER ANLATIR?
Secde varlık nefesini ezmeyi ve Rasullah’ın ayağında toz olmayı temsil eder.
Secde ederken kişinin alnını yere koyması ise toprak tarafından yutulup, cüzî iradenin külli irâde içerisinde söndürülüşü, toprağın karnında yok oluşu gibidir.
Secde kişiyi fani, anlamsız, boş bir hayat yaşamaktan çekip, ebedî ve ilâhî kaynağa götürür, saadet-i baki ve Cemâl-i bakiyi tattırır.
Secde, dünyada cenneti yaşamaktır. Cenneti yaşamak ise manayı, güzellikleri, nuru, bereketi ve rahmeti yaşamaktır.
Secde mana aleminin anahtarıdır, insan varlığının özünü ortaya çıkartır. Kişi ‘yok’luktur, secde ile ‘var’lık bulur. Bu mânâ kişinin alnının secdeye değdiği noktada gizlidir.
Secdede alnımız yere değdiği zaman Allah’a olan ihtiyacımız ve bağlılığımız bütün bedenimizi sarar.
Secde, Kur’ân-ı Kerim’in “korku ve hüzün” âyetlerini hayata geçirmektir. (Ahkâf Sûresi, 13. âyet)
Secdede alnımızı can Veren toprağa koyuyoruz, bizi su ve topraktan Yaratan’a dönüyoruz. Hayatımızı, hayat Veren’e veriyoruz, yaratıldığımız elementimizin tabiatına dönüyoruz.
Secde O’na ait olduğunun, O’na bağlı olduğunun, O’na muhtaç olduğunun ifadesidir.
Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri bize secdenin sırrını ve kıymetini bir örnekle tasvir buyuruyor; “Acil ihtiyaç alnını, ikrar edilmiş çaresizlik toprağına dayamazsan ve hüzün gözyaşları göz bulutlarından sağanak halinde yağmazsa, zevk nebatların hayat bahçesinde yeşillenmez. İnsanlık bahçeleri maksadına hizmet için verimli bir halde yeşillenmez. Sabır dalları rıza yaprakları veyahut yakîn dostluğun hoş rayihalarını vermez, ne de seni ünse taşırlar.”
Hz. Rabiatü’l-Adeviye; “Cehennemi istihkak etmiş günahkâr müminlerin bedenleri ateşte yanacaktır. Sadece Allah’a secde etmiş organları ateşten etkilenmeyecektir. Bu yüzden namazı tüm içtenliğinizle kılın!” buyurmaktadır.
Açlık kişinin gıdası olduğu zaman, kişi secdeyle yok olma sevgisine eriştiği zaman, namaz kişinin gözünün nuru olduğu zaman, “Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.” (Maide, 119) âyetinin muhatabı olmaktan dolayı sonsuz güven, huzur ve mutluluğa kavuşur.
En büyük aşk eylemi secdedir. En büyük yolculuk hac ve hicrettir. En büyük dinamik sünnet Resûlullah’ın sünnetidir. En yüce iç yolculuk mirâçdır. Niyet hayattır. İnfak bir keyfiyettir. Secde bir ilham kaynağıdır. Namaz gözümüzün nurudur. Gönül orucu zevktir. Sünnet-i Resulullah muhabbettir.
Mübarek Ramazan ayında imtihanlarımızda sabırlı olmayı öğrenmeliyiz. Muhtaç ve zayıf kimselerle paylaşmayı, yükünü hafifletmeyi öğrenmeliyiz. Düşmanlar karşısında ferasetli, dostlarımıza irfanlı davranmayı öğrenmeliyiz ve ibadette muhabbetle yaklaşmayı öğrenmeliyiz.
KENZÜL ARŞ KADEH DUSI FAZİLETLERİ ARAPÇA LATİN TÜRKÇE OKUNUŞU MEALİ ANLAMI KENZÜL ARŞ KADEH DUASI OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim La ilahe illellahül melikül hakkul mübin. La ilahe illellahül hakemül adlül metin. Rabbüna ve rabbü abainel evvelin. La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin. La ilahe illellahü vehdehu la serike leh,lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyül la yemutü ebeden biyedihil hayru veileyhil masiru ve hüve ala küllü sey´in kadir. La ilahe illellahü şükran li ni´metih. La ilahe illellahü ikraren bi rububiyyetih. Ve sübhanellahi tenzihen li azametih.. Es´elükellahümme bi hakkismikel mektubi ala cenahı cibrile aleyke ya rab. Ve bihakkismikel mektubi ala cenahı mikaile aleyke ya rab. Ve bihakkismikel mektubi ala cebheti israfile aleyke ya rab: Ve bihakkismikel mektubi ala keffi azraile aleyke ya rab. Ve bi hakkismikellezi semmeyte bihi münkeran ve nekiran aleyke ya rab. Ve bihakkismike ve esrari ibadike aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi temme bihil islamü aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi telekkahü ademü lemma hebeta minel cenneti fe nadake fe lebbeyte düaehü aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi şitü aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi kavveyte bihi hameletel arşi aleyke ya rab. Ve bihakkismikelmektubi fittevrati vel incili vezzeburi vel fürkani aleyke ya rab. Ve bihakkismike ila münteha rahmetike ala ibadike aleyke ya rab. Ve bihakki temami kelamike aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi ibrahimü fecealtennara aleyhi berden ve selamen aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi ismailü fe necceytehü minezzebhi aleyke ya rab. Ve bihakkısmikellezi nadake bihi ishaku fe kadeyte hacetehu aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi hudü aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi deake bihi ya´kubü fe ra dedte aleyhi basarahu ve veledehu yusufe aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi davüdü fe cealtehü halifeten fil ardı ve elente lehül hadide fi yedihi aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi deake bihi süleymanü fe a´taytehül mülke fil ardı aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi eyyubü fe necceytehu minel gammillezi kane fihi aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi isebnü meryeme fe ahyeyte lehül mevta aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi musa lemma hatabeke aletturi aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadetke bihi asiyetümraetü fir´avne fe razaktehel cennete aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihi benu israile lemma cavezulbahra aleyke ya rab. Ve bihakkismikellezi nadake bihil hıdıru lemma meşa alel mai aleyke ya rab. Ve Bihakkismikellezi nadake bihi muhammedün sallallahü aleyhi ve selleme yevmel gari fe necceytehu aleyke ya rab. Inneke entel kerimül kebiru. Hasbünellahü ve ni´mel vekil. Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim. Ve sallallahü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi vesellem
Melik (kral), Hakk, Mübin Allah’tan başka ilah yoktur. Hakem, Adl ve Metin Allah’tan başka ilah yoktur. Bizim ve eski atalarımızın Rabbidir. Senden başka İlah yoktur. Sen arınıksındır. Ben zalimlerden oldum. Allah’tan başka ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Yönetim onundur. Övgüler onun içindir. Diriltir ve öldürür. O diridir ve ebediyen ölmez. Hayır onun kontrolündedir, dönüş onadır. Ve O her şeye gücü yetendir. Ve onunla yardım isteriz. İyilik yapmaya, kötülükten kaçmaya güç kuvvet sadece yüce ve her şeyi bilen Allah’tandır. Nimetlere şükür olarak, ondan başka ilah yoktur. Rabblığının ikrarı olarak, ondan başka ilah yoktur. Yüceliğini arındırmak için, Allah noksanlıklardan arınıktır. Ey Allahım! Ya Rabbi! “Cebrail’in kanadında yazılı ismin hürmetine, Mikail’in kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine, İsrafil’in alnında yazılı ismin hürmetine, Azrail’in avucunda yazılı ismin hürmetine, ve senin verdiğin Münker ve Nekir ismi hürmetine, ve kullarının sendeki sırları hürmetine, İslam’ı kendisiyle tamamladığın ismin hürmetine, ve Adem’in senden öğrenip cennetten indirildiği zaman kendisiyle sana seslendiği ve senin de kabul ettiğin ismin hürmetine, Şit’in sana seslendiği ismin hürmetine, arşı taşıyan melekleri kendisyle güçlendirdiğin ismin hürmetine, Tevrat’ta, İncil’de, Zebur!da ve Furkan’da yazılı ismin hürmetine, kullarına rahmetini sonsuza kadar ulaştırdığın ismin hürmetine, sözlerin tamamı hürmetine, İbrahim ateşe atıldığında hangi isminle sana seslendi de ateş soğuk ve selamet olduysa işte o ismin hürmetine, İsmail kesilirken hangi isminle seslendi de onu kesilmekten kurtardıysan işte o ismin hürmetine, İshak hangi isminle sana yalvardı da sen onun ihtiyaçlarını karşıladıysan işte o ismin hürmetine, Hud hangi isminle sana seslendiyse işte o ismin hürmetine, Yakup sana hangi isminle dua etti de sen onun gözlerini ve çocuklarını ona geri verdiysen işte o ismin hürmetine, Davut hangi isminle sana seslendi de sen onu yeryüzüne halife yaptıysan ve demiri onun elinde yumuşattıysan işte o ismin hürmetine, Süleyman hangi isminle sana dua etti de sen onu yeryüzüne kral yaptıysan işte o ismin hürmetine, Eyyüb hangi isminle sana seslendi de sen onu içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtardıysan işte o ismin hürmetine, Meryem oğlu İsa hangi isminle sana seslenip de onunla ölüyü dirilttiysen işte o ismin hürmetine, Musa hangi isminle sana seslendi de sen ona Tur’da hitap ettiysen işte o ismin hürmetine Firavunun karısı Asiye sana hangi isminle seslendi de sen onu cennette rızıklandırdıysan işte o ismin hürmetine, israiloğulları sana hangi isminle seslendiler de denizi geçirdiysen işte o ismin hürmetine, Hızır hangi isminle seslendi de onu suda yürüttüysen işte o ismin hürmetine, Muhammed SAV sana mağarada hangi isminle seslendi de sen onu kurtardıysan işte o ismin hürmetine” senden istiyorum. Hiç şüphesiz sen cömertsin, büyüksün. Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. İyilik yapmaya da kötülükten kaçmaya da güç kuvvet sadece yüce ve büyük Allah’tandır.! Ve sallallahü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi vesellem
FAZİLETLERİ Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v)den rivayet edilmiştir.Şöyle buyuruyor…… Cebrail(AS) bana dediki: “Ey Muhammed,kim ömründe bir kere bu duayı okursa,Allah´u Teala onu,kıyamet gününde yüzü ayın ondördü gibi parlak haşreder. “ Hatta bütün insanlar onu,bir peygamber veya melek sanırlar. Ben ve sen onun kabrinin üzerinde dururuz. Ona hesapsız ve azapsız,üzerine binip Cennete girmesi için Cennetten bir Burak getirilir. Sırat köprüsünden şimşek gibi geçer. Onun günahı denizlerden suyundan,yağmurların damlasından,ağaçların yapraklarından,kumların adedinden,taşlardan daha fazla olsa bile,kendisine kabul olunmuş(nafile)hac ve bin umre sevabı yazar. Korkan kimse olursa,Allah onu korktuğundan emin kılar. Susayan kimse okursa,Allah onun susuzluğunu giderir. Aç olan okursa,giyindirir,hasta okursa şifa verir,hastanın üzerine okunursa,hastalığından kurtulur,dünya veya uhrevi ihtiyaçlarından okursa Allah istediğini verir. Bir düşmandan veya sultandan korktuğu için okursa,Allah onların şerrinden korur ve Allah´ın mahlukatından gelecek olan tüm zarar ve eziyetleri kendisine ulaşmasını engeller. Borçlu olan okursa,Allah onu,borcunu ödemeye muvaffak kılar,hiçbir kimseye muhtaç olmaz. Eğer onu hasta olan yazan üzerinde taşırsa iyileşir. Kadın taşırsa kocası ona ikram eder. Cinden,insden ve şeytandan,sancı ve hastalıklardan emin olur. Kayıp ise ailesine sağ,salim kavuşur: Bu duayı okuyan için cin, melek istiğfar ederler. Ömrü bereketli olur. Kim beş defa bu duayı okursa Peygamber Aleyhisselamı rüyasında görür Kim ki Fatiha’yı,İhlas Suresi’ni,Kafirun ve Felak ve Nas Suresi’ni üç kere okuyup sonra da bu duayı okursa Allah onu karşılaştığı bütün varlıkların şerrinden korur ve her türlü hastalıktan,her zalimin şerrinden onu emin kılar ve bütün isteklerini verir.Kim ki okuduğu gibi onu yazıp üzerinde taşırsa ve kim ki başının altına koyup uyursa Allahü Teala o kimsenin malından çalınanı ve evinden kaçanı geri iade eder.Akan suya okursa su durur yahut yanan ateşe okursa ateş söner.Dağ üzerine okursa dağ paramparça olur.Kim ki iki rekat namaz kılıp her rekatında Fatiha ve bir de İhlas okuyup selam verdikten sonra bu duayı okursa dünya ve ahirete ait ne isterse tüm istediklerine nail olur.Bu duanın fazileti sayılamayacak kadar çoktur.(Nevadir-i Kaylubi’den )
Hak,adalet manasına gelir."Hak yerini buldu"denilmesi gibi.Bu cihetle adalet sahiplerine "ehli hak"denir.Bu manada "hakkaniyet"tabiri de müstameldir. "Hak;vacip ve lazım olmak manasına gelir."şöyle yapılması bir haktır"denilir ki,bir vecibedir demek olur. Hukukı İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu cilt 1. sy. 12.
İslamcilara göre Osmanlı Decleti'ni çöküşe götüren sebeplerin başında taklit gelmektedir. İslamcilat taklidi hem Batı'ya benzeme hem de zamanin, asrin ihtiyaçlarina şartlarina göre içtihat yapma yerine bid'atlara uyma şeklinde algilamışlardir ve her iki halde de onun Muslumanlari mehveden bir olgu oldugunu iddia etmislerdir. Dogu bati 2.mesrutiyet cilt 2
Binaenaleyh;ahirete imanı olmayan kimse her fenalığa cür'et eder ve hiç bir kötülükten çekinmez.Zira;akibet korkusu yoktur ki fenalığa cür'et etmekten onu men' etsin.Hülasat'ül Beyan Fi Tefsir'il Kur'an.cilt 1.sy.23.
...Gerçi umur-u dünyada esbaba tevessül ve bazı kimselerden yardım istemek caizse de,gerek esbabı ve gerek gayrın muavenetinde tesiri halkedecek Allahü Teala olduğundan hakiki muavenet Allah'tandır.Allah c.c. ın gayrıdan muavenet olursa da suridir. Muavenet:yardım ,yardımlaşma. Suri:surete ait görünüşe ait ve müteallik.Hakiki,ciddi ve samimi olmayan. Zahiri.
Çünkü;azıcık şer için hayr-ı kesiri terk etmek şerr-i kesirdir.Binaenaleyh hayr-ı külli zımnında şerr-i cüz'iyi ihtiyar etmek;hikmet-i ilahiye icabı olduğuna bu ayet delalet eder. Hülasat-ül Beyan ..cilt 1.sy.91.
Zira;batılı tervic için hakkı ketm etmekte zarar-ı azim ve fitne-i cesime vardır.Halbuki hakkı bilenler için onu izhar etmek vacib olduğundan hakkı saklamak haramdır. Hülasat-ül Beyan.cilt. 1.sy.112,113.
Binaenaleyh;gerek kendi şahsına müteallik ve gerek ahar şahsına müteallik hususatta ve gerek umuru ammeye müteallik ahvalde hakkı batıla karıştırmak ve batılı tervic etmek ve batılla hakkı setr etmekten bu ayetle bilcümel mükellefin memnudurlar. Hülasat-ül Beyan
Binaenaleyh;batıl olan şey mukabilinde mal almak haram olduğu gibi yazmak dahi haram olup azabı mucip olduğu beyan olunmuştur. Hülasa ayette üç cihetle azaba istihkak kesb ettikleri beyan olunmuştur.Birincisi;azıcık mala tamaen Allah c.c. ın kitabını tahrif edip Allah c.c.a isnad etmeleridir.İkincisi;gayrı izlal için ebatıyli yazmalarıdır.Üçüncüsü kesbettikler mallarıdır. Hülasat-ül Beyan cilt 1.sy.160.
Besmelenin tarihçesi Nisaburi Garib'ul Kur'an adlı tefsirinde bir hadis-i şerife dayanarak Besmelenin tarihçesi hakkında şunlar yazılıyor:Kur'an'ın bir ayeti olan Besmele en önce ilk insan ve ilk peygamber olan Hz.Adem'e indirildi.Hz.Adem,Besmele ayeti inince;Zurriyetim (neslim) Besmeleyi okuduğu sürece azaptan kurtulur buyurmuştur.Daha sonra Besmele göğe çekilir ve ikinci defa yeryüzüne Hz İbrahim zamanında iner. Resulullah'ın Dilinden En Güzel dualar sy.24,25.
Hz. İbrahim a.s.nemrut tarafından ateşe atılınca imdadına besmele yetişir;onu okur ve ateş bilindiği gibi Hz. İbrahim a.s.a zarar vermez.Daha sonra Besmele yine göğe çekilir. Üçüncü defa olarak Hz.Süleyman a.s.a iner.Hz.Süleyman a.s.dan sonra tekrar göğe çekilir. Ve tekrar Hz.Muhammed sallallahu aleyhi sellem'e iner ve kur'an'la bilikte kıyamete kadar devam edecektir. Resulullah'ın Dilinden En Güzel Dualar Abdusselam Akbana.
Beğavi'nin malimü't Tenzil adlı Tefsirine göre,Hz.Peygamber önceleri bir işe başlarken veya bir şey yazdırırken "Bismike Allahümme (senin adınla başlıyorum Allah c.c.ım) derdi.Hz.Nuh a.s.un gemisini ilk defa hareket ettirince söylemiş olduğu besmeleyi bize bildiren "Bismillahi mecraha ve mürsaha"(geminin hareketi de durması da Allah c.c.ın adıyladır) ayeti inince Hz. Peygamber "Bismillah" demeye ve yazmaya başladı.Daha sonra bir ayette "Rahman"kelimesi inince de Hz. Peygamber "Bimillahirrahmanirrahim demeye başladı. En son olarak Neml suresinin 30 ayeti olan ve Hz. Süleyman a.s.ın sebe melikesi Belkis'e gönderdiği imana davet mektubu'nun başında yazdığı Bismillahirrahmanirrahim şeklinde ifadesini bulan ayet inince,Peygamberimiz artık bu şekilde Besmeleyi telaffuz etti. Resulullah'ın Dilinden Dualar
Gerçekten de ilahlık iddiasında bulunan firavunun zulmünden hicret eden Musa A.S.Asa'sında da Bismillahirrahmanirrahim yazdığı birçok dini kitaplarda ifade edilmektedir. Yüzyılların sırları sy.124.
Mezhep imamımız îmam-ı A’zam hazretlerinin babası Numan bin sabit hazretleri gençliğinde bir gün ark kenarında abdest alıyordu. Tam abdest almaya başlayacağı zaman ark sularına kapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı nereden geldiğini ve haram veya helal olup olmadığını düşünmeden bir defa ısırdı. Hikmeti ilahi o ana kadar elmanın ne olduğunu düşünmeyen Numan, hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibini bulup helal ettirmesini lazım geldiğini düşündü. Abdestini alıp namazını eda ettikten sonra suyun- geldiği tarafa doğru gitmeye başladı. Elma elinde olduğu halde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu.
Bahçenin sahibine meseleyi anlatıp elmayı, yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi, İmam-ı Azam hazretlerinin babasının bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti; Hakkını helal edemeyeceğini, hakkını helal etmesi için bazı şartları olduğunu söyledi. Nu’man hazretleri ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helal etmesini isteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi de, hakkını helal etmesi için iki sene bahçesinde çalışması lazım geldiğine ve kendisine iki yıl hizmet etmesinin şart olduğunu söyleyince, Nu’man hazretleri çaresiz kalmıştı; ahirette ceza çekmektense bu dünyada bir şahsa iki sene hizmet etmek daha iyidir diye düşündü ve şartlarını kabul ettiğini söyledi.
Nu’man hazretleri, bir elmayı yanlışlıkla ısırdığı için elmanın sahibine iki sene hizmet etmiş ve adamın işinde canla-başla çalışmıştı, iki sene dolduktan sonra adama; zamanın dolduğunu ve artık hakkını helal etmesini istediğini söyleyince, adam, «yine helal etmiyorum, benim bir kızım var onunla evlenirsen ancak o zaman helal ederim» dedi.
Hazreti Nu’man :
«Olur» dedi. Adam yalnız kızının kusurlu olduğunu, elinin çolak, gözünün kör, ayağının topal, başının kel, kulağının sağır ve ahlas olduğunu söyleyip, iyi düşünmesini ve sonra pişman olmamasını söyledi. Hazreti Nu’man yine düşündü taşındı «ahirette ceza çekmekten iyidir» deyip kızla evlenmeyi de kabul etti…
Adam hazreti Nu’man’a vermek için kızının büyümesini beklemişti… Düğün yapıldı, nikah kıyıldı, zifaf gecesi hazreti Nu’man’a gelinin olduğu odayı gösterdiler. Nu’man hazretleri içeriye girip içer de kendisine söylenen evsafta bir kızın bulunmadığını görünce bir yanlışlık olduğunu zannederek hemen dışarı fırladı ve durumu oradakilere anlattı. Çünkü içer de kayın pederin söylediğinin aksine her azası yerinde genç ve güzel bir kız kendisini karşılamıştı.
Kayın pederi bir yanlışlık olmadığını söyleyerek meseleyi şöyle anlattı:
«Benim kızım kördür, daha harama bakmamıştır. Sağırdır haram dinlememiştir. Topaldır gayri meşru yolda yürümemiştir. v.s.» diye sayıp, «senin hanımın o içer de bekleyendir Allah mesut etsin» dedi.
Daha sonra seneler geçip bu evlilikten İmam-ı A’zam dünyaya geldi. Annesi İmam-ı A’zam’ı hocaya okuması için teslim etmişti, İmam-ı A’zam unvanına kavuşan o zaman henüz üç yaşında bulunan Sabit üç günde Kur’an-ı Kerim’i hatmettiği zaman annesi:
«Ah oğlum baban o elmayı ısırmasa idi sen bir günde hatmedecektin» buyurdu.
Seyyid şerif Cürcani hz.zulmün üç şekilde tarifini yapıyor: 1-Bir şeyi,asıl mevziinden alıp,başka bir yere koymak.. 2-Zulmün şer'i hükmü şudur: Hakkı bırakıp batıla saplanmak...Bunun adı da CEVR'dir... 3-Zulmün bir başka tarifide şöyledir: Kendisine ait olmayan bir mülkte tasarruf.. Ve şer'i ölçüleri aşmak... Muhtar'ül ehadisin nebeviyye izahlı tercümesi.sy.43.
Bir gün zühdü sordular;üçe ayırdı ve şöyle anlattı: 1-Cahillerin zühdü;bu haramı bırakmaktır.. 2-Alimlerin zühdü;bu,helalin fazlasını bırakmaktır. 3-Ariflerin zühdü;bu,Allah c.c. ı unutturan herşeyi bırakmaktır. Allah c.c.ondan razı olsun.. Muhtar'ül-Ehadisin-nebeviyye İzahlı tercümesi Hadis-i şerifler ve vaaz örnekleri.sy.12.
Çağdaş bilime yönelme amacıyla oluşturulan kurumlar arasında Encümen-i daniş(bilgi kurulu)ile Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (Osmanlı Bilim Derneği)nin de anılması gerekmektedir.....26 mayıs 1851'de çalışmalarına başlayan bu kurumdan başlıca iki amaç gözetilmişti: a) Kurulması öngörülen Darülfünun için gerekli bilimsel eserlerin yazılması ya da başka dillerden çevrilmesi; b) Bilim,dil ve edebiyat konularında bir akademi görevi yapması. Türk kültür tarihi Şerafettin Turan sy.222. (Şimdiki zamanda da olmalı)
176) Cennete muttali oldum.Gördüm ki,içindekilerin pek çoğu fakirler.. Cehenneme muttali oldum;gördüm ki;içindekilerin pek çoğu kadınlar.. Bu Hadis-Şerif BUHARİ'den alınmıştır... Bu sebeple,hanımlara ve zenginlere dikkatli olmalarını tavsiye ederiz. Hadis-i Şerifler ve Vaaz örnekleri.sy.136.
Sehl-i münteni:Hem kolay, hem güç manasına bir tabirdir.Yazılışı veya söylenişi kolay göründüğü halde taklidine kalkışınca taklidi imkansız eser demektir. Büyük Lügat.Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Eskiden buna "başarlması çok zor olan kolaylık"(sehl-i münteni) denirdi. Türk Eğitim Tarihi
983) Eğer kadınlar olmasaydı;Allah c.c.a tam manası ile ibadet edilirdi.. Burada kadınların zararlı oldukları manasını çıkarmak doğru olmaz.Daha ziyade şu mana ifade edilir: -Kadınlara ait şehevi arzular,erkekleri sarmasaydı;ibadet kolay olurdu. Hadis-i Şerifler ve Vaaz Örnekleri.sy.385.
Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur’u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek. O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin. O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler. Kardeşlerimin ikinci iltibası: Fâni ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bazı cihetlerle birinci vazifede pişdarlık eden Nur şakirtlerinin şahs-ı mânevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas da Risale-i Nur’un hakikî ihlâsına ve hiçbir şeye, hattâ mânevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de evhama düşürüp Risale-i Nur’un neşrine zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı mânevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâkî hakikatler, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez. Elhasıl: O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm-ı mü’minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder; daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara
ismi vermek münasip görülmüyor. Belki "Müceddiddir, onun pişdarıdır" denilebilir. Umum kardeşlerimize binler selâm.
Kardeşiniz Said Nursî
Aziz, sıddık, sarsılmaz, sebatkar, fedakar, vefadar kardeşlerim Bilirsiniz ki, Ankara ehl-i vukufu, Risale-i Nur’a ait kerametleri ve işaret-i gaybiyeleri inkar edememişler. Yalnız, yanlış olarak o kerametlerde hissedar zannedip, itiraz ederek, "Böyle şeyler kitaba yazılmamalı idi; keramet ihzar edilmez" diye hafif bir tenkide mukabil, müdafaatımda onlara cevaben demiştim ki: "Onlar bana ait değil ve o kerametlere sahip olmak benim haddim değil. Belki, Kur’an’ın mucize-i maneviyesinin tereşşuhatı ve lem’alarıdır ki, hakiki bir tefsiri olan Risale-i Nur’da kerametler şeklini alarak, şakirdlerinin kuvve-i maneviyelerini takviye etmek için ikramat-ı İlahiye nevindedir. İkram ise, izharı bir şükürdür, caizdir, hem makbuldür." Şimdi ehemmiyetli bir sebebe binaen, cevabı bir parça izah edeceğim. Ve "Ne için izhar ediyorum ve ne için bu noktada bu kadar tahşidat yapıyorum ve ne için birkaç aydır bu mevzuda çok ileri gidiyorum, ekser mektuplar o keramete bakıyor?" diye sual edildi.
Tevbe suresi 111 ayet; Şüphesiz Allah inananlardan canlarıni ve mallarini satin almistir ki, buna mukabil cennet kesinlikle onlara aittir! (Bu yuzden onlar, sahip olduklari hicbir değere acimayip) Allah yolunda savaşirlar, (bazen kâfirleri) öldürürler ve (bazen de kafirler tarafindan şehit edilerek) öldürülürler. (Allah bunu) Tevrat'ta da, İncil'de de Ku'an'da da (yazip) Kendisinin ustlenmis bulundugu gercek bir vaad olarak (taahhut etmiştir)!
Sözun(ü yerine getirme) de Allah'tan daha vefali kim vardır? Öyleyse (fani ve basit bir şey karşıliğinda baki ve değerli bir şeye sahip olmak üzere) kendisini akdetmiş olduğunuz o alisverişimizle iyice müjdelenin! İşte sana! Ancak bu, pek büyük bir kurtuluşun ta kendisidir! Kur'an-i Mecid ve Tefsirli meal-i Âlîsi sayfa: 203 Eş-Şeyh Mahmud en-Nakşibendi el-Mûceddidî el-Hâlidî el Ufi (kuddise Sirruhû)
İşte Allah-u Teala,bazı insanlara azrızık verse de,mallarını günah yollara harcamaktan ve hastalıklara masraf etmekten koruduğu için,onlara büyük bereket vermiş olur. Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 12. sy.411.
İşte Allah-u Teala'ya isyan edip,düşmanlıkla karşısına dikilen,dininin nişanlarını değiştiren ve O'nun şeriatının dışında tağuti nizamlara başvuranların,Allah-u Teala'dan yardım beklemeleri,bir delilik,boşa heves ve hakikatleri tersine döndürme gayretinden başka birşey değildir. Ruhu'l Furkan Tefsiri.cilt.12.sy.421.
Aşere-i Mübeşşere/19 Said ibn-i Zeyd anlatıyor: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: On kişi cennettedir.Ebu Bekir Cennet'tedir,Ömer Cennet'tedir,Osman,Ali,Zübeyr,Talha,Abdurrahman,Ebu Ubeyde,Sa'd b.Ebi Vakkas Cennet'tedir. Sa'd ibn-i Zeyd r.a.bu dokuz kişiyi saydı,onuncuya gelince sükut etti...... Haya Timsali Hz.Osman dan 111 Hayat Ölçüsü.sy.62.
........ Rüyada gökten inen terazi,Allah Resulü'nün Sünnet'i üzere devam eden halifeliktir.Bu idare bir müddet devam edecek ve Hz.Hasan'dan sonra kaldırılarak yerine saltanat gelecektir..... Lakin hilafeti sadece bu muhterem zatlara hasredip sonrakilerin hiçbirini halife kabul etmemek doğru değildir.Zaman Zaman Ömer ibn-i Abdulaziz (r.a.) gibi Rasulullah(s.a.v.) Efendimiz'in halifeliğine layık kıymetli zatlar gelmiştir. Haya Timsali Hz Osman dan 111 Hayat Ölçüsü.sy.82.
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır Hamiyyet hissi insanlarda Allah c.c. korkusundandır. Mehmet Akif Ersoy imam-ı Azam Ebu Hanife ve Eserleri sy. 176.
Halikın namütenahi adı var en başı Hakk Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken Mutlaka sure-i Ve'l Asr'ı okurmuş bu neden? Çünkü meknun o büyük surede esra-ı felah Başta iman-ı hakiki geliyor sonra salah Sonra hak sonra sebat:İşte sana kuzum,insanlık Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık Mehmet Akif Ersoy İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Eserleri.sy.184.
Kuran-ı Kerim den maksat;onunla amel etmek ve ahlakını takınmaktır.yoksa sadece zahiri okunuşunu gözetmek ve mahreci düzeltmek değildir. Ruhu'l Furkan cilt 12. sy.425. Zira "Her gelen yakındır". Ruhu'l Furkan cilt 12.sy.437.
Madde 39-Ezmanın tagayyürü ile ahkamın tagayyürü inkar olunamaz.(Zamanın değişmesi ile hükümlerinde değişeceği inkar edilemez.) Mecelle-i ahkam-ı adliyye
Madde 26-Zarar-ı ammı def için zarar-ı has ihtiyar olunur.(Genel zararı gidermek için özel bir zarar giderme şekli tercih olunur.) Cahil doktoru men etmek bu gerekçeden doğar. Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye
LOZAN barış müzakereleri esnasında emperyalist devletlerle Türkiye arasında çok çetin tartışmalar olmuştu. Galip, sömürgeci, emperyalist büyük devletler Türkiye’nin bir İslam devleti olmasını istemiyorlardı. O tarihte devletin Medenî Kanunu, Hanefî fıkhına göre hazırlanmış olan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye idi. Diğer kanunlar da, yüzde yüz uygun olmasa bile temelde İslam’a ve fıkha aykırı değildi.
Avrupa Düvel-i Muazzaması, ülkemizdeki yabancıların İslam hukukuna tâbi olmalarını kabul etmek istemiyordu.
Lozan müzakerelerinin birinci kısmında Türk delegasyonu başkanı İsmet Paşa, İslam hukukunu ve fıkhını hararetle savunmuştu. Müzakereler bu yüzden çıkmaza girmiş, kopma derecesine gelmişti. İşte bundan sonra Türkiye Başhahamı Hayim Nahum Efendi devreye girmiş, büyük devletlerin başkentlerine gitmiş, birtakım gizli müzakereler yapmıştı.
