Y AKIN ve uzak tarihimizin ya- lan-yanlışa boğulduğunu, vesi- kaların tahrif edildiğini, kahra- man olanların hain, hain olan- ların kahraman gösterilmeye çalışıldı- ğını belirten yazar Ahmet Kabaklı. Yeni Nesil'den All Ferşadoğlu'nun 10 Kasım 1988'de yayınlanan mülakatında yakın tarih ve tabular hakkında konuştu.
Kabaklı'nın mülakatta sorulan sual- lere verdiği cevaplar şöyle:
"Bugün 12 Eylül'ün bile gerçeklerini bilmediğimizi açık açık iddia edebili- rim. 12 Mart'ın, daha önceki 60 darbesi- nin gerçeklerini hiçbirimiz bilmiyoruz. Rivayet muhtelif ve içinde gerçek dışılık son ölçüdedir.
"Başımıza o kadar çok belä yağdırıl- mış, bugün o kadar çok yalan, yumruk altında gerçekler gizlenmiştir ki, herşey yalana bulandırılmış. Memleketteki kahraman insanlar karalanmış; zararlı kimseler de göklere çıkarılmıştır.
"Bizde büluğ çağı ile emeklilik çağı bir görülüyor. Akıllarının başlarına gelebil- mesi için emekli olmaları gerekir. Ben bunu birçok emekli generalde, yüksek memurda görmüşümdür. Aslında bu, ne yazık ki, korkutulmuş bir karektersiz- liğin ifadesidir. Gerçekler zamanında söylenirse hiçbir zararı olmaz. Uyduru- lan yalanların cemiyetleri ſeläketlere sürükledığı yüzde yüz muhakkaktır.
"Resmi ve yalan tarihe karşı, yalan üzerine müesses iddialara karşı, yalan- dan kahraman yapılmış, hâlâ devam e- den fikir zulmüne ve fikir yumruğuna karşı sız mücadele açmışsınız.
"Demokratik ülkelerde tabu yoktur. Demokratik ülke, tabunun olmadığı ülke demektir. Hallá değil demokratik ülke- lerde, kendisini bilen haysiyetli ülkeler- de de tabu yoktur. Demokratik ülkelerde ilim vardır, bilgı vardır. Tartışılmayan.
görüşülmeyen mesele yoktur. Bu da tabu bir şeydır. İnsan hayslyyetine uygundur.
"İşte Çanakkale hikâyesi, siz yazmış- sınız, Atatürk'ün henüz bulunmadığı bir olayda, 'Atatürk'ten niye bahsedilmiyor' diye kıyametler koparılıyor ve TRT Ge- nel Müdürü azlediliyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde olacak bir şey değildir. Nitekim, kişileri yok etmek için siste- matik bir şekilde tabulara başvurulmak- tadır.
"Ne Avrupa'da, ne dünyanın diğer de- mokratik ülkelerinde, 5816 sayılı gibi bir kanun var. Bu kanun yanlıştır. Bu kanun yüzünden çok gerçekler gizli kal- maktadır. Tam (ersine, Atatürk'ün Mus- tafa Kemal. Mustafa Kemal'in Gazi Mus- tafa Kemal olarak ortaya konması gere- kir. Herkesin olduğu gibi ortaya konma- sı gerekir. O zaman millet rahat edecek- ur. O zaman Mustafa Kemal de rahat ede- cektir. O zaman Atatürk'ü maalesef ålet ederek çıkar sağlamak isteyen kişiler. zümreler; kullandıkları bir çıkar unsu- rundan mahrum kalacaklardır. Ata- türk'ü böyle bir takım insanların âleti halinde tutmamak gerekir.
"Türkiye'nin yakın tarih hadiselerini tartışacağı vakit, çoktan gelmiştir. Türk halkı olarak evet, gelmiştir. Ama, ger-
çeklerin bilinmemesinden menfaat u- manlar çoktur. Sırasında basın da gürül tü çıkaracak, seni ylyeceklerdir. Mesul ve yüksek makamlarda bulunanlar, seni ylyecektir! Binaenaleyh, bu acıklı bir keyflyettir. Adalet ve gerçek, milletin. müsbet aydının ekserlyet sağlamastyle mümkün olabilecek bir keyfiyettir. Mil- letimiz her zaman bunları tartışabılır. konuşabilir. Rahatsız olmaz, gocunmaz. Fakat bazı yalancı aydınlar, üniversi telerdeki sorumlu hocalar yeteri kadar karakter sahibi olmazlarsa, yine de so- nuç alınamaz.
"Bir defa Türkiye'nin yakın ve uzak tarihinin yazılmamış olması acı bir
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2024 08:00 keyfiyettir. Tarihi yazılmayan bir ül- kede politika yapılıyor. Şu halde dürüst bir politika yapılamaz. Çünkü kendi- mizi aradığımızda tarihten başka bula- bileceğimiz bir yer yoktur. Herşey tari- hin zarfı içindedir. Koyun efendim orta- ya, kimin ne kusuru varsa bilelim, mezi- yeti ne ise bilelim. Karmakarışık bir şe-
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2024 08:01 kilde çocuklara okutmanın bir mânâsı yoktur. "Şimdi insan bir şeyi ortaya anlatır- ken gerçekleri ortaya koymalıdır. İlmin dili incitici olmaz. Herkes de buna râzı olur. Yavaş yavaş bu safsata devri, ya- landan çıkar bulma devri kapanır. Bu- nun da kapanması lazım."
Ümmetim için en korktuğum şeyler; Âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi ve maneviyatınızı mahveden dünya. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 112 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:27 Güzelin güzeli güzel ahlaktır. Ravi: Hz. Hasan (r.a.) Sayfa: 112 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:29 Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim) Ravi: Hz. Ömer (r.a.) Sayfa: 113 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:30 Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.) Ravi: Hz. Muaz (r.a.) Sayfa: 113 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:32 Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.) Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 113 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:34 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir) Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 113 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:35 Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir. Ravi: Hz. Câbir (r.a.) Sayfa: 113 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:46 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.) Sayfa: 113 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:47 Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.) Sayfa: 113 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:50 (Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.) Sayfa: 113 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:51 Mü'minlerin ruhları yedinci kat göktedir. Ve oradan Cennetteki makamlarına bakarlar. (Muellif hazretleri şu 7 sıfat dolayısıyla makamına varamaz buyurmuşlardır: Gıybet, tefahur, kibir, ucub (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenme), hased, merhametsizlik ve riya.) Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 113 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Müslüman Temmuz 30, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
"Gülmesi çok olanın heybeti az olur. İnsanları küçüm. seyen küçümsenir. Bir şeyi çok yapan onunla tanınır. Sözü çok olanın hatası çok olur. Hatası çok olanın hayası az olur. Hayâsı az olanın verâ duygusu az olur. Verâsı az olanın kalbi ölür."
