Allah'ı sevmenin yolu Resûlullaha (a.s.m.) tâbî ol- maktan; söz, hâl ve hareketlerimizde onu ölçü almak- tan geçer.
Resûlullahın (a.s.m.) hadislerinin herbiri ise karan- lıkta kalanlara bir ışık, yolunu şaşıranlara bir rehber, ölünceye kadar doğru yolda tutan bir kılavuzdur.
Resûlullahın (a.s.m.) hadisleri ahiret yolcusu olan insanlar için en sağlam birer ölçü, esas ve hayat pren- sipleridir. Bilhassa bunalımda olan çağımız insanlarına bir kurtuluş simidi, huzur ve saadet yollarını gösteren hatâsız bir programdır. Hayata hayat, ruh ve nurdur.
Günümüzün insanının onun emir, yasak ve öğütle rinden istifade edecekleri çok şeyler var. Ruh, kalp ve vicdanlar, onlara gıda, hava ve su kadar muhtaçtır. ***
Camiü's-Sağır, 10.000 civarında hadis-i şerifi ihtiva eden meşhur hadis kitaplarından biridir. Uyanıkken yetmiş defa Resûlullahı (a.s.m.) gören Celaleddin es-Suyuti (1445-1505) tarafından tasnif edilmiştir. Elinizdeki cildlerde, bu eserin, Feyzü'l-Kadir isimli şer hi esas alınarak günümüze bakan 4000 civarında hadis ele alınmış, bazılarının açıklamaları yapılmıştır.
Kul bir çok zamanlar, bir çok zamanlar, bir çok zamanlar müslüman yaşar. Fakat sonunda Allah'ın gazabına uğrayabilir. Yine, ömrünü hep küfürle geçirir. Fakat sonunda Allah'ın Rahmetine uğrayabilir. Kim ki herkese gıybet ederek ve fena lâkap takarak ölürse, kıyamette, burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur. Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.) Sayfa: 104 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Evvelki kitab bir bab (lügat nev'i)den bir harf (kıraat) üzere nazil oldu. Kur'an ise yedi bab'dan yedi kıraat üzerine korkutucu, emredici, helal ve haramı bildirici, muhkem ve müteşabih ve kıssaları bildirici olarak nazil oldu. Helalini helal kabul edin. Haramını haram kabul edin. Emrolunduğunuzu yapın, nehy olunduğunuzdan vaz geçin, kıssalarından ibret alın. Muhkemi ile amel edin. Müteşabihine inanın. Ve: "Ona inandık, hepsi Rabbimizin indindedir." deyin. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.) Sayfa: 451 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
zina edenlere Allah şiddetle gazap eder. Deylemi. Dünyada en çok eziyet veren, kıyamet günü Allah katında en çok azap görecek olandır. Musned, 3.:403 Kıyamet günü en şiddetli azap görecek olan, zalim idâreci dır. Musned, 3:22.
Tarihin her devrinde hirs ile, hiyanetle tanınmış bir millet olan yahudiler vaktiyle
Mûsa Peygamberin nübüveti zamanında da müşârün ileyhin tebliğ ettiği her emri tersine telakki ederek bu şevketli peygambere de türlü müşkülât göstermişler ve her zaman hakla batılı karıştırmışlardır. Sahih-i Buhârî MUHTASARI TECRIDI SARIH Tercümesi ve Şerhi cilt 8.sy.20.
39. O küfre sapanlar ve âyetlerimizi yalanlayanlar var ya, işte onlar cehennemlik olanlardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır. [krş. 7/24-35; 20/123]
40. Ey İsrâiloğulları![19] Size verdiğim nimeti hatırlayın (şükredin); bana (iman ve itaat hususunda) verdiğiniz sözü yerine getirin, ki ben de size (cennetle ilgili) vaadettiklerimi vereyim. Yalnız benden korkun!
41. Ve yanınızdaki (Tevrat’ın aslı)nı tasdik edici olarak indirdiğim (Kur’an’)a iman edin, ona inanmayanların ilki siz olmayın; benim âyetlerimi az bir bedele (dünyalık karşılığa) satmayın ve ancak (benim emrime uygun yaşayın) ve yalnız benden (benim azabımdan) korkun!
42. Hakkı (gerçeği) batıl ile bulayıp/örtüp de bile bile hakkı gizlemeyin (hakkın üstüne örttüğünüz batılı hak diye göstermeyin).[20]
43. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû eden (mü’min)lerle birlikte rükû edin.[21]
YANITLASİL
yuksel2 Kasım 2023 04:10 19] İsrâil, Hz. Yakub’un lakabıdır.
[20] İslâm’a uygun olmayan söz ve hareketler batıldır. Eğer hak olan batıla bulanır, ona karıştırılırsa, hak anlaşılmaz, batılın içinde özelliğini kaybeder ve insanlar da haktan saptırılmış olur. Diğer taraftan bu, “batılı da hakla süslemeyin, altında hak var diye batılı cazip göstermeyin” demektir (İbni Teymiyye, s. 52; Elmalılı, I, 285). Yahudiler, Tevrat’taki bazı hükümleri değiştiriyorlar ve kendi uydurdukları batıllara “hak (doğru) bu” diyorlardı.
[21] Âyet-i kerîmede önce “namaz kılın” denildiği halde tekrar “rükû edenlerle beraber rükû edin” buyurulmasında namazın cemaatle kılınmasına ayrıca önem verilmesi gerektiğine işaret vardır (Beydâvî; Râzî, II, 475; Hazîn, I, 43; Cezîrî, I, 405-406). Yahudiler ve hıristiyanlar namazlarında, kıyamdan sonra doğrudan secdeye giderlerdi. Bu ifade ile onlardan İslâm’ın öngördüğü gibi namaz kılmaları istenmiş olmaktadır. [bk. 3/71; Elmalılı, I, 337]
:e Versuchung des Teufels, r Ze fel, s Besorgnis, -etmek Befürg tungen hegen, argwöhnisch, m traurisch sein.
Vicdan
:s Gewissen, -borcu (innere) Ve pflichtung, -a danışmak sich d Gewissensfrage vorlegen, 1 kab etmemek e-m gegen das Gewisse gehen, -ını kirletmek sich das Ge wissen beschweren; her sahib wer auch nur en Funken Verant wortungsgefühl in sich trägt. Gewissens-bisse, qual
Vicdan azabı
Vicdani
Gewissens-
Vicdan borcu
: moralische Verplichtung
Vicdan meselesi
:e Gewissensfrage
Vicdanlı
: gewissenhaft, gerecht, mensch lich
Vicdansız
: gewissenslos, unmenschlich
Virane
: e Ruine
Virt
Virt çekmek
täglich rezitierter Gebetsspruch die gleichen Gebete od. Koran sprüche immer wieder rezitieren
Vitir
1. zusätzliches Gebet (nach des rituell vorgeschriebenen letzten Gebet) 2. Vorabend des Opfer fests
Vuküf
Vuslat
Vuzuh
:e Kenntnis, s Wissen e Vereinigung zweier Liebender gecesi e Liebesnacht :e Klarheit, e Deutlichkeit
Fitrat yalan söylemez. (M.N.) 214:Nokta Sosyal hayatta bir çığır açan, fitrat kanunlarına uygun hareket etmelidir. (L.) 174:22. Lem'a 2.işâret Tesettür fitridir. (L.) 197:24. Lem'a
Bana göre, sizin için deccaldan daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi? O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp, adamın makamına gösteriş için amel etmesidir. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 163 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Ey kara haberciler, ey kara haberciler, ey kara haberciler. Sizin üzerinize korktuğum şeylerin en korkuncu riya ve gizli şehvettir. Ravi: Hz. Abdullah İbni Zeyd (r.a.) Sayfa: 502 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların yüzleri insan yüzü, kalbleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçmazlar. Eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise marufu emretmez, münkeri nehyetmez olur. Sünnet aralarında bid'at, bid'at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri sapıktır. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat kılar. Hayırlıları dua eder, fakat duaları kabul olmaz. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 502 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
ketm (Bir sözü, bir sırrı, bir haberi) gizleme, saklama, gizli tutma. "Seferberlikte Seferber ordunun iaşesine muhtas hisse-i öşrü vermemek kastı ile mahsulatını ketm edenler hakkındaki Kararname üzerine Adliye Encümeni Mazbatası." Meclis-i Mebusan 28 Şubat 1336 (1920) tarihli 15'inci Birleşim Tutanak Dergisi, C. 1, S. 265. ketmetmek: (Bir sözü, bir Sırrı, bir haberi) gizlemek, saklamak.
keyfiyet (keyfiyyet) Durum, nitelik. "Şimdi efendim, harcırah ve bakiyei tahsisatlarını alamadıklarından keyfiyetin idare memurlariyle Umuru maliye vekâletinden istizahına dair Malatya mebusu Lütfi Bey ve rufekasının bir takriri var." TBMM 14 Temmuz 1336 (1920) tarihli
a deve ya deveci ya üsdündeki hacı ölür: İlerisi için verdiğim sözden korkmuyorum, o zamana kadar şartlar değişebilir. Bu gadar borcun altına nası(l) giriyo(rsu)n; garkmuyon mu diyene cuvap
zır bizinkinden: N'ediyim, ya deve ya deveci ya üsdündeki hacı (ölür).]
Yağınan yavşan yenir: Yemeğe lezzeti yağ verir.
Ne bu beyle sası sası. Içcık yağ atar adam bunun içine be! Duymadın mı heç ebemden ya(g)ınan yavşan yenir, deyin.]
Yağmır ya(g)sa gış de(g)el mi / Kişi halını bilse hoş de(g)el mi : Her şeyin, her kişinin bir özelliği, bir niteliği vardır. Bunu, başka türlü göstermeye kal- kışmak boştur. Kişinin davranışları, kendi durumuna uygun olmalıdır.
['Ya(g)mır ya(g)sa gış de(g)el mi / Kişi halını bilse hoş de(g)el mi' ay o(ğlum. Ne senden benim çekece(g)im len! Halına yanmayıp Hasan Dağı'na oduna gediyor(rsu)n eyle ay o(g)lum!]
Yalınız öküz çifte goşulmaz : Birlikten kuvvet doğar. Çok kişiyle yapılacak işler, bir kişiye yüklenemez.
[Yalınız öküz çi(f)te goşulmaz. Sahab olun birbirinize dosta düşmana garşı.]
Öte yandan nifakın siyasî, iktisadî ve sosyal alanlarda kendini gösterdiğini ortaya koyan, casusları ve bazı gizli teşkilâtları münafık olarak değerlendiren araştırmacılar da vardır (Abdülhalim Hifnî, s. 100-149, 229).
Dalalet yolu ne kadar karanlıklı ve elemli! Ne zorun var ki, oradan gidiyor- sun Hem bak! iman ve tevhid yolu ne kadar kolay ve safalı. Oraya gir, kurtul...
Müellifi Bediüzzaman Said Nursi
YANITLASİL
yuksel15 Kasım 2023 06:04 u Otuzüç Pencereli olan Otuzüçün
cü Mektub, îmanı olmiyanı İnşaallah îmana getirir. İmanı zaif olanın îmanını kuvvetleştirir. İmanı kavi ve taklidi ola- nın îmanını tahkiki yapar. İmanı tahki- ki olanın îmanını genişlendirir. İmanı ge niş olana bütün kemalât-ı hakikiyenin medarı ve esası olan marifetullahda te- rakkiyat verir; daha nuranî, daha parlak manzaraları açar.
İşte bunun için, "Bir pencere bana kâ- fi geldi, yeter" diyemezsin. Çünki : Se- nin aklına kanaat geldi, hissesini aldı ise; kalbin de hissesini ister. Ruhun da his- sesini ister. Hatta hayal de o nurdan his- sesini istiyecek. Binaenaleyh herbir pen- cerenin ayrı ayrı faideleri vardır.
Evliyanın bazı keşiflerinin bazan hakikata zıt çıkması. (S.) 303: 24. Söz 2. dal aliyanın bir kısmı niçin tevhidde ileri gitmeşler? (S.) 303:24. Söz 2. dal
Evliyanın bir nevi garibi olan abdalların bir anda çok yerlerde görünmesi, (S.) 462:28. Söz
Evliya nın ilhamı bazı arızalarla hatalı olabilir, gerçeğe zıt çıka-
bilir. (S.) 308:24. Söz 3. dal 5. asıl
Evliya iman esaslarında ittifak etmiştir. (S.) 303:24. Söz 2. dal Byliyanın kabirleri manay-i ismiyle ziyaret edildi. (M.) 355:28. Evliyanın kerâmeti haktur. (S.T.Ten) 165:28. Lem.) 165.
Mektup, 6. mes. 4. nük.
Evliyaların keşiflerinin birbirine zıt çıkması. (S.) 303:24. Söz 1. dal Evliyaya mânây-i ismi ile bakılmamalıdır. (H.Ş. 2. Zey. 2. kıs.) 145. Evliyanın meleklerle ve cinlerle görüştüp konuşmaları. (M.) 158: 19. Mektup, 14. işâret, 2. şube
Evliyaya meşru muhabbetin uhrevî mükafaatı. (S.) 592:32. Söz 3. mev. 2. mebhas, 6. işaret
Evliyaya meşrû muhabbetin dünyevî neticesi. (S.) 588:32. Söz
Hızır'ın (a.s.) hayatına yakın hayata mazhar evliyalar vardır. (B.L.) 180.
Kırk günde bir gün ekmek yiyen evliya burcunda. (B.L.) 9. Nübüvvetin velâyete üstünlüğü. (L.) 30:4. Lem'a 4. nükte
Vedûd ismine mazhar bir kısım evliya, Cenneti istemeyip Al lah'ın sevgisini istemişler. (S.) 571:32. Söz 2. mev. 3. mak. 4. rem Yüz yirmi dört bin evliya. (S.) 110:10. Söz zeylin 5. parças (S.) 131:13. Söz 2. makam
FIHRIST/2 Bir Hazinenin Anahtarı Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi İsmail Mutlu sy. 201
Ölümü unutan kimseye de Allah üç türlü belâ verir:
1- Tevbeyi sona bırakmak, mesela: «Daha vakit var, benim gençliğim var>> diyerek tevbeyi te'hir eder,
2 - Dünyaya karşı hırsı ve tamah'ı fazlalaşır. Halbuki: <> diye tenbihlerde bulunulmuştur.
3 - Dini görevlerini işlemekte üşenme hâsıl olur ki; (1) bu işin
kotülüğünü anlatmak mümkün değildir.
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:37 O zat - Ey kardeşlerim! Size Allah'ı And veriyorum, sakın ölümü hatırı- nızdan çıkarmayınız, o teşkilatları bozar, kardeşi kardeşten, karıyı ko- cadan ayırır, canından sevgili mallarını, sevmediği kimselere terketti- rir, yavrularınızı öksüz kor, gülen yüzleri ağlatır, gözleri yaşlarla dol- durur, toplumları dağıtır, mâmûrları virân eder, nâzenîn vücûdları topraklarda çürütür. Ey kardeşlerim! Yere düşeceğiniz günü düşünün, mezara gireceğiniz saatı aklınıza getirin, kabre gireceğiniz dakikaları, kabre girip yanınıza gelecek olanı tefekkür ediniz.
(1) Onlardan biri: Hacca gitmektir.
Mükellef bir Müslümanın, haccın Nisabı tahakkuk eder etmez, hac yoluna yürümesi lazımdır. Bunun tehiri vähi işlerden dolayı ise durumun sonu korku- ludur. Geriye bırakmak doğru değildir.
Denilmiş ki: Dînî görevleri geriye bırakmak; bir dert ve hastalıktır, çok kimselerde bu hal bulunur. Namaza üşenenlerin başlarının taşlarla ezileceğini İmam-ı Buhârî bir hadisinde anlatmıştır. Bunun şüphesiz şakası yoktur. Bir de amamen terkedenin halini düşünelim :
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:38 Yumuşak döşekleri beğenmiyen kibarlar, kobindustane birakila
ğınınkumaka getirin. Dunya yüzünde, toprak bheale, her bir in
Her bir yemeği beğenmezken, yarın, mezarda yatacak, yılan ve çiyanı
Hendaşı olacak, ağzı topraklarla dolacak, dunyayı seyrederek renk
tenmiyen gözler yarın toz- toprak dolacak. Evlerinin üstüne örtü
ğenmezken; yarın taşlar örtü olacağını, otlar, ağaçlar biteceğini un
mayınız, taşın toprağın üzerinde yatacağınızı unutmayınız ey k
deşlerim.
Bu konuda insanlar ikiye ayrılır:
1 Birincisi; erbâb-ı saadettir. Bunlar, salih amellerle meşgul on muşlar, işlerini öylece düzene koyup, doğru yolda yürümüşlerdir. He Kur'ân-ı Kerîmi okumakla meşgul olanlara, veya Kuran okunurke can vermiş olanlara, değer biçilmez üstünlükler hazırlanmıştır.
2- İkincisi, kötü işlerle meşgul iken ölmüş olan tevbesizlerdir. İ te dert, bela bunların başlarında toplanır. Kabirde, toprakda, yanın geleceklerin hepsi onun düşmanlarıdır.
Mezarına girenin yanında bulunacak olan, onun dünyada işleml olduğu ameli iyi - kötü tecessüm ederek onu karşılayacaktır. Bu düşün celer üzerine bazı büyükler şunları söyliyerek halkı ikaz etmek istemiş lerdir:
Ey mal yığanlar ey binalar kuranlar, sizin malınız ancak kesen dir, yoldasımz, gözlerimizi açım!
Ey malcılar! Malınız sizi ölümden kurtarabilecek mi? Ahirete on- dan bir şey götürebilecek misiniz? Hayır, hayır... Belki sen o yığdığ nesneyi senin sevmediklerin ve seni hayır ile anmıyacak kimseler içim yığdın. Cezasını sen çekeceksin, zevkini onlar tadacak. Bakmıyor mu sun, dünyadan kefenden başka şey götüreni görüyor musun?
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:41 SÖNMEZ NEŞRİYAT A. S. YAYINLARI: UMUMİ NES, No: 23 KUR'AN ve HADIS ILIMLERİ: HUSUSI: No
AHİRETE GİDEN YOL
(KEŞF-ÜS SÜTÜR)
Ali Rıza ALTAY Denizli Merkez Vaizi
d
11
sönmez
Cağaloğlu Şeref Efendi Sokak No. 13
İSTANBUL-1969 sy. 19,20.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Hiç şüphe yok, deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür. Ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Gözsüzleri ve abraşı iyi eder. Ölüleri diriltir. Ve "ben rabbinizim" der. Kim onu tasdik ederse fitneyi deccale düştü. Kim de "Rabbim Allah" der ve böyle ölürse o zaman deccalın fitnesine düşmemiş olur ve ona bir daha fitne ve azab yoktur. Deccal yerde Allah'ın dilediği kadar kalır. Sonra İsa (a.s.) gelir. O Bana vekil ve Benim dinim üzerine gelir. Deccalı öldürür. Ondan sonra kıyamet kopar. Ravi: Hz. Sumre (r.a.) Sayfa: 97 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Allah teälayı insanoğlu aklı ile elbette hakkıyla blemez. Bir halıkı var, läkin nasıldır Görülmeyen Mayin bilinmesi de muhakkak ki çok müşküldür. Bu un için hemen hemen her kavim ve millet aklının erdiği kadar çesitli putlar icad etmişler, her birisi- ne de hälıkı andıran birer isim vermişler. Tabil ki bunlann hepsi de bâtıl fikirler. Bunların karşısına önce İbrahim aleyhisselâm
cikmis. Babası put imâlcisi olan İbrahim peygam ber çocukluğunda bu putları satarken: "satana ve alana ne faydası ne de zarırı olan ilahlar" diye sotarmış. Bir gün putperestlerin kiliselerindeki bü Un putları kırıp, baltayı da büyük putun boynuna asmis. Sordukları vakit ise "Balta kimin boynun da ise ona sorun demiş. Onlar da "Bu putlar ko nusur mu?" deyince, "Siz ne de budala insanlarsınız ki, bu faidesiz, kendi ellerinizle yap- tığınız taştan, ağaçtan, altun ve gümüşle süsledi ğiniz putlara tapıyorsunuz" diyerek anları tapiyorsunu susturmus. Fakat insanoğlu bu hatalarını bildikle nhalde o putları için Ibrahim aleyhisselamı, yak maya karar vermişler. Malüm olan o hädise bizim Urfa şehrinde vukubulmuş. O ates mahallinde bu pin sular kaynamakta, ateşe ahldığı yerde, jeh in yüksek kısmında minareye benzer rada durmakta ve bütün beyeriyete inlisal teşkil etmektedir. iki sütun halá bir nümüne- Lakin maalesef bugün halà o putlara tapan
dynale poucolour Kim bilir ne kadar
an var dünyada, her birisi çeşitli bahanelerle o
pularna baglıklarını izhar etmekten de çekin
şte bu putların çok do
çeşitleri vardir
Mase
paralar, mallar, servetler, sehvet, nehin arzu
ve emial Bunların en korkunas alon
Malümdur ki pislikler iki kısımdırı Birisi görü nen, bilinen maddi pisliklerdir, diğeri ise görünme yen, månevi pisliklerdir. Maddi olanlar insan ve hayvan pislikleriyle beraber, bir de şarap ve do muz hayvanının kendisi gibi, her şeyiyle büyük ne casetlerden addedilenler. Bunlardan kurtulmak mânevi necasetlere nazaran çok daha kolaydır. Çünkü yıkanması halinde bunlardan temizlenmesi mümkündür.
Fakat månevi necasetler ki, bunlar alışılan gü nahlarla birlikte, gaflet, inançsızlık, kibir, gadab, ucüb, hased, hirs, sehvet, kin ve emsolidir. Duçak güzel görünür, fakat içi berbat, bunlan ne kadar yıkasanız da su ile temizlemek mümkün değdir Bizim ecdadımız "Bunlan teneşir temizler de mister. Bu huylara müptelő olanlardan siah, nels edenler pek nadirdir. Insanlarda hakiki insanlık
Müslümanlarda ise hakiki Müslümanlık bu kötü
huylardan kurtulmadıkça tam manasıyla olmas Oyle ise her Müslümana, her insana lazım ve layık olan odur ki, kendisini moddi pisliklerden kur larsın. Ancak bu üzerine nosil borç ve manevi pis liklerden kurtulmaya çalışması da bylece vazifelerindendir Sahabe i güzin ridvanullahi tešla aleyhansen main hazeratı, Resülüllah sellöllahü aleyh
ve se
huzurlarında bulunmak
lem Hazretleri'r
nin
sohbetlerini dinlemek suretiyle maddi, manevi b
tun pisliklerden tamomiyle ananas olimlarivia,
tün Müslümanlara hatta bütün insanliga nümü
olmuşlardır. Blahore Müslümanlar Resah se
Efendimiz den uzaklaştıkça ve o güzel huylar
rer birer kaybolmaya başlayınca tarikator m
dana gelmes Maksat hep a Resülüli
zamanındaki güzel hayatı tekrar canlanamp
dini begenmek pek büyük bir beladir Mamamaya colmak, insanion madd
Gerek tasavvuf kitaplarından ve gerekse mu e söylenmiş olan sözlerden anlıyoruz ki, blemi, vücudunun iç kısmı gibi, anın iç alemi, daha fazla ve hatta on- daha mühimdir. Hepimizce má olduğu gibi, mesela, insanın dış a'zosinga hangi birisine bir arıza olsa, bu her ne kadar noksanlık ise de, yine insan pek <a'la yaşayabi veläkin, iç alemin a'zalarında
azallah bir noksan olursa, o zaman yaşamak nianı da kalmadığı cümlenin ma'lumudur. Iste tipki bunun gibi, insanın gönül ålemi, rú kalbi, aklı, fikri, dimáğı, irádesi bozulursa, bü bir feläket olur.Isin sonu nereye varır artık onu tasavvur ediniz. Çünkü, vücüdun ister dis, ister çuzuvlarında vāki olacak bozukluk sebebiyle ni hayet iş ölümle biter. Kişi imanla göçmüsse ahirette chata erer. Ama iç alemi, månevi hayatı hastalı düçar olursa ahirette ebedi azaba uğrar.
to Bunların sıhhatlarının muhafazası hususunda büyüklerimiz çok gayretler sarf etmişler, bu me panda az yemek, az içmek, az uyumak ve kaná akár bir yaşayışa rıza gösterip, hemen bütün çlerini gönüllerinin ihyasına bağlamışlardır. Böy ece de, Muhammed s.a.s. ümmeti arasında isim leri bu günlere kadar (bütün erbabı yanında) nında) hürmetle anılmakta ve her gün ruhlarına Kur'an turları hediyye edilmektedir ki, bu onların daimi surette ahiret äleminde de ede terakkilerine ve yüksek derecelerine nail olmalarına vesile ve sebeb ol maktadır.
Şimdi, bir insana yetmez mi ki, öldükten son reda böyle salih amellerle anılıp, her gün Ze sevinçlere nail ola? Bu büyük mut töze là mutluluk ve bahtiyarlık değil midir? Bu sebebten biz insanlara düşen en büyük vazife, gönüllerimizi Mavlonen ra olacağı güzel bir gönül haline getirmektir
dan (ki 60 kadar sayarlar) işte bunlar ve emsble rinden iç ölemimizi son derece sakınmak ve korumak lazımdır. Bunların yerine makbul ve memduh olan güzel huylan (ki 60-70 kadar sayar lar) yerleştirmek, büyüklerin halleriyle hallenme ğe çok çalışmak lazımdır.
Mesela, kibrin yerine tevăzu, hasedin yerine gibta, riyanın yerine ihlás, ucubun yerine mahvi
yet, gazabın yerine hilim, hırsın ve tama'in yerine kana at, istihzanın yerine hoşgörü, tahkirin yeri ne saygı, şehvetin yerine sabir, hasisliğin yerine co mertlik, tefrikanın (ayrılık) yerine birlik, ittifak, sabırsızlığa tahammül, hayasızlığa karu iffet, gam sızlık, korkusuzluk, kanaatsizlik yerlerine havi has yet ve islami hususlara son derece alaka gösterilmesi kazanılmalıdır. İşte bunlar ve benze ri güzel huylar ve ahlaklar, hep o gönülün güzel
leşmesine ve olgunlaşmasına sebeb olur.
Bindenaleyh, insan ancak kendini bilip anlo dığı zaman insan olabilir. Iste cennet ve cemalul lahın müşahadesi, bu kadar mahlükatın içinden ancak imánla, ihlásla Allah'a dönebilen bahtiyor. lara nasibdir. Aynı zamanda Rabbını büyük ask ve muhabbetle seven; yoluna, can, bas, mal mulk, feda edebilen, mümtőz uluvve himmet sähipleri evliyalar, kämiller, sålihler, årifler gibi algun kul
larının nasibidir ki, onlar medär mihänmışdır. Hakk's bilmek insanın kendisini bilmesine bagh
ise de, Allah'ın kamil ve hala kullanından hummet almak suretiyle faydalanmal, inkan buldukça on ların hizmetlerine kopmak, hayır dağlanını sik, elbette insane onlar gibi yapabilir Görmez misin ki, bir demir partou bile, ham
soğuk hem de vert madde kan stayin cine kon
Onun için gönüle keder veren kötü huy ve ah laklardan, bahusus şeytanın bile kibir, hased, usyay beub, gazab hitom bide halimize gülere atihză, tahkir, grybet, nemime how howlik sobiruzhk, nomaz O demerkende Kondatsizlik, sehvet, tefrika terassi goms korkusuzluk
ve sõire gibi kötü
ve megstum huyter
duğu zaman noul onun gibi kıpkırma bir ates che
yor, hem de wyu değip punuşuyor. Onde
artk demirel
omy istedig kiligo
hesla ki bir insan hicbu vaka bir
sokobi Biyor
demurle
Insan iyi bir terbiyecinin alinde neden terbiyecial
Uluslararası Anlaşmalarda Bir Temel İlke Vardır: En Kuvvetli Daima En Haklıdır
Problem, Ortadoğu'da kulüp olmamasıdır. Çünkü süpergüçler Ortadoğu'da o kada işlerine geldiği şekilde düzen kuruyorlar ki, karıştırabilmek çok kolay, birini çıkartıp diğerini girdirmek çok basit. Çünkü topluma dayalı lider sayısı çok az Yüzde sekseni ordusuna ordusundan dolayı da ya Sovyetler Birliği'ne veya Amerika'ya dayanıyor.
Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin; zira bu büyük bir günahtır. (Nisa. 4/2)
KORUYUCU AİLE OLMANIN HÜKMÜ NEDİR?
İslam'ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı olarak bir süre muhafaza edi- len evlatlık kurumu, Medine döneminde nazil olan "Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır." (Ahzab, 33/4) mealindeki ayetle kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlat edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir. Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlığın ne- sebi, evlat edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz. Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman 'koruyucu aile' tarzında varlığını sürdürmüştür. İslam'ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü İslam'a göre himayeye muhtaç çocuklara bakmak, onları beslemek, büyütmek büyük sevaptır ve bir insanlık ödevidir. Hz. Peygamber (sas), işaret ve orta parmağını göstererek "Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız." (Buhari, Edeb, 24) buyurmuştur
Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey öğrendim.
" 1. Zaman bir kılınçtır, sen onu kullanmazsan o seni keser. 2. Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtil seni istila eder. . Kendine hiç bir varlık isnad etmemek, erbâb-ı ismetten olmak demektir.
Celaluddin-i Suyûtî; Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye, s. 15:
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 21:27 İmam-ı Malik rh.a.'in Görüşü
"Fikhi öğrenip de tasavvufu öğrenmemiş olan fâsıklığa, Tasavvufu öğrenip, fıkhı öğrenmemiş olan zındıklığa düçar olabilir. Hem fikhi ve
hem de tasavvufu birarada cem eden de hakikate ulaşır." Aliyyü'l-Kârî Fıkh-ı Maliki Şerhi c. 1, s. 33
Hakiki devlet adamı, hizmet ettiği memleketin bünye- sini iyi bilmeli, bütün hususiyetleriyle tanımalıdır.
2)
Zalim olmadığı gibi gafil de olmamalıdır.
3)
Devlet hayatının istikrar istediğini bir an unutmamalı, affın, müsamahanın, huşunetin ve cezriliğin yerini ve zamanını iyi tayin etmelidir.
4)
İdare-i maslahatçı olmamalı, bunun bir fazilet olduğu zehabından uzak bulunmalıdır.
5) Maddi ve manevi hamleler arasında zaruri bir bağ, paralel bir gidiş olduğunu iyi bilmelidir.
6)
Müşavirlerini ve arkadaşlarını çanak yalayıcılar arasın- dan değil, şahsiyetli ve haysiyetli insanlardan, icabın- da kendisini ikaz edecek kimselerden seçmelidir.
7)
İç çekişmelere, kendini ana hedefleri unutacak kadar kaptırmamalıdır.
288
YANITLASİL
yuksel20 Kasım 2023 00:58 )
İyi konuşmasını, düşüncelerini iyi ifade etmesini bil- melidir.
9) Öğrenmeyi, öğretmeyi, gerçeği ve gerçeği sevenleri sevmelidir. Buna mukabil yalan söylemek şöyle dur- sun, yalan söyleyen yerden nefret etmelidir.
10) Nazarında para ve her çeşit maddi menfaatler kıymet- siz olmalı, temiz elli, temiz ahlaklı olduğunu o saha- da da ispat etmelidir.
11) Azim ve irade sahibi olup, lüzumlu gördüğü işte insi- yatif sahibi olmalı ve asla küçük ruhluluk gösterme- melidir.
12) Zeki olduğu kadar, hayat ile gerçek şartları birbirine karıştırmamalıdır.
İşin zor olanı, bütün bunların hepsinin birden bir kişide bu- lunması gerektiğidir. Ve bütün dünyada "Devlet Adamı" fikda- ni (yokluğu) vardır.
YANITLASİL
yuksel20 Kasım 2023 00:59 Ziya Demirel - Avni Arslan
Bir insan huysuzsa idare edin. Cahilse akıl verin. Sinirliyse sabredin. Nankörse yol verin gitsin!
Çünkü huysuz bir insan düzelebilir. Cahil insan akıllanabilir. Sinirli insan sakinleşebilir. Ama nankör insan asla değişmez.
Bu sözleri niye mi yazdım? Sizlere insanoğlunun ne kadar iyilik bilmez olduğunu hatırlatmak için yazdım.
Nan-Kör ne anlama geliyor diye araştırdım.
"Nan" Ekmek demektir. "Kör" ise gözleri görmeyen demektir.
"Nankör" kendisine verilen ekmeğe kör bakan, o ekmeği görmeyen demektir.
Nankör insan kendisine yapılan iyiliklerin bilmez. Yapılan iyiliği önemsemez.
Şunu da unutma: İnsan, doğuştan hem iyiliğe hem de kötülüğe meyli olan bir varlıktır. Bununla birlikte insan kendisine yapılan iyilik, yardım ve nimetlerin farkına varma konusunda da zayıf bir varlıktır. Yapılan iyiliklere karşı da cevabı hazırdır.
Çok sıkıştırırsan "yapmasaydın be kardeşim" der. Herkesin işine yaradığın kadar iyisin bu hayatta! Tanrı kimseyi; yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkar edecek kadar da nankör yapmasın.
Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. (Allah'tan gayrı güç ve kuvvet yoktur!)
(Müslim, Zikir, 47)
BÜTÜN GÜÇ VE KUDRET ALLAH'A AİTTİR
me
ZDAN sürc Allah'tan başka bir şeye, taparcasına bağlananlar, Allah'ı sever gibi sevenler ve bu suretle, Kur'an'ın bütün uyarılarına rağmen şirke sapanlar için artık kurtuluş dett ümidi yoktur. Onlar, sonunda ahirette inkâr ve isyanları yüzünden hak ettikleri de azabı gördüklerinde bütün güç ve kudretin Allah'a ait olduğunu, dünyada iken bu güce inanmamakla kendilerine ne büyük bir kötülük ettiklerini, Allah'ın azabının ne kadar şiddetli olduğunu anlayacaklardır. Fakat bunu dünyadayken anlamaları ve ona göre inanıp yaşamaları gerekirdi. Bu sebeple iş işten geçmiş olacak, büyük ve önder bilip tanrılık mertebesinde yücelttikleri, güvendikleri kişilerin de kendi dertlerine düşüp onların yüzlerine bile bakmadıklarını, bütün kurtuluş imkânlarının yok olduğunu, ümitlerin kesildiğini görünce pişmanlık ve kederleri bir kat daha artacaktır. Sonuçta dünyada yaşadıkları sürece yaptıkları bütün işler ahirette kendilerine sadece pişmanlıklar, acı ve üzüntüler getirecek, bir daha kurtulamayacakları bir azaba atılacaklardır.
Kim bir iyilikle gelirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır; kim de bir kötülükle gelirse o kötülükleri işleyenler yalnızca yaptıklarının karşılığını görürler. (Kosas, 28/84)
Kur'an'ın Kasas suresinde Karûn, Hz. Mûsa'nın kavminden, hazinelerinin anah- tarlarını ancak güçlü bir topluluğun taşıyabildiği, zenginliğiyle mağrur bir kişi olarak takdim edilir. Karûn gösterişi sevmekte, kavminin arasında ihtişamla do- laşmakta, bu ise bazılarının hayranlığını celbetmekteydi. Kavminin, servetiyle böbürlenmemesi gerektiği yönündeki uyarılarına karşı Kārûn bu serveti kendi bilgisi sayesinde yaptığını ileri sürüyordu. Nihayet kendisi ve evi yerin dibine ge- çirilmiş, bu akıbetten ne kendini kurtarabilmiş ne de onu kurtaracak bir topluluk çıkmıştır. Diğer ayetlerde de Hz. Müsa'nın apaçık delillerle Firavun, Hâmân ve Karûn'a gönderildiği, fakat onların Müsa'yı yalancı bir sihirbaz olarak niteledikleri, ona karşı çıktıkları, yeryüzünde büyüklük tasladıkları, sonuçta her birinin farklı şekillerde cezalandırıldığı belirtilir. Kärün kıssası, servet ve gücüne güvenerek, kendini imtiyazlı ve büyük görüp Allah'a isyan, insanlara karşı haksızlık eden ve bu suretle sınırı aşanlar için asırları aşıp gelen bir ibret tablosu, bir öğüt levhasıdır.
عين )an) bil-feth. İnsanın ve gayrı hay- vanın gözü. Müennestir. Cem'i a'yün ve uyun ve a'yân gelir. Tasgirinde uyeynet derler. Ve dahi su çıktığı yere ve diz gözüne ayn derler "يقال لكل ركبة Her) عينان وهما نقرتان في مقد مها عند الساق dizin iki gözü var. Bunlara bilek tara- fında olur ve nukret denir. والعين عين الشمس Ayn güneş kursu, demektir.(, والعين الدينار Ayn dinar, demektir.( والعين الجاسوس )...ayn casus, istihbaratçı.(, وعين الشئ خياره )Ayn... bir şeyin iyisi, ha- Ayn) وعين الشئ نفسه يقال هو بعينه .yirlis1 bir şeyin kendisi, o kendisidir, denir.), ayn halki az...) وبلد قليل العين اي قليل الناس ayn ...) وما بها عين اى احد ,.belde, sehir orada kimse yoktur. ولا اطلب اثرا بعد عين اى بعد معاينة )...ayn gördükten sonra bir eser, bir belirti istemiyorum.وعين البقر جنس من العنب يكون بالشام Aynü'l-bakar Şam bölgesinde bir cins üzüm, demek- tir.( واعيان القوم اشرافهم A'yân) halkın eş- rafı, ileri gelenleri demektir والاعيان Ayan baba anne bir) الاخوة من الأبوين kardeşler, demektir وتعين الرجل المال )Adam bizzat mal elde ettiاصابه بعي وتعين عليه الشئ )Aa( Bir se ona biz- zat gerekli oldu. وتعيين ) لزمه بعينه الشئ تخصيصه من الجملة Tayin....bir şeyi genelden belirleme, birine bir şeyi has ve ait kılma. وعين اللؤلؤ تعيينا İnciyi del- وعاين الشئ عيانا بكسر العين (Aa) ثقبها .di رأه بعينه )Bir şeyi bizzat, gözüyle gördü. Mastarı ıyân gelir. وجاء فلان فى عينى في جماعة )...ayn falan bir grup, bir cema- at içinde geldi.)".
ع
عيناء )ayna) Gözleri büyük avrat; vâ- siatü'l-ayn gibi. ki inde'l-Arab
YANITLASİL
yuksel28 Kasım 2023 00:51 Ahterî Mustafa Muslihuddin el-Karahisarî
106- Biz herhangi bir ayeti (n lafzını yahut hükmünü veya her ikisinin 16. Biz het nu neshedersek veya (hazalardan silerek) on geutturursak, (onun yerine, hem kullara fayda ve kolaylık açısından, hem de sevap bakımından) ondan daha iyisini veya (yükümlülük ve sevap ka zandırma yönünden) onun (bir) benzerini getiririz. (Habibim!) Bilmedin mi ki; gerçekten Allâh (emretme, yasaklama, değiştirme ve hükümsüz kıl
ma dâhil) her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr'dir?! Kur'ân'da ve Sünnet'te geçerli olan "Nesh" konusu "Şerî bir hükmün, Allâh-u Teâlâ ta- rafından tümüyle kaldırılması veyâ misliyle yâhut daha iyisiyle değiştirilmesi" anlamına gel- mektedir. Meselâ Bakara Sûre-i Celîlesi'nin 180. âyet-i kerîmesinde: "Ardından mal bırakacak kişinin, o maldan ne kadar pay alacakları hususunda ana-babasına ve akrabâsına vasiyette bulunmasının farz olduğu" açıkça bildirilmiştir. Ama daha sonra "Mîras âyetleri" olarak anı lan; Nisa Sûresi'nin 11 ve 12. âyet-i kerîmelerinin indirilişiyle, herkesin ne alacağı taksim edil miş ve böylece ölecek kişinin kafasına göre vasiyet yapmasının farziyeti kaldırılmıştır.
90
YANITLASİL
yuksel30 Kasım 2023 03:21 KUR'ÂN-I 'AZÎM
ve Soru Edatlı Kelime Mânâsı - 1
Cüz: 1
Sûre: 2
Yine böylece kiblenin Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Harâm'a döndürülüşü de neshin ör- neklerindendir. Bu konuda misalleri çoğaltabiliriz. Konunun ehemmiyetinden dolayı âlimler: "Nâsih ve mensûhu bilmeyen kimselerin âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler okuyarak vaaz et- meleri câiz değildir" demişlerdir. Allâh-u Teâlâ neyi ne zamâna kadar ne sebeple geçerli kı- lacağını, ne zamanda neyi hangi hikmetle hükümsüz kılacağını ezelî ilmiyle bildiği için nesh, Allâh-u Teâlâ'nın ilminde ve takdîrinde vukû bulan bir değişiklik olarak görülemez, bilakis bu hükümler, ferdin ve toplumun menfaatleri gözetilerek zaman ve zemine göre değişebilecek şekilde takdîr edilmiştir. Ancak şu bilinmelidir ki; nesh sâdece emir ve yasaklarda geçerlidir, ama haber ve kıssa niteliğindeki konularda geçerliliği düşünülemez. Neshin şekilleri, örnekle- ri ve hikmetleri hususunda geniş mâlûmât için bakınız: Rûhu'l-Furkan Tefsiri, 1/502-507
Eve geldi Muhammed'i bulmadı, Yemen illerinde Veysel Karani. Adına Yunus Emre'nin de yuka-
rıya bir kıtasını aldığımız ilahiyi yaz- dığı Veysel Karani Türk tasavvuf ede- iyatında büyük sevgi ve alaka görmüş, hakkında menkıbenameler, pek çok ilahi ve destan mahiyetinde hikâyeler kaleme alınmıştır.
Sufi kaynaklarından bir kısmı Veysel Karani'nin Hz. Peygamberle görüştüğünü ileri sürerlerse de, diğer kaynaklar ve rivayetler bunun aksini savunmuşlardır. Yukarıda belirtildi- ği gibi, hasta annesini yalnız bırakma- dığı için, Medine'ye gidemeyen bu Sufi için Hz. Peygamber, Hz. Ömer ve Hz. Ali'ye, onunla görüşmek imkanı- nın kendilerine nasip olacağını müj- delemiştir. Ayrıca duasını almalarını da bildirmiştir. Onlar da onu görecek- leri anın gelmesini dört gözle bekleme- ye koyulmuşlardır. Hz. Ömer'in hali- feliği döneminin son yıllarına doğru, onun Yemen'den gelen bir hacı kafi- lesi ile gelip Mekke'de bulunduğunu öğrendiler. Hacılar Veysel'in Arafat yakınlarında deve güttüğünü haber verip, hakkında alaylı sözler söyledi- ler. Fakat, Hz. Peygamber'in onun için söylediklerini öğrenince bu tavır- larından ötürü nedamet duydular. Hz. Ömer ve Ali, Veysel Karani'yi bu- lup kendisiyle görüşmek imkanını el- de ettiler. Hz. Peygamber'in kendisi hakkında söylediklerini naklettikleri gibi, hayır duasını da aldılar. Kendi- sine liediye ve para vermek yolunda- ki teşebbüsleri boşa gitti. Maddi hiç- bir şey kabul etmeyen Veysel, hacılar- la
birlikte yine Yemen'e döndü.
Daha sonra geri gelen Veysel Ka-
YANITLASİL
yuksel1 Aralık 2023 03:20 rani, Hz. Ali'nin halifeliği sırasında Medine'ye gitti ve Haricilerin ortaya çıkmalarına sebep olan Siffin savaşın- da Hz. Ali'nin saflarında savaşçı ola- rak bulundu. Bir rivayete göre bu sa- vaşta şehit olmuş, başka bir rivayete göre ise, yine Hz. Ali'nin hilafeti dö- neminde Şam'da hadis ilmiyle meşgul bulunduğu sırada vefat etmiştir. Ri- vayetlerden anlaşıldığına göre Üveys, çok fakir bir ailenin küçük yaşta ye- tim kalmış bir çocuğudur ve son de- rece bağlı bulunduğu annesi ona hem analık, hem de babalık etmiştir.
Hz. Peygamber'i hiç görmediği halde, inanması ve gönülden bağlan- ması, Peygamber tarafından da müj- delenmesi, tasavvufta bir mürşide ula- şamayıp onun ruhaniyetinden feyz alanlara "Üveysi" denmesine yol aç- mıştır. Yani görmediği bir şeyh tara- fından yetiştirilen Sufiye, "Üveysi", bu yoldaki yetişme tarzına "Üveysi- lik'denmektedir.
Daha sonraları Üveysilik dört zümre için kullanılmıştır: a) Hz. Pey- gamber'in ruhaniyetinden feyz alan- lar, b) Veysel Karani'nin yolunda ye- tişenler, c) Herhangi büyük bir şeyhin ruhaniyetinden feyz alanlar, d) Hızır Aleyhüsselam tarafından irşad edilenler.
Veysel Karani halk tarafından çok sevilmiş ve bir çok iyi davranışlar ona bağlanarak misal haline getirilmiştir. Bu yüzden de kendisine fazlasıyla sa- hip çıkıldığından İslâm ülkelerinde, Yunus Emre için olduğu gibi, pek çok yerde kabirleri bulunmaktadır. Bun- ların hepsi gerçek kabir olmayıp sev- gi dolayısıyla ayrılmış makamlardır
HIV Enfeksiyonu Derneği Yönetim Ku- rulu Üyesi Prof. Dr. Dilek Yıldız Sev- gi, "(Türkiye'de) Her yıl ortalama 3 bin ila 5 bin kişi HIV enfeksiyonu tanısı alı- yor. Ülkemizdeki vakaların yüzde 82'si erkek, yüzde 18'i kadın, yaklaşık yüzde 16'sı da yabancı uyruklu kişiler. Yaş ola- rak da daha çok genç yaş grubu, 25 ila 35 yaş arasında." dedi.
Tefsir ilmi mi hadis ilmi mi daha onemlidir Tasavvuf ilmi en onemlisidir. Çünkü tasavvuf ilmi Allah c.c. rizasını kazandırır. prof. Dr. Mahmud Esad Coşan Akra fm. günün sohbeti.
İslâm Devletinin, Mekke Devle- tine karşı yaptığı Bedir savaşında elde ettiği büyük zafer(1), Arap yarı- madasının her tarafında konuşul- maya başladı. Hz. Peygamber s.a.s.'in bir sene içinde, bu şekilde küçük, fakat inançlı ve düzenli bir Devlet kurması ve bu küçük devletin, mazisi asırlara dayanan Mekke Dev- letinin ordusunu perişan etmesi, günün meselesi haline gelmişti.
Bedir savaşında, Mekke Devle- tinin, Ebû Cehil, Utbe b. Rebi'a, en-Nadr ibnu'l-Haris, Umeyye- ti'bnu'l,halef gibi ulu önderlerinin kafaları kesilmiş; bir zamanlar Müs- lümanlara işkence yapan Allah ni- zamının düşmanları, bu işkencelere maruz kalan İslâm mücahidleri tara- fından öldürülmüş, böylece Allah'ın, Kıyamete dek sürecek olan şu ka- nunu tahakkuk etmiştir:
Kibirden sakınınız. Hiç şüphe yok ki kibir, şeytanı Adem (a.s)'a secde etmemeye sevketmiştir. Hırstan da sakınınız. Zira hırs, Adem (a.s)'ı malum ağaçtan yemeğe sevketmiştir. Hasedden de sakınınız. Zira Adem (a.s)'ın iki oğlundan biri, kardeşini ancak hased sebebiyle öldürmüştür. İşte bunlar, her hatanın aslıdır. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 173 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (ك ق عن عائشة)
1551- En zalim insan, kendisini dövmeyen kimseyi döven, kendini öldürmeye teşebbüs etmeyeni öldüren bir de nimet ehlinden ayrılıp nimet ehli olmayan kimseye intisap eden (mesela öz babasını bırakıp başkasını baba edinen) kişidir. Kim bunları yaparsa Allah'ı ve Rasulü'nü inkar etmiş demektir. Onun hiçbir ameli kabul edilmez artık.
Tarangirane Siyaset karşıdaki meleği şeytan gösterir. (M.) 258:22. Mektup, 4. vecih; (Sn.) 68; (E.L.) 1:266; 2: 144, 145. Tarafgirâne siyaset keşfiyata mânidir. (Mh.) 32:1. maka. 8.
muk
Tarafgirâne vaziyet almamak itiraz edenlerin pişmanlığına se- bep olur. (E.L.) 1:157.
Tarih, asker milletinin siyasete girmesinin çok tehlikeli oldu- ğunu gösteriyor. (H.Ş.) 113: Asa. Hit Yalancı politika ve siyasete dayanmak insanlığın maslahatına
zıttır. (H.Ş.) 78. âlim siyasetin gaddarene bir düsturu da "Cemaat için fert feda edilir" dir. (E.L.) 1:206; (H.Ş.) 153.
Onlara Allah'tan bazı talep ve temennilerde bulunmalarını iste di. Oradakilerden bir kısmı:
Gradinde bulunduğumuz şu hane dolusu paralarım olsa da Allah yolunda infâk etsem!.." dedi.
"İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu altınlarım olsa da Allah için harcasam!.." dedi.
Bâzıları da:
"-İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu mücevherlere sahip olsam da onları Allah yolunda sarf etsem!.." diye temennî etti.
YANITLASİL
yuksel15 Aralık 2023 23:54 Ancak Ömer (r.a):
"Daha fazlasını isteyin!" deyince onlar:
"Allah Teâlâ'dan daha başka ne isteyebiliriz ki?!" dediler.
Bunun üzerine Hz. Ömer:
"-Ben, içinde bulunduğumuz şu hanenin, Ebû Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel ve Huzeyfetü'l-Yemânî gibi (müstesnâ ve seçkin) kimselerle dolu olmasını ve bunları Allah'a itaat yolun- da, yâni tebliğ ve ıslah hizmetlerinde istihdâm etmeyi temenni ederim..." dedi. (Buhâri, Târihu's-Sağîr, 1, 54/201)
Yetişmiş insanın yerini hiçbir şey tutamaz. Yine kalifiye ele- man eksikliğini de hiçbir şey telafi edemez. ■
«Şari-i-kerim, seyyidülvücud (varlığın efendisi Hz. Muhammed S.A.) Hazretlerinin vasıtasıyla insanlara bildirilmiş olan İslâmiyet, güzel şeriat ilmiydi. Yani in san hayatını düzeltme cemiyetin bütün hallerini tanzim yolunda iki amel, İslamiyetin en mühim maksadı idi Buna göre Kur'an-ı Kerîm, esaslarını nasıl büyük bir ehemmiyetle beyan etmiş ise, medenî muamelelerin ufak cüzlerini de o kadar büyük bir ehemmiyetle beyan et- miştir. Toplumun küllî esaslarını ufak cüzlerini adalet, menfaat, zaruret üzerine bina edebiliyor amel, İslâmi- yette herhalde en mühim hedefti.»
«Medeniyet, halinden çok uzak bedevi âlemi, İslâ- miyet ruhuyla birkaç sene terbiye edildikten sonra, en evvel özlerinin hallerini düzeltmeleri, sonra diğer dev- letleri özlerine kısa bir müddetle teşhirleri bizim dava- mıza göre şahit olabilse gerek. İyilik ve çalışma devam ettiği müddetçe İslâmiyetin kuvveti hemen arttı. O va- kit medeniyet âleminde en büyük riyaset, İslâmiyet'in elindeydi. Eğer İslâmiyet'i amelden ayırmış bir belâ o vakit İslâmiyet âleminde meydana gelmeseydi İslâmi- yetin kuvveti, riyaseti artardı. Şu yeryüzünün haritası da tamamen başka renkte olurdu. Lakin İslâmiyette amel ve faaliyet ruhuna uzak kalındı: Acem medeniye- ti vasıtasıyla israf, sefahet, isret, tembellik hastalıkları, hükümet dairelerine zengin tabakalarının hakimiyeti yayıldı. İslâm devletlerinin zulüm yoluyla toplamış o ka- dar servetleri devlet menfaatlarına değil, belki hükü met dairelerinin sefahatlerine israf ediliyordu. Bundan Dini Müceddidler Seyhulislam Mustafa Sabri Sebil sy. 24,25
İnsanlığın öteden beri en çok merak ettiği konulardan biri de kıyametin ne zaman kopacağıdır. Bunun zamanını yalnız Allah'ın bildiğine dair ayet-i kerimeler bulunmaktadır. "Sizi ansızın yakalayacaktır." (A'raf. 7/187) ifadesi insa- noğlunun kıyamet saati hakkındaki bilgisizliğinin son ana kadar süreceğine işaret etmektedir. Kıyametin ne zaman kopacağı hakkında kendisine sorular sorulan Peygamber Efendimiz de bu konuda bilgisinin bulunmadığını be- lirtmiştir. Ahiret hayatı, melek, şeytan gibi gayb alanına giren, dolayısıyla beşerin bilgi imkanlarını aşan hususlarda Allah ona neyi ne kadar bildirmişse, o da o konuda bilgisini ortaya koymuş ve Allah'ın iznine bağlı olarak bizlere bilgiler vermiştir. Zaman zaman kıyametin kopacağı ana dair kehanetlerde bulunup insanları bununla oyalamaya çalışanlar olmaktadır. Halbuki önemli olan kıyametin ne zaman kopacağı değil, bir gün mutlaka bunun gerçekle- şeceğine iman etmek ve ahiret hayatı için hazırlıklı olmaktır.
lan ve yeni din hakkinda saphe stone suphe uyandırdılar. Onlar aleyhine pro- paganda yapıp yanlış iddialar ileri sürdüler
Islam daveti yayıldıkça, Ehl-i kitap. Müslümanların gönüllerindeki itikadın zayıflaması ve Islam'a karşı olan güvenlerinin sarsılması için çabalarını yoğun- laştırdılar. Bu da, onları şüpheye düşürmek, Hz. Peygamber'in saygınlığıyla lgili kuşkular uyandırmak ve Kur'ân ayetlerinde birtakım çelişkiler bulunduğu iddia ve vesveselerini onlara telkin etmek suretiyle gerçekleşiyordu. Nitekim Baraka, 2/42'de meålen "Hakkı batılla karıştırıp bile bile hakkı gizlemeyin"10 ifadesi geçmektedir. Ayet, Israiloğullarına verilen nimetler ve kendilerinden alınan sözlerin peş peşe sıralandığı ve bu çerçevede bir dizi uyarı ve hatırlatma- nın yapıldığı bir anlam akışı içerisinde gelmektedir.
Burada "hakkın batılla karıştırılması"ndan bahsedilmektedir. Bu da, "karış- turma" anlamını ifade eden "lubs" kökünden gelen bir kelimeyle dile getirilmiş- tir", Zıddı açıklamaktır. "Ihfå" (gizlemek) ile arasındaki fark şudur: "İhfå"da mananın anlaşılması mümkündür. Ancak "lubs"de, bu mümkün değildir. Kapa- lilik dolayısıyla manayı anlamak oldukça zordur. Dolayısıyla "lubs" kelimesi, sifat açısından benzeyen iki nesnenin ayırt edilemeyecek şekilde birbirine karış- ması anlamına gelmektedir. Ancak çoğunlukla, manaların karışmasını ifade eder. Bir işle ilgili olarak "açık olmaması" veya "karışık olduğu" anlamında "lubsetu" ifadesi kullanılır. Nitekim Hz. Peygamber'in göğsünün yarılmasından bahseden hadiste, "Aklımda, görüntü mü yoksa hayal mi olduğu ayırt edilemeye- cek şekilde bir karışıklık/iltibas meydana geldi"" ifadeleri geçer.
Yine bu manada olmak üzere, "lebistu 'aleyhim el-emre" (İşi onlara karışık gösterdim) ifadesi kullanılır. Nitekim bu anlam içeriği ile 6/137'de, ortak koş-
Merdadi, Tejhim, 1, 63
Bakara, 2/109, Al-'Imran, 3/119.
Apt. Eidi kita din buyuklere hitap etmekte ve yaptıkları işin çirkinliğini belirtmektedir dikden hålde inkar etmektedirler. Alimin inkâr etmesi, cahilin inkârından dah büyük suçtur
et-Taberal, 1, 212).
Taber. 1. 254. el-Beydavi, 1, 58.
Taberat, 1, 211.
Ayna bk
Terial, Mürned påmiyyin, II, 198, (1181).
Apr. 1. 470-471. Apa lik Eb Ubeyde, 1, 96.
YANITLASİL
yuksel22 Aralık 2023 05:13 KUTSAL KİTAPLARA GÖRE DİN ADAMI
DOÇ. DR. İBRAHİM H. KARSLI
TÜRKIVE DİYANET VAKFI VAYINLARI sy. 271.
YANITLASİL
yuksel22 Aralık 2023 05:17 Türkçe Deyimler S 'üğü 107
söylenir.
aşta tuzu bulunmak.. çorbada tuzu bulunmak.
as yermek (ya da ermek) ha. (gebe kadın) kimi şeyleri, zellikle kimi olmayacak şeyleri yemek için aşırı istek duy- mak. or. Komşunun gelini aş yeriyor, şu ekşi elmaları ona götürun.
ata et, ite ot vermek 1 kişilere, işlerine yaramayan şeyi ya da ilgilenmedikleri görevi vermek. 2 bir işi ya da işleri ters yapmak.
ata nal çakıldığını görmüş, kurbağa ayaklarını uzatmış yete- nekli, değerli kimselerin hakkı olan şeyleri, buna yaraşık olmayan da istiyor" anlamında söylenir.
at (ya da atlar) anası erkek gibi iriyarı kadın, erkeksi kadın. at başı (beraber) gitmek aşağı yukarı aynı durumda olmak, eşit durumda olmak.
at çalındıktan sonra ahir kapısını kapamak iş işten geçtikten, bir işte zarara uğradıktan sonra önlem almak.
at elin, it elin, bize ne? "herkes kendi malını dilediği gibi kullanır, kendi yakınına istediği gibi davranır, bizim bun- larla ilgilenip üzerinde düşünce yürütmemiz yersizdir, yakışık almaz" anlamında söylenir.
ateş açmak birçok kişi aynı anda ve ansızın, karşılarındakilere ateşli silahlarla mermi atmak. aleş alır gibi çok çabuk, çarçabuk ör. Ateş alır gibi, bir geldi bir gitti.
ateş almak 1 (bir şey) tutuşmak, yanmaya başlamak, aleat
lenmek. 2 (ateşli silah) kendi kendine patlamak ya da pak
tama telah kendi birden parlamak, öfkelenme
damak, cosmaknedenlerle birke of Böyle ateş almak işi
Bu esnada İngilizler Anadolu'da kurula- cak yeni devletin liderliğini sürekli takip ediyorlardı. İngiliz raporlarına yansıyan tespitlere göre bu dönemde Ankara'da Kemalistler, Enverciler (eski İttihatçılar) ve Saltanatçılar olmak üzere üç grubun varlığından söz etmek mümkündü. Aralarındaki anlaşmazlıklardan biri de Hilafet'in geleceğiyle alâkalıydı. Rauf ve Kazım Karabekir Paşalar, Mustafa Kemal'in Hilafet hakkındaki görüşleri- ni biliyorlardı. Bu gruptan bazı isimler sağlık mazeretiyle Mustafa Kemal'den ayrılmaya başladılar ancak esas sebep hilafet meselesindeki görüş ayrılığıydı ve bunlar kısa sürede ikna edilip geri döndürüldüler. Dolayısıyla İngiliz tespit- lerine göre Ankara'daki meclis Mustafa Kemal taraftarları ve aleyhtarları olmak üzere ikiye bölünmüştü.
Mecliste güçlü bir ekip, Mustafa Ke- mal'in liderliğine karşıydı ve bir kanun teklifiyle meclisin geleceğinde Misak-ı Millî sınırları dışından gelenlerin yer almaması tartışılmaya başlandı. Teklif, Selanikli Mustafa Kemal'i oyun dışına itecekti ancak tartışmalar sonucu orta yol bulundu ve bundan vazgeçildi. Mustafa Kemal zamanla bu ekibi bertaraf edip liderliği elinde tutmakta hayli azimliydi. Kısacası İngilizler Anadolu'nun gelece- ğinde kiminle pazarlık yapacaklarından iyice emin olmak için Ankara'da kimin sözünün geçtiğinden tam olarak emin olmaya çalışıyorlardı. Lozan'da buna
HAYATIM PAHASINA YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNÜ AÇACAĞIM
Yüksek İslam Enstitüsü talebi ile gelen heyeti Başba- kanlık'ta kabul eden Menderes'in, "Hayatım pahasına bile olsa İmam-Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım." de- diği hatıralarla gündeme geldi.