Hayim Nahum’un delege sıfatıyla içinde bulunduğu Türk heyeti bundan sonra Lozan anlaşmasını imzalamış ve ABD hariç bütün büyük devletler bunu imzalamışlardı.
Birtakım rivayetler –yüksek sesle olmasa bile- yıllardan beri söylenir ve yazılır:
(1) Lozan’ın gizli protokolleri vardır.
(2) Emperyalist ve sömürgeci devletlere Hilafet’in kaldırılacağı sözü verilmiştir.
(3) Hilafetle birlikte İslam hukuku, Şeriat kanunları da kaldırılacak,
1923’ten bu yana 87 yıl geçti, Lozan’ın gizli protokolleri ile ilgili yeterli bilgi bulanamadı. Bu konudaki araştırmaları Müslümanların yapmaları gerekirdi, yapmadılar, yapamadılar.
Cumhuriyet kurulduğunda Anayasanın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) ikinci maddesinde “Devletin dini, Din-i İslam’dır” yazılıydı. İstanbul’da Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn (Abdülmecid bin Abdülaziz Han) bulunuyordu. Medreseler ve tasavvuf tarikatları açıktı. Hafta tatili Cuma idi. Şapka giyen, Ramazanda açıkta oruç yiyen Türkler tutuklanıyordu. Bütün kadınlar çarşaflı idi. Sonra devrim fırtınaları esti ve şiddete dayanan realpolitikler uygulanarak İslam’dan uzaklaşıldı.
Lozan’ın gizli bir protokolü var mıydı?.. Bu sorunun cevabını Sabataycılar araştıracak değildir. Müslüman tarihçilerin, ilim adamlarının Türkiye ve dünya arşivlerine girip, bütün kaynakları tarayıp ipuçları, deliller, bilgiler ve belgeler bulmaları ve gerçeği gün yüzüne çıkartmaları gerekir.
Lozan’ın Gizli Protokollarını da bir kenara koyalım ve bugün Türkiye’de uygulanan birtakım protokollara bakalım. Bunların da elimizde yazılı metni yoktur. Yapılanlara hayata bakarak ben yazıyorum. Dikkat buyurarak okumanızı rica ederim:
Madde 1: Müslüman Türkler dilsiz bırakılacaktır. Atalarının mezartaşlarını bile okuyamayacak derecede câhil kalmalarına dikkat edilecektir. Türkçe bir-iki yüz kelimelik kaba bir konuşma çarşı-pazar günlük iletişim dili seviyesine indirilecektir.
Madde 2: Edebî ve kültürel lisan o kadar bozulacak o kadar dejenere edilecektir ki yeni nesiller yakın tarihte yazılmış Ömer Seyfeddin Hikayelerini Halide Edib’in romanlarını Hüseyin Rahmi’nin kitaplarını okuyamaz hale ve anlayamaz hale getirilecek bunların “SADELEŞTİRİLMİŞ” baskıları yapılacaktır. Velhasıl Müslüman Türklerin mâzi ile millî kültür ile en büyük bağı olan zengin edebî Türkçe tahrip edilecektir.
Madde 3: Müslüman Türklere yeni bir tarih yazılacaktır. Geçmişteki İslâm büyükleri tahkir edilecektir. Asıl kahramanlar yerin dibine batırılırken yeni kahramanlar türetilecektir.
Madde 4: Türk toplumunun temeli olan aile kurumu yıkılacak darbelenecek zayıflatılacaktır. Zina bir suç ve ahlâksızlık olmaktan çıkartılacak teşvik görecektir. Cinsel sapıklıklar Avrupa’da olduğu gibi meşru hale getirilecek aynı cinsten kişilerin evlenmelerine zemin hazırlanacaktır.
Madde 5: Halk yığınları gece gündüz vur patlasın çal oynasın eğlence şamata zevk u sefa oyun dans bayağı bir müzik ile meşgul ve sersem edilecektir.
Madde 6: Başta futbol olmak üzere on milyonlarca halk çığırından çıkmış spor müsabakalarının hastası holiganı haline getirilecek bu oyunlar yeni bir din gibi kütleleri sarıp kucaklayacaktır.
Madde 7: Türkiye’nin ve Türkiye halkının en büyük gücü olan İslâm dini bir tehlike ve tehdit olarak görülecek halk yığınlarına birtakım ideolojiler din gibi benimsetilecektir.
Madde 8: Büyük medyada tekelleşme ve kartelleşme yoluna gidilecek yurt çapında dağıtımı yapılan büyük bir gazete kurmak ancak beş on süper zenginin yapabileceği bir iş haline getirilecek kartel ve tekel medyası ile protokollar hayata uygulanacak bu gücün karşısında başka hiçbir güç dayanamayacaktır.
Madde 9: İslâmiyet darbelenecek büsbütün ortadan kaldırılamazsa dinde reform dinde yenilik dinde değişim Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü paravanası ardında yeni bir İslâm üretilecek ve türetilecektir. Sünnetsiz fıkıhsız şeriatsız evcil bir İslâm.
Madde 10: Türkiye Müslümanları kendilerini idare edebilecek aydın bir kafaya sahip olmadıkları için dinsizleşinceye kadar onlar güdülecek vesayet altında bulundurulacaktır. Bu gütme ve vesayet de iki kimliklilere verilecektir.
Madde 11: Birtakım önemli kurumlar köşebaşları anti-demokrat yollarla da olsa “BİZDEN” olanlara verilecektir.
Madde 12: Dindar Müslümanların okumaları yüksek tahsil yapmaları engellenecektir.
Madde 13: Ülkede hâkim/dominant unsuru teşkil eden Müslümanların büyük fabrikalar büyük holdingler büyük medya organları büyük ticarethaneler kurmaları her yola başvurularak önlenmeye çalışılacaktır. Onlara “Yeşil Sermaye” denilecektir.
Madde 14: Alkollu içkiler fuhuş zina sapıklık israf bayağı müzik lüks ve aşırı konfor tutkunluğu uyuşturucu teşvik edilecektir.
Madde 15: Bu protokollara karşı gelenler karalanacak her vasıtaya baş vurularak sindirilecek cezalandırılacaktır.
Madde 16: Eskiden altın ve gümüş en büyük güçtü. Zamanımızda ise Dolar ve Euro altın ve gümüşün yerini almıştır. Ülkenin parasının büyük kısmı bizim elimizde bulunacaktır. Millî gelirin yarısını üç-beş bin kişi aile holding paylaşacaktır.
Madde 17: Müslümanların arasına casuslar ajanlar provokatörler manipülatörler yönlendiriciler sızdırılacak bunlar vasıtasıyla onlar bin parçaya bölünecek birbirleriyle çekişip tepişmeleri sağlanacak güçleri ve kuvvetleri kırılacaktır.
Madde 18: Dinî hizmet ve faaliyetlerin köy kültürü kırsal kesim varoş gecekondu taşra zihniyetiyle yapılması sağlanacaktır. Böylelikle Müslüman çoğunluk içinde bulunduğu çukur ve tuzaktan bir türlü çıkamayacaktır.
Madde 19: Büyük medya vasıtasıyla ülkeye sahte uydurma sun’i bir gündem yapılacak; halk incir çekirdeğini doldurmaz faydasız ve lüzumsuz konularla oyalanacak asıl meseleler ve dertler yüzüstü bırakılacaktır.
Madde 20: Başta komşu İslâm ülkeleri olmak üzere İslâm dünyası ile sıkı canlı yakın ilişkiler kurulmayacak; onlarla ticaret ithalat-ihracat turizm öğrenci mübadelesi kültür münasebetleri asgarî seviyede tutulacaktır. Öyle ki Suriye ile Türkiye sanki Moğolistan’la Venezuela kadar birbirine uzak kalacaktır.
Madde 21: Halk yığınları öyle sersemletilecek uyuşturulacak afyonlanacaktır ki yararlarına ve zararlarına olan şeyleri birbirinden ayırt edemeyeceklerdir.
Madde 22: Protokolları ayakta tutmak için devletten Millet Meclisi’nden millî iradeden hukuktan millî menfaatlerden millî kimlikten daha üstün lâ yüs’el (sorumsuz) bir üst-güç bulunacak; hiçbir denetime tâbi olmayan bu güç son sözü söyleyecektir.
Madde 23: Birtakım önemli hayatî temel mevkilere kesinlikle Müslüman Türkler getirilmeyecektir.
Başka maddeler de var ama şimdilik bu kadarı yeter. “Sen neler sayıklıyorsun ne hezeyanlar savuruyorsun” diyen varsa onları büyük bir televizyon kanalında açık oturuma davet ediyorum. Gelsinler tartışalım. Aydın geçinen o adamlara Türkiye’de bundan ¤¤¤¤en yıl kadar önce basılmış Türkçe bir kitap vereyim “Lütfen okuyunuz bu Türkçe kitabı” diyeyim. Okuyamazlarsa benim haklı olduğum peşinen anlaşılmış olacaktır.
Ahfa.çok gizli,ruhun derinliklerinde olan bir his.İmam-ı Rabbani Hazretlerine göre,küçük alem olan insan on kısımdan meydana gelir.bunların beşi "emir" alemindendir.kalb,ruh,sır,hafi ve ahfa.bunların asılları,kökleri büyük alemdedir.ahfa latifesi,mertebelerin en sonunda ve en yüksek mertebede olanıdır. Özel lügat. Ahfanın nuru yeşildir. Dost tv.kavram atölyesi.
Müzikle delileri tedavi etme metodu 1956 yılında Amerika birleşik devletlerinde de uygulanmaya başlamıştır. Bazı kahvehanelere bu eğitici ve öğretici özelliklerinden dolayı "mekteb-i irfan" bile dendiği olurdu.Osmanlı'nın büyük bir güç olmasında ve aynı zamanda yıkılmasında yeniçeri ocağının önemli rolü vardı. Yeniçeriler,ocağın eğitimininiyi olduğu,ideal sahibi oldukları dönemlerde Osmanlı'nın başarıdan başarıya koşmasına önemli katkıda bulunmuşlardı. Osmanlı'yı Cihan Devleti Yapan 150 Sır.
Maturidi akaidine ait"el Bidaye" isimli eserde zikredildiğine göre;selef-i salihimizin tariki; 1-Müteşabih ayet ve hadisleri kabul etmek, 2-Manalarını Allah-u Teala'ya ısmarlamak, 3-Bununla birlikte Allah-u Teale'yı,Zat'ına yakışmayan her türlü şeyden münezzeh tutmaktır. Halefin yolu ise; 1-Bu nasları kabul edip,Allah-u Teala'nın Zat'ına yakışır şekilde te'vilini araştırmak, 2-Bunu yaparken,lügat ehlinin o kelimeyi hangi manada kullandığına uygunluk aramak, 3-Bir de o te'vilin,Allah-u Teala'nın muradı olduğu hakkında kesin konuşmamaktır. Böylece selefin yolu daha salim,halefin yolu ise daha muhkemdir.Ruhu'l Furkan cilt 12.sy.445.
ATEİSTLERLE MÜNAZARASI (CEDEL) “Bir”den Önce Kaç Var? Rum asıllı bir ateist, ulema ile münazara eder ve Hammad hariç hepsini susturur. Ona karşı kimse yeterli malumatı ortaya koyamaz. İmam-ı Azam o tarih çocuktur. Hammad ateistin aynı şekilde Ebu Hanife’yi de susturmasından ve İslam’ın bundan zarar görmesinden endişe eder; O gece rüyasında bir ağacın filiz ve dallarını bir domuzun yediğini görür. Domuz, gövdesi hariç bütün ağacı yer. Ağaçtan bir aslan yavrusu zuhur eder ve domuzu öldürür. Rüyanın görüldüğü sabah Ebu Hanife Hammad’ın yanına gider, hocasını ateistle yapılan münazaralardan dolayı son derece üzüntülü görür. Münazaralar ve görülen rüya Hammad’ı etkilemiştir. Ebu Hanife (r.a.) hocasının gördüğü rüyayı şöyle tevil eder: “Elhamdülillah, domuz o muzır ateist; ağaç ilim; dalları sizin dışınızdaki alimler, gövde siz, ondan doğan aslan yavrusu ben; ve ben Allah’ın yardımıyla o ateistin hakkından geleceğim.” Bu teville hocasına moral veren Ebu Hanife (r.a.) onunla birlikte münazaranın akdedileceği camiye gider. Ateist minbere çıkar ve tartışacağı kişiyi ister. Çocuk olduğu halde karşısına Ebu Hanife çıkar. Ateist yaşına bakarak onu küçük görür. Ebu Hanife: “Yaşla insanları kıymetlendirmeyi bırak da ne söyleyeceksen onu söyle.”der. Ateist Ebu Hanife’nin cesareti karşısında dona kalır. Belli bir zaman geçtikten sonra kendini toparlar ve Ebu Hanife’ye: “Başı ve sonu olmayan bir şeyin mevcudiyeti nasıl mümkün olur?” diye sorar. Ebu Hanife: – Sayı sistemini bilir misin? – Evet. – O halde söyle bakalım “bir” sayısından önce ne vardır? – O ilktir ondan önce sayı olmaz. – Mecazi manada “bir” olan sayıdan önce bir şey olmaz da gerçek anlamda “bir” olan Allah Tela’dan önce nasıl bir şey olur?!
Mecazi manada “bir” olan sayıdan önce bir şey olmaz da gerçek anlamda “bir” olan Allah Tela’dan önce nasıl bir şey olur?! Ateist bu cevaba karşılık veremeyince yeni bir meseleye geçer ve Ebu Hanife’ye; “Hiçbir şeyin yönlerden hali olmadığını, bu durumda –haşa- (Allah Teala’nın da bir yönünün olması gerektiğini) Onun (c.c.) görünüşünün hangi yöne doğru olduğunu” sorar. Ebu Hanife (r.a.): – Lambayı yaktığında ışığı hangi yöne doğrudur. – Işığı alma noktasında bütün yönler eşittir. – Mecazi ışığın durumu bu ise, göklerin ve yerlerin ebedi ve daimi nuru Allah Teala nasıl olur? Onun yönlerden münezzeh olması evleviyetle gereklidir. Ateist bu cevaba da karşılık veremez ve yeni bir bahis açar. Ebu Hanife’ye hitaben şöyle der: “Mevcut olan her şey için bir mekan olmadır. Madem Allah vardır o halde nerededir?” Ebu Hanife ateiste karşılık verme yerine etraftakilere emredip meclise süt getirtir. Ardından da ateiste: “Bunda yağ var mı?” diye sorar. Ateist “Evet” diye karşılık verince Ebu Hanife Şöyle der: – Yağ sütün neresindedir? – Belli bir yerle sınırlı değildir. – Varlığı geçici olan bir şeyin durumu böyle olursa yer ve göklerin yaratıcısı ebedi ve sonsuz olan Allah Teala’nın durumu nasıl olur?! – O ne ile meşguldür? – Sen bütün bu soruları minberde iken sordun. Ben de onlara cevap verdim. Şimdi sen yere in, minbere ben çıkayım. Ateist iner ve Ebu Hanife söylediği gibi minbere çıkar. Ardında da ateistin sorusunu yanıtlar: “Minberde senin gibi yaratanı, yaratılanlara benzetenler olduğunda onu indirir; yerde de benim gibi muvahhitler olduğunda onları oraya çıkarır. ‘O her an yeni bir ilahi tasarruftadır.’[22] Dehri şaşırır; Tek kelime konuşamaz.[23]
Bir gün Bağdat’a Allah’a inanmayan felsefecilerden bir grup gelir. Gurubun reisi olan felsefeci, oradakilere; bazı sorularının olduğunu ve Bağdat’ın en büyük alimi ile karşılaşmak istediğini belirtir. Orada bulunan cemaat, felsefecileri İmamı Azam hazretlerine götürürler. İmamı Azam hazretleri ise o esnada, talebelerine bir kerpiçle teyemmümün nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler İmamın kendisine üç soru sormak istediklerini belirtince, İmamı Azam hazretleri onlara; – Sorunuz nedir? der. Felsefecilerin reisi önceden hazırlayıp bir çok kimsenin cevap veremediği sorusunu sorar: – Ey İmam! Birinci sorumuz; Allah var dersiniz, ama görünmez. Haydi gösterin de inanalım. İkincisi; Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz, hiç ateş ateşi yakar mı? Üçüncü sorumuz ise; işittiğime göre hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu söylermişsiniz. Madem ki, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu iddia edersiniz o halde insanları yaptıklarından dolayı niçin suçlarsınız? Bırakın da insanlar istediğini yaşasın.” der. Bunun üzerine İmamı Azam hazretleri elindeki kuru kerpici adamın başına vurur ve felsefecinin başı yarılır. Ateist felsefeci derhal zamanın mahkemesine başvurup, İmamı Azam hazretlerinden şikayetçi olur. Bunun üzerine İmamı Azam hazretleri mahkemeye çağırılır. Kadı efendi(Hakim) felsefeciye sorar: – Söyleyin bakalım meseleniz nedir? der. Felsefeci; – Ey Kadı efendi! Ben bu İmama üç soru sordum o ise soruma cevap vereceği yerde, başıma kerpiç vurarak, başımı yardı. der.
Kadı; – Ey imam! Sizin gibi bir alime bu yaptığınız yakışıyor mu? der. İmamı Azam; – Muhterem Kadı efendi, ben aslında o bir kerpiçle bu filozofun üç sorusunun cevabını verdim. der. Kadı bu işin açıklamasını İmamı Azam’dan ister. İmam olayı şu şekilde anlatmaya başlar: – Muhterem Kadı efendi, bu felsefeci bana; ” Allahü Tealayı göster de inanayım” dedi. Ben de elimdeki kerpici onun başına vurarak onun sorusunun cevabını vermiş oldum. “Bu nasıl oldu” dersiniz? Bu adama sorar mısınız, kerpici kendisine vurduğum an da hissettiği acıyı bize gösterebilir mi? Kadı Felsefeciye; – Evet, acınızı bize gösterebilir misiniz? der. – Muhterem Kadı efendi, canım yandı ama bunu size nasıl gösterebilirim?” der. İmamı Azam hazretleri; – Ey felsefeci! Sen kendi başının ağrısını bize gösteremezken biz Allah’ı sana nasıl gösterelim?” der. Kadı tekrar sorar: – Peki öbür sorusu ne idi? der. İmamı Azam: – Bu felsefeci bana, “şeytan ateşten yaratıldı dersiniz ama, hiç ateş ateşi nasıl yakar mı?” dedi. “Ben de buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Allah dilerse ateşe ateşle azap etmeye gücü yeter. Ona canının yanıp yanmadığını sorabilir misiniz? der. Kadı felsefeciye tekrar sorar: – Canınız yandı mı? der. Felsefeci: – Elbette. der. Bunun üzerine İmamı Azam: – Yine bana; “Ey İmam! Hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu iddia edersiniz fakat, insanları yaptıklarından dolayı niçin suçlarsınız? Bırakın da insanlar istediğini yapsın.” dedi. O halde muhterem Kadı efendi! Ona tekrar sorar mısınız, madem ki bu felsefeci insanların iradesinin olmadığına inanıyor, o halde yaptığım bu işten dolayı beni niçin size şikayet etti?” der. Felsefeci, bu güzel cevaplar karşısında mağlup olup, söyleyecek söz bulamaz ve yanlış inancına tövbe edip Müslüman olur.
Osman ibn-i Affan (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Kim aksamleyin üç defa: بسماللهالذيولايضرمعاسمه شي ء فيالٱرض و لافي السماء وهوالسميع العليم Bismillahillezi lâ yedurru mea'smihi şey'ün fi'l-ardi velâ fi's-semâ' ve hüve's semiu'l-alìm: İsmini zikredince yerde ve gökte hicbir şeyin zarar veremeyeceği Allah Tealâ'nın isminden yardım taleb eder, onunla korunurum. O her şeyi işitir ve bilir) derse, sabaha kadar ona âni bir belâ isabet etmez. Kim de bunu sabah değerse üç kere okursa, aksama kadar ona âni bir bela isabet etmez. (Ebu Davud Edeb 101\5088;Tirmizí,Deavat 13)
Bu hadis-i serifi Hz. Osman'dan oğlu Ebân duyup rivâyet etmisti. Birgün Eban felç oldu. Bu hadisi ondan isiten biri, Eban'ın yüzune bakmaya başladi. Bunu farkeden Eban: - "Niçin bana oyle bakiyorsun? Allah'a yemin ederim ki ben Osman da Nebiyy-i Ekrem (s.av.) Efendimiz adina yalan uydurmadì. Fakat felç olduğum gün bir şeye ófkelenmiştim de o duayi okumayi unutmuşum." dedi. (Ebu Davud Edeb 101\5088) Muhaddis ve fakih bir tabii olan ve yedi yil Medine valiligi yapan Eban'in, bu duayi her gün muntazaman okumasi, o mubarek neslin bu derin manali duaya verdiği ehemmiyeti göstermektedir. Hz. Osman'dan (ra) 111 Hayat Ölçüsù sayfa 140-142
İlkoğretim zorunluluğu nasil getirilmiştir.?..... Bu 2.mahmud'un 1824 te yayinladiği bir fermandir....... Butun muslumanlar için once dinini ogrenip sonra dunya islerine yonelmek gerekir. Oysa bir zamandan beri halkin çoğu,ana babalarinin yuzunden kendileri cahil kaldiği gibi çocullarinin da cahil kalacağini dusunmeyerek,dunyanin rizkini veren (rezzak-i alem) Tanri'ya da guven duymayarak para kazanma derdine dusup çocularini 5-6 yaşinda iken okuldan alip sanatkar yanina çirak olarak verdiklerinden çoculari cahil kaiyor ve bunlar sonra daokuyup oğrenmeye bir arzu duymuyorlar. Turk eğitim Tarihi sy.151.
...guzel! Zaten her hakikat guzeldir.Fakat bu sozler'deki tevafukat ve muvaffakiyet daha guzeldir.Fakat bu sozler'deki tefafukat ve muvaffakiyet daha guzeldir.Bende dedim:Evet her şey ya hakikaten guzeldir,ya bizzat guzeldir veya neticeleri itibariyle guzeldir. Ve bu guzellik,rububiyet-i ammeye ve şumul-u rahmete ve tecelli-i ammeye bakar.Dediğin gibi,bu muvaffakiyetteki işaret-i gaybiye daha guzeldir.Çunku bu,rahmet-i hassaya ve rububiyet-i hassaya ve tecelli-i hassaya bakar bir surettedir...... Risale-i nur kulliyati.
Elleri ve ayaklari arasinda iftira edilen buhtan,başka bir kadinin doğurmuş olduğu çocuğu alip veya kendi doğurduğu ile değistirip ben doğurdum diyerek kocasina isnad etmesidir.Hak dini Kuran dili cilt 7.sy.4918.
Gerçi bunun başka bir erkekten gayri meşru' olarak almiş olduğu bir çocuğu kocasina isnad etmesi ma'nasina olmasi ihtimali dahi yok değil ise de bu once geçen ولا يزفين de dahil olduğu için burada bu ihtimal sakittir. Hak Dili Kur'an Dili cilt 7.sy.4918. Mumtehine suresi 12. Ayet
Gerçekler, her şeyi fetheder. Gereksinme yasayı değiştirir. Gerçek,çocukların ağzından çıkar. Haberli olan silahlı olur. En doğru yasalar,ortadan kaldırıldıklarında da uyulan şeylerdir. Latin atasözleri. Dünya Atasözleri sy.404,403.
Ecel büyüğe küçüğe bakmaz. En büyük düşman dost gibi görünendir. Erdem orta yerdedir. Gecikmede çekince (tehlike) vardır. Eller çok olunca,yük yeğnilleşir. Dünya Atasözleri sy.402,403.
Büyük sonuçlara dar yollardan varılır. Cahilin yanında bilimden söz açılmaz. Balık baştan kokar. Bir devletin temeli,gençliğinin eğitim ve öğretimidir. Bilinmeyen her şey,görkemli olarak kabul edilir. Aşırı olan her şey zararlıdır. Dünya Atasözleri
Uyanık bir tek adam,uyuyan yüz bin kişiden daha kuvvetlidir. Paranın öldürdüğü ruh kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır.Göklerin derinliği,Allah c.c.ın varlığının bir işaretidir. En güzel sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Çocukların öğütten çok iyi bir örneğe ihtiyaçları vardır. Ey özgürlük!Adalet varsa sende varsın.. Ekmekten sonra eğitim bir milletin en büyük ihtiyacıdır. En güzel sözler unutulmaz özdeyişler.
Çocuklarınıza doğruluğu fazileti öğretin.İnsanı ancak o mutlu eder,para pul değil. Doğruluk her türlü şartlar altında meyve verir. Dua ile başlayan her iş,iyilik,zafer ve şerefle süslüdür. En güzel sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Dilsizlik yalancılıktan daha iyidir. Soysuzda vefa yoktur. Güzelliğin zekatı,namuslu olmaktır. Alimin yanılgısı,alemleri bozar. Kötüye iyilik kötülüktür. Zayıflara zulüm,zulmün en alçakça olanıdır. En Güzel sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Her insanın değeri bilgisi ve iyiliği kadardır. En iyi yaşayış,seni azdırmayan ve boş şeylerle uğraştırmayandır. Doğruda cömert,yalanda cimri ol.mazluma yardım et,zalime düşman ol. Bir şeyi ayıplayan,o şeyle denenir. Küçük belaları büyüten kimseyi,Allah c.c. büyük belalarla dener. Başa kakanın günahı,sevabından çoktur. En Güzel Sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Peyamberimizden sonra ilk ortaya çıkan bidat,doyasıya yemektir. Alime saygı gösteren,Allah c.c. a saygı göstermiş gibidir. Danışmalarda doğru söyle ki,görüşler doğru çıksın. İnsanlara iyilik etmek,kötülüklerden ve belalardan korunmaya sebeptir. Zulüm,hile ve sözünde durmama kimde bulunursa,zararı yine kendisine dokunur. Sabırda kötülük,ve telaşta da fayda yoktur. En Güzel Sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Bir kuruş haramı terk etmek,yüz kuruş sadaka vermekten daha iyidir. Hangi iş Allah c.c.için yapılmazsa onun sonu yokluktur ve boş yere yorulmadır. İlimle kuvvetlendirimeyen her saltanat yıkılmaya mahkumdur. Allah c.c.ın ibadetine dayanmak azabına dayanmaktan daha kolaydır. İlimle elde edilmeyen her yükselişin sonu düşüştür,zillettir. En Güzel Sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Kocalarindan olmayan çocuklarini onlara isnat etmesinler,bunu da ibn Abbas ile cumhur demişlerdir.Bu şoyle olurdu.Kadin bir çocuk peydah eder kocasina! Bu sendendir,derdi.işte bu uydurulan iftiradir."Elleri ve ayaklari arasinda"demesi çocuğun doğarken annesinin elleri ve ayaklari arasina duşmesindendir."Eller arasinda uydurduklari"sokakta bulunan çocuk demektir."Ayaklari arasindaki de veled-i zinadir. Zadu'l Mesir.cilt .6.sy.187. Mumtehine 12.
Kafirler hep umutsuzluk içindedirler.Onleri karanlik,gelecekleri kendilerince tamamen meçhuldur.Dunya hayati tek amaçlari,mideleri tek kaygilaridir.Dostluklari sahtedir,arkadaşliklari kişisel çikarlarina dayalidir. Asrin kur'an Tefsiri cilt 12.sy.6149.
Allah c.c.ingazap ettiği kavme gelince:Bunlar daha çok yahudilerdir.Tevrat ile amel etmediler;İslam'a ve onun Peygamberi Hz.Muhammed'e(A.S.) karşi sinsice duşmanlikbesledikleri; Asrin Kur'an Tefsiri Cilt 12.sy.6149.
..donek kaypak bir karakter taşidiklari;maddeye aşri bağli olup Allah c.c.in kesin haram kildiği faiz sistemini yayginlaştirdiklari;insan haklarina tecavuzden çekinmedikleri sebebiyle ilahi lanet ve gazaba uğratilmişlardir. İlmin işiğinda Kur'an Tefsiri cilt 12.sy.6149.
Bazi toplumlar ise dunya goruşleri itibariyle kuşatici,ait olduklari coğrafya itibariyle kopru durumundadirlar.Bu toplumlar tarihi geçiş yollari uzerinde sosyal haldedirler ve gerek yukseliş gerekse duşuş donemlerinde kendi merkez vatan tanimlarini surekli değiştirerek o coğrafyada yaşayan diğer unsurlarla kaynaşma yolunu seçerler. Stratejik derinlik.sy.560.
Medeniyet tarihindeki simgesel bir misalle gostermek gerkirse,Tarik bin Ziyad'in gemilerini yakmasi sadece başarili bir askeri taktiğin değil,ayni zamanda mekan anlaminda kuşatici bir dunya goruşunun yansimasidir. Stratejik derinlik.sy.560.
Tark bin Ziyad için evrensel bir dunya goruşunun merkez coğrafyasi değil,her turlu kavimle birarada yaşanabilecek bir ufuk coğrafyasi vardir.Onun için endulus bu ulkedeki çok kulturlu yapiyi tumuyle yok eden Katolik ispanyollar gelene kadar,birçok farkli kavim ve kulturun asirlar boyu bir potada kaynaştiği kuşatici bir kopru coğrafyasi olmuştur. Stratejik derinlik sy.560.
Ofke ve şehvet,insani kufre goturur. Olumden hoşlanmiyorum dersin,halbuki olumden hoşlanmayanlar cennete gireceğinden şuphesi olanlardir. İnsani niyeti iyi olmadiği surece,yaptiği hayirli işler bile verimsiz ve faydasizdir. Bişr-i Hafi En Guzel Sozler Unutulmaz Ozdeyişler.sy.373.
Yavuz sultan selim,misir'i fethettiğinde,ilk haliyle muhafaza edilen sancaği,Abbasi halifelerinden teslim alip,İstanbul'a getirdi.Osmanli hanedani;kumaşi iyice eskidiği vakit,dağilmasindan endişe ettiği siyah sancaği muhafaza altina alir.Yerine uç hilalli yeşil sancaği diktirir; Siyah Sancak.sy.12.
Hiçbir hediye Allah c.c.in selamindan daha değerli değildir. İnsanlarin kiyamet gunu en gunah kar olanlari,haram lokma yiyen ve haram soz soyleyenlerdir. Kulun temizlenmesi gereken organi dilidir. En guzel sozler untulmaz ozdeyisler.
Her binanin bir temeli var.İslam binasinin temeli de guzel ahlaktir. Kuran da zikredilen sabir uç çeşittir. 1)Allahu Tealanin farz kildiği şeyleri yerine getirmeye sabir. 2)Allah c.c.in haram kildiği şeylere duşmemeye sabir. 3)Kotuluklerle karşilaştiği anda sabir. Abdullah İbn-i Abbas
İlim maluma tabidir.risale-i Nur.26. Soz 2. Mebhas. Ma'lum:Resul-i Ekrem'in (a.s.m.)bir namidir.Onun geleceği,melekler,resuller ve nebiler tarafindan malum olduğundan ve dunyaya teşriflerinden evvel kendilerinin ta'zim edilmesi ona intisab dileklerinden dolayi bu isim verilmiştir. Bilinen belli olan. Yeni lugat.
"Dünyadan nasibini unutma"diyen ayeti kerime dünyevileşmenin aracı delili olarak kabul edidi."Kazanan Allah c.c.ın sevgili kuludur"sözünün başından 'helal'sözcüğü kaldırıldı.Onlar zekat vermek için çalışırlar ilkesi unutuldu,çalışmanın asıl amacı değiştirildi.Biriktirme ve yarını kollama tutkusuyla ömürler tüketiliyor. Eğitim ve Ahlak Şurası.sy.220.
Faiz,zina ve içkinin artması kıyamet alametlerindendir. Din samimiyet ve dürüstlüktür. Allah c.c.ı birlemeyen kimsenin nikahı yoktur. İnsanların en üstünü dini anlayarak yaşayandır. Paraya ve dünyaya mahkum olanlar değil,Allah c.c.ın Rab olduğuna razı olanlar imanın tadını tatmışlardır. En Güzel Sözler Unutulmaz Özdeyişler. Hadis i Şerifler.