4. Hz. Osman (ra), Yüce Allah'ın (cc) "O duvarın al- tında, ikisine ait bir hazine vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi." (Kehf Sûresi, 18/82) mealindeki âyeti hakkında şöyle demiştir:
"Hazine altından bir levhadır. Üzerinde şu yedi satır yazılıdır: Ölümü bilip de gülene şaşarım. Dünyanın fâni olduğunu bilip de ona rağbet edene şaşarım. Her şeyin takdir-i ilâhî sonucu gerçekleştiğini bilip de elde edeme- dikleri için üzülene şaşarım. Hesap gününü bilip de servet biriktirene şaşarım. Cehennemi bilip de günah işleyene şaşarım. Allah'ı (cc) yakinen bilip de O'ndan başkasını zikredene şaşarım. Cenneti yakinen bilip de dünyada rahatlık arayana şaşarım Şeytanı düşman olarak bilip de ona itaat edene şaşarım."
***
5. Hz. Ali'ye (ra); "Gökyüzünden daha ağır, yeryü zünden daha geniş, denizden daha zengin, taştan daha Sert, ateşten daha yakıcı, zemheriden daha soğuk ve ze- hirden daha acı olan şey nedir?" diye sorulunca şöyle cevap vermiştir:
YANITLASİL
yuksel19 Haziran 2024 01:46 MÜNEBBİHAT
"İffetli kadınlara ahlâksızlık iftirasında bulunmak, gök- yüzünden daha ağırdır. Hak, yeryüzünden daha geniştir. Kanaatkârın kalbi, denizden daha zengindir. Münafığın kalbi, taştan daha serttir. Zâlim hükümdar, ateşten daha yakıcıdır. Alçağa muhtaç olmak, zemheriden daha soğuk- tur. Sabır, zehirden daha acıdır." ["İnsanların arasını boz- ma gayesiyle laf taşıma, zehirden daha acıdır" şeklinde bir rivayet de vardır.]
***
6. Hz. Peygamber (sav) buyurmuştur ki:
"Dünya, evi olmayanın evi, malı olmayanın malıdır. Aklı olmayan onun için mal toplar. Anlayışı olmayan onun hazlarıyla meşgul olur. İlmi olmayan onun sebebiy- le azap görür. Zekâsı olmayan onun için haset eder. Ya- kîni olmayan onun için çalışır."
***
7. Câbir b. Abdullah el-Ensârî (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
"Cebrail (as), komşu hakkında o kadar tavsiyede bu- lundu ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim. Kadınlar hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onları boşamayı haram kılacağını zannettim. Köleler hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onların azat edileceği bir vakit belirleyeceğini zannettim. Misvak hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, dişleri fırçalamanın farz olduğunu zannettim. Cemaatle namaz hakkında o kadar tavsiyede kabul edeceğini zannettim. Gece namazı hakkında o ka- bulundu ki, Allah'ın (cc) sadece cemaatle kılınan nama dar tavsiyede bulundu ki, geceleyin uyku uyunmaya- cağını zannettim. Allah'ı (cc) zikretme hakkında o kadar
YANITLASİL
yuksel19 Haziran 2024 01:49 Tasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalani
MÜNEBBİHAT
UYARILAR
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Müslüman Temmuz 30, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 117 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
Şüphesiz inkâr edenler Kur'an'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle devireceklermiş gibi bakar, 'şüphe yok o bir delidir' derler. Oysa Kur'an, âlemler için ancak bir öğüttür. (Kalem, 68/51-52)
Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz." Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 118 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
İmdi aşkdan muradımızı belirte- biliriz. Aşk; sevmek... Sevilmesi ge- rekeni sevmek. O'nun rızasını taleb etmek. O'na ve hükmüne teslim ol- mak. Hükmünü nefsimizde yaşamak sonra yaşatmak. Herşeyde daîma O'- nu düşünmek; büyük murakebeyi u- nutmamak. O'nun evi olan kalbe
YANITLASİL
yuksel23 Haziran 2024 05:36 başkalarını yaklaştırmamak, Kalb kapısını ancak ve ancak O'nun rıza- sını alanlara, O'nun izniyle gelenlere, O'nun için çalanlara açmak. (Bu öl- çü ile mahlûkatı sevebildiğimiz ka- dar sevelim) Mahlukâtı;
<<<Yaratılanı sevdim yaratandan ötürü sırrıyle sevmek. Kalb evini her türlü makam, para, şöhret ve şa- his putlarından temizlemek. İşte mu- habbet, işte aşk... İslâm gençliği bu vasıflarıyle tanınmalı. Bunun için, bu vasaifi haiz olması elzemdir. Bu ölçü oldukça ona anarşi yaklaşamaz. Zaten anarşî; kalbe, ihanetin cezası olarak girer. Nitekim orada, Allah sevgi ve rızasıyla buna müstenid o- larak bulunan sevgi ve rızanın dışın- da, bir muhabbet, bir rıza bulunursa anarşî var olmuştur. Bu sebeble de İslâm gençliği Allah'ın rızasını tah- sîle memurdur.
Bu günkü düzen İslâm Gençliği- nin vasıflarına aykırıdır. Böyle bir düzen için kavgaya girmek, İslâm gençliğinin şiarı değildir. Düzeni biz getirmedik. Koruyucusu da biz ola- mayız. Giderse güle güle. Gelirken bizi ağlatarak geldi. Biz yine güle gü le diyoruz. Bizden bu kadar.
Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr, 59/18)
AHİRET GÜNÜ
Hz. Peygamber'in Safa Tepesi'nde "Haberiniz olsun ki ben şiddetli bir azap öncesinde sizin için gönderilmiş bir uyarıcıyım." (Müslim, İmân, 355) dediği zaman- dan itibaren bir ömür boyu insanları hakkında uyardığı bir gün vardır: Ahiret günü. Geleceği kesin olan bu günün varlığına inanmak mümin olabilmenin vazgeçilmez bir şartıdır. Tüm insanların kabirlerinden çıkacağı, yeniden diri- lişin yaşanacağı, bazı insanların yaya bazı insanların binekli bazılarınınsa yüz üstü sürünerek bir araya geleceği toplanma günüdür o gün. "Bir yığın kemik, bir yığın toz olduğumuz zaman mı yeniden diriltilecekmişiz?" (İsrů, 17/49) diyerek Resûlullah'ı ciddiye almayanların ve bu günün geleceğine inandığı hâlde pervasızca yaşayan insanların aldandıklarını anlayacakları gündür. Herke- sin dünya hayatında yaptıklarının karşılığını göreceği hesap günüdür o gün. Malın mülkün hükümsüz kaldığı, aile, akraba ve dostun fayda sağlamadığı bu gün, kişinin tek sermayesi dünyada işlediği iyilikleri ve salih amelleridir.
Bak. A. Toynbee, Civilisation on trial, Oxford 1949, s. 166-173.