Prof. Dr. Akşit, görüşmenin nasıl gerçekleştiğini şöyle an- latıyor: "Demokrat Parti grup başkan vekili olan amcam ara- cılığı ile randevu aldık. Darbenin ayak sesleri yavaş yavaş geliyordu. Rahmetli Menderes hiçbir heyeti kabul etmiyordu. Çok sıkıntılı bir dönemden geçiliyordu. Amcama, 'İmam- Hatip Okuluna hayır diyemem' demiş; 'ama gece gelsinler. Toplu girmesinler, ayrı ayrı kapılardan girsinler. Ben tembih edeceğim. Kapıdan birer ikişer alacaklar' diyerek bizi gizlice kabul etti. Heyeti gece geç saatlerde Bakanlar Kurulu top-
260
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:11 lantı salonunda ağırlayan Menderes, özel personelini de oda- dan çıkartıp kapıyı kilitleyerek görüşmeye başlar. Görüşme samimi bir ortamda geçer. Talepleri dinleyen Başbakan, duy- qulu bir konuşma yapar. Memleketin iman olmadan ayakta duramayacağını dile getirerek, "Milletimizin mayası ahlaktır, dutandır, İslamdır. Eğer biz bugün ayaktaysak, ak sakall bir dedenin kucağında büyüdüğümüz için ayaktayız. "Eğitim öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz. Bunu aikliğe aykırı sayıyorlar. Arkadaşlarım beni yalnız bırakıyorlar. Yalnızım, müsteşarım bile meşrik-ı a'zam (masonların baş- kanı). Burnumun dibine bile böyle adamlar koydular." der ve ağlamaya başlar.
Rahmetli Başbakan Adnan Menderes bütün girişimle- rine rağmen o yıl enstitüyü açtıramaz. Başta bakanları buna karşı çıkar. Ertesi yıl Milli Eğitim Bakanını görevden alır, ye- rine vekaleten Tevfik İleri'yi atayarak İslam Enstitüsünü kur- mayı başarır. Açılış 59 öğrenci ile yapılır.
AVNI ARSLAN
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:13 AVNI ARSLAN
YAKIN TARİHTEN
UNUTULMAYAN HATIRALAR
AKCAĞ sy. 260,261.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Sahibi Cibrile Aleyhisselâmü. Yâni: ler öyle Muhammed Salavatur Rahimil Rahman ki, melekler
rin elçilerinden Allah'ın vahiyyatur Rahimi Rain sahibidir, Ve Cibril (A.S.), bütün nebilerdemureneriorien ziyade ona inmiş, vahiy getirmiştir. Hatta Resulullah (S.A.V.) nübüvvetinden sonra ve gerektikçe Kuran-i Kerim yirmi uld earn azar inzal buyurul muştur. İlahi vahiyleri ve nice Rabbani sırları da getirmiştir. Hatta Resûlullah (S.A.V.)'e, bu gelişler yirmi dört bin yüz kere olmuştur. Başka nebilere ise yüz kereden eksik gelmiştir.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 00:02 ŞERH - I DELAİLÜ'L-HAYRAT VE SEVARİKİ'L-ENVAR
Adem (A.S.)'a yirmi bir kere, İdris (A.S.)'a dört kere.
Nûh (A.S.)'a yirmi üç kere,
İbrahim (A.S.)'a kırk sekiz kere, Yakub oğlu Yusuf (A.S.)'a dört kere;
Resulüllah (s.a.v.) kıyamete kadar gelecek olan fitne başlarını haber
vermiştir: 15,428-29.
Sahâbe ve fitne hareketleri: 13,519-20.
Sahâbe ve Tabiin arasında çıkan kavga
ve ihtilaf: 13,482-83-84.
Ümmeti helak edecek bela, fitnedir: 15,422.
Fiyat kızıştırmaya dair: 3,62.
Zamanla vukua' gelecek fitne ve hevalardan zikredilenler: 13,394-95-96.
Fiyat söylerken yüksek değil satmak istenilen fiat söylemelidir: 17,252. Fıkıh olmayan ibadette hayır yoktur: 15,185.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
19. Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Cennetteki dört şey, cennetin kendisinden
daha hayırlıdır:
Cennette ebedî olarak kalmak Cennetten daha hayır-
lıdır. Cennette meleklerin hizmet etmesi Cennetten daha hayırlıdır. Cennette peygamberlerle komşuluk Cennetten daha hayırlıdır. Cennette Yüce Allah'ın rızası Cennetten
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:51 CS MÜNEBBİHAT
"Cehennemdeki dört şey de, Cehennemin kendisin- den daha kötüdür:
daha hayırlıdır."
Cehennemde ebedî kalmak Cehennemden daha kö- tüdür. Cehennemde meleklerin kâfirleri kınamaları Ce- hennemden daha kötüdür. Cehennemde şeytanın kom- şuluğu Cehennemden daha kötüdür. Cehennemde Yüce Allah'ın gazabı Cehennemden daha kötüdür."
*
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:53 Jasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalanî
MÜNEBBİHAT
UYARILAR sy. 32,33.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:56 Allah, Hz. İbrahim (a.s.)'ı "Halil". Hz. Musa (a.s.)'ı "Neciy" ve Beni de "Habib" ittihaz etti. Sonra buyurdu ki: "İzzetim ve Celalim hakkı için Habibimi, Halilim ve Neciyyim üzerine tercih ederim." (Halil dost, neciy sırdaş, Habib sevgili demektir.) Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 11 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:57 İnsanlar onu tanıyacak diye faciri anmaktan çekiniyor musunuz? Facirden, bulunduğu hal üzere bahsedin ki, insanlar ondan sakınsınlar. Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.) Sayfa: 12 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
1716- İnsanlar arasında, hayrın anahtarları, şerrin kilitleri olan kişiler vardır. İnsanlar arasında şerrin anahtarları, hayrın kilitleri de mevcuttur. Allah'ın hayır anahtarları eline verdiği kimseye ne mutlu! Allah'in şer anahtarlarını eline verdiği kimsenin de vay haline!
عَلَيْكَ اَنْتَ بِالطَّاعَةِ فِيمَا أَمَرَكَ اللَّهُ تَعَالَى بِهِ (طب عن ابن سعد بن جنادة) *
5388- Kim cemaatten (müslüman topluluğundan) ayrılırsa, o ateştedir. Çünkü Allah: "Yoksa bunalmışa, kendisine dua ve iltica ettiği zaman icabet eden, fenalığı gideren, sizi yeryüzünün hükümdan kılan mı? Allah ile beraber bir ilâh ha? Siz ne kıt düşünüyorsunuz" buyurmuştur. Demek ki hilafet Allah'tandır. Eğer hayırlı olursa O'na götürür. Şer ise o şer sebebi ile muâhaze olunur. Allah Teâla'nın emrettiği şeyde sana taat gerekir.
Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz." Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 118 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
سُنَّتِي فَقَدِ اهْتَدَى وَمَنْ كَانَتْ إِلَى غَيْرِ ذَلِكَ فَقَدْ هُلِكَ (هب عن ابن عمرو)
1684- Her amelin bir şiddeti ve her şiddetin bir fetreti (gevşemesi) vardır. Kimin fetreti sünnetime uygun olursa, o hidayet bulur. Bunun gayri olursa o helak olur.
. Her peygamberin mensup olduğu yakınları vardır. Fatima evladı böyle değil. Ben onların velisiyim ve yakınlarıyım. Onlar Fatima evlatimdir. Benim tiynetimden yaratılmışlardır. Onların beünlüğünü yalanlayanların vay haline. Onları seveni Allah sever, onlardan nefret edenden Allah nefret eder.
(ع) حب طب هب ض عن سهل بن سعد) الشَّيْطَانُ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ *
1680- Her şeyin bir zirve noktası vardır. Kur'an'ın zirvesi ise Bakara Suresi'dir. Her kim bu sureyi evinde geceleyin okursa, tam üç gece şeytan o eve giremez. Gündüz okursa tam üç gün şeytan o eve
4243- Kıyamet gününde herkes azaptan kurtuluşu ümit
edecektir. Ashabima sövenler asla. Çünkü mahşer halkı onlara lanet edecektir. "Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti ashabıma sövenlerin üzerine olsun."
Benden sonra ümmetim üzerine şu üç dalaletten korkarım. Hevalara uymak, karın ve şehvetlere uymak ve marifetten sonra gaflete düşmek. Ravi: Hz. Eflah (r.a.) Sayfa: 19 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
yuksel3 Ocak 2024 20:41 Zehra BAYSAL | Hz. Peygamber'in Örnekliginde Största le
Ebü'l-Abbas Sehl b. es-Saidi (r.a.) şöyle anlatıyor Hz. Peygamber'in (s.a.s.) yanından bir adam geçti Res lullah Efendimiz (s.a.s.) yanında oturan kimseye
Şu adam hakkında ne düşünürsün, diye sordu. O de Eşraftan biridir, herhangi bir kadının nikâhına talip olst talebi kabul edilmeye, bir konuda aracılık etse sözü din lenmeye lâyık biri, dedi. Resûlullah (s.a.s.) sustu, bir şey söylemedi. Sonra başka biri geçti. Bu defa Resûlullah Bunun hakkında ne düşünüyorsun, diye sordu. Adam: Ya Resûlallah, bu yoksul bir Müslümandır, biriyle evlen mek istese isteği geri çevrilir, aracılığına itibar edilmez. bir şey söylese sözüne kulak asılmaz, dedi. Bunun üzeri ne Resûlullah (s.a.s.):
Bu (fakir), öteki gibi dünya dolusu insandan daha hayırlıdır dır, buyurdu. 418 Buhârî
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 20:44 HZ. PEYGAMBER'İN ÖRNEKLİĞİNDE
1637. Büyük mükâfat büyük bela karşılığında olur. Makbul sabır ise musibetin ilk anında olan sabırdır. Allah bir kavmi sevdiği zaman, onları bir takım musibetlerle sinar. Kim razı olursa ona Allah'ın rızası vardır. Kim öfkelenirse ona da Allah'ın gazabı vardır.
1644- Müslümanların fakirleri cennete, zenginlerinden kırk yıl önce girerler. Müslüman zenginler kıyamette bu yüzden: "Ah keşke dünyada biz de fakir olsaydık" diye temennide bulunacaklar. Kafirlerin zenginleri ise cehenneme, fakirlerinden kırk yıl önce girerler. Bu yüzden küffarın zenginleri de: "Ah keşke dünyada fakir olsaydık" temennisinde bulunacaklar
Bir Müslüman da Azrail (A.S.) ile karşılaştığı bir anında «Lâilâhe illellah» demesi için sıkıştırılmış. O da «Diyemiyorum arkadaşlar> de- miş. <>> demiş... Sebebini soranlara: «Ömrümde bir kere zina etti idim de onun için dilim bağlı>> demiş.
Onbirinci hikâye :
Biri de ayni şekilde dili tutulunca, sebebini sormuşlar, o da «Bir va-
kit karım hasta oldu. Zevciyete muktedir olamadı, kölemin ırzına geçti idim de, onun için dilim bağlandı kaldı. Şimdi Allaha ait bir zikir ede- mem, suçluyum» demiş.
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 23:04 Dokuzuncu hikâye :
Bir Müslüman da Azrail (A.S.) ile karşılaştığı bir anında <> demesi için sıkıştırılmış. O da «Diyemiyorum arkadaşlar» de- miş. «Niçin diyemiyorsun?>> denilince: «Ben halk içinde iyiliklerle meş- gul olurdum, tenha kalınca her kötülüğü işlemeyi uygun bulurdum da onun için dilim tevhidi diyemiyor» demiş.
HRISTIYANLAR, TAHRIF EDİLMİŞ İNANÇLARINA GÖRE YAHUDILERI, HAZRET LISAYI ÇARMIHA GERMELERI SEBEBİYLE TANRI KATIL OLARAK GOROP LANETLİ BİR KAVIM KABUL EDERLER AYNI ŞEKİLDE YAHUDILER
DE HAZRET ISA'NIN NESEBİYLE İLGİLİ ÇİRKİN IFTIRALARDA BULUNUR VE ONU HAŞA SAPKIN BİRİ OLARAK GÖRÜRLER
NİTEKİM TARİHTE YAHUDI VE HRISTIYANLAR UZUN MÜDDET BİRBİRLERİNE DÜŞMANLIK ETMİŞLER, BILHASSA HRİSTİYANLAR, KENDİ TOPRAKLARINDA YAŞAYAN AZINLIK YAHUDILERE BOYOK ZULÜM VE KATLIAMLAR YAPMIŞLARDIR HATTA YAHUDILER, İSPANYA'DAKİ BÜYÜK KATLİAMDAN, ECDADIMIZ OSMANLI'NIN MERHAMETİYLE KURTULMUŞLARDIR BUNA RAĞMEN, BİRBİRİNİN
CAN DÜŞMANI OLMASI GEREKEN YAHUDI VE HRİSTİYANLAR, "KÜFÜR TEK MİLLETTİRİ HÖKMONO TE'YİD EDEREK BUGON MÜSLÜMANLARA KARŞI BİRLEŞEBİLİYORKEN, ALLAH'IN KARDEŞ KILDIĞI MÜSLÜMANLARIN, DİNDAŞLARINI KATLİAMDAN KURTARMAK İÇİN BİLE YEKVÜCUT OLAMAYIŞI NE KADAR DA HAZİNDİRL
YANITLASİL
yuksel5 Ocak 2024 20:00 BUGÜN BAŞTA FİLİSTİN OLMAK ÜZERE, SURİYE, MYANMAR, DOĞU TÜRKİSTAN VE DİĞER İSLÂM BELDELERİNDEKİ MAZLUM DİN KARDEŞLERİMİZİN İÇLER ACISI HALİ, HEPİMİZİ DERİN BİR NEFİS MUHASEBESİNE SEVK ETMELİDİR.
UNUTMAYALIM Kİ BU HÂL, ONLAR İÇİN DE AĞIR BİR İMTİHANDIR, BİZİM İÇİN DE... ONLAR İÇİN, SABIR, SEBAT VE TAHAMMÜL İMTİHANIDIR, BİZİM İÇİNSE DİN KARDEŞLERİMİZE NE KADAR VEFÅ GÖSTEREBİLDİĞİMİZİN İMTİHANI...
YANITLASİL
yuksel5 Ocak 2024 20:01 MUHYİDDİN İBN-I ARABİ HAZRETLERİ BUYURUYOR:
"FİRAVUN, ZUHÜR EDECEK OLAN HAZRET-I MÚSA'YI İMHA İÇİN RİVAYETE GÖRE-YETMİŞ BİN MASUMU KATLETTİ. HALBUKİ KATLEDİLEN ÇOCUKLARIN HEPSİ, HAZRET-I MÚSAYA HAYATINDA İMDAD OLMAK, ONUN RÜHÂNİYETİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN ÖLDÜRÜLÜYORLARDI. ÇÜNKÜ FİRAVUN HENÜZ MÜSA'YI BİLMİYORSA DA HAK TEÅLA BİLİYORDU. ELBETTE O MÅSUMLARIN HER BİRİNİN ALINAN HAYATI, MÜSA'YA AİT OLACAKTI. ZİRA HEDEF O İDİ." NEMRUD VE FİRAVUN'UN KATLİAMLARINDAN SONRA ÜÇÜNCÜ BÜYÜK "ÇOCUK KATLİAMI" DA-MAALESEF-BUGÜN SİYONİST İSRAİL TARAFINDAN YAPILIYOR.
NİYAZIMIZ ODUR Kİ, GEÇMİŞTE NASIL NEMRUD VE FİRAVUN HELAK OLMUŞSA -İNŞAALLAH-BUGÜN FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZE ZULMEDEN ÇOCUK KATİLLERİ DE AYNI ŞEKİLDE KAHR-I İLAHİYE DÜÇÅR OLURLAR.
CENAB-I HAK, BUGÜN GAZZE'DE KATLEDİLEN HER MÅSUM YAVRUNUN RÜHANİYETİNİ, İSLÂM'IN İSTİKBALİNDEKİ ŞANLI ZAFERLERİN MÜJDECİSİ KILSIN
عن سمرة بن فاتك) 2951- Teraziler Allah'ın yed-i kudretindedir. Bir kavmi derece itibarı ile kaldırır, diğer bir kavmi indirir (alçaltır). Ademoğlunun kalbi, Rahman'ın iki kudret parmaklarının arasındadır. Dilerse bâtila kaydınr,
الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ (هب وضعفه والديلمي عن عائشة)
2952- Ölüm ganimet, masiyet musibet, fakirlik rahat, zenginlik ceza, akıl Allah'tan gelen bir hediye, cehalet sapıklık, zulüm nedamet, taat göz aydınlığı, Allah korkusundan ağlamak ateşten kurtulmak, gülmek bedenin helakıdır. Günahtan tevbe eden günahı olmayan gibidir.
mâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar.) (Nûr, 24/61)
O'NUN YOLUNDA GİDENE ENGEL YOK
İlk Müslümanlardan biriydi Abdullah b. Ümmü Mektûm. Gözleri görmüyor-
du ama gönlü hakikat ışığını görmüştü. Kalbi olduğu hâlde anlamayan, gözleri olduğu hâlde görmeyen, kulakları olduğu hâlde işitmeyen, görünürde sağlık- lı nice bahtsız insanın aksine karanlık dünyasını iman nuruyla aydınlatmıştı. Abdullah samimi bir Müslüman'dı. Görme engelli olması onu hak mücadelede ön sıralarda yer almaktan alıkoyamadı. Azimli, güvenilir ve işinin ehliydi. Bu özelliklerinden ötürü Resûlullah ona pek çok önemli görev verdi. Kendisi hicret etmeden önce Medineli Müslümanlara Kur'an öğretmek için Mus'ab b. Umeyr ile onu göndermişti. Hicretten sonra da onu Bilâl-i Habeşî ile birlikte Mescid-i Nebevî'ye müezzin olarak görevlendirdi. Sefere çıktığı birçok kere Medine'de kalanlara namaz kıldırması için yerine onu vekil bıraktı. Cihattan muaf tutulmuş olsa da Abdullah, bu faziletli amelden de geri kalmadı. Resûl'ün vefatından yıllar sonra katıldığı savaşta aldığı yaralar sonucu şehitlik mertebesine ulaştı
İSLÂM VE GÜÇ Islam, mutlak anlamda yegane suç kaynağının Allah Teâlâ oldu-
Islam belirtir. "Kuşkusuz ki tüm kuvvet Allah'ındır. İnsan ve diger varlıkların sahip oldukları güç ise nispi olup Allah'ın kendilerine lütfundan bahsettiği bir nimettir. Başka bir anlatım ile tüm gücün kaynağı ve yaratıcısı Allah Teâlâ'dır. Günlük dualarımızda kullan- dığımız "La havle ve la kuvvete illa billah/mutlak anlamda güç ve kuvvet sahibi sadece Allah'tır" nazmı da bunu belirtir. İslâm, bu zikri Müslümandan talep etmekle onun bu şuur ve bilgide olmasını istemiştir. Allah'ın el-Kaví, el-Aziz sıfatları da aynı manayı ifade eder. Allah'ın mutlak anlamda güç sahibi olması veya tüm güce sahip bulunması insanın hür iradesi üzerinde herhangi bir baskı veya olumsuz etki oluşturmaz. Hz. Peygamber'in "Allah'ın katın- da, güçlü mümin zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.2 sözleri, bu gerçeği ifade eder. Mümin tüm gücün Allah'ın elinde olduğunu fark edince, zafiyetini anlar. Allah'tan güç talep eder, evrenin bilinmeyenlerini keşfeder, hareketlerini kontrol eder ve bu
59 Kasas, 28/78.
60
61
62
Bakara, 2/165.
krş. Carrel, Alexis, İnsan Denen Meçhul, çev. Refik Özbedel, İstanbul: 1973, 14.
ki, onda hem çetin bir sertlik hem insanlar için birçok faydalar vardır. Çünkü Allah kendisine ve peygamberlerine giyabında yardım edenleri belli edecektir Şüphesiz Allah çok güçlüdür, üstündür 67 âyeti, güçte "dengeler unsuru"nu ortaya sermektedir. Ayet, güçle beraber adalet ve irfanı öngördüğü gibi, ilim ve adalet için de gücün gerekliliğine dikkat çekmektedir. 65 Ayet aynı zamanda ilim, adalet ve güçten oluşan İslâm medeniyetinin formülünü de vermektedir.
Sahip olduğumuz güçle, büyük ve yararlı hedeflere ulaşmayı, yeryüzünde fitne, ilhad ve cehaleti önlemeyi gaye edinmeliyiz. İman veya Allah korkusundan yoksun bir gücün yarardan çok zararı söz konusudur. Hedefe ulaşmak için iman, bu gücü yönlendiren manevi bir motivasyon işlevini görmektedir. Nietzsche ahlâka dayanan güce, erdemlilerin ahlâkı derken, ahlâktan soyutlanmış güce de köle- lerin ahlâkı adını vermektedir.69 "Ey Şuayb! Biz senin söylediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve aramızda seni gerçekten zayıf buluyoruz, eğer akrabalarından beş on kişi olmasaydı seni kesinlikle taşlayarak öldürürdük." Şuayb'ın (a.s.) kavminin kendisini bu biçimde tehdit etmeleri ahlâktan soyutlanmış bir gücün tipik bir örneğidir. Güçleri yetseydi onu hidâyet öncüsü Hz. Şuayb'a karşı kullanacaklarını açık bir biçimde ifade etmişlerdir. Velhasıl, İslâm'ın öngördüğü güç, ahlâki değerlere dayalı güçtür.
ULEMA VE GÜÇ
(Fransız yetkilisine hitaben) Beni faaliyetlerimden engellemeye asla gücünüz yetmez. Çünkü ben ya düğünde bulunur törene katılanlara bir şeyler öğretirim, ya taziyede bulunur taziyeye gelenlere vaaz ederim, ya trende olur yolcuları eğitirim ya hapishane mahkûmları eğitirim. Ben her yerde öğretmen ve mürşidim."
Ulemanın gücü, hava misali toplumun her kesimini kuşatıp etkin Wini göstermektedir. Ulema, yerine göre toplumun konuşan dil
Abdülhamid Bådis
Mohammed Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, Istanbul: 1979. VII/4761
Muhammed Hüseyin, İslâm Kuvvetinin Mantığı, çev. Vahdetti Ulemanın GÜCÜ sy. 26,27,28. Abdulcelil Candan
Allah teala bir kula buğz ettiği zaman, ondan hayayı soyup alır. Hayayı alınca da o kimseyi sen sevmeyen ve sevilmeyen bir şahıs olarak görürsün. Allah, emaneti de ondan alır. Emanet alınınca, merhameti de alır. Merhamet alınınca da İslam'ın esasını da o kimseden alır. İslam'ın esası alınınca da, o kimseyi artık kovulmuş bir şeytan olarak görürsün. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 23 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
1617- Tabiinin en hayırlısı, kendisine "Üveys" denilen zattır. Onun bir annesi vardır. O annesine son derece mutidir. Eğer o (herhangi bir şeyde) Allah'a yemin etse muhakkak Allah onu yemininde sadık çıkarır. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız, Allah'tan size mağfiret dilemesini söyleyin.
وَالْعَقْلُ فِي أَمْرِ الدِّينِ مَسَرَّةٌ (كر عن أبي الدرداء) 4157- Tevfikin azı aklın çoğundan hayırlıdır. Akıl (yalnız) dünya işine sarf edilirse zarar vericidir, din işinde ise mutluluk getirir.
4160- Cennetin kapısında durdum. Bir de baktım ki, girenlerin çoğu yoksullardır. Zenginler de Arasat'ta hapsedilmiş duruyorlar. Cehennem ehli ise tutulmuyor. Cehenneme sürülüyor. Cehennem kapısında durdum. Baktım ki, girenlerin çoğu kadınlardır.
1611- Kıyametten önce karanlık geceler gibi fitneler zuhur edecek, o devirde kişi sabahleyin mü'min kalkacak, akşamleyin köfir olacak, akşam mü'min olarak yatacak sabahleyin kafir olarak kalkacak. O fitneler zamanında oturan, ayakta durandan, fitne zamanında ayakta duran yürüyenden, fitne hengamesi sırasında yürüyen koşandan hayırlı olacak. Binaenaleyh, yaylarınızı kırınız, okun kirişlerini koparınız, kılıçlarınızı taşa çarpınız. O fitnecilerden biri herhangi birinizin evine girerse o Ademoğlunun iki çocuğunun en iyisi olmaya çalışsın (yani o zamanda evinizin köşesinden ayrılmasın)
Kıyamet gününde en şiddetli azab görecek olanlar, zalim hükümdarlardır. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 71 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel15 Ocak 2024 00:52 İman demek, namaz demektir. Kim ki namaz için kalbini boşaltır ve o namazı itina ile, vaktine ve sünnetine dikkat ederek muhafaza ederse, işte o mümindir. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 193 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Ey aziz! Hadis alimleri ittifak ile şöyle bildirmişlerdir: İşrat-i såat kıyamet alåmetleri iki türlüdür: Biri lerdir. gizli alâmetler, diğeri açık alâmet-
Gizlil alametler: Insanda izzet, hurmet, muhabbet, şefkat, edeb, ha- ya, cömertlik, sözde durmak, doğruluk, ahbablığı korumak, şeriate ba- mak, takvå kalmamak. Şehirlerde mescidlerin çoğalması, cemaatin azay- ması, binaların yüksek olması, elbiselerin ince olması, kadınların ve ço- cukların hakim olması, kadınların erkeklere ve erkeklerin kadınlara ben- zemesi, erkeğin erkekle ve kadının kadınla uğraşması bereketin azalma- sı, akrabayı ziyaretin ve şer'i alış veriş hükümlerinin kalkması, kötülere ta'zim, iyileri tahkir, câriyelerin doğurması, kan dökülmesi, fisk ve fü- cûr, kabirlerin süslenmesi gibi şeylerdir ki, bunlara işrât-ı saat da derler.
Açık alametler on tanedir:
1 Deccal'ın çıkması.
Üç gece ardarda ay tutulması.
234 Yedi iklimde üç sene ardarda kıtlık olması.
4 Büyük bir dumanın her tarafı kaplaması.
5 Iså aleyhisselâm Şâm-ı şerîfde minâre-i beyda üzerine inip Deccalı öldürerek Muhammed aleyhisselamın şerî'ati ile amel
etmesi. Resûl-i ekremin (sallallahü aleyhi ve sellem) soyundan Mehdi çıkıp kırk yıl adåletle giderek Iså aleyhisselamı bulması. 6
7 Dâbbe-tül ard'ın meydana çıkması.
8 Ye'cûc ve me'cûcun set arkasından çıkıp yedi iklimi istila etmesi.
9 Beyt-i şerifin (Ka'be-i muazzama) yıkılması.
10 Güneşin batıdan doğması.
Bu alametlerin meydana çıkmasından sonra misk ve anber kokusu gibi ferahlatıcı serin rüzgârlar esip mü'minlerin ruhları revh ve reyhana çıkar. Sonra Kur'ân-ı kerimin hükmleri yeryüzünden kalkıp, halkın hepsi cehalette kalıp yüz yıl da öyle gider.
Tefsir âlimlerinin de ittifakı ile yukarıdaki kıyamet alåmetleri ta- mamlandıktan sonra Hak teâlâ Israfil aleyhisselâma Sûr'a üfürmesini emr eder. Süra üfürüldüğünde çıkan sesin heybetinden yedi kat göklerde olan melekler ve yedi kat yerde olan mahlūkların hepsi kıyamet koptu sanarak yüzlerinin üstünə düşüp kendilerinden geçerler. Gökler ve yer- ler sarsılır, yıldızlar dökülür. İnsanların saçları sakalları ağarır, hâmile olanlar, vakitsiz doğururlar. Herkes sarhoş gibi olur. Bu sûrun birinci nefhasıdır. Bundan bu heybetlere kapılırlar, kırk yıl daha bu şekilde gider. Sonra Hak teâlâ Isrâfil aleyhisselâma Sûr'a üfürmesini emr eder. O da İkinci üfürmeyi öyle kuvvetli yapar ki, şiddetinden bütün dağlar yerlerin- den ayrılıp, havaya çıkarak, atılmış pamuk gibi, bulut olurlar. Yedi kat gökler parça parça olup, su gibi eriyip yer yüzünə dökülürler. Denizle- F.: 4
sol taraflarından verirler. Hak teålå orada bütün mahluklarına vasıtasız kelâm söyler. Bir onda herkesin hesabını görüp kimine hitab, kimine itâb eder. Mazlûmun hakkını zālimden alıp, zālimin hasenâtı var ise ona ve- rir, yoksa mazlûmun günahlarını zālime yükletir. Hesabdan sonra hay- vanları toprak eder. Kafirler hayvanlara gıbla edip keşki biz de toprak ol- saydık derler.
Mahşer yerinde iki direk üzerinde bir büyük terazi kurulur. Her dire- ğin uzunluğu beşyüz yıllık yoldur. Her kefesi yeryüzü kadar geniştir. Bu [terazi] mizan ile mahşer günü sevabları ve günahları tartarlar. Sevabı ağır olanlar Cennete, günahı ağır olanlar Cehenneme giderler. Ancak Hak teålå ikram ederek günahı çok olan bir kısım dilediği kullarını afv eder. Bir kısmı da enbiyā, evliyâ, ulemâ ve sulehânın şefa'atine kavuşur- lar. Fakat bunların imân ile vefat etmiş olmaları şarttır. Çünki dünyadan îmânsız gidenlere Cennet, afv ve şefa'at olmaz, asla Cehennemden kur- tulamazlar. Imanlı olarak ölüp de günahı sevabından çok olan, afv ve şcla'ate de uğramayan mü'minler günahları kadar Cehennemde yanıp sonra Cennete giderler. Zerre kadar imånla ölen muhakkak Cehennem- den kurtulup rahata erer.
Sırat köprüsü kıldan ince ve kılıçdan keskindir. Uzunluğu üç bin yil- lik yoldur. Bin yıl yokuş, bin yıl düz ve bin yıl iniştir. Sırat köprüsü Ce- hennem üzerine kurulup, mahşer halkının hepsi onun üzerinden geçip giderler. Kimi şimşek gibi, kimi ok gibi, kimi koşan at gibi geçerler. Kimi günahlarını yüklenmiş yürür, kimi Cehenneme düşüp yanar. Cehennem, ey mü'min çabuk geç ki, nürun ateşimi söndürüyor diye feryad eder. Mü'minler selâmetle sıratı geçer, Kevser havuzundan içerler. Onda gusl edip, ayıb ve noksanlardan temizlenirler. Cennete girip mertebelerine göre makamlarını bulup sonsuz olarak zevk ve safâ içinde kalırlar. Çün- ki Cennet ehli gåh çeşitli ni'metlerden lezzet alırlar, gâh Allahü teâlâyı görmekle mest ve hayrån olurlar. Gözlerin görmediği, kulakların işitme- diği hâtırlara gelmeyen devletlere kavuşurlar. Cennet ile Cehennemin ara- sında kal'a divarı gibi burc ve ve ucları yüksek ve büyük bir sur var- dır. Yüksekliği beşyüz yıllık mesafedir. Uzunluğunun sonu gelmez ve bi- nası renkli cevherlerle süslüdür. Oraya A'raf ismi verilmiştir. Mecnun- lar, dağ başında olup din duymıyanlar ve kâfir çocukları A'rafda kalırlar. [A'raf sonsuz olmadığı için dağbaşında yetişip hiç din duymıyanlar və kâfir çocukları, hesabdan sonra, hayvanlar gibi yok edilirler. Mektubat 50 Mektub]. Cennet tarafından bakıp içindekileri ni'metler içinde gör- duklerinde, orada olmayı arzu ederek mahzün olurlar. Cehennem tarafına bakıp içindekileri azabda gördüklerinde, orada olmadıklarına şükr edip sevinirler. A'rafda bulunanlar bir rivayette ebedi olarak orada kalıp ba'zen üzülüp, ba'zen sevinirler.
Ya Rabbi! Bizi Cehennemden koru, Cennetinde ebrar ile beraber bu-
Bu kitap, 1453 yılında PEYGAMBER EFENDİMİZİN vasiyetini yerine getiren O KUTLU KUMANDANIN ve ASKERLERİNİN emanetine sahip çıkmak için hazırlandı. Bu kitap, AYASOFYA'nın tekrar cami olarak ibadete açılmasına ve yine ISTANBUL' dan başlayacak
YENİ BİR ÇAĞA Öncülük yapacaktır! Patrik Athenagoras'la Başlayan "KUDÜS ZİRVESİ OYUNU" Amerikalı
İstanbul Sur içinde "Özerk Devlet"
1967'de başlayan Papaların ziyaretleri ve arkasındaki "Vatikan Operasyonları..." İşgal güçlerine karşı direnen ve son çare olarak Ayasofya'yı havaya uçurmakla tehdit
eden büyük kumandan... "Gizli Ev Kiliselerle" yürütülen kuşatma: Güney Koreli, Zenci kiliseleri...
Aytunç Altındal: "Amaç İstanbul'a Vatikan Modeli" (iki gün süren özel röportaj)
"Haliç'te Yürütülen Çok Yönlü işgal" (Sevgi Erenerol'un kitabımız için kaleme aldığı özel yazı ve açıklamalar)
Misyonerlerin arasında yaşayan A.R. taktik ve stratejik kuşatmayı anlatıyor... Vatikan ve Mason locaları nasıl bir işbirliği içinde...
Siyonizm'e hizmet eden Papalar? Gizli arşivlerde saklanan biat anlaşmaları... Siyonist Hıristiyanlar ve Katolik-Protestan papazlar 1925 yılında başlayan ittifak: ARMAGEDDON, Sahte ISA MESIH...
Zarafetin afeti sakf (övünmek ve manasız sözler)dir. Şecaatin afeti serkeşliktir. Semahatin (hoşgörünün) afeti minnet etmek, güzelliğin afeti kibir göstermek, ibadetin afeti fetrettir (Gayretten sükuna düşmek.), sözün afeti yalandır. İlmin afeti unutkanlıktır. Hilmin afeti hoppalıktır. Asaletin afeti tefahurdur. Cömertliğin afeti israftır. Dinin afeti ise hevadır(Nefsine uymak). Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 4 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel29 Ocak 2024 23:42 Dinin afeti üçtür: Fasık alim, cahil ve zalim reisler, cahil sofular. (İbadete çalışıyor, fakat cahil. Bu zümreler din namına yıkımdır.) Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 4 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel29 Ocak 2024 23:44 Sizden birine, halktan korkması, işittiği veya gördüğü bir hakikatı söylemeye mani olmasın. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 490 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
Şüphe yok ki münafiklar cehennemin en alt katındadırlar; artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. (Nisā, 4/145)
NİFAK: İÇİ BAŞKA, DIŞI BAŞKA OLMAK
Kişinin kâfir olduğunu gizleyerek mümin gibi görünmesine nifak, böyle bir yanlış ve kötü tutum içinde olana ise münafık denir. Münafıklar, kalbiyle inkâr ettikleri hâlde bunu gizleyerek kendilerini mümin gibi gösterirler. Söz ve davranışlarıyla mümin gibi gözüktükleri için toplum içinde kargaşaya ve fitneye sebebiyet verirler. Münafıklar, Allah'ı ve inananları aldatmaya çalışır- lar. Esasında farkına varmadan kendilerini aldatırlar. Çünkü onlar, ikiyüzlü olmaları sebebiyle kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atarlar, hem dünya- larını hem de ahiretlerini zindana çevirirler. Kalplerinde hastalık bulunan münafıklar, müminlere karşı kin ve nefret beslerler. Dünyalık bir menfaat gördüklerinde hemen müminlerin tarafına geçerler. Bunu yaparken de İs- lam'ı ve dinî değerleri istismar etmekten çekinmezler. Ancak menfaatlerine ters bir durumla karşı karşıya kaldıklarında ya da nefislerine hoş gelmeyen bir şeyle karşılaştıklarında müminleri hemen terk ederler.
YANITLASİL
yuksel30 Ocak 2024 00:05 Allah c. c. Yardımı zayıflar sebebiyle gelmektedir. 2,396,401. Riyazu's Salihin Imam Nevevi Kampanya Kitaplari cilt 8.sy.71.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. (Hod. 11/112)
GÜZEL AHLAKIN HAYATA YANSIYAN YÜZÜ: DOĞRULUK
Yüce dinimiz İslam, istikamet üzere, dosdoğru bir ömür geçirmemiz için bizlere gönderilmiştir. Yüce Rabbimiz, niyet ve inancımızda, söz ve davra- nışlarımızda doğru ve dürüst olmamızı emretmiştir. Bununla birlikte İslam, yalanı ve yalana götüren hiçbir davranışı tasvip etmez. Şaka bile olsa yalan söylemeyi, insanları eğlendirmek için dahi yalan konuşmayı hoş karşılamaz. Doğruluk, imanın özü, müminin şiarıdır. Yalan, toplumun huzurunu bozan, insanları birbirine düşüren kötü bir hastalıktır. Doğruluk, ailede güveni tesis eder, sevgi ve saygıyı kalıcı kılar. Bin bir emekle kurulan yuvaları dağıtan ise bir yalandır. Doğruluk, ticaretin bereketi; yalan ise felaketidir. Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, siddiklar ve şehitlerle beraberdir. Doğruluk. mal ve mülkü hayırlı kılar. Yalanla kazanılan maldan hayır gören yoktur. Sözü doğru olanın işi doğru olur. İşi doğru olanın kalbi doğru olur. Kalbi doğru olanın dini doğru olur. Dini doğru olanın varacağı yer ise ancak cennettir.
Öyle kuddus, tahir, öyle yüce, kahir Allahü (C.C.) ki O'nu
1140
mekânlardan hiçbir mekân ihata edemez. O, mekândan münezzehtir Velâ yeştemilü aleyhi zamanün. Yani: - O Allah'ı zamanlardan hiçbir zaman onu ihate edemez. Allah
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (ك ق عن عائشة)
1551- En zalim insan, kendisini dövmeyen kimseyi döven, kendini öldürmeye teşebbüs etmeyeni öldüren bir de nimet ehlinden ayrılıp nimet ehli olmayan kimseye intisap eden (mesela öz babasını bırakıp başkasını baba edinen) kişidir. Kim bunları yaparsa Allah'ı ve Rasulü'nü inkar etmiş demektir. Onun hiçbir ameli kabul edilmez artık.
هريرة) 1552- Kıyamet günü en çetin azaba dûçar edilecek kişi, sahip olduğu ilimden, Allah'ın istifade nasip etmediği âlimdir.
١٥٥٣
YANITLASİL
yuksel3 Şubat 2024 22:31 Kıyamet yaklaştığında; taylasan giyilmesi çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tazim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar amir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, Sultan zulüm eder, eksik ölçü ve tartı yapılır, bir adamın köpek yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten kendisine daha cazip gelir, büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmez ve gayri meşru çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında adam kadınla yakınlaşır. İnsanlar, kalbleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünürler, o zaman da insanların en iyi görüneni "müdahim" (kötülükleri gördüğü halde karışmayıp, kendi işine bakan) olanıdır. Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.) Sayfa: 33 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
İnsanlığın kurtuluşu faizin kaldırılması, zekâtın yerine getiril mesindedir. (S.) 649:Lemaat
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 22:33 İnsanlar kendi idarecilerinin yolundadır. (Mn.) 33.
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 22:53 8.Asirda İngiliz Kralı Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazarak para bastırmış. Akra Fm. Günün sohbeti Prof Dr Mahmud Esad Coşan
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 23:36 Türkiye Cumhuriyeti de paranın üstüne Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazmalidir.
Anlatıldığına göre cehalet döneminde iki kardeş yolculuk esnasında diz Anlatıldın altındaki ağacın gölgesine konmuşlar. Tekrar yola çkarak düz bir kayan duz kayanın altından ağzında bir dinar altun olan bir yılan kap bu dinarı onlara atmış. Bunun üzerine bu yılanın bu dinarı bir hazine kın buıp getirmiş olduğunu söylediler. Burada üç gün kaldılar ve her gün bu yılan onlara birer dinar getirip attı.
Kardeşlerden biri: "Bu yılanı ne zamana kadar böyle bekleyeceğiz. bunu öldürüp, hazineyi kazarak çıkarsak olmaz mı?" dedi. Diğer karde şi engel olmak istedi ve "sakın yapma ne bilirsin, bunu yaptığın takdirde mahvolabilirsin, hazineyi de elde edemezsin" dedi. Ama o kardeşini dinle- medi, yanına bir kazma aldı ve yılanı beklemeğe koyuldu. Yılan çıkınca bir kez vurabildi ve başından yaraladı ama öldüremedi. Yılan kıvranıp üzerine geldi, adamı öldürdü ve inine girdi. Kardeşi de onu toprağa gömdü. Erte- si güne kadar da orada bekledi.
YANITLASİL
yuksel6 Şubat 2024 06:41 Ruhu'l-Beyân
271
Yılan başı sarılı olarak çıktı ama beraberinde hiçbir şey yoktu. Yıla
na söyle seslendi: "Ey yılan, vallahi bu olanların olmasını hiç isketu. Yila desimi engellemek istedim, olmadı. Ama seninle bir sözleşme yapabilir myiz? Sen bana bir zarar verme, ben de sana hiçbir zarar vermeyeyim?" Yilan hayır, dedi. Neden? "Çünkü sen kardeşinin buradaki kabrini gorup durdukça bana sonsuza kadar iyilik yapacağından emin olamam. Ben de bu baş yarası bulundukça da sana iyilik edeceğimden emin olarnan da on- dan" cevabını verdi.
İşte bu hikayede beraberliğin ve dengenin sırrı ve takvanın şeref ve değeri ortaya çıkmaktadır. Hazine düşkünü kardeş Allah'tan korkup iyili- ge karşı kötülük etmeseydi, yılanın yaptığından dolayı şükür etseydi, ömrü de malı da artacaktı.
Kin tutarak herkesle savaşmaktansa Kerem göster ki âlemi hükmün altına alasın. Bir iş yumuşaklık ve tatlılık ile hasıl olacaksa Sertlik ve inadçılığa ne lüzum var?"
Ey akılsız kurt bir gün
Bir kaplanın seni parçalamasından korkmuyor musun?
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 4 4 Zarafetin afeti sakf (övünmek ve manasız sözler)dir. Şecaatin afeti serkeşliktir. Semahatin (hoşgörünün) afeti minnet etmek, güzelliğin afeti kibir göstermek, ibadetin afeti fetrettir (Gayretten sükuna düşmek.), sözün afeti yalandır. İlmin afeti unutkanlıktır. Hilmin afeti hoppalıktır. Asaletin afeti tefahurdur. Cömertliğin afeti israftır. Dinin afeti ise hevadır(Nefsine uymak). Hz. Ali (r.a.) 213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.) 213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.) 213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 248 2 Cömertin hatasından uzak kalın. Zira o düştükçe, Rahman onun elinden tutar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 297 6 Altı şey güzeldir, lakin şu altı sınıf insan da daha güzeldir: Adalet güzeldir, lakin Umerada daha güzeldir. Cömertlik güzeldir, lakin zenginde daha güzeldir. Verağ güzeldir, lakin alimlerde daha güzeldir. Sabır güzeldir, lakin fıkarada daha güzeldir. Tevbe güzeldir, lakin gençlerde daha güzeldir. Haya güzeldir, lakin kadınlarda daha güzeldir. Hz. Ali (r.a.) 312 8 Cömertin yemeğini yemek devadır. Hasisin yemeği ise derttir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 323 11 İnsanlara dört şey sebebiyle tafdil edildim: Cömertlik, şecaat, cima şiddeti ve harpte düşmanla savaşmak kuvveti. Hz. Enes (r.a.) 334 10 Hıfz on parçaya ayrıldı. Dokuzu Türke (Küffarı Çin) verildi. Biri diğer halka dağıtıldı. Hasislik de ona ayrıldı. Dokuzu Faris'e, biri diğer insanlara dağıtıldı Cömertlik de ona ayrıldı. Dokuzu Sudan'a, biri diğer insanlara. Haya da ona ayrıldı. Dokuzu Araba, biri diğer insanlara. Kibir de on kısma ayrıldı. Dokuzu Ruma, biri diğer insanlara dağıtıldı.
155-156. (Ey mü’minler! İtaat edeni isyan edenden ayırt etmek için) andolsun ki sizi hem biraz korku ve açlıkla hem de mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. (Ey Resûlüm!) Sabredenlere (lütuf ve ihsanımı) müjdele! Öyle ki onlar, kendilerine bir bela geldiği zaman ancak: “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve (sonunda) yine O’na döneceğiz.” derler.
(Çünkü gelen her türlü afet ve musibet, Allah’ın bilgi, irade ve takdiri dâhilindedir. Sabretmek ise, insanın Allah’ın takdirine boyun eğmesi ve günah teşkil eden arzularına engel olmasıdır.)
Cüneyd Bağdâdî, şöyle demiştir: Nefsinin arzularına göre yaşayan, rihunun bedenden ayrılmasıyla ölür. Rabbının isteğine uygun olarak ha- yat süren ise, geçici dünya hayatından baki olan hakiki hayata kavuşur.
Mesnevî'de şöyle gelmiştir:
İyi doktor, kötü dişi yerinden çıkarır. Tâ ki o sevgiliyi derd ve hastalıklarından kurtarsın. Dişler noksanlaşır ama, ağrılar azalır. Elbette şehidler, makâm-ı fenâda diridirler. Başın bedenden ayrılmasına razı olan şehîd: Zaman içinde onun yerine, yüzbin baş kazanır. Allah yolunda kesilmiş boyun, şehadet şerbeti içer. Fakat bu şerbeti ancak "Bela" diyen boğaz içebilir.
155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!
Vallahi size imtihan edici biri gibi davranarak, belâya sabredip kazâ- lara rıza gösterip göstermeyeceğinizi tesbit edeceğiz. Çünkü belä, mihenk taşı gibi, nefislerin kıymetini belirleyen bir miyardır. Fakat biz bunu, bilme- diğimiz bir şeyi öğrenmek için değil, hanginizin itâatkâr ve hanginizin âsî olduğunu size göstermek için yapacağız.
Sizi biraz düşman korkusuyla, biraz kıtlık ve yokluk içinde aç bırak- makla, hırsızlık, talan, helâk ve zarar veya devlet başkanının el koyması gibi sebeblerle mallarınızı azaltarak; savaş, ölüm, hastalık ve ihtiyarlık gibi nedenlerle nefislerinizi sınayarak; soğuk, fırtına, çekirge gibi afetlerle veya cihadla meşgüliyetinizden dolayı arazilerinizi işleyememek süretiyle ürün- lerinizi eksilterek imtihan ederiz.
doğru : 1.Düz.2.Namuslu,dürüst. 3.Gercek.4.Yasal. ... Doğru : 1.Eğri. Yalan, Yanlış. Altın Esanlamli ve Karşıt anlamlı Kelimeler Sözlüğü. Altın Kitaplar
Fuhuş yayıldığında zelzeleler ve fitneler çoğalır. İdareciler zulmettiğinde yağmur azalır. Zimmet ehline gadr edildiğinde ise düşman galebe çalar. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.) Sayfa: 54 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Dikkat edin! Siz sağır olan ve burada bulunmayan birisine seslenmiyor- sunuz. Bilakis, her şeyi işiten, gören ve çok yakın olan Allah'a sesleniyor-
sunuz. (Buhârî, Tevhid, 9)
ALLAH'IN ZÂTİ VE SÜBÛTİ SIFATLARI
Allah Teâlâ'yı daha yakından tanımamıza vesile olan sıfatlar vardır. Bunlara zâti ve sübūti sıfatlar denir. Allah'ın zâti sıfatları, sadece kendisine mahsus olan, yaratılmış bir başka varlıkta bulunmayan sıfatlardır. Bunlar altı ta- nedir. Vücud, Allah'ın var olması demektir. Kıdem, Allah'ın ezelî olması, varlığının başlangıcı olmamasıdır. Beka, Allah'ın ebedi olması, varlığının sonu olmamasıdır. Vahdaniyet, Allah'ın bir tek olmasıdır. Kıyam bi-nefsihi, Allah'ın varlığının başkasına ihtiyaç duymamasıdır. Muhalefetü'n lil-hava- dis, Allah'ın yaratılmış hiçbir varlığa benzememesidir. Sübūti sıfatlar ise Rabbimizin mükemmelliğini ifade eden, O'nu daha yakından tanımamızı sağlayan sıfatlardır. Bu sıfatlar, altı tanedir. Hayat, Allah'ın diri olmasıdır. İlim, Allah'ın her şeyi bilmesidir. Semi', Allah'ın her şeyi işitmesidir. Basar, Allah'ın her şeyi görmesidir. İrade, Allah'ın istediği şeyi istediği şekilde yap- masıdır. Tekvin, Allah'ın yaratmasıdır.
Cennet ehli Cennete Cehennem ehli de ateşe girdiklerinde, ölüm (bir koç şeklinde) Cennetle Cehennem arasında bir yere getirilir ve kesilir. Sonra bir münadi şöyle nida eder: "Ey ehli Cennet, ebedilik var ölüm yok. Ey ehli nar, ebedilik. Ölüm yok." Bunun üzerine Cennet ehlinin sevinç üzerine sevinçleri artar. Cehennem ehlinin ise hüzünleri üzerine hüzünleri artar. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 51 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Ümmetimi Benden sonra öyle fitneler kaplayacak ki, o fitnelerde insanın vücudu gibi kalbide ölür. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 346 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
de: «Malınızın ve avene- nizin çokluğu ve hakkı kabulde büyüklenmeniz sizi azabdan kurtarmadı.» derler.] [2] : [Ve «Bunlar (yani müslümanlar) Cennete giremez. diye yemin ederdiniz, derler.] [3] O anda: [Mü'minlere, «Cennete giriniz; sizin için asla korku ve keder yoktur. denilir.] A'raf halkının kim olacağı (sabi iken ölen küffar evladı, deliler vesaire olmak üzere) ihtilaflıdır. ((Cen- netle Cehennem arasında Yahya aleyhisselâm tarafından, Ce- nabı Hakkın emriyle, ölüm kesilip yok edilecek ve ondan sonra kâfirlerin kederi, mü'minlerin sevinçleri artacaktır.))
İnsanların akidlerini bozduklarını, emanetleri hafife aldıklarını, ve -parmaklarını birbirine geçirip- böyle olduklarını gördüğün zaman evini tercih et, lisanına sahip ol, maruf olanı al, münkeri bırak, kendi işinle meşgul ol ve ammenin işlerini kendilerine bırak. Ravi: Hz. Abdullah İbni Amr (r.a.) Sayfa: 46 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
Bugün Ümmeti Muhammed’in maruz kaldığı müzmin bir hastalıkla karşı karşıya kalıyoruz: İhmalkârlık… Öyle ki bu hastalık, hastalık olarak görülmüyor… Tedaviye ihtiyaç duyulmuyor… Bu da ayrı bir hastalık… Hatta ihmalkârlık kâr sanılıyor…
Sanıyorum kulluk sınavımızı zora sokan en ciddi suçlardan biri ihmalkârlığımızdır…
Diyebilirim ki, öyle ihmaller vardır ki sonucu kasıtlı işlenen bazı hatalardan daha ağır olabiliyor
Gecikmiş adaletin adalet olmadığını bilmeyen var mı?..
Mazlumların çırpışını, çığlığını izlemek veya yüz çevirmek o cürme ortak olmak değil midir?
Başarısız olabiliriz, sonuç alamayabiliriz fakat kötülüğe müdahalemiz yoksa kuşkusuz vebal altındayız…
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan değil miydi?
Bugün düşmandan daha çok ihmalimiz bizi vuruyor… En ciddi yanılgımız, ihmalkârlığı karakter edinmek ve bunu meslek bilmek… İhmal suikastlarının müsebbibi biz değil miyiz?
Gâvurların yaptıkları orada kalsın, gafletimiz bizi bitirmiyor mu?..
Sürdürülemeyen sorumluluklar, yarım kalmış görevler, sil baştan başlayan tekrarlar, inisiyatifsizlik, iradesizlik,........
Hz. Osman ilmî bakımdan da temayüz etmişti, hatta hac menâsiki konusunda en bilgili sahâbî olduğu söylenmiştir (Süyûtî, Târîḫu’l-ḫulefâʾ, s. 149). Kur’an’ı ezberleyen ve Hz. Peygamber’in sağlığında fetva veren birkaç sahâbî arasında yer alır (M. Abdülhay el-Kettânî, I, 184-185, 196). Kıraat farklarının sebep olduğu tartışmaları önlemek için Hz. Ebû Bekir zamanında mushaf halinde toplanan Kur’ân-ı Kerîm’i beş veya yedi nüsha olarak çoğaltıp Mekke, Basra, Kûfe, Şam, Yemen ve Bahreyn’e birer nüsha gönderdi, “imam mushaf” denilen nüshayı da Medine’de bıraktı. Hadisleri tam olarak rivayet eder, bu hususta çok titiz davranırdı. Onun hakkında bir kişi, “Ashap arasında hadisleri Hz. Osman’dan daha tam ve güzel şekilde rivayet eden birini görmedim, ancak o hadis rivayetinden çekinen bir zattı” demiştir (İbn Sa‘d, III, 57). Resûl-i Ekrem’den 146 hadis rivayet etmiştir (Süyûtî, Târîḫu’l-ḫulefâʾ, s. 149). Hz. Osman, Resûlullah’ın iki kızıyla evlenmiş olduğu için “zü’n-nûreyn” (iki nur sahibi) lakabıyla meşhur olmuştur. Ayrıca “esnâf-ı mühr-künan”ın pîri sayılmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki kılıçlardan beşi ona nisbet edilir.
"Bütün hataların kaynağı, dünya sevgisi; bütün fitne- lerin kaynağı, öşür ve zekâtı vermemektir." Tasavvuf Klasikleri ibn Hacer El-Askalani MÜNEBBİHAT UYARILAR
guya yerleştiler, halen sayıca az olmalarına rağmen birçok ülkenin Sunetimini, kültürel hayatını, ekonomisini, dünya ticaretini ele geçir miş, istediğini istediği ülkeye empoze ettirip yaptırabiliyorlar... Batılı devletlerin, daha başka, mason locaları, Lions kulüpleri, Ro- tary kulüpleri, Bilderbergler, misyoner teşkilatları, Yehova Şahitleri gi bi nice nice dinî, sosyal, siyasî, gizli, âşikâr, etkili, faal teşkilatları var... Ama biz müslümanların böyle kuruluşları yok; kurulmamış, kuru-
lanlar tahrip edilmiş, kapatılmış, yasaklanmış...
Emperyalistler bir İslâm ülkesini ele geçirdiler mi önce İslam'ı
unutturmaya, müslüman halkı dejenere etmeye çalışırlar, en çok, ger- çek İslâm'dan, halis müslümandan korkarlar. Çünkü İslâm, iman, Kur'an, irfan, ahlâk ve mâneviyat ile ilim, çalışma, gayret, şuur, onur, basiret, hürriyet, istiklal, kalkınma, refah, mutluluk, zenginlik, güçlü- lük arasında kuvvetli ilişkiler, sarsılmaz bağlar, kesin etki ve tepkiler olduğunu çok iyi bilirler.
YANITLASİL
yuksel28 Şubat 2024 06:54 smler belli, duvarlar saglam, R çek buketleri, demek ki sık sık in uzerlerinde demet demet ta- ziyaret olunmaktalar...
Onlar böyleyken bizler ne yapmışız? Maalesef yürekler acısı bir durum. Mezarlıklar istilaya uğramış, gecekondu dolmuş, istimlak edilmiş, türbeler yıkılmış, kapatılmış, tozlu, harap, yağmalanmış; cami lere el konulmuş, halı la rı, levhaları, minberleri, mihraplan, çinileri- hatta kubbe kurşunları çalınmış, en değerli eserler yıktırılmış, avlu ları yok edilmiş; tarih sevdirilmemiş, ecdat kötülenmiş, gerici ve yo- baz gösterilmiş, vatan hainle ri putlaştırılmış, kahramanlaştırılmış; sa- raylar yağmalanmış, arşivler satılmış, şehirlerin tarihî binaları yıkıl- mış, yerlerini soğuk beton yığınlar almış, vakıf eserler yağmalanmış, kütüphaneler kapatılmış, en değerli kitaplar kaybolmuş, bir sürü yol- suzluk, hırsızlık, hainlik, düşmanlık, kadirbilmezlik, şarlatanlık, dal- kavukluk, nemelâzımcılık, vefasızlık, şuursuzluk...
Milli kültürümüz mahvedilmiş, tarihimiz yağmalanmış, tarih şu- uru sıfır, takip yok, hesap soran yok, suçlu ortada, ev sahibinden bas- kin, arsız, yüzsüz. Bu rezalete kimler, ne zaman dur diyecekler acaba; Şark'ın
eski aslanları nerede, uykudan ne zaman uyanacaklar? Bir 18 Mart Canakkale Zaferi gecti kar kisi olayı bilmekte? Çocuk
3233- Peygamberlik içinizde, Allah'ın dilediği zamana kadar devam edecek, sonra kaldırmak isteyince onu, kaldıracak; sonra nübüvvetin yolunda olan hilafet Allah'ın dilediği müddete kadar sürecek, sonra onu kaldırmak isteyince kaldıracak, sonra ısıran saltanat devri gelecek, o da Allah'ın dilediği zamana kadar kalacak, sonra Allah onu kaldırmak isteyince kaldıracak, sonra onu zorba bir hükümdarlık takip edecek, sonra da nübüvvet yolu üzerinde olan bir hilafet devri gelecek.
٣٢٣٤ - تَكُونُ لَأَصْحَابِي زَلَّةٌ يَغْفِرُهَا اللَّهُ لَهُمْ لِسَابِقَتِهِمْ مَعِي (كر عن محمد
بن الحنفية عن ابيه
3234- Ashabımın zellesi (ayak kayması) olur. Lakin Allah onları benimle beraber güzel geçmişleri bulunduğu için bağışlar.
yuksel1 Mart 2024 22:26 إِلَيْكُمْ فِي ثَمَانِينَ غَايَةً تَحْتَ كُلِّ غَايَةٍ اثْنَيْ عَشَرَ الْفَا" (ه عن عوف بن مالك)
3236- Beni asfar ile aranızda sulh olacak, sonra size hiyanette bulunup her birinin altında on ikibin kişi bulunan seksen sancakla size doğru saldıracaklar.
3237- Dört fitne başgösterecek: Birincisinde adam öldürmek helal sayılacak, ikincisinde hem o, hem de mal, üçüncüsünde kan, mal, zina helal sayılacak, dördüncüsü ise Deccal'dir.
3238- Deccal'den önce aldatıcı yıllar olacak. O yıllarda yağmur çok, bitki az olacak, doğru söyleyen yalanlanacak, yalan söyleyense doğrulanacak, haline güvenilecek emin olan kişi hain sayılacak, Ruvaybıza konuşacak "Ruvaybıza nedir ey Allah'ın Rasulü?" diye sordular. "Ruvaybıza, kendisine önem verilmeyen kişi" buyurdu.
يَعْنِي عَلِيًّا (طب عن كعب بن عجرة) 3239. İnsanlar arasında ayrılık ve ihtilaf olacak, bu ve arkadaşları doğru yol üzere olacaklar. (Hazreti Ali kasdediliyor.)
yuksel1 Mart 2024 22:27 مَزَامِيرَ يُقَدِمُونَ الرَّجُلَ لِيُغَنِّيَهُمْ وَلَيْسَ بِأَفْقَهِهِمْ (طب عن عابس لغفارى)
3240- Şu altı hususla karşılaştığınız zaman, ölümü temenni edin. Alçaklar başa geçirilince, hükümler satılınca, insan öldürmek hafife alınınca, şart ve yemin çoğalınca, akraba ile ilgi kesilince, Kur'an şarkı gibi oyuncak ve eğlence edinilince ki
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
مَزَامِيرَ يُقَدِمُونَ الرَّجُلَ لِيُغَنِّيَهُمْ وَلَيْسَ بِافقهِهِمْ (طب عن عابس لغفارى)
3240- Şu altı hususla karşılaştığınız zaman, ölümü temenni edin. Alçaklar başa geçirilince, hükümler satılınca, insan öldürmek hafife alınınca, şart ve yemin çoğalınca, akraba ile ilgi kesilince, Kur'an şarkı gibi oyuncak ve eğlence edinilince ki, insanlar kendilerinden çok daha az bilgisi bulunan adama gelip ondan medet umarlar.
الدَّمُ تَوَضَّأَتْ لِكُلِّ صَلَوة (ك عن ابن عمرو)
3242- Lohusa, kırk gece bekler. Bundan önce temizlik görürse, temizlenmiş olur. Eğer kırk geceyi geçerse özürlü hükmündedir. Yıkanır, namaz kılar. Eğer kan çok gelirse her namaz için abdest alır.
الْكِرَامَ عَثَرَاتِهِمْ (طس والعسكرى كر عن عائشة)
3246- Hediyeleşiniz ki, karşılıklı sevgileriniz artsın. Hicret edin ki, çocuklarınıza iyi bir şeref ve fazilet terk etmiş olasınız, iyi insanların hatalarını affediniz.
جَبَابِرَة الْعُلَمَاءِ فَيَغْلِبُ جَهْلُكُمْ عِلْمَكُمْ (ابو الشيخ عن ابي هريرة) مِنْ
3248- Kendilerinden öğrendiklerinize (hocalarınıza) karşı alçak gönüllü olun. Kendilerine öğrettiklerinize karşı da tevazu gösterin. Zorba alimlerden olmayın. Böyle olursanız cehliniz ilminizi yenik düşürür.
Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben izzetim ve Celalim hakkı için zulmedenden er veya geç intikamımı alacağım. Ve mazlumu görüp de yardıma gücü yettiği halde yardım etmeyenden de intikamımı alacağım." Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 516 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Atatürk’ün ‘vasiyeti’, yani tuttuğu gizli notlar ne açıdan önemli?
