Bismillah Allah'ın kendisiyle hitabını açtığı ayet-i kerimedir. Onu kim bile Allah ona sevabını bolca verir; onu kim bilirse Allah ona çok icabet ader onun kıymetini kim yüceltirse Allah ona iyi bir varış yeri ihsan eder.
وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمُ (۲)
1-2. "Yasin. Hâkim olan Kur'an'a yemin olsun ki."
Bir yoruma göre, "Ey Efendi" demektir. Bir yoruma göre Ya misak ginine işaret ederken, Sin sevenler karşısındaki sırrına işaret eder. Bir yuruma göre misak gününün hakkı ve sevenler karşısındaki sırrın üzerine ve hakim Kur'an'a yemin olsun ki demektir.
Sunlar Bidattir.mesela; açık saçık giyinişler ve kadın erkek beraber bulunmak gibi yeni cep lügat sf 29 Allah c.c. bidat sahibinin ne amalini ne de duasini kabul etmez.5
DÜRERÜ’l-HÜKKÂM درر الحكام Son devir Osmanlı hukukçusu Ali Haydar Efendi (ö. 1935) tarafından kaleme alınan Mecelle şerhi. İlişkili Maddeler Yazarı ALİ HAYDAR EFENDİ, Küçük Son devir Osmanlı hukukçusu ve Mecelle şârihi. MECELLE-i AHKÂM-ı ADLİYYE Osmanlı Devleti’nde 1868-1876 yılları arasında hazırlanan ve daha çok borçlar, eşya ve yargılama hukuku esaslarını içeren kanun.
Müellif: AHMET AKGÜNDÜZ Tam adı Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm olan eser, Mecelle’nin mevcut şerhleri arasında en meşhuru ve en hacimli olanıdır. Mecelle’nin düzenlediği hukuk dalları hakkında ayrıntılı bilgiler ihtiva etmesi sebebiyle yerli ve yabancı hukukçular tarafından takdirle karşılanmış ve daha sonra yazılan bütün şerhlere kaynak teşkil etmiştir.
Ali Haydar Efendi, başta Mekteb-i Hukuk ve Medresetü’l-kudât olmak üzere çeşitli yüksek okullarda Mecelle’yi okuttuğu için eserin bir şerhinin yapılmasının zaruri olduğunu anlamıştı. Önce Mecelle’yi Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-a‘lâm adıyla şerhetmeye başladı. İlk olarak eserin, hukukun genel prensipleriyle (kavâid-i külliyye) ilgili 100 maddesini şerhetti, bu şerh Medrese-i Hukuk mecmuasında tefrika edildi. Hukuk öğrencilerinin sonradan müstakil bir kitap haline getirdikleri bu kısmı Ali Haydar Efendi, İslâm ve Osmanlı borçlar hukukunun en önemli bölümünü teşkil eden ve satım akdini konu alan “Kitâbü’l-Büyû‘” gözden geçirilmeden telif edildiğinden, bazı eksiklerini tamamlayarak yeni baştan yazmaya karar verdi. “Kitâbü’l-Büyû‘” ile beraber eserin ilk cildi yine önce Medrese-i Hukuk mecmuasında tefrika edildi.
1298 (1881) yılında kitap halinde basılan Dürerü’l-hükkâm’ın bu ilk şeklinin şu özellikleri taşıdığı görülmektedir: a) Mecelle’nin ilk 100 maddesinin şerhi yeniden gözden geçirilmiş ve bazı kayıtlamalarla birlikte küllî kaidelere ait alt hukuk kuralları da zikredilmiştir. b) Alt hukuk kurallarının dışında son kısma on dokuz küllî kaide daha ilâve edilmiştir. c) Özellikle “Kitâbü’l-Büyû‘” kısmına, Mecelle’ye alınmayan önemli hukukî meseleler maddeler halinde eklenmiştir. Bunlar arasında, şerhin daha sonraki baskılarında çıkarılan karz akdi, muâmele-i şer‘iyye, ribâ, kısmet-i guremâ, muvâzaalı akidler, küçüğün malında tasarruf ve benzeri konular bulunmaktadır (Dürerü’l-hükkâm, s. 517-536). Ancak bir ders takriri şeklinde olan bu ilk kitabın Mecelle’ye lâyık bir şerh olmadığı kanaatine varan müellife göre tam bir Mecelle şerhi, dayanılan fıkhî görüşler ve kaynaklar gösterilerek yapılmalıdır. Nitekim bu eksiği Fevâid-i Emîniyye adlı bir eserle gidermeye çalışmış ve Mecelle’nin fıkhî nakillerini bu kitapta toplamıştır (a.g.e., s. 2).
Ali Haydar Efendi daha sonra Fetvâhâne-i Âlî ile Mekteb-i Hukuk’ta edindiği tecrübeler ve yapılan tavsiyeler ışığında eseri yeniden gözden geçirmiş, sadece maddelerin izahından ibaret olan ilk şekille nakilleri ihtiva eden Fevâid-i Emîniyye’yi birleştirerek Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm adını verdiği eserini meydana getirmiştir. Bu muhteva ile ilk defa 1310-1316 (1892-1898) yılları arasında her kitap için bir cüz olmak üzere on altı cüz halinde neşredilen eser daha sonra dört cilt olarak yayımlanmıştır (İstanbul 1330). Dürerü’l-hükkâm bu neşri esas alınarak Fehmî el-Hüseynî tarafından Arapça’ya tercüme edilmiş ve 1925-1936 yılları arasında Hayfa, Gazze ve Kahire’de ayrı ayrı basılmıştır (Mahmesânî, s. 66).
Son şekliyle bir İslâm ve Osmanlı hukuku külliyatı haline gelen eserin temel özellikleri şöylece özetlenebilir: a) Eser Mecelle’nin tam bir şerhidir; bütün maddeler klasik hukuk şerhleri sisteminde açıklanmış ve ihtiva ettikleri şer‘î hükümlerin alındığı fıkıh kitapları, fetva mecmuaları ve risâleler belirtilmiştir. Böylece şerh, Mecelle’nin düzenlediği küllî kaideler, şahıs hukuku, eşya-borçlar hukuku, ticaret hukuku ve usul hukuku ile ilgili hükümleri ihtiva eden bir fıkıh kitabı mahiyetini kazanmıştır. Müellif ayrıca fıkıh kitaplarında zikredilen, Mecelle’nin ihmal ettiği konuları da kitabına almıştır. b) Şerhin bu şekli Osmanlı hukukundaki uygulama ile paralellik göstermektedir. Müellif yer yer Osmanlı uygulama örneklerine ve hukukî düzenlemelere atıflar yapmakta, bazan da tenkitlerini belirtmektedir. Yargılama hukukunda bunu daha belirgin şekilde görmek mümkündür (meselâ vekîl-i musahhar ve davetiye usulü için bk. Dürerü’l-hükkâm, IV, 789 vd.). c) Müellif, hukukî meseleler hakkında muteber fıkıh kitaplarındaki şer‘î hükümleri nakletmiş, ihtilâf söz konusu ise meseleleri tartışmış, Mecelle’nin hangi görüşü tercih ettiğini veya hangisinin tercih edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Nâdir olarak da Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî fıkıhçılarının görüşlerini zikretmiştir. Fıkıh kitaplarında bulunmayan hükümlerle ilgili mevcut fetvaları nakletmiş, hakkında hukukî bir hükme rastlanmayan meseleleri ise bizzat kendisi çözmeye çalışmıştır (meselâ bk. mürûrüzamanla ilgili mesele, a.e., IV, 338). d) Müellif, kaleme aldığı maddenin diğer ilgili maddelerle mukayesesini yapmayı da ihmal etmemiştir.
Dürerü’l-hükkâm, Mecelle’nin tanzim ettiği konularda araştırmacıları başka kaynaklara muhtaç etmeyecek derecede hacimli ve kapsamlı bir hukuk ansiklopedisi olup sadece İslâm hukukçuları için değil bütün hukukçular için başvurulması gereken temel bir kaynaktır.
BİBLİYOGRAFYA Medrese-i Hukuk Mecmuası, sy. 40-44, 91-95, İstanbul 1298 r./1299.
Ali Haydar, Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-a‘lâm, İstanbul 1298.
a.mlf., Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm, İstanbul 1330, I-IV.
Subhî el-Mahmesânî, Felsefetü’t-teşrîʿ fi’l-İslâm, Beyrut 1371/1952, s. 66.
Ahmet Akgündüz, Mukayeseli İslâm ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, Diyarbakır 1986, s. 367.
1771- Ben bir nikâh mahsulüyüm. Sifah (zina) mahsulü değil. Adem Aleyhisselam'dan beri neslimde cahiliyyet ehlinin sifahından (zinasından) hiçbir şey görülmemiştir. Onun için ben tertemiz bir soydan gelmeyim.
YANITLASİL
yuksel24 Nisan 2023 06:18 2854- Mü'min öylesine yumuşaktır ki, sen onu yumuşaklığ sebebi ile ahmak zannedersin.
٢٨٥٥ - الْمُؤْمِنُ يَطْبَعُ عَلَى كُلِّ خُلُقٍ إِلا الْكَذِبُ وَالْخِيَانَةَ" رهب عن عبد الله
بن ابي (وفا) 2855- Mü'minde her türlü huy bulunabilir, fakat yalan ve
عن انس) 2856- Mü'min, herkesle iyi geçinir. Kardeşine geniş davranır. Münafık ise uzak durur, kardeşine sıkıntı verir. Mü'min, kardeşini gördüğü yerde hemen selam verir. Münafık ise karşı tarafın selamını bekler, ilk o versin der.
"Öyle kamil bir hayat yaşa ki, insanlar hayattayken seni öz- lesinler, vefatından sonra da sana hasret kalsınlar!.."
Şeyh Sadi de şöyle der:
"Öyle faziletli bir hayat yaşa ki, vefat ettiğin zaman insanlar; «Bir güneş battı, bir yıldız kaydı!» diye sent rahmet ve hasret ile yad etsinler."
Rasulullah Efendimiz'in varisleri olan salih kullar şu fani gök kubbede hoş birer seda bırakarak ebediyete irtihal ettiler. Yaşadıkları kâmil ve faziletli hayat bereketiyle, Cenâb-ı Hak; kalplerde onlara karşı bir sevgi halk eyledi. Onlara vefatlarından sonra da devam eden bir irşad ömrü nasib eyledi.
Yunus Emre Hazretleri'nin; "Aşıklar ölmez!" sözünün mânâ-
sinca;
Onların o hoş sedaları, mâna, hikmet ve ibret dolu sözleri, gamlarla kilitlenmiş, çareye hasret gönülleri; hayra, hasenâta, selâmete ve saadete kavuşturan rahmet ve hidayet rehberleri oldu.
Bu kıymetli sözler ve kıssalar; karanlık ve tehlikelerle dolu ebediyet yollarında, mü'minleri irşad eden, cehennem çukur- larından koruyup cennet istikametine götüren nur kandilleri, hidayet rehberleri oldu.
Ne mutlu o hidayet rehberlerine gönül verenlere, sözü dinleyip en güzeline ittiba edenlerel..
Modern dünyanın çelişkisi, algılarımızı yöneten arka plan içinden gerçekleri nasıl yorumladığımızdır. Uluslararası ilişkiler, TV'de ya da diğer medya unsurla- rinda resimlerini gördüğünüz gülümseyen lider yüzlerinin el sıkışmasıyla değil, geri planda devam eden istihbarat savaşları ile şekillenmektedir. Ülkeler arasında uzun bir süredir devam edegelen örtülü operasyonlar, propaganda ve psikolojik savaş yöntemlerinin vardıkları safha, bu liderlerin yaptıkları pazarlıklar, zorlayıcı ve gizli diplomasi tekniklerine temel teşkil eder. Örneğin siz bu satırları okurken,
* Irak'ın kuzeyinde uzun süredir Barzani ve YPG/PKK'nın CIA, DGSE, MI6 ve BND tarafından silahlandırılması,
YANITLASİL
yuksel11 Mayıs 2023 01:32 *CIA ve DIA'nın Suriye ve Irak'ta kendileri için Savaşacak ver *İngiliz GCHQ ve İsrail istihbaratının Mısır istihbaratını desteklemek için Sina Çölü'nde devam eden faaliyetleri,
*Fransız DGSE ajanlarının Libya'da devam eden operasyonları, *Pakistan istihbaratının (ISI) Afganistan'da Taliban ile müşterek çalışması,
* İran ve Taliban arasında gelişen ilişkiler,
*Kazakistan'da artan ajan, danışman, istihbarat şirketi trafiği, * İngiliz istihbaratında son yıllarda artan Rusya üzerine analizci eleman patla-
masi,
* ABD'nin Ukrayna'da Rus tipi gizli operasyonlara başlaması, önümüzdeki günlerin yeni savaşlarının, barış planlarının, güvenlik politikalarının, silah satışla- rının habercileridir. Bunlar hakkında durum farkındalığı olmadan sadece medya haberlerini yorumlayarak, resmi görmek mümkün değildir. Bu yüzden, komplo teorileri ve dezenformasyonun yoğun olduğu bu güvenlik ortamında "algı yöneti- mi" ile halklar yönlendiriliyor dersek yanlış olmaz.
Bu kitap ile istihbarat dünyasının yaşamakta olduğu tüm değişimleri gelenek- selden bugüne ve geleceğe doğru açıklama gayretinde bulunurken, eserin özel- likle başvuru kaynağı olmasına çalışılmıştır.
YANITLASİL
yuksel11 Mayıs 2023 01:36 Temel duşunceye göre bil is bigbee dial uzaktan algilana ce cisimler bulundukları herhangi bir yerde denetlenebilir. Özel EMF chazya sal Güvenlik Teşkilatı, kripto-şifre çözücüleri ile (EEG'lerden) üretilen pot ri uzaktan okumaya çalışmaktadır. Bunlar bir kişinin beyin durumlarına ve d celerine kodlanacak ve bu durumda kişi, uzak bir mesafeden denetlenebilec NSA personeli, elektromanyetik tarama ağı ile seçtiği ülkedeki herhangi bir sp günde 24 saat takip etmeyi hedeflemektedir. Bu yöntemle ulusal güvenlik a olarak, binlerce insanın kişisel beyin haritalarını kaydedilip, şifrelenecektir. B ronik gözetim amacıyla, beynin konuşma merkezindeki elektrik faaliyetleri, he kişinin sözlü düşüncelerine çevrilecek, kulak devre dışı bırakılarak ve ses habe leşmesinin doğrudan beyne gitmesi sağlanarak, uzaktan nöral denetim yolu ile relenmiş işaretler, beynin işitme korteksine gönderilecektir. Bu yöntemin, paranoid şizofreninin karakteristiği olan işitsel halusinasyonları taklit ederek, hedef şahısla rın gizli olarak gücünü yok etmek için kullanabileceği değerlendirilmektedir. Uzak tan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri devre dışı bırakarak, doğrudan görse kortekse görüntü gönderebilir. NSA'ya göre, beynin programlama gayesi için, göze tim altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice görüntü yerleştirmek için ajanlar kullanılmalıdır. İki yönlü elektronik Beyin bağlantısı CIA ve NSA perso neli için esas haberleşme sistemi haline gelecektir
Hicri 9. yılda Tebuk Seferi dönüşünde Medine'ye gelen Sakif kabilesi elçileri, Medi- ne'de kaldıkları süre içinde mescidde Hz. Peygamberin yakın alakasına mazhar ol- muşlardı. Sonunda müslü- man oldular. İslâm'ı öğrendi- ler. Ancak arkalarında bi- raktiklan kabilelerinin, ken- dilerini anlayışla karşılaya- caklarından kuşkuluydular. Hz. Peygamber'den ilginç is- teklerde bulundular. Bunlar arasında bir-iki tanesi vardı ki gerçekten pek dikkat çeki- ciydi. Dediler ki:
- Bizi namaz kılmaktan muaf tut?.. Hz. Peygamberin cevabı çok kesindi:
-"Namazsız dinde hayır yoktur."
Pek tabii, namazsız din- darlıkta da hayr olmazdı.
- Kabilemiz dışından biri- ni bize âmir tayin etme! dedi- ler. Hz. Peygamber, kabul buyurdu. İçlerinde bulunan ve yaşça en küçükleri olan ve fakat Islam'ı öğrenmekte pek gayretli davranan Osman Bin Ebi'l-As't onlara imam ve vall yaptı.
- Lat putumuza üç yıl do
kunmal dediler. Hz. Peygam
Der kabul etmedi.
Yine kabul etmedi.
- Bir yıl dokunmal dediler, Hz. Peygamber bunu da ka bul etmedi.
- Biz döndükten sonra bir ay olsun bizimle kalsın, dedi ler. Resûl-i Ekrem Efendimiz onu da kabul etmedi. Lata süre tanımadı. Putlara mü samaha olunamayacağını ortaya koydu. Tevhid yur- dunda putun ne işi vardı?... Yeniden şekillenen İslâm yurdunda puta yer yoktu. Efendimizin kararlılığını gö rünce;
- Bäri onu bize, kendi elle- rimizle kırdırtma. Onun yı kım işini sen üstlen dediler
Hz. Peygamber:
- "Olur, ben onu ortadan kaldırtırım" buyurdu.
Elçilerin Medine'den ayrı- hışından iki-üç gün sonra Hz. Peygamber, Ebu Sufyan ile yine bir Sakifli olan Mugire bin Şu'be'yi Lat'ı ortadan kaldırmakla görevlendirdi. Onlar da bunu büyük bir gösteri halinde, bütün Sakif halkının gözü önünde parça- layıp yok ettiler.
58.956.609 Bu yıl doğanların sayısı info 221.198 Bugün doğanların sayısı info 29.522.708 Bu yılki ölüm sayısı 110.766 Bugün ölenlerin sayısı 29.433.901 Bu yılki nüfus artışı
Kamu ve Ekonomiler $ 9.982.020.147 Bugün dünyada yapılan kamusal sağlık harcamaları $ 6.681.488.141 Bugün dünya yapılan kamusal eğitim harcamaları $ 2.860.716.715 Bugün dünyada yapılan kamusal askeri harcamalar 29.805.780 Bu yıl üretilen araba sayısı 61.444.587 Bu yıl üretilen bisiklet sayısı 155.144.080 Bu yıl satılan bilgisayar sayısı
Toplum ve Medya 1.223.560 Bu yıl basılan yeni kitap sayısı 279.278.352 Bugün dağıtılan gazete sayısı 405.937 Bugün dünyada satılan televizyon sayısı 4.433.130 Bugün satılan cep telefonu sayısı $ 191.740.952 Bugün video oyunlarına harcanan para 5.751.217.695 Dünyada internet kuyllanıcı sayısı 177.551.378.868 Bugün gönderilen eposta sayısı 5.842.260 Bugün yazılan blog sayısı 552.218.405 Bugün gönderilen Tweet sayısı 5.958.246.324 Bugün Google'daki arama sayısı
Çevre 2.288.163 Bu yıl yok olan orman alanı (hektar) 3.080.486 Erozyonunun yok ettiği toprak (hektar) 16.072.011.808 Bu yılki karbon dioksit CO2 emisyonu (ton) 5.279.841 Bu yıl çölleşen toprak (hektar) 4.308.517 Bu yıl salınan endüstriel zararlı atık (ton)
Gıda 870.326.946 Dünyada aç insan sayısı 1.745.403.008 Dünyada aşırı kilolu insan sayısı 837.018.865 Dünyadaki obez insan sayısı 18.461 Bugün açlıktan ölen insan sayısı $ 389.188.981 ABD'de bugün obezitenin sağlığa maliyeti $ 114.118.591 ABD'de bugün kilo kaybetmek için harcanan
Su 7.545.828 Bu yılki su tüketimi (milyar litre) 370.491 Bu yıl suya bağlı hastalıklardan ölenler 772.351.121 İçecek suya erişimi olmayan insan sayısı
Enerji 281.756.302 Bugün tüketilen enerji (MWh), kaynakları: 239.846.874 - yenilenmeyen kaynaklardan (MWh) 42.430.042 - yenilenebilir kaynaklardan (MWh) 1.765.498.994.177 Bugün yerküreye çarpan güneş enerjisi (MWh) 57.788.155 Bugün çıkartılan petrol miktarı (varil) ) 1.401.287.125.179 Kalan petrol (varil) info 14.613 Petrolün tükenmesine kalan gün sayısı 1.074.618.569.963 Geri kalan doğalgaz (boe) info 56.559 Doğalgazın bitimine kalan gün sayısı 4.284.071.997.762 Geri kalan kömür miktarı (boe) 147.727 Kömürün bitmesine kalan gün sayısı
Sağlık 5.711.387 Bu yıl bulaşıcı hastalıklardan ölen sayısı 3.344.131 Bu yıl 5 yaş altında ölen çocuk sayısı 19.611.777 Bu yılki düşük sayısı 135.985 Bu yıl doğum sırasında ölen anne sayısı 44.618.766 HIV/AIDS bulaşmış kişi sayısı 739.594 Bu yıl HIV/AIDS'in sbep olduğu ölüm sayısı 3.613.326 Bu yıl kanserin sebep olduğu ölüm sayısı 173.492 Bu yıl sıtmanın sebep olduğu ölüm sayısı 9.137.504.735 Bugün içilen sigara sayısı 2.199.356 Bu yıl sigaranın sebep olduğu ölüm sayısı 1.100.372 Bu yıl alkolün sebep olduğu ölüm sayısı 471.786 Bu yıl intihar sayısı $ 176.003.962.810 Bu yıl dünyada kaçak uyuşturucuya harcanan 593.895 Bu yıl trafik kazalarında ölen sayısı İngilizceden artel@superonline.com
Üçüncüsü yalan sözdür. Yalan konuşmanın veya yalan şahitliğin en büyük ablardan sayılması dikkate değerdir. Bu konu, daha çok dünya hayatı, sosyal a ve insan hakları ile ilgilidir. Bilindiği üzere yalan, hak hukuk mefhumunu ortadan kaldırmakta, haramı helal, helâli haram yapmaktadır. Ama aynı zamanda al ve can kaybına da sebep olmakta, sosyal düzeni bozmakta, insanlar arasındaki given ve itimadı kaldırmaktadır. Binäenaleyh dünya düzeni ve sosyal hayat a ndan en büyük felaketlere sebep olan suç, yalandır.
esîri: atomların içini ve bütün uzay boşlu- ğunu doldurduğu var sayılan, uzaktan çekme ve itme kuvvetlerinin, ışık ve diğer işınların (radyosyonların) manyetik (mıknatıs alanı oluşturan) kuvvetlerin iletimini sağlayan, atom parçacıklarının yaratılmasında ham- madde ve kaynak görevini yapan çok ince ya-
hakikati insanların yaşadığı devir, Hz.Peygamber gore (a.s.m.) ve sahabelerin yaşadığı devir
asri hazır: şimdiki devir, şimdi
yüzyıl
asr-i hürriyet: hürriyet asri, insanl rın hür yaşadıkları yüzyıl
عصر میلادی asr miladi : milâdî yüzy Hz.İsa'nın doğumunu başlangıç olarak alan takvime göre hesap edilen yüzyıl
asr-1 Muhammedi : Hz. Muham
med'in (a.s.m.) hicretini (mi.622) başlangı olarak alan hicrî yüzyıl
asr-i nur: nur asrı, aydınlık devir (mec.) Hz. Muhammed'in (a.s.m.) getirdiğ Kur'an ve İslâm'ın dünyayı aydınlatmaya baş ladığı devir
: عصر نزول فرقان asr- nûzul-i Furkan
yanlışı ayırıcı (Furkan) olan Kur'an'ın gönde rildiği yüzyıl doğru ile
Asr-1 Saadet : mutluluk çağı, Muhammed'in (a.s.m.) ve sahabenin yaşadığı yüzyıl (bkz.sahabe) Hz.
: عصر سعادت و تابعین Asri Saadet ve tabiin ve sahabenin yaşadıkları devir olan Asr-1 Sa Saadet ve asr-1 tabiîn) Hz. I adet (Muth peygamber (a.s.m.) : (Asr-1 الملا
Bâtılın bir hakimiyet zamanı vardır, sonra yok olup gidecektir.
(Nt. İç. R.) 2:264.
Bâtıl şeyleri güzel tasvir safi zihinleri bozar. (S.) 647:Lemaat Ehakkı araştırma zamanında bâtılın vücuduna bir nevi müsa- maha var. (TI. İç. R.) 1:199.
Hak geldi, bâtıl zâil oldu. (Mh.) 33, 44:1. maka. 8 ve 12. muk. Hakkı bâtıldan ayırabilmek ilim ile olur. (İ.İ.) 102.
Meslekler, mezhepler ne kadar bâtıl da olsalar içinde bir haki- kat bulunur. (M.) 354:28. Mektup 6. mese. 3. nükte
Ey nefsim! Deme: "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maîşetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor, firak bekâya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-1 insanî değişmiyor, ziyâdeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peydâ ediyor.
Hem deme: "Ben de herkes gibiyim." Çünkü; herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.
yuksel22 Haziran 2023 23:22 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 213 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel22 Haziran 2023 23:24 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 213 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel22 Haziran 2023 23:26 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 213 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
رَسُولِ اللَّهِ وَحُبِ اَهْلِ بَيْتِهِ" (ابن النجار عن الحسين بن على)
2216- İslam uryandır, elbisesi hayadır, süsü ahde vefadır, mürüvveti salih ameldir, değeri takvadır. Her şeyin bir temeli vardır. İslam'ın temeli ise Rasulüllah'ın ashabı ile ehl-i beytini sevmektir.
Bediüzzaman Said Nursî ve Hayru'l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak
2. Şuâ: Tevhid ve iman hakikatinin üç büyük meyvesi, üç büyük muktezisi ve üç büyük alametini ders veren gayet kıymetdâr bir risaledir. Bu risalenin kıymeti hakkında Üstad şöyle der: "Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çün kü içinde çok mühim ve ince olan esrar-i imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşaallah."80
YANITLASİL
yuksel25 Haziran 2023 06:03 804. Osmanlıca Şuâlar-1, s. 3 Eskişehir Hapsinde Telif Edilen Eserler 27.Lem'a 28.Lem'a 29.Lem'a. 30.Lem'a 1.sua 2.sua. Bediüzzaman Said Nursî ve Hayru'l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak ilk defa yayınlanan orijinal mektuplar ışığında Hayrat Vakfı ilmi araştırma heyeti cilt. 2. sy. 584,585,586.
O zaman dedim ki bu ülke de dörtlü çete var... Kirli siyasetçi, kirli bürokrat, kirli işadami ve kirli medya. Son Darbe 28 Şubat Mehmet Ali Birand Reyhan Yıldız DK. sy. 349.
Bununla beraber, istihbarat örgütlerinin sayısı ve çeşitliliği arttırılmalı, devleti yönetenlerin bilgi kaynakları çoğaltılmalı ve hükümetler tek bir bilgi akışına mahkum edilmemelidir. Strate- jik İletişim Yönetiminin ana kaynağı, doğru toplanmış bilgidir
YANITLASİL
yuksel4 Temmuz 2023 09:31 Küresel Siyasette Psikolojik Savaş Sevda Güner İşaret. sy. 224.
Başlangıcı olan ama sonu olmayan iki şey nedir? Cehennem, Cennet. Cehennem in sonu yoktur. Cennetinde Sonu yoktur. Cehennem kafirler ve münafıklar sonsuza kadar kalacaklardır. Cennette muminler sonsuza kadar kalacaklardır.
15 TEMMUZ 1099 milâdî - 492 Hicrî senesi birinci haçlı seferinde idi. Müslümanlar, haçlıların şerrinden «Bey tülmakdis» (Kudüs-i Şerifte Mescid-i Aksa denilen mukad- des mescid) e sığındılar.
Haçlılar onları takip ederek mescide girdiler. Bütün müslümanları kılıçtan geçirdiler. Harem-i şe- rif (mescidin içi) bir kan deryası haline geldi. Irz'a teca- vüz edildi, çocuk ve ihtiyarlara en vahşi tecavüzler reva görüldü. Bütün bunlardan sonra harp haçlıların aleyhine dönünce müslümanların onlara karşı muamelesi din ve in- saniyet hudutları içinde her türlü intikam şehvetinden uzak, islâm ruhunun icap ettirdiği ölçü içinde oldu. *
** İslam da Sosyal Adalet Prof. S. Kutup Cagaloglu Yayinevi sy. 251. 1968.Istanbul
42 Hakkı batilla karıştırıp onu bile bile gizleme-
yin.
42 Hakkın batilla karıştırılması, gerçeğin tah- rif edilerek anlaşılmaz bir hâle getirilmesi veya anlaşılır olsa bile, gerçekten uzak bir manaya so- kulmasından ibarettir. Daha açık bir ifadeyle, de- lil üzerinde sahtekârlık yaparak yanlış hüküm çı- karılmasını sağlamaktır.
YANITLASİL
yuksel7 Temmuz 2023 08:31 Kur'an-ı Kerim Meal ve Tefsiri Talat Kocyigit cilt 1.sy.122.
42-Kendiniz bilip dururken Hakkı baatila karıştırıb da gerçeği gizlemeyin. Bakara Suresi 42.ayet. Kur'an - i Hakim Meali Kerim Balıkesirli Hasan Basri Çantay cilt. 1.sy.21.
74. Yavuz'un müceddid olduğu söylenmektedir. Müceddid ne demektir ve bu iddia doğru mudur?
Bilindiği gibi, Hz. Peygamber, "Şüphesiz ki, Allah, her yüz yılın başında kendi dinini tecdid edecek birisini gönderir” buyurmaktadır. İslâm âlimleri, İslâma hiz- met edecek olan bu müceddidlerin maneviyât alanında ve ilim sahasında olduğu kadar, siyâset alanında da olabileceğini ifade etmektedirler. Âsafnâme müellifi ve Kanuni'nin sadrazamı olan Lütfi Paşa'nın naklettiğine göre, İslâm âlimleri siyâset alanındaki müceddidleri şöyle sıralamaktadırlar:
Hicri tarih esas alınmak üzere, II. Yüzyılın başında Ömer bin Abdülaziz; III. Yüzyı- lin başında Abbasî Halifesi Mu'tasım; IV. Yüzyılın başında Abbasî Halifesi Kâdir billah Ahmed bin Emir İshak; V. yüzyılın başında Selçuklu Sultânı Sultân Muhammed bin Melikşah; VI. Yüzyılın başında İlhanlı Sultânı Gazan Hân; VII. Yüzyılın başında Osmanlı Devleti'ni kuran Osman Gâzi; VIII. Yüzyılın başında Çelebi Mehmed ve IX. Yüzyılın başındaki müceddid ise Yavuz Sultan Selim'dir. Bilinmeyen Osmanlı Osmanlı Devletinin 700.yili Prof Dr Ahmet Akgünduz Doc. Dr. Said Ozturk. sy. 137.
آوَى مُحْدِثًا وَلَعَنَ اللَّهُ مَنْ غَيَّرَ مَنَارِ الأَرضِ (حم م ن عن على
4313- Allah ana-babasına lanet edene lanet etmiştir. Allah, Allah'tan başkasının adına kurban kesene lanet etmiştir. Allah bidatçı ile ilişki kurana lanet etmiştir. Allah yerin alametini (hududunu) değiştirene lanet etmiştir.
"Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.) Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.) Sayfa: 198 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
الديلمى كر عن عائشة وفيه محمد بن سليمان قال عق حدث ببواطيل)
4342- Her kalbin bir vesvesesi vardır. Eğer vesvese kalp perdesini yırtarsa dil de onu konuşur ve onunla sorumlu tutulur. Eğer kalp perdesini yırtamazsa tabii ki dil de onu söylemez ve günaha girmez.
Nezihi Ensari, babasının Said Nursî ile Mustafa. Kemal'i buluşturmasını ise şöyle anlattı: “Atatürk, babamdan kendisini Said Nursî ile buluşturmasını ister. Atatürk'ün bu isteğini Said Nursi'ye iletiyor babam. Said Nursî 8 saat görüşmek şartıyla kabul ediyor. Ve Atatürk, Said Nursî ve babam bir araya geliyorlar. Ülke meselelerinin konuşulduğu bu görüşmelerde Said Nursî, Atatürk'e şöyle nasihat
YANITLASİL
yuksel13 Temmuz 2023 05:43 eder: 'Namaz kıl, inançlarına sahip çık. Avrupa'nın yaşam tarzını, giyimini ve ahlâksızlığını getirme. Teknolojisini getir. İlmini getir. Sanatını getir.' Görüşmeler gayet samimi bir şekilde geçermiş. Atatürk'ün elinden bir çok hediye almış olan babam, 1974 yılında vefat etti. Babam vasiyetinde kesinlikle tören istemediğini, sadece tekbirlerle ve salâlarla uğurlanmak istediğini belirtmiştir."
YANITLASİL
yuksel13 Temmuz 2023 05:45 M. KEMAL'İN TALEBİNİ SAİD NURSî'YE BABAM İLETTİ
kabul ediyor" dedi.
O GÖRÜŞMEDE BABAM DA HAZIR
BULUNMUŞTU
04 Ocak 2011, Sali
Birinci Mecliste Mardin meb'usu olan Abdülgani Ensari'nin oğlu Nezih Ensari, Said Nursî ile M. Kemal arasındaki görüşmenin, babasının aracılığı ile gerçekleştiğini söyledi. Ensari, “Atatürk, buluşturmasını istiyor. Atatürk'ün bu isteğini Said Nursî'ye iletiyor babam. Said Nursî sekiz saat görüşmek şartıyla
Sirr- "inna a'tayna":" sûresi'nin sırrı, gizli işareti (Kur'an'in Atayd inci suresi olan Kevser sûresinin sirri); Bediüzzaman'ın (r.a.), cifir hesabiyle cifir), yakın bir gelecekte din düşmanlan büyük bir tokat yiyeceklerine önünün açılacağına dair müjdeli haber kardığı İnna A'tayna sûresinin ayetlerinde gizli işareti bulunan mânâ. Bu kapalı işaretle belirtilen mânâ, Ikinci Dünya Savaşı'nın nuçları ile ve yakın tarihlerde din aleyhtan liderlerin ölümleriyle doğrulanmıştır. ve Islam
sirr-i insanî : (tas.) insan varlığın
özünde ve yapısında bulunan ve "sırr" denen insanın mânevî varlıklar dünyasıyla bağlant kurmasını sağlayabilen, şuur ve nur sahibi ruhsal bir güç, duygu veya yetenek. İnsanda ki çeşitli mânevî ve rûhî güç, duygu ve yete neklerinin sayısı, tasavvufçuların bazılarına göre beş, bazılarına göre on tanedir. Üsta Bediüzzaman Said Nursî (r. a), insandaki b mânevî ve rûhî güç, duygu ve yetenekleri kesin olarak bir sayı ile sınırlı olmadığını lirtir. (bkz. Barla Lâhikası sh. 347-348, Env Neşriyat, 1993-İstanbul). İmam-1 Rabban
YANITLASİL
yuksel13 Temmuz 2023 10:11 Tasavvufta "kalb" ile bildi gimiz bedendeki organ kastedilmez. Insanın mânevî varlığından bir basamak söz konusu dur. Buna "mânevi kalb" demek mümkündür. Bu kalbdeki duygular ve yetenekler, dünya ile ilgili olabildiği gibi, månevi âlemlerle de ilgili olabilir. O halde kalb âlemi, maddi ve manevi iki âlemin kesişme alanındadır. Tasavvufta bazı yorumcular bunu, Kur'an'daki Rahman sûresinde geçen iki âyeti mecazi olarak alıp açıklar. (bkz. Kur'an, 55/19, 20). İnsanın má nevî varlığının diğer bir derecesi olan "ruh" ise, madde dünyasının şartlarına, zaman ve mekâna bağlı değildir. Beden olmadan da varlığını devam ettirir. Ruh, bu vasfıyla (nite- liğiyle) diğer ruhlarla ve meleklerle bağlantı kurabilir. Bu bağlantı, tasavvufta, derecesine göre keşif" veya "müşahade" denilen, fakat günlük mânâlarından farklı mânâlarda kul lanılan terimlerle ifade edilir. Allah (c.c.) ile kurulabilecek bağlantı, bilgi bağlantısı ola rak "ilham" (bkz. sifat-ı kelâm) ve insanın Rabbine karşı kulluk ve sevgi bağlantısıdır İnsanın mânevî varlığının diğer bir dereces olan"sırr" ile Rab arasındaki bağlantı anlatı lamaz. Bu, "sır'lı bir bağlantıdır. İnsandak "sırr" denilen mânevî varlığa "latife-i Rabba niye" de denir. (bkz. latife-i Rabbaniye; seyr- enfûsî; seyr-i sülük; nüfus-u seb'a) Tabiratli, Terkibli, Ansiklopedik Risale-i Nur un Büyük Lugati Envar Nesriyat sy. 1012,1013
Hz. Musâ (A.S.) Hakka kavuşunca Cenâb-ı Hak ona da ölümün
acısını sormuş, o da: Yarabbi, ölüm acısını sordunuz; Ölüm acısı bir değneğe geçi- rilmiş serçe kuşunun çektiği izdiraba benzer, ölmez ki, dinlensin, kur- tulamaz ki uçsun! -
Diğer bir kayda göre de: «Canlı bir koyunun derisini yüzerken du- yacağı acı gibi acıyor» demiştir. Bir hadis-i şerifte: «Ölüm: testere ile biçmekten, makasla doğ- ramaktan, kılıçla vurmaktan daha acıdır» buyurulmuştur. Resulü Ekremimiz (S.A.V.) bir gün bu konudan bahsederek yemin
etmiş ki: Ölüm Meleğini (Yani Azräili) görmek, kılıçla bin defa vurul maktan daha ağırdır.»> Yâni Azrâil'i görmekten hasıl olacak korkunun şiddeti kastolunmuş oluyor. Hz. İsa (A.S.): Havariyyûne:
- Cenab-ı Hakka duâ ediniz de sekerât-i mevtinizi kolay etsin. Diye tavsiye ederdi. Yani ölüm güçlüğü bildirilmiş oluyor. Hazreti Peygamberimiz demiş ki:
Cenab-1 Hak Azrâil'i canları almaya memur etti, onu en sonraya bırakacak, kendi canının alınmasını emredecek, Azrâil bu işin zorluğu-
nu görünce:
«Can acısının böyle zor olduğunu bilseydim kimsenin canımı ala- mazdım» diyecek.
Bazı kimseler Hazreti Peygamberden (S.A.V.) ölümün acisini sor-
«Derinin tüylerini eliyle çekerek yolmak gibidir» Diye cevap vermiş.
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2023 09:04 Ganimet elden ele dolaşıp haksız yere zimmete tiği, emânet ganimet sayıdlığı, zekât fuzili bir borç say geç- lp verilmediği, erkek karısına itaat edip annesine isyan ettiği, dostana iyilik edip babasına eziyet ettiği, mescidlerde seslerin yükseldiği, ayak takımlarının başa geçtiği, şerrinden korkulduğu için kişiye ikram edildiği, içki içilip ipekli elbiseler giyildiğ, şarkı- a ve çalkıcı kadınların bulundurulduğu, sonra gelen nesil önce gelenleri kötülediği hallerdir. İşte bunlar yapıldığı zaman, insan- lar kızıl bir rüzgâr, zelzele, açlık, yemekte tatsızlık ve benzeri musibetleri beklesinler.» buyurmuştur. Yine rivayete göre Peygam ber aleyhi'-selâm Cebrail aleyhi's-selâm'a: «Ya Cebrail, benden son- ra yere inecek misin?» diye sordu. Cebrail aleyhi's-selâm: «Evet, âhir zamanda dört kerre ineceğim.» deyince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, niçin ineceğini sordu. Cebrail: «Birincide kadın- lardan hayâyi, ikincide kazançlardan bereketi, üçüncüde hâkim- lerden adâleti, dördüncüde hâfızların göğüslerinden Kur'ânı kal- dırmak için geleceğim ve sonra bir daha gelmiyeceğim.» dedi.
Yine Tirmizi'nin Enes b. Mâlik (r.a.) den rivâyetinde Resûl-i Ekrem (S.A.V.): «Kiyâmete yakın karanlık gece kıtaları gibi fit- neler meydana gelecektir. Sabahtan mü'min olan akşama kâfir, akşamdan mü'min olan sabaha kafir çıkar. Bir çokları dinlerini feda ederler.» buyurmuştur
* Sehadet parmag ile orta parmagini igaret ederek: Benimle kıyamet arasında bu kadar zaman vardır.» buyurmuştur. Kıyame tin alametlerinden baʼzıları da büyük inşaatlar, mescidleri tezyin, emanete huyanet, igki ve bid'atlerin cogalması, kadınlarda hayann azalması, hakimlerden adaletin kalkması, bereketin azalması, şar kıcı kadınların çoğalması, hilekar adamların emin, emin adamla rin hâin tanınması, idare işlerinin ehil olmayan kimselere veril mesi, fitnenin zuhuru, kadınların çoğalması, erkeklerin azalması gibi hususlardır ki, bütün bunlar zamanımızda mevcud ve hepsi için sahih hadisler vârid olmuştur. Bunlardan ba'zıları: Müslim' in Enes b. Malik (r.a.) den rivayetinde, Resûl-i Ekrem (S.A.V.): في
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2023 09:22 Ahiret Günü Abdülkadir el-Hac Mutlaku'r-Rahbavi Güven Matbaası 1970. sy. 36,39, Ahirete Giden Yol (KESF-US SUTUR) SÖNMEZ sy. 31.
Hiçliğini ve acziyetini idrâk edemeyip de kibir dâvâsına tutuşan niceleri, ilâhî gazaba uğramışlardır. Bel'âm gibiler ilimle, Kärun gibiler servetle, Firavun ve Hâmân gibiler makam ve mevki ile enâniyetin avucuna düştüler ve helâk oldular. Kur'an ve Sünnet İki Cihanda Rahmet Yuzaki sy. 267.
ribâ : faiz, borç olarak verilen para mala karşılık alınan kår, fazlalık; veya is hut ticaret için verilen sermayenin zara katılmadan yalnız kârına ortak olup edilen kazanç. (Faizin her çeşidi İslâmda ramdır) (muzaaf ribâ: bileşik faiz, ana be d- katılan faizin faizini de alma veya süre u mında faiz oranını da arttırm yolu ile al faiz)
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 08:53 ribâ : faiz, borç olarak verilen para veya mala karşılık alınan kâr, fazlalık; veya iş ya- hut ticaret için verilen sermayenin zararına katılmadan yalnız kârına ortak olup elde edilen kazanç. (Faizin her çeşidi İslâmda ha- ramdır) (muzaaf ribâ: bileşik faiz, ana borca mad- katılan faizin faizini de alma veya süre uzatı- cları mında faiz oranını da arttırm yolu ile alınan faiz)
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 08:54 Tabiratli, Terkibli, Ansiklopedik Risale-i Nur un Büyük Lugati Envar Nesriyat sy. 912.
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 08:57 فائض FAIZ : ödünç verilen pa
ra için alınan ve şer'an haram olan kår. Fa Izin iş hayatındaki mânası, "sen çalış, ben yl yeylm'dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları daha büyük bankalarda toplanıp, büyük yekünlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından falzle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edilen (üretilen) malların flatina masraf olarak bu falz eklenir. Böylece malların flati falz yüzünden %50 civarında, veya daha fazla artar. Bu malı satın alanlar, ödedikleri flatla birlikte vaktiyle yatırımcının ödediği faizi kendi leri ödemiş olurlar. Böylece tasarruf sahipleri bankadan aldıkları falzden çok daha fazlasını bu malı satın almakla geri ödemiş olurlar. Ayrıca fi atların yükselmesiyle dar gelirlilerin haklarına te cavüz etmiş olurlar. Çalışmadan para alıp vermek- le zenginleşen bir zümrenin türemesine de sebep olurlar. İslâm, faizi haram kılmakla bu haksızlık- ları önler. (Bak: Riba) *Taşan, dolan.
فائز FAIZ: (Fevz. den) Dilediğine eren. Başaran. Korktuğundan kurtulan. Üstün gelen. Necat bulan. *Kapının üstündeki eşik. Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Büyük Lugat sy. 260.
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:01 RIBA: Tartısı ve ölçüsü bel- olan bir malı aynı cinsten daha fazla olan bir mal le, bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak veya vere- slye değiştirmektir. * Fâiz. * Muâmelede meşru miktardan tecavüz. * Bir şeyin artması, çoğalması. Verilen borç para veya mal karşılığında kâr iste- yip zarara ortak olmamak suretiyle hâsıl olan ha- ram kazanç. (Bak: Fâiz)
Ja, Ribâ-i fazl Tartılan veya öl- çülen bir cins eşyanın kendi cinsi karşılığında fazla- sıyla satılması. Meselâ : Bir kilo buğdayı aynı cins bir kilo yüz gramla değiştirmek gibi. -
(Beşerin hayat-ı içtimaiyesinde bütün ahlâk
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:03 sızlığın ve bütün ihtilälâtın menşei iki kelimedir. Birisi: "Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne..." "İkincisi: "Sen çalış, ben yiyeyim.." Bu iki kelimeyi de idâme eden; cereyan-1 ribâ ve terk-i zekâttır. Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devâsı var ki; o da vucüb-u zekâttır. İkinci keli- menin devası hürmet-i ribadır. Adâlet-i Kur'âniye âlem kapısında durup ribâya: "Yasaktır, girmeğe hakkın yoktur" der. Beşer bu emri dinlemedi, bü- yük bir sille yedi. Daha müdhişini yemeden dinle- meli. M.)
(Ribânın kab ve kapıları olan bankaların nef'i, beşerin fenâsı olan gâvurlara ve onların en zâlimlerine ve bunların en sefihlerinedir. Alem-i İs- lâm'a zarar- mutlaktır. Mutlak beşerin refahi naza- ra alınmaz, zirâ gâvur harbi ve mütecâviz ise, hür- motriz
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:04 Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Büyük Lugat sy. 831.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI ruhu l furkan tefsiri Şubat 13, 2021 DEVAMI hülasatü l beyan tefsiri Şubat 13, 2021 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
1) Ben tamamen Allâme Muhammed 'ül-Fahrî'nin fikir- leriyle müttefikim. Ona göre: «Islâmî yapının temel taşını teş- kil eden liberal sisteme faiz, tam manasiyle zıt bir istikamet- tedir.»
2) İslâmın basit faizi değil sadece mürekkeb faizi yasak- ladığı şeklinde bir telâkki tamamen yanlıştır. Aksine İslâmda, nisbeti ne kadar düşük olursa olsun her nevi faiz menedilmiştir.
3) Bugün umumiyetle câri kapitalist cereyanların tesiri al- tında birçok kimse, günümüz bankacılığının ticarî ve sınaî ha- yatı desteklediği esbabi mucibesiyle, faizin meşru olduğunu id- dia etmektedir. Bu, tamamen yanlış ve çürük bir iddiadır. Ha- kikatı söylemek icab ederse, mezkûr banka faizleriyle, Sahukar
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:26 FAIZ NAZARIYESI VE ISLAM
tefeci) faizleri arasında hemen hemen hiç bir fark yok, derecede ki, ödünç para vermeyi eskiden sanat edinmiş Ya lilerin varmak istedikleri gaye ve maksatlarla bugünkü arın gaye ve maksatları birbirinin aynıdır.
4) Bir takım sebebler göstererek, Banka faizlerinin mey ruiyetini iddiaya kalkışmak, Islamın vazettiği temel prensible den sapmak ve Kur'ân'da yer alan gayet açık ve müphemiye ten uzak hükümlerden vaz geçmek demek olacaktır. Buna g bizim vazifemiz, faiz hakkında İslamın getirdiği temel kade hükümleri mümkün olduğu kadar açık olarak göstermek ve ik tisadi zafiyetimizi bu nevi hiylei şer'iye kabilinden yollarla tet cihetine sapmamak olmalıdır. Ben ne bir Islám tetkikleri m tchassisi ve ne de İslâmın dolaşık ve düğümlü bir meselesi rinde bir hal şekli vazedecek kapasiteye sahip bir müctehidim Ancak şunu şahsen ifade etmeliyim ki, Bankalara yatırdığımız paralar yoluyla elde ettiğimiz her nevi gelirler, faizle aynı s viyededir ve birdir. Yine şurası iyice anlaşılmalıdır ki, bizler Müslüman olarak faize asla girmemeliyiz. Şayet müsaade edip ona el uzatacak olursak, Bankalarda toplanacak olan paralar, İslâmî fayda, menfaat ve gayeler dışında da kullanılabilecekler- dir. Binaenaleyh bu suretle bugünkü bankalara yatırılmayacak olan meblağları şahsi ihtiyaçlarımızda değil, hayır ve umuma fayda getiren milli menfaatlara uygun faaliyet ve işlerde kul- lanmamız gerekecektir. Fakat böyle yapılması sonuna kadar sa- vunulamasa bile içinde bulunduğumuz cemiyet şartlarının akıp içinde Islami esaslara uygun surette tesis edilip teşkilatlandırı lacak olan bankalarda bu meblağları toplamak zaruret olacak- tır. Bu gaye göz önünde tutularak kurulacak olan İslâmî ban- kaları ve İslâmî bankacılığın esaslarını daha ilerde izah edece ğiz.
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:29 Faiz Nazariyesi ve İslam Çeviren Dr Salih Tuğ İrfan Yayinevi sy. 115,116.
Öyle cesetler ki, bütün damarlariyle toprak olmuşlardır.
(Öldükten sonra cesetlerin bütün parçaları çürüyüp toprak olur. Cenab-ı Hak tarafından o toprakların eskisi gibi cesedin uzvu hâline gelmesi için ferman gelir, o toprak hemen her ne uzuvdan toprak ol- du ise o uzvun hâlini alır. Toprak olan kemik yine kemiğe, toprak olan sinir yine sinire, toprak olan damar yine damara döner. Toprak olan deriler yine deri haline gelir. Toprak olan kıllar da kıllaşır. Diş- ler, diş olur. Böylece vücuddan meydana gelmiş bütün topraklar va- kit geçirmeden eski uzuvları hâline döner, bir araya gelir. Ceset, ilk ceset gibi olur.)
(Ey Allah'ım, Sen'in «Ol!..» diyen fermanınla toplanan ceset- lerin itâatleri hürmetine ben de Sen'den niyaz eder, dilerim.) Kara Davud Delail-i Hayrat Şerhi M. Faruk Gurtunca sy. 896.
Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun; Onun hesabına birçok hurafe uydurdun. Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya, Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya.
Hayır, hayal ile yoktur benim alış verişim; İnan ki her ne söylemişsem görüp de söylemişim, Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek; Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek."
Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile... Âdem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile! Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir; Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan... Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan!
Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun. Yıktın da dini mübini (apaçık din yerine) yeni bir din kurdu Doğrudan doğruya Kuran'dan alarak ilhamı. Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı.
ibret olmaz bize her gün okuruz ezberde yoksa bir maksat aranmaz mı ayetlerde? lafz-1 muhkem yalnız anlaşılan Kuran'ın çünkü hiç kimse farkında değil mananın
ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına indirilmemiştir Kur'an hakkıyla bilin ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!
YANITLASİL
yuksel17 Temmuz 2023 08:26 Mehmed Akif Ersoy Boyasını Kaziyinca Küresel Güç Odaklarının Egemenlik Felsefesi İbrahim Okur okursoy kitaplari21 sy. 744.
İçki ve Sigara ya, eğitimin iki katı para harcadığımız açıklandı. 14 Kasım 2005. Açıklamalı Yorumlu Kronolojik Kültür Sanat Tarih Ansiklopedisi (7007 Yıllık Dünya Tarihi) Cilt. 4.Oğuz Cetinoglu Ekim Kasım Aralık sy. 3131.
Tabiatçılar esîş maddesini fâil zannetmişler. (L.) 336:30. lem'a, 6. nükte, 1. şua Bir Hazinenin Anahtarı Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi İsmail Mutlu sy. 194.
YANITLASİL
yuksel19 Temmuz 2023 01:33 Asr süresi esir maddesine yemin etmekle buluşların icatlarin bu maddede yogunlasarak meydana getirebileceğini Kur'an i Kerim de Yazmaktadır Asr kürt cede esir olarak yazılmaktadır
Burada Hz. Ömer'in bir ön uyarısını nakletmek istiyoruz. Ab dürrezzak İbni Hemmâm'ın (ö. 211/826) Mûsannefinin iki yerin- de (VII, 330 ve XI, 412) Hz. Ömer; recm cezâsını, deccâli, havzı, kabir azâbını ve mü'minlerin cezâlarını çektikten sonra cehennemden çıkacaklarını inkar edecek, bunların olmadığını ve olmayacağın ileri sürecek birtakım insanların türeyeceğini söyleyerek ta o gün den müslümanları uyarmıştır. O halde bu konularda inkâra dayalı iddia sahipleri suçüstü (cürm-i meşhûd halinde) yakalandıkları bilmelidirler.
Rabbimizden bizlere tam bir müslüman uyanıklığı vermesini, bizleri ve gelecek nesillerimizi şeytanın ve şeytanlaşmış insanla- rin şerrinden korumasını dileriz. Riyazu's Salihin Imam Nevevi Kampanya Kitaplari cilt. 7.sy.143.
YANITLASİL
yuksel20 Temmuz 2023 02:40 Rabbimizden bizlere tam bir müslüman uyanıklığı vermesini, bizleri ve gelecek nesillerimizi şeytanın ve şeytanlaşmış insanla- rin şerrinden korumasını dileriz. Riyazu's Salihin Imam Nevevi Kampanya Kitaplari cilt. 7.sy.143.
YANITLASİL
yuksel20 Temmuz 2023 02:41 Puta tapmak şeytana tapmaktir. Riyazu's Salihin Imam Nevevi Kampanya Kitaplari cilt.. 8.sy.300.
yuksel22 Temmuz 2023 00:04 ÇEŞİTLİ KONULARA AIT DUALAR
401
(Bismillahir RaḥmânirRahim.)
(Haššantü nefsî ve ehli ve men hadaraní ev gåbe annî bil hayyil- la yemûtü, vel-ce'tü zahrî fi hifzi zâlike lil Hayyil Kayyúmi. Ve bahtü fi civârillâhillezî lâ yurâmü velâ yüstebâhu ve fi zimmetihi ve manihillezî lâ yuḥferu damânun indehu. Festemsektü biurvetillähil ská, Rabbi ve Rabbis-semâvâti vel-ardi lâ ilâhe illâ hüve, fettehizhu kilen.
Tevekkeltü alellâhi ve'tašamtü billâhi ve fevvedtü emri ilellâhi, mel kâdiru Allâhu. Fellâhu hayrun hâfizan ve hüve Erhamur- himin. Ve šallallâhu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve bihi ve sellim adede halkihi ve ridâe nefsihi ve zînete arşihi ve dâde kelimâtihi.
Lekad câeküm Resûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm aršun aleyküm bil mü'minîne raûfun rahîm. Fe in tevellev fekul has- yellahu lâ ilâhe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbil arşil im.) Bu büyük vird, zararları def için ve menfaati çekmek için okunur.
Her sıkıntı ve her bela karşısında bu dua okunur. Ağrı sızı anında da
kunur.
Büyük bir duadır. Gece gündüz okunmalıdır. İnsan kendisini ko- rumak ve belalardan sakınmak için bu duayı devamlı okumalıdır. Çünkü mazarrat (zararlar, kötülükler) anında buna devam eylemek çok faydalıdır. Her insan sıkıntıya kalabilir, ancak sıkıntıdan kurtulma- yegane çaresi bu duayı ihlasla okumaktadır. Her Akşam ve Yatsı arası, her Sabah Namazı'ndan sonra bu duaya devam eylemek lazım-
duaya gece gündüz devam etmelidir. Bu vesile ile Allah'ın rızasına Müslüman evvela Allah'a tam manasıyla sarılmalı, hem de bu kavuşmalıdır.
***
YANITLASİL
yuksel22 Temmuz 2023 00:06 Mecmuatu'l Ahzab Büyük Dua Kitabı Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi Bahar Yayınları sy. 400,401.
9. Bir milletin idarecisi en alçakları olduğu, (Nitekim bu zama zaman dünyanın muhtelif devletlerinde görülebilen bir hâdisedir
10. Bir kişiye şerrinden korkularak hürmet edildiği.
11. Çeşitli isimlerle îmâl edilen içkilerin serbestçe içildiği.
12. İpek elbiselerin erkekler tarafından giyildiği,
13-14. Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletlerine aláka arttığı, (Gre müzde sanat, bale, konser vb. adlar altında; bar, gazino ve benzer se lonlarda ve hatta radyo, televizyon gibi çeşitli mecralarda -maalesef- yaygın hâldedir.)
15. Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip ge çenlere lånet ettiği zaman, (Günümüzde bazı gâfillerin ecdading Osmanlı'ya ve geçmiş İslâm âlimlerine buğz etmesi gibi.)
İşte o zaman, (mü'minlerin ruhlarını kabzeden) kızıl rüzgân, re batışı veya domuz ve maymunlara çevrilmeyi, 110 zelzeleyi ve go ten taş yağmasını bekleyin.
Ondan sonra birbiri ardınca pek çok alâmet zuhûr eder ve bur lar, ipi kopan eski bir gerdanlığın ardı ardına düşen taneleri gibi br birini takip ederler. "111
Gaybı ancak Allah bilir. Herhalde bunlar, kıyameta plastika iyice artması neticesinde vukū bulacak alametlerdir.
YANITLASİL
yuksel24 Temmuz 2023 09:42 KIYAMET
Gaybı ancak Allah bilir. Herhalde bunlar, kıyamet yaklaştıkça şerrin iyice artması neticesinde vukū bulacak alametlerdir. Ebediyet Yolculuğu Ölüm /Kabir /Kıyamet ve Ötesi sy. 203,204.