Yalan rızkı azaltır. Her özellik mü'min'de bulunabilir,yalnız hıyanet ile yalan bulunamaz. Şüphesiz Allah c.c.katında insanların en iyisi,selamı yayanlardır. Bir müslümanın aleyhinde yalan yere şahidlik eden cehennmdeki yerini hazırlasın. Dikilen her ağaç bir sadakadır. Hadis Şerifler En Güzel Sözler Unutulmaz özdeyişler
10)Ademoğlu Yaratanına itaat et;adın akıllı,olur;ona asi olma adın cahil olur. Akıl kalbte bir nurdur..Onunla,hak ve batıl,ayırd edilir...bilinir. -Cehalet,bir şeyin aslına aykırı itikattır..Ve ona itiraz etmektir.. Bazı zatlar da aklı ikiye ayırmış;birine,Aklı Maaş,öbürüne de Akl-ı Maad demiş.. Aklı Maaş'la dünya yapılıyor..Akl-ı Maad'la da ahiret... ....dünyayı imar eden aklı,tam akıl saymıyor..İlla Allah c.c. bilecek..Yaratanını,bütün sıfatları ile tanınacak,diyorlar. Ne kadar tuhaf değilmi?..Zamanımızın akıllı geçineni düşünüyoruzda.. Muhtar'ül ehadisin Nebeviyye.sy.23,24.
5)Bir başka rivayete göre de güya Barâe Suresi,Bakara kadar,ya da ona yakın uzunlukta imiş.Baş tarafı kaybolduğu için besmele de düşmüş.3. Fethu'l kadir:2/332. Tevbe Suresi 3. Cilt. sy.1112.
...........,ehli imanı delaletten kurtarmak cihetiyle yapılan bu en ehemmiyetli vazifeyi, Sikke-i tasdik-i Gaybi Mecmuası Bediüzzaman Said Nursi Hat Ahmed Husrev Efendi. Altınbaşak Neşriyat.sy.4. Yapılan bu.kelimesi diğer kitaplarda yok.Y.Ç.
Sonra Allah-u Teala,kadınları otuz sene kısır edecek de,yaşayanların tümü,insanların en şerlileri olan evlad-ı zina olacaklar,kıyamet de onlar üzerine kopacaktır! Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt.12.sy.463.
İkna isimli eserde de şöyle bir hadis vardır.Allah c.c. ın Resulu buyurular ki: -Erkeğin kendisine helal olmayan bir kadının rahmine akıttığı meniden daha büyük bir günah yoktur. Livata zinadan da kötüdür. İlahi Nizam sy 157. İmam-ı Gazali.
-Namaz,namaz!..siz cemaatle namaza devam ettiğiniz sürece günahlardan kaçınacaksınız!Namaz,namaz!. Resulullah s.a.v. ,ölünceye kadar namazı vasyet ediyordu.Hatta ölüm anında bile Namaz namaz!.. diyordu. İlahi Nizam sy 703.
Ayrıca Mustafa Kemal Paşa yayınladığı dokuz Umde ile egemenliğin kaynağı millete verilirken halkın kendi kendisini yönetmesi esas alındı. Taraflarının Bakışıyla Lozan uluslararası sempozyumu Bildiriler sy.24.
6.154 yorum:
«En Eski ‹Eski 2801 – 3000 / 6154 Yeni› En yeni»Akar suya inanma el oğluna güvenme .
Yüzmek,yıkanmak amacı ile akar suya giren ve boğulan pek çok kimse vardır.Su ne kadar ağır aksa da,tehlikesiz görünse de insanı götürebilir,girdaplara sokabilir.Bunun gibi yabancı insanlara güvenilerek bir işe girmek de tehlikelidir.Bu gibi kimseler kendi menfaatlarına uygun bulmadıkları durumlarda sizi terkedebilirler.
Alcak yer yigidi hor gösterir. Kişi esasen değerli de olsa, eğer elindeki imkanlar sinırliysa, basit bir gorevde çalisiyorsa, bir turlu asil kisiligini, kabiliyet ve hünerini gösteremez.
Atasozleri sözlugu
Dergah yayinlari
Ben Üstadımı,sıddık-ı Ekber'den,Ömeru'l Faruk'tan,osman-ı Zinnureyn'den ve Aliyyü'l-Murteza'dan öne alamam.Üstad beşinci halifedir.Fakat tek başına ortaya çıkıp da bir davayı zafer ve muvaffakiyete ulaştırmakta Resulullah'tan ( a.s.m.) sonra gelen şahsiyettir.
Hüsrev Altınbaşak sözlerinden bir demet.
Üstad bediüzzaman Hzaretleri öyle yüksek bir ilme sahipti ki,ilminin üçte birini insanlarla paylaştı.Üçte ikisi ise muhatabı olmadığından kendisiyle birlikte ahirete gitti.
Ne bildiğin değil,kimi tanıdığın önemlidir.
Bu özdeyiş sağlam bağlantıların olmasının önemini ifade eder
Sosyoloji.
"ElbisenElbisen sade, yoldaşın derviş, mayan ilim, evin mescit,dostun Allah olsun"
İslami Sözler ve İslam Sözleri yer almaktadır.
Şu koca Dünyada bir ufak noktasın. Uyan! Ey insanoğIu ! varIık iIe yokIuk arasında bir Muammasın.
Nefsimi yendiğim tek yerdir beIkide secdem..Ya Rabbi öyIe bir iman bahşet ki; göz yaşIarımIa IsIansın seccadem..
Ya İsIamda yükseIirsin, Ya inkarda çürürsün, YoI mezarda bitmiyor, Gittiğinde görürsün.
SöyIenen söz kaImaz muaIIakta, ya sağa yazıIır ya soIa.
Cahiller serbest ama bütün yollar yasak. Onlar meydana hakim, bizse camide tutsak (Necip Fazıl KISAKÜREK)
Bin defa mazlum olsan da bir defa zalim olma!.. Hz. Ali. (r.a.)
Allahım! Değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret… Değiştiremeyeceklerimi kabul için sabır.. İkisini birbirinden ayırmak için akıl ihsan eyle…
İki şeyi unut; yaptığın iyiliği ve sana yapılan kötülüğü. iki şeyi unutma; ALLAH’ı ve ölümü.
100 de ısrar etme,90 da olur. İnsan dediğinde Noksan da olur. Sakın büyüklenme! elde neler var, bir ben varım deme, Yoksan da olur!
Mal cimrilerde, silah korkaklarda, yönetim akılsızlarda olursa; iş bozulur Hz. Ebu Bekir r.a.
Ey kul. Etme dünya nazı, kıl namazı, sonra kılarız diyenin dün kıldık namazını.
Gözü haramdan korumak ne güzel şehvet perdesidir. Hz. Osman r.a.
Namaz kılmak, yalnız Allahü teâlâdan korkan müminlere, kolay gelir.
Vücudun rahatı az yemekte; rûhun rahatı az günahtadır.
Gözü harama bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten korumalıdır!
Işlediğiniz günâhları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyiniz!
Nefsinin arzularına tâbi olan, Allahü teâlânın nasıl kul olur? Ey insan! Kime tâbi isen onun kulu olursun.
Mümin güneş gibidir. Sararıp, solarak batar ama doğduğunda (ahirette) göz kamaştırır..
Lüzumsuz şeylerin peşinden koşan, lüzumlu şeyleri kaçırır. Hazret-i Ali r.a.
Kuran tilaveti ile kalbine ruhani feyiz sirayet eden kimse, dostlarının ayrılığı ile vahşet halini hissetmez. Hz.Ali(ra)
Akıl tamam olunca, söz azalır. Hz.Ali(ra)
Derin fikre sahip olanın nazarı da güzel olur. Hz.Ali(ra)
İlimsiz ibadette, tefekkürsüz Kur’an tilavetinde hayır yoktur. (Hz. Ali r.a.)
İnsanlar arasında bulun, fakat kimseye yük olma! (Hüsameddin Mankpûrî Rahmetullahi aleyh)
Müslüman bir kadın, çocuğunu emzirdiği sürece, Allah yolunda cihat edenler gibidir. Said bin Cübeyr Rahmetullahi aleyh
Düşmanlarınızla oturup kalkan, sizin dostunuz olamaz. Sa’dî Sirazi Rahmetullahi aleyh
İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir. Abdülvehhâb-i Müttekî Rahmetullahi aleyh
Kafir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma! Kalb kırmak, Allahü Tealayı incitmek demektir. Ahmed Yesevî Rahmetullahi aleyh
İslamiyet’in içinde hiç bir kötülük, İslamiyet’in dışında da hiç bir iyilik yoktur. Ebu-l Vefâ
Üç sey kalbi öldürür: Çok konuşmak, çok uyumak ve çok yemek. Fudayl bin Iyad Rahmetullahi aleyh
Dünya üç gündür; dün, bugün ve yarin. Dün geçti. Yarinin gelecegi belli degil. Öyle ise; bugünün kiymetini bil! Hasan-i Basrî Rahmetullahi aleyh
Çocuktaki utanma hali ondaki akıl nurunun alametidir.(imami gazali)
Gençligin kıymetini ihtiyarlar, huzurun kiymetini huzursuzlar, sıhhatin kıymetini hastalar, hayatin kiymetini ölüler bilir.(Hâtim-i Esam) Rahmetullahi aleyh
İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki, dil onları telaffuz dahi edemez..
Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil. Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal..
Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, Neye güldüğünden ise zekasını ve seviyesini anla [MEVLANA]
Pişmanlık alışkanlığın öldürdüğü geçici bir duygudur…
Esas olan ; Aldığın Cevap Değil , Sorduğun Sorudur.
Sabır Çekilen Şeyi Duymamak Değil, Ona Dayanmayı Bilmektir.
Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi ! ; Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.
İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır.
Konuşmak bir ihtiyaç, susmak ise bir sanattır…
Yarınları hayallerle yaşamak yerine, ânı Allah adına yaşamak geleceğimizi de aydınlatır…
Hayatı örtecekse bir mezarcının küreği ne diye taşımalı emel dolu yüreği.
Sevmek adamaktır…ALLAH’ı sevmek sevgiyi ölümsüzleştirmektir..
İnsanlar ağaçlardan ders almalıdırlar,Ne üzerlerinde barınan kuşların, Ne gölgelerinde yatan insanların, Ne de verdikleri yemişlerin hesabını Tutarlar…
Başkalarına karşı zafer kazanan KUVVETLİDİR, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise “KUDRETLİDİR” !….]
Büyük vuslat, kim bilir nerede, saat kaçta.Tabutumun tahtası bilmem hangi ağaçta?
Hakk Teala kullarının ayıplarını görür ve örter de komşu ve dostlar görmedikleri halde söylerler.
Zamanın insanları kusur ararlar. Hünerleri çekemeyip ayıpları sorarlar.
İnsanların felaketi insanlardan başkası değildir.
Dil insanın ölçeğidir.
Mümin sövmez, lanet etmez ve hayasız olmaz. İnsanları ayıplayan o ayıplara tutulmadıkça ölmez.
İnsanlar iki gruba ayrılırlar: Günahkâr olduklarını düşünen Hak ehli insanlar ve Hak ehli olduklarını düşünen günahkârlar.”
İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; Payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettiğini, payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür..
Yıllardır kendimi, güya tanırdım; Sanık ben, yargıç ben, hep aklanırdım. Şeytanı, en büyük düşman sanırdım; Ondan da beteri.. Nefsimmiş meğer…
Kalbin arzuları içten, nefsin arzuları dıştan gelir..
Olgun kimse affetmeyi borç, iyilik etmeyi Farz olarak kabul eder…( Hz. Ebubekir)….
Umutlara kanma hepsi bir gün imkansızlaşır, Toz pembe sanma yaşantımı , her renk bir gün SİYAHLAŞIR!!!
Allah ile olduktan sonra ölümde ömürde hoştur…(MEVLANA)
Her günü son günün olacakmış gibi yaşa; Çünkü onlardan biri son günün Olacak …
Yüksek makamlar yüksek tepeler gibidir, koşarak çıkanlar nefes darlığı hisseder.
ÖNCEKİSONRAKİ
Allah sevdiği kuluna; bir kadının çocuğuna şifa bulması için acı ilacı yudumlatması gibi, dünyanın acılığını tattırır.
İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu âlem yok değildir. Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte!”
Dışarıda kar yürekte nâr varsa eğer, üşümeye de yanmaya da değer…
Yeni ilaç bulduk, diyor tabipler, Lokman gibi, devâ bilse, ne fayda. Son nefeste söylemezse, bu diller, bülbül gibi dilin olsa, ne fayda?
İbadet bir kuş olsaydı, şüphesiz onun kanatları namaz ve oruç olurdu…
Cehennem, uzaktan gösterilince, ateşin, mahşer yerine sürünce, Sırat köprüsüne, halk yürüyünce,aslan gibi gücün olsa, ne fayda?
Milyarın olsa da, rızkını yersin, ecel şerbetini bir gün içersin! Yalın ayak, başın açık gidersin, dünya dolu, malın olsa, ne fayda!
Allahu tela üç şey istemiş. Fikir, zikir, şükür. İyi düşün sana neler vermiş. Çok mu şey istemiş?
Allah’a hakiki ibadette olan, başkalarına ibadette olamaz. Madem bu dünya bir misafirhanedir. Misafirde misafirliğini bilmelidir..
Allahın nimetinin kapılarının sonuna kadar açılıp rahmetin sağanak sağanak yağdığı böyle bir gecede düşen damlaların seni sırılsıklam etmesi dileğiyle kandilin mübarek olsun…
Ameller niyetlere göre değer kazanır. HZ.Muhammed (s.a.v.)
Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle…
Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz. Hazret-i Ali “Radiyallahu anh”
ALLAH ile arasını düzeltenlerin, İnsanlar ile arasını ALLAH düzeltir.
Kula bela gelmez hak yazmayınca hak bela yazmaz kul azmayınca.
Ebedi olan cennet dünyadaki bir kaç günlük amelin değil halis niyetlerin karşılığıdır.
Kader ne ise olur etme merak, uyma kendi nefsin hakkın emrine, bak altından ağacın olsa zümrütten yaprak, akıbet gözünü doyurur bir avuç toprak.
Zaman akıp giden nehirdir. Sonu uçsuz bucaksız denizdir. Eğer bu nehre kapılırsan gideceğin yer Cehennemdir..
Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun?
Duyduğu her şeyi söylemesi, kişiye günah olarak yeter.
Suskunluğun misafiri olmaktan haz alıyor yüreğim Musalla taşındaki cesedin suskunluğu kadar suskunum Konuşmalara küstüm Gemilerim artık kendime yol alıyor Her zaman her yerde her istenileni anlatamıyorum Kime neyi nasıl ispatlayacaksın o halde suskunluğun elini tutuyorum Merhem tutmaz öyle yaralarım var ki! Konuşamıyor…um İçime atıp susuyorum “Kurşun geçmez şartlanmış beyinlere” söz geçiremiyorum Sayfalarca susuyorum..
İlim İle İlgili En Güzel Özlü Sözler
güzel sözler İlim ile ileriye,din ile doğruya, sanat ile güzele gidilir. (özlügüzelsözler.com - 7651)
güzel sözler İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşan mayan ilim,geçmeyen para gibidir. (özlügüzelsözler.com - 7658)
güzel sözler İlim öyle bir şeydir ki,sen ona tüm gücünü vermedikçe, o sana yarısını bile vermez. (özlügüzelsözler.com - 7662)
güzel sözler İlim; ancak edeple alınır, edeple anlaşılır. (özlügüzelsözler.com - 7644)
güzel sözler İlmin sonu, cehlin itirafıdır. (özlügüzelsözler.com - 7666)
güzel sözler Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir. (özlügüzelsözler.com - 7641)
güzel sözler İlim ve hikmetin nuru, kendileriyle dünyalığın istenmesi halinde kaybolur. (özlügüzelsözler.com - 7673)
güzel sözler Şu göğsümde saklı duran birçok ilim var. Ah! Onları taşıtabilecek erleri bulabilsem. (özlügüzelsözler.com - 7687)
güzel sözler İlimle geçen bir gece,ibadetle geçen bin geceden hayırlıdır. (Dersimiz.Com - 1191)
güzel sözler Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. (özlügüzelsözler.com - 604)
güzel sözler İlmi, yazıp kitap haline getirmek suretiyle kaydedip koruyunuz. (özlügüzelsözler.com - 7682)
güzel sözler Ya alim, ya öğrenci,ya dinleyici ya da ilmi sevenlerden ol. Beşinci olma ki helak olursun. (özlügüzelsözler.com - 7688)
güzel sözler İlmin dışında ancak cehalet vardır. (özlügüzelsözler.com - 7678)
güzel sözler İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, ya nice okumaktır. (özlügüzelsözler.com - 2981)
güzel sözler İlim; iyi zamanlarda servet, kötü zamanlarda sığınak ve iyi bir yol göstericidir. (özlügüzelsözler.com - 7656)
güzel sözler İlim öğrenmek, nafile ibadetten hayırlıdır. (özlügüzelsözler.com - 7660)
güzel sözler İlim; çok şeyler bilip rivayet etmek değil, Allah’tan korkmaktır. (özlügüzelsözler.com - 7647)
güzel sözler İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşan mayan ilim,geçmeyen para gibidir.
İlmi, yazıp kitap haline getirmek suretiyle kaydedip koruyunuz. (özlügüzelsözler.com - 7682)
güzel sözler İlim, servetten üstündür. Çünkü sen serveti korursun, ilim ise seni korur. (özlügüzelsözler.com - 7664)
güzel sözler İlimle imanı birleştiren, hakikate ulaşacaktır. (özlügüzelsözler.com - 7670)
güzel sözler İlim,kendi haddini bilmek; tasavvuf, kalbi temizlemektir. (özlügüzelsözler.com - 7657)
güzel sözler İlim, rivayet ve kuru malumat çokluğu değildir. İlim, faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir. (özlügüzelsözler.com - 7663)
güzel sözler Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. (Editör - 2045)
güzel sözler Beşikten mezara kadar ilim öğrenin. (Dersimiz.Com - 1101)
güzel sözler Bizi, daima hayvanlık halinin üstüne yükselten şey ilimdir ve ancak ilimdir. (özlügüzelsözler.com - 7721)
güzel sözler İlim yapmak, amelden hayırlıdır. Dinin kıvamı da verağdadır (arkada). Alim ilmi az da olsa, ilmi ile amel edendir. (özlügüzelsözler.com - 7669)
güzel sözler İlim öğrenip de amel etmeyen kimse, çift sürüp de tohum ekmeyene benzer. (özlügüzelsözler.com - 7659)
güzel sözler Ya alim, ya öğrenci,ya dinleyici ya da ilmi sevenlerden ol. Beşinci olma ki helak olursun. (özlügüzelsözler.com - 7688)
güzel sözler İlmin sonu, cehlin itirafıdır. (özlügüzelsözler.com - 7666)
İlim; iyi zamanlarda servet, kötü zamanlarda sığınak ve iyi bir yol göstericidir. (özlügüzelsözler.com - 7656)
güzel sözler İlim aşağıdakileri yükseltir,cahillik yüksektekileri alçaltır. (Dersimiz.Com - 885)
güzel sözler İlmi, yazıp kitap haline getirmek suretiyle kaydedip koruyunuz. (özlügüzelsözler.com - 7682)
güzel sözler İlim yapmak, amelden hayırlıdır. Dinin kıvamı da verağdadır (arkada). Alim ilmi az da olsa, ilmi ile amel edendir. (özlügüzelsözler.com - 7669)
güzel sözler İlim öyle bir şeydir ki,sen ona tüm gücünü vermedikçe, o sana yarısını bile vermez. (özlügüzelsözler.com - 7662)
güzel sözler Eğer ilim ümit ile olsaydı dünyadaki bütün insanlar âlim olurdu. (özlügüzelsözler.com - 609)
güzel sözler Bu ilim tevil eden cahillerin, tahrif eden azgınların, iptalci müfterilerin, düşman olan her neslin elinden muhafaza olunacaktır. (özlügüzelsözler.com - 7640)
güzel sözler İlim ve hikmet mü’minin kaybolmuş malı gibidir, nerede bulursa alsın. (özlügüzelsözler.com - 7668)
güzel sözler Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. (Editör - 2045)
güzel sözler Ya alim, ya öğrenci,ya dinleyici ya da ilmi sevenlerden ol. Beşinci olma ki helak olursun. (özlügüzelsözler.com - 7688)
güzel sözler Şu göğsümde saklı duran birçok ilim var. Ah! Onları taşıtabilecek erleri bulabilsem. (özlügüzelsözler.com - 7687)
güzel sözler İlim meclisinde ciddi davranın, ilmi şakaya almayın, çünkü ilim değerini kaybeder. (özlügüzelsözler.com - 7653)
güzel sözler İlimle imanı birleştiren, hakikate ulaşacaktır. (özlügüzelsözler.com - 7670)
güzel sözler İlim,kendi haddini bilmek; tasavvuf, kalbi temizlemektir. (özlügüzelsözler.com - 7657)
güzel sözler İlim,üç şeye bağlıdır; istidat, zeka, sebat. (özlügüzelsözler.com - 7665)
güzel sözler İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, ya nice okumaktır. (özlügüzelsözler.com - 2981)
güzel sözler İlim ürkek bir kuştur, bağlamasan kaçar. (özlügüzelsözler.com - 7667)
güzel sözler Karada, denizde yolunuza delalet edecek derecede yıldız ilmini öğrenin. (özlügüzelsözler.com - 7685)
güzel sözler Zahir ilimlere sahip olanların, gideceği cennetler bellidir. (özlügüzelsözler.com - 7689)
güzel sözler İlim işlenmemiş zeka, ayan bozuk saat gibidir. Kâh ileri gider, kâh geri kalır. (özlügüzelsözler.com - 7655)
güzel sözler İlimle imanı birleştiren, hakikate ulaşacaktır. (özlügüzelsözler.com - 7670)
güzel sözler İlim; aşağıdakileri yükseltir, cahillikte yüksektekileri alçaltır. (özlügüzelsözler.com - 7645)
güzel sözler İlim ve hikmetin nuru, kendileriyle dünyalığın istenmesi halinde kaybolur. (özlügüzelsözler.com - 7673)
güzel sözler İlim öğrenmek, nafile ibadetten hayırlıdır. (özlügüzelsözler.com - 7660)
güzel sözler Hazmolunmayan ilim, telkin edilmemelidir. (özlügüzelsözler.com - 7643)
güzel sözler İlmin sonu, cehlin itirafıdır. (özlügüzelsözler.com - 7666)
güzel sözler İlmin evveli niyet,sonra anlamak, daha sonra yapmak, daha sonra mu hafaza etmek,en sonra da yaymaktır. (özlügüzelsözler.com - 7680)
güzel sözler Eğer ilim ümit ile olsaydı dünyadaki bütün insanlar âlim olurdu. (özlügüzelsözler.com - 609)
güzel sözler İlim öğrenip de amel etmeyen kimse, çift sürüp de tohum ekmeyene benzer. (özlügüzelsözler.com - 7659)
güzel sözler İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşan mayan ilim,geçmeyen para gibidir.
güzel sözler İlim meclisinde ciddi davranın, ilmi şakaya almayın, çünkü ilim değerini kaybeder. (özlügüzelsözler.com - 7653)
güzel sözler İlim; fakirlikte servet, zenginlikte zinettir. (özlügüzelsözler.com - 7649)
DİĞER SAYFALAR
Doğruluk nedir? Doğruluk anlamı ile sevdiklerinizle paylaşabileceğini en güzel Doğruluk sözleri sms mesajları bu sayfada derlerdik. Sizler için hazırladığımız birbirinden güzel Doğruluk ile ilgili Sözler (Doğruluk mesajları) kısa sms ile yada cep telefonunuzdan veya tabletinizden sosyal medya aracı ile paylaşarak sevdiklerinize ulaştırabilirsiniz. İşte Doğruluk ne demek anlamı ile Doğruluk ile ilgili güzel sözler (Doğrulukla ilgili sözler, Hadisler, Ayetler, Özlü Sözler).
Doğru olma hâli, dürüstlük, sıdk, sadâkat, istikamet, hak, birr, hidâyet anlamına gelen itikadî ve ahlâkî bir kavramdır. Allah'ın emrine ve kanunlarına uygun bir yol izlemek ve insanların haklarına riâyet etmek demektir.
Doğruluk yalancılığın zıddıdır. Doğruluktan kasıt, söz söylemede, söz vermede, yaşantıda, iş hayatında, aile hayatında vs. doğru olmak, yalancılıktan beri olmaktır. Doğruluk kişiyi iyiliğe sevk eder, yalancılık ise kötülüğe sevk eder.
Doğruluk emin olmak ve güvenilir olmak demektir. Yalancıdan emin olunmaz, yalancının asla güvenirliği yoktur. Efendimiz bir hadislerinde Müslüman"ı şöyle tarif etmektedir. اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.
İşte Doğruluk ile ilgili güzel sözler (Doğruluk ile ilgili özlü sözler)
doğruluk ile ilgili sözler Cümleler doğrudur sen doğru isen , doğruluk bulunmaz sen eğri isen ...(Yunus Emre)
doğruluk ile ilgili sözlerDoğru olan şeyi görmek, fakat bunu yapmamak cesaretsizliktir. (Konfiçyus)
doğruluk ile ilgili sözler Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma, Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma. (Tevfik Fikret)
doğruluk ile ilgili sözler Ne garip. Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, Sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız. (Dostoyevski)
doğruluk ile ilgili sözler Asalet; boyda değil soyda, incelik; belde değil dilde, doğruluk; sözde değil özde, güzellik; yüzde değil, yürekte olur. (Mevlana)
doğruluk ile ilgili sözler Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz. (Hadisi Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler İnsanların doğruluğu, yaptıkları işle değil davranışlarıyla ölçülür. (Julius Caesar)
doğruluk ile ilgili sözler Kimin düşündüğü ile söylediği bir olursa, işte doğru insan odur. (Yusuf Has Hacib)
doğruluk ile ilgili sözler Temiz bir vicdan kadar yumuşak yastık yoktur.
doğruluk ile ilgili sözler Hayatta kimseye güvenmeyeceksin demek saçmalıktır inan. Ama kime 'iki defa güveneceğini' hesaplamalı insan. (Victor Hugo)
doğruluk ile ilgili sözler Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir. (William Shakespeare)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru olan, haklı olandır. (Alexander Pope)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk sonsuzluğun güneşidir; nasıl olsa doğar. (Wendell Phillips)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür. (Cenap Şehabeddin)
doğruluk ile ilgili sözlerdoğruluk ile ilgili sözler Ey inananlar! Allah'a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun. (Tevbe 119)
doğruluk ile ilgili sözler İnsanlar için saadet ümidi; ancak doğrulukta vardlır. (Euripides)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk, hayatta iyi bir namın en vefalı dostudur. (John Webster)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru bir teraziye eşit ağırlıklar yüklendiğinde, kefelerin biri alçalırken diğeri yükselmez. (Tibbullus)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk, hertürlü şartlar altında meyva verir. (Schiller)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru yapmak isteyebilirsiniz hatta bunu doğru nedenlerle de isteyebilirsiniz; ancak doğru ilkeleri uygulamazsanız, kafanızı yine de duvara toslayabilirsiniz. (Stephen R. Covey)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruları korumaktan korkmayınız. (Atatürk)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk; prensibin, karakterin ve bağımsızlık düşüncesinin ruhunu teşkil eder. (Samuel Smiles)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluktan ayrılmayınız; çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Gerçekten insan doğrulukla hareket etmeye devam ederse Allah katında en doğru kimse olarak yazılır. Yalandan sakınınız; çünkü yalan kötülüğe, kötülük ise cehenneme götürür. Gerçekten insan yalan söylemeye devam ederse Allah katında çok yalancı yazılır. (Hadisi Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruysan kimse hatırlamaz, yanlışsan kimse unutmaz. (John Murphy)
doğruluk ile ilgili sözler Şurada burada güçlü adımlarla dolaşmaktansa, doğru yolda sekerek yürümek iyidir. (Saint Augustinus)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluğun en güzel meyvesi ruh sükunudur. (Epikuros)
doğruluk ile ilgili sözler Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun. (Montaigne)
doğruluk ile ilgili sözler Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bulunursa yanlişs da bilinir;ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz. (Farabi)
doğruluk ile ilgili sözler Hiçbir şey bizi doğruyu aramanın düz yolundan, incelemelerimizi bu genel gayeye doğru değil de özel gayeleie doğru yöneltmek kadar uzaklaştıramaz. (Rene Descartes)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk sonsuzluğun güneşidir, nasıl olsa doğar. (Wendel Philips)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru ve namuslu insan, hakkını görevi ile ölçen insandır. (La Cordaire)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru işi yapmak, işleri doğru yapmaktan daha önemlidir. (Peter F. Drucker)
doğruluk ile ilgili sözler Eğri olanın gölgeside eğridir. (Hz.Ali)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruyu konuşmak için iki kişi ister: Doğru söyleyen, doğru dinleyen. (Henry David Thoreau)
Onlara doğruyu söyleyin, birincisi yapılacak en doğru şey bu olduğu için, ikincisi nasıl olsa doğruyu öğrenecekleri için. (Paul Galvin)
doğruluk ile ilgili sözler Gerçek başarıların en geçerli yolu doğruluktur. (Moge)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru yol uğrunda kendimi ateşe atabilirim; ama elden gelirse başkalarını yanmaktan korurum. (Montaigne)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluktan ölüm de olsa yine ayrılma, sadık ol. (Hz. Ömer)
doğruluk ile ilgili sözler Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir. (Shakeaspeare)
doğruluk ile ilgili sözler Yeryüzünde senin ayrıca dost aramana lüzum yok, doğruluk senin dostun ve yardımcındır. (Firdevsi)
doğruluk ile ilgili sözler Her zaman doğruyu söyle, ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın. (Mark Twain)
doğruluk ile ilgili sözler İste bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir, onunla istediğini doğru yola eriştirir. (Zümer Suresi/23)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk, her türlü şartlar altında meyve verir. (Friedrich Schiller)
doğruluk ile ilgili sözler Onay ile red arasındaki fark, iyi ile kötü arasındaki fark; toplumun ve zamanın modasına göre değil, gerçek doğruya göre anlaşılmalıdır. (Lao Tzu)
doğruluk ile ilgili sözler “Rabbimiz Allah'tır” deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. (Ahkaf Suresi/13)
doğruluk ile ilgili sözler Sadık kimse, kendisine zarar getirecek bile olsa, doğruyu söyleyendir. (Cüneyd-i Bağdadi)
doğruluk ile ilgili sözler Her doğrunun iki yüzü vardır: Birini kabullenmeden önce iki taraftan da bakmış olmak her zaman daha iyidir. (A. Claudius)
Doğruluk ne kadar önemli ise doğru insanlarla beraber olmakta o kadar önemlidir. Yaşam yalnız başına geçirilebilecek tarzda yaratılmamıştır. Birliktelik kaçınılmazdır. Bu birlikteliklerin en güzel şekilde devam edebilmesinin yolu ise doğruluktur. (Hadisi Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler Altın akçe gibi, doğru sözün de milliyeti yoktur. (Agah İzzet Yazgaç)
doğruluk ile ilgili sözler Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. (Enam Suresi / 115)
doğruluk ile ilgili sözler Kötülük edebilmek ellerinde iken, bütün ömrrünü doğıılukla geçirmek çok güç ve övgüye değer bir şeydir. (Eflatun)
doğruluk ile ilgili sözler Söylenen sözlerin doğruluğu, yapılan işlerin yanlışlığını düzeltmez. (Mehmet Ağar)
doğruluk ile ilgili sözler Bana güç veren, doğru olanı yaptığımı bilmektir. (Desmond Tutu)
doğruluk ile ilgili sözler Yanlış, sonsuz şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. (J.J.Rousseau)
doğruluk ile ilgili sözler Doğruluk, dost kapısıdır. (Hacı Bektaş-ı Veli)
doğruluk ile ilgili sözler Bütün bu dünyada, doğru yaşamaktan ayrılabilecek, gerçek bir erdem yoktur. (David Star Jordan)
doğruluk ile ilgili sözler Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz. (Bernard Shaw)
doğruluk ile ilgili sözler Yanlış sonsuz şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. (Jean J. Rousseau)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru söyleyen, çok söylemeye hiç muhtaç değildir. (Demokritos)
doğruluk ile ilgili sözler Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır. (Hadisi Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler Saadete yükselmek için doğruluk lazımdır, insanlık doğruluğun adıdır. (Yusuf Has Hacib)
doğruluk ile ilgili sözler Hakikati ancak parça parça öğrenebiliriz, insan hakkındaki bilgimiz de onun için parça parçadır. (Alexis Carrel)
doğruluk ile ilgili sözler Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Ahzab 70)
doğruluk ile ilgili sözler Ben senin dostunum; fakat doğru yoldan ayrılmamaya çalış, bütün hareketlerinde olduğu kadar, bütün düşüncelerinde de seni tasvip ettiğim sürece bana güvenebilirsin, fakat, benim erdemin yolu olarak gördüğüm yoldan ayrılacak olursan, seni ilk olarak ben terk ederim. (Alain)
doğruluk ile ilgili sözler Doğru sözü nereden gelirse gelsin alınız, söyleyene değil söylenen söze bakınız. (Hz. Ali)
doğruluk ile ilgili sözler Mertlik namertliğe boyun eğerde, Haysiyet paraya satılır olmuş. Hırsızlık yolsuzluk altın değerde, Dürüstlük çöplüğe atılır olmuş. (Atakan Korkmaz)
doğruluk ile ilgili sözler Zihninde doğruluk yer etsin, kendini faziletli olmaya alıştır. Bilgi, iyi kalplilik ve enerji, insanı hayata bağlayan şeylerdir. Vakar, gönül zenginliği, samimiyet, ciddiyet ve şefkat mükemmel fazileti oluşturur. (Confucius)
doğruluk ile ilgili sözler Acı da olsa, doğruları söyleyiniz. (Hadis-i Şerif)
doğruluk ile ilgili sözler Budur benim hayatta beğendiğim meslek, sözün odun gibi olsun doğrun tek. (M.Akif Ersoy)
Bir yalan dört doğruyu götürür.iyilik güven,sadakat,huzur.