Atatürk’ün gizli vasiyeti adı altında 1980’de bunu ilk defa dile getirdim. Kastedilen, Atatürk’ün siyasî vasiyetidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kişi nasıl bir gelecek öngörüyor? Devletin ilelebet payidar kalabilmesi için neler gerektiğini düşünüyor? Bunun için kendisinin bazı tasavvurları var. Daha cumhuriyet kurulalı 15 sene olmuş. Dolayısıyla kastedilen “Makbule’ye 50 lira verin, ötekine 5 lira verin” şeklinde bir vasiyetname değil. Kendi tuttuğu çeşitli kayıtlar, görüşler ve yaklaşık 400 sayfayı bulan, kimisi iki satır, kimisi bir sayfa notlardan oluşan bir külliyat…
Bu notlar ilk defa İnönü tarafından mı açıldı?
Hayır. Bu, bildiğim kadarıyla 1958’den itibaren Menderes’in haberdar olduğu bir durum. Dolayısıyla 1938’de mühürlenerek saklanan bu kâğıtlar 1950’li yıllarda Menderes başbakan, Celal Bayar da cumhurbaşkanıyken onlar tarafından biliniyor olmalı. 1964’te Celal Bayar’a sordum; o da “Böyle bir olay vardır fakat Türkiye buradaki fikirlere hazır değildir” dedi. 1988’de 50 yıl doldu ve açılması gerektiğinde Kenan Evren 25 sene daha yasak koydu. Kızdığım taraf, hep birileri Türkiye ve Türk milleti adına “Türkler buna hazır değil” diyor. Ya kardeşim sen kimsin, niçin durmadan bunu deme yetkisini kendinde görüyorsun?
Bu notları açıp okuyanlardan bir bilgi sızmadı mı hiç?
Menderes’in 1958’de söylediği bir cümle vardır: “Siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz.” O dönemde kullanılmayan, kullanılması mümkün olmayan bir cümle bu. Nitekim Menderes laiklikle ilgili yasa ve yönetmeliklerde değişiklikler yapmayı planlıyordu. 27 Mayıs’ın ardından idamı, notu okuduğunun işaretidir.
5797- Ağlama (ey Osman!) Nefsim yed-i kudretinde olana yemin olsun ki, benim yüz kızım olsa, sana hepsi ölünceye kadar biri öldüğünde diğerini veririm. İşte bu Cibril'dir, bana haber verdi. Allah bana ölen kızımın kızkardeşini sana vermemi emretmiş. Mehrini de aynı ölen kızkardeşinin mehri gibi tayin etmemi emretmiş.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 113 1 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Hz. Ömer (r.a.) 113 2 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Hz. Muaz (r.a.) 113 3 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Hz. Enes (r.a.) 113 4 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Hz. Ebud Derda (r.a.) 113 5 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Hz. Câbir (r.a.) 113 6 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 113 7 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Hz. İbni Ömer (r.a.) 113 8 Ehli Cennet'in en aşağı dereceli olanının Cennetteki mülkünü temaşası ikibin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür. Bunlar zevceleri, hizmetçileri, kürsüleri, bahçeleri vs.dir. Efdal dereceli olanı ise, Allah (z.c.hz.)'nin Cemalini günde iki defa temaşa eder. Hz. İbni Ömer (r.a.) 113 9 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır." Hz. Sabit İbni Ebu
لِلآخِرَةِ اخْتَارَ أَمْرَ الآخِرَةِ عَلَى الدُّنْيَا (كر والديلمي عن ابي هريرة) 3314- Üç şeyi kendinde bulunduran, kâmil bir iman elde
a) Allah yolunda kınayıcının kınamasından korkmamak, b) Yaptığı amellere en küçük bir riya dahi karıştırmamak, c) Biri dünya diğeri ahiret olan iki iş kendisine sunulduğunda, ahiretinkini tercih etmek.
etmiş olur:
YANITLASİL
yuksel17 Mart 2024 01:53 1942- Kıyamet gününde kulun ilk hesap verecek olduğu şey, namazıdır. Eğer tamamlamışsa bu onun için tam olarak yazılır, tamamlayamamışsa Allah Azze ve Celle meleklere:
"Bakın, eğer kulumun nafile namazı varsa onunla bu farz namazlarını tamamlayın" emrini verecek. Sonra zekattan da böyle hesaba çekilecek. Sonra diğer ameller de bu minval üzere ele alınacak.
1340- Dünya melundur, dünyada bulunan ve kişiyi Allah'tan gafil eden hususlar da melundur. Yalnız zikrullah, Allah'ın sevdiği iyi amel, âlim ve ilim tahsil eden hariçtir. İsrailoğullarını baştan çıkarıp fitneye sürükleyen ilk şey muhakkak kadınlar olmuştur.
3868- Allah için ilim tahsil eden, Allah yolunda savaşa erkenden gidip sağ salim dönen gibidir.
ن
YANITLASİL
yuksel17 Mart 2024 02:04 Sene yüz otuz beş olunca, Davud oğlu Süleyman (a.s.)'ın deniz adalarında hapsettiği şeytanların azılıları serbest kalır. Ve onların onda dokuzu lrak'a gider. Ve orada Kur'an hakkında (şeytanca) mücadele ederler. Onda biri ise Şam'da kalır. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 60 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Akıl düşmanlığı yaparak kendisini var eden cehalet, otoriter, köleliğe yatkın, taklit etmeyi yaşam haline getiren, kimlik ve kültürü kutsallaştıran ve itaati en yüce değer haline getiren bir köleler topluluğu yaratır. Namık Kemal, cehaletin körleştir- diği insanlara şöyle seslenmektedir: "Ey gaflet uykusundakiler! Ey Sefalete alışan- lar! Ey esarete bağlanmaya tapanlar! Ey al- çalmayı seçen korkaklar! Ey her alçaklığı işleyenler! Gözlerinizi mahşerin sabahın- da mı açacaksınız?" Cehalet, toplumsal ve bireysel ilişkilerde emir-komutaya dayalı bir hiyerarşi ve ilişkiler sistemi kurar. Ce- haletin oluşturduğu otoriter kişilik modeli, güç sahiplerinden ve merkezlerinden ge- len bütün talimatlara sorgusuz sualsiz uymayı kendisinin tek görevi kabul eder. Güç sahiplerinin dediklerinden şüphe et-* meyi ve o talimatların akla, ahlaka ve adalete uygun olup olmadıklarını sorgula- mayı aklından geçirmez.Cehalet, insanı onur, özgürlük ve akıl sahibi bir birey ol- duğundan gafil hale getirmektedir.İnsanı insana unutturan cehalet, insanı tam bir doğa ve hayat düşmanı haline getirmekte- dir. İnsana, kadına, hayata, doğaya, akla, bilime, ahlaka, demokrasiye ve maneviya- ta bizi düşman etmeyen sahici bir ilme, irfana ve aydınlanmaya ihtiyaç vardır.
adâlet-i hakikîye: gerçek adâlet. adalet-i mahza: gerçek adâlet, adaletin ta kendisi, gölgesiz, ve kusursuz adâlet.
adālet-i izâfiye: zamanın şartla- rının zorlaması neticesinde kullanılan ve iki şerden hafif olanına dayalı adâlet; toplulu- ğun selâmeti için ferdin hukù- kunu ferdin rızası alınmak şartıyla fedâ eden adâlet an- layışı; nisbî adâlet
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin hazırlıklar kimler tarafından, nerde ve nasıl yapıldı?
• FETÖ'cüler böyle bir darbe girişimine neden kalkıştı?
• Darbe saati niye erkene alındı?
• Darbenin ilk saatlerinde Fetullah Gülen hangi sivil imamla görüştü?
• Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım darbe olduğunu öğrendiklerinde ne konuştular, ne karar aldılar?
• Genelkurmay Karargâhı ve diğer karargâhlar nasıl işgal edildi?
• Üst düzey komutanların başına ne geldi?
• Akıncı Üs Komutanı Hakan Evrim, Fetullah Gülen'le kimi görüştürmek istedi?
• Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'ten İstanbul'a intikali nasıl planlandı, yol boyunca neler yaşandı?
• Ankara'yı bombalayan uçaklara kim talimat verdi?
• TRT baskınının ve TV'deki darbe bildirisinin arka planında neler yaşandı?
• Ömer Halisdemir, Semih Terzi'yi nasıl etkisiz hale getirdi?
• Darbe nasıl bastırıldı, darbeciler hangi koşullarda teslim olmak zorunda kaldı?
• Darbe başarılı olsaydı nasıl bir Türkiye'ye uyanacaktık?
Asırlık Gece, hazırlık safhasından bastırıldığı ana kadar darbe girişimi kapsamında gerçekleşen birçok olayı, deliller ve belgeler ışığında bütüncül bir yaklaşımla ele almakta ve aydınlatmaktadır.
zümre a.)زمره( ]Ar.] (ç. b. zümer) 1. Top- luluk, cemaat. 2. Sınıf, grup: "Yalnız o münte- sibīn-i edeb üç zümreye daha doğrusu üç dereceye ayrılır. "(T.Fikret) 3. Cins, tür, nevi.
zümrüd a.)مرد( ]Ar] 1. Pek kıymetli yeşil
bir taş. 2. tas. Bütün varlıkların çizildiği küllî nefis.
§ tam. zümrüd-i anka a زمرد عنقا
Güneş ve ateşten yaradıldığına ve semanın dördüncü katında yaşadı- ğına inanılan kutsak kuş, simurg.
)seçkinler)a özel bir hitabı hedef alması dolayısıyledir. وَلَا تَلْبِسُوا الحَقِّ بالباطل hakkı batıl ile karıştırıp aldatmayın; doğruyu yalanla, yanlışlarla bulayıp da وَتَكتُمُوالحق وأنتم تعلمون bile bile hakkı gizlemeyiniz. Bu âyetin anlamı çok kap- samlıdır. İlme ve amele dair hususları kapsar. Bilgiçlerin hilelerine, yalan do- lanlarına ve bozgunculuklarına, hatta ticaret ehlinin karışık işlerinden ve hakim- lerin haksız hükümlerine varıncaya kadar hepsine şümülü vardır. "İnsanları aldatmayınız, sahtekârlık yapmayınız." meâlinde bir genellemeyi ifade eder. Bununla beraber (kelâmın) sevki bilhassa ilmî değeri hedef alıyor. Nice kimse- ler vardır ki, ilmî gerçekleri bozarlar, kötüye kullanırlar, onları kendi gönüllerine göre evirerek çevirerek aslından çıkarırlar, bakırı yaldızlarlar, altın diye satarlar. Bu durum İsrailoğulları haberlerinde çok vardı. Bunlar, kendi yazdıkları fikirleri, te'villeri, tercemeleri, Tevrat'ın aslı ile karıştırıyorlar, seçilmez bir hale getiriyorlar ve bazan da Muhammed (s.a.v.)'e ait vasıflar hakkında yaptıkları gibi geçmiş kitaplardaki âyetleri saklıyorlardı ki, bu konuda فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ "Yazıklar olsun o kimselere ki, kit- abı elleriyle yazıp, sonra 'Bu Allah katındandır.' derler." (Bakara, 2/7( يُحَرِّفُونَ الكلم عن مواضيه "Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar." (Nisa, 4/46, Maide, 5/13( ve diğerleri gibi başka âyetler de vardır. Bunlar, Tevrat'ın aslını korumuyorlar, kendi yazdıkları tercemeleri: "İşte Allah'ın kitabı" diye Tevrat yerine koyuyor- lardı. Ve ilmî meselelerde gerçeği takip etmeyerek kendi gönüllerine göre
YANITLASİL
yuksel19 Mart 2024 05:59 2- BAKARA SÛRESİ: 42-43
Cu
oluy
din
hak
ma
rin
ara
ke
de
be
n
0
286
Cuz
açıklamalarda bulunuyorlar, arzu ve şehvetlerine sapıyorlar, safsatalar yapıyorlar, arzularına tabi oluyorlardı. Bu şekilde hak fikri, hak inancı kalmıyor aidatma, karıştırma, aldatıcılık hükümran oluyordu. İşte bütün bunlara karşı İsrailoğullarının bilginlerine genel olarak bu yasaklama hitabı söylenmiştir ki, Kur'ân'da bu konuda başka bir âyet olmayıp da yalnız bu âyet olsaydı, Kur'ân'ın terceme ve tefsiri meselesinde ve diğer ilmî vaziyette İslâm'ın tutumunu, ilmi vazifenin şeklini tayin etmek için bu âyet yeterli olurdu. Kur'ân'ın tecrid (soyutlama) meselesinin ne büyük önemi haiz olduğu, Kur'ân'ı Kur'ân, terceme- sini terceme, tefsir ve te'vili de tefsir ve te'vil olarak bellemek ve belletmek bir hak görev olduğu unutulmamalı. "Farsça Kur'ân", "Türkçe Kur'ân" gibi sözlerden çekinmelidir. Çünkü milyonla terceme ve te'vil yazılır, onlar yine Kur'ân'ın hakikati olmaz, Cenab-ı Hak لا تلبسُوا الحَقِّ بالباطل buyurmuştur.
Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis. Ravi: Hz. Câbir (r.a.) Sayfa: 232 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:01 Bediüzzaman Nur Talebelerinden ihtiyatlı olmalarını istiyor.(K. L.) 109. Bir Hazinenin Anahtarı Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi İsmail Mutlu sy. 505.
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:03 ihtiyat )احتياط( ]Ar] 1. Herhangi bir ko- muda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sa- kınma 2. s. Gereğinden fazla olup saklanan, yedek. 3. ask. Savaş sırasında harekâtın ge- lişmesine etkide bulunmak için her an savaşa girebilecek biçimde hazır bulundurulan birlik- lere verilen ad: ihtiyāt askeri.
ihtiyat akçesi a.)احتیاط (آقچه سی Yedek ak- çe.
ihtiyaten z.)احتياطاً( ] < Arihtiyat + -en[ Her duruma, her ihtimale karşı, ilerisini düşü- nerek.
ihtiyati haciz a.)1 (احتياطى حجز huk Bir alacağı elde edebilmek için yetkili kuruluşlar- dan karar alınarak borçlunun malına el koy- durma. 2. ekon. Keşideci ve ciranta tarafından poliçe üzerinde muhatap tayin edildikten sonra ilaveten "lüzumu hâlinde falan kimse ve" kaveten "lüzumu kametgahı gösterilen Üçüncü şahıs.
1.
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:05 ihtiyat )احتياط( ]Ar] 1. Herhangi bir ko- nuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sa- kınma 2. s. Gereğinden fazla olup saklanan, yedek. 3. ask. Savaş sırasında harekâtın ge- lişmesine etkide bulunmak için her an savaşa girebilecek biçimde hazır bulundurulan birlik- lere verilen ad: ihtiyāt askeri.
282- Cennet ehlinin en az rütbe ve derecelisi, seksen bin hizmetçisi ve yetmiş iki bin zevcesi olan kimsedir ki, ona Cabiye i- le San'a arasını (kapsayacak) yakut, zebercet ve inciden yapılmış bir kubbe dikilecektir.
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (طب عن ابي مسعود)
عن
Op-
n.
283- Her hak sahibine hakkını verin. Çocuk yatağındır (yatak sahibinindir), zina eden adama ise mahrum olmak vardır. Kim kendisini velilerinden başkasına nisbet ederse, yahut baba- sından başkasının kendi babası olduğunu iddia ederse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Ondan ne bir farz ne de bir nafile kabul edilmez.
الا أَنَا سَبَقَتْ رَحْمَتِي غَضَبِى فَمَنْ شَهِدَ ان لا اله الا الله وان مُحمَّدًا عَبْدُهُ
وَرَسُولُهُ فَلَهُ الْجَنَّةُ (الديلمي عن ابن عباس)
1957- Kitab-ı Evvel'de (Levh-i Mahfuz) Allah'ın ilk yazdığı: "Ben öyle bir Allah'ım ki, benden başka (ibadet edilecek) hiçbir ilah yoktur. Rahmetim gazabımı geçmiştir. Kim Allah'tan başka ibadete layık ve müstehak ilah olmadığına, Muhammed'in ise onun kulu ve rasulü olduğuna yürekten şehadet ederse, cenneti hak etmiştir."
الْقِيَمَةِ مَعَ الصَّدِيقِينَ (الديلمي عن ابن عباس)
1958- Allah'ın Levh-i Mahfuz'da ilk yazdığı: "Bismillahirrahmanirrahıym"dir. Kim benim kazama boyun eğip de hükmüme rıza göstererek verdiğim belaya sabrederse, onu kıyamet günü sıddiklerle beraber haşrederim.
Hz. Ali’nin hikmetli sözlerinden bazıları şunlardır: “İnsanlara anlayacakları şeyleri (veya hadisleri) söyleyiniz. Aksi halde Allah ve resulünün yalanlanmasına gönlünüz razı olur mu?” “İnsanlar uykudadır; öldükleri zaman uyanacaklardır.” “Kişi bilmediğinin düşmanıdır.” “Her şey azaldıkça, ilim ise arttıkça kıymetlenir.” “Size en büyük âlimin kim olduğunu haber vereyim mi? Allah’ın kullarına O’nun yasaklarını cazip göstermeyen, Allah’ın verdiği mühlete aldanıp da onlara ilâhî azaptan kurtulduklarını telkin etmeyen ve O’nun rahmetinden ümit kesilmesine sebep olmayan kimsedir.”
Sözümüzün muhatabı, akl-ı selim sahibi mantıklı insanlardır. Batılı/Doğulu emperyalist güçlerin ajandaları için canını verecek olanlara ise Cehennemin kapıları her zaman açık olacaktır…
Eğer iblisin bir devleti olsaydı diploma rütbe ve maaş vermek şartıyla Alimler ve Hatipler bulundururdu. Bunlar iblisin iktidarına dokunmamak şartıyla konuşur- lardı. Aynı günümüzdeki devletin alimleri gibi.
Temmuz başarılı olsaydı, ne olacaktı! Darbe saat 03.00 gibi olacaktı ve sabah uyandığımızda zaten bu iş bitmiş olacaktı. Gün doğmadan birçok eve baskın yapılıp, on binlerce kişi gözaltına alınacaktı.
Sahi o tutuklanacaklar kimlerdi. Ergenekon ve Balyoz kumpasını hazırlayanlar, kendileri için de benzer bir plan yapmışlardı. Toplama kampları stadyumlar olacaktı. Avrupa yakasındakiler Silivri’ye, Asya yakasındakilerse Formula 1pistine taşınacaktı. Ellerinde politikacı, gazeteci, iş adamı, bürokrat, STK yöneticisi uzun bir liste vardı.
Darbe sabahı hemen darbeye karşı kurmaca bir halk hareketi, protestolar, direniş örgütlenecek ve hemen ardından darbeciler, bu kişilerin temsilcilerini görüşmek için davet edecekler. Onlar ikna edilecek ve darbeciler, yol haritaları ile ilgili uzun bir açıklama yapacaklardı. Hemen bir sivil geçiş hükümeti kurulurken, dünyadan destek mesajları gelecekti. Askerler geri çekilmek için suçluların cezalandırılması, darbe yapanların yargılanmaması ve en kısa zamanda seçimlere gidilerek yeni hükümetin kurulması taleplerini yineleyecekler, demokrasiye bağlılıkları, barış istediklerini açıklayacaklardı. Darbeden hemen sonra da alâ-yı vala ile “The Hodja efendi” Humeyni’nin Tahran’a gelişi gibi İstanbul’a gelecekti.
Erdoğan Marmaris’teki otelde yakalansaydı, İzmir’deki askeri üsse götürülecek ilk sorgusu orada yapılacak ve orada zihinsel bulanıklık yapacak ilaç verildikten sonra psikolojik travma yaşadığı gerekçesi ile psikolojik açıdan müşahede altına alınacaktı. Zaten direniş olursa yaralanması ve öldürülmesi de söz konusu idi. Hemen gizli kasaları, yurt dışına kaçmak için uçağa yüklenmiş altın külçelerin ele geçirildiği haberleri ki, aynısını 60 darbecileri Menderes’e de yapmıştı. Sonra tedavi ettiklerini söyleyip, burada Yassıada benzeri düzmece bir yargılamadan sonra 5000 sayfayı aşan suç dosyası ile Suriye’de gizli bir terör örgütü kurduğu, silah kaçakçılığı ile suçlanıp Lahey’e gönderilecek ve tabi mahkûm edilmesi sağlanacaktı.
Din nasihattir, din nasihattir, din nasihattir. Soruldu: "Kimin için Ya Resulallah?" Buyurdu ki: "Allah için, Kitabı için, Resulü için, ümera için ve bütün müslümanlar için. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 97 / No: 11 Ramuz El-Ehadis Nasihat samimiyet demektir İslamın Tasavvufun ana unsuru ana temel direği budur. Samimiyet olmazsa Allah c. c. yardımı gelmez.
Her hak sahibine hakkını veriniz. Çocuk yatağındır(yatak sahibinin). Zani için de recm vardır. Kim ki, efendisinden başkasını veli edinirse, yahud başkasına nisbet iddia ederse Allah'ın meleklerinin ve insanların hepsinin laneti onun üzerine olsun. Böylesinin ne nafile, ne de farz ibadeti kabul olunur. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 22 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Bir kimse ile kardeşlik kurduğunda onun adını ve babasının adını sor. Onun gaybutinde aile efradını korursun, hasta olursa ziyaret edersin, vefat ederse cenazesinde hazır olursun. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 22 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
Allah (z.c.hz)'leri Beni hidayet ve alemlere Rahmet olarak gönderdi. Ve Beni; çalgıları, eğlenceleri, cahiliyet işlerini ve putları mahvetmek için gönderdi. Rabbim, izzeti üzerine yemin etti ki, kullarından bir kul dünyada içki içerse, ona kıyamet gününde muhakkak (Cennet) şarabını haram kılacak, kullarından bir kul da içkiyi terkederse Allah da ona muhakkak (Hazire-i Kudsünde) kendi yüce makamı yanında, Cennet şarabından içirecektir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 245 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Nakşibendi ayrılık Soner Yalçın Yayınlanma: 19 Nisan 2024 2019 yılıydı:
Cübbeli (Ahmet Mahmut Ünlü) Hoca telefon etti:
-Soner Bey, bizim cenahta Mustafa Kemal’e haksızlık yapılıyor, Atatürk’e nasıl düşmanlık edilebilir, bu gadre son vermek lazım.”
Odatv, Cübbeli Hoca ile röportaj yaptı. Hayli yankı buldu...
Bunu niçin anımsadım?
“Bizim Mahalle” tasavvuf tarihine pek meraksızdır, bazı hatırlatmalar yapayım:
Nakşibendilik, Buharalı Muhammet b. Bahattin Nakşibent (1318-1389) tarafından kuruldu.
Türkiye’nin bugün en etkili tarikatı Nakşibendiliğin Anadolu’ya girişi geç oldu! Bunun temel sebebi, Bahattin Nakşibent’in Timur’un hocası olması idi. Timur-Yıldırım rekabeti ve ardından Moğolların Anadolu’ya girmesiyle, Osmanlı yönetimi/ beylikler bu tarikata mesafeli durdu. Ki Anadolu’ya ilk gelen Nakşibendilerin Timur’un ordusunda görevli olduğunu iddia edenler var...
Sonuçta, Sultan Beyazıt 1481-1512 döneminde İstanbul Aksaray ve Fatih’te ilk Nakşibendi tekkesini Molla İlahi ve öğrencisi Ahmet Buhari açtı. Ancak, Hindistan’da hayli güçlü Nakşibendilerin gölgesi altındaydı.
Osmanlı’da zamanla Nakşiler dinsel itikattan çok, siyasi nüfuz üzerinden güç topladı. Mesela:
Şii Safevi ile mücadelesinde Osmanlı yönetimine Sünni Nakşiler destek verdi.
Sadece bu değil -örneğin- Yeniçerilerin lağvedilmesine fetva verip, Hacıbektaş dahil bazı Bektaşi tekkelerine el koydular!
Nakşiler Osmanlı’nın en güçlü dini ideolojik gücüne dönüştü. Fakat, Tanzimat karşıtlığı ve 1859 Kuleli Vakası gibi Osmanlı idaresine dönük eylemlerde de bulundular.
★★★
Cumhuriyet, kapatmadan önce sadece İstanbul’da 95 Nakşi tekkesi vardı.
Neredeyse tüm tekkeler gibi Nakşilerde de gizlenme, korunma ve azla yetinme dönemi başladı. Nakşi Gümüşhanevi Şeyhi Mustafa Fevzi’nin sözü “yolu” gösterdi:
-“Kapatılan bir binanın kapısıdır, kapatılmayan gönül kapısıdır.”
Tekkelerin yerini camiler aldı...
Yeni rejimin imkanlarından uzaklaştırıldıkları, dışlandıkları için kimileri Atatürk’ü hedef yaptı. Başta eski Şeyhülislam Mustafa Sabri olmak üzere demediklerini bırakmadılar...
Menemen, Bursa, İskilip, Siirt olaylarına ve İçişleri Bakanlığı’nın 1937 genelgesinde “Nakşilere dikkat” uyarısına rağmen, Abdülaziz Bekkine gibi Nakşi şeyhler camilerde ve okullarda görev almayı sürdürdü. Ancak, Abdülhâkim Arvasi gibi bazı şeyhler Menemen olayı nedeniyle kamu görevlerinden alındı. (İslamcılar, İkinci Abdülhamit karşıtı, İttihatçı dostu, Menemen kışkırtıcı Esat Erbilli gibi kimi Nakşi şeyhleri güttükleri siyaset üzerinden hiç değerlendirmiyor!)
Öte yandan Cumhuriyet, 1925 yargılamalarından beraat eden Ahmet Hamdi Akseki gibi alimlere, “Türkçe hutbe” gibi din alanındaki çalışmalarda görev verdi.
Onca hınca, hakarete, bin yalana rağmen Cumhuriyet kan davası gütmedi...
Toparlayayım:
★★★
Şeyh, Arapçada yaşlı kimse anlamına gelir...
Keramet sahibi “seyittir”, rehberdir, alimdir, vaizdir. İslam’ın nasıl anlaşılacağına ve yaşanılacağına dair kendilerinde büyük yetki ve salahiyet görür. Dini otoriteleri güçlüdür, hakikatin temsilcisi olduğuna inanılır...
Nakşilerde de şeyh kutsiyet taşır; Hz. Ebubekir üzerinden Hz. Muhammet’e bağlandıklarını iddia ederler.
Her tarikatta olduğu gibi tevekkül, rıza, sadakat, kardeşlik ve fedakarlık elzemdir...
Şeyhin dini otoritesine bağlılığın güçlü olduğu Nakşilerde bugünlerde büyük ayrılık yaşanıyor...
Cumhuriyet ve Atatürk ile barışık Cübbeli Ahmet Hoca, Suudi Vehhabi-Selefi etkisine girdiğini belirttiği Nakşi İsmailağa şeyhine başkaldırıp rabıtayı kırdı.
Cübbeli Hoca’nın muhalefetinde, kumpasına maruz kaldığı FETÖ’nün cemaatin köşe başlarına oturtulmasının da etkisi var...
Kısa kesintiler hariç beş asırdır, iktidar siyasi merkezlerinde yer alan Nakşilerdeki bu ayrılığın yeteri kadar tartışılmadığını düşünüyoru
Hadisi Ahmed b. Hanbel, Ebu Nuaym Hilyetü'l-evliya'da, Ömer (ra)'den nakletmiştir. el-Alâî bu hadisi Ömer (r.a)'e dayanan bir senedle ve başka lafızla nakletmiştir. Bu hadis "Rasülullah (s.a.v)'a 'Islamı ne yıkar?' diye soruldu. O da (s.a.v) 'alimin yanlışı, münafığın Allah'ın kitabı nedeniyle çekişmeye girmesi ve saptıran önderlerin insanlara hükmü buyurdu." şeklindedir.
5098.seytan, ayrıntı da gizlidir. (yatar) sy. 167. 1164.Yalan öyle bir zehirli oktur ki, hedefini değil, atanı yaralar. sy. 44. Dünya Atasözleri M. Türker Acaroglu Referans Yayıncılık
Zira hadis-i şerifte: "Kıyamet gününde en şiddetli azap gören ilminden menfaat görmeyen âlimdir." buyrulmuştur. İmam Ali (ra) da On Sekizinci Lem'a'da bid'a olan Latin harflerin- den bahsederken: "Ahirzamanın fena insanları bir kısım üle- maü's-sûdur ki hırs sebebiyle karınlarını haramla doldurmak için bid'alara fetva veren ve onların yayılmasına yardım eden- lerdir." demiştir.
Sultan ve maiyetindekilerin kapılarından sakının. Çünkü insanlardan onlara en yakın olanı, Allah'tan en uzak olanıdır. Her kim Sultanı, Allah Teala üzerine tercih ederse, Allah o kimsenin kalbinde gizli ve açık fitne yaratır. Ondan Vera'ğı giderir. Ve o kimseyi şaşkınlık içinde terkeder. (Verağ, takvanın ileri derecesidir.) Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 14 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
550 Allah zinayı fahiş bir suç saydığı gibi zinanın sözle yayılmasını da toplum düzeninin bozulmamas İçin suç saymıştır. Çünkü bazı şeylerin şüyuu (yayılması) vukuundan (işlenmesinden) beterdir.Alan (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de Nur Süresi 19. âyet-i kerimede "Kötü şeylerin, iman edenlerin içinde yayılp duyulmasını arzu edenler (yok mu) dünyada da ahirette de onlar için pek acıklı bir azap vardry"
buyurmuştur. Zinanın cezası Evli (muhsan) için recm, yani taşlanarak öldürmedir. Recm gibi ağır bir cezay gerektiren zina suçunun ispatı imkanı, Islam Ceza Hukukunda ileri derecede sınırlandırılmış, dön Müslüman erkek, adil şahsın ilişki durumunu aynı pozisyonda görmelerine ve zina yapanın ayn meclislerde hakim önünde dört defa ikrar etmesine bağlanmıştır. Bu ağır cezanın verilmesi için suçun ispatında hassasiyet gösterilmesi, ince bir ihtiyatın belirgin ifadesidir. Islam'da, kamu suçlarının cezaları (hadler) ağır olduğu için hudûd suçlarının ispatında olağanüstü dikkat ve özen gösterilmiştir. Kesinliğe ulaşılmadıkça cezaya hükmolunmaz. Genel huzur için kişinin gizlediğ kimseye duyurmadığı bir suçu, işlediği kabul edilerek cezalandırılmaz. Gizli işlenmiş, kimsey rahatsız etmeyen suçların alenîleştirilmesi, sosyal hayatı çekilmez hale koyar. Onun için Kur'an- Kerim'de Hucurât Sûresi 12 ayeti kerimede ولا تَسْسُوا "Biririnizin kusurunu araştırmayın buyurulmuştur. Sırf kamu cezalarını gerektiren suçlarda, tanık bu nedenle örtme cihetine gidebili Suç açıkta işlenmediğinde, zararı toplumu doğrudan ilgilendirmediğinde suç işleyeni casuslukyapp teşhir etmemelidir. Ancak hakime intikal etmiş bir olayda suçluyu korumak ya da korumak çon aracı olmak haramdır, lanet sebebidir. Yanlış bir anlama olmasın diye bu not eklendi. Genis big İçin bkz. Akşit, M.Cevat, Islâm Ceza Hukuku ve insani Esaslaasil diy976, 5.47, 70, 71, 133-139
Akşit, M.Cevat, İslâmda Lânetliler, s. 219. Dârekutnî, Sünen, II, 87; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, III, 90. 551
İlimden istediğiniz kadar öğrenin. Vallahi onunla amel etmedikçe, ilim toplamakla ecir kazanamazsınız. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 254 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 01:10 Hicretten itibaren 60 senesinin başındaki büyük hadiseden ve sübyanın başa geçmesinden Allah'a sığının. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 254 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 01:11 İlim öğrenin. Zira Allah için öğrenmek insana haşyet verir. Onu taleb etmek ibadettir. Onu müzakere tesbihtir. Ve ondan bahsetmek te cihaddır.(Deylemi'de ilaveten: Bilmiyene onu öğretmek sadakadır. Ehline bezletmek yakınlıktır. Zira o helalin ve haramın alamet yeridir. Cennet yolunun nurlanmış işaretleridir. Yalnızlık arkadaşı, vahşette enisi, halvetle konuşanı, darda ve genişlikte delili, düşmanlara karşı silahı, dostlar yanında zineti, gariplikte yakınıdır. Allah, onunla bir kısım kavmi yükseltir de Cennette önder kılar.) Ravi: Hz. Muaz (r.a.) Sayfa: 254 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
M ü'minler, kendi günahlarından tevbe et- menin yanında, diğer kardeşlerinin af- fedilmesi için istiğfar etmekle de em- redilmişlerdir. Kur'ân'da meleklerin ve Allah Ra- sülü'nün mü'minler için af dilediği haber verilmek- tedir. 45 Son devir İslâm âlimlerinden Ali Ulvi Ku- rucu Hoca Mescid-i Nebevî'de yaşadığı şu sevin- dirici hatırayı nakleder:
1991 senesinde Medine-i Münevvere'de terâ- vih namazı kılıyorduk. İmâm Şeyh Eyyüb idi. Ür- dün'lü yaşlı bir baba ile iki oğlu önümde namaz kılıyorlardı. İmam, bayatî makamında çok hazin bir sesle Şûrâ sûresinin başından okumaya baş- ladı:
"Hã. Mîm. Ayn. Sîn. Kaf. Azîz ve hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böy- le vahyeder. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O'nundur. O yücedir, uludur. Neredeyse yuka- Bundan gökler çatlayacak! Melekler de Rab- urini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzün deld (mü'min)ler için mağfiret diliyorlar. İyi bi- In ki Allah çok mağfiret eden, çok merhamet edendir." (Şüră, 1-5)
İmâm 5. âyeti okuyunca önümdeki ihtiyar bir- den yere düştü... İki oğlu selâm verip yandaki bidondan zemzem getirdiler. Saftaki insanlar da "Acaba öldü mü?" diye endişelendiler. İhtiyar zât oğullarına; "Namazınıza devam edin!" diye eliyle İşaret etti. Onu sağ tarafına yatırdılar. Birisi abası- mı çıkarıp başının altına koydu. İhtiyar durmadan ağlıyordu. Namaz bitince herkes:
*-Geçmiş olsun, geçmiş olsun!" deyip gittiler. Ben kaldım. İhtiyar, için için ağlamaya devam edi- yordu. Yaklaştım:
*-Geçmiş olsun amca, hayırdır inşallah" dedik- ten sonra yavaşça ve nezaketle sordum:
"-Amca, âyet-i kerîmeden mi müteessir oldu- nuz? Hz. Ömer efendimize de böyle olmuştu. Bi- risi «Ve't-tûr» sûresini okuyormuş, Hz. Ömer de böyle düşüp bayılmış." Ben böyle deyince ihtiyar amca ağlayarak şu cevabı verdi:
*-Şeyh Eyyüb, "Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzündeki (mü'min)ler için mağfiret diliyorlar» âyet-i kerîmesini okur-
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 08:45 230/Mescid- Nebeviden
ken baktım mihrapta Peygamber-i Zişân Efendi- miz (s.a.v) duruyor:
-Melekler ümmetime dua ve istiğfar eder- ler de ben etmez miyim?» diyerek dua ediyor- du... Gözümün önünde öylece tecellî edince da- yanamadım, ayaklarım vücûdumu taşıyamadı ve yere yığıldım. "46
46. M. Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ului Kurucu, Hatıralar, İstanbul 2007, III, 377-378.
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 08:46 Mescid-i Nebevîden 111. Hatıra
"Benim Rabbim'e gitmem sizin için çok hayırlı olacaktır, çünkü ben gitmezsem Fâraklît size gelemez! Ben gittiğim zaman onu size göndere- ceğim. O geldiği zaman bilerek yanlış yapanı hatâsından sebep kınaya- caktır. Benim çok söyleyeceklerim var ama siz onları kaldıramazsınız. Lâkin Rûhul-Hakk size gelince bütün hakîkatlere sizi o irşad edecektir.
Çünkü o kendi katından konuşmayacaktır, bilakis vahiy olarak işit- tiklerini anlatacaktır, tüm gelecekleri size bildirecektir ve Rabbime âit olan tüm vasıfları size anlatacaktır. Eğer beni seviyorsanız bu vasiyetle- rimi iyi tutun. Gerçi ben de sizi yetimler olarak bırakacak değilim, zîrâ pek yakında tekrar size geleceğim." (el-Alfisi, Rûhu'l-meʻânî:28/87; el-Mâverdi, nübüvve, sh:210; el-Fahrurrâzî, et-Tefsirül-kebîr:3/40) E'lâmü'n-
Îsâ (Aleyhisselâm)ın bu sözlerinde geçen "Fâraklît", ilim ve ihtisas sahibi olan bâzı Hristiyanlar tarafından: "Hamdedici" mânâsıyla tefsir edilmiştir ki bu, "Ahmed" isminin karşılığıdır. Artık Allâh her kimin gözlerinden taassup perdesini açarsa, bu "Fâraklît" tâbirinden Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellemjin kastedilmiş olduğunu kolayca anlar. Îsâ (Aleyhisselâm)ın, "Kendisinin yakın- da gelecek olduğu"nu müjdelemesi ise, Deccâl'i öldürmek ve İslâm dînini dünyaya hâkim kılmak üzere, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in ümme- ti olarak âhir zamanda gökten ineceğinin bir ifâdesidir! (Alûsî, Rûhul-me'ânî:28/87)
İşte geride zikrettiğimiz bunca rivâyetin delâleti vechile; semâvî kitapla- rın tümü Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in geleceğini bildirmiştir. Kur'ân-ı Kerîm de, geçmiş kitaplarda bulunan bu müjdeleri:
"O kimseler ki, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de kendisini (n açık târifini) yazılı olarak buldukları o Rasûl'e, o (okuma-yazma bilmeyen, ancak İlâhî tâlimle eğitilmiş olan Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve sellem) nâmındaki) Ümmî Nebî'ye hakkıyla uymaktadırlar..." (el-A'raf Süresi:157) âyet-i kerîmesi ile;
"(Îsâ (Aleyhisselâm) 'İsmi Ahmed olup benden sonra gelecek olan pek kıy metli bir Rasûlü müjdeleyiciyim' (demiştir)" (es-Saff Süresi:6) âyet-i celîlesinde açıklayınca elbette Kur'ân-ı Kerîm, bu âyet-i kerîmede geçen : )وَلَكِنْ تَصْدِيق الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ( “Velâkin (o Kur'ân-ı Kerîm) öncesinde bulunan şeylerin doğ rulayıcısıdır" vasfını açığa çıkarmış ve bu da onun bir beşer sözü olmadı- ğını isbât etmiştir.
Üçüncü Huccet ki bu da Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in Kur'ân-ı Kerîm'de haber verdiği gaybî konularla alâkalıdır. Nitekim Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
"Elif! Lâm! Mîm! (Ehl-i Kitap olan) Rumlar(, kitapsız Farslar tarafın- dan) mağlup edildi! (Rum diyârına göre) o (Mekke) toprağ(ın)a en yakın yerde! Ama onlar mağlubiyetlerinin ardından yakında (Farslara) gâlip geleceklerdir! (Üçle on arası) birkaç sene içerisinde!" (er-Ram Sûresi:1-4) âyet-i kerîmesiyle, Rumların Acemlere on sene geçmeden mutlaka gâlip gelece- ğini bildirmiş ve geleceğe âit bu haber aynen gerçekleşmiştir. Yine böylece:
"Andolsun ki; elbette Allâh gerçekten (Hudeybiye'ye çıkışlarından evvel, Mekke'ye güvenli bir şekilde gireceklerine dâir) Rasûlüne (göster- miş olduğu) o rüyâda(, müminle münafığın durumunu belli etme gibi bir) hak (ve hikmet) ile sâdık olmuş (ve onun kesinkes çıkacağına dair hü- küm buyurmuş)tur. Yemin olsun ki; elbette siz(, Rasûlümün size anlattığı şekilde) -Allâh dilerse- güvenli kimseler hâlinde ve (hiçbir düşmandan) korkmadığınız halde (yapacağınız umreden sonra, kiminiz) başlarınızı tıraş edenler ve (kiminiz de) kısaltıcılar olarak Mescid-i Harâm'a mutla-
ka gireceksiniz!
Böylece O, sizin bilmediğiniz şeyleri bilmiş ve işte sana! Bu sebeple o (rüyânın tahakkuku)ndan önce (Hayber fethi gibi) pek yakın bir fetih tâyin etmiştir." (el-Feth Sûresi:27) âyet-i kerîmesinde Allâh-u Teâlâ hicretin al- tıncı yılında Hudeybiye senesi umre yapamayıp geri dönerlerken Mescid-i Harâm'a mutlaka gireceklerini ve ondan evvel de Hayber'i fethedecekleri- ni bildirmiştir. Bu müjdeler de aynen tahakkuk etmiştir. Nitekim yedinci sene Hayber, sekizinci sene de Mekke fethedilmiştir.
Yine bunun gibi Allâh-u Teâlâ Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in üm- metinin dünyaya hâkim olacağını:
Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ise ancak derin kavrayış sahibi olanlar düşünüp anlarlar. (Bakara 2/269)
MÜMİNİN YİTİĞİ: HİKMET
Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde yer alan hikmet kavramı çok geniş bir anlama sahiptir. Söz ve fiilde isabet etmek, işleri en doğru ve en uygun biçimde yapmak, eşyada gizli ilahi sırlar ve gayeler, faydalı ilim ve salih amel gibi birçok anlamı içerir. Bir anlamıyla da hikmet, insanı iyi ve güzel olana yönlendiren, çirkin ve kötü olandan sakındıran sözdür. Bu anlamda en büyük hikmet yüce kitabımız Kur'an'dır. "Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi..." (Nisa, 4/113) ayetinde Hz. Peygamber'e verilen hikmet, vahyi anlama ve uygulama kabiliyeti olan sünnettir. Hikmet kelimesi, günlük hayatta ise olayların hikmet gözüyle de- ğerlendirilmesi şeklinde kullanılır. Bununla kastedilen mana, zahirin yanı sıra bâtına bakmak, görünenin ardındaki görünmeyen tarafa dikkat çekmektir. Hikmet evrenseldir. Nerede ve ne zaman, hangi kaynaktan bulunursa hemen alınmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber; "Hikmet müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır." (Ibn Môce, Zühd, 15) buyurarak buna işaret etmiştir.
Okumuşların öğünmesinden Allah'a sığının. Onlarınki zalimlerin övünmesinden daha fenadır. Ve, öğünen alimden, Allah'a daha sevimsiz bir kimse yoktur. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 255 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Mayıs 2024 00:30 Her şey hakkında tefekkür edin. Fakat Allah (z.c.hz)'nin Zatı hususunda tefekkür etmeyin. Zira, kürsi ile yedinci kat gök arasında yedi bin perde vardır. Ve Allah'ın şanı (manevi makamı) bunların üstündedir. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 255 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Mayıs 2024 00:31 Cibril (a.s.) Bana geldi ve buyurdu ki: "Ya Muhammed (s.a.s.) Rabbin Sana selam ediyor ve şöyle buyuruyor: "Kullarımdan öyle kimse vardır ki, onun imanı ancak zenginlikle salah bulur. Eğer onu fakir kılsa idim o küfranı nimet ederdi. Ve yine kullarımdan öyle kimse vardır ki, onun imanı ancak fakirlikle salah bulur. Eğer onu zengin kılsa idim o küfrederdi. Kullarımdan öylesi de vardır ki onun imanı ancak sıhhatta olması ile tamam olur. Eğer ona hastalık versem, o küfrederdi. (Diğer bir nüshada şu ilave vardır) Kullarımdan öyle kimse de vardır ki, onun imanı ancak kendisinin hastalık içinde bulunması ile tamam olur. Eğer onu sıhhatte kılsam, o küfranı nimet ederdi" Ravi: Hz. Ömer (r.a.) Sayfa: 11 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
tir. Farz namazlarını mescidde, sünnet namazlarını ise evinde kılmıştır. Burada da bir hikmet var. Sünnet namazlarını evde kılıyor, dolayısıyla ev namazsız kalmıyordu. Ancak, Efendimizin hane-i saâdetlerinin Mescid-i Nebevî'ye hemen bitişik ve yalnızca bir perde ile ayrılmış olduğunu da gözden ırak tutmamak gerekir.
Zaman içinde insanlar her bir fiil için bir yer tahsis etmiştir. Düğün, nikâh, cenaze yerleri vardır. Bunun gibi namaz için de mescid veya camiler inşa edilmiştir. Özellikle namaz cemaatle eda edilen bir ibadet olduğu için belli bir yerin tahsisi anlaşılır bir durumdur. Anlaşılır ama farz bir şey değildir. Zīrā bütün bir yer- yüzü müminlere mescid kılınmıştır. Tek şart, namazın kılındığı yerin temiz olmasıdır. Yoksa, Allah'ın necis görmediği her yer secdegahtır. Necāsetin ölçüsü de bizim hijyenik ölçülerimiz değildir.
Namaz için mescidler ve camiler yapılmıştır. Ancak Efendimizin hayatından biliyoruz ki mescid ve camiler sadece namaz kılınan yerler, namaza tahsis edilen mekânlar olmamıştır. Hayatın bütün hälleri mescid ve camilerde kendilerine yer bulmuştur, insana ve topluma dâir bütün meseleler oralarda konuşulmuştur. Nikah merasimleri orada yapılmış, cenazeler oradan kaldırılmıştır. Doğum ve ölüm arasında yaşanabilen her bir şey, bir şekilde cami- de yer bulmuştur.
Hedefe Götüren Her Yol Mübah Değildir
Hak ve bâtıl mücadelesi hep olmuş, olmaya da devam edecek- tir. Burada haktan yana olanların göz ardı etmemesi gereken temel bir düstur var: Hak yolcusunun kullandığı vasıtalar da hak olma lıdır. Bâtıl vasıtalarla hakikate gidilemez. Bizim için ölçü Hz Peygamber'dir. Ve Peygamberimizin bütün ölçüleri de Cenab- Allah'ın rızasını esas almaktadır.
Mesela Efendimiz savaşta bile haktan vazgeçmemiş, savaşın bütün unsurlarını hakka göre belirlemiştir. "Harp hiledir." düstu runun işaret ettiği durumdan bahsetmiyoruz, bu başka bir şey..
YANITLASİL
yuksel3 Mayıs 2024 09:31 Dern Hz. Muhammed(sav)
151
Mesela Efendimizin harpte koyduğu kâidelere göre, insanların uplu olarak bulunduğu yerlere bomba atamazsınız. Sizinle savaş- mayan, sizi öldürmek üzere karşınıza çıkmayan tek bir insanı dahi düremezsiniz. Çocuklar, kadınlar, ihtiyarlar, aman dileyenler, leler, hizmetciler ve din adamlarına silah çekemezsiniz. Geçtiğiniz yol üzerinde karşınıza çıkan tarlalara, ekinlere, ağaçla- ormanlara zarar veremezsiniz. Maksadınız hak ise, sizi maksa- amıza ulaştıracak vasıtalarınız da hak üzere olmalıdır.
Zulmün haklılığı olmaz! Müslüman adalet üzere yaşamak mecburiyetindedir. Zalimlik Müslüman'ın vasfı olamaz. Elendimizin savaşları, Mekke'nin fethinde ve hemen akabinde Huneyn Gazvesi'nde yaşananlar ortadadır. Hz. Ömer'in Kudüs'ü lethetmesinden sonra orada kurduğu sistem adâlet ve hakkaniyet zereydi. Durum bu kadar nettir. Mücadelenin istikameti İslâm ansından doğru olduğu gibi mücadelenin yöntemi de İslâm tara- Indan doğru bulunmalıdır. İslâm'a, Allah ve Resûlünün rızasına ygun olmayan bir vasıta kullanılamaz. Düşman olarak karşımıza pikanın durumu ne olursa olsun bizim ölçümüz değişmez, onlar yaparsa yapsın bizim hocamız olamazlar. Müminler sadece Alahin Hz. Peygamber aracılığıyla kendilerine bildirdiği hakikat icere yaşamak
mecburiyetindedirler. Efendimizin kendisiyle, hayatıyla, sünnet-i seniyyesiyle irtibat- r şeyimizi, Efendimizin ortaya koyduğu ölçüler belirlemeli. Hz. Peygamber'i hayatımızdan çıkardığımızda, O'nun prensiplerini zulmetmis oluruz. Zīrā nefsine zulmetmis insan başkasına da kendimize ölçü yapmadığımızda hem nefsimize hem de başkasına zulmeder. Ve neſse en büyük zulüm Allah'ın emirlerine isyan etmektir.
Haddini Bilmek
Kur'an-ı Kerîm'de müminin bir tarifi var: "Onlar kıyam ederler. rük ederler, sözlerinde dururlar, iffetlerini muhafaza ederler.
BENİM KANAATİMCE BOZULMALAR GÜÇ ZEHİRLENMESİYLE BAŞLIYOR. SAYISAL VE EKONOMİK OLARAK BİR GÜCE ERDİĞİNİZDE VE BU GÜÇLE PEK ÇOK ŞEYİ YAPABİLMEYE KÂNİ OLDUĞUNUZ ZAMAN GÜÇ ZEHİRLENMESİ BAŞLIYOR. GÜCE ERİNCE CEMAATLER, ULUSLARARASI GÜÇLERİN VE İSTİHBÂRÂT ÖRGÜTLERİNİN DE İLGİ ALANINA GİRMEYE BAŞLIYOR HERHALDE.
Bil ki Allahü Teâlâ'nın üç bin ismi vardır. Bin ismini sa- dece meleklere öğretmiştir, başkasına değil. Bin ismini de yal- nız peygamberlere öğretmiştir. Üçyüz ismi Tevrat'ta, üçyüz is- mi İncil'de, üçyüz ismi Zebur'da, doksan dokuz ismi de Kur ân-ı Kerîm'de mevcuttur. Bir ismini de Cenâb-ı Hak kendine seçip ayırmıştır. Bahsedilen üç bin isminin mânası şu üç isim de toplanmıştır: Bismillahi'r-rahmani'r-rahîm. Kim bunu öğre nir ve söylerse, Allah'ın bütün isimlerini anmış gibi olur.
BESMELE'NİN ÖZELLİKLERİ VE ESRARI
YANITLASİL
yuksel11 Mayıs 2024 03:58 NAZİLLİLİ SEYYİD MUHAMMED HAKKI HAZRETLERİ
Akıllı kişi, nefsine hakim olan ve ölümden sonrası için çalışandır.
İLK YARATILIŞI TEFEKKÜR ETMEK
Tefekkür, gerçeği anlamak ve doğru davranmak için emek verip düşünmektir. Tetekkür, aklın duasıdır. Geliniz, Cenab-ı Hakk'ın bizlere ihsan ettiği sayısız nimetlerinden bazılarını tefekkür edelim: Yüce Rabbimiz, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, güneşi ve ayı, bütün yıldızları, geceyi ve gündüzü insanın hizmetine vermiştir. Yağmuru ve yağmurun müjdecisi olan rüzgarları gönder- mış, yağmurla hayat verdiği ölü topraktan nice bitkilerı, bağları ve bahçeleri cıkarmıştır. Denizleri ve okyanusları insanın emrine vermiş, ona susuzluğunu giderecek ab-ı havat çeşmeleri ikram etmiştir. Geçiminde birçok fayda sağlayan hayvanları insana boyun eğdirmiştir. Evini ve ailesini, insanoğlu için huzur ve dinlenme yeri kılmıştır. Ona, iyiyi kötüden ayırt edebilecek akıl, hissedebilecek gönül ve nimetlerinden istifade edebilecek duyu organları lütfetmiştir. Hak ve hakikat kılavuzu diniyle, hidayet rehberi kitaplarıyla, ahlak ve fazilet örneği rahmet elçileriyle insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmıştır.
4800- Hiçbir peygamber yoktur ki, onun ümmetimde bir benzeri bulunmasın. Ebu Bekr İbrahim'in, Ömer Musa'nın, Osman Harun'un benzeridir. Ali b. Ebi Talib de benim benzerimdir. Meryemoğlu İsa'yı görmekten hoşlanan kimse varsa, Ebu Zerri'l- Ğıfâri'ye baksın.
İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden-
ler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya işte onlar birbirlerinin velileridir. (Enfal, 8/72)
DAVASINI İHTİŞAMLI HAYATINA TERCİH EDEN GENÇ:MUS'AB B. UMEYR
İslam'ı kabul etmeden önce Mekke'nin en sevilen gençlerinden olan Mus'ab, Müslüman olduktan sonra türlü baskı ve sıkıntılara maruz bırakıldı. Göz ka- maştırıcı hayatını, vazgeçilmesi zor zevklerini, ipekten elbiselerini ve ailesini sırf dini uğruna terk ederek Dârü'l-Erkam'da kalmaya başladı. Resûlullah, Birinci Akabe Biatı'nda Medine'den gelip Müslüman olanlara Kur'an'ı ve İslam'ı öğretecek muallim olarak çok güvendiği Mus'ab'ı görevlendirdi. Kendisine Habeşistan'dan sonra yeniden hicret yolu görünen Mus'ab, böylece Medi- ne'ye ilk hicret eden sahabi oldu. Tek başına çıktığı bu davet yolculuğunda, kullandığı tebliğ yöntemleri ve samimiyetiyle Medine'de İslam'ı tanıtmadığı hane kalmamıştı. Karşılaştığı manzaradan memnun olan Resûlullah (sas), bir yıl içinde gerçekleştirdiği tebliğ faaliyetlerini tek tek anlatan Mus'ab'a "Desene Mus'ab, Allah senin elinle Medine'ye hayrı ulaştırdı." diyerek onu "Mus'abü'l-Hayr" olarak tavsif etti.
Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız ya- pacağınız ilk iş ne olurdu?
Büyük filozof şöyle cevap vermiş:
- Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım.
Çünkü dil kusurlu olursa, kelimeler dü- şünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamaz- sa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içi- ne düşen halk, ne yapacağını, işin nereye vara- cağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.
Melikşah tahta geçtikten sonra Divan toplantısında her ku- rumun kendi bütçesini yapmasını istedi. Çalışmalar başladı. Ge- lirler toplandı, giderler hesaplandı. Nihayet bütçeler Sultan Me- likşah'a arz edildi.
Melikşah, hepsini tek tek inceledikten sonra: "Görüyoruz ki bütçemizde yoksullara, muhtaçlara, yetimlere, dervişlere, ilim tahsil edenlere, sanatkârlara pek bir şey ayırmamışsınız. Bu say- dıklarımız için bütçeye üç yüz bin altın konsun." dedi
Bu emir, zamanın Harbiye Nazırını rahatsız etti. Sultan'ın teklif ettiği meblâğ, neredeyse tüm askerı harcamalara eşitti. Harbiye Nazırına göre devletin genişleyip büyümesinde, koru- nup yükselmesinde, savaşlarda zafer kazanıp ganimet toplanma- sında en büyük pay, alimlerin, dervişlerin, yetimlerin, sanatkâr- ların değil, ordunundu. Sultan Melikşah orduyu medrese molla-
250
YANITLASİL
yuksel19 Mayıs 2024 04:03 larıyla bir tutuyordu. Harbiye Nazırı daha fazla dayanamadı: "Bu miktar para ordunun bütçesine eklenirse, Bizans'ın surlarını da- hi aşarız." dedi.
Sultan Melikşah: "Yanlışın var!" diye cevap verdi, "Biz şim- diye kadar alimleri, fakirleri, dervişleri, yetimleri, muhtaçları gö- zetmeseydik, ordumuz değil yeni beldeler fethetmek, başkenti- mizi bile korumaktan âciz kalırdı."
Hepsini tek tek süzdükten sonra devam etti: "Biz memle- ketleri, kılıçtan evvel, yoksul takımının ve derviş-molla kısmının dualarıyla fethederiz. 'Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olur- du?' buyuran Cenab-ı Hakk'a yemin ederim ki bütçemizde ya- pılan en hayırlı yatırım budur."
Nizamü'l-Mülk'e döndü: "Söylediklerim yanlış mı vezi- rim."
Baba yadigârı şanlı vezir, hayran hayran Melikşah'a bakı- yordu: "Hayır Sultanım, çok doğru söylediniz. Askerlerinizin okları bir milden öteye geçmezken, Nizamiye Medreselerinde yetişen mânevi ordunun duaları Arş'a ulaşıyor. Selçuklu Devle- ti ikisinin sayesinde gelişecektir."
Hücreleme Yöntemine Göre Tarih, Zambak Yayınları, Komisyon.
Ekim 2007.
YANITLASİL
yuksel19 Mayıs 2024 04:04 Ziya Demirel - Avni Arslan
4156- Cebrail'e dedim ki: "Rabbini görebiliyor musun?" Şu cevabı verdi: "Aramızda nurdan veya ateşten yetmiş bin perde var. O perdelerin en küçük olanını görseydim bile baştan ayağa yanardım."
تُؤْذِي الْمُؤْمِنَ وَلَا تُجَاوِرُ الْجَاهِل (طب وابن عبد البر في العلم وابو نصر غريب عن ابن عمرو)
4158- Az fıkıh, anlamadan yapılan çok ibadetten ha- yırlıdır. Kişiye anlayarak ibadet ettiği zaman, fıkıh kâfi gelir. Yalnız kendi görüşünü beğendiği zaman o kişinin cehaleti kendisine ye-
تُؤْذِي الْمُؤْمِنَ وَلَا تُجَاوِرُ الْجَاهِل (طب وابن عبد البر في العلم وابو نصر غريب عن ابن عمرو)
4158- Az fıkıh, anlamadan yapılan çok ibadetten ha- yırlıdır. Kişiye anlayarak ibadet ettiği zaman, fıkıh kâfi gelir. Yalnız kendi görüşünü beğendiği zaman o kişinin cehaleti kendisine ye-
YANITLASİL
yuksel22 Mayıs 2024 05:08 RÂMÜZÜL EHADÎS
(HADİS ANSİKLOPEDİSİ)
AHMED ZİYAÜDDİN GÜMÜŞHANEVİ
(2.CİLT)
Baskıya Hazırlayan: ARİF PAMUK
YANITLASİL
yuksel24 Mayıs 2024 05:59 ATATÜRK'ÜN SON MESAJI
Ataturk, ölümunden on beş gün kadar önce kendine geldiği zaman, dünyadaki Müslümanlara şu mesajı göndermişti:
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in (sa gosterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamıyetin hükümlerını olduğu gibi yerine getirmeli; zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.'
Mustafa Kemal Atatürk bu mesajı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı vasıtasıyla
dunyaya açıkladı.
Prof. Dr. Hanif FAUK Urduca Yayınlarda ATATÜRK A.Ü.Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara 1979, s. 102
30 FR. evvel 1409
10 ATATÜRK'ÜN SON MESAJI
Ataturk, ölümunden on beş gün kadar önce kendine geldiği zaman, dünyadaki Müslümanlara şu mesajı göndermişti:
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in (sa gosterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamıyetin hükümlerını olduğu gibi yerine getirmeli; zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.'
Mustafa Kemal Atatürk bu mesajı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı vasıtasıyla
dunyaya açıkladı.
Prof. Dr. Hanif FAUK Urduca Yayınlarda ATATÜRK A.Ü.Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara 1979, s. 102
30 FR. evvel 1409
10 Mustafa Kemal Atatürk ün gizli vasiyeti den alıntı.
Gizli Vasiyetin Esrarı... Atatürk'ün õlmeden önce "Asker menşeli olanları cumhurbaşkanı yapmayın" diye bir vaslyet ettiği belirti len bu bölümde, bu vasiyetin yok oluşu açıklanıyor.
Halid Paşa Cinayeti......... 163-210 Muhalif mebuslardan Halid Paşa'nın Meclisde katledilışının anlatıldığı bu bölümde, devlet terörünün ti pik bir örneği veriliyor.
Harf İnkılabı Niçin Yapıldı?............ 211-286 İslam harflerinin bırakılıp. Lätin harflerinin alınış safhalarının işlendiği bu bölümde, bu inkılâpla Islam kültürünü yok etmenin hedeflendiği anlatılıyor.
287-300
Dünden Bugüne Cami Aleyhtarlığı Cumhurbaşkanı Kenan Evren'ın, okul yapmanın cami yaptırmaktan daha sevap olduğunu ileri sürmesine dikkat çekilen bu bölümde, geçmişteki cami düşmanlığından örnekler veriliyor.
5. CILT
Çerkez Ethem Hain miydi?. Resmi tarih tarafından "hain" olarak tanıtılan Çerkez Ethem'in nasıl vatanperver bir kimse olduğu an- latılan bu kısımda, onun tahriklere kapılmayışı isbat ediliyor.
5-212
Kore Zaferi. ..... 213-302 Bu bölümde, binlerce kilometre uzakta komünistlere karşı savaşan Mehmedciğin başarıları anlatılıyor.
6. CILT
......... 5-68 M. Kemal Paşa'ya muhálií, dindar ve vatanperver bir mebus olan Ali Şükrü Beyin öldürülüşünün an latıldığı bu bölümde, suikasti tertipleyen Topal Osman'ın tahriklere kapıldığı ifade ediliyor.
All Şükrü Bey Niçin Öldürüldü?.
Neler Okuttular?........ 69-232 Cumhuriyetten sonra okutulan ders kitaplarının ele alındığı bu bölümde, kitap muhtevålarının "dinsiz bir nesil yetiştirmeye yönelik olduğu örneklerle isbat ediliyor.
Ateizmin Bayraktarı Abdullah Cevdet.....
233-266 Bu bölümde, dinsizliğin bayraktarlığını yapan Abdullah Cevdet ve fikirleri anlatılarak, onun inkılâpia- ın fikir babalığını yaptığı belirtiliyor.