Ankara Savaşı'ndan sonra yıkılacak olan Altinorda'nın devami Kırım Hanlığı olur. Geleneksel devletlerde kültürün etkisi baskındır. Osmanlı'da "Hanedan-ı Ali Osman" Osman Gazinin soyu "kut" yani Allah'tan dünyayı yönetme gücü
YANITLASİL
yuksel26 Temmuz 2023 04:26 almış, baht sahibi olarak kabul edilirdi. Bununla birlik- te Cengiz soyu da kut sahibi kabul edilir ve bu yüzden büyük önem taşırdı. Osmanlı'da erkek çocuk doğmasa, soy kesilse, taht Kırım Hanı'nın hakkıdır. Çünkü onların soyları da kutludur. Osmanlı kaynaklarında Cengiz soyu bu açıdan muteberdir. O kadar ki; tüm paşalar, krallar huzura çıktığı vakit Sultanın eteğini öperken; Kırım hanları el öpme hakkına sahiptiler. Fatih ile beraber Osmanlı'ya bağlanan Kırım Hanlığı; II. Viyana Kuşatması'nda vazi- felerini yerine getirmez ve duygusal bir sebepten ötürü düşmanın önünü kesmeyerek Osmanlı ordusunun iki ateş arasında kalmasına sebep olurlar.
Vazifeyi Terk Kendine ve İslam'a İhanettir
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın emrine rağmen Kırım Hanı; Leh ordularını durdurmaz ve geçişine izin verir. Vi- yana'yı fethetmeye yakın olan ordu arkadan beklenmedik bir baskın ile sarsılır ve iki ateş arasında kalır. Bu hadisenin etkisi bugün de devam etmektedir. Bozgundan sonrası Osmanlı, Kırım ve âlem-i İslam için duraklama, gerileme ve hayatta kalma mücadelesi olacaktır. Dün Osmanlı'ya şu ya da bu sebepten karşı duran, altını oyan hangi teşekkül varsa bugün Türkiye'den daha vahim halde; yok olma teh- likesiyle karşı karşıyadır. Gün; tekerrürü önleme, tarihten ilhamla aleme yeni bir nefes olma günüdür.
YANITLASİL
yuksel26 Temmuz 2023 04:29 Genç Ebedi Gençlik Dergisi Ocak 2018 sayı. 136. sy.43.
Yadında değil doğduğu, ter döktüğü toprak; Yadında kalan hâtıra bir şey, o da ancak: Gökten ona "yüksel!" diyen ecdâd-ı şehîdi! Artık o da yükseldi, fakat yerde umidi: Bir böyle şehîdin ki mükâfatı zaferdir, Vermezsen Ilahi dökülen hûnu hederdir!
1 Kânûnisânî 1330
YANITLASİL
yuksel26 Temmuz 2023 11:26 Sujahat (Günümüz Türkçesi)
Aklında değil doğduğu, ter döktüğü toprak; Onun aklında kalan tek hatıra var, o da ancak: Gökten ona "yüksel!" diyen şehit ataları! Artık o da yükseldi, fakat ümidi yerde kaldı: Böyle bir şehidin ki mükafatı zaferdir, Vermezsen, Ilahi, dökülen kanı boşa gidecektir!
14 Ocak 1915
YANITLASİL
yuksel26 Temmuz 2023 11:28 Safahat Orijinali ve Günümüz Türkçesi Mehmed Akif Ersoy sy. 574,575.
Ya bunlar kimlerdir. O da: Bunlar Sol Ashabıdır, Ashab-ı Şimaldir. Bunlar da cehennem
ehlidir! dedi. Sağında olan kişilerin en önünde bulunan Fahr-1 Ålem
ve Veled-1 Beni Adem Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sel- lem idi. Yine gökten bir hitab geldi: Ey Muhammed, seni kim yarattı? Hazret-i Muhammed (8.A. V.) de:
Yarabbi, Sen yarattın! dedi. Ilahi hitap yine:
Öyleyse secde eyle, sidkina delil olsun! diye buyurdu. Hazret-i Muhammed (S.A.V.) de secde kıldı. Sonra ilâhi hitap yeniden şöyle dedi:
Senden misak aldım. Elini Hacerül Esved'e koy. Fahr-i Ålem (S.A.V.) mübarek elini o kutsal taşa koydu. Sonra Nuh (A.S.)'dan başlanılarak bütün enbiyânım hepsinden misak ahdi
alındı. Sonra onlara da şu ilâhî hitap geldi: - Bu Abdullah oğlu Muhammed benim peygamberimdir. .Âhır zamanda onu göndereceğim resûl kılacağım. Adını kitaplarda anaca- am. Ona iman getirip yardım eder misiniz.
Bunu bütün peygamberler kabul ettiler. Sonra o taş Kâbe'ye ko-
nuldu. Kâfir olanlar elleriyle ona yapışınca o taş kapkara oldu. Bunun için adına Hacerel Esved Kara Taş denildi. Sonra bütün zürriyet- lerden misak andı istendi ve ilâhî hitâb şöyle buyurdu: Bana secde kılın.
Ademoğullarının bir bölüğü secde etti. Bir bölüğü ise secde et- mediler. Secde edenler secdeden başlarını kaldırdıkları zaman Ådem oğullarının bir kısmının secde etmediğini görünce onlar da iki bölüğe ayrıldılar. Bir bölüğü yine secdeye kapandılar.
Allah'ımız, Sana şükürler olsun! dediler. Bir kısmı ise ilk sec- de ile kaldılar. Secde etmeyen bu bölük de ikiye ayrıldı. Birinci bölük- tekilerin yeniden secdeye yatanlarını görünce onlar da ikinci secdeye vardılar. Bir kısmı ise inat ederek secdeye varmadılar. Durdular. İki secdeye varanlar İslâm üzere doğup büyüyenler ve İslâm üzere ölen- lerdir. İlk önce secdeye varıp sonra secde etmeyenler ise İslâm üzere doğup ve İslâm yolunda büyüyüp -Allah esirgesin- küfür ile ölen lerdir. O ilk secdeyi de etmeyenler ise kâfir doğup kâfirlikle ölenler dir.
Hazret-i Adem (A.S.)'ın ömrü beş yüz yıla varınca evlatları ço aldı. Rivayet edilmiştir ki Hazret-i Havva (R. Anhá) yüz elli kere ev tlarına gebe kaldı. Her doğumda bir erkek ve bir kız doğurdu. An
YANITLASİL
yuksel27 Temmuz 2023 21:40 Kara Davud M. Bin Süleyman Cezuli Delail-i Hayrat Şerhi M. Faruk Gurtunca. sy. 918,919.
Hangi kul ki, "La ilahe illallahül kerimül halim, sübhanellahi Rabbil arşil azim, Velhamdülillahi Rabbil alemin." dedi. O kimseye Cehennemi haram etmek Allahü Teala'nın üzerine haktır. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 183 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Namazı kasten, tenbelliği yüzünden terkeden, şiddetle, hattâ (vücu- dundan) kan çıkıncaya kadar döğülür ve namaz kılıncaya kadara hapsolu nur (1). Ramazan orucunu terkeden için de hüküm aynıdır. Namaz kılmayan ve oruç tutmayanlar öldürülmez; Ancak namazın veya orucun farz olduğu- nu inkâr eden veya bunlarla alay eden (kâfir olacağı için) öldürülür.
(1) Imam-ı Şafiî'ye göre, kasden namaz kılmayan kişi ceza olarak öldürülür. Imam-1 Maliki'ye göre ise kâfir olduğu için öldürülür. Bu cezalar namaz kılmayanın dünyaya ait cezasıdır. Ahirete gelince, eğer bu kişi Müslüman olarak ölürse namaz gibi önemli bir farzı terkettiğinden dolayı uzun ve ağır azablara müstehak olur. Peygamber Efendimiz, Kişi ile kâfir olmak arasında namazı terketmek vardır. (Kisi namazı terkedince kâfirliğe yaklaşmış olur) buyurmuştur. Nurul İzah ve Tercümesi Abdullah Aydın sy. 69.
geçmesi, . Insanların yüksek binalar inşa etmede yarışması Ilmin azalması ve cehaletin yaygınlaşması
.
⚫ Fitnelerin ortaya çıkması, öldürme hadiselerinin art
ması, servetin çoğalması,"1 . Zinanın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin artması,
kadınların çoğalıp erkeklerin azalması,42 İkisi de hak iddiasında bulunan iki büyük Müslüman or
dusunun birbiriyle savaşması," 43
. Emanetin ehline tevdi edilmemesi ve işlerin ehil ol-
mayanlara verilmesi."4
Sayılarını daha da çoğaltabileceğimiz bu rivayetlerin amacı, kıyametin vaktini belirlemek değildir. Bunlar, aile ve toplumlarda meydana gelen bozulma ve dejenerasyo- düzen kanunlarını ifade etmektedir.
na işaret etmekte, Allah'ın toplumlar için koyduğu sosyal
Bu tür olaylar büyük kıyametin yaklaştığı zamanda da bulunabilir, ancak hadislerde ifade ediliş maksatları bu t eden
değil, toplumların ölümüne (kıyamet-i vusta) işaret ilahi kanunların hatırlatılmasıdır.
37 Ibn Mâce, "Fiten", 25; Müslim, "Fitne", 1. 38 Ibn Mâce, "Fiten", 25.
39 Buhari, "Fiten", 25; Ibn Mâce, "Fiten", 25.
40 Buhari, "Fiten", 4, 25; Ibn Mâce, "Fiten", 26. 41 Buhari, "Fiten", 4; Müslim, "Fiten", 18; Ibn Mâce, "Fiten", 10
44 Buhari, "llim", 2; "Rikák", 35; Ahmed b. Hanbel, II, 361
414-
YANITLASİL
yuksel29 Temmuz 2023 01:26 A babaya itaatin olmadığı, para pul görmemiş insanla birden bire zengin olarak ekonomiye hükmetmesi ve gisizlikleri sebebiyle de toplumun ahlâkını ve ekono- misini bozmaları, zina, içki, emanete hiyanet gibi toplu- mu içten çökerten ahlâksızlığın yaygınlaşması gibi sosyal kanunlara işaret vardır.
Nitekim Kurtubî, İbn Hacer ve Aynî gibi tefsir ve hadis alimleri de söz konusu rivayetleri bu çizgide yorumla- maktadır.45 Bu yorumu destekleyen önemli bir kanıt da şarihlerin, hadiste kıyamet alâmetlerinden sayılan iki büyük Müslüman ordusunun savaşmasından maksadın Hz. Ali ile Muâviye ordularının Sıffîn Savaşı'nda karşı
karşıya gelmesi şeklinde anlamalarıdır.46
YANITLASİL
yuksel29 Temmuz 2023 01:28 Ibn Hacer, Fethu'l-bari, I, 122-123, 11, 350, Ayel, Umde, 1,
In Hacer, Fethu7-bári, XII, 72. Muslim, "Îmân", 249.
415-
YANITLASİL
yuksel29 Temmuz 2023 01:31 İslam'da İman Esasları Prof. Dr. Bekir Topaloglu Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz Prof. Dr. İlyas Celebi. D. I. B. Yayınları sy. 414,415.
ABD askeri müdahaleleri hegemonyacı vizyonunun görünen yüzüdür. Amerikan dış politikasında ve siyasasında, iş dünyasının ihtiyaçlarını, istila ve sömürgeleş- tirme yerine diplomasi yoluyla gerçekleştirilen hegemonik ilişkiler ağı içinde sağ lamak esas olmuştur. Dış ve uluslararası kurumsal düzenlemeler hegemon devlet gücünün de yardımıyla, mübadele ilişkilerindeki eşitsizlikleri hegemon gücün yara- rına sürdürmek üzere kullanılmaktadır. Serbest ticaret ve dışa açık sermaye piyasa- ları, liberal dünya içindeki ticaret, üretim, hizmet ve finans sektörlerine hakim olan gelişmiş ülkelerde üslenen sermaye güçlerinin çıkarına hizmet eden başlıca araçlar haline gelmişlerdir. Dolayısıyla, ABD'nin (ve daha az ölçüde Avrupa'nın) gücünü ar- kasına alan IMF ve DTÖ gibi örgütlerin kurumsal baskılarıyla tüm dünya piyasala- rını dışa açılmaya zorlamak, korumacı duvarlarını yıkmak istemeyen ülkelere de kendi devasa pazarını kapamak hegemonyanın başlıca aracı haline dönüşmüştür. Geleceğe umutla bakan ülkelerin "demokratik" programlar çerçevesinde umutları sönmekte ve ülkeler gizli ya da açık işgale uğramaktadır. Yeni işgal süreci günü- müzde tankla, topla, tüfekle değil içi para dolu bond çantalar, siyah takım elbiseler- le ile gerçekleştirilmektedir. Yumuşak güç diye tanımlanan bu sürece dünya geneli- ne yayılmış binlerce sivil toplum kurumunun katkısı çok önemli yer tutmaktadır.
Serge Guilbaut, How New York Stole the Idea of Modern Art, Çev. A. Goldhammer, University of Chicago Press, (Chicago, 1985), 53.
-47-
YANITLASİL
yuksel29 Temmuz 2023 05:16 Bellfsizlik talllamen yok edilemez, sadece ortam nakkinda degerehe yapı- labilir ve sonra belki yönetilebilir. İstihbarat analizcilerinin işi ile ilgili gittikçe açıl hale gelinen aşama analitik görevler artık ikazdan (özellikle taktik ikaz) daha stra tejik ve sırlarla ilgilenmeye kaymaktadır. Analiz işine bilginin bittiği ve belirsizliğin kaçınılmaz olduğu yerden başlanır. Konunun anlaşılması için Carl Von Clausewit ile daha az bilinen çağdaş stratejist Antonie Hneri Baron de Jomini'nin istihbara anlayışları Tablo 3'de karşılaştırılmıştır. Jomini'ye göre, strateji belirli çözümler olan problemler serisidir ve matematiksel mantık stratejinin temel prensiplerinde çıkarılabilir55. Clausewitz'e göre tahmin edilemez olaylar savaşta kaçınılmazdır v muharebeler bu belirsizliği azaltır. Savaş, olasılıkların, iyi ve kötü şansın bir arac oynandığı bir kumardır56. Clausewitz'e göre belirsizlik ancak yönetilebilir ama ye edilemez. Savaş ve istihbarat üzerinde büyük bir sis vardır. Jomini'ye göre çoğu d ğerlendirmeler mümkün olan en iyi öngörüyü veya temel kanaatleri yansıtır. Or ya konan alternatif sonuçlar içinde en olası olanıdır. Yani mesela birkaç olası değ lendirme içinde analitik olarak en olası olanı bulmaktır. Clausewitz ise üç pren ortaya koyar. İlki emin olmak ve olasılık farklıdır, düşük olasılıkla olsa bile bazı doğru olabilir. Güven kadar bilginin içeriği de önemlidir
2533- Bir kaza veya kasaba ki, içinde had (şer'î ceza), cuma ve cemaat yoktur. İşte orası, cehennem ağıllarından bir ağıldır. Çocukları kötürüm, gençleri şeytan, yaşlıları cahil olurlar. İçlerindeki mü'min leşten daha fena kokar.
الرفْقُ رَأْسُ الْحِكْمَةِ (القضاعي والخرائطي في مكارم الاخــــلاق عــــن
2534- Rifk vur
YANITLASİL
yuksel30 Temmuz 2023 01:40 -- الرِفْقُ رَأْسُ الْحِكْمَةِ (القضاعي والخرائطي في مكارم الاخــــلاق عـــن
حار عن عمر 799- Kıyamet olunca, dünyada üzüntü, sıkıntı ve hastc çekmiş insanlar getirilecek, onlara amel defteri dağıtılmayacak,om için mizan kurulmayacak ve kendilerine sırat köprüsü de konmayac bilakis üzerlerine ecir ve mükafat döküldükçe dökülecek (sorgusuz sualsiz cennete girecekler).
واللين أخوه والصَّبْرَ امِيرُ جُنُوده (الحكيم عن ابن عباس) *
2013- Sana bir kaç haslet öğretiyorum, dikkat et. Çünkü Allah seni onlarla faydalandırır: İlim. Çünkü ilim mü'minin dostudur, hilim veziridir, akıl delili, mürşididir. Amel bakıcısıdır, rifk babasıdır, yumuşaklık kardeşidir, sabır ordusunun emiridir.
YANITLASİL
yuksel30 Temmuz 2023 01:45 Ramuz ul Ehadis Hadis Ansiklopedisi Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi
وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ ) Âyet-i Kerîmenin Kelime Mânâsı - 42
hakki, yani Allâh-u Tea اَلْحَقَّ ?Ve karıştırmayan, neyi (وَلَا تَلْبِسُوا) tarafından hak üzere indirilmiş olan âyetleri karıştırmayın, ne ile? ( bâtıl ile, yâni kendi uydurduğunuz asılsız şeylerle, daha ne yapmayın? ( ve gizlemeyin, burada (Ý) harf-i nâfiyesi hazfedilmiş (zikredilmemiş) tir. Binâenaleyh: (1,²Ý;) "Gizlemeyin" demektir. Neyi? (~~) hakkı, (*) .onun doğru olduğunu) bilmektesiniz) (تَعْلَمُونَ) ,halbuki siz
38
YANITLASİL
yuksel30 Temmuz 2023 09:00 Cüz: 1
Sûre: 2
KUR'ÂN-I 'AZÎM
ve Soru Edatlı Kelime Mânâsı - 1
Meâl-i Şerîf - 42
el-Bakara Sûre-i Celîlesi
42- Siz (işinize gelmeyen ağır teklifleri ve son peygamberin sıfatlarıy- la ilgili indirmiş olduğum o) hakkı (kendi uydurduğunuz) bâtıl (ve asılsız şeyler) ile de karıştırmayın ve siz (hakîkatleri örtbas ettiğinizi) bilmekte olduğunuz hâlde o gerçeği gizlemeyin.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 85 1 Çoğu sekir veren şeyin azından da nehyediyorum. Hz. Amr ibni Sa'd (r.a.) 85 2 Allah (z.c.hz.) bir şeyi bir kula takdir ettiğinde, onu çevirecek hiçbir şey yoktur. Hz. Muhallet ibni Ukbe (r.a.) 85 3 Allah (z.c.hz.) kullara nikmet (musibet) murad ettiğinde, çocuklar ölür, kadınlar doğurmaz ve içlerinde rahmete şayan bir kimse yoksa başlarına belâ gelir. Hz. Huzeyfe ibni Yemani (r.a.) 85 4 Allah (z.c.hz.) bir kulu helâk etmek murad ettiğinde, önce ondan "haya" alınır. O zaman o kimse buğza lâyık olarak Allah'ın huzuruna mülâki olduğunda kendisinden "emanet" alınır. Ve hain tanınır. Böyle olunca "Rahmetten tard" olunur. O zaman lânete lâyık hale gelmiş olur. Ve o zamanda "İslâm hırkası" üzerinden alınır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 85 5 Allah (z.c.hz.) bir ev halkını sevdiğinde, aralarında mülâyemet kaim olur. Hz Cabir (r.a.) 85 6 Allah (z.c.hz.) bir kavmi sevdiğinde, onlara belâ musallat eder. Sabreden mükâfata nail olur, sızlanan da cezaya. Hz. Muhammed bin Lebid (r.a.) 85 7 Allah kulunu sevdiğinde, rızkını yetecek kadar verir. Hz. Ali (r.a.) 85 8 Allah bir kulu sevdiğinde, mescide kayyum eder. Sevmezse hamama hizmetçi eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 85 9 Allah, bir kula hayır murad ettiğinde, onu müptelâ eder. Ve ona meşgul olacak mal ve evlâd bırakmaz. (Kendisi ile meşgul eder.) Hz. Utbe (r.a.) 85 10 Allah (z.c.hz.) bir Peygambere bir geçimlik verdiğinde ve onu da ahirete aldığında, bu geçimlik, onun yerine geçenindir (halifenin). Hz. Ebû Bekir (r.a.) 85 11 Allah (z.c.hz.) kuluna bir nimet verdiğinde, o nimetin eserinin
TÜRKİYE GELECEĞİNİ BELİRLEYECEK BİR YOL ATRIMINDA BULUNUYOR. Bir yanda özgürlük ve refahı ipotek altına alınmış bir ülke, öte yanda yolsuzluk ve israf ekonomisinden kurtulmuş, ülke kalkınmasını demokratik temeller üzerinde inga eden, geleceğine güvenle bakan bir Türkiye... Türkiye acilen bilim ve teknoloj alanındaki ulusal politikalarını gözden geçirmek, güçlü bir billigim seferberlig başlatmak, insani ve ekonomik kalkınmasını demokratik bir temelde hayata geçirmek zorundadır. Çünkü her geçen gün, hem dünya ile arasında hem de ulusal sta içinde giderek kapatılması güçleşen bir uçurum belirmektedir. Bu uçaram, yalimca "dijital" değil aynı zamanda "insani"dir.
Elinizde tuttuğunuz bu çalışmada, ekonomik olarak verimsiz ve etkisiz hale gelmiş. yurttaş katılımına ve denetimine kapalı, kötü kullarum ve yolsuzluk mekanizmala açık, dolayısıyla sosyal adalet ve fayda sunmayan kannu yönetiminin yeniden cad önerilmektedir. Yani, önceliği yurttaş katılımına veren; "demokratik yönetişim anlayışı üzerinde temellenen; bilişim ve iletişim teknolojilerinin etkin ve akuka kullanımı yoluyla katılım imkanını, şeffaflığı ve verimbing arturmaya amaçlayan tabandan tavana ve yatay koordinasyon içinde bütünsel olarak geliştilock, merket olmayan; sosyal ve ekonomik kalkınma modelinin demokratik bir süre içinde hayata geçirildiği bir kamu yönetimi... "E-devlet" ve "e-demokrasi” kavramlar bidkachyle anılan bu model, ülkenin ihtiyaç duyduğu dönüşüme sağlam bir zemin oluşturabilir. Adına ister "e-Türkiye" ister "bilgi toplumuna dönüşmek" diyelim, micedir toplum tüm kesimlerinin adını koymadan özlediği dönüşümün ruhsal, düşünsel ve maddi kaynakları bu ülkede mevcuttur. Bu ülkenin insan, ruzkina razı bir kul olmaktan çok daha fazlasını hak etmektedir. Literatür E-Devlet E-Demokrasi ve Türkiye Özgür uçkan Kamu yönetiminin Yeniden Yapılanması için Strateji ve Politikalar - 1. 1111.
-Su satranca taaccüb ederim. Satranç tahtasının uzunluk ve genişliği birer arşından ibaret iken insan onun üzerinde binlerce oyun oynasa bir oynadığı oyun mutlaka öbüründen farklı olur, hiçbiri diğerine benzemez" dedi.
Hz. Fárúk (r.a) şu cevabı verdi:
-Bundan daha hayrete şayan olanı vardır. O da şudur ki, insanın uzunluk ve genişlik itibariyle birer karıştan ibaret bulunan yüzünde kaşlar, gözler, burun, ağız gibi âzânım yerleri kat'iyyen değişmediği halde yine şark ve garpta yüzleri biribirine tamamen benzeyen iki kişi bulamazsın. Şu ufacık bir deri parçasında bu haddi hududu olmayan sonsuz farklılıkları gösteren Allah'ın kudret ve hikmeti ne kadar büyüktür."
(Razi, IV, 179-180, el-Bakara, 164 tefsinndel
YANITLASİL
yuksel6 Ağustos 2023 01:06 Hazreti Ömer den 111 Hatıra Murat Kaya Erkam Yayınları
ir yahudi ile Bişr ismindeki bir münafık arasında an- laşmazlık vukû bulmuştu. Yahudi:
"-Muhammed'e gidelim." dedi. Münafık ise:
"-Hayır, Kâ'b b. Eşref'e gidelim." dedi. Allah Teâlâ kitabında, yahudî ileri gelenlerinden olan bu Kâ'b'dan "Tâğût" diye bahsetmiştir.
Yahudi, illâ Muhammed'e gideceğiz diye ayak direyince mü- nafik istemeye istemeye razı oldu ve Hz. Peygamber'e gelerek davalarını anlattılar. Rasûlullah (s.a.v) yahudi lehine hükmetti. O'nun yanından çıkınca münafık yahudiyi yakaladı ve:
"-Bunun hükmüne râzı değilim, Ebû Bekir'e gidelim" dedi. Ona gittiler, o da yahudi lehine hüküm verdi. Münafik Ebû Be- kir'in hükmüne de razı olmayıp:
"-Gel, bir de Ömer b. Hattâb'a gidelim" dedi. İkisi birlikte Hz. Ömer'e geldiler. Yahudi:
"-Ey Ömer, ben ve bu adam Muhammed'e davamızı götür- dük, Muhammed benim lehime, bunun aleyhine hükmetti, bu adam O'nun hükmüne râzı olmadı, davamızı sana getirmek iste- di ve yakamı bırakmadı. İşte ben de onunla birlikte sana gelmis bulunmaktayım" dedi.
"-öyle mi oldu?" diye sordu. Onun, evet, cevabı üzerine:
"-Biraz bekleyin" deyip evine girdi, kılıcını kuşanıp çıktı ve
kılıcıyla vurup münafığın kellesini uçurdu. Sonra da: "-Allah'ın ve Rasûlü'nün hükmüne râzı olmayan kimse hakkında işte ben böyle hüküm veririm" dedi.
Yahudi büyük bir korkuyla kaçıp gitti. Bu hâdise üzerine:
"Sana indirilene ve Sen'den önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, Tâğut'un önünde muhakeme olmak istiyor- lar. Hâlbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor... Hayır Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda Sen'i hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbi sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikç iman etmiş olmazlar." (en-Nisâ, 60-65) âyet-i kerimeleri nâzil oldu
Cebrâîl (a.s) gelerek:
"-Ömer, hak ile bâtılı birbirinden ayırdı" buyurdu.
Bundan sonra Hz. Ömer (r.a), Fârûk diye isimlendirildi. (V
Şamil Tayyar, Hanefi Avcı'nın kitaptaki iddialarıyla ilgili ‘delili olup olmadığı' şeklindeki Radikal Gazetesi muhabirinin sorduğu so- ruya verdiği cevapla dalga geçti. Avcı'nın muhabire verdiği, ‘deli- lim yok ben delillerin olduğu yeri işaret ediyorum' cevabını okuyan Şamil Tayyar, Avcı'nın Emniyet İstihbarat Dairesi'nin aranması ha- linde delil bulunacağını söylediğini, bunun saçma olduğunu söyledi. Tayyar, "O zaman ben de diyorum ki Avcı'nın Müdür olduğu Eski- şehir Emniyet Müdürlüğü'nde yasa dışı dinleme cihazları var, gidin basın" dedi. Tayyar, böyle bir mantığın saçma olduğunu, Avcı'nın kafasında önce bir suçlu oluşturduğunu sonra onun altını doldur- maya çalıştığını ve İstihbarat Dairesi'nin basılmasıyla delil bulmayı unduğunu söyledi. Operasyon Cemaat 2010. sy.349.
H₂ z. Osman (r.a), Halîfe olduktan sonraki ilk hutbe- sinde şöyle demiştir:
"Siz, her an değişmekte olan bir yurttasınız ve hayatınızın bundan sonraki kısmını yaşamaktasınız. Öyleyse henüz başınıza gelmeden, gücünüz yettiğince ve en güzel şekilde ölüme hazırlanın! Ömrünüzü en hayırlı amellerle değerlendirin! Şunu bilin ki bu imkân sizlere lûtfedilmiştir. Unutmayın, eceliniz sabah ya da akşam hiç beklemediğiniz bir anda size gelebilir. Bu dünya aldatıcıdır. Nitekim Allah Teâlâ:
<> (Lokman, 33) buyurmaktadır..." (Taberî, Tarih, IV, 243) Hz. Osman dan 111 Hatıra Murat Kaya Erkam Yayınları
BİZ DÜNYADAN GİDER OLDUK Kalanlara selâm olsun. Bizim için hayır duâ, Kılanlara selâm olsun. Ecel büke belimizi, Söyletmeye dilimizi. Hasta iken halimizi, Soranlara selâm olsun. Tenim ortaya açıla, Yakasız gömlek biçile. Bizi bir âsân vechile Yuyanlara selâm olsun. Salâ verile kastımıza, Gider olduk dostumuza. Namaz için üstümüze, Duranlara selâm olsun. Derviş Yunus söyler sözü, Yaş dolmuştur iki gözü. Bilmiyen ne bilsin bizi, Bilenlere selâm olsun,
Kafir dahi olsa, mazlumun duasından sakınınız. Zira mazlumun duası ile Aziz ve Celil olan Allah arasında perde yoktur. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 173 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Hiyanetten sakınınız. Zira o, çok kötü bir haslettir. Zulümden de sakınınız. Zira o, kıyamet gününde zulümattır (karanlıklardır) Cimrilikten de sakınınız. Zira, sizden evvelkileri helak eden ancak cimrilik olmuştur. Bu sebeble onlar kanlarını döktüler ve akrabalık bağlarını kestiler. Ravi: Hz. Hirmas İbni Ziyad (r.a.) Sayfa: 173 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
En kuvvetliniz, gadab halinde öfkesini yenen, en haliminiz de intikam alacak vaziyette iken almayanınızdır. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 71 / No: 15 Ramuz El-Ehadis
<<-Senin Hz. İsa ile bir benzerliğin var. Yahudiler ona kızdılar ve annesi Hz. Meryem'e yalan ve iftiralar atıp bub- tanda bulunacak kadar aşırıya gittiler. Hristiyanlar da onu sevdiler ve bu hususta o kadar aşırı gittiler ki Hz. İsa'yı ol- madığı bir makâma çıkartmak istediler.>>
Dikkat edin! Benim yüzümden iki nevi insan helâk olur: 1) Beni aşırı sevip ifrata kaçan, bende bulunmayan şeylerle beni medhedip övmeye çalışan insanlar,
2) Bana buğzeden insanlar. Bana karşı beslediği kin ve kızgınlık onları hakkımda yalan ve iftiralar uydurup büh- tanda bulunmaya sevkeder.
Dikkat edin! Ben bir peygamber değilim, bana vahiy de gelmiyor! Ancak ben Allah'ın Kitâb'ı ve Peygamber Efendimiz'in Sünnet'i ile gücüm yettiğince amel etmeye çalışıyorum. Allah'a itaat ve ibadet hususunda size ne em- redersem hoşunuza gitse de gitmese de buna itaat etmek, üzerinize vazifedir." (Ahmed bin Hanbel, Müsned, I, 160)
YANITLASİL
yuksel8 Ağustos 2023 01:50 Hz. Ali 'den 111 Hatıra Murat Kaya Erkam Yayınları
-Evet!» dedim. Hemen elini uzattı, bir avuç toprak alıp bana verdi. O an gözlerimin yaşını tutamadım" dedi. 102
Hz. Hüseyin şöyle anlatır:
"Babam Sıffin'e giderken Kerbelâ'ya uğramıştı. Ben de ya- nunda idim. Durdu. «> de- nilince:
-Onların hayvanlarından aşağı indirilecekleri yer, işte bu- rasıdır. Kanlarının döküleceği yer işte burasıdır!>> dedi. Kendisi- ne bunun ne demek olduğu sorulunca:
-Muhammed hanedanının yükleri, ağırlıkları işte burada indirilecek!» dedi."103 | 102. Ahmed, 1, 85; İbn-i Asâkir, IV, 328; Zehebîi, Siyer, III, 193; Heysemi, IX, 187. 103. Dineveri, Kitâbu'l-ahbâr, s. 251-253; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, IV, 328-
11 Eylül saldırısını kimin hangi niyetle ve nasıl yaptığı sorusu, tüm resmi hedef ve açıklamalara rağmen hâlâ cevabını arıyor. Bu saldırı, ABD'nin küreselliğine karşı bir atak mıdır, yoksa tersine ABD'yi gerçek bir küresel güç kılmaya zorlayacak asıl sahaya, Asya ve Ortadoğu'ya yönelmesini sağlayacak tetikleyici bir eylem midir? Akla gelen soru ve şüpheler çok fazla. Dünya siyasi tarihinde yeniden yeni bir dünya düzeninin miladı olabilecek bu olayın perde gerisi daha çok konuşulacağa benzer. Kim yaptı, neden yaptı, nasıl yaptı ve niçin yaptı? Bu soruların cevaplarını bulmak zaman alacak. Gazeteci-yazar Mutlu Çölgeçen bu süreci dikkate alarak bir serinin ilk kitabı olacak bu eserde olayın öncesi ve sonrasındaki şüpheleri gözler önüne sermeye çalışıyor. Amerikalı Senatör Hiram Johnson'ın ünlü deyişi ile: "Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir..."
ABD 2004 yılı Başkan adayı LaRouche, 24 Temmuz 2001 günü, yani 11 Eylül'den tam 48 gün önce, BM'de ve Washington'da 250 kişi önünde verdiği video- konferansta, söylediği sözlerle sanki 11 Eylül'ün habercisiydi. ABD'nin malî kriz içinde bulunduğunu ve ülkenin Başkan Jim Carter'dan bu yana kötü yönetildiğini ileri süren LaRouche, konuşmasını şöyle sürdürüyordu: "Sistemimiz iflas etmiş durumda. Ulaşım, enerji, eğitim, sağlık sistemlerimizin tamamı, altyapı ve sanayimiz çöküş halinde. Halkın % 80'ini dar gelirliler oluşturuyor ve bunların durumu 1977'dekinden çok daha kötü. IMF ve balihazır politikalar devam ettiği, Wall Street ve Federal Rezerv sistemi mevcut hakimiyetini sürdürdüğü sürece, ABD'de kimse kendisi için bir tırmanma beklemesin. Bö giderse, belki Bush bile, başkanlık süresini tamam- layamadan çekilmek zorunda kalabilir. Çöküş, kendini birden bissettirmez; kötü politikalar devam eder ve kriz aniden gelir. Şüphe Sorular ve Senaryolar Mutlu Golgecen Kim Savaş'ın ilk kurban i gerçekler dır.
Anlamı: "Allah'ım! Senden istenen şeylerin hayırlısını, duanın hayırlısını, kurtuluşun hayırlısını, işlerin hayırlısını, sevabın ha- yırlısını, hayatın hayırlısını, ölümün hayırlısını istiyorum. Beni dinimde sabit kıl, mizanda sevaplarımın ağır gelmesini nasip eyle, imanımı gerçek eyle, derecelerimi yükselt, namazımı kabul eyle, günahımı bağışla. (Allah'ım!) Senden cennette yüksek dere- celer istiyorum. Allah'ım! Senden benim için hayırları açmanı, işlerimin hayırla sonuçlanmasını, önceki, açığı ve gizlisi ile her türlü hayırı, cennette yüksek dereceler istiyorum. (Allah'ım!) Duamı kabul eyle. Allah'ım! Senden gelecekte olacak şeylerin hayırlı olanlarını, yaptıklarımın hayırlısını, gizli şeylerin hayırlı-
YANITLASİL
yuksel10 Ağustos 2023 00:39 BÜYÜK ZIRHLI VE SIRLI DUALAR
sını, açık olan şeylerin hayırlısını ve cennette yüksek dereceler is- tiyorum. (Allah'ım!) Duamı kabul eyle. Allah'ım! Senden şanımı yükseltmeni, günahlarımı silmeni, işlerimi ıslah etmeni, kalbimi temizlemeni, tenasül uzvumu korumanı, kalbimi nurlandırmanı, günahımı bağışlamanı ve cennette yüksek dereceler istiyorum. (Allah'ım!) Duamı kabul eyle. Allah'ım! Senden nefsim, kula- ğım, gözüm, ruhum, yaratılışım ve ahlâkım, ailem, hayatım ve ölümüm ve işlerim hakkında benden razı ol, hayır ve hasenatımı kabul eyle ve cennette yüksek dereceler istiyorum. (Allah'ım!) Duamı kabul eyle." (Hâkim, De'avât, No:1911)
İmanla ölmek için bu duayı akşam sabah okumak icab eder. Çün- kü insanın en büyük saadeti imanla ölmektir. En büyük devlet iman devletidir. Para dünyada İnsanın sermayesi olduğu gibi, iman da ahi- retimizin sermayesidir.
Hele İnsanın son nefesi çok mühimdir. Kelime-i Şehadet ile öl- mek, imanı muhafaza ederek emaneti sağlam olarak Hakk'a teslim etmek, ne büyük bir mürüvvet ve ne mutlu bir devlettir. En büyük sermaye imandır. İşte bu duayı devamlı okuyan insan, Allah'ın emri ile imanla çene kapatacaktır. Allah cümlemize iman nasip eylesin, âmin.
YANITLASİL
yuksel10 Ağustos 2023 00:41 Büyük Zırhlı Ve Sırlı Dualar Mustaga Iloglu sy. 713,714.
küçüklü büyüklü binlerce operasyon, on binlerce aktör... Kökleri Nizamülmülk'e dayanan, yüzyıllar içinde sızmalar sonucu kabuk değiştiren, sonunda dalları Ergenekon'u sarmalayan yapının tarihi: Çelik Çekirdek.
*Selimiye Kışlası asırlarca hangi ekibin merkezi olarak kullanıldı? *Mason Locaları ile Ergenekon Operasyonu arasındaki ilişki ne? *Enver Paşa hükümetini darbe ile indirme teklifini Atatürk'e kimler götürdü? *Türkiye'yi Osmanlı'dan koparan, Cumhuriyet'in ilanı mı Lozan'ın imzalanması mı? *Cumhuriyet'i Osmanlı Derin Devleti mi kurdu?
*İsmet İnönü, Mustafa Kemal'i nasil tasfiye etti? *Adnan Menderes'in kendisini idama sürükleyen ilk iki hamlesi neydi? *Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar'ı hangi general ikna etti?
*İstihbarat Dairesi, AK Parti hakkındaki kapatma davasına nasıl delil üretti? *Hanefi Avcı'nın 13 yıl önceki olay açıklamaları aldatmaca mıydı? Susurluk'u perdelemeye mi çalıştı? Aslında 0, bilinenin aksine Mehmet Ağar'ın adamı mı? *Captagon Operasyonu Kilim'de tutuklanan Abdülkadir Ekicioğlu, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Aslan'ı yakan Habib Kanat'la Hanefi Avcı arasında nasıl bir ilişki olduğunu öne sürdü?
*Hanefi Avcı, AK Parti Operasyonu'nda nasıl bir rol üstlendi? Eski İstihbarat Daire Başkanı Hüseyin Namal'la Eskişehir'de neden buluştu? İstanbul'da hangi MİT görevlisido neler görüştü? Adlarına telefon aldığı öğrenciler kim?
4.1.1. Huseyin Mûcib el-Misrî': Mu'cemu'd-devleti'l-usmaniyye (A) (Kahire: ed-Dâru's-sekâfiyye li'n-neşr) Mısır'ın ünlü Türkologlarından karşılaştırmalı edebiyatın ustası Huseyin Mûcib el-Misrî'nin hazırladığı Mu'cemu'd-devlet Osmaniyye bu alanda ilk olarak yazılmış sözlüklerdendir. Sözlük
mukaddime (giriş) ve sözlük bölümünden oluşur. Sözlük bölümü ise
genel sözlük ve Osmanlı hanedan üyelerine ayrılan bölüm olmak
üzere iki kısımdan oluşur.
Müellifmukaddimede Osmanlı Türklerinin İslam tarihi üzerindeki açıkça etkisini ortaya koyar. Onların topraklarını genişleterek farklı ırk, din ve dillerdeki toplulukları hakimiyetleri altına aldıklarına ve gerçek manadaOsmanlı Devleti'nin bir İslam Devleti olduğuna dikkat çeker (el-Misri, 1425/2004, 5).
Burada Osmanlı hanedanından sultanların İslam'a bağlılıklan örneklerle detaylı bir şekilde anlatılır. Örneğin Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'in, şemaili itibariyle Raşit Halifelerden Hz. Ömer'e benzediği; cömertliği misafirperverliği ile Hz. ve Peygamber'in anlattığı Müslüman profiline uygun olduğu belirtilir (el- Misri, 1425/2004, 5-6). Yine Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim kendisine hakimul-haremeyn (iki haremin yöneticisi) denmesine itiraz ederek hadimu'l-haremeyn (iki haremin hizmetçisi) olduğunu ifade etmiştir. Yine Yavuz Şeyhülislam Kemal Paşazâde'nin atının çamur sıçrattığı kaftanın çamuru ile kalmasına şu sözleriyle din adamına saygısını ortaya koymuştur: Durun, dedi. Temizlemeyin! Bana yeni bir kaftan getirin, üzerimi değişeyim. Bu çamurlu kaftanımı da öldüğümde sandukamın üzerine örtsünler. Çünkü, ülemanın atının ayağından sıçrayan bu çamurlar mübarek olup hürmet ve tazime layıktır (el-Misri, 1425/2004, 6). Yine Yavuz'unMısır'ın fethi ile birlikte Misir dönüşü diğer kutsal emanetlerle
birlikte
Türk Edebiyatı alanında doktora yapan ilk Arap müellifi olarak tanınan Hüseyin Mucib el-Misri, Türkçe, Farsça ve Urducada eserler veren, bu dillerdeki edebi eserleri karşılaştırmalı olarak ele alıp inceleyen önemli bir edebiyat araştırmacısıdır Doktora öğrenimi için geldiği İstanbul'dan, sağlık sorunları nedeniyle çalışmasın tamamlayamadan ayrılmak zorunda kalan Hüseyin Mucib'e, 1996'da Marmara Üniversitesi tarafından Fahri Doktora unvanı verilmiş, daha sonra da Türkive Cumhuriyeti Devlet Ödülü'ne lâyık görülmüştür. Yetmişe yakın eser telif etmiştir (İslamoğlu, Abdulmecit, 2010, 2 (9), 146-147. Ayrıca bk. Ishakoğlu, 2008, 5-22 3.Uluslararası Sozlukbilimi Sempozyomu Bildiri Kitabı sy. 902.
4974- Kim Allah'in gazabını mucip olan hususlarla insanları hoşnut ederse, Allah daima onu onlara muhtaç kılar. Bir kimse de nası gücendirmek pahasına Allah'ı hoşnut ederse insanların kötülüklerine karşı, Allah ona kâfi gelir.
4975- Bir kimse halkı nazar-ı itibara almadan Allah'ı hoşnut ederse, Allah ona kâfi gelir. Allah'ı gücendirerek mahlukatı hoşnut ederse, Allah o mahlukatı kendisine musallat eder.
4976- Kim bidat sahibini korkutursa, Allah onun kalbini emniyet ve iman ile doldurur. Kim bidat sahibini men ederse, Allah onu kıyametin çirkin manzarasından emin kılar. Kim bidat sahibini terslerse, Allah onun cennette bir derecesini yükseltir. Kim de onunla karşılaştığı zaman güler yüz gösterip yumuşak davranırsa, Muhammed'e indirileni istihfaf etmiş (hafife almış) olur. (Bidat sahibine Allah için buğzetmek vaciptir.)
٤٩٧٧ - مَنْ أُريدَ مَالَهُ بِغَيْر حَقَّ فَقَاتَلَ فَقُتِلَ فَهُوَ شَهِيدٌ رعب د ن ق ت صحيح عن ابن عمرو حم ٥ عن ابي هريرة
4977- Kimin malı elinden alınmak istenip de bu uğurda karşı tarafla çarpışırken öldürülürse o şehittir. ٤٩٧٨ - مَنْ اِزْدَادَ عِلْمًا وَلَمْ يَرْدَدْ فِى الدُّنْيَا زُهْدًا لَمْ يَرْدَدْ مِنَ اللَّهِ إِلَّا
بُعْدًا الديلمي عن على)
4978- Kim dünyada ilmini artırıp da zühdünü artırmazsa
Allah'tan daha da uzaklaşır.
-1151- Ramuz ul Ehadis Hadis Ansiklopedisi Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi 2.cilt.sy.1151.
sir, émail transparent recouvrant la faïnence, les poteries; couverte, f § enduit vitrifiable appliqué sur certaines poteries pour les imperméabiliser; glaçure, f § amalgame d'étain, qui sert à l'étamage des glaces; tain, m/-li cam: vitre dépoli / -lı sürahi: carafe en verre dépoli/⚫, boya süs çatlağı: craquelure, f/ (süs olsun diye) ya da cilâ çatlağı yapmak: v. tr. craqueler.
sir, (rri): secret, m; confidence, f; arcane, m; relig. mystère m / meslek -ri: secret professionnel; arcane, m/ politikanın sırları: les arcanes de la politique / • kâtibi: secrétaire intime / bşi. (bk. den) etmek: faire un secret de qch.; faire (un) mystère de qch.; mettre du mystère à qch. / bk. nin -rını bilmek: avoir le secret de qn / sanat sırrı: secret de l'art / devlet sırrı: secret d'Etat / banka -ları: secrets des banques / imalat -ri: secret de fabrication / ⚫ verme: confidence, f /bk. ye⚫ vermek: faire une confidence à qn; confier un secret à qn; confier quelque chose à qn; dire qch. à qn sous le secret, à grand secret/ sana son bir ⚫ vereceğim: je vais te faire une dernière confidence / bşi. ⚫ olarak söylemek: dire qch. en confidence / bir sırrı saklamak: garder, entretenir un secret / bir
sırrı açığa vermek: trahir, divulguer un secret / sırra kadem basmak: fam. disparaître comme par enchantement / sıra kadem basmıştı: il s'était volatilisé / bukadar edecek ne var?: pourquoi faire tant de mystère? / bunda edecek bir şey yok: on n'en fait pas mystère /⚫ küpü olmak; ser verip ⚫ vermemek: être tout cousu de mystères / (o bir) küpüdür: ce qu'on lui dit, tombe dans un puits / bir -ra vakıf olmak; bir -rı çözmek: percer un mystère, un secret / bir -rı biliyor olmak; bir -ra vakıf olmak: être dans le secret; être dans du secret / yılanlarla birlikte yaşamakla yetinemiyor, onların -rina vakıf olmak (-larını çözmek) istiyor: elle ne peut se contenter de vivre avec des serpents, elle veut percer leur mystère / kızı ile Sedat arasında tehlikeli bir ilişkinin mevcut olduğuna inandığımı kendisine verdim: je lui fis confidence que je me croyais sûre qu'il existait entre sa fille et Sedat une liaison dangereuse personelin tümü sırdan haberdar edildi: l'ensemble du personnel a été mis dans la confidence.
203 Sayılı günlerde (eyyam-i teşrikte) Al ah'ı anın. (Telbiye ve tekbir getirin). Kim ik ün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dön mek isterse, üzerine günah yoktur. Kim geri kalır- a, o zaman da kötülükten sakınan için günah yok ur. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun hu uruna toplanacaksınız.
(Bu âyetler Ahnes b. Şurayk hakkında indi. Güzel konuşan ve endamlı bir kimse olan Ahnes, mü afik idi. Resûlullah'ın yanına gelir, güzel sözlerle müslümanlık taslardı. Halbuki içi fenalık dolu idi Bütün işi gücü müslümanlara zarar vermekti. İşte yette böyle güzel konuşan, güzel davranan kimse ere hemen kanmamak, iyice emin olmadan kimseye güvenmemek gerektiği anlatılmıştır.)
204 İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya - hayatı hakkında söyledikleri hoşuna gider. Hatta böyleleri, söylediklerinin kalbden geldiğine (sami- mi olduğuna) Allah'ı şâhit tutar. Halbuki o, ha- sımların en yamanıdır.
205 O, dönüp gitti mi (senden ayrılıp bir iş başına geçti mi) insanlar arasında bozgunculuk etmek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için yeryüzünde koşar. Allah bozgunculuğu sevmez.
206 O gibilere «Allah'tan kork!»» denilin- - ce işlediği günahlar sebebiyle benlik ve gurur ken- disini yakalar (da daha çok günah işler). Ceza ve azap olarak ona cehennem yetişir. Ne kötü yatak- tir o! Kur'an - i Kerim Türkçe Açıklamalı Tercümesi sy. 31.
2322- Tesbih (namazdayken görülen bir hatayı bertaraf etmek sureti ile ikaz etmek) ise kadınlara mahsustur. için sübhânellâh demek) erkeklere, tasfik (ellerini birbirine vurmak
الرَّاكِيَاتُ الْمُبَارَكَاتُ الطَّاهِرَاتُ ِللَّهِ (طب عن السيد الحسين)
2317- "Ettehiyyötü lillahi ves salevátü vet toyyibótű (sooder ve rohmet sahibi) tahiyyat, zekiyyat (ziyade ve temizlik sahibi) mubare táhirát," bunların hepsi Allah'a layıktır.
٢٣١٨ - اَلتَّدْبِيرُ نِصْفُ الْعَيْشِ وَالتَّوَدِّدُ نِصْفُ الْعَقْلِ وَالْهَمَّ نِصْفُ الْهَرَمِ وَقِلَّةُ الْعِيَالِ اَحَدُ الْيَسَارَيْنِ (القضاعي عن على الديلمي عن انس)
2318- Tedbir maişetin yarısıdır. İnsanlarla dostluk aklın yarısıdır, üzüntü ihtiyarlığın (vücud çöküşünün) yarısıdır. Az çocuklu olmak iki kolaydan biridir
HARF: Dildeki seslerin karşılığı yazı ve çiz- gi türü sembollere denir. Kelimenin aslı Arapça olup "taraf, uç, yan; zirve, tepe; keli- me, kelâm" anlamlarına gelir. Çokluğu hu- rif ve ahruf tur. Alfabeyi meydana getiren
seslerin her birine ait yazı türü işarete, belir- leyici olması itibariyle harf adı verilmiştir.
Dillerde çokluk harflerle sesler arasında bir karşılık olmayabilir. Birkaç harf bir sesi karşılayabilir. Fransızcadaki Rousseau'da Ruso okunduğu gibi; "ou", u"; "eau" da "o" olmuştur. Arapçada da çokluk vavından son- ra yazılan elif okunmaz.
Tek şeklin tek sesi göstermesi aşamalı ol- muştur. Önceleri, ağaca çentik atma gibi bir yol bulunmuş, sonra eşyanın resmi çizilmiş, bu resimler hem sesi, hem kavramı karşıla- mış; ancak, karışıklık meydana gelince, Çin- liler ve Japonlarda olduğu gibi, her hece için bir resim kullanılmış, zaman içinde de tek harfe ulaşılmıştır.
Alfabe harflerini Batı Samîlerinden Ken- 'anîlerin milâttan önce 1700'de icat ettiği kabul edilir. Bu sistem göç yoluyla güneyde Main-Sebe, Himyer ve Habeş; kuzeyde Ku- zey Samî alfabe yazılarının temellerini teşkil etmiştir. Şimdiki alfabe sisteminin esası olan Fenike alfabesi de Kuzey Sami Alfabesinden doğmuştur. Fenike alfabesi, Aramî ve Yu- nan alfabelerinin kaynağıdır. Kullanmakta olduğumuz Latin alfabesi de Yunan alfabe- sinden alınmadır.
ETÖ kumpasıyla akıl hastanesine yatırılan gazeteci Yüce Katircioğlu, Ankara Bilgi Locası'nda 14, dereceye kadar yükselmiş bir masondu. Örgüte ilişkin birçok gizli bilgiye vakıf olduğu locanın İsrail devleti namına çalıştığımı anladıktan sonra masonlarla mücadele etmeye karar verdi. 21 Kasım 1997'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Suç duyurusu sümenaltı edilen Katırcıoğlu, sonraki yıllarda, özellikle yargıdaki mason biraderlerin kimler olduğunu yazdığı yazılarla ifşa etti. Yazıda hedef gösterilen kişilerin açtığı dava sonrası FETÖ'cü hakim ve doktorlar, Katırcıoğlu hakkında 'akıl sağlığı yerinde değildir' belgesi düzenledi. Ancak rapor hemen tatbik edilmedi. Katırcıoğlu, sonraki yıllarda bilhassa TSK içerisindeki masonlara dikkat çekip Mart 2015'te Ankara Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne suç duyurusunda bulundu. Hakkındaki deli raporu 2018'de raftan indirilen Katırcıoğlu, Eskişehir Şehir Hastanesi'ndeki Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Birimi'ne (YGAP) kapatıldı. Önemli bilgilere sahip Katırcıoğlu'nun hayatından endişe ediliyor.
Kıyamet alâmetlerinden biri de; köle ve câriyelerin artmasıdır ki bu, küfrün kemâle vardığında geri dönüşe ve düşüşe geçeceğine delâlet eden ve dinin hâkimi- yetini ve Müslümanların gâlibiyetini gösteren bir delildir. Duyurur.
ilah yoktu ug
Kıyâmet alâmetlerinden diğer bâzısı da; ganîmetin devlet olması, zekâtın borç olması, emânetin de ganîmet olmasıdır, yâni zenginlerin ve rütbe sahiplerinin ganîmet mallarını elden ele dolaştırıp onları hak edenlerine vermemeleri, zekat vermenin borç ödemek gibi zor gelmesi ve insanların bıraktığı emânetlerin ganimet gibi yerli-yersiz kullanılmasıdır ki, fetvâ, kaza, imâret, vizâret (müftülük, kadılık, vâlilik, bakanlık) ve diğer vazîfeler hep emânet sayılır. İşte zamânımızda gördüğün gibi bu vazîfeler ehli olmayanlara verildiği zaman kıyâmeti bekle! Ruhu'l Furkan Tefsiri Hazret-u Mevlana eş - şeyh Mahmud en-Nakksibendi el - Müceddidi el - Halidi el-Ufi Kuddise Sirruhu Ahisla Yayinevi cilt. 15.sy.228.
Nifak hareketlerinin ortaya çıkışı, müslü- manların organize bir topluluk ve siyasî bir güç olarak belirmeye başladığı Medine devrine tesa- düf eder. Bu devirde, İslâm'ın yayılışına engel olmak isteyen hizipler arasında müşrikler, yahu- diler ve hıristiyanlar yanında belki de en mühimlerinden biri münafıklardır. Çünkü diğer hizipler düşmanlıkta açık davrandıkları ve İslâm toplumunun dışında oldukları halde münafıklar, müslümanlr'ın arasında görünüşte mü'min tavrı sergilemişler ama, gizlice grup oluşturarak İslâm'ın gelişmesini engellemeye çalışmışlardır. Dolayısıyla bunlarla mücadelenin daha zor olduğu açıktır. Nitekim, Kur'ân âyetleri ile hadislerin konuya bakışı ve asr-1 saadette münafıkların meydana getirdiği nifak hare- ketleri bu tesbiti doğrular mahiyettedir..
Hz. Peygamber, münâfıklara karşı uyguladığı eşsiz siyasetle, önce dış desteklerini kurutarak münafıkları yalnızlığa itmiş, ashâb arasında sağladığı İslâm kardeşliği, tevhid ve birlik şuuru ile iç huzur ve güvenliği sağlamıştır. Böylece Hz. Peygamber'in vefâtına doğru nifak hare- ketleri, müessiriyetini tamamen kaybetmiştir. Hz. Peygamber Devrinde Nifak Hareketleri
NASIL Kİ KUR'ÂN-I KERİM'E DOKUNABİLMEK İÇİN ZAHİREN ABDESTLİ OLMAK GEREKLİYSE, ONUN LÂHÛTÎ İKLİMİNE GİREBİLMEK İÇİN DE, BÂTINEN KALP TEMİZLİĞİNE DİKKAT EDİLMELİDİR. AKSİ HÅLDE GÜNAH KİRLERİYLE KARARMIŞ BİR KALP İLE KUR'ÂN-I KERİM'İN DERÛNÎ MANZARALARI SEYREDİLEMEZ.
BU SEBEPLEDİR Kİ HAZRET-İ OSMAN ŞÖYLE BUYURMUŞTUR:
ECDÂDIMIZ OSMANLI, KUR'ÂN'A CÂN U GÖNÜLDEN RAM OLUP ONU BAŞ TÁCI ETTİĞİ MÜDDETÇE, İZZET VE ŞEREFLE ÂLEME NIZAM VERDİ. BUNA MUKABIL, LÂLE DEVRİ VE TANZİMATTA OLDUĞU GİBİ O RUHANİYETTEN UZAKLAŞARAK TEN PLANINA, YANİ NEFSÂNİYETE DÖNÜLDÜKÇE, İLAHİ RAHMET VE NUSRET DE ÜZERLERİNDEN KALKMAYA BAŞLADI.
CENÂB-I HAKK'IN ŞU ÎKAZI NE KADAR İBRETLİDİR:
"ANDOLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HALA AKILLANMAYACAK MISINIZ?!" (EL-ENBIYA, 10)
sadece Allah c. c. in bildiği sirlar, Sadece Allah ile peygamberlerin bildiği sırlar, Sadece devletin bildiği sırlar. Asr Suresi sırlara yemin olsun ki. Anlaşılabilir mi?!
"Bir gün ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir. Ey insan, işte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir."
(Kaaf sûresi, âyet:19)
Bu sözlerinden sonra da şunları söyledi: "Elbiselerim olan şu iki elbisemi yıkayın ve beni onlarla birlikte defnedin. Çünkü yaşayanlar yeni el- biselere muhtaç değildir."
RİSALE-İ NUR'DAN Ehl-i dalâletin çoğu ceza almadan, ehl-i hidayetin de çoğu mükâfat görmeden buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir mahkeme-i kübraya, bir saadet-i uzmaya bırakılıyor.
SÖZLÜK
ehl-i dalâlet: dinden ayrılanlar, sapkınlar. ehl-i hidâyet: iman ve İslâm yolunda olanlar. mükâfat: ödül. saadet-i uzma: büyük
düşen zengin, 2. Zillete düşen yüce kişi 3. Cahillerin oyuncağı hâline gelen bilge.
. Barış, savaşın yokluğu anlamı- na gelmez; o bir erdem, bir ruh hali, bir iyilik, itimat ve adalet duygusudur. (Baruch Spinoza) Gücün yettiği kadar herkese iyilik et. Hiç şüphe etme, sana bundan ancak iyilik gelir. (Kutadgu Bilig)
UK DUAMIZ
İDARE SANATI
• Şerefli bir makama yükselmek zordur, oradan düşmek ise pek kolaydır. Tıpkı ağır bir taş gibi; kaldırması ne kadar zorsa, indir- mesi o kadar kolaydır.
Eflatun şöyle demiş: Bir yöne- tici, tam anlamıyla muktedir olunca fıtratında iyilik ve kötü lükten hangisi varsa emri altın- dakileri ona yönlendirir.