İSLAM
BÜYÜKLERİNDEN
ÖZLÜ SÖZLER
ACELE
İki şey, aklı ve tedbiri bozar; biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek. (Hz. Ali)
Acele her işte kötüdür. Yalnız şer ve kötülüğün defedilmesinde değil. (Hz. Ali)
Acele şeytan işidir. Ama beş yerde öyle değildir; Misafire yemek yedirmekte, namazı vaktinde kılmakta, tövbe etmekte, kız evlâdı evlendirmekte, ölüyü defnetmekte. (Hâtem-i Esam)
ADALET
Kılıcın yapamadığını adalet yapar. (Kanuni Sultan Süleyman)
AHLÂK
Güzel ahlâk, suyun kiri yok ettiği gibi kusuru yok eder. (Hz. Ali)
AHMAK-AHMAKLIK
Aptallığın en büyüğü, övmede ve yermede aşırılığa kaçmaktır.
İki şey ahmaklığa dalâlet eder: Hiç bir sebep yokken gülmek; sormadan haber vermek. (Malik bin Dinar)
Ahmağı tanımakta en kesin ölçü, onun Allah'a inanıp inanmadığıdır. Böylelerinin deneysel bilgileri, marifetleri hiçbir değer ifade etmez. (İmam Rabbani)
İlim cehaleti kaldırır, fakat ahmaklığa birşey yapamaz. (A.Arvasi)
VLİYALAR H.Z
Menu
İSLAM
BÜYÜKLERİNDEN
ÖZLÜ SÖZLER
ACELE
İki şey, aklı ve tedbiri bozar; biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek. (Hz. Ali)
Acele her işte kötüdür. Yalnız şer ve kötülüğün defedilmesinde değil. (Hz. Ali)
Acele şeytan işidir. Ama beş yerde öyle değildir; Misafire yemek yedirmekte, namazı vaktinde kılmakta, tövbe etmekte, kız evlâdı evlendirmekte, ölüyü defnetmekte. (Hâtem-i Esam)
ADALET
Kılıcın yapamadığını adalet yapar. (Kanuni Sultan Süleyman)
AHLÂK
Güzel ahlâk, suyun kiri yok ettiği gibi kusuru yok eder. (Hz. Ali)
AHMAK-AHMAKLIK
Aptallığın en büyüğü, övmede ve yermede aşırılığa kaçmaktır.
İki şey ahmaklığa dalâlet eder: Hiç bir sebep yokken gülmek; sormadan haber vermek. (Malik bin Dinar)
Ahmağı tanımakta en kesin ölçü, onun Allah'a inanıp inanmadığıdır. Böylelerinin deneysel bilgileri, marifetleri hiçbir değer ifade etmez. (İmam Rabbani)
İlim cehaleti kaldırır, fakat ahmaklığa birşey yapamaz. (A.Arvasi)
AKIL
Bir adamın aklının derecesini soru sormasından anlarım. (Hz. Ömer)
Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edeb gibi miraz, ilim gibi şeref olmaz. (Hz. Ali)
Akıl kemal bulunca boş sözler zeval bulur (yok olur.) (Hz. Ali)
En büyük servet akıldır. (Hz. Ali)
Dünyalığı artınca sevinenler, hergün eksilmekte olan ömrüne üzülmeyenler arasında aklı noksan olmayan yoktur. (Ebû'd-Derda)
Akıllı olan üç kimseyi hafife almaz; Alimleri, hükümdarları, dostları. Alimleri hafife alanın ahireti gider, sultanları hafife alanın dünyası gider, dostlarına mürüvveti olmayanın dostluğu gider. (Abdullah b. Mübarek)
Akıl yeryüzünden kalksa bile hiç kimse akılsız olduğuna inanmaz. (Sâdi Şîrâzî)
İki şey akıl hafifliğini gösterir: Konuşacak yerde susmak, susacak yerde konuşmak. (Sâdi Şîrâzî)
ALAY ETMEK
Şirkten sonra en büyük günah, insanlarla eğlenip alay etmektir. (Vehb ibni Münebbih)
ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (TEVÂZU)
İbâdetlerin en faziletlisi tevazudur. (Hz. Aişe)
Her kim kendisini kıymetli bilirse onun tevâzûdan nasibi yoktur. (Mâlik b. Dinar)
Tevâzu yaptığın güzel işlere bakıp kendini beğenmemen ve şımarmamandır. (Ebû Süleyman Dârânî)
Tevâzu kimden olursa olsun hakkı (doğruyu, gerçeği) kabul etmendir. (Fudayl b. İyad)
İnsanoğlu topraktan yaratılmıştır, eğer toprak gibi alçakgönüllü olmazsa insan değildir. (Sâdî)
Tevâzu ne dünyada ne de ahirette hiç kimseyi kendine muhtaç görmemendir. (Hamdun Kassar)
Her türlü iyilik bir evde toplanmış ve onun anahtarı tevâzu olmuştur. Her türlü kötülük bir evde toplanmış ve onun anahtarı kibir olmuştur. (Yusun bin Hüseyin)
ALLAH'I SEVMEK
Ey kişi, kalbinde Allah sevgisinden başka bir şey olmadığı zaman bil ki çok zenginsin. (İbni Vefa)
Bir kimse Allah'ı seviyor, O'na itaat ediyorsa sen de onu sevmek zorundasın. Çünkü iyi kimseyi seven Allah'ı sevmiş olur. (Ebû Said Hasan Basri)
ALLAH İÇİN SEVMEK
Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceleri ibadetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem, fakat gönlümde Allah'a itaat edenlere karşı bir sevgi, isyan edenlere karşı bir nefret duymasam, bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem. (Abdullah bin Ömer)
ALLAH İÇİN SEVMEK
Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceleri ibadetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem, fakat gönlümde Allah'a itaat edenlere karşı bir sevgi, isyan edenlere karşı bir nefret duymasam, bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem. (Abdullah bin Ömer)
ALLAH KORKUSU
Allah korkusuyla dökülen gözyaşları, ariflerin ibadetleridir. (Hz. Ali)
Vezir, padişahtan korktuğu kadar Allah'tan korksaydı melek olurdu. (Sâdi)
Kıyamet günü her göz ağlayacaktır. Ancak Allah Teâlâ'nın haram kıldıklarına bakmayan, Allah için uykusuz kalan, Allah korkusundan ağlayan gözler, ağlamayacaktır. (Safvan bin Süleyman)
ALLAH KATINDA İYİ OLMAK
Alla Teâlâ'nın senin hakkındaki bilgisi, insanların senin hakkındaki bilgisinden daha iyi olmalı. Bunun için yalnız olduğun zaman hal ve hareketine, insan içinde olduğundan daha çok dikkat etmelisin. (Hamdun Kassar)
ANA-BABAYA HÜRMET
Sen, babanın hakkına riayet edersen, oğlun da senin hakkına riayet eder. (Hz. Ali)
ARKADAŞ
En büyük belalardan biri, anlaşamadığın halde ayrılma imkanın olmayan arkadaştır. (Muhammed er-Rasibi)
Komşusu, akrabası ve arkadaşı tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer)
Aralarında yaşayabileceğin samimi arkadaşlar edin; çünkü onlar iyi günlerde gönül şenliği, kötü günlerde yardımcıdırlar. (Hz. Ömer)
Dünyada arsız kimseyle arkadaş olmak, ahirette insanı mahcub eder. (İmam Şafii)
Ufak bir yanlış hareketinle üzülecek, darılacak kimseye çok güvenme. (İmam Şafii)
BAĞIŞLAMAK
Zalimleri bağışlamak yoksullara cefadır. (Sâdî)
BAHTİYARLIK
Allah'a itaat etmek, fakat reddedilmekten korkmak bahtiyarlık alameti; Allah'a asi olmak ama O'nun katında makbul olmayı ummak bedbahtlık alametidir. (Ebû Osman Nisaburi)
BEDBAHTLIK
Bir kimsesinin bedbaht olmasının alameti (işareti, belirtisi) üçtür: 1- Kendisini ilim verilip amelden mahrum bırakılması, 2- Amel verilip ihlâstan mahrum bırakılması, 3- Allah dostları ile sohbete nail olup onlara hürmetten mahrum olması. (Muhammed bin Fadl Belhi)
Altı şey cehaled ve bedbahtlık eseridir: 1- Sebepsiz yere kızmak, 2- Gereksiz ve faydasız konuşmak, 3- Sırrını ifşa etmek, 4- Herkese güvenmek, 5- Dostunu düşmanını ayıramamak, 6- Yersiz ve zamansız nasihatte bulunmak. (Muhammed bin Mansur et-Tûsî)
Beş şey bedbahtlık nişanıdır: Gönül katılığı; göz yaşarmazlığı; hayasızlık; dünya sevgisi; dünya için uzun endişe. (Malik bin Dinar)
BİLGİ-BİLGİN (İLİM-ÂLİM)
Bilgi zenginlikten üstündür. Çünkü zenginliği sen korursun, bilgi ise seni korur. (Hz. Ali)
İlim adamları için yokluk içinde yaşadığı halde kanaat sahibi olmaktan daha değerli bir ziynet yoktur. (İmam Şafii)
Kötülükten kaçmayan bilgin, ışık tutan bir kördür, başkalarına doğru yolu gösterir, ama kendisi göremez. (Sâdî)
İlim bir avdır, onun kösteği yazmaktır. (Safiyyü'l-Hılli)
Biz, ilmi yazmayan kişiyi, ilmi bilen kişi olarak kabul etmezdik. (Muaviye bin Kurre)
İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşanmayan ilim geçmeyen para gibidir. (İmam Şafii)
İlmin de ehli vadır. Onun ehlinden başkasına verirsen ziyan etmiş, ehline vermezsen ihanet etmiş olursun. (Süfyan bin Uyeyne)
En güvendiğim sağlam amelim (çabam) ilmi yaymak için yaptığım çalışmadır. (Ata bin Meysene)
Önce yol bil, sonra yol göster. Yolu görememişsen mürşitlik davasını bırak. (Nâsır-ı Hüsrev)
İlmi ile amel etmeyen âlim, başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir. (İmam Gazalî)
BİRLİK (TOPLULUK, CEMAAT)
Halkın içinden kaçmak marifet değildir. Asıl marifet halkın içinde iken kendi içine dönebilmektir. (Ebû Bekir Şibli)
BORÇ
Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günahlarını azaltırsan rahat ölürsün. (Hz. Ömer)
BİRLİK (TOPLULUK, CEMAAT)
Halkın içinden kaçmak marifet değildir. Asıl marifet halkın içinde iken kendi içine dönebilmektir. (Ebû Bekir Şibli)
BORÇ
Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günahlarını azaltırsan rahat ölürsün. (Hz. Ömer)
BÜYÜKLENME (KİBİR)
Öğünmeyiniz! Hem topraktan yaratılmış hem de toprağa dönünce kendisini kurtların yiyeceği insanın övünmesi neye yarar! (Hz. Ebû Bekir)
Hurma ağacına bakınız. Başı dik olduğu için Allah ona meyvelerini nasıl taşıtıyor. Kabak, kavun, karpuz gibi bitkiler ise yüzünü ve dallarını yere koyduğu için Allah onların meyvelerinin yükünü toprağa taşıtıyor. (Ahmed er-Rufai)
Dindarsan kendini beğenmişliği bırak, kendini görmezsen Allah'ı görürsün. (Nasr-ı Hüsrev)
Allah'a karşı isyan bayrağını çektiren günahların başında kibir gelir. (Avn İbn-i Abdullah)
Bir günah ki kaynağı şehvettir, affa mazhar olacağı umulur; ama bir günah ki kibirden kaynaklanır onun için mağfiret umulmamalıdır. (Seriyyü's-Sakati)
Bir kimsede kibir varsa bu, söz söylerken soğan gibi kokar. (Mevlânâ)
Dağları iğneyle kazmak, kalbden kibri söküp atmaya nazaran daha kolaydır. (Ebû Haşim Sofi)
İsyanda olanların mahçup hali, benim için ibadette olanların mağrur halinden daha sevimlidir. (Yahya Vâiz)
Kişinin kendini beğenmesi, aklının zayıf olduğuna dalalet eder. (Hz. Ali)
Bir Müslümanı küçük gördüğün zaman karşılığında iman ve irfan duygusunun azalışını görürsün. (Ebû Bekir bin Hamid Tirmizi)
CÂHİL-CÂHİLLİK
Câhilin yüz faydası bir zararını karşılamaz. (Nâsır-ı Hüsrev)
Akraban da olsa câhille ilgini kes. Çünkü vereceği sıkıntı, sağlayacağı huzurdan fazla olur. (Nâsır-ı Hüsrev)
Rızık, bilgi ile artsaydı câhilden zor geçinen olmazdı. (Sâdî)
Âlim, ölse de yaşar; câhil yaşarken ölüdür. (Hz. Ali)
İnsanların en câhili, ahiretini başkasının dünyası için satandır. (Hz. Ömer)
CİMRİLİK
Cimri insan dünyada fakirler gibi yaşar, ahirette zenginler gibi sorguya çekilir. (Hz. Ali)
Kıyamette bir devenin iğne deliğinden geçmesi, cimri bir zenginin cennete girmesinden daha kolaydır. (Vehb ibn-i Münebbih)
İnsanların malca en cimrisi, namusca en cömertidir. Yani malına kıymaması, namusunun ayak altı olmasına sebep olur. (İbn-i Mu'tez)
CÖMERTLİK
CÖMERTLİK
Cömertliğin aslı, kendi malından verip, başkasının malını korumaktır. (Hz. Ali)
Bir kimsenin Allah'ı sevmesinin belirtisi üçtür: Deniz gibi cömertlik, güneş gibi şefkat, yer gibi tevazu. (Bâyezid Bistâmi)
Amellerin (güzel işlerin) şahı üçtür: Mal az olduğunda da cömert olmak. Yalnızken de Allah'tan korkup haramdan sakınmak. Kendisinden korkulan veya bir şey umulan kimsenin huzurunda da doğruyu söyleyebilmek. (Bişr-i Hafi)
Sıkışık zamanında imdadına koşacak kimse isteyen, bolluk içindeyken cömert olmalıdır. (Şeyh Sâdî)
En hayırlı cömertlik, ihtiyaç sahibini arayıp ona vermektir. (Ebû Süleyman Dârânî)
Allah'a giden yolun köprüsü, malını O'nun uğruna saçmaktır. (Şems-i Tebrîzî)
ÇALIŞMAK-KAZANMAK
Herhangi bir kimseyi ne dünyasının ne de âhiretinin emrinde çalışır olarak görmezsem ondan nefret ederim. (ibn-i Mes'ud)
Çalışmak en hayırlı maldır. (Hz. Ömer)
Hazine, eziyet çekene, çalışıp çaba gösterene gözükür. (Mevlânâ)
Çalışanlar kötülük düşünmeye vakit bulamazlar; tenbeller ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar. (Hz. Ali)
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, Dostunun yüz karası düşmanının maskarası. (Mehmed Akif)
ÇOK KONUŞMAK
Üç şey kalbi öldürür: Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak. (Fudayl bin İyaz)
İnsanları iki şey mahveder: Fazla mal toplama hırsı ve çok konuşmak. (İbrahim en-Nehâi)
ÇOK YEMEK
Üç şey kalbi katılaştırır: Çok yemek, çok konuşmak, çok uyumak. (Mâlik bin Dinar)
Herşeyin bir helâk (bozulma, yok olma) sebebi vardır, kalb nurunun helâk sebebi tokluktur. Her şeyin bir pası vardır, kalb nurunun pası tokluktur. (Ebû Süleyman Dârânî)
Yemin ederim ki ağzıma koyduğum her lokmanın benim en büyük düşmanım olduğunu daima düşünmüşümdür. (Yezid bin Şüreyk et-Teymi)
DERVİŞ - DERVİŞLİK
Dervişlik, elenmiş ve üzerine su dökülmüş toprağa benzer, böyle toprak ne basanın ayağını incitir ne de üzerine toz kondurur. Derviş de böyle kimseyi incitmez. (M. Alauddin Âbizî)
Âbizî)
Dervişlik herkesin yükünü çekmek, fakat kimseye kendi yükünü çektirmemektir. (Ubeydullah Taşkendî)
DİLİ KORUMAK (DİLİ TUTMAK) SUSMAK
Bilirken susmakta, bilmezken söylemekte olduğu gibi hayır yoktur. (Hz. Ali)
Dil bedenin denge organıdır. Dil doğru olursa diğer organlar da doğru olur. (Hz. Ali)
Ayıplarını örtmek ve nefsini selamete ulaştırmak istersen az söyle çok dinle. (Hz. Ali)
Dil yırtıcı bir hayvana benzer, ipini biraz gevşetin, ısırır. (Hz. Ali)
İnsanın kadere dili altında saklıdır. (Hz. Ali)
Her kötülükten uzak kalmanın yolu dilini tutmaktır. (Hz. Ali)
Sükut, insanın en nefis elbisesidir. (Hz. Ömer)
Rahat ve huzur on kısım ise, dokusu susmaktır. (Hz. Ömer)
İnsan, ayağını bastığı yerden çok diline dikkat etmelidir. (Ebû Hâzım Mekki)
İnsan kalbi bir sandıktır; dudaklar, onun kilidi, dil ise anahtarıdır. İnsana o anahtarı iyi muhafaza etmek düşer. (Ömer İbn-i Abdülaziz)
Dilini tutmayı alışkanlık haline getiren güven içinde yaşar. (Feridüddin Attar)
Nefsi en iyi şu dört şey terbiye eder: Susmak, açlık, yalnızlık, uykusuzluk. (Feridüddin Attar)
Dilsiz, dilini tutmayan dilliden çok üstündür. (Sâdî)
Dili korumak, altını ve gümüşü korumaktan daha zordur. (Muhammed ibn-i Vasi)
Sıkıntıdan kurtulmak istiyorsan dünyaya meyletmeyi bırak, özür dilemekten kurtulmak istiyorsan diline hakim ol. (Mansur bin Ammar)
DOĞRU-DOĞRULUK
Ya Rabbi! Doğruyu doğru olarak bize göster ve ona uymak için kuvvet ve kudret ver. (Hz. Ebû Bekir)
Başkalarının düzeltmek için önce kendinizi düzeltiniz. (Hz. Ömer)
Bir doğruyu savunurken ona önce kendimiz inanmalıyız. (Hz. Ali)
Mertlik, açıkta yapılmasından utanılacak bir şeyi gizli olarak da yapmamaktır. (Nuşirevân-ı Âdil)
Şüpheli bir dirhemi geri vermek, bin dirhem sadaka vermekten daha üstündür. (Abdullah ibn-i Mübarek)
Doğruluk, kalbin konuşmasıdır, yani kendisinde olanı söylemesidir. (Ebûlhasen Harakani)
DOĞRU SÖZ
DOĞRU SÖZ
Bana dünyadan üç şey sevimli oldu: Geceleri namaz kılmak, hastaları ziyaret etmek, sözün doğrusunu söylemek. (Hz. Hasan)
Doğru söylediği için zincire vurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir. (Sâdî)
Zalim bir idarecinin yanında doğruyu söylemekten daha üstün bir sadaka yoktur. (Meymun İbn-i Mihran)
DOST-DOSTLUK
İnsanın üç dostu vardır: 1. Şahsi dostu, 2. Dostunun dostu, 3. Düşmanının düşmanı. (Hz. Ali)
Herşeyin hayırlısı yenisidir; fakat dostun hayırlısı eski olandır. (Hz. Ali)
Birçok kimseye dostluk gösterdim, onlardan bir karşılık görmedim, yine de dostluktan vazgeçmedim. (Hz. Ali)
Hakiki dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir. (Hz. Ali)
Dostların kalbini kırmakla düşmanların arzularına hizmet etmiş olursun. (Hz. Ali)
Dostlarla yapılan sohbetle boy ölçüşecek bir güzel davranış daha yoktur. Onların ayrılığı kadar da keder veren birşey yoktur. (İmam Şafii)
Bizde bu aleme hiç meyil kalmamıştır. Dostların gelip bizi bulamayınca gönülleri kırık dönmeleri tek üzüntümüzdür. (Alaeddin Attar)
Zamanımız insanlarının dostluğu çarşı yemeği gibi, rengi ve görünüşü güzel, fakat tadında iş yok. (Mâlik bin Dinar)
Halini iki kişiden gizleme: Uzman doktordan, gerçek dosttan. (Feridüddin Attar)
Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır. (Mevlânâ)
Çiçeksiz bahçenin zevki olmadığı gibi dostsuz hayatın da zevki olmaz. (Nâsır-ı Husrev)
Biriyle dostluk kurmak iyi bir şey, bu dostluğu sonuna kadar bağlı kalmak büyük bir iştir. (Nâsır-ı Husrev)
Akıllı ve içindeki düğümleri çözen bir dosta sahip olan kimse ne bahtiyardır. (Nâsır-ı Husrev)
Senin dindarlığını arttıran dost, her karşılaştığında avucuna bir altın koyan dosttan daha hayırlıdır. (Bilal İbn-i Sa'd)
DUA
Yedi şeyde hayır yoktur: Huşu olmayan namazda, lüzumsuz şeylerden kaçınılmadan tutulan oruçta, düzgün telaffuz etmeden, acele ile Kur'an okumakta, günahlara engel olmayan ibadette, cömertlik bulunmayan malda, samimiyet bulunmayan dostlukta, ihlâs olmayan duada. (Hz. Ali)
Dualar kabul olacak, hemen dua ediniz dense, ben duayı kendim için değil, devlet büyükleri için yapardım. Çünkü benim iyiliğimle halk pek birşey kazanmaz. Ama idare edenlerin iyi olmaları ile Müslümanlar çok şey kazanır. (Fudayl bin İyaz)
Dua yapmaktan mahrum olmam, benim için duama icabet edilmesinden çok daha zordur. (Ebû Hazım Mekki)
DÜNYA
Dünyaya az meylet, rahat yaşarsın.
Allah, dinini düzelten kişinin dünyasını da düzeltir. (Hz. Ali)
Dünya yılan gibidir, cildi yumuşak fakat zehiri öldürücüdür. Hoşuna giden şeylerden uzaklaş ki sana yaklaşmasın. (Hz. Ali)
İnsanlar dünya işlerinde hırs içinde ve tedbir peşisusunda akıl ve kuvvete göre pay alamazlar. Nice büyük insanlar vardır ki dünya onlara gülmez. Eğer kuvvet ve zorbalıkla dünya ele geçseydi, kartallar serçe kuşlarına rızık bırakmazlardı. (Hz. Ali)
"Dünya sizi aldatmasın!" Bunu kim söylüyor? Cenab-ı Hakk söylüyor. Dünyayı onu yaratandan daha iyi bilen olur mu? O halde dünyadan sakının. (Hasan Basrî)
Ademoğlunun canı dünyadan ancak üç hasretle çıkıyor: Derlediğinden doyasıya yiyememek, emeline varamamak, yapacağı sefer için yeterli azık edinememek. (Hasan Basrî)
Sevgilinin sevmediğini sevmek, sevgi alâmeti değildir. Rabbimiz dünyayı kötüledi, biz ise onu övmekle meşgulüz. (İbrahim Edhem)
Nasıl ki beden hastalandığı zaman yeme, içme, uyku ve istirahatten zevk almazsa, kalb de dünya hastalığına tutulunca vaz ve nasihatten zevk almaz. (Mâlik bin Dinar)
Dünya şehvetlerle donatılmış, âfetlerle kuşatılmıştır. Dünya malının helalinin hesabı, haramının azabı vardır. Dünyaya yakınlık ve ilginiz ona göre olsun. (İbn-i Semmak)
Dünyayı arayıp ahireti bulanı hiç görmedik. Ama ahireti arayıp dünyayı bulanı gördük. (Ebû Said Hasan Basrî)
Dünyanın az şeyini istemek, ahiretin çok şeyini kaybetmek demektir. (Ka'b el-Kurâzî)
Dostlar arasında ülfet ve bağlılığın kalkması, dünya sevgisi sebebiyledir. (Hamdun Kassar)
Ahireti isteyen, dünyasına zarar verir; dünyasını isteyen ahiretine zarar verir. Sen ebedi olan için fani olana zarar ver. (Amr bin Mürre)
Dünya üzerindekileri besler, büyütür, sonra onları yine kendi yer. (Ahmed er-Rufaî)
DÜŞMAN-DÜŞMANLIK
Akrabanın düşmanlığı ve dostların eziyeti yılan zehirinden daha acıdır. (Hz. Ali)
Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır. (Hz. Ali)
Açık kalb ile konuşan düşman, içinden pazarlıklı dosttan daha iyidir. (Hz. Ali)
Akıllı düşmanla istişare kabildir; fakat cahil dostun reyinden kaçınmalıdır. (Hz. Ali)
İki düşman arasında öyle konuş ki barıştıkları zaman utanmayasın. (Sâdî)
İnsanın, kusurlarını sayan düşmanlarından edeceği istifade, kendisini öven dostlarından edeceği istifadeden daha fazladır. (İmam Gazali)
Düşmanın senden emin olmadıkça kâmil (tam, olgun) bir kişi olamazsın. (Bişr-i Hafi)
Bir kişinin düşmanlığına karşılık, bin kişinin dostluğu verilse dahi alma. (Ebû Said Hasan Basrî)
EDEB
Edeb, haddini bilmektir. (Hz. Ali)
Himayen altındakilere iyilik yapmak istersen onlara edeb öğret. (Hz. Ali)
Babaların evlatlarına bıraktıkları servetin en hayırlısı edebtir. (Hz. Ali)
Her kim edepten mahrum kaldı, cümle hayırlardan mahrum kaldı. (İbn Atâ)
Aslında insanla hayvan arasındaki fark da edebdir. Bütün Kur'an'ın manası ayet ayet edebten ibarettir. (Mevlânâ)
EHLİYET
Bir inasın layık olmadığı yere koymak zülumdur. (Hz. Ali)
EŞİTLİK
İnsanların evveli bir damla su, sonu ise toprak olmaktır. Asıllarındaki bir şeyle övünenler ancak su ve toprakla övünmektedirler. (Hz. Ali)
GAFLET-GÂFİL
Üç haslet ibadet etmekten daha değerlidir: Gaflet uykusundan uyanmak; nefse dilediğini vermemek; Allah korkusundan ağlamak. (Ebû Bekir Kettânî)
Avam (halk tabakası) için günahtan kaçmak nasıl vacip ise, havas (münevver tabaka) için de gafletten kaçmak öyle vaciptir. (Ebû Yezid Burani)
Gafilin üç alameti vardır: çok yanılmak, çok eğlenmek, çok unutmak. (Vehb ibn-i Münebbih)
GIYBET (ARKADAN KONUŞMA, ÇEKİŞTİRME)
Allah'a yemin ederim ki, gıybet, müminin dinini ifsad (bozma) hususunda, cüzzamın bedeni ifsad etmesinden çok daha hızlıdır. (Hasan Basri)
Dört şeyi dört şeyden temizle: Dilini gıybetten, kalbini kıskançlıktan, mideni haram lokmadan, davranışlarını riyadan. (Feridüddin Attar)
Senin yanında başkasını çekiştiren, seni de başkasının yanında çekiştirir. (İmam Şafii)
GÖNÜL (KALB)
Kalbler, içi boş kablara benzer, hayırlı olanı hayırla dolu olandır. (Hz. Ali)
Kalb kör olduktan sonra gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur. (Hz. Ali)
Topraktan biten güller solar gider, gönülden biten güller ise devamlıdır. (Mevlânâ)
GÜLMEK
GÜLMEK
Çok gülenin heybeti azalır, çok konuşan çok yanılır, böylelerinin hayâsı gider. (Hz. Ömer)
GÜNAH-GÜNAHKÂR
Günahtan sakınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer)
Kötü yolları öğrenmemen için günahkarlarla sohbet etme. (Hz. Ömer)
Günahtan korkmayan ile düşüp kalkmak, kıyamet gününde insana utanç olur. (İmam Şafii)
Sahibine üzüntü veren günah, sahibine gurur veren ibadetten hayırlıdır. (Ata-i İskenderi)
Günah işlediği zaman üzüntü değil sevinç duyanların hali, günah işlemekten daha beterdir. (Mansur bin Ammar)
Hayret ederim o kişiye ki, hastalık korkusuyla yemekten perhiz eder de, cehennem korkusuyla günahtan perhiz etmez. (Yahya bin Muaz)
Allah'tan korkan günahkar, ibadetine güvenen âbidden daha makbuldür. (Sâdî)
Nefse, günahtan kaçınmak ibadet yapmaktan daha zor gelir. Onun için günahtan kaçınmak daha sevaptır. (İmam Rabbânî)
İşlenen günahların kokusu olsaydı, günahlarımın kokusu yüzünden hiçbiriniz bana yaklaşmazdı. (Muhammed İbn-i Sirin)
HARAM
Biz, harama düşmek korkusuyla helâlin de onda dokuzunu terkederdik. (Hz. Ömer)
Her haram içki gibi sarhoşluk verseydi, hiç kimseyi ayık göremezdin. (Mevlânâ)
Haram para ile sadaka veren, hayır işleyen kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayana benzer. (Süfyan-ı Sevri)
Haram yiyenlerin yedi azası istese de, istemese de günah işler. Helâl yiyenlerin bütün bedeni ibadet eder. (Abdullah Tusteri)
HASET (KISKANMA)
Hasetçinin, senin sevindiğin zaman üzülmesi, intikam olarak sana yeter. (Hz. Ömer)
Kıskanç, vücutça sıhhatli görünse de, hasedin tesiriyle muzdarip ve hastadır. (Hz. Ali)
Ölümü çok hatırlayanda ne neş'e olur ne de haset. (Ebü'd-Derda)
Dört şeyden uzak durmalıdır: Haset, kibir, öfke ve kıskançlık. (Feridüddin Attar)
HATA (AYIP, KUSUR)
En büyük ayıp, başkalarında gördüğümüzde beğenmediğimiz bir ayıbın kendimizde bulunmasıdır. (Hz. Ömer)
Bir hata işlediğiniz zaman Allah'tan bağışlanma dileyiniz. Çünkü hatalar, insanlar yaratılmadan önce yaratılmıştır. Bütün tehlike hatada ısrardadır. (Ebû Abdullah Câfer-i Sâdık)
Sâdık)
Ey Ademoğlu! Sen imanın hakikatını ancak, sende bulunan bir ayıptan dolayı halkı ayıplamayı terkettikten sonra elde edebilirsin. (Hasan Basri)
Sofiliğin şartı insanların kusurlarını görmemektir. (Ahmed er-Rufai)
Daima başkalarının kusurlarını gören, bir gün rüsvaylık içinde ağzını açamaz olur. (Feridüddin Attar)
Herkesi kusurları ilk anan bir kimsenin senden de teşekkürle söz edeceğini sanma. (Sâdî)
HAYÂ (UTANMA)
Utanması olmayanın kalbi ölür. (Hz. Ömer)
Kulun nefsini tanımamasının alameti haya ve Allah korkusu azlığıdır. (Ahmed bin Âsım el-Antâki)
HELÂL
Allah Teâlâ'ya itaat etmek bir hazineye benzer. Bu hazinenin anahtarı dua, bu anahtarın dişleri de helâl lokmadır. (Yahya bin Muaz)
İmanın hakikatine kavuşmak için dört şey lazımdır: Bütün farzları edeble yapmak; helâl yemek; görünen ve görünmeyen haramlardan sakınmak ve bunlara ölünceye kadar devam etmektir. (Abdullah Tüsteri)
HOŞGÖRÜ (MÜSAMAHA)
Elif okuduk ötürü, pazar eyledik götürü; Yaradılmışı hoşgördük, yaradandan ötürü. (Yunus Emre)
HÜSN-İ ZAN (İYİ ZAN, İYİYE YORMA)
Gerçek anlaşılıncaya kadar Müslüman kardeşinin yaptıklarını iyiye yor. (Hz. Ömer)
Bir din kardeşine ait sevmediğin bir iş duyarsan birden yetmişe kadar özür kapısı araştır. Bulamazsan, belki benim anlayamadığım bir özrü vardır de ve kapa. (Ebû Abdullah Cafir-i Sâdık)
Bir mümin hakkında iyi düşünceler besleyip de yanılmak, kötü zanda bulunup da isabet etmekten daha hayırlıdır. (İmam Gazali) İBADET
İlimsiz yapılan ibadette, anlayış vermeyen ilimde, tefekküre götürmeyen Kur'an okumada hayır yoktur. (Hz. Ali)
Arzularınla arana demirden bir duvar koymadıkça, ibadetin ve kulluğun tadına varamazsın. (Bişr-i Hafi)
Vakit çok kıymetlidir. Ancak kıymetli şeyler için kullanılması gerekir. İşlerin en kıymetlisi ise Allah'a ibadet etmektir. (İmam Rabbani)
İnsanlar genellikle iki sebebten helâk olurlar: 1- Farzların vaktini geçirerek nafile ibadetlere dalmak, 2- İbadetleri kalb ile birlikte değil de sadece organlarla yapmak.