İş Bankası Hangi Parayla Kuruldu?.... 267-300 Hindistan Müslümanlarının İstiklal Harbi için gönderdikleri paralarla kurulan Iş Bankasının mevzu edildiği bu bölümde, gelen pararın hedefi dışında kullanıldığı açıklanıyor.
Ayasofya Zulmi
7. CİLT
1-104 Sahte bir kararnameyle kapatılan Ayasofya'nın geçmişi, Fatih'in vakliyesi, kapatılış safhası ve açılması yolunda yapılan teşebbüslerin anlatıldığı bu bölümde, milletin hisiyatına tercüman olunuyor.
Yamada Baлия. Milet trådestyle tek parti diktasına son veren DP'nin, askeri bir ihtilälle alaşağı edilmesine medhiye 105-204
düzen yazarların mevzu edildiği bu bölümde, o zamankı basından örnekler veriliyor.
İhtiläl Fetvicılan
İhtilale fetvä veren sözde aydınların tavır ve sözlerinin ele alındığı bu kısımda, onların yüzkarası halleri anlatılıyor. 201-300
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI İman Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Ben nefs-i emmareyi İngilizce'ye 'zalim' (tyrannical) olarak tercüme ettim. Bu bize zulmeden nefistir. İlginçtir; Mevlana nefs-i emmareden firavun olarak bahseder. Nefs-i emmareyi İngilizce'ye çevirmeye kalkıştığımda endişelenmiştim. Ben kimdim ki, kısır Kur'an ve Arapça bilgimle Kur'ani bir kavramı tercüme etmeye kalkışıyordum! Mevlana'nın kitabını okuduktan sonra, 'Elhamdülillah, tercümem o kadar da fena değilmiş' dedim, çünkü orada nefs-i emmare Firavun olarak tasvir ediliyor.
YANITLASİL
yuksel27 Mayıs 2024 06:20 Ekim 2003 Sayı: 212 Şaban 1424-4.250.000 TL. (KDV dan
Bir kimse nası gücendirmek pahasına, Allah'ı hoşnud ederse, insanların kötülüklerine karşı Allah kafi gelir. Bir kimse de insanları hoşnud etmekle Allah'ı gücendirirse, Allah onu insanlara bırakır. Ravi: Hz. Âişe (r.anha) Sayfa: 401 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel28 Mayıs 2024 00:40 Bir kimse halkı nazarı itibare almadan Allah'ı hoşnud ederse, Allah ona kafi gelir. Allah'ı gücendirerek mahlukatı hoşnud ederse, Allah o mahlukatı kendisine musallat eder. Ravi: Hz. Amr İbni Şuayb (r.a.) Sayfa: 401 / No: 15 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel28 Mayıs 2024 00:58 Bir kimse geçmiş ve gelecek insanların ilmine malik olmak isterse, Kur'an-ı Kerim'i tahlil etsin. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 401 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
rim.» Bundan da anlaşılır ki Cennet'e amel ile girilmeyip Hüdânın rahmetine muhtaç olunur. Nitekim bir hadis-i şerifte de bildirilmiştir.
Resûl-i Ekrem (S.A.V.) saadet ve iclâl ile şöyle buyurmuştur: Ey ashabım ve ey ümmetim. Sizden hiçbiriniz ameli ile Cen- net'e girmez. Lâkin, şânı yüce Allah'ın rahmeti sebebi ile girer.
O zaman ashab-ı kiram:
Yâ Resûlallah; siz de ameliniz ile Cennet'e girecek misiniz? di- ye sordular. O da saadet ile:
Ben de yaptığım işle, amelim ile girmem. Allahın rahmeti her halde. beni sarmış olsa gerektir. Netekim kın içine giren şeyi, kı- nın sarıp sarmaladığı gibi beni de Allah'ın rahmeti bürümüştür! bu- yurmuşlardır.
YANITLASİL
yuksel30 Mayıs 2024 01:23 ŞERHİ DELAİLÜ'L-HAYRAT VE ŞEVĀRİKI'L-ENVAR
Bu nedenle, varılan bu dönüm noktasında, Türk toplumunun kriz-
lerden kurtulması için ahlak güneşinin doğması gerekmektedir. Yok- sa alınabilecek diğer tedbirler kısa vadeli olmaktan öteye geçemeye- cektir. Ahlaki yozlaşmanın önüne geçildiğinde mevcut krizler toplu- mun şoklanması ve yeniden ayağa kalkarak yarınlara emin adımlarla
yürüyebilmesi mümkün olacaktır. Köprü Sayı 86.Bahar 2004.
Benden sonra ümmetim üzerine şu üç şeyden korkarım. Devlet reisi ve vekillerinin zulmünden korku duyulması (Hükümde tesir altında kalmak), yıldızların (tesirine) itikad ve kaderi tekzib etme. Ravi: Hz. İbni Muhaccir (r.a.) Sayfa: 19 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:06 Sizin üzerinize şu altı şeyden korkarım. Sefihlerin amirliğinden, kan dökmekten, hükmü satmaktan, sıla-i rahmi kesmekten, Kur'an'ı musiki eğlencesine vesile yapmaktan ve askerlerin çoğalmasından. Ravi: Hz. Avf ibni Malik (r.a.) Sayfa: 19 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:08 Benden sonra ümmetim üzerine şu üç dalaletten korkarım. Hevalara uymak, karın ve şehvetlere uymak ve marifetten sonra gaflete düşmek. Ravi: Hz. Eflah (r.a.) Sayfa: 19 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:09 Cuma namazında hazır olun ve imama da yakın bulunun. Zira insan Cuma'dan geri kalmakla, Cennet ehli olduğu halde, Cennetten geri kalmış olur. Ravi: Hz. Semure (r.a.) Sayfa: 19 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:10 Sekerat (ölüme yaklaşma) halindekilerin yanında hazır olun. Ve onlara "Lâ ilahe İllallah'ı" telkin edin. Ve onları Cennetle de müjdeleyin. Zira erkeklerden ve kadınlardan halim olanlar bile böyle bir durumda şaşkınlık içinde kalır. Ve şeytanın da, Adem oğluna en yakın olduğu zaman bu vakittir. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ölüm meleğinin görülmesi bin kılıç darbesinden daha müthiştir. Gene nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, mü'min bir kulun, her bir damarının dolaştığı yerde acı duymadıkça, nefesi çıkmaz. Ravi: Hz. Vasile (r.a.) Sayfa: 19 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:12 Ashabıma, sonra arkadan gelenlere, sonra da onları takib edenlere hürmet ederek, Bana olan hürmetinizi muhafaza ediniz. Daha sonra yalan yayılır. Öyle ki, kişi kendisinden istenilmeden şahidlik yapar ve yemin teklif edilmeden yemin eder. Ravi: Hz. Ömer (r.a.) Sayfa: 19 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:13 Ashabım ve akrabalarıma hürmet ederek Bana hürmetinizi muhafaza ediniz. Kim ki, onlara hürmetle Bana olan hürmetini teyid ederse, Allah da onu dünya ve ahirette korur. Her kim de onlara hürmet etmeyerek, Bana olan hürmetini muhafaza etmezse, Allah ondan yüz çevirir. Ve bir kimseden de Allah yüz çevrir ise onun (azab için) yakalanması yakındır. Ravi: Hz. Ömer (r.a.) Sayfa: 19 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:14 Avret mahallini, hanımın ve cariyen müstesna, ( herkesten) koru. Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.) Sayfa: 19 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:15 Kefeni güzelleştiriniz. Ölülerinize, arkalarından feryad etmekle, fena tezkiye ile, vasiyetlerini tehirle ve yakanlarını ve kabirlerini ziyareti terk ile eza vermeyiniz. Onlaran borçlarını ödemede acele ediniz. (Kabirde) kötü komşudan uzak tutunuz. Kabir kazdığınızda, onu derinleştirip güzelleştiriniz. Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.a.) Sayfa: 19 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:16 Ölülerinizin kefenlerini güzelleştiriniz. Zira onlar kabirlerinde kefenleri ile övünürler ve birbirlerine ziyarette bulunurlar. Ravi: Hz. Câbir (r.a.) Sayfa: 19 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Müslüman Temmuz 30, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Yavuz Sultan Selim, Piri Mehmed Paşa ile sohbet ederken, soh- betle ilgisiz bir sual sordu:
"Allah'ın izni ile büyük fetihler yaptık. Hâdimül-Haremeyni'ş- Şerîfeyn unvanına kavuştuk. Allah bize her zaman ve her mekânda zafer lütfetti. Hazinelerimiz tepeleme altın ile doldu. Buna rağmen bu devlet yıkılır mı?"
Piri Paşa şöyle cevap verdi:
"Hünkârım! Bu sendeki hal, sendeki ruh, sendeki kararlılık, sebat ve faziler sürdükçe bir şey olma ihtimali yoktur. Velâkin to- runlarınızın zamanında Rabbin ihsân ettiği mükâfatların, nimetle- rin şükrü eda edilmez, emanetlere sahip olunmaz ve hak tevzi edilmez ise, yıkılır!"
"Nasıl?" diye tekrar sordu Yavuz Padişah.
"En çok şu üç şeyden endişe ederim" diye cevap verdi Piri Paşa...
217
YANITLASİL
yuksel6 Haziran 2024 04:32 Yavuz Bahadıroğlu
Ve devletleri yıkan sırrı tek tek saymaya başladı:
"Bir: Sadrazamlık makamı, liyakate göre değil de, menfaat kar- şılığı olarak cahil ve ahmakların eline geçerse...
"İki: Dünya malı, kalpleri işgal eder, rüşvet kapısı açılır, altın her kapıyı açar ve bu yüzden makamlar ehliyetsizlere verilirse...
"Üç: Devlet adamları, hanımlarının tesirine girer ve onların arzularına göre devleti yönetmeye başlarlarsa, bu devlet yavaş yavaş inkıraza (yıkılmaya) yüz tutar."
Piri Paşa'nın bu sözleri karşısında Yavuz bir süre suskun kaldı. Derin derin düşündü. Sonra tasalı tasalı vezirinin yű- züne baktı:
"Rabbim bizleri böyle bir akıbete dûçâr olmaktan korusun!" diye duâ etti.
Haram yemeyen ordu
Şanlı ordu Mısır'a day
YANITLASİL
yuksel6 Haziran 2024 04:34 Yavuz Sultan Selim ve Kutsal Emanetler
Yavuz Bahadıroğlu
YANITLASİL
yuksel6 Haziran 2024 04:35 oscar Yayınları sy. 217.
Nasıl mı? Anlatalım... ABD Savunma Bakanlığı'na (Kara Kuvvetleri bünyesinde) bağlı olarak faaliyet gösteren Foreign Area Officers (FAO) adlı askeri birlikte
YANITLASİL
yuksel6 Haziran 2024 10:54 363
Görev yapan subaylar özel olarak seçilip yetiştirilir. Özünde hepsi birer istihbaratçıdır. Bu istihbaratçı subaylar, gideceği bölgenin dilini bir iki yıl içinde öğrenir, uygulama için bir süre turist olarak o ülkelere gider, toplumu ve kültürünü tanımaya çalışır.
Bu kişiler dünyanın değişik bölgelerinde operasyonel ve fikir üretici olarak çalışır. Unvanları ateşe, ataşe görevlisi, irtibat ofis görevlisi, NATO görevlisi, bölge birimleri yetkilisi gibidir. Başarılı olurlarsa, zirveye kadar yol açıktır.
Sadece FAO mensubu subaylara dağıtılan "The FAO Journal" adlı dergide, seçimden bir yıl önce Soner Çağaptay ve Khairi Abaza'nın bir makalesi yayınlandı. Makalenin başlığı aynen şöyle: İslamcıları sandıkta mmek...
Önce yazarları kısaca tanımakta yarar var. Abaza, Mısırlı Waft Partisi İlişkiler Komitesi'nin eski üyesi, Demokrasileri Savunma Birliği'nin lemli üyesi. Çağaptay ise Washington Enstitüsü Türkiye Araştırmaları ümü üyesi ve yöneticisidir. Ağırlıklı olarak yakın doğu politikaları wrinde yoğunlaşır. İkisi de Pentagon'un rafine çocuklarıdır.
عن انس) يَرْجِعُ أَهْلُهُ 6278- Ölünün ardından üç şey gider: Ehli, malı, ameli. İkisi döner, biri yanında kalır. Ehli ile malı döner, ameli yanında kalır.
1425
YANITLASİL
yuksel8 Haziran 2024 08:00 ورضى الله بركة والقداحة في الدَّارِ بَرَكَةً وَكِيلُوا طَعَامَكُمْ يُبَارَكُ اللَّهُ لَكُمْ
فيه وسط في المنطق والمقترف عن انس وفيه عنسية ابو سليمان الكوفى متروك)
967- Evde bulunan şu dört şeyde bereket vardır
a) Evde bulunan kayunda bereket vardır.
b) Evde, henüz duvarları yapılmamış olan bir kuyuda da bereket vardır.
c) Evdeki el değirmeninde de bereket vardır.
d) Evdeki çakmakta da bereket vardır.
Buğdaylarınızı (alım, satımı arasında) ölçün ki Allah onu sizin için bereketli kılsın.
٩٦٨- أربعَةُ أَبْوَاب مِنْ أَبْوَابِ الْجَنَّةِ مُفَتَحَةٌ فِي الدُّنْيَا الإسكندرية وعَسْقَلان وقروينَ وعَبَّادَانَ وَفَضْلُ جدةَ عَلَى هَؤُلاء كَفَضْلِ بَيْتِ الله الحرام عَلَى سَائِرِ البُيُوتِ رحب في الضعفاء والديلمي والرافعي عن على وفيه عبد
الملك لاه والخطيب في فضائل قزوين عن على
968- Dünyada açılmış dört cennet kapısı vardır ki, onlar:
a) İskenderiye,
b) Askalan,
c) Kazvin,
d) Abadan'dır.
Bunların üzerine Cidde'nin üstünlüğü, Allah evi (Kobe-i Muazzama'nın) diğer evlere olan üstünlüğü gibidir.
٩٦٩ - اَرْبَعُونَ حَصْلَةً أَعْلاهُنَّ مِنْحَةُ الْعَنْزِ لَا يَعْمَلُ عَبْدٌ بِخَصْلَةٍ مِنْهَا رَجَاءَ ثَوَابِهَا وَتَصْدِيقًا بِمَوْعُودِهَا إِلَّا أَدْخَلَهُ اللهُ بِهَا الْجَنَّةَ رحم خ د حب عن ابن
(عمرو)
969- Kırk haslet vardır. Bunların en üstün olanı (Allah rızası ve sütü ile kılından faydalanmak için) sağmal keçi vermektir. Kim bu işi Inanarak ve sevabını umarak yaparsa Allah onu mutlaka cennete koyar.
MERİÇ TUMLUER T.İ.E MAKAM BAŞKANLIĞI ÜST DÜZEY YÖNETİCİ.
1y
YÜCE TÜRK DEVLETİMİN KURUCUSU EHLİBEYT SEYYİD BÜYÜK ÖNDERİM ASİL.TÜRK GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNDEN 50 YIL SONRA AÇIKLANMASI GEREKEN
HUKUK DIŞI 1 ŞEKİLDE 34 YILDIR HALEN VE KASTEN GİZLENEN VASİYETİNİN VARLIĞININ T.B.M.M DE TARAFIMDAN AÇIKLANMASI YOLUNDA DAVA ADAMI 🇹🇷MERİÇ TUMLUER🇹🇷T.İ.E🇹🇷 OLARAK GEREKENLERİ YAPACAĞIM İNŞALLAH...
YÜCE ALLAHIM CC TANRIM EHLİBEYT SEYYİD GÖREVLİ ASİL TÜRK VASİYİ KORUSUN İNŞALLAH AMİN
İki garip şey vardır: Biri sefih kimseden çıkan "hikmet sözü" ki onu kabul edin. Diğeri Hakim adamın sefih sözü ki, onu affedin. Zira hiç bir hakim yoktur ki ayağı sürçmesin. Ve hiç bir hakim yoktur ki, tecrübe sahibi olmasın. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 320 / No: 15 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel10 Haziran 2024 00:07 Bir kimse halk kızdığı halde Allah rızasını isterse Allah ondan razı olur. Sonra halkı da ondan razı eder. Kim de Allah'ı gadab ettirerek insanların rızasını isterse, Allah ona gadab eder ve halkı da ona hasım kılar. Ravi: Hz. Âişe (r.anha) Sayfa: 409 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel10 Haziran 2024 00:08 Bir kimse halk kızdığı halde Allah'ın rızasını isterse, Allah halktan gelen şer ve fitneye karşı onu korur ve ona yeter. Kim de Allahı gazablandırarak insanların rızasını isterse, onu halka bırakır ve bir şeyine karşımaz. Ravi: Hz. Âişe (r.anha) Sayfa: 409 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel10 Haziran 2024 00:09 Bir kimse halk sena etsin diye, Allah'a isyan teşkil eden işler yaparsa, insanlardan evvelce kendisini öven, sonra da zem eden bir kimse olur. Ravi: Hz. Âişe (r.anha) Sayfa: 409 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel10 Haziran 2024 00:09 Haya örtüsünü atanı gıybet etmekten mes'uliyet yoktur. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 409 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
953. Dört şeyden elde edilen para dört şeyde kabul edilmez Hiyanet, hırsızlık, hile ve yetim malını gasp etmek yolu ile elde edilen para şu dört şeyde kabul değildir: Hac, umre, cihad ve sadoka
955- Dört sınıf insan vardır ki, Allah onlan ne cenneline koyacak ve ne de cennetin nimetlerini taddıracaktır:
a) Devamlı içki içen.
b) Faiz yiyen.
c) Nähak yere yetim malını yiyen.
d) Anne babasına asi gelen.
٩٥٦ - أربع مِنَ السَّعَادَةِ الْمَرْأَةُ الصَّالِحَةُ وَالْمَسْكَنُ الْوَاسِعُ وَالْجَارُ الصَّالِحُ وَالْمَرْكَبُ الْهَنِيُّ وَاربَعٌ مِنَ الشَّقَاءِ الْمَرْأَةُ السُّوءُ وَالْجَارُ السُّوء والمركب السوء والمسكن الضيق (حب ك حل هب ض والخطيب عن محمد ن سعد عن أبيه عن جده
60- "İnsanlar arasında Allah'ın en çok buğz ettiği adam (yalanı doğru, doğruyu yalan göstermek için), sığırın geviş getirdiği gibi dilini kullanan, belagat sahibi insandır."
Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder. Kim Receb'den bir gün oruç tutarsa, sanki bir sene oruç tutmuş gibi olur. Kim ondan yedi gün oruç tutarsa, ona Cehennem kapıları kapanır. Kim ondan sekiz gün oruç tutarsa, ona Cennetin sekiz kapası açılır. Kim ondan on gün oruç tutarsa, Allah ona istediğini verir. Kim ondan onbeş gün oruç tutarsa, semadan bir münadi şöyle seslenir: "Geçmişin affolundu. Amellere yeniden başla" Kim artırırsa Allah da onu artırır. Receb ayında Allah Teala Nuh (a.s)'ı gemiye bindirdi ve o, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti. Onlarla gemi altı ay seyretti. Bunun sonu aşûre günüdür. Ve gemi "Cudi" dağına indirildi. O gün de Nuh (a.s) yanındaki insanlar ve hayvanlar hepsi, Aziz ve Celil olan Allah için, şükür olarak oruçlu idiler. Allah denizi, beni İsrail için aşûre gününde yardı. Ve yine Aşûre gününde Allah (z.c.hz)'leri Adem (a.s)'ın tövbesini ve Yunus (a.s)'ın şehrinin halkının tövbesinide kabul etti. İbrahim (a.s)'da o günde doğdu. Ravi: Hz. Said İbni Ebu Raşid (r.a.) Sayfa: 288 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
nelkurmay Başkanlığına, diğer kuvvet komu- tanlığına ait yerlerdeki, Yakın Tarihle ilgili bütün belgeler bir araya toplanmalı ve tıpkı "Başbakanlık Arşivi" yahut "Milli Kütüphane" gibi bir "Yakın Tarih Kütüphanesi" kurulma- lıdır. Ayrıca bankaların kasalarında saklı bel- ge ve dokümanlarla, şahısların elindeki belge ve vesikalar da bu kütüphaneye konulmalı. bütün belge ve dokümanlar güzelce tasnif edi- lip, araştırmacıların istifadesine sunulmalı- dır.
Benim hadislerim birbirini nesh eder. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin birbirini nesh etmesi gibi. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 111 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
Y AKIN ve uzak tarihimizin ya- lan-yanlışa boğulduğunu, vesi- kaların tahrif edildiğini, kahra- man olanların hain, hain olan- ların kahraman gösterilmeye çalışıldı- ğını belirten yazar Ahmet Kabaklı. Yeni Nesil'den All Ferşadoğlu'nun 10 Kasım 1988'de yayınlanan mülakatında yakın tarih ve tabular hakkında konuştu.
Kabaklı'nın mülakatta sorulan sual- lere verdiği cevaplar şöyle:
"Bugün 12 Eylül'ün bile gerçeklerini bilmediğimizi açık açık iddia edebili- rim. 12 Mart'ın, daha önceki 60 darbesi- nin gerçeklerini hiçbirimiz bilmiyoruz. Rivayet muhtelif ve içinde gerçek dışılık son ölçüdedir.
"Başımıza o kadar çok belä yağdırıl- mış, bugün o kadar çok yalan, yumruk altında gerçekler gizlenmiştir ki, herşey yalana bulandırılmış. Memleketteki kahraman insanlar karalanmış; zararlı kimseler de göklere çıkarılmıştır.
"Bizde büluğ çağı ile emeklilik çağı bir görülüyor. Akıllarının başlarına gelebil- mesi için emekli olmaları gerekir. Ben bunu birçok emekli generalde, yüksek memurda görmüşümdür. Aslında bu, ne yazık ki, korkutulmuş bir karektersiz- liğin ifadesidir. Gerçekler zamanında söylenirse hiçbir zararı olmaz. Uyduru- lan yalanların cemiyetleri ſeläketlere sürükledığı yüzde yüz muhakkaktır.
"Resmi ve yalan tarihe karşı, yalan üzerine müesses iddialara karşı, yalan- dan kahraman yapılmış, hâlâ devam e- den fikir zulmüne ve fikir yumruğuna karşı sız mücadele açmışsınız.
"Demokratik ülkelerde tabu yoktur. Demokratik ülke, tabunun olmadığı ülke demektir. Hallá değil demokratik ülke- lerde, kendisini bilen haysiyetli ülkeler- de de tabu yoktur. Demokratik ülkelerde ilim vardır, bilgı vardır. Tartışılmayan.
görüşülmeyen mesele yoktur. Bu da tabu bir şeydır. İnsan hayslyyetine uygundur.
"İşte Çanakkale hikâyesi, siz yazmış- sınız, Atatürk'ün henüz bulunmadığı bir olayda, 'Atatürk'ten niye bahsedilmiyor' diye kıyametler koparılıyor ve TRT Ge- nel Müdürü azlediliyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde olacak bir şey değildir. Nitekim, kişileri yok etmek için siste- matik bir şekilde tabulara başvurulmak- tadır.
"Ne Avrupa'da, ne dünyanın diğer de- mokratik ülkelerinde, 5816 sayılı gibi bir kanun var. Bu kanun yanlıştır. Bu kanun yüzünden çok gerçekler gizli kal- maktadır. Tam (ersine, Atatürk'ün Mus- tafa Kemal. Mustafa Kemal'in Gazi Mus- tafa Kemal olarak ortaya konması gere- kir. Herkesin olduğu gibi ortaya konma- sı gerekir. O zaman millet rahat edecek- ur. O zaman Mustafa Kemal de rahat ede- cektir. O zaman Atatürk'ü maalesef ålet ederek çıkar sağlamak isteyen kişiler. zümreler; kullandıkları bir çıkar unsu- rundan mahrum kalacaklardır. Ata- türk'ü böyle bir takım insanların âleti halinde tutmamak gerekir.
"Türkiye'nin yakın tarih hadiselerini tartışacağı vakit, çoktan gelmiştir. Türk halkı olarak evet, gelmiştir. Ama, ger-
çeklerin bilinmemesinden menfaat u- manlar çoktur. Sırasında basın da gürül tü çıkaracak, seni ylyeceklerdir. Mesul ve yüksek makamlarda bulunanlar, seni ylyecektir! Binaenaleyh, bu acıklı bir keyflyettir. Adalet ve gerçek, milletin. müsbet aydının ekserlyet sağlamastyle mümkün olabilecek bir keyfiyettir. Mil- letimiz her zaman bunları tartışabılır. konuşabilir. Rahatsız olmaz, gocunmaz. Fakat bazı yalancı aydınlar, üniversi telerdeki sorumlu hocalar yeteri kadar karakter sahibi olmazlarsa, yine de so- nuç alınamaz.
"Bir defa Türkiye'nin yakın ve uzak tarihinin yazılmamış olması acı bir
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2024 07:59 keyfiyettir. Tarihi yazılmayan bir ül- kede politika yapılıyor. Şu halde dürüst bir politika yapılamaz. Çünkü kendi- mizi aradığımızda tarihten başka bula- bileceğimiz bir yer yoktur. Herşey tari- hin zarfı içindedir. Koyun efendim orta- ya, kimin ne kusuru varsa bilelim, mezi- yeti ne ise bilelim. Karmakarışık bir şe-
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2024 08:01 kilde çocuklara okutmanın bir mânâsı yoktur. "Şimdi insan bir şeyi ortaya anlatır- ken gerçekleri ortaya koymalıdır. İlmin dili incitici olmaz. Herkes de buna râzı
6.149 yorum:
«En Eski ‹Eski 5401 – 5600 / 6149 Yeni› En yeni»حَلَالًا الْمُسْلِمِينَ الا رحم ق ل د عن ابي هريرة ت حسن صحيح ه ق عن كثير بن عبد الله بن عمرو بن عوف عن ابيه عـــن
B
جده كر عنه وزاد على شروطهم الا شرطا حرم حلالا)
2659- Müslümanlar arasında sulh caiz ve mümkündür. Ancak helali haram, haramı helal kılan barış olursa başka. (Caiz olmaz.)
٢٦٦٠ - اَلصَّمْتُ حِكَمٌ وَقَلِيلٌ فَاعِلُهُ وَمَنْ كَثُرَ كَلَامُهُ فِيمَا لَا يَعْنِيهِ كَثُرَتْ
خَطَايَاهُ العسكري عن أبي الدرداء)
2660- Sükut, hikmettir. Onu yapan azdır. Kim kendisini ilgilendirmeyen şeylerde çok konuşursa, çok yanılmalarda bulunur.
*
CAMIÜ'S-SAĞIR
MUHTASARI, TERCÜME VE ŞERHİ
Allah'ı sevmenin yolu Resûlullaha (a.s.m.) tâbî ol- maktan; söz, hâl ve hareketlerimizde onu ölçü almak- tan geçer.
Resûlullahın (a.s.m.) hadislerinin herbiri ise karan- lıkta kalanlara bir ışık, yolunu şaşıranlara bir rehber, ölünceye kadar doğru yolda tutan bir kılavuzdur.
Resûlullahın (a.s.m.) hadisleri ahiret yolcusu olan insanlar için en sağlam birer ölçü, esas ve hayat pren- sipleridir. Bilhassa bunalımda olan çağımız insanlarına bir kurtuluş simidi, huzur ve saadet yollarını gösteren hatâsız bir programdır. Hayata hayat, ruh ve nurdur.
Günümüzün insanının onun emir, yasak ve öğütle rinden istifade edecekleri çok şeyler var. Ruh, kalp ve vicdanlar, onlara gıda, hava ve su kadar muhtaçtır. ***
Camiü's-Sağır, 10.000 civarında hadis-i şerifi ihtiva eden meşhur hadis kitaplarından biridir. Uyanıkken yetmiş defa Resûlullahı (a.s.m.) gören Celaleddin es-Suyuti (1445-1505) tarafından tasnif edilmiştir. Elinizdeki cildlerde, bu eserin, Feyzü'l-Kadir isimli şer hi esas alınarak günümüze bakan 4000 civarında hadis ele alınmış, bazılarının açıklamaları yapılmıştır.
Kul bir çok zamanlar, bir çok zamanlar, bir çok zamanlar müslüman yaşar. Fakat sonunda Allah'ın gazabına uğrayabilir. Yine, ömrünü hep küfürle geçirir. Fakat sonunda Allah'ın Rahmetine uğrayabilir. Kim ki herkese gıybet ederek ve fena lâkap takarak ölürse, kıyamette, burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 104 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Bana Cebrail (a.s.) dedi ki: "Allah ashabından dördünü sever: Ali (r.a.) Selman (r.a.) Ebu Zerr (r.a.) ve Mikdat (r.a.)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 451 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Evvelki kitab bir bab (lügat nev'i)den bir harf (kıraat) üzere nazil oldu. Kur'an ise yedi bab'dan yedi kıraat üzerine korkutucu, emredici, helal ve haramı bildirici, muhkem ve müteşabih ve kıssaları bildirici olarak nazil oldu. Helalini helal kabul edin. Haramını haram kabul edin. Emrolunduğunuzu yapın, nehy olunduğunuzdan vaz geçin, kıssalarından ibret alın. Muhkemi ile amel edin. Müteşabihine inanın. Ve: "Ona inandık, hepsi Rabbimizin indindedir." deyin.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
Sayfa: 451 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
zina edenlere Allah şiddetle gazap eder.
Deylemi.
Dünyada en çok eziyet veren, kıyamet günü Allah katında en çok azap görecek olandır.
Musned, 3.:403
Kıyamet günü en şiddetli azap görecek olan, zalim idâreci dır.
Musned, 3:22.
13
Peygamberimizin şu sözünü duymadınız mı? (1) Altı şeyin belirdiğinde, ölümü isteyiniz:
1- Sefihlerin, yâni şehevât-i hayvaniyesine uymuş olan kimsele- rin. halkın başına başkan olduklarında,
2 - Hukûmet işlerine me'mur olmayı isteyenlerin çok olduğunda, 3 - Hükümler para ile satıldığında, yani rüşvet çoğaldığında,
4- Din emrinin küçük görüldüğünde, 5 Sıla-i rahîm (Hısım akraba birbirlerine gidip gelmek) kesil-
diğinde, Bu meseledeki sıla-1 rahimden kesilmeyi belirten üç şey vardır.
a - Zenginlik ve fakirlik,
b- Dargınlığın idamesi,
c - Memleket uzaklığı, bu mesele mektupla da halledilebilir.
- Kur'ân-ı Kerîm teğannî ile eğlence için okunduğu vakit.
6 Kur'ân-ı Kerimi para ile okumak ve okutmak ehil olmayan kimseleri eğlen- mek için, meclis şerefi için maddi düşünceler namı hesabına okumak.
YANITLASİL
yuksel1 Kasım 2023 23:31
AHİRETE GİDEN YOL (KEŞF-ÜS SÜTÜR)
Ali Rıza ALTAY Denizli Merkez Vaizi
sy. 13.
Tarihin her devrinde hirs ile, hiyanetle tanınmış bir millet olan yahudiler vaktiyle
Mûsa Peygamberin nübüveti zamanında da müşârün ileyhin tebliğ ettiği her emri tersine telakki ederek bu şevketli peygambere de türlü müşkülât göstermişler ve her zaman hakla batılı karıştırmışlardır.
Sahih-i Buhârî MUHTASARI
TECRIDI SARIH
Tercümesi ve Şerhi
cilt 8.sy.20.
39. O küfre sapanlar ve âyetlerimizi yalanlayanlar var ya, işte onlar cehennemlik olanlardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır. [krş. 7/24-35; 20/123]
40. Ey İsrâiloğulları![19] Size verdiğim nimeti hatırlayın (şükredin); bana (iman ve itaat hususunda) verdiğiniz sözü yerine getirin, ki ben de size (cennetle ilgili) vaadettiklerimi vereyim. Yalnız benden korkun!
41. Ve yanınızdaki (Tevrat’ın aslı)nı tasdik edici olarak indirdiğim (Kur’an’)a iman edin, ona inanmayanların ilki siz olmayın; benim âyetlerimi az bir bedele (dünyalık karşılığa) satmayın ve ancak (benim emrime uygun yaşayın) ve yalnız benden (benim azabımdan) korkun!
42. Hakkı (gerçeği) batıl ile bulayıp/örtüp de bile bile hakkı gizlemeyin (hakkın üstüne örttüğünüz batılı hak diye göstermeyin).[20]
43. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû eden (mü’min)lerle birlikte rükû edin.[21]
YANITLASİL
yuksel2 Kasım 2023 04:10
19] İsrâil, Hz. Yakub’un lakabıdır.
[20] İslâm’a uygun olmayan söz ve hareketler batıldır. Eğer hak olan batıla bulanır, ona karıştırılırsa, hak anlaşılmaz, batılın içinde özelliğini kaybeder ve insanlar da haktan saptırılmış olur. Diğer taraftan bu, “batılı da hakla süslemeyin, altında hak var diye batılı cazip göstermeyin” demektir (İbni Teymiyye, s. 52; Elmalılı, I, 285). Yahudiler, Tevrat’taki bazı hükümleri değiştiriyorlar ve kendi uydurdukları batıllara “hak (doğru) bu” diyorlardı.
[21] Âyet-i kerîmede önce “namaz kılın” denildiği halde tekrar “rükû edenlerle beraber rükû edin” buyurulmasında namazın cemaatle kılınmasına ayrıca önem verilmesi gerektiğine işaret vardır (Beydâvî; Râzî, II, 475; Hazîn, I, 43; Cezîrî, I, 405-406). Yahudiler ve hıristiyanlar namazlarında, kıyamdan sonra doğrudan secdeye giderlerdi. Bu ifade ile onlardan İslâm’ın öngördüğü gibi namaz kılmaları istenmiş olmaktadır. [bk. 3/71; Elmalılı, I, 337]
YANITLASİL
yuksel2 Kasım 2023 04:13
FEYZÜ'L-FURKÂN TEFSİRLİ
KUR'ÂN-I KERİM MEALİ
Doç. Dr. Hasan Tahsin FEYİZLİ
r Katzenjammer : Vicdan azabı
kauern
: büzülmek
käuflich sein r Keim : vicdanını satmak
Türkçe Almanca Almanca Türkçe
Dini Terimler Sözlüğü
sy. 423.
Vesselâm
. und damit basta!
Vesvese
:e Versuchung des Teufels, r Ze fel, s Besorgnis, -etmek Befürg tungen hegen, argwöhnisch, m traurisch sein.
Vicdan
:s Gewissen, -borcu (innere) Ve pflichtung, -a danışmak sich d Gewissensfrage vorlegen, 1 kab etmemek e-m gegen das Gewisse gehen, -ını kirletmek sich das Ge wissen beschweren; her sahib wer auch nur en Funken Verant wortungsgefühl in sich trägt. Gewissens-bisse, qual
Vicdan azabı
Vicdani
Gewissens-
Vicdan borcu
: moralische Verplichtung
Vicdan meselesi
:e Gewissensfrage
Vicdanlı
: gewissenhaft, gerecht, mensch lich
Vicdansız
: gewissenslos, unmenschlich
Virane
: e Ruine
Virt
Virt çekmek
täglich rezitierter Gebetsspruch die gleichen Gebete od. Koran sprüche immer wieder rezitieren
Vitir
1. zusätzliches Gebet (nach des rituell vorgeschriebenen letzten Gebet) 2. Vorabend des Opfer fests
Vuküf
Vuslat
Vuzuh
:e Kenntnis, s Wissen e Vereinigung zweier Liebender gecesi e Liebesnacht :e Klarheit, e Deutlichkeit
Bilgisine uygun davranmayan kimse, sırtına kitap yüklen- miş merkepten farksızdır.
İyi hükümdarlar bilginlerle, kötü bilginler de hükümdar- larla düşüp kalkar.
Nizamülmülk
YANITLASİL
yuksel6 Kasım 2023 22:07
BÜYÜKLERİN SÖZLERİ SÖZLERİN BÜYÜKLERİ
İSMAİL ÖZCAN
sy. 23.
FITRAT-FITRAT KANUNU
Fitrat yalan söylemez. (M.N.) 214:Nokta Sosyal hayatta bir çığır açan, fitrat kanunlarına uygun hareket etmelidir. (L.) 174:22. Lem'a 2.işâret Tesettür fitridir. (L.) 197:24. Lem'a
Erkekler kadınlara itaat ettiklerinde mahvoldular.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 455 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Bana göre, sizin için deccaldan daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi? O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp, adamın makamına gösteriş için amel etmesidir.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 163 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Ey kara haberciler, ey kara haberciler, ey kara haberciler. Sizin üzerinize korktuğum şeylerin en korkuncu riya ve gizli şehvettir.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Zeyd (r.a.)
Sayfa: 502 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların yüzleri insan yüzü, kalbleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçmazlar. Eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise marufu emretmez, münkeri nehyetmez olur. Sünnet aralarında bid'at, bid'at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri sapıktır. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat kılar. Hayırlıları dua eder, fakat duaları kabul olmaz.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 502 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
ketm (Bir sözü, bir sırrı, bir haberi) gizleme, saklama, gizli tutma. "Seferberlikte Seferber ordunun iaşesine muhtas hisse-i öşrü vermemek kastı ile mahsulatını ketm edenler hakkındaki Kararname üzerine Adliye Encümeni Mazbatası." Meclis-i Mebusan 28 Şubat 1336 (1920) tarihli 15'inci Birleşim Tutanak Dergisi, C. 1, S. 265. ketmetmek: (Bir sözü, bir Sırrı, bir haberi) gizlemek, saklamak.
keyfiyet (keyfiyyet) Durum, nitelik. "Şimdi efendim, harcırah ve bakiyei tahsisatlarını alamadıklarından keyfiyetin idare memurlariyle Umuru maliye vekâletinden istizahına dair Malatya mebusu Lütfi Bey ve rufekasının bir takriri var." TBMM 14 Temmuz 1336 (1920) tarihli
34'üncü Birleşim Tutanak Dergisi, C. 2, S. 322.
MECLİS-İ MEBUSAN VE MECLİS-İ AYAN TUTANAK TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
sy. 111.
Ölümden ne korkarsın, Korkma ebedi varsın.
a deve ya deveci ya üsdündeki hacı ölür: İlerisi için verdiğim sözden korkmuyorum, o zamana kadar şartlar değişebilir. Bu gadar borcun altına nası(l) giriyo(rsu)n; garkmuyon mu diyene cuvap
zır bizinkinden: N'ediyim, ya deve ya deveci ya üsdündeki hacı (ölür).]
Yağınan yavşan yenir: Yemeğe lezzeti yağ verir.
Ne bu beyle sası sası. Içcık yağ atar adam bunun içine be! Duymadın mı heç ebemden ya(g)ınan yavşan yenir, deyin.]
Yağmır ya(g)sa gış de(g)el mi / Kişi halını bilse hoş de(g)el mi : Her şeyin, her kişinin bir özelliği, bir niteliği vardır. Bunu, başka türlü göstermeye kal- kışmak boştur. Kişinin davranışları, kendi durumuna uygun olmalıdır.
['Ya(g)mır ya(g)sa gış de(g)el mi / Kişi halını bilse hoş de(g)el mi' ay o(ğlum. Ne senden benim çekece(g)im len! Halına yanmayıp Hasan Dağı'na oduna gediyor(rsu)n eyle ay o(g)lum!]
Yalınız öküz çifte goşulmaz : Birlikten kuvvet doğar. Çok kişiyle yapılacak işler, bir kişiye yüklenemez.
[Yalınız öküz çi(f)te goşulmaz. Sahab olun birbirinize dosta düşmana garşı.]
YANITLASİL
yuksel13 Kasım 2023 03:44
EMİRDAG AĞZINDA
ATASÖZLERİ ve DEYİMLER
Özcan Türkmen
sy. 361.
انَّ الْكَذِبَ بَاب مِنْ أَبْوَابِ النّفاق * (الخرائطي في مساوى الاخلاق
مامة )
1443- Yalan, nifak kapılarından bir kapıdır
YANITLASİL
yuksel14 Kasım 2023 21:57
۲۷۳۰ - اَلْعِلْمُ اَفْضَلُ مِنَ الْعِبَادَةِ وَمَلاَكُ الدِّينِ الْوَرَعُ (الخطيب عـــن ابـــن
2730- İlim tahsil etmek, ibadetten daha hayırlıdır. Dinin özü, ana temeli haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçınmaktır.
Ramuz ul Ehadis
Öte yandan nifakın siyasî, iktisadî ve sosyal alanlarda kendini gösterdiğini ortaya koyan, casusları ve bazı gizli teşkilâtları münafık olarak değerlendiren araştırmacılar da vardır (Abdülhalim Hifnî, s. 100-149, 229).
Risale-i Nur Külliyatından
Otuzüç Pencere
Dalalet yolu ne kadar karanlıklı ve elemli! Ne zorun var ki, oradan gidiyor- sun Hem bak! iman ve tevhid yolu ne kadar kolay ve safalı. Oraya gir, kurtul...
Müellifi Bediüzzaman Said Nursi
YANITLASİL
yuksel15 Kasım 2023 06:04
u Otuzüç Pencereli olan Otuzüçün
cü Mektub, îmanı olmiyanı İnşaallah îmana getirir. İmanı zaif olanın îmanını kuvvetleştirir. İmanı kavi ve taklidi ola- nın îmanını tahkiki yapar. İmanı tahki- ki olanın îmanını genişlendirir. İmanı ge niş olana bütün kemalât-ı hakikiyenin medarı ve esası olan marifetullahda te- rakkiyat verir; daha nuranî, daha parlak manzaraları açar.
İşte bunun için, "Bir pencere bana kâ- fi geldi, yeter" diyemezsin. Çünki : Se- nin aklına kanaat geldi, hissesini aldı ise; kalbin de hissesini ister. Ruhun da his- sesini ister. Hatta hayal de o nurdan his- sesini istiyecek. Binaenaleyh herbir pen- cerenin ayrı ayrı faideleri vardır.
Said Nursi
Evliyanın bazı keşiflerinin bazan hakikata zıt çıkması. (S.) 303: 24. Söz 2. dal aliyanın bir kısmı niçin tevhidde ileri gitmeşler? (S.) 303:24. Söz 2. dal
Evliyanın bir nevi garibi olan abdalların bir anda çok yerlerde görünmesi, (S.) 462:28. Söz
Evliya nın ilhamı bazı arızalarla hatalı olabilir, gerçeğe zıt çıka-
bilir. (S.) 308:24. Söz 3. dal 5. asıl
Evliya iman esaslarında ittifak etmiştir. (S.) 303:24. Söz 2. dal Byliyanın kabirleri manay-i ismiyle ziyaret edildi. (M.) 355:28. Evliyanın kerâmeti haktur. (S.T.Ten) 165:28. Lem.) 165.
Mektup, 6. mes. 4. nük.
Evliyaların keşiflerinin birbirine zıt çıkması. (S.) 303:24. Söz 1. dal Evliyaya mânây-i ismi ile bakılmamalıdır. (H.Ş. 2. Zey. 2. kıs.) 145. Evliyanın meleklerle ve cinlerle görüştüp konuşmaları. (M.) 158: 19. Mektup, 14. işâret, 2. şube
Evliyaya meşru muhabbetin uhrevî mükafaatı. (S.) 592:32. Söz 3. mev. 2. mebhas, 6. işaret
Evliyaya meşrû muhabbetin dünyevî neticesi. (S.) 588:32. Söz
3. mev. 2. mebhas, 4. nükte
Evliyaların nefs-i emmareden şikayetleri. (K.L.) 175; (Ş.) 278: 13. Şua
Hızır'ın (a.s.) hayatına yakın hayata mazhar evliyalar vardır. (B.L.) 180.
Kırk günde bir gün ekmek yiyen evliya burcunda. (B.L.) 9. Nübüvvetin velâyete üstünlüğü. (L.) 30:4. Lem'a 4. nükte
Vedûd ismine mazhar bir kısım evliya, Cenneti istemeyip Al lah'ın sevgisini istemişler. (S.) 571:32. Söz 2. mev. 3. mak. 4. rem Yüz yirmi dört bin evliya. (S.) 110:10. Söz zeylin 5. parças (S.) 131:13. Söz 2. makam
FIHRIST/2
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi
İsmail Mutlu
sy. 201
Ölümü çok hatırlayıp anan kimseye üç şey verilir:
1- Günahdan tevbe etmek, - Rızıkda, kanaat etmek,
3- Tanrı'ya kulluk etmede içten istek ve aşk.
Ölümü unutan kimseye de Allah üç türlü belâ verir:
1- Tevbeyi sona bırakmak, mesela: «Daha vakit var, benim gençliğim var>> diyerek tevbeyi te'hir eder,
2 - Dünyaya karşı hırsı ve tamah'ı fazlalaşır. Halbuki: <> diye tenbihlerde bulunulmuştur.
3 - Dini görevlerini işlemekte üşenme hâsıl olur ki; (1) bu işin
kotülüğünü anlatmak mümkün değildir.
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:37
O zat - Ey kardeşlerim! Size Allah'ı And veriyorum, sakın ölümü hatırı- nızdan çıkarmayınız, o teşkilatları bozar, kardeşi kardeşten, karıyı ko- cadan ayırır, canından sevgili mallarını, sevmediği kimselere terketti- rir, yavrularınızı öksüz kor, gülen yüzleri ağlatır, gözleri yaşlarla dol- durur, toplumları dağıtır, mâmûrları virân eder, nâzenîn vücûdları topraklarda çürütür. Ey kardeşlerim! Yere düşeceğiniz günü düşünün, mezara gireceğiniz saatı aklınıza getirin, kabre gireceğiniz dakikaları, kabre girip yanınıza gelecek olanı tefekkür ediniz.
(1) Onlardan biri: Hacca gitmektir.
Mükellef bir Müslümanın, haccın Nisabı tahakkuk eder etmez, hac yoluna yürümesi lazımdır. Bunun tehiri vähi işlerden dolayı ise durumun sonu korku- ludur. Geriye bırakmak doğru değildir.
Denilmiş ki: Dînî görevleri geriye bırakmak; bir dert ve hastalıktır, çok kimselerde bu hal bulunur. Namaza üşenenlerin başlarının taşlarla ezileceğini İmam-ı Buhârî bir hadisinde anlatmıştır. Bunun şüphesiz şakası yoktur. Bir de amamen terkedenin halini düşünelim :
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:38
Yumuşak döşekleri beğenmiyen kibarlar, kobindustane birakila
ğınınkumaka getirin. Dunya yüzünde, toprak bheale, her bir in
Her bir yemeği beğenmezken, yarın, mezarda yatacak, yılan ve çiyanı
Hendaşı olacak, ağzı topraklarla dolacak, dunyayı seyrederek renk
tenmiyen gözler yarın toz- toprak dolacak. Evlerinin üstüne örtü
ğenmezken; yarın taşlar örtü olacağını, otlar, ağaçlar biteceğini un
mayınız, taşın toprağın üzerinde yatacağınızı unutmayınız ey k
deşlerim.
Bu konuda insanlar ikiye ayrılır:
1 Birincisi; erbâb-ı saadettir. Bunlar, salih amellerle meşgul on muşlar, işlerini öylece düzene koyup, doğru yolda yürümüşlerdir. He Kur'ân-ı Kerîmi okumakla meşgul olanlara, veya Kuran okunurke can vermiş olanlara, değer biçilmez üstünlükler hazırlanmıştır.
2- İkincisi, kötü işlerle meşgul iken ölmüş olan tevbesizlerdir. İ te dert, bela bunların başlarında toplanır. Kabirde, toprakda, yanın geleceklerin hepsi onun düşmanlarıdır.
Mezarına girenin yanında bulunacak olan, onun dünyada işleml olduğu ameli iyi - kötü tecessüm ederek onu karşılayacaktır. Bu düşün celer üzerine bazı büyükler şunları söyliyerek halkı ikaz etmek istemiş lerdir:
Ey mal yığanlar ey binalar kuranlar, sizin malınız ancak kesen dir, yoldasımz, gözlerimizi açım!
Ey malcılar! Malınız sizi ölümden kurtarabilecek mi? Ahirete on- dan bir şey götürebilecek misiniz? Hayır, hayır... Belki sen o yığdığ nesneyi senin sevmediklerin ve seni hayır ile anmıyacak kimseler içim yığdın. Cezasını sen çekeceksin, zevkini onlar tadacak. Bakmıyor mu sun, dünyadan kefenden başka şey götüreni görüyor musun?
YANITLASİL
yuksel16 Kasım 2023 00:41
SÖNMEZ NEŞRİYAT A. S. YAYINLARI: UMUMİ NES, No: 23 KUR'AN ve HADIS ILIMLERİ: HUSUSI: No
AHİRETE GİDEN YOL
(KEŞF-ÜS SÜTÜR)
Ali Rıza ALTAY Denizli Merkez Vaizi
d
11
sönmez
Cağaloğlu Şeref Efendi Sokak No. 13
İSTANBUL-1969
sy. 19,20.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Hiç şüphe yok, deccal çıkacaktır. Onun sol gözü kördür. Ve üzerinde beyaz bir ben vardır. Gözsüzleri ve abraşı iyi eder. Ölüleri diriltir. Ve "ben rabbinizim" der. Kim onu tasdik ederse fitneyi deccale düştü. Kim de "Rabbim Allah" der ve böyle ölürse o zaman deccalın fitnesine düşmemiş olur ve ona bir daha fitne ve azab yoktur. Deccal yerde Allah'ın dilediği kadar kalır. Sonra İsa (a.s.) gelir. O Bana vekil ve Benim dinim üzerine gelir. Deccalı öldürür. Ondan sonra kıyamet kopar.
Ravi: Hz. Sumre (r.a.)
Sayfa: 97 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Bir hastaya vardın ise Bir içim su verdin ise Yarın anda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise Bir eskice verdin ise Yarın anda sana gele Hak libasın biçmiş gibi
***
Bir kez gönül yıktınsa Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil.
***
Ben gelmedim dava için Benim işim sevi için Dostun evi gönüllerdir Gönüller yapmaya geldim. (Yunus Emre)
"Din kardeşinden bir cefa gördünse, onun bin vefası olduğunu hatırla... Çünkü iyilik, günaha karşı şefaatçi gibidir." (Mevlana)
Öyleyse, gelin kardeş olalım:
Gelin tanış olalım İşi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz
(Yunus Emre)
YANITLASİL
yuksel18 Kasım 2023 23:46
anadolu'nun gönül dili Yunus Emre
DIB YAYINLARI
RAMUZ'DAN SOHBETLER
Mehmed Zahid KOTKU rh.a
Putların icadı
Allah teälayı insanoğlu aklı ile elbette hakkıyla blemez. Bir halıkı var, läkin nasıldır Görülmeyen Mayin bilinmesi de muhakkak ki çok müşküldür. Bu un için hemen hemen her kavim ve millet aklının erdiği kadar çesitli putlar icad etmişler, her birisi- ne de hälıkı andıran birer isim vermişler. Tabil ki bunlann hepsi de bâtıl fikirler. Bunların karşısına önce İbrahim aleyhisselâm
cikmis. Babası put imâlcisi olan İbrahim peygam ber çocukluğunda bu putları satarken: "satana ve alana ne faydası ne de zarırı olan ilahlar" diye sotarmış. Bir gün putperestlerin kiliselerindeki bü Un putları kırıp, baltayı da büyük putun boynuna asmis. Sordukları vakit ise "Balta kimin boynun da ise ona sorun demiş. Onlar da "Bu putlar ko nusur mu?" deyince, "Siz ne de budala insanlarsınız ki, bu faidesiz, kendi ellerinizle yap- tığınız taştan, ağaçtan, altun ve gümüşle süsledi ğiniz putlara tapıyorsunuz" diyerek anları tapiyorsunu susturmus. Fakat insanoğlu bu hatalarını bildikle nhalde o putları için Ibrahim aleyhisselamı, yak maya karar vermişler. Malüm olan o hädise bizim Urfa şehrinde vukubulmuş. O ates mahallinde bu pin sular kaynamakta, ateşe ahldığı yerde, jeh in yüksek kısmında minareye benzer rada durmakta ve bütün beyeriyete inlisal teşkil etmektedir. iki sütun halá bir nümüne- Lakin maalesef bugün halà o putlara tapan
dynale poucolour Kim bilir ne kadar
an var dünyada, her birisi çeşitli bahanelerle o
pularna baglıklarını izhar etmekten de çekin
şte bu putların çok do
çeşitleri vardir
Mase
paralar, mallar, servetler, sehvet, nehin arzu
ve emial Bunların en korkunas alon
Malümdur ki pislikler iki kısımdırı Birisi görü nen, bilinen maddi pisliklerdir, diğeri ise görünme yen, månevi pisliklerdir. Maddi olanlar insan ve hayvan pislikleriyle beraber, bir de şarap ve do muz hayvanının kendisi gibi, her şeyiyle büyük ne casetlerden addedilenler. Bunlardan kurtulmak mânevi necasetlere nazaran çok daha kolaydır. Çünkü yıkanması halinde bunlardan temizlenmesi mümkündür.
Fakat månevi necasetler ki, bunlar alışılan gü nahlarla birlikte, gaflet, inançsızlık, kibir, gadab, ucüb, hased, hirs, sehvet, kin ve emsolidir. Duçak güzel görünür, fakat içi berbat, bunlan ne kadar yıkasanız da su ile temizlemek mümkün değdir Bizim ecdadımız "Bunlan teneşir temizler de mister. Bu huylara müptelő olanlardan siah, nels edenler pek nadirdir. Insanlarda hakiki insanlık
Müslümanlarda ise hakiki Müslümanlık bu kötü
huylardan kurtulmadıkça tam manasıyla olmas Oyle ise her Müslümana, her insana lazım ve layık olan odur ki, kendisini moddi pisliklerden kur larsın. Ancak bu üzerine nosil borç ve manevi pis liklerden kurtulmaya çalışması da bylece vazifelerindendir Sahabe i güzin ridvanullahi tešla aleyhansen main hazeratı, Resülüllah sellöllahü aleyh
ve se
huzurlarında bulunmak
lem Hazretleri'r
nin
sohbetlerini dinlemek suretiyle maddi, manevi b
tun pisliklerden tamomiyle ananas olimlarivia,
tün Müslümanlara hatta bütün insanliga nümü
olmuşlardır. Blahore Müslümanlar Resah se
Efendimiz den uzaklaştıkça ve o güzel huylar
rer birer kaybolmaya başlayınca tarikator m
dana gelmes Maksat hep a Resülüli
zamanındaki güzel hayatı tekrar canlanamp
dini begenmek pek büyük bir beladir Mamamaya colmak, insanion madd
inetan molivena en büy
ennadir. Buna
denmektedir k
be
delaysiyle karell, olgun Hak
navını kazanmaya ya Maluman yet
yamani en böyük be lesat kaynağar Bu gayet etmek
sinde eriyip gidiyor
Allch teula hepimiمناوالي
RAMUZ'DAN SOHBETLER
Mehmed Zahid KOTKU rh.a
Tasavvufun Hakikatleri
Gerek tasavvuf kitaplarından ve gerekse mu e söylenmiş olan sözlerden anlıyoruz ki, blemi, vücudunun iç kısmı gibi, anın iç alemi, daha fazla ve hatta on- daha mühimdir. Hepimizce má olduğu gibi, mesela, insanın dış a'zosinga hangi birisine bir arıza olsa, bu her ne kadar noksanlık ise de, yine insan pek <a'la yaşayabi veläkin, iç alemin a'zalarında
azallah bir noksan olursa, o zaman yaşamak nianı da kalmadığı cümlenin ma'lumudur. Iste tipki bunun gibi, insanın gönül ålemi, rú kalbi, aklı, fikri, dimáğı, irádesi bozulursa, bü bir feläket olur.Isin sonu nereye varır artık onu tasavvur ediniz. Çünkü, vücüdun ister dis, ister çuzuvlarında vāki olacak bozukluk sebebiyle ni hayet iş ölümle biter. Kişi imanla göçmüsse ahirette chata erer. Ama iç alemi, månevi hayatı hastalı düçar olursa ahirette ebedi azaba uğrar.
to Bunların sıhhatlarının muhafazası hususunda büyüklerimiz çok gayretler sarf etmişler, bu me panda az yemek, az içmek, az uyumak ve kaná akár bir yaşayışa rıza gösterip, hemen bütün çlerini gönüllerinin ihyasına bağlamışlardır. Böy ece de, Muhammed s.a.s. ümmeti arasında isim leri bu günlere kadar (bütün erbabı yanında) nında) hürmetle anılmakta ve her gün ruhlarına Kur'an turları hediyye edilmektedir ki, bu onların daimi surette ahiret äleminde de ede terakkilerine ve yüksek derecelerine nail olmalarına vesile ve sebeb ol maktadır.
Şimdi, bir insana yetmez mi ki, öldükten son reda böyle salih amellerle anılıp, her gün Ze sevinçlere nail ola? Bu büyük mut töze là mutluluk ve bahtiyarlık değil midir? Bu sebebten biz insanlara düşen en büyük vazife, gönüllerimizi Mavlonen ra olacağı güzel bir gönül haline getirmektir
dan (ki 60 kadar sayarlar) işte bunlar ve emsble rinden iç ölemimizi son derece sakınmak ve korumak lazımdır. Bunların yerine makbul ve memduh olan güzel huylan (ki 60-70 kadar sayar lar) yerleştirmek, büyüklerin halleriyle hallenme ğe çok çalışmak lazımdır.
Mesela, kibrin yerine tevăzu, hasedin yerine gibta, riyanın yerine ihlás, ucubun yerine mahvi
yet, gazabın yerine hilim, hırsın ve tama'in yerine kana at, istihzanın yerine hoşgörü, tahkirin yeri ne saygı, şehvetin yerine sabir, hasisliğin yerine co mertlik, tefrikanın (ayrılık) yerine birlik, ittifak, sabırsızlığa tahammül, hayasızlığa karu iffet, gam sızlık, korkusuzluk, kanaatsizlik yerlerine havi has yet ve islami hususlara son derece alaka gösterilmesi kazanılmalıdır. İşte bunlar ve benze ri güzel huylar ve ahlaklar, hep o gönülün güzel
leşmesine ve olgunlaşmasına sebeb olur.
Bindenaleyh, insan ancak kendini bilip anlo dığı zaman insan olabilir. Iste cennet ve cemalul lahın müşahadesi, bu kadar mahlükatın içinden ancak imánla, ihlásla Allah'a dönebilen bahtiyor. lara nasibdir. Aynı zamanda Rabbını büyük ask ve muhabbetle seven; yoluna, can, bas, mal mulk, feda edebilen, mümtőz uluvve himmet sähipleri evliyalar, kämiller, sålihler, årifler gibi algun kul
larının nasibidir ki, onlar medär mihänmışdır. Hakk's bilmek insanın kendisini bilmesine bagh
ise de, Allah'ın kamil ve hala kullanından hummet almak suretiyle faydalanmal, inkan buldukça on ların hizmetlerine kopmak, hayır dağlanını sik, elbette insane onlar gibi yapabilir Görmez misin ki, bir demir partou bile, ham
soğuk hem de vert madde kan stayin cine kon
Onun için gönüle keder veren kötü huy ve ah laklardan, bahusus şeytanın bile kibir, hased, usyay beub, gazab hitom bide halimize gülere atihză, tahkir, grybet, nemime how howlik sobiruzhk, nomaz O demerkende Kondatsizlik, sehvet, tefrika terassi goms korkusuzluk
ve sõire gibi kötü
ve megstum huyter
duğu zaman noul onun gibi kıpkırma bir ates che
yor, hem de wyu değip punuşuyor. Onde
artk demirel
omy istedig kiligo
hesla ki bir insan hicbu vaka bir
sokobi Biyor
demurle
Insan iyi bir terbiyecinin alinde neden terbiyecial
M. ALI BIRAND
Uluslararası Anlaşmalarda Bir Temel İlke Vardır: En Kuvvetli Daima En Haklıdır
Problem, Ortadoğu'da kulüp olmamasıdır. Çünkü süpergüçler Ortadoğu'da o kada işlerine geldiği şekilde düzen kuruyorlar ki, karıştırabilmek çok kolay, birini çıkartıp diğerini girdirmek çok basit. Çünkü topluma dayalı lider sayısı çok az Yüzde sekseni ordusuna ordusundan dolayı da ya Sovyetler Birliği'ne veya Amerika'ya dayanıyor.
AYET
Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin; zira bu büyük bir günahtır. (Nisa. 4/2)
KORUYUCU AİLE OLMANIN HÜKMÜ NEDİR?
İslam'ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı olarak bir süre muhafaza edi- len evlatlık kurumu, Medine döneminde nazil olan "Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır." (Ahzab, 33/4) mealindeki ayetle kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlat edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir. Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlığın ne- sebi, evlat edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz. Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman 'koruyucu aile' tarzında varlığını sürdürmüştür. İslam'ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü İslam'a göre himayeye muhtaç çocuklara bakmak, onları beslemek, büyütmek büyük sevaptır ve bir insanlık ödevidir. Hz. Peygamber (sas), işaret ve orta parmağını göstererek "Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız." (Buhari, Edeb, 24) buyurmuştur
Imam-ı Şafii rh.a.'den
Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey öğrendim.
" 1. Zaman bir kılınçtır, sen onu kullanmazsan o seni keser. 2. Kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtil seni istila eder. . Kendine hiç bir varlık isnad etmemek, erbâb-ı ismetten olmak demektir.