Eflatun, "Gönlüm yalnız şu üç şeyden incinmiştir" der: 1. Fakir
Yavuz Sultan Selim, Piri Mehmed Paşa ile sohbet ederken, soh- betle ilgisiz bir sual sordu:
"Allah'ın izni ile büyük fetihler yaptık. Hâdimü'l-Haremeyni'ş- Şerifeyn a unvanına kavuştuk. Allah bize her zaman ve her mekânda zafer lütfetti. Hazinelerimiz tepeleme altın ile doldu. Buna rağmen bu devlet yıkılır mı?"
Piri Paşa şöyle cevap verdi:
"Hünkârım! Bu sendeki hal, sendeki ruh, sendeki kararlılık, sebat ve faziler sürdükçe bir şey olma ihtimali yoktur. Velâkin to- runlarınızın zamanında Rabbin ihsân ettiği mükâfatların, nimetle- rin şükrü eda edilmez, emanetlere sahip olunmaz ve hak tevzi edilmez
ise, yıkılır!"
"Nasıl?" diye tekrar sordu Yavuz Padişah.
"En çok şu üç şeyden endişe ederim" diye cevap verdi Piri
Ve devletleri yıkan sırrı tek tek saymaya başladı: "Bir: Sadrazamlık makamı, liyakate göre değil de, menfaat ka şılığı olarak cahil ve ahmakların eline geçerse...
“İki: Dünya malı, kalpleri işgal eder, rüşvet kapısı açılır, altı her kapıyı açar ve bu yüzden makamlar ehliyetsizlere verilirse...
"Üç: Devlet adamları, hanımlarının tesirine girer ve onların arzularına göre devleti yönetmeye başlarlarsa, bu devlet yavaş yavaş inkıraza (yıkılmaya) yüz tutar.'
Piri Paşa'nın bu sözleri karşısında Yavuz bir süre suskun kaldı. Derin derin düşündü. Sonra tasalı tasalı vezirinin yü-
züne baktı:
"Rabbim bizleri böyle bir akıbete dûçâr olmaktan korusun!
Haram vemeven ordu
diye duâ etti. Yavuz Sultan selim ve Kutsal Emanetler Yavuz Bahadiroglu sy. 217,218.
Tarihi bozmak için yapılanları bir zamanlar üniversitele- rimizde okutulan, Dr. İlter Turan'ın kaleme aldığı bir kitaptan aktarayım:
1. Türk Devleti, kanunlarla islahat yapmak yerine, din esaslarına dayanmayan Batı devletleri kanunlarını doğrudan kabul ederek, dinin siyasî hayat üzerindeki etkisini bertaraf etme yoluna gitti. Bu suretle siyasî hayat üzerinde büyük nüfuz sahibi olan din âlimleri [ulema] sınıfının da otorite kay- nağını ortadan kaldırdı. Kanunların halk tarafından benim- senmesi için, bu kanunların şu veya bu ülkeden aktarıldığı
2. Milli devlet, tekkeleri kapatarak ve tarikat faaliye yasaklayarak, bölücü ve devlet otoritesini zayıflatio nitelikle rini asgariye indirmeye çalıştı.
3. Memlekette kullanılan kıyafetlerin, Batı memleketle rinde kullanılanlardan ayrı oluşu, Batılılaşma çabasında olan bir toplumun bu yolu benimsemesine psikolojik bir engel te- kil ediyordu. Ayrıca Batı âdetlerini benimsemiş aydınların Av- rupalı kıyafetlerle gezmeleri yanında geleneksel kostümlerin kullanılışı, zaten mevcut olan halk ayırımını kuvvetlendind ve görülebilir şekle sokacak nitelikteydi.
Millî devlet, sosyal ayırımları görünebilir ve sembolik şe kilde ifade eden kıyafetlerin giyilmesini yasaklayarak yerle rine herkesçe giyilebilecek kıyafetlerin giyilmesini sağlamaya çalışarak, bu ayırımların zayıflamasına çalışmıştır.
4. Millî devrimin bir amacı, Türkiye'yi Asya ve Arap kül- türünden çıkararak Batı kültürüne mal etmekti. Sosyal ve si- yasî hayatın her yönüne nüfuz etmiş olan dini bu yerinden çıkararak birey [fert] ile Tanrı arasında bir olay yapmak, Arap kültüründen çıkmanın başlangıcını teşkil ediyordu. Bunu ger- çekleştirmek, dinin toplumsal kurumlarını ve görüntülerinin bir kısmını ortadan kaldırmakla mümkün olabilirdi. Devrim- lerin izlediği yol da bu oldu. Ancak din gibi, hislere hitap eden bir kurumun zayıflaması, bir "his boşluğu" meydana getiri- yordu. Bu boşluğu doldurmak veya diğer bir deyimle "birey sel" hislerin toplumsal hareketler şeklinde ifade edilmesini
Vatan hainlerini putlastirdilar kahramanlastirdilar Mustafa Kemal ve İnönü İslam dini oldurulecek Yahudiler ve masonlar Biz Turkleri savaşarak yenemiyecegiz, ancak İslam dininden çıkartarak yenebiliriz. Haim Naum Mustafa Kemal ve inonuyu dost bulmuş (İslam dinine dusman) ve böylece Turkiye Cumhuriyetin temelleri dinsizlikle....... (Lozan in gizli madde leriyle) istisna olarak Mustafa Kemal Atatürk ün gizli vasiyeti aciklanabilseydi Turkiye de her şey degisebilirdi (İsmet Bozdag 17 Ocak 1988 Nokta Dergisi.... atılmıştır.
(7) Türkiye İslam ve Türk dünyası ile ilgilerini kesecek, Avrupa medeniyetine yönelecektir.
17 Temmuz 2017 09:48
yuksel dedi ki...
1923'ten bu yana 87 yıl geçti, Lozan'ın gizli protokolleri ile ilgili yeterli bilgi bulanamadı. Bu konudaki araştırmalan Müslümanların yapmaları gerekirdi, yapmadılar, yapamadılar.
SORU: Samimiyet ve gösteriş (ihlas ve riya) ne demek- tir, bunların hükmü nedir? İşlenen amellere ne gibi tesirleri olur? Cevaplandırır mısınız?
CEVAP: Yetkili din bilginlerimize göre samimiyet (İhlas) iki kısma ayrılır:
1 Amelde samimiyet, 2- Sevap beklemede samimiyet.
AMELDE SAMİMİYET: Amelde samimiyet, Allah'a bir
adım daha çok yaklaşmayı dilemek, O'nun buyruklarına derin saygı duymak ve çağrısına koşmak demektir. Sağlam ve sar- sılmaz bir inanca sahip olmak sahibini amelde samimiyet ve Allah'a bağlılığa götürür.
Samimiyetin zıddı, nifaktır. Nifak, Allah'tan başkasına ya- kınlaşmayı dilemek ve başkaları duysun diye ibadet etmek ve
amel işlemek demektir.
YANITLASİL
yuksel3 Eylül 2023 03:43 SEVAP BEKLEMEDE SAMİMİYET: Sevap beklemede samimiyet, hayırlı işler işleyerek karşılığında öbür dünyada menfaat ummak demektir.
Havarîler İsâ Peygamber'e sorarlar: «Samimi (hâlis) a- mel nedir? Allah bağlısı kişi kimdir?» Isâ Peygamber buna şu ibret dolu cevabı verir:
«Samimi amel, katıksız ameldir. Yani yalnız Allah'ın hoş- nutluğunu kazanmayı gaye güden ameldir. Allah bağlısı kişi ise yaptığını sadece Allah için yapan, O'ndan başka kimse- nin işlediği ameli bilmesini istemeyen kişidir.>>
YANITLASİL
yuksel3 Eylül 2023 03:46 Camiu-ssagir ve Tercümesi İmam Suyuti Abdullah Aydın cilt. 1.sy.12.
22-Peygamberimiz buyuruyor ki:" Şüphesiz ki, kıyamet günün- de derece bakımından en kötü durumda olan kul: Başkasının dünya sı uğruna dinini yok eden kimse olacaktır.
23-Peygamberimiz buyuruyor ki:" Başkasını memnun edebil - mek için Allah'ın gazabını kazanmak, Allah'ın verdiği rızka karşı başkasına şükür etmek, Allah'ın (c.c.) sana vermediği şeyler için insanlara kızmak imanın zayıf olmasındandır."
Peygamberimiz buyuruyor ki:
24-" Her kim şöhret elbisesi giyerse, Cenab-ı Hak kıyamet günü o kimseye öyle bir elbise giydirir ki, sonra onunla ateşi alevlendi rir.
25-Peygamberimiz buyuruyor ki:" (Erkeklerden) her kim dün - yada İPEK elbise giyerse, kıyamet günü Allah (c.c.) ona ateşten bir elbise giydirecektir."
26-Peygamberimiz buyuruyor ki:" Kim duyurmak isterse, Allah (c. c.) onun gerçek niyetini herkese duyurur; kim ki, gösteriş ister - se Yüce Allah onun bu halini herkese teşhir eder."
27 Peygamberimiz buyuruyor ki:" Sadece Allah için olan ve se- vabı da ondan beklenilen ibadetlerin karşılığı vardır ve ameller niy yete bağlıdır.
26- Gösteriş gizli ve açık olmak üzere bir, iki rezilliğin doğmasına, sebep olur.
1- Gizli rezillik. Insanoğlu bir amel işlediği zaman me- lekler sevinerek o ameli alıp ulu Allah'ın huzuruna götürürler. Fakat gösteriş için yapılan bu amel hakkında Allah melek- lere hemen emir verir:
«Çabuk, götürün o ameli kirli ve kötü amellerin atıldığı hücreye tıkın. Çünkü sahibi o ameli benim hoşnutluğumu ka- zanmak gayesini güden samimi bir yürekle işlemedi. Başka- larına gösteriş olsun diye yaptı!»
2- Açık rezillik: Bu, kıyamet günü Mahşer kalabalığı arasında vuku' bulacaktır. Bu konuyu sevgili Peygamberimi- zin mübarek ağzından dinleyelim :
«Dünyada iken başkaları duysun diye ibadet eden kim- seler, mahşer topluluğu tarafından şu dört ayrı kötü adlarla çağırılıp takdim edileceklerdir: Ey kâfir, ey günahkår, ey hâin ve ey hüsrana düşen!... Bütün emeklerin boşa gitti.
Dün gece rüyamda acaib şeyler gördüm. Ümmetimden bir kimse gördüm ki, azab melekleri onu kuşatmışlardı da abdesti gelib, onu içinde bulunduğu bu istenmiyen halden kurtardı. Gene bir kimse gördüm ki kabir onu sıkıyordu. Namazı ona geldi ve onu kabir azabından kurtardı. Gene bir kimseye şeytanların musallat olduğunu gördüm. Zikrullahı ona geldi ve şeytanın tasallutundan onu kurtardı. (Şeytanın tasallutu yürek sıkıntısından anlaşılır) Gene ümmetimden bir kimse gördüm ki susuzluktan dili çıkmıştı. Ramazan orucu geldi onu suvardı. Yine bir recul gördüm, kendisini zulmet sarmıştı. Haccı ve umresi geldi ve onu o karanlıklardan çıkardı. Birini de gördüm. Melekül Mevt ruhunu kabz etmek için ona gelmişti. Anasına, babasına yaptığı iyilikler gelip o meleğe karşı çıktı ve geri çevirdi. Bir recul de görüm. "müslamanlarla konuşayım" diyor amma konuşturmuyorlardı. Buna da sılai rahmi gelip "Bu adam akrabasına giderdi" diyerek şefaat etti. Onlarla konuştu ve beraber oldu. Birini de gördüm, Peygamberlerin yanına gitmek istiyor, halka halka kovuyorlar onu. Onu da cünüplükten korkar olması (gusül abdesti) geldi de aldı, onu da yanıma oruttu. Bir recul de gördüm, ateşin şiddetinden eliyle korunmak istiyordu. Sadakası geldi de başı üzerinde gölge yaptı ve yüzüne perde oldu. Birini de gördüm, zebaniler kendisini almaya gelmişti. Yaptığı emri bil maruf, nehyi anil münkeri geldi de kendisini kurtardı. Bir recul de gördüm, ateşe atılmış (Allah korkusundan döktüğü) göz yaşları geldi de onu Cehennemden kurtardı. Birini de gördüm, defterini solundan veriliyor. Allah korkusu geldi, onu kurtardı ve defterini sağa aldı. Terazisi hafif gelen bir kimse gördüm. Kendinden evvel ölen çocukları gelip mizanını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında bir adam gördüm, onu da oradan Allah korkusu kurtardı. Birini de gördüm, hurma sazı gibi titriyordu. Allah'a hüsnü zannı geldi ve titremesi durdu. Sırat köprüsünde düşe kalka giden birini gördüm. Onu da selatı selamı gelip kurtardı ve sıratı geçene kadar doğrulttu. Biriside Cennetin kapısına kadar geldi fakat kapılar kapanıyordu. Onu da Kelimei Şehadeti gelip Cennete koydu. Ravi: Hz. Abdurrahman (r.a.) Sayfa: 147 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
İslâm dini, fâizi kesinlikle yasaklamış ve fâiz- le iştigal etmenin hem dünyada hem de âhirette za- rarlı olduğu açık bir şekilde anlatılmıştır. Bu gün bazı kimseler bu mevzuda tereddüde düşüyorlar, bir türlü akılları almıyor veya ermiyor. İslâm'da fâizin haram edilmesi, evvel emirde diğer haram- arda olduğu gibi bir imtihandır. Gerçek ma'nada müslüman olabilmemiz için kendi aleyhimize de ol- sa onu kabul edip uygulamak zorundayız. Diğer bir husus, dünya çapında büyük iktisatçıların çoğu da âizi toplum için zararlı görmektedir. Bir müslüman nkâr etmeksizin fâiz alır veya verirse günahkâr lur, ama İslâm'dan çıkmaz. İnkâr eden ise İslâm'- dan uzaklaşır. kaçınalım.) Kur'an i Kerim ve Türkçe Açıklamalı Tercümesi sy. 46.
Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 117 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Hulasa'da; Namaz kılmayan bir hanımı olan bir kişi, hanımın boşar der. Onun zahiri vücubdur, çünkü masiyet üzerine israr eden kim- se ile yaşamak haramdır denilmiştir. İmam Ebu Hafs el-Kebir (Rahmetul- lahi Aleyh) dedi ki: Allahu Teâlâ ile, mehri boynunda olarak karşılaşmak, kendisiyle beraber namaz kılmayan bir kadın ile karşılaşmaktan daha iyidir. Çünkü kasten namazı terketmek büyük günahların da en büyüğündendir. Bazılarının katında ise küfürdür. O halde mü'mine layık olmaz ki, Allahın düşmanını dost tutsun, onunla muâşeret etsin ve gece, gündüz ona baksın.
Bezzâziye'de der ki: Ev halkını namaza sevketmek ve teşvik et- mek, rızık kapısının açılması için bir sebeptir.
Bir haberde şöyle buyrulur: "Namazı küçük gören kimse yer ve gök ehlinden bütün yaratıklara eziyet vermiş demektir." Çünkü melek- ler, muti kişilerden sâlih amellerin nurlarının yükselmesiyle sevinirler ve onlardan bunların kesilmesinden de eziyet duyarlar. Masiyetin uğursuzluğu ile yağmur azalır, bitkiler de o sebeble azalır. Böylece yırtıcılar, vahşi hayvanlar, kuşlar ve benzeri yer halkının geçimi daralır. Nitekim Şeyh Zâde Haşiyesi'nde böyle anlatır Tarikat - i Muhammediyye Şerhi BERIKA Konyali Muhammed Mevlana Ebu Said Hadimi Kahraman Yayınları cilt. 5.sy.382.
GİZ (Os. Sır, Fr. Secret, Al. Geheimnis, Ing. Secret, Lâ. Secretum) Bir kimsenin bildiği ve gizli tutmak zorunda bulunduğu bilgi... Meslek sırrı, banka sırrı, hekimlik sırrı, devlet sırrı, askerlik sırrı gibi çeşitli biçimleri vardır. Ki- mi sırların açıklanması suçtur ve yasalarca ce- zalandırılır.
Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.) Sayfa: 121 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Levh-i Mahfûz'daki ilimlere melek- ler de vâkıf olabilir, bâzı evliyâ hattâ kümmel-i evliyâdan bir kısmı da muttalî olabilir. Onun için Levh'in ve Kalem'in ilimleri Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve sel- lem)in ilimlerinin cüzü sayılırlar.
Allah-u Te'âlâ Mi'râc Gecesi Rasû- lü'nü Levh-i Mahfuz'un tamâmina vâkif kıldı, sonra ona Zâtı hususunda fazladar ilimler ilâve etti, nitekim Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve sellem):
"Sonra (öyle bir düzgün yere) yükse tildim de, orada (kaderleri yazan) ka lemlerin çıkardığı sesi duydum." (e Buhârî, es-Sahîh, rakam:342, 1/135) buyuruyo
. (Yakin: Marifet ve dirâyetin ve emsâlinin fevkinde olan iimin sıfatıdır. İlm-i yakin denir, ma'- rifet-i yakin, denilmez. Ayn-el yakin: (kelimenin merfu hali ayn-ul yakindir.) Göz ile görür derecede veya görerek, müşâhede ederek bilmek. Meselâ; u- zakta bir duman görüyoruz. Orada ateşin varlığını ilmen biliyoruz, demektir. Bu bilme derecesine ilm- el yakin deniyor. Ateşe yaklaşıp, gözümüzle görür- sek, ona ayn-el yakin bilmek deniyor. Daha da iler- liyerek bütün hislerimizle ateşin varlığını anladık i- se; ateşin yakması ve sâir sıfatlarını da bildik ise, bu nevi'den olan ilmimizin derecesine de Hakk-al yakin deniyor. (Hakkal yakin: Abdin sifatları, Ce- nâb-ı Hakkın sıfatlarında fâni olup kendisi onunla
Ilmen ve şuhuden ve hâlen beka bulmaktadır. Ö. Nasuhi)
YAKİN : Şübhesiz, sağlam ve
YANITLASİL
yuksel14 Eylül 2023 07:19 Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Büyük Lugat sy. 1052.
Kendi babası olmayan birini babası diye göstermenin, kendi efendisi olmayan birini
efendi kabul etmenin haram olduğu.... Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. VII, 513-523
..VII, 478 VII, 35 Kendini beğenen ve böbürlenenleri Allah sevmez
Kendini beğenmişlik ve böbürlenmek. Kendini hesaba çekenlere âhiret hesabı kolaydır. VII, 13, 14 1,400
Kendisi için istediğini başkasına yapan cennetliktir. endisi için istediğini kardeşi için de istemek. Riyazu's Salihin Imam Nevevi Kampanya Kitaplari cilt8. sy. 210.
Tarihin akışı, insanlığın İslâmı nizam olarak ka- bul etme istidadını gittikce kökleştiriyor. İnsanlar arasında şûrà düşüncesi, insanlığın birliği düşüncesi, ve tek alemşumul devlet gibi düşünceler gittikce kuv- vet kazanmaktadır. Yeryüzündeki büyük güçler ise, çeşitli hastalıklara yakalanmış yıkılmaya doğru git- mektedirler. Halklarımızın da uyanıp İslâma dönüşü yavaş yavaş başlamıştır. İslâmi bir devletin kurulma- sı âmilleri gün geçtikçe büyümektedir. Yerel düzen- lerle diğer düzenlerin bozukluğunun birçok kimse tarafından duyulmasından daha büyük amil mi olur?
YANITLASİL
yuksel15 Eylül 2023 23:15 Zaman birçok büyük olayı atlayıp geçecek ve bü- yük işler için fırsat ortaya çıkaracaktır. İnsanlık sizin davetinizi bekliyor. Hidayet, kurtuluş ve barışı sağla- yacak olan davetinizi. İçinde bulunduğu sıkıntıları aşmak için. O zaman milletlerin liderlik ve hakimi- yeti sizin olacaktır: «O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında aleyhlerine olmak (bazen lehlerine, bazen üzere elden ele ve nöbetleşe nö- betleşe) döndürür dururuz. (98) ... Halbuki siz Al- lah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyler umuyor- sunuz... (99) Bugünden hazırlanın ve çalışın, belki arın çalışma imkânını bulamayacksınız. 50.Yılında Müslüman Kardeşler Hareketi sy. 273. sy.9.
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır. Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.) Sayfa: 135 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Müellif: İSMAİL DURMUŞ Sözlükte “merdiven, yol” anlamındaki derec ve “merdiven basamağı” demek olan derece ile aralarında etimolojik ilgi bulunan derc (dürûc/derecân) kelimesi “merdiven basamaklarını çıkar gibi yavaş yavaş yürümek, merdiven çıkmak” gibi mânalara gelir. Bu kökten türeyen istidrâc ise “bir kimseyi bir şeye adım adım, derece derece yaklaştırmak, onu kurduğu tuzağa yaklaştırıp düşürmek, aldatmak” anlamındadır. A‘râf sûresinde geçen kelime (7/182) “Allah’ın, âyetlerini yalanlayanları derece derece, sezdirmeden azaba doğru çekmesi, her yeni hata ve günahta yeni nimet ve imkânlar vererek azdırması, yavaş yavaş helâke götürmesi” gibi mânaları ifade eder. Bunun ardından gelen imlâ’ (mühlet ve fırsat verme) ve keyd (tuzak, tuzak kurma) kelimeleri de istidrâcın tefsiri mahiyetindedir. Belâgat ilminde muhatabı incitmeden, reddedilmez mantık dokusu içerisinde aklını çelerek bir fikri kabul etmesini sağlayan söze ve bu üslûba istidrâc denir.
Ziyâeddin İbnü’l-Esîr (ö. 637/1239), bu edebî sanatı ilk defa kendisinin Allah’ın kitabından bulup ortaya çıkardığını söyler. Ona göre bu tür sözden amaç, ince nükteler ve söz ustalıkları ile muhatabı bir şeyi kabule zorlamaktır. Dolayısıyla belli bir amaca hizmet etmeyen parlak sözlerin bir yararı yoktur. Bu tür üslûpta kıyas ve mantık oyunları kadar gönül çelen hitap şekillerinin de büyük önemi vardır (el-Mes̱elü’s-sâʾir, II, 68). İbnü’l-Esîr istidrâcı “söz sahibinin ince, yumuşak ve gönül alıcı ifadelerle muhatabına görüşünü kabul ettirmesi” şeklinde tanımlar ve kompozisyon sanatının esasının da buna dayandığını belirtir (el-Câmiʿu’l-kebîr, s. 235).
İstidrâc, Ebû Ya‘kūb es-Sekkâkî (ö. 626/1229) ve onun ekolüne mensup belâgat âlimlerinin “kelâm / hitap munsıf” adını verdikleri üslûba yakındır. Sekkâkî bu konuya ta‘rizin anlamını açıklarken temas etmiştir. Ona göre, “Ben, beni yaratana niçin ibadet etmeyeyim?” (Yâsîn 36/22) ifadesi ta‘riz üslûbuyla, “Siz, sizi yaratana niçin ibadet etmiyorsunuz?” demektir. Âyetin devamındaki, “Üstelik dönüşünüz de yalnız O’nadır” ifadesi de buna delâlet etmektedir. Eğer âyet ta‘riz belirtmeseydi öncesine uygun olarak, “Üstelik dönüşüm de yalnız O’nadır” ifadesiyle sona ererdi. Buradaki ta‘riz üslûbunun güzelliği, söz sahibinin inkârcı muhataplarının öfkesini üzerine çekmeden gerçeği kabul etmelerine yardımcı olacak şekilde onlara bunu duyurmayı sağlamış olmasındadır. Zira inkârcılara açık bir dille bâtıl yolunda olduklarını söyleseydi öfkelerini üzerine çekmiş, tebliğ davasını baştan kaybetmiş olurdu. Ayrıca bu üslûpta söz sahibi insaf ölçüleri içinde hareket ederek muhatapları için istediğini kendisi için de istemiş ve nasihatindeki samimiyeti ortaya koymuştur. Bu sebeple bu tür üslûba “kelâm munsıf” denilir.
Sekkâkî ekolüne mensup olan Teftâzânî ta‘riz esasına dayanan türe istidrâc adı da verilebileceğini, çünkü bu tür sözün muhatabı tedrîcî bir surette kabul ve teslime yaklaştırdığını, bu üslûbun Kur’an’da, şiir ve muhâverelerde çok geçtiğini söyler. Tehânevî, İbnü’l-Esîr anlayışının bir yorumu olarak istidrâcı “ta‘riz içersin veya içermesin, muhatabı incitip öfkelendirmeden hakkı ve hakikati ona duyurma imkânı veren söz” olarak tanımlar.
Aşağıdaki âyet de sıcak yaklaşım, yüksek edep, kendini muhatabının yerine koyma ve tam insaf, aklî delil, mantıkî hüccet içermesi yönleriyle istidrâc sanatının en güzel örnekleri arasında yer alır: “Firavun ailesinden olup imanını gizleyen mümin bir kişi şöyle dedi: Siz bir adamı rabbim Allah’tır dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size rabbinizden apaçık mûcizeler de getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir; eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiği azabın bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez” (Gāfir 40/28). Bu âyette, getirdiği açık mûcizelerle onların hayrına çalışan bir kimsenin (Hz. Mûsâ) sırf farklı inanç ve kanaatte olduğu için öldürülmesinin akla aykırılığı ve çirkinliği inkâr sorusuyla sorgulanıp ortaya konduktan sonra akıl ve mantık yoluyla yarar ve zarar açısından Hz. Mûsâ’nın muhtemel iki durumu (doğru söylemesi veya yalancı olması) irdelenmektedir. Anlatımda nezaket, edep, sübjektiflik ve duygusallıktan uzaklık, tam bir insaf ve tarafsızlık, kendini muhatabının yerine koyma özellikleriyle istidrâc sanatının mükemmel bir uygulaması görülmektedir. Âyette konuşan mümin kişi, Hz. Mûsâ’nın doğru söylediğine kesin olarak inandığı halde sırf muhataplarının kanaatine saygı için muhtemel yalancılığını önce zikretmiş, doğruluğunu farz ve takdir üslûbuyla anlatmış, inanmadıkları takdirde Hz. Mûsâ tarafından tehdit edildikleri şeylerin hepsinin başlarına geleceğine kesin biçimde inanmakla birlikte bu husus “bunların bir kısmına çarpılmakla” ifade etmiştir.
Bu Kur'an, hoşlanmıyan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime gelince, hoşlanmıyan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur'anla haşrolur. Hadisime ehemmiyet vermiyen ise Kur'anı hor görmüş olur. Kim de Kur'anı hor görürse dünya ve ahirette hüsrana düşer. Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.) Sayfa: 133 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
Elbette kendilerine peygamber gönderilenlere de gönderilen peygamberlere de soracağız. 17
(Araf. 7/6)
"Andolsun ki, Biz, her ümmete, Allah'a
ibadet edin. Putlara tapmaktan sakının! diye bir peygamber gönderdik. Ama içlerinden bir kısmına Allah hidâyet verdi. Bir kısmına da sapıklığa düşmek hak oldu.
Yeryüzünde gezin de görün. Peygamberleri yalanlayanların sonu nice
olmuştur"
(Nahl, 16/36)
YANITLASİL
yuksel21 Eylül 2023 07:32 Kur'an-ı Kerim 'e göre Peygamber ler ve Tevhid Mücadelesi Prof Dr. İsmail L. Çakan N. Mehmed Solmaz Altınoluk
ardan önce danışma ve yoklama (istihbarat) usûllerine baş vurdu. Kendi endine birtakım diplomasi plânları kurdu. Düşüncesini uygulamaya koydu. Elçileri hediyelerle Süleyman (a.s.)'a gönderdi...
Elçiler, Süleyman (a.s.)'ın huzuruna çıktılar. Hediyelerini sundular. Sü- yman (a.s) hediyeleri kabul etmedi. Elçilere şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size vermediğinden daha hayırlıdır. Belki siz hediyenizle
Elçilerin reisine hitaben:
böbürlenirsiniz.."
Don onlara! and olsun ki, önüne geçemiyecekleri ordularla onlara ge- r, onları hor ve hakir oldukları halde ordan çıkarırım."28 Melikenin elçileri hediyeleriyle ülkelerine geri döndüler...
Melikenin Tahtı
Süleyman (a.s.) ordusunun ileri gelenlerini topladı. Onlara: Ey seçkin topluluk! Onlar bana teslim olmalarından önce, melikenin tahtını hanginiz bana getirebilir?" dedi. Cinlerden (kuvvetli ve becerikli olan) bir ifrit: sana getiririm. Eminim ki bu-
na gücüm yeter!" dedi.
Kendinde ilâhî kitabdan bir ilim bulunan biri:
"Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm," dedi. 29 Çok geçmeden Süleyman (a.s.) tahtı yanında buldu ve şöyle konuştu;
Bu Rabbimin fazlındandır!. Beni imtihan etmek içindir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım?
Kim şükrederse, kendisi için şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse,
muhakkak ki Rabbim onun şükrüne muhtaç değildir. O'na yine de nimet ve-
Süleyman (a.s.), benzeri bir kaşkasına verilmemiş saltanat ve nimetleri,
sonsuz şükür ile karşılıyordu. Insanlara örnek oluyordu. Kavuşulan her nimet, şükür ve Allah'a bağlılığı arttırmalıydı. Kulu azdır- mamalı, saptırmamalıydı... Bir tarafta melike yol hazırlıklarını sürdürüyordu. Öte yanda Süleyman
(a.s.) etrafındakilere şu emri veriyordu.
28. en-Neml 27/36-37. 29. en-Neml 27/38-40.
30. en-Neml 27/40. Kur'an İ Kerim e Göre Peygamber ler ve Tevhid Mücadelesi Prof Dr İsmail L. çakan
Nasıl helak olur bir ümmet ki, evvelinde Ben, sonunda Meryem oğlu İsa (a.s.) ve ortasında da Ehli beytimden Mehdi (a.s.) vardır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 344 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
25. MENKIBE: Sahih rivayetle bildirilmiştir ki, Resulullah Aley- hisselâm buyurdu:
Allah bir bostan halk etmiştir. O bostanda dört ırmak yarat- mıştır, kendi kudret ve nusreti ile. Biri İkrar ırmağı, biri Tevhid ırma- ğı ve biri de Kelâmı ırmağı. Her ırmağa dört bucak tayin etti. Evvelâ Ebubekir muhabbetini bir bucağa koydu. İkinci Ömer muhabbetini bir bucağa koydu. Üçüncü Osman muhabbetini bir bucağa koydu. Dördüncü olarak da Ali muhabbetini bir bucağa koydu. Her köşede se on ağaç halk etti. Ebûbekir muhabbetinin köşesinde halk ettiği n ağaç şunlardır:
Bu beş vakit farzı cemaatle kılmaya devam eden kimse, sırat köprüsünü ilk geçenleren olur ve onu şimşek gibi geçer. Allah, o kimseyi sâbıkların ilk zümresinde haşreder, namazına devam ettiği her gün ve gece içinde bin şehid sevabı alır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 131 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Öyle insan vardır ki, hayrın anahtarıdır ve şerrin üstüne kiliddir. Bir kısmı da şerri açarlar ve oldukları yerde şer yaparlar. Ne mutlu o kimseye ki, hayrın anahtarı onun elindedir. Veyl o kimseye ki, şerrin anahtarı onun elindedir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 131 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
2054- Kibirden de sakının. Çünkü şeytana Adem'e secde ağaçtan Iste bunlar, her hatanin ashidir. Ademoğlundan biri, diğer kardeşini kıskanma yüzünden öldürmüştür. Hasedden de uzak durun. İki yemeğe sevketmiştir.
2055- Sakın kimseyi umut verip de bekletmeyin. Biriniz emir ya da memur olur, bir dul, yetim yahut yoksul, bir is için yanına gelir, ona: “Otur, işin görülecektir" denir. Sonra kendilerine ümit verilerek bekletilip o halde terk edilirler. Ne kendilerine "haydi gidin" denir ve ne de "gitmeyin" denir. Ama kendisine hatırı sayılır zengin bir adam geldiğinde, onu yanına oturtur ve hacetini sorup öğrendikten sonra: "Haydi bu adamın işini görüverin ve acele de edin" der.
2054. Kibirden de sakının. Çünkü şeytana Adem'e secd ettirmeyen şey budur. Ihtirastan da kaçının. Zira Hırs, Adem'i ma'lum agactan yemeğe sevketmiştir. Hasedden de uzak durun. I Ademoğlundan biri, diğer kardeşini kıskanma yüzünden öldürmüştü Fte bunlar, her hatanin aslidir..
Siyaset ehli, Kur'an'ın "Birinin hatasıyla başkası me'sul olmaz prensibini esas almalıdır. (E.L.) 2:83. Bir Hazinenin Anahtarı Risale-i Nur Kulliyatı Fihrist Ve Indeksi Ismail Mutlu sy.408. Tevazu bazan Kufran-ı nimet olur. sy.411.
Ehli Cehennemin o kısmı ki, Allah onları oradan çıkarmaz. Bunların yaşayışı ne ölüm, ne de hayattır. Allah'ın çıkarmak istedikleri ise, kömür haline gelinceye kadar öldürülür. Sonra çıkarılır. Cennet ırmağında tekrar canlandırılır ve sel yataklarında biten tohumlar gibi biterler. Cennettekiler onlara "cehennemlikler" diye hitab ederler. Bunlar da yalvarırlar. Allah da bu ismi onlardan kaldırır. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 119 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
Ey hodgam insan! Sineklerin binler hikmet-1 hayatiyesinden başka, sana ait bu küçücük faydasına bak, sinek düşmanlığını birak: Çünkü, gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana ünsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder. Ve latif vaziyeti ve abdest alması gibi yüzünü, gözünü temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezåfet gibi vazife-i insâniyeti ihtar eder ve ders veren sineği görüyorsun.
Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimet- lerin en tatlısı, en latifi olan bali sana yedirdikleri gibi, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânda, vahy-i Rabbaniye mazhariyetle serfirâz olduğundan, onları sevmek lazım gelirken, sinek düşmanlığı, belki insana daima muavenete dostane koşan ve her belasını çeken o hayvanata düşmanlığı gadirdir, haksızlıktır.
Yayınevimizin, siz okuyucularına takdim etmek- ten şeref duyduğu, «Belgeler Serisi»nin bu üçün- cü kitabı, iki ana «bölüm den ibarettir.
Kıymetli araştırıcı Kemal Yaman Bey'in yet- kili kalemi, akıcı üslubu ve analitik metodun dik- katle uygulanışının mahsulü olan birinci bölüm»; < konusunun dürüst ve objektif bir tahlilidir.
Fransız kamuoyunun tanıdığı ve dünyayı sar- san ihtiläller konusunda otorite olarak bilinen Henry Coston'un yönetiminde çıkmış olan, «<Büyük Maliye ve İhtiläller» kitabının tercümesi olan ikinci bölüm- ise; Fransız, Faşist, Nazi ve Bolşevik ihti- lällerine hayranlık duyan kişiler için tesirli bir -uyarıcı olacaktır. Ayrıca okuyucuya, ihtilallerin cenneti (1) ve ihtiläl ekiplerinin sermaye çevreleri fle -karanlık ilişkilerini öğrenme ve karşılaştırma imkânı verecektir.
Ümit ediyoruz ki, kitabı bitirdiğinizde, Türki- ye'de etkilerini hala sürdürmekte olan sosyal hare- ketlerin, Türkiye'mize neler kazandırıp, neler kay bettirebileceğini pek açık bir şekilde göreceksiniz.
Dünyadan kopmuş bir Türkiye'nin yakta kalması mümkün değildir. Onu çevre- inden tecrit etmeye çalışanlar ne kadar büyük ir ihanet içinde bulunduklarımı keşke anlaya- ilseler!"
1115
YENİ TÜRKİYE 53/2013
"Akıl ile kalbi birbirinden ayırmamalısı- 1z; onların izdivacına her zaman ihtiyaç vardır. Aklın muhakemesi, kalbin de semaviliği ve le- ünniliği omuz omuza olursa, işte o zaman hiç şılamaz gibi görünen problemler bile kolayca şılabilir."
"Kendi çizginizi korurken başkalarıyla nünasebetlerinizi bozmamanız da firasetinizin yn bir yanı olmalıdır."
"Ne nikbin ne de bedbin, bizim mesleği- niz hakikatbin olmaktır."
"Mücerred ilim bir şey ifade etmediği gibi nücerred gençlik de bir şey ifade etmez. Talim ve terbiye görmüş gençliktir ki, kendi milletini devletler muvazenesinde önemli bir konuma yükseltebilir."
"Temsil önemli, temsilde temâdî daha önemlidir. O da temsil edilecek hususları fıtrata mâletmeye bağlıdır."
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 00:27 "Çatışma zeminleri sadece terörü besler; mü'minler, her türlü kışkırtmaya karşı elden gel- bi diğince soğukkanlı davranmalı ve temel hakları- m elde ederken dahi meşru yoldan bir an olsun
Âli Davud'a nazil olan hikmette ibret vardır. Akıllı olan insan şu dört vakitten başka şeyle nefsini meşgul etmemelidir: Rabbine dua (ve ibadet) edeceği vakit, Nefsini muhasebe edeceği vakit, Kendisi hakkında, kardeşlerini nasihat etmesine ve ayıblarını kendisine haber vermelerine kafi gelecek bir vakit. Kendi nefsinin helal ve temiz ihtiyaçlarına ayıracağı bir vakit. Bu vakitte diğer zamanlar içinde bir yardım vardır ve kalbin istirahatı kafi miktarda varlık iledir. Sonra da akıllı kimse için, diline sahip olması, zamanını bilmesi, işine yönelmesi ve en sağlam dostuna karşı bile ihtiyatlı olması icap eder. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 127 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
71. Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
(Rivayete göre Hayber yahudilerinden 12 kişilik bir hahamlar topluluğu günün ilk saatlerinde güya İslâm'a girecekler, fakat akşama doğru, kendi kitaplarına baktıklarını, Hz. Muhammed'in risaletine dair bir işarete rastlamadıklarını öne sürerek İslâm'dan döndüklerini söyleyecekler, böylece müslümanların kendi dinlerinden dönmelerine önayak olacaklardı. İşte aşağıda meâli verilen âyette onların bu planına işaret edilmektedir).
72. Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: «Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:24 78. Ehl-i kitaptan
bir
gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini egip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadıkları halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.
79. Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğumuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
(Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın tanrı olduğunu iddia etmişlerdir ki, Hz. İsa'nın gerçek dininde bulunmayan ve Allah'ın birliği ile asla bağdaşmayan bu iddia, İslâm inancına göre tamamen bâtıldır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in muhtelif âyetlerinde bildirildiğine göre Hz. İsa, kendisinin Allah'ın kulu olduğunu, Allah'ın kendisine Kitap gönderdiğini ve Peygamber kıldığını söylemiş (Meryem 19/30-36), kendisinin ve annesinin tanrı olduğu iddialarını şiddetle reddederek, Allah'ı şirkten tenzih etmiştir. [Mâide 3/116-117])
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:25 Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali sy. 59,60.
yuksel26 Eylül 2023 22:34 83 Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (Ehl-i Kitap), Al- lah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir.
(Bu âyetlerde insanoğlunun psikolojik bir davranışı, çok ince ifadelerle anlatılır. Söyle ki: İnsanda sürükleyici güce sahip bir inat ve itiraz duygusu vardır. Bu duygunun tesirine kapılan in- san, karşısındakinin haklı olduğunu bildiği halde bir türlü kabul etmez, yani nefsine mağlup olur. Şu halde insan, belirtilen inatçı duygusuna karşı koymak suretiyle, nefsine hakim olmalı ve gerçeği kabul etmesini bilmelidir.)
Çünkü o, bana karşı çok lütüfkârdır." demişti.54 Bu ki, peygamber vaadiydi. Yerine getirilmeliydi. Ibrahim (a.s.) sözünü hatırladı. Babasının afvı için Allah'a şöyle yalvardı:
"Babamı da bağışla! Çünkü o, sapıklardandır. "55 Ibrahim (a.s.) Allah'ın dostuydu. Babasına karşı da baba saygısıyla doluydu. Babasının afvı için dua etti. Kâfirin afvı için dua edilmeyeceğini elbette bilirdi. Ancak; "Ibrahim'in babası için mağfiret dilemesi; sadece ona verdiği bir sözden
ötürü idi. Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca, ondan uzaklaştı. Doğrusu
Ibrahim, çok içli ve yumuşak huylu idi."56
Ibrahim (a.s.)'in bu duası kabul edilmedi. Kâfir'in afvı için dua etmek, mü'mine örnek gösterilmedi. 57
Mü'min, kâfir'e ancak imana kavuşması için dua ederdi. Bu, dinimizde de böyleydi. "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta
tapanlar için mağfiret dilemek, peygamberlere ve mü'minlere yaraşmaz."
Islâm'da dua;
Mü'mine mağfiret,
Kâfire hidayet için yapılırdı. Ötesi Allah'a kalırdı....
Ibrahim (a.s.)'ın bundan sonraki hayatı Lût (a.s.), Ismail (a.s.) ve Ishak
(a.s.)'ın hayatı ile iç içeydi. Bunlar ki, Allah'ın şu övgüsüne mazhar olmuş seçkin kişilerdi:
"Onları buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık. Onlara iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik.
Onlar bize kulluk eden kimselerdi."59 Bize düşen bu "kimseleri" izlemekti...
Sallellahu aleyhi ve sellem
54. Meryem 19/47.
55. eş-Şuara 26/86.
56. et-Tevbe 9/114. 57. el-Mumtahine 60/4, Ancak; kâfire dua edilmeyeceği Ibrahim (a.s.)'a vahyedilmeden önce O'nun ana ve babasını da içine alan bir duası Kur'ân-ı Kerim'de yer almıştır... O'nun bu duası mü'min anne ve babaya yapılacak en güzel duadır. Meâli şöyledir, -Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle! Rabbimiz! Duamı kabul
buyur! Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, anamı - babamı ve inananlan
Türkiye'de üzerinde ne kadar çok konuşulursa konu- şulsun bir türlü hitama erdirilemeyecek konuların sırala- ması varsa herhalde en başta geleni Derin Devlet kavra- mıdır.
Adeta; 'yumurtayı hangi ucundan kırmalı' konulu bir toplumsal çatışmanın yıllar süren 'asimetrik savaşının' an- latıldığı 'Güliver'in Gezileri'nde olduğu gibi Derin Devlet kavramı da sizin meseleye hangi tarafından baktığınızla doğru orantılı olarak şekil, renk, doku ve hatta koku de- ğiştirir. Derin Devletin Rengi Yeşil Aytekin Gezici Tutku sy. 16.
بالعلم ه والروياني طب الديلمي عن ابي امامة) * الله
3722- İleride fitne olacak. Kişi sabahleyin mü'min kalkacak, akşama kafir olmuş bir halde girecek, ancak Allah'ın ilimle ihya ettiği kimseler müstesna.
Nefsi Emmare: Kötülüğe çok çok teşvik eden nefs demektir. Bu nefsin rengi mavidir. Bu nefsin islâhı için yüz bin kere Lailahe illallah zikrini tekrarlamalıdır.
Nefsi Levvame: Sahibini yaptığı kötülükten dolayı yadırgayan nefs demektir. Bu nefsin rengi sarıdır. Bu nefsin doho iyi duruma gelmesi için yüzbin kere Allah kelimesini zikir olarak tekrarlamalıdır.
Nefsi Mülhime: İyilik yapmak için sahibini zorlayan ve ona ilham veren nefistir. Bu nefsin rengi de kırmızıdır. Bu nets için de doksan bin kere Hû zikri celilinin okunması lâzımdır.
Nefsi Mutmainne: Sükûnete ve huzura kavuşan
nefstir. Bu nefis için de yetmiş bin kere Hayy zikrini tekrarlamalıdır.
Bu nefsin rengi beyazdır.
Nefsi Radiye: Allah'tan razı olan nefis demektir. Ren- gi yeşildir. Bunun için de doksan bin kere Kayyum zikrine devam etmelidir.
Nefsi mardiye: Yüce Allah'ın razı olduğu nefisdir. Bu nefsin rengi siyahtır. Bunun için de yetmiş beş bin kere Rahman ik rini tekrarlamalıdır.
Nefsi kâmile: Her yönde olgunlaşmış ve kemale ermiş nefstir. Bu nefs herkes için iyilik ister; kâfire îman, günahkara, tev be arzular. Bu nefis için de yüzbin kere Rahîm zikrini tekrarlamak gerekir. Bu nefsin belli bir rengi yoktur. Diğer altı rengin bütün kendisinde dalgalar halinde bulundurur. Bu, nefislerin son durağı v asil gaye olanıdır. Bu nefse sahip olan kimse artık halkı İrşad elm görevini üstelenecektir. Yüce Allah Kur'ân-ı Kerimde:
Sizin içinizden size bir peygamber geldi» diye buyurmuştur Bu dereceye erişen kimsenin nefsi artık ruhunun emrine
Dört fitne olacak. Birinde adam öldürmek helâl 3725- sayılacak. İkincisinde hem adam öldürmek, hem de malını gasb etmek helâl sayılacak. Üçüncüsünde de adam öldürmek, malını gasp edip zina etmek helal sayılacak.
3726- Başınıza öyle emirler geçecek ki, rızıklarınıza malik olacaklar, size konuştuklarında yalan söyleyecekler, doğru yapıyormuş gibi davranacaklar. Kendi çirkin davranışlarını güzel görmedikçe, yalanlarını doğru saymadıkça sizden katiyyen razı olmazlar. Hoşnut oldukları müddetçe haklarını verin. Eğer aşırı hareket edip tecavüze kalkışırlarsa, öldürün. Kim bu uğurda öldürülürse şehittir.
بَعْدَهَا فِتَنْ أَشَدُّ مِنْهَا ثُمَّ تَكُونُ فِتْنَةٌ كُلَّمَا قِيلَ القَطَعَتْ تَمَادَّتْ حَتَّى لا يَبْقَى بَيْت الا دَخَلَتْهُ وَلاَ مُسْلِمٌ إِلا تَلَتْهُ حَتَّى يَخْرُجُ مُسْلِمٌ مِنْ عِتْرَتِي (نعيم بن نّ
حماد عن ابي سعيد عن جابر
3727- Benden sonra bir çok fitneler zuhur edecek, onlardan biri de Ehlas fitnesidir. O fitnede harp ve kaçış olacak. Ondan sonra daha şiddetli bir fitne başgösterecek. Sonra bir fitne daha. İşte fitne bitti dendikçe bitmeyecek, yine devam edecek. İçine girmedik ev kalmayacak, bulaşmadık hiçbir müslüman da görülmeyecek. Bu fitne Ehl-i Beytim'den bir müslümanın (Mehdi'nin) çıkmasına kadar devam edecek.
Ve en tusalliye aleyhi ve alâ âlihi adede âyâtil kur'âni ve hurûfi-
Hem de, ey Allah'ım, o salâtı Kur'an-ı Kerîm ve Fürkân-1 Ha- kîmin âyetleri sayısınca isterim.
(Kuran'ı azîmüşşanın kelâm, kelime sayısı 19.300'dür. Ayetleri ise 6666 adettir. Bunlardan 1000 âyeti nehiydir, 1000 âyeti vaittir. 1000 âyeti ibret ve meseldir. 500 âyet ise haram ve helâli beyan eder. Yüz âyet, eski gökten inen kitapların hükmünü kaldırır, iptâl eder. 66 âyet-i kerîme de dua ve istiğfar ve zikirlerdir. Kalanı hakkında zi- vâde, noksan fikir aykırılıkları vardır.
Kur'an-i Mecîdin harflerinin sayısı da (Hazret-i Abbas R. Anh) in rivâyetine göre, 323, 671 harftir.)
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 'karanlıklara kurban verdiği' ne ilk isimdi, memlekette olup bitenlere bakınca görülüyor ki ne de 'en son' olacak Muhsin Yazıcıoğlu... 'Son ülkücü', 'Son reis' veyahut siyaset arenasının tecrübelilerinin tabiriyle; 'Muhsin Başkan...' Muhsin Yazıcıoğlu'nun 'kutsal bir ideal' uğrunda şekillenen hayatı yine 'zafere değil, sefere çıktığı siyaset yolculuğunda, henüz 55 yaşında son buldu.
"2 saniye sonrasına garantisi olmayan bir hayat yaşıyoruz. Böyle bir hayat için fırıldak olmaya değmez. Ben fırıldaklık istemem." cümleciği onun ölümünden hemen önce kamuoyuyla paylaştığı ve siyaset düşünen yeni nesillerin zihnine adeta 'mih gibi' çakılması gereken bir prensip olarak kayda geçti.
'2 saniye sonrasına garantisi olmayan' hayat mücadelesinde 'fırıldak olmak' yerine 'adam gibi adam olmayı tercih eden Muhsin Yazıcıoğlu, eğilip bükülmeden yaşadığı fırtınalı hayatını 'karanlık ellerin' harekete geçmeyi tercih ettiği 'fırtınalı bir dağ başında' milyonlarca insanın onun kurtulması için 'dua dua yalvardığı' saatlerde kaybetti.
Ardında yüzlerce cevaplanması gereken soru işaretleri bırakan Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşadığı kuşkulu helikopter kazası ve sonrasında 'ara(ma)ma, kurtar(ma)ma' çalışmaları sırasında yaşanan ihmaller zincirinin çarpıklıklarını ortaya koyan bu kitapta Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporu'nda dikkat çekilen 'kuşkulu haller' irdeleniyor. TBMM'nin kazayı incelediği 'soruşturma raporu' analiz ediliyor. Kazayı soruşturan Cumhuriyet Savcısı'nın HSYK tarafından 'kınanmasına yol açan 'evlere şenlik soruşturma' dosyasının izini sürüyoruz kitapta.
Siyaset arenasına çıktığı ilk günden bu yana tek başına yürüyen 'ülkünün yalnız alpereni' Muhsin Başkan'a 'Kanlıçukur'da düzenlenen 'kanlı suikastin' sır perdesi bu kitapla aralanıyor.
Yazıcıoğlu, 2 rekât namaz kıldıktan sonra infa edildi"
7 Kasım 2013 tarihinde internet haber sitesi haber7.com kelimenin tam manasıyla 'gündeme bomba gibi düşen bir beri servis etti. Akşam saatlerinde sitenin yayına verdiği habe rin başlığı, 'Muhsin Yazıcıoğlu hakkında bomba iddial id. Ge zeteci Abdurrahman Dilipak'ın bir konferans sırasında kends
Sneltilen soruyu cevaplarken söylediği şeyler gerçekten de nin yaşandığı günden bu yana hiç dillendirilmeyen pek yeni detay barındırıyordu.
Dilipak, Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmediğini, karlı ze- esert iniş yapmak zorunda olduğunu belirtiyor ve "Helikop- gelen bir tim Yazıcoğlu'nu infaz etti. Bu işin içinde Ameri- Ingiltere ve siviller var. Muhsin Başkan sağ olarak 2 rekât maz kıldıktan sonra infaz edildi" diyordu.
Haberin yayına verilmesinden birkaç dakika sonra Türkiye açıklamalarla sarsıldı. İşte Abdurrahman Dilipak'ın, Yazıcı- u'nun 'öldürüldüğüne ilişkin' açıklamalarının tam metni;
"Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikoptere binmeden önce aradığı gazeteci var. O benim. Bir hafta İstanbul'da havaalanının rada bir otel var. Otelde karşılaştık. Dedim; 'Bak başkan, biz Eu dünyada yaptığımızın hesabını vereceğiz ama yapmamız erekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz. Söyledi- mizin hesabını vereceğiz, söylemediklerimizin de hesabını vereceğiz. Sen bazı şeyler biliyorsun, ben bilmiyorum. Ben bil- diklerimi sana anlatabilirim ama senin de bana anlatman gere- br. Onümü görmüyorum, bak mayınlı tarlada yürüyorum. Yarın başıma bir iş gelirse mesulsün' dedim.
Ne biliyorum ki?' dedi. Bende dedim ki; 'Senin bildiklerini yamda görsem, dudağım uçuklardı' dedim. Güldü. 'Konuşu- z dedi. Bu onun içine bir dert olmuş. Helikoptere giderken, Maraş'a gidiyor, ben de Maraşlıyım. Aradı dedi ki; 'Dilipak' de- Konuşmamız lazım' dedi. 'O zaman' dedi, 'Ben Maraş'tan oneyim, sen de Antep'den dön. Buluşalım. Konuşmamız ge- reken şeyler var
Nurettin TOPÇU, teknolojik terakkilerin insanlığa saâdet getirmediğini, bugün hayatı kolaylaştı- ran makinelerin aslında insanlığa huzur getirme- diğini şöyle anlatırdı:
"Makinenin terakkisi, insanın ruhunu allak bullak etti.
Amerika 1944'te iki atom bombası patlattı, iki şehri kömür etti çıktı. Toprağı kömür etmeye hakkı yoktu kimsenin..." "Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve nebâtâtı katletmeye hiç kimsenin
hakkı yoktu...
Velhasıl eski insan bu kadar zâlim değildi. Çektiği meşakkatlere rağmen bugünün insanından çok daha mesuttu.
Çünkü insan ruhunu felce uğratan materyalizmin demir pençesi yoktu o zamanlar..."
Devrimiz makine gıcırtılarının, ahlâk ilâhîlerini susturduğu devirdir. Gafil makine hayranlarının (makineden medet bekleyenlerin), ahlâkın vakti geçmiş şeylerden olduğu iddiaları ve hasta ruhla- rın ümitsizlik telkinleri ile ahlâkımız ve bütün mânevî yapımız, bugünkü hayat akışının dışında kalmıştır. (Nurettin TOPÇU, Ahlak Nizami, 28, 29)
Bir toplumda merhamet yoksa, orada insan yoktur. Orada ancak sürü vardır, vahşet vardır.
GÜNÜMÜZ FİLİSTİN TOPRAKLARI VE ARZ-I MEV❜ÛD İLİŞKİSİ
İSRAİL OĞULLARI ALLAH'A BOYUN EĞMEMİŞ, YAPILAN AHİDLERİ SÜREKLİ OLARAK BOZMUŞ, HATTA ALLAH'IN ELÇİLERİNİ ÖLDÜRMÜŞ VE YERYÜZÜNDE FESAT ÇIKARMIŞLARDIR. AYRICA KUR'AN'DA, "ARZ"A BELLİ IRKLARIN DEĞİL, ALLAH'IN SALİH KULLARININ VÂRIS KILINACAĞI VE BU İLÂHÎ KANUNUN BÜTÜN MUKADDES KİTAPLARIN HÜKMÜ OLDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR.
GÜNÜMÜZDE BİLGİYE SANİYELER İÇERİSİNDE ULAŞMAK MÜMKÜN HALE GELDİ.
İNSANLIĞIN GEREK İMAN, GEREK AHLAK VE GEREKSE SOSYAL AÇIDAN BUNALIM İÇERİSİNDE KIVRANMASININ SEBEBİ, BİLGİSİZLİK DEĞİLDİR. ASIL ZULÜM, BUNALIM VE ÇARESİZLİKLERİN ALTINDA EZİLEN VE MUTSUZ BİR HAYATI YAŞAMAYA ZORUNLU OLARAK RAZI OLAN İNSANLIĞIN TEMEL PROBLEMİ AHLAKİ DEJENERASYONDUR/ YOZLAŞMADIR. HER KESİMİN CİDDİ SIKINTISI AHLAKÎ BUNALIMDIR.
Cahiliye yaşantısını körükleyen unsurla- rın başında, kendi toplumsal sınıfını dikte edebilmek için edindiği aristokrat kimliği- ni kaybetme korkusu ve yönetme tutkusu- nu elden kaçırma endişesi bulunmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber'in (s.a.v.) peygam- berliğini kabul etmeyen Mekke müşrikleri, riyaset ve aristokrat kimlikleri kendilerinde kalmak kaydıyla inandıkları putlarının ya- nında Allah Teala'ya da iman edebilecekle- rini söylemişler; ellerinden toplumdaki sos- yal sınıf rollerinin gitmemesi ve zedelenme- mesi için inkârı tercih etmişlerdir.
İnsan fıtratında (bilinç altı, iç güdü, mi- zaç) bulunan ibadet etme temayülünü kul- lanmak isteyen kimseler, bu denli bir bağ- lanma refleksini idare edebilme kudretini görünmeyen ancak emir ve nehiyleri harfi- yen yerine getirilen bir Allah'a kaptırmak (!) istememiş; icad ettiği maddi-manevî put- larla insanları kendi emel ve arzuları çer- çevesinde kullanarak yönetmeye çalışmış- tır. Bu sebeple puta taparak taştan-odun- dan nesnelere ibadet etmenin onlara gö- re cazip gelen tarafı, görevlerini tanımla- dığı ve fiillerini yönlendirdiği bir ilah oluş- turma, Allah Teâlâ'yı kendi kontrolüne al- ma çabasıdır. Nitekim Lât, Menât, Hubel ve Uzza'ya görevler yakıştırarak bunlara tanrı- lik payesi veren câhiliye toplumunun -ken- dilerince- Allah Teâlâ'nın yükünü hafiflet- meye çalışmalarının arka planında da bu maksat bulunmaktadır. Yaratan ancak pi- yasayı, alışverişi, aile hukukunu, çarşı-pa- zarı, hukûkî mes'eleleri hasılı dünyayı yö- netme işini insanlara bırakarak kenara çe- kilen bir ilah tasavvuru câhiliye toplumla- rının temel akidesini; günümüz modern ca- hiliyesinin fikri arka planını oluşturmaktadır.