(Muhammed Ebû Verd)
İbadetlerin en makbulü, gizliliğine en çok riayet edilendir. (Tavus bin Keysan)
İbadet eden kimse, yaptığı ibadete bakar da kendini bir din kardeşinden üstün görmeye kalkarsa yaptığı ibadet hiç olur. (Süyfan-ı Sevri)
İHLÂS
İhlâs, güzel bir iş yaptığında onun konuşulmasından hoşlanmaman, o güzel işinden dolayı övgü beklememendir. (Ahmed ibn-i Asım el-Antaki)
İhlâs, amel eden kişinin amelinin kabul edilmesine vesile olan şeydir. (Ebû Hayır Nessâc)
Bir şeyin zıddı bilinmez ise kendi de bilinmez. İhlâs da, zıddı olan riyayı tanıyıp onu terketmekle bilinebilir. (Ebû Osman Mağribi)
Her kim ihlâsla bir amel işlese de sonradan onunla övünse, o kimse bu kabul olunmuş ameli iyilik divanından siler, riya divanına yazar. (Süfyan-ı Sevri)
Her kim güzel bir ameli halk görmesin diye terkederse riyadır; halk görsün diye işlerse şirktir; ikisini de terk eder ise ihlâstır. (Malik bin Dinar)
İMAN
İman, Yüce Allah'ın gayba ait bildirdiği her şeyi nefsin tasdik etmesidir. (Muhammed ibn-i Hafif)
İman çıplaktır, onun elbisesi takva, süsü haya, sermayesi ilimdir. (Ebû Hüreyre)
İnsanlar kainatta bulunan şeylere bakıp görmekle değil, bunları yaratan Yüce Zatı düşünmekle huzur duyabilir (Ebû Huseyin Nuri)
İNSAN
Gerçeği, insanların ölçüleri ile değil; insanları gerçeğin ölçüsü ile tanı. (Hz. Ali)
İnsan ile insan arasında fark vardır. Bir de mirden hem nal, hem de kılıç yapılır. (Nizami)
Dünya bir ağaca benzer, biz insanlar bu ağaçta yarı ham, yarı olgun meyveler gibiyiz. (Mevlânâ)
İSRAF (SAVURGANLIK)
Birkaç günlük bir nafakayı bir günde harcayan ev halkına ben buğzederim. (Hz. Ebû Bekir)
Müsrif adam üç yanlışı tekrarlar: Kendine lazım olmayanı alır, kendine ait olmayanı giyer, kendine layık olmayanı yer. (Vehb ibn-i Münebbih)
İSTİŞÂRE (DANIŞMA)
Danışmayı terk eden doğru yolu bulamaz. (Hz. Ali)
İŞ, İŞÇİ
Bir iş bir kere geri kalırsa hiçbir vakit ilerlemez. (Hz. Ömer)
En bedbaht, en muzdarip kimse, yapacak bir işi olmayan kimsedir. (Bediüzzaman)
İYİLİK
Her şeyin bir şerefi vardır, iyiliğin şerefi de çabuk yapılmasındandır. (Hz. Ömer)
İyilik ediniz, onun karşılığında kötülük göreceğinizi hiç aklınıza getirmeyiniz. (Hz. Ali)
İyilik, sana kötülkü edene iyilik etmendir. İyiliğe karşı iyilik etmek, satın aldığın bir şeyin parasını vermeye benzer. (Süfyan-ı Servri)
Bir kul, iyiliği dolayısıyla yeryüzünde övülürse, gökyüzünde de övülür. (Ka'ab el-Ahbar)
KANAAT
Ne kadar yoksul ve aç olursa olsun kanaat sahibi zengindir. (Hz. Ali)
Rızkın ne ise ona kavuşursun, hiç üzülme. Kul kanaat sahibi olduğu zaman hürdür. Hırsa kapıldığında köle olur. Kalbinden tamahı çıkar ki ayalarındaki zincir çözülsün. (Ahmed er-Rufâî)
Hırsını satarak onun parası ile kanaat satın alan kimse, izzet ve şerefle zafere ulaşır. (Ebû Bekir Kettânî)
Kanaat etmekten hiç kimse ölmedi, hırs da hiç kimseyi zengin etmedi. (Mevlânâ)
Üç haslet evliya sıfatıdır: Allah'a tevekkül, Allah'tan başkasından birşey beklememek, kanaat etmek. (Yahya ibn-i Muaz)
Allah beş şeyi beş yere yerleştirmiştir: İzzeti, ibadet ve itaate; zilleti, günaha; heybeti, geceleyin kalkmaya; hikmeti, boş karına; zenginliği de kanaate. (Kuşeyri)
KARDEŞ-KARDEŞLİK
İçinde bulunduğu meşguliyet seni arayıp bulmasına engel olan, fakat kalbinde sevgini taşıyan kimse senin din kardeşin sayılır. (Mâlik bin Dînar)
Üç durumda din kardeşinizi yalnız bırakmayınız: Hastalandıklarında ziyaret ediniz, meşguliyetlerinde yardım ediniz, unuttuklarında hatırlatınız. (Ata ibn-i Meysere el-Horasânî)
Kendisine minnet etmeğe mecbur olduğun kimse senin kardeşin değildir. (İmam Şafi'î)
KOMŞU-KOMŞULUK
Komşusu, arkadaşı ve akrabası tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer)
İyi komşuluk, sadece komşuya eziyet etmemek değil, onun verdiği eziyete de katlanmaktır. (Hasan Basri)
KÖTÜ-KÖTÜLÜK
Kötülüklerini herkesin görmesinden çekinmeyen kimse insanların en şerlisidir. (Hz. Ali)
Bir müslüman kardeşine yapacağın en büyük kötülük, kızdığın zaman hayırlı işleri gizlemen, şerli yönünü anlatmamandır. (Muhammed ibn-i Sirin)
KUR'ÂN-I KERİM
KUR'ÂN-I KERİM
Manevi lezzeti üç şeyde arayın: Namazda, zikirde ve Kur'an okumakta. Bulunsanız ne âlâ! Bulamazsanız kalbiniz hasta demektir. (Hasan Basri)
MAL-MÜLK (PARA, SERVET)
Mal (servet) hasislerde, silah korkaklarda, otorite (yetki) zayıflarda olursa işler bozulur. (Hz. Ebû Bekir)
İnsanları iki şey mahveder: Mal toplama hırsı ve çok konuşmak. (İbrahim en-Nehai)
MERHAMET
Her kim ki, kendisinde Allah'ın yarattıklarına karşı merhamet yoktur, o kimse Hak ehlinin yükseldiği makama yükselemez. (İbrahim Düssuki)
Hiçbir din yolcusu, bütün insanları sevinceye, onlara şefkat besleyinceye, görünen ayıplarını örtünceye kadar olgunluğa ulaşamaz. (İbrahim Düssuki)
MÜSLÜMAN-MÜSLÜMANLIK
Eğer biz İslâm'ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara, her şeyden önce bizim İslâm'ı temsil etmediğimizi söylemek zorundayız. (Muhammed İkbal)
NASİHAT (ÖĞÜT)
Nasihat dünyanın en pahalı mücevheri kadar değerli olduğu halde ekseriya pek ucuza satılır. (Hz. Ali)
Dil ile öğüt verene değil, davranışları ile örnek olana uymalıdır. (Muhammed ibn-i Hafif)
NEFİS ve NEFSİ TERBİYE
NEFİS ve NEFSİ TERBİYE
Tasavvuf yolunda bulunan kişinin yapacağı ve dikkat edeceği en mühim şey nefsini hesaba çekmektir. (Ebû Osman Mağribi)
En büyük nimet nefsin arzularından kurtulmaktır. Çünkü nefis kişi ile Allah arasında bulunan perdelerin en büyüğüdür. (Ebû Bekir Temestani)
Bütün Kur'an nefislerin kötülüklerini bildirmek ve açıklamaktan ibarettir. (Mevlânâ)
Nefis bir katırdır, amel (ibadet ve taat) da onun yüküdür. (Vehb ibn-i Münebbih)
Nefsini zelil kılan kimseyi Yüce Allah aziz kılar ve o kişinin derecesini yükseltir. Nefsini beğenen kişiyi de Allah zelil ve hakir kılar. (Ebû Hasan Buşenci)
Nefsi en iyi şu dört şey terbiye eder: Susmak, açlık, yalnızlık ve uykusuzluk. (Feriduddin Attar)
İnsanların en zayıfı, nefsani arzularından el çekmede aciz kalandır. En güçlüsü de, bu arzuları terketmeye güç yetirendir. (Davud Kassar)
Salih bir kişi için en kötü şey nefsine kolaylık göstermektir. (Muhammed ibni Hafif)
Nefsinden gördüğü şeyleri iyi sanan ayıplarını göremez. Ancak nefsinin ayıplarını arayan, ondan gelen şeyleri elekten geçiren kendi kusurlarını bulur ve görür. (Hayır Nisaburi)
Bir kimse nefsini terbiye etmekten acizse, başkasına edeb öğretmek işinde daha acizdir. (Seriyy'üs-Sakati)
Nefsimi elimde tutabilseydim parça parça doğrar hayvanların önüne yem olarak atardım. (Süleyman ibn-i Mihran)
Nefis, üç köşeli bir dikendir; ne türlü koysan batar. (Mevlânâ)
İyilikte her düşmanı dost edinebilirsin, oysa nefsin ona iyilik ettikçe düşmanlığını arttırır. (Sâdî)
NİYET
Nice küçük amel (iyilik ve ibadet) vardır ki niyet onu büyük yapar; nice büyük amel vardır ki niyet onu küçük yapar. (Abdullah ibn-i Mübarek)
ÖFKE
Öfke, düşünceyi, muhakemeyi, hafızayı bulandıran en kötü çamurdur. (Atiye Keskin)
Bir kimsenin cimrilik adeti ile öfke duygusu körelmedikçe muttakiler sınıfına geçemez. (Abdullah el-Müzeni)
Öfkenin aşırısı, kişiyi özür dilemek küçüklüğüne iter. (Amr bin As)
ÖLÜM
Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız açılmış gibidir. (Hz. Ebû Bekir)
Ölmek felaket değildir, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. (İmam Rabbani)
ÖLÜM
Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız açılmış gibidir. (Hz. Ebû Bekir)
Ölmek felaket değildir, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. (İmam Rabbani)
Üç şey kalbin paslanmış olmasının alametidir: 1. Allah'a ibadetten zevk almamak, 2. Günaha düşmekten korkmamak, 3. Ölümden ibret almayıp dünyaya daha çok bağlanmak. (İbrahim Edhem)
Ey insanlar! Ölünce peşinizden size ağlanmadan önce, siz kendinize, kendi halinize ağlayın. (Abdülkadir Geylâni)
Ölümü hatırlamak kalbi temizler, insanı dünyaya ve dünyadakilere bağlanmak felaketinden kurtarır. (Abdülkadir Geylâni)
Ölüm büyük bir olaydır, büyük bir tehlikedir. İnsanlar bunu bilmiyorlar. (İmam Gazali)
İki şeyi asla unutma: Allah'ı ve ölümü; İki şeyi de unut: Yaptığın iyiliği, gördüğün kötülüğü. (Lokman Hekim)
Sizi mezarda takip etmeyecek olan her şeyle alakanızı kesiniz. (Mevlânâ Alâuddin)
ÖMÜR
Ömrünü faydasız ve boş şeylerle geçiren, tarlaya tohum etmek vaktini kaçırır, hasat zamanı geldiğinde pişman olur. (Hz. Ebû Bekir)
RIZIK
Rızkın Allah Teâlâ'dan olduğuna inanan kimse, zengin olunca sevinmez, fakirleşince üzülmez. (Hâtem-i Esam)
RİYA (GÖSTERİŞ) - RİYÂKAR
Bir kimse yaptığı hayırların ve iyi işlerin bilinmesinden ve konuşulmasından hoşlanıyorsa Allah'a şirk koşmuş olur. (Ahmed ibni Ebûl-Havârî)
Riyakâr, memnun ettiğin zaman, seni sende bulunmayan vasıflarla anan; darılttığın zaman yine seni sende bulunmayan kötülüklerle anıp anlatandır. (İmam Şafii)
Doğruluk, yaptığını Allah için yapmaktır; halk için yapmak ise riyadır. (Ebû'-l-Hasen Harakânî)
SABIR
ŞEHVET
Cenneti arzulayan bir kimse, mutlaka dünyada şehvetlerinden fedakarlık etmelidir. (Hz. Ali)
Şehvet şeytanın yularıdır. Bu yuları şeytana kaptıran ona kul olur. (Ebû Bekir Kettâni)
Organlarını şehvetlerle razı eden bir kimse, kalbine pişmanlık ağacını diktiğini bilmelidir. (Ebû Yahya el-Verrak)
İnsanların en zayıfı, şehvete esir ve nefsine oyuncak olandır. (İbrahim bin Davud Rıkkî)
ŞEKİL ÖNEMLİ DEĞİLDİR
Bir adamın şöhretine, görünüşüne bakmayın. Bir kimsenin namaz ve niyazına aldanmayın. Ancak aklına ve doğruluğuna bakınız. (Hz. Ömer)
ŞERİAT
Kıyamette şeriatten sorulur. Ebedi hayata giriş ve azaptan kurtuluş, şeriatın yerine getirilmesine bağlıdır. (İmam Rabbani)
Şeriat üç bölümdür: İlim, amel, ihlâs. Bunlardan herbiri yerine getirilmedikçe şeriat gerçekleşemez. (İmam Rabbani)
Şeriat muma benzer, yol gösterir. Fakat mumu ele almakla yol aşılmış olmaz. Yola koyulmak gerekir. Yola koyuldun mu bu gidişin adı tarikattır. Maksadına ulaştın mı o da hakikat. (Mevlânâ)
Pergel gibi bir ayağımızla şeriat üzerinde sabitken diğeriyle yetmiş iki milleti dolaşırız. (Mevlânâ)
ŞÖHRET
Zillete düş, fakat şöhret isteme. Başkaları seni söylesinler diye yükselmeye çalışma. (Hz. Ali)
Bir kişi tanımıyorum ki, tanınmasını sevsin de bu yüzden dini gidip rezil olmasın. (Bişr-i Hafi)
İnsanoğlu üç perdeyi gönlünden gidermeyince ona Allah yolu açılmaz: Dünyayı mülk olarak verseler sevenmemek, dünya kendisinin olsa da elinden alsalar yerinmemek; şöhretten ve övülmekten hoşnut olmamak. (İbrahim Edhem)
ŞÜKÜR
Şükür, nimetlerin süsüdür. (Hz. Ali)
Allah'ın verdiği nimeti, O'nun razı olduğu yerde harcamakla şükür, razı olmadığı yerde harcamak nankörlüktür. (İmam Gazali)
Allah'ın ihsan ettiği nimetlerle O'na isyan etmemek, o nimetleri haram olan yerde asla kullanmamak şükürdür. (Cüneyd-i Bağdâdî)
Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. (İmam Şibli)
TAMAH (HIRS)
Şarap, tamahkarlık kadar aklı baştan alamaz. (Hz. Ömer)
Tamahta zillet (aşağılık duruma düşmek) vardır. (Hz. Ali)
TEDBİR
İşten evvel tedbir, pişmanlığa yer bırakmaz. (Hz. Ali)
İtaat ve ibadetle iş bitmez. Söz söylemekte, etrafa bakmakta, yemek yemekte fevkalade ihtiyatlı olmak lazımdır. (Mevlânâ Alâuddin)
TEMBELLİK
İnsanı vaktinten önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir. (Hz. Ali)
Dört şey bedbahtlık işaretidir: Câhillik, tembellik, kimsesizlik, nâkeslik (kimseye iyiliği dokunmamak) (Feridüddin Attar)
TEMİZLİK-SAĞLIK-HASTALIK
Oburlukla sağlık bir arada bulunmaz. (Hz. Ali)
Elden gitmeden iki şeyin değerini anlamak zordur. Bunlar, sağlık ve gençliktir. (Hz. Ali)
Dört şeyi küçümsemeyin: Düşmanı, ateşi, hastalığı, az bile olsa ilmi. (Feridüddin Attar)
Hastaya durumu sorulduğunda, önce halini hayırla anıp sonra derdini anlatırsa halinden şikayet etmiş sayılmaz. (İbrahim en-Nehaî)
Cümle hastalıkların aslı çok yemektir. (Hamdun Kassar)
TERBİYE
Halkı hakka davet eden, canavar terbiyecisi gibi olmalıdır, canavar terbiyecisi nasıl hayanın huyunu ve yeteneğini bilip on göre davranırsa hak davetçisi de aynı şekilde davranmalıdır. (Ali Râmitenî)
TEVEKKÜL
Tevekkül, olan şey ile yetinmek, olmayan şeye razı olmaktır.
Hakiki mânâda tevekkül, Allah'tan başkasından korkmamak, O'ndan başkasına güvenmemektir. (Fudayl bin İyaz)
Cenâb-ı Hakkın kapısından kovduğu kimse her kapıya koşar; fakat O, bir kimseyi kendi kapısına çağırırsa onu kimsenin kapısına bırakmaz. (Şeyh Sâdî)
TÖVBE
Günah işlemekten kaçınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer)
Tövbe edenlerle beraber oturun, çünkü onların kalbleri yumuşak olur. (Hz. Ömer)
Kim ki başından geçen bir günahı hatırlar ve bu nedenle kalbi acı duyarsa, Allah katındaki kitapta o günah ondan silinmiş olur. (Abdullah bin Ömer)
Bina için toprak, yaşamak için gıda neyse, melekut aleminde yükselmek için de tövbe odur. (Şahabeddin Sühreverdi)
TUTUMLULUK (İKTİSAT)
TUTUMLULUK (İKTİSAT)
Tutumluluk, az şeyi çoğaltır; israf, çok şeyi azaltır. (Hz. Ali)
İyi kullanılan az mal, kötü kullanılan çok maldan daha ziyade dayanır. (Hz. Ali)
Allah'ın rahmetinden ümitsiz olmak, günahkar olmaktan daha tehlikelidir. (Hz. Ali)
Mümin kulun korku ve ümidi aynı olmalıdır, tartılacak olsa eşit gelmelidir. (Tavus bin Keysan)
Mümin günah korkusu ile ümit arasında iki arslan arasındaki tilki gibi olmalıdır. (Yahya bin Muaz)
Üç şey insanı ibadet ve itaate sevkeder: Korku, ümit ve sevgi. Üç şey de insanı günaha sevkeder: Kibir, hırs ve haset. (Hatem-i Esam)
Mümin, yalnız Allah'tan ümit eder, münafık ise Allah'tan başka herkesten ümit eder. (Hatem-i Esam)
Dört şey kafirliğe sebep olabilir: Gıybet etmek, haset etmek, haram mal devşirmek, Allah'ın rahmetinden ümit kesmek. (Süfyan-ı Sevri)
YALAN
Doğruluk ile yalancılık kalbte şiddetli bir kavgaya tutuşurlar. Birisi diğerini kalbten kovuncaya kadar kavgaları devam eder. (Malik bin Dinar)
ZAMAN
Üç şey Allah'ın azabını gerektirir: 1- Oyun ve eğlence ile boşuna vakit geçirmek, 2- Başkalarıyla alay etmek, 3- İnsanların arkasından konuşmak. (Seriyy'üs-Sakati)
ZENGİN-ZENGİNLİK
Zenginlik, gurbeti vatan; yoksulluk vatanı gurbet yapar. (Hz. Ali)
Beş şey, beş nevi insanda şiddetle kötülenmeye layıktır: Âlimlerde fücur, hakimlerde hırs, kadınlarda hayasızlık, ihtiyarlarda zina, zenginlerde cimrilik. (Hz. Ali)
Bir kimse zenginlerle beraber olmayı, fakirlerle beraber olmaya tercih ederse, Allah onu kalb ölümü hastalığına müptela kılar. (Ebû Osman Mağribi)
Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin cennete girmesinden daha kolaydır. (Vehb ibn-i Münebbih)
Büyüklenen zenginden çekin, zira lağım doldukça daha pis kokar. (Nâsır-ı Husrev)
Zenginlerden kendini sakın. Kalbini ne zaman onlara bağlar, ne zaman onlardan birşey beklemeye kalkarsan, Allah'tan başka rabler edinmiş olursun. (Şakik Belhi)
Zenginlerin karşısında izzet tavrı takınmak tevâzu sayılır. Fakirlerin yanında gösterilecek zillet hali ise bir şereftir. (Hayır Nisaburi)
Allah'a yemin ederim ki, parayı aziz eden bir kimseyi Allah zelil eder. (Hasan Basri)
Ne kadar zengin olsan yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan alabileceği kadar alır, gerisi kalır. (Mevlânâ)
Zillet bakımından insanların en ileri olanı zenginlere yaltaklanan veya ona tevazu gösteren fakirdir. İzzet bakımından insanların en iyisi ise fakirlere karşı alçakgönüllü olan zengindir. (Muhammed ibn-i İsmail Mağribi)
Zikir, bir kazmadır, onunla gönüllerdeki yabancı duygu dikenleri temizlenir. (Ubeydullah Ahrar)
Kalb uyanıklığının belirtisi, Allah'ı zikrettiğin zaman Allah'ın da seni andığını duymandır. (Ebûl-Hasen Harakâni)
ZULÜM-ZÂLİM
Zulüm, vefâsızlık ve hile kimde bulunursa zararı yine kendine dokunur. (Hz. Ebû Bekir)
Memleketler, mülk ve saltanat, küfür üzerine durabilir de zulüm üzerinde durumaz. (İmam Maverdi)
Sultanların ve devlet adamlarının bozulması zulüm ile, âlimlerin bozulması tamahkarlık ile, fakirlerin bozulması ise riya ile olur. (Ebû Bekir Varrak)
Haksızlık karşısında eğilmeyiniz. Zira hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz. (Hz. Ali)
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem!;Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem! (Mehmed Akif)
ZÜHD-ZÂHİD
Kul ile Allah arasında dört deniz vardır. Kul bu denizleri geçmeyince Allah'a ulaşamaz. İlk deniz dünyadır, onun gemisi zühddür; ikincisi, halktır, Onun gemisi uzlettir; üçüncüsü nefistir, onun gemisi dileğini reddetmektir; dördüncüsü İblis (şeytan)tir, onun gemisi kendisini düşman bellemektir. (Cüneyd Bağdâdî)
Zahid o kimsedir ki, eline hiç birşey geçmese bile gönlü hoş olur ve rızık dolayısıyla endişe etmez. (Ebû Bekir Kettânî)
Akıllının dünyayı talebi, cahilin onu terkinden zühde daha yakındır. (Yahya bin Muaz)
Zühd, elleri mal ve mülkten, kalbleri mal ve mülk isteğinden uzak tutmaktır. (Cüneyd-i Bağdâdi)
Zahidlik helale karşı olur; harama gelince o bir ateştir. Ona ancak ölüler el uzatır. (Ömer ibn-i Abdülaziz)
Hangi şerif,hangi alim,hangi fazıl olursa olsun,mutlaka bir ayıbı vardır.Ama öyleleri vardır ki,ayıplarını anlatmak doğru olmaz.Bir kimsenin fazilet tarafı,eksik tarafından çok olursa,eksiği fazileti için bağışlanır.
Said Bin Müseyyib.evliyalar ansiklopedisi
Alemi islam içinde mühim ve inkılapvari bir bir iş görmek,islamiyetin kaidelerine bağlılık ile olabilir,başka olamaz,hem olmamış;olmuş ise de,çabuk ölüp sönmüş.
Said Nursi Evliyalar Ansiklopedisi.
Al kaşağıyı gir ahıra yağırı (yarası)olan gocunsun.
Bir mesele üzerine söylenecek doğrular çekinmeden söylenmelidir.Bir aksaklığı gidermek,bir yolsuzluğu soruşturmak,bir haksızlığın önüne geçmek için ne gerekliyse o yapılmalıdır.Bu sırada kabahatli olanlar telaşlanacak tedirginlik duyacak veya alınacaklardır.
Açıklamalı Atasözleri Sözlüğü
Allah doğruların yardımcısıdır..
Cenab-ı Hak kitapları ve peygamberleri vasıtası ile insanlara doğru yolu göstermiştir.O nun istediklerini yapan,haram kıldığı şeylerden sakınan,doğruluktan ayrılmayan,yalan söylemeyen herkişi başarıya koşar zarara uğramaz.kötülük görmez.
FEDAKARLIK İLE İLGİLİ GÜZEL SÖZLER
Sevmek; biri için bir dünya oIabiImektir. Atakan Korkmaz
FedakarIık karşıIıkIı oIana denir. Biri “feda” ederken diğeri “kar” ediyorsa ona ticaret denir.
GüzeI keIebek isteyen, çirkin tırtıIı ezmemeIi. Cenap Şehabeddin
Uğruna fedakarIık yapmadığın sevgiyi, yüreğinde taşıyıp da kendine yük etme! Can YüceI
İnsanIarın hayırIısı, insanIara faydaIı oIandır. Hz. Muhammed (sav.)
Bir insanın sana verebiIeceği değiI, senin için neIerden vazgeçeceği önemIidir. Friedrich HegeI
Bir mum diğer mumu tutuşturmakIa ışığından bir şey kaybetmez. MevIana
Yuvasını seven kadın için; tahammüI ediImeyecek bir zorIuk, katIanıImayacak bir fedakarIık yoktur. Hz. AIi
Efendi adam, kendisinden çok şey, başkaIarından az şey bekIer. Konfüçyüs
KeIimeIerIe anIatıIamayan fedakarIık ve karşıIıksız sevgiyi, tarif et desen bana herhaIde sadece anne derdim. Anonim
İnsanı insandan ayıran özeIIikIerden biride fedakarIıktır.
Uğruna hiç bir fedakarIık yapmayacağınız birisini, hayatınızda tutarak vaktinizi boşa harcamayın.
Fedakar oImayan, güIer yüz göremez.
Aşk vazgeçebiImektir; Mecnun misaIi aydan, Musa gibi saraydan vazgeçebiImektir. Atakan Korkmaz
Sevmediğim yoIIarı hep sevdikIerim için yürüdüm.
KoIay değiIdir; Uğruna her şeyinizi verdiğiniz insana yabancı gibi bakmak. Boris Vian
Nefesinden feragat etmeyen, gerçek hürriyete kavuşamaz. A. J. Cronin
Bazen doğru oIanı yapmak için en çok istedikIerimizden vazgeçmemiz gerekir. HayaIIerimizden biIe. Spider Man 2
Bu dünya düşmanIarını da gemisine aIabiIecek bir Nuh ister. Arif Nihat Asya
Sevgi iIe yoruImadan iIerIeriz. Sevgi iIe sadece onunIa başkaIarı için fedakarIık yapabiIiriz. KızıIderiIi Atasözü
Kendinize faydaIı oImadan, başkasına faydaIı oIamazsınız. V. Pouchet
Aşk uğruna hayatımı verebiIirim, hürriyet uğruna ise aşkımı feda edebiIirim. Victor Hugo
MeyveIerin doğması için, bütün çiçekIer soIar. WoIfgang Van Goethe
Arkadaş eI uzatıp seni yerden kaIdırandır. Dost ise onuda aşağı çekeceğini biIdiği haIde sen daha düşerken eI uzatandır. Johann WoIfgang von Goethe
BaşkaIarı için kendinizi unutun, o zaman sizi de hatırIayacakIardır. MihayIoviç Dostoyevski
Dünyada her şeyin bir öIçüsü vardır, sevginin öIçüsü de fedakarIıktır. FedakarIık yapmayanın sevgisine inanıImaz. AbdüIaziz Bekkine
Büyük fedakarIıkIara katIanabiImek için büyük avuntuIar buImak gerekir. Bertrand RusseII
İnsanın kendi feIaketine tahammüI edebiImesi büyük hünerse, başkaIarının feIaketini payIaşabiImesi daha büyük bir hünerdir. Joseph Joubert
BaşkaIarı için bir şeyIer yapmak isteyen, kendini başkaIarına kaptırmamaya bakmaIı. WoIfgang Van Goethe
DüşünceIi ve fedakar bir avuç insanın, tüm dünyayı değiştireceğinden hiç bir zaman şüphe etme. Margaret Mead
Fedakarlık Sözleri, Fedakarlık Sözleri Yeni, Fedakarlık Sözleri Kısa, Fedakarlık Sözleri Facebook, Fedakarlık Sözleri Twitter, En Güzel Fedakarlık Sözleri, Yeni Fedakarlık Sözleri;
Sevmediğim yoIIarı hep sevdikIerim için yürüdüm.
Eğer iki insan her konuda anIaşıyorsa; emin oIabiIirsiniz ki düşünen yaInızca bir tanesidir.
İçim o kadar karanIık ki senin kayboImandan korkuyorum.
DeIiIer gibi aşık oIduğun kişiyi tamamen kaybetmemek için ‘arkadaş’ kaImaya çaIışmak geImiş geçmiş en büyük acıdır.
Uğrunda fedakarIık yapmayacağın kimseyi, yüreğinde taşıyıpta, boşuna yük etme kendine.
Ne yaşamak nefes aImaktır, nede öImek nefessiz kaImaktır. Yaşamak seni hak eden birine yaşamını feda etmektir.
Birini gerçekten sevdiğini iddia ediyorsan, her türIü fedakarIığı göze aImışsın demektir. Kendinden vazgeçmeyi biIe.
Dünyada her şeyin bir tartısı vardır; Sevginin tartısı da fedakarIıktır. FedakarIık yapmayanın sevgisi de paIavradır.
Ne cenazene GeIirim, ne de sen cenazeme GeI sevgiIim! Çünkü aynı gün öImek ümidiyIe seviyorum BeN SeNi!
Hayatın Her BöIümünde Fedakar OImak için fırsatIar çıkıcaktır karşınıza iyi değerIendirin.
Büyük fedakarIıkIara katIanabiImek için büyük avuntuIar buImak gerekir. Bertrand RusseII
insanı insandan ayıran özeIIikIerden biride fedakarIıktır.
Efendi adam, kendisinden çok şey, başkaIarından az şey bekIer. Konfüçyüs
1 gün değiI hergün fedakar oImak Iazım ancak ozaman saygı ve itibar kazanırız.