91
Avrupa medeniyeti karşısında Rusya'nın içtimal bünyesinden. Türkiye'nin de psikolojik güçlüklerden ve ilmi bir yol bulunma masından ileri gelen buhranlarına da bu medeniyetin iki mem lekette aynı hazımsızlığı doğurması nazarile bakmak mümkün dür. Nitekim aşırı Garpçılığa karşı Rusya'da uyanan dini ve mil- li tepkiler Türkiye'de de, sosyal bir kanun olarak, kendini hisset tirmiştir. Halbuki görünüşte içtimai bünyesinin sağlamlığı, ahlâk ve meſkûre yüksekliği ile Türkiye'nin medeniyet dâvâsı bir bakı ma daha kolay yürüyecek, ilim ve teknik temeller üzerinde mad- dî-manevî imkânlarımızı kullanmak kâfi gelecekti. Bu da ilim, ahlâk ve mefkûresi sağlam bir kadronun yetiştirilmesi ve mües sir olması sayesinde mümkün olacaktı.
YANITLASİL
yuksel25 Haziran 2024 09:30 Prof. Dr. OSMAN TURAN
Türk cihân hâkimiyeti mefkûresi tarihi
Türk Dünya Nizamının Milli İslâmi ve Insânî Esasları
Peygamber Efendimiz bir gün mescide girdiğinde bir kısmı tilavet ve dua ile, bir kısmı ise ilimle meşgul olan iki topluluk görünce, her iki grubun da hayırlı bir işle meşgul olduğunu ifade ettikten sonra "ben muallim olarak gönderildim" buyu- rarak ilimle meşgul olanların yanına oturmuştur. 158 Söz konusu rivayet ve uygulamalar mescitlerin ilim merkezi oluşunu iba- det mekânı olmasından daha güçlü hale getirmektedir.
Bu bağlamda önemli bir örnek de Mescid-i Nebi'nin bir
Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendi- lerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılıp zekât vermeyi vahyettik. Onlar, bize hep kulluk ettiler. (Enbiya, 21/73)
BİR AYET
HZ. ŞUAYB VE NAMAZ AHLAKI
Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de, Hz. Şuayb'ı örnek göstererek namazın, kişinin davranışlarına ahlaki yönde katkı sağladığının altını çizer. Buna göre Hz. Şuayb, Medyen halkına ölçü ve tartıda adaletli olmalarını, haksızlık ederek insanların mallarından çalmamalarını ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak başkalarına zarar vermemelerini öğütler. Bu öğütler karşısında Medyen halkı ona şu soruyu sorar: "Ey Şuayb! Atalarımızın taptığı şeylerden yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emredi- yor? Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın." (Hüd, 11/87) Hz. Şuayb örnekliğinde, bu ayet namazın ahlaki bakımdan kişiyi kötülük ve haksızlıklardan alıkoyan yönünü anlatır. Zira bir insan namaz kılıyorsa, Allah'ı anıyor ve O'na ibadet ediyorsa, ahlaki anlamda da ona layık bir kul olması gerektiğini, nihayetinde gün gelip Rabbine hesap vermek zorunda olduğunu sık sık hatırlıyor demektir.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.) 121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.) 121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.) 121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder. Hz. Ubey İbni Kaab (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 332 1 Zekeriya (a.s.)'ın oğlu Yahya (a.s.) Meryem oğlu İsa (a.s.)'a: "Sen Ruhullah, kelimetullahsın, benden hayırlısın" dedi. İsa (a.s.) da dedi ki: "Bilakis, sen benden daha hayırlısın. Seni Allah selamladı, halbuki ben kendimi selamladım." Hz. Hasan (r.a.) 332 2 Lokman (a.s.) oğluna öğüt verirken şöyle dedi: "Ey evladım! Sakın başın, yüzün örtülü gezme. Bu, gece için korkunç, gündüz için zillettir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 332 3 Şeytan dedi ki: "Mal sahibi, şu üç şeyin birinden benden salim olmaz ve sabah akşam ona bunlar için vesvese vermeye çalışırım: Malı helal olmıyan yerden edinmesine uğraşırım. Hak olmayan yere harcatmaya çalışırım. Mala karşı içine sevgi ve muhabbet veririm ki, onu yerine harcayamasın." (Allah'ın siyaneti oldumu başka) Hz. Abdurrahman (r.a.) 332 4 İblis Rabbına dedi ki: "Ya Rabbi, Adem (a.s.) Cennetten indirildi. Muhakkak ben biliyorum, kitap ve Peygamber olacak. Onların kitap ve Peygamberleri nedir?" Buyurdu ki: "Rusulleri melaike ve kendilerinden olan Nebilerdir. Kitapları Tevrad, İncil, Zebur ve Furkandır." Dedi ki: "Öyleyse benim kitabım nedir?" "Senin kitabın resim (dövme) dir, kıraatın şiir, elçilerin kahinler, yemeğin, üzerine besmele çekilmeyen şeyler, içeceğin sarhoşluk veren her içki, sıdkın yalan, evin hamam, tuzakların kadınlar, müezzinin çalgılar, mescidlerin de çarşılardır." Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 332 5 İblis Rabbına dedi ki: "İzzetin ve Celalin hakkı için, canları bedenlerinde bulundukça Adem oğlunu iğfal edeceğim." Allah (z.c.hz) de buyurdu ki: "Onlar Benden mağfiret istedikleri müddetçe Ben de onları mağfiret edeceğim." Hz. Ebû Said (r.a.) 332 6 Melaike dedi ki: "Ya Rabbi bu kulun fenalık yapmak istiyor." Allah (z.c.hz.) buyurdu ki: "Bekleyin, yaparsa bir günah yazın. Terkederse bir sevap yazın. Zira o, o günahı ancak Benim için terketmiştir." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 332 7 Davud (a.s.) oğlu Süleyman (a.s.)'ın annesi Davud oğlu Süleyman (a.s.)'a dedi ki: "Ey evladım! Gece çok uyuma. Zira geceleyin çok uyumak kıyamette insanı fakir bırakır." Hz. Câbir (r.a.) 332 8 İsrail oğulları Musa (a.s.)'a dediler ki: "Rabbim namaz kılıyor mu? Musa (a.s.): "Ey beni İsrail, Allah'dan korkun" dedi. Allah sordu: "Ey Musa (a.s.) kavmin sana ne diyor? Dedi ki, "Bildiğin şey Ya Rabbi. Diyorlar ki: "Rabbin namaz kılıyor mu?" O zaman Allah buyurdu ki: "Öyle ise onlara haber ver ki, Salatım, kullarım için Rahmetimin, gazabım üzerine sebkat etmesidir. Yoksa onlar helak olurdu." Hz. Enes (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 278 1 Allah (z.c.hz.)'leri Adem (a.s.)'