Modern zaman câhiliyesi ile kadim dö- nem câhiliyesinin benzer vasıflarından biri, ibret almamak için tüm musibet ve felaket- leri tevil edecek cesareti kendinde buluyor olmasıdır. Günümüzde tek seferde hayatı- nı kaybeden veya imtihandan geçen insan sayısı geçmiş ümmetlerde belki bir kavmin tamamına taalluk edecek miktarda bir kit- leyi ihata etmesine rağmen ibret almamak ayrı bir çaba gösterilmesi, imtihana kılıf bulunup tevil edilmeye çalışılması, tarifi mümkün olmayan bir vicdan mahrumiye- tini ifade etmektedir. Yakın zamanda ya- şadığımız depremler, seller ve diğer fela- ketler, Suriye'de hala devam eden zulüm-
YANITLASİL
yuksel5 Ekim 2023 02:33 ler, tüm dünyayı kapı dışarıya çıkarmaya cak şekilde eve mahkum eden salgın has talıklar, Libya'da binlerce kişinin 10 dakika lik yağmur sonrası çamur bataklığında kay bolarak vefat etmesi bizlere hala bir şey ler hissettirmeyecek, ibret alıp şapkama önümüze koyup düşündürmeyecekse içinde Ebu Cehillerin, Ebu Leheblerin olduğu bir cahiliyeye bela okuyup kendimizi tezkiye etmenin bir anlamı yok demektir. Halbuk Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'in birçok yerin- de, aynı azaba duçár olunmaması için ib- ret alınmasını emrediyor.
Içinde yaşadığımız zaman diliminde ken- di cahiliyesini topluma mal eden ve bunu "Senin cahilliğin benim dünyamı etkiliyor." di- yerek herkese dikte eden kesimin Islam'dan vareste yaşam biçimi, kendi münzevi dün- yalanında Müslümanca yaşam sürmek iste- yen kimselerin ahiretini heba edecek bir şe kilde cereyan ve tezahür etmektedir. Buna mukabil Islam, herkesin fıtratında münde- miç bulunan İslâmî refleksi, irade ve ihtiyo- n yok sayan ve temelde kendi cahiliyesini topluma teşmil eden ideoloji ile sonsuza dek mücadele etmek üzere gönderilmiş bir dindir. Bu dinin mensupları da her do- nemin cahiliyesi ile mücadele etme sorum- luluğunu tekeffül etmiş bir dindar toplulu- ğu ifade etmektedir. Bu sebeple Müslüman, dönemsel veya evrensel, yerel yahut ge- nel cahiliye ile ebedi ve ezeli kavgası olan kimse demektir.
Dünyanın hemen her bölgesinde cahiliyenin farklı bir varyanti; farklı pey- gamberlerin mücadele ettiği bir câhiliye türü cereyan etmektedir. Bu sebeple bir Müslümanın görevi, her bölgenin câhiliyesini İslâm'ın nuru ile tanıştırıp saadet asrına çe- virecek kıvamda bir irşad ve tebliğ sorum- luluğu ile mükellef görmek olmalı; ufkunu kendi ikbal ve istikbal endişesinden ahiret kaygısı ve hassasiyetinin ön planda olduğu bir dünya yaşantısı formatına çevirmeli; ken- dini sadece içinde yaşadığı topraklardan, ik- tidardan, devletlerden, çalışma ortamların- dan, stabilize ve sterilize ortamlardan, stan- dart kalıplardan ibaret görmeden âlem-i Islam'ın derdi, Islam ve Müslümanların is- tikbali ile mes'ül ve mükellef bir fert olarak değerlendirmeli; hadiseleri geniş bir pers- pektiften okuyabilmelidir.
Dipnot: 1) Seyyid Kutup, fi Zilâlî'l-Kur'ân, V, 2861.
(İnsanda nefs ve ruh iki ayrı âleme aittir. Ahiret saâdetine vuslat için, nefsânî duyguların hoyratlığından kurtulup, rûhânî istîdat- ları inkişaf ettirmekten başka çare yoktur.)
Akif'in cevabı çok müthiş ve mânidar olmuş: "-Cuma namazına gelen cemaat, sabah namazına da geldiğinde!.."
Îmandır o cevher ki, İlâhî, ne büyüktür! Îmansız olan paslı yürek sînede yüktür!..
Muallimim diyen olmak gerektir îmanlı,
Edepli, sonra liyâkatli, sonra vicdanlı...
(İdeal bir eğitimcinin tarifi)
Sahipsiz olan memleketin batması haktır, Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır...
(Îman vatanda yaşanır. Hic- ret bunun ispatıdır. Uhud ve Hendek harpleri, vatan müdafaasıdır. Diğer harpler de aslında yine tedâfüîdir/ savunma maksatlıdır.)
Tükürün ehl-i salîbin o hayâsız yüzüne, Tükürün onların asla güvenilmez sözüne,
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün
Tükürün maskeli vicdânına asrın tükürün!
(Haçlıların devamı olan zâlim batı, hümanizm ve benzeri maske- ler takarak, evlatlarımıza sefâletini saâdet olarak göstermeye çalışmaktadır.
Birgün Rasûlullah (s.a.v)'in huzurunda bulunduğumuz s rada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gel- miş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber Efendimiz'in yanına sokuldu, önüne otur- du, dizlerini Allah Rasûlü'nün dizlerine dayadı, ellerini dizleri- nin üstüne koydu ve:
"-Ey Muhammed, İslâm nedir?" dedi.
Rasûlullah (s.a.v):
"-İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kıl- man, zekâtı (tastamam) vermen, Ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Ka'be'yi zi- yaret (hac) etmendir" buyurdu. Adam:
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:23 Doğru söyledin." dedi. Onun hem sorup hem de tasdik et- mesi tuhafımıza gitti. Adam:
"-Peki îman nedir?" dedi. Rasûlullah (s.a.v):
"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret e inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân et- mendir" buyurdu. Adam tekrar:
"-Doğru söyledin." diye tasdik etti ve: “-Peki ihsân nedir, onu da anlat" dedi. Rasûlullah (s.a.v): "-jhsân, Allah'a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. n onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu. Adam yine:
*-Doğru söyledin" dedi, sonra da:
"-Kiyâmet ne zaman kopacak?" diye sordu. Peygamber
sav):
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:25 "-Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bil- gili değildir" cevabını verdi. Adam:
"-O hâlde alâmetlerini haber ver. dedi. Rasûlullah
(s.a.v):
“-Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binâlar yapma husûsunda birbirleriyle ya- nışmalarıdır" buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber (s.a.v):
yuksel6 Ekim 2023 23:26 "-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" dedim. Rasûlullah (s.a.v): "-0, Cebrail idi, size dîninizi öğretmeye geldi” buyurdu. (Müslim, Imân 1, 5; Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesai, Mevâkît 6; İbn Mâce, Mukaddime, 9)
İslâm'ın özü, denebilecek bu hadîs-i şerîf çok mühimdir. Önce îmân, sonra ibâdetler, daha sonra da tasavvufî bir terbiye ile elde edilebilecek olan ihsân kıvâmı... İşte İslâm'ın bir bütün olarak kısaca târifi...
İnsanların, ana-babalarına hürmet etmeyip onlara kötü dav- ranmaları, birbirleriyle dünyalık yarışına girerek her şeyi bu dünyadan ibaret zannetmeleri ise kıyâmet alâmetlerindendir. Hatta, "Bu durum bir toplumun kıyâmetidir" demek bile müm- kündür.■
Bir tarafta Avrupa'da eğitim gören bir kısım okumuşların istihdatçı Padi- şah diye eleştirdikleri Sultan II. Abdulhamid tarafından bağışlanıp yurda geri getirilen ve üstelik maaşa bağlanıp makam sahibi yapılan muhalif- ler: bir tarafta Sultan'ı devirip, V. Murad'ı tahta çıkarmaya çalışan ve bu amaçla Saray'a baskın düzenleyen ihtilalci Ali Suavi.
Ve hazırlanan komplolar…..
Ülkede huzuru ve istikrarı bozan hadiselerden aşırı derecede etkilenen Sultan Abdulhamid, çevresinde bulunan herkesten şüphe eder duruma gelir ve bu sebeple kontrol mekanizmasını daha iyi işler duruma getir- mek için bizzat kendi iradesine bağlı bir haber alma teşkilatı kurar.
Bu teşkilatın adı Cemiyet-i Hatiye'dir. Bu cemiyetin başına Fehim Paşa getirilir. Zamania, Sultan Abdulhamid'in emriyle kurulan fakat Sultan'ın vehimli yapısından ve otorite boşluğundan yararlanan Cemiyet-i Hatiye- nin başı Fehim Paşa ve avenesinin komploları ve jurnalleri sonrası yaşa- nan korkunç olaylar, suikastlar ve cinayetler Sultan Abdülhamid'i dahi saşkına çevirir. Adeta Sultan'ın iradesi dışında başka bir güç ülkeyi yo- netir duruma gelir. Rakiplerini tek tek yok eden Cemiyet-i Hafiye, artık devlet içinde devlettir.
Sultan II. Abdülhamid'in 32 yıllık (1876-1908) Padişahlık döneminin ne redeyse şimdiye kadar hiç temas edilmemiş olaylarının konu edildiği bu kitap. Byle sanıyoruz ki siz okuyucularını şok edecektir.
Bir cihan devletinin mayasını çalan Ertuğrul Gazi, oğlu Osman Gazi'ye bir devlet bırakamadı: ama her biri birer abidevi şahsiyet olan serdengeçti silah arkadaşlanı, geleceğe dair büyük umutlar ve bir cihan devleti olma ülküsünü miras bıraktı. Kendisinden sonra gelenler, onun umutlarını boşa çıkarmamış: belki hayal ettiğinden daha ileri götürmüşlerdi.
Bu araştırmada Osmanlıların atalarına: yani Ertuğrul Gazi ve Kayı Boyu'na dair kaynakların verdiği bilgilerle birlikte şu soruların cevaplarını öğrenmiş olacaksınız: > Kayı Boyu, Anadolu'ya ne zaman ve nasıl geldi? > Osmanlıların soyu hangi peygambere dayanıyor? > Muhyiddin Arâbî'nin. Osmanlılarla ilgili kehanetleri neler? ➤ Ertuğrul Gazi. Mevlana ile ne görüşmüştür? ➤ Süleyman Şah. Ertuğrul Gazi'nin babası mıdır?
➤ Osman Gazi'ye, babası Ertuğrul Gazi'nin vasiyeti nedir? > Ertuğrul Gazi. Hızır (a.s.) ile görüşmüş müdür?
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.) 121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.) 121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder.
Ebû Zer, Medine'deki hayatını, Hz. Peygamber son nefe- sini verinceye kadar mütemâdiyen onunla geçirmişti. Bu süre içerisinde onun tavsiyeleri ile ahlakını güzelleştirmeye çalış mıştı. Ebû Zer, Resûlullah'ın kendisine yedi şey tavsiye etti- ğini söyler. Onun ahlakının temellerini oluşturan ve hayatında temel prensipler haline getirdiği bu yedi öğüt şöyledir:
1. Yoksulları sevip onlara yakın olmak,
2. Kendisinden yukarıda olanlara değil aşağıda olan- lara bakmak,
3. Kimseden bir şey istememek,
4. Yakınlarına karşı sıla-i rahimde bulunmak,
5. Aleyhine de olsa gerçeği söylemek,
6. Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından kork- mamak,
7. Lå havle ve lâ kuvvete illâ billah: Güç ve kudret an- cak Allah'tandır, sözünü çokça söylemek.
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI ruhu l furkan tefsiri Şubat 13, 2021 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Hz. Ebû Bekir, vefâtının yaklaştığını hissedince bir vasiyetnâme yazdırdı. Vasiyetinde şöyle diyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!..
Bu, Ebû Bekir b. Ebû Kuhafe'nin dünyadaki son zamanında ve âhiretin ilk ânında yazdığı vasiyettir. Bu an kâfirin îmâna ge- ldiği, fâcirin yakîne erdiği, yalancının da doğru söylediği bir an- dir!..
Sizin üzerinize benden sonra ömer b. Hattab'ı halife seçtim. Onun sözünü dinleyiniz, ona itaat ediniz. Çünkü ben Allah için, Rasûlü için, dini için, nefsim ve sizin için hayrı seçmekte zerre kadar kusur etmedim. Gücüm yettiği kadar araştırma yaptım. Eğer Ömer adalet yaparsa benim onun hakkındaki zannım bu- dur. Onun hakkında bildiğim de budur. Eğer değiştirirse, zulüm yaparsa her kişi kazancıyla karşı karşıyadır. Ben hayrı irade et- tim, gaybı bilmem!" dedikten sonra şu âyeti okudu:
"Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, Allâh'ı çok çok zik- başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi âkıbete) döndü- redenler ve rüleceklerini haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar i yakında bileceklerdir." (eş-Şuarâ, 227)
-Çünkü o gün babanız Adem'in vücudu bir araya toplandı.
Sonra şöyle buyurdu:
-Bir kimse cuma günü temizlenir, güzelce abdest alır, sonra cuma nama zna gider ise, bu cuma ile gelecek cuma arasındaki günahlanna kefaret olur. Ama büyük günahtan kaçınmak şartıyladır.'"
Bazı Allah dostu zatlar şöyle demişlerdir: "O gün toplanma günüdür Adem'in (as) kalıbı ile ruhu bir araya geldi. Daha önce bir yere atılıp kırk yıl
કર kalmıştı."
Başka zatlar da şöyle demişlerdir: "Allah (cc) Hawa'y Adem'in eğe kemi ğinden yarattıktan sonra uzun bir sure ayn kalmışlar, sonra da buluşmuşlardır. Bunun için cuma denmiştir."
Şöyle de denilmiştir: "Bu güne cuma denmesinin sebebi şudur: O günde köyden gelenlerle şehirde oturanlar bir araya toplanırlar."
Şöyle diyenler de olmuştur: "Kıyamet o gün kopacağı için bu isim ver miştir. Çünkü kıyamet toplanma günüdür."
Hiz. Adem (a.s) 'le başlayan İslâm tebliğ tarihi, yâni insanlık tarihi, onun oğulları Habil ve Ka- bil zamanında iki kutba ayrılmış ve bu iki kutup günümüze kadar gelmiş, kıyamete kadar da sürecek- tir. Bu iki kutup, Hakk ile Bâtil
kutuplarıdır.
Habil kutbunda olanlar, daima Hakk'ı yani Allah davasını; Kabil kutbunda olanlar da daima Tagut u ve Allah düşmanlığını savunmuşlar dır. Allah davasını savunanlar daima tebliğ, Tağut davasını güdenler de daima bu tebliğ edenlere işkence yapmışlardır.
Suurlu ve Imanlı Kardeşim: Dünyada üç şeyden titizlikle sakın. a) Paralar: İkiyi ayrılır.
1. Haram Para: Harama uzanan insanın el ve ayaklarma benze Harama uzanan el ve yürüyen ayaklar, sahibinin namina ne kada va rarlıysa, haramdan kazanılan ve halal olmayan yerlerde harcanange ralar da bu kadar zararlıdır. Elleri kesik, ayakları kopak dan naal ellerini harama uzatmaktan ayaklarıyla meyhane gibi haram yerlere gitmekten acizse, parası olmayan bu kişi de haram şeyleri işlemek- ten acizdir.
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:38 1. Haram Para: Harama uzanan insanın el ve ayaklarına benzer Harama uzanan el ve yürüyen ayaklar, sahibinin namina ne kadar za- rarlıysa, haramdan kazanılan ve halal olmayan yerlerde harcanan pa ralar da bu kadar zararlıdır. Elleri kesik, ayakları kopuk olan nasıl ellerini harama uzatmaktan ayaklarıyla meyhane gibi haram yerlere gitmekten acizse, parası olmayan bu kişi de haram şeyleri işlemek- ten acizdir.
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:41 Cam
-
105
I ussağır
2. Faydalı Paralar: Helaldan kazılan ve muşru olan yerlere har canılan para, faydalı yerlere koşar ayaklar gibidir. Böyle paralar s hibinin namina sevabı kazandıran ve onu cennet'gibi mükafatlara ka vuşturan değerli sebeblerdir.
b) Şehevi arzular: Bu da iki gruba ayrılır.
1. Zararlı şehevi arzular: Şeriat gemiyle gemlenmiyen sahibini pe şindenkoşutaran ve tehlikeli şeylere kavuşturan kendisine hizmetçi yapan, şeytanla birleşip onun namına çalışan sahibinin ismini kayıt defterine geçirerek asker yaptıran ve uçurumlara sürükleyip Allah'a karşı getiren, iman ve hidayet yolundan saptıran, göl demet- leri gibi şeytan sancaklarını eline veren ve türlü türlü günah rüzgar- larıyla isyan bayraklarını dalgalandıran ve sahibini hakimiyeti altına geçiren haram olan şehvi arzulardır.
2. Faydalı arzular: Ruhumuzu taşıyan vücudumuz bir araca ber zer. Araçlar ne kadar bakılmaya muhtaç ise, vücudumuzunda
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:45 2. Faydalı arzular: Ruhumuzu taşıyan vücudumuz bir araca ber zer. Araçlar ne kadar bakılmaya muhtaç ise, vücudumuzunda büt arzuları, dinin gösterildiği şekilde yerine getirilmeye ve beslenme- ye muhtaçtır. Yedirilmeyen, içirilip bakılmayan tedavi edilmeyen ve tehlikeli şeylerden korunmayan ve haram olan yerlerde çalıştırılan bir vücut her an için yıpranmaya tehlikelere yuvarlanmaya eğimli dir. Bir ehliyetsizin idaresi altında bulunan ve uçurumlara yuvarla narak parçalanmış olan bir arabaya benzer.
Şuurlu, imanlı ve bilen kişi, ehliyetini bir şöför gibi kendi vücud aracını Hz. Allah'ın haram kıldığı uçurumlara yuvarlanbasından ko rur. Ve böylece vücud aracı ile Allah'a karşı kulluk görevini yapar. Hakikat hedefine ulaşır. İman ve saadet makamı olan cennete varır.
Allah ve dine karşı fitne olan kadınlardır. İslamiyete göre hareket etmeyerek açılıp saçılan ve çıplaklığıyla şeytanın namına çalışantö- tü ahlak hareketleriyle islam hedefine terbiyesizlik kurşunlarını yağ- dıran, erkekleri zina ağına düşürmeye çalışan tehlikeli muhluklar dır. Bütün bunlara karşı uyanık olup haram sayılan her şeyden yüz çeviren, gönülleri yalnız Allah aşkı ile çarpan hakiki aşıklar onlara ne mutlu. Dünyanın zehirli havasını içine çekmeyen şeytan gibi şehe vi arzularını yenerek abedi hapse mahkum edenlere ne mutlu. Sizler çok bahtiyarsınız, Allah sizlere gelecek ayeti celilesinde şöyle bu
"Ben öyle bir Allah'ım ki, benden başka (ibadet edilecek) hiçbir ilah yoktur. Rahmetim gazabımı geçmiştir. Kim Allah'tan başka ibadete layık ve müstehak ilah olmadığına, Muhammed'in ise onun kulu ve rasulü olduğuna yürekten şehadet ederse, cenneti hak etmiştir."
الْقِيَمَةِ مَعَ الصَّدِ يقين (الديلمي عن ابن عباس)
1958- Allah'ın Levh-i Mahfuz'da ilk yazdığı: "Bismillahirrahmanirrahıym"dir. Kim benim kazama boyun eğip de hükmüme rıza göstererek verdiğim belaya sabrederse, onu kıyamet günü siddiklerle beraber haşrederim.
İnsanların, fertlerin alt suurları olduğu gibi milletlerin, insan topluluklarının da alt suurları vardır. Buna kollektif şuur diyoruz. Belki eskilerin ma'seri vicdan dedikleri şey de budur. Bizim İstiklâl Marşımız, Mehmet Akif'in kaleminden volkan gibi fışkıran, bu büyük milletin, bu milletlerin en büyüğünün ma'şerî vicdanı, kollektif alt suurudur. Gene belki onu hissettiği için Âkif, şiirine imza koymamış, verilen mükâfatı kabul etmeyip bir hayır cemiyetine bağışlamıştır. Gene onun için İstiklâl Marşı'nı, şiirlerini topladığı Safahat'a almamıştır. Kahraman ordumuza ithaf etmiştir. O kahraman ordu ki bizzat millettir. O kahraman ordu ki hem kahraman, hem halâskâr, hem milletin her şeyidir. Prof. Dr. Ayhan Songar
İstiklâl Marşımız da İstiklâl Savaşımız kadar muazzam bir eserdir. Birini vatan evlâtları kanlarıyla, canlarıyla; tükenmez emekleriyle, alınterleriyle; diğerini de Milli Şair Mehmet Akif engin kültürü, köklü imanı, sağlam kafası, güçlü kalemiyle yazmışlardır. Milli Marşımızın bütünündeki ifade, bin iki yüz sene önce Bilge Kağan'ın taşa kazınmış şu sözlerinin, başka bir tarihî olay içinde tekrarından başka birşey midir? " Ey Türk milleti, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin elini (yurdunu), töreni (devletini, düzenini) kim bozabilir?" Allah (c.c.) 'ın izniyle kimse bozamaz, ebediyete kadar yaşayacaktır. İstiklal Marşı'nda bir milletin gururu, kendine güveni; haklılığın
haykırışı; haklarını elde edebilme ve elde tutabilme gayretinin
temeli; hür ve müstakil yaşayabilmek için taşıdığı imanın kaynağı; Yüce Allah (c.c.)'a teslimiyetin ve geleceğe uzanan duası vardır. İstiklal Marşı, Müslüman Türk milleti için bir duadır: Devlet-i ebed müddet duası...
Lozan Antlaşması imzacı devletler -özellikle İngiltere- tarafından niçin gecikmeli onaylandı? Bunda hilafetin kaldırılmasının etkisi var mıydı?
Lozan Antlaşması'nın 10 Nisan 1924'de İngiliz Avam Ka- marası'nda onaylanması184, Türkiye'de hilafetin ilgasından (3 Mart 1924) sonra gerçekleşmesi, bu onay meselesinin hi- lafetin ilgası ile ilgili olabileceği tartışmalarını doğurmuştur. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Lozan Antlaşması, imzalan- masından sonra 2 kez İngiliz Parlamentosu'nda tartışılmıştı. Bunlardan birincisi 2 Ağustos 1923'de Avam Kamarası'nda diğeri de 28 Şubat 1924'de Lordlar Kamarası'nda yapılmış- t1185. Bu arada, İngiliz Kralı V. George, 15 Ocak 1924'de, İngiliz Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, Lozan antlaş- ması onaylandıktan sonra Türkiye ile yeni bir barışçı ilişkiler döneminin açılacağını söyledi. Bu sırada ilk kez İşçi Parti- li bir hükümet kuran Ramsey Mac Donald, ülkenin artan iç sosyal ve ekonomik sorunları ve Avrupa'daki Ruhr sorunuyla uğraşmaktaydı186. Hiç şüphesiz, bunların yanı sıra, dünya- da sahip olduğu Müslüman sömürgeler itibariyle İngiltere için bir tehdit unsuru olan hilafetin ilgasının da bu onayın gerçekleşmesinde etkisi bulunmaktaydı. Diğer taraftan Tür
184 İ. Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları,. s. 80, Cemil Bilsel, Lozar II, Sosyal Yayınları, İstanbul tarihsiz, s. 560-561.
185 M. Çufali, a.g.m., s. 587-592.
186 Yeniden patlak veren Ruhr sorunu, Fransa ve Belçika'nın savaş tazmi natı ödemediği gerekçesiyle Almanya'nın Ruhr bölgesini işgal etmesiy le başlamıştı. Bkz., T. Akyol, Bilinmeyen Lozan, s. 309; İsmet İnönü'y göre, bu onay işleminin gecikmesinin sebebi Türkiye'ye karşı gereksi fedakarlıklar yapıldığını düşünen siyasetçiler idi. Bu yüzden onlar acel
Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Ravi: Hz. Muaz (r.a.) Sayfa: 113 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Allah'ın sözünde yalan, vaadinde aykırılık ve fiilinde hikmetsizlik bulun- maz. O ne yapıp eylemişse ne söyleyip emretmişse hepsi haktır. O'nun dini, peygamberleri, indirdiği kitapları, emri, işi gibi O'na nispet edilen her şey haktır. Hak Allah olmasa hakikat diye bir şey olmazdı. Evrendeki gerçekliği O'nun varlığını hesaba katmadan anlayabilmek imkânsızdır. Bir şey hakikat olsun da Allah ile bir bağı olmasın, bu imkânsızdır. Hangi zihin ki Allah'tan kopuk çalışır ve ulaştığı hakikatin Allah ile ilişkisini kuramaz, hakkaniyetli bir sistem ve toplum inşa edemez. İşte bu yüzden O'nun 'Hakk'ını vermeyen bilimler bütün içinde anlamlı ve faydalı olabilecek konumlarını bulamayıp tüm varlıklara eziyet veren sonuçlar üretip durmaktadırlar. Çünkü Hakk'- tanımayan hakikatle mutabakat kuramaz. Bu isim bize etrafımızda olup biten her şey hakkında gerçekçi olmamızı her şeye hakkını vermemizi hatırlatır Zira Hakk'a tabi olan, Hakk'ın himayesinde olur.
hlas ve samimiyet, dinin özü, dindarlığın hulasasıdır. İhlas ve samimiyet, inancın, kulluğun ve itaatin sadece ve sadece âlemlerin Rabbi olan Allah'a özgü kılınmasıdır. İhlas ve samimiyet, bütün ibadetlerin, her türlü riya, gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırılıp sadece Allah rızası için yapılmasıdır.
İhlas, yaratıcısına gizli-açık hiçbir şeyi ortak koşmadan yapılan samimi imandır. İhlas, dünyevi bir çıkar beklemeden sırf Allah nzası için yapılan kulluktur. İhlas, Allah'a karşı olduğu gibi insanlara, canlı- cansız bütün varlıklara karşı gösterilen samimiyettir. İhlas, nifak ve ikiyüzlülükten uzak bir kalp safiyetidir. İhlas, Allah rızasına göre hareket eden akıl ve kalbin karşılıksız, garazsız amelidir. İhlas, Hz. Mevlâna'nın ifadesiyle, olduğu gibi görünmek ve göründüğü gibi olmaktır.
Önce Allah'ın adını analım, her işi yaparken her kulun yap- ması gereken budur. Allah'ın adını kim işini yapmadan önce anarsa, Allah ona her işinde kolaylık verir. Her işin öncesinde Allah adı anılsa hiçbir zaman eksik, faydasız olmaz o işin sonu. Her soluk aldığında Allah'ın adını söyle hep, her iş ancak Allah adıyla tamamlanır. Gel şimdi aşkla Allah diyelim, dertle gözya- şıyla ah edelim.
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:02 Anlamı: (Hz.) Muhammed'in annesi Emine Hatun'dur. O inci tanesi, o sedeften doğdu. O, Abdullah'tan hamile kaldı, hafta ve günler geçip zaman geldi. (Hz.) Muhammed'in doğumu yakınlaştığın- da pek çok belirtiler göründü. Rebiülevvel ayının on ikinci gece- si ki, pazartesi gecesiydi. O gece insanların en hayırlısı doğdu, o anda annesi neler neler gördü. O sevgilinin annesi dedi ki, “Şa- şılacak bir nur gördüm, güneş onun çevresinde dönen bir perva- ne gibiydi. Parlayarak birdenbire evimden çıktı. Göklere kadar dünya nurla doldu. Gökten sıra sıra melekler indi. Evimi Ka'be gibi tavaf ettiler. O sırada melekler havaya sündüs denilen işle-
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:03 meli ipek kumaştan, bir yatak yaydılar. Birden duvar yarıldı ve üç huri göründü. Bazıları o ay yüzlü üç güzelden birinin (Firavu- nun karısı) Asiye olduğunu söyler. Birinin (Hz. İsa'nın annesi) Meryem Hatun olduğu belliydi. Biri de cennet kızlarından sev- gili bir güzeldi. O üç ay alınlı, hoşlukla yanıma gelip, bana he- men selam verdiler. Çevreme oturdular, Mustafa'yı birbirlerine müjdelediler. Bana da dediler ki, "Dünya yaratılalı beri oğlun gi- bi bir oğul dünyaya gelmedi. Ey sevgili, sen büyük mutluluğa er- din, o güzel huylu senden doğacak".
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:05 Divan Şiirinden
Seçmeler
Günümüz Diline Aktaran Sennur Sezer - Adnan Özyalçıner sy. 97.99,100.
Islami idarede başa ehil seçilir Imanlı ve bilgili ahlaklı erkek gelir
Bilenler şura kurup müşavere yaparlar Başkanı tesbit edip ona tabi olurlar Bu sistemde cahile haine firsat olmaz Söz ayağa düşürmez perişanlık olamaz
Işlamda eşitlik yok hak ve adalet vardır
Her insan bir değildir herkes hakkını alır Cemiyetler avamdır toplu yanılabilir İslamın hükümleri hep Allahın emridir
Allahtan korkmayanlar mutlaka nefse uyar Tahsil onu önlemez büyük vurgunlar yapar Demokraside halkı tartmazlar ve sayarlar Cahilin reyi ile alimi bir sayarlar
Faziletli insanlar cemiyette az olur Bazı seçim olurki ehliyetsiz yol bulur
28
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:15 SAADET YOLU
İslamiyetin Esasları (Bu manzum makaleler bir tebliğnamedir)
(İman, İbadet, Ahlak. İdare, Hukuk, Aile, Ekonomi, Mezhep, Cihad ve Tasavvuf esaslarında Özetlenmiş bir takdimdir.)
Başlıksız Meriç Tumluer'e göre Erdoğan, Atatürk'ün gizlenen vasiyetini biliyor. Hedefimiz, 2023'ün 29 Ekim'inde Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılında Cumhuriyet ...
VATİKANIN BİLDİĞİ TÜRK HALKININ BİLMEDİĞİ “ATATÜRK’ÜN GİZLENEN VASİYETİ”
ATATÜRK’ÜN GİZLENEN VASİYETİNDE NELER VAR?!
28.KASIM.1938 AÇILAN VASİYETE PAPA BEDİKTUS 28.KASIM 2006’DA ANIT KABİRE GELEREK GÖNDERME Mİ YAPTI?
Atatürk’ün Jandarma İstihbarat subaylarından TEŞKİLAT-I MAHSUSACI ve aynı zamanda “Türk Polis Teşkilatı”nın kurucularından Mehmet Rifat Efendi’nin en büyük mirasıATATÜRK’ÜN GİZLENEN GERÇEK VASİYETİ.
28 Kasım 1938’de yani Atatürk’ün ölümünden 18 gün sonra ikindi vakti saat 15’te Ankara 3. Sulh Hukuk TRK Mahkemesinde açılan bu vasiyetten çıkan iki tane zarf var. Biri herkes tarafından bilinen 6 maddelik vasiyet diğeri ise 50 yıl sonra açılsın diye Ankara/Ulus’taki Ziraat Bankasıkasalarına anahtar uydurulur diye tedbiren kaynakla kapatılan vasiyet!..
Bir aile düşünün 12 Temmuz 1963 yılından itibaren günü geliyor diyerek bu gizli vasiyetin açıklanması için tüm ömürlerini vakfetmişler. Bunlar Alaaddin TUMLUER ve oğlu Meriç TUMLUER... İşin ilginç yanı tıpkı Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİ VE NUTUK’da şifrelediği ancak bu vasiyette üzerlerini açtığı sırlar kadar baba-oğul da bir sır küpü.
BU SIRRIN en önemli kaynakları ise Atatürk’ün sıradışı istihbarat subayı MEHMET RİFAT EFENDİ’nin oğlu SELAHADDİN Bey, oğlu ALAADDİN Bey ve torunu MERİÇ Bey
Nefse itimat edilmez. (L.) 91:13. Lem'a 13.işâret 2. nokta Nefis kendini hür ve serbest ister. (M.) 389:29. Mektup, 2. kıs. 4. nük. Nefis kendini serbest bilir. (M.) 443:29. Mektup, zeyl, 3. hatve Nefis kendini unutur. (M.) 389:29. Mektup, 2. kısım 4. nükte
Nefsin kendine yüklenen nimetlerden gururlanmaya hakkı yok- tur. (S.) 209:18. Söz, 1. nokta
Nefis kul olduğunu açlıkla hatırlar. (M.) 389:29. Mektup, 2. kıs. 4. nük Nefsin küçüklüğü büyüklenmenin kaynağıdır. (Sn.) 74. Nefse meşru muhabbetin âhiretteki mükâfatı. (S.) 590:32. Söz
Nefis üzüm ağacına benzer. (S.) 436:26. Söz, hâtime Nefis ve malını Allah'a satmanın kârı. (S.) 30:6. Söz Nefse taraftarlık cihetiyle asılsız evhamı bir asla irca etmek
kendini mazur göstermek. (Mh.) 105:3. makale mukaddime
1- Zeki ve kabiliyetli talebelerin, İslâmî ilimlerin ders verildiği medreselere değil, çoğunlukla sosyal ve fen bilimlerinin ders verildiği mekteplere (okullara) git- meleri veya gönderilmeleri.
3- Medresede de intizam, tefeyyüz (feyizlenme) ve mahreç (medrese mezunlarının çalışacağı alanlar) bulunmaması.
Evet, vücûdlarından (âlimlerin varlığından) zarar gelmemiş, istediğimiz ulemanın ademinden gel- miştir. Zîrâ zekiler, galiben mektebe gittiler. Zen- ginler, medresenin maîşetine tenezzül etmediler: Medrese de, intizam ve tefeyyüz ve mahrec bulun- madığından, zamana göre ulemâyı yetiştiremedi. Bediüzzaman dan Siyasi ve İçtimai Tespitler Mustafa Topoz sy. 160.
6.149 yorum:
«En Eski ‹Eski 5201 – 5400 / 6149 Yeni› En yeni»الرحيم الله
Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla.
Bismillah Allah'ın kendisiyle hitabını açtığı ayet-i kerimedir. Onu kim bile Allah ona sevabını bolca verir; onu kim bilirse Allah ona çok icabet ader onun kıymetini kim yüceltirse Allah ona iyi bir varış yeri ihsan eder.
وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمُ (۲)
1-2. "Yasin. Hâkim olan Kur'an'a yemin olsun ki."
Bir yoruma göre, "Ey Efendi" demektir. Bir yoruma göre Ya misak ginine işaret ederken, Sin sevenler karşısındaki sırrına işaret eder. Bir yuruma göre misak gününün hakkı ve sevenler karşısındaki sırrın üzerine ve hakim Kur'an'a yemin olsun ki demektir.
إِنَّكَ
SONUÇLAR
Miladi Hicri Rumi
Gün 10 17 YOK
Ay Kasım Ramazan YOK
Yıl 1938 1357 YOK
Gün Adı Perşembe
SONUÇLAR
Miladi Hicri Rumi
Gün 23 25 YOK
Ay Mart Ramazan YOK
Yıl 1960 1379 YOK
Gün Adı Çarşamba
SONUÇLAR
Miladi Hicri Rumi
Gün 10 17 YOK
Ay Kasım Ramazan YOK
Yıl 1938 1357 YOK
Gün Adı Perşembe
YANITLASİL
yuksel12 Nisan 2023 21:31
SONUÇLAR
Miladi Hicri Rumi
Gün 23 25 YOK
Ay Mart Ramazan YOK
Yıl 1960 1379 YOK
Gün Adı Çarşamba
YANITLASİL
yuksel12 Nisan 2023 21:36
Bediuzzaman Said Nursi
23 mart 1960
25 Ramazan 1379
Mustafa Kemal Ataturk
10 Kasim 1938
17 Ramazan 1357
Sunlar Bidattir.mesela;
açık saçık giyinişler ve kadın erkek beraber bulunmak gibi
yeni cep lügat sf 29
Allah c.c. bidat sahibinin ne amalini ne de duasini kabul etmez.5
DÜRERÜ’l-HÜKKÂM
درر الحكام
Son devir Osmanlı hukukçusu Ali Haydar Efendi (ö. 1935) tarafından kaleme alınan Mecelle şerhi.
İlişkili Maddeler
Yazarı
ALİ HAYDAR EFENDİ, Küçük
Son devir Osmanlı hukukçusu ve Mecelle şârihi.
MECELLE-i AHKÂM-ı ADLİYYE
Osmanlı Devleti’nde 1868-1876 yılları arasında hazırlanan ve daha çok borçlar, eşya ve yargılama hukuku esaslarını içeren kanun.
Müellif:
AHMET AKGÜNDÜZ
Tam adı Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm olan eser, Mecelle’nin mevcut şerhleri arasında en meşhuru ve en hacimli olanıdır. Mecelle’nin düzenlediği hukuk dalları hakkında ayrıntılı bilgiler ihtiva etmesi sebebiyle yerli ve yabancı hukukçular tarafından takdirle karşılanmış ve daha sonra yazılan bütün şerhlere kaynak teşkil etmiştir.
Ali Haydar Efendi, başta Mekteb-i Hukuk ve Medresetü’l-kudât olmak üzere çeşitli yüksek okullarda Mecelle’yi okuttuğu için eserin bir şerhinin yapılmasının zaruri olduğunu anlamıştı. Önce Mecelle’yi Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-a‘lâm adıyla şerhetmeye başladı. İlk olarak eserin, hukukun genel prensipleriyle (kavâid-i külliyye) ilgili 100 maddesini şerhetti, bu şerh Medrese-i Hukuk mecmuasında tefrika edildi. Hukuk öğrencilerinin sonradan müstakil bir kitap haline getirdikleri bu kısmı Ali Haydar Efendi, İslâm ve Osmanlı borçlar hukukunun en önemli bölümünü teşkil eden ve satım akdini konu alan “Kitâbü’l-Büyû‘” gözden geçirilmeden telif edildiğinden, bazı eksiklerini tamamlayarak yeni baştan yazmaya karar verdi. “Kitâbü’l-Büyû‘” ile beraber eserin ilk cildi yine önce Medrese-i Hukuk mecmuasında tefrika edildi.
1298 (1881) yılında kitap halinde basılan Dürerü’l-hükkâm’ın bu ilk şeklinin şu özellikleri taşıdığı görülmektedir: a) Mecelle’nin ilk 100 maddesinin şerhi yeniden gözden geçirilmiş ve bazı kayıtlamalarla birlikte küllî kaidelere ait alt hukuk kuralları da zikredilmiştir. b) Alt hukuk kurallarının dışında son kısma on dokuz küllî kaide daha ilâve edilmiştir. c) Özellikle “Kitâbü’l-Büyû‘” kısmına, Mecelle’ye alınmayan önemli hukukî meseleler maddeler halinde eklenmiştir. Bunlar arasında, şerhin daha sonraki baskılarında çıkarılan karz akdi, muâmele-i şer‘iyye, ribâ, kısmet-i guremâ, muvâzaalı akidler, küçüğün malında tasarruf ve benzeri konular bulunmaktadır (Dürerü’l-hükkâm, s. 517-536). Ancak bir ders takriri şeklinde olan bu ilk kitabın Mecelle’ye lâyık bir şerh olmadığı kanaatine varan müellife göre tam bir Mecelle şerhi, dayanılan fıkhî görüşler ve kaynaklar gösterilerek yapılmalıdır. Nitekim bu eksiği Fevâid-i Emîniyye adlı bir eserle gidermeye çalışmış ve Mecelle’nin fıkhî nakillerini bu kitapta toplamıştır (a.g.e., s. 2).
Ali Haydar Efendi daha sonra Fetvâhâne-i Âlî ile Mekteb-i Hukuk’ta edindiği tecrübeler ve yapılan tavsiyeler ışığında eseri yeniden gözden geçirmiş, sadece maddelerin izahından ibaret olan ilk şekille nakilleri ihtiva eden Fevâid-i Emîniyye’yi birleştirerek Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm adını verdiği eserini meydana getirmiştir. Bu muhteva ile ilk defa 1310-1316 (1892-1898) yılları arasında her kitap için bir cüz olmak üzere on altı cüz halinde neşredilen eser daha sonra dört cilt olarak yayımlanmıştır (İstanbul 1330). Dürerü’l-hükkâm bu neşri esas alınarak Fehmî el-Hüseynî tarafından Arapça’ya tercüme edilmiş ve 1925-1936 yılları arasında Hayfa, Gazze ve Kahire’de ayrı ayrı basılmıştır (Mahmesânî, s. 66).
Son şekliyle bir İslâm ve Osmanlı hukuku külliyatı haline gelen eserin temel özellikleri şöylece özetlenebilir: a) Eser Mecelle’nin tam bir şerhidir; bütün maddeler klasik hukuk şerhleri sisteminde açıklanmış ve ihtiva ettikleri şer‘î hükümlerin alındığı fıkıh kitapları, fetva mecmuaları ve risâleler belirtilmiştir. Böylece şerh, Mecelle’nin düzenlediği küllî kaideler, şahıs hukuku, eşya-borçlar hukuku, ticaret hukuku ve usul hukuku ile ilgili hükümleri ihtiva eden bir fıkıh kitabı mahiyetini kazanmıştır. Müellif ayrıca fıkıh kitaplarında zikredilen, Mecelle’nin ihmal ettiği konuları da kitabına almıştır. b) Şerhin bu şekli Osmanlı hukukundaki uygulama ile paralellik göstermektedir. Müellif yer yer Osmanlı uygulama örneklerine ve hukukî düzenlemelere atıflar yapmakta, bazan da tenkitlerini belirtmektedir. Yargılama hukukunda bunu daha belirgin şekilde görmek mümkündür (meselâ vekîl-i musahhar ve davetiye usulü için bk. Dürerü’l-hükkâm, IV, 789 vd.). c) Müellif, hukukî meseleler hakkında muteber fıkıh kitaplarındaki şer‘î hükümleri nakletmiş, ihtilâf söz konusu ise meseleleri tartışmış, Mecelle’nin hangi görüşü tercih ettiğini veya hangisinin tercih edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Nâdir olarak da Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî fıkıhçılarının görüşlerini zikretmiştir. Fıkıh kitaplarında bulunmayan hükümlerle ilgili mevcut fetvaları nakletmiş, hakkında hukukî bir hükme rastlanmayan meseleleri ise bizzat kendisi çözmeye çalışmıştır (meselâ bk. mürûrüzamanla ilgili mesele, a.e., IV, 338). d) Müellif, kaleme aldığı maddenin diğer ilgili maddelerle mukayesesini yapmayı da ihmal etmemiştir.
Dürerü’l-hükkâm, Mecelle’nin tanzim ettiği konularda araştırmacıları başka kaynaklara muhtaç etmeyecek derecede hacimli ve kapsamlı bir hukuk ansiklopedisi olup sadece İslâm hukukçuları için değil bütün hukukçular için başvurulması gereken temel bir kaynaktır.
BİBLİYOGRAFYA
Medrese-i Hukuk Mecmuası, sy. 40-44, 91-95, İstanbul 1298 r./1299.
Ali Haydar, Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-a‘lâm, İstanbul 1298.
a.mlf., Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm, İstanbul 1330, I-IV.
Subhî el-Mahmesânî, Felsefetü’t-teşrîʿ fi’l-İslâm, Beyrut 1371/1952, s. 66.
Ahmet Akgündüz, Mukayeseli İslâm ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, Diyarbakır 1986, s. 367.
۱۷۷۱ - إِنَّمَا خَرَجْتُ مِنْ نِكَاحِ وَلَمْ اَخْرُجْ مِنْ سِفَاحٍ مِنْ لَدُنْ آدَمَ لَمْ يُصْنِي مِنْ سِفَاحِ أَهْلِ الْجَاهِلِيَّةِ شَيْيٌّ لَمْ أَخْرُجْ إِلَّا مِنْ طُهْرَةٍ (ابن سعد
محمد بن علی بن حسین مرسلا)
1771- Ben bir nikâh mahsulüyüm. Sifah (zina) mahsulü değil. Adem Aleyhisselam'dan beri neslimde cahiliyyet ehlinin sifahından (zinasından) hiçbir şey görülmemiştir. Onun için ben tertemiz bir soydan gelmeyim.
YANITLASİL
yuksel24 Nisan 2023 06:18
2854- Mü'min öylesine yumuşaktır ki, sen onu yumuşaklığ sebebi ile ahmak zannedersin.
٢٨٥٥ - الْمُؤْمِنُ يَطْبَعُ عَلَى كُلِّ خُلُقٍ إِلا الْكَذِبُ وَالْخِيَانَةَ" رهب عن عبد الله
بن ابي (وفا) 2855- Mü'minde her türlü huy bulunabilir, fakat yalan ve
hiyanet asla.
الْمُؤْمِنُ لَيْنُ الْمِنْكَبِ يُوَسَعُ لأخِيهِ وَالْمُنَافِقُ يَتَجَافَى يُضَيّـ -٢٨٥٦ عَلَى أَخِيهِ وَالْمُؤْمِنُ يَبْدَءُ بِالسَّلاَمِ وَالْمُنَافِقُ يَقُولُ حَتَّى يَبْدَأَنِي (قط في الافراد
عن انس) 2856- Mü'min, herkesle iyi geçinir. Kardeşine geniş davranır. Münafık ise uzak durur, kardeşine sıkıntı verir. Mü'min, kardeşini gördüğü yerde hemen selam verir. Münafık ise karşı tarafın selamını bekler, ilk o versin der.
. ALLAH'IN ÇAĞRISINA KOŞALIM... (Enfal, 24)
18. HAYATA BEDEL BIR SURE (Asr, 1-3)..........
20. HER KÖTÜLÜGÜN BAŞI: SABIR YOKLUĞU... (Aar, 3)
31. EMANET VR ADALET (Nisa, 58)
23. FIKIRLE VE GÜZELLİKLE (Nahl, 125)....
23. GEÇMİŞİ KURCALAMA (Fussilet, 34)
24. INAN VE UY! (Manin, 21). 25. TAKLID, TAKLID... INSAN TAKLIDI (Bakara, 170)
26. BAKI.. BAKTIĞINI GÖR (Yunus, 105).......
27. TEMİZ, GÜZEL, "ORTA KARAR", ISRAFSIZ (Araf, 31)
28. HASM-I CAN, YAR-I CAN OLUR (Al-1 Imran, 103)
29. HERKESE ÇARPAN FITNE (Enfal, 25).
30. EGER, EGER, EGER... (Mücadele, 20-21)
31. DİN MÜTEDİL, BİZ AŞIRI (Maide, 105)
32. SABIR: MALDAN CANDAN FEDAKARLIK (AI-1 Imran, 200) 33, CAN KULAĞI, KALB GÖZÜ (Hacc, 45-46)
34. DİNİMİZLE YAŞAYACAĞIZ (Hier, 9)
35. AZM ET, TEVEKKÜL ET (AL-1 Imran, 159).......
36. ISLAM GALİP GELECEKTİR (Fetih, 28)
İKİNCİ KISIM
MANZUM TEFSİRLER
1. ALAN SENSİN, VEREN SENSİN... (Al-1 Imran, 26)..
2. GİTME EY YOLCU, BERABER AĞLAŞALIM... (Neml, 52).......
3. HANİ MİLLİYETİN İSLAM İDİ?.. (Hadis-i Şerif)...
4. ALÇAK BİR ÖLÜM VARSA, BUDUR... (Yusuf, 87)..... 5. BU KARANLIK GÜNLERİMİZİN SABAHI YOK MU?.. (Araf, 155)..
6. ALLAH'TAN UTANMAK DA İLİMLE OLUR! (Zümer, 9) 7. ALLAH ETMESİN, AİLE BİR BOZULURSA... (Bakara, 11-12)....
8. AHLÂKIMIZ, IRFANIMIZ, ADLİMİZ, İHSANIMIZ... (Al-i Imran, 110)...... 9. DÜŞMÜŞ VATAN YAD ELLERE... (Ram, 50)......
10. ZEVK DEĞİL, MATEME BİLE VAKİT YOK! (Hadis-i Şerif)... 11. BİR MİLLET, KENDİ AHLAKIYLA ÖLÜR VEYA YAŞAR... (Hadis-i Şerif)
12. HER ŞEYİN BAŞI "ALLAH KORKUSU"... (Ali Imran, 102)........
1. KURAN'IN GÖĞSÜNDEKİ KAHRAMANLIK (Ali Imran, 173).
14. DÜNYADA ÇALIŞ; ÂHIRETE, INSAN OL DA GIT... (Isra, 72).. IN ALLAH'A BAKAN GÖZLERİ, DÜNYAYI UNUTMUŞ... (Bakara, 286).......
Asr-1 Saâdelten Günümüze HİDAYET REHBERLERİ
Hazret-i Ali ne güzel söyler:
"Öyle kamil bir hayat yaşa ki, insanlar hayattayken seni öz- lesinler, vefatından sonra da sana hasret kalsınlar!.."
Şeyh Sadi de şöyle der:
"Öyle faziletli bir hayat yaşa ki, vefat ettiğin zaman insanlar; «Bir güneş battı, bir yıldız kaydı!» diye sent rahmet ve hasret ile yad etsinler."
Rasulullah Efendimiz'in varisleri olan salih kullar şu fani gök kubbede hoş birer seda bırakarak ebediyete irtihal ettiler. Yaşadıkları kâmil ve faziletli hayat bereketiyle, Cenâb-ı Hak; kalplerde onlara karşı bir sevgi halk eyledi. Onlara vefatlarından sonra da devam eden bir irşad ömrü nasib eyledi.
Yunus Emre Hazretleri'nin; "Aşıklar ölmez!" sözünün mânâ-
sinca;
Onların o hoş sedaları, mâna, hikmet ve ibret dolu sözleri, gamlarla kilitlenmiş, çareye hasret gönülleri; hayra, hasenâta, selâmete ve saadete kavuşturan rahmet ve hidayet rehberleri oldu.
Bu kıymetli sözler ve kıssalar; karanlık ve tehlikelerle dolu ebediyet yollarında, mü'minleri irşad eden, cehennem çukur- larından koruyup cennet istikametine götüren nur kandilleri, hidayet rehberleri oldu.
Ne mutlu o hidayet rehberlerine gönül verenlere, sözü dinleyip en güzeline ittiba edenlerel..
٢٧٢٩ - العِلْمُ خَيْرٌ مِنَ الْعَمَلِ وَمُلَاكُ الدِّينِ الْوَرَعُ وَالْعَالِمُ مَنْ يَعْمَلُ
بِالْعِلْمِ وَإِنْ كَانَ قَلِيلا (ابو الشيخ عن عبادة)
2729- Şeriat ilimleri amelden daha hayırlıdır. Dinin ana temeli haramlardan sakınmaktır. Alim, ilmi az olsa da ilmiyle amel edendir.
۲۷۳۰ - اَلْعِلْمُ اَفْضَلُ مِنَ الْعِبَادَة وَمَلَاكُ الدِّينِ الْوَرَعُ (الخطيب عـــن ابـــن
عباس)
2730- İlim tahsil etmek, ibadetten daha hayırlıdır. Dinin özü, ana temeli haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçınmaktır.
TEMEL İSTİHBARAT L J
TOPLAMA-ANALIZ VE OPERASYONLAR
PROF. DR. SAİT YILMAZ
Modern dünyanın çelişkisi, algılarımızı yöneten arka plan içinden gerçekleri nasıl yorumladığımızdır. Uluslararası ilişkiler, TV'de ya da diğer medya unsurla- rinda resimlerini gördüğünüz gülümseyen lider yüzlerinin el sıkışmasıyla değil, geri planda devam eden istihbarat savaşları ile şekillenmektedir. Ülkeler arasında uzun bir süredir devam edegelen örtülü operasyonlar, propaganda ve psikolojik savaş yöntemlerinin vardıkları safha, bu liderlerin yaptıkları pazarlıklar, zorlayıcı ve gizli diplomasi tekniklerine temel teşkil eder. Örneğin siz bu satırları okurken,
* Irak'ın kuzeyinde uzun süredir Barzani ve YPG/PKK'nın CIA, DGSE, MI6 ve BND tarafından silahlandırılması,
YANITLASİL
yuksel11 Mayıs 2023 01:32
*CIA ve DIA'nın Suriye ve Irak'ta kendileri için Savaşacak ver *İngiliz GCHQ ve İsrail istihbaratının Mısır istihbaratını desteklemek için Sina Çölü'nde devam eden faaliyetleri,
*Fransız DGSE ajanlarının Libya'da devam eden operasyonları, *Pakistan istihbaratının (ISI) Afganistan'da Taliban ile müşterek çalışması,
* İran ve Taliban arasında gelişen ilişkiler,
*Kazakistan'da artan ajan, danışman, istihbarat şirketi trafiği, * İngiliz istihbaratında son yıllarda artan Rusya üzerine analizci eleman patla-
masi,
* ABD'nin Ukrayna'da Rus tipi gizli operasyonlara başlaması, önümüzdeki günlerin yeni savaşlarının, barış planlarının, güvenlik politikalarının, silah satışla- rının habercileridir. Bunlar hakkında durum farkındalığı olmadan sadece medya haberlerini yorumlayarak, resmi görmek mümkün değildir. Bu yüzden, komplo teorileri ve dezenformasyonun yoğun olduğu bu güvenlik ortamında "algı yöneti- mi" ile halklar yönlendiriliyor dersek yanlış olmaz.
Bu kitap ile istihbarat dünyasının yaşamakta olduğu tüm değişimleri gelenek- selden bugüne ve geleceğe doğru açıklama gayretinde bulunurken, eserin özel- likle başvuru kaynağı olmasına çalışılmıştır.
YANITLASİL
yuksel11 Mayıs 2023 01:36
Temel duşunceye göre bil is bigbee dial uzaktan algilana ce cisimler bulundukları herhangi bir yerde denetlenebilir. Özel EMF chazya sal Güvenlik Teşkilatı, kripto-şifre çözücüleri ile (EEG'lerden) üretilen pot ri uzaktan okumaya çalışmaktadır. Bunlar bir kişinin beyin durumlarına ve d celerine kodlanacak ve bu durumda kişi, uzak bir mesafeden denetlenebilec NSA personeli, elektromanyetik tarama ağı ile seçtiği ülkedeki herhangi bir sp günde 24 saat takip etmeyi hedeflemektedir. Bu yöntemle ulusal güvenlik a olarak, binlerce insanın kişisel beyin haritalarını kaydedilip, şifrelenecektir. B ronik gözetim amacıyla, beynin konuşma merkezindeki elektrik faaliyetleri, he kişinin sözlü düşüncelerine çevrilecek, kulak devre dışı bırakılarak ve ses habe leşmesinin doğrudan beyne gitmesi sağlanarak, uzaktan nöral denetim yolu ile relenmiş işaretler, beynin işitme korteksine gönderilecektir. Bu yöntemin, paranoid şizofreninin karakteristiği olan işitsel halusinasyonları taklit ederek, hedef şahısla rın gizli olarak gücünü yok etmek için kullanabileceği değerlendirilmektedir. Uzak tan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri devre dışı bırakarak, doğrudan görse kortekse görüntü gönderebilir. NSA'ya göre, beynin programlama gayesi için, göze tim altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice görüntü yerleştirmek için ajanlar kullanılmalıdır. İki yönlü elektronik Beyin bağlantısı CIA ve NSA perso neli için esas haberleşme sistemi haline gelecektir
SÜNNETTEN ÖLÇÜLER
PUTA MÜSAMAHA OLMAZ
Hicri 9. yılda Tebuk Seferi dönüşünde Medine'ye gelen Sakif kabilesi elçileri, Medi- ne'de kaldıkları süre içinde mescidde Hz. Peygamberin yakın alakasına mazhar ol- muşlardı. Sonunda müslü- man oldular. İslâm'ı öğrendi- ler. Ancak arkalarında bi- raktiklan kabilelerinin, ken- dilerini anlayışla karşılaya- caklarından kuşkuluydular. Hz. Peygamber'den ilginç is- teklerde bulundular. Bunlar arasında bir-iki tanesi vardı ki gerçekten pek dikkat çeki- ciydi. Dediler ki:
- Bizi namaz kılmaktan muaf tut?.. Hz. Peygamberin cevabı çok kesindi:
-"Namazsız dinde hayır yoktur."
Pek tabii, namazsız din- darlıkta da hayr olmazdı.
- Kabilemiz dışından biri- ni bize âmir tayin etme! dedi- ler. Hz. Peygamber, kabul buyurdu. İçlerinde bulunan ve yaşça en küçükleri olan ve fakat Islam'ı öğrenmekte pek gayretli davranan Osman Bin Ebi'l-As't onlara imam ve vall yaptı.
- Lat putumuza üç yıl do
kunmal dediler. Hz. Peygam
Der kabul etmedi.
Yine kabul etmedi.
- Bir yıl dokunmal dediler, Hz. Peygamber bunu da ka bul etmedi.
- Biz döndükten sonra bir ay olsun bizimle kalsın, dedi ler. Resûl-i Ekrem Efendimiz onu da kabul etmedi. Lata süre tanımadı. Putlara mü samaha olunamayacağını ortaya koydu. Tevhid yur- dunda putun ne işi vardı?... Yeniden şekillenen İslâm yurdunda puta yer yoktu. Efendimizin kararlılığını gö rünce;
- Bäri onu bize, kendi elle- rimizle kırdırtma. Onun yı kım işini sen üstlen dediler
Hz. Peygamber:
- "Olur, ben onu ortadan kaldırtırım" buyurdu.
Elçilerin Medine'den ayrı- hışından iki-üç gün sonra Hz. Peygamber, Ebu Sufyan ile yine bir Sakifli olan Mugire bin Şu'be'yi Lat'ı ortadan kaldırmakla görevlendirdi. Onlar da bunu büyük bir gösteri halinde, bütün Sakif halkının gözü önünde parça- layıp yok ettiler.
Latların. Uzza'ların sonu
hep aynıydı. Belki sadece gü
no ve saatı farklıydı... (Bk. Ibn
Eğitimde, kültürde “Son Dönem” imzalarını atması ...