Bir mum diğer mumu tutuşturmakIa ışığından bir şey kaybetmez. MevIana
her insan fedakar oIsa hayatta keşkeIer kaImazdı.
insanIarın yaptıkIarı fedakarIıkIar kişiIikIerini gösterir.
BaşkaIarı için kendinizi unutursanız, o zaman sizi daima hatırIayacakIardır. Dostoyevski
FedakarIık insanın içinden çıkmayan bir duygudur.
Bu dünya düşmanIarını da gemisine aIabiIecek bir Nuh ister. Arif Nihat Asya
Fedakar OImayan Bir insan Nefrete terk EdiImiştir.
insanın kendi feIaketine tahammüI edebiImesi büyük hünerse, başkaIarının feIaketini payIaşabiImesi daha büyük hünerdir. Joseph Joubert
Fedakar OIki Herkez Sana GüIer yüzIü OIsun.
Dünyada her şeyin bir öIçüsü tartısı vardır. Sevginin tartısı da fedakarIıktır. FedakarIık yapmayanın sevgisine inanıImaz. AbdüIaziz Bekkine
Hayatın Her BöIümünde Fedakar OImak için fırsatIar çıkıcaktır karşınıza iyi değerIendirin.
Büyük fedakarIıkIara katIanabiImek için büyük avuntuIar buImak gerekir. Bertrand RusseII
insanı insandan ayıran özeIIikIerden biride fedakarIıktır.
Efendi adam, kendisinden çok şey, başkaIarından az şey bekIer. Konfüçyüs
1 gün değiI hergün fedakar oImak Iazım ancak ozaman saygı ve itibar kazanırız.
Bir mum diğer mumu tutuşturmakIa ışığından bir şey kaybetmez. MevIana
her insan fedakar oIsa hayatta keşkeIer kaImazdı.
insanIarın yaptıkIarı fedakarIıkIar kişiIikIerini gösterir.
BaşkaIarı için kendinizi unutursanız, o zaman sizi daima hatırIayacakIardır. Dostoyevski
FedakarIık insanın içinden çıkmayan bir duygudur.
Bu dünya düşmanIarını da gemisine aIabiIecek bir Nuh ister. Arif Nihat Asya
Fedakar OImayan Bir insan Nefrete terk EdiImiştir.
insanın kendi feIaketine tahammüI edebiImesi büyük hünerse, başkaIarının feIaketini payIaşabiImesi daha büyük hünerdir. Joseph Joubert
Fedakar OIki Herkez Sana GüIer yüzIü OIsun.
Dünyada her şeyin bir öIçüsü tartısı vardır. Sevginin tartısı da fedakarIıktır. FedakarIık yapmayanın sevgisine inanıImaz. AbdüIaziz Bekkine
Her binanın bir temeli var, İslam binasının temeli de güzel ahlâktır.
Abdullah bin Abbas
Ahlâksızlık, ahlâkın var oluş nedenidir.
Anatole France
Ahlâk, insanla beraber ve onun içinde doğar.
Anatole France
Bir insan için Allah'ın en büyük ihsanı iyi ahlâktır. Güzel bir yüz ya da nazlı bir davranış bile, kalp kötüyse fena ahlâkı gizleyemez.
Andre Maurois
Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder.
Bernard Shaw
Erkeğin de kadının da terbiyesi, birbirleriyle tartıştıkları zaman belli olur.
Bernard Shaw
Lafazanlığın ve gösteriş düşkünlüğünün, ahlâkla bir arada bulunması nadirdir.
Confucius
Ahlâk ve üçkağıtçılık, terazinin iki ayrı kefesinde yer alır; biri çıkarsa biri iner.
Eflatun
Ahlâk da sanatta olduğu gibi hiç konuşulmaz; ancak yaşanır.
Ernest Renan
Ahlâk, cemiyetin temelidir.
François Rene de Chateaubriand
En kötü düşmanlarımız cahil ve basit insanlar değil, okumuş ve ahlâkları bozuk olanlardır.
Graham Greene
Üstünlüğün en büyüğü, güzel ahlâktır.
Hz. Ali (r.a.)
Yoldaşların en iyisi güzel ahlâktır, arkadaşların en iyisi akıldır, edeb ve terbiye, en iyi mirastır ve kendini beğenmekten daha büyük gerilik ve cahillik olamaz.
Hz. Ali (r.a.)
İnsanlarla iyi geçin, güzel ahlâk ile muhatap ol.
Hz. Muhammed (sav.)
İktisat geçimin, güzel ahlâk da dinin yarısıdır.
Hz. Muhammed (sav.)
Kıyamet günü, bana en sevgili ve en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olanınızdır.
Hz. Muhammed (sav.)
Ahlâk güzelliği, beden güzelliğinden daha hayırlı ve daha devamlıdır.
Hz. Ömer (r.a.)
Kişinin büyüklüğü takvası ile, üstünlüğü dindarlığı ile ve şahsiyeti de güzel ahlâkıyladır.
Hz. Ömer (r.a.)
Güzel ahlâk, en güzel bir dosttur.
Hz. Ömer (r.a.)
Ahlâk, tam olarak bize nasıl mutlu olacağımızı gösteren bir doktrin değildir; fakat o bize kendimizin mutluluğa, nasıl layık olabileceğimizi öğretir.
Immanuel Kant
Ahlâkı kötü insanlarla, sohbet etme ki günah işlemeye meyletmeyesin.
İmam-ı Azam
Ahlâk; insan nefsinde yerleşen öyle bir melekedir ki fiiller, hiçbir fikri zorlama olmaksızın, düşünüp taşınmadan bu meleke sayesinde kolaylık ve rahatlıkla ortaya çıkar.
İmam-ı Gazali
Ahlâklı insan basit ve dürüsttür, kişisel gururu yoktur.
Lao Tzu
Sakın ahlâk kurallarını çiğnemeyin; çünkü öcünü çabuk alır.
Lev Tolstoy
Başkalarının terbiyesizliğine karşı en emin silah, bir insanın kendi terbiyesidir.
Lord Chesterfield
Yüz kızartıcı şeyler, halkın genelince tasvip edildiğinde, artık yüz kızartıcı olmazlar.
M. T. Cicero
Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler.
M. T. Cicero
Ahlâk konusunda en önemli dersler, kitaplardan değil yaşanan deneyimlerden alınır.
Mark Twain
Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelerle, güzel binalara ve milli gelirine değil, o insanların ahlâki değerlerine bağlıdır.
Martin Luther King
Bütün cihanı araştırdım, güzel ahlâktan daha üstün bir liyakat bulamadım.
Mevlana
Mevlana
Ahlâk olmayan yerde, kanun bir şey yapamaz.
Napoleon Bonaparte
Terbiye sınırlarından dışarıya çıkan, bir daha içeri giremez. Terbiyeyi kaybetmemeye bakmalı.
Nicolas Boileau
Biliyor musunuz, benim eserlerime Avrupalılar neden ahlâksız diyorlar; çünkü onların ahlâkını, olduğu gibi ortaya koyuyorum.
Oscar Wilde
İnsanlık, dini doktrinden tamamen müstakil bir ahlâk sistemi, kurmaya muvaffak olamadı.
Socrates
Kültürlü insanların ahlâk çıkmazlarında yardımcı olmak, kültürsüzlere yardımcı olmaktan daha güçtür.
Wolfgang Van Goethe
Ahlâkın ana temeli iyi niyettir ki o da tabiatı gereği, yalnızca doğruya yönelik olabilir.
Wolfgang Van Goethe
Devletler, kendilerinden başka hakim ve menfaatlerinden gayri kanun tanımazlar,
Albert Sorel
Kendi gözlemlerimiz bize, her devletin iyi bir amaçla kurulmuş bir topluluk olduğunu söyler.
Aristoteles
Devletin görevi, vatandaşlarının güvenlik içinde fikir ve bedenen yeteneklerini geliştirmesini, akıl ve idrakinden faydalanmasını sağlamak olmalıdır; çünkü devletin hakiki gayesi hürriyettir.
B. Spinoza
Kanun, nizam ve asayiş, devletlerin vasıflarını ölçecek üç temel unsurdur.
Charles de Montesquieu
Devletler insanlar gibidir, onlar da insan karakterinden meydana gelirler.
Eflatun
Genç bir devlette ordu, orta yaşlıda bilgi, sonraları da bir müddet için her ikisi birden, yaşlanmaya yüz tutmuş bir devlette de sanayi ve ticaret inkişaf gösterir.
Francis Bacon
Bir devlette, kurnazların akıllı kimseler diye geçinmesi kadar, zararlı hiçbir şey yoktur.
Francis Bacon
Büyük devletlerin hükümetleri, insanlarını kendine bağlamak, onları korkutmak ve diledikleri işe sürmek için iki yola başvururlar: Biri kaba bir yol ordu, öteki daha zekice bir yol okul.
Friedrich Nietzsche
En iyi devleti ben nesinden mi tanırım, namuslu kadını sen nesinden tanıyorsan, ikisi de dile düşmezler.
Friedrich Schiller
Bir memleket halkının sağlığı, hakikatte bir devletin dayandığı bütün mutluluk ve gücün temelidir.
George Sand
Devlet efendi değil, hizmetkar olmalıdır.
Harry Truman
Devlet şekilleri ve hükümetler, birer vasıtadan başka bir şey değildirler.
Heinrich Heine
Bir devletin devamı ve bekası, adaletle mümkün olur.
Hz. Ali (r.a.)
Devlette olduğu gibi, insanda da en kötü hastalık, kafadan başlayandır.
I. Pliny
Bir devletin değeri, onu meydana getiren kişilerin değerine eşittir.
John Stuart Mill
Bir devleti kurmak için bin sene ister, yıkmak için ise bir saat kafidir.
Lord Byron
Devlet için gençliğin eğitim ve öğretimi ile uğraşmaktan, daha büyük ve daha kutsal bir hizmet düşünülemez.
M. T. Cicero
En büyük devletler, gençler tarafından yıkıma sürüklenmiş, ihtiyarlar tarafından kurtarılmış ve kalkındırılmıştır.
M. T. Cicero
Bir devleti güçlü kılan şey genel iyiliktir, yoksa özel çıkarlar değil.
Nicola Machiavelli
Ülke yönetmesini gerçekten bilenler, büyükleri hayal kırıklığına düşürmeden, küçükleri mutlu etmeyi başarırlar.
Nicola Machiavelli
Bütün devletlerin başlıca temeli, kanunlar ve güçlü silahlar olmalıdır.
Nicola Machiavelli
Devlet büyüklerinin ilk dikkat edeceği hususiyet, yakınlarının yanlış tasvir edeceği, yanlış anlatacağı dünyaya inanmamaktır.
Otto von Bismarck
Büyük bir devlet, parti görüşlerine göre idare olunmaz.
Otto von Bismarck
Devletler insanlar gibidir; büyürler, olgunlaşırlar, yaşlanırlar ve ölürler.
Savage Landor
Korkuya yer vermeyen bir devlette, kanunlar hiçbir zaman gerekli saygıyı görmezler.
Sophokles
Devlet arabasında; hükümdar arabayı idare eder, memurlar arabanın atlarıdır ve tekerlekler de halkı teşkil eder.
Teng Hai Dse
Bir devlette de her şey yürütme gücüne bağlıdır, yasama gücü ne kadar akıllı olursa olsun, yürütme gücü kudretli değilse devlete hiçbir yararı olmaz.
Wolfgang Van Goethe
Devletin en büyük ihtiyacı, cesur bir bakıştır.
Devletin en büyük ihtiyacı, cesur bir bakıştır.
Wolfgang Van Goethe
Devletleri yıkan bütün hatanın altında, nice gururun gafleti yatar.
Yavuz Sultan Selim
Devlet İle İlgili En Güzel Özlü Sözler
güzel sözler Devlet yararlı olanı yapmak için vardır, birey ise güzel olanı. (özlügüzelsözler.com - 19408)
güzel sözler Devlet, halktan mucize beklememeli dir. O halkı kendisine uydurmak için yasalara boyun eğmeyi öğretecektir. (özlügüzelsözler.com - 5050)
güzel sözler Rica ile acınma, dilenmekle bir ulus ve devletin onuru bağımsızlığı kurtarılamaz. (özlügüzelsözler.com - 19349)
Her şey de, en büyük gördüğümüzü devletleştiririz. (özlügüzelsözler.com - 5062)
güzel sözler Nasıl her tarafında gözü olan bir vücut ucube sayılırsa, bütün vatandaşlara bilgin olan bir devlet de öyle bir ucube sayılır. (özlügüzelsözler.com - 5066)
güzel sözler Devletler kendilerinden başka hakim ve menfaatlerinden gayri kanun tanımazlar. (özlügüzelsözler.com - 5054)
güzel sözler Avrupa, bir çok devletlerden meydana gelmiş bir tek devlettir. (özlügüzelsözler.com - 5043)
güzel sözler Devlet; en üstün hayır, en üstün kemal ve en yüksek mutluluğa kendisi ile ulaşılan, kendi kendine yeten bir birliktir. (özlügüzelsözler.com - 5049)
güzel sözler Devlet ne denli bozulmuşsa, kanunların sayısı da o denli çoktur. (özlügüzelsözler.com - 5051)
güzel sözler Karşıt düşünceye yer vermeyen devlet; düşünceye, dolayısıyla insana değer vermiyor demektir. (özlügüzelsözler.com - 5063)
güzel sözler Bütün ülkeler Allah’ın ülkeleri, kullar da Allah’ın kullarıdır. Öyle ise neresi daha iyi işine geliyorsa, orada otur. (özlügüzelsözler.com - 5046)
güzel sözler Devlette olduğu gibi, insanda da en kötü hastalık; kafadan başlayandır. (özlügüzelsözler.com - 5058)
güzel sözler Devletler,insanlar gibidir; büyürler, olgunlaşırlar,yaşlanırlar ve ölürler. (özlügüzelsözler.com - 5056)
güzel sözler En büyük devletler; gençler tarafından yıkıma sürüklenmiş, ihtiyarlar tarafından kurtarılmış ve kalkındırılmıştır. (özlügüzelsözler.com - 5060)
güzel sözler Küçük toprak sahipleri, devletin en değerli parçalarıdır. (özlügüzelsözler.com - 5064)
Her şey de, en büyük gördüğümüzü devletleştiririz. (özlügüzelsözler.com - 5062)
güzel sözler Bütün devletler, hazımsızlıktan ölürler. (özlügüzelsözler.com - 5045)
güzel sözler Devletlerin sarsılmayan temellerini, adalet teşkil eder. (özlügüzelsözler.com - 5057)
Devlette olduğu gibi, insanda da en kötü hastalık; kafadan başlayandır. (özlügüzelsözler.com - 5058)
güzel sözler Devletler,insanlar gibidir; büyürler, olgunlaşırlar,yaşlanırlar ve ölürler. (özlügüzelsözler.com - 5056)
güzel sözler Devletler kendilerinden başka hakim ve menfaatlerinden gayri kanun tanımazlar. (özlügüzelsözler.com - 5054)
güzel sözler En iyi devleti ben nesinden mi tanırım? Namuslu kadını sen nesinden tanıyorsan, inan bana; ikisi de dile düşmezler, dostum! (özlügüzelsözler.com - 5061)
güzel sözler Düşünce açıklamaları ile mücadeleye kalkan devletin, demokraside yeri olmaz. (özlügüzelsözler.com - 5059)
güzel sözler Devletin en büyük ihtiyacı, cesur bir baştır. (özlügüzelsözler.com - 5053)
güzel sözler Karşıt düşünceye yer vermeyen devlet; düşünceye, dolayısıyla insana değer vermiyor demektir. (özlügüzelsözler.com - 5063)
güzel sözler Bir devlet; yaşayan ve kendine karşı çıkanı ne kadar koruyabilirse, o kadar güçlüdür. (özlügüzelsözler.com - 5044)
Ve'l Asr
Halikın na-mütenahi adı var,en başı "Hak".
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak!
Hani Ashab-ı kiram ayrılalım derlerken
Mutlaka Sure-i Ve'l Asr'ı okurmuş bu neden?
Derken Efendim sy.181.cilt.1.
Çünkü meknun o büyük Surede esrar-ı felah
Başta iman-ı hakiki geliyor sonra salah,
Sonra hak sonra sebat:İşte kuzum insanlık.
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.
Mehmed Akif
Kim dunyayi (insani Allahu Tealadan uzaklaştiran şeyleri) istemekle meşgul olursa Allahu Teala onu zillete mubtela kilar.
Evliyalar Ansiklopedisi cilt 5. Ebu Midyen Mağribi.
İhlasin alameti,her an Allahu Tealayi muşahede etmek,O'ndan başkasini hiç hatirina getirmemektir.
Ebu Midyen Mağribi.
İlim ganimettir.
Sukut kurtuluştur.
Halktan bir şey ummamak rahatliktir.
Zuhd,dunyaya duşkun olmamak afiyettir.
Bir goz açip kapayacak kadar Allahu Tealayi unutmak,O'nun verdiği emanete hiyanettir.
Ebu midyen Mağribi.
Malik ibni Enes (Radıyallahu Anhuma),Rabia (Radıyallahu Anh)ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:Allah-u Teala,Kur'an-ı Kerim'i indirdi,onda Sünnet'e de yer bıraktı.Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise Sünnet'i meşru ederken,onda ictihada bir mahal bıraktı.(İbni Ebi Hatim,No:8121,5/1424)
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 12. sy.404.
Konuşunca Allahu Teala dan konuşanlar,amel edince Allah için amel edenler,bir şey isteyince de Allahü Teala dan isteyenler gerçek marifet sahipleridir.
Evliyalar Ansiklopedisi cilt 6.sy.200.
İnsana her ne gelirse,Allahü Teala dan gelir.
Feridüddin Genc-i Şeker
Ketum: sır saklayan,her şeyi saklayan, ağzı sıkı.
Ketumiyyet,bilhassa hükümet adamları için çok mühimdir ve elzemdir.
Ahlak Desleri Ahmed Hamdi Akseki sy.241.
Ayinesi iştir kişinin,lafa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
Asa-yı Musa
Sikke i tasdiki gaybi.
sy.436.
Ramazan ayı boyunca müminlere 5 vakit namaz, teravih ve teheccüd namazı ile yaklaşık 5 bin kadar secde etmeleri ihsan olunur. Böylece Allah’a kavuşmanın kesintisiz zevkini yaşarlar ve ümmet-i Muhammed arasında secdenin gönül birliği ile evrensel bir feyz akımı cereyan eder.
Şehr-i Ramazan Kuran’ı Kerim’de; “Secde et ve yaklaş.” (Alak 96, 19) ayetinin sırrını taşır. Hz. Mevlânâ; “Şu halde sen de hangi eşi dilersen yürü, onu al. Allah’ta mahvol, onun sıfatlarını kazan! Nur istersen nura istidat kazan; Allah’tan uzaklık istersen kendini gör, uzaklaş! Yok, eğer bu harap zindandan kurtulmaya bir yol istersen sevgiliden baş çekme, secde et de yaklaş!” buyuyor.
Kalb Allah’ın nuruna aşıktır. Secde Allah aşkının ispatıdır. Ramazan ayında kalp mutlak tatminine ulaşır, çünkü Allah’a olan aşk secdeyle sergilenir. Secdenin kudreti Ramazan ayının ruhuna ulaşır. Ramazan-ı şerifin hazinesi secdeye olan aşkı açığa çıkartır. Secdeye olan aşk Ramazan ayının nurunu ve aşkını ulvileştirir. Bu sebeple Ramazan ayında Allah Teâlâ müminlerin kalblerindeki Nur-i ve Aşk-ı Muhammedi’yi idrak etmeleri için fırsatlar verir. Ramazan ayında, secdenin aşkı hakikatin aşkıyla, tozun aşkı fakr’ın aşkıyla birleşir.
ORUÇ İLE SECDE ARASINDA BİR BAĞLANTI VAR
Secdede dünyayı dünyada reddetmek mümkündür. Dolayısıyla, secde yok olmanın hazzını verir. Dünyada buna benzer bir haz yoktur. Peygamber Efendimiz (sav); “...secde etmenin zevki için bu dünyada kalmak isterdim” sözüyle, yok olma sevgisinin verdiği hazzın yüceliğini vurgulamıştır. Oruç ile secde arasında bir bağlantı vardır. Bu ibadetlerin yüce kudreti dünyevî bağlantıları keser ve kalbimiz tertemiz olur. Böylece, oruç ve secde bizi Rabbimize yaklaştırır ve bizi mirâca çıkartır. Orucun itaat ateşiyle yanmış, muhabbetiyle arınmış bir gönül, orucun teslimiyet aşkıyla yıkanmış, ayrılık acısıyla kıvranmış, pişmanlık gözyaşlarıyla yıkanmış bir gönül, secde eder ve mirâca çıkar. Orada cennetin hazzını duyar; çünkü görmeye başlar. Allah’ın ilâhî Cemâl’ini müşahede eder ve “Göz aydınlığım bana namazda verilmiştir” buyuran Sevgili Efendimiz (s.a.v.)’in yaşadığı ilâhî hazları yaşar.
Kutsal Ramazan ayında Allah Teâlâ şeytanları bağlar, rahmet kapılarını açıp cehennemin kapılarını kapatır. Şeytanda aşk yoktu. Bu nedenle, Âdem (a.s.)’ın nurunu göremedi ve ona secde etmeyi reddetti. Şeytanın itaatsizliğinden dolayı mirâç kapısı ona kapandı. Allah’a baş kaldırması ilahi feyzi kesti. Dolayısıyla şeytan her türlü güzellikten, ihsandan, bereketten mahrum kalmış “ebter”dir. Melekler yaptığı için değil, şeytan yapmadığı için secde, en büyük feyz kaynağı olmuştur. Bu nedenle müminlerin Ramazan ayı boyunca secdeden aldıkları zevk ve muhabbetullah oldukça ziyadeleşir.
Hz. Mevlânâ şöyle buyuyor; “O cihetten başı zemin üzerine koyarım; ta ki yevm-i dinde benim şâhidim olsun.”
En yüce ihsan, müminin mirâcı olan namazda secde edebilmektir.
İNSANIN ALLAH’A GÖSTEREBİLECEĞİ EN YÜCE AŞK, SECDEDİR
Secde, Allah’la sevgi dolu bir şekilde bir araya gelmenin, O’nun kulu olmanın ve O’na teslim olmanın sembolüdür. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bizzat kendisinin bir yansımasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allah’la kurbiyetin en kâmil zuhuru idi. Hakîkî bir mahviyet halinde sırrı, Rabbine daima secde halinde bulunurdu. Zira O (s.a.v.) kesintisiz bir müşahede halindeyken, ilâhî rahmet tecellisinin tatlı kurbiyyet kokusunu içine çekiyordu. Ali b. Ebu Talib (k.v.) buyuruyor; “Fahr-i Kainat Efendimiz namaz kılarken secdeye vardığı zaman ise; “Allah’ım senin için secde ettim, Sana inandım, kendimi sana adadım. Yüzümü onu yaratana, güzelce yerleştirip duyma ve görme kabiliyeti verenin huzuruna koydum. Büyük olan Rabbim ve en yüce olan Rabbim her türlü kusurdan uzaktır.”
Secde insanın Allah’a gösterebileceği en yüce aşk ifadesidir. Secde, cehaletten arındırır böylece İslam dini kemale erer. Dolayısıyla, secde, bize ahireti bu dünyada yaşatır.
İnsan secde edilen varlıktır. Dolaysıyla, bu üstün varlığın secde etmesi, Allah aşkının en büyük ifadesidir. Mevlânâ Celaleddîn-i Rumi Hazretleri; “Bir kimse Allah’ın nuruna mazhar olunca onun Allah tarafından seçilmişliğine melekler tarafından secde edilir.“ buyurmaktadır.
SECDE BİZE NELER ANLATIR?
Secde varlık nefesini ezmeyi ve Rasullah’ın ayağında toz olmayı temsil eder.
Secde ederken kişinin alnını yere koyması ise toprak tarafından yutulup, cüzî iradenin külli irâde içerisinde söndürülüşü, toprağın karnında yok oluşu gibidir.
Secde kişiyi fani, anlamsız, boş bir hayat yaşamaktan çekip, ebedî ve ilâhî kaynağa götürür, saadet-i baki ve Cemâl-i bakiyi tattırır.
Secde, dünyada cenneti yaşamaktır. Cenneti yaşamak ise manayı, güzellikleri, nuru, bereketi ve rahmeti yaşamaktır.
Secde mana aleminin anahtarıdır, insan varlığının özünü ortaya çıkartır. Kişi ‘yok’luktur, secde ile ‘var’lık bulur. Bu mânâ kişinin alnının secdeye değdiği noktada gizlidir.
Secdede alnımız yere değdiği zaman Allah’a olan ihtiyacımız ve bağlılığımız bütün bedenimizi sarar.
Secde, Kur’ân-ı Kerim’in “korku ve hüzün” âyetlerini hayata geçirmektir. (Ahkâf Sûresi, 13. âyet)
Secdede alnımızı can Veren toprağa koyuyoruz, bizi su ve topraktan Yaratan’a dönüyoruz. Hayatımızı, hayat Veren’e veriyoruz, yaratıldığımız elementimizin tabiatına dönüyoruz.
Secde O’na ait olduğunun, O’na bağlı olduğunun, O’na muhtaç olduğunun ifadesidir.
Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri bize secdenin sırrını ve kıymetini bir örnekle tasvir buyuruyor; “Acil ihtiyaç alnını, ikrar edilmiş çaresizlik toprağına dayamazsan ve hüzün gözyaşları göz bulutlarından sağanak halinde yağmazsa, zevk nebatların hayat bahçesinde yeşillenmez. İnsanlık bahçeleri maksadına hizmet için verimli bir halde yeşillenmez. Sabır dalları rıza yaprakları veyahut yakîn dostluğun hoş rayihalarını vermez, ne de seni ünse taşırlar.”
Hz. Rabiatü’l-Adeviye; “Cehennemi istihkak etmiş günahkâr müminlerin bedenleri ateşte yanacaktır. Sadece Allah’a secde etmiş organları ateşten etkilenmeyecektir. Bu yüzden namazı tüm içtenliğinizle kılın!” buyurmaktadır.
SECDEYLE YOK OLMA SEVGİSİNE ERİŞMEK
Açlık kişinin gıdası olduğu zaman, kişi secdeyle yok olma sevgisine eriştiği zaman, namaz kişinin gözünün nuru olduğu zaman, “Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.” (Maide, 119) âyetinin muhatabı olmaktan dolayı sonsuz güven, huzur ve mutluluğa kavuşur.
En büyük aşk eylemi secdedir. En büyük yolculuk hac ve hicrettir. En büyük dinamik sünnet Resûlullah’ın sünnetidir. En yüce iç yolculuk mirâçdır. Niyet hayattır. İnfak bir keyfiyettir. Secde bir ilham kaynağıdır. Namaz gözümüzün nurudur. Gönül orucu zevktir. Sünnet-i Resulullah muhabbettir.
Mübarek Ramazan ayında imtihanlarımızda sabırlı olmayı öğrenmeliyiz. Muhtaç ve zayıf kimselerle paylaşmayı, yükünü hafifletmeyi öğrenmeliyiz. Düşmanlar karşısında ferasetli, dostlarımıza irfanlı davranmayı öğrenmeliyiz ve ibadette muhabbetle yaklaşmayı öğrenmeliyiz.
KENZÜL ARŞ KADEH DUSI FAZİLETLERİ ARAPÇA LATİN TÜRKÇE OKUNUŞU MEALİ ANLAMI
KENZÜL ARŞ KADEH DUASI OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
La ilahe illellahül melikül hakkul mübin.
La ilahe illellahül hakemül adlül metin.
Rabbüna ve rabbü abainel evvelin.
La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin.
La ilahe illellahü vehdehu la serike leh,lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyül la yemutü ebeden biyedihil hayru veileyhil masiru ve hüve ala küllü sey´in kadir.
La ilahe illellahü şükran li ni´metih.
La ilahe illellahü ikraren bi rububiyyetih.
Ve sübhanellahi tenzihen li azametih..
Es´elükellahümme bi hakkismikel mektubi ala cenahı cibrile aleyke ya rab.
Ve bihakkismikel mektubi ala cenahı mikaile aleyke ya rab.
Ve bihakkismikel mektubi ala cebheti israfile aleyke ya rab:
Ve bihakkismikel mektubi ala keffi azraile aleyke ya rab.
Ve bi hakkismikellezi semmeyte bihi münkeran ve nekiran aleyke ya rab.
Ve bihakkismike ve esrari ibadike aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi temme bihil islamü aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi telekkahü ademü lemma hebeta minel cenneti fe nadake fe lebbeyte düaehü aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi şitü aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi kavveyte bihi hameletel arşi aleyke ya rab.
Ve bihakkismikelmektubi fittevrati vel incili vezzeburi vel fürkani aleyke ya rab.
Ve bihakkismike ila münteha rahmetike ala ibadike aleyke ya rab.
Ve bihakki temami kelamike aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi ibrahimü fecealtennara aleyhi berden ve selamen aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi ismailü fe necceytehü minezzebhi aleyke ya rab.
Ve bihakkısmikellezi nadake bihi ishaku fe kadeyte hacetehu aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi hudü aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi deake bihi ya´kubü fe ra dedte aleyhi basarahu ve veledehu yusufe aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi davüdü fe cealtehü halifeten fil ardı ve elente lehül hadide fi yedihi aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi deake bihi süleymanü fe a´taytehül mülke fil ardı aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi eyyubü fe necceytehu minel gammillezi kane fihi aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi isebnü meryeme fe ahyeyte lehül mevta aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi musa lemma hatabeke aletturi aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadetke bihi asiyetümraetü fir´avne fe razaktehel cennete aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihi benu israile lemma cavezulbahra aleyke ya rab.
Ve bihakkismikellezi nadake bihil hıdıru lemma meşa alel mai aleyke ya rab.
Ve Bihakkismikellezi nadake bihi muhammedün sallallahü aleyhi ve selleme yevmel gari fe necceytehu aleyke ya rab.
Inneke entel kerimül kebiru.
Hasbünellahü ve ni´mel vekil.
Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim.
Ve sallallahü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi vesellem
KENZÜL ARŞ KADEH DUASININ ANLAMI…
Melik (kral), Hakk, Mübin Allah’tan başka ilah yoktur. Hakem, Adl ve Metin Allah’tan başka ilah yoktur. Bizim ve eski atalarımızın Rabbidir. Senden başka İlah yoktur. Sen arınıksındır. Ben zalimlerden oldum. Allah’tan başka ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Yönetim onundur. Övgüler onun içindir. Diriltir ve öldürür. O diridir ve ebediyen ölmez. Hayır onun kontrolündedir, dönüş onadır. Ve O her şeye gücü yetendir. Ve onunla yardım isteriz. İyilik yapmaya, kötülükten kaçmaya güç kuvvet sadece yüce ve her şeyi bilen Allah’tandır.
Nimetlere şükür olarak, ondan başka ilah yoktur. Rabblığının ikrarı olarak, ondan başka ilah yoktur. Yüceliğini arındırmak için, Allah noksanlıklardan arınıktır.