Celaluddin-i Suyûtî; Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye, s. 15:
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 21:27
İmam-ı Malik rh.a.'in Görüşü
"Fikhi öğrenip de tasavvufu öğrenmemiş olan fâsıklığa, Tasavvufu öğrenip, fıkhı öğrenmemiş olan zındıklığa düçar olabilir. Hem fikhi ve
hem de tasavvufu birarada cem eden de hakikate ulaşır." Aliyyü'l-Kârî Fıkh-ı Maliki Şerhi c. 1, s. 33
YANITLASİL
yuksel19 Kasım 2023 21:35
islam
aylık mecmua
Farabi'ye Göre
Devlet Adamı
1)
Hakiki devlet adamı, hizmet ettiği memleketin bünye- sini iyi bilmeli, bütün hususiyetleriyle tanımalıdır.
2)
Zalim olmadığı gibi gafil de olmamalıdır.
3)
Devlet hayatının istikrar istediğini bir an unutmamalı, affın, müsamahanın, huşunetin ve cezriliğin yerini ve zamanını iyi tayin etmelidir.
4)
İdare-i maslahatçı olmamalı, bunun bir fazilet olduğu zehabından uzak bulunmalıdır.
5) Maddi ve manevi hamleler arasında zaruri bir bağ, paralel bir gidiş olduğunu iyi bilmelidir.
6)
Müşavirlerini ve arkadaşlarını çanak yalayıcılar arasın- dan değil, şahsiyetli ve haysiyetli insanlardan, icabın- da kendisini ikaz edecek kimselerden seçmelidir.
7)
İç çekişmelere, kendini ana hedefleri unutacak kadar kaptırmamalıdır.
288
YANITLASİL
yuksel20 Kasım 2023 00:58
)
İyi konuşmasını, düşüncelerini iyi ifade etmesini bil- melidir.
9) Öğrenmeyi, öğretmeyi, gerçeği ve gerçeği sevenleri sevmelidir. Buna mukabil yalan söylemek şöyle dur- sun, yalan söyleyen yerden nefret etmelidir.
10) Nazarında para ve her çeşit maddi menfaatler kıymet- siz olmalı, temiz elli, temiz ahlaklı olduğunu o saha- da da ispat etmelidir.
11) Azim ve irade sahibi olup, lüzumlu gördüğü işte insi- yatif sahibi olmalı ve asla küçük ruhluluk gösterme- melidir.
12) Zeki olduğu kadar, hayat ile gerçek şartları birbirine karıştırmamalıdır.
İşin zor olanı, bütün bunların hepsinin birden bir kişide bu- lunması gerektiğidir. Ve bütün dünyada "Devlet Adamı" fikda- ni (yokluğu) vardır.
YANITLASİL
yuksel20 Kasım 2023 00:59
Ziya Demirel - Avni Arslan
TARİHTEN
İLGİNÇ HİKÂYE ve ANEKDOTLAR
Bir insan huysuzsa idare edin. Cahilse akıl verin. Sinirliyse sabredin. Nankörse yol verin gitsin!
Çünkü huysuz bir insan düzelebilir. Cahil insan akıllanabilir. Sinirli insan sakinleşebilir. Ama nankör insan asla değişmez.
Bu sözleri niye mi yazdım? Sizlere insanoğlunun ne kadar iyilik bilmez olduğunu hatırlatmak için yazdım.
Nan-Kör ne anlama geliyor diye araştırdım.
"Nan" Ekmek demektir. "Kör" ise gözleri görmeyen demektir.
"Nankör" kendisine verilen ekmeğe kör bakan, o ekmeği görmeyen demektir.
Nankör insan kendisine yapılan iyiliklerin bilmez. Yapılan iyiliği önemsemez.
Şunu da unutma: İnsan, doğuştan hem iyiliğe hem de kötülüğe meyli olan bir varlıktır. Bununla birlikte insan kendisine yapılan iyilik, yardım ve nimetlerin farkına varma konusunda da zayıf bir varlıktır. Yapılan iyiliklere karşı da cevabı hazırdır.
Çok sıkıştırırsan "yapmasaydın be kardeşim" der. Herkesin işine yaradığın kadar iyisin bu hayatta! Tanrı kimseyi; yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkar edecek kadar da nankör yapmasın.
Nankörler düne değil güne bakarlar
ve onlar kimden menfaatleri varsa
onun yüreğine doğru akarlar.
BİR HAD
S
ek
gi
R
Lâ havle velâ kuvvete illâ billah. (Allah'tan gayrı güç ve kuvvet yoktur!)
(Müslim, Zikir, 47)
BÜTÜN GÜÇ VE KUDRET ALLAH'A AİTTİR
me
ZDAN sürc Allah'tan başka bir şeye, taparcasına bağlananlar, Allah'ı sever gibi sevenler ve bu suretle, Kur'an'ın bütün uyarılarına rağmen şirke sapanlar için artık kurtuluş dett ümidi yoktur. Onlar, sonunda ahirette inkâr ve isyanları yüzünden hak ettikleri de azabı gördüklerinde bütün güç ve kudretin Allah'a ait olduğunu, dünyada iken bu güce inanmamakla kendilerine ne büyük bir kötülük ettiklerini, Allah'ın azabının ne kadar şiddetli olduğunu anlayacaklardır. Fakat bunu dünyadayken anlamaları ve ona göre inanıp yaşamaları gerekirdi. Bu sebeple iş işten geçmiş olacak, büyük ve önder bilip tanrılık mertebesinde yücelttikleri, güvendikleri kişilerin de kendi dertlerine düşüp onların yüzlerine bile bakmadıklarını, bütün kurtuluş imkânlarının yok olduğunu, ümitlerin kesildiğini görünce pişmanlık ve kederleri bir kat daha artacaktır. Sonuçta dünyada yaşadıkları sürece yaptıkları bütün işler ahirette kendilerine sadece pişmanlıklar, acı ve üzüntüler getirecek, bir daha kurtulamayacakları bir azaba atılacaklardır.
AYET
KÄRÛN KISSASI
Kim bir iyilikle gelirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır; kim de bir kötülükle gelirse o kötülükleri işleyenler yalnızca yaptıklarının karşılığını görürler. (Kosas, 28/84)
Kur'an'ın Kasas suresinde Karûn, Hz. Mûsa'nın kavminden, hazinelerinin anah- tarlarını ancak güçlü bir topluluğun taşıyabildiği, zenginliğiyle mağrur bir kişi olarak takdim edilir. Karûn gösterişi sevmekte, kavminin arasında ihtişamla do- laşmakta, bu ise bazılarının hayranlığını celbetmekteydi. Kavminin, servetiyle böbürlenmemesi gerektiği yönündeki uyarılarına karşı Kārûn bu serveti kendi bilgisi sayesinde yaptığını ileri sürüyordu. Nihayet kendisi ve evi yerin dibine ge- çirilmiş, bu akıbetten ne kendini kurtarabilmiş ne de onu kurtaracak bir topluluk çıkmıştır. Diğer ayetlerde de Hz. Müsa'nın apaçık delillerle Firavun, Hâmân ve Karûn'a gönderildiği, fakat onların Müsa'yı yalancı bir sihirbaz olarak niteledikleri, ona karşı çıktıkları, yeryüzünde büyüklük tasladıkları, sonuçta her birinin farklı şekillerde cezalandırıldığı belirtilir. Kärün kıssası, servet ve gücüne güvenerek, kendini imtiyazlı ve büyük görüp Allah'a isyan, insanlara karşı haksızlık eden ve bu suretle sınırı aşanlar için asırları aşıp gelen bir ibret tablosu, bir öğüt levhasıdır.
عين )an) bil-feth. İnsanın ve gayrı hay- vanın gözü. Müennestir. Cem'i a'yün ve uyun ve a'yân gelir. Tasgirinde uyeynet derler. Ve dahi su çıktığı yere ve diz gözüne ayn derler "يقال لكل ركبة Her) عينان وهما نقرتان في مقد مها عند الساق dizin iki gözü var. Bunlara bilek tara- fında olur ve nukret denir. والعين عين الشمس Ayn güneş kursu, demektir.(, والعين الدينار Ayn dinar, demektir.( والعين الجاسوس )...ayn casus, istihbaratçı.(, وعين الشئ خياره )Ayn... bir şeyin iyisi, ha- Ayn) وعين الشئ نفسه يقال هو بعينه .yirlis1 bir şeyin kendisi, o kendisidir, denir.), ayn halki az...) وبلد قليل العين اي قليل الناس ayn ...) وما بها عين اى احد ,.belde, sehir orada kimse yoktur. ولا اطلب اثرا بعد عين اى بعد معاينة )...ayn gördükten sonra bir eser, bir belirti istemiyorum.وعين البقر جنس من العنب يكون بالشام Aynü'l-bakar Şam bölgesinde bir cins üzüm, demek- tir.( واعيان القوم اشرافهم A'yân) halkın eş- rafı, ileri gelenleri demektir والاعيان Ayan baba anne bir) الاخوة من الأبوين kardeşler, demektir وتعين الرجل المال )Adam bizzat mal elde ettiاصابه بعي وتعين عليه الشئ )Aa( Bir se ona biz- zat gerekli oldu. وتعيين ) لزمه بعينه الشئ تخصيصه من الجملة Tayin....bir şeyi genelden belirleme, birine bir şeyi has ve ait kılma. وعين اللؤلؤ تعيينا İnciyi del- وعاين الشئ عيانا بكسر العين (Aa) ثقبها .di رأه بعينه )Bir şeyi bizzat, gözüyle gördü. Mastarı ıyân gelir. وجاء فلان فى عينى في جماعة )...ayn falan bir grup, bir cema- at içinde geldi.)".
ع
عيناء )ayna) Gözleri büyük avrat; vâ- siatü'l-ayn gibi. ki inde'l-Arab
YANITLASİL
yuksel28 Kasım 2023 00:51
Ahterî Mustafa Muslihuddin el-Karahisarî
AHTERÎ-Yİ KEBİR
sy. 674
Meâl-i Şerîf - 106
106- Biz herhangi bir ayeti (n lafzını yahut hükmünü veya her ikisinin 16. Biz het nu neshedersek veya (hazalardan silerek) on geutturursak, (onun yerine, hem kullara fayda ve kolaylık açısından, hem de sevap bakımından) ondan daha iyisini veya (yükümlülük ve sevap ka zandırma yönünden) onun (bir) benzerini getiririz. (Habibim!) Bilmedin mi ki; gerçekten Allâh (emretme, yasaklama, değiştirme ve hükümsüz kıl
ma dâhil) her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr'dir?! Kur'ân'da ve Sünnet'te geçerli olan "Nesh" konusu "Şerî bir hükmün, Allâh-u Teâlâ ta- rafından tümüyle kaldırılması veyâ misliyle yâhut daha iyisiyle değiştirilmesi" anlamına gel- mektedir. Meselâ Bakara Sûre-i Celîlesi'nin 180. âyet-i kerîmesinde: "Ardından mal bırakacak kişinin, o maldan ne kadar pay alacakları hususunda ana-babasına ve akrabâsına vasiyette bulunmasının farz olduğu" açıkça bildirilmiştir. Ama daha sonra "Mîras âyetleri" olarak anı lan; Nisa Sûresi'nin 11 ve 12. âyet-i kerîmelerinin indirilişiyle, herkesin ne alacağı taksim edil miş ve böylece ölecek kişinin kafasına göre vasiyet yapmasının farziyeti kaldırılmıştır.
90
YANITLASİL
yuksel30 Kasım 2023 03:21
KUR'ÂN-I 'AZÎM
ve Soru Edatlı Kelime Mânâsı - 1
Cüz: 1
Sûre: 2
Yine böylece kiblenin Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Harâm'a döndürülüşü de neshin ör- neklerindendir. Bu konuda misalleri çoğaltabiliriz. Konunun ehemmiyetinden dolayı âlimler: "Nâsih ve mensûhu bilmeyen kimselerin âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler okuyarak vaaz et- meleri câiz değildir" demişlerdir. Allâh-u Teâlâ neyi ne zamâna kadar ne sebeple geçerli kı- lacağını, ne zamanda neyi hangi hikmetle hükümsüz kılacağını ezelî ilmiyle bildiği için nesh, Allâh-u Teâlâ'nın ilminde ve takdîrinde vukû bulan bir değişiklik olarak görülemez, bilakis bu hükümler, ferdin ve toplumun menfaatleri gözetilerek zaman ve zemine göre değişebilecek şekilde takdîr edilmiştir. Ancak şu bilinmelidir ki; nesh sâdece emir ve yasaklarda geçerlidir, ama haber ve kıssa niteliğindeki konularda geçerliliği düşünülemez. Neshin şekilleri, örnekle- ri ve hikmetleri hususunda geniş mâlûmât için bakınız: Rûhu'l-Furkan Tefsiri, 1/502-507
yuksel1 Aralık 2023 03:16
TARİKATLAR-412
Eve geldi Muhammed'i bulmadı, Yemen illerinde Veysel Karani. Adına Yunus Emre'nin de yuka-
rıya bir kıtasını aldığımız ilahiyi yaz- dığı Veysel Karani Türk tasavvuf ede- iyatında büyük sevgi ve alaka görmüş, hakkında menkıbenameler, pek çok ilahi ve destan mahiyetinde hikâyeler kaleme alınmıştır.
Sufi kaynaklarından bir kısmı Veysel Karani'nin Hz. Peygamberle görüştüğünü ileri sürerlerse de, diğer kaynaklar ve rivayetler bunun aksini savunmuşlardır. Yukarıda belirtildi- ği gibi, hasta annesini yalnız bırakma- dığı için, Medine'ye gidemeyen bu Sufi için Hz. Peygamber, Hz. Ömer ve Hz. Ali'ye, onunla görüşmek imkanı- nın kendilerine nasip olacağını müj- delemiştir. Ayrıca duasını almalarını da bildirmiştir. Onlar da onu görecek- leri anın gelmesini dört gözle bekleme- ye koyulmuşlardır. Hz. Ömer'in hali- feliği döneminin son yıllarına doğru, onun Yemen'den gelen bir hacı kafi- lesi ile gelip Mekke'de bulunduğunu öğrendiler. Hacılar Veysel'in Arafat yakınlarında deve güttüğünü haber verip, hakkında alaylı sözler söyledi- ler. Fakat, Hz. Peygamber'in onun için söylediklerini öğrenince bu tavır- larından ötürü nedamet duydular. Hz. Ömer ve Ali, Veysel Karani'yi bu- lup kendisiyle görüşmek imkanını el- de ettiler. Hz. Peygamber'in kendisi hakkında söylediklerini naklettikleri gibi, hayır duasını da aldılar. Kendi- sine liediye ve para vermek yolunda- ki teşebbüsleri boşa gitti. Maddi hiç- bir şey kabul etmeyen Veysel, hacılar- la
birlikte yine Yemen'e döndü.
Daha sonra geri gelen Veysel Ka-
YANITLASİL
yuksel1 Aralık 2023 03:20
rani, Hz. Ali'nin halifeliği sırasında Medine'ye gitti ve Haricilerin ortaya çıkmalarına sebep olan Siffin savaşın- da Hz. Ali'nin saflarında savaşçı ola- rak bulundu. Bir rivayete göre bu sa- vaşta şehit olmuş, başka bir rivayete göre ise, yine Hz. Ali'nin hilafeti dö- neminde Şam'da hadis ilmiyle meşgul bulunduğu sırada vefat etmiştir. Ri- vayetlerden anlaşıldığına göre Üveys, çok fakir bir ailenin küçük yaşta ye- tim kalmış bir çocuğudur ve son de- rece bağlı bulunduğu annesi ona hem analık, hem de babalık etmiştir.
Hz. Peygamber'i hiç görmediği halde, inanması ve gönülden bağlan- ması, Peygamber tarafından da müj- delenmesi, tasavvufta bir mürşide ula- şamayıp onun ruhaniyetinden feyz alanlara "Üveysi" denmesine yol aç- mıştır. Yani görmediği bir şeyh tara- fından yetiştirilen Sufiye, "Üveysi", bu yoldaki yetişme tarzına "Üveysi- lik'denmektedir.
Daha sonraları Üveysilik dört zümre için kullanılmıştır: a) Hz. Pey- gamber'in ruhaniyetinden feyz alan- lar, b) Veysel Karani'nin yolunda ye- tişenler, c) Herhangi büyük bir şeyhin ruhaniyetinden feyz alanlar, d) Hızır Aleyhüsselam tarafından irşad edilenler.
Veysel Karani halk tarafından çok sevilmiş ve bir çok iyi davranışlar ona bağlanarak misal haline getirilmiştir. Bu yüzden de kendisine fazlasıyla sa- hip çıkıldığından İslâm ülkelerinde, Yunus Emre için olduğu gibi, pek çok yerde kabirleri bulunmaktadır. Bun- ların hepsi gerçek kabir olmayıp sev- gi dolayısıyla ayrılmış makamlardır
<Müminler arasında öyle kimseler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde sadık
kalmaları uğrunda bazıları can verdiler bazıları da vermek için beklemektedir- döndürememiş,
ler. Onları, hiç bir şey değiştirememiştir.»
10
Ahzab sûresi, ayet: 23.
HIV/AIDS TÜRKİYE'DE KATLANARAK ARTIYOR
HIV Enfeksiyonu Derneği Yönetim Ku- rulu Üyesi Prof. Dr. Dilek Yıldız Sev- gi, "(Türkiye'de) Her yıl ortalama 3 bin ila 5 bin kişi HIV enfeksiyonu tanısı alı- yor. Ülkemizdeki vakaların yüzde 82'si erkek, yüzde 18'i kadın, yaklaşık yüzde 16'sı da yabancı uyruklu kişiler. Yaş ola- rak da daha çok genç yaş grubu, 25 ila 35 yaş arasında." dedi.
Tefsir ilmi mi
hadis ilmi mi
daha onemlidir
Tasavvuf ilmi en onemlisidir.
Çünkü tasavvuf ilmi Allah c.c. rizasını kazandırır.
prof. Dr. Mahmud Esad Coşan
Akra fm.
günün sohbeti.
İslâm Devletinin, Mekke Devle- tine karşı yaptığı Bedir savaşında elde ettiği büyük zafer(1), Arap yarı- madasının her tarafında konuşul- maya başladı. Hz. Peygamber s.a.s.'in bir sene içinde, bu şekilde küçük, fakat inançlı ve düzenli bir Devlet kurması ve bu küçük devletin, mazisi asırlara dayanan Mekke Dev- letinin ordusunu perişan etmesi, günün meselesi haline gelmişti.
Bedir savaşında, Mekke Devle- tinin, Ebû Cehil, Utbe b. Rebi'a, en-Nadr ibnu'l-Haris, Umeyye- ti'bnu'l,halef gibi ulu önderlerinin kafaları kesilmiş; bir zamanlar Müs- lümanlara işkence yapan Allah ni- zamının düşmanları, bu işkencelere maruz kalan İslâm mücahidleri tara- fından öldürülmüş, böylece Allah'ın, Kıyamete dek sürecek olan şu ka- nunu tahakkuk etmiştir:
<»(2).
(2)Kur'an i Kerim, Su'ara Suresi, 227.
YANITLASİL
yuksel6 Aralık 2023 23:08
Zulmetmekte olanlar,
nasıl bir inkılaba
uğrayıp
devrileceklerini pek
yakında bileceklerdir.
(2)
Kibirden sakınınız. Hiç şüphe yok ki kibir, şeytanı Adem (a.s)'a secde etmemeye sevketmiştir. Hırstan da sakınınız. Zira hırs, Adem (a.s)'ı malum ağaçtan yemeğe sevketmiştir. Hasedden de sakınınız. Zira Adem (a.s)'ın iki oğlundan biri, kardeşini ancak hased sebebiyle öldürmüştür. İşte bunlar, her hatanın aslıdır.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 173 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
1550- Kıyamet günü en çetin azaba uğratılacaklar, dünyada insanlara haksız olarak en çok işkence yapanlardır.
GG
١٥51 - إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عُتُوا رَجُلٌ ضَرَبَ غَيْرَ ضَارِبِهِ وَرَجُلٌ قَتَلَ غَيْرَ
قَاتِلِهِ وَرَجُلٌ تَوَلَّى غَيْرَ اَهْلِ نِعْمَتِهِ فَمَنْ فَعَلَ ذَلِكَ فَقَدْ كَفَرَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ لا
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (ك ق عن عائشة)
1551- En zalim insan, kendisini dövmeyen kimseyi döven, kendini öldürmeye teşebbüs etmeyeni öldüren bir de nimet ehlinden ayrılıp nimet ehli olmayan kimseye intisap eden (mesela öz babasını bırakıp başkasını baba edinen) kişidir. Kim bunları yaparsa Allah'ı ve Rasulü'nü inkar etmiş demektir. Onun hiçbir ameli kabul edilmez artık.
١٥٥٢ - إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَمَةِ عَالِمٌ يَنْفَعُهُ اللَّهُ بِعِلْمِهِ (كر عن ابي
هريرة) 1552- Kıyamet günü en çetin azaba dûçar edilecek kişi, sahip olduğu ilimden, Allah'ın istifade nasip etmediği âlimdir.
١٥٥٣ -
Ölüm, bu dünya zindanından kurtulup, o tek dostun "rahmet" sarayına kabul edilişin başlangıcıdır.
YANITLASİL
yuksel13 Aralık 2023 07:22
HAKIKATIN SONSUZLUĞUNDA VEDUD'A YOLCULUK
ESMA-İ HÜSNA
Vuslat Turâbî
ALTINOLUK
Vakti geldiğinde kıyamet kopacak, dünya hayatı son bulacak ve ebedî hayat başlayacak dostlar.
Tarangirane Siyaset karşıdaki meleği şeytan gösterir. (M.) 258:22. Mektup, 4. vecih; (Sn.) 68; (E.L.) 1:266; 2: 144, 145. Tarafgirâne siyaset keşfiyata mânidir. (Mh.) 32:1. maka. 8.
muk
Tarafgirâne vaziyet almamak itiraz edenlerin pişmanlığına se- bep olur. (E.L.) 1:157.
Tarih, asker milletinin siyasete girmesinin çok tehlikeli oldu- ğunu gösteriyor. (H.Ş.) 113: Asa. Hit Yalancı politika ve siyasete dayanmak insanlığın maslahatına
zıttır. (H.Ş.) 78. âlim siyasetin gaddarene bir düsturu da "Cemaat için fert feda edilir" dir. (E.L.) 1:206; (H.Ş.) 153.
Ömer (r.a) birgün dostlarıyla birlikte oturuyordu
Hz.
Onlara Allah'tan bazı talep ve temennilerde bulunmalarını iste di. Oradakilerden bir kısmı:
Gradinde bulunduğumuz şu hane dolusu paralarım olsa da Allah yolunda infâk etsem!.." dedi.
"İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu altınlarım olsa da Allah için harcasam!.." dedi.
Bâzıları da:
"-İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu mücevherlere sahip olsam da onları Allah yolunda sarf etsem!.." diye temennî etti.
YANITLASİL
yuksel15 Aralık 2023 23:54
Ancak Ömer (r.a):
"Daha fazlasını isteyin!" deyince onlar:
"Allah Teâlâ'dan daha başka ne isteyebiliriz ki?!" dediler.
Bunun üzerine Hz. Ömer:
"-Ben, içinde bulunduğumuz şu hanenin, Ebû Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel ve Huzeyfetü'l-Yemânî gibi (müstesnâ ve seçkin) kimselerle dolu olmasını ve bunları Allah'a itaat yolun- da, yâni tebliğ ve ıslah hizmetlerinde istihdâm etmeyi temenni ederim..." dedi. (Buhâri, Târihu's-Sağîr, 1, 54/201)
Yetişmiş insanın yerini hiçbir şey tutamaz. Yine kalifiye ele- man eksikliğini de hiçbir şey telafi edemez. ■
YANITLASİL
yuksel15 Aralık 2023 23:56
Hazret-i Ömer'den
111 Hâtıra
Murat Kaya
ERKAM YAYINLARI
Musa Bikiyef Efendi ne diyor: Fakat re
«Şari-i-kerim, seyyidülvücud (varlığın efendisi Hz. Muhammed S.A.) Hazretlerinin vasıtasıyla insanlara bildirilmiş olan İslâmiyet, güzel şeriat ilmiydi. Yani in san hayatını düzeltme cemiyetin bütün hallerini tanzim yolunda iki amel, İslamiyetin en mühim maksadı idi Buna göre Kur'an-ı Kerîm, esaslarını nasıl büyük bir ehemmiyetle beyan etmiş ise, medenî muamelelerin ufak cüzlerini de o kadar büyük bir ehemmiyetle beyan et- miştir. Toplumun küllî esaslarını ufak cüzlerini adalet, menfaat, zaruret üzerine bina edebiliyor amel, İslâmi- yette herhalde en mühim hedefti.»
«Medeniyet, halinden çok uzak bedevi âlemi, İslâ- miyet ruhuyla birkaç sene terbiye edildikten sonra, en evvel özlerinin hallerini düzeltmeleri, sonra diğer dev- letleri özlerine kısa bir müddetle teşhirleri bizim dava- mıza göre şahit olabilse gerek. İyilik ve çalışma devam ettiği müddetçe İslâmiyetin kuvveti hemen arttı. O va- kit medeniyet âleminde en büyük riyaset, İslâmiyet'in elindeydi. Eğer İslâmiyet'i amelden ayırmış bir belâ o vakit İslâmiyet âleminde meydana gelmeseydi İslâmi- yetin kuvveti, riyaseti artardı. Şu yeryüzünün haritası da tamamen başka renkte olurdu. Lakin İslâmiyette amel ve faaliyet ruhuna uzak kalındı: Acem medeniye- ti vasıtasıyla israf, sefahet, isret, tembellik hastalıkları, hükümet dairelerine zengin tabakalarının hakimiyeti yayıldı. İslâm devletlerinin zulüm yoluyla toplamış o ka- dar servetleri devlet menfaatlarına değil, belki hükü met dairelerinin sefahatlerine israf ediliyordu. Bundan
Dini Müceddidler
Seyhulislam Mustafa Sabri
Sebil sy.
24,25
Hulasa:
النجاة في الصدق
(kurtuluş doğruluktadır)
KIYAMET KOPACAKTIR
İnsanlığın öteden beri en çok merak ettiği konulardan biri de kıyametin ne zaman kopacağıdır. Bunun zamanını yalnız Allah'ın bildiğine dair ayet-i kerimeler bulunmaktadır. "Sizi ansızın yakalayacaktır." (A'raf. 7/187) ifadesi insa- noğlunun kıyamet saati hakkındaki bilgisizliğinin son ana kadar süreceğine işaret etmektedir. Kıyametin ne zaman kopacağı hakkında kendisine sorular sorulan Peygamber Efendimiz de bu konuda bilgisinin bulunmadığını be- lirtmiştir. Ahiret hayatı, melek, şeytan gibi gayb alanına giren, dolayısıyla beşerin bilgi imkanlarını aşan hususlarda Allah ona neyi ne kadar bildirmişse, o da o konuda bilgisini ortaya koymuş ve Allah'ın iznine bağlı olarak bizlere bilgiler vermiştir. Zaman zaman kıyametin kopacağı ana dair kehanetlerde bulunup insanları bununla oyalamaya çalışanlar olmaktadır. Halbuki önemli olan kıyametin ne zaman kopacağı değil, bir gün mutlaka bunun gerçekle- şeceğine iman etmek ve ahiret hayatı için hazırlıklı olmaktır.
Dünyanın ömrünün
çoğu gitti azı kaldı,
Yazı gitti kışı kaldı.
271 Dog Dr Ibrahim H. Karsli
lan ve yeni din hakkinda saphe stone suphe uyandırdılar. Onlar aleyhine pro- paganda yapıp yanlış iddialar ileri sürdüler
Islam daveti yayıldıkça, Ehl-i kitap. Müslümanların gönüllerindeki itikadın zayıflaması ve Islam'a karşı olan güvenlerinin sarsılması için çabalarını yoğun- laştırdılar. Bu da, onları şüpheye düşürmek, Hz. Peygamber'in saygınlığıyla lgili kuşkular uyandırmak ve Kur'ân ayetlerinde birtakım çelişkiler bulunduğu iddia ve vesveselerini onlara telkin etmek suretiyle gerçekleşiyordu. Nitekim Baraka, 2/42'de meålen "Hakkı batılla karıştırıp bile bile hakkı gizlemeyin"10 ifadesi geçmektedir. Ayet, Israiloğullarına verilen nimetler ve kendilerinden alınan sözlerin peş peşe sıralandığı ve bu çerçevede bir dizi uyarı ve hatırlatma- nın yapıldığı bir anlam akışı içerisinde gelmektedir.
Burada "hakkın batılla karıştırılması"ndan bahsedilmektedir. Bu da, "karış- turma" anlamını ifade eden "lubs" kökünden gelen bir kelimeyle dile getirilmiş- tir", Zıddı açıklamaktır. "Ihfå" (gizlemek) ile arasındaki fark şudur: "İhfå"da mananın anlaşılması mümkündür. Ancak "lubs"de, bu mümkün değildir. Kapa- lilik dolayısıyla manayı anlamak oldukça zordur. Dolayısıyla "lubs" kelimesi, sifat açısından benzeyen iki nesnenin ayırt edilemeyecek şekilde birbirine karış- ması anlamına gelmektedir. Ancak çoğunlukla, manaların karışmasını ifade eder. Bir işle ilgili olarak "açık olmaması" veya "karışık olduğu" anlamında "lubsetu" ifadesi kullanılır. Nitekim Hz. Peygamber'in göğsünün yarılmasından bahseden hadiste, "Aklımda, görüntü mü yoksa hayal mi olduğu ayırt edilemeye- cek şekilde bir karışıklık/iltibas meydana geldi"" ifadeleri geçer.
Yine bu manada olmak üzere, "lebistu 'aleyhim el-emre" (İşi onlara karışık gösterdim) ifadesi kullanılır. Nitekim bu anlam içeriği ile 6/137'de, ortak koş-
Merdadi, Tejhim, 1, 63
Bakara, 2/109, Al-'Imran, 3/119.
Apt. Eidi kita din buyuklere hitap etmekte ve yaptıkları işin çirkinliğini belirtmektedir dikden hålde inkar etmektedirler. Alimin inkâr etmesi, cahilin inkârından dah büyük suçtur
et-Taberal, 1, 212).
Taber. 1. 254. el-Beydavi, 1, 58.
Taberat, 1, 211.
Ayna bk
Terial, Mürned påmiyyin, II, 198, (1181).
Apr. 1. 470-471. Apa lik Eb Ubeyde, 1, 96.
YANITLASİL
yuksel22 Aralık 2023 05:13
KUTSAL KİTAPLARA GÖRE DİN ADAMI
DOÇ. DR. İBRAHİM H. KARSLI
TÜRKIVE DİYANET VAKFI VAYINLARI
sy. 271.
YANITLASİL
yuksel22 Aralık 2023 05:17
Türkçe Deyimler S 'üğü 107
söylenir.
aşta tuzu bulunmak.. çorbada tuzu bulunmak.
as yermek (ya da ermek) ha. (gebe kadın) kimi şeyleri, zellikle kimi olmayacak şeyleri yemek için aşırı istek duy- mak. or. Komşunun gelini aş yeriyor, şu ekşi elmaları ona götürun.
ata et, ite ot vermek 1 kişilere, işlerine yaramayan şeyi ya da ilgilenmedikleri görevi vermek. 2 bir işi ya da işleri ters yapmak.
ata nal çakıldığını görmüş, kurbağa ayaklarını uzatmış yete- nekli, değerli kimselerin hakkı olan şeyleri, buna yaraşık olmayan da istiyor" anlamında söylenir.
at (ya da atlar) anası erkek gibi iriyarı kadın, erkeksi kadın. at başı (beraber) gitmek aşağı yukarı aynı durumda olmak, eşit durumda olmak.
at çalındıktan sonra ahir kapısını kapamak iş işten geçtikten, bir işte zarara uğradıktan sonra önlem almak.
at elin, it elin, bize ne? "herkes kendi malını dilediği gibi kullanır, kendi yakınına istediği gibi davranır, bizim bun- larla ilgilenip üzerinde düşünce yürütmemiz yersizdir, yakışık almaz" anlamında söylenir.
ateş açmak birçok kişi aynı anda ve ansızın, karşılarındakilere ateşli silahlarla mermi atmak. aleş alır gibi çok çabuk, çarçabuk ör. Ateş alır gibi, bir geldi bir gitti.
ateş almak 1 (bir şey) tutuşmak, yanmaya başlamak, aleat
lenmek. 2 (ateşli silah) kendi kendine patlamak ya da pak
tama telah kendi birden parlamak, öfkelenme
damak, cosmaknedenlerle birke of Böyle ateş almak işi
daha da zorlaştırır
Bu esnada İngilizler Anadolu'da kurula- cak yeni devletin liderliğini sürekli takip ediyorlardı. İngiliz raporlarına yansıyan tespitlere göre bu dönemde Ankara'da Kemalistler, Enverciler (eski İttihatçılar) ve Saltanatçılar olmak üzere üç grubun varlığından söz etmek mümkündü. Aralarındaki anlaşmazlıklardan biri de Hilafet'in geleceğiyle alâkalıydı. Rauf ve Kazım Karabekir Paşalar, Mustafa Kemal'in Hilafet hakkındaki görüşleri- ni biliyorlardı. Bu gruptan bazı isimler sağlık mazeretiyle Mustafa Kemal'den ayrılmaya başladılar ancak esas sebep hilafet meselesindeki görüş ayrılığıydı ve bunlar kısa sürede ikna edilip geri döndürüldüler. Dolayısıyla İngiliz tespit- lerine göre Ankara'daki meclis Mustafa Kemal taraftarları ve aleyhtarları olmak üzere ikiye bölünmüştü.
Mecliste güçlü bir ekip, Mustafa Ke- mal'in liderliğine karşıydı ve bir kanun teklifiyle meclisin geleceğinde Misak-ı Millî sınırları dışından gelenlerin yer almaması tartışılmaya başlandı. Teklif, Selanikli Mustafa Kemal'i oyun dışına itecekti ancak tartışmalar sonucu orta yol bulundu ve bundan vazgeçildi. Mustafa Kemal zamanla bu ekibi bertaraf edip liderliği elinde tutmakta hayli azimliydi. Kısacası İngilizler Anadolu'nun gelece- ğinde kiminle pazarlık yapacaklarından iyice emin olmak için Ankara'da kimin sözünün geçtiğinden tam olarak emin olmaya çalışıyorlardı. Lozan'da buna
göre tavır alacaklardı.
Prof. Dr. Cevat Akşit
HAYATIM PAHASINA YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNÜ AÇACAĞIM
Yüksek İslam Enstitüsü talebi ile gelen heyeti Başba- kanlık'ta kabul eden Menderes'in, "Hayatım pahasına bile olsa İmam-Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım." de- diği hatıralarla gündeme geldi.
Prof. Dr. Akşit, görüşmenin nasıl gerçekleştiğini şöyle an- latıyor: "Demokrat Parti grup başkan vekili olan amcam ara- cılığı ile randevu aldık. Darbenin ayak sesleri yavaş yavaş geliyordu. Rahmetli Menderes hiçbir heyeti kabul etmiyordu. Çok sıkıntılı bir dönemden geçiliyordu. Amcama, 'İmam- Hatip Okuluna hayır diyemem' demiş; 'ama gece gelsinler. Toplu girmesinler, ayrı ayrı kapılardan girsinler. Ben tembih edeceğim. Kapıdan birer ikişer alacaklar' diyerek bizi gizlice kabul etti. Heyeti gece geç saatlerde Bakanlar Kurulu top-
260
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:11
lantı salonunda ağırlayan Menderes, özel personelini de oda- dan çıkartıp kapıyı kilitleyerek görüşmeye başlar. Görüşme samimi bir ortamda geçer. Talepleri dinleyen Başbakan, duy- qulu bir konuşma yapar. Memleketin iman olmadan ayakta duramayacağını dile getirerek, "Milletimizin mayası ahlaktır, dutandır, İslamdır. Eğer biz bugün ayaktaysak, ak sakall bir dedenin kucağında büyüdüğümüz için ayaktayız. "Eğitim öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz. Bunu aikliğe aykırı sayıyorlar. Arkadaşlarım beni yalnız bırakıyorlar. Yalnızım, müsteşarım bile meşrik-ı a'zam (masonların baş- kanı). Burnumun dibine bile böyle adamlar koydular." der ve ağlamaya başlar.
Rahmetli Başbakan Adnan Menderes bütün girişimle- rine rağmen o yıl enstitüyü açtıramaz. Başta bakanları buna karşı çıkar. Ertesi yıl Milli Eğitim Bakanını görevden alır, ye- rine vekaleten Tevfik İleri'yi atayarak İslam Enstitüsünü kur- mayı başarır. Açılış 59 öğrenci ile yapılır.
AVNI ARSLAN
YANITLASİL
yuksel23 Aralık 2023 03:13
AVNI ARSLAN
YAKIN TARİHTEN
UNUTULMAYAN HATIRALAR
AKCAĞ
sy. 260,261.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Sahibi Cibrile Aleyhisselâmü. Yâni: ler öyle Muhammed Salavatur Rahimil Rahman ki, melekler
rin elçilerinden Allah'ın vahiyyatur Rahimi Rain sahibidir, Ve Cibril (A.S.), bütün nebilerdemureneriorien ziyade ona inmiş, vahiy getirmiştir. Hatta Resulullah (S.A.V.) nübüvvetinden sonra ve gerektikçe Kuran-i Kerim yirmi uld earn azar inzal buyurul muştur. İlahi vahiyleri ve nice Rabbani sırları da getirmiştir. Hatta Resûlullah (S.A.V.)'e, bu gelişler yirmi dört bin yüz kere olmuştur. Başka nebilere ise yüz kereden eksik gelmiştir.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 00:02
ŞERH - I DELAİLÜ'L-HAYRAT VE SEVARİKİ'L-ENVAR
Adem (A.S.)'a yirmi bir kere, İdris (A.S.)'a dört kere.
Nûh (A.S.)'a yirmi üç kere,
İbrahim (A.S.)'a kırk sekiz kere, Yakub oğlu Yusuf (A.S.)'a dört kere;
Musa (A.S.)'a otuz bir kere,
İsa (A.S.)'a on kere gelmiştir.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 00:03
M. BİN SÜLEYMAN CEZÚLI
قرا داون
KARA DAVUD
DELAİLİ HAYRAT ŞERHİ
Bugünkü Dile Çeviren:
M.FARUK GÜRTONCA
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 00:04
sy. 1099,1100
FİTNELER, HEVALAR VE İHTİLAFLAR BÖLÜMÜ: 13,353; 17,518.
Fitne bir kere çıktı mı sonu gelmez: 13,450-51.
Fitnede gençler rol oynar: 13,462-63.
Fitnede herkese ferdi olarak terettüp edecek vazifeler: 13,375.
Fitnede müdafa- nefis: 13,386,387.
Fitnede sabır: 13,375.
Fitnede sahabenin tutumu: 13,520.
Fitnede tesebbüt (Dikkatli, sabırlı olma): 17,5628. Fitneden kimler salim olabilir: 17,532.
Fitne, fikri gruplaşmadır: 13,452.
Fitne hadiselerini sahabeler çıkarmadı: 13,520-21-22.
Fitne hususunda islamın fetvası: 13,441.
Fitne-irşad münasebeti: 3,381.
Fitne-isyan: 6,198.
Fitnenin çeşitleri: 13,394-95.
Fitneye karşı fiili ve tatbiki plândaki tedbirler: 1,435-36.
Fitne Hz.Osman (r.a.)'ın hilafetiyle başladı: 17,156.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 03:03
18. CİLT
MEFHUMLAR FİHRİSTİ
Fitne patlak verince yapılacak tavsiye: 13,365-66.
Fitne sebebiyle zamanın fenalaşması: 17,545.
Fitnenin geldiği cihet ve fitnelerin çıktığı kimseler: 13,471-72-73.
Fitnenin girmediği ev kalmaz: 13,466-67.
Fitnenin vasıfları: 13,447-48.
Fitne sırasında müslümanların takib edeceği siyaset: 13,373.
Fitne yavaş gelişir: 13,448-49.
Fitne zamanında cimrilik artar, asiller öldürülür, meydan adillere kalır: 13,461.
Fitneye karışmanın yasak olması: 13,370-71. Fitneye karışan sahâbeler: 13,527-28.
Fitneyi ihbar: 13,360.
Fitne zamanında dilini tutmak: 13,390-91; 17,529.
Fitne zamanında din lafta kalır: 13,456-57.
Fitne zamanında eve çekilmek, dağa çekilmek: 13,378-79-80.
Fitne zamanında herkes kendi görüşünü beğenir, cehalet artar ve
şaşkınlık olur: 13,454-55. Fitne zamanında irtidat artar: 13,459-60.
Fitne zamanında kerahet: 13,391.
Fitne zamanı katl vak'aları artar: 13,463-64.
Fitne zamanında kişinin kendiyle meşgul olması, başkasının sapıklığı ona zarar vermememesi: 13,366.
Fitne zamanında öldürmektense ölmeyi tercih etmek: 13,383-84. Fitne zamanında ölüm aranır, ganimet (devlet malı) helal addedilir:
13,466.
Fitne zamanında silah edinmemek: 13,392-93. Fitne zamanında terk-i diyâr etmek: 13,380-81.
Fitne zamanında yalan artar: 13,452. artar: 13,460-61.
Fitne zamanında zenginlik yalnız bırakmak: 13,377-78.
Fitnecileri Allah'a karşı sıdk içinde olana fitne zarar vermez: 14,238-39-42.
Demirbaş fitne: 13,395.
Dört büyük fitne: 13,419.
İctimaî kargaşa olarak fitne: 13,356-57.
Ismen zikredilen fitneler: 13,398-99.
Ismen zikredilmeyen fitneler: 13,418. Kıyamete kadar hakim olacak fitne: 13,426.
Medine'ye fitnenin çokca yağması: 13,428. Resulüllah (s.a.v.) bizleri dahili fitneye karşı uyarmıştır: 15,422-23.
Resulüllah (s.a.v.) kıyamete kadar gelecek olan fitne başlarını haber
vermiştir: 15,428-29.
Sahâbe ve fitne hareketleri: 13,519-20.
Sahâbe ve Tabiin arasında çıkan kavga
ve ihtilaf: 13,482-83-84.
Ümmeti helak edecek bela, fitnedir: 15,422.
Fiyat kızıştırmaya dair: 3,62.
Zamanla vukua' gelecek fitne ve hevalardan zikredilenler: 13,394-95-96.
Fiyat söylerken yüksek değil satmak istenilen fiat söylemelidir: 17,252. Fıkıh olmayan ibadette hayır yoktur: 15,185.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
19. Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Cennetteki dört şey, cennetin kendisinden
daha hayırlıdır:
Cennette ebedî olarak kalmak Cennetten daha hayır-
lıdır. Cennette meleklerin hizmet etmesi Cennetten daha hayırlıdır. Cennette peygamberlerle komşuluk Cennetten daha hayırlıdır. Cennette Yüce Allah'ın rızası Cennetten
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:51
CS MÜNEBBİHAT
"Cehennemdeki dört şey de, Cehennemin kendisin- den daha kötüdür:
daha hayırlıdır."
Cehennemde ebedî kalmak Cehennemden daha kö- tüdür. Cehennemde meleklerin kâfirleri kınamaları Ce- hennemden daha kötüdür. Cehennemde şeytanın kom- şuluğu Cehennemden daha kötüdür. Cehennemde Yüce Allah'ın gazabı Cehennemden daha kötüdür."
*
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:53
Jasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalanî
MÜNEBBİHAT
UYARILAR
sy. 32,33.
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:56
Allah, Hz. İbrahim (a.s.)'ı "Halil". Hz. Musa (a.s.)'ı "Neciy" ve Beni de "Habib" ittihaz etti. Sonra buyurdu ki: "İzzetim ve Celalim hakkı için Habibimi, Halilim ve Neciyyim üzerine tercih ederim."
(Halil dost, neciy sırdaş, Habib sevgili demektir.)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 11 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:57
İnsanlar onu tanıyacak diye faciri anmaktan çekiniyor musunuz? Facirden, bulunduğu hal üzere bahsedin ki, insanlar ondan sakınsınlar.
Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.)
Sayfa: 12 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel25 Aralık 2023 22:59
نَاسًا مَفاتيح لِلشَّرِّ مَغَالِيقٌ لِلْخَيْرِ فَطُوبَى لِمَنْ جَعَلَ الله مَفَاتِيحَ الْخَيْر عَلى عَلَى يَدَيْهِ * ه ط والحكيم د هــــــب عن يَدَيْهِ وَوَيْلٌ لِمَنْ جَعَلَ اللَّهُ مَفَاتِيحَ الشَّرِ
س
انس)
1716- İnsanlar arasında, hayrın anahtarları, şerrin kilitleri olan kişiler vardır. İnsanlar arasında şerrin anahtarları, hayrın kilitleri de mevcuttur. Allah'ın hayır anahtarları eline verdiği kimseye ne mutlu! Allah'in şer anahtarlarını eline verdiği kimsenin de vay haline!
النَّارِ عَلَى وَجْهِهِ لَأَنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ
في
الْجَمَاعَةَ فَهُوَ
٥٣٨٨ - مَنْ فَارَقَ
عَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاءَ الْأَرْضِ اذا دعاه امَنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ وَالْخِلافَةُ مِنَ اللَّهِ فَإِنْ كَانَ خَيْراً فَهُوَ يَذْهَبُ بِهِ وَإِنْ كَانَ شَرًّا فَهُوَ يَأْخُذُ بِهِ
عَلَيْكَ اَنْتَ بِالطَّاعَةِ فِيمَا أَمَرَكَ اللَّهُ تَعَالَى بِهِ (طب عن ابن سعد بن جنادة) *
5388- Kim cemaatten (müslüman topluluğundan) ayrılırsa, o ateştedir. Çünkü Allah: "Yoksa bunalmışa, kendisine dua ve iltica ettiği zaman icabet eden, fenalığı gideren, sizi yeryüzünün hükümdan kılan mı? Allah ile beraber bir ilâh ha? Siz ne kıt düşünüyorsunuz" buyurmuştur. Demek ki hilafet Allah'tandır. Eğer hayırlı olursa O'na götürür. Şer ise o şer sebebi ile muâhaze olunur. Allah Teâla'nın emrettiği şeyde sana taat gerekir.
Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz."
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 118 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
1683- Her paslanmanın bir cilası vardır. Kalplerin cilası ise
١٦٨٤ - انَّ لِكُلِّ عَمَلٍ شِدَّةً وَلِكُلِّ شِدَّةٍ فَتْرَةً فَمَنْ كَانَتْ فَتْرَتُهُ إِلَى
سُنَّتِي فَقَدِ اهْتَدَى وَمَنْ كَانَتْ إِلَى غَيْرِ ذَلِكَ فَقَدْ هُلِكَ (هب عن ابن عمرو)
1684- Her amelin bir şiddeti ve her şiddetin bir fetreti (gevşemesi) vardır. Kimin fetreti sünnetime uygun olursa, o hidayet bulur. Bunun gayri olursa o helak olur.
١٦٨٥ - إِنَّ لِلَّهِ عَزَّ وَجَلَّ عِبَادًا يُضَنُّ بِهِمْ عَنِ الْبَلَاءِ يُحِبُّهُمْ فِي عَافِيَةٍ
عن انس وَيُمِيتُهُمْ فِي عَافِيَةٍ وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ فِي عَافِيَةٍ (ابن النجار
GG
1685- Allah'ın öyle kulları vardır ki, onlara bela vermez. Onları afiyet içinde yaşatır, afiyet içinde öldürür, afiyet içinde cennete koyar.
. Her peygamberin mensup olduğu yakınları vardır. Fatima evladı böyle değil. Ben onların velisiyim ve yakınlarıyım. Onlar Fatima evlatimdir. Benim tiynetimden yaratılmışlardır. Onların beünlüğünü yalanlayanların vay haline. Onları seveni Allah sever, onlardan nefret edenden Allah nefret eder.
١٦٧٩ مِنْ تِلْقَاءِ رِجْلَيْهِ ١٦79 - إِنَّ لِكُلِّ بَيْتِ بَابًا وَبَابُ الْقَبْرِ رجليه (طب عن النعمان
1679- Her evin bir kapısı vardır. Kabir (evinin) kapısı ise (mevtanın) iki ayak ucudur.
بن بشير)
١٦٨٠ - انَّ لِكُلِّ شَيْء سَنَامًا وَإِنَّ سَنَامَ الْقُرْآنِ سُورَةُ الْبَقَرَةِ مَنْ قَرَأَهَا فِي بَيْتِهِ لَيْلاً لَمْ يَدْخُلْهُ الشَّيْطَانُ ثَلاَثَ لَيَالِ وَمَنْ قَرَأَهَا فِي بَيْتِهِ نَهَارًا لَمْ يَدْخُلْهُ
(ع) حب طب هب ض عن سهل بن سعد) الشَّيْطَانُ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ *
1680- Her şeyin bir zirve noktası vardır. Kur'an'ın zirvesi ise Bakara Suresi'dir. Her kim bu sureyi evinde geceleyin okursa, tam üç gece şeytan o eve giremez. Gündüz okursa tam üç gün şeytan o eve
شَهَادَةَ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَدُعَاءُ ٤٢٣٤ - كُلُّ شَيْئ بَيْنَهُ وَبَيْنَ ن الله حِجَاب الا
الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ الديلمي وابن النجار عن انس)
4234- Şehadet kelimesi olan “Lâ ilâhe illellâh" ile babanın çocuğuna yaptığı duadan başka her şey ile Allah arasında perde
vardır.
٤٢٣٥ - كُلُّ شَرْطَ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللهِ تَعَالَى فَهُوَ بَاطِلٌ وَإِنْ كَانَ مانا
شرط (طب عن ابن عباس)
4235- Allah kitabında meşru şart olsa dahi bâtıldır (hükümsüzdür). bulunmayan her şart (hüküm)
٤٢٣٦ - كُلُّ لَحْمِ أَنْبَتَهُ السُّحْتُ فَالنَّارُ أَوْلَى بِهِ قِيلَ وَمَا السُّحْتُ قَالَ
الرُّشْوَةُ فِي الْحُكْمِ * ابن جرير عن ابن عمر)
4236- Suhtun (haramın) büyüttüğü her et cehenneme girecektir. "Suht nedir?" diye soruldu. "Suht, hükümde rüşvet almaktır buyurdu.
٤٢٣٧ - كُلُّ امْرِ فِي ظِلِّ صَدَقَتِهِ يَوْمَ الْقِيَمَةِ حَتَّى يُقْضَى بَيْنَ النَّاسِ" (حم
طب حب حل ق ك ابن المبارك عن عقبة)
G
4237- Kıyamet gününde, halk arasında hüküm verilinceye kadar herkes sadakasının gölgesindedir.
4243- Kıyamet gününde herkes azaptan kurtuluşu ümit
edecektir. Ashabima sövenler asla. Çünkü mahşer halkı onlara lanet edecektir. "Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti ashabıma sövenlerin üzerine olsun."
٤٢٤٤ - كُلُّ أُمَّتِي يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ إِلَّا مَنْ أَبَى قَالُوا وَمَنْ يَأْبَى قَالَ مَنْ
ابي هريرة
خ عن
وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ أَبَي* أَطَاعَني دَخَلَ الْجَنَّةَ وَ
4244- Ümmetimden herkes cennete girecektir. Ancak (itaat etmeyip) kaçınanlar müstesna.
"Kaçınanlar kimlerdir?" diye sordular.
"Bana itaat eden cennete girecektir. Bana başkaldıran, açınan kimsedir" buyurdu.
Benden sonra ümmetim üzerine şu üç dalaletten korkarım. Hevalara uymak, karın ve şehvetlere uymak ve marifetten sonra gaflete düşmek.
Ravi: Hz. Eflah (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
yuksel3 Ocak 2024 20:41
Zehra BAYSAL | Hz. Peygamber'in Örnekliginde Största le
Ebü'l-Abbas Sehl b. es-Saidi (r.a.) şöyle anlatıyor Hz. Peygamber'in (s.a.s.) yanından bir adam geçti Res lullah Efendimiz (s.a.s.) yanında oturan kimseye
Şu adam hakkında ne düşünürsün, diye sordu. O de Eşraftan biridir, herhangi bir kadının nikâhına talip olst talebi kabul edilmeye, bir konuda aracılık etse sözü din lenmeye lâyık biri, dedi. Resûlullah (s.a.s.) sustu, bir şey söylemedi. Sonra başka biri geçti. Bu defa Resûlullah Bunun hakkında ne düşünüyorsun, diye sordu. Adam: Ya Resûlallah, bu yoksul bir Müslümandır, biriyle evlen mek istese isteği geri çevrilir, aracılığına itibar edilmez. bir şey söylese sözüne kulak asılmaz, dedi. Bunun üzeri ne Resûlullah (s.a.s.):
Bu (fakir), öteki gibi dünya dolusu insandan daha hayırlıdır dır, buyurdu. 418 Buhârî
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 20:44
HZ. PEYGAMBER'İN ÖRNEKLİĞİNDE
SÖZSÜZ İLETİŞİM
Zehra BAYSAL
146.sy.
الْبَلَاءِ وَالصَّبْرُ عِنْدَ صَدْمَةِ الْأُولَى وَانْ الْجَزَاء مَعَ انَّ عِظَمَ ١٦٣٧ - ان الله تَعَالَى إِذَا اَحَبَّ قَوْمًا اِبْتَلاهُمْ فَمَنْ رَضِيَ فَلَهُ الرِّضَى وَمَنْ سَخَطَ فَلَهُ
السخط (ت حسن غريب ٥ هب وابن جرير عن انس) ه
1637. Büyük mükâfat büyük bela karşılığında olur. Makbul sabır ise musibetin ilk anında olan sabırdır. Allah bir kavmi sevdiği zaman, onları bir takım musibetlerle sinar. Kim razı olursa ona Allah'ın rızası vardır. Kim öfkelenirse ona da Allah'ın gazabı vardır.
١٦٣٨ - انَّ عَلَيْكَ السَّلاَمُ تَحِيَّةَ الْمَوْتَى إِذَا لَقِيَ أَحَدُكُمْ أَخَاهُ فَلْيَقُلْ
عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ (ابن السنى عن انس) السَّلَامُ
1638- (Çoğul değil de tek olarak) "Aleykes selâmü" ölülerin
selamlaşmasıdır. Biriniz kardeşi ile karşılaştığında: "Esselâmü aleyküm ve rahmetüllâhi ve berakâtüh" desin.
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 21:44
١٦٤٣ - انَّ فُقَرَاءَ الْمُهَاجِرِينَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ قَبْلَ أَغْنِيَائِهِمْ بِمِقْدَارِ خَمْسَ
مائَةِ سَنَةٍ (ه عن ابي سعيد) 1643- Muhacirlerin fakirleri, cennete zenginlerinden beşyüz yıl önce gireceklerdir.
١٦٤٤ - إِنَّ فُقَرَاءَ الْمُسْلِمِينَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ قَبْلَ أَغْنِيَائِهِمْ بِمِقْدَارِ أَرْبَعِينَ عَامًا حَتَّى يَتَمَنَّى أَغْنِيَاءُ الْمُسْلِمِينَ يَوْمَ الْقِيَمَةِ أَنَّهُمْ كَانُوا فُقَرَاء فِي الدُّنْيَا وَإِنَّ اغْنِيَاءَ الْكُفَّارِ لَيَدْخُلُونَ النَّارَ قَبْلَ فُقَرَائِهِمْ بِمِقْدَارِ أَرْبَعِينَ عَامًا حَتَّى يَتَمَنَّى أَغْنِيَاءُ الْكُفَّارِ أَنَّهُمْ كَانُوا فِي الدُّنْيَا فَقَرَاء (الديلمي ابي بريدة وفيه نقيع بن
الحرث متروك
1644- Müslümanların fakirleri cennete, zenginlerinden kırk yıl önce girerler. Müslüman zenginler kıyamette bu yüzden: "Ah keşke dünyada biz de fakir olsaydık" diye temennide bulunacaklar. Kafirlerin zenginleri ise cehenneme, fakirlerinden kırk yıl önce girerler. Bu yüzden küffarın zenginleri de: "Ah keşke dünyada fakir olsaydık" temennisinde bulunacaklar
ÂHIRET GÜNÜ
Telif Eden:
Abdülkadir el Hac Mutlaku'r-Rahbavi
Tercüme edenler:
Ahmet Hulûsi SERDAROĞLU
Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş
Kurulu Üyesi
Lütfi ŞENTÜRK Ankara Merkez Vāizi
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 23:02
Dokuzuncu hikâye :
Bir Müslüman da Azrail (A.S.) ile karşılaştığı bir anında «Lâilâhe illellah» demesi için sıkıştırılmış. O da «Diyemiyorum arkadaşlar> de- miş. <>> demiş... Sebebini soranlara: «Ömrümde bir kere zina etti idim de onun için dilim bağlı>> demiş.
Onbirinci hikâye :
Biri de ayni şekilde dili tutulunca, sebebini sormuşlar, o da «Bir va-
kit karım hasta oldu. Zevciyete muktedir olamadı, kölemin ırzına geçti idim de, onun için dilim bağlandı kaldı. Şimdi Allaha ait bir zikir ede- mem, suçluyum» demiş.
YANITLASİL
yuksel3 Ocak 2024 23:04
Dokuzuncu hikâye :
Bir Müslüman da Azrail (A.S.) ile karşılaştığı bir anında <> demesi için sıkıştırılmış. O da «Diyemiyorum arkadaşlar» de- miş. «Niçin diyemiyorsun?>> denilince: «Ben halk içinde iyiliklerle meş- gul olurdum, tenha kalınca her kötülüğü işlemeyi uygun bulurdum da onun için dilim tevhidi diyemiyor» demiş.
HRISTIYANLAR, TAHRIF EDİLMİŞ İNANÇLARINA GÖRE YAHUDILERI, HAZRET LISAYI ÇARMIHA GERMELERI SEBEBİYLE TANRI KATIL OLARAK GOROP LANETLİ BİR KAVIM KABUL EDERLER AYNI ŞEKİLDE YAHUDILER
DE HAZRET ISA'NIN NESEBİYLE İLGİLİ ÇİRKİN IFTIRALARDA BULUNUR VE ONU HAŞA SAPKIN BİRİ OLARAK GÖRÜRLER
NİTEKİM TARİHTE YAHUDI VE HRISTIYANLAR UZUN MÜDDET BİRBİRLERİNE DÜŞMANLIK ETMİŞLER, BILHASSA HRİSTİYANLAR, KENDİ TOPRAKLARINDA YAŞAYAN AZINLIK YAHUDILERE BOYOK ZULÜM VE KATLIAMLAR YAPMIŞLARDIR HATTA YAHUDILER, İSPANYA'DAKİ BÜYÜK KATLİAMDAN, ECDADIMIZ OSMANLI'NIN MERHAMETİYLE KURTULMUŞLARDIR BUNA RAĞMEN, BİRBİRİNİN
CAN DÜŞMANI OLMASI GEREKEN YAHUDI VE HRİSTİYANLAR, "KÜFÜR TEK MİLLETTİRİ HÖKMONO TE'YİD EDEREK BUGON MÜSLÜMANLARA KARŞI BİRLEŞEBİLİYORKEN, ALLAH'IN KARDEŞ KILDIĞI MÜSLÜMANLARIN, DİNDAŞLARINI KATLİAMDAN KURTARMAK İÇİN BİLE YEKVÜCUT OLAMAYIŞI NE KADAR DA HAZİNDİRL
YANITLASİL
yuksel5 Ocak 2024 20:00
BUGÜN BAŞTA FİLİSTİN OLMAK ÜZERE, SURİYE, MYANMAR, DOĞU TÜRKİSTAN VE DİĞER İSLÂM BELDELERİNDEKİ MAZLUM DİN KARDEŞLERİMİZİN İÇLER ACISI HALİ, HEPİMİZİ DERİN BİR NEFİS MUHASEBESİNE SEVK ETMELİDİR.
UNUTMAYALIM Kİ BU HÂL, ONLAR İÇİN DE AĞIR BİR İMTİHANDIR, BİZİM İÇİN DE... ONLAR İÇİN, SABIR, SEBAT VE TAHAMMÜL İMTİHANIDIR, BİZİM İÇİNSE DİN KARDEŞLERİMİZE NE KADAR VEFÅ GÖSTEREBİLDİĞİMİZİN İMTİHANI...
YANITLASİL
yuksel5 Ocak 2024 20:01
MUHYİDDİN İBN-I ARABİ HAZRETLERİ BUYURUYOR:
"FİRAVUN, ZUHÜR EDECEK OLAN HAZRET-I MÚSA'YI İMHA İÇİN RİVAYETE GÖRE-YETMİŞ BİN MASUMU KATLETTİ. HALBUKİ KATLEDİLEN ÇOCUKLARIN HEPSİ, HAZRET-I MÚSAYA HAYATINDA İMDAD OLMAK, ONUN RÜHÂNİYETİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN ÖLDÜRÜLÜYORLARDI. ÇÜNKÜ FİRAVUN HENÜZ MÜSA'YI BİLMİYORSA DA HAK TEÅLA BİLİYORDU. ELBETTE O MÅSUMLARIN HER BİRİNİN ALINAN HAYATI, MÜSA'YA AİT OLACAKTI. ZİRA HEDEF O İDİ." NEMRUD VE FİRAVUN'UN KATLİAMLARINDAN SONRA ÜÇÜNCÜ BÜYÜK "ÇOCUK KATLİAMI" DA-MAALESEF-BUGÜN SİYONİST İSRAİL TARAFINDAN YAPILIYOR.