Evlenmelerin hızla azalmasının ve boşanmaların hızla artmasının sebeplerini sağlıklı bir şekilde tespit edip ona göre politikalar geliştirmesi…
“Süresiz Nafaka” gibi “en iyisi evlenmeyeyim” dedirten uygulamalara son vermesi…
Kadını korumak görüntüsü altında hem kadına hem de aileye zarar veren mevzuat maddelerinin ve uygulamaları gözden geçirmesi…
Çocuklarımıza son yıllardaki muhteşem savunma sanayi hamlelerinden bile bahsetmeyen gayri yerli ve gayri milli eğitim sistemini ters yüz etmesi…
“Dadanmışlar” ile “Adanmışlar” ayrımını sağlıklı bir şekilde yapabilmesi…
Kendisine “ihya” edilenlerin değil, “ihmal” edilenlerin sahip çıktığını görmesi…
Önüne getirilen bilgilerin ne kadar sağlıklı olduğunu çok çeşitli kaynaklardan istifadeyle kontrol etmesi…
AK Parti’de olan bitenlere özellikle dikkat etmesi…
Evet…
Önümüzdeki süreçte Sayın Erdoğan’ın sırtında yine büyük yükler olacak…
Ve bu “son dönem”de…
İnşaAllah, “esas ustalık eserleri” ortaya konulacak.
Onlar mı?
Eğitim, kültür ve aile alanında yapılacak olanlar…
“Önce Ahlâk ve Maneviyat Hamleleri…”
Maddiyata bakan işler mutlaka yoluna girer.
Lâkin, maneviyat çökerse, Allah muhafaza!..
Bu konularda neler neler yazacak ve söyleyeceğiz Allah’ın izniyle.
Bugüne kadar “Aman seçim sürecidir, şimdi vakti değildir” diye söylemediğimiz, yazmadığımız…
Ya da “teğet geçerek” söylediğimiz ve yazdığımız çok şey var.
Seçimler geride kaldı.
“Bay Bay Kemal” meselesi de, artık CHP’yi ilgilendiren bir mesele…
Kendileri düşünsün başlarına örülmüş olan çoraptan nasıl kurtulacaklarını…
Ben…
Küçük şeylerle uğraşacak değilim.
İşim çok!..
Faiz İslam a mutlak zarardır.(S.) 671: Lemaat.
Bir Hazinenin Anahtari
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist Ve İndeksi
İsmail Mutlu
sy. 341.
About usFAQLicense our CountersContact us
Türkçe
Dünya Nüfusu
8.037.963.675
Şu anki Dünya Nüfusu
58.956.609
Bu yıl doğanların sayısı info
221.198
Bugün doğanların sayısı info
29.522.708
Bu yılki ölüm sayısı
110.766
Bugün ölenlerin sayısı
29.433.901
Bu yılki nüfus artışı
Kamu ve Ekonomiler
$ 9.982.020.147
Bugün dünyada yapılan kamusal sağlık harcamaları
$ 6.681.488.141
Bugün dünya yapılan kamusal eğitim harcamaları
$ 2.860.716.715
Bugün dünyada yapılan kamusal askeri harcamalar
29.805.780
Bu yıl üretilen araba sayısı
61.444.587
Bu yıl üretilen bisiklet sayısı
155.144.080
Bu yıl satılan bilgisayar sayısı
Toplum ve Medya
1.223.560
Bu yıl basılan yeni kitap sayısı
279.278.352
Bugün dağıtılan gazete sayısı
405.937
Bugün dünyada satılan televizyon sayısı
4.433.130
Bugün satılan cep telefonu sayısı
$ 191.740.952
Bugün video oyunlarına harcanan para
5.751.217.695
Dünyada internet kuyllanıcı sayısı
177.551.378.868
Bugün gönderilen eposta sayısı
5.842.260
Bugün yazılan blog sayısı
552.218.405
Bugün gönderilen Tweet sayısı
5.958.246.324
Bugün Google'daki arama sayısı
Çevre
2.288.163
Bu yıl yok olan orman alanı (hektar)
3.080.486
Erozyonunun yok ettiği toprak (hektar)
16.072.011.808
Bu yılki karbon dioksit CO2 emisyonu (ton)
5.279.841
Bu yıl çölleşen toprak (hektar)
4.308.517
Bu yıl salınan endüstriel zararlı atık (ton)
Gıda
870.326.946
Dünyada aç insan sayısı
1.745.403.008
Dünyada aşırı kilolu insan sayısı
837.018.865
Dünyadaki obez insan sayısı
18.461
Bugün açlıktan ölen insan sayısı
$ 389.188.981
ABD'de bugün obezitenin sağlığa maliyeti
$ 114.118.591
ABD'de bugün kilo kaybetmek için harcanan
Su
7.545.828
Bu yılki su tüketimi (milyar litre)
370.491
Bu yıl suya bağlı hastalıklardan ölenler
772.351.121
İçecek suya erişimi olmayan insan sayısı
Enerji
281.756.302
Bugün tüketilen enerji (MWh), kaynakları:
239.846.874
- yenilenmeyen kaynaklardan (MWh)
42.430.042
- yenilenebilir kaynaklardan (MWh)
1.765.498.994.177
Bugün yerküreye çarpan güneş enerjisi (MWh)
57.788.155
Bugün çıkartılan petrol miktarı (varil) )
1.401.287.125.179
Kalan petrol (varil) info
14.613
Petrolün tükenmesine kalan gün sayısı
1.074.618.569.963
Geri kalan doğalgaz (boe) info
56.559
Doğalgazın bitimine kalan gün sayısı
4.284.071.997.762
Geri kalan kömür miktarı (boe)
147.727
Kömürün bitmesine kalan gün sayısı
Sağlık
5.711.387
Bu yıl bulaşıcı hastalıklardan ölen sayısı
3.344.131
Bu yıl 5 yaş altında ölen çocuk sayısı
19.611.777
Bu yılki düşük sayısı
135.985
Bu yıl doğum sırasında ölen anne sayısı
44.618.766
HIV/AIDS bulaşmış kişi sayısı
739.594
Bu yıl HIV/AIDS'in sbep olduğu ölüm sayısı
3.613.326
Bu yıl kanserin sebep olduğu ölüm sayısı
173.492
Bu yıl sıtmanın sebep olduğu ölüm sayısı
9.137.504.735
Bugün içilen sigara sayısı
2.199.356
Bu yıl sigaranın sebep olduğu ölüm sayısı
1.100.372
Bu yıl alkolün sebep olduğu ölüm sayısı
471.786
Bu yıl intihar sayısı
$ 176.003.962.810
Bu yıl dünyada kaçak uyuşturucuya harcanan
593.895
Bu yıl trafik kazalarında ölen sayısı
İngilizceden artel@superonline.com
Allah c.c.in emrini her şeyin üstünde tutan O nun dostu olur.
Mahmud Esad Coşan
Akra Fm
Hadisler Deryası
Fitne
Fırsatı kaçırmadan ve şüphe etmeksizin bir velinin e sarıl ki, âhir zamanın sonundaki fitnelerden kurtulasın. etegine
(I, 424)
Bilgi, mal, mevki ve hüküm, kötü tabiatlı kişilerin elinde fitnedir.
(IV, 1438)
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2023 09:17
SABAN KARAKÖSE
MEVLANA'DAN DÜŞÜNDÜREN SÖZLER
sy. 172.
Üçüncüsü yalan sözdür. Yalan konuşmanın veya yalan şahitliğin en büyük ablardan sayılması dikkate değerdir. Bu konu, daha çok dünya hayatı, sosyal a ve insan hakları ile ilgilidir. Bilindiği üzere yalan, hak hukuk mefhumunu ortadan kaldırmakta, haramı helal, helâli haram yapmaktadır. Ama aynı zamanda al ve can kaybına da sebep olmakta, sosyal düzeni bozmakta, insanlar arasındaki given ve itimadı kaldırmaktadır. Binäenaleyh dünya düzeni ve sosyal hayat a ndan en büyük felaketlere sebep olan suç, yalandır.
6113- iki yüzlünün, Allah katında emin olması mümkün değildir.
٦١١٤ - لا يَنْبَغِي لِلْعَالِمِ أَنْ يَسْكُتَ عَلَى عِلْمِهِ وَلَا يَنْبَغِي لِلْجَاهِلِ اَنْ يَسْكُتَ عَلَى جَهْلِهِ قَالَ اللَّهُ تَعَالَى فَاسْتَلُوا أَهْلَ الذِكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
طس عن جابر) 6114- Alimin ilmi üzerinde susması, cahilin de cehli ile yetinip sormaması yakışık almaz. Allah "Bilmiyorsanız zikir ehline soru buyurdu.
esîri: atomların içini ve bütün uzay boşlu- ğunu doldurduğu var sayılan, uzaktan çekme ve itme kuvvetlerinin, ışık ve diğer işınların (radyosyonların) manyetik (mıknatıs alanı oluşturan) kuvvetlerin iletimini sağlayan, atom parçacıklarının yaratılmasında ham- madde ve kaynak görevini yapan çok ince ya-
pılı bir çeşit madde
asry hakikatbin
hakikati insanların yaşadığı devir, Hz.Peygamber gore (a.s.m.) ve sahabelerin yaşadığı devir
asri hazır: şimdiki devir, şimdi
yüzyıl
asr-i hürriyet: hürriyet asri, insanl rın hür yaşadıkları yüzyıl
عصر میلادی asr miladi : milâdî yüzy Hz.İsa'nın doğumunu başlangıç olarak alan takvime göre hesap edilen yüzyıl
asr-1 Muhammedi : Hz. Muham
med'in (a.s.m.) hicretini (mi.622) başlangı olarak alan hicrî yüzyıl
asr-i nur: nur asrı, aydınlık devir (mec.) Hz. Muhammed'in (a.s.m.) getirdiğ Kur'an ve İslâm'ın dünyayı aydınlatmaya baş ladığı devir
: عصر نزول فرقان asr- nûzul-i Furkan
yanlışı ayırıcı (Furkan) olan Kur'an'ın gönde rildiği yüzyıl doğru ile
Asr-1 Saadet : mutluluk çağı, Muhammed'in (a.s.m.) ve sahabenin yaşadığı yüzyıl (bkz.sahabe) Hz.
: عصر سعادت و تابعین Asri Saadet ve tabiin ve sahabenin yaşadıkları devir olan Asr-1 Sa Saadet ve asr-1 tabiîn) Hz. I adet (Muth peygamber (a.s.m.) : (Asr-1 الملا
BÂTIL
Bâtılın bir hakimiyet zamanı vardır, sonra yok olup gidecektir.
(Nt. İç. R.) 2:264.
Bâtıl şeyleri güzel tasvir safi zihinleri bozar. (S.) 647:Lemaat Ehakkı araştırma zamanında bâtılın vücuduna bir nevi müsa- maha var. (TI. İç. R.) 1:199.
Hak geldi, bâtıl zâil oldu. (Mh.) 33, 44:1. maka. 8 ve 12. muk. Hakkı bâtıldan ayırabilmek ilim ile olur. (İ.İ.) 102.
Meslekler, mezhepler ne kadar bâtıl da olsalar içinde bir haki- kat bulunur. (M.) 354:28. Mektup 6. mese. 3. nükte
FİHRİST/72
TAIZ
Beşer hayatını isterse, fâizin bütün çeşitlerini öldürmelidir. (S.)
Faiz ihtilallere sebeptir. (I.I.) 49; (M.) 264:22. Mektup 2. meb- has; (S.) 373:25. Söz 3. şua 2. cilve; (S.) 649:Lemeat Fâiz kuruluşları olan bankaların zararları insanlığın en fenâ
649:Lemaat
kısmınadır. (S.) 671:Lemaat
Fâiz tenbellik verir, çalışma şevkini söndürür. (S.) 671:Lemaat Faiz İslâma mutlak zarardır. (S.) 671:Lemaat Kur'ân, "Kavga kapısını kapamak için ribâ kapısını kapayınız" Islâmiyet, asrın hastalıklarını fâizi haram kılmak ve zekatı em- retmekle tedavi etmiştir (S.) 685:Lemaat
der. (S.) 373:25. Söz 3. şua 2. cilve
FİHRİST/203
Küçük Sözler
Ey nefsim! Deme: "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maîşetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor, firak bekâya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-1 insanî değişmiyor, ziyâdeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peydâ ediyor.
Hem deme: "Ben de herkes gibiyim." Çünkü; herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.
Benim sözüm Allah'ın kelamını nesh etmez. Allah'ın kelamı Benim sözümü nesh edebilir. Allah'ın kelamının bir kısmı diğerini nesh edebilir. (Nesh= Hükmünü gidermek)
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 340 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel22 Haziran 2023 23:22
Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 213 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel22 Haziran 2023 23:24
Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 213 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel22 Haziran 2023 23:26
Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 213 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
٦١٩٥ - يَا عَلِيُّ إِن الإِسْلامَ عُرْيَانَ لِبَاسُهُ التَّقْوَى وَرِيَاشُهُ الْهُدَى وَزِينـا الْحَيَاء وَعِمَادُهُ الْوَرَعُ وَمِلاَكُهُ الْعَمَلُ الصَّالِحُ وَاَسَاسُ الإسـ
* وَحُبُّ اهْلِ بَيْتِي (كر عن على)
6195- Ey Ali! İslam üryandır. Giysisi takvadır, tüyleri hidayettir, süsü ise hayadır, direği veradır, ayakta tutucusu da salih ameldir. İslam'ın esası beni sevmektir, ehl-i beytimi sevmektir.
YANITLASİL
yuksel22 Haziran 2023 23:50
٢٢١٦ - الإِسْلامُ عُرْيَانٌ فَلِبَاسُهُ الْحَيَاء وَزِينَتَهُ الْوَفَاء وَمُرُوتُهُ الْعَمَلُ الصَّالِحُ وَعِمَادُهُ الْوَرَعُ وَلِكُلِّ شَيْءٍ أَسَاسَ وَأَسَاسَ الإِسْلَامِ حُبُّ أَصْحَاب
رَسُولِ اللَّهِ وَحُبِ اَهْلِ بَيْتِهِ" (ابن النجار عن الحسين بن على)
2216- İslam uryandır, elbisesi hayadır, süsü ahde vefadır, mürüvveti salih ameldir, değeri takvadır. Her şeyin bir temeli vardır. İslam'ın temeli ise Rasulüllah'ın ashabı ile ehl-i beytini sevmektir.
Bediüzzaman Said Nursî ve Hayru'l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak
2. Şuâ: Tevhid ve iman hakikatinin üç büyük meyvesi, üç büyük muktezisi ve üç büyük alametini ders veren gayet kıymetdâr bir risaledir. Bu risalenin kıymeti hakkında Üstad şöyle der: "Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çün kü içinde çok mühim ve ince olan esrar-i imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşaallah."80
YANITLASİL
yuksel25 Haziran 2023 06:03
804. Osmanlıca Şuâlar-1, s. 3
Eskişehir Hapsinde Telif Edilen Eserler
27.Lem'a
28.Lem'a
29.Lem'a.
30.Lem'a
1.sua
2.sua.
Bediüzzaman Said Nursî ve Hayru'l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak
ilk defa yayınlanan orijinal mektuplar ışığında
Hayrat Vakfı ilmi araştırma heyeti
cilt. 2. sy. 584,585,586.
O zaman dedim ki bu ülke de dörtlü çete var... Kirli siyasetçi, kirli bürokrat, kirli işadami ve kirli medya.
Son Darbe 28 Şubat
Mehmet Ali Birand
Reyhan Yıldız
DK.
sy. 349.
Bununla beraber, istihbarat örgütlerinin sayısı ve çeşitliliği arttırılmalı, devleti yönetenlerin bilgi kaynakları çoğaltılmalı ve hükümetler tek bir bilgi akışına mahkum edilmemelidir. Strate- jik İletişim Yönetiminin ana kaynağı, doğru toplanmış bilgidir
YANITLASİL
yuksel4 Temmuz 2023 09:31
Küresel Siyasette Psikolojik Savaş
Sevda Güner
İşaret.
sy. 224.
Başlangıcı olan ama sonu olmayan iki şey nedir?
Cehennem, Cennet.
Cehennem in sonu yoktur.
Cennetinde Sonu yoktur.
Cehennem kafirler ve münafıklar sonsuza kadar kalacaklardır.
Cennette muminler sonsuza kadar kalacaklardır.
15 TEMMUZ 1099 milâdî - 492 Hicrî senesi birinci haçlı seferinde idi. Müslümanlar, haçlıların şerrinden «Bey tülmakdis» (Kudüs-i Şerifte Mescid-i Aksa denilen mukad- des mescid) e sığındılar.
Haçlılar onları takip ederek mescide girdiler. Bütün müslümanları kılıçtan geçirdiler. Harem-i şe- rif (mescidin içi) bir kan deryası haline geldi. Irz'a teca- vüz edildi, çocuk ve ihtiyarlara en vahşi tecavüzler reva görüldü. Bütün bunlardan sonra harp haçlıların aleyhine dönünce müslümanların onlara karşı muamelesi din ve in- saniyet hudutları içinde her türlü intikam şehvetinden uzak, islâm ruhunun icap ettirdiği ölçü içinde oldu. *
**
İslam da Sosyal Adalet
Prof. S. Kutup
Cagaloglu Yayinevi sy. 251.
1968.Istanbul
1
42 Hakkı batilla karıştırıp onu bile bile gizleme-
yin.
42 Hakkın batilla karıştırılması, gerçeğin tah- rif edilerek anlaşılmaz bir hâle getirilmesi veya anlaşılır olsa bile, gerçekten uzak bir manaya so- kulmasından ibarettir. Daha açık bir ifadeyle, de- lil üzerinde sahtekârlık yaparak yanlış hüküm çı- karılmasını sağlamaktır.
YANITLASİL
yuksel7 Temmuz 2023 08:31
Kur'an-ı Kerim
Meal ve Tefsiri
Talat Kocyigit
cilt 1.sy.122.
YANITLASİL
yuksel7 Temmuz 2023 08:33
Bakara Suresi 42.ayet.
42-Kendiniz bilip dururken Hakkı baatila karıştırıb da gerçeği gizlemeyin.
Bakara Suresi 42.ayet.
Kur'an - i Hakim
Meali Kerim
Balıkesirli
Hasan Basri Çantay
cilt. 1.sy.21.
74. Yavuz'un müceddid olduğu söylenmektedir. Müceddid ne demektir ve bu iddia doğru mudur?
Bilindiği gibi, Hz. Peygamber, "Şüphesiz ki, Allah, her yüz yılın başında kendi dinini tecdid edecek birisini gönderir” buyurmaktadır. İslâm âlimleri, İslâma hiz- met edecek olan bu müceddidlerin maneviyât alanında ve ilim sahasında olduğu kadar, siyâset alanında da olabileceğini ifade etmektedirler. Âsafnâme müellifi ve Kanuni'nin sadrazamı olan Lütfi Paşa'nın naklettiğine göre, İslâm âlimleri siyâset alanındaki müceddidleri şöyle sıralamaktadırlar:
Hicri tarih esas alınmak üzere, II. Yüzyılın başında Ömer bin Abdülaziz; III. Yüzyı- lin başında Abbasî Halifesi Mu'tasım; IV. Yüzyılın başında Abbasî Halifesi Kâdir billah Ahmed bin Emir İshak; V. yüzyılın başında Selçuklu Sultânı Sultân Muhammed bin Melikşah; VI. Yüzyılın başında İlhanlı Sultânı Gazan Hân; VII. Yüzyılın başında Osmanlı Devleti'ni kuran Osman Gâzi; VIII. Yüzyılın başında Çelebi Mehmed ve IX. Yüzyılın başındaki müceddid ise Yavuz Sultan Selim'dir.
Bilinmeyen Osmanlı
Osmanlı Devletinin 700.yili
Prof Dr Ahmet Akgünduz
Doc. Dr. Said Ozturk.
sy. 137.
٤٣١١ - لعَنَ الله النَّاظِرَ والمَنْظور اليه (ق عن الحسن مرسلا الديلمي عن ابن عمر) 4311-Allah harama bakana da, baktırana da lanet etsin.
٤٣١٢ - لَعَنَ اللَّهُ مَنْ مَثْلَ بِالْحَيَوَانِ (حم خ م ن عن ابن عمر) 4312-Allah, canlı hayvanın uzuvlarını kesene lanet etmiştir.
٤٣١٣ - لَعَنَ اللَّهُ مَنْ لَعَنَ وَالِدَيْهِ لَعَنَ اللَّهُ مَنْ ذَبَحَ لِغَيْرِ اللَّهِ وَلَعَنَ اللَّهُ مَنْ
آوَى مُحْدِثًا وَلَعَنَ اللَّهُ مَنْ غَيَّرَ مَنَارِ الأَرضِ (حم م ن عن على
4313- Allah ana-babasına lanet edene lanet etmiştir. Allah, Allah'tan başkasının adına kurban kesene lanet etmiştir. Allah bidatçı ile ilişki kurana lanet etmiştir. Allah yerin alametini (hududunu) değiştirene lanet etmiştir.
"Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.)
Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.)
Sayfa: 198 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
٤٣٤١ - لكل شيئ صفوة وصفوة الإِيمَانِ الصَّلوةَ وصَفْوَةُ الصَّلَوةِ التَّكْبِيرُ
الأولى هب عن ابى هريرة)
4341- Her şeyin özü vardır. İmanın özü namazdır. Namazın da özü iftitah tekbiridir.
٤٣٤٢ - لِكُلِّ قَلْبٍ وَسْوَاسٌ فَإِذَا فَتَقَ الْوَسْوَاسُ حِجَابَ الْقَلْب نَطَقَ : - مَانُ وَاخِذَ اللسان بِهِ الْعَبْدُ وَإِذَا لَمْ يُفْتَقِ الْقَلْبُ وَلَمْ يَنْطق بهِ اللّسَانُ فَـ
الديلمى كر عن عائشة وفيه محمد بن سليمان قال عق حدث ببواطيل)
4342- Her kalbin bir vesvesesi vardır. Eğer vesvese kalp perdesini yırtarsa dil de onu konuşur ve onunla sorumlu tutulur. Eğer kalp perdesini yırtamazsa tabii ki dil de onu söylemez ve günaha girmez.
٤٣٤٣ - للك
Peygamber (s.a.) Efendimiz de "rükü ve secdesi olmayan din de hayır yoktur" buyurmuştur.
Nezihi Ensari, babasının Said Nursî ile Mustafa. Kemal'i buluşturmasını ise şöyle anlattı: “Atatürk, babamdan kendisini Said Nursî ile buluşturmasını ister. Atatürk'ün bu isteğini Said Nursi'ye iletiyor babam. Said Nursî 8 saat görüşmek şartıyla kabul ediyor. Ve Atatürk, Said Nursî ve babam bir araya geliyorlar. Ülke meselelerinin konuşulduğu bu görüşmelerde Said Nursî, Atatürk'e şöyle nasihat
YANITLASİL
yuksel13 Temmuz 2023 05:43
eder: 'Namaz kıl, inançlarına sahip çık. Avrupa'nın yaşam tarzını, giyimini ve ahlâksızlığını getirme. Teknolojisini getir. İlmini getir. Sanatını getir.' Görüşmeler gayet samimi bir şekilde geçermiş. Atatürk'ün elinden bir çok hediye almış olan babam, 1974 yılında vefat etti. Babam vasiyetinde kesinlikle tören istemediğini, sadece tekbirlerle ve salâlarla uğurlanmak istediğini belirtmiştir."
YANITLASİL
yuksel13 Temmuz 2023 05:45
M. KEMAL'İN TALEBİNİ SAİD NURSî'YE BABAM İLETTİ
kabul ediyor" dedi.
O GÖRÜŞMEDE BABAM DA HAZIR
BULUNMUŞTU
04 Ocak 2011, Sali
Birinci Mecliste Mardin meb'usu olan Abdülgani Ensari'nin oğlu Nezih Ensari, Said Nursî ile M. Kemal arasındaki görüşmenin, babasının aracılığı ile gerçekleştiğini söyledi. Ensari, “Atatürk, buluşturmasını istiyor. Atatürk'ün bu isteğini Said Nursî'ye iletiyor babam. Said Nursî sekiz saat görüşmek şartıyla
babamdan kendisini Said Nursî ile
Sirr- "inna a'tayna":" sûresi'nin sırrı, gizli işareti (Kur'an'in Atayd inci suresi olan Kevser sûresinin sirri); Bediüzzaman'ın (r.a.), cifir hesabiyle cifir), yakın bir gelecekte din düşmanlan büyük bir tokat yiyeceklerine önünün açılacağına dair müjdeli haber kardığı İnna A'tayna sûresinin ayetlerinde gizli işareti bulunan mânâ. Bu kapalı işaretle belirtilen mânâ, Ikinci Dünya Savaşı'nın nuçları ile ve yakın tarihlerde din aleyhtan liderlerin ölümleriyle doğrulanmıştır. ve Islam
sirr-i insanî : (tas.) insan varlığın
özünde ve yapısında bulunan ve "sırr" denen insanın mânevî varlıklar dünyasıyla bağlant kurmasını sağlayabilen, şuur ve nur sahibi ruhsal bir güç, duygu veya yetenek. İnsanda ki çeşitli mânevî ve rûhî güç, duygu ve yete neklerinin sayısı, tasavvufçuların bazılarına göre beş, bazılarına göre on tanedir. Üsta Bediüzzaman Said Nursî (r. a), insandaki b mânevî ve rûhî güç, duygu ve yetenekleri kesin olarak bir sayı ile sınırlı olmadığını lirtir. (bkz. Barla Lâhikası sh. 347-348, Env Neşriyat, 1993-İstanbul). İmam-1 Rabban
YANITLASİL
yuksel13 Temmuz 2023 10:11
Tasavvufta "kalb" ile bildi gimiz bedendeki organ kastedilmez. Insanın mânevî varlığından bir basamak söz konusu dur. Buna "mânevi kalb" demek mümkündür. Bu kalbdeki duygular ve yetenekler, dünya ile ilgili olabildiği gibi, månevi âlemlerle de ilgili olabilir. O halde kalb âlemi, maddi ve manevi iki âlemin kesişme alanındadır. Tasavvufta bazı yorumcular bunu, Kur'an'daki Rahman sûresinde geçen iki âyeti mecazi olarak alıp açıklar. (bkz. Kur'an, 55/19, 20). İnsanın má nevî varlığının diğer bir derecesi olan "ruh" ise, madde dünyasının şartlarına, zaman ve mekâna bağlı değildir. Beden olmadan da varlığını devam ettirir. Ruh, bu vasfıyla (nite- liğiyle) diğer ruhlarla ve meleklerle bağlantı kurabilir. Bu bağlantı, tasavvufta, derecesine göre keşif" veya "müşahade" denilen, fakat günlük mânâlarından farklı mânâlarda kul lanılan terimlerle ifade edilir. Allah (c.c.) ile kurulabilecek bağlantı, bilgi bağlantısı ola rak "ilham" (bkz. sifat-ı kelâm) ve insanın Rabbine karşı kulluk ve sevgi bağlantısıdır İnsanın mânevî varlığının diğer bir dereces olan"sırr" ile Rab arasındaki bağlantı anlatı lamaz. Bu, "sır'lı bir bağlantıdır. İnsandak "sırr" denilen mânevî varlığa "latife-i Rabba niye" de denir. (bkz. latife-i Rabbaniye; seyr- enfûsî; seyr-i sülük; nüfus-u seb'a)
Tabiratli, Terkibli, Ansiklopedik
Risale-i Nur un Büyük Lugati
Envar Nesriyat
sy. 1012,1013
Hz. Musâ (A.S.) Hakka kavuşunca Cenâb-ı Hak ona da ölümün
acısını sormuş, o da: Yarabbi, ölüm acısını sordunuz; Ölüm acısı bir değneğe geçi- rilmiş serçe kuşunun çektiği izdiraba benzer, ölmez ki, dinlensin, kur- tulamaz ki uçsun! -
Diğer bir kayda göre de: «Canlı bir koyunun derisini yüzerken du- yacağı acı gibi acıyor» demiştir. Bir hadis-i şerifte: «Ölüm: testere ile biçmekten, makasla doğ- ramaktan, kılıçla vurmaktan daha acıdır» buyurulmuştur. Resulü Ekremimiz (S.A.V.) bir gün bu konudan bahsederek yemin
etmiş ki: Ölüm Meleğini (Yani Azräili) görmek, kılıçla bin defa vurul maktan daha ağırdır.»> Yâni Azrâil'i görmekten hasıl olacak korkunun şiddeti kastolunmuş oluyor. Hz. İsa (A.S.): Havariyyûne:
- Cenab-ı Hakka duâ ediniz de sekerât-i mevtinizi kolay etsin. Diye tavsiye ederdi. Yani ölüm güçlüğü bildirilmiş oluyor. Hazreti Peygamberimiz demiş ki:
Cenab-1 Hak Azrâil'i canları almaya memur etti, onu en sonraya bırakacak, kendi canının alınmasını emredecek, Azrâil bu işin zorluğu-
nu görünce:
«Can acısının böyle zor olduğunu bilseydim kimsenin canımı ala- mazdım» diyecek.
Bazı kimseler Hazreti Peygamberden (S.A.V.) ölümün acisini sor-
«Derinin tüylerini eliyle çekerek yolmak gibidir» Diye cevap vermiş.
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2023 09:04
Ganimet elden ele dolaşıp haksız yere zimmete tiği, emânet ganimet sayıdlığı, zekât fuzili bir borç say geç- lp verilmediği, erkek karısına itaat edip annesine isyan ettiği, dostana iyilik edip babasına eziyet ettiği, mescidlerde seslerin yükseldiği, ayak takımlarının başa geçtiği, şerrinden korkulduğu için kişiye ikram edildiği, içki içilip ipekli elbiseler giyildiğ, şarkı- a ve çalkıcı kadınların bulundurulduğu, sonra gelen nesil önce gelenleri kötülediği hallerdir. İşte bunlar yapıldığı zaman, insan- lar kızıl bir rüzgâr, zelzele, açlık, yemekte tatsızlık ve benzeri musibetleri beklesinler.» buyurmuştur. Yine rivayete göre Peygam ber aleyhi'-selâm Cebrail aleyhi's-selâm'a: «Ya Cebrail, benden son- ra yere inecek misin?» diye sordu. Cebrail aleyhi's-selâm: «Evet, âhir zamanda dört kerre ineceğim.» deyince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, niçin ineceğini sordu. Cebrail: «Birincide kadın- lardan hayâyi, ikincide kazançlardan bereketi, üçüncüde hâkim- lerden adâleti, dördüncüde hâfızların göğüslerinden Kur'ânı kal- dırmak için geleceğim ve sonra bir daha gelmiyeceğim.» dedi.
Yine Tirmizi'nin Enes b. Mâlik (r.a.) den rivâyetinde Resûl-i Ekrem (S.A.V.): «Kiyâmete yakın karanlık gece kıtaları gibi fit- neler meydana gelecektir. Sabahtan mü'min olan akşama kâfir, akşamdan mü'min olan sabaha kafir çıkar. Bir çokları dinlerini feda ederler.» buyurmuştur
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2023 09:09
وَالسَّاعَةُ كَهَاتَيْنِ وَأَشَارَ بِإِصْبَعَيْهِ السَّبَابَة وَالَي تليها
* Sehadet parmag ile orta parmagini igaret ederek: Benimle kıyamet arasında bu kadar zaman vardır.» buyurmuştur. Kıyame tin alametlerinden baʼzıları da büyük inşaatlar, mescidleri tezyin, emanete huyanet, igki ve bid'atlerin cogalması, kadınlarda hayann azalması, hakimlerden adaletin kalkması, bereketin azalması, şar kıcı kadınların çoğalması, hilekar adamların emin, emin adamla rin hâin tanınması, idare işlerinin ehil olmayan kimselere veril mesi, fitnenin zuhuru, kadınların çoğalması, erkeklerin azalması gibi hususlardır ki, bütün bunlar zamanımızda mevcud ve hepsi için sahih hadisler vârid olmuştur. Bunlardan ba'zıları: Müslim' in Enes b. Malik (r.a.) den rivayetinde, Resûl-i Ekrem (S.A.V.): في
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2023 09:22
Ahiret Günü
Abdülkadir el-Hac Mutlaku'r-Rahbavi
Güven Matbaası 1970.
sy. 36,39,
Ahirete Giden Yol
(KESF-US SUTUR)
SÖNMEZ
sy. 31.
O nu (Hz.Muhammed s.a.v.) anlamak,Hakka kullukta en mühim basamaktır.
Hidayet Güneşi
Yüzakı
sy.10.
Hiçliğini ve acziyetini idrâk edemeyip de kibir dâvâsına tutuşan niceleri, ilâhî gazaba uğramışlardır. Bel'âm gibiler ilimle, Kärun gibiler servetle, Firavun ve Hâmân gibiler makam ve mevki ile enâniyetin avucuna düştüler ve helâk oldular.
Kur'an ve Sünnet
İki Cihanda Rahmet
Yuzaki
sy. 267.
ribâ : faiz, borç olarak verilen para mala karşılık alınan kår, fazlalık; veya is hut ticaret için verilen sermayenin zara katılmadan yalnız kârına ortak olup edilen kazanç. (Faizin her çeşidi İslâmda ramdır) (muzaaf ribâ: bileşik faiz, ana be d- katılan faizin faizini de alma veya süre u mında faiz oranını da arttırm yolu ile al faiz)
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 08:53
ribâ : faiz, borç olarak verilen para veya mala karşılık alınan kâr, fazlalık; veya iş ya- hut ticaret için verilen sermayenin zararına katılmadan yalnız kârına ortak olup elde edilen kazanç. (Faizin her çeşidi İslâmda ha- ramdır) (muzaaf ribâ: bileşik faiz, ana borca mad- katılan faizin faizini de alma veya süre uzatı- cları mında faiz oranını da arttırm yolu ile alınan faiz)
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 08:54
Tabiratli, Terkibli, Ansiklopedik
Risale-i Nur un Büyük Lugati
Envar Nesriyat
sy. 912.
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 08:57
فائض FAIZ : ödünç verilen pa
ra için alınan ve şer'an haram olan kår. Fa Izin iş hayatındaki mânası, "sen çalış, ben yl yeylm'dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları daha büyük bankalarda toplanıp, büyük yekünlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından falzle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edilen (üretilen) malların flatina masraf olarak bu falz eklenir. Böylece malların flati falz yüzünden %50 civarında, veya daha fazla artar. Bu malı satın alanlar, ödedikleri flatla birlikte vaktiyle yatırımcının ödediği faizi kendi leri ödemiş olurlar. Böylece tasarruf sahipleri bankadan aldıkları falzden çok daha fazlasını bu malı satın almakla geri ödemiş olurlar. Ayrıca fi atların yükselmesiyle dar gelirlilerin haklarına te cavüz etmiş olurlar. Çalışmadan para alıp vermek- le zenginleşen bir zümrenin türemesine de sebep olurlar. İslâm, faizi haram kılmakla bu haksızlık- ları önler. (Bak: Riba) *Taşan, dolan.
فائز FAIZ: (Fevz. den) Dilediğine eren. Başaran. Korktuğundan kurtulan. Üstün gelen. Necat bulan. *Kapının üstündeki eşik.
Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Büyük Lugat
sy. 260.
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:01
RIBA: Tartısı ve ölçüsü bel- olan bir malı aynı cinsten daha fazla olan bir mal le, bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak veya vere- slye değiştirmektir. * Fâiz. * Muâmelede meşru miktardan tecavüz. * Bir şeyin artması, çoğalması. Verilen borç para veya mal karşılığında kâr iste- yip zarara ortak olmamak suretiyle hâsıl olan ha- ram kazanç. (Bak: Fâiz)
Ja, Ribâ-i fazl Tartılan veya öl- çülen bir cins eşyanın kendi cinsi karşılığında fazla- sıyla satılması. Meselâ : Bir kilo buğdayı aynı cins bir kilo yüz gramla değiştirmek gibi. -
(Beşerin hayat-ı içtimaiyesinde bütün ahlâk
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:03
sızlığın ve bütün ihtilälâtın menşei iki kelimedir. Birisi: "Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne..." "İkincisi: "Sen çalış, ben yiyeyim.." Bu iki kelimeyi de idâme eden; cereyan-1 ribâ ve terk-i zekâttır. Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devâsı var ki; o da vucüb-u zekâttır. İkinci keli- menin devası hürmet-i ribadır. Adâlet-i Kur'âniye âlem kapısında durup ribâya: "Yasaktır, girmeğe hakkın yoktur" der. Beşer bu emri dinlemedi, bü- yük bir sille yedi. Daha müdhişini yemeden dinle- meli. M.)
(Ribânın kab ve kapıları olan bankaların nef'i, beşerin fenâsı olan gâvurlara ve onların en zâlimlerine ve bunların en sefihlerinedir. Alem-i İs- lâm'a zarar- mutlaktır. Mutlak beşerin refahi naza- ra alınmaz, zirâ gâvur harbi ve mütecâviz ise, hür- motriz
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:04
Osmanlıca Türkçe
Ansiklopedik
Büyük Lugat
sy. 831.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
ruhu l furkan tefsiri
Şubat 13, 2021
DEVAMI
hülasatü l beyan tefsiri
Şubat 13, 2021
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
FAİZ TETKİKİMİZİN SONUCU
1) Ben tamamen Allâme Muhammed 'ül-Fahrî'nin fikir- leriyle müttefikim. Ona göre: «Islâmî yapının temel taşını teş- kil eden liberal sisteme faiz, tam manasiyle zıt bir istikamet- tedir.»
2) İslâmın basit faizi değil sadece mürekkeb faizi yasak- ladığı şeklinde bir telâkki tamamen yanlıştır. Aksine İslâmda, nisbeti ne kadar düşük olursa olsun her nevi faiz menedilmiştir.
3) Bugün umumiyetle câri kapitalist cereyanların tesiri al- tında birçok kimse, günümüz bankacılığının ticarî ve sınaî ha- yatı desteklediği esbabi mucibesiyle, faizin meşru olduğunu id- dia etmektedir. Bu, tamamen yanlış ve çürük bir iddiadır. Ha- kikatı söylemek icab ederse, mezkûr banka faizleriyle, Sahukar
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:26
FAIZ NAZARIYESI VE ISLAM
tefeci) faizleri arasında hemen hemen hiç bir fark yok, derecede ki, ödünç para vermeyi eskiden sanat edinmiş Ya lilerin varmak istedikleri gaye ve maksatlarla bugünkü arın gaye ve maksatları birbirinin aynıdır.
4) Bir takım sebebler göstererek, Banka faizlerinin mey ruiyetini iddiaya kalkışmak, Islamın vazettiği temel prensible den sapmak ve Kur'ân'da yer alan gayet açık ve müphemiye ten uzak hükümlerden vaz geçmek demek olacaktır. Buna g bizim vazifemiz, faiz hakkında İslamın getirdiği temel kade hükümleri mümkün olduğu kadar açık olarak göstermek ve ik tisadi zafiyetimizi bu nevi hiylei şer'iye kabilinden yollarla tet cihetine sapmamak olmalıdır. Ben ne bir Islám tetkikleri m tchassisi ve ne de İslâmın dolaşık ve düğümlü bir meselesi rinde bir hal şekli vazedecek kapasiteye sahip bir müctehidim Ancak şunu şahsen ifade etmeliyim ki, Bankalara yatırdığımız paralar yoluyla elde ettiğimiz her nevi gelirler, faizle aynı s viyededir ve birdir. Yine şurası iyice anlaşılmalıdır ki, bizler Müslüman olarak faize asla girmemeliyiz. Şayet müsaade edip ona el uzatacak olursak, Bankalarda toplanacak olan paralar, İslâmî fayda, menfaat ve gayeler dışında da kullanılabilecekler- dir. Binaenaleyh bu suretle bugünkü bankalara yatırılmayacak olan meblağları şahsi ihtiyaçlarımızda değil, hayır ve umuma fayda getiren milli menfaatlara uygun faaliyet ve işlerde kul- lanmamız gerekecektir. Fakat böyle yapılması sonuna kadar sa- vunulamasa bile içinde bulunduğumuz cemiyet şartlarının akıp içinde Islami esaslara uygun surette tesis edilip teşkilatlandırı lacak olan bankalarda bu meblağları toplamak zaruret olacak- tır. Bu gaye göz önünde tutularak kurulacak olan İslâmî ban- kaları ve İslâmî bankacılığın esaslarını daha ilerde izah edece ğiz.
YANITLASİL
yuksel16 Temmuz 2023 09:29
Faiz Nazariyesi ve İslam
Çeviren
Dr
Salih Tuğ
İrfan Yayinevi
sy. 115,116.
Ve bitâatil ecsâdil mülteimeti biurûkıhâ. Yâni:
Öyle cesetler ki, bütün damarlariyle toprak olmuşlardır.
(Öldükten sonra cesetlerin bütün parçaları çürüyüp toprak olur. Cenab-ı Hak tarafından o toprakların eskisi gibi cesedin uzvu hâline gelmesi için ferman gelir, o toprak hemen her ne uzuvdan toprak ol- du ise o uzvun hâlini alır. Toprak olan kemik yine kemiğe, toprak olan sinir yine sinire, toprak olan damar yine damara döner. Toprak olan deriler yine deri haline gelir. Toprak olan kıllar da kıllaşır. Diş- ler, diş olur. Böylece vücuddan meydana gelmiş bütün topraklar va- kit geçirmeden eski uzuvları hâline döner, bir araya gelir. Ceset, ilk ceset gibi olur.)
(Ey Allah'ım, Sen'in «Ol!..» diyen fermanınla toplanan ceset- lerin itâatleri hürmetine ben de Sen'den niyaz eder, dilerim.)
Kara Davud
Delail-i Hayrat Şerhi
M. Faruk Gurtunca
sy. 896.
Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun; Onun hesabına birçok hurafe uydurdun. Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya, Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya.
Hayır, hayal ile yoktur benim alış verişim; İnan ki her ne söylemişsem görüp de söylemişim, Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek; Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek."
Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile... Âdem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile! Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir; Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan... Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan!
Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun. Yıktın da dini mübini (apaçık din yerine) yeni bir din kurdu Doğrudan doğruya Kuran'dan alarak ilhamı. Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı.
ibret olmaz bize her gün okuruz ezberde yoksa bir maksat aranmaz mı ayetlerde? lafz-1 muhkem yalnız anlaşılan Kuran'ın çünkü hiç kimse farkında değil mananın
ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına indirilmemiştir Kur'an hakkıyla bilin ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!
YANITLASİL
yuksel17 Temmuz 2023 08:26
Mehmed Akif Ersoy
Boyasını Kaziyinca
Küresel Güç Odaklarının
Egemenlik Felsefesi
İbrahim Okur
okursoy kitaplari21
sy. 744.
İçki ve Sigara ya, eğitimin iki katı para harcadığımız açıklandı.
14 Kasım 2005.
Açıklamalı Yorumlu
Kronolojik
Kültür Sanat
Tarih Ansiklopedisi
(7007 Yıllık Dünya Tarihi) Cilt. 4.Oğuz Cetinoglu
Ekim Kasım Aralık
sy. 3131.
Üç ana renk kırmızı, mavi, yeşil
YANITLASİL
yuksel18 Temmuz 2023 05:33
(Adneks) :ilave, ek, parça parça bir organa bağlı yardımcı oluşum ve kısım.
YANITLASİL
yuksel19 Temmuz 2023 01:28
ESIR MADDESI
Dünya esirden olan ve mevc-i mekfûf tâbir olunan sema deni- zinde seyahat ediyor ve yüzüyor. (Mh.) 70:2. mak. 8. mesele; (L.) 70:12. Lema, 2. mes. mühimme; (L.) 344:30. Lem'a, 6.
nükte, 5. şua
Esîr, Allah'ın varlık ve birliğine şehadet eder. (M.N.) 48:Katre, 1. bab Esîr maddesi fâil olamaz. (L.) 336:30. Lem'a 6. nük. 1. şua Esir maddesinin yedi tabaka olması. (L.) 71:12. Lema 2. mes. müh. Esîr maddesi nedir? (İ.İ.) 237. Fezâ esîr maddesiyle dolu. (L.) 71:12. Lema 2. mes. müh.; (1.1.) 239. Kâinat esîr maddesinden yaratılmıştır. (İ.İ.) 238.
Tabiatçılar esîş maddesini fâil zannetmişler. (L.) 336:30. lem'a, 6. nükte, 1. şua
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi
İsmail Mutlu
sy. 194.
YANITLASİL
yuksel19 Temmuz 2023 01:33
Asr süresi
esir maddesine yemin etmekle
buluşların icatlarin bu maddede
yogunlasarak meydana getirebileceğini
Kur'an i Kerim de Yazmaktadır
Asr
kürt cede esir olarak yazılmaktadır
Burada Hz. Ömer'in bir ön uyarısını nakletmek istiyoruz. Ab dürrezzak İbni Hemmâm'ın (ö. 211/826) Mûsannefinin iki yerin- de (VII, 330 ve XI, 412) Hz. Ömer; recm cezâsını, deccâli, havzı, kabir azâbını ve mü'minlerin cezâlarını çektikten sonra cehennemden çıkacaklarını inkar edecek, bunların olmadığını ve olmayacağın ileri sürecek birtakım insanların türeyeceğini söyleyerek ta o gün den müslümanları uyarmıştır. O halde bu konularda inkâra dayalı iddia sahipleri suçüstü (cürm-i meşhûd halinde) yakalandıkları bilmelidirler.
YANITLASİL
yuksel19 Temmuz 2023 01:51
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt. 4.sy.648.
Rabbimizden bizlere tam bir müslüman uyanıklığı vermesini, bizleri ve gelecek nesillerimizi şeytanın ve şeytanlaşmış insanla- rin şerrinden korumasını dileriz.
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt. 7.sy.143.
YANITLASİL
yuksel20 Temmuz 2023 02:40
Rabbimizden bizlere tam bir müslüman uyanıklığı vermesini, bizleri ve gelecek nesillerimizi şeytanın ve şeytanlaşmış insanla- rin şerrinden korumasını dileriz.
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt. 7.sy.143.
YANITLASİL
yuksel20 Temmuz 2023 02:41
Puta tapmak şeytana tapmaktir.
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt.. 8.sy.300.
Peygamberlere karşı çıkan ulkelerde kıtlık olmuştur.
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
kampanya kitapları
sy..299.
Belaları Önleme Duası
بسم اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيم أصْبَحْتُ في جِوَارِ اللهِ الَّذِى لأيرَامُ وَلا يُسْتَبَاحُ وَفِي ذِمَّتِهِ وَ ضَمَانِهِ الَّذِي لَا يُحْفَرُ ضَمَانٌ عِنْدَهُ " فَاسْتَمْسَكُتُ بِعُرْوَةِ اللَّهِ الْوُثْقَى رَبِّي وَ رَبُّ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ لا إِلهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلاً * تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ وَاعْتَصَمْتُ بِاللَّهِ وَفَوَّضْتُ أَمْرِى إِلَى اللَّهِ نِعْمَ الْقَادِرُ اللَّهُ فَاللَّهُ خَيْرٌ حَفِظًا وَ هُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمينَ وَ صَلَّى اللهُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى الِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلَّمَ عَدَدَ خَلْقِهِ وَ رِضَا نَفْسِهِ وَ زِينَةَ عَرْشِهِ وَمِدَادَ كَلِمَاتِهِ * لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَحِيمٌ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللهُ لا إلهَ إِلا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
حَصَّنْتُ نَفْسِي وَ أَهْلِي وَ مَنْ حَضَرَنِي أَوْ غَابَ عَنِّي بِالْحَيَ الَّذِي لا يَمُوتُ وَ الْجَأْتُ ظَهْرِى فِي حِفْظِ ذَالِكَ لِلْحَيِّ الْقَيُّومِ
YANITLASİL
yuksel22 Temmuz 2023 00:04
ÇEŞİTLİ KONULARA AIT DUALAR
401
(Bismillahir RaḥmânirRahim.)
(Haššantü nefsî ve ehli ve men hadaraní ev gåbe annî bil hayyil- la yemûtü, vel-ce'tü zahrî fi hifzi zâlike lil Hayyil Kayyúmi. Ve bahtü fi civârillâhillezî lâ yurâmü velâ yüstebâhu ve fi zimmetihi ve manihillezî lâ yuḥferu damânun indehu. Festemsektü biurvetillähil ská, Rabbi ve Rabbis-semâvâti vel-ardi lâ ilâhe illâ hüve, fettehizhu kilen.
Tevekkeltü alellâhi ve'tašamtü billâhi ve fevvedtü emri ilellâhi, mel kâdiru Allâhu. Fellâhu hayrun hâfizan ve hüve Erhamur- himin. Ve šallallâhu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve bihi ve sellim adede halkihi ve ridâe nefsihi ve zînete arşihi ve dâde kelimâtihi.
Lekad câeküm Resûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm aršun aleyküm bil mü'minîne raûfun rahîm. Fe in tevellev fekul has- yellahu lâ ilâhe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbil arşil im.) Bu büyük vird, zararları def için ve menfaati çekmek için okunur.
Her sıkıntı ve her bela karşısında bu dua okunur. Ağrı sızı anında da
kunur.
Büyük bir duadır. Gece gündüz okunmalıdır. İnsan kendisini ko- rumak ve belalardan sakınmak için bu duayı devamlı okumalıdır. Çünkü mazarrat (zararlar, kötülükler) anında buna devam eylemek çok faydalıdır. Her insan sıkıntıya kalabilir, ancak sıkıntıdan kurtulma- yegane çaresi bu duayı ihlasla okumaktadır. Her Akşam ve Yatsı arası, her Sabah Namazı'ndan sonra bu duaya devam eylemek lazım-
duaya gece gündüz devam etmelidir. Bu vesile ile Allah'ın rızasına Müslüman evvela Allah'a tam manasıyla sarılmalı, hem de bu kavuşmalıdır.
***
YANITLASİL
yuksel22 Temmuz 2023 00:06
Mecmuatu'l Ahzab
Büyük Dua Kitabı
Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi
Bahar Yayınları
sy. 400,401.
Peygamberlerin bazı vasıfları. (Mh.) 126:3. makale Peygamberler devirlerine göre mucize göstermişlerdir. (M.)
184:19. Mektup, 18. işaret, 2. nükte Peygamberler fiil ve tavırlarında beşeriyette kalmıştır. (M.)
300:26. Mektup, 1. mebhas Peygamberler gönderilmeden teklif yapılmaz. (İ.İ.) 69; (M.)
374:28. Mektup, 8. mesele, 5. nükte Peygamberler herkesten daha fazla ibâdet ve teslime mükellef- tirler. (Mh.) 45:1, makale 12. mukaddime
Peygamberlerin ibadetlerinin farklı olmasının sebebi. (İ.İ.) 32. Peygamberlere olan ihtiyaç. (S.) 200:11. Şua; (As. M.) 509.
mesele 1. nokta; (M.N.) 34:Lasiyyemâlar, (M.N.) 119:Zey- lü'l-Habbe; (1.1.) 141; (L.) 329:30. Lem'a, 5. nükte, 4. remiz Peygamberlere sevginin faydasız kalması. (S.) 587:32:Söz 3.
mevkif 2. mebhas 4. nükte
Peygamberlerin şarkta gelmesinin hikmeti. (M.) 312:26. Mek- tup, 3. mebhas, 5. mesele; (T.H.) 128; (Sn.) 49; (Mk. İç. R.) Peygamberler ümmetlerini feyizlendirmek için zahmetlere ma-
2:278, 97.
ruz kalmışlar. (1.1.) 31. Peygamberliğin her asırda verâset noktasında nâibleri vardır.
(S.T.) 90.
Saat insanlığa Hz. Yusuf'un hediyesidir. (S.) 231:20. Söz, 2. mak. Son peygamber olarak niçin Peygamberimiz seçildi? (M.) 296, 297:24. Mektup, 2. zeyl, hâtime
Terziler Hz. İdris'i pîr edindiler. (S.) 231:20. Söz, 2. mak.
Ulu'l-azm peygamberler. (E.L.) 2:93.
Yüz yirmi dört bin peygamber. (Ş.) 180:11. Şua, 7. mesele
PROPAGANDA
Bediüzzaman, Kur'ân'ın elmas gibi hakikatlarını siyaset pro- FIHRIST/540
YANITLASİL
yuksel23 Temmuz 2023 04:23
pağandasıyla cam parçaları kıymetine indirmemişti. (M.) 53: 13. Mektup, 3. suâl
Gaddar siyaset ve zâlim propaganda, aralarında hadsiz bir me- safe olan yalan ve sıdkı birbirine karıştırmış. (H.Ş.) 51, 52:3.
kelime Kişi propağandada söylenilen her sözü doğru kabül etmemelidir.
(E.L.) 2:58; (Mn.) 49.
Propagandada gerçekler olduğu gibi anlatılmalıdır. (Sn.) 17. Propaganda hissiyatı değil, fikri esas almalıdır. (Mh.) 77:2. ma- kale, 1. mesele
Propaganday-1 siyaset yalana fazla revaç vermiş. (S.) 452:27. Söz Pnopağandada söz kalabalığına gidilmemelidir. (Sn.) 17. Propaganda zâlim cerbezenin gayr-i meşrû çocuğudur. (TI. İç.
Siyaset propagandası vasıtasıyla yalancılık doğruluğa tercih edi-
liyor. (S.) 446, 452:27. Söz
Şeytanın işlettiği fiilî propaganda. (H.St.) 97.
Hazret-i Ali anlatıyor:
Rasûlullah bir gün:
"Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vâcip olur!" buyurmuşlardı.
Yanındakiler:
"-Ey Allah'ın Rasûlü! Bunlar nelerdir?" diye sordular.
Rasûlullah Efendimiz şöyle sıraladı:
"1. Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sade ce zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedávül eden bir metá
haline geldiği,
2. Emanet, ganimet gibi görülüp hiyanet edildiği,
203
YANITLASİL
yuksel24 Temmuz 2023 09:36
EBEDİYET YOLCULU
3. Zekât, ibadet olarak görülmeyip büyük bir yük ve kayıp de rak telâkki edildiği,
4. Kişi, (gayr-i meşru işlerde) kadınına itaat ettiği,
5. Kişi, annesine karşı itaatsizlikte bulunduğu,
6-7. Kişi, arkadaşına iyilikte bulunduğu hâlde babasına kab davrandığı,
8. Mescitlerde sesler yükseldiği (huşû kaybolduğu),
9. Bir milletin idarecisi en alçakları olduğu, (Nitekim bu zama zaman dünyanın muhtelif devletlerinde görülebilen bir hâdisedir
10. Bir kişiye şerrinden korkularak hürmet edildiği.
11. Çeşitli isimlerle îmâl edilen içkilerin serbestçe içildiği.
12. İpek elbiselerin erkekler tarafından giyildiği,
13-14. Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletlerine aláka arttığı, (Gre müzde sanat, bale, konser vb. adlar altında; bar, gazino ve benzer se lonlarda ve hatta radyo, televizyon gibi çeşitli mecralarda -maalesef- yaygın hâldedir.)
15. Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip ge çenlere lånet ettiği zaman, (Günümüzde bazı gâfillerin ecdading Osmanlı'ya ve geçmiş İslâm âlimlerine buğz etmesi gibi.)
İşte o zaman, (mü'minlerin ruhlarını kabzeden) kızıl rüzgân, re batışı veya domuz ve maymunlara çevrilmeyi, 110 zelzeleyi ve go ten taş yağmasını bekleyin.
Ondan sonra birbiri ardınca pek çok alâmet zuhûr eder ve bur lar, ipi kopan eski bir gerdanlığın ardı ardına düşen taneleri gibi br birini takip ederler. "111
204
110. Bkz. Tirmizi, Fiten, 38/2210. 111. Tirmizi, Fiten, 38/2211.
YANITLASİL
yuksel24 Temmuz 2023 09:38
KIYAMET
Gaybı ancak Allah bilir. Herhalde bunlar, kıyameta plastika iyice artması neticesinde vukū bulacak alametlerdir.
YANITLASİL
yuksel24 Temmuz 2023 09:42
KIYAMET
Gaybı ancak Allah bilir. Herhalde bunlar, kıyamet yaklaştıkça şerrin iyice artması neticesinde vukū bulacak alametlerdir.
Ebediyet Yolculuğu
Ölüm /Kabir /Kıyamet ve Ötesi
sy. 203,204.
Osmanlı Tahtının Varisleri: Kırım Hanları
Ankara Savaşı'ndan sonra yıkılacak olan Altinorda'nın devami Kırım Hanlığı olur. Geleneksel devletlerde kültürün etkisi baskındır. Osmanlı'da "Hanedan-ı Ali Osman" Osman Gazinin soyu "kut" yani Allah'tan dünyayı yönetme gücü
YANITLASİL
yuksel26 Temmuz 2023 04:26
almış, baht sahibi olarak kabul edilirdi. Bununla birlik- te Cengiz soyu da kut sahibi kabul edilir ve bu yüzden büyük önem taşırdı. Osmanlı'da erkek çocuk doğmasa, soy kesilse, taht Kırım Hanı'nın hakkıdır. Çünkü onların soyları da kutludur. Osmanlı kaynaklarında Cengiz soyu bu açıdan muteberdir. O kadar ki; tüm paşalar, krallar huzura çıktığı vakit Sultanın eteğini öperken; Kırım hanları el öpme hakkına sahiptiler. Fatih ile beraber Osmanlı'ya bağlanan Kırım Hanlığı; II. Viyana Kuşatması'nda vazi- felerini yerine getirmez ve duygusal bir sebepten ötürü düşmanın önünü kesmeyerek Osmanlı ordusunun iki ateş arasında kalmasına sebep olurlar.
Vazifeyi Terk Kendine ve İslam'a İhanettir
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın emrine rağmen Kırım Hanı; Leh ordularını durdurmaz ve geçişine izin verir. Vi- yana'yı fethetmeye yakın olan ordu arkadan beklenmedik bir baskın ile sarsılır ve iki ateş arasında kalır. Bu hadisenin etkisi bugün de devam etmektedir. Bozgundan sonrası Osmanlı, Kırım ve âlem-i İslam için duraklama, gerileme ve hayatta kalma mücadelesi olacaktır. Dün Osmanlı'ya şu ya da bu sebepten karşı duran, altını oyan hangi teşekkül varsa bugün Türkiye'den daha vahim halde; yok olma teh- likesiyle karşı karşıyadır. Gün; tekerrürü önleme, tarihten ilhamla aleme yeni bir nefes olma günüdür.
YANITLASİL
yuksel26 Temmuz 2023 04:29
Genç
Ebedi Gençlik Dergisi
Ocak 2018
sayı. 136.
sy.43.