ı yarattı. Sonra da arkasını sağı ile mesh etti. Bu mesh ile zürriyet çıkardı ve buyurdu ki: "Bunlar kusur da etseler kendilerini Cennet için yaratmışım. Onlar Cennet ameli yaparlar ve kusurlarına da bakmam." Sonra gene onun sırtını mesh etti. Ondan bir zürriyet daha çıkardı ve: "Bunları Cehennem için yarattım. Ve amelleri de Cehennem ehli amelidir" buyurdu. Bunun üzerine bir adamın: "Amel ne için ya Resulallah?" diye sorması üzerine buyurdu ki, Allah kulu Cennet için yarattığı zaman onu ehli Cennet amelinde kullanır. Öyleki o kimse Cennetliklerin amellerinden bir amel üzere ölür ve Cennete girer. Cehennem için kul yarattığında ise, onu Cehennem ehli amelinde kullanır. Öyleki o kul, Cehennemliklerin amelinden bir amel üzere ölür. Hz Ömer İbni Hattab (r.a.) 278 2 Allah (z.c.hz.)'leri Ademi (a.s.)'ı kendi eliyle Cuma günü yarattı ve ruhundan nefyetti. Ve meleklere ona secde etmeyi emretti de hepsi ettiler. Yalnız şeytan etmedi ki, o cindendir. Ve o şeytan Rabbının emrinden fısk etti. Yani Rabbının emrinden çıktı. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 278 3 Allah imanı müsamaha ve haya içinde yarattı. Küfrü de hasislik ve emel içinde yarattı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 278 4 Allah (z.c.hz.)'leri Adem (a.s.)'ı yeryüzünün her tarafından aldırdığı toprakla yarattı. Zürriyeti de ona göre meydana geldi. Bu sebeble onlardan bazıları siyah, beyaz, esmer, kırmızı, bazısı da bunların arasında, bazısı yumuşak, bazısı sert bazısı ise halis ve temiz oldu. Hz. Ebû Mûsa (r.a.) 278 5 Allah (z.c.hz.)'leri Mekke'yi yarattı ve onu nefse ağır gelen şeylerle ve derecatla bezedi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 278 6 Allah (z.c.hz.)'leri arzdan birşey yaratmadan bin sene evvel Mekke'yi yarattı ve etrafını meleklerle bürüdü. Ondan sonra onu Medine'ye ulaştırdı. Ondan sonra da Medine'yi, Kudüs'e ulaştırdı (ekledi) Ve ondan bin sene sonra da dünyayı bir kerede yarattı. Hz. Âişe (r.anha) 278 7 Allah (z.c.hz.)'leri üç şeyi eliyle yaptı: Adem (a.s.)'ı eliyle yarattı. Tevratı eliyle yazdı. Ve Cennetin ağaçlarını kudret eliyle dikti. Hz. Haris (r.a.) 278 8 Allah (z.c.hz.)'leri arzdan melaike-i kiramı nurdan yarattı. Onların içinde sinekten daha ufak melek te vardır. Ve Allah melaikeyi halk edince şöyle buyurdu: "Bin olsun, iki bin olsun" Hz İbni Amr (r.a.) 278 9 Allah (z.c.hz.)'leri toprağı Cumartesi günü, dağları Pazar günü, ağaçları Pazartesi günü, hoşa gitmiyen şeyleri Salı günü, nuru da Çarşamba günü yarattı. O toprakta hayvanatı Perşembe günü yaydı. Adem (a.s.)'ı ise Cuma günü ikindiden sonra son mahluk olarak yarattı. Cuma'nın son saatinde ikindi ile akşam arasında. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 278 10 Allah (z.c.hz.)'leri cinleri üç sınıf üzerine yarattı. Bir sınıf yılanlar, akrepler ve yeryüzü haşeratı gibi, bir sınıf havada rüzgar gibi, bir sınıf da vardır ki, üzerine hesab ve ikab terekküb eder. Allah, insanları da üç sınıf üzerine yaratmıştır: Bir sınıf hayvanlar gibidir. Allah Teala bunlar için şöyle buyurmuştur; "Onların kalbleri vardır, onunla anlamazlar. Gözleri vardır, onlarla göremezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir. Belki daha aşağıdır." Bir sınıf, bedenleri beni Adem bedeni gibi, ruhları ise şeytanların ruhudur. Bir sınıf ise, Allah'ın gölgeliklerinden başka gölgenin olmayacağı günde Onun gölgesinde (barınacak halifesi)dir. Hz. Ebud Derda (r.a.
Tabiinin en hayırlısı, öyle bir Üveysi (Veysel Karani) vardır ki, o annesine sadıktır. Allah'a and verse Allah onun andını geri çevirmez. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız sizin için istiğfar etmesini isteyin. Ravi: Hz. Ömer (r.a.) Sayfa: 122 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel29 Haziran 2024 00:14 Bir mü'minin öldürülmesi, Allah'ın indinde, dünyanın yıkılmasından daha büyüktür. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 333 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel29 Haziran 2024 00:16 İki surun arası kırk senedir. Ondan sonra Allah bir yağmur yağdırır ki dereden nebatın bitmesi gibi insanlar hayat bulur. Halbuki, kuyruk sokumundaki tek bir kemik hariç olmak üzere, insandan hiç bir şey kalmamıştır. İşte kıyamet gününde insanlar tekrar ondan halk olunacaktır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 373 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
A TATÜRK düşmanı gazete Tercӣ- man, 1 Nisan 1970'te yazıyor. "All Rıza Efendi Atatürk'ün sade- ce üvey babası idi. Ali Rıza Efendi Atatürk'ün valideleri Zübeyde hanımla ev- lendiği zaman Zübeyde hanımın ikisi erkek biri kız olmak üzere üç çocuğu vardı. Sü- reyya, Mustafa ve Makbule... Atatürk'ün ağabeysı Süreyya Bey de subay olarak ye- lişmiş, şakağına bir kurşun sıkarak intihar etmiştir... Atatürk'ün asıl babasının adı Bekir'dir. Arnavut Bekir Ağa derlerdi ona. Gümrük kolcusu idi... Bir gümrük kaçak- çısını vurmuş ve hapise düşmüş, orada ve- fat etmiştir."
Evet, Atatürk düşmanı gazete, Atatürk'e dūpedüz iftira ediyor. Bir insanın babası katil de olabilir ve bu olgu çocuğu bağla- maz. Ne var ki yalan dolanla Atatürk'ün ba- basını katıl yapmak, sevgiyi değil derin düşmanlığı vurgulayan kanıtıttır.