Ey Allahım! Ya Rabbi! “Cebrail’in kanadında yazılı ismin hürmetine, Mikail’in kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine, İsrafil’in alnında yazılı ismin hürmetine, Azrail’in avucunda yazılı ismin hürmetine, ve senin verdiğin Münker ve Nekir ismi hürmetine, ve kullarının sendeki sırları hürmetine, İslam’ı kendisiyle tamamladığın ismin hürmetine, ve Adem’in senden öğrenip cennetten indirildiği zaman kendisiyle sana seslendiği ve senin de kabul ettiğin ismin hürmetine, Şit’in sana seslendiği ismin hürmetine, arşı taşıyan melekleri kendisyle güçlendirdiğin ismin hürmetine, Tevrat’ta, İncil’de, Zebur!da ve Furkan’da yazılı ismin hürmetine, kullarına rahmetini sonsuza kadar ulaştırdığın ismin hürmetine, sözlerin tamamı hürmetine, İbrahim ateşe atıldığında hangi isminle sana seslendi de ateş soğuk ve selamet olduysa işte o ismin hürmetine, İsmail kesilirken hangi isminle seslendi de onu kesilmekten kurtardıysan işte o ismin hürmetine, İshak hangi isminle sana yalvardı da sen onun ihtiyaçlarını karşıladıysan işte o ismin hürmetine, Hud hangi isminle sana seslendiyse işte o ismin hürmetine, Yakup sana hangi isminle dua etti de sen onun gözlerini ve çocuklarını ona geri verdiysen işte o ismin hürmetine, Davut hangi isminle sana seslendi de sen onu yeryüzüne halife yaptıysan ve demiri onun elinde yumuşattıysan işte o ismin hürmetine, Süleyman hangi isminle sana dua etti de sen onu yeryüzüne kral yaptıysan işte o ismin hürmetine, Eyyüb hangi isminle sana seslendi de sen onu içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtardıysan işte o ismin hürmetine, Meryem oğlu İsa hangi isminle sana seslenip de onunla ölüyü dirilttiysen işte o ismin hürmetine, Musa hangi isminle sana seslendi de sen ona Tur’da hitap ettiysen işte o ismin hürmetine Firavunun karısı Asiye sana hangi isminle seslendi de sen onu cennette rızıklandırdıysan işte o ismin hürmetine, israiloğulları sana hangi isminle seslendiler de denizi geçirdiysen işte o ismin hürmetine, Hızır hangi isminle seslendi de onu suda yürüttüysen işte o ismin hürmetine, Muhammed SAV sana mağarada hangi isminle seslendi de sen onu kurtardıysan işte o ismin hürmetine” senden istiyorum. Hiç şüphesiz sen cömertsin, büyüksün. Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. İyilik yapmaya da kötülükten kaçmaya da güç kuvvet sadece yüce ve büyük Allah’tandır.! Ve sallallahü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi vesellem
FAZİLETLERİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v)den rivayet edilmiştir.Şöyle buyuruyor……
Cebrail(AS) bana dediki:
“Ey Muhammed,kim ömründe bir kere bu duayı okursa,Allah´u Teala onu,kıyamet gününde yüzü ayın ondördü gibi parlak haşreder. “
Hatta bütün insanlar onu,bir peygamber veya melek sanırlar.
Ben ve sen onun kabrinin üzerinde dururuz.
Ona hesapsız ve azapsız,üzerine binip Cennete girmesi için Cennetten bir Burak getirilir.
Sırat köprüsünden şimşek gibi geçer.
Onun günahı denizlerden suyundan,yağmurların damlasından,ağaçların yapraklarından,kumların adedinden,taşlardan daha fazla olsa bile,kendisine kabul olunmuş(nafile)hac ve bin umre sevabı yazar.
Korkan kimse olursa,Allah onu korktuğundan emin kılar.
Susayan kimse okursa,Allah onun susuzluğunu giderir.
Aç olan okursa,giyindirir,hasta okursa şifa verir,hastanın üzerine okunursa,hastalığından kurtulur,dünya veya uhrevi ihtiyaçlarından okursa Allah istediğini verir.
Bir düşmandan veya sultandan korktuğu için okursa,Allah onların şerrinden korur ve Allah´ın mahlukatından gelecek olan tüm zarar ve eziyetleri kendisine ulaşmasını engeller.
Borçlu olan okursa,Allah onu,borcunu ödemeye muvaffak kılar,hiçbir kimseye muhtaç olmaz.
Eğer onu hasta olan yazan üzerinde taşırsa iyileşir.
Kadın taşırsa kocası ona ikram eder.
Cinden,insden ve şeytandan,sancı ve hastalıklardan emin olur.
Kayıp ise ailesine sağ,salim kavuşur: Bu duayı okuyan için cin, melek istiğfar ederler.
Ömrü bereketli olur.
Kim beş defa bu duayı okursa Peygamber Aleyhisselamı rüyasında görür
Kim ki Fatiha’yı,İhlas Suresi’ni,Kafirun ve Felak ve Nas Suresi’ni üç kere okuyup sonra da bu duayı okursa Allah onu karşılaştığı bütün varlıkların şerrinden korur ve her türlü hastalıktan,her zalimin şerrinden onu emin kılar ve bütün isteklerini verir.Kim ki okuduğu gibi onu yazıp üzerinde taşırsa ve kim ki başının altına koyup uyursa Allahü Teala o kimsenin malından çalınanı ve evinden kaçanı geri iade eder.Akan suya okursa su durur yahut yanan ateşe okursa ateş söner.Dağ üzerine okursa dağ paramparça olur.Kim ki iki rekat namaz kılıp her rekatında Fatiha ve bir de İhlas okuyup selam verdikten sonra bu duayı okursa dünya ve ahirete ait ne isterse tüm istediklerine nail olur.Bu duanın fazileti sayılamayacak kadar çoktur.(Nevadir-i Kaylubi’den )
Hak,adalet manasına gelir."Hak yerini buldu"denilmesi gibi.Bu cihetle adalet sahiplerine
"ehli hak"denir.Bu manada "hakkaniyet"tabiri de müstameldir.
"Hak;vacip ve lazım olmak manasına gelir."şöyle yapılması bir haktır"denilir ki,bir vecibedir demek olur.
Hukukı İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu cilt 1. sy. 12.
İslamcilara göre Osmanlı Decleti'ni çöküşe götüren sebeplerin başında taklit gelmektedir. İslamcilat taklidi hem Batı'ya benzeme hem de zamanin, asrin ihtiyaçlarina şartlarina göre içtihat yapma yerine bid'atlara uyma şeklinde algilamışlardir ve her iki halde de onun Muslumanlari mehveden bir olgu oldugunu iddia etmislerdir.
Dogu bati 2.mesrutiyet cilt 2
Binaenaleyh;ahirete imanı olmayan kimse her fenalığa cür'et eder ve hiç bir kötülükten çekinmez.Zira;akibet korkusu yoktur ki fenalığa cür'et etmekten onu men' etsin.Hülasat'ül Beyan Fi Tefsir'il Kur'an.cilt 1.sy.23.
...Gerçi umur-u dünyada esbaba tevessül ve bazı kimselerden yardım istemek caizse de,gerek esbabı ve gerek gayrın muavenetinde tesiri halkedecek Allahü Teala olduğundan hakiki muavenet Allah'tandır.Allah c.c. ın gayrıdan muavenet olursa da suridir.
Muavenet:yardım ,yardımlaşma.
Suri:surete ait görünüşe ait ve müteallik.Hakiki,ciddi ve samimi olmayan. Zahiri.
Çünkü;azıcık şer için hayr-ı kesiri terk etmek şerr-i kesirdir.Binaenaleyh hayr-ı külli zımnında şerr-i cüz'iyi ihtiyar etmek;hikmet-i ilahiye icabı olduğuna bu ayet delalet eder.
Hülasat-ül Beyan ..cilt 1.sy.91.
Zira def-i mazarrat;celb-i menfaatten evladır.
Mazarrat:Zararlar,ziyanlar,zarar vermeler.
Hülasat-ül Beyan.Cilt 1.sy.106.
Zira;batılı tervic için hakkı ketm etmekte zarar-ı azim ve fitne-i cesime vardır.Halbuki
hakkı bilenler için onu izhar etmek vacib olduğundan hakkı saklamak haramdır.
Hülasat-ül Beyan.cilt. 1.sy.112,113.
Binaenaleyh;gerek kendi şahsına müteallik ve gerek ahar şahsına müteallik hususatta ve gerek umuru ammeye müteallik ahvalde hakkı batıla karıştırmak ve batılı tervic etmek ve batılla hakkı setr etmekten bu ayetle bilcümel mükellefin memnudurlar.
Hülasat-ül Beyan
Usul-ü dinde zanla iktifa caiz değildir.Fakat furu-u a-malde zanla iktifa caizdir.
Hulasat-ül Beyan cilt 1. sy.159.
Binaenaleyh;batıl olan şey mukabilinde mal almak haram olduğu gibi yazmak dahi haram olup azabı mucip olduğu beyan olunmuştur.
Hülasa ayette üç cihetle azaba istihkak kesb ettikleri beyan olunmuştur.Birincisi;azıcık mala tamaen Allah c.c. ın kitabını tahrif edip Allah c.c.a isnad etmeleridir.İkincisi;gayrı izlal için ebatıyli yazmalarıdır.Üçüncüsü kesbettikler mallarıdır.
Hülasat-ül Beyan cilt 1.sy.160.
Zira;Cenab-ı Hakkın ahdinde yani vadinde hulf etmeyeceği beyan olunmuştur.Çünkü;Fahr-i
Razi'nin beyanı veçhile vaadinde hulf,yalan ve noksandır.Vacip Teala ise noksandan münezzehtir.
Hulasat-ül Beyan.cilt 1.sy.161.
Besmelenin tarihçesi
Nisaburi Garib'ul Kur'an adlı tefsirinde bir hadis-i şerife dayanarak Besmelenin tarihçesi hakkında şunlar yazılıyor:Kur'an'ın bir ayeti olan Besmele en önce ilk insan ve ilk peygamber olan Hz.Adem'e indirildi.Hz.Adem,Besmele ayeti inince;Zurriyetim (neslim) Besmeleyi okuduğu sürece azaptan kurtulur buyurmuştur.Daha sonra Besmele göğe çekilir ve ikinci defa yeryüzüne Hz İbrahim zamanında iner.
Resulullah'ın Dilinden En Güzel dualar sy.24,25.
Hz. İbrahim a.s.nemrut tarafından ateşe atılınca imdadına besmele yetişir;onu okur ve ateş bilindiği gibi Hz. İbrahim a.s.a zarar vermez.Daha sonra Besmele yine göğe çekilir.
Üçüncü defa olarak Hz.Süleyman a.s.a iner.Hz.Süleyman a.s.dan sonra tekrar göğe çekilir.
Ve tekrar Hz.Muhammed sallallahu aleyhi sellem'e iner ve kur'an'la bilikte kıyamete kadar devam edecektir.
Resulullah'ın Dilinden En Güzel Dualar Abdusselam Akbana.
Beğavi'nin malimü't Tenzil adlı Tefsirine göre,Hz.Peygamber önceleri bir işe başlarken veya bir şey yazdırırken "Bismike Allahümme (senin adınla başlıyorum Allah c.c.ım) derdi.Hz.Nuh a.s.un gemisini ilk defa hareket ettirince söylemiş olduğu besmeleyi bize bildiren "Bismillahi mecraha ve mürsaha"(geminin hareketi de durması da Allah c.c.ın adıyladır) ayeti inince Hz. Peygamber "Bismillah" demeye ve yazmaya başladı.Daha sonra bir ayette "Rahman"kelimesi inince de Hz. Peygamber "Bimillahirrahmanirrahim demeye başladı. En son olarak Neml suresinin 30 ayeti olan ve Hz. Süleyman a.s.ın sebe melikesi
Belkis'e gönderdiği imana davet mektubu'nun başında yazdığı Bismillahirrahmanirrahim şeklinde ifadesini bulan ayet inince,Peygamberimiz artık bu şekilde Besmeleyi telaffuz etti.
Resulullah'ın Dilinden Dualar
Gerçekten de ilahlık iddiasında bulunan firavunun zulmünden hicret eden Musa A.S.Asa'sında da Bismillahirrahmanirrahim yazdığı birçok dini kitaplarda ifade edilmektedir.
Yüzyılların sırları sy.124.
İMAM-I AZAM’IN BABASI ve ELMA HİKAYESİ
Mezhep imamımız îmam-ı A’zam hazretlerinin babası Numan bin sabit hazretleri gençliğinde bir gün ark kenarında abdest alıyordu. Tam abdest almaya başlayacağı zaman ark sularına kapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı nereden geldiğini ve haram veya helal olup olmadığını düşünmeden bir defa ısırdı. Hikmeti ilahi o ana kadar elmanın ne olduğunu düşünmeyen Numan, hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibini bulup helal ettirmesini lazım geldiğini düşündü. Abdestini alıp namazını eda ettikten sonra suyun- geldiği tarafa doğru gitmeye başladı. Elma elinde olduğu halde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu.
Bahçenin sahibine meseleyi anlatıp elmayı, yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi, İmam-ı Azam hazretlerinin babasının bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti; Hakkını helal edemeyeceğini, hakkını helal etmesi için bazı şartları olduğunu söyledi. Nu’man hazretleri ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helal etmesini isteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi de, hakkını helal etmesi için iki sene bahçesinde çalışması lazım geldiğine ve kendisine iki yıl hizmet etmesinin şart olduğunu söyleyince, Nu’man hazretleri çaresiz kalmıştı; ahirette ceza çekmektense bu dünyada bir şahsa iki sene hizmet etmek daha iyidir diye düşündü ve şartlarını kabul ettiğini söyledi.
Nu’man hazretleri, bir elmayı yanlışlıkla ısırdığı için elmanın sahibine iki sene hizmet etmiş ve adamın işinde canla-başla çalışmıştı, iki sene dolduktan sonra adama; zamanın dolduğunu ve artık hakkını helal etmesini istediğini söyleyince, adam, «yine helal etmiyorum, benim bir kızım var onunla evlenirsen ancak o zaman helal ederim» dedi.
Hazreti Nu’man :
«Olur» dedi. Adam yalnız kızının kusurlu olduğunu, elinin çolak, gözünün kör, ayağının topal, başının kel, kulağının sağır ve ahlas olduğunu söyleyip, iyi düşünmesini ve sonra pişman olmamasını söyledi. Hazreti Nu’man yine düşündü taşındı «ahirette ceza çekmekten iyidir» deyip kızla evlenmeyi de kabul etti…
Adam hazreti Nu’man’a vermek için kızının büyümesini beklemişti… Düğün yapıldı, nikah kıyıldı, zifaf gecesi hazreti Nu’man’a gelinin olduğu odayı gösterdiler. Nu’man hazretleri içeriye girip içer de kendisine söylenen evsafta bir kızın bulunmadığını görünce bir yanlışlık olduğunu zannederek hemen dışarı fırladı ve durumu oradakilere anlattı. Çünkü içer de kayın pederin söylediğinin aksine her azası yerinde genç ve güzel bir kız kendisini karşılamıştı.
Kayın pederi bir yanlışlık olmadığını söyleyerek meseleyi şöyle anlattı:
«Benim kızım kördür, daha harama bakmamıştır. Sağırdır haram dinlememiştir. Topaldır gayri meşru yolda yürümemiştir. v.s.» diye sayıp, «senin hanımın o içer de bekleyendir Allah mesut etsin» dedi.
Daha sonra seneler geçip bu evlilikten İmam-ı A’zam dünyaya geldi. Annesi İmam-ı A’zam’ı hocaya okuması için teslim etmişti, İmam-ı A’zam unvanına kavuşan o zaman henüz üç yaşında bulunan Sabit üç günde Kur’an-ı Kerim’i hatmettiği zaman annesi:
«Ah oğlum baban o elmayı ısırmasa idi sen bir günde hatmedecektin» buyurdu.
Seyyid şerif Cürcani hz.zulmün üç şekilde tarifini yapıyor:
1-Bir şeyi,asıl mevziinden alıp,başka bir yere koymak..
2-Zulmün şer'i hükmü şudur:
Hakkı bırakıp batıla saplanmak...Bunun adı da CEVR'dir...
3-Zulmün bir başka tarifide şöyledir:
Kendisine ait olmayan bir mülkte tasarruf.. Ve şer'i ölçüleri aşmak...
Muhtar'ül ehadisin nebeviyye izahlı tercümesi.sy.43.
Bir gün zühdü sordular;üçe ayırdı ve şöyle anlattı:
1-Cahillerin zühdü;bu haramı bırakmaktır..
2-Alimlerin zühdü;bu,helalin fazlasını bırakmaktır.
3-Ariflerin zühdü;bu,Allah c.c. ı unutturan herşeyi bırakmaktır.
Allah c.c.ondan razı olsun..
Muhtar'ül-Ehadisin-nebeviyye
İzahlı tercümesi
Hadis-i şerifler ve vaaz örnekleri.sy.12.
Çağdaş bilime yönelme amacıyla oluşturulan kurumlar arasında Encümen-i daniş(bilgi kurulu)ile Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (Osmanlı Bilim Derneği)nin de anılması gerekmektedir.....26 mayıs 1851'de çalışmalarına başlayan bu kurumdan başlıca iki amaç gözetilmişti:
a) Kurulması öngörülen Darülfünun için gerekli bilimsel eserlerin yazılması ya da başka dillerden çevrilmesi;
b) Bilim,dil ve edebiyat konularında bir akademi görevi yapması.
Türk kültür tarihi Şerafettin Turan sy.222.
(Şimdiki zamanda da olmalı)
Şu kati bilinmelidir ki,yapılan hayasızlıkların pek çoğunda,ya bir kadının parmağı vardır;ya da paranın..
Hadis-i Şerifler ve vaaz örnekleri.sy.136.
176) Cennete muttali oldum.Gördüm ki,içindekilerin pek çoğu fakirler..
Cehenneme muttali oldum;gördüm ki;içindekilerin pek çoğu kadınlar..
Bu Hadis-Şerif BUHARİ'den alınmıştır...
Bu sebeple,hanımlara ve zenginlere dikkatli olmalarını tavsiye ederiz.
Hadis-i Şerifler ve Vaaz örnekleri.sy.136.
Sehl-i münteni:Hem kolay, hem güç manasına bir tabirdir.Yazılışı veya söylenişi kolay göründüğü halde taklidine kalkışınca taklidi imkansız eser demektir.
Büyük Lügat.Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik
Eskiden buna "başarlması çok zor olan kolaylık"(sehl-i münteni) denirdi.
Türk Eğitim Tarihi
983) Eğer kadınlar olmasaydı;Allah c.c.a tam manası ile ibadet edilirdi..
Burada kadınların zararlı oldukları manasını çıkarmak doğru olmaz.Daha ziyade şu mana ifade edilir:
-Kadınlara ait şehevi arzular,erkekleri sarmasaydı;ibadet kolay olurdu.
Hadis-i Şerifler ve Vaaz Örnekleri.sy.385.
Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur’u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.
O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.
O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler.
Kardeşlerimin ikinci iltibası: Fâni ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bazı cihetlerle birinci vazifede pişdarlık eden Nur şakirtlerinin şahs-ı mânevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas da Risale-i Nur’un hakikî ihlâsına ve hiçbir şeye, hattâ mânevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de evhama düşürüp Risale-i Nur’un neşrine zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı mânevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâkî hakikatler, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez.
Elhasıl: O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm-ı mü’minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder; daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara
ismi vermek münasip görülmüyor. Belki "Müceddiddir, onun pişdarıdır" denilebilir.
Umum kardeşlerimize binler selâm.
Kardeşiniz
Said Nursî
Aziz, sıddık, sarsılmaz, sebatkar, fedakar, vefadar kardeşlerim
Bilirsiniz ki, Ankara ehl-i vukufu, Risale-i Nur’a ait kerametleri ve işaret-i gaybiyeleri inkar edememişler. Yalnız, yanlış olarak o kerametlerde hissedar zannedip, itiraz ederek, "Böyle şeyler kitaba yazılmamalı idi; keramet ihzar edilmez" diye hafif bir tenkide mukabil, müdafaatımda onlara cevaben demiştim ki: "Onlar bana ait değil ve o kerametlere sahip olmak benim haddim değil. Belki, Kur’an’ın mucize-i maneviyesinin tereşşuhatı ve lem’alarıdır ki, hakiki bir tefsiri olan Risale-i Nur’da kerametler şeklini alarak, şakirdlerinin kuvve-i maneviyelerini takviye etmek için ikramat-ı İlahiye nevindedir. İkram ise, izharı bir şükürdür, caizdir, hem makbuldür."
Şimdi ehemmiyetli bir sebebe binaen, cevabı bir parça izah edeceğim. Ve "Ne için izhar ediyorum ve ne için bu noktada bu kadar tahşidat yapıyorum ve ne için birkaç aydır bu mevzuda çok ileri gidiyorum, ekser mektuplar o keramete bakıyor?" diye sual edildi.
Petrol islam parasıyla 100
Dolar parasıyla 100 olmalı.
Bunun için üretim kısılmalı.
İslam birliğinin zamanı geldi.
Bu ümmet için en çok korktuğum şey dil ile alim fakat kalbi ile cahil olan kimselerdir.
Hz. Ömer.(r.a.)
Tevbe suresi 111 ayet;
Şüphesiz Allah inananlardan canlarıni ve mallarini satin almistir ki, buna mukabil cennet kesinlikle onlara aittir! (Bu yuzden onlar, sahip olduklari hicbir değere acimayip) Allah yolunda savaşirlar, (bazen kâfirleri) öldürürler ve (bazen de kafirler tarafindan şehit edilerek) öldürülürler.
(Allah bunu) Tevrat'ta da, İncil'de de Ku'an'da da (yazip) Kendisinin ustlenmis bulundugu gercek bir vaad olarak (taahhut etmiştir)!
Sözun(ü yerine getirme) de Allah'tan daha vefali kim vardır? Öyleyse (fani ve basit bir şey karşıliğinda baki ve değerli bir şeye sahip olmak üzere) kendisini akdetmiş olduğunuz o alisverişimizle iyice müjdelenin! İşte sana! Ancak bu, pek büyük bir kurtuluşun ta kendisidir!
Kur'an-i Mecid ve Tefsirli meal-i Âlîsi sayfa: 203
Eş-Şeyh Mahmud en-Nakşibendi el-Mûceddidî
el-Hâlidî el Ufi (kuddise Sirruhû)
İşte Allah-u Teala,bazı insanlara azrızık verse de,mallarını günah yollara harcamaktan ve hastalıklara masraf etmekten koruduğu için,onlara büyük bereket vermiş olur.
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt 12. sy.411.
İşte Allah-u Teala'ya isyan edip,düşmanlıkla karşısına dikilen,dininin nişanlarını değiştiren ve O'nun şeriatının dışında tağuti nizamlara başvuranların,Allah-u Teala'dan yardım beklemeleri,bir delilik,boşa heves ve hakikatleri tersine döndürme gayretinden başka birşey değildir.
Ruhu'l Furkan Tefsiri.cilt.12.sy.421.
Aşere-i Mübeşşere/19
Said ibn-i Zeyd anlatıyor:
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
On kişi cennettedir.Ebu Bekir Cennet'tedir,Ömer Cennet'tedir,Osman,Ali,Zübeyr,Talha,Abdurrahman,Ebu Ubeyde,Sa'd b.Ebi Vakkas Cennet'tedir.
Sa'd ibn-i Zeyd r.a.bu dokuz kişiyi saydı,onuncuya gelince sükut etti......
Haya Timsali
Hz.Osman dan
111 Hayat Ölçüsü.sy.62.
........
Rüyada gökten inen terazi,Allah Resulü'nün Sünnet'i üzere devam eden halifeliktir.Bu idare bir müddet devam edecek ve Hz.Hasan'dan sonra kaldırılarak yerine saltanat gelecektir.....
Lakin hilafeti sadece bu muhterem zatlara hasredip sonrakilerin hiçbirini halife kabul etmemek doğru değildir.Zaman Zaman Ömer ibn-i Abdulaziz (r.a.) gibi Rasulullah(s.a.v.) Efendimiz'in halifeliğine layık kıymetli zatlar gelmiştir.
Haya Timsali
Hz Osman dan
111 Hayat Ölçüsü.sy.82.
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır
Hamiyyet hissi insanlarda Allah c.c. korkusundandır.
Mehmet Akif Ersoy
imam-ı Azam
Ebu Hanife ve Eserleri sy. 176.
Halikın namütenahi adı var en başı Hakk
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak
Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken
Mutlaka sure-i Ve'l Asr'ı okurmuş bu neden?
Çünkü meknun o büyük surede esra-ı felah
Başta iman-ı hakiki geliyor sonra salah
Sonra hak sonra sebat:İşte sana kuzum,insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık
Mehmet Akif Ersoy
İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Eserleri.sy.184.
Kuran-ı Kerim den maksat;onunla amel etmek ve ahlakını takınmaktır.yoksa sadece zahiri okunuşunu gözetmek ve mahreci düzeltmek değildir.
Ruhu'l Furkan cilt 12. sy.425.
Zira "Her gelen yakındır".
Ruhu'l Furkan cilt 12.sy.437.
Madde 39-Ezmanın tagayyürü ile ahkamın tagayyürü inkar olunamaz.(Zamanın değişmesi ile
hükümlerinde değişeceği inkar edilemez.)
Mecelle-i ahkam-ı adliyye
Madde 26-Zarar-ı ammı def için zarar-ı has ihtiyar olunur.(Genel zararı gidermek için özel bir zarar giderme şekli tercih olunur.)
Cahil doktoru men etmek bu gerekçeden doğar.
Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye
Lozan Antlaşması’ın Gizli Protokolları
LOZAN barış müzakereleri esnasında emperyalist devletlerle Türkiye arasında çok çetin tartışmalar olmuştu. Galip, sömürgeci, emperyalist büyük devletler Türkiye’nin bir İslam devleti olmasını istemiyorlardı. O tarihte devletin
Medenî Kanunu, Hanefî fıkhına göre hazırlanmış olan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye idi. Diğer kanunlar da, yüzde yüz uygun olmasa bile temelde İslam’a ve fıkha aykırı değildi.
Avrupa Düvel-i Muazzaması, ülkemizdeki yabancıların İslam hukukuna tâbi olmalarını kabul etmek istemiyordu.
Lozan müzakerelerinin birinci kısmında Türk delegasyonu başkanı İsmet Paşa, İslam hukukunu ve fıkhını hararetle savunmuştu.
Müzakereler bu yüzden çıkmaza girmiş, kopma derecesine gelmişti.
İşte bundan sonra Türkiye Başhahamı Hayim Nahum Efendi devreye girmiş, büyük devletlerin başkentlerine gitmiş, birtakım gizli müzakereler yapmıştı.
Hayim Nahum’un delege sıfatıyla içinde bulunduğu Türk heyeti bundan sonra Lozan anlaşmasını imzalamış ve ABD hariç bütün büyük devletler bunu imzalamışlardı.
Birtakım rivayetler –yüksek sesle olmasa bile- yıllardan beri söylenir ve yazılır:
(1) Lozan’ın gizli protokolleri vardır.
(2) Emperyalist ve sömürgeci devletlere Hilafet’in kaldırılacağı sözü verilmiştir.
(3) Hilafetle birlikte İslam hukuku, Şeriat kanunları da kaldırılacak,
(4) Onların yerine Avrupa kanunları konulacaktır.
(5) Müslüman kadınlar açılacaktır.
(6) Arap-İslam yazısı bırakılacak, Latin-Frenk yazısı alınacaktır.
(7) Türkiye İslam ve Türk dünyası ile ilgilerini kesecek, Avrupa medeniyetine yönelecektir.
1923’ten bu yana 87 yıl geçti, Lozan’ın gizli protokolleri ile ilgili yeterli bilgi bulanamadı. Bu konudaki araştırmaları Müslümanların yapmaları gerekirdi, yapmadılar, yapamadılar.
Cumhuriyet kurulduğunda Anayasanın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) ikinci maddesinde “Devletin dini, Din-i İslam’dır” yazılıydı. İstanbul’da Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn (Abdülmecid bin Abdülaziz Han) bulunuyordu. Medreseler ve tasavvuf tarikatları açıktı. Hafta tatili Cuma idi. Şapka giyen, Ramazanda açıkta oruç yiyen Türkler tutuklanıyordu. Bütün kadınlar çarşaflı idi. Sonra devrim fırtınaları esti ve şiddete dayanan realpolitikler uygulanarak İslam’dan uzaklaşıldı.
Lozan’ın gizli bir protokolü var mıydı?.. Bu sorunun cevabını Sabataycılar araştıracak değildir. Müslüman tarihçilerin, ilim adamlarının Türkiye ve dünya arşivlerine girip, bütün kaynakları tarayıp ipuçları, deliller, bilgiler ve belgeler bulmaları ve gerçeği gün yüzüne çıkartmaları gerekir.
Lozan’ın Gizli Protokollarını da bir kenara koyalım ve bugün Türkiye’de uygulanan birtakım protokollara bakalım. Bunların da elimizde yazılı metni yoktur. Yapılanlara hayata bakarak ben yazıyorum. Dikkat buyurarak okumanızı rica ederim:
Madde 1: Müslüman Türkler dilsiz bırakılacaktır. Atalarının mezartaşlarını bile okuyamayacak derecede câhil kalmalarına dikkat edilecektir. Türkçe bir-iki yüz kelimelik kaba bir konuşma çarşı-pazar günlük iletişim dili seviyesine indirilecektir.
Madde 2: Edebî ve kültürel lisan o kadar bozulacak o kadar dejenere edilecektir ki yeni nesiller yakın tarihte yazılmış Ömer Seyfeddin Hikayelerini Halide Edib’in romanlarını Hüseyin Rahmi’nin kitaplarını okuyamaz hale ve anlayamaz hale getirilecek bunların “SADELEŞTİRİLMİŞ” baskıları yapılacaktır. Velhasıl Müslüman Türklerin mâzi ile millî kültür ile en büyük bağı olan zengin edebî Türkçe tahrip edilecektir.
Madde 3: Müslüman Türklere yeni bir tarih yazılacaktır. Geçmişteki İslâm büyükleri tahkir edilecektir. Asıl kahramanlar yerin dibine batırılırken yeni kahramanlar türetilecektir.
Madde 4: Türk toplumunun temeli olan aile kurumu yıkılacak darbelenecek zayıflatılacaktır. Zina bir suç ve ahlâksızlık olmaktan çıkartılacak teşvik görecektir. Cinsel sapıklıklar Avrupa’da olduğu gibi meşru hale getirilecek aynı cinsten kişilerin evlenmelerine zemin hazırlanacaktır.
Madde 5: Halk yığınları gece gündüz vur patlasın çal oynasın eğlence şamata zevk u sefa oyun dans bayağı bir müzik ile meşgul ve sersem edilecektir.
Madde 6: Başta futbol olmak üzere on milyonlarca halk çığırından çıkmış spor müsabakalarının hastası holiganı haline getirilecek bu oyunlar yeni bir din gibi kütleleri sarıp kucaklayacaktır.
Madde 7: Türkiye’nin ve Türkiye halkının en büyük gücü olan İslâm dini bir tehlike ve tehdit olarak görülecek halk yığınlarına birtakım ideolojiler din gibi benimsetilecektir.
Madde 8: Büyük medyada tekelleşme ve kartelleşme yoluna gidilecek yurt çapında dağıtımı yapılan büyük bir gazete kurmak ancak beş on süper zenginin yapabileceği bir iş haline getirilecek kartel ve tekel medyası ile protokollar hayata uygulanacak bu gücün karşısında başka hiçbir güç dayanamayacaktır.
Madde 9: İslâmiyet darbelenecek büsbütün ortadan kaldırılamazsa dinde reform dinde yenilik dinde değişim Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü paravanası ardında yeni bir İslâm üretilecek ve türetilecektir. Sünnetsiz fıkıhsız şeriatsız evcil bir İslâm.
Madde 10: Türkiye Müslümanları kendilerini idare edebilecek aydın bir kafaya sahip olmadıkları için dinsizleşinceye kadar onlar güdülecek vesayet altında bulundurulacaktır. Bu gütme ve vesayet de iki kimliklilere verilecektir.
Madde 11: Birtakım önemli kurumlar köşebaşları anti-demokrat yollarla da olsa “BİZDEN” olanlara verilecektir.
Madde 12: Dindar Müslümanların okumaları yüksek tahsil yapmaları engellenecektir.
Madde 13: Ülkede hâkim/dominant unsuru teşkil eden Müslümanların büyük fabrikalar büyük holdingler büyük medya organları büyük ticarethaneler kurmaları her yola başvurularak önlenmeye çalışılacaktır. Onlara “Yeşil Sermaye” denilecektir.
Madde 14: Alkollu içkiler fuhuş zina sapıklık israf bayağı müzik lüks ve aşırı konfor tutkunluğu uyuşturucu teşvik edilecektir.
Madde 15: Bu protokollara karşı gelenler karalanacak her vasıtaya baş vurularak sindirilecek cezalandırılacaktır.
Madde 16: Eskiden altın ve gümüş en büyük güçtü. Zamanımızda ise Dolar ve Euro altın ve gümüşün yerini almıştır. Ülkenin parasının büyük kısmı bizim elimizde bulunacaktır. Millî gelirin yarısını üç-beş bin kişi aile holding paylaşacaktır.
Madde 17: Müslümanların arasına casuslar ajanlar provokatörler manipülatörler yönlendiriciler sızdırılacak bunlar vasıtasıyla onlar bin parçaya bölünecek birbirleriyle çekişip tepişmeleri sağlanacak güçleri ve kuvvetleri kırılacaktır.