Sajahat (Orijinali)
Yadında değil doğduğu, ter döktüğü toprak; Yadında kalan hâtıra bir şey, o da ancak: Gökten ona "yüksel!" diyen ecdâd-ı şehîdi! Artık o da yükseldi, fakat yerde umidi: Bir böyle şehîdin ki mükâfatı zaferdir, Vermezsen Ilahi dökülen hûnu hederdir!
1 Kânûnisânî 1330
YANITLASİL
yuksel26 Temmuz 2023 11:26
Sujahat (Günümüz Türkçesi)
Aklında değil doğduğu, ter döktüğü toprak; Onun aklında kalan tek hatıra var, o da ancak: Gökten ona "yüksel!" diyen şehit ataları! Artık o da yükseldi, fakat ümidi yerde kaldı: Böyle bir şehidin ki mükafatı zaferdir, Vermezsen, Ilahi, dökülen kanı boşa gidecektir!
14 Ocak 1915
YANITLASİL
yuksel26 Temmuz 2023 11:28
Safahat
Orijinali ve Günümüz Türkçesi
Mehmed Akif Ersoy
sy. 574,575.
KARA DAVUD EFENDI ŞERHI
919
Ya bunlar kimlerdir. O da: Bunlar Sol Ashabıdır, Ashab-ı Şimaldir. Bunlar da cehennem
ehlidir! dedi. Sağında olan kişilerin en önünde bulunan Fahr-1 Ålem
ve Veled-1 Beni Adem Hazret-i Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sel- lem idi. Yine gökten bir hitab geldi: Ey Muhammed, seni kim yarattı? Hazret-i Muhammed (8.A. V.) de:
Yarabbi, Sen yarattın! dedi. Ilahi hitap yine:
Öyleyse secde eyle, sidkina delil olsun! diye buyurdu. Hazret-i Muhammed (S.A.V.) de secde kıldı. Sonra ilâhi hitap yeniden şöyle dedi:
Senden misak aldım. Elini Hacerül Esved'e koy. Fahr-i Ålem (S.A.V.) mübarek elini o kutsal taşa koydu. Sonra Nuh (A.S.)'dan başlanılarak bütün enbiyânım hepsinden misak ahdi
alındı. Sonra onlara da şu ilâhî hitap geldi: - Bu Abdullah oğlu Muhammed benim peygamberimdir. .Âhır zamanda onu göndereceğim resûl kılacağım. Adını kitaplarda anaca- am. Ona iman getirip yardım eder misiniz.
Bunu bütün peygamberler kabul ettiler. Sonra o taş Kâbe'ye ko-
nuldu. Kâfir olanlar elleriyle ona yapışınca o taş kapkara oldu. Bunun için adına Hacerel Esved Kara Taş denildi. Sonra bütün zürriyet- lerden misak andı istendi ve ilâhî hitâb şöyle buyurdu: Bana secde kılın.
Ademoğullarının bir bölüğü secde etti. Bir bölüğü ise secde et- mediler. Secde edenler secdeden başlarını kaldırdıkları zaman Ådem oğullarının bir kısmının secde etmediğini görünce onlar da iki bölüğe ayrıldılar. Bir bölüğü yine secdeye kapandılar.
Allah'ımız, Sana şükürler olsun! dediler. Bir kısmı ise ilk sec- de ile kaldılar. Secde etmeyen bu bölük de ikiye ayrıldı. Birinci bölük- tekilerin yeniden secdeye yatanlarını görünce onlar da ikinci secdeye vardılar. Bir kısmı ise inat ederek secdeye varmadılar. Durdular. İki secdeye varanlar İslâm üzere doğup büyüyenler ve İslâm üzere ölen- lerdir. İlk önce secdeye varıp sonra secde etmeyenler ise İslâm üzere doğup ve İslâm yolunda büyüyüp -Allah esirgesin- küfür ile ölen lerdir. O ilk secdeyi de etmeyenler ise kâfir doğup kâfirlikle ölenler dir.
Hazret-i Adem (A.S.)'ın ömrü beş yüz yıla varınca evlatları ço aldı. Rivayet edilmiştir ki Hazret-i Havva (R. Anhá) yüz elli kere ev tlarına gebe kaldı. Her doğumda bir erkek ve bir kız doğurdu. An
YANITLASİL
yuksel27 Temmuz 2023 21:40
Kara Davud
M. Bin Süleyman Cezuli
Delail-i Hayrat Şerhi
M. Faruk Gurtunca.
sy. 918,919.
Hangi kul ki, "La ilahe illallahül kerimül halim, sübhanellahi Rabbil arşil azim, Velhamdülillahi Rabbil alemin." dedi. O kimseye Cehennemi haram etmek Allahü Teala'nın üzerine haktır.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 183 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
Namazı ve Orucu terk edenlerin cezası **
**
Namazı kasten, tenbelliği yüzünden terkeden, şiddetle, hattâ (vücu- dundan) kan çıkıncaya kadar döğülür ve namaz kılıncaya kadara hapsolu nur (1). Ramazan orucunu terkeden için de hüküm aynıdır. Namaz kılmayan ve oruç tutmayanlar öldürülmez; Ancak namazın veya orucun farz olduğu- nu inkâr eden veya bunlarla alay eden (kâfir olacağı için) öldürülür.
(1) Imam-ı Şafiî'ye göre, kasden namaz kılmayan kişi ceza olarak öldürülür. Imam-1 Maliki'ye göre ise kâfir olduğu için öldürülür. Bu cezalar namaz kılmayanın dünyaya ait cezasıdır. Ahirete gelince, eğer bu kişi Müslüman olarak ölürse namaz gibi önemli bir farzı terkettiğinden dolayı uzun ve ağır azablara müstehak olur. Peygamber Efendimiz, Kişi ile kâfir olmak arasında namazı terketmek vardır. (Kisi namazı terkedince kâfirliğe yaklaşmış olur) buyurmuştur.
Nurul İzah ve Tercümesi
Abdullah Aydın
sy. 69.
Caryenin efendim doğurman,
Yalın ayak ve çıplak kişilerin insanların başına
geçmesi, . Insanların yüksek binalar inşa etmede yarışması Ilmin azalması ve cehaletin yaygınlaşması
.
⚫ Fitnelerin ortaya çıkması, öldürme hadiselerinin art
ması, servetin çoğalması,"1 . Zinanın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin artması,
kadınların çoğalıp erkeklerin azalması,42 İkisi de hak iddiasında bulunan iki büyük Müslüman or
dusunun birbiriyle savaşması," 43
. Emanetin ehline tevdi edilmemesi ve işlerin ehil ol-
mayanlara verilmesi."4
Sayılarını daha da çoğaltabileceğimiz bu rivayetlerin amacı, kıyametin vaktini belirlemek değildir. Bunlar, aile ve toplumlarda meydana gelen bozulma ve dejenerasyo- düzen kanunlarını ifade etmektedir.
na işaret etmekte, Allah'ın toplumlar için koyduğu sosyal
Bu tür olaylar büyük kıyametin yaklaştığı zamanda da bulunabilir, ancak hadislerde ifade ediliş maksatları bu t eden
değil, toplumların ölümüne (kıyamet-i vusta) işaret ilahi kanunların hatırlatılmasıdır.
37 Ibn Mâce, "Fiten", 25; Müslim, "Fitne", 1. 38 Ibn Mâce, "Fiten", 25.
39 Buhari, "Fiten", 25; Ibn Mâce, "Fiten", 25.
40 Buhari, "Fiten", 4, 25; Ibn Mâce, "Fiten", 26. 41 Buhari, "Fiten", 4; Müslim, "Fiten", 18; Ibn Mâce, "Fiten", 10
42 Tirmizi, "Fiten", 34; Ibn Mâce, "Fiten", 25. 43 Buhari, "Fiten", 25; Müslim, "Fiten", 17.
44 Buhari, "llim", 2; "Rikák", 35; Ahmed b. Hanbel, II, 361
414-
YANITLASİL
yuksel29 Temmuz 2023 01:26
A babaya itaatin olmadığı, para pul görmemiş insanla birden bire zengin olarak ekonomiye hükmetmesi ve gisizlikleri sebebiyle de toplumun ahlâkını ve ekono- misini bozmaları, zina, içki, emanete hiyanet gibi toplu- mu içten çökerten ahlâksızlığın yaygınlaşması gibi sosyal kanunlara işaret vardır.
Nitekim Kurtubî, İbn Hacer ve Aynî gibi tefsir ve hadis alimleri de söz konusu rivayetleri bu çizgide yorumla- maktadır.45 Bu yorumu destekleyen önemli bir kanıt da şarihlerin, hadiste kıyamet alâmetlerinden sayılan iki büyük Müslüman ordusunun savaşmasından maksadın Hz. Ali ile Muâviye ordularının Sıffîn Savaşı'nda karşı
karşıya gelmesi şeklinde anlamalarıdır.46
YANITLASİL
yuksel29 Temmuz 2023 01:28
Ibn Hacer, Fethu'l-bari, I, 122-123, 11, 350, Ayel, Umde, 1,
In Hacer, Fethu7-bári, XII, 72. Muslim, "Îmân", 249.
415-
YANITLASİL
yuksel29 Temmuz 2023 01:31
İslam'da İman Esasları
Prof. Dr. Bekir Topaloglu
Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz
Prof. Dr. İlyas Celebi.
D. I. B. Yayınları
sy. 414,415.
ABD askeri müdahaleleri hegemonyacı vizyonunun görünen yüzüdür. Amerikan dış politikasında ve siyasasında, iş dünyasının ihtiyaçlarını, istila ve sömürgeleş- tirme yerine diplomasi yoluyla gerçekleştirilen hegemonik ilişkiler ağı içinde sağ lamak esas olmuştur. Dış ve uluslararası kurumsal düzenlemeler hegemon devlet gücünün de yardımıyla, mübadele ilişkilerindeki eşitsizlikleri hegemon gücün yara- rına sürdürmek üzere kullanılmaktadır. Serbest ticaret ve dışa açık sermaye piyasa- ları, liberal dünya içindeki ticaret, üretim, hizmet ve finans sektörlerine hakim olan gelişmiş ülkelerde üslenen sermaye güçlerinin çıkarına hizmet eden başlıca araçlar haline gelmişlerdir. Dolayısıyla, ABD'nin (ve daha az ölçüde Avrupa'nın) gücünü ar- kasına alan IMF ve DTÖ gibi örgütlerin kurumsal baskılarıyla tüm dünya piyasala- rını dışa açılmaya zorlamak, korumacı duvarlarını yıkmak istemeyen ülkelere de kendi devasa pazarını kapamak hegemonyanın başlıca aracı haline dönüşmüştür. Geleceğe umutla bakan ülkelerin "demokratik" programlar çerçevesinde umutları sönmekte ve ülkeler gizli ya da açık işgale uğramaktadır. Yeni işgal süreci günü- müzde tankla, topla, tüfekle değil içi para dolu bond çantalar, siyah takım elbiseler- le ile gerçekleştirilmektedir. Yumuşak güç diye tanımlanan bu sürece dünya geneli- ne yayılmış binlerce sivil toplum kurumunun katkısı çok önemli yer tutmaktadır.
Serge Guilbaut, How New York Stole the Idea of Modern Art, Çev. A. Goldhammer, University of Chicago Press, (Chicago, 1985), 53.
-47-
YANITLASİL
yuksel29 Temmuz 2023 05:16
Bellfsizlik talllamen yok edilemez, sadece ortam nakkinda degerehe yapı- labilir ve sonra belki yönetilebilir. İstihbarat analizcilerinin işi ile ilgili gittikçe açıl hale gelinen aşama analitik görevler artık ikazdan (özellikle taktik ikaz) daha stra tejik ve sırlarla ilgilenmeye kaymaktadır. Analiz işine bilginin bittiği ve belirsizliğin kaçınılmaz olduğu yerden başlanır. Konunun anlaşılması için Carl Von Clausewit ile daha az bilinen çağdaş stratejist Antonie Hneri Baron de Jomini'nin istihbara anlayışları Tablo 3'de karşılaştırılmıştır. Jomini'ye göre, strateji belirli çözümler olan problemler serisidir ve matematiksel mantık stratejinin temel prensiplerinde çıkarılabilir55. Clausewitz'e göre tahmin edilemez olaylar savaşta kaçınılmazdır v muharebeler bu belirsizliği azaltır. Savaş, olasılıkların, iyi ve kötü şansın bir arac oynandığı bir kumardır56. Clausewitz'e göre belirsizlik ancak yönetilebilir ama ye edilemez. Savaş ve istihbarat üzerinde büyük bir sis vardır. Jomini'ye göre çoğu d ğerlendirmeler mümkün olan en iyi öngörüyü veya temel kanaatleri yansıtır. Or ya konan alternatif sonuçlar içinde en olası olanıdır. Yani mesela birkaç olası değ lendirme içinde analitik olarak en olası olanı bulmaktır. Clausewitz ise üç pren ortaya koyar. İlki emin olmak ve olasılık farklıdır, düşük olasılıkla olsa bile bazı doğru olabilir. Güven kadar bilginin içeriği de önemlidir
٢٥٣٣ - الرَّسْتَافُ حَظِيرَةٌ مِنْ حَظَائِرِ جَهَنَّمَ لَيْسَ فِيهَا حَدٌ وَلَا جُمُعَةٌ وَلَا جَمَاعَةٌ صبيهُمْ عَارِم وشَبَابَهُمْ شَيَاطِينٌ وشُيُوحُهُمْ جُهَّالُ الْمُؤْمِنُ فِيهِمْ أَنْتَنُ
* : الجيفة الديلمي عن على)
2533- Bir kaza veya kasaba ki, içinde had (şer'î ceza), cuma ve cemaat yoktur. İşte orası, cehennem ağıllarından bir ağıldır. Çocukları kötürüm, gençleri şeytan, yaşlıları cahil olurlar. İçlerindeki mü'min leşten daha fena kokar.
الرفْقُ رَأْسُ الْحِكْمَةِ (القضاعي والخرائطي في مكارم الاخــــلاق عــــن
2534- Rifk vur
YANITLASİL
yuksel30 Temmuz 2023 01:40
-- الرِفْقُ رَأْسُ الْحِكْمَةِ (القضاعي والخرائطي في مكارم الاخــــلاق عـــن
2534- Rıfk (yumuşaklık, tatlılık) hikmetin başıdır.
الرِفْقُ بِهِ الزِيَادَةُ وَالْبَرَكَةُ وَمَنْ يَحْرُمُ الرِّفْقَ يَحْرُمُ الْخَيْرَ (طب)
عن جرير 2535- Rıfkta ziyadelik ve bereket vardır. Rıfktan yoksun olar kişi hayırdan yoksun olur.
YANITLASİL
yuksel30 Temmuz 2023 01:42
٧٥ إِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَمَةِ حِيِئَ بِاَهْلِ الْبَلَاءِ فَلاَ يُنْشَرُ لَهُمْ دِيوَانٌ وَلاَ - سَبُ لَهُمْ مِيزَانٌ وَلاَ يُوضَعُ لَهُمْ صِرَاطٌ وَيُصَبُّ عَلَيْهِمُ الاَجْرُ صَبَّا*
حار عن عمر 799- Kıyamet olunca, dünyada üzüntü, sıkıntı ve hastc çekmiş insanlar getirilecek, onlara amel defteri dağıtılmayacak,om için mizan kurulmayacak ve kendilerine sırat köprüsü de konmayac bilakis üzerlerine ecir ve mükafat döküldükçe dökülecek (sorgusuz sualsiz cennete girecekler).
YANITLASİL
yuksel30 Temmuz 2023 01:44
۲۰۱۳ - اَلَا أَعْلَمُكَ حَصَلَاتٍ يَنْفَعُكَ اللهُ بِهِنَّ عَلَيْكَ بِالْعِلْمِ فَإِنَّ الْعِلْمَ خَلِيلُ الْمُؤْمِنِ وَالْحِلْمَ وَزِيرُهُ وَالْعَقْلَ دَلِيلُهُ وَالْعَمَلَ قَيْمُهُ وَالوِفْقَ اَبُوهُ
واللين أخوه والصَّبْرَ امِيرُ جُنُوده (الحكيم عن ابن عباس) *
2013- Sana bir kaç haslet öğretiyorum, dikkat et. Çünkü Allah seni onlarla faydalandırır: İlim. Çünkü ilim mü'minin dostudur, hilim veziridir, akıl delili, mürşididir. Amel bakıcısıdır, rifk babasıdır, yumuşaklık kardeşidir, sabır ordusunun emiridir.
YANITLASİL
yuksel30 Temmuz 2023 01:45
Ramuz ul Ehadis
Hadis Ansiklopedisi
Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi
وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ ) Âyet-i Kerîmenin Kelime Mânâsı - 42
hakki, yani Allâh-u Tea اَلْحَقَّ ?Ve karıştırmayan, neyi (وَلَا تَلْبِسُوا) tarafından hak üzere indirilmiş olan âyetleri karıştırmayın, ne ile? ( bâtıl ile, yâni kendi uydurduğunuz asılsız şeylerle, daha ne yapmayın? ( ve gizlemeyin, burada (Ý) harf-i nâfiyesi hazfedilmiş (zikredilmemiş) tir. Binâenaleyh: (1,²Ý;) "Gizlemeyin" demektir. Neyi? (~~) hakkı, (*) .onun doğru olduğunu) bilmektesiniz) (تَعْلَمُونَ) ,halbuki siz
38
YANITLASİL
yuksel30 Temmuz 2023 09:00
Cüz: 1
Sûre: 2
KUR'ÂN-I 'AZÎM
ve Soru Edatlı Kelime Mânâsı - 1
Meâl-i Şerîf - 42
el-Bakara Sûre-i Celîlesi
42- Siz (işinize gelmeyen ağır teklifleri ve son peygamberin sıfatlarıy- la ilgili indirmiş olduğum o) hakkı (kendi uydurduğunuz) bâtıl (ve asılsız şeyler) ile de karıştırmayın ve siz (hakîkatleri örtbas ettiğinizi) bilmekte olduğunuz hâlde o gerçeği gizlemeyin.
وَأَقِيمُوا الصَّلوةَ وَأتُوا الزَّكَوةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ
Âyet-i Kerîmenin Kelime Mânâsı - 43
() Ve ikāme edin (hakkıyla kılın), neyi? (í,í) o (farz olan beş vakit) namazı, daha ne yapın? (15) verin, neyi? (SJ) zekâtı, (;;) ve rükû edin,
kimlerle berâber? (5) rükû edicilerle berâber.
Meal-i Serîf - 43
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
85 1 Çoğu sekir veren şeyin azından da nehyediyorum. Hz. Amr ibni Sa'd (r.a.)
85 2 Allah (z.c.hz.) bir şeyi bir kula takdir ettiğinde, onu çevirecek hiçbir şey yoktur. Hz. Muhallet ibni Ukbe (r.a.)
85 3 Allah (z.c.hz.) kullara nikmet (musibet) murad ettiğinde, çocuklar ölür, kadınlar doğurmaz ve içlerinde rahmete şayan bir kimse yoksa başlarına belâ gelir. Hz. Huzeyfe ibni Yemani (r.a.)
85 4 Allah (z.c.hz.) bir kulu helâk etmek murad ettiğinde, önce ondan "haya" alınır. O zaman o kimse buğza lâyık olarak Allah'ın huzuruna mülâki olduğunda kendisinden "emanet" alınır. Ve hain tanınır. Böyle olunca "Rahmetten tard" olunur. O zaman lânete lâyık hale gelmiş olur. Ve o zamanda "İslâm hırkası" üzerinden alınır. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
85 5 Allah (z.c.hz.) bir ev halkını sevdiğinde, aralarında mülâyemet kaim olur. Hz Cabir (r.a.)
85 6 Allah (z.c.hz.) bir kavmi sevdiğinde, onlara belâ musallat eder. Sabreden mükâfata nail olur, sızlanan da cezaya. Hz. Muhammed bin Lebid (r.a.)
85 7 Allah kulunu sevdiğinde, rızkını yetecek kadar verir. Hz. Ali (r.a.)
85 8 Allah bir kulu sevdiğinde, mescide kayyum eder. Sevmezse hamama hizmetçi eder. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
85 9 Allah, bir kula hayır murad ettiğinde, onu müptelâ eder. Ve ona meşgul olacak mal ve evlâd bırakmaz. (Kendisi ile meşgul eder.) Hz. Utbe (r.a.)
85 10 Allah (z.c.hz.) bir Peygambere bir geçimlik verdiğinde ve onu da ahirete aldığında, bu geçimlik, onun yerine geçenindir (halifenin). Hz. Ebû Bekir (r.a.)
85 11 Allah (z.c.hz.) kuluna bir nimet verdiğinde, o nimetin eserinin
TÜRKİYE GELECEĞİNİ BELİRLEYECEK BİR YOL ATRIMINDA BULUNUYOR. Bir yanda özgürlük ve refahı ipotek altına alınmış bir ülke, öte yanda yolsuzluk ve israf ekonomisinden kurtulmuş, ülke kalkınmasını demokratik temeller üzerinde inga eden, geleceğine güvenle bakan bir Türkiye... Türkiye acilen bilim ve teknoloj alanındaki ulusal politikalarını gözden geçirmek, güçlü bir billigim seferberlig başlatmak, insani ve ekonomik kalkınmasını demokratik bir temelde hayata geçirmek zorundadır. Çünkü her geçen gün, hem dünya ile arasında hem de ulusal sta içinde giderek kapatılması güçleşen bir uçurum belirmektedir. Bu uçaram, yalimca "dijital" değil aynı zamanda "insani"dir.
Elinizde tuttuğunuz bu çalışmada, ekonomik olarak verimsiz ve etkisiz hale gelmiş. yurttaş katılımına ve denetimine kapalı, kötü kullarum ve yolsuzluk mekanizmala açık, dolayısıyla sosyal adalet ve fayda sunmayan kannu yönetiminin yeniden cad önerilmektedir. Yani, önceliği yurttaş katılımına veren; "demokratik yönetişim anlayışı üzerinde temellenen; bilişim ve iletişim teknolojilerinin etkin ve akuka kullanımı yoluyla katılım imkanını, şeffaflığı ve verimbing arturmaya amaçlayan tabandan tavana ve yatay koordinasyon içinde bütünsel olarak geliştilock, merket olmayan; sosyal ve ekonomik kalkınma modelinin demokratik bir süre içinde hayata geçirildiği bir kamu yönetimi... "E-devlet" ve "e-demokrasi” kavramlar bidkachyle anılan bu model, ülkenin ihtiyaç duyduğu dönüşüme sağlam bir zemin oluşturabilir. Adına ister "e-Türkiye" ister "bilgi toplumuna dönüşmek" diyelim, micedir toplum tüm kesimlerinin adını koymadan özlediği dönüşümün ruhsal, düşünsel ve maddi kaynakları bu ülkede mevcuttur. Bu ülkenin insan, ruzkina razı bir kul olmaktan çok daha fazlasını hak etmektedir.
Literatür
E-Devlet
E-Demokrasi
ve Türkiye
Özgür uçkan
Kamu yönetiminin Yeniden Yapılanması için Strateji ve Politikalar - 1.
1111.
llah'in Kudreti Ne Kadar Büyük!
Birgün birisi Hz. Ömer'in yanında şöyle dedi:
-Su satranca taaccüb ederim. Satranç tahtasının uzunluk ve genişliği birer arşından ibaret iken insan onun üzerinde binlerce oyun oynasa bir oynadığı oyun mutlaka öbüründen farklı olur, hiçbiri diğerine benzemez" dedi.
Hz. Fárúk (r.a) şu cevabı verdi:
-Bundan daha hayrete şayan olanı vardır. O da şudur ki, insanın uzunluk ve genişlik itibariyle birer karıştan ibaret bulunan yüzünde kaşlar, gözler, burun, ağız gibi âzânım yerleri kat'iyyen değişmediği halde yine şark ve garpta yüzleri biribirine tamamen benzeyen iki kişi bulamazsın. Şu ufacık bir deri parçasında bu haddi hududu olmayan sonsuz farklılıkları gösteren Allah'ın kudret ve hikmeti ne kadar büyüktür."
(Razi, IV, 179-180, el-Bakara, 164 tefsinndel
YANITLASİL
yuksel6 Ağustos 2023 01:06
Hazreti Ömer den
111 Hatıra
Murat Kaya
Erkam Yayınları
Namazı Terkedenin İslam'dan Nasibi Yoktur! / 109
Misver b. Mahreme (r.a), Hz. Ömer'in yaralandığı günlere ait bir hâtırayı şöyle anlatır:
"Ömer (r.a) hançerlendiğinde zaman zaman baygınlık geçi-
riyordu. Bir keresinde yanına girdim, üstüne bir örtü örtmüşler
kendinden geçmiş vaziyette yatıyordu. Yanındakilere:
<-Durumu nasıl?» diye sordum.
«-Gördüğün gibi baygın» dediler.
<-Namaza çağırdınız mı? Eğer hayattaysa onu namazda başka hiçbir şey korkutup uyandıramaz» dedim. Bunun üzerine
<-Ey Mü'minlerin Emîri, namaz! Namaz kılındı!» dediler.
Hz. Ömer (r.a) hemen ayıldı ve:
<-Öyle mi? Vallahi namazı terk edenin, İslâm'dan nasîbi yoktur» dedi. Kalktı ve yarasından kanlar akarak namaz kıldı." (Heysemi
295; Ibn Sa'd, III, 35; Muvatta', Tahâret 51)
74
Hazret-i Omer-radıyallahu anh-'den
Farok/23
ir yahudi ile Bişr ismindeki bir münafık arasında an- laşmazlık vukû bulmuştu. Yahudi:
"-Muhammed'e gidelim." dedi. Münafık ise:
"-Hayır, Kâ'b b. Eşref'e gidelim." dedi. Allah Teâlâ kitabında, yahudî ileri gelenlerinden olan bu Kâ'b'dan "Tâğût" diye bahsetmiştir.
Yahudi, illâ Muhammed'e gideceğiz diye ayak direyince mü- nafik istemeye istemeye razı oldu ve Hz. Peygamber'e gelerek davalarını anlattılar. Rasûlullah (s.a.v) yahudi lehine hükmetti. O'nun yanından çıkınca münafık yahudiyi yakaladı ve:
"-Bunun hükmüne râzı değilim, Ebû Bekir'e gidelim" dedi. Ona gittiler, o da yahudi lehine hüküm verdi. Münafik Ebû Be- kir'in hükmüne de razı olmayıp:
"-Gel, bir de Ömer b. Hattâb'a gidelim" dedi. İkisi birlikte Hz. Ömer'e geldiler. Yahudi:
"-Ey Ömer, ben ve bu adam Muhammed'e davamızı götür- dük, Muhammed benim lehime, bunun aleyhine hükmetti, bu adam O'nun hükmüne râzı olmadı, davamızı sana getirmek iste- di ve yakamı bırakmadı. İşte ben de onunla birlikte sana gelmis bulunmaktayım" dedi.
111 Hanra
75
Hz. Ömer (r.a) münafığa:
"-öyle mi oldu?" diye sordu. Onun, evet, cevabı üzerine:
"-Biraz bekleyin" deyip evine girdi, kılıcını kuşanıp çıktı ve
kılıcıyla vurup münafığın kellesini uçurdu. Sonra da: "-Allah'ın ve Rasûlü'nün hükmüne râzı olmayan kimse hakkında işte ben böyle hüküm veririm" dedi.
Yahudi büyük bir korkuyla kaçıp gitti. Bu hâdise üzerine:
"Sana indirilene ve Sen'den önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, Tâğut'un önünde muhakeme olmak istiyor- lar. Hâlbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor... Hayır Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda Sen'i hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbi sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikç iman etmiş olmazlar." (en-Nisâ, 60-65) âyet-i kerimeleri nâzil oldu
Cebrâîl (a.s) gelerek:
"-Ömer, hak ile bâtılı birbirinden ayırdı" buyurdu.
Bundan sonra Hz. Ömer (r.a), Fârûk diye isimlendirildi. (V
hidi, s. 166; Kurtubî, V, 170-171)■
Eskişehir Emniyeti'ni basın!'
Şamil Tayyar, Hanefi Avcı'nın kitaptaki iddialarıyla ilgili ‘delili olup olmadığı' şeklindeki Radikal Gazetesi muhabirinin sorduğu so- ruya verdiği cevapla dalga geçti. Avcı'nın muhabire verdiği, ‘deli- lim yok ben delillerin olduğu yeri işaret ediyorum' cevabını okuyan Şamil Tayyar, Avcı'nın Emniyet İstihbarat Dairesi'nin aranması ha- linde delil bulunacağını söylediğini, bunun saçma olduğunu söyledi. Tayyar, "O zaman ben de diyorum ki Avcı'nın Müdür olduğu Eski- şehir Emniyet Müdürlüğü'nde yasa dışı dinleme cihazları var, gidin basın" dedi. Tayyar, böyle bir mantığın saçma olduğunu, Avcı'nın kafasında önce bir suçlu oluşturduğunu sonra onun altını doldur- maya çalıştığını ve İstihbarat Dairesi'nin basılmasıyla delil bulmayı unduğunu söyledi.
Operasyon Cemaat
2010.
sy.349.
H₂ z. Osman (r.a), Halîfe olduktan sonraki ilk hutbe- sinde şöyle demiştir:
"Siz, her an değişmekte olan bir yurttasınız ve hayatınızın bundan sonraki kısmını yaşamaktasınız. Öyleyse henüz başınıza gelmeden, gücünüz yettiğince ve en güzel şekilde ölüme hazırlanın! Ömrünüzü en hayırlı amellerle değerlendirin! Şunu bilin ki bu imkân sizlere lûtfedilmiştir. Unutmayın, eceliniz sabah ya da akşam hiç beklemediğiniz bir anda size gelebilir. Bu dünya aldatıcıdır. Nitekim Allah Teâlâ:
<> (Lokman, 33) buyurmaktadır..." (Taberî, Tarih, IV, 243)
Hz. Osman dan 111 Hatıra
Murat Kaya
Erkam Yayınları
SELAM OLSUN
BİZ DÜNYADAN GİDER OLDUK Kalanlara selâm olsun. Bizim için hayır duâ, Kılanlara selâm olsun. Ecel büke belimizi, Söyletmeye dilimizi. Hasta iken halimizi, Soranlara selâm olsun. Tenim ortaya açıla, Yakasız gömlek biçile. Bizi bir âsân vechile Yuyanlara selâm olsun. Salâ verile kastımıza, Gider olduk dostumuza. Namaz için üstümüze, Duranlara selâm olsun. Derviş Yunus söyler sözü, Yaş dolmuştur iki gözü. Bilmiyen ne bilsin bizi, Bilenlere selâm olsun,
Yunus Emre
1099Fetva
Nevzat Akaltun
ay. 140.
Kafir dahi olsa, mazlumun duasından sakınınız. Zira mazlumun duası ile Aziz ve Celil olan Allah arasında perde yoktur.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 173 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Hiyanetten sakınınız. Zira o, çok kötü bir haslettir. Zulümden de sakınınız. Zira o, kıyamet gününde zulümattır (karanlıklardır) Cimrilikten de sakınınız. Zira, sizden evvelkileri helak eden ancak cimrilik olmuştur. Bu sebeble onlar kanlarını döktüler ve akrabalık bağlarını kestiler.
Ravi: Hz. Hirmas İbni Ziyad (r.a.)
Sayfa: 173 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
En kuvvetliniz, gadab halinde öfkesini yenen, en haliminiz de intikam alacak vaziyette iken almayanınızdır.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 71 / No: 15
Ramuz El-Ehadis
Allah (z.c.hz.) zaiflerinin hakkını vermeyen ümmeti takdis etmez.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 91 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
٢٤٧٨ - الدُّعَاءُ مِفْتَاحُ الرَّحْمَةِ وَالْوُضُوءِ مِفْتَاحَ الصَّلَوةِ وَالصَّلَوةُ مِفْتَاحُ -
الجَنَّةِ الديلمي عن ابن عباس
2478- Dua rahmetin anahtarı, abdest namazın anahtarı, namaz ise cennetin anahtarıdır.
٢٤٧٩ - الدُّعَاءُ يَرُدُّ الْبَلاءَ (ابو الشيخ عن ابي هريرة) 2479- Dua belayı def eder.
٢٤٨٠ - الدَّعْوَةُ أَول يَوْمٍ حَقٌّ وَالثَّانِي مَعْرُوف والثالث رياء وسمعة
الديلمي عن انس)
Bir gün Rasûlullah beni çağırdı ve söyle
z. Ali şöyle anlatır:
buyurdu:
<<-Senin Hz. İsa ile bir benzerliğin var. Yahudiler ona kızdılar ve annesi Hz. Meryem'e yalan ve iftiralar atıp bub- tanda bulunacak kadar aşırıya gittiler. Hristiyanlar da onu sevdiler ve bu hususta o kadar aşırı gittiler ki Hz. İsa'yı ol- madığı bir makâma çıkartmak istediler.>>
Dikkat edin! Benim yüzümden iki nevi insan helâk olur: 1) Beni aşırı sevip ifrata kaçan, bende bulunmayan şeylerle beni medhedip övmeye çalışan insanlar,
2) Bana buğzeden insanlar. Bana karşı beslediği kin ve kızgınlık onları hakkımda yalan ve iftiralar uydurup büh- tanda bulunmaya sevkeder.
Dikkat edin! Ben bir peygamber değilim, bana vahiy de gelmiyor! Ancak ben Allah'ın Kitâb'ı ve Peygamber Efendimiz'in Sünnet'i ile gücüm yettiğince amel etmeye çalışıyorum. Allah'a itaat ve ibadet hususunda size ne em- redersem hoşunuza gitse de gitmese de buna itaat etmek, üzerinize vazifedir." (Ahmed bin Hanbel, Müsned, I, 160)
YANITLASİL
yuksel8 Ağustos 2023 01:50
Hz. Ali 'den 111 Hatıra
Murat Kaya
Erkam Yayınları
229
-Evet!» dedim. Hemen elini uzattı, bir avuç toprak alıp bana verdi. O an gözlerimin yaşını tutamadım" dedi. 102
Hz. Hüseyin şöyle anlatır:
"Babam Sıffin'e giderken Kerbelâ'ya uğramıştı. Ben de ya- nunda idim. Durdu. «> de- nilince:
-Onların hayvanlarından aşağı indirilecekleri yer, işte bu- rasıdır. Kanlarının döküleceği yer işte burasıdır!>> dedi. Kendisi- ne bunun ne demek olduğu sorulunca:
-Muhammed hanedanının yükleri, ağırlıkları işte burada indirilecek!» dedi."103 | 102. Ahmed, 1, 85; İbn-i Asâkir, IV, 328; Zehebîi, Siyer, III, 193; Heysemi, IX, 187. 103. Dineveri, Kitâbu'l-ahbâr, s. 251-253; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, IV, 328-
329.
11 Eylül saldırısını kimin hangi niyetle ve nasıl yaptığı sorusu, tüm resmi hedef ve açıklamalara rağmen hâlâ cevabını arıyor. Bu saldırı, ABD'nin küreselliğine karşı bir atak mıdır, yoksa tersine ABD'yi gerçek bir küresel güç kılmaya zorlayacak asıl sahaya, Asya ve Ortadoğu'ya yönelmesini sağlayacak tetikleyici bir eylem midir? Akla gelen soru ve şüpheler çok fazla. Dünya siyasi tarihinde yeniden yeni bir dünya düzeninin miladı olabilecek bu olayın perde gerisi daha çok konuşulacağa benzer. Kim yaptı, neden yaptı, nasıl yaptı ve niçin yaptı? Bu soruların cevaplarını bulmak zaman alacak. Gazeteci-yazar Mutlu Çölgeçen bu süreci dikkate alarak bir serinin ilk kitabı olacak bu eserde olayın öncesi ve sonrasındaki şüpheleri gözler önüne sermeye çalışıyor. Amerikalı Senatör Hiram Johnson'ın ünlü deyişi ile: "Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir..."
ABD 2004 yılı Başkan adayı LaRouche, 24 Temmuz 2001 günü, yani 11 Eylül'den tam 48 gün önce, BM'de ve Washington'da 250 kişi önünde verdiği video- konferansta, söylediği sözlerle sanki 11 Eylül'ün habercisiydi. ABD'nin malî kriz içinde bulunduğunu ve ülkenin Başkan Jim Carter'dan bu yana kötü yönetildiğini ileri süren LaRouche, konuşmasını şöyle sürdürüyordu: "Sistemimiz iflas etmiş durumda. Ulaşım, enerji, eğitim, sağlık sistemlerimizin tamamı, altyapı ve sanayimiz çöküş halinde. Halkın % 80'ini dar gelirliler oluşturuyor ve bunların durumu 1977'dekinden çok daha kötü. IMF ve balihazır politikalar devam ettiği, Wall Street ve Federal Rezerv sistemi mevcut hakimiyetini sürdürdüğü sürece, ABD'de kimse kendisi için bir tırmanma beklemesin. Bö giderse, belki Bush bile, başkanlık süresini tamam- layamadan çekilmek zorunda kalabilir. Çöküş, kendini birden bissettirmez; kötü politikalar devam eder ve kriz aniden gelir.
Şüphe
Sorular ve Senaryolar
Mutlu Golgecen
Kim
Savaş'ın ilk kurban i gerçekler dır.
Anlamı: "Allah'ım! Senden istenen şeylerin hayırlısını, duanın hayırlısını, kurtuluşun hayırlısını, işlerin hayırlısını, sevabın ha- yırlısını, hayatın hayırlısını, ölümün hayırlısını istiyorum. Beni dinimde sabit kıl, mizanda sevaplarımın ağır gelmesini nasip eyle, imanımı gerçek eyle, derecelerimi yükselt, namazımı kabul eyle, günahımı bağışla. (Allah'ım!) Senden cennette yüksek dere- celer istiyorum. Allah'ım! Senden benim için hayırları açmanı, işlerimin hayırla sonuçlanmasını, önceki, açığı ve gizlisi ile her türlü hayırı, cennette yüksek dereceler istiyorum. (Allah'ım!) Duamı kabul eyle. Allah'ım! Senden gelecekte olacak şeylerin hayırlı olanlarını, yaptıklarımın hayırlısını, gizli şeylerin hayırlı-
YANITLASİL
yuksel10 Ağustos 2023 00:39
BÜYÜK ZIRHLI VE SIRLI DUALAR
sını, açık olan şeylerin hayırlısını ve cennette yüksek dereceler is- tiyorum. (Allah'ım!) Duamı kabul eyle. Allah'ım! Senden şanımı yükseltmeni, günahlarımı silmeni, işlerimi ıslah etmeni, kalbimi temizlemeni, tenasül uzvumu korumanı, kalbimi nurlandırmanı, günahımı bağışlamanı ve cennette yüksek dereceler istiyorum. (Allah'ım!) Duamı kabul eyle. Allah'ım! Senden nefsim, kula- ğım, gözüm, ruhum, yaratılışım ve ahlâkım, ailem, hayatım ve ölümüm ve işlerim hakkında benden razı ol, hayır ve hasenatımı kabul eyle ve cennette yüksek dereceler istiyorum. (Allah'ım!) Duamı kabul eyle." (Hâkim, De'avât, No:1911)
İmanla ölmek için bu duayı akşam sabah okumak icab eder. Çün- kü insanın en büyük saadeti imanla ölmektir. En büyük devlet iman devletidir. Para dünyada İnsanın sermayesi olduğu gibi, iman da ahi- retimizin sermayesidir.
Hele İnsanın son nefesi çok mühimdir. Kelime-i Şehadet ile öl- mek, imanı muhafaza ederek emaneti sağlam olarak Hakk'a teslim etmek, ne büyük bir mürüvvet ve ne mutlu bir devlettir. En büyük sermaye imandır. İşte bu duayı devamlı okuyan insan, Allah'ın emri ile imanla çene kapatacaktır. Allah cümlemize iman nasip eylesin, âmin.
YANITLASİL
yuksel10 Ağustos 2023 00:41
Büyük Zırhlı Ve Sırlı Dualar
Mustaga Iloglu
sy. 713,714.
küçüklü büyüklü binlerce operasyon, on binlerce aktör... Kökleri Nizamülmülk'e dayanan, yüzyıllar içinde sızmalar sonucu kabuk değiştiren, sonunda dalları Ergenekon'u sarmalayan yapının tarihi: Çelik Çekirdek.
*Selimiye Kışlası asırlarca hangi ekibin merkezi olarak kullanıldı? *Mason Locaları ile Ergenekon Operasyonu arasındaki ilişki ne? *Enver Paşa hükümetini darbe ile indirme teklifini Atatürk'e kimler götürdü? *Türkiye'yi Osmanlı'dan koparan, Cumhuriyet'in ilanı mı Lozan'ın imzalanması mı? *Cumhuriyet'i Osmanlı Derin Devleti mi kurdu?
*İsmet İnönü, Mustafa Kemal'i nasil tasfiye etti? *Adnan Menderes'in kendisini idama sürükleyen ilk iki hamlesi neydi? *Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar'ı hangi general ikna etti?
*İstihbarat Dairesi, AK Parti hakkındaki kapatma davasına nasıl delil üretti? *Hanefi Avcı'nın 13 yıl önceki olay açıklamaları aldatmaca mıydı? Susurluk'u perdelemeye mi çalıştı? Aslında 0, bilinenin aksine Mehmet Ağar'ın adamı mı? *Captagon Operasyonu Kilim'de tutuklanan Abdülkadir Ekicioğlu, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Aslan'ı yakan Habib Kanat'la Hanefi Avcı arasında nasıl bir ilişki olduğunu öne sürdü?
*Hanefi Avcı, AK Parti Operasyonu'nda nasıl bir rol üstlendi? Eski İstihbarat Daire Başkanı Hüseyin Namal'la Eskişehir'de neden buluştu? İstanbul'da hangi MİT görevlisido neler görüştü? Adlarına telefon aldığı öğrenciler kim?
4.1. KİTAPLAR
4.1.1. Huseyin Mûcib el-Misrî': Mu'cemu'd-devleti'l-usmaniyye (A) (Kahire: ed-Dâru's-sekâfiyye li'n-neşr) Mısır'ın ünlü Türkologlarından karşılaştırmalı edebiyatın ustası Huseyin Mûcib el-Misrî'nin hazırladığı Mu'cemu'd-devlet Osmaniyye bu alanda ilk olarak yazılmış sözlüklerdendir. Sözlük
mukaddime (giriş) ve sözlük bölümünden oluşur. Sözlük bölümü ise
genel sözlük ve Osmanlı hanedan üyelerine ayrılan bölüm olmak
üzere iki kısımdan oluşur.
Müellifmukaddimede Osmanlı Türklerinin İslam tarihi üzerindeki açıkça etkisini ortaya koyar. Onların topraklarını genişleterek farklı ırk, din ve dillerdeki toplulukları hakimiyetleri altına aldıklarına ve gerçek manadaOsmanlı Devleti'nin bir İslam Devleti olduğuna dikkat çeker (el-Misri, 1425/2004, 5).
Burada Osmanlı hanedanından sultanların İslam'a bağlılıklan örneklerle detaylı bir şekilde anlatılır. Örneğin Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'in, şemaili itibariyle Raşit Halifelerden Hz. Ömer'e benzediği; cömertliği misafirperverliği ile Hz. ve Peygamber'in anlattığı Müslüman profiline uygun olduğu belirtilir (el- Misri, 1425/2004, 5-6). Yine Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim kendisine hakimul-haremeyn (iki haremin yöneticisi) denmesine itiraz ederek hadimu'l-haremeyn (iki haremin hizmetçisi) olduğunu ifade etmiştir. Yine Yavuz Şeyhülislam Kemal Paşazâde'nin atının çamur sıçrattığı kaftanın çamuru ile kalmasına şu sözleriyle din adamına saygısını ortaya koymuştur: Durun, dedi. Temizlemeyin! Bana yeni bir kaftan getirin, üzerimi değişeyim. Bu çamurlu kaftanımı da öldüğümde sandukamın üzerine örtsünler. Çünkü, ülemanın atının ayağından sıçrayan bu çamurlar mübarek olup hürmet ve tazime layıktır (el-Misri, 1425/2004, 6). Yine Yavuz'unMısır'ın fethi ile birlikte Misir dönüşü diğer kutsal emanetlerle
birlikte
Türk Edebiyatı alanında doktora yapan ilk Arap müellifi olarak tanınan Hüseyin Mucib el-Misri, Türkçe, Farsça ve Urducada eserler veren, bu dillerdeki edebi eserleri karşılaştırmalı olarak ele alıp inceleyen önemli bir edebiyat araştırmacısıdır Doktora öğrenimi için geldiği İstanbul'dan, sağlık sorunları nedeniyle çalışmasın tamamlayamadan ayrılmak zorunda kalan Hüseyin Mucib'e, 1996'da Marmara Üniversitesi tarafından Fahri Doktora unvanı verilmiş, daha sonra da Türkive Cumhuriyeti Devlet Ödülü'ne lâyık görülmüştür. Yetmişe yakın eser telif etmiştir (İslamoğlu, Abdulmecit, 2010, 2 (9), 146-147. Ayrıca bk. Ishakoğlu, 2008, 5-22
3.Uluslararası
Sozlukbilimi
Sempozyomu
Bildiri Kitabı
sy. 902.
4974- Kim Allah'in gazabını mucip olan hususlarla insanları hoşnut ederse, Allah daima onu onlara muhtaç kılar. Bir kimse de nası gücendirmek pahasına Allah'ı hoşnut ederse insanların kötülüklerine karşı, Allah ona kâfi gelir.
٤٩٧٥ - مَنْ أَرْضَى اللَّهُ بِسَخَطِ الْمَخْلُوقِينَ كَفَاهُ اللَّهُ مُوْنَةَ الْمَخْلُوقِينَ وَمَنْ أَرْضَى الْمَخْلُوقِينَ بِسَخَطِ اللَّه سَلَّطَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْمَخْلُوقِينَ" (الخليلي عن عمر وبــــن
شعيب عن أبيه عن جده
4975- Bir kimse halkı nazar-ı itibara almadan Allah'ı hoşnut ederse, Allah ona kâfi gelir. Allah'ı gücendirerek mahlukatı hoşnut ederse, Allah o mahlukatı kendisine musallat eder.
٤٩٧٦ - مَنْ أَرْعَبَ صَاحِبَ بِدْعَةٍ مَلَأَ اللهُ قَلْبَهُ أَمْنًا وَايْمَانَا وَمَنْ انْتَهَرَ صَاحِبَ بِدْعَةٍ آمَنَهُ اللَّهُ مِنَ الْفَزَعِ الأَكْبَرِ وَمَنْ اَهَانَ صَاحِبَ بِدْعَةٍ رَفَعَهُ اللَّهُ فِي الْجَنَّةِ دَرَجَةً وَمَنْ لَآنَ لَهُ اذَا لَقِيَهُ تَبْشِيشًا فَقَدْ اسْتَخَفَّ بِمَا أُنْزِلَ عَلَى
مُحَمَّدٍ (كر عن ابن عمر)
4976- Kim bidat sahibini korkutursa, Allah onun kalbini emniyet ve iman ile doldurur. Kim bidat sahibini men ederse, Allah onu kıyametin çirkin manzarasından emin kılar. Kim bidat sahibini terslerse, Allah onun cennette bir derecesini yükseltir. Kim de onunla karşılaştığı zaman güler yüz gösterip yumuşak davranırsa, Muhammed'e indirileni istihfaf etmiş (hafife almış) olur. (Bidat sahibine Allah için buğzetmek vaciptir.)
٤٩٧٧ - مَنْ أُريدَ مَالَهُ بِغَيْر حَقَّ فَقَاتَلَ فَقُتِلَ فَهُوَ شَهِيدٌ رعب د ن ق ت صحيح عن ابن عمرو حم ٥ عن ابي هريرة
4977- Kimin malı elinden alınmak istenip de bu uğurda karşı tarafla çarpışırken öldürülürse o şehittir. ٤٩٧٨ - مَنْ اِزْدَادَ عِلْمًا وَلَمْ يَرْدَدْ فِى الدُّنْيَا زُهْدًا لَمْ يَرْدَدْ مِنَ اللَّهِ إِلَّا
بُعْدًا الديلمي عن على)
4978- Kim dünyada ilmini artırıp da zühdünü artırmazsa
Allah'tan daha da uzaklaşır.
-1151-
Ramuz ul Ehadis
Hadis Ansiklopedisi
Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi
2.cilt.sy.1151.
sir, émail transparent recouvrant la faïnence, les poteries; couverte, f § enduit vitrifiable appliqué sur certaines poteries pour les imperméabiliser; glaçure, f § amalgame d'étain, qui sert à l'étamage des glaces; tain, m/-li cam: vitre dépoli / -lı sürahi: carafe en verre dépoli/⚫, boya süs çatlağı: craquelure, f/ (süs olsun diye) ya da cilâ çatlağı yapmak: v. tr. craqueler.
sir, (rri): secret, m; confidence, f; arcane, m; relig. mystère m / meslek -ri: secret professionnel; arcane, m/ politikanın sırları: les arcanes de la politique / • kâtibi: secrétaire intime / bşi. (bk. den) etmek: faire un secret de qch.; faire (un) mystère de qch.; mettre du mystère à qch. / bk. nin -rını bilmek: avoir le secret de qn / sanat sırrı: secret de l'art / devlet sırrı: secret d'Etat / banka -ları: secrets des banques / imalat -ri: secret de fabrication / ⚫ verme: confidence, f /bk. ye⚫ vermek: faire une confidence à qn; confier un secret à qn; confier quelque chose à qn; dire qch. à qn sous le secret, à grand secret/ sana son bir ⚫ vereceğim: je vais te faire une dernière confidence / bşi. ⚫ olarak söylemek: dire qch. en confidence / bir sırrı saklamak: garder, entretenir un secret / bir
922
sırrı açığa vermek: trahir, divulguer un secret / sırra kadem basmak: fam. disparaître comme par enchantement / sıra kadem basmıştı: il s'était volatilisé / bukadar edecek ne var?: pourquoi faire tant de mystère? / bunda edecek bir şey yok: on n'en fait pas mystère /⚫ küpü olmak; ser verip ⚫ vermemek: être tout cousu de mystères / (o bir) küpüdür: ce qu'on lui dit, tombe dans un puits / bir -ra vakıf olmak; bir -rı çözmek: percer un mystère, un secret / bir -rı biliyor olmak; bir -ra vakıf olmak: être dans le secret; être dans du secret / yılanlarla birlikte yaşamakla yetinemiyor, onların -rina vakıf olmak (-larını çözmek) istiyor: elle ne peut se contenter de vivre avec des serpents, elle veut percer leur mystère / kızı ile Sedat arasında tehlikeli bir ilişkinin mevcut olduğuna inandığımı kendisine verdim: je lui fis confidence que je me croyais sûre qu'il existait entre sa fille et Sedat une liaison dangereuse personelin tümü sırdan haberdar edildi: l'ensemble du personnel a été mis dans la confidence.
203 Sayılı günlerde (eyyam-i teşrikte) Al ah'ı anın. (Telbiye ve tekbir getirin). Kim ik ün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dön mek isterse, üzerine günah yoktur. Kim geri kalır- a, o zaman da kötülükten sakınan için günah yok ur. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun hu uruna toplanacaksınız.
(Bu âyetler Ahnes b. Şurayk hakkında indi. Güzel konuşan ve endamlı bir kimse olan Ahnes, mü afik idi. Resûlullah'ın yanına gelir, güzel sözlerle müslümanlık taslardı. Halbuki içi fenalık dolu idi Bütün işi gücü müslümanlara zarar vermekti. İşte yette böyle güzel konuşan, güzel davranan kimse ere hemen kanmamak, iyice emin olmadan kimseye güvenmemek gerektiği anlatılmıştır.)
204 İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya - hayatı hakkında söyledikleri hoşuna gider. Hatta böyleleri, söylediklerinin kalbden geldiğine (sami- mi olduğuna) Allah'ı şâhit tutar. Halbuki o, ha- sımların en yamanıdır.
205 O, dönüp gitti mi (senden ayrılıp bir iş başına geçti mi) insanlar arasında bozgunculuk etmek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için yeryüzünde koşar. Allah bozgunculuğu sevmez.
206 O gibilere «Allah'tan kork!»» denilin- - ce işlediği günahlar sebebiyle benlik ve gurur ken- disini yakalar (da daha çok günah işler). Ceza ve azap olarak ona cehennem yetişir. Ne kötü yatak- tir o!
Kur'an - i Kerim
Türkçe Açıklamalı Tercümesi
sy. 31.
2322- Tesbih (namazdayken görülen bir hatayı bertaraf etmek sureti ile ikaz etmek) ise kadınlara mahsustur. için sübhânellâh demek) erkeklere, tasfik (ellerini birbirine vurmak
۲۳۲۳ - التَسْبِيحُ مِنَ الْغَازِي سَبْعُونَ اَلْفَ حَسَنَةٍ وَالْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا
الديلمي عن معاذ) 2323- Gazinin gazadaki tesbihi yetmiş bin sevap kazandırır, bir hasenin karşılığı ise ondur.
٢٣٢٤ - اَلتَسْوِيفُ شُعَاعُ الشَّيْطَانِ يُلْقِيهِ فِي قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ (الديلمي عن
عبد الرحمن بن عوف) 2324- Tesvif (daha vakti var, ileride yaparım demek), şeytanın mü'minlerin kalplerine bıraktığı bir şuadır.
الرَّاكِيَاتُ الْمُبَارَكَاتُ الطَّاهِرَاتُ ِللَّهِ (طب عن السيد الحسين)
2317- "Ettehiyyötü lillahi ves salevátü vet toyyibótű (sooder ve rohmet sahibi) tahiyyat, zekiyyat (ziyade ve temizlik sahibi) mubare táhirát," bunların hepsi Allah'a layıktır.
٢٣١٨ - اَلتَّدْبِيرُ نِصْفُ الْعَيْشِ وَالتَّوَدِّدُ نِصْفُ الْعَقْلِ وَالْهَمَّ نِصْفُ الْهَرَمِ وَقِلَّةُ الْعِيَالِ اَحَدُ الْيَسَارَيْنِ (القضاعي عن على الديلمي عن انس)
2318- Tedbir maişetin yarısıdır. İnsanlarla dostluk aklın yarısıdır, üzüntü ihtiyarlığın (vücud çöküşünün) yarısıdır. Az çocuklu olmak iki kolaydan biridir
۲۳۱۰ - التَّاجِرُ الصَّدُوقُ الاَمِينُ مَعَ النَّبِيِّينَ وَالصَّدِيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ عبد بن حميد والدار میت حسن قط ك عن ابي سعيد)
2310- Emin ve doğru tacir, peygamberler, siddikler ve şehitlerle beraberdir.
التَّوَدَّةَ فِى كُلِّ شَيْءٍ خَيْرٌ إِلا فِى عَمَلِ الآخِرَةِ (دك هب عن
بن سعد عب ابيه سعد بن وقاص
2311- Ahiret işi dışında, her konuda işi ağırdan almak
570
hayırlıdır.
HARF: Dildeki seslerin karşılığı yazı ve çiz- gi türü sembollere denir. Kelimenin aslı Arapça olup "taraf, uç, yan; zirve, tepe; keli- me, kelâm" anlamlarına gelir. Çokluğu hu- rif ve ahruf tur. Alfabeyi meydana getiren
seslerin her birine ait yazı türü işarete, belir- leyici olması itibariyle harf adı verilmiştir.
Dillerde çokluk harflerle sesler arasında bir karşılık olmayabilir. Birkaç harf bir sesi karşılayabilir. Fransızcadaki Rousseau'da Ruso okunduğu gibi; "ou", u"; "eau" da "o" olmuştur. Arapçada da çokluk vavından son- ra yazılan elif okunmaz.
Tek şeklin tek sesi göstermesi aşamalı ol- muştur. Önceleri, ağaca çentik atma gibi bir yol bulunmuş, sonra eşyanın resmi çizilmiş, bu resimler hem sesi, hem kavramı karşıla- mış; ancak, karışıklık meydana gelince, Çin- liler ve Japonlarda olduğu gibi, her hece için bir resim kullanılmış, zaman içinde de tek harfe ulaşılmıştır.
Alfabe harflerini Batı Samîlerinden Ken- 'anîlerin milâttan önce 1700'de icat ettiği kabul edilir. Bu sistem göç yoluyla güneyde Main-Sebe, Himyer ve Habeş; kuzeyde Ku- zey Samî alfabe yazılarının temellerini teşkil etmiştir. Şimdiki alfabe sisteminin esası olan Fenike alfabesi de Kuzey Sami Alfabesinden doğmuştur. Fenike alfabesi, Aramî ve Yu- nan alfabelerinin kaynağıdır. Kullanmakta olduğumuz Latin alfabesi de Yunan alfabe- sinden alınmadır.
ETÖ kumpasıyla akıl hastanesine yatırılan gazeteci Yüce Katircioğlu, Ankara Bilgi Locası'nda 14, dereceye kadar yükselmiş bir masondu. Örgüte ilişkin birçok gizli bilgiye vakıf olduğu locanın İsrail devleti namına çalıştığımı anladıktan sonra masonlarla mücadele etmeye karar verdi. 21 Kasım 1997'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Suç duyurusu sümenaltı edilen Katırcıoğlu, sonraki yıllarda, özellikle yargıdaki mason biraderlerin kimler olduğunu yazdığı yazılarla ifşa etti. Yazıda hedef gösterilen kişilerin açtığı dava sonrası FETÖ'cü hakim ve doktorlar, Katırcıoğlu hakkında 'akıl sağlığı yerinde değildir' belgesi düzenledi. Ancak rapor hemen tatbik edilmedi. Katırcıoğlu, sonraki yıllarda bilhassa TSK içerisindeki masonlara dikkat çekip Mart 2015'te Ankara Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne suç duyurusunda bulundu. Hakkındaki deli raporu 2018'de raftan indirilen Katırcıoğlu, Eskişehir Şehir Hastanesi'ndeki Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Birimi'ne (YGAP) kapatıldı. Önemli bilgilere sahip Katırcıoğlu'nun hayatından endişe ediliyor.