Atatürk düşmanı gazete Tercüman, 10 Kasım 1970 günü yazıyor:
"Büyük Allah ile yetinmeyerek, daha doğrusu onu asla anlayıp hissetmeyerek ve yüce Kur'an ulu peygamberin rehberliği kıymetini bilmeyerek Gazi Mustafa Ke- mal'den kah bir Tanrı', kah bir Peygamber' çıkarmaya kalkanlar... Onu hiçbir dine sız- dıramayarak tabutu, sandukası ve heykel- leri etrafında, yeni, acaip ayinler icadına kalkanlar, bu mübarek ay ile 10 Kasım'ın iç-içe gelişine dikkat etsinler. Ruhlarını yı- kasın, thtiras ve kötülükten arınsın ve ha- tadan dönmenin fazilet olduğunu öğren- sinler O'nda uzun süre uğraşarak meyda- na getirmeye çalıştıkları kibiri okşamak İçin 'Atatürk' sıfatını verdiler parmak zoru Ile. Niçin Atatürk? Mustafa Kemal'den önce Türklük yok mu idi? Veya Türklük ondan
mı doğmuştu? Yanlış bir sıfatlı bu (...) Bir mermer yapıt yonttular, yonttular, kah bir sol yumruk, kah bir sille, yahut tekme gibi milletin üzerine giden silüet çıkardılar." Evet, Atatürk düşmanı gazete "Rama-
zanda 10 Kasım" başlığı altında bunları ya- zıyor. Anıtkabir'de saygı duruşuna geçen- lere diyor ki:
Atatürk düşmanı gazete 27 Ağustos 1976'da yazıyor:
"Lozan deyince, siz meşhur Deniz Klü- bünün danslı, şanslı, mehtaplı, maytaplı, pokerli. jokerli gecelerini hatırlarsınız. Biz- se bundan elli küsur sene önce Türk'ün birçok haklarının heba edildiği İsviçre şeh- rini. (...)
Top deyince, siz sahada yuvarlanan ve yirmi iki kişiyi peşinde koşturan meşin yu- varlağı anlarsınız. Biz İstanbul'u döven şa- hiyi. Roma deyince siz Aşk Çeşmesini, Sophla Loren, Gina Lollobrigida, Claudla Cardinale başta bircümle 'Romalı dilberle- ri' düşünürsünüz. Biz Fatih'in ve Yavuz'un yarım kalmış, hedefi açıklanmamış iki se- ſerini ve Roma Kızıl olmasını. (...)
Biz 'Atam' deyince kastımız 'Adem pey- gamberdir', siz 'Atamız' dersiniz, kastınız maymundur."
Evet Atatürk düşmanı gazete "Siz ve Biz" başlıklı yazısında Atatürk düşmanlığına Lozan'la başlayıp Atatürk'e küfürle bitiri- yor.
İlhan Selçuk
22 Nisan 1981
Cumhuriyet
YANITLASİL
yuksel29 Haziran 2024 09:35 YAKIN TARİH
Ansiklopedisi
(10)
Yeni Nesil
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Müslüman Temmuz 30, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
HAYİM NAUM- Bu Yahudi Haham Başı da Lozan's bizim heyette müşavir olarak gitmişti. İngilizler na- mına casusluk yaptığı söyleniyordu. Lozan dönü- şünde Eskişehir'de Mustafa Kemal'le görüşmüştü.
YANITLASİL
yuksel29 Haziran 2024 13:21 YAKIN TARİH Ansiklopedisi
4334- Her şeyin bir ilerleyişi, bir de geri gidişi vardır. Kabilenin hepsinin fakih olması, dinin ilerleyişinin alametidir. Bir veya iki kuru kafalı kimse hariç bütün kabilenin onu iyi anlaması dır. Dinin geri gidişi, bir veya iki fakih olan kişi hariç, tüm kabile. nin o dini anlamamasıdır. O iki kimsenin de (kabilesi tarafından) sözleri geçmez ve zelil görünmeleridir. İnançları ve gayelerinde hiçbir yardımcı bulamamalarıdır.
٤٣٣٥ - لِكُلِّ شَيْءٍ حِلْيَةٌ وَحِلْيَةُ الْقُرْآنِ الصَّوْتُ الْحَسَنُ (عب ك خط ض عن
انس وابو نعيم عن ابن عباس)
4335- Her şeyin ziyneti vardır. Kur'an'ın ziyneti güzel ses- tir.
4336- Her şeyin bir esası (temeli) vardır. İmanın temeli veradır. Her şeyin fer'i (dalı) vardır. İmanın fer'i (dalı) sabırdır. Her şeyin bir hörgücü (tepesi) vardır. Bu ümmetin hörgücü am- cam Abbas'tır. Her şeyin bir torunu vardır. Bu ümmetin torunu Hasan ile Hüseyin'dir. Her şeyin bir kanadı vardır. Bu ümmetin kanadı Ebu Bekr ile Ömer'dir. Her şeyin bir kalkanı vardır. Bu Ümmetin kalkanı Ali b. Ebi Tâlib'dir.
4337- Her şeyin bir hakikatı vardır. Kul imanın hakika tına, başına gelen şeyde kendisinin hatası olmadığına (ancak başına gelenin kaderde yazılmış olduğunda, halmadan ötürü ba
Eğer anne baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa bu durumda onlara uyma ama yine de onlara dün- yada iyi davran... (Lokman, 31/15)
BİR AYET
OKÇULARIN SERDARI: SA‘D B. EBÛ VAKKĀS
Çocukluğundan itibaren Mekke'de cesareti, güzel ahlakı ve insanlara say- gısı ile itibar kazanan Sa'd, genç bir delikanlıyken Hz. Peygamber'in pey- gamberliğini onaylamış, Müslüman olmuştur. Annesine düşkünlüğü ile de bilinen Sa'd, İslam'ı kabul etmeyen annesinin baskılarıyla uzun süre mü- cadele etmek zorunda kalmıştır. "Anneciğim, bin tane canın olsa ve bunları tek tek versen, ben yine de dinimden dönmeyeceğim." diyerek kararlılığını dile getirmiştir. Hz. Peygamber'in Mekke ve Medine'de sıkıntı yaşadığı her anda yanında olmaya çalışarak Efendimizin hayır duasını almıştır. Uhud Gazvesi'nde Peygamberimiz, ok kullanmadaki mahareti sebebiyle Sa'd'a okları birer birer uzatarak şöyle dua etmiştir: "Allah'ım! Dua ettiğinde, Sa'd'ın duasını kabul buyur! Atışını da doğrult!" Hz. Peygamber'in bu duasına maz- har olması sebebiyle insanların nezdinde Sa'd, duası kesin kabul edilen biri olarak şöhret bulmuştur.