Madde 18: Dinî hizmet ve faaliyetlerin köy kültürü kırsal kesim varoş gecekondu taşra zihniyetiyle yapılması sağlanacaktır. Böylelikle Müslüman çoğunluk içinde bulunduğu çukur ve tuzaktan bir türlü çıkamayacaktır.
Madde 19: Büyük medya vasıtasıyla ülkeye sahte uydurma sun’i bir gündem yapılacak; halk incir çekirdeğini doldurmaz faydasız ve lüzumsuz konularla oyalanacak asıl meseleler ve dertler yüzüstü bırakılacaktır.
Madde 20: Başta komşu İslâm ülkeleri olmak üzere İslâm dünyası ile sıkı canlı yakın ilişkiler kurulmayacak; onlarla ticaret ithalat-ihracat turizm öğrenci mübadelesi kültür münasebetleri asgarî seviyede tutulacaktır. Öyle ki Suriye ile Türkiye sanki Moğolistan’la Venezuela kadar birbirine uzak kalacaktır.
Madde 21: Halk yığınları öyle sersemletilecek uyuşturulacak afyonlanacaktır ki yararlarına ve zararlarına olan şeyleri birbirinden ayırt edemeyeceklerdir.
Madde 22: Protokolları ayakta tutmak için devletten Millet Meclisi’nden millî iradeden hukuktan millî menfaatlerden millî kimlikten daha üstün lâ yüs’el (sorumsuz) bir üst-güç bulunacak; hiçbir denetime tâbi olmayan bu güç son sözü söyleyecektir.
Madde 23: Birtakım önemli hayatî temel mevkilere kesinlikle Müslüman Türkler getirilmeyecektir.
Başka maddeler de var ama şimdilik bu kadarı yeter. “Sen neler sayıklıyorsun ne hezeyanlar savuruyorsun” diyen varsa onları büyük bir televizyon kanalında açık oturuma davet ediyorum. Gelsinler tartışalım. Aydın geçinen o adamlara Türkiye’de bundan ¤¤¤¤en yıl kadar önce basılmış Türkçe bir kitap vereyim “Lütfen okuyunuz bu Türkçe kitabı” diyeyim. Okuyamazlarsa benim haklı olduğum peşinen anlaşılmış olacaktır.
Ahfa.çok gizli,ruhun derinliklerinde olan bir his.İmam-ı Rabbani Hazretlerine göre,küçük alem olan insan on kısımdan meydana gelir.bunların beşi "emir" alemindendir.kalb,ruh,sır,hafi ve ahfa.bunların asılları,kökleri büyük alemdedir.ahfa latifesi,mertebelerin en sonunda ve en yüksek mertebede olanıdır.
Özel lügat.
Ahfanın nuru yeşildir.
Dost tv.kavram atölyesi.
Deliler musiki i!e tedavi edilirdi.
Kahvehaneler ilim yuvalarıydı.
Yeniçeriler ticaretle uğraşamazlardı.
Osmanlıyı cihan devleti yapan 150 Sır.
Müzikle delileri tedavi etme metodu 1956 yılında Amerika birleşik devletlerinde de uygulanmaya başlamıştır.
Bazı kahvehanelere bu eğitici ve öğretici özelliklerinden dolayı "mekteb-i irfan" bile dendiği olurdu.Osmanlı'nın büyük bir güç olmasında ve aynı zamanda yıkılmasında yeniçeri ocağının önemli rolü vardı.
Yeniçeriler,ocağın eğitimininiyi olduğu,ideal sahibi oldukları dönemlerde Osmanlı'nın başarıdan başarıya koşmasına önemli katkıda bulunmuşlardı.
Osmanlı'yı Cihan Devleti Yapan 150 Sır.
Maturidi akaidine ait"el Bidaye" isimli eserde zikredildiğine göre;selef-i salihimizin tariki;
1-Müteşabih ayet ve hadisleri kabul etmek,
2-Manalarını Allah-u Teala'ya ısmarlamak,
3-Bununla birlikte Allah-u Teale'yı,Zat'ına yakışmayan her türlü şeyden münezzeh tutmaktır.
Halefin yolu ise;
1-Bu nasları kabul edip,Allah-u Teala'nın Zat'ına yakışır şekilde te'vilini araştırmak,
2-Bunu yaparken,lügat ehlinin o kelimeyi hangi manada kullandığına uygunluk aramak,
3-Bir de o te'vilin,Allah-u Teala'nın muradı olduğu hakkında kesin konuşmamaktır.
Böylece selefin yolu daha salim,halefin yolu ise daha muhkemdir.Ruhu'l Furkan cilt 12.sy.445.
ATEİSTLERLE MÜNAZARASI (CEDEL)
“Bir”den Önce Kaç Var?
Rum asıllı bir ateist, ulema ile münazara eder ve Hammad hariç hepsini susturur. Ona karşı kimse yeterli malumatı ortaya koyamaz. İmam-ı Azam o tarih çocuktur. Hammad ateistin aynı şekilde Ebu Hanife’yi de susturmasından ve İslam’ın bundan zarar görmesinden endişe eder; O gece rüyasında bir ağacın filiz ve dallarını bir domuzun yediğini görür. Domuz, gövdesi hariç bütün ağacı yer. Ağaçtan bir aslan yavrusu zuhur eder ve domuzu öldürür.
Rüyanın görüldüğü sabah Ebu Hanife Hammad’ın yanına gider, hocasını ateistle yapılan münazaralardan dolayı son derece üzüntülü görür. Münazaralar ve görülen rüya Hammad’ı etkilemiştir. Ebu Hanife (r.a.) hocasının gördüğü rüyayı şöyle tevil eder: “Elhamdülillah, domuz o muzır ateist; ağaç ilim; dalları sizin dışınızdaki alimler, gövde siz, ondan doğan aslan yavrusu ben; ve ben Allah’ın yardımıyla o ateistin hakkından geleceğim.”
Bu teville hocasına moral veren Ebu Hanife (r.a.) onunla birlikte münazaranın akdedileceği camiye gider. Ateist minbere çıkar ve tartışacağı kişiyi ister. Çocuk olduğu halde karşısına Ebu Hanife çıkar. Ateist yaşına bakarak onu küçük görür. Ebu Hanife: “Yaşla insanları kıymetlendirmeyi bırak da ne söyleyeceksen onu söyle.”der. Ateist Ebu Hanife’nin cesareti karşısında dona kalır. Belli bir zaman geçtikten sonra kendini toparlar ve Ebu Hanife’ye: “Başı ve sonu olmayan bir şeyin mevcudiyeti nasıl mümkün olur?” diye sorar. Ebu Hanife:
– Sayı sistemini bilir misin?
– Evet.
– O halde söyle bakalım “bir” sayısından önce ne vardır?
– O ilktir ondan önce sayı olmaz.
– Mecazi manada “bir” olan sayıdan önce bir şey olmaz da gerçek anlamda “bir” olan Allah Tela’dan önce nasıl bir şey olur?!
Mecazi manada “bir” olan sayıdan önce bir şey olmaz da gerçek anlamda “bir” olan Allah Tela’dan önce nasıl bir şey olur?!
Ateist bu cevaba karşılık veremeyince yeni bir meseleye geçer ve Ebu Hanife’ye;
“Hiçbir şeyin yönlerden hali olmadığını, bu durumda –haşa- (Allah Teala’nın da bir yönünün olması gerektiğini) Onun (c.c.) görünüşünün hangi yöne doğru olduğunu” sorar. Ebu Hanife (r.a.):
– Lambayı yaktığında ışığı hangi yöne doğrudur.
– Işığı alma noktasında bütün yönler eşittir.
– Mecazi ışığın durumu bu ise, göklerin ve yerlerin ebedi ve daimi nuru Allah Teala nasıl olur? Onun yönlerden münezzeh olması evleviyetle gereklidir.
Ateist bu cevaba da karşılık veremez ve yeni bir bahis açar. Ebu Hanife’ye hitaben şöyle der: “Mevcut olan her şey için bir mekan olmadır. Madem Allah vardır o halde nerededir?” Ebu Hanife ateiste karşılık verme yerine etraftakilere emredip meclise süt getirtir. Ardından da ateiste: “Bunda yağ var mı?” diye sorar. Ateist “Evet” diye karşılık verince Ebu Hanife Şöyle der:
– Yağ sütün neresindedir?
– Belli bir yerle sınırlı değildir.
– Varlığı geçici olan bir şeyin durumu böyle olursa yer ve göklerin yaratıcısı ebedi ve sonsuz olan Allah Teala’nın durumu nasıl olur?!
– O ne ile meşguldür?
– Sen bütün bu soruları minberde iken sordun. Ben de onlara cevap verdim. Şimdi sen yere in, minbere ben çıkayım.
Ateist iner ve Ebu Hanife söylediği gibi minbere çıkar. Ardında da ateistin sorusunu yanıtlar: “Minberde senin gibi yaratanı, yaratılanlara benzetenler olduğunda onu indirir; yerde de benim gibi muvahhitler olduğunda onları oraya çıkarır. ‘O her an yeni bir ilahi tasarruftadır.’[22] Dehri şaşırır; Tek kelime konuşamaz.[23]
Bir gün Bağdat’a Allah’a inanmayan felsefecilerden bir grup gelir. Gurubun reisi olan felsefeci, oradakilere; bazı sorularının olduğunu ve Bağdat’ın en büyük alimi ile karşılaşmak istediğini belirtir. Orada bulunan cemaat, felsefecileri İmamı Azam hazretlerine götürürler. İmamı Azam hazretleri ise o esnada, talebelerine bir kerpiçle teyemmümün nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler İmamın kendisine üç soru sormak istediklerini belirtince, İmamı Azam hazretleri onlara;
– Sorunuz nedir? der.
Felsefecilerin reisi önceden hazırlayıp bir çok kimsenin cevap veremediği sorusunu sorar:
– Ey İmam! Birinci sorumuz; Allah var dersiniz, ama görünmez. Haydi gösterin de inanalım. İkincisi; Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz, hiç ateş ateşi yakar mı? Üçüncü sorumuz ise; işittiğime göre hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu söylermişsiniz. Madem ki, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu iddia edersiniz o halde insanları yaptıklarından dolayı niçin suçlarsınız? Bırakın da insanlar istediğini yaşasın.” der.
Bunun üzerine İmamı Azam hazretleri elindeki kuru kerpici adamın başına vurur ve felsefecinin başı yarılır. Ateist felsefeci derhal zamanın mahkemesine başvurup, İmamı Azam hazretlerinden şikayetçi olur. Bunun üzerine İmamı Azam hazretleri mahkemeye çağırılır.
Kadı efendi(Hakim) felsefeciye sorar:
– Söyleyin bakalım meseleniz nedir? der.
Felsefeci;
– Ey Kadı efendi! Ben bu İmama üç soru sordum o ise soruma cevap vereceği yerde, başıma kerpiç vurarak, başımı yardı. der.
Kadı;
– Ey imam! Sizin gibi bir alime bu yaptığınız yakışıyor mu? der.
İmamı Azam;
– Muhterem Kadı efendi, ben aslında o bir kerpiçle bu filozofun üç sorusunun cevabını verdim. der.
Kadı bu işin açıklamasını İmamı Azam’dan ister. İmam olayı şu şekilde anlatmaya başlar:
– Muhterem Kadı efendi, bu felsefeci bana; ” Allahü Tealayı göster de inanayım” dedi. Ben de elimdeki kerpici onun başına vurarak onun sorusunun cevabını vermiş oldum. “Bu nasıl oldu” dersiniz? Bu adama sorar mısınız, kerpici kendisine vurduğum an da hissettiği acıyı bize gösterebilir mi? Kadı Felsefeciye;
– Evet, acınızı bize gösterebilir misiniz? der.
– Muhterem Kadı efendi, canım yandı ama bunu size nasıl gösterebilirim?” der.
İmamı Azam hazretleri;
– Ey felsefeci! Sen kendi başının ağrısını bize gösteremezken biz Allah’ı sana nasıl gösterelim?” der.
Kadı tekrar sorar:
– Peki öbür sorusu ne idi? der.
İmamı Azam:
– Bu felsefeci bana, “şeytan ateşten yaratıldı dersiniz ama, hiç ateş ateşi nasıl yakar mı?” dedi. “Ben de buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Allah dilerse ateşe ateşle azap etmeye gücü yeter. Ona canının yanıp yanmadığını sorabilir misiniz? der.
Kadı felsefeciye tekrar sorar:
– Canınız yandı mı? der. Felsefeci:
– Elbette. der.
Bunun üzerine İmamı Azam:
– Yine bana; “Ey İmam! Hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunu iddia edersiniz fakat, insanları yaptıklarından dolayı niçin suçlarsınız? Bırakın da insanlar istediğini yapsın.” dedi. O halde muhterem Kadı efendi! Ona tekrar sorar mısınız, madem ki bu felsefeci insanların iradesinin olmadığına inanıyor, o halde yaptığım bu işten dolayı beni niçin size şikayet etti?” der.
Felsefeci, bu güzel cevaplar karşısında mağlup olup, söyleyecek söz bulamaz ve yanlış inancına tövbe edip Müslüman olur.
Osman ibn-i Affan (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
"Kim aksamleyin üç defa:
بسماللهالذيولايضرمعاسمه شي ء فيالٱرض و لافي السماء وهوالسميع العليم
Bismillahillezi lâ yedurru mea'smihi şey'ün fi'l-ardi velâ fi's-semâ' ve hüve's semiu'l-alìm:
İsmini zikredince yerde ve gökte hicbir şeyin zarar veremeyeceği Allah Tealâ'nın isminden yardım taleb eder, onunla korunurum. O her şeyi işitir ve bilir) derse, sabaha kadar ona âni bir belâ isabet etmez. Kim de bunu sabah değerse üç kere okursa, aksama kadar ona âni bir bela isabet etmez. (Ebu Davud Edeb 101\5088;Tirmizí,Deavat 13)
Bu hadis-i serifi Hz. Osman'dan oğlu Ebân duyup rivâyet etmisti. Birgün Eban felç oldu. Bu hadisi ondan isiten biri, Eban'ın yüzune bakmaya başladi. Bunu farkeden Eban:
- "Niçin bana oyle bakiyorsun? Allah'a yemin ederim ki ben Osman da Nebiyy-i Ekrem (s.av.) Efendimiz adina yalan uydurmadì. Fakat felç olduğum gün bir şeye ófkelenmiştim de o duayi okumayi unutmuşum." dedi. (Ebu Davud Edeb 101\5088)
Muhaddis ve fakih bir tabii olan ve yedi yil Medine valiligi yapan Eban'in, bu duayi her gün muntazaman okumasi, o mubarek neslin bu derin manali duaya verdiği ehemmiyeti göstermektedir.
Hz. Osman'dan (ra) 111 Hayat Ölçüsù sayfa 140-142
İlkoğretim zorunluluğu nasil getirilmiştir.?.....
Bu 2.mahmud'un 1824 te yayinladiği bir fermandir.......
Butun muslumanlar için once dinini ogrenip sonra dunya islerine yonelmek gerekir.
Oysa bir zamandan beri halkin çoğu,ana babalarinin yuzunden kendileri cahil kaldiği gibi
çocullarinin da cahil kalacağini dusunmeyerek,dunyanin rizkini veren (rezzak-i alem) Tanri'ya da guven duymayarak para kazanma derdine dusup çocularini 5-6 yaşinda iken okuldan alip sanatkar yanina çirak olarak verdiklerinden çoculari cahil kaiyor ve bunlar sonra daokuyup oğrenmeye bir arzu duymuyorlar.
Turk eğitim Tarihi sy.151.
...guzel! Zaten her hakikat guzeldir.Fakat bu sozler'deki tevafukat ve muvaffakiyet daha guzeldir.Fakat bu sozler'deki tefafukat ve muvaffakiyet daha guzeldir.Bende dedim:Evet her şey ya hakikaten guzeldir,ya bizzat guzeldir veya neticeleri itibariyle guzeldir.
Ve bu guzellik,rububiyet-i ammeye ve şumul-u rahmete ve tecelli-i ammeye bakar.Dediğin gibi,bu muvaffakiyetteki işaret-i gaybiye daha guzeldir.Çunku bu,rahmet-i hassaya ve rububiyet-i hassaya ve tecelli-i hassaya bakar bir surettedir......
Risale-i nur kulliyati.
Elleri ve ayaklari arasinda iftira edilen buhtan,başka bir kadinin doğurmuş olduğu çocuğu alip veya kendi doğurduğu ile değistirip ben doğurdum diyerek kocasina isnad etmesidir.Hak dini Kuran dili cilt 7.sy.4918.
Gerçi bunun başka bir erkekten gayri meşru' olarak almiş olduğu bir çocuğu kocasina isnad etmesi ma'nasina olmasi ihtimali dahi yok değil ise de bu once geçen ولا يزفين de dahil olduğu için burada bu ihtimal sakittir.
Hak Dili Kur'an Dili cilt 7.sy.4918. Mumtehine suresi 12. Ayet
12802.Dalkavuk,gizli bir düşmandır.Macar Atasözleri.
Dünya Atasözleri.sy.412.
Gerçekler, her şeyi fetheder.
Gereksinme yasayı değiştirir.
Gerçek,çocukların ağzından çıkar.
Haberli olan silahlı olur.
En doğru yasalar,ortadan kaldırıldıklarında da uyulan şeylerdir.
Latin atasözleri.
Dünya Atasözleri sy.404,403.
Ecel büyüğe küçüğe bakmaz.
En büyük düşman dost gibi görünendir.
Erdem orta yerdedir.
Gecikmede çekince (tehlike) vardır.
Eller çok olunca,yük yeğnilleşir.
Dünya Atasözleri sy.402,403.
Büyük sonuçlara dar yollardan varılır.
Cahilin yanında bilimden söz açılmaz.
Balık baştan kokar.
Bir devletin temeli,gençliğinin eğitim ve öğretimidir.
Bilinmeyen her şey,görkemli olarak kabul edilir.
Aşırı olan her şey zararlıdır.
Dünya Atasözleri
Şehvete kölelikten daha büyük kölelik yoktur.
Yazan : ahmet bin hadraveyh
Cinayetlerin ana kaynağı yoksulluktur.Hükümetler buna çare bulacakları yerde cinayetlerle uğraşıyorlar.En Güzel sözler Unutulmaz Özdeyişler.sy.698.
Uyanık bir tek adam,uyuyan yüz bin kişiden daha kuvvetlidir.
Paranın öldürdüğü ruh kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır.Göklerin derinliği,Allah c.c.ın varlığının bir işaretidir.
En güzel sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Çocukların öğütten çok iyi bir örneğe ihtiyaçları vardır.
Ey özgürlük!Adalet varsa sende varsın..
Ekmekten sonra eğitim bir milletin en büyük ihtiyacıdır.
En güzel sözler unutulmaz özdeyişler.
Çocuklarınıza doğruluğu fazileti öğretin.İnsanı ancak o mutlu eder,para pul değil.
Doğruluk her türlü şartlar altında meyve verir.
Dua ile başlayan her iş,iyilik,zafer ve şerefle süslüdür.
En güzel sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Dilsizlik yalancılıktan daha iyidir.
Soysuzda vefa yoktur.
Güzelliğin zekatı,namuslu olmaktır.
Alimin yanılgısı,alemleri bozar.
Kötüye iyilik kötülüktür.
Zayıflara zulüm,zulmün en alçakça olanıdır.
En Güzel sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Her insanın değeri bilgisi ve iyiliği kadardır.
En iyi yaşayış,seni azdırmayan ve boş şeylerle uğraştırmayandır.
Doğruda cömert,yalanda cimri ol.mazluma yardım et,zalime düşman ol.
Bir şeyi ayıplayan,o şeyle denenir.
Küçük belaları büyüten kimseyi,Allah c.c. büyük belalarla dener.
Başa kakanın günahı,sevabından çoktur.
En Güzel Sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Peyamberimizden sonra ilk ortaya çıkan bidat,doyasıya yemektir.
Alime saygı gösteren,Allah c.c. a saygı göstermiş gibidir.
Danışmalarda doğru söyle ki,görüşler doğru çıksın.
İnsanlara iyilik etmek,kötülüklerden ve belalardan korunmaya sebeptir.
Zulüm,hile ve sözünde durmama kimde bulunursa,zararı yine kendisine dokunur.
Sabırda kötülük,ve telaşta da fayda yoktur.
En Güzel Sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Bir kuruş haramı terk etmek,yüz kuruş sadaka vermekten daha iyidir.
Hangi iş Allah c.c.için yapılmazsa onun sonu yokluktur ve boş yere yorulmadır.
İlimle kuvvetlendirimeyen her saltanat yıkılmaya mahkumdur.
Allah c.c.ın ibadetine dayanmak azabına dayanmaktan daha kolaydır.
İlimle elde edilmeyen her yükselişin sonu düşüştür,zillettir.
En Güzel Sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Kocalarindan olmayan çocuklarini onlara isnat etmesinler,bunu da ibn Abbas ile cumhur demişlerdir.Bu şoyle olurdu.Kadin bir çocuk peydah eder kocasina! Bu sendendir,derdi.işte bu uydurulan iftiradir."Elleri ve ayaklari arasinda"demesi çocuğun doğarken annesinin elleri ve ayaklari arasina duşmesindendir."Eller arasinda uydurduklari"sokakta bulunan çocuk demektir."Ayaklari arasindaki de veled-i zinadir.
Zadu'l Mesir.cilt .6.sy.187.
Mumtehine 12.
Avrupa birliği ulkelerinin çocuklarinin yarisinin babasi belli değil.
Akit gazetesi.2.ağustos çarşamba 2017.
Mekke fethedildiğinde Resulullah (A.S.)Efendimiz.....
Kadinlarin bey'ati şu alti şarta bağlanmiş bulunuyordu:
1-Hiç bir şeyi Allah c.c.a ortak koşmamak,
2-Hirsizlik etmemek,
3-Zinada bulunmamak,
4-Doğurduklari çocuklari oldurmemek,
5-Başkasindan gebe kaldiklari takdirde doğurduklari çocuğu asil babasina nisbet etmek,yalan ve uydurma beyanlardan kaçinmak,
6-Dine akla ve sahih,sağlam orfe uygun olan hususlarda Hz.Peygamber:e(A.S.) karşi gelmemek
İlmin işiğinda Asrin Kur'an Tefsiri.cilt 12.sy.6148.Mumtahine Suresi.12,13.
Kafirler hep umutsuzluk içindedirler.Onleri karanlik,gelecekleri kendilerince tamamen meçhuldur.Dunya hayati tek amaçlari,mideleri tek kaygilaridir.Dostluklari sahtedir,arkadaşliklari kişisel çikarlarina dayalidir.
Asrin kur'an Tefsiri cilt 12.sy.6149.
Allah c.c.ingazap ettiği kavme gelince:Bunlar daha çok yahudilerdir.Tevrat ile amel etmediler;İslam'a ve onun Peygamberi Hz.Muhammed'e(A.S.) karşi sinsice duşmanlikbesledikleri;
Asrin Kur'an Tefsiri Cilt 12.sy.6149.
..donek kaypak bir karakter taşidiklari;maddeye aşri bağli olup Allah c.c.in kesin haram
kildiği faiz sistemini yayginlaştirdiklari;insan haklarina tecavuzden çekinmedikleri sebebiyle ilahi lanet ve gazaba uğratilmişlardir.
İlmin işiğinda Kur'an Tefsiri cilt 12.sy.6149.
Allah c.c. a itaat gunahlari yapmamaktir.
Allah c.c. a karşi gelmek zikir yapsanda Allah c.c. iunutmak O'na isyan amelleri yapmaktir.
Esad Coşan hoca
Bazi toplumlar ise dunya goruşleri itibariyle kuşatici,ait olduklari coğrafya itibariyle kopru durumundadirlar.Bu toplumlar tarihi geçiş yollari uzerinde sosyal haldedirler ve gerek yukseliş gerekse duşuş donemlerinde kendi merkez vatan tanimlarini surekli değiştirerek o coğrafyada yaşayan diğer unsurlarla kaynaşma yolunu seçerler.
Stratejik derinlik.sy.560.
Medeniyet tarihindeki simgesel bir misalle gostermek gerkirse,Tarik bin Ziyad'in gemilerini yakmasi sadece başarili bir askeri taktiğin değil,ayni zamanda mekan anlaminda kuşatici bir dunya goruşunun yansimasidir.
Stratejik derinlik.sy.560.
Tark bin Ziyad için evrensel bir dunya goruşunun merkez coğrafyasi değil,her turlu kavimle birarada yaşanabilecek bir ufuk coğrafyasi vardir.Onun için endulus bu ulkedeki çok kulturlu yapiyi tumuyle yok eden Katolik ispanyollar gelene kadar,birçok farkli kavim ve kulturun asirlar boyu bir potada kaynaştiği kuşatici bir kopru coğrafyasi olmuştur.
Stratejik derinlik sy.560.
Ofke ve şehvet,insani kufre goturur.
Olumden hoşlanmiyorum dersin,halbuki olumden hoşlanmayanlar cennete gireceğinden şuphesi olanlardir.
İnsani niyeti iyi olmadiği surece,yaptiği hayirli işler bile verimsiz ve faydasizdir.
Bişr-i Hafi
En Guzel Sozler Unutulmaz Ozdeyişler.sy.373.
Yavuz sultan selim,misir'i fethettiğinde,ilk haliyle muhafaza edilen sancaği,Abbasi halifelerinden teslim alip,İstanbul'a getirdi.Osmanli hanedani;kumaşi iyice eskidiği vakit,dağilmasindan endişe ettiği siyah sancaği muhafaza altina alir.Yerine uç hilalli yeşil sancaği diktirir;
Siyah Sancak.sy.12.
Hiçbir hediye Allah c.c.in selamindan daha değerli değildir.
İnsanlarin kiyamet gunu en gunah kar olanlari,haram lokma yiyen ve haram soz soyleyenlerdir.
Kulun temizlenmesi gereken organi dilidir.
En guzel sozler untulmaz ozdeyisler.
Ateş gibi kaynamiş diken çobasi içmek şarap içmekten daha iyidir.
Kesimiş koyuna derisinin yuzulmesi aci vermez.
Horluğa katlanarak okudum,neticede ululuğa erdim.
En Guzel sozler unutulmaz ozdeyişler.
İleride oyle bir zaman gelecek ki,kişinin butun duşuncesi midesi,kendi istek ve arzulari dini,silahida dili olacaktir.
Abdullah İbn-i Abbas
Her binanin bir temeli var.İslam binasinin temeli de guzel ahlaktir.
Kuran da zikredilen sabir uç çeşittir.
1)Allahu Tealanin farz kildiği şeyleri yerine getirmeye sabir.
2)Allah c.c.in haram kildiği şeylere duşmemeye sabir.
3)Kotuluklerle karşilaştiği anda sabir.
Abdullah İbn-i Abbas
Hakkin hatiri alidir,hiçbir hatira feda edilmez.
Divan-i Harbi Orfi
Risale-i Nur kulliyati.
İlim maluma tabidir.risale-i Nur.26. Soz 2. Mebhas.
Ma'lum:Resul-i Ekrem'in (a.s.m.)bir namidir.Onun geleceği,melekler,resuller ve nebiler tarafindan malum olduğundan ve dunyaya teşriflerinden evvel kendilerinin ta'zim edilmesi ona intisab dileklerinden dolayi bu isim verilmiştir.
Bilinen belli olan.
Yeni lugat.
Malum: bilinen,hakkinda sahibi olunan.
Malum:Bilinen,hakkinda ilim sahibi olunan.
Ozel lugat.
Meşveretsiz kim ki bir iş işleye
Şol nedamet parmağını çok dişliye.Zarifi
(Kim danışmadan iş yaparsa pişmanlık parmağını çok ısırır.
"Dünyadan nasibini unutma"diyen ayeti kerime dünyevileşmenin aracı delili olarak kabul edidi."Kazanan Allah c.c.ın sevgili kuludur"sözünün başından 'helal'sözcüğü kaldırıldı.Onlar zekat vermek için çalışırlar ilkesi unutuldu,çalışmanın asıl amacı değiştirildi.Biriktirme ve yarını kollama tutkusuyla ömürler tüketiliyor.
Eğitim ve Ahlak Şurası.sy.220.
Faiz,zina ve içkinin artması kıyamet alametlerindendir.
Din samimiyet ve dürüstlüktür.
Allah c.c.ı birlemeyen kimsenin nikahı yoktur.
İnsanların en üstünü dini anlayarak yaşayandır.
Paraya ve dünyaya mahkum olanlar değil,Allah c.c.ın Rab olduğuna razı olanlar imanın tadını tatmışlardır.
En Güzel Sözler Unutulmaz Özdeyişler.
Hadis i Şerifler.
Yalan rızkı azaltır.
Her özellik mü'min'de bulunabilir,yalnız hıyanet ile yalan bulunamaz.
Şüphesiz Allah c.c.katında insanların en iyisi,selamı yayanlardır.
Bir müslümanın aleyhinde yalan yere şahidlik eden cehennmdeki yerini hazırlasın.
Dikilen her ağaç bir sadakadır.
Hadis Şerifler
En Güzel Sözler Unutulmaz özdeyişler
10)Ademoğlu Yaratanına itaat et;adın akıllı,olur;ona asi olma adın cahil olur.
Akıl kalbte bir nurdur..Onunla,hak ve batıl,ayırd edilir...bilinir.
-Cehalet,bir şeyin aslına aykırı itikattır..Ve ona itiraz etmektir..
Bazı zatlar da aklı ikiye ayırmış;birine,Aklı Maaş,öbürüne de Akl-ı Maad demiş..
Aklı Maaş'la dünya yapılıyor..Akl-ı Maad'la da ahiret...
....dünyayı imar eden aklı,tam akıl saymıyor..İlla Allah c.c. bilecek..Yaratanını,bütün sıfatları ile tanınacak,diyorlar.
Ne kadar tuhaf değilmi?..Zamanımızın akıllı geçineni düşünüyoruzda..
Muhtar'ül ehadisin Nebeviyye.sy.23,24.
"Allah, senin iyiliğini senden iyi bilir"
İmam-ı Gazali Hz.
Yalan var ki,gerçekten yeğdir.
Çünkü öyle gerçek sözler vardır ki,duyanı ölüme bile götürebilir.
Atasözleri sözlüğü.sy.515.
Sünnet Kur'an'ın Tefsiridir./103.
Hz.Ali. (r.a.) den 111 Hayat Ölçüsü.sy.226.
5)Bir başka rivayete göre de güya Barâe Suresi,Bakara kadar,ya da ona yakın uzunlukta imiş.Baş tarafı kaybolduğu için besmele de düşmüş.3.
Fethu'l kadir:2/332.
Tevbe Suresi 3. Cilt. sy.1112.
...........,ehli imanı delaletten kurtarmak cihetiyle yapılan bu en ehemmiyetli vazifeyi,
Sikke-i tasdik-i Gaybi Mecmuası
Bediüzzaman Said Nursi
Hat
Ahmed Husrev Efendi.
Altınbaşak Neşriyat.sy.4.
Yapılan bu.kelimesi diğer kitaplarda yok.Y.Ç.
Sonra Allah-u Teala,kadınları otuz sene kısır edecek de,yaşayanların tümü,insanların en şerlileri olan evlad-ı zina olacaklar,kıyamet de onlar üzerine kopacaktır!
Ruhu'l Furkan Tefsiri cilt.12.sy.463.
İkna isimli eserde de şöyle bir hadis vardır.Allah c.c. ın Resulu buyurular ki:
-Erkeğin kendisine helal olmayan bir kadının rahmine akıttığı meniden daha büyük bir günah yoktur.
Livata zinadan da kötüdür.
İlahi Nizam sy 157.
İmam-ı Gazali.
-Namaz,namaz!..siz cemaatle namaza devam ettiğiniz sürece günahlardan kaçınacaksınız!Namaz,namaz!.
Resulullah s.a.v. ,ölünceye kadar namazı vasyet ediyordu.Hatta ölüm anında bile Namaz namaz!.. diyordu.
İlahi Nizam sy 703.
Ayrıca Mustafa Kemal Paşa yayınladığı dokuz Umde ile egemenliğin kaynağı millete verilirken halkın kendi kendisini yönetmesi esas alındı.
Taraflarının Bakışıyla Lozan uluslararası sempozyumu Bildiriler sy.24.
Yorum Gönder