Kıyamet alâmetlerinden biri de; köle ve câriyelerin artmasıdır ki bu, küfrün kemâle vardığında geri dönüşe ve düşüşe geçeceğine delâlet eden ve dinin hâkimi- yetini ve Müslümanların gâlibiyetini gösteren bir delildir. Duyurur.
ilah yoktu ug
Kıyâmet alâmetlerinden diğer bâzısı da; ganîmetin devlet olması, zekâtın borç olması, emânetin de ganîmet olmasıdır, yâni zenginlerin ve rütbe sahiplerinin ganîmet mallarını elden ele dolaştırıp onları hak edenlerine vermemeleri, zekat vermenin borç ödemek gibi zor gelmesi ve insanların bıraktığı emânetlerin ganimet gibi yerli-yersiz kullanılmasıdır ki, fetvâ, kaza, imâret, vizâret (müftülük, kadılık, vâlilik, bakanlık) ve diğer vazîfeler hep emânet sayılır. İşte zamânımızda gördüğün gibi bu vazîfeler ehli olmayanlara verildiği zaman kıyâmeti bekle!
Ruhu'l Furkan Tefsiri
Hazret-u Mevlana eş - şeyh Mahmud en-Nakksibendi el - Müceddidi el - Halidi el-Ufi
Kuddise Sirruhu
Ahisla Yayinevi
cilt. 15.sy.228.
Nifak hareketlerinin ortaya çıkışı, müslü- manların organize bir topluluk ve siyasî bir güç olarak belirmeye başladığı Medine devrine tesa- düf eder. Bu devirde, İslâm'ın yayılışına engel olmak isteyen hizipler arasında müşrikler, yahu- diler ve hıristiyanlar yanında belki de en mühimlerinden biri münafıklardır. Çünkü diğer hizipler düşmanlıkta açık davrandıkları ve İslâm toplumunun dışında oldukları halde münafıklar, müslümanlr'ın arasında görünüşte mü'min tavrı sergilemişler ama, gizlice grup oluşturarak İslâm'ın gelişmesini engellemeye çalışmışlardır. Dolayısıyla bunlarla mücadelenin daha zor olduğu açıktır. Nitekim, Kur'ân âyetleri ile hadislerin konuya bakışı ve asr-1 saadette münafıkların meydana getirdiği nifak hare- ketleri bu tesbiti doğrular mahiyettedir..
Hz. Peygamber, münâfıklara karşı uyguladığı eşsiz siyasetle, önce dış desteklerini kurutarak münafıkları yalnızlığa itmiş, ashâb arasında sağladığı İslâm kardeşliği, tevhid ve birlik şuuru ile iç huzur ve güvenliği sağlamıştır. Böylece Hz. Peygamber'in vefâtına doğru nifak hare- ketleri, müessiriyetini tamamen kaybetmiştir.
Hz. Peygamber Devrinde
Nifak Hareketleri
Yrd. Doc. Dr. Ahmed Sezikli
NASIL Kİ KUR'ÂN-I KERİM'E DOKUNABİLMEK İÇİN ZAHİREN ABDESTLİ OLMAK GEREKLİYSE, ONUN LÂHÛTÎ İKLİMİNE GİREBİLMEK İÇİN DE, BÂTINEN KALP TEMİZLİĞİNE DİKKAT EDİLMELİDİR. AKSİ HÅLDE GÜNAH KİRLERİYLE KARARMIŞ BİR KALP İLE KUR'ÂN-I KERİM'İN DERÛNÎ MANZARALARI SEYREDİLEMEZ.
BU SEBEPLEDİR Kİ HAZRET-İ OSMAN ŞÖYLE BUYURMUŞTUR:
"EĞER KALPLERİMİZ TERTEMİZ OLSAYDI, RABBİMİZ'İN KELÂMINA DOYAMAZDIK."
ECDÂDIMIZ OSMANLI, KUR'ÂN'A CÂN U GÖNÜLDEN RAM OLUP ONU BAŞ TÁCI ETTİĞİ MÜDDETÇE, İZZET VE ŞEREFLE ÂLEME NIZAM VERDİ. BUNA MUKABIL, LÂLE DEVRİ VE TANZİMATTA OLDUĞU GİBİ O RUHANİYETTEN UZAKLAŞARAK TEN PLANINA, YANİ NEFSÂNİYETE DÖNÜLDÜKÇE, İLAHİ RAHMET VE NUSRET DE ÜZERLERİNDEN KALKMAYA BAŞLADI.
CENÂB-I HAKK'IN ŞU ÎKAZI NE KADAR İBRETLİDİR:
"ANDOLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HALA AKILLANMAYACAK MISINIZ?!" (EL-ENBIYA, 10)
sadece Allah c. c. in bildiği sirlar,
Sadece Allah ile peygamberlerin bildiği sırlar,
Sadece devletin bildiği sırlar.
Asr Suresi
sırlara yemin olsun ki.
Anlaşılabilir mi?!
Bulmadım dünyada gönüle mekân Nerde bir gül bitse etrafi diken
Edebiyatimizda İsimler ve terimler
Dr. Arslan Tekin
Bilgeoguz
sy. 647.
HZ. EBU BEKİR'İN ÖLÜMÜ
Hz. Ebu Bekir ölüm yatağına yatınca kızı Hz. Aişe onun yanına geldi ve:
"Ölüm gelip çattığı ve kalpte sıkıştığı zaman, artık servetinin sana faydası olmaz."
Beytini okudu. Hz. Ebu Bekir gözlerini açtı ve şöyle dedi:
Öyle konuşma. Yalnız;
وَجَاءَتْ سَكَرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَوذَلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَجِيدُ
"Bir gün ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir. Ey insan, işte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir."
(Kaaf sûresi, âyet:19)
Bu sözlerinden sonra da şunları söyledi: "Elbiselerim olan şu iki elbisemi yıkayın ve beni onlarla birlikte defnedin. Çünkü yaşayanlar yeni el- biselere muhtaç değildir."
RİSALE-İ NUR'DAN Ehl-i dalâletin çoğu ceza almadan, ehl-i hidayetin de çoğu mükâfat görmeden buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir mahkeme-i kübraya, bir saadet-i uzmaya bırakılıyor.
SÖZLÜK
ehl-i dalâlet: dinden ayrılanlar, sapkınlar. ehl-i hidâyet: iman ve İslâm yolunda olanlar. mükâfat: ödül. saadet-i uzma: büyük
mutluluk.
11 EYLÜL 2023
düşen zengin, 2. Zillete düşen yüce kişi 3. Cahillerin oyuncağı hâline gelen bilge.
. Barış, savaşın yokluğu anlamı- na gelmez; o bir erdem, bir ruh hali, bir iyilik, itimat ve adalet duygusudur. (Baruch Spinoza) Gücün yettiği kadar herkese iyilik et. Hiç şüphe etme, sana bundan ancak iyilik gelir. (Kutadgu Bilig)
UK DUAMIZ
İDARE SANATI
• Şerefli bir makama yükselmek zordur, oradan düşmek ise pek kolaydır. Tıpkı ağır bir taş gibi; kaldırması ne kadar zorsa, indir- mesi o kadar kolaydır.
Eflatun şöyle demiş: Bir yöne- tici, tam anlamıyla muktedir olunca fıtratında iyilik ve kötü lükten hangisi varsa emri altın- dakileri ona yönlendirir.
Eflatun, "Gönlüm yalnız şu üç şeyden incinmiştir" der: 1. Fakir
İmanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risale-i Nur'dadır. Kastamonu Lahikası
Devletim Yıkılır mı?”
Yavuz Sultan Selim, Piri Mehmed Paşa ile sohbet ederken, soh- betle ilgisiz bir sual sordu:
"Allah'ın izni ile büyük fetihler yaptık. Hâdimü'l-Haremeyni'ş- Şerifeyn a unvanına kavuştuk. Allah bize her zaman ve her mekânda zafer lütfetti. Hazinelerimiz tepeleme altın ile doldu. Buna rağmen bu devlet yıkılır mı?"
Piri Paşa şöyle cevap verdi:
"Hünkârım! Bu sendeki hal, sendeki ruh, sendeki kararlılık, sebat ve faziler sürdükçe bir şey olma ihtimali yoktur. Velâkin to- runlarınızın zamanında Rabbin ihsân ettiği mükâfatların, nimetle- rin şükrü eda edilmez, emanetlere sahip olunmaz ve hak tevzi edilmez
ise, yıkılır!"
"Nasıl?" diye tekrar sordu Yavuz Padişah.
"En çok şu üç şeyden endişe ederim" diye cevap verdi Piri
Paşa...
Ve devletleri yıkan sırrı tek tek saymaya başladı: "Bir: Sadrazamlık makamı, liyakate göre değil de, menfaat ka şılığı olarak cahil ve ahmakların eline geçerse...
“İki: Dünya malı, kalpleri işgal eder, rüşvet kapısı açılır, altı her kapıyı açar ve bu yüzden makamlar ehliyetsizlere verilirse...
"Üç: Devlet adamları, hanımlarının tesirine girer ve onların arzularına göre devleti yönetmeye başlarlarsa, bu devlet yavaş yavaş inkıraza (yıkılmaya) yüz tutar.'
Piri Paşa'nın bu sözleri karşısında Yavuz bir süre suskun kaldı. Derin derin düşündü. Sonra tasalı tasalı vezirinin yü-
züne baktı:
"Rabbim bizleri böyle bir akıbete dûçâr olmaktan korusun!
Haram vemeven ordu
diye duâ etti.
Yavuz Sultan selim
ve Kutsal Emanetler
Yavuz Bahadiroglu
sy. 217,218.
Tarihi bozmak için yapılanları bir zamanlar üniversitele- rimizde okutulan, Dr. İlter Turan'ın kaleme aldığı bir kitaptan aktarayım:
1. Türk Devleti, kanunlarla islahat yapmak yerine, din esaslarına dayanmayan Batı devletleri kanunlarını doğrudan kabul ederek, dinin siyasî hayat üzerindeki etkisini bertaraf etme yoluna gitti. Bu suretle siyasî hayat üzerinde büyük nüfuz sahibi olan din âlimleri [ulema] sınıfının da otorite kay- nağını ortadan kaldırdı. Kanunların halk tarafından benim- senmesi için, bu kanunların şu veya bu ülkeden aktarıldığı
diye takdim edildi.
2. Milli devlet, tekkeleri kapatarak ve tarikat faaliye yasaklayarak, bölücü ve devlet otoritesini zayıflatio nitelikle rini asgariye indirmeye çalıştı.
3. Memlekette kullanılan kıyafetlerin, Batı memleketle rinde kullanılanlardan ayrı oluşu, Batılılaşma çabasında olan bir toplumun bu yolu benimsemesine psikolojik bir engel te- kil ediyordu. Ayrıca Batı âdetlerini benimsemiş aydınların Av- rupalı kıyafetlerle gezmeleri yanında geleneksel kostümlerin kullanılışı, zaten mevcut olan halk ayırımını kuvvetlendind ve görülebilir şekle sokacak nitelikteydi.
Millî devlet, sosyal ayırımları görünebilir ve sembolik şe kilde ifade eden kıyafetlerin giyilmesini yasaklayarak yerle rine herkesçe giyilebilecek kıyafetlerin giyilmesini sağlamaya çalışarak, bu ayırımların zayıflamasına çalışmıştır.
4. Millî devrimin bir amacı, Türkiye'yi Asya ve Arap kül- türünden çıkararak Batı kültürüne mal etmekti. Sosyal ve si- yasî hayatın her yönüne nüfuz etmiş olan dini bu yerinden çıkararak birey [fert] ile Tanrı arasında bir olay yapmak, Arap kültüründen çıkmanın başlangıcını teşkil ediyordu. Bunu ger- çekleştirmek, dinin toplumsal kurumlarını ve görüntülerinin bir kısmını ortadan kaldırmakla mümkün olabilirdi. Devrim- lerin izlediği yol da bu oldu. Ancak din gibi, hislere hitap eden bir kurumun zayıflaması, bir "his boşluğu" meydana getiri- yordu. Bu boşluğu doldurmak veya diğer bir deyimle "birey sel" hislerin toplumsal hareketler şeklinde ifade edilmesini
Vatan hainlerini putlastirdilar
kahramanlastirdilar
Mustafa Kemal ve İnönü
İslam dini oldurulecek
Yahudiler ve masonlar
Biz Turkleri savaşarak yenemiyecegiz, ancak İslam dininden çıkartarak yenebiliriz.
Haim Naum
Mustafa Kemal ve inonuyu dost bulmuş (İslam dinine dusman) ve böylece Turkiye Cumhuriyetin temelleri dinsizlikle....... (Lozan in gizli madde leriyle)
istisna olarak Mustafa Kemal Atatürk ün gizli vasiyeti aciklanabilseydi Turkiye de her şey degisebilirdi (İsmet Bozdag
17 Ocak 1988
Nokta Dergisi....
atılmıştır.
1) Lozanin gizli protokolleri vardır.
(2) Emperyalist ve sömürgeci devletlere Hilafetin kaldırılacağı sözü verilmiştir.
(3) Hilafetle birlikte İslam hukuku, Şeriat kanunları da kaldınlacak,
(4) Onların yerine Avrupa kanunlan konulacaktır.
(5) Müslüman kadınlar açılacaktır.
(6) Arap-İslam yazısı bırakılacak, Latin-Frenk yazısı alınacaktır.
(7) Türkiye İslam ve Türk dünyası ile ilgilerini kesecek, Avrupa medeniyetine yönelecektir.
17 Temmuz 2017 09:48
yuksel dedi ki...
1923'ten bu yana 87 yıl geçti, Lozan'ın gizli protokolleri ile ilgili yeterli bilgi bulanamadı. Bu konudaki araştırmalan Müslümanların yapmaları gerekirdi, yapmadılar, yapamadılar.
SORU: Samimiyet ve gösteriş (ihlas ve riya) ne demek- tir, bunların hükmü nedir? İşlenen amellere ne gibi tesirleri olur? Cevaplandırır mısınız?
CEVAP: Yetkili din bilginlerimize göre samimiyet (İhlas) iki kısma ayrılır:
1 Amelde samimiyet, 2- Sevap beklemede samimiyet.
AMELDE SAMİMİYET: Amelde samimiyet, Allah'a bir
adım daha çok yaklaşmayı dilemek, O'nun buyruklarına derin saygı duymak ve çağrısına koşmak demektir. Sağlam ve sar- sılmaz bir inanca sahip olmak sahibini amelde samimiyet ve Allah'a bağlılığa götürür.
Samimiyetin zıddı, nifaktır. Nifak, Allah'tan başkasına ya- kınlaşmayı dilemek ve başkaları duysun diye ibadet etmek ve
amel işlemek demektir.
YANITLASİL
yuksel3 Eylül 2023 03:43
SEVAP BEKLEMEDE SAMİMİYET: Sevap beklemede samimiyet, hayırlı işler işleyerek karşılığında öbür dünyada menfaat ummak demektir.
Havarîler İsâ Peygamber'e sorarlar: «Samimi (hâlis) a- mel nedir? Allah bağlısı kişi kimdir?» Isâ Peygamber buna şu ibret dolu cevabı verir:
«Samimi amel, katıksız ameldir. Yani yalnız Allah'ın hoş- nutluğunu kazanmayı gaye güden ameldir. Allah bağlısı kişi ise yaptığını sadece Allah için yapan, O'ndan başka kimse- nin işlediği ameli bilmesini istemeyen kişidir.>>
YANITLASİL
yuksel3 Eylül 2023 03:46
Camiu-ssagir
ve Tercümesi
İmam Suyuti
Abdullah Aydın
cilt. 1.sy.12.
Cam- ussağır
10
22-Peygamberimiz buyuruyor ki:" Şüphesiz ki, kıyamet günün- de derece bakımından en kötü durumda olan kul: Başkasının dünya sı uğruna dinini yok eden kimse olacaktır.
23-Peygamberimiz buyuruyor ki:" Başkasını memnun edebil - mek için Allah'ın gazabını kazanmak, Allah'ın verdiği rızka karşı başkasına şükür etmek, Allah'ın (c.c.) sana vermediği şeyler için insanlara kızmak imanın zayıf olmasındandır."
Peygamberimiz buyuruyor ki:
24-" Her kim şöhret elbisesi giyerse, Cenab-ı Hak kıyamet günü o kimseye öyle bir elbise giydirir ki, sonra onunla ateşi alevlendi rir.
25-Peygamberimiz buyuruyor ki:" (Erkeklerden) her kim dün - yada İPEK elbise giyerse, kıyamet günü Allah (c.c.) ona ateşten bir elbise giydirecektir."
26-Peygamberimiz buyuruyor ki:" Kim duyurmak isterse, Allah (c. c.) onun gerçek niyetini herkese duyurur; kim ki, gösteriş ister - se Yüce Allah onun bu halini herkese teşhir eder."
27 Peygamberimiz buyuruyor ki:" Sadece Allah için olan ve se- vabı da ondan beklenilen ibadetlerin karşılığı vardır ve ameller niy yete bağlıdır.
26- Gösteriş gizli ve açık olmak üzere bir, iki rezilliğin doğmasına, sebep olur.
1- Gizli rezillik. Insanoğlu bir amel işlediği zaman me- lekler sevinerek o ameli alıp ulu Allah'ın huzuruna götürürler. Fakat gösteriş için yapılan bu amel hakkında Allah melek- lere hemen emir verir:
«Çabuk, götürün o ameli kirli ve kötü amellerin atıldığı hücreye tıkın. Çünkü sahibi o ameli benim hoşnutluğumu ka- zanmak gayesini güden samimi bir yürekle işlemedi. Başka- larına gösteriş olsun diye yaptı!»
2- Açık rezillik: Bu, kıyamet günü Mahşer kalabalığı arasında vuku' bulacaktır. Bu konuyu sevgili Peygamberimi- zin mübarek ağzından dinleyelim :
«Dünyada iken başkaları duysun diye ibadet eden kim- seler, mahşer topluluğu tarafından şu dört ayrı kötü adlarla çağırılıp takdim edileceklerdir: Ey kâfir, ey günahkår, ey hâin ve ey hüsrana düşen!... Bütün emeklerin boşa gitti.
Dün gece rüyamda acaib şeyler gördüm. Ümmetimden bir kimse gördüm ki, azab melekleri onu kuşatmışlardı da abdesti gelib, onu içinde bulunduğu bu istenmiyen halden kurtardı. Gene bir kimse gördüm ki kabir onu sıkıyordu. Namazı ona geldi ve onu kabir azabından kurtardı. Gene bir kimseye şeytanların musallat olduğunu gördüm. Zikrullahı ona geldi ve şeytanın tasallutundan onu kurtardı. (Şeytanın tasallutu yürek sıkıntısından anlaşılır) Gene ümmetimden bir kimse gördüm ki susuzluktan dili çıkmıştı. Ramazan orucu geldi onu suvardı. Yine bir recul gördüm, kendisini zulmet sarmıştı. Haccı ve umresi geldi ve onu o karanlıklardan çıkardı. Birini de gördüm. Melekül Mevt ruhunu kabz etmek için ona gelmişti. Anasına, babasına yaptığı iyilikler gelip o meleğe karşı çıktı ve geri çevirdi. Bir recul de görüm. "müslamanlarla konuşayım" diyor amma konuşturmuyorlardı. Buna da sılai rahmi gelip "Bu adam akrabasına giderdi" diyerek şefaat etti. Onlarla konuştu ve beraber oldu. Birini de gördüm, Peygamberlerin yanına gitmek istiyor, halka halka kovuyorlar onu. Onu da cünüplükten korkar olması (gusül abdesti) geldi de aldı, onu da yanıma oruttu. Bir recul de gördüm, ateşin şiddetinden eliyle korunmak istiyordu. Sadakası geldi de başı üzerinde gölge yaptı ve yüzüne perde oldu. Birini de gördüm, zebaniler kendisini almaya gelmişti. Yaptığı emri bil maruf, nehyi anil münkeri geldi de kendisini kurtardı. Bir recul de gördüm, ateşe atılmış (Allah korkusundan döktüğü) göz yaşları geldi de onu Cehennemden kurtardı. Birini de gördüm, defterini solundan veriliyor. Allah korkusu geldi, onu kurtardı ve defterini sağa aldı. Terazisi hafif gelen bir kimse gördüm. Kendinden evvel ölen çocukları gelip mizanını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında bir adam gördüm, onu da oradan Allah korkusu kurtardı. Birini de gördüm, hurma sazı gibi titriyordu. Allah'a hüsnü zannı geldi ve titremesi durdu. Sırat köprüsünde düşe kalka giden birini gördüm. Onu da selatı selamı gelip kurtardı ve sıratı geçene kadar doğrulttu. Biriside Cennetin kapısına kadar geldi fakat kapılar kapanıyordu. Onu da Kelimei Şehadeti gelip Cennete koydu.
Ravi: Hz. Abdurrahman (r.a.)
Sayfa: 147 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
İslâm dini, fâizi kesinlikle yasaklamış ve fâiz- le iştigal etmenin hem dünyada hem de âhirette za- rarlı olduğu açık bir şekilde anlatılmıştır. Bu gün bazı kimseler bu mevzuda tereddüde düşüyorlar, bir türlü akılları almıyor veya ermiyor. İslâm'da fâizin haram edilmesi, evvel emirde diğer haram- arda olduğu gibi bir imtihandır. Gerçek ma'nada müslüman olabilmemiz için kendi aleyhimize de ol- sa onu kabul edip uygulamak zorundayız. Diğer bir husus, dünya çapında büyük iktisatçıların çoğu da âizi toplum için zararlı görmektedir. Bir müslüman nkâr etmeksizin fâiz alır veya verirse günahkâr lur, ama İslâm'dan çıkmaz. İnkâr eden ise İslâm'- dan uzaklaşır. kaçınalım.)
Kur'an i Kerim ve Türkçe Açıklamalı Tercümesi
sy. 46.
En Büyük Şifre!
Rabbin ismiyle, yani «besme- le» ile okumak, idrâkin ve is- tifâdenin en büyük şifresidir.
Cenâb-ı Hak, izzetine yemin ederek vaadde bulundu ki,
Mü'min bir kul bir işe başlarken besmele çekerse o iş kendi- sine bereketli kılınacaktır.
Şairin dediği gibi:
Öyle bir söz ki, sözün tâcı, özün şifresidir, En çözülmez düğümün, besmele. tek çâresidir. (Seyri)
Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 117 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
Namaz Kılmayan Bir Kadınla Evlilige Devam Etmek
Hulasa'da; Namaz kılmayan bir hanımı olan bir kişi, hanımın boşar der. Onun zahiri vücubdur, çünkü masiyet üzerine israr eden kim- se ile yaşamak haramdır denilmiştir. İmam Ebu Hafs el-Kebir (Rahmetul- lahi Aleyh) dedi ki: Allahu Teâlâ ile, mehri boynunda olarak karşılaşmak, kendisiyle beraber namaz kılmayan bir kadın ile karşılaşmaktan daha iyidir. Çünkü kasten namazı terketmek büyük günahların da en büyüğündendir. Bazılarının katında ise küfürdür. O halde mü'mine layık olmaz ki, Allahın düşmanını dost tutsun, onunla muâşeret etsin ve gece, gündüz ona baksın.
Bezzâziye'de der ki: Ev halkını namaza sevketmek ve teşvik et- mek, rızık kapısının açılması için bir sebeptir.
Bir haberde şöyle buyrulur: "Namazı küçük gören kimse yer ve gök ehlinden bütün yaratıklara eziyet vermiş demektir." Çünkü melek- ler, muti kişilerden sâlih amellerin nurlarının yükselmesiyle sevinirler ve onlardan bunların kesilmesinden de eziyet duyarlar. Masiyetin uğursuzluğu ile yağmur azalır, bitkiler de o sebeble azalır. Böylece yırtıcılar, vahşi hayvanlar, kuşlar ve benzeri yer halkının geçimi daralır. Nitekim Şeyh Zâde Haşiyesi'nde böyle anlatır
Tarikat - i Muhammediyye Şerhi
BERIKA
Konyali
Muhammed Mevlana
Ebu Said Hadimi
Kahraman Yayınları
cilt. 5.sy.382.
GİZ (Os. Sır, Fr. Secret, Al. Geheimnis, Ing. Secret, Lâ. Secretum) Bir kimsenin bildiği ve gizli tutmak zorunda bulunduğu bilgi... Meslek sırrı, banka sırrı, hekimlik sırrı, devlet sırrı, askerlik sırrı gibi çeşitli biçimleri vardır. Ki- mi sırların açıklanması suçtur ve yasalarca ce- zalandırılır.
Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.)
Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
Sayfa: 121 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının.
Ravi: Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)
Sayfa: 121 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Kainat esir maddesinden yaratılmıştır.(i. i.) 238.
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi
İsmail Mutlu
sy. 371.
► Zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur. (atasözü). Zorbalıkla varlık sa-
hibi olanın sonu kötü olur.
Zurnanın zirt dediği yer. (deyim).
Sürdürülen işin en önemli yeri.
ZULFU YARE DORUNMAK İş başında olanları ya da hatırlı, nüfuzlu kişileri gücendirecek söz söylemek, darılmalarına yol açmak.
"Şöyle güzel bir üslupla, zülfü yare dokundurmadan her şeyi bir bir anlatmaya çalış.
Levh-i Mahfûz'daki ilimlere melek- ler de vâkıf olabilir, bâzı evliyâ hattâ kümmel-i evliyâdan bir kısmı da muttalî olabilir. Onun için Levh'in ve Kalem'in ilimleri Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve sel- lem)in ilimlerinin cüzü sayılırlar.
Allah-u Te'âlâ Mi'râc Gecesi Rasû- lü'nü Levh-i Mahfuz'un tamâmina vâkif kıldı, sonra ona Zâtı hususunda fazladar ilimler ilâve etti, nitekim Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve sellem):
ثُمَّ عُرِجَ بِي حَتَّى ظَهَرْتُ لِمُسْتَوَى أَسْمَعُ فِيهِ صَرِيفَ الْأَقْلَامِ.»
"Sonra (öyle bir düzgün yere) yükse tildim de, orada (kaderleri yazan) ka lemlerin çıkardığı sesi duydum." (e Buhârî, es-Sahîh, rakam:342, 1/135) buyuruyo
. (Yakin: Marifet ve dirâyetin ve emsâlinin fevkinde olan iimin sıfatıdır. İlm-i yakin denir, ma'- rifet-i yakin, denilmez. Ayn-el yakin: (kelimenin merfu hali ayn-ul yakindir.) Göz ile görür derecede veya görerek, müşâhede ederek bilmek. Meselâ; u- zakta bir duman görüyoruz. Orada ateşin varlığını ilmen biliyoruz, demektir. Bu bilme derecesine ilm- el yakin deniyor. Ateşe yaklaşıp, gözümüzle görür- sek, ona ayn-el yakin bilmek deniyor. Daha da iler- liyerek bütün hislerimizle ateşin varlığını anladık i- se; ateşin yakması ve sâir sıfatlarını da bildik ise, bu nevi'den olan ilmimizin derecesine de Hakk-al yakin deniyor. (Hakkal yakin: Abdin sifatları, Ce- nâb-ı Hakkın sıfatlarında fâni olup kendisi onunla
Ilmen ve şuhuden ve hâlen beka bulmaktadır. Ö. Nasuhi)
YAKİN : Şübhesiz, sağlam ve
YANITLASİL
yuksel14 Eylül 2023 07:19
Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik
Büyük Lugat
sy. 1052.
Kendi babası olmayan birini babası diye göstermenin, kendi efendisi olmayan birini
efendi kabul etmenin haram olduğu.... Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. VII, 513-523
..VII, 478 VII, 35 Kendini beğenen ve böbürlenenleri Allah sevmez
Kendini beğenmişlik ve böbürlenmek. Kendini hesaba çekenlere âhiret hesabı kolaydır. VII, 13, 14 1,400
Kendisi için istediğini başkasına yapan cennetliktir. endisi için istediğini kardeşi için de istemek.
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt8.
sy. 210.
Tarihin akışı, insanlığın İslâmı nizam olarak ka- bul etme istidadını gittikce kökleştiriyor. İnsanlar arasında şûrà düşüncesi, insanlığın birliği düşüncesi, ve tek alemşumul devlet gibi düşünceler gittikce kuv- vet kazanmaktadır. Yeryüzündeki büyük güçler ise, çeşitli hastalıklara yakalanmış yıkılmaya doğru git- mektedirler. Halklarımızın da uyanıp İslâma dönüşü yavaş yavaş başlamıştır. İslâmi bir devletin kurulma- sı âmilleri gün geçtikçe büyümektedir. Yerel düzen- lerle diğer düzenlerin bozukluğunun birçok kimse tarafından duyulmasından daha büyük amil mi olur?
YANITLASİL
yuksel15 Eylül 2023 23:15
Zaman birçok büyük olayı atlayıp geçecek ve bü- yük işler için fırsat ortaya çıkaracaktır. İnsanlık sizin davetinizi bekliyor. Hidayet, kurtuluş ve barışı sağla- yacak olan davetinizi. İçinde bulunduğu sıkıntıları aşmak için. O zaman milletlerin liderlik ve hakimi- yeti sizin olacaktır: «O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında aleyhlerine olmak (bazen lehlerine, bazen üzere elden ele ve nöbetleşe nö- betleşe) döndürür dururuz. (98) ... Halbuki siz Al- lah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyler umuyor- sunuz... (99) Bugünden hazırlanın ve çalışın, belki arın çalışma imkânını bulamayacksınız.
50.Yılında Müslüman Kardeşler Hareketi
sy. 273.
sy.9.
Siz öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, fukahası çok, hutebası az, istiyeni az, vereni çok, işte böyle zamanda amel ilimden hayırlıdır. Size öyle bir zaman gelecektir ki, fukahası az, hatibleri çok, istiyeni çok, vereni az. O zamanda ise ilim amelden hayırlıdır.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Said (r.a.)
Sayfa: 135 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
İSTİDRÂC
الاستدراج
İkna sanatı.
Müellif:
İSMAİL DURMUŞ
Sözlükte “merdiven, yol” anlamındaki derec ve “merdiven basamağı” demek olan derece ile aralarında etimolojik ilgi bulunan derc (dürûc/derecân) kelimesi “merdiven basamaklarını çıkar gibi yavaş yavaş yürümek, merdiven çıkmak” gibi mânalara gelir. Bu kökten türeyen istidrâc ise “bir kimseyi bir şeye adım adım, derece derece yaklaştırmak, onu kurduğu tuzağa yaklaştırıp düşürmek, aldatmak” anlamındadır. A‘râf sûresinde geçen kelime (7/182) “Allah’ın, âyetlerini yalanlayanları derece derece, sezdirmeden azaba doğru çekmesi, her yeni hata ve günahta yeni nimet ve imkânlar vererek azdırması, yavaş yavaş helâke götürmesi” gibi mânaları ifade eder. Bunun ardından gelen imlâ’ (mühlet ve fırsat verme) ve keyd (tuzak, tuzak kurma) kelimeleri de istidrâcın tefsiri mahiyetindedir. Belâgat ilminde muhatabı incitmeden, reddedilmez mantık dokusu içerisinde aklını çelerek bir fikri kabul etmesini sağlayan söze ve bu üslûba istidrâc denir.
Ziyâeddin İbnü’l-Esîr (ö. 637/1239), bu edebî sanatı ilk defa kendisinin Allah’ın kitabından bulup ortaya çıkardığını söyler. Ona göre bu tür sözden amaç, ince nükteler ve söz ustalıkları ile muhatabı bir şeyi kabule zorlamaktır. Dolayısıyla belli bir amaca hizmet etmeyen parlak sözlerin bir yararı yoktur. Bu tür üslûpta kıyas ve mantık oyunları kadar gönül çelen hitap şekillerinin de büyük önemi vardır (el-Mes̱elü’s-sâʾir, II, 68). İbnü’l-Esîr istidrâcı “söz sahibinin ince, yumuşak ve gönül alıcı ifadelerle muhatabına görüşünü kabul ettirmesi” şeklinde tanımlar ve kompozisyon sanatının esasının da buna dayandığını belirtir (el-Câmiʿu’l-kebîr, s. 235).
İstidrâc, Ebû Ya‘kūb es-Sekkâkî (ö. 626/1229) ve onun ekolüne mensup belâgat âlimlerinin “kelâm / hitap munsıf” adını verdikleri üslûba yakındır. Sekkâkî bu konuya ta‘rizin anlamını açıklarken temas etmiştir. Ona göre, “Ben, beni yaratana niçin ibadet etmeyeyim?” (Yâsîn 36/22) ifadesi ta‘riz üslûbuyla, “Siz, sizi yaratana niçin ibadet etmiyorsunuz?” demektir. Âyetin devamındaki, “Üstelik dönüşünüz de yalnız O’nadır” ifadesi de buna delâlet etmektedir. Eğer âyet ta‘riz belirtmeseydi öncesine uygun olarak, “Üstelik dönüşüm de yalnız O’nadır” ifadesiyle sona ererdi. Buradaki ta‘riz üslûbunun güzelliği, söz sahibinin inkârcı muhataplarının öfkesini üzerine çekmeden gerçeği kabul etmelerine yardımcı olacak şekilde onlara bunu duyurmayı sağlamış olmasındadır. Zira inkârcılara açık bir dille bâtıl yolunda olduklarını söyleseydi öfkelerini üzerine çekmiş, tebliğ davasını baştan kaybetmiş olurdu. Ayrıca bu üslûpta söz sahibi insaf ölçüleri içinde hareket ederek muhatapları için istediğini kendisi için de istemiş ve nasihatindeki samimiyeti ortaya koymuştur. Bu sebeple bu tür üslûba “kelâm munsıf” denilir.
Sekkâkî ekolüne mensup olan Teftâzânî ta‘riz esasına dayanan türe istidrâc adı da verilebileceğini, çünkü bu tür sözün muhatabı tedrîcî bir surette kabul ve teslime yaklaştırdığını, bu üslûbun Kur’an’da, şiir ve muhâverelerde çok geçtiğini söyler. Tehânevî, İbnü’l-Esîr anlayışının bir yorumu olarak istidrâcı “ta‘riz içersin veya içermesin, muhatabı incitip öfkelendirmeden hakkı ve hakikati ona duyurma imkânı veren söz” olarak tanımlar.
Aşağıdaki âyet de sıcak yaklaşım, yüksek edep, kendini muhatabının yerine koyma ve tam insaf, aklî delil, mantıkî hüccet içermesi yönleriyle istidrâc sanatının en güzel örnekleri arasında yer alır: “Firavun ailesinden olup imanını gizleyen mümin bir kişi şöyle dedi: Siz bir adamı rabbim Allah’tır dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size rabbinizden apaçık mûcizeler de getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir; eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiği azabın bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez” (Gāfir 40/28). Bu âyette, getirdiği açık mûcizelerle onların hayrına çalışan bir kimsenin (Hz. Mûsâ) sırf farklı inanç ve kanaatte olduğu için öldürülmesinin akla aykırılığı ve çirkinliği inkâr sorusuyla sorgulanıp ortaya konduktan sonra akıl ve mantık yoluyla yarar ve zarar açısından Hz. Mûsâ’nın muhtemel iki durumu (doğru söylemesi veya yalancı olması) irdelenmektedir. Anlatımda nezaket, edep, sübjektiflik ve duygusallıktan uzaklık, tam bir insaf ve tarafsızlık, kendini muhatabının yerine koyma özellikleriyle istidrâc sanatının mükemmel bir uygulaması görülmektedir. Âyette konuşan mümin kişi, Hz. Mûsâ’nın doğru söylediğine kesin olarak inandığı halde sırf muhataplarının kanaatine saygı için muhtemel yalancılığını önce zikretmiş, doğruluğunu farz ve takdir üslûbuyla anlatmış, inanmadıkları takdirde Hz. Mûsâ tarafından tehdit edildikleri şeylerin hepsinin başlarına geleceğine kesin biçimde inanmakla birlikte bu husus “bunların bir kısmına çarpılmakla” ifade etmiştir.
Bu Kur'an, hoşlanmıyan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime gelince, hoşlanmıyan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur'anla haşrolur. Hadisime ehemmiyet vermiyen ise Kur'anı hor görmüş olur. Kim de Kur'anı hor görürse dünya ve ahirette hüsrana düşer.
Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
Sayfa: 133 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Elbette kendilerine peygamber gönderilenlere de gönderilen peygamberlere de soracağız. 17
(Araf. 7/6)
"Andolsun ki, Biz, her ümmete, Allah'a
ibadet edin. Putlara tapmaktan sakının! diye bir peygamber gönderdik. Ama içlerinden bir kısmına Allah hidâyet verdi. Bir kısmına da sapıklığa düşmek hak oldu.
Yeryüzünde gezin de görün. Peygamberleri yalanlayanların sonu nice
olmuştur"
(Nahl, 16/36)
YANITLASİL
yuksel21 Eylül 2023 07:32
Kur'an-ı Kerim 'e göre
Peygamber ler
ve Tevhid Mücadelesi
Prof Dr. İsmail L. Çakan
N. Mehmed Solmaz
Altınoluk
ardan önce danışma ve yoklama (istihbarat) usûllerine baş vurdu. Kendi endine birtakım diplomasi plânları kurdu. Düşüncesini uygulamaya koydu. Elçileri hediyelerle Süleyman (a.s.)'a gönderdi...
Elçiler, Süleyman (a.s.)'ın huzuruna çıktılar. Hediyelerini sundular. Sü- yman (a.s) hediyeleri kabul etmedi. Elçilere şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size vermediğinden daha hayırlıdır. Belki siz hediyenizle
Elçilerin reisine hitaben:
böbürlenirsiniz.."
Don onlara! and olsun ki, önüne geçemiyecekleri ordularla onlara ge- r, onları hor ve hakir oldukları halde ordan çıkarırım."28 Melikenin elçileri hediyeleriyle ülkelerine geri döndüler...
Melikenin Tahtı
Süleyman (a.s.) ordusunun ileri gelenlerini topladı. Onlara: Ey seçkin topluluk! Onlar bana teslim olmalarından önce, melikenin tahtını hanginiz bana getirebilir?" dedi. Cinlerden (kuvvetli ve becerikli olan) bir ifrit: sana getiririm. Eminim ki bu-
na gücüm yeter!" dedi.
Kendinde ilâhî kitabdan bir ilim bulunan biri:
"Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm," dedi. 29 Çok geçmeden Süleyman (a.s.) tahtı yanında buldu ve şöyle konuştu;
Bu Rabbimin fazlındandır!. Beni imtihan etmek içindir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım?
Kim şükrederse, kendisi için şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse,
muhakkak ki Rabbim onun şükrüne muhtaç değildir. O'na yine de nimet ve-
Süleyman (a.s.), benzeri bir kaşkasına verilmemiş saltanat ve nimetleri,
sonsuz şükür ile karşılıyordu. Insanlara örnek oluyordu. Kavuşulan her nimet, şükür ve Allah'a bağlılığı arttırmalıydı. Kulu azdır- mamalı, saptırmamalıydı... Bir tarafta melike yol hazırlıklarını sürdürüyordu. Öte yanda Süleyman
(a.s.) etrafındakilere şu emri veriyordu.
28. en-Neml 27/36-37. 29. en-Neml 27/38-40.
30. en-Neml 27/40.
Kur'an İ Kerim e Göre
Peygamber ler ve Tevhid Mücadelesi
Prof Dr İsmail L. çakan
N. Mehmed Solmaz
Altınoluk
sy. 173
Nasıl helak olur bir ümmet ki, evvelinde Ben, sonunda Meryem oğlu İsa (a.s.) ve ortasında da Ehli beytimden Mehdi (a.s.) vardır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 344 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
25. MENKIBE: Sahih rivayetle bildirilmiştir ki, Resulullah Aley- hisselâm buyurdu:
Allah bir bostan halk etmiştir. O bostanda dört ırmak yarat- mıştır, kendi kudret ve nusreti ile. Biri İkrar ırmağı, biri Tevhid ırma- ğı ve biri de Kelâmı ırmağı. Her ırmağa dört bucak tayin etti. Evvelâ Ebubekir muhabbetini bir bucağa koydu. İkinci Ömer muhabbetini bir bucağa koydu. Üçüncü Osman muhabbetini bir bucağa koydu. Dördüncü olarak da Ali muhabbetini bir bucağa koydu. Her köşede se on ağaç halk etti. Ebûbekir muhabbetinin köşesinde halk ettiği n ağaç şunlardır:
476
DÖRT HALIFE'NİN MENKIBELERI
1. Şehadet ağacı.
2. Havf ağacı.
3. Rica agaci.
4. Şevk ağacı. 5. Cehd ağacı.
6. Hayr ağacı.
7. Şükür ağacı.
8. Tevazu ağacı.
9. Nusret ağacı.
10. İhlas ağacı. Ömer muhabbetinin köşesinde halk ettiği on ağaç ise şunlardir
1. Emanet ağacı.
2. Salâbet ağacı. 3. Şefkat ağacı
4. Inabet (*) ağacı. 5. Muhabbet ağacı..
6. İhlas ağacı.
7. Kanaat ağacı.
8. Rıza ağacı.
9. Temyiz ağacı.
10. Tevfik ağacı.
Osman muhabbetinin köşesinde halk ettiği on ağaç ise şunlardır:
1. Vefa ağacı.
2. Hasyet ağacı.
3. Hürmet ağacı.
4. Müvaneset (Alışıklık
, ülfet ve ünsiyet) ağacı.
5. Tevekkül ağacı. 6. Hamiyet ağacı.
7. İlim ağacı.
8. Hilim ağacı.
9. Seha ağacı.
10. Haya ağacı.
Ali muhabbetinin köşesinde halk ettiği on ağaç ise sunlardır:
1. Şefaat ağacı.
2. Sahavet ağacı.
3. İstikamet ağacı.
4. Namaz ağacı.
(*) Inabet: Asilikleri ve kötülükleri terk ile hakka rücu etmek.
YANITLASİL
yuksel22 Eylül 2023 05:04
HZ. EBÛBEKİR, HZ. ÖMER, HZ. OSMAN VE HZ. ALÍ
5. Sabır ağacı.
6. İstitâat ağacı.
7. Zühd ağacı.
8. Rahmet ağacı.
9. Yakîn ağacı.
10. Sadâkat ağacı.
YANITLASİL
Bu beş vakit farzı cemaatle kılmaya devam eden kimse, sırat köprüsünü ilk geçenleren olur ve onu şimşek gibi geçer. Allah, o kimseyi sâbıkların ilk zümresinde haşreder, namazına devam ettiği her gün ve gece içinde bin şehid sevabı alır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 131 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
Öyle insan vardır ki, hayrın anahtarıdır ve şerrin üstüne kiliddir. Bir kısmı da şerri açarlar ve oldukları yerde şer yaparlar. Ne mutlu o kimseye ki, hayrın anahtarı onun elindedir. Veyl o kimseye ki, şerrin anahtarı onun elindedir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 131 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
2054- Kibirden de sakının. Çünkü şeytana Adem'e secde ağaçtan Iste bunlar, her hatanin ashidir. Ademoğlundan biri, diğer kardeşini kıskanma yüzünden öldürmüştür. Hasedden de uzak durun. İki yemeğe sevketmiştir.
٢٠٥٥ - أياكم والاقْرَادَ يَكُونَ أَحَدُكُمْ أميرًا أو عَامِلاً فتأتي الأرملة - واليَتِيمُ والمِسْكِينُ فَيُقَال اقعُدْ حَتَّى يُنظرَ فِى حَاجَتِكَ فَيْتَرُكُونَ مُقْردين لا - نقْضَى لَهُمْ حَاجَةً وَلَا يُؤْمَرُوا فَيَنْفَضُّوا وَيَأْتِي الرَّجُلُ الْغَنِيُّ الشَّرِيفَ فَيَقْعِدَهُ يَقُولُ مَا حَاجَتُكَ فَيَقُولُ حَاجَتِى كَذَا وَكَذَا فَيَقُوا الى جانبه
حَاجَتَهُ وَعَجَلُوا (حل عن ابي هريرة)
2055- Sakın kimseyi umut verip de bekletmeyin. Biriniz emir ya da memur olur, bir dul, yetim yahut yoksul, bir is için yanına gelir, ona: “Otur, işin görülecektir" denir. Sonra kendilerine ümit verilerek bekletilip o halde terk edilirler. Ne kendilerine "haydi gidin" denir ve ne de "gitmeyin" denir. Ama kendisine hatırı sayılır zengin bir adam geldiğinde, onu yanına oturtur ve hacetini sorup öğrendikten sonra: "Haydi bu adamın işini görüverin ve acele de edin" der.
2054. Kibirden de sakının. Çünkü şeytana Adem'e secd ettirmeyen şey budur. Ihtirastan da kaçının. Zira Hırs, Adem'i ma'lum agactan yemeğe sevketmiştir. Hasedden de uzak durun. I Ademoğlundan biri, diğer kardeşini kıskanma yüzünden öldürmüştü Fte bunlar, her hatanin aslidir..
Siyaset ehli, Kur'an'ın "Birinin hatasıyla başkası me'sul olmaz prensibini esas almalıdır.
(E.L.) 2:83.
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyatı Fihrist Ve Indeksi
Ismail Mutlu
sy.408.
Tevazu bazan Kufran-ı nimet olur.
sy.411.
Zurnanın zirt dediği yer : Sürdür ulmekte olan bir işin en nazik yeri.
Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
sy. 384.
Ehli Cehennemin o kısmı ki, Allah onları oradan çıkarmaz. Bunların yaşayışı ne ölüm, ne de hayattır. Allah'ın çıkarmak istedikleri ise, kömür haline gelinceye kadar öldürülür. Sonra çıkarılır. Cennet ırmağında tekrar canlandırılır ve sel yataklarında biten tohumlar gibi biterler. Cennettekiler onlara "cehennemlikler" diye hitab ederler. Bunlar da yalvarırlar. Allah da bu ismi onlardan kaldırır.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 119 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Ey hodgam insan! Sineklerin binler hikmet-1 hayatiyesinden başka, sana ait bu küçücük faydasına bak, sinek düşmanlığını birak: Çünkü, gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana ünsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder. Ve latif vaziyeti ve abdest alması gibi yüzünü, gözünü temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezåfet gibi vazife-i insâniyeti ihtar eder ve ders veren sineği görüyorsun.
Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimet- lerin en tatlısı, en latifi olan bali sana yedirdikleri gibi, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânda, vahy-i Rabbaniye mazhariyetle serfirâz olduğundan, onları sevmek lazım gelirken, sinek düşmanlığı, belki insana daima muavenete dostane koşan ve her belasını çeken o hayvanata düşmanlığı gadirdir, haksızlıktır.
Said Nursi
Yayınevimizin, siz okuyucularına takdim etmek- ten şeref duyduğu, «Belgeler Serisi»nin bu üçün- cü kitabı, iki ana «bölüm den ibarettir.
Kıymetli araştırıcı Kemal Yaman Bey'in yet- kili kalemi, akıcı üslubu ve analitik metodun dik- katle uygulanışının mahsulü olan birinci bölüm»; < konusunun dürüst ve objektif bir tahlilidir.
Fransız kamuoyunun tanıdığı ve dünyayı sar- san ihtiläller konusunda otorite olarak bilinen Henry Coston'un yönetiminde çıkmış olan, «<Büyük Maliye ve İhtiläller» kitabının tercümesi olan ikinci bölüm- ise; Fransız, Faşist, Nazi ve Bolşevik ihti- lällerine hayranlık duyan kişiler için tesirli bir -uyarıcı olacaktır. Ayrıca okuyucuya, ihtilallerin cenneti (1) ve ihtiläl ekiplerinin sermaye çevreleri fle -karanlık ilişkilerini öğrenme ve karşılaştırma imkânı verecektir.
Ümit ediyoruz ki, kitabı bitirdiğinizde, Türki- ye'de etkilerini hala sürdürmekte olan sosyal hare- ketlerin, Türkiye'mize neler kazandırıp, neler kay bettirebileceğini pek açık bir şekilde göreceksiniz.
Dünyadan kopmuş bir Türkiye'nin yakta kalması mümkün değildir. Onu çevre- inden tecrit etmeye çalışanlar ne kadar büyük ir ihanet içinde bulunduklarımı keşke anlaya- ilseler!"
1115
YENİ TÜRKİYE 53/2013
"Akıl ile kalbi birbirinden ayırmamalısı- 1z; onların izdivacına her zaman ihtiyaç vardır. Aklın muhakemesi, kalbin de semaviliği ve le- ünniliği omuz omuza olursa, işte o zaman hiç şılamaz gibi görünen problemler bile kolayca şılabilir."
"Kendi çizginizi korurken başkalarıyla nünasebetlerinizi bozmamanız da firasetinizin yn bir yanı olmalıdır."
"Ne nikbin ne de bedbin, bizim mesleği- niz hakikatbin olmaktır."
"Mücerred ilim bir şey ifade etmediği gibi nücerred gençlik de bir şey ifade etmez. Talim ve terbiye görmüş gençliktir ki, kendi milletini devletler muvazenesinde önemli bir konuma yükseltebilir."
"Temsil önemli, temsilde temâdî daha önemlidir. O da temsil edilecek hususları fıtrata mâletmeye bağlıdır."
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 00:27
"Çatışma zeminleri sadece terörü besler; mü'minler, her türlü kışkırtmaya karşı elden gel- bi diğince soğukkanlı davranmalı ve temel hakları- m elde ederken dahi meşru yoldan bir an olsun
ti
g
ayrılmamalıdırlar
Âli Davud'a nazil olan hikmette ibret vardır. Akıllı olan insan şu dört vakitten başka şeyle nefsini meşgul etmemelidir: Rabbine dua (ve ibadet) edeceği vakit, Nefsini muhasebe edeceği vakit, Kendisi hakkında, kardeşlerini nasihat etmesine ve ayıblarını kendisine haber vermelerine kafi gelecek bir vakit. Kendi nefsinin helal ve temiz ihtiyaçlarına ayıracağı bir vakit. Bu vakitte diğer zamanlar içinde bir yardım vardır ve kalbin istirahatı kafi miktarda varlık iledir. Sonra da akıllı kimse için, diline sahip olması, zamanını bilmesi, işine yönelmesi ve en sağlam dostuna karşı bile ihtiyatlı olması icap eder.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 127 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
71. Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
(Rivayete göre Hayber yahudilerinden 12 kişilik bir hahamlar topluluğu günün ilk saatlerinde güya İslâm'a girecekler, fakat akşama doğru, kendi kitaplarına baktıklarını, Hz. Muhammed'in risaletine dair bir işarete rastlamadıklarını öne sürerek İslâm'dan döndüklerini söyleyecekler, böylece müslümanların kendi dinlerinden dönmelerine önayak olacaklardı. İşte aşağıda meâli verilen âyette onların bu planına işaret edilmektedir).
72. Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: «Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:24
78. Ehl-i kitaptan
bir
gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini egip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadıkları halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.
79. Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğumuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
(Hıristiyanlar, Hz. İsa'nın tanrı olduğunu iddia etmişlerdir ki, Hz. İsa'nın gerçek dininde bulunmayan ve Allah'ın birliği ile asla bağdaşmayan bu iddia, İslâm inancına göre tamamen bâtıldır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in muhtelif âyetlerinde bildirildiğine göre Hz. İsa, kendisinin Allah'ın kulu olduğunu, Allah'ın kendisine Kitap gönderdiğini ve Peygamber kıldığını söylemiş (Meryem 19/30-36), kendisinin ve annesinin tanrı olduğu iddialarını şiddetle reddederek, Allah'ı şirkten tenzih etmiştir. [Mâide 3/116-117])
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:25
Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali
sy. 59,60.
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:28
Al-i İmran Suresi
Cüz 3. Süre. 3.
YANITLASİL
yuksel26 Eylül 2023 22:34
83 Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (Ehl-i Kitap), Al- lah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir.
(Bu âyetlerde insanoğlunun psikolojik bir davranışı, çok ince ifadelerle anlatılır. Söyle ki: İnsanda sürükleyici güce sahip bir inat ve itiraz duygusu vardır. Bu duygunun tesirine kapılan in- san, karşısındakinin haklı olduğunu bildiği halde bir türlü kabul etmez, yani nefsine mağlup olur. Şu halde insan, belirtilen inatçı duygusuna karşı koymak suretiyle, nefsine hakim olmalı ve gerçeği kabul etmesini bilmelidir.)
Çünkü o, bana karşı çok lütüfkârdır." demişti.54 Bu ki, peygamber vaadiydi. Yerine getirilmeliydi. Ibrahim (a.s.) sözünü hatırladı. Babasının afvı için Allah'a şöyle yalvardı:
"Babamı da bağışla! Çünkü o, sapıklardandır. "55 Ibrahim (a.s.) Allah'ın dostuydu. Babasına karşı da baba saygısıyla doluydu. Babasının afvı için dua etti. Kâfirin afvı için dua edilmeyeceğini elbette bilirdi. Ancak; "Ibrahim'in babası için mağfiret dilemesi; sadece ona verdiği bir sözden
ötürü idi. Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca, ondan uzaklaştı. Doğrusu
Ibrahim, çok içli ve yumuşak huylu idi."56
Ibrahim (a.s.)'in bu duası kabul edilmedi. Kâfir'in afvı için dua etmek, mü'mine örnek gösterilmedi. 57
Mü'min, kâfir'e ancak imana kavuşması için dua ederdi. Bu, dinimizde de böyleydi. "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta
tapanlar için mağfiret dilemek, peygamberlere ve mü'minlere yaraşmaz."
Islâm'da dua;
Mü'mine mağfiret,
Kâfire hidayet için yapılırdı. Ötesi Allah'a kalırdı....
Ibrahim (a.s.)'ın bundan sonraki hayatı Lût (a.s.), Ismail (a.s.) ve Ishak
(a.s.)'ın hayatı ile iç içeydi. Bunlar ki, Allah'ın şu övgüsüne mazhar olmuş seçkin kişilerdi:
"Onları buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık. Onlara iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik.
Onlar bize kulluk eden kimselerdi."59 Bize düşen bu "kimseleri" izlemekti...
Sallellahu aleyhi ve sellem
54. Meryem 19/47.
55. eş-Şuara 26/86.
56. et-Tevbe 9/114. 57. el-Mumtahine 60/4, Ancak; kâfire dua edilmeyeceği Ibrahim (a.s.)'a vahyedilmeden önce O'nun ana ve babasını da içine alan bir duası Kur'ân-ı Kerim'de yer almıştır... O'nun bu duası mü'min anne ve babaya yapılacak en güzel duadır. Meâli şöyledir, -Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle! Rabbimiz! Duamı kabul
buyur! Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, anamı - babamı ve inananlan
bağışla!" (Ibrahim 14/40-41). 58. et-Tevbe 9/113. 59. el-Enbiya 21/73.
YANITLASİL
yuksel27 Eylül 2023 01:03
Kur'an-ı Kerim e Göre Peygamber ler ve Tevhid Mücadelesi
Prof Dr. İsmail L Çakan
N. Mehmed Solmaz
Altınoluk
sy. 70.
BAŞLARKEN YUMURTAYI HANGİ UCUNDAN KIRMALI?
Türkiye'de üzerinde ne kadar çok konuşulursa konu- şulsun bir türlü hitama erdirilemeyecek konuların sırala- ması varsa herhalde en başta geleni Derin Devlet kavra- mıdır.
Adeta; 'yumurtayı hangi ucundan kırmalı' konulu bir toplumsal çatışmanın yıllar süren 'asimetrik savaşının' an- latıldığı 'Güliver'in Gezileri'nde olduğu gibi Derin Devlet kavramı da sizin meseleye hangi tarafından baktığınızla doğru orantılı olarak şekil, renk, doku ve hatta koku de- ğiştirir.
Derin Devletin Rengi Yeşil
Aytekin Gezici
Tutku
sy. 16.
3721- Benden hadis rivayet edecek bir çok raviler olacak. Rivayet ettiği hadisi Kur'an'a arz edin, eğer ona uyarsa alın, uymazsa terk edin.
سَتَكُونُ فِتْنَةٌ يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِى كَافِرًا إِلَّا مَنْ أَحْيَاهُ
بالعلم ه والروياني طب الديلمي عن ابي امامة) * الله
3722- İleride fitne olacak. Kişi sabahleyin mü'min kalkacak, akşama kafir olmuş bir halde girecek, ancak Allah'ın ilimle ihya ettiği kimseler müstesna.
CAMI UL USUL ZEYLI
11 Emmare,
2 Levvame,
3 Mülhime.
4 Mutmainne,
5- Radiyye,
6- Mardlyye,
Nefsi Emmare: Kötülüğe çok çok teşvik eden nefs demektir. Bu nefsin rengi mavidir. Bu nefsin islâhı için yüz bin kere Lailahe illallah zikrini tekrarlamalıdır.
Nefsi Levvame: Sahibini yaptığı kötülükten dolayı yadırgayan nefs demektir. Bu nefsin rengi sarıdır. Bu nefsin doho iyi duruma gelmesi için yüzbin kere Allah kelimesini zikir olarak tekrarlamalıdır.
Nefsi Mülhime: İyilik yapmak için sahibini zorlayan ve ona ilham veren nefistir. Bu nefsin rengi de kırmızıdır. Bu nets için de doksan bin kere Hû zikri celilinin okunması lâzımdır.
Nefsi Mutmainne: Sükûnete ve huzura kavuşan
nefstir. Bu nefis için de yetmiş bin kere Hayy zikrini tekrarlamalıdır.
Bu nefsin rengi beyazdır.
Nefsi Radiye: Allah'tan razı olan nefis demektir. Ren- gi yeşildir. Bunun için de doksan bin kere Kayyum zikrine devam etmelidir.
Nefsi mardiye: Yüce Allah'ın razı olduğu nefisdir. Bu nefsin rengi siyahtır. Bunun için de yetmiş beş bin kere Rahman ik rini tekrarlamalıdır.