Ya Ali, senin hakkında Allah'dan beş şey istedim. Birini kabul etmedi, dördünü verdi: Ümmetimin senin başında toplanmasını Allah'dan istedim, kabul etmedi. Senin hakkında Bana verdikleri ise şunlardır: Kıyamet gününde ilk olarak Ben ve yanımda sen kalkacağız. Önümde "Hamd" sancağını sen taşıyacaksın. Evvelkileri ve sonrakileri geçeceksin. Benden sonra mü'minlerin veliside sen olacaksın. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 293 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel1 Temmuz 2024 06:43 Aziz ve Celil olan Allah'dan seni takdim etmesini (önce hilafete geçmeni) üç kere istedim, kabul etmedi. Ancak Ebu Bekir'i kabul etti. (Bu sözü Hz. Ali (r.a)'a buyurdu.) Ravi: Hz Ali (r.a.) Sayfa: 293 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Tevfikin azı, aklın çoğundan hayırlıdır. Dünya hususundaki akıl mazarrat, din hususundaki akıl ise meserrettir. Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 336 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel2 Temmuz 2024 00:13 Fıkhın azı, ibadetin çoğundan hayırlıdır. Kul, Allah'a halis olarak ibadet ederse, fıkıh ona öğretilir. Cehil olarak da kişiye, aklını beğenmek yeter. İnsanlar iki sınıftır: Mü'min ve cahil. Öyle ise sen mü'mine eza etme, cahille de bulunma. Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.) Sayfa: 336 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel2 Temmuz 2024 00:21 Ümmetimden hiç kimsenin Bana sormadığını sen sordun. Ümmetimin bolluk müddeti yüz senedir. Denildi ki: "Bunun bir alameti var mıdır?" Evet; yere batmalar, zelzeleler ve gemde olan şeytanların salıverilmesi. (Kudurtan şeytanlar manasına da geliyor) Ravi: Hz. Ubâde (r.a.) Sayfa: 294 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
Günümüzde iletişim ve medya ha yatın merkezine oturmuş durumdadır Böyle bir ortamda fıtratı korumada en tesirli cihad, kaliteli, cazip ve fay- dalı muhteva üretmektir. Muhtevanın ve sözünün tesirini artırmak için in- sanlara akılları nispetinde söz söyle- meye çalışmak savunma sanayi için en tesirli ve güncel silahları bulup kullanmak kadar mühim bir şarttır. Peygamber Efendimiz sallallahu aley- hi ve sellem: "Kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır” (Müslim, İmare, 167; Ebu Davud, Cihad, 23) bu- yurmuşlardı. Sözün kuvveti, muhata- bın gönlünü cezbetmesinde, görün- tünün kuvveti tefekkürü hareket ge- çirmesindedir.
1- Zulme (haksızlığa) uğramış olan bir kimse, ilgili maka- ma muracaat edib, zulmen giderilmesi talebinde bulbingka da olayı (konuyu) olduğu gibi beyan etmesi grybet sayılmaz. Yeter ki hak (doğru) olan ne ise onu olduğu gibi açıklamış az sun. Nitekim hadis-i şerifte Resul-i Ekrem (s.a.s.) bu hususlar- la ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
إِنَّ لِصَاحِبِ الْحَقِّ مَقَالاً . " "...Hak sahibi için söz hakkı vardır. *43 (Olanı olduğu gibi açıklamak kaydıyla).
2- Bir münkeri (kötülüğü) ortadan kaldırmak, marufu (iyiliği) ikame etmek için, muktedir olan makama veya şahsa durumu olduğu gibi bildirmek gıybet sayılmaz. Çünkü mak- sat bir kötülüğün ortadan kalkması ve "nehy-i ani'l münker" yapmaktır.
3- Kişi kendisi için hak ve helal olanı öğrenmek niyetiyle, fetvaya ehil bir âlimden (müftüden) fetva almak üzere konuyu olduğu gibi anlatması ona gıybet sayılmaz.
4- Fısk ve fücuru (kötü alışkanlıkları) ile fena örnek olan kimselerin yanlışlıklarından başkalarının sakınmaları için ola- nı olduğu gibi bildirmek gıybetten sayılmaz. Amaç kötülükleri önlemek, masum insanların fenalıklardan, zararlardan sakın- malarını sağlamak olmalıdır. Mesela; edep ve hayâyı terk etmiş kimselerin o durumlarından sakınılması maksadıyla olanı ol- duğu gibi söylemek gıybet sayılmaz.
5- Gizli kalmış bir hakkın, bir gerçeğin açıklığa kavuşma- sı için bildiklerini -gerektiğinde- şahit olarak yetkililere beyan etmek, anlatmak gıybet sayılmaz.
6- Ehil olmayan kimselerin verdiği -dine ve ilme aykırı fet- vaları- gerçeği tahrif eden müellif veya kitaplar hakkında yapı- lan yanlışlıkları anlatmak, gıybet sayılmaz.
ve Allâh-u Teâlâya hamdolsun ki sahih bulun- muştur. ».نِيَّتُكَ مَطِيَّتُكَ "Niyetin senin merkebin- dir" buyrulur. Yani her zaman iyi niyet üzere ol ki, murâdın hâsıl olsun.
yuksel9 Temmuz 2024 01:44 Cebrail (a.s.) bana beyaz bir ayna getirdi. İçinde kara bir nokta vardı. Sordum, bu nedir? Dedi ki: "Bu Cuma'dır ve kıyamet de Cuma günü kopacaktır." Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 270 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel9 Temmuz 2024 01:46 Kalbler, kendine ihsan edene muhabbet, fenalık yapana ise nefret edecek cibiliyette yaratılmıştır. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 270 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Her et ki onu "Suht" meydana getirdi. Cehennem ona evladır. Denildi ki: "Suht nedir?" Buyurdu ki, hükümde rüşvettir. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 341 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
...Kulları içinden ancak bilenler, Allah'ın büyüklüğü karşısında heyecan duyarlar. Şüphesiz Allah üstündür, çokça bağışlayıcıdır. (Fatur. 15/28)
İYİ PAYLAŞMA ERDEMİ
-2000 10 once geleneğinde bilgi, Kur'an-ı Kerim'in çizdiği çerçeveye uygun larrer Mislüman için aranması gereken değerli bir yitik olarak tanım- Tannis veılmaya çalışılacak bir ideal olarak resmedilmiştir. Dolayısıyla bitej pratigeriönüştürülmeli, ilim, üretken bir sosyal mekanizmanın parçası pak maddi kalıplara hapsedilmeden, erdem ve kolektif şuurla bütün- leştirilmelidir. Bilginin yaygınlaştırılması bu açıdan son derece önemlidir. Allah Resûlü (sus), kendi döneminde ders halkaları oluşturmakta, insanlara bu derslerinde ahlak ve erdemi aşılamanın yanında, dinleyenlerin dağar- cıklarını pek çok fıkhi ve sosyal konu ile ilgili bilgiyle de zenginleştirmek- teydi. Bu sebeple Allah Resûlü (sas), "Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi başkasına ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin. Kendisine (bilgi) ulaştırılan nice kimseler vardır ki, onu işiten (ve kendisine aktaran) kimseden daha iyi şekilde bu bilgiyi kavrayabilir." (Tirmizi, Ilim, 7) demektedir.