NİYAZIMIZ ODUR Kİ, GEÇMİŞTE NASIL NEMRUD VE FİRAVUN HELAK OLMUŞSA -İNŞAALLAH-BUGÜN FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZE ZULMEDEN ÇOCUK KATİLLERİ DE AYNI ŞEKİLDE KAHR-I İLAHİYE DÜÇÅR OLURLAR.
CENAB-I HAK, BUGÜN GAZZE'DE KATLEDİLEN HER MÅSUM YAVRUNUN RÜHANİYETİNİ, İSLÂM'IN İSTİKBALİNDEKİ ŞANLI ZAFERLERİN MÜJDECİSİ KILSIN
İmanın efdali, nerede olursan ol, Allah'ın seninle beraber olduğunu bilmekliğindir.
Ravi: Hz. Ubâde İbni Samit (r.a.)
Sayfa: 76 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
٢٩٥١ - الْمَوَازِينُ بِيَدِ اللَّهِ يَرْفَعُ قَوْمًا وَيَضَعُ قَوْمًا وَقَلَبُ ابْنِ آدَمَ بين اصْعَيْنِ مِنْ أَصَابِعِ الرَّحْمَنِ إِذَا شَاءَ اَزَاغَهُ وَإِذَا شَاءَ أَقَامَهُ* (ابن جرير والجلمى
عن سمرة بن فاتك) 2951- Teraziler Allah'ın yed-i kudretindedir. Bir kavmi derece itibarı ile kaldırır, diğer bir kavmi indirir (alçaltır). Ademoğlunun kalbi, Rahman'ın iki kudret parmaklarının arasındadır. Dilerse bâtila kaydınr,
dilerse hak üzerinde sabit tutar.
٢٩٥٢ - الْمَوْتُ غَنِيمَةٌ وَالْمَعْصِيَةُ مُصِيبَةٌ وَالْفَقْرُ رَاحَةٌ وَالْغِنَى عُقُوبَةٌ
وَالْعَقْلُ هَدِيَّةٌ مِنَ اللَّهِ وَالْجَهْلُ ضَلَالَةٌ وَالظُّلْمُ نَدَامَةٌ وَالطَّاعَةُ قُرَّةُ الْعَيْن
YANITLASİL
yuksel6 Ocak 2024 18:53
وَالْبُكَاءُ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ النَّجَاةُ مِنَ النَّارِ وَالضَّحِكُ هَلَاكُ الْبَدَنِ وَالتَّائِبُ مِنَ
الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ (هب وضعفه والديلمي عن عائشة)
2952- Ölüm ganimet, masiyet musibet, fakirlik rahat, zenginlik ceza, akıl Allah'tan gelen bir hediye, cehalet sapıklık, zulüm nedamet, taat göz aydınlığı, Allah korkusundan ağlamak ateşten kurtulmak, gülmek bedenin helakıdır. Günahtan tevbe eden günahı olmayan gibidir.
٢٩٥٣ - الْمَوْتُ كَفَّارَةٌ لِكُلِّ مُسْلِمٍ *
حل هب خط كر عن انس وصححه ابن العربي
2953- Ölüm her müslüman için keffarettir.
٢٩٥٤ - الْمَوْتُ تُحْفَةُ الْمُؤْمِنِ والدرهم الْمُنَافِقِ وَهُمَا زَادَهُ وَالدِينَارُ بَيْعُ
الى النار (قط عن جابر)
2954- Ölüm, mü'minin hediyesidir. Dirhem ile dinar da
münafığın baharidir. Her ikisi de onu Cehenneme sürükler
AYET
mâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar.) (Nûr, 24/61)
O'NUN YOLUNDA GİDENE ENGEL YOK
İlk Müslümanlardan biriydi Abdullah b. Ümmü Mektûm. Gözleri görmüyor-
du ama gönlü hakikat ışığını görmüştü. Kalbi olduğu hâlde anlamayan, gözleri olduğu hâlde görmeyen, kulakları olduğu hâlde işitmeyen, görünürde sağlık- lı nice bahtsız insanın aksine karanlık dünyasını iman nuruyla aydınlatmıştı. Abdullah samimi bir Müslüman'dı. Görme engelli olması onu hak mücadelede ön sıralarda yer almaktan alıkoyamadı. Azimli, güvenilir ve işinin ehliydi. Bu özelliklerinden ötürü Resûlullah ona pek çok önemli görev verdi. Kendisi hicret etmeden önce Medineli Müslümanlara Kur'an öğretmek için Mus'ab b. Umeyr ile onu göndermişti. Hicretten sonra da onu Bilâl-i Habeşî ile birlikte Mescid-i Nebevî'ye müezzin olarak görevlendirdi. Sefere çıktığı birçok kere Medine'de kalanlara namaz kıldırması için yerine onu vekil bıraktı. Cihattan muaf tutulmuş olsa da Abdullah, bu faziletli amelden de geri kalmadı. Resûl'ün vefatından yıllar sonra katıldığı savaşta aldığı yaralar sonucu şehitlik mertebesine ulaştı
Allah (z.c.hz.)ne isyan mahiyetinde olan yerde, mahluka itaat yoktur.
Ravi: Hz. İmran (r.a.)
Sayfa: 481 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
İSLÂM VE GÜÇ Islam, mutlak anlamda yegane suç kaynağının Allah Teâlâ oldu-
Islam belirtir. "Kuşkusuz ki tüm kuvvet Allah'ındır. İnsan ve diger varlıkların sahip oldukları güç ise nispi olup Allah'ın kendilerine lütfundan bahsettiği bir nimettir. Başka bir anlatım ile tüm gücün kaynağı ve yaratıcısı Allah Teâlâ'dır. Günlük dualarımızda kullan- dığımız "La havle ve la kuvvete illa billah/mutlak anlamda güç ve kuvvet sahibi sadece Allah'tır" nazmı da bunu belirtir. İslâm, bu zikri Müslümandan talep etmekle onun bu şuur ve bilgide olmasını istemiştir. Allah'ın el-Kaví, el-Aziz sıfatları da aynı manayı ifade eder. Allah'ın mutlak anlamda güç sahibi olması veya tüm güce sahip bulunması insanın hür iradesi üzerinde herhangi bir baskı veya olumsuz etki oluşturmaz. Hz. Peygamber'in "Allah'ın katın- da, güçlü mümin zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.2 sözleri, bu gerçeği ifade eder. Mümin tüm gücün Allah'ın elinde olduğunu fark edince, zafiyetini anlar. Allah'tan güç talep eder, evrenin bilinmeyenlerini keşfeder, hareketlerini kontrol eder ve bu
59 Kasas, 28/78.
60
61
62
Bakara, 2/165.
krş. Carrel, Alexis, İnsan Denen Meçhul, çev. Refik Özbedel, İstanbul: 1973, 14.
Müslim, Kader, 34.
Abdulcelil CANDAN
ki, onda hem çetin bir sertlik hem insanlar için birçok faydalar vardır. Çünkü Allah kendisine ve peygamberlerine giyabında yardım edenleri belli edecektir Şüphesiz Allah çok güçlüdür, üstündür 67 âyeti, güçte "dengeler unsuru"nu ortaya sermektedir. Ayet, güçle beraber adalet ve irfanı öngördüğü gibi, ilim ve adalet için de gücün gerekliliğine dikkat çekmektedir. 65 Ayet aynı zamanda ilim, adalet ve güçten oluşan İslâm medeniyetinin formülünü de vermektedir.
Sahip olduğumuz güçle, büyük ve yararlı hedeflere ulaşmayı, yeryüzünde fitne, ilhad ve cehaleti önlemeyi gaye edinmeliyiz. İman veya Allah korkusundan yoksun bir gücün yarardan çok zararı söz konusudur. Hedefe ulaşmak için iman, bu gücü yönlendiren manevi bir motivasyon işlevini görmektedir. Nietzsche ahlâka dayanan güce, erdemlilerin ahlâkı derken, ahlâktan soyutlanmış güce de köle- lerin ahlâkı adını vermektedir.69 "Ey Şuayb! Biz senin söylediklerinin çoğunu iyi anlamıyoruz ve aramızda seni gerçekten zayıf buluyoruz, eğer akrabalarından beş on kişi olmasaydı seni kesinlikle taşlayarak öldürürdük." Şuayb'ın (a.s.) kavminin kendisini bu biçimde tehdit etmeleri ahlâktan soyutlanmış bir gücün tipik bir örneğidir. Güçleri yetseydi onu hidâyet öncüsü Hz. Şuayb'a karşı kullanacaklarını açık bir biçimde ifade etmişlerdir. Velhasıl, İslâm'ın öngördüğü güç, ahlâki değerlere dayalı güçtür.
ULEMA VE GÜÇ
(Fransız yetkilisine hitaben) Beni faaliyetlerimden engellemeye asla gücünüz yetmez. Çünkü ben ya düğünde bulunur törene katılanlara bir şeyler öğretirim, ya taziyede bulunur taziyeye gelenlere vaaz ederim, ya trende olur yolcuları eğitirim ya hapishane mahkûmları eğitirim. Ben her yerde öğretmen ve mürşidim."
Ulemanın gücü, hava misali toplumun her kesimini kuşatıp etkin Wini göstermektedir. Ulema, yerine göre toplumun konuşan dil
Abdülhamid Bådis
Mohammed Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, Istanbul: 1979. VII/4761
Muhammed Hüseyin, İslâm Kuvvetinin Mantığı, çev. Vahdetti
Ulemanın GÜCÜ
sy. 26,27,28.
Abdulcelil Candan
Allah teala bir kula buğz ettiği zaman, ondan hayayı soyup alır. Hayayı alınca da o kimseyi sen sevmeyen ve sevilmeyen bir şahıs olarak görürsün. Allah, emaneti de ondan alır. Emanet alınınca, merhameti de alır. Merhamet alınınca da İslam'ın esasını da o kimseden alır. İslam'ın esası alınınca da, o kimseyi artık kovulmuş bir şeytan olarak görürsün.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 23 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Allah'ın emrini aziz et, Allah da seni aziz etsin.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 74 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
İslâmî Dünya Devleti,
dünya çıkarlarını Ahirete tercih eden değil.
Sizi hiç eleştirmeyen, ikaz etmeyen dostunuz değildir!
1616- Dunya işlerinden hiçbir şeyi yükseltmeyeceği ve muhakkak onu yani dünyalığı alçaltacağı Allah'ın hak bir vaadidir.
١٦١7 - إِنَّ خَيْرَ التَّابِعِينَ رَجُلٌ يُقَالُ لَهُ أُوَيْسٌ وَلَهُ وَالِدَةٌ هُوَ بِهَا بِرِّ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهُ لَاَبَرَّهُ وَكَانَ بِهِ بَيَاضٌ فَمُرُّوهُ فَلْيَسْتَغْفِرْ لَكُمْ (م عن عمر )
1617- Tabiinin en hayırlısı, kendisine "Üveys" denilen zattır. Onun bir annesi vardır. O annesine son derece mutidir. Eğer o (herhangi bir şeyde) Allah'a yemin etse muhakkak Allah onu yemininde sadık çıkarır. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız, Allah'tan size mağfiret dilemesini söyleyin.
١٦١٨ - انَّ خَيْرَ مَا تَدَاوَيْتُمْ بِهِ اللَّدُودُ وَالسُّعُوطُ وَالْحَجَامَةُ وَالْمَشْى
وَخَيْرُ مَا اكْتَحَلْتُمْ بِهِ الإِثْمِدُ فَإِنَّهُ يَخْلُو الْبَصَرَ وَيَنْبُتُ الشَّعْرَ (ت حسن ك عـــن
ابن عباس)
YANITLASİL
yuksel12 Ocak 2024 22:36
الف إِنْ بَيْنِي ٤١٥٦ - قُلْتُ يَا جِبْرِيلُ هَلْ تَرَى ربك قال حِجَابٍ مِنْ نُورٍ أَوْ نَارٍ وَلَوْ رَأَيْتُ أَدْنَاهَا لَأَحْتَرَقْتُ (سمويه عن انس)
4156- Cebrail'e dedim ki: "Rabbini görebiliyor musun?" Şu cevabı verdi:
"Aramizda hurdan veya atesten yetmiş bin perde var. O en küçük olanını görseydim bile baştan ayağa yanardım." en perdelerin
٤١٥٧ - قَلِيلُ التَّوْفِيقِ خَيْرٌ مِنْ كَثِيرِ الْعَقْلِ وَالْعَقْلُ فِي أَمْرِ الدُّنْيَا مَضَرَةٌ
وَالْعَقْلُ فِي أَمْرِ الدِّينِ مَسَرَّةٌ (كر عن أبي الدرداء) 4157- Tevfikin azı aklın çoğundan hayırlıdır. Akıl (yalnız) dünya işine sarf edilirse zarar vericidir, din işinde ise mutluluk getirir.
٤١٥٨ - قَلِيلُ الْفِقْهِ خَيْرٌ مِنْ كَثِيرِ الْعِبَادَةِ وَكَفَى بِالْمَرْءِ فِقْهَا إِذَا عَبَدَ اللَّهِ وَكَفَى بِالْمَرْءِ جَهْلاً إِذَا اَعْجَبَ بِرَأْيِهِ وَإِنَّمَا النَّاسُ رَجُلَانِ مُؤْمِنٌ وَجَاهِلٌ فَلَا
تُؤْذِي الْمُؤْمِنَ وَلَا تُجَاوِرُ الْجَاهِلَ (طب) وابن عبد البر في العلم وابو نصر غريب
4158- Az fıkıh, anlamadan yapılan çok ibadetten hayırlıdır. Kişiye anlayarak ibadet ettiği zaman, fıkıh kâfi gelir. Yalnız kendi
YANITLASİL
yuksel12 Ocak 2024 22:38
kişinin cehaleti kendi the yeter. Insanlar
göruşun e Mu'min, cahil. Mü'mine eziyet edilmez, cahile de komu
görüşünü beğendiği zaman o
olunmaz
عن عمرو بن شعيب قَلِيلُ مَا مَا اسْكَرَ كَثِيرُهُ حَرَامٌ (حب) عن جابر عب . - ٤١٥٩
عن ابيه عن جده)
4159- Çoğu sarhoş yapanın azı da haramdır.
٤١٦٠ - قُمْتُ عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَإِذَا عَامَّةُ مَنْ دَخَلَهَا الْمَسَاكِينُ وَإِذَا أَصْحَابُ الْجِدِ مَحْبُوسُونَ إِلَّا أَصْحَابُ النَّارِ فَقَدْ أَمِرَ بِهِمْ إِلَى النَّارِ وَقُمْتُ عَلَى بَابِ النَّارِ فَإِذَا عَامَّةُ مَنْ يَدْخُلُهَا النّساء (حم م خ ه حب والحرث عــن
اسامة)
4160- Cennetin kapısında durdum. Bir de baktım ki, girenlerin çoğu yoksullardır. Zenginler de Arasat'ta hapsedilmiş duruyorlar. Cehennem ehli ise tutulmuyor. Cehenneme sürülüyor. Cehennem kapısında durdum. Baktım ki, girenlerin çoğu kadınlardır.
١٦١ ٤ - قُمْ فَإِنَّهَا نَوْمَةٌ جَهَنَّمِيَّةٌ يَعْنِي النَّوْمُ عَلَى الْوَجْهِ (ه ض طب عن ابي
امامة) 4161. Kalk. Çünkü bu cehe
الْقَائِمِ وَالْقَائِمُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْمَاشِي وَالْمَاشِي فِيهَا خَيْرٌ مِنَ السَّاعِي فَكَسَرُوا قِسَيَّكُمْ وَقَطَعُوا أَوْتَارَكُمْ وَاضْرِبُوا سُيُوفَكُمْ بِالْحِجَارَةِ فَإِنْ
دُخِلَ عَلَى أَحَدٍ مِنْكُمْ بُنْيَةٌ فَلْيَكُنْ كَخَيْرِ ابْنَيْ آدَمَ (حــم د ه ك ق عن ابي
(موسی)
1611- Kıyametten önce karanlık geceler gibi fitneler zuhur edecek, o devirde kişi sabahleyin mü'min kalkacak, akşamleyin köfir olacak, akşam mü'min olarak yatacak sabahleyin kafir olarak kalkacak. O fitneler zamanında oturan, ayakta durandan, fitne zamanında ayakta duran yürüyenden, fitne hengamesi sırasında yürüyen koşandan hayırlı olacak. Binaenaleyh, yaylarınızı kırınız, okun kirişlerini koparınız, kılıçlarınızı taşa çarpınız. O fitnecilerden biri herhangi birinizin evine girerse o Ademoğlunun iki çocuğunun en iyisi olmaya çalışsın (yani o zamanda evinizin köşesinden ayrılmasın)
Zalim sultanı ziyaret eden, kükreyen aslanı ziyaret eden gibidir” (زائر السلطان الجائر كزائر الليث الزائر
Kıyamet gününde en şiddetli azab görecek olanlar, zalim hükümdarlardır.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 71 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel15 Ocak 2024 00:52
İman demek, namaz demektir. Kim ki namaz için kalbini boşaltır ve o namazı itina ile, vaktine ve sünnetine dikkat ederek muhafaza ederse, işte o mümindir.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 193 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
KIYAMET ALAMETLERI
49
Ey aziz! Hadis alimleri ittifak ile şöyle bildirmişlerdir: İşrat-i såat kıyamet alåmetleri iki türlüdür: Biri lerdir. gizli alâmetler, diğeri açık alâmet-
Gizlil alametler: Insanda izzet, hurmet, muhabbet, şefkat, edeb, ha- ya, cömertlik, sözde durmak, doğruluk, ahbablığı korumak, şeriate ba- mak, takvå kalmamak. Şehirlerde mescidlerin çoğalması, cemaatin azay- ması, binaların yüksek olması, elbiselerin ince olması, kadınların ve ço- cukların hakim olması, kadınların erkeklere ve erkeklerin kadınlara ben- zemesi, erkeğin erkekle ve kadının kadınla uğraşması bereketin azalma- sı, akrabayı ziyaretin ve şer'i alış veriş hükümlerinin kalkması, kötülere ta'zim, iyileri tahkir, câriyelerin doğurması, kan dökülmesi, fisk ve fü- cûr, kabirlerin süslenmesi gibi şeylerdir ki, bunlara işrât-ı saat da derler.
Açık alametler on tanedir:
1 Deccal'ın çıkması.
Üç gece ardarda ay tutulması.
234 Yedi iklimde üç sene ardarda kıtlık olması.
4 Büyük bir dumanın her tarafı kaplaması.
5 Iså aleyhisselâm Şâm-ı şerîfde minâre-i beyda üzerine inip Deccalı öldürerek Muhammed aleyhisselamın şerî'ati ile amel
etmesi. Resûl-i ekremin (sallallahü aleyhi ve sellem) soyundan Mehdi çıkıp kırk yıl adåletle giderek Iså aleyhisselamı bulması. 6
7 Dâbbe-tül ard'ın meydana çıkması.
8 Ye'cûc ve me'cûcun set arkasından çıkıp yedi iklimi istila etmesi.
9 Beyt-i şerifin (Ka'be-i muazzama) yıkılması.
10 Güneşin batıdan doğması.
Bu alametlerin meydana çıkmasından sonra misk ve anber kokusu gibi ferahlatıcı serin rüzgârlar esip mü'minlerin ruhları revh ve reyhana çıkar. Sonra Kur'ân-ı kerimin hükmleri yeryüzünden kalkıp, halkın hepsi cehalette kalıp yüz yıl da öyle gider.
Tefsir âlimlerinin de ittifakı ile yukarıdaki kıyamet alåmetleri ta- mamlandıktan sonra Hak teâlâ Israfil aleyhisselâma Sûr'a üfürmesini emr eder. Süra üfürüldüğünde çıkan sesin heybetinden yedi kat göklerde olan melekler ve yedi kat yerde olan mahlūkların hepsi kıyamet koptu sanarak yüzlerinin üstünə düşüp kendilerinden geçerler. Gökler ve yer- ler sarsılır, yıldızlar dökülür. İnsanların saçları sakalları ağarır, hâmile olanlar, vakitsiz doğururlar. Herkes sarhoş gibi olur. Bu sûrun birinci nefhasıdır. Bundan bu heybetlere kapılırlar, kırk yıl daha bu şekilde gider. Sonra Hak teâlâ Isrâfil aleyhisselâma Sûr'a üfürmesini emr eder. O da İkinci üfürmeyi öyle kuvvetli yapar ki, şiddetinden bütün dağlar yerlerin- den ayrılıp, havaya çıkarak, atılmış pamuk gibi, bulut olurlar. Yedi kat gökler parça parça olup, su gibi eriyip yer yüzünə dökülürler. Denizle- F.: 4
SÜR'UN ÜÇÜNCÜ ÜFÜRÜLÜŞÜ
51
sol taraflarından verirler. Hak teålå orada bütün mahluklarına vasıtasız kelâm söyler. Bir onda herkesin hesabını görüp kimine hitab, kimine itâb eder. Mazlûmun hakkını zālimden alıp, zālimin hasenâtı var ise ona ve- rir, yoksa mazlûmun günahlarını zālime yükletir. Hesabdan sonra hay- vanları toprak eder. Kafirler hayvanlara gıbla edip keşki biz de toprak ol- saydık derler.
Mahşer yerinde iki direk üzerinde bir büyük terazi kurulur. Her dire- ğin uzunluğu beşyüz yıllık yoldur. Her kefesi yeryüzü kadar geniştir. Bu [terazi] mizan ile mahşer günü sevabları ve günahları tartarlar. Sevabı ağır olanlar Cennete, günahı ağır olanlar Cehenneme giderler. Ancak Hak teålå ikram ederek günahı çok olan bir kısım dilediği kullarını afv eder. Bir kısmı da enbiyā, evliyâ, ulemâ ve sulehânın şefa'atine kavuşur- lar. Fakat bunların imân ile vefat etmiş olmaları şarttır. Çünki dünyadan îmânsız gidenlere Cennet, afv ve şefa'at olmaz, asla Cehennemden kur- tulamazlar. Imanlı olarak ölüp de günahı sevabından çok olan, afv ve şcla'ate de uğramayan mü'minler günahları kadar Cehennemde yanıp sonra Cennete giderler. Zerre kadar imånla ölen muhakkak Cehennem- den kurtulup rahata erer.
Sırat köprüsü kıldan ince ve kılıçdan keskindir. Uzunluğu üç bin yil- lik yoldur. Bin yıl yokuş, bin yıl düz ve bin yıl iniştir. Sırat köprüsü Ce- hennem üzerine kurulup, mahşer halkının hepsi onun üzerinden geçip giderler. Kimi şimşek gibi, kimi ok gibi, kimi koşan at gibi geçerler. Kimi günahlarını yüklenmiş yürür, kimi Cehenneme düşüp yanar. Cehennem, ey mü'min çabuk geç ki, nürun ateşimi söndürüyor diye feryad eder. Mü'minler selâmetle sıratı geçer, Kevser havuzundan içerler. Onda gusl edip, ayıb ve noksanlardan temizlenirler. Cennete girip mertebelerine göre makamlarını bulup sonsuz olarak zevk ve safâ içinde kalırlar. Çün- ki Cennet ehli gåh çeşitli ni'metlerden lezzet alırlar, gâh Allahü teâlâyı görmekle mest ve hayrån olurlar. Gözlerin görmediği, kulakların işitme- diği hâtırlara gelmeyen devletlere kavuşurlar. Cennet ile Cehennemin ara- sında kal'a divarı gibi burc ve ve ucları yüksek ve büyük bir sur var- dır. Yüksekliği beşyüz yıllık mesafedir. Uzunluğunun sonu gelmez ve bi- nası renkli cevherlerle süslüdür. Oraya A'raf ismi verilmiştir. Mecnun- lar, dağ başında olup din duymıyanlar ve kâfir çocukları A'rafda kalırlar. [A'raf sonsuz olmadığı için dağbaşında yetişip hiç din duymıyanlar və kâfir çocukları, hesabdan sonra, hayvanlar gibi yok edilirler. Mektubat 50 Mektub]. Cennet tarafından bakıp içindekileri ni'metler içinde gör- duklerinde, orada olmayı arzu ederek mahzün olurlar. Cehennem tarafına bakıp içindekileri azabda gördüklerinde, orada olmadıklarına şükr edip sevinirler. A'rafda bulunanlar bir rivayette ebedi olarak orada kalıp ba'zen üzülüp, ba'zen sevinirler.
Ya Rabbi! Bizi Cehennemden koru, Cennetinde ebrar ile beraber bu-
Ashab namazı terketmeyi küfür sayardı
V, 329
Riyazi's IMAM NEVEVÍ Salihîn
PEYGAMBERİMİZDEN HAYAT ÖLÇÜLERİ
رياض الصالحين
FİHRİST
TERCÜME VE ŞERH
Prof. Dr. M. Yaşar KANDEMİR
Prof. Dr. İsmail Lütfi ÇAKAN
Prof. Dr. Raşit KÜÇÜK
KAMPANYA KİTAPLARI
CILT
8
Bu kitabla meşgul olma ve onu mütalâa, bin kitabla meşgul olmaktan daha hayırlıdır.
Ramuz El-Ehadis
CENNETE AÇILAN K AYASOFYA
Bu kitap, 1453 yılında PEYGAMBER EFENDİMİZİN vasiyetini yerine getiren O KUTLU KUMANDANIN ve ASKERLERİNİN emanetine sahip çıkmak için hazırlandı. Bu kitap, AYASOFYA'nın tekrar cami olarak ibadete açılmasına ve yine ISTANBUL' dan başlayacak
YENİ BİR ÇAĞA Öncülük yapacaktır! Patrik Athenagoras'la Başlayan "KUDÜS ZİRVESİ OYUNU" Amerikalı
İstanbul Sur içinde "Özerk Devlet"
1967'de başlayan Papaların ziyaretleri ve arkasındaki "Vatikan Operasyonları..." İşgal güçlerine karşı direnen ve son çare olarak Ayasofya'yı havaya uçurmakla tehdit
eden büyük kumandan... "Gizli Ev Kiliselerle" yürütülen kuşatma: Güney Koreli, Zenci kiliseleri...
Aytunç Altındal: "Amaç İstanbul'a Vatikan Modeli" (iki gün süren özel röportaj)
"Haliç'te Yürütülen Çok Yönlü işgal" (Sevgi Erenerol'un kitabımız için kaleme aldığı özel yazı ve açıklamalar)
Misyonerlerin arasında yaşayan A.R. taktik ve stratejik kuşatmayı anlatıyor... Vatikan ve Mason locaları nasıl bir işbirliği içinde...
Siyonizm'e hizmet eden Papalar? Gizli arşivlerde saklanan biat anlaşmaları... Siyonist Hıristiyanlar ve Katolik-Protestan papazlar 1925 yılında başlayan ittifak: ARMAGEDDON, Sahte ISA MESIH...
Ayasofya'ya "kutsal emanetler" niye iade ediliyor?..
HAKAN YILMAZ ÇEBİ
18.00
T
009821
Zarafetin afeti sakf (övünmek ve manasız sözler)dir. Şecaatin afeti serkeşliktir. Semahatin (hoşgörünün) afeti minnet etmek, güzelliğin afeti kibir göstermek, ibadetin afeti fetrettir (Gayretten sükuna düşmek.), sözün afeti yalandır. İlmin afeti unutkanlıktır. Hilmin afeti hoppalıktır. Asaletin afeti tefahurdur. Cömertliğin afeti israftır. Dinin afeti ise hevadır(Nefsine uymak).
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 4 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel29 Ocak 2024 23:42
Dinin afeti üçtür: Fasık alim, cahil ve zalim reisler, cahil sofular. (İbadete çalışıyor, fakat cahil. Bu zümreler din namına yıkımdır.)
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 4 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel29 Ocak 2024 23:44
Sizden birine, halktan korkması, işittiği veya gördüğü bir hakikatı söylemeye mani olmasın.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 490 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Şüphe yok ki münafiklar cehennemin en alt katındadırlar; artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. (Nisā, 4/145)
NİFAK: İÇİ BAŞKA, DIŞI BAŞKA OLMAK
Kişinin kâfir olduğunu gizleyerek mümin gibi görünmesine nifak, böyle bir yanlış ve kötü tutum içinde olana ise münafık denir. Münafıklar, kalbiyle inkâr ettikleri hâlde bunu gizleyerek kendilerini mümin gibi gösterirler. Söz ve davranışlarıyla mümin gibi gözüktükleri için toplum içinde kargaşaya ve fitneye sebebiyet verirler. Münafıklar, Allah'ı ve inananları aldatmaya çalışır- lar. Esasında farkına varmadan kendilerini aldatırlar. Çünkü onlar, ikiyüzlü olmaları sebebiyle kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atarlar, hem dünya- larını hem de ahiretlerini zindana çevirirler. Kalplerinde hastalık bulunan münafıklar, müminlere karşı kin ve nefret beslerler. Dünyalık bir menfaat gördüklerinde hemen müminlerin tarafına geçerler. Bunu yaparken de İs- lam'ı ve dinî değerleri istismar etmekten çekinmezler. Ancak menfaatlerine ters bir durumla karşı karşıya kaldıklarında ya da nefislerine hoş gelmeyen bir şeyle karşılaştıklarında müminleri hemen terk ederler.
YANITLASİL
yuksel30 Ocak 2024 00:05
Allah c. c. Yardımı zayıflar sebebiyle gelmektedir.
2,396,401.
Riyazu's Salihin
Imam Nevevi
Kampanya Kitaplari
cilt 8.sy.71.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. (Hod. 11/112)
GÜZEL AHLAKIN HAYATA YANSIYAN YÜZÜ: DOĞRULUK
Yüce dinimiz İslam, istikamet üzere, dosdoğru bir ömür geçirmemiz için bizlere gönderilmiştir. Yüce Rabbimiz, niyet ve inancımızda, söz ve davra- nışlarımızda doğru ve dürüst olmamızı emretmiştir. Bununla birlikte İslam, yalanı ve yalana götüren hiçbir davranışı tasvip etmez. Şaka bile olsa yalan söylemeyi, insanları eğlendirmek için dahi yalan konuşmayı hoş karşılamaz. Doğruluk, imanın özü, müminin şiarıdır. Yalan, toplumun huzurunu bozan, insanları birbirine düşüren kötü bir hastalıktır. Doğruluk, ailede güveni tesis eder, sevgi ve saygıyı kalıcı kılar. Bin bir emekle kurulan yuvaları dağıtan ise bir yalandır. Doğruluk, ticaretin bereketi; yalan ise felaketidir. Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, siddiklar ve şehitlerle beraberdir. Doğruluk. mal ve mülkü hayırlı kılar. Yalanla kazanılan maldan hayır gören yoktur. Sözü doğru olanın işi doğru olur. İşi doğru olanın kalbi doğru olur. Kalbi doğru olanın dini doğru olur. Dini doğru olanın varacağı yer ise ancak cennettir.
Hz. ALİ -RADIYALLAHU ANH-IN KIYMETLİ SÖZLERİ
* Kişi, dili altında saklıdır, konuşturunuz zaman kıyme- tinden neler kaybettiğini anlarsınız.
* Dünya bir cîfedir, leştir. Ondan birşey isteyen köpek- lerle dalaşmaya dayanıklı olsun.
* Kul ümidini yalnız Rabbine bağlamalı ve yalnız günah- ları kendisini korkutmalıdır.
* İnsanlar arasında Allah'ı en iyi bilen, O'nu çok seven ve tam ta'zim edendir.
* İlimsiz yapılan ibadette, anlayış vermeyen ilimde, te- fekküre götürmeyen Kur'ân-ı Kerîm okumakta hayır yoktur.
* İyilik bilmez birisi de olsa, sen iyilik yap! Zira o, mukabi- linde teşekkür edene yapılan iyilikten mizanda daha ağır gelir.
* Edep aklın sûretidir.
* Alim ölse de yaşar, cahil yaşarken ölüdür.
* Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.
* İnsanın kıymeti, yaptığı iyiliklerle ölçülür.
* Kalbin şifâsı Kur'ân-ı Kerîm okumaktır.
YANITLASİL
yuksel31 Ocak 2024 21:51
ISLAM KAHRAMANLARI
• İnsanlara önce hakkı öğretiniz. Onu öğrenen batil
tanır. * İnsanı layık olmadığı yere koymak zulümdür.
• Hakk'ı tanıyan Hak ehlini de kolayca anlar. Önce bâtil öğrenen, Hakk'ı güç tanır.
*Sen babanın hakkına riayet edersen, oğlun da senin hakkına riayet eder.
• Cimri insan, dünyada fakirler gibi yaşar, ahirette de zenginler gibi hesaba çekilir.
* Dostlarının kalbini kırmakla, düşmanlarının arzularını yapmış olursun.
* Himayen altındakilere iyilik yapmak istersen, onlara terbiye ve edep öğret.
* İki şey aklı ve tedbiri bozar, biri acele etmek, biri de olmayacak şeyi istemek.
* Kanaat eden aziz, açgözlülük yapan zelil olur.
* Nasihati reddeden, rezalet bulur.
* Kişinin verene teşekkür etmesi, nimetinin artmasına sebep olur.
* Ölümü unutmak, kalbin paslanmasındandır.
* Oburlukla sağlık bir arada bulunamaz.
* Mes'ud insan başkasından ibret alandır.
*Kişinin kendisini beğenmesi, aklının zayıf olduğuna delalet eder.
58
* Hakiki dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir
YANITLASİL
yuksel31 Ocak 2024 21:52
ASR-I SAADET'TEN
* Lüzumsuz şeylerin peşinde koşan, lüzumlu şeyleri ka- çırır.
• İnsanın namaz hususunda tembellik göstermesi, îman zayıflığındandır.
* Sabır kederlere perde, tehlikelere karşı yardımcıdır.
* Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız.
* Her fenalıktan uzak kalmanın yolu, dili tutmaktır.
* İktisat az şeyi çoğaltır, israf çok şeyi azaltır.
* Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.
ŞERH-1 DELAİLÜ'L-HAYRAT VE SEVARİKİ'L-ENVAR
Ellezi la yuhitu bihi mekânün. Yâni:
/
Öyle kuddus, tahir, öyle yüce, kahir Allahü (C.C.) ki O'nu
1140
mekânlardan hiçbir mekân ihata edemez. O, mekândan münezzehtir Velâ yeştemilü aleyhi zamanün. Yani: - O Allah'ı zamanlardan hiçbir zaman onu ihate edemez. Allah
zamandan da münezzehtir.
١٥٥١ - إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عُنُوا رَجُلٌ ضَرَبَ غَيْرَ صَارِبِهِ وَرَجُلٌ قَتَلَ غَيْرُ قَائِلِهِ وَرَجُلٌ تَوَلَّى غَيْرَ اَهْلِ نِعْمَتِهِ فَمَنْ فَعَلَ ذَلِكَ فَقَدْ كَفَرَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ لا
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (ك ق عن عائشة)
1551- En zalim insan, kendisini dövmeyen kimseyi döven, kendini öldürmeye teşebbüs etmeyeni öldüren bir de nimet ehlinden ayrılıp nimet ehli olmayan kimseye intisap eden (mesela öz babasını bırakıp başkasını baba edinen) kişidir. Kim bunları yaparsa Allah'ı ve Rasulü'nü inkar etmiş demektir. Onun hiçbir ameli kabul edilmez artık.
١٥٥٢ - إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَمَةِ عَالِمٌ يَنْفَعُهُ اللَّهُ بِعِلْمِهِ (كر عن ابي
هريرة) 1552- Kıyamet günü en çetin azaba dûçar edilecek kişi, sahip olduğu ilimden, Allah'ın istifade nasip etmediği âlimdir.
١٥٥٣
YANITLASİL
yuksel3 Şubat 2024 22:31
Kıyamet yaklaştığında; taylasan giyilmesi çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tazim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar amir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, Sultan zulüm eder, eksik ölçü ve tartı yapılır, bir adamın köpek yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten kendisine daha cazip gelir, büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmez ve gayri meşru çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında adam kadınla yakınlaşır. İnsanlar, kalbleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünürler, o zaman da insanların en iyi görüneni "müdahim" (kötülükleri gördüğü halde karışmayıp, kendi işine bakan) olanıdır.
Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.)
Sayfa: 33 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
İnsanlığın kurtuluşu faizin kaldırılması, zekâtın yerine getiril mesindedir. (S.) 649:Lemaat
İnsanlar kendi idarecilerinin yolundadır. (Mn.) 33.
8.Asirda İngiliz Kralı Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazarak para bastırmış.
Akra Fm.
Günün sohbeti
Prof Dr Mahmud Esad Coşan
Türkiye Cumhuriyeti de paranın üstüne Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazmalidir.
İnsanlığın kurtuluşu faizin kaldırılması, zekâtın yerine getiril mesindedir. (S.) 649:Lemaat
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 22:33
İnsanlar kendi idarecilerinin yolundadır. (Mn.) 33.
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 22:53
8.Asirda İngiliz Kralı Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazarak para bastırmış.
Akra Fm.
Günün sohbeti
Prof Dr Mahmud Esad Coşan
YANITLASİL
yuksel4 Şubat 2024 23:36
Türkiye Cumhuriyeti de paranın üstüne Lâ ilahe illallah Muhammed ün Rasulüllah diye yazmalidir.
Anlatıldığına göre cehalet döneminde iki kardeş yolculuk esnasında diz Anlatıldın altındaki ağacın gölgesine konmuşlar. Tekrar yola çkarak düz bir kayan duz kayanın altından ağzında bir dinar altun olan bir yılan kap bu dinarı onlara atmış. Bunun üzerine bu yılanın bu dinarı bir hazine kın buıp getirmiş olduğunu söylediler. Burada üç gün kaldılar ve her gün bu yılan onlara birer dinar getirip attı.
Kardeşlerden biri: "Bu yılanı ne zamana kadar böyle bekleyeceğiz. bunu öldürüp, hazineyi kazarak çıkarsak olmaz mı?" dedi. Diğer karde şi engel olmak istedi ve "sakın yapma ne bilirsin, bunu yaptığın takdirde mahvolabilirsin, hazineyi de elde edemezsin" dedi. Ama o kardeşini dinle- medi, yanına bir kazma aldı ve yılanı beklemeğe koyuldu. Yılan çıkınca bir kez vurabildi ve başından yaraladı ama öldüremedi. Yılan kıvranıp üzerine geldi, adamı öldürdü ve inine girdi. Kardeşi de onu toprağa gömdü. Erte- si güne kadar da orada bekledi.
YANITLASİL
yuksel6 Şubat 2024 06:41
Ruhu'l-Beyân
271
Yılan başı sarılı olarak çıktı ama beraberinde hiçbir şey yoktu. Yıla
na söyle seslendi: "Ey yılan, vallahi bu olanların olmasını hiç isketu. Yila desimi engellemek istedim, olmadı. Ama seninle bir sözleşme yapabilir myiz? Sen bana bir zarar verme, ben de sana hiçbir zarar vermeyeyim?" Yilan hayır, dedi. Neden? "Çünkü sen kardeşinin buradaki kabrini gorup durdukça bana sonsuza kadar iyilik yapacağından emin olamam. Ben de bu baş yarası bulundukça da sana iyilik edeceğimden emin olarnan da on- dan" cevabını verdi.
İşte bu hikayede beraberliğin ve dengenin sırrı ve takvanın şeref ve değeri ortaya çıkmaktadır. Hazine düşkünü kardeş Allah'tan korkup iyili- ge karşı kötülük etmeseydi, yılanın yaptığından dolayı şükür etseydi, ömrü de malı da artacaktı.
Kin tutarak herkesle savaşmaktansa Kerem göster ki âlemi hükmün altına alasın. Bir iş yumuşaklık ve tatlılık ile hasıl olacaksa Sertlik ve inadçılığa ne lüzum var?"
Ey akılsız kurt bir gün
Bir kaplanın seni parçalamasından korkmuyor musun?
YANITLASİL
yuksel6 Şubat 2024 06:43
البيان
Rûhu'l Beyân
- Kur'an Meâli ve Tefsiri -
İsmail Hakkı BURSEVÎ
ERKAM YAYINLARI
CILT
21
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
4 4 Zarafetin afeti sakf (övünmek ve manasız sözler)dir. Şecaatin afeti serkeşliktir. Semahatin (hoşgörünün) afeti minnet etmek, güzelliğin afeti kibir göstermek, ibadetin afeti fetrettir (Gayretten sükuna düşmek.), sözün afeti yalandır. İlmin afeti unutkanlıktır. Hilmin afeti hoppalıktır. Asaletin afeti tefahurdur. Cömertliğin afeti israftır. Dinin afeti ise hevadır(Nefsine uymak). Hz. Ali (r.a.)
213 2 Cömertlik, Ulu Mevlanın huyudur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
213 3 Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Hasislik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker. Hz. Ali (r.a.)
213 4 Cömertlik, Cennette biten bir ağaçtır. Cömertliğin gireceği yer, ancak Cennetir. Hasislik ise Cehennemde yetişen bir ağaçtır. Hasisin gireceğin yer ise Cehennemdir. Hz. Abdullah İbni Ci(r.a.)d (r.a.)
213 5 Cömert Allah'a, insanlara ve Cennete yakındır. Cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah'dan, insanlardan ve Cennetten uzaktır ve Cehenneme yakındır. Cahil cömert, Allah (z.c.hz)'lerine hasis abidden daha sevimlidir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
213 6 Cömert, ancak Allah'a hüsnü zannı olduğundan cömertlik yapar. Hasis ise ancak Allah'a sui zannı sebebiyle cimrilik yapar. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
248 2 Cömertin hatasından uzak kalın. Zira o düştükçe, Rahman onun elinden tutar. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
297 6 Altı şey güzeldir, lakin şu altı sınıf insan da daha güzeldir: Adalet güzeldir, lakin Umerada daha güzeldir. Cömertlik güzeldir, lakin zenginde daha güzeldir. Verağ güzeldir, lakin alimlerde daha güzeldir. Sabır güzeldir, lakin fıkarada daha güzeldir. Tevbe güzeldir, lakin gençlerde daha güzeldir. Haya güzeldir, lakin kadınlarda daha güzeldir. Hz. Ali (r.a.)
312 8 Cömertin yemeğini yemek devadır. Hasisin yemeği ise derttir. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
323 11 İnsanlara dört şey sebebiyle tafdil edildim: Cömertlik, şecaat, cima şiddeti ve harpte düşmanla savaşmak kuvveti. Hz. Enes (r.a.)
334 10 Hıfz on parçaya ayrıldı. Dokuzu Türke (Küffarı Çin) verildi. Biri diğer halka dağıtıldı. Hasislik de ona ayrıldı. Dokuzu Faris'e, biri diğer insanlara dağıtıldı Cömertlik de ona ayrıldı. Dokuzu Sudan'a, biri diğer insanlara. Haya da ona ayrıldı. Dokuzu Araba, biri diğer insanlara. Kibir de on kısma ayrıldı. Dokuzu Ruma, biri diğer insanlara dağıtıldı.
155-156. (Ey mü’minler! İtaat edeni isyan edenden ayırt etmek için) andolsun ki sizi hem biraz korku ve açlıkla hem de mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. (Ey Resûlüm!) Sabredenlere (lütuf ve ihsanımı) müjdele! Öyle ki onlar, kendilerine bir bela geldiği zaman ancak: “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve (sonunda) yine O’na döneceğiz.” derler.
(Çünkü gelen her türlü afet ve musibet, Allah’ın bilgi, irade ve takdiri dâhilindedir. Sabretmek ise, insanın Allah’ın takdirine boyun eğmesi ve günah teşkil eden arzularına engel olmasıdır.)
Cüz: 2
Rûhu'l-Beyân
105
Cüneyd Bağdâdî, şöyle demiştir: Nefsinin arzularına göre yaşayan, rihunun bedenden ayrılmasıyla ölür. Rabbının isteğine uygun olarak ha- yat süren ise, geçici dünya hayatından baki olan hakiki hayata kavuşur.
Mesnevî'de şöyle gelmiştir:
İyi doktor, kötü dişi yerinden çıkarır. Tâ ki o sevgiliyi derd ve hastalıklarından kurtarsın. Dişler noksanlaşır ama, ağrılar azalır. Elbette şehidler, makâm-ı fenâda diridirler. Başın bedenden ayrılmasına razı olan şehîd: Zaman içinde onun yerine, yüzbin baş kazanır. Allah yolunda kesilmiş boyun, şehadet şerbeti içer. Fakat bu şerbeti ancak "Bela" diyen boğaz içebilir.
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ ﴿١٥٥)
155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!
Vallahi size imtihan edici biri gibi davranarak, belâya sabredip kazâ- lara rıza gösterip göstermeyeceğinizi tesbit edeceğiz. Çünkü belä, mihenk taşı gibi, nefislerin kıymetini belirleyen bir miyardır. Fakat biz bunu, bilme- diğimiz bir şeyi öğrenmek için değil, hanginizin itâatkâr ve hanginizin âsî olduğunu size göstermek için yapacağız.
Sizi biraz düşman korkusuyla, biraz kıtlık ve yokluk içinde aç bırak- makla, hırsızlık, talan, helâk ve zarar veya devlet başkanının el koyması gibi sebeblerle mallarınızı azaltarak; savaş, ölüm, hastalık ve ihtiyarlık gibi nedenlerle nefislerinizi sınayarak; soğuk, fırtına, çekirge gibi afetlerle veya cihadla meşgüliyetinizden dolayı arazilerinizi işleyememek süretiyle ürün- lerinizi eksilterek imtihan ederiz.
27 Mayıs 1935
Ulusal Bayramlar ve Ge- nel Tatiller Hakkında Ka- nun'un kabul edilmesi.
[Cuma tatili pazar gününe alınır.]
YANITLASİL
yuksel7 Şubat 2024 06:36
3 Şubat 1928
10 Nisan 1928
20 Mayıs 1928
9 Ağustos 1928
23 Ağustos 1928
Hutbenin Türkçe okun- maya başlaması.
Anayasa'dan dinle ilgili madde ve fıkraların çıka- rılması.
Milletlerarası Rakamların Kullanılması Hakkında Kanun'un kabulü.
Atatürk'ün yeni Türk harfleri hakkında Saray- burnu'nda konuşması.
Atatürk'ün yeni Türk harf- lerini tanıtmak amacıyla yurt gezisine çıkması.
YANITLASİL
yuksel7 Şubat 2024 06:38
4 Şubat 1923
Lozan Konferansı'na, bazı konularda anlaşma sağla- namaması yüzünden ara verilmesi.
[1. dönem 76 gün sürmüş- tür; görüşmelerin kesilmesi üzerine ordu savaş düzeni alır.]
17 Şubat 1923
İzmir İktisat Kongresi'nin Atatürk'ün konuşmasıyla açılması.
31 Mart 1923
Türkiye'nin yeniden Lo- zan'a davet edilmesi.
1 Nisan 1923
TBMM'nin seçimlerin ye- nilenmesine karar vermesi.
Lozan Konferansı ikinci
23 Nisan 1923
döneminin başlaması. [Bu dönem 97 gün süre-
cektir.]
24 Temmuz 1923
Lozan Barış Andlaşma- sı'nın imza edilmesi.
11 Ağustos 1923
TBMM'nin II. Dönem ça- lışmalarının başlaması.
13 Ağustos 1923
Atatürk'ün ikinci kez Mec- lis Başkanlığına seçilmesi
Kahrın da hoş, lütfün da hoş!
Kahrın da hoş, lütfün da hoş!
Senden gayri her şeyler boş!
Senden özge her şeyler boş!
Gelse celâlinde cefâ, Yoksa cemâlinde sefâ, Her ikisi bana şifâ,
Kahrın da hoş, lütfün da hoş!
Senden gayri her şeyler boş!
Derviş Mehmed sana kuldur; İster ağlat, ister güldür;
İster yaşat, ister öldür;
Kahrın da hoş, lütfün da hoş!
Senden gayri her şeyler boş!
Koğusa girdiği
YANITLASİL
yuksel14 Şubat 2024 11:35
İSLÂM ALİMLERİNİN
HAYATINDAN HATIRALAR
doğru : 1.Düz.2.Namuslu,dürüst. 3.Gercek.4.Yasal.
...
Doğru : 1.Eğri. Yalan, Yanlış.
Altın
Esanlamli ve Karşıt anlamlı Kelimeler Sözlüğü.
Altın Kitaplar
Fuhuş yayıldığında zelzeleler ve fitneler çoğalır. İdareciler zulmettiğinde yağmur azalır. Zimmet ehline gadr edildiğinde ise düşman galebe çalar.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.)
Sayfa: 54 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Dikkat edin! Siz sağır olan ve burada bulunmayan birisine seslenmiyor- sunuz. Bilakis, her şeyi işiten, gören ve çok yakın olan Allah'a sesleniyor-
sunuz. (Buhârî, Tevhid, 9)
ALLAH'IN ZÂTİ VE SÜBÛTİ SIFATLARI
Allah Teâlâ'yı daha yakından tanımamıza vesile olan sıfatlar vardır. Bunlara zâti ve sübūti sıfatlar denir. Allah'ın zâti sıfatları, sadece kendisine mahsus olan, yaratılmış bir başka varlıkta bulunmayan sıfatlardır. Bunlar altı ta- nedir. Vücud, Allah'ın var olması demektir. Kıdem, Allah'ın ezelî olması, varlığının başlangıcı olmamasıdır. Beka, Allah'ın ebedi olması, varlığının sonu olmamasıdır. Vahdaniyet, Allah'ın bir tek olmasıdır. Kıyam bi-nefsihi, Allah'ın varlığının başkasına ihtiyaç duymamasıdır. Muhalefetü'n lil-hava- dis, Allah'ın yaratılmış hiçbir varlığa benzememesidir. Sübūti sıfatlar ise Rabbimizin mükemmelliğini ifade eden, O'nu daha yakından tanımamızı sağlayan sıfatlardır. Bu sıfatlar, altı tanedir. Hayat, Allah'ın diri olmasıdır. İlim, Allah'ın her şeyi bilmesidir. Semi', Allah'ın her şeyi işitmesidir. Basar, Allah'ın her şeyi görmesidir. İrade, Allah'ın istediği şeyi istediği şekilde yap- masıdır. Tekvin, Allah'ın yaratmasıdır.
Cennet ehli Cennete Cehennem ehli de ateşe girdiklerinde, ölüm (bir koç şeklinde) Cennetle Cehennem arasında bir yere getirilir ve kesilir. Sonra bir münadi şöyle nida eder: "Ey ehli Cennet, ebedilik var ölüm yok. Ey ehli nar, ebedilik. Ölüm yok." Bunun üzerine Cennet ehlinin sevinç üzerine sevinçleri artar. Cehennem ehlinin ise hüzünleri üzerine hüzünleri artar.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 51 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Ümmetimi Benden sonra öyle fitneler kaplayacak ki, o fitnelerde insanın vücudu gibi kalbide ölür.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 346 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
de: «Malınızın ve avene- nizin çokluğu ve hakkı kabulde büyüklenmeniz sizi azabdan kurtarmadı.» derler.] [2] : [Ve «Bunlar (yani müslümanlar) Cennete giremez. diye yemin ederdiniz, derler.] [3] O anda: [Mü'minlere, «Cennete giriniz; sizin için asla korku ve keder yoktur. denilir.] A'raf halkının kim olacağı (sabi iken ölen küffar evladı, deliler vesaire olmak üzere) ihtilaflıdır. ((Cen- netle Cehennem arasında Yahya aleyhisselâm tarafından, Ce- nabı Hakkın emriyle, ölüm kesilip yok edilecek ve ondan sonra kâfirlerin kederi, mü'minlerin sevinçleri artacaktır.))
İnsanların akidlerini bozduklarını, emanetleri hafife aldıklarını, ve -parmaklarını birbirine geçirip- böyle olduklarını gördüğün zaman evini tercih et, lisanına sahip ol, maruf olanı al, münkeri bırak, kendi işinle meşgul ol ve ammenin işlerini kendilerine bırak.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 46 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Biz de sadece soralım: Kim neyi bilecek ve bilmeli?
Mesela “2014’ten bu yana Erdoğan İslamcı değil yeşil Kemalist’tir” demiş olan Doğu Perinçek?
Gerçekten hepimiz ölecek miyiz?
YANITLASİL
yuksel25 Şubat 2024 00:48
İLMEM... Hiç öyle imiş gibi dur-
B muyor şimdi ölüm hakikati, bu çağ üzerinde... Sanki "çağdaş" bir olgu değilmiş gibi durduruluyor..."
Bugün Ümmeti Muhammed’in maruz kaldığı müzmin bir hastalıkla karşı karşıya kalıyoruz: İhmalkârlık… Öyle ki bu hastalık, hastalık olarak görülmüyor… Tedaviye ihtiyaç duyulmuyor… Bu da ayrı bir hastalık… Hatta ihmalkârlık kâr sanılıyor…
Sanıyorum kulluk sınavımızı zora sokan en ciddi suçlardan biri ihmalkârlığımızdır…
Diyebilirim ki, öyle ihmaller vardır ki sonucu kasıtlı işlenen bazı hatalardan daha ağır olabiliyor
Evet, kimi günahlar, yanlışlar, hatalar, suçlar bilerek, isteyerek işlenmiyor… Birçoğu ihmalimizin sonucu…
Hak edene hakkını vermemek, sürüncemede bırakmak, kulak ardı etmek haksızlığa prim vermektir…
Ödüllendirilmesi gerekeni ödüllendirmemek… Cezalandırılması gerekeni cezalandırmamak…
İyiliği cezalandırmak, kötülüğü ödüllendirmekle eş anlamlıdır…
Gecikmiş adaletin adalet olmadığını bilmeyen var mı?..
Mazlumların çırpışını, çığlığını izlemek veya yüz çevirmek o cürme ortak olmak değil midir?
Başarısız olabiliriz, sonuç alamayabiliriz fakat kötülüğe müdahalemiz yoksa kuşkusuz vebal altındayız…
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan değil miydi?
Bugün düşmandan daha çok ihmalimiz bizi vuruyor… En ciddi yanılgımız, ihmalkârlığı karakter edinmek ve bunu meslek bilmek… İhmal suikastlarının müsebbibi biz değil miyiz?
Gâvurların yaptıkları orada kalsın, gafletimiz bizi bitirmiyor mu?..
Sürdürülemeyen sorumluluklar, yarım kalmış görevler, sil baştan başlayan tekrarlar, inisiyatifsizlik, iradesizlik,........
YANITLASİL
yuksel23 Şubat 2024 08:49
Adaleti ihmal ettik… Ahlakı ihmal ettik… Ahireti ihmal ettik…
Kim bilir belki Allah’ı ihmal ettik…
Evet, Allah’a iman ediyoruz, ama yine de ihmal ediyoruz ve de iflah olmuyoruz… Namazdaki üşengeçliğimizi başka türlü nasıl izah edebiliriz?
Topyekûn kulluğumuz ve onun mütemmimi olan kardeşliğimiz ihmal riski altında…
Yoksullarımız, yetimlerimiz, yalnızlarımız, yaşlılarımız nerede?
Unuttuklarımız, uzaklaştıklarımız
Hz. Osman ilmî bakımdan da temayüz etmişti, hatta hac menâsiki konusunda en bilgili sahâbî olduğu söylenmiştir (Süyûtî, Târîḫu’l-ḫulefâʾ, s. 149). Kur’an’ı ezberleyen ve Hz. Peygamber’in sağlığında fetva veren birkaç sahâbî arasında yer alır (M. Abdülhay el-Kettânî, I, 184-185, 196). Kıraat farklarının sebep olduğu tartışmaları önlemek için Hz. Ebû Bekir zamanında mushaf halinde toplanan Kur’ân-ı Kerîm’i beş veya yedi nüsha olarak çoğaltıp Mekke, Basra, Kûfe, Şam, Yemen ve Bahreyn’e birer nüsha gönderdi, “imam mushaf” denilen nüshayı da Medine’de bıraktı. Hadisleri tam olarak rivayet eder, bu hususta çok titiz davranırdı. Onun hakkında bir kişi, “Ashap arasında hadisleri Hz. Osman’dan daha tam ve güzel şekilde rivayet eden birini görmedim, ancak o hadis rivayetinden çekinen bir zattı” demiştir (İbn Sa‘d, III, 57). Resûl-i Ekrem’den 146 hadis rivayet etmiştir (Süyûtî, Târîḫu’l-ḫulefâʾ, s. 149). Hz. Osman, Resûlullah’ın iki kızıyla evlenmiş olduğu için “zü’n-nûreyn” (iki nur sahibi) lakabıyla meşhur olmuştur. Ayrıca “esnâf-ı mühr-künan”ın pîri sayılmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki kılıçlardan beşi ona nisbet edilir.
24. Hz. Peygamber (sav) buyurmuştur ki:
"Bütün hataların kaynağı, dünya sevgisi; bütün fitne- lerin kaynağı, öşür ve zekâtı vermemektir."
Tasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalani
MÜNEBBİHAT
UYARILAR
Dünya ile Ahiret işi bir anda yapılması gerekse ahiret işi önce yapılır.
AKRA FM
MAHMUD ESAD COŞAN
HADİSLER DERYASI
guya yerleştiler, halen sayıca az olmalarına rağmen birçok ülkenin Sunetimini, kültürel hayatını, ekonomisini, dünya ticaretini ele geçir miş, istediğini istediği ülkeye empoze ettirip yaptırabiliyorlar... Batılı devletlerin, daha başka, mason locaları, Lions kulüpleri, Ro- tary kulüpleri, Bilderbergler, misyoner teşkilatları, Yehova Şahitleri gi bi nice nice dinî, sosyal, siyasî, gizli, âşikâr, etkili, faal teşkilatları var... Ama biz müslümanların böyle kuruluşları yok; kurulmamış, kuru-
lanlar tahrip edilmiş, kapatılmış, yasaklanmış...
Emperyalistler bir İslâm ülkesini ele geçirdiler mi önce İslam'ı
unutturmaya, müslüman halkı dejenere etmeye çalışırlar, en çok, ger- çek İslâm'dan, halis müslümandan korkarlar. Çünkü İslâm, iman, Kur'an, irfan, ahlâk ve mâneviyat ile ilim, çalışma, gayret, şuur, onur, basiret, hürriyet, istiklal, kalkınma, refah, mutluluk, zenginlik, güçlü- lük arasında kuvvetli ilişkiler, sarsılmaz bağlar, kesin etki ve tepkiler olduğunu çok iyi bilirler.
YANITLASİL
yuksel28 Şubat 2024 06:54
smler belli, duvarlar saglam, R çek buketleri, demek ki sık sık in uzerlerinde demet demet ta- ziyaret olunmaktalar...
Onlar böyleyken bizler ne yapmışız? Maalesef yürekler acısı bir durum. Mezarlıklar istilaya uğramış, gecekondu dolmuş, istimlak edilmiş, türbeler yıkılmış, kapatılmış, tozlu, harap, yağmalanmış; cami lere el konulmuş, halı la rı, levhaları, minberleri, mihraplan, çinileri- hatta kubbe kurşunları çalınmış, en değerli eserler yıktırılmış, avlu ları yok edilmiş; tarih sevdirilmemiş, ecdat kötülenmiş, gerici ve yo- baz gösterilmiş, vatan hainle ri putlaştırılmış, kahramanlaştırılmış; sa- raylar yağmalanmış, arşivler satılmış, şehirlerin tarihî binaları yıkıl- mış, yerlerini soğuk beton yığınlar almış, vakıf eserler yağmalanmış, kütüphaneler kapatılmış, en değerli kitaplar kaybolmuş, bir sürü yol- suzluk, hırsızlık, hainlik, düşmanlık, kadirbilmezlik, şarlatanlık, dal- kavukluk, nemelâzımcılık, vefasızlık, şuursuzluk...
Milli kültürümüz mahvedilmiş, tarihimiz yağmalanmış, tarih şu- uru sıfır, takip yok, hesap soran yok, suçlu ortada, ev sahibinden bas- kin, arsız, yüzsüz. Bu rezalete kimler, ne zaman dur diyecekler acaba; Şark'ın
eski aslanları nerede, uykudan ne zaman uyanacaklar? Bir 18 Mart Canakkale Zaferi gecti kar kisi olayı bilmekte? Çocuk
3233- Peygamberlik içinizde, Allah'ın dilediği zamana kadar devam edecek, sonra kaldırmak isteyince onu, kaldıracak; sonra nübüvvetin yolunda olan hilafet Allah'ın dilediği müddete kadar sürecek, sonra onu kaldırmak isteyince kaldıracak, sonra ısıran saltanat devri gelecek, o da Allah'ın dilediği zamana kadar kalacak, sonra Allah onu kaldırmak isteyince kaldıracak, sonra onu zorba bir hükümdarlık takip edecek, sonra da nübüvvet yolu üzerinde olan bir hilafet devri gelecek.
٣٢٣٤ - تَكُونُ لَأَصْحَابِي زَلَّةٌ يَغْفِرُهَا اللَّهُ لَهُمْ لِسَابِقَتِهِمْ مَعِي (كر عن محمد
بن الحنفية عن ابيه
3234- Ashabımın zellesi (ayak kayması) olur. Lakin Allah onları benimle beraber güzel geçmişleri bulunduğu için bağışlar.