Nefsi kâmile: Her yönde olgunlaşmış ve kemale ermiş nefstir. Bu nefs herkes için iyilik ister; kâfire îman, günahkara, tev be arzular. Bu nefis için de yüzbin kere Rahîm zikrini tekrarlamak gerekir. Bu nefsin belli bir rengi yoktur. Diğer altı rengin bütün kendisinde dalgalar halinde bulundurur. Bu, nefislerin son durağı v asil gaye olanıdır. Bu nefse sahip olan kimse artık halkı İrşad elm görevini üstelenecektir. Yüce Allah Kur'ân-ı Kerimde:
Sizin içinizden size bir peygamber geldi» diye buyurmuştur Bu dereceye erişen kimsenin nefsi artık ruhunun emrine
Beyazidi Bistaminin deyişiyle Aramakla bulunmaz, ancak bulanlar arayanlardir.
يُسْتَحَل الدَّمُ وَالْمَالُ وَالثَّالِثَةُ يُسْتَحَلُّ فِيهَا الدَّمُ وَالْمَالُ وَالْفَرْجُ (طب عن عمران)
Dört fitne olacak. Birinde adam öldürmek helâl 3725- sayılacak. İkincisinde hem adam öldürmek, hem de malını gasb etmek helâl sayılacak. Üçüncüsünde de adam öldürmek, malını gasp edip zina etmek helal sayılacak.
٣٧٢٦ - سَتَكُونُ عَلَيْكُمْ أَئِمَّةٌ يَمْلِكُونَ اَرْزَاقَكُمْ يُحَدِ ثُونَكُمْ فَيُكَذِبُونَكُمْ وَيَعْمَلُونَ فَيَسْتَبُّونَ الْعَمَلَ ثُمَّ لاَ يَرْضَوْنَ مِنْكُمْ حَتَّى تُحَسَنُوا قَبِيحَهُمْ وَتُصَدِ قُوا كِذَّبَهُمْ فَاعْطُوهُمُ الْحَقَّ مَا رَضُوا فَإِذَا تَجَاوَزُوا فَقَاتِلُوهُمْ فَمَنْ قُتِلَ عَلَى ذَلِكَ فَهُوَ شَهِيدٌ البغوى طب عن ابى سلالة قاب البغوى واهي الام
وفيه عدد مجهولون
3726- Başınıza öyle emirler geçecek ki, rızıklarınıza malik olacaklar, size konuştuklarında yalan söyleyecekler, doğru yapıyormuş gibi davranacaklar. Kendi çirkin davranışlarını güzel görmedikçe, yalanlarını doğru saymadıkça sizden katiyyen razı olmazlar. Hoşnut oldukları müddetçe haklarını verin. Eğer aşırı hareket edip tecavüze kalkışırlarsa, öldürün. Kim bu uğurda öldürülürse şehittir.
٣٧٢٧- ستكون بُعْدِى فِتَنٌ مِنْهَا فِتْنَةُ الإخلاس يَكُونُ حَرَّبِّ وَهَرَبِّ ثم
بَعْدَهَا فِتَنْ أَشَدُّ مِنْهَا ثُمَّ تَكُونُ فِتْنَةٌ كُلَّمَا قِيلَ القَطَعَتْ تَمَادَّتْ حَتَّى لا يَبْقَى بَيْت الا دَخَلَتْهُ وَلاَ مُسْلِمٌ إِلا تَلَتْهُ حَتَّى يَخْرُجُ مُسْلِمٌ مِنْ عِتْرَتِي (نعيم بن نّ
حماد عن ابي سعيد عن جابر
3727- Benden sonra bir çok fitneler zuhur edecek, onlardan biri de Ehlas fitnesidir. O fitnede harp ve kaçış olacak. Ondan sonra daha şiddetli bir fitne başgösterecek. Sonra bir fitne daha. İşte fitne bitti dendikçe bitmeyecek, yine devam edecek. İçine girmedik ev kalmayacak, bulaşmadık hiçbir müslüman da görülmeyecek. Bu fitne Ehl-i Beytim'den bir müslümanın (Mehdi'nin) çıkmasına kadar devam edecek.
Ve en tusalliye aleyhi ve alâ âlihi adede âyâtil kur'âni ve hurûfi-
Hem de, ey Allah'ım, o salâtı Kur'an-ı Kerîm ve Fürkân-1 Ha- kîmin âyetleri sayısınca isterim.
(Kuran'ı azîmüşşanın kelâm, kelime sayısı 19.300'dür. Ayetleri ise 6666 adettir. Bunlardan 1000 âyeti nehiydir, 1000 âyeti vaittir. 1000 âyeti ibret ve meseldir. 500 âyet ise haram ve helâli beyan eder. Yüz âyet, eski gökten inen kitapların hükmünü kaldırır, iptâl eder. 66 âyet-i kerîme de dua ve istiğfar ve zikirlerdir. Kalanı hakkında zi- vâde, noksan fikir aykırılıkları vardır.
Kur'an-i Mecîdin harflerinin sayısı da (Hazret-i Abbas R. Anh) in rivâyetine göre, 323, 671 harftir.)
Son Ülkücüyü Kim öldürdüş
Muhsin Yazıcıoğlu Suikastının Perde Arkası
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 'karanlıklara kurban verdiği' ne ilk isimdi, memlekette olup bitenlere bakınca görülüyor ki ne de 'en son' olacak Muhsin Yazıcıoğlu... 'Son ülkücü', 'Son reis' veyahut siyaset arenasının tecrübelilerinin tabiriyle; 'Muhsin Başkan...' Muhsin Yazıcıoğlu'nun 'kutsal bir ideal' uğrunda şekillenen hayatı yine 'zafere değil, sefere çıktığı siyaset yolculuğunda, henüz 55 yaşında son buldu.
"2 saniye sonrasına garantisi olmayan bir hayat yaşıyoruz. Böyle bir hayat için fırıldak olmaya değmez. Ben fırıldaklık istemem." cümleciği onun ölümünden hemen önce kamuoyuyla paylaştığı ve siyaset düşünen yeni nesillerin zihnine adeta 'mih gibi' çakılması gereken bir prensip olarak kayda geçti.
'2 saniye sonrasına garantisi olmayan' hayat mücadelesinde 'fırıldak olmak' yerine 'adam gibi adam olmayı tercih eden Muhsin Yazıcıoğlu, eğilip bükülmeden yaşadığı fırtınalı hayatını 'karanlık ellerin' harekete geçmeyi tercih ettiği 'fırtınalı bir dağ başında' milyonlarca insanın onun kurtulması için 'dua dua yalvardığı' saatlerde kaybetti.
Ardında yüzlerce cevaplanması gereken soru işaretleri bırakan Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşadığı kuşkulu helikopter kazası ve sonrasında 'ara(ma)ma, kurtar(ma)ma' çalışmaları sırasında yaşanan ihmaller zincirinin çarpıklıklarını ortaya koyan bu kitapta Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporu'nda dikkat çekilen 'kuşkulu haller' irdeleniyor. TBMM'nin kazayı incelediği 'soruşturma raporu' analiz ediliyor. Kazayı soruşturan Cumhuriyet Savcısı'nın HSYK tarafından 'kınanmasına yol açan 'evlere şenlik soruşturma' dosyasının izini sürüyoruz kitapta.
Siyaset arenasına çıktığı ilk günden bu yana tek başına yürüyen 'ülkünün yalnız alpereni' Muhsin Başkan'a 'Kanlıçukur'da düzenlenen 'kanlı suikastin' sır perdesi bu kitapla aralanıyor.
Yazıcıoğlu, 2 rekât namaz kıldıktan sonra infa edildi"
7 Kasım 2013 tarihinde internet haber sitesi haber7.com kelimenin tam manasıyla 'gündeme bomba gibi düşen bir beri servis etti. Akşam saatlerinde sitenin yayına verdiği habe rin başlığı, 'Muhsin Yazıcıoğlu hakkında bomba iddial id. Ge zeteci Abdurrahman Dilipak'ın bir konferans sırasında kends
Son Ülkücüyü kim Öldürdü?
Sneltilen soruyu cevaplarken söylediği şeyler gerçekten de nin yaşandığı günden bu yana hiç dillendirilmeyen pek yeni detay barındırıyordu.
Dilipak, Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmediğini, karlı ze- esert iniş yapmak zorunda olduğunu belirtiyor ve "Helikop- gelen bir tim Yazıcoğlu'nu infaz etti. Bu işin içinde Ameri- Ingiltere ve siviller var. Muhsin Başkan sağ olarak 2 rekât maz kıldıktan sonra infaz edildi" diyordu.
Haberin yayına verilmesinden birkaç dakika sonra Türkiye açıklamalarla sarsıldı. İşte Abdurrahman Dilipak'ın, Yazıcı- u'nun 'öldürüldüğüne ilişkin' açıklamalarının tam metni;
"Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikoptere binmeden önce aradığı gazeteci var. O benim. Bir hafta İstanbul'da havaalanının rada bir otel var. Otelde karşılaştık. Dedim; 'Bak başkan, biz Eu dünyada yaptığımızın hesabını vereceğiz ama yapmamız erekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz. Söyledi- mizin hesabını vereceğiz, söylemediklerimizin de hesabını vereceğiz. Sen bazı şeyler biliyorsun, ben bilmiyorum. Ben bil- diklerimi sana anlatabilirim ama senin de bana anlatman gere- br. Onümü görmüyorum, bak mayınlı tarlada yürüyorum. Yarın başıma bir iş gelirse mesulsün' dedim.
Ne biliyorum ki?' dedi. Bende dedim ki; 'Senin bildiklerini yamda görsem, dudağım uçuklardı' dedim. Güldü. 'Konuşu- z dedi. Bu onun içine bir dert olmuş. Helikoptere giderken, Maraş'a gidiyor, ben de Maraşlıyım. Aradı dedi ki; 'Dilipak' de- Konuşmamız lazım' dedi. 'O zaman' dedi, 'Ben Maraş'tan oneyim, sen de Antep'den dön. Buluşalım. Konuşmamız ge- reken şeyler var
MAKINE ve DEMİR TERAKKISI
Nurettin TOPÇU, teknolojik terakkilerin insanlığa saâdet getirmediğini, bugün hayatı kolaylaştı- ran makinelerin aslında insanlığa huzur getirme- diğini şöyle anlatırdı:
"Makinenin terakkisi, insanın ruhunu allak bullak etti.
Amerika 1944'te iki atom bombası patlattı, iki şehri kömür etti çıktı. Toprağı kömür etmeye hakkı yoktu kimsenin..." "Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve nebâtâtı katletmeye hiç kimsenin
hakkı yoktu...
Velhasıl eski insan bu kadar zâlim değildi. Çektiği meşakkatlere rağmen bugünün insanından çok daha mesuttu.
Çünkü insan ruhunu felce uğratan materyalizmin demir pençesi yoktu o zamanlar..."
Devrimiz makine gıcırtılarının, ahlâk ilâhîlerini susturduğu devirdir. Gafil makine hayranlarının (makineden medet bekleyenlerin), ahlâkın vakti geçmiş şeylerden olduğu iddiaları ve hasta ruhla- rın ümitsizlik telkinleri ile ahlâkımız ve bütün mânevî yapımız, bugünkü hayat akışının dışında kalmıştır. (Nurettin TOPÇU, Ahlak Nizami, 28, 29)
Bir toplumda merhamet yoksa, orada insan yoktur. Orada ancak sürü vardır, vahşet vardır.
GÜNÜMÜZ FİLİSTİN TOPRAKLARI VE ARZ-I MEV❜ÛD İLİŞKİSİ
İSRAİL OĞULLARI ALLAH'A BOYUN EĞMEMİŞ, YAPILAN AHİDLERİ SÜREKLİ OLARAK BOZMUŞ, HATTA ALLAH'IN ELÇİLERİNİ ÖLDÜRMÜŞ VE YERYÜZÜNDE FESAT ÇIKARMIŞLARDIR. AYRICA KUR'AN'DA, "ARZ"A BELLİ IRKLARIN DEĞİL, ALLAH'IN SALİH KULLARININ VÂRIS KILINACAĞI VE BU İLÂHÎ KANUNUN BÜTÜN MUKADDES KİTAPLARIN HÜKMÜ OLDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR.
99
PROF. DR. HAMDİ DÖNDÜREN
CİMRİ KİMDİR?" DİYE SORULDUĞUNDA EFENDİMİZ
-İSMİMİ DUYDUĞUNDA BANA SALEVAT GETİRMEYEN KİMSE!" BUYURDU. (BKZ. TİRMİZİ, DEAVAT, 100)
İŞTE CÖMERTLİK VE CİMRİLİK BAHSİNDEKİ BU NEBEVI BAKIŞ TARZINI, DİĞER SALİH AMELLERE DE TEŞMİL ETMEK MÜMKÜNDÜR. BUNA GÖRE;
-İMKANI OLDUĞU HALDE ALLAH İÇİN YAPABİLECEĞİ BİR HAYIRDAN MAZERETSİZ OLARAK GERİ DURMAK DA BİR NEVİ CİMRİLİKTİR.
-SIHHATI VE GÜCÜ YERİNDEYKEN NEFSİNE UYARAK KULLUK GAYRETLERİNDEN UZAK KALMAK DA CİMRİLİKTİR.
HAKKI VE HAYRI SÖYLEME MEVKİİNDE BULUNUP DA ZULUM VE HAKSIZLIKLARA KARŞI SUSKUN KALMAK DA CİMRİLİKTİR.
-KABİLİYET VE İSTİDADI VARKEN, İSLAMIN İNTİŞĂRI YOLUNDAKİ TEBLİĞ VE İRŞAD HİZMETLERİNDEN GERİ DURMAK DA, BÜYÜK BİR CİMRİLİKTİR.
GÜNÜMÜZDE BİLGİYE SANİYELER İÇERİSİNDE ULAŞMAK MÜMKÜN HALE GELDİ.
İNSANLIĞIN GEREK İMAN, GEREK AHLAK VE GEREKSE SOSYAL AÇIDAN BUNALIM İÇERİSİNDE KIVRANMASININ SEBEBİ, BİLGİSİZLİK DEĞİLDİR. ASIL ZULÜM, BUNALIM VE ÇARESİZLİKLERİN ALTINDA EZİLEN VE MUTSUZ BİR HAYATI YAŞAMAYA ZORUNLU OLARAK RAZI OLAN İNSANLIĞIN TEMEL PROBLEMİ AHLAKİ DEJENERASYONDUR/ YOZLAŞMADIR. HER KESİMİN CİDDİ SIKINTISI AHLAKÎ BUNALIMDIR.
Cahiliye yaşantısını körükleyen unsurla- rın başında, kendi toplumsal sınıfını dikte edebilmek için edindiği aristokrat kimliği- ni kaybetme korkusu ve yönetme tutkusu- nu elden kaçırma endişesi bulunmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber'in (s.a.v.) peygam- berliğini kabul etmeyen Mekke müşrikleri, riyaset ve aristokrat kimlikleri kendilerinde kalmak kaydıyla inandıkları putlarının ya- nında Allah Teala'ya da iman edebilecekle- rini söylemişler; ellerinden toplumdaki sos- yal sınıf rollerinin gitmemesi ve zedelenme- mesi için inkârı tercih etmişlerdir.
İnsan fıtratında (bilinç altı, iç güdü, mi- zaç) bulunan ibadet etme temayülünü kul- lanmak isteyen kimseler, bu denli bir bağ- lanma refleksini idare edebilme kudretini görünmeyen ancak emir ve nehiyleri harfi- yen yerine getirilen bir Allah'a kaptırmak (!) istememiş; icad ettiği maddi-manevî put- larla insanları kendi emel ve arzuları çer- çevesinde kullanarak yönetmeye çalışmış- tır. Bu sebeple puta taparak taştan-odun- dan nesnelere ibadet etmenin onlara gö- re cazip gelen tarafı, görevlerini tanımla- dığı ve fiillerini yönlendirdiği bir ilah oluş- turma, Allah Teâlâ'yı kendi kontrolüne al- ma çabasıdır. Nitekim Lât, Menât, Hubel ve Uzza'ya görevler yakıştırarak bunlara tanrı- lik payesi veren câhiliye toplumunun -ken- dilerince- Allah Teâlâ'nın yükünü hafiflet- meye çalışmalarının arka planında da bu maksat bulunmaktadır. Yaratan ancak pi- yasayı, alışverişi, aile hukukunu, çarşı-pa- zarı, hukûkî mes'eleleri hasılı dünyayı yö- netme işini insanlara bırakarak kenara çe- kilen bir ilah tasavvuru câhiliye toplumla- rının temel akidesini; günümüz modern ca- hiliyesinin fikri arka planını oluşturmaktadır.
Modern zaman câhiliyesi ile kadim dö- nem câhiliyesinin benzer vasıflarından biri, ibret almamak için tüm musibet ve felaket- leri tevil edecek cesareti kendinde buluyor olmasıdır. Günümüzde tek seferde hayatı- nı kaybeden veya imtihandan geçen insan sayısı geçmiş ümmetlerde belki bir kavmin tamamına taalluk edecek miktarda bir kit- leyi ihata etmesine rağmen ibret almamak ayrı bir çaba gösterilmesi, imtihana kılıf bulunup tevil edilmeye çalışılması, tarifi mümkün olmayan bir vicdan mahrumiye- tini ifade etmektedir. Yakın zamanda ya- şadığımız depremler, seller ve diğer fela- ketler, Suriye'de hala devam eden zulüm-
YANITLASİL
yuksel5 Ekim 2023 02:33
ler, tüm dünyayı kapı dışarıya çıkarmaya cak şekilde eve mahkum eden salgın has talıklar, Libya'da binlerce kişinin 10 dakika lik yağmur sonrası çamur bataklığında kay bolarak vefat etmesi bizlere hala bir şey ler hissettirmeyecek, ibret alıp şapkama önümüze koyup düşündürmeyecekse içinde Ebu Cehillerin, Ebu Leheblerin olduğu bir cahiliyeye bela okuyup kendimizi tezkiye etmenin bir anlamı yok demektir. Halbuk Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'in birçok yerin- de, aynı azaba duçár olunmaması için ib- ret alınmasını emrediyor.
Içinde yaşadığımız zaman diliminde ken- di cahiliyesini topluma mal eden ve bunu "Senin cahilliğin benim dünyamı etkiliyor." di- yerek herkese dikte eden kesimin Islam'dan vareste yaşam biçimi, kendi münzevi dün- yalanında Müslümanca yaşam sürmek iste- yen kimselerin ahiretini heba edecek bir şe kilde cereyan ve tezahür etmektedir. Buna mukabil Islam, herkesin fıtratında münde- miç bulunan İslâmî refleksi, irade ve ihtiyo- n yok sayan ve temelde kendi cahiliyesini topluma teşmil eden ideoloji ile sonsuza dek mücadele etmek üzere gönderilmiş bir dindir. Bu dinin mensupları da her do- nemin cahiliyesi ile mücadele etme sorum- luluğunu tekeffül etmiş bir dindar toplulu- ğu ifade etmektedir. Bu sebeple Müslüman, dönemsel veya evrensel, yerel yahut ge- nel cahiliye ile ebedi ve ezeli kavgası olan kimse demektir.
Dünyanın hemen her bölgesinde cahiliyenin farklı bir varyanti; farklı pey- gamberlerin mücadele ettiği bir câhiliye türü cereyan etmektedir. Bu sebeple bir Müslümanın görevi, her bölgenin câhiliyesini İslâm'ın nuru ile tanıştırıp saadet asrına çe- virecek kıvamda bir irşad ve tebliğ sorum- luluğu ile mükellef görmek olmalı; ufkunu kendi ikbal ve istikbal endişesinden ahiret kaygısı ve hassasiyetinin ön planda olduğu bir dünya yaşantısı formatına çevirmeli; ken- dini sadece içinde yaşadığı topraklardan, ik- tidardan, devletlerden, çalışma ortamların- dan, stabilize ve sterilize ortamlardan, stan- dart kalıplardan ibaret görmeden âlem-i Islam'ın derdi, Islam ve Müslümanların is- tikbali ile mes'ül ve mükellef bir fert olarak değerlendirmeli; hadiseleri geniş bir pers- pektiften okuyabilmelidir.
Dipnot: 1) Seyyid Kutup, fi Zilâlî'l-Kur'ân, V, 2861.
NECİP FAZIL:
. O ki; Allah (ile beraberliğin gönül huzurun)a mâliktir, neden mahrumdur?! . O ki; Allah'tan mahrumdur, neye mâliktir?!.
(Allah bes, bâkî heves... Kula Allah yeter, gerisi boş hevestir.)
Sâlih İnsanların Temsili: O erler ki gönül fezâsındalar, Toprakta sürünme ezâsındalar...
Yıldızları tesbih tesbih çeker de, Namazda arka saf hizâsındalar...
İçine nefs sızan ibâdetlerin, Birbiri ardınca kazâsındalar...
Bir an yabancıya kaysa gözleri, Bir ömür gözyaşı cezâsındalar...
• Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve, olgunlaşmadan çürür... (Mâzîsini bilmeyen, istikbâlini inşâ edemez.)
• Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur!.. (Bir mü'min, nesil endişesini yüreğini taşımalı ve bu hususta gayret etmelidir.)
Gönlüm uçmak dilerken semâvî ülkelere; Ayağım takılıyor, yerdeki gölgelere...
(İnsanda nefs ve ruh iki ayrı âleme aittir. Ahiret saâdetine vuslat için, nefsânî duyguların hoyratlığından kurtulup, rûhânî istîdat- ları inkişaf ettirmekten başka çare yoktur.)
Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum...
gaflet le geçirilen omrün hazin ifadesi)
5 Ekim 2023 03:49
MEHMED ÂKİF:
Mehmed Âkife bir defasında şöyle sormuşlar:
"-Bu ülke ne zaman düzelir?"
Akif'in cevabı çok müthiş ve mânidar olmuş: "-Cuma namazına gelen cemaat, sabah namazına da geldiğinde!.."
Îmandır o cevher ki, İlâhî, ne büyüktür! Îmansız olan paslı yürek sînede yüktür!..
Muallimim diyen olmak gerektir îmanlı,
Edepli, sonra liyâkatli, sonra vicdanlı...
(İdeal bir eğitimcinin tarifi)
Sahipsiz olan memleketin batması haktır, Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır...
(Îman vatanda yaşanır. Hic- ret bunun ispatıdır. Uhud ve Hendek harpleri, vatan müdafaasıdır. Diğer harpler de aslında yine tedâfüîdir/ savunma maksatlıdır.)
Tükürün ehl-i salîbin o hayâsız yüzüne, Tükürün onların asla güvenilmez sözüne,
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün
Tükürün maskeli vicdânına asrın tükürün!
(Haçlıların devamı olan zâlim batı, hümanizm ve benzeri maske- ler takarak, evlatlarımıza sefâletini saâdet olarak göstermeye çalışmaktadır.
Birgün Rasûlullah (s.a.v)'in huzurunda bulunduğumuz s rada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gel- miş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber Efendimiz'in yanına sokuldu, önüne otur- du, dizlerini Allah Rasûlü'nün dizlerine dayadı, ellerini dizleri- nin üstüne koydu ve:
"-Ey Muhammed, İslâm nedir?" dedi.
Rasûlullah (s.a.v):
"-İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kıl- man, zekâtı (tastamam) vermen, Ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Ka'be'yi zi- yaret (hac) etmendir" buyurdu. Adam:
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:23
Doğru söyledin." dedi. Onun hem sorup hem de tasdik et- mesi tuhafımıza gitti. Adam:
"-Peki îman nedir?" dedi. Rasûlullah (s.a.v):
"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret e inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân et- mendir" buyurdu. Adam tekrar:
"-Doğru söyledin." diye tasdik etti ve: “-Peki ihsân nedir, onu da anlat" dedi. Rasûlullah (s.a.v): "-jhsân, Allah'a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. n onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu. Adam yine:
*-Doğru söyledin" dedi, sonra da:
"-Kiyâmet ne zaman kopacak?" diye sordu. Peygamber
sav):
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:25
"-Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bil- gili değildir" cevabını verdi. Adam:
"-O hâlde alâmetlerini haber ver. dedi. Rasûlullah
(s.a.v):
“-Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binâlar yapma husûsunda birbirleriyle ya- nışmalarıdır" buyurdu.
Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber (s.a.v):
"-Ey Ömer, soru soran kimdi, biliyor musun?" buyurdu.
Ben:
YANITLASİL
yuksel6 Ekim 2023 23:26
"-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" dedim. Rasûlullah (s.a.v): "-0, Cebrail idi, size dîninizi öğretmeye geldi” buyurdu. (Müslim, Imân 1, 5; Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesai, Mevâkît 6; İbn Mâce, Mukaddime, 9)
İslâm'ın özü, denebilecek bu hadîs-i şerîf çok mühimdir. Önce îmân, sonra ibâdetler, daha sonra da tasavvufî bir terbiye ile elde edilebilecek olan ihsân kıvâmı... İşte İslâm'ın bir bütün olarak kısaca târifi...
İnsanların, ana-babalarına hürmet etmeyip onlara kötü dav- ranmaları, birbirleriyle dünyalık yarışına girerek her şeyi bu dünyadan ibaret zannetmeleri ise kıyâmet alâmetlerindendir. Hatta, "Bu durum bir toplumun kıyâmetidir" demek bile müm- kündür.■
ABDULHAMID'IN DERIN DEVLETİ
Bir tarafta Avrupa'da eğitim gören bir kısım okumuşların istihdatçı Padi- şah diye eleştirdikleri Sultan II. Abdulhamid tarafından bağışlanıp yurda geri getirilen ve üstelik maaşa bağlanıp makam sahibi yapılan muhalif- ler: bir tarafta Sultan'ı devirip, V. Murad'ı tahta çıkarmaya çalışan ve bu amaçla Saray'a baskın düzenleyen ihtilalci Ali Suavi.
Ve hazırlanan komplolar…..
Ülkede huzuru ve istikrarı bozan hadiselerden aşırı derecede etkilenen Sultan Abdulhamid, çevresinde bulunan herkesten şüphe eder duruma gelir ve bu sebeple kontrol mekanizmasını daha iyi işler duruma getir- mek için bizzat kendi iradesine bağlı bir haber alma teşkilatı kurar.
Bu teşkilatın adı Cemiyet-i Hatiye'dir. Bu cemiyetin başına Fehim Paşa getirilir. Zamania, Sultan Abdulhamid'in emriyle kurulan fakat Sultan'ın vehimli yapısından ve otorite boşluğundan yararlanan Cemiyet-i Hatiye- nin başı Fehim Paşa ve avenesinin komploları ve jurnalleri sonrası yaşa- nan korkunç olaylar, suikastlar ve cinayetler Sultan Abdülhamid'i dahi saşkına çevirir. Adeta Sultan'ın iradesi dışında başka bir güç ülkeyi yo- netir duruma gelir. Rakiplerini tek tek yok eden Cemiyet-i Hafiye, artık devlet içinde devlettir.
Sultan II. Abdülhamid'in 32 yıllık (1876-1908) Padişahlık döneminin ne redeyse şimdiye kadar hiç temas edilmemiş olaylarının konu edildiği bu kitap. Byle sanıyoruz ki siz okuyucularını şok edecektir.
TARKAN SUÇIKAR
OSMANLI'NIN KÖKLERİ
ERTUGRUL GAZİ
Bir cihan devletinin mayasını çalan Ertuğrul Gazi, oğlu Osman Gazi'ye bir devlet bırakamadı: ama her biri birer abidevi şahsiyet olan serdengeçti silah arkadaşlanı, geleceğe dair büyük umutlar ve bir cihan devleti olma ülküsünü miras bıraktı. Kendisinden sonra gelenler, onun umutlarını boşa çıkarmamış: belki hayal ettiğinden daha ileri götürmüşlerdi.
Bu araştırmada Osmanlıların atalarına: yani Ertuğrul Gazi ve Kayı Boyu'na dair kaynakların verdiği bilgilerle birlikte şu soruların cevaplarını öğrenmiş olacaksınız: > Kayı Boyu, Anadolu'ya ne zaman ve nasıl geldi? > Osmanlıların soyu hangi peygambere dayanıyor? > Muhyiddin Arâbî'nin. Osmanlılarla ilgili kehanetleri neler? ➤ Ertuğrul Gazi. Mevlana ile ne görüşmüştür? ➤ Süleyman Şah. Ertuğrul Gazi'nin babası mıdır?
➤ Osman Gazi'ye, babası Ertuğrul Gazi'nin vasiyeti nedir? > Ertuğrul Gazi. Hızır (a.s.) ile görüşmüş müdür?
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)
121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.)
121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder.
Ebû Zer'in Ahlakı, Zühd ve Takvası
Ebû Zer, Medine'deki hayatını, Hz. Peygamber son nefe- sini verinceye kadar mütemâdiyen onunla geçirmişti. Bu süre içerisinde onun tavsiyeleri ile ahlakını güzelleştirmeye çalış mıştı. Ebû Zer, Resûlullah'ın kendisine yedi şey tavsiye etti- ğini söyler. Onun ahlakının temellerini oluşturan ve hayatında temel prensipler haline getirdiği bu yedi öğüt şöyledir:
1. Yoksulları sevip onlara yakın olmak,
2. Kendisinden yukarıda olanlara değil aşağıda olan- lara bakmak,
3. Kimseden bir şey istememek,
4. Yakınlarına karşı sıla-i rahimde bulunmak,
5. Aleyhine de olsa gerçeği söylemek,
6. Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından kork- mamak,
7. Lå havle ve lâ kuvvete illâ billah: Güç ve kudret an- cak Allah'tandır, sözünü çokça söylemek.
Konu
Cild ve Sayfa
İmam yaşça en büyük olmalı..
.IV, 213
Imam, namazı tam kıldırırsa ona ve cemaate sevap vardır.... VII, 621 IV, 167
Imama nerede yetişilirse orada uyulur.
Imama tam olarak uymak gerekir.
VII, 378, 379
İmama uyan kimsenin imamdan önce başını
rükü ve secdeden kaldırmasının haram oluşu... VII, 378-380 Imama uyulduğunda dikkat edilecek hususlar..
VII, 378, 379
İmamdan önce başını kaldıranı bekleyen tehlike. VII, 378, 379
Imamın arkasında kimler durmalıdır?.. İmamların sorumlulukları....
.V, 343
Imamlıkta öncelik hakkı.
VII, 622
.II, 659
Iman amellerin en faziletlisidir.
VI, 74
İman cihaddan önce gelir
VI, 68 III, 551
Iman edenlerle alay edenlerin hali.
I, 150,
Iman edip sâlih amel işleyenlerin mükâfatı.. VII, 73, 76, 793
Iman etmeyen cennete giremez.
IV, 508, 509
Iman etmeyenlere selâm verip almak.
IV, 549, 555
Iman Kur'an okumakla pekişir.. Iman üzere ölenlere cehennemin
1,426
III, 101
Iman ve cihad en üstün ameldir.
haram olduğu
1,561
VI, 14
Iman ve cihad kişiyi azaptan kurtarır.. Iman ve istikamet, İslam'ın kendisidir.
1,464
Iman ve tövbe edenlerin mükâfatı Iman, istikrar sebebidir.......
III, 551
1,270
Imana şirk karıştırılmamalıdır. Imani
II, 261, 262
kuvvetli olanlar için deccâl tehlike değildir.. Imanı mükemmel olan huyu güzel olandır.. Imanın doğruluğu kalbin doğruluğuna bağlıdır..
Imanın en alt şubesi yolu temizlemektir.....
VII, 544,
III, 710
1,468
1,581
YANITLASİL
yuksel10 Ekim 2023 22:40
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt. 8.sy.185.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
ruhu l furkan tefsiri
Şubat 13, 2021
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
111 Hatıra
Ömer b. Hattab'ı Halife Seçtim / 51
Hz. Ebû Bekir, vefâtının yaklaştığını hissedince bir vasiyetnâme yazdırdı. Vasiyetinde şöyle diyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!..
Bu, Ebû Bekir b. Ebû Kuhafe'nin dünyadaki son zamanında ve âhiretin ilk ânında yazdığı vasiyettir. Bu an kâfirin îmâna ge- ldiği, fâcirin yakîne erdiği, yalancının da doğru söylediği bir an- dir!..
Sizin üzerinize benden sonra ömer b. Hattab'ı halife seçtim. Onun sözünü dinleyiniz, ona itaat ediniz. Çünkü ben Allah için, Rasûlü için, dini için, nefsim ve sizin için hayrı seçmekte zerre kadar kusur etmedim. Gücüm yettiği kadar araştırma yaptım. Eğer Ömer adalet yaparsa benim onun hakkındaki zannım bu- dur. Onun hakkında bildiğim de budur. Eğer değiştirirse, zulüm yaparsa her kişi kazancıyla karşı karşıyadır. Ben hayrı irade et- tim, gaybı bilmem!" dedikten sonra şu âyeti okudu:
"Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, Allâh'ı çok çok zik- başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi âkıbete) döndü- redenler ve rüleceklerini haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar i yakında bileceklerdir." (eş-Şuarâ, 227)
Ümmetimden "Ehli kitabdan" bir cemaat ve "ehli liben" (çöl halkı) helak olacak. Denildi ki: "Ehli kitab kimdir?" Buyurdu ki: "Kitabullahı öğrenip müslümanlarla mücadele edecek bir kavimdir." Denildi ki: "Ehli Liben kimdir?" Buyurdu ki: "Şehvetlerine uyub, namazı terkedecek bir kavimdir."
Ravi: Hz. Ukbe (r.a.)
Sayfa: 304 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Çarpıtılmış bilgi, bilgisizlikten
daha zararlıdır.
YANITLASİL
yuksel14 Ekim 2023 09:16
Hurafeler ve batıl inanislar
Doc. Dr. İsmail L. çakan.
Büşra
sy. 71.
Gunyet'üt-Talibin
764
-Bilmiyorum, deyince, şöyle buyurdu:
-Çünkü o gün babanız Adem'in vücudu bir araya toplandı.
Sonra şöyle buyurdu:
-Bir kimse cuma günü temizlenir, güzelce abdest alır, sonra cuma nama zna gider ise, bu cuma ile gelecek cuma arasındaki günahlanna kefaret olur. Ama büyük günahtan kaçınmak şartıyladır.'"
Bazı Allah dostu zatlar şöyle demişlerdir: "O gün toplanma günüdür Adem'in (as) kalıbı ile ruhu bir araya geldi. Daha önce bir yere atılıp kırk yıl
કર kalmıştı."
Başka zatlar da şöyle demişlerdir: "Allah (cc) Hawa'y Adem'in eğe kemi ğinden yarattıktan sonra uzun bir sure ayn kalmışlar, sonra da buluşmuşlardır. Bunun için cuma denmiştir."
Şöyle de denilmiştir: "Bu güne cuma denmesinin sebebi şudur: O günde köyden gelenlerle şehirde oturanlar bir araya toplanırlar."
Şöyle diyenler de olmuştur: "Kıyamet o gün kopacağı için bu isim ver miştir. Çünkü kıyamet toplanma günüdür."
Zaten Allah (cc) da şöyle buyuruyor:
YANITLASİL
yuksel15 Ekim 2023 13:08
eş-Şeyh
ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ
(küddise sirruhu)
لِطَالِي طَرِيق الحق
EL-ĞUNYE Li Talibi Tariki'l Hak
"Hak Yolu Arayanlara Rehber"
Tercüme
Kâzım Ağcakaya
YANITLASİL
yuksel15 Ekim 2023 13:09
sy. 764.
Hiz. Adem (a.s) 'le başlayan İslâm tebliğ tarihi, yâni insanlık tarihi, onun oğulları Habil ve Ka- bil zamanında iki kutba ayrılmış ve bu iki kutup günümüze kadar gelmiş, kıyamete kadar da sürecek- tir. Bu iki kutup, Hakk ile Bâtil
kutuplarıdır.
Habil kutbunda olanlar, daima Hakk'ı yani Allah davasını; Kabil kutbunda olanlar da daima Tagut u ve Allah düşmanlığını savunmuşlar dır. Allah davasını savunanlar daima tebliğ, Tağut davasını güdenler de daima bu tebliğ edenlere işkence yapmışlardır.
ZARARLI VARLIKLAR
Suurlu ve Imanlı Kardeşim: Dünyada üç şeyden titizlikle sakın. a) Paralar: İkiyi ayrılır.
1. Haram Para: Harama uzanan insanın el ve ayaklarma benze Harama uzanan el ve yürüyen ayaklar, sahibinin namina ne kada va rarlıysa, haramdan kazanılan ve halal olmayan yerlerde harcanange ralar da bu kadar zararlıdır. Elleri kesik, ayakları kopak dan naal ellerini harama uzatmaktan ayaklarıyla meyhane gibi haram yerlere gitmekten acizse, parası olmayan bu kişi de haram şeyleri işlemek- ten acizdir.
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:38
1. Haram Para: Harama uzanan insanın el ve ayaklarına benzer Harama uzanan el ve yürüyen ayaklar, sahibinin namina ne kadar za- rarlıysa, haramdan kazanılan ve halal olmayan yerlerde harcanan pa ralar da bu kadar zararlıdır. Elleri kesik, ayakları kopuk olan nasıl ellerini harama uzatmaktan ayaklarıyla meyhane gibi haram yerlere gitmekten acizse, parası olmayan bu kişi de haram şeyleri işlemek- ten acizdir.
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:41
Cam
-
105
I ussağır
2. Faydalı Paralar: Helaldan kazılan ve muşru olan yerlere har canılan para, faydalı yerlere koşar ayaklar gibidir. Böyle paralar s hibinin namina sevabı kazandıran ve onu cennet'gibi mükafatlara ka vuşturan değerli sebeblerdir.
b) Şehevi arzular: Bu da iki gruba ayrılır.
1. Zararlı şehevi arzular: Şeriat gemiyle gemlenmiyen sahibini pe şindenkoşutaran ve tehlikeli şeylere kavuşturan kendisine hizmetçi yapan, şeytanla birleşip onun namına çalışan sahibinin ismini kayıt defterine geçirerek asker yaptıran ve uçurumlara sürükleyip Allah'a karşı getiren, iman ve hidayet yolundan saptıran, göl demet- leri gibi şeytan sancaklarını eline veren ve türlü türlü günah rüzgar- larıyla isyan bayraklarını dalgalandıran ve sahibini hakimiyeti altına geçiren haram olan şehvi arzulardır.
2. Faydalı arzular: Ruhumuzu taşıyan vücudumuz bir araca ber zer. Araçlar ne kadar bakılmaya muhtaç ise, vücudumuzunda
YANITLASİL
yuksel17 Ekim 2023 10:45
2. Faydalı arzular: Ruhumuzu taşıyan vücudumuz bir araca ber zer. Araçlar ne kadar bakılmaya muhtaç ise, vücudumuzunda büt arzuları, dinin gösterildiği şekilde yerine getirilmeye ve beslenme- ye muhtaçtır. Yedirilmeyen, içirilip bakılmayan tedavi edilmeyen ve tehlikeli şeylerden korunmayan ve haram olan yerlerde çalıştırılan bir vücut her an için yıpranmaya tehlikelere yuvarlanmaya eğimli dir. Bir ehliyetsizin idaresi altında bulunan ve uçurumlara yuvarla narak parçalanmış olan bir arabaya benzer.
Şuurlu, imanlı ve bilen kişi, ehliyetini bir şöför gibi kendi vücud aracını Hz. Allah'ın haram kıldığı uçurumlara yuvarlanbasından ko rur. Ve böylece vücud aracı ile Allah'a karşı kulluk görevini yapar. Hakikat hedefine ulaşır. İman ve saadet makamı olan cennete varır.
Allah ve dine karşı fitne olan kadınlardır. İslamiyete göre hareket etmeyerek açılıp saçılan ve çıplaklığıyla şeytanın namına çalışantö- tü ahlak hareketleriyle islam hedefine terbiyesizlik kurşunlarını yağ- dıran, erkekleri zina ağına düşürmeye çalışan tehlikeli muhluklar dır. Bütün bunlara karşı uyanık olup haram sayılan her şeyden yüz çeviren, gönülleri yalnız Allah aşkı ile çarpan hakiki aşıklar onlara ne mutlu. Dünyanın zehirli havasını içine çekmeyen şeytan gibi şehe vi arzularını yenerek abedi hapse mahkum edenlere ne mutlu. Sizler çok bahtiyarsınız, Allah sizlere gelecek ayeti celilesinde şöyle bu
1. Müslümanın Edinmesi Gereken Ahlâkî Erdemler
2. Eğitim Ahlâkı
3. Bir Arada Yaşama Ahlâkı
4. İş ve Meslek Ahlakı
5. Ekonomi Ahlâki
6. Siyaset Ahlâkı
7. Medya Ahlâkı
8. Bilim Ahlâkı
9. Tıp Ahlâkı
10. Sanat Ahlâkı
11. Çevre Ahlâkı
12. Aile Ahlâkı
Bilim Ahlâkı
Prof Dr. Necdet Durak.
sy. 14.
"Ben öyle bir Allah'ım ki, benden başka (ibadet edilecek) hiçbir ilah yoktur. Rahmetim gazabımı geçmiştir. Kim Allah'tan başka ibadete layık ve müstehak ilah olmadığına, Muhammed'in ise onun kulu ve rasulü olduğuna yürekten şehadet ederse, cenneti hak etmiştir."
الله الرَّحْمَنِ بسم ١٩٥٨ - اَوَّلُ شَيْءٍ كَتَبَهُ اللَّهُ تَعَالَى فِى التَّوْحِ الْمَحْفُوظ الرَّحِيمِ إِنَّهُ مَنْ إِسْتَسْلَمَ لِقَضَائِي وَرَضَى بِحُكمِي وَصَبَرَ عَلَى بَلَائِي بَعَثْهُ
الْقِيَمَةِ مَعَ الصَّدِ يقين (الديلمي عن ابن عباس)
1958- Allah'ın Levh-i Mahfuz'da ilk yazdığı: "Bismillahirrahmanirrahıym"dir. Kim benim kazama boyun eğip de hükmüme rıza göstererek verdiğim belaya sabrederse, onu kıyamet günü siddiklerle beraber haşrederim.
İnsanların, fertlerin alt suurları olduğu gibi milletlerin, insan topluluklarının da alt suurları vardır. Buna kollektif şuur diyoruz. Belki eskilerin ma'seri vicdan dedikleri şey de budur. Bizim İstiklâl Marşımız, Mehmet Akif'in kaleminden volkan gibi fışkıran, bu büyük milletin, bu milletlerin en büyüğünün ma'şerî vicdanı, kollektif alt suurudur. Gene belki onu hissettiği için Âkif, şiirine imza koymamış, verilen mükâfatı kabul etmeyip bir hayır cemiyetine bağışlamıştır. Gene onun için İstiklâl Marşı'nı, şiirlerini topladığı Safahat'a almamıştır. Kahraman ordumuza ithaf etmiştir. O kahraman ordu ki bizzat millettir. O kahraman ordu ki hem kahraman, hem halâskâr, hem milletin her şeyidir. Prof. Dr. Ayhan Songar
İstiklâl Marşımız da İstiklâl Savaşımız kadar muazzam bir eserdir. Birini vatan evlâtları kanlarıyla, canlarıyla; tükenmez emekleriyle, alınterleriyle; diğerini de Milli Şair Mehmet Akif engin kültürü, köklü imanı, sağlam kafası, güçlü kalemiyle yazmışlardır. Milli Marşımızın bütünündeki ifade, bin iki yüz sene önce Bilge Kağan'ın taşa kazınmış şu sözlerinin, başka bir tarihî olay içinde tekrarından başka birşey midir? " Ey Türk milleti, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin elini (yurdunu), töreni (devletini, düzenini) kim bozabilir?" Allah (c.c.) 'ın izniyle kimse bozamaz, ebediyete kadar yaşayacaktır. İstiklal Marşı'nda bir milletin gururu, kendine güveni; haklılığın
haykırışı; haklarını elde edebilme ve elde tutabilme gayretinin
temeli; hür ve müstakil yaşayabilmek için taşıdığı imanın kaynağı; Yüce Allah (c.c.)'a teslimiyetin ve geleceğe uzanan duası vardır. İstiklal Marşı, Müslüman Türk milleti için bir duadır: Devlet-i ebed müddet duası...
Lozan Antlaşması imzacı devletler -özellikle İngiltere- tarafından niçin gecikmeli onaylandı? Bunda hilafetin kaldırılmasının etkisi var mıydı?
Lozan Antlaşması'nın 10 Nisan 1924'de İngiliz Avam Ka- marası'nda onaylanması184, Türkiye'de hilafetin ilgasından (3 Mart 1924) sonra gerçekleşmesi, bu onay meselesinin hi- lafetin ilgası ile ilgili olabileceği tartışmalarını doğurmuştur. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Lozan Antlaşması, imzalan- masından sonra 2 kez İngiliz Parlamentosu'nda tartışılmıştı. Bunlardan birincisi 2 Ağustos 1923'de Avam Kamarası'nda diğeri de 28 Şubat 1924'de Lordlar Kamarası'nda yapılmış- t1185. Bu arada, İngiliz Kralı V. George, 15 Ocak 1924'de, İngiliz Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, Lozan antlaş- ması onaylandıktan sonra Türkiye ile yeni bir barışçı ilişkiler döneminin açılacağını söyledi. Bu sırada ilk kez İşçi Parti- li bir hükümet kuran Ramsey Mac Donald, ülkenin artan iç sosyal ve ekonomik sorunları ve Avrupa'daki Ruhr sorunuyla uğraşmaktaydı186. Hiç şüphesiz, bunların yanı sıra, dünya- da sahip olduğu Müslüman sömürgeler itibariyle İngiltere için bir tehdit unsuru olan hilafetin ilgasının da bu onayın gerçekleşmesinde etkisi bulunmaktaydı. Diğer taraftan Tür
184 İ. Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları,. s. 80, Cemil Bilsel, Lozar II, Sosyal Yayınları, İstanbul tarihsiz, s. 560-561.
185 M. Çufali, a.g.m., s. 587-592.
186 Yeniden patlak veren Ruhr sorunu, Fransa ve Belçika'nın savaş tazmi natı ödemediği gerekçesiyle Almanya'nın Ruhr bölgesini işgal etmesiy le başlamıştı. Bkz., T. Akyol, Bilinmeyen Lozan, s. 309; İsmet İnönü'y göre, bu onay işleminin gecikmesinin sebebi Türkiye'ye karşı gereksi fedakarlıklar yapıldığını düşünen siyasetçiler idi. Bu yüzden onlar acel
THE hayatında ne gibi
Ümmetim hıyanet etmezse düşman onun karşısında ebediyen duramaz.
Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.)
Sayfa: 149 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.)
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.)
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
HAKİKATİN KENDİSİ: EL-HAKK
Allah'ın sözünde yalan, vaadinde aykırılık ve fiilinde hikmetsizlik bulun- maz. O ne yapıp eylemişse ne söyleyip emretmişse hepsi haktır. O'nun dini, peygamberleri, indirdiği kitapları, emri, işi gibi O'na nispet edilen her şey haktır. Hak Allah olmasa hakikat diye bir şey olmazdı. Evrendeki gerçekliği O'nun varlığını hesaba katmadan anlayabilmek imkânsızdır. Bir şey hakikat olsun da Allah ile bir bağı olmasın, bu imkânsızdır. Hangi zihin ki Allah'tan kopuk çalışır ve ulaştığı hakikatin Allah ile ilişkisini kuramaz, hakkaniyetli bir sistem ve toplum inşa edemez. İşte bu yüzden O'nun 'Hakk'ını vermeyen bilimler bütün içinde anlamlı ve faydalı olabilecek konumlarını bulamayıp tüm varlıklara eziyet veren sonuçlar üretip durmaktadırlar. Çünkü Hakk'- tanımayan hakikatle mutabakat kuramaz. Bu isim bize etrafımızda olup biten her şey hakkında gerçekçi olmamızı her şeye hakkını vermemizi hatırlatır Zira Hakk'a tabi olan, Hakk'ın himayesinde olur.
hlas ve samimiyet, dinin özü, dindarlığın hulasasıdır. İhlas ve samimiyet, inancın, kulluğun ve itaatin sadece ve sadece âlemlerin Rabbi olan Allah'a özgü kılınmasıdır. İhlas ve samimiyet, bütün ibadetlerin, her türlü riya, gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırılıp sadece Allah rızası için yapılmasıdır.
İhlas, yaratıcısına gizli-açık hiçbir şeyi ortak koşmadan yapılan samimi imandır. İhlas, dünyevi bir çıkar beklemeden sırf Allah nzası için yapılan kulluktur. İhlas, Allah'a karşı olduğu gibi insanlara, canlı- cansız bütün varlıklara karşı gösterilen samimiyettir. İhlas, nifak ve ikiyüzlülükten uzak bir kalp safiyetidir. İhlas, Allah rızasına göre hareket eden akıl ve kalbin karşılıksız, garazsız amelidir. İhlas, Hz. Mevlâna'nın ifadesiyle, olduğu gibi görünmek ve göründüğü gibi olmaktır.
Önce Allah'ın adını analım, her işi yaparken her kulun yap- ması gereken budur. Allah'ın adını kim işini yapmadan önce anarsa, Allah ona her işinde kolaylık verir. Her işin öncesinde Allah adı anılsa hiçbir zaman eksik, faydasız olmaz o işin sonu. Her soluk aldığında Allah'ın adını söyle hep, her iş ancak Allah adıyla tamamlanır. Gel şimdi aşkla Allah diyelim, dertle gözya- şıyla ah edelim.
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:02
Anlamı: (Hz.) Muhammed'in annesi Emine Hatun'dur. O inci tanesi, o sedeften doğdu. O, Abdullah'tan hamile kaldı, hafta ve günler geçip zaman geldi. (Hz.) Muhammed'in doğumu yakınlaştığın- da pek çok belirtiler göründü. Rebiülevvel ayının on ikinci gece- si ki, pazartesi gecesiydi. O gece insanların en hayırlısı doğdu, o anda annesi neler neler gördü. O sevgilinin annesi dedi ki, “Şa- şılacak bir nur gördüm, güneş onun çevresinde dönen bir perva- ne gibiydi. Parlayarak birdenbire evimden çıktı. Göklere kadar dünya nurla doldu. Gökten sıra sıra melekler indi. Evimi Ka'be gibi tavaf ettiler. O sırada melekler havaya sündüs denilen işle-
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:03
meli ipek kumaştan, bir yatak yaydılar. Birden duvar yarıldı ve üç huri göründü. Bazıları o ay yüzlü üç güzelden birinin (Firavu- nun karısı) Asiye olduğunu söyler. Birinin (Hz. İsa'nın annesi) Meryem Hatun olduğu belliydi. Biri de cennet kızlarından sev- gili bir güzeldi. O üç ay alınlı, hoşlukla yanıma gelip, bana he- men selam verdiler. Çevreme oturdular, Mustafa'yı birbirlerine müjdelediler. Bana da dediler ki, "Dünya yaratılalı beri oğlun gi- bi bir oğul dünyaya gelmedi. Ey sevgili, sen büyük mutluluğa er- din, o güzel huylu senden doğacak".
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:05
Divan Şiirinden
Seçmeler
Günümüz Diline Aktaran Sennur Sezer - Adnan Özyalçıner
sy. 97.99,100.
Islamda Idare
Islami idarede başa ehil seçilir Imanlı ve bilgili ahlaklı erkek gelir
Bilenler şura kurup müşavere yaparlar Başkanı tesbit edip ona tabi olurlar Bu sistemde cahile haine firsat olmaz Söz ayağa düşürmez perişanlık olamaz
Işlamda eşitlik yok hak ve adalet vardır
Her insan bir değildir herkes hakkını alır Cemiyetler avamdır toplu yanılabilir İslamın hükümleri hep Allahın emridir
Allahtan korkmayanlar mutlaka nefse uyar Tahsil onu önlemez büyük vurgunlar yapar Demokraside halkı tartmazlar ve sayarlar Cahilin reyi ile alimi bir sayarlar
Faziletli insanlar cemiyette az olur Bazı seçim olurki ehliyetsiz yol bulur
28
YANITLASİL
yuksel20 Ekim 2023 07:15
SAADET YOLU
İslamiyetin Esasları (Bu manzum makaleler bir tebliğnamedir)
(İman, İbadet, Ahlak. İdare, Hukuk, Aile, Ekonomi, Mezhep, Cihad ve Tasavvuf esaslarında Özetlenmiş bir takdimdir.)
Seyfeddin POYRAZOĞLU
İkinci Baskı
Başlıksız
Meriç Tumluer'e göre Erdoğan, Atatürk'ün gizlenen vasiyetini biliyor. Hedefimiz, 2023'ün 29 Ekim'inde Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılında Cumhuriyet ...
VATİKANIN BİLDİĞİ TÜRK HALKININ BİLMEDİĞİ
“ATATÜRK’ÜN GİZLENEN VASİYETİ”
ATATÜRK’ÜN GİZLENEN VASİYETİNDE NELER VAR?!
28.KASIM.1938 AÇILAN VASİYETE PAPA BEDİKTUS 28.KASIM 2006’DA ANIT KABİRE GELEREK GÖNDERME Mİ YAPTI?
Atatürk’ün Jandarma İstihbarat subaylarından TEŞKİLAT-I MAHSUSACI ve aynı zamanda “Türk Polis Teşkilatı”nın kurucularından Mehmet Rifat Efendi’nin en büyük mirasıATATÜRK’ÜN GİZLENEN GERÇEK VASİYETİ.
28 Kasım 1938’de yani Atatürk’ün ölümünden 18 gün sonra ikindi vakti saat 15’te Ankara 3. Sulh Hukuk TRK Mahkemesinde açılan bu vasiyetten çıkan iki tane zarf var. Biri herkes tarafından bilinen 6 maddelik vasiyet diğeri ise 50 yıl sonra açılsın diye Ankara/Ulus’taki Ziraat Bankasıkasalarına anahtar uydurulur diye tedbiren kaynakla kapatılan vasiyet!..
Bir aile düşünün 12 Temmuz 1963 yılından itibaren günü geliyor diyerek bu gizli vasiyetin açıklanması için tüm ömürlerini vakfetmişler. Bunlar Alaaddin TUMLUER ve oğlu Meriç TUMLUER... İşin ilginç yanı tıpkı Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİ VE NUTUK’da şifrelediği ancak bu vasiyette üzerlerini açtığı sırlar kadar baba-oğul da bir sır küpü.
BU SIRRIN en önemli kaynakları ise Atatürk’ün sıradışı istihbarat subayı MEHMET RİFAT EFENDİ’nin oğlu SELAHADDİN Bey, oğlu ALAADDİN Bey ve torunu MERİÇ Bey
Nefis deve kuşu gibidir. (M.N.) 154:Zerre Nefsin en büyük arzusu bekadır. (M.N.) 155:Zerre Nefsin esaretinden nasıl kurtulunur? (L.) 13:1. Lem'a
Nefis gafletle kendini unutur. (M.) 389:29. Mektup, 2. kis. 5. nük. Nefsin gözü kördür. (M.N.) 71:Katrenin zeyli Nefsi ıslahın bir yolu. ($.) 392:14. Şua Nefsini ıslah edemeyen başkasını islah edemez. (S.) 243:21. Söz Nefis insanın cisminde âlemdeki tabiata benzer. (S.) 209:18
Söz, 1. nokta
Nefsin isteklerine uymak merhametsizliği netice verir. (Mh.)
38:1. makale 9. mukaddime Nefis istiklaliyet halinde fânidir. (M.N.) 176:Şemme, 10. risale,
3. hatve
Nefse itimat edilmez. (L.) 91:13. Lem'a 13.işâret 2. nokta Nefis kendini hür ve serbest ister. (M.) 389:29. Mektup, 2. kıs. 4. nük. Nefis kendini serbest bilir. (M.) 443:29. Mektup, zeyl, 3. hatve Nefis kendini unutur. (M.) 389:29. Mektup, 2. kısım 4. nükte
Nefsin kendine yüklenen nimetlerden gururlanmaya hakkı yok- tur. (S.) 209:18. Söz, 1. nokta
Nefis kul olduğunu açlıkla hatırlar. (M.) 389:29. Mektup, 2. kıs. 4. nük Nefsin küçüklüğü büyüklenmenin kaynağıdır. (Sn.) 74. Nefse meşru muhabbetin âhiretteki mükâfatı. (S.) 590:32. Söz
2. mev, 2. meb. 2. işâret
Nefse muhabbet nasıl olur? (S.) 587:32:Söz 3. mev. 2. mcb. 4. nük. Nefsi sevmeye sevkeden sebepler. (M.N) 180: Şemme, 10. risâle
(M.N.) 205; Şu'lenin zeyli
Nefsi susturmak. (K.L.) 176.
Nefis tevekküle yanaşmaz. (M.N.) 104:Habbe
Nefis üzüm ağacına benzer. (S.) 436:26. Söz, hâtime Nefis ve malını Allah'a satmanın kârı. (S.) 30:6. Söz Nefse taraftarlık cihetiyle asılsız evhamı bir asla irca etmek
kendini mazur göstermek. (Mh.) 105:3. makale mukaddime
FIHRIST/500
Niçin Zamanın Şartlarına Uygun Alim Yetişmiyor?
Bunun başlıca 3 sebebi şöyle sıralanabilir:
1- Zeki ve kabiliyetli talebelerin, İslâmî ilimlerin ders verildiği medreselere değil, çoğunlukla sosyal ve fen bilimlerinin ders verildiği mekteplere (okullara) git- meleri veya gönderilmeleri.
2- Zenginlerin, medreselerin geçimine ve maddî ihtiyaç- larının karşılanmasına tenezzül etmemeleri.
3- Medresede de intizam, tefeyyüz (feyizlenme) ve mahreç (medrese mezunlarının çalışacağı alanlar) bulunmaması.
Evet, vücûdlarından (âlimlerin varlığından) zarar gelmemiş, istediğimiz ulemanın ademinden gel- miştir. Zîrâ zekiler, galiben mektebe gittiler. Zen- ginler, medresenin maîşetine tenezzül etmediler: Medrese de, intizam ve tefeyyüz ve mahrec bulun- madığından, zamana göre ulemâyı yetiştiremedi.
Bediüzzaman dan
Siyasi ve İçtimai
Tespitler
Mustafa Topoz
sy. 160.
Yorum Gönder