Allah'a hamd ile başlanılmayan her önemli iş noksandır/bereketsizdir. (İbn Mâce, Nikâh, 19)
BİR HADİS
LİVA-İ HAMD
Liva-i hamd, 'övgü' anlamındaki hamd ile 'sancak' manasına gelen liva
kelimelerinden müteşekkildir; övgü/hamd sancağı anlamına gelmektedir. İslami gelenekte kıyamet günü hesap öncesi müminlerin altında toplana- cakları ve Hz. Muhammed'e (sas) verilecek sancak liva-i hamd olarak isim- lendirilmektedir. Hadis kaynaklarında yer alan “Övünmek için söylemiyo- rum. Kıyamet gününde hamd sancağı benim elimde olacaktır." hadisinde liva-i hamd kavram olarak geçmektedir. (Tirmizî, Sünen "Menākıb", 1) Liva-i hamd ve kıyamet ile ilgili rivayetler içerik olarak Hz. Peygamber'in bütün insanlığa ve kendi ümmetine yönelik şefâat-i kübra/büyük-genel şefaat makamında bulunmasını, merhamet ve koruyuculuğunu ön plana çıkartmaktadır. Liva-i hamd, kıyamet günü Resûlullah'a verilecek hususi özellikler içerisinde yer almaktadır. Rabbimiz, bizleri onun ümmeti olmaktan ve kıyamette liva-i hamd altında yer almaktan mahrum bırakmasın.
Benden sonra yakında, muzlim gecelerin karanlık dalgaları gibi bir takım fitneler olacak. O fitnelerde adam sabah mümin, akşam kafir, akşam mümin, sabah kafir olacak. Denildi ki: "O zaman ne yapalım?" Buyurdu ki: "Evlerinize girin kendinizi unutturun." Denildi ki: "Bizden birimizin evine girilirse ne dersin?" Buyurdu ki: "Elinize sahip olun. Allah'ın katil kulu olmaktansa, mazlum kulu olun. Zira öyle zamanda islam, adamın ağzında olur. Kardeşinin malını yer, kanını akıtır, Rabbine asi olur, Hâlıkına küfreder. Neticede de kendisine Cehennem vacib olur." Ravi: Hz. Cündeb el Beceli (r.a.) Sayfa: 299 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Allah (z.c.hz.) tarafından hükümete isyan ve akraba ile alakayı kesmek gibi, cezası hem dünyada peşin olarak verilen, hem de ahirette ukubete layık bir iş yoktur. Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.) Sayfa: 381 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
dan, nam ve şan arzusun- dan kurtulmalıyız. 97) Aç gözlü (tamâh-
kâr) ve hırslı olmamalıyız. 98) Yalandan küfür-
den kaçar gibi kaçmalıyız. 99) Tekellüften, yap- davranışlardan macık
uzak durmalıyız. 100) Zayıf iradeli, ka-
rarsız, değişken mizaçlı olmamalıyız.
HUZURLU
YAŞAMAK
ICIN
100
89) Kalbimizi kin ve
(Mehmet Dikmen'in "Huzurlu Yaşamak husumet duygusundan İçin 100 Altın Kural" adlı eserinden)
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2024 08:14 SUR
Aylık fikir ve yorum dergisi Sayı 274. Ocak 1999 • 700 bin tl.
YANITLASİL
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti Mayıs 04, 2023 DEVAMI Müslüman Temmuz 30, 2023 DEVAMI Meric Tumluer Said Nursi Mayıs 04, 2023 DEVAMI Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL Vasiyet ve mustafa PROFİLİ ZİYARET EDİN Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
H Peygamber (ASM) Efen- dimiz, bir gün Hz. Ali'ye şöy- le buyurdular:
Ya Ali! Altıyüz bin ko- yun veya altın mı istersin, yoksa altıyüzbin nasihat mi?
Hz. Ali:
- Altıyüzbin nasihat isterim yâ Resûlallah! cevabını verin- ce, Allah Resûlü şöyle buyurdu:
- Şu 6 nasihata uyarsan, altıyüzbin nasihata uymuş olursun:
1- Herkes nafilelerle meşgul olurken, sen farz- larla meşgul ol. (Onları vacip ve sünnetleri ile mükemmel ifaya çalış.)
2- Herkes dünya ile meşgul olurken, sen din ile meşgul ol. (Hayatını di- ne uygun tanzim et.)
3- Herkes birbirlerinin ayıplarını araştırırken, sen kendi ayıplarınla meş- gul ol.
4- Herkes dünyanın imarına çalışırken, sen ahiretinin imarına çalış.
5- Herkes halka yaklaş- mak için vasıta ararken, halkın rızasını gözetir- ken, sen hakkın rızasını gözet, kendini Allah'a yaklaştırıcı vasıtalar, vesi- leler ara.
6- Herkes çok amel iş- lerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlaslı ol- masına dikkat et.
E rzincanlı büyük veli Pir Mu- hammed Erzincanî (V. 1464-H. 869) bir yaz günü, sabah namazından sonra, talebe- lerine:
Erzincan'a inmek iste- riz, arzu eden bizle gelsin, bu- yurdular.
40 talebesi ile birlikte Er- zincan'a geldiler. Doğruca Cami- i Kebir'e varıp halvete girdiler. 40 gün halvette kalmak istediler.
Talebeleri onun bu haline şaşırdılar ve kendisine:
Efendim, şimdi hasat mevsimidir. Erbaine girmek, hal- vete çekilmek münasip midir? di- ye hatırlatmada bulundular.
Muhammed Erzincanî Hz.'leri, onlara şu cevabı verdi: Doğru söylersiniz. Şim- di halvet zamanı değildir. Ama Allah Teâlâ, bu beldeye yakın bir zamanda, büyük bir zelzele tak- dir etmiştir. Bu belanın geri çev- rilmesi için, bizlerin münacaat ve
duası lâzımdır. Umulur ki, içi- mizden birinin duası kabul olur da halk da kurtulur.
Cami-i Kebir'de halvet ha- li sürerken, bir ara Muhammed Erzincanî Hz.'leri,
Bize ilham edildi ki: Bu belanın geri çevrilmesi için bizim bu dünyadan göçmemiz gerekli- dir, buyurdu. Sonra talebelerine dönüp:
Kim bizimle beraber şe- hadet şerbeti içmek isterse, cami- de kalsın. Eğer yaşamak arzu edenler varsa, izin veriyoruz dı- şarı çıkabilirler... Bu gece bizle beraber olmasınlar, dedi.
Talebelerinden 7 kişi hariç, camiden dışarı çıktılar. O gece gerçekten çok şiddetli bir zelzele oldu. Cami-i Kebir yıkıldı. 7 tale- besi ile birlikte Muhammed Er- zincanî Hz.'leri de şehid oldular.