٣٢٣٥ - تَكُونُ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ أَيَّامٍ يُرْفَعُ فِيهَا الْعِلْمُ وَيُنْزَلُ فِيهَا الْجَهْلُ
وَيُكْثَرُ فِيهَا الْهَرَجُ وَالْهَرَجُ الْقَتْلُ (ه عن ابن مسعود)
3235- Kıyamet öncesi öyle günler olacak ki, o günlerde ilim kalkacak, cehalet yaygın hal alacak, cinayetler çoğalacak.
بِكُمْ فَيَسِيرُونَ ٣٢٣٦ - تَكُونُ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ بَنِي الْأَصْفَرِ هُدْنَةٌ فَيَعْدِرُونَ
YANITLASİL
yuksel1 Mart 2024 22:26
إِلَيْكُمْ فِي ثَمَانِينَ غَايَةً تَحْتَ كُلِّ غَايَةٍ اثْنَيْ عَشَرَ الْفَا" (ه عن عوف بن مالك)
3236- Beni asfar ile aranızda sulh olacak, sonra size hiyanette bulunup her birinin altında on ikibin kişi bulunan seksen sancakla size doğru saldıracaklar.
۳۲۳۷ - تَكُونُ أَرْبَعُ فِتَنِ الأُولَى يُسْتَحَلُّ فِيهَا الدَّمُ وَالثَّانِيَةُ يُسْتَحَلُّ فِيهَا الدَّمُ وَالْمَالُ وَالثَّالِثُ يُسْتَحَلُّ فِيهَا الدَّمُ وَالْمَالُ الْفَرْجُ وَالرَّابِعَةُ الدَّجَّالُ
نعيم عن عمران بن حصين
3237- Dört fitne başgösterecek: Birincisinde adam öldürmek helal sayılacak, ikincisinde hem o, hem de mal, üçüncüsünde kan, mal, zina helal sayılacak, dördüncüsü ise Deccal'dir.
۳۲۳۸ - تَكُونُ اَمَامَ الدَّجَّالِ سِنُونٌ خَوَادِعُ يُكْثَرُ فِيهَا الْمَطَرُ وَيُقَلُّ فِيهَا النَّبْتُ وَيُكَذِّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيُحَوَّنُ فِيهَا الْأَمِينُ وَتُنْطَقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ
قَالَ مَنْ لَا يُوبَهُ لَهُ (طب عن عوف بن مالك)
3238- Deccal'den önce aldatıcı yıllar olacak. O yıllarda yağmur çok, bitki az olacak, doğru söyleyen yalanlanacak, yalan söyleyense doğrulanacak, haline güvenilecek emin olan kişi hain sayılacak, Ruvaybıza konuşacak "Ruvaybıza nedir ey Allah'ın Rasulü?" diye sordular. "Ruvaybıza, kendisine önem verilmeyen kişi" buyurdu.
۳۲۳۹ - تَكُونُ بَيْنَ النَّاسِ فِرْقَةٌ وَاخْتِلَافٌ فَيَكُونُ هَذَا وَأَصْحَابُهُ عَلَى الْحَقِّ
يَعْنِي عَلِيًّا (طب عن كعب بن عجرة) 3239. İnsanlar arasında ayrılık ve ihtilaf olacak, bu ve arkadaşları doğru yol üzere olacaklar. (Hazreti Ali kasdediliyor.)
٣٢٤٠ - تَمَنَّوْا الْمَوْتَ عِنْدَ خِصَالِ سِيِّ عِنْدَ إِمَارَةِ السُّفَهَاءِ وَبَيْعِ الْحُكْمِ وَاسْتِحْفَاف بالدَّمِ وَكَثْرَة الشَّرْطِ وَقَطِيعَةِ الرَّحْمِ وَلَشُوءٍ يَسْتَخْذُونَ الْقُرْآنَ
YANITLASİL
yuksel1 Mart 2024 22:27
مَزَامِيرَ يُقَدِمُونَ الرَّجُلَ لِيُغَنِّيَهُمْ وَلَيْسَ بِأَفْقَهِهِمْ (طب عن عابس لغفارى)
3240- Şu altı hususla karşılaştığınız zaman, ölümü temenni edin. Alçaklar başa geçirilince, hükümler satılınca, insan öldürmek hafife alınınca, şart ve yemin çoğalınca, akraba ile ilgi kesilince, Kur'an şarkı gibi oyuncak ve eğlence edinilince ki
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
مَزَامِيرَ يُقَدِمُونَ الرَّجُلَ لِيُغَنِّيَهُمْ وَلَيْسَ بِافقهِهِمْ (طب عن عابس لغفارى)
3240- Şu altı hususla karşılaştığınız zaman, ölümü temenni edin. Alçaklar başa geçirilince, hükümler satılınca, insan öldürmek hafife alınınca, şart ve yemin çoğalınca, akraba ile ilgi kesilince, Kur'an şarkı gibi oyuncak ve eğlence edinilince ki, insanlar kendilerinden çok daha az bilgisi bulunan adama gelip ondan medet umarlar.
٣٢٤١ - تَنَاصَحُوا فِي الْعِلْمِ وَلَا يَكْتُمُ بَعْضُكُمْ بَعْضًا فَإِنَّ خِيَانَةً فِي الْعِلْمِ
أَشَدُّ مِنْ خِيَانَةٍ فِي الْمَال (حل عن ابن عباس)
3241- İlimde birbirinize yardımcı olun. Kimse kimseden ilmi gizlemesin. Çünkü ilimde hıyanet, maldaki hiyanetten daha şiddetlidir.
٣٢٤٢ - تَنْتَظِرُ النُّفَسَاءُ اَرْبَعِينَ لَيْلَةً فَإِنْ رَنَتِ الطَّهْرَ قَبْلَ ذَلِكَ فَهِيَ طَاهِرٌ
وَإِنْ جَاوَزَتِ الْأَرْبَعِينَ فَهِيَ بِمَنْزِلَةِ الْمُسْتَحَاضَةِ تَغْتَسِلُ وَتُصَلِّي فَإِنْ غَلَبَهَا
الدَّمُ تَوَضَّأَتْ لِكُلِّ صَلَوة (ك عن ابن عمرو)
3242- Lohusa, kırk gece bekler. Bundan önce temizlik görürse, temizlenmiş olur. Eğer kırk geceyi geçerse özürlü hükmündedir. Yıkanır, namaz kılar. Eğer kan çok gelirse her namaz için abdest alır.
٣٢٤٣ - تَنْزِلُ الْمَعُونَةُ مِنَ السَّمَاءِ عَلَى قَدْرِ الْمَوْنَةِ وَيَنْزِلُ الصَّبْرُ عَلَى قَدْرِ
الْمُصِيبَةِ الحسن بن سفيان كر عن ابي هريرة)
3243- Yardım gökten, ihtiyaca göre iner, sabır da musibete göre iner.
٣٢٤٤ - تُنْكَحُ الْمَرْئَةُ لَأَرْبَعِ لِمَالِهَا وَلِحَسَبِهَا وَلِجَمَالِهَا وَلِدِينِهَا فَاغْفَرْ
بِذَاتِ الدِّينِ تَرِبَتْ يَدَاكَ رخ م ن ده حب عن أبي هريرة والديلمي والدارمي عن جابر) 3244- Kadın dört hasleti için alınır:
a) Malı için,
YANITLASİL
yuksel1 Mart 2024 22:49
b) Soyu için,
c) Güzelliği için,
d) Dini için. Sen dindar olanı tercih et ki, iki elin toprak olsun (bereket bulsun).
اسْتَطَعْتُمْ فَإِنَّا الإِسْلامَ عَلَى النَّظافة الله بنى ٣٢٤٥ - تَنَظَّفُوا بِكُلِّ مَا
وَلَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلَّا كُلُّ نَظيف (ابو الصعاليك والرافعي عن أبي هريرة
3245- Olanca gücünüzle temizlenin. Çünkü Allah İslam'ı temizlik üzerine kurmuştur. Cennete ancak, her temiz olan kişi girebilir.
٣٢٤٦ - تَهَادَوْا تَزْدَادُوا حُبًّا وَهَاجِرُوا تَوَرَّثُوا أَبْنَانَكُمْ مَجْدًا وَأَقِيلُوا
الْكِرَامَ عَثَرَاتِهِمْ (طس والعسكرى كر عن عائشة)
3246- Hediyeleşiniz ki, karşılıklı sevgileriniz artsın. Hicret edin ki, çocuklarınıza iyi bir şeref ve fazilet terk etmiş olasınız, iyi insanların hatalarını affediniz.
٣٢٤٧ - تَهَادَوْا فَإِنَّ الْهَدِيَّةَ تُضَعّفُ الْحُبَّ وَتُذْهِبُ بِغَوَائِلِ الصَّدْرِ (طب
وابو يعلى وابو نعيم عن ام حكيم 3247- Birbirlerinize hediye verin. Çünkü hediye sevgiyi artırır ve kalpteki gaileleri giderir.
٣٢٤٨ - تَوَاضَعُوا لِمَنْ تَعَلَّمُونَ مِنْهُ وَتَوَاضَعُوا لِمَنْ تُعَلِّمُونَ وَلَا تَكُونُوا
جَبَابِرَة الْعُلَمَاءِ فَيَغْلِبُ جَهْلُكُمْ عِلْمَكُمْ (ابو الشيخ عن ابي هريرة) مِنْ
3248- Kendilerinden öğrendiklerinize (hocalarınıza) karşı alçak gönüllü olun. Kendilerine öğrettiklerinize karşı da tevazu gösterin. Zorba alimlerden olmayın. Böyle olursanız cehliniz ilminizi yenik düşürür.
٣٢٤٩ - تَوَاضَعُوا وَجَالِسُوا الْمَسَاكِينَ تَكُونُوا مِنْ كُبَرَاءِ اللَّهِ وَتَخْرُجُوا مِنَ
الكبر (حل عن ابن عمر) *
GGG
3249. Alçak gönüllü olun ve yoksullarla oturun ki, Allah nezdinde büyük kabul ettiği kişilerden olursunuz ve kibir denilen şeyden
Allah (z.c.hz.) buyurur: "Ben izzetim ve Celalim hakkı için zulmedenden er veya geç intikamımı alacağım. Ve mazlumu görüp de yardıma gücü yettiği halde yardım etmeyenden de intikamımı alacağım."
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 516 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
Atatürk’ün ‘vasiyeti’, yani tuttuğu gizli notlar ne açıdan önemli?
Atatürk’ün gizli vasiyeti adı altında 1980’de bunu ilk defa dile getirdim. Kastedilen, Atatürk’ün siyasî vasiyetidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kişi nasıl bir gelecek öngörüyor? Devletin ilelebet payidar kalabilmesi için neler gerektiğini düşünüyor? Bunun için kendisinin bazı tasavvurları var. Daha cumhuriyet kurulalı 15 sene olmuş. Dolayısıyla kastedilen “Makbule’ye 50 lira verin, ötekine 5 lira verin” şeklinde bir vasiyetname değil. Kendi tuttuğu çeşitli kayıtlar, görüşler ve yaklaşık 400 sayfayı bulan, kimisi iki satır, kimisi bir sayfa notlardan oluşan bir külliyat…
Bu notlar ilk defa İnönü tarafından mı açıldı?
Hayır. Bu, bildiğim kadarıyla 1958’den itibaren Menderes’in haberdar olduğu bir durum. Dolayısıyla 1938’de mühürlenerek saklanan bu kâğıtlar 1950’li yıllarda Menderes başbakan, Celal Bayar da cumhurbaşkanıyken onlar tarafından biliniyor olmalı. 1964’te Celal Bayar’a sordum; o da “Böyle bir olay vardır fakat Türkiye buradaki fikirlere hazır değildir” dedi. 1988’de 50 yıl doldu ve açılması gerektiğinde Kenan Evren 25 sene daha yasak koydu. Kızdığım taraf, hep birileri Türkiye ve Türk milleti adına “Türkler buna hazır değil” diyor. Ya kardeşim sen kimsin, niçin durmadan bunu deme yetkisini kendinde görüyorsun?
Bu notları açıp okuyanlardan bir bilgi sızmadı mı hiç?
Menderes’in 1958’de söylediği bir cümle vardır: “Siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz.” O dönemde kullanılmayan, kullanılması mümkün olmayan bir cümle bu. Nitekim Menderes laiklikle ilgili yasa ve yönetmeliklerde değişiklikler yapmayı planlıyordu. 27 Mayıs’ın ardından idamı, notu okuduğunun işaretidir.
تصيب
الْجَائِعَ إِذَا احْتَسَبَ فِي دَارِ الدُّنْيَا (حل خط كر عن ابي هريرة) 5796- Ey Ebu Hüreyre! Ağlama. Kıyamet gününde, dünyada
Alah için açlık çeken kimseye şiddetli hesap isabet etmez. ٥٧٩٧ - لاَ تَبْكِ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ أَنَّ عِنْدِي مِائَةُ بِنْتِ تَمُوتُ وَاحِدَةٌ زَوَّجْتُكَ أُخْرَى حَتَّى لَا يَبْقَى مِنَ الْمِائَةِ شَيْئً هَذَا جِبْرِيلُ أَخْبَرَنِي أَنَّ اللَّهَ عَرَّ
وَجَلَّ أَمَرَنِى اَنْ اَزْوِ جَكَ اخْتَهَا وَاجْعَلَ صُدَاقَهَا مِثْلَ صُدَاقِ اخْتِهَا قَالَ
لِعُثْمَانَ (كر عن ابن عباس)
5797- Ağlama (ey Osman!) Nefsim yed-i kudretinde olana yemin olsun ki, benim yüz kızım olsa, sana hepsi ölünceye kadar biri öldüğünde diğerini veririm. İşte bu Cibril'dir, bana haber verdi. Allah bana ölen kızımın kızkardeşini sana vermemi emretmiş. Mehrini de aynı ölen kızkardeşinin mehri gibi tayin etmemi emretmiş.
Çünkü ümmeti yaratılmışların öncüsü olduğu için onların bozulmasıyla düzen bozulur. Öncüler bozulduğu zaman, toplum da bozulur.
YANITLASİL
yuksel13 Mart 2024 02:06
لوامع العقول شرح راموز الأحاديث للكمشخانوي
Râmûzü'l- ehâdîs Şerhi
LEVAMİ'U'L-'UKÜL
ZEKA PARILTILARI Hadis-i Şerifler ve Açıklamaları
Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhanevî (1813-1893)
Editör Prof. Dr. Mustafa Cevat Akşit
III. CİLT
sy. 553.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
113 1 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Hz. Ömer (r.a.)
113 2 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Hz. Muaz (r.a.)
113 3 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Hz. Enes (r.a.)
113 4 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Hz. Ebud Derda (r.a.)
113 5 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Hz. Câbir (r.a.)
113 6 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
113 7 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Hz. İbni Ömer (r.a.)
113 8 Ehli Cennet'in en aşağı dereceli olanının Cennetteki mülkünü temaşası ikibin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür. Bunlar zevceleri, hizmetçileri, kürsüleri, bahçeleri vs.dir. Efdal dereceli olanı ise, Allah (z.c.hz.)'nin Cemalini günde iki defa temaşa eder. Hz. İbni Ömer (r.a.)
113 9 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır." Hz. Sabit İbni Ebu
إِيمَانُهُ رَجُلٌ لا يَخَافُ فِي اللَّهِ لَوْمَةَ لائِم ٣٣١٤ - ثَلَاثَةٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ يَسْتَكْمِلُ وَلَا يُرَانِي بِشَيْءٍ مِنْ عَمَلِهِ وَإِذَا عُرِضَ عَلَيْهِ أَمْرَانِ أَحَدُهُمَا لِلدُّنْيَا وَالْآخَرِ
لِلآخِرَةِ اخْتَارَ أَمْرَ الآخِرَةِ عَلَى الدُّنْيَا (كر والديلمي عن ابي هريرة) 3314- Üç şeyi kendinde bulunduran, kâmil bir iman elde
a) Allah yolunda kınayıcının kınamasından korkmamak, b) Yaptığı amellere en küçük bir riya dahi karıştırmamak, c) Biri dünya diğeri ahiret olan iki iş kendisine sunulduğunda, ahiretinkini tercih etmek.
etmiş olur:
YANITLASİL
yuksel17 Mart 2024 01:53
1942- Kıyamet gününde kulun ilk hesap verecek olduğu şey, namazıdır. Eğer tamamlamışsa bu onun için tam olarak yazılır, tamamlayamamışsa Allah Azze ve Celle meleklere:
"Bakın, eğer kulumun nafile namazı varsa onunla bu farz namazlarını tamamlayın" emrini verecek. Sonra zekattan da böyle hesaba çekilecek. Sonra diğer ameller de bu minval üzere ele alınacak.
۱943 - اَوَّلُ الْوَقْتِ رِضْوَانُ اللهِ وَوَسَطُ الْوَقْتِ رَحْمَةُ اللَّهِ وَآخِرُ الْوَقْتِ
عن ابراهيم بن عبد الملك) الله قط * عَفْو الله
1943- Namazın vaktinin evveli Allah'ın rızası, ortası rahmeti, sonu ise Allah'ın affıdır.
YANITLASİL
yuksel17 Mart 2024 01:57
عائشة)
4496- Veled-i zinaya, ana-babasının suçundan hiçbir sorumluluğu yoktur. Kimse kimsenin suçunu (günahını) taşımaz.
٤497 - لَيْسَ عِنْدَ اللهِ يَوْمٌ وَلاَ لَيْلَةٌ تَعْدِلُ اللَّيْلَةَ الْغَرَّاءَ وَالْيَوْمَ الأَزْهَرَ (ك) * ٤٤٩٧
عن ابي بكر)
⑤
G
4497- Allah katında, Cuma gecesi ve gününe eşit olacak hiçbir gece ve gün yoktur.
٤٤٩٨ - لَيْسَ عَدُوكَ الَّذِى اذَا
YANITLASİL
yuksel17 Mart 2024 02:00
١٣٤٠ - إِنَّ الدُّنْيَا مَلْعُونَةٌ مَلْعُونٌ مَا فِيهَا إِلَّا ذَكَرَ اللَّهُ وَمَا وَالاهُ وَعَالِمُ أَوْ
مُتَعَلَّمُ فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنَةٍ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَانَتْ فِي النِّسَاءِ اء (م) عن ابي سعيدن
حسن غريب عن ابي هريرة
1340- Dünya melundur, dünyada bulunan ve kişiyi Allah'tan gafil eden hususlar da melundur. Yalnız zikrullah, Allah'ın sevdiği iyi amel, âlim ve ilim tahsil eden hariçtir. İsrailoğullarını baştan çıkarıp fitneye sürükleyen ilk şey muhakkak kadınlar olmuştur.
١٣٤١ - إِنَّ الدُّعَاءَ يَنْفَعُ مِمَّا نَزَلَ وَمِمَّا لَمْ يَنْزِلْ فَعَلَيْكُمْ عِبَادُ اللَّهِ بِالدُّعَاءِ
ت وابن النجار عن ابن عمر)
1341- Dua, gelen ve gelecek olan musibetlere karşı faydalıdır. Allah'ın kulları! Duadan ayrılmayın.
YANITLASİL
yuksel17 Mart 2024 02:02
٣٨٦٤ - طَاعَةُ النِّسَاءِ نَدَامَةٌ (عق والقضاعي وابو على الحداد في معجمه كــر
عن عائشة)
getirir.
3864- Mühim işlerde kadınlara boyun eğmek pişmanlık
٣٨٦٥ - طَاعَةُ الله طَاعَةُ الْوَالِدِ وَمَعْصِيَةُ الله مَعْصِيَةُ الْوَالِدِ (طس عن ابي
هريرة)
3865- Allah'a itaat etmek, anneye, babaya itaaat etmektedir. Anneye babaya isyan eden, Allah'a isyan etmiş olur.
-
YANITLASİL
yuksel17 Mart 2024 02:03
- طَالِبُ الْعِلْمِ طَالِبُ الرَّحْمَنِ طَالِبُ الْعِلْمِ رُكْنُ الإِسْلَامِ وَيُعْطَى
أَجْرُهُ مَعَ النَّبِيِّينَ (الديلمي عن انس)
din gibi
3867- İlmin talibi Rahman'ın talibi demektir. İlmin talibi İslam'ın rüknüdür. O peygamberlerle birlikte mükafatlandırılacaktır.
٣٨٦٨ - طَالِبُ الْعِلْمِ اللَّهِ كَالْغَازِي وَالرَّائِحُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ
الديلمي عن انس حل عن بكار بن ياسر)
3868- Allah için ilim tahsil eden, Allah yolunda savaşa erkenden gidip sağ salim dönen gibidir.
ن
YANITLASİL
yuksel17 Mart 2024 02:04
Sene yüz otuz beş olunca, Davud oğlu Süleyman (a.s.)'ın deniz adalarında hapsettiği şeytanların azılıları serbest kalır. Ve onların onda dokuzu lrak'a gider. Ve orada Kur'an hakkında (şeytanca) mücadele ederler. Onda biri ise Şam'da kalır.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 60 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
148. Allah, (insanı incitecek) kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Ancak zulmedilenler hariç. Allah her şeyi işiten ve bilendir.
(Zulmedilenler feryat, beddua veya şikayet edebilirler.)
Nisa Suresi
148.ayet.
Akıl düşmanlığı yaparak kendisini var eden cehalet, otoriter, köleliğe yatkın, taklit etmeyi yaşam haline getiren, kimlik ve kültürü kutsallaştıran ve itaati en yüce değer haline getiren bir köleler topluluğu yaratır. Namık Kemal, cehaletin körleştir- diği insanlara şöyle seslenmektedir: "Ey gaflet uykusundakiler! Ey Sefalete alışan- lar! Ey esarete bağlanmaya tapanlar! Ey al- çalmayı seçen korkaklar! Ey her alçaklığı işleyenler! Gözlerinizi mahşerin sabahın- da mı açacaksınız?" Cehalet, toplumsal ve bireysel ilişkilerde emir-komutaya dayalı bir hiyerarşi ve ilişkiler sistemi kurar. Ce- haletin oluşturduğu otoriter kişilik modeli, güç sahiplerinden ve merkezlerinden ge- len bütün talimatlara sorgusuz sualsiz uymayı kendisinin tek görevi kabul eder. Güç sahiplerinin dediklerinden şüphe et-* meyi ve o talimatların akla, ahlaka ve adalete uygun olup olmadıklarını sorgula- mayı aklından geçirmez.Cehalet, insanı onur, özgürlük ve akıl sahibi bir birey ol- duğundan gafil hale getirmektedir.İnsanı insana unutturan cehalet, insanı tam bir doğa ve hayat düşmanı haline getirmekte- dir. İnsana, kadına, hayata, doğaya, akla, bilime, ahlaka, demokrasiye ve maneviya- ta bizi düşman etmeyen sahici bir ilme, irfana ve aydınlanmaya ihtiyaç vardır.
Lügaiçe
a'mâl: ameller, işler, fiiller.
a'mâl-i saliha: salih ameller, iyi işler.
a'yan: görünen, ortada, açıkta, belli.
âb-ı kevser: Cennette bulunan Kevser ırmağının suyu.
âdâb-ı Şeriat: şeriatın düsturları, kaideleri, edebi.
adâlet-i hakikîye: gerçek adâlet. adalet-i mahza: gerçek adâlet, adaletin ta kendisi, gölgesiz, ve kusursuz adâlet.
adālet-i izâfiye: zamanın şartla- rının zorlaması neticesinde kullanılan ve iki şerden hafif olanına dayalı adâlet; toplulu- ğun selâmeti için ferdin hukù- kunu ferdin rızası alınmak şartıyla fedâ eden adâlet an- layışı; nisbî adâlet
adaletnâme-i Şeriat: şeriatın mahkeme çağrı pusulası.
âdât: adetler, yapılan işler, sıra- dan işler.
âdât-ı milliye: millî âdetler, gele- nekler.
adāvet: düşmanlık, kin.
adem-i ihtiyac: ihtiyacın olma- ması.
adem-i kifayet: yetersizlik.
adem-i liyakat: lâyık olmamak.
adem-i salabet: bağlılığın olma- ması, çürüklük.
adem-i ülfet: alışkanlığın ve ta- nışıklığın olmaması.
âdilâne: adâletlice.
âfâkî: dünyaya ait meseleler ve hâdiseler.
afv-ı umumî: genel af.
ağraz: garazlar, kötü maksatlar.
ağrâz-ı şahsî: şahsi garazlar, şahsi maksatlar.
ahali-i Müslime: Müslüman halk.
ahd ü peyman: söz ve yemin. And içmek.
ahkâm-ı dîni: dinî hükümler.
ahkâm: hükümler, kanunlar, ni- zamlar, prensipler.
ahkâm-ı şeriat: dinin hükümleri İslamın hükümleri.
ahlâk-ı hasene: güzel ahlâk.
ahlâk-ı hasene-i İslâmiye İslâmın güzel ahlâkı.
ahlâk-ı rezile: kötü ahlâk.
ahlâk-ı seyyie: kötü huy, çirkin
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin hazırlıklar kimler tarafından, nerde ve nasıl yapıldı?
• FETÖ'cüler böyle bir darbe girişimine neden kalkıştı?
• Darbe saati niye erkene alındı?
• Darbenin ilk saatlerinde Fetullah Gülen hangi sivil imamla görüştü?
• Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım darbe olduğunu öğrendiklerinde ne konuştular, ne karar aldılar?
• Genelkurmay Karargâhı ve diğer karargâhlar nasıl işgal edildi?
• Üst düzey komutanların başına ne geldi?
• Akıncı Üs Komutanı Hakan Evrim, Fetullah Gülen'le kimi görüştürmek istedi?
• Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'ten İstanbul'a intikali nasıl planlandı, yol boyunca neler yaşandı?
• Ankara'yı bombalayan uçaklara kim talimat verdi?
• TRT baskınının ve TV'deki darbe bildirisinin arka planında neler yaşandı?
• Ömer Halisdemir, Semih Terzi'yi nasıl etkisiz hale getirdi?
• Darbe nasıl bastırıldı, darbeciler hangi koşullarda teslim olmak zorunda kaldı?
• Darbe başarılı olsaydı nasıl bir Türkiye'ye uyanacaktık?
Asırlık Gece, hazırlık safhasından bastırıldığı ana kadar darbe girişimi kapsamında gerçekleşen birçok olayı, deliller ve belgeler ışığında bütüncül bir yaklaşımla ele almakta ve aydınlatmaktadır.
zümre a.)زمره( ]Ar.] (ç. b. zümer) 1. Top- luluk, cemaat. 2. Sınıf, grup: "Yalnız o münte- sibīn-i edeb üç zümreye daha doğrusu üç dereceye ayrılır. "(T.Fikret) 3. Cins, tür, nevi.
zümrüd a.)مرد( ]Ar] 1. Pek kıymetli yeşil
bir taş. 2. tas. Bütün varlıkların çizildiği küllî nefis.
§ tam. zümrüd-i anka a زمرد عنقا
Güneş ve ateşten yaradıldığına ve semanın dördüncü katında yaşadı- ğına inanılan kutsak kuş, simurg.
zümrüdi a.)زمردی Zümrüt renginde olan. > Ar.zümrüd + -ī[
zümum ça. )موم( ]Ar.zemmin ç. b.[
Zemler, yermeler, kınamalar, ayıplamalar.
zümürrüd a.)مرد( Çok bilinen
yeşil ve kıymetli taş, zümrüt. 2. mec. Pek yeşil şey. [
zümürrüd-fām (زمردفام) . S.
<
Ar.zümürrüd + F.fäm] Zümrüt renkli: "Ge- tirsen meclise cām-ı zümürrüd-famı ey sākī /
YANITLASİL
yuksel18 Mart 2024 08:53
Prof. Dr. İsmail PARLATIR
Osmanlı Türkçesi
Sözlüğü
)seçkinler)a özel bir hitabı hedef alması dolayısıyledir. وَلَا تَلْبِسُوا الحَقِّ بالباطل hakkı batıl ile karıştırıp aldatmayın; doğruyu yalanla, yanlışlarla bulayıp da وَتَكتُمُوالحق وأنتم تعلمون bile bile hakkı gizlemeyiniz. Bu âyetin anlamı çok kap- samlıdır. İlme ve amele dair hususları kapsar. Bilgiçlerin hilelerine, yalan do- lanlarına ve bozgunculuklarına, hatta ticaret ehlinin karışık işlerinden ve hakim- lerin haksız hükümlerine varıncaya kadar hepsine şümülü vardır. "İnsanları aldatmayınız, sahtekârlık yapmayınız." meâlinde bir genellemeyi ifade eder. Bununla beraber (kelâmın) sevki bilhassa ilmî değeri hedef alıyor. Nice kimse- ler vardır ki, ilmî gerçekleri bozarlar, kötüye kullanırlar, onları kendi gönüllerine göre evirerek çevirerek aslından çıkarırlar, bakırı yaldızlarlar, altın diye satarlar. Bu durum İsrailoğulları haberlerinde çok vardı. Bunlar, kendi yazdıkları fikirleri, te'villeri, tercemeleri, Tevrat'ın aslı ile karıştırıyorlar, seçilmez bir hale getiriyorlar ve bazan da Muhammed (s.a.v.)'e ait vasıflar hakkında yaptıkları gibi geçmiş kitaplardaki âyetleri saklıyorlardı ki, bu konuda فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ "Yazıklar olsun o kimselere ki, kit- abı elleriyle yazıp, sonra 'Bu Allah katındandır.' derler." (Bakara, 2/7( يُحَرِّفُونَ الكلم عن مواضيه "Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar." (Nisa, 4/46, Maide, 5/13( ve diğerleri gibi başka âyetler de vardır. Bunlar, Tevrat'ın aslını korumuyorlar, kendi yazdıkları tercemeleri: "İşte Allah'ın kitabı" diye Tevrat yerine koyuyor- lardı. Ve ilmî meselelerde gerçeği takip etmeyerek kendi gönüllerine göre
YANITLASİL
yuksel19 Mart 2024 05:59
2- BAKARA SÛRESİ: 42-43
Cu
oluy
din
hak
ma
rin
ara
ke
de
be
n
0
286
Cuz
açıklamalarda bulunuyorlar, arzu ve şehvetlerine sapıyorlar, safsatalar yapıyorlar, arzularına tabi oluyorlardı. Bu şekilde hak fikri, hak inancı kalmıyor aidatma, karıştırma, aldatıcılık hükümran oluyordu. İşte bütün bunlara karşı İsrailoğullarının bilginlerine genel olarak bu yasaklama hitabı söylenmiştir ki, Kur'ân'da bu konuda başka bir âyet olmayıp da yalnız bu âyet olsaydı, Kur'ân'ın terceme ve tefsiri meselesinde ve diğer ilmî vaziyette İslâm'ın tutumunu, ilmi vazifenin şeklini tayin etmek için bu âyet yeterli olurdu. Kur'ân'ın tecrid (soyutlama) meselesinin ne büyük önemi haiz olduğu, Kur'ân'ı Kur'ân, terceme- sini terceme, tefsir ve te'vili de tefsir ve te'vil olarak bellemek ve belletmek bir hak görev olduğu unutulmamalı. "Farsça Kur'ân", "Türkçe Kur'ân" gibi sözlerden çekinmelidir. Çünkü milyonla terceme ve te'vil yazılır, onlar yine Kur'ân'ın hakikati olmaz, Cenab-ı Hak لا تلبسُوا الحَقِّ بالباطل buyurmuştur.
Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis.
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 232 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:01
Bediüzzaman Nur Talebelerinden ihtiyatlı olmalarını istiyor.(K. L.) 109.
Bir Hazinenin Anahtarı
Risale-i Nur Kulliyati Fihrist ve İndeksi
İsmail Mutlu
sy. 505.
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:03
ihtiyat )احتياط( ]Ar] 1. Herhangi bir ko- muda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sa- kınma 2. s. Gereğinden fazla olup saklanan, yedek. 3. ask. Savaş sırasında harekâtın ge- lişmesine etkide bulunmak için her an savaşa girebilecek biçimde hazır bulundurulan birlik- lere verilen ad: ihtiyāt askeri.
ihtiyat akçesi a.)احتیاط (آقچه سی Yedek ak- çe.
ihtiyaten z.)احتياطاً( ] < Arihtiyat + -en[ Her duruma, her ihtimale karşı, ilerisini düşü- nerek.
ihtiyatīs. )احتياطي( ] > Ar.ihtiyāt +- ī] İleri- si düşünülerek yapılan.
ihtiyati haciz a.)1 (احتياطى حجز huk Bir alacağı elde edebilmek için yetkili kuruluşlar- dan karar alınarak borçlunun malına el koy- durma. 2. ekon. Keşideci ve ciranta tarafından poliçe üzerinde muhatap tayin edildikten sonra ilaveten "lüzumu hâlinde falan kimse ve" kaveten "lüzumu kametgahı gösterilen Üçüncü şahıs.
1.
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:05
ihtiyat )احتياط( ]Ar] 1. Herhangi bir ko- nuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sa- kınma 2. s. Gereğinden fazla olup saklanan, yedek. 3. ask. Savaş sırasında harekâtın ge- lişmesine etkide bulunmak için her an savaşa girebilecek biçimde hazır bulundurulan birlik- lere verilen ad: ihtiyāt askeri.
YANITLASİL
yuksel21 Mart 2024 01:06
Osmanlı Türkçesi Sözlüğü
yargı yayınevi
sy. 711.
۲۸۲ - أَدْنَى أَهْلُ الْجَنَّةِ مَنْزِلَةَ الَّذِى لَهُ ثَمانُونَ أَلْفَ خَادِمِ وَاثْنَتَانِ وَسَبْعُونَ زَوْجَةً وَتُنْصَبُ لَهُ قُبَّةٌ مِنْ لُؤْلُةٍ وَزَبَرْجَدٌ وَيَاقُوتُ كَمَا بَيْنَ الْجَابِيَةِ إِلَى صَنْعَاءِ
حم حب ع ض ت غريب عن ابي سعيد)
۲۷۷
كَمَا يَتَاَنَّ
Çünkü
Ölü de
۲۷۸
282- Cennet ehlinin en az rütbe ve derecelisi, seksen bin hizmetçisi ve yetmiş iki bin zevcesi olan kimsedir ki, ona Cabiye i- le San'a arasını (kapsayacak) yakut, zebercet ve inciden yapılmış bir kubbe dikilecektir.
۲۸۳ - اَدُّوا إِلَى كُلِّ ذِى حَقٍ حَقَّهُ وَالْوَلَدُ لِلْفِرَاشِ وَلِلْعَاهِرِ الْحَجَرُ وَمَنْ تَوَلَّى
غَيْرَ مَوَالِيهِ أَوْ اِدَّعَى إِلَى غَيْرِ أَبِيهِ فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَئِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ لَا
يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ (طب عن ابي مسعود)
عن
Op-
n.
283- Her hak sahibine hakkını verin. Çocuk yatağındır (yatak sahibinindir), zina eden adama ise mahrum olmak vardır. Kim kendisini velilerinden başkasına nisbet ederse, yahut baba- sından başkasının kendi babası olduğunu iddia ederse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Ondan ne bir farz ne de bir nafile kabul edilmez.
حَبَّ
الا أَنَا سَبَقَتْ رَحْمَتِي غَضَبِى فَمَنْ شَهِدَ ان لا اله الا الله وان مُحمَّدًا عَبْدُهُ
وَرَسُولُهُ فَلَهُ الْجَنَّةُ (الديلمي عن ابن عباس)
1957- Kitab-ı Evvel'de (Levh-i Mahfuz) Allah'ın ilk yazdığı: "Ben öyle bir Allah'ım ki, benden başka (ibadet edilecek) hiçbir ilah yoktur. Rahmetim gazabımı geçmiştir. Kim Allah'tan başka ibadete layık ve müstehak ilah olmadığına, Muhammed'in ise onun kulu ve rasulü olduğuna yürekten şehadet ederse, cenneti hak etmiştir."
١٩٥٨ - أَوَّلُ شَيْءٍ كَتَبَهُ اللَّهُ تَعَالَى فِي اللَّوْحِ الْمَحْفُوظ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ أَنَّهُ مَنْ اسْتَسْلَمَ لِقَضَائِي وَرَضَى بِحُكْمِي وَصَبَرَ عَلَى بَلَائِي بَعَثْتُهُ يَوْمَ
الْقِيَمَةِ مَعَ الصَّدِيقِينَ (الديلمي عن ابن عباس)
1958- Allah'ın Levh-i Mahfuz'da ilk yazdığı: "Bismillahirrahmanirrahıym"dir. Kim benim kazama boyun eğip de hükmüme rıza göstererek verdiğim belaya sabrederse, onu kıyamet günü sıddiklerle beraber haşrederim.
١٩٥٩ - أَوَّلُ مَا يُسْتَنْطَقُ مِنْ ابْنِ آدَمَ جَوَارِحُهُ فِي مَحَافِنِ عَمَلِهِ فَتَقُولُ
وَعِزَّتِكَ إِنَّ عِنْدِى الْمُطَمَرَاتِ الْعِظَامِ فَيَقُولُ اللَّهُ أَنَا أَعْلَمُ بِهَا مِنْكَ اذْهَبْ
اذْهَبْ فَقَدْ غَفَرْتُ لَكَ (الخطابي في الغريب عن ابي امامة)
dandolu amelleri hakkında
Hz. Ali’nin hikmetli sözlerinden bazıları şunlardır: “İnsanlara anlayacakları şeyleri (veya hadisleri) söyleyiniz. Aksi halde Allah ve resulünün yalanlanmasına gönlünüz razı olur mu?” “İnsanlar uykudadır; öldükleri zaman uyanacaklardır.” “Kişi bilmediğinin düşmanıdır.” “Her şey azaldıkça, ilim ise arttıkça kıymetlenir.” “Size en büyük âlimin kim olduğunu haber vereyim mi? Allah’ın kullarına O’nun yasaklarını cazip göstermeyen, Allah’ın verdiği mühlete aldanıp da onlara ilâhî azaptan kurtulduklarını telkin etmeyen ve O’nun rahmetinden ümit kesilmesine sebep olmayan kimsedir.”
“Gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır.”
Sözümüzün muhatabı, akl-ı selim sahibi mantıklı insanlardır. Batılı/Doğulu emperyalist güçlerin ajandaları için canını verecek olanlara ise Cehennemin kapıları her zaman açık olacaktır…
Eğer iblisin bir devleti olsaydı diploma rütbe ve maaş vermek şartıyla Alimler ve Hatipler bulundururdu. Bunlar iblisin iktidarına dokunmamak şartıyla konuşur- lardı. Aynı günümüzdeki devletin alimleri gibi.
Şehid Cuheyman El-Uteybi
Temmuz başarılı olsaydı, ne olacaktı! Darbe saat 03.00 gibi olacaktı ve sabah uyandığımızda zaten bu iş bitmiş olacaktı. Gün doğmadan birçok eve baskın yapılıp, on binlerce kişi gözaltına alınacaktı.
Sahi o tutuklanacaklar kimlerdi. Ergenekon ve Balyoz kumpasını hazırlayanlar, kendileri için de benzer bir plan yapmışlardı. Toplama kampları stadyumlar olacaktı. Avrupa yakasındakiler Silivri’ye, Asya yakasındakilerse Formula 1pistine taşınacaktı. Ellerinde politikacı, gazeteci, iş adamı, bürokrat, STK yöneticisi uzun bir liste vardı.
Darbe sabahı hemen darbeye karşı kurmaca bir halk hareketi, protestolar, direniş örgütlenecek ve hemen ardından darbeciler, bu kişilerin temsilcilerini görüşmek için davet edecekler. Onlar ikna edilecek ve darbeciler, yol haritaları ile ilgili uzun bir açıklama yapacaklardı. Hemen bir sivil geçiş hükümeti kurulurken, dünyadan destek mesajları gelecekti. Askerler geri çekilmek için suçluların cezalandırılması, darbe yapanların yargılanmaması ve en kısa zamanda seçimlere gidilerek yeni hükümetin kurulması taleplerini yineleyecekler, demokrasiye bağlılıkları, barış istediklerini açıklayacaklardı. Darbeden hemen sonra da alâ-yı vala ile “The Hodja efendi” Humeyni’nin Tahran’a gelişi gibi İstanbul’a gelecekti.
Erdoğan Marmaris’teki otelde yakalansaydı, İzmir’deki askeri üsse götürülecek ilk sorgusu orada yapılacak ve orada zihinsel bulanıklık yapacak ilaç verildikten sonra psikolojik travma yaşadığı gerekçesi ile psikolojik açıdan müşahede altına alınacaktı. Zaten direniş olursa yaralanması ve öldürülmesi de söz konusu idi. Hemen gizli kasaları, yurt dışına kaçmak için uçağa yüklenmiş altın külçelerin ele geçirildiği haberleri ki, aynısını 60 darbecileri Menderes’e de yapmıştı. Sonra tedavi ettiklerini söyleyip, burada Yassıada benzeri düzmece bir yargılamadan sonra 5000 sayfayı aşan suç dosyası ile Suriye’de gizli bir terör örgütü kurduğu, silah kaçakçılığı ile suçlanıp Lahey’e gönderilecek ve tabi mahkûm edilmesi sağlanacaktı.
Din nasihattir, din nasihattir, din nasihattir. Soruldu: "Kimin için Ya Resulallah?" Buyurdu ki: "Allah için, Kitabı için, Resulü için, ümera için ve bütün müslümanlar için.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 97 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
Nasihat samimiyet demektir
İslamın Tasavvufun ana unsuru
ana temel direği budur.
Samimiyet olmazsa Allah c. c.
yardımı gelmez.
Her hak sahibine hakkını veriniz. Çocuk yatağındır(yatak sahibinin). Zani için de recm vardır. Kim ki, efendisinden başkasını veli edinirse, yahud başkasına nisbet iddia ederse Allah'ın meleklerinin ve insanların hepsinin laneti onun üzerine olsun. Böylesinin ne nafile, ne de farz ibadeti kabul olunur.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 22 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
Bir kimse ile kardeşlik kurduğunda onun adını ve babasının adını sor. Onun gaybutinde aile efradını korursun, hasta olursa ziyaret edersin, vefat ederse cenazesinde hazır olursun.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 22 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
Allah (z.c.hz)'leri Beni hidayet ve alemlere Rahmet olarak gönderdi. Ve Beni; çalgıları, eğlenceleri, cahiliyet işlerini ve putları mahvetmek için gönderdi. Rabbim, izzeti üzerine yemin etti ki, kullarından bir kul dünyada içki içerse, ona kıyamet gününde muhakkak (Cennet) şarabını haram kılacak, kullarından bir kul da içkiyi terkederse Allah da ona muhakkak (Hazire-i Kudsünde) kendi yüce makamı yanında, Cennet şarabından içirecektir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 245 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Nakşibendi ayrılık
Soner Yalçın
Yayınlanma: 19 Nisan 2024
2019 yılıydı:
Cübbeli (Ahmet Mahmut Ünlü) Hoca telefon etti:
-Soner Bey, bizim cenahta Mustafa Kemal’e haksızlık yapılıyor, Atatürk’e nasıl düşmanlık edilebilir, bu gadre son vermek lazım.”
Odatv, Cübbeli Hoca ile röportaj yaptı. Hayli yankı buldu...
Bunu niçin anımsadım?
“Bizim Mahalle” tasavvuf tarihine pek meraksızdır, bazı hatırlatmalar yapayım:
Nakşibendilik, Buharalı Muhammet b. Bahattin Nakşibent (1318-1389) tarafından kuruldu.
Türkiye’nin bugün en etkili tarikatı Nakşibendiliğin Anadolu’ya girişi geç oldu! Bunun temel sebebi, Bahattin Nakşibent’in Timur’un hocası olması idi. Timur-Yıldırım rekabeti ve ardından Moğolların Anadolu’ya girmesiyle, Osmanlı yönetimi/ beylikler bu tarikata mesafeli durdu. Ki Anadolu’ya ilk gelen Nakşibendilerin Timur’un ordusunda görevli olduğunu iddia edenler var...
Sonuçta, Sultan Beyazıt 1481-1512 döneminde İstanbul Aksaray ve Fatih’te ilk Nakşibendi tekkesini Molla İlahi ve öğrencisi Ahmet Buhari açtı. Ancak, Hindistan’da hayli güçlü Nakşibendilerin gölgesi altındaydı.
Osmanlı’da zamanla Nakşiler dinsel itikattan çok, siyasi nüfuz üzerinden güç topladı. Mesela:
Şii Safevi ile mücadelesinde Osmanlı yönetimine Sünni Nakşiler destek verdi.
Sadece bu değil -örneğin- Yeniçerilerin lağvedilmesine fetva verip, Hacıbektaş dahil bazı Bektaşi tekkelerine el koydular!
Nakşiler Osmanlı’nın en güçlü dini ideolojik gücüne dönüştü. Fakat, Tanzimat karşıtlığı ve 1859 Kuleli Vakası gibi Osmanlı idaresine dönük eylemlerde de bulundular.
★★★
Cumhuriyet, kapatmadan önce sadece İstanbul’da 95 Nakşi tekkesi vardı.
Neredeyse tüm tekkeler gibi Nakşilerde de gizlenme, korunma ve azla yetinme dönemi başladı. Nakşi Gümüşhanevi Şeyhi Mustafa Fevzi’nin sözü “yolu” gösterdi:
-“Kapatılan bir binanın kapısıdır, kapatılmayan gönül kapısıdır.”
Tekkelerin yerini camiler aldı...
Yeni rejimin imkanlarından uzaklaştırıldıkları, dışlandıkları için kimileri Atatürk’ü hedef yaptı. Başta eski Şeyhülislam Mustafa Sabri olmak üzere demediklerini bırakmadılar...
Menemen, Bursa, İskilip, Siirt olaylarına ve İçişleri Bakanlığı’nın 1937 genelgesinde “Nakşilere dikkat” uyarısına rağmen, Abdülaziz Bekkine gibi Nakşi şeyhler camilerde ve okullarda görev almayı sürdürdü. Ancak, Abdülhâkim Arvasi gibi bazı şeyhler Menemen olayı nedeniyle kamu görevlerinden alındı. (İslamcılar, İkinci Abdülhamit karşıtı, İttihatçı dostu, Menemen kışkırtıcı Esat Erbilli gibi kimi Nakşi şeyhleri güttükleri siyaset üzerinden hiç değerlendirmiyor!)
Öte yandan Cumhuriyet, 1925 yargılamalarından beraat eden Ahmet Hamdi Akseki gibi alimlere, “Türkçe hutbe” gibi din alanındaki çalışmalarda görev verdi.
Onca hınca, hakarete, bin yalana rağmen Cumhuriyet kan davası gütmedi...
Toparlayayım:
★★★
Şeyh, Arapçada yaşlı kimse anlamına gelir...
Keramet sahibi “seyittir”, rehberdir, alimdir, vaizdir. İslam’ın nasıl anlaşılacağına ve yaşanılacağına dair kendilerinde büyük yetki ve salahiyet görür. Dini otoriteleri güçlüdür, hakikatin temsilcisi olduğuna inanılır...
Nakşilerde de şeyh kutsiyet taşır; Hz. Ebubekir üzerinden Hz. Muhammet’e bağlandıklarını iddia ederler.
Her tarikatta olduğu gibi tevekkül, rıza, sadakat, kardeşlik ve fedakarlık elzemdir...
“Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” sözüne bağlıdırlar.
Şeyhin dini otoritesine bağlılığın güçlü olduğu Nakşilerde bugünlerde büyük ayrılık yaşanıyor...
Cumhuriyet ve Atatürk ile barışık Cübbeli Ahmet Hoca, Suudi Vehhabi-Selefi etkisine girdiğini belirttiği Nakşi İsmailağa şeyhine başkaldırıp rabıtayı kırdı.
Cübbeli Hoca’nın muhalefetinde, kumpasına maruz kaldığı FETÖ’nün cemaatin köşe başlarına oturtulmasının da etkisi var...
Kısa kesintiler hariç beş asırdır, iktidar siyasi merkezlerinde yer alan Nakşilerdeki bu ayrılığın yeteri kadar tartışılmadığını düşünüyoru
Hadisi Ahmed b. Hanbel, Ebu Nuaym Hilyetü'l-evliya'da, Ömer (ra)'den nakletmiştir. el-Alâî bu hadisi Ömer (r.a)'e dayanan bir senedle ve başka lafızla nakletmiştir. Bu hadis "Rasülullah (s.a.v)'a 'Islamı ne yıkar?' diye soruldu. O da (s.a.v) 'alimin yanlışı, münafığın Allah'ın kitabı nedeniyle çekişmeye girmesi ve saptıran önderlerin insanlara hükmü buyurdu." şeklindedir.
5098.seytan, ayrıntı da gizlidir. (yatar)
sy. 167.
1164.Yalan öyle bir zehirli oktur ki, hedefini değil, atanı yaralar.
sy. 44.
Dünya Atasözleri
M. Türker Acaroglu
Referans Yayıncılık
Zira hadis-i şerifte: "Kıyamet gününde en şiddetli azap gören ilminden menfaat görmeyen âlimdir." buyrulmuştur. İmam Ali (ra) da On Sekizinci Lem'a'da bid'a olan Latin harflerin- den bahsederken: "Ahirzamanın fena insanları bir kısım üle- maü's-sûdur ki hırs sebebiyle karınlarını haramla doldurmak için bid'alara fetva veren ve onların yayılmasına yardım eden- lerdir." demiştir.
Sultan ve maiyetindekilerin kapılarından sakının. Çünkü insanlardan onlara en yakın olanı, Allah'tan en uzak olanıdır. Her kim Sultanı, Allah Teala üzerine tercih ederse, Allah o kimsenin kalbinde gizli ve açık fitne yaratır. Ondan Vera'ğı giderir. Ve o kimseyi şaşkınlık içinde terkeder. (Verağ, takvanın ileri derecesidir.)
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 14 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
550 Allah zinayı fahiş bir suç saydığı gibi zinanın sözle yayılmasını da toplum düzeninin bozulmamas İçin suç saymıştır. Çünkü bazı şeylerin şüyuu (yayılması) vukuundan (işlenmesinden) beterdir.Alan (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de Nur Süresi 19. âyet-i kerimede "Kötü şeylerin, iman edenlerin içinde yayılp duyulmasını arzu edenler (yok mu) dünyada da ahirette de onlar için pek acıklı bir azap vardry"
buyurmuştur. Zinanın cezası Evli (muhsan) için recm, yani taşlanarak öldürmedir. Recm gibi ağır bir cezay gerektiren zina suçunun ispatı imkanı, Islam Ceza Hukukunda ileri derecede sınırlandırılmış, dön Müslüman erkek, adil şahsın ilişki durumunu aynı pozisyonda görmelerine ve zina yapanın ayn meclislerde hakim önünde dört defa ikrar etmesine bağlanmıştır. Bu ağır cezanın verilmesi için suçun ispatında hassasiyet gösterilmesi, ince bir ihtiyatın belirgin ifadesidir. Islam'da, kamu suçlarının cezaları (hadler) ağır olduğu için hudûd suçlarının ispatında olağanüstü dikkat ve özen gösterilmiştir. Kesinliğe ulaşılmadıkça cezaya hükmolunmaz. Genel huzur için kişinin gizlediğ kimseye duyurmadığı bir suçu, işlediği kabul edilerek cezalandırılmaz. Gizli işlenmiş, kimsey rahatsız etmeyen suçların alenîleştirilmesi, sosyal hayatı çekilmez hale koyar. Onun için Kur'an- Kerim'de Hucurât Sûresi 12 ayeti kerimede ولا تَسْسُوا "Biririnizin kusurunu araştırmayın buyurulmuştur. Sırf kamu cezalarını gerektiren suçlarda, tanık bu nedenle örtme cihetine gidebili Suç açıkta işlenmediğinde, zararı toplumu doğrudan ilgilendirmediğinde suç işleyeni casuslukyapp teşhir etmemelidir. Ancak hakime intikal etmiş bir olayda suçluyu korumak ya da korumak çon aracı olmak haramdır, lanet sebebidir. Yanlış bir anlama olmasın diye bu not eklendi. Genis big İçin bkz. Akşit, M.Cevat, Islâm Ceza Hukuku ve insani Esaslaasil diy976, 5.47, 70, 71, 133-139
Akşit, M.Cevat, İslâmda Lânetliler, s. 219. Dârekutnî, Sünen, II, 87; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, III, 90. 551
İlimden istediğiniz kadar öğrenin. Vallahi onunla amel etmedikçe, ilim toplamakla ecir kazanamazsınız.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 254 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 01:10
Hicretten itibaren 60 senesinin başındaki büyük hadiseden ve sübyanın başa geçmesinden Allah'a sığının.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 254 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 01:11
İlim öğrenin. Zira Allah için öğrenmek insana haşyet verir. Onu taleb etmek ibadettir. Onu müzakere tesbihtir. Ve ondan bahsetmek te cihaddır.(Deylemi'de ilaveten: Bilmiyene onu öğretmek sadakadır. Ehline bezletmek yakınlıktır. Zira o helalin ve haramın alamet yeridir. Cennet yolunun nurlanmış işaretleridir. Yalnızlık arkadaşı, vahşette enisi, halvetle konuşanı, darda ve genişlikte delili, düşmanlara karşı silahı, dostlar yanında zineti, gariplikte yakınıdır. Allah, onunla bir kısım kavmi yükseltir de Cennette önder kılar.)
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 254 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
ÜMMETİM İÇİN İSTİĞFÂR ETMEYEYİM Mİ? / 111
M ü'minler, kendi günahlarından tevbe et- menin yanında, diğer kardeşlerinin af- fedilmesi için istiğfar etmekle de em- redilmişlerdir. Kur'ân'da meleklerin ve Allah Ra- sülü'nün mü'minler için af dilediği haber verilmek- tedir. 45 Son devir İslâm âlimlerinden Ali Ulvi Ku- rucu Hoca Mescid-i Nebevî'de yaşadığı şu sevin- dirici hatırayı nakleder:
1991 senesinde Medine-i Münevvere'de terâ- vih namazı kılıyorduk. İmâm Şeyh Eyyüb idi. Ür- dün'lü yaşlı bir baba ile iki oğlu önümde namaz kılıyorlardı. İmam, bayatî makamında çok hazin bir sesle Şûrâ sûresinin başından okumaya baş- ladı:
"Hã. Mîm. Ayn. Sîn. Kaf. Azîz ve hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böy- le vahyeder. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
45. Mü'min, 7-9; Şûră, 5; Al-i İmrân, 159, Nisa, 64; Muhammed. 19; Münafikün, 5.
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 08:43
111 Hatıra/229
O'nundur. O yücedir, uludur. Neredeyse yuka- Bundan gökler çatlayacak! Melekler de Rab- urini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzün deld (mü'min)ler için mağfiret diliyorlar. İyi bi- In ki Allah çok mağfiret eden, çok merhamet edendir." (Şüră, 1-5)
İmâm 5. âyeti okuyunca önümdeki ihtiyar bir- den yere düştü... İki oğlu selâm verip yandaki bidondan zemzem getirdiler. Saftaki insanlar da "Acaba öldü mü?" diye endişelendiler. İhtiyar zât oğullarına; "Namazınıza devam edin!" diye eliyle İşaret etti. Onu sağ tarafına yatırdılar. Birisi abası- mı çıkarıp başının altına koydu. İhtiyar durmadan ağlıyordu. Namaz bitince herkes:
*-Geçmiş olsun, geçmiş olsun!" deyip gittiler. Ben kaldım. İhtiyar, için için ağlamaya devam edi- yordu. Yaklaştım:
*-Geçmiş olsun amca, hayırdır inşallah" dedik- ten sonra yavaşça ve nezaketle sordum:
"-Amca, âyet-i kerîmeden mi müteessir oldu- nuz? Hz. Ömer efendimize de böyle olmuştu. Bi- risi «Ve't-tûr» sûresini okuyormuş, Hz. Ömer de böyle düşüp bayılmış." Ben böyle deyince ihtiyar amca ağlayarak şu cevabı verdi:
*-Şeyh Eyyüb, "Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzündeki (mü'min)ler için mağfiret diliyorlar» âyet-i kerîmesini okur-
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 08:45
230/Mescid- Nebeviden
ken baktım mihrapta Peygamber-i Zişân Efendi- miz (s.a.v) duruyor:
-Melekler ümmetime dua ve istiğfar eder- ler de ben etmez miyim?» diyerek dua ediyor- du... Gözümün önünde öylece tecellî edince da- yanamadım, ayaklarım vücûdumu taşıyamadı ve yere yığıldım. "46
46. M. Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ului Kurucu, Hatıralar, İstanbul 2007, III, 377-378.
YANITLASİL
yuksel1 Mayıs 2024 08:46
Mescid-i Nebevîden 111. Hatıra
Dr. Murat Kaya
Cüz: 11 Sûre: 10
RÜHU'L - FURKĀN
Yûnus Sûresi
Âyet: 37
"Benim Rabbim'e gitmem sizin için çok hayırlı olacaktır, çünkü ben gitmezsem Fâraklît size gelemez! Ben gittiğim zaman onu size göndere- ceğim. O geldiği zaman bilerek yanlış yapanı hatâsından sebep kınaya- caktır. Benim çok söyleyeceklerim var ama siz onları kaldıramazsınız. Lâkin Rûhul-Hakk size gelince bütün hakîkatlere sizi o irşad edecektir.
Çünkü o kendi katından konuşmayacaktır, bilakis vahiy olarak işit- tiklerini anlatacaktır, tüm gelecekleri size bildirecektir ve Rabbime âit olan tüm vasıfları size anlatacaktır. Eğer beni seviyorsanız bu vasiyetle- rimi iyi tutun. Gerçi ben de sizi yetimler olarak bırakacak değilim, zîrâ pek yakında tekrar size geleceğim." (el-Alfisi, Rûhu'l-meʻânî:28/87; el-Mâverdi, nübüvve, sh:210; el-Fahrurrâzî, et-Tefsirül-kebîr:3/40) E'lâmü'n-
Îsâ (Aleyhisselâm)ın bu sözlerinde geçen "Fâraklît", ilim ve ihtisas sahibi olan bâzı Hristiyanlar tarafından: "Hamdedici" mânâsıyla tefsir edilmiştir ki bu, "Ahmed" isminin karşılığıdır. Artık Allâh her kimin gözlerinden taassup perdesini açarsa, bu "Fâraklît" tâbirinden Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellemjin kastedilmiş olduğunu kolayca anlar. Îsâ (Aleyhisselâm)ın, "Kendisinin yakın- da gelecek olduğu"nu müjdelemesi ise, Deccâl'i öldürmek ve İslâm dînini dünyaya hâkim kılmak üzere, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in ümme- ti olarak âhir zamanda gökten ineceğinin bir ifâdesidir! (Alûsî, Rûhul-me'ânî:28/87)
İşte geride zikrettiğimiz bunca rivâyetin delâleti vechile; semâvî kitapla- rın tümü Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in geleceğini bildirmiştir. Kur'ân-ı Kerîm de, geçmiş kitaplarda bulunan bu müjdeleri:
الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِي التَّوْرَيَةِ وَالْإِنْجِيلِ)
"O kimseler ki, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de kendisini (n açık târifini) yazılı olarak buldukları o Rasûl'e, o (okuma-yazma bilmeyen, ancak İlâhî tâlimle eğitilmiş olan Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve sellem) nâmındaki) Ümmî Nebî'ye hakkıyla uymaktadırlar..." (el-A'raf Süresi:157) âyet-i kerîmesi ile;
وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ
"(Îsâ (Aleyhisselâm) 'İsmi Ahmed olup benden sonra gelecek olan pek kıy metli bir Rasûlü müjdeleyiciyim' (demiştir)" (es-Saff Süresi:6) âyet-i celîlesinde açıklayınca elbette Kur'ân-ı Kerîm, bu âyet-i kerîmede geçen : )وَلَكِنْ تَصْدِيق الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ( “Velâkin (o Kur'ân-ı Kerîm) öncesinde bulunan şeylerin doğ rulayıcısıdır" vasfını açığa çıkarmış ve bu da onun bir beşer sözü olmadı- ğını isbât etmiştir.
212
Cüz: 11 Sûre: 10
RÜHU'L - FURKĀN
Yūnus Sûresi
Ayet: 37
Üçüncü Huccet ki bu da Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in Kur'ân-ı Kerîm'de haber verdiği gaybî konularla alâkalıdır. Nitekim Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
الم غُلِبَتِ الرُّومُ فِي أَدْنَى الْأَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ فِي بِضْعِ سِنِينَ
"Elif! Lâm! Mîm! (Ehl-i Kitap olan) Rumlar(, kitapsız Farslar tarafın- dan) mağlup edildi! (Rum diyârına göre) o (Mekke) toprağ(ın)a en yakın yerde! Ama onlar mağlubiyetlerinin ardından yakında (Farslara) gâlip geleceklerdir! (Üçle on arası) birkaç sene içerisinde!" (er-Ram Sûresi:1-4) âyet-i kerîmesiyle, Rumların Acemlere on sene geçmeden mutlaka gâlip gelece- ğini bildirmiş ve geleceğe âit bu haber aynen gerçekleşmiştir. Yine böylece:
لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ أَمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُءُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذَلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا
"Andolsun ki; elbette Allâh gerçekten (Hudeybiye'ye çıkışlarından evvel, Mekke'ye güvenli bir şekilde gireceklerine dâir) Rasûlüne (göster- miş olduğu) o rüyâda(, müminle münafığın durumunu belli etme gibi bir) hak (ve hikmet) ile sâdık olmuş (ve onun kesinkes çıkacağına dair hü- küm buyurmuş)tur. Yemin olsun ki; elbette siz(, Rasûlümün size anlattığı şekilde) -Allâh dilerse- güvenli kimseler hâlinde ve (hiçbir düşmandan) korkmadığınız halde (yapacağınız umreden sonra, kiminiz) başlarınızı tıraş edenler ve (kiminiz de) kısaltıcılar olarak Mescid-i Harâm'a mutla-
ka gireceksiniz!
Böylece O, sizin bilmediğiniz şeyleri bilmiş ve işte sana! Bu sebeple o (rüyânın tahakkuku)ndan önce (Hayber fethi gibi) pek yakın bir fetih tâyin etmiştir." (el-Feth Sûresi:27) âyet-i kerîmesinde Allâh-u Teâlâ hicretin al- tıncı yılında Hudeybiye senesi umre yapamayıp geri dönerlerken Mescid-i Harâm'a mutlaka gireceklerini ve ondan evvel de Hayber'i fethedecekleri- ni bildirmiştir. Bu müjdeler de aynen tahakkuk etmiştir. Nitekim yedinci sene Hayber, sekizinci sene de Mekke fethedilmiştir.
Yine bunun gibi Allâh-u Teâlâ Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in üm- metinin dünyaya hâkim olacağını:
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا)
213
BİR AYE
Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ise ancak derin kavrayış sahibi olanlar düşünüp anlarlar. (Bakara 2/269)
MÜMİNİN YİTİĞİ: HİKMET
Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde yer alan hikmet kavramı çok geniş bir anlama sahiptir. Söz ve fiilde isabet etmek, işleri en doğru ve en uygun biçimde yapmak, eşyada gizli ilahi sırlar ve gayeler, faydalı ilim ve salih amel gibi birçok anlamı içerir. Bir anlamıyla da hikmet, insanı iyi ve güzel olana yönlendiren, çirkin ve kötü olandan sakındıran sözdür. Bu anlamda en büyük hikmet yüce kitabımız Kur'an'dır. "Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi..." (Nisa, 4/113) ayetinde Hz. Peygamber'e verilen hikmet, vahyi anlama ve uygulama kabiliyeti olan sünnettir. Hikmet kelimesi, günlük hayatta ise olayların hikmet gözüyle de- ğerlendirilmesi şeklinde kullanılır. Bununla kastedilen mana, zahirin yanı sıra bâtına bakmak, görünenin ardındaki görünmeyen tarafa dikkat çekmektir. Hikmet evrenseldir. Nerede ve ne zaman, hangi kaynaktan bulunursa hemen alınmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber; "Hikmet müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır." (Ibn Môce, Zühd, 15) buyurarak buna işaret etmiştir.
Okumuşların öğünmesinden Allah'a sığının. Onlarınki zalimlerin övünmesinden daha fenadır. Ve, öğünen alimden, Allah'a daha sevimsiz bir kimse yoktur.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 255 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Mayıs 2024 00:30
Her şey hakkında tefekkür edin. Fakat Allah (z.c.hz)'nin Zatı hususunda tefekkür etmeyin. Zira, kürsi ile yedinci kat gök arasında yedi bin perde vardır. Ve Allah'ın şanı (manevi makamı) bunların üstündedir.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 255 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Mayıs 2024 00:31
Cibril (a.s.) Bana geldi ve buyurdu ki: "Ya Muhammed (s.a.s.) Rabbin Sana selam ediyor ve şöyle buyuruyor: "Kullarımdan öyle kimse vardır ki, onun imanı ancak zenginlikle salah bulur. Eğer onu fakir kılsa idim o küfranı nimet ederdi. Ve yine kullarımdan öyle kimse vardır ki, onun imanı ancak fakirlikle salah bulur. Eğer onu zengin kılsa idim o küfrederdi. Kullarımdan öylesi de vardır ki onun imanı ancak sıhhatta olması ile tamam olur. Eğer ona hastalık versem, o küfrederdi. (Diğer bir nüshada şu ilave vardır) Kullarımdan öyle kimse de vardır ki, onun imanı ancak kendisinin hastalık içinde bulunması ile tamam olur. Eğer onu sıhhatte kılsam, o küfranı nimet ederdi"
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 11 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
150
0. Tuğrul İnançer
tir. Farz namazlarını mescidde, sünnet namazlarını ise evinde kılmıştır. Burada da bir hikmet var. Sünnet namazlarını evde kılıyor, dolayısıyla ev namazsız kalmıyordu. Ancak, Efendimizin hane-i saâdetlerinin Mescid-i Nebevî'ye hemen bitişik ve yalnızca bir perde ile ayrılmış olduğunu da gözden ırak tutmamak gerekir.
Zaman içinde insanlar her bir fiil için bir yer tahsis etmiştir. Düğün, nikâh, cenaze yerleri vardır. Bunun gibi namaz için de mescid veya camiler inşa edilmiştir. Özellikle namaz cemaatle eda edilen bir ibadet olduğu için belli bir yerin tahsisi anlaşılır bir durumdur. Anlaşılır ama farz bir şey değildir. Zīrā bütün bir yer- yüzü müminlere mescid kılınmıştır. Tek şart, namazın kılındığı yerin temiz olmasıdır. Yoksa, Allah'ın necis görmediği her yer secdegahtır. Necāsetin ölçüsü de bizim hijyenik ölçülerimiz değildir.
Namaz için mescidler ve camiler yapılmıştır. Ancak Efendimizin hayatından biliyoruz ki mescid ve camiler sadece namaz kılınan yerler, namaza tahsis edilen mekânlar olmamıştır. Hayatın bütün hälleri mescid ve camilerde kendilerine yer bulmuştur, insana ve topluma dâir bütün meseleler oralarda konuşulmuştur. Nikah merasimleri orada yapılmış, cenazeler oradan kaldırılmıştır. Doğum ve ölüm arasında yaşanabilen her bir şey, bir şekilde cami- de yer bulmuştur.
Hedefe Götüren Her Yol Mübah Değildir
Hak ve bâtıl mücadelesi hep olmuş, olmaya da devam edecek- tir. Burada haktan yana olanların göz ardı etmemesi gereken temel bir düstur var: Hak yolcusunun kullandığı vasıtalar da hak olma lıdır. Bâtıl vasıtalarla hakikate gidilemez. Bizim için ölçü Hz Peygamber'dir. Ve Peygamberimizin bütün ölçüleri de Cenab- Allah'ın rızasını esas almaktadır.
Mesela Efendimiz savaşta bile haktan vazgeçmemiş, savaşın bütün unsurlarını hakka göre belirlemiştir. "Harp hiledir." düstu runun işaret ettiği durumdan bahsetmiyoruz, bu başka bir şey..
YANITLASİL
yuksel3 Mayıs 2024 09:31
Dern Hz. Muhammed(sav)
151
Mesela Efendimizin harpte koyduğu kâidelere göre, insanların uplu olarak bulunduğu yerlere bomba atamazsınız. Sizinle savaş- mayan, sizi öldürmek üzere karşınıza çıkmayan tek bir insanı dahi düremezsiniz. Çocuklar, kadınlar, ihtiyarlar, aman dileyenler, leler, hizmetciler ve din adamlarına silah çekemezsiniz. Geçtiğiniz yol üzerinde karşınıza çıkan tarlalara, ekinlere, ağaçla- ormanlara zarar veremezsiniz. Maksadınız hak ise, sizi maksa- amıza ulaştıracak vasıtalarınız da hak üzere olmalıdır.
Zulmün haklılığı olmaz! Müslüman adalet üzere yaşamak mecburiyetindedir. Zalimlik Müslüman'ın vasfı olamaz. Elendimizin savaşları, Mekke'nin fethinde ve hemen akabinde Huneyn Gazvesi'nde yaşananlar ortadadır. Hz. Ömer'in Kudüs'ü lethetmesinden sonra orada kurduğu sistem adâlet ve hakkaniyet zereydi. Durum bu kadar nettir. Mücadelenin istikameti İslâm ansından doğru olduğu gibi mücadelenin yöntemi de İslâm tara- Indan doğru bulunmalıdır. İslâm'a, Allah ve Resûlünün rızasına ygun olmayan bir vasıta kullanılamaz. Düşman olarak karşımıza pikanın durumu ne olursa olsun bizim ölçümüz değişmez, onlar yaparsa yapsın bizim hocamız olamazlar. Müminler sadece Alahin Hz. Peygamber aracılığıyla kendilerine bildirdiği hakikat icere yaşamak
mecburiyetindedirler. Efendimizin kendisiyle, hayatıyla, sünnet-i seniyyesiyle irtibat- r şeyimizi, Efendimizin ortaya koyduğu ölçüler belirlemeli. Hz. Peygamber'i hayatımızdan çıkardığımızda, O'nun prensiplerini zulmetmis oluruz. Zīrā nefsine zulmetmis insan başkasına da kendimize ölçü yapmadığımızda hem nefsimize hem de başkasına zulmeder. Ve neſse en büyük zulüm Allah'ın emirlerine isyan etmektir.
Haddini Bilmek
Kur'an-ı Kerîm'de müminin bir tarifi var: "Onlar kıyam ederler. rük ederler, sözlerinde dururlar, iffetlerini muhafaza ederler.
Recep Tayyip Erdoğan derin devlet var dedi.
BENİM KANAATİMCE BOZULMALAR GÜÇ ZEHİRLENMESİYLE BAŞLIYOR. SAYISAL VE EKONOMİK OLARAK BİR GÜCE ERDİĞİNİZDE VE BU GÜÇLE PEK ÇOK ŞEYİ YAPABİLMEYE KÂNİ OLDUĞUNUZ ZAMAN GÜÇ ZEHİRLENMESİ BAŞLIYOR. GÜCE ERİNCE CEMAATLER, ULUSLARARASI GÜÇLERİN VE İSTİHBÂRÂT ÖRGÜTLERİNİN DE İLGİ ALANINA GİRMEYE BAŞLIYOR HERHALDE.
MEKTÛM (taml. mektûme) s.Ar. 1.Gizli tutulan, sır olarak saklanan, açığa vurulmayan: Sırr-ı mektûm “Açığa vu- rulmayan gizli husus." 2.Gizlenen, kaçırılan, kayda ge- çirilmeyip hükümetten gizli tutulan. // esnân-ı ~ Askere alınmaması için nüfus defterine yazdırılmamış kimseler. emlâk-i ~ Yazdırılmamış, kaydettirilmemiş mülkler.vâridat-ı ~ Toplandığı hâlde kayda geçirilme- yen devlet gelirleri.
MEKTÛMAT (mektûmât) i.Ar. Gizlenmiş, kayda geçi- rilmemiş, hükümetten kaçırılmış kimseler, mülkler ve vergiler: Birçok mektûmat bulup meydana çıkardı.
Ne kadar fenâlık varsa İstibdadın zulmetindendir. (Mn.) 31.
YANITLASİL
yuksel10 Mayıs 2024 05:44
Bir Hazinenin Anahtarı RİSÂLE-İ NUR KÜLLİYATI FİHRİST VE İNDEKSİ
İsmail Mutlu
sy. 353.
HZ. EBU BEKİR SIDDIK'IN SÖZLERİ
★ İstişarede doğru söyle ki, rey doğru olsun...
Dostuna dost ol, ve cümle ashabını hukukta müsâvi tut...
Halka iyilik etmek, âfetlerden ve belâlardan masumiyeti mu- ciptir.
★Mal, hasislerde, silâh korkaklarda, rey, zaiflerde olursa, işler bozulur.
Mazlumun bedduasından korkunuz...
Sıdk emanet, kizb hiyanettir.
Ne söylediğini ve ne zamanda söylediğini düşün.
Hiç bir bela yoktur ki, ondan daha baskını olmasın...
Hakkı tanıyanların kölesi ol...
Zulüm, ahdini bozma, hile kimde bulunursa zararları yine ken- dine dokunur.
Sabırda musîbet, hüzün ve telaş da menfaat yoktur...
Sırrını, aleni şeylerle bir tutma. Zira işin bozulur.
Sabredin ki, zira her işin başı sabırdır.
Maiyetinle konuş ki, malumât-ı nâfia alasın...
(Cevahir-i ciharyâr)dan
146
CENAB-I HAKKIN ÜÇ BİN İSMİ
Bil ki Allahü Teâlâ'nın üç bin ismi vardır. Bin ismini sa- dece meleklere öğretmiştir, başkasına değil. Bin ismini de yal- nız peygamberlere öğretmiştir. Üçyüz ismi Tevrat'ta, üçyüz is- mi İncil'de, üçyüz ismi Zebur'da, doksan dokuz ismi de Kur ân-ı Kerîm'de mevcuttur. Bir ismini de Cenâb-ı Hak kendine seçip ayırmıştır. Bahsedilen üç bin isminin mânası şu üç isim de toplanmıştır: Bismillahi'r-rahmani'r-rahîm. Kim bunu öğre nir ve söylerse, Allah'ın bütün isimlerini anmış gibi olur.
BESMELE'NİN ÖZELLİKLERİ VE ESRARI
YANITLASİL
yuksel11 Mayıs 2024 03:58
NAZİLLİLİ SEYYİD MUHAMMED HAKKI HAZRETLERİ
A
احسان
۱۳۹۷
Hazînetü'l - Esrâr
Tercemesi
ÜÇÜNCÜ BASKI
Arapça aslından çeviren: Celâl Yıldırım
sy.. 318.
HALİFE İNSAN
En saygın varlık, arzın halifesi insan insanın en çok muhtaç olduğu şey iman İman hayata tam hakim olduğu zaman Dünya ve ahiritte mutlu olur insan
İsmail Karagöz
BİR HADİS
Akıllı kişi, nefsine hakim olan ve ölümden sonrası için çalışandır.
İLK YARATILIŞI TEFEKKÜR ETMEK
Tefekkür, gerçeği anlamak ve doğru davranmak için emek verip düşünmektir. Tetekkür, aklın duasıdır. Geliniz, Cenab-ı Hakk'ın bizlere ihsan ettiği sayısız nimetlerinden bazılarını tefekkür edelim: Yüce Rabbimiz, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, güneşi ve ayı, bütün yıldızları, geceyi ve gündüzü insanın hizmetine vermiştir. Yağmuru ve yağmurun müjdecisi olan rüzgarları gönder- mış, yağmurla hayat verdiği ölü topraktan nice bitkilerı, bağları ve bahçeleri cıkarmıştır. Denizleri ve okyanusları insanın emrine vermiş, ona susuzluğunu giderecek ab-ı havat çeşmeleri ikram etmiştir. Geçiminde birçok fayda sağlayan hayvanları insana boyun eğdirmiştir. Evini ve ailesini, insanoğlu için huzur ve dinlenme yeri kılmıştır. Ona, iyiyi kötüden ayırt edebilecek akıl, hissedebilecek gönül ve nimetlerinden istifade edebilecek duyu organları lütfetmiştir. Hak ve hakikat kılavuzu diniyle, hidayet rehberi kitaplarıyla, ahlak ve fazilet örneği rahmet elçileriyle insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmıştır.
٤٨٠٠ - مَا مِنْ نَبِيِّ إِلَّا لَهُ نَظِيرٌ فِي أُمَّتِي وَأَبُو بَكْرٍ نَظِيرُ إِبْرَاهِيمَ وَعُمَرُ
نَظِيرُ مُوسَى وَعُثْمَانُ نَظِيرُ هَرُونَ وَعَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ نَظِيرِى وَمَنْ سَرَّهُ أَنْ
يَنْظُرَ إِلَى عِيسَى بْنِ مَرْيَمَ فَلْيَنْظُرْ إِلَى أَبِي ذَرِ الْغِفَارِي * (كر عن انس)
4800- Hiçbir peygamber yoktur ki, onun ümmetimde bir benzeri bulunmasın. Ebu Bekr İbrahim'in, Ömer Musa'nın, Osman Harun'un benzeridir. Ali b. Ebi Talib de benim benzerimdir. Meryemoğlu İsa'yı görmekten hoşlanan kimse varsa, Ebu Zerri'l- Ğıfâri'ye baksın.
٤٨٠١ - مَا مِنْ نِعْمَةٍ وَانْ تَقَادَمَ عَهْدَهَا فَيُجَدِدُهَا الْعَبْدُ بِالْحَمْدِ الَّا جَدَّدَ
اللهُ لَهُ ثَوَابَهَا وَمَا مِنْ مُصِيبَةٍ وَإِنْ تَقَادَمَ عَهْدَهَا الْعَبْدُ بِالْاِسْتِرْجَاعِ إِلَّا جَدَّدَ
-1115-
BİR AYET
İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden-
ler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya işte onlar birbirlerinin velileridir. (Enfal, 8/72)
DAVASINI İHTİŞAMLI HAYATINA TERCİH EDEN GENÇ:MUS'AB B. UMEYR
İslam'ı kabul etmeden önce Mekke'nin en sevilen gençlerinden olan Mus'ab, Müslüman olduktan sonra türlü baskı ve sıkıntılara maruz bırakıldı. Göz ka- maştırıcı hayatını, vazgeçilmesi zor zevklerini, ipekten elbiselerini ve ailesini sırf dini uğruna terk ederek Dârü'l-Erkam'da kalmaya başladı. Resûlullah, Birinci Akabe Biatı'nda Medine'den gelip Müslüman olanlara Kur'an'ı ve İslam'ı öğretecek muallim olarak çok güvendiği Mus'ab'ı görevlendirdi. Kendisine Habeşistan'dan sonra yeniden hicret yolu görünen Mus'ab, böylece Medi- ne'ye ilk hicret eden sahabi oldu. Tek başına çıktığı bu davet yolculuğunda, kullandığı tebliğ yöntemleri ve samimiyetiyle Medine'de İslam'ı tanıtmadığı hane kalmamıştı. Karşılaştığı manzaradan memnun olan Resûlullah (sas), bir yıl içinde gerçekleştirdiği tebliğ faaliyetlerini tek tek anlatan Mus'ab'a "Desene Mus'ab, Allah senin elinle Medine'ye hayrı ulaştırdı." diyerek onu "Mus'abü'l-Hayr" olarak tavsif etti.
DİLİN ÖNEMİ
Konfüçyüs'e sormuşlar:
Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız ya- pacağınız ilk iş ne olurdu?
Büyük filozof şöyle cevap vermiş:
- Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım.
Çünkü dil kusurlu olursa, kelimeler dü- şünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamaz- sa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içi- ne düşen halk, ne yapacağını, işin nereye vara- cağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.
Buna; Resulüllah'ın (S.A.) bir hadis-i şerifi şahittir. Şöyle bu-
«Üç şey kurtarıcıdır. Üç şey de helâk edicidir.
Kurtarıcı üç şey şudur:
a) Gizlide, açıkta Allah için takva sahibi olmak.
b) Rıza ve öfke halinde hakkı söylemek.
c) Varlıkta, yoklukta iktisada riayet etmek.
Helâke götüren üç şey de şudur:
a) Tâbi olunup peşine düşülen hevaî arzular.
>
151
yurdu:
YANITLASİL
yuksel16 Mayıs 2024 05:46
b) Buyruğundan çıkılmayan kötü cimrilik.
c) İnsanın kendini beğenmesi.>>
Mescidlerin tesis edilebileliden beri Yaptıkları başlıca işleri sıralayalım:
1. Hak îmânını telkîn etmek,
2. Tahâret-i kâmileyi sağlamak.
3. Cemâatle ibâdet etmek.
4. Cemâatleşmek.
5. İlim öğretmek.
6. Ahlâkî terbiye vermek.
7. Adâb-ı muâşeret öğretmek.
8. Hutbe makarrı olmak.
9. Mahkeme vazifesi görmek.
10. Fetvâ mahalli olmak.
11. San'at eseri olmak
12. Cihâda hazırlamak.
52
YANITLASİL
yuksel16 Mayıs 2024 08:38
İKİNCİ İSTİŞARE
Ömer KİRAZLI
ERKAM YAYINLARI
i
Takdim..
13
ΝΟΚΤΑ.
17
Ç
RİSALET'ÜL-MESCİD.
51
N
1. Hak Îmanını Telkîn Etmek
53
2. Tahâret-i kâmileyi sağlamak:.
58
D
3. Cemâatle ibâdet etmek:.
60
E
4. Cemâatleşmek:
61
K
5. İlim öğretmek:
64
i
6. Ahlak ve terbiye yeri olmak:
66
L
7. Adâb-ı muaşeret öğretmek:.
67
E
8. Hutbe makarrı olmak:
68
R
9. Mahkeme vazifesi görmek:
70
10. Fetva mahalli olmak:
71
11. San'at eseri olmak:
72
12. Cihada Hazırlamak:
74
İNSAN DERECELERİ
92
İNSANIN YETİŞMESİ
98
120
Istihbarat artık teknoloji üzerinden
Yapay zeka
uzay teknolojisi
siber güvenlik
öncelikli konulardır.
Selçuklu Bütçesinde Eğitime Ayrılan Pay
Melikşah tahta geçtikten sonra Divan toplantısında her ku- rumun kendi bütçesini yapmasını istedi. Çalışmalar başladı. Ge- lirler toplandı, giderler hesaplandı. Nihayet bütçeler Sultan Me- likşah'a arz edildi.
Melikşah, hepsini tek tek inceledikten sonra: "Görüyoruz ki bütçemizde yoksullara, muhtaçlara, yetimlere, dervişlere, ilim tahsil edenlere, sanatkârlara pek bir şey ayırmamışsınız. Bu say- dıklarımız için bütçeye üç yüz bin altın konsun." dedi
Bu emir, zamanın Harbiye Nazırını rahatsız etti. Sultan'ın teklif ettiği meblâğ, neredeyse tüm askerı harcamalara eşitti. Harbiye Nazırına göre devletin genişleyip büyümesinde, koru- nup yükselmesinde, savaşlarda zafer kazanıp ganimet toplanma- sında en büyük pay, alimlerin, dervişlerin, yetimlerin, sanatkâr- ların değil, ordunundu. Sultan Melikşah orduyu medrese molla-
250
YANITLASİL
yuksel19 Mayıs 2024 04:03
larıyla bir tutuyordu. Harbiye Nazırı daha fazla dayanamadı: "Bu miktar para ordunun bütçesine eklenirse, Bizans'ın surlarını da- hi aşarız." dedi.
Sultan Melikşah: "Yanlışın var!" diye cevap verdi, "Biz şim- diye kadar alimleri, fakirleri, dervişleri, yetimleri, muhtaçları gö- zetmeseydik, ordumuz değil yeni beldeler fethetmek, başkenti- mizi bile korumaktan âciz kalırdı."
Hepsini tek tek süzdükten sonra devam etti: "Biz memle- ketleri, kılıçtan evvel, yoksul takımının ve derviş-molla kısmının dualarıyla fethederiz. 'Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olur- du?' buyuran Cenab-ı Hakk'a yemin ederim ki bütçemizde ya- pılan en hayırlı yatırım budur."
Nizamü'l-Mülk'e döndü: "Söylediklerim yanlış mı vezi- rim."
Baba yadigârı şanlı vezir, hayran hayran Melikşah'a bakı- yordu: "Hayır Sultanım, çok doğru söylediniz. Askerlerinizin okları bir milden öteye geçmezken, Nizamiye Medreselerinde yetişen mânevi ordunun duaları Arş'a ulaşıyor. Selçuklu Devle- ti ikisinin sayesinde gelişecektir."
Hücreleme Yöntemine Göre Tarih, Zambak Yayınları, Komisyon.
Ekim 2007.
YANITLASİL
yuksel19 Mayıs 2024 04:04
Ziya Demirel - Avni Arslan
TARİHTEN
İLGİNÇ HİKÂYE ve ANEKDOTLAR
AKCAĞ
٤١٥٤ - قَلْبُ الْمُؤْمِن مِنْ خَلْوِ يُحِبُّ الحلاوة" (هب عن ابي امامة وقال منكر
خط عن أبي موسى وقال موضوع
4154- Mü'minin kalbi tatlıdır (imanın zevkine ermiştir), tatlıyı (imani esaslan) sever.
٤١٥٥- قلب ليس فيه شَيْئ من الحكمة كبَيْتِ حَرب فَتَعَلَّمُوا وَعَلَمُوا
تَفَقَّهُوا ولا تموتُوا جهالاً فَإِنَّ الله لا يُعْذِرُ عَلَى الجهل (ابن السني عن ابن عمر)
4155- İçinde hikmet bulunmayan kalp harabe ev gibidir.
Öğrenin, öğretin, fıkıh ilmini iyice öğrenin, cahiller olarak ölme- yin. Çünkü Allah cehalet özürünü katiyyen kabul etmez.
٤١٥٦ - قُلْتُ يَا جِبْرِيلُ هَلْ تَرَى رَبَّكَ قَالَ إِنَّ بَيْنِي وَبَيْنَهُ سَبْعِينَ أَلْفَ
حجاب مِنْ نُورٍ أَوْ نَارِ وَلَوْ رَأَيْتُ أَدْنَاهَا لاحْتَرَقْتُ (سمويه عن انس)
4156- Cebrail'e dedim ki: "Rabbini görebiliyor musun?" Şu cevabı verdi: "Aramızda nurdan veya ateşten yetmiş bin perde var. O perdelerin en küçük olanını görseydim bile baştan ayağa yanardım."
٤١٥٧ - قَلِيلُ التَّوْفِيقِ خَيْرٌ مِنْ كَثِيرِ الْعَقْلِ وَالْعَقْلُ فِي أَمْرِ الدُّنْيَا مَضَرَّةٌ
وَالْعَقْلُ فِي أَمْرِ الدِّينِ مَسَرَّةٌ (كر عن أبي الدرداء)
4157- Tevfikin azı aklın çoğundan hayırlıdır. Akıl (yalnız) dünya işine sarf edilirse zarar vericidir, din işinde ise mutluluk ge-
tirir.
٤١٥٨ - قَلِيلُ الْفِقْهِ خَيْرٌ مِنْ كَثِيرِ الْعِبَادَةِ وَكَفَى بِالْمَرْءِ فِقْهَا إِذَا عَبَدَ اللَّهَ
وَكَفَى بِالْمَرْءِ جَهْلاً إِذَا أَعْجَبَ بِرَأْيِهِ وَإِنَّمَا النَّاسُ رَجُلانِ مُؤْمِنٌ وَجَاهِلٌ فَلَا
تُؤْذِي الْمُؤْمِنَ وَلَا تُجَاوِرُ الْجَاهِل (طب وابن عبد البر في العلم وابو نصر غريب عن ابن عمرو)
4158- Az fıkıh, anlamadan yapılan çok ibadetten ha- yırlıdır. Kişiye anlayarak ibadet ettiği zaman, fıkıh kâfi gelir. Yalnız kendi görüşünü beğendiği zaman o kişinin cehaleti kendisine ye-
YANITLASİL
yuksel22 Mayıs 2024 05:08
RÂMÜZÜL EHADÎS
(HADİS ANSİKLOPEDİSİ)
AHMED ZİYAÜDDİN GÜMÜŞHANEVİ
(2.CİLT)
Baskıya Hazırlayan: ARİF PAMUK
تُؤْذِي الْمُؤْمِنَ وَلَا تُجَاوِرُ الْجَاهِل (طب وابن عبد البر في العلم وابو نصر غريب عن ابن عمرو)
4158- Az fıkıh, anlamadan yapılan çok ibadetten ha- yırlıdır. Kişiye anlayarak ibadet ettiği zaman, fıkıh kâfi gelir. Yalnız kendi görüşünü beğendiği zaman o kişinin cehaleti kendisine ye-
YANITLASİL
yuksel22 Mayıs 2024 05:08
RÂMÜZÜL EHADÎS
(HADİS ANSİKLOPEDİSİ)
AHMED ZİYAÜDDİN GÜMÜŞHANEVİ
(2.CİLT)
Baskıya Hazırlayan: ARİF PAMUK
YANITLASİL
yuksel24 Mayıs 2024 05:59
ATATÜRK'ÜN SON MESAJI
Ataturk, ölümunden on beş gün kadar önce kendine geldiği zaman, dünyadaki Müslümanlara şu mesajı göndermişti:
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in (sa gosterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamıyetin hükümlerını olduğu gibi yerine getirmeli; zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.'
Mustafa Kemal Atatürk bu mesajı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı vasıtasıyla
dunyaya açıkladı.
Prof. Dr. Hanif FAUK Urduca Yayınlarda ATATÜRK A.Ü.Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara 1979, s. 102
30 FR. evvel 1409
10
ATATÜRK'ÜN SON MESAJI
Ataturk, ölümunden on beş gün kadar önce kendine geldiği zaman, dünyadaki Müslümanlara şu mesajı göndermişti:
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in (sa gosterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamıyetin hükümlerını olduğu gibi yerine getirmeli; zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.'
Mustafa Kemal Atatürk bu mesajı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı vasıtasıyla
dunyaya açıkladı.
Prof. Dr. Hanif FAUK Urduca Yayınlarda ATATÜRK A.Ü.Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara 1979, s. 102
30 FR. evvel 1409
10
Mustafa Kemal Atatürk ün gizli vasiyeti den alıntı.
YAKIN TARİH
Ansiklopedisi
8
Yeni Nesil
sy. 123.
Gizli Vasiyetin Esrarı... Atatürk'ün õlmeden önce "Asker menşeli olanları cumhurbaşkanı yapmayın" diye bir vaslyet ettiği belirti len bu bölümde, bu vasiyetin yok oluşu açıklanıyor.
Halid Paşa Cinayeti......... 163-210 Muhalif mebuslardan Halid Paşa'nın Meclisde katledilışının anlatıldığı bu bölümde, devlet terörünün ti pik bir örneği veriliyor.
Harf İnkılabı Niçin Yapıldı?............ 211-286 İslam harflerinin bırakılıp. Lätin harflerinin alınış safhalarının işlendiği bu bölümde, bu inkılâpla Islam kültürünü yok etmenin hedeflendiği anlatılıyor.
287-300
Dünden Bugüne Cami Aleyhtarlığı Cumhurbaşkanı Kenan Evren'ın, okul yapmanın cami yaptırmaktan daha sevap olduğunu ileri sürmesine dikkat çekilen bu bölümde, geçmişteki cami düşmanlığından örnekler veriliyor.
5. CILT
Çerkez Ethem Hain miydi?. Resmi tarih tarafından "hain" olarak tanıtılan Çerkez Ethem'in nasıl vatanperver bir kimse olduğu an- latılan bu kısımda, onun tahriklere kapılmayışı isbat ediliyor.
5-212
Kore Zaferi. ..... 213-302 Bu bölümde, binlerce kilometre uzakta komünistlere karşı savaşan Mehmedciğin başarıları anlatılıyor.
6. CILT
......... 5-68 M. Kemal Paşa'ya muhálií, dindar ve vatanperver bir mebus olan Ali Şükrü Beyin öldürülüşünün an latıldığı bu bölümde, suikasti tertipleyen Topal Osman'ın tahriklere kapıldığı ifade ediliyor.
All Şükrü Bey Niçin Öldürüldü?.
Neler Okuttular?........ 69-232 Cumhuriyetten sonra okutulan ders kitaplarının ele alındığı bu bölümde, kitap muhtevålarının "dinsiz bir nesil yetiştirmeye yönelik olduğu örneklerle isbat ediliyor.
Ateizmin Bayraktarı Abdullah Cevdet.....
233-266 Bu bölümde, dinsizliğin bayraktarlığını yapan Abdullah Cevdet ve fikirleri anlatılarak, onun inkılâpia- ın fikir babalığını yaptığı belirtiliyor.
İş Bankası Hangi Parayla Kuruldu?.... 267-300 Hindistan Müslümanlarının İstiklal Harbi için gönderdikleri paralarla kurulan Iş Bankasının mevzu edildiği bu bölümde, gelen pararın hedefi dışında kullanıldığı açıklanıyor.
Ayasofya Zulmi
7. CİLT
1-104 Sahte bir kararnameyle kapatılan Ayasofya'nın geçmişi, Fatih'in vakliyesi, kapatılış safhası ve açılması yolunda yapılan teşebbüslerin anlatıldığı bu bölümde, milletin hisiyatına tercüman olunuyor.
Yamada Baлия. Milet trådestyle tek parti diktasına son veren DP'nin, askeri bir ihtilälle alaşağı edilmesine medhiye 105-204
düzen yazarların mevzu edildiği bu bölümde, o zamankı basından örnekler veriliyor.
İhtiläl Fetvicılan
İhtilale fetvä veren sözde aydınların tavır ve sözlerinin ele alındığı bu kısımda, onların yüzkarası halleri anlatılıyor. 201-300
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
İman
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Ben nefs-i emmareyi İngilizce'ye 'zalim' (tyrannical) olarak tercüme ettim. Bu bize zulmeden nefistir. İlginçtir; Mevlana nefs-i emmareden firavun olarak bahseder. Nefs-i emmareyi İngilizce'ye çevirmeye kalkıştığımda endişelenmiştim. Ben kimdim ki, kısır Kur'an ve Arapça bilgimle Kur'ani bir kavramı tercüme etmeye kalkışıyordum! Mevlana'nın kitabını okuduktan sonra, 'Elhamdülillah, tercümem o kadar da fena değilmiş' dedim, çünkü orada nefs-i emmare Firavun olarak tasvir ediliyor.
YANITLASİL
yuksel27 Mayıs 2024 06:20
Ekim 2003 Sayı: 212 Şaban 1424-4.250.000 TL. (KDV dan
ALTINOLUK
aylık mecmua
٥٥٩٦ - مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يُؤْتَمَنَ الْخَائِنُ وَيُخَوَّنَ الأَمِينُ الخرائطي عن ابم ابن عمرو)
5596- Haine güvenilip doğruya ihanet edilmesi de kıya met alametindendir.
Bir kimse nası gücendirmek pahasına, Allah'ı hoşnud ederse, insanların kötülüklerine karşı Allah kafi gelir. Bir kimse de insanları hoşnud etmekle Allah'ı gücendirirse, Allah onu insanlara bırakır.
Ravi: Hz. Âişe (r.anha)
Sayfa: 401 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel28 Mayıs 2024 00:40
Bir kimse halkı nazarı itibare almadan Allah'ı hoşnud ederse, Allah ona kafi gelir. Allah'ı gücendirerek mahlukatı hoşnud ederse, Allah o mahlukatı kendisine musallat eder.
Ravi: Hz. Amr İbni Şuayb (r.a.)
Sayfa: 401 / No: 15
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel28 Mayıs 2024 00:58
Bir kimse geçmiş ve gelecek insanların ilmine malik olmak isterse, Kur'an-ı Kerim'i tahlil etsin.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 401 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
rim.» Bundan da anlaşılır ki Cennet'e amel ile girilmeyip Hüdânın rahmetine muhtaç olunur. Nitekim bir hadis-i şerifte de bildirilmiştir.
Resûl-i Ekrem (S.A.V.) saadet ve iclâl ile şöyle buyurmuştur: Ey ashabım ve ey ümmetim. Sizden hiçbiriniz ameli ile Cen- net'e girmez. Lâkin, şânı yüce Allah'ın rahmeti sebebi ile girer.
O zaman ashab-ı kiram:
Yâ Resûlallah; siz de ameliniz ile Cennet'e girecek misiniz? di- ye sordular. O da saadet ile:
Ben de yaptığım işle, amelim ile girmem. Allahın rahmeti her halde. beni sarmış olsa gerektir. Netekim kın içine giren şeyi, kı- nın sarıp sarmaladığı gibi beni de Allah'ın rahmeti bürümüştür! bu- yurmuşlardır.
YANITLASİL
yuksel30 Mayıs 2024 01:23
ŞERHİ DELAİLÜ'L-HAYRAT VE ŞEVĀRİKI'L-ENVAR
KARA DAVUD
Delâil-i Hayrât Şerhi
Delâil-i Hayrât Yazarı:
ABDULLAH MUHAMMED BİN SÜLEYMAN CEZÚLÍ
Şerheden:
MUHAMMED KARA DAVUD EFENDİ (İzmitî)
Bugünkü Dile Çeviren:
M. FARUK GÜRTUNCA
HUZUR YAYIN-DAĞITIM
PAZARLAMA TİCARET LTD. ŞTİ.
Çatalçeşme Sok. Yücer Han. No: 38/1-2
Tel & Fax: (0212) 513 50 57-513 01 71
Cağaloğlu-İSTANBUL
www.huzuryayinevi.com.tr
sy. 55,56,57.
Bu nedenle, varılan bu dönüm noktasında, Türk toplumunun kriz-
lerden kurtulması için ahlak güneşinin doğması gerekmektedir. Yok- sa alınabilecek diğer tedbirler kısa vadeli olmaktan öteye geçemeye- cektir. Ahlaki yozlaşmanın önüne geçildiğinde mevcut krizler toplu- mun şoklanması ve yeniden ayağa kalkarak yarınlara emin adımlarla
yürüyebilmesi mümkün olacaktır.
Köprü Sayı 86.Bahar 2004.
Benden sonra ümmetim üzerine şu üç şeyden korkarım. Devlet reisi ve vekillerinin zulmünden korku duyulması (Hükümde tesir altında kalmak), yıldızların (tesirine) itikad ve kaderi tekzib etme.
Ravi: Hz. İbni Muhaccir (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:06
Sizin üzerinize şu altı şeyden korkarım. Sefihlerin amirliğinden, kan dökmekten, hükmü satmaktan, sıla-i rahmi kesmekten, Kur'an'ı musiki eğlencesine vesile yapmaktan ve askerlerin çoğalmasından.
Ravi: Hz. Avf ibni Malik (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:08
Benden sonra ümmetim üzerine şu üç dalaletten korkarım. Hevalara uymak, karın ve şehvetlere uymak ve marifetten sonra gaflete düşmek.
Ravi: Hz. Eflah (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:09
Cuma namazında hazır olun ve imama da yakın bulunun. Zira insan Cuma'dan geri kalmakla, Cennet ehli olduğu halde, Cennetten geri kalmış olur.
Ravi: Hz. Semure (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:10
Sekerat (ölüme yaklaşma) halindekilerin yanında hazır olun. Ve onlara "Lâ ilahe İllallah'ı" telkin edin. Ve onları Cennetle de müjdeleyin. Zira erkeklerden ve kadınlardan halim olanlar bile böyle bir durumda şaşkınlık içinde kalır. Ve şeytanın da, Adem oğluna en yakın olduğu zaman bu vakittir. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ölüm meleğinin görülmesi bin kılıç darbesinden daha müthiştir. Gene nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, mü'min bir kulun, her bir damarının dolaştığı yerde acı duymadıkça, nefesi çıkmaz.
Ravi: Hz. Vasile (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:12
Ashabıma, sonra arkadan gelenlere, sonra da onları takib edenlere hürmet ederek, Bana olan hürmetinizi muhafaza ediniz. Daha sonra yalan yayılır. Öyle ki, kişi kendisinden istenilmeden şahidlik yapar ve yemin teklif edilmeden yemin eder.
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:13
Ashabım ve akrabalarıma hürmet ederek Bana hürmetinizi muhafaza ediniz. Kim ki, onlara hürmetle Bana olan hürmetini teyid ederse, Allah da onu dünya ve ahirette korur. Her kim de onlara hürmet etmeyerek, Bana olan hürmetini muhafaza etmezse, Allah ondan yüz çevirir. Ve bir kimseden de Allah yüz çevrir ise onun (azab için) yakalanması yakındır.
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:14
Avret mahallini, hanımın ve cariyen müstesna, ( herkesten) koru.
Ravi: Hz. Behz İbni Hakim (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:15
Kefeni güzelleştiriniz. Ölülerinize, arkalarından feryad etmekle, fena tezkiye ile, vasiyetlerini tehirle ve yakanlarını ve kabirlerini ziyareti terk ile eza vermeyiniz. Onlaran borçlarını ödemede acele ediniz. (Kabirde) kötü komşudan uzak tutunuz. Kabir kazdığınızda, onu derinleştirip güzelleştiriniz.
Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel3 Haziran 2024 05:16
Ölülerinizin kefenlerini güzelleştiriniz. Zira onlar kabirlerinde kefenleri ile övünürler ve birbirlerine ziyarette bulunurlar.
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 19 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Müslüman
Temmuz 30, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Derin Devlet var mı?
-Derin Devlet var.
Bir daha söylüyorum var.
-ortaya çıkarsana!
-Kolaysa sen ortaya çıkar.
şimdiye kadar yokmuydu!
KISSALAR VE HİSSELER
"Devletim yıkılır mı?"
Yavuz Sultan Selim, Piri Mehmed Paşa ile sohbet ederken, soh- betle ilgisiz bir sual sordu:
"Allah'ın izni ile büyük fetihler yaptık. Hâdimül-Haremeyni'ş- Şerîfeyn unvanına kavuştuk. Allah bize her zaman ve her mekânda zafer lütfetti. Hazinelerimiz tepeleme altın ile doldu. Buna rağmen bu devlet yıkılır mı?"
Piri Paşa şöyle cevap verdi:
"Hünkârım! Bu sendeki hal, sendeki ruh, sendeki kararlılık, sebat ve faziler sürdükçe bir şey olma ihtimali yoktur. Velâkin to- runlarınızın zamanında Rabbin ihsân ettiği mükâfatların, nimetle- rin şükrü eda edilmez, emanetlere sahip olunmaz ve hak tevzi edilmez ise, yıkılır!"
"Nasıl?" diye tekrar sordu Yavuz Padişah.
"En çok şu üç şeyden endişe ederim" diye cevap verdi Piri Paşa...
217
YANITLASİL
yuksel6 Haziran 2024 04:32
Yavuz Bahadıroğlu
Ve devletleri yıkan sırrı tek tek saymaya başladı:
"Bir: Sadrazamlık makamı, liyakate göre değil de, menfaat kar- şılığı olarak cahil ve ahmakların eline geçerse...
"İki: Dünya malı, kalpleri işgal eder, rüşvet kapısı açılır, altın her kapıyı açar ve bu yüzden makamlar ehliyetsizlere verilirse...
"Üç: Devlet adamları, hanımlarının tesirine girer ve onların arzularına göre devleti yönetmeye başlarlarsa, bu devlet yavaş yavaş inkıraza (yıkılmaya) yüz tutar."
Piri Paşa'nın bu sözleri karşısında Yavuz bir süre suskun kaldı. Derin derin düşündü. Sonra tasalı tasalı vezirinin yű- züne baktı:
"Rabbim bizleri böyle bir akıbete dûçâr olmaktan korusun!" diye duâ etti.
Haram yemeyen ordu
Şanlı ordu Mısır'a day
YANITLASİL
yuksel6 Haziran 2024 04:34
Yavuz Sultan Selim ve Kutsal Emanetler
Yavuz Bahadıroğlu
YANITLASİL
yuksel6 Haziran 2024 04:35
oscar Yayınları
sy. 217.
Ajanlara darbe eğitimi
Nasıl mı? Anlatalım... ABD Savunma Bakanlığı'na (Kara Kuvvetleri bünyesinde) bağlı olarak faaliyet gösteren Foreign Area Officers (FAO) adlı askeri birlikte
YANITLASİL
yuksel6 Haziran 2024 10:54
363
Görev yapan subaylar özel olarak seçilip yetiştirilir. Özünde hepsi birer istihbaratçıdır. Bu istihbaratçı subaylar, gideceği bölgenin dilini bir iki yıl içinde öğrenir, uygulama için bir süre turist olarak o ülkelere gider, toplumu ve kültürünü tanımaya çalışır.
Bu kişiler dünyanın değişik bölgelerinde operasyonel ve fikir üretici olarak çalışır. Unvanları ateşe, ataşe görevlisi, irtibat ofis görevlisi, NATO görevlisi, bölge birimleri yetkilisi gibidir. Başarılı olurlarsa, zirveye kadar yol açıktır.
Sadece FAO mensubu subaylara dağıtılan "The FAO Journal" adlı dergide, seçimden bir yıl önce Soner Çağaptay ve Khairi Abaza'nın bir makalesi yayınlandı. Makalenin başlığı aynen şöyle: İslamcıları sandıkta mmek...
Önce yazarları kısaca tanımakta yarar var. Abaza, Mısırlı Waft Partisi İlişkiler Komitesi'nin eski üyesi, Demokrasileri Savunma Birliği'nin lemli üyesi. Çağaptay ise Washington Enstitüsü Türkiye Araştırmaları ümü üyesi ve yöneticisidir. Ağırlıklı olarak yakın doğu politikaları wrinde yoğunlaşır. İkisi de Pentagon'un rafine çocuklarıdır.
٦٢٧٧ - يَبْقَى مِنَ الْجَنَّةِ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَبْقِيَ ثُمَّ يُنْشِئُ اللَّهُ لَهَا خَلْقًا مِمَّا
يَشَاء عبد بن حميد م ع حب عن انس)
6277- Cennetten Allah'ın dilediği kadar bazı yerleri boş kalacak. Sonra tekrar dilediği kadar mahluk yaratacak ve onu dolduracaktır.
٦٢٧٨ - يَتْبَعُ الْمَيْتَ ثَلاَثَةٌ اَهْلُهُ وَمَالُهُ وَعَمَلُهُ فَيَرْجِعُ اثْنَانِ وَيَبْقَى وَاحِدٌ
وَمَالُهُ وَيَبْقَى عَمَلُهُ (ن حم خ م ت صحيح
عن انس) يَرْجِعُ أَهْلُهُ 6278- Ölünün ardından üç şey gider: Ehli, malı, ameli. İkisi döner, biri yanında kalır. Ehli ile malı döner, ameli yanında kalır.
1425
YANITLASİL
yuksel8 Haziran 2024 08:00
ورضى الله بركة والقداحة في الدَّارِ بَرَكَةً وَكِيلُوا طَعَامَكُمْ يُبَارَكُ اللَّهُ لَكُمْ
فيه وسط في المنطق والمقترف عن انس وفيه عنسية ابو سليمان الكوفى متروك)
967- Evde bulunan şu dört şeyde bereket vardır
a) Evde bulunan kayunda bereket vardır.
b) Evde, henüz duvarları yapılmamış olan bir kuyuda da bereket vardır.
c) Evdeki el değirmeninde de bereket vardır.
d) Evdeki çakmakta da bereket vardır.
Buğdaylarınızı (alım, satımı arasında) ölçün ki Allah onu sizin için bereketli kılsın.
٩٦٨- أربعَةُ أَبْوَاب مِنْ أَبْوَابِ الْجَنَّةِ مُفَتَحَةٌ فِي الدُّنْيَا الإسكندرية وعَسْقَلان وقروينَ وعَبَّادَانَ وَفَضْلُ جدةَ عَلَى هَؤُلاء كَفَضْلِ بَيْتِ الله الحرام عَلَى سَائِرِ البُيُوتِ رحب في الضعفاء والديلمي والرافعي عن على وفيه عبد
الملك لاه والخطيب في فضائل قزوين عن على
968- Dünyada açılmış dört cennet kapısı vardır ki, onlar:
a) İskenderiye,
b) Askalan,
c) Kazvin,
d) Abadan'dır.
Bunların üzerine Cidde'nin üstünlüğü, Allah evi (Kobe-i Muazzama'nın) diğer evlere olan üstünlüğü gibidir.
٩٦٩ - اَرْبَعُونَ حَصْلَةً أَعْلاهُنَّ مِنْحَةُ الْعَنْزِ لَا يَعْمَلُ عَبْدٌ بِخَصْلَةٍ مِنْهَا رَجَاءَ ثَوَابِهَا وَتَصْدِيقًا بِمَوْعُودِهَا إِلَّا أَدْخَلَهُ اللهُ بِهَا الْجَنَّةَ رحم خ د حب عن ابن
(عمرو)
969- Kırk haslet vardır. Bunların en üstün olanı (Allah rızası ve sütü ile kılından faydalanmak için) sağmal keçi vermektir. Kim bu işi Inanarak ve sevabını umarak yaparsa Allah onu mutlaka cennete koyar.
۹۷۰ - اَرْبَعُونَ رَجُلاً أُمَّةٌ وَلَمْ يُخْلِصُ اَرْبَعُونَ رَجُلاً فِي الدُّعَاءِ لِمَيِّتِهِمْ
MERİÇ TUMLUER
T.İ.E MAKAM BAŞKANLIĞI ÜST DÜZEY YÖNETİCİ.
1y
YÜCE TÜRK DEVLETİMİN KURUCUSU EHLİBEYT SEYYİD BÜYÜK ÖNDERİM ASİL.TÜRK GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNDEN
50 YIL SONRA AÇIKLANMASI GEREKEN
HUKUK DIŞI 1 ŞEKİLDE
34 YILDIR HALEN VE KASTEN GİZLENEN VASİYETİNİN VARLIĞININ T.B.M.M DE TARAFIMDAN AÇIKLANMASI YOLUNDA DAVA ADAMI
🇹🇷MERİÇ TUMLUER🇹🇷T.İ.E🇹🇷 OLARAK GEREKENLERİ YAPACAĞIM İNŞALLAH...
YÜCE ALLAHIM CC TANRIM EHLİBEYT SEYYİD GÖREVLİ ASİL TÜRK VASİYİ KORUSUN İNŞALLAH AMİN
İki garip şey vardır: Biri sefih kimseden çıkan "hikmet sözü" ki onu kabul edin. Diğeri Hakim adamın sefih sözü ki, onu affedin. Zira hiç bir hakim yoktur ki ayağı sürçmesin. Ve hiç bir hakim yoktur ki, tecrübe sahibi olmasın.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 320 / No: 15
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel10 Haziran 2024 00:07
Bir kimse halk kızdığı halde Allah rızasını isterse Allah ondan razı olur. Sonra halkı da ondan razı eder. Kim de Allah'ı gadab ettirerek insanların rızasını isterse, Allah ona gadab eder ve halkı da ona hasım kılar.
Ravi: Hz. Âişe (r.anha)
Sayfa: 409 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel10 Haziran 2024 00:08
Bir kimse halk kızdığı halde Allah'ın rızasını isterse, Allah halktan gelen şer ve fitneye karşı onu korur ve ona yeter. Kim de Allahı gazablandırarak insanların rızasını isterse, onu halka bırakır ve bir şeyine karşımaz.
Ravi: Hz. Âişe (r.anha)
Sayfa: 409 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel10 Haziran 2024 00:09
Bir kimse halk sena etsin diye, Allah'a isyan teşkil eden işler yaparsa, insanlardan evvelce kendisini öven, sonra da zem eden bir kimse olur.
Ravi: Hz. Âişe (r.anha)
Sayfa: 409 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel10 Haziran 2024 00:09
Haya örtüsünü atanı gıybet etmekten mes'uliyet yoktur.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 409 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
٩٥٣ - أَرْبَعَ لَا يُقْبَلْنَ فِي أَرْبَعِ نَفَقَةً مِنْ حَيَانَةٍ أَوْ سَرِقَةً أَوْ عُلُولٌ أَوْ مَالُ يتيم فِي حَجِ وَلَا عُمْرَةٍ وَلا جَهَادٍ وَلَا صَدَقَةٍ" (ض عن مكحول مرسلا عد عن
ابن عمر)
953. Dört şeyden elde edilen para dört şeyde kabul edilmez Hiyanet, hırsızlık, hile ve yetim malını gasp etmek yolu ile elde edilen para şu dört şeyde kabul değildir: Hac, umre, cihad ve sadoka
٩٥٤ - أَرْبَعِ انْزِلْنَا مِنْ كَيْرِ تَحْتَ الْعَرْشِ اُمُّ الْكِتَابِ وَآيَةُ الْكُرْسِي
وَخَوَاتِيمُ الْبَقَرَةِ وَالْكَوْثَرِ" (طب ص وابو الشيخ عن ابي امامة)
954. Dört şey Arş'ın altındaki hazineden inmiştir:
a) Fatiha
b) Ayet'el-Kürsi.
c) Bakara Suresi'nin son ayetleri (Amener rasulü).
d) Kevser Suresi.
٩٥٥ - أَرْبَعُ حَقٌّ عَلَى اللَّهِ أَنْ لَا يُدْخِلَهُمُ الْجَنَّةَ وَلَا يُذِيقَهُمْ نَعِيمَهَا مُدْمِنُ عَمْرٍ وَاكِلُ الرِّبَا وَاكِلُ مَالِ الْيَتِيمِ بِغَيْرِ حَقٍ وَالْعَاقُ لِوَالِدَيْهِ رَك هب عـــن
أبي هريرة)
955- Dört sınıf insan vardır ki, Allah onlan ne cenneline koyacak ve ne de cennetin nimetlerini taddıracaktır:
a) Devamlı içki içen.
b) Faiz yiyen.
c) Nähak yere yetim malını yiyen.
d) Anne babasına asi gelen.
٩٥٦ - أربع مِنَ السَّعَادَةِ الْمَرْأَةُ الصَّالِحَةُ وَالْمَسْكَنُ الْوَاسِعُ وَالْجَارُ الصَّالِحُ وَالْمَرْكَبُ الْهَنِيُّ وَاربَعٌ مِنَ الشَّقَاءِ الْمَرْأَةُ السُّوءُ وَالْجَارُ السُّوء والمركب السوء والمسكن الضيق (حب ك حل هب ض والخطيب عن محمد ن سعد عن أبيه عن جده
-232
۷۲۸- إِذَا ظَهَرَتِ الْفَاحِشَةُ كَانَتِ الرَّجْفَةُ وَإِذَا جَارَ الْحُكَّامُ قَلَّ الْمَطَرُ وَإِذَا
غُدِرَ بِأَهْلِ الذِّمَّةِ ظَهَرَ الْعَدُو (عدو الديلمي عن ابن عمر)
728- Fuhuş yaygınlaşınca deprem olur, hakimler zulme- dince yağmur azalır, zimmet ehline zulüm reva görülünce düş-
man zahir olur.
٦٠ - أَبْغَضُ الرِّجَالِ إِلَى اللَّهِ تَعَالَى الْبَلِيعُ الَّذِي يَتَخَلَّلُ بِلِسَانِهِ تَخَلَّلَ الْبَقَرَةِ
بلسانها (ابو نصر السجزي في الإبانة عن ابن عمرو)
60- "İnsanlar arasında Allah'ın en çok buğz ettiği adam (yalanı doğru, doğruyu yalan göstermek için), sığırın geviş getirdiği gibi dilini kullanan, belagat sahibi insandır."
Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder. Kim Receb'den bir gün oruç tutarsa, sanki bir sene oruç tutmuş gibi olur. Kim ondan yedi gün oruç tutarsa, ona Cehennem kapıları kapanır. Kim ondan sekiz gün oruç tutarsa, ona Cennetin sekiz kapası açılır. Kim ondan on gün oruç tutarsa, Allah ona istediğini verir. Kim ondan onbeş gün oruç tutarsa, semadan bir münadi şöyle seslenir: "Geçmişin affolundu. Amellere yeniden başla" Kim artırırsa Allah da onu artırır. Receb ayında Allah Teala Nuh (a.s)'ı gemiye bindirdi ve o, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti. Onlarla gemi altı ay seyretti. Bunun sonu aşûre günüdür. Ve gemi "Cudi" dağına indirildi. O gün de Nuh (a.s) yanındaki insanlar ve hayvanlar hepsi, Aziz ve Celil olan Allah için, şükür olarak oruçlu idiler. Allah denizi, beni İsrail için aşûre gününde yardı. Ve yine Aşûre gününde Allah (z.c.hz)'leri Adem (a.s)'ın tövbesini ve Yunus (a.s)'ın şehrinin halkının tövbesinide kabul etti. İbrahim (a.s)'da o günde doğdu.
Ravi: Hz. Said İbni Ebu Raşid (r.a.)
Sayfa: 288 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
Teklif ediyoruz: Cumhurbaşkanlığına, Ge-
nelkurmay Başkanlığına, diğer kuvvet komu- tanlığına ait yerlerdeki, Yakın Tarihle ilgili bütün belgeler bir araya toplanmalı ve tıpkı "Başbakanlık Arşivi" yahut "Milli Kütüphane" gibi bir "Yakın Tarih Kütüphanesi" kurulma- lıdır. Ayrıca bankaların kasalarında saklı bel- ge ve dokümanlarla, şahısların elindeki belge ve vesikalar da bu kütüphaneye konulmalı. bütün belge ve dokümanlar güzelce tasnif edi- lip, araştırmacıların istifadesine sunulmalı- dır.
Benim hadislerim birbirini nesh eder. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin birbirini nesh etmesi gibi.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 111 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
SAYFALAR ARASINDA
"Haysiyetli ülkelerde tabular olmaz"
Y AKIN ve uzak tarihimizin ya- lan-yanlışa boğulduğunu, vesi- kaların tahrif edildiğini, kahra- man olanların hain, hain olan- ların kahraman gösterilmeye çalışıldı- ğını belirten yazar Ahmet Kabaklı. Yeni Nesil'den All Ferşadoğlu'nun 10 Kasım 1988'de yayınlanan mülakatında yakın tarih ve tabular hakkında konuştu.
Kabaklı'nın mülakatta sorulan sual- lere verdiği cevaplar şöyle:
"Bugün 12 Eylül'ün bile gerçeklerini bilmediğimizi açık açık iddia edebili- rim. 12 Mart'ın, daha önceki 60 darbesi- nin gerçeklerini hiçbirimiz bilmiyoruz. Rivayet muhtelif ve içinde gerçek dışılık son ölçüdedir.
"Başımıza o kadar çok belä yağdırıl- mış, bugün o kadar çok yalan, yumruk altında gerçekler gizlenmiştir ki, herşey yalana bulandırılmış. Memleketteki kahraman insanlar karalanmış; zararlı kimseler de göklere çıkarılmıştır.
"Bizde büluğ çağı ile emeklilik çağı bir görülüyor. Akıllarının başlarına gelebil- mesi için emekli olmaları gerekir. Ben bunu birçok emekli generalde, yüksek memurda görmüşümdür. Aslında bu, ne yazık ki, korkutulmuş bir karektersiz- liğin ifadesidir. Gerçekler zamanında söylenirse hiçbir zararı olmaz. Uyduru- lan yalanların cemiyetleri ſeläketlere sürükledığı yüzde yüz muhakkaktır.
"Resmi ve yalan tarihe karşı, yalan üzerine müesses iddialara karşı, yalan- dan kahraman yapılmış, hâlâ devam e- den fikir zulmüne ve fikir yumruğuna karşı sız mücadele açmışsınız.
"Demokratik ülkelerde tabu yoktur. Demokratik ülke, tabunun olmadığı ülke demektir. Hallá değil demokratik ülke- lerde, kendisini bilen haysiyetli ülkeler- de de tabu yoktur. Demokratik ülkelerde ilim vardır, bilgı vardır. Tartışılmayan.
görüşülmeyen mesele yoktur. Bu da tabu bir şeydır. İnsan hayslyyetine uygundur.
"İşte Çanakkale hikâyesi, siz yazmış- sınız, Atatürk'ün henüz bulunmadığı bir olayda, 'Atatürk'ten niye bahsedilmiyor' diye kıyametler koparılıyor ve TRT Ge- nel Müdürü azlediliyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde olacak bir şey değildir. Nitekim, kişileri yok etmek için siste- matik bir şekilde tabulara başvurulmak- tadır.
"Ne Avrupa'da, ne dünyanın diğer de- mokratik ülkelerinde, 5816 sayılı gibi bir kanun var. Bu kanun yanlıştır. Bu kanun yüzünden çok gerçekler gizli kal- maktadır. Tam (ersine, Atatürk'ün Mus- tafa Kemal. Mustafa Kemal'in Gazi Mus- tafa Kemal olarak ortaya konması gere- kir. Herkesin olduğu gibi ortaya konma- sı gerekir. O zaman millet rahat edecek- ur. O zaman Mustafa Kemal de rahat ede- cektir. O zaman Atatürk'ü maalesef ålet ederek çıkar sağlamak isteyen kişiler. zümreler; kullandıkları bir çıkar unsu- rundan mahrum kalacaklardır. Ata- türk'ü böyle bir takım insanların âleti halinde tutmamak gerekir.
"Türkiye'nin yakın tarih hadiselerini tartışacağı vakit, çoktan gelmiştir. Türk halkı olarak evet, gelmiştir. Ama, ger-
çeklerin bilinmemesinden menfaat u- manlar çoktur. Sırasında basın da gürül tü çıkaracak, seni ylyeceklerdir. Mesul ve yüksek makamlarda bulunanlar, seni ylyecektir! Binaenaleyh, bu acıklı bir keyflyettir. Adalet ve gerçek, milletin. müsbet aydının ekserlyet sağlamastyle mümkün olabilecek bir keyfiyettir. Mil- letimiz her zaman bunları tartışabılır. konuşabilir. Rahatsız olmaz, gocunmaz. Fakat bazı yalancı aydınlar, üniversi telerdeki sorumlu hocalar yeteri kadar karakter sahibi olmazlarsa, yine de so- nuç alınamaz.
"Bir defa Türkiye'nin yakın ve uzak tarihinin yazılmamış olması acı bir
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2024 07:59
keyfiyettir. Tarihi yazılmayan bir ül- kede politika yapılıyor. Şu halde dürüst bir politika yapılamaz. Çünkü kendi- mizi aradığımızda tarihten başka bula- bileceğimiz bir yer yoktur. Herşey tari- hin zarfı içindedir. Koyun efendim orta- ya, kimin ne kusuru varsa bilelim, mezi- yeti ne ise bilelim. Karmakarışık bir şe-
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2024 08:01
kilde çocuklara okutmanın bir mânâsı yoktur. "Şimdi insan bir şeyi ortaya anlatır- ken gerçekleri ortaya koymalıdır. İlmin dili incitici olmaz. Herkes de buna râzı
Yorum Gönder