Caminin dışında hiçbir yerde bir zarar olmadı. Can ve mal kaybı görülmedi.
ekmeği elimde, koyunu ise kayıplara karışmış olarak gördüm.." diyor. Meziyetleri çok, faziletleri sayısızdı. Başlangıçta Şeyh Ebu Kasım Cürcani (ra) "Allah.. Allah.." yerine "Veys.. Veys.." diye zikrederdi. Onların kadrini bunlar bilir Veysel: "Kim Allah'ı tanır (ve ârif-i billâh olur) ise hiçbir şey ona gizli kalmaz demiştir. Yani Allah, ancak Allah ile tanınabilir. Zira: "Rabbimi, Rabbimle tanıd demilmiştir. Onun için Allah'ı bilen (O'nun ilim sıfatına mazhar olduğundan) he yiseläimet yalnızlıktadır" derdi. "Yalnızlık, vahdette ferd (yalnızlıkta tek) olmakin şeyi bilir.
Vahdet (yalnızlık) O'ndan başkasının hâtır ve hayalde yer tutmamasıdır. Tå ki sel met hâsıl olsun. Şayet yalnızlık (ve hâlvet) sadece surette olursa, sıhhatli olmaz. Çün kü hadiste: "Şeytan yalnız olanladır ve iki kişiden biraz daha uzaktadır." denilmişte "Kalbine dikkat etmelisin." demişti. "Yani sana tavsiyem daima kalbini huzur 1 Hakk'da bulundurmandır. Tâ ki O'na, O'ndan başkası yol bulmasın."
Bir başka sözü: "Yükseklik aradım, tevazuda buldum. Beylik aradım, hayırse verlikte buldum. Mürüvvet aradım, doğrulukta buldum. Şan aradım, fakirlike buldum. Nisbet ve şöhret aradım, takvada buldum. Şeref aradım, kanaatte bul
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2024 14:37 dum. Rahat aradım Zühd de buldum
O münafıklara, 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' denildiği zaman, 'Biz ancak ıslah edicileriz' derler. İyi bilin ki onlar fesatçıların ta kendileridir, fakat bunu anlamak istemezler. (Bakara, 2/11-12)
BİR AYET
DİN İSTİSMARI
İstişmar, fayda sağlamak ve ürün elde etmek demektir. Din istismarı, din
sömürüsü yapmak, dine dair kavramlar ve değerler yoluyla insanları alda- tarak maddi veya manevi çıkar elde etmek yani kendi menfaatleri için dini kullanmak demektir. Din insanları hayra, iyiliğe, güzelliğe, faydalı olana davet eder. İnsanoğlu hayatını İslam yolunda, hakikat uğrunda harcamalı- dır. İnsanın dine hizmet etmeyi bırakıp onu kendi hizmetinde kullanmaya başlamasıyla istismar başlar. Böylece mal, makam, güç, şöhret, itibar gibi birtakım kazanımlar için dini kendi hizmetinde istihdam eder. Dinin ulvi ve kutsal yapısına aykırı bir şekilde, kendini yüceltir, kendini kutsallaştırır, dini de bu yücelik ve kutsallık için kullanmaya başlar. Din istismarı, hukuk karşısında büyük bir suç, ahlaki anlamda büyük bir zafiyettir. Yüce Allah'ın karşısında hesabı sorulacak ve bedeli ödenecek bir günahtır. İslam tarihinde din istismarının ilk ve en tipik örneğini münafıklar oluşturmuşlardır.
Arapçada "icat etmek, örneği olmaksızın yapıp ortaya koymak, inşa et- mek" anlamlarına gelen “bdʻa” kökünden türeyen bid'at, “daha önce benzeri bulunmayıp sonradan ortaya çıkan şey" demektir. Terim olarak Asr-1 Saa- det'ten sonra ortaya çıkan, şerî bir delile dayanmayan inanç, ibadet, fikir ve davranışlardır. Geniş kapsamlı olarak bid'at Hz. Peygamber'den sonra ortaya çıkan her şeydir. Bu geniş tarife göre, dinî mahiyette görülen amel ve davranışlardan başka günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni fikirler, uygulama ve âdetler de bidʻat sayılmıştır. Resûl-i Ekrem, İslam'da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde gü- nah yazılacağını ifade etmiş, Hz. Ömer de teravih namazını topluca kılanları görünce, “Bu ne güzel bir bidʻattır” (Buhârî, Terâvîh, 1) demiştir. Bid'at çıkarmaya ibtida', çıkaran veya işleyen kimseye de mübtedi' denir.
Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise arzularına uyup bir de Allah'tan (bağışlanma) umandır. (Tirmizi, Sıfatül-kayame, 25)
KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK?
Yüce Allah, evrendeki her şeyi belli bir düzen ve ölçü içerisinde yaratmıştır. Bu düzen, O'nun takdir ettiği zamana kadar devam edecek ve bir gün son bulacaktır. Kur'an ve hadislerde dünya hayatının son bulması, "saat" kavra- mıyla ifade edilir. Dilimizde "kıyametin kopuşu" olarak ifade edilen bu zaman, Allah'ın dilemesine bağlı bir olaydır ve O'ndan başka hiç kimsenin bu konu- da bir bilgisi yoktur. Nitekim Kur'an'da, "De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini kendisinden başkası açıklayamaz." (A'raf, 7/187) buyru- larak Kıyamet'in zamanının hiç kimse tarafından bilinemeyeceği bildirilir. Hz. Peygamber de Kıyamet'in ne zaman kopacağını bilmediğini ifade etmiş Buhari, Iman, 37), zamanını soran kimseye, "Onun için ne hazırladın?" (Buhārī, Edeb, 6) buyurarak bize düşenin, Kıyamet'in zamanını bilmek değil, ona hazırlık apmak olduğuna dikkat çekmiştir. Dolayısıyla hayatı bu şuurla yaşamak ve er zaman ona hazırlıklı olmak mümin için vazgeçilmez bir düstur olmalıdır.
Bu Kur'an, hoşlanmıyan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime gelince, hoşlanmıyan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur'anla haşrolur. Hadisime ehemmiyet vermiyen ise Kur'anı hor görmüş olur. Kim de Kur'anı hor görürse dünya ve ahirette hüsrana düşer. Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.) Sayfa: 133 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 262 1 Şu üç şey imandandır: Darlıkta infak etmek, rast geldiği müslümana selam vermek, kendi aleyhinde de olsa adaleti gütmek. Hz. Ammar (r.a.) 262 2 Bir adam şu üç şeyi toplarsa, iman hasletlerini toplamış olur: Darlıkta infak, rast geldiği müslümana selam, kendi aleyhinde de olsa adaleti gütme. Hz. Ammar (r.a.) 262 3 Şu üç şey bir adamda olursa, sevabı hak eder ve imanı tekmil eder: İnsanlarla iyi geçim temin eden güzel ahlak, Allah'ın haramlarından onu alıkoyan verağ, cahilin cehlini karşılayan hilim. Hz. Enes (r.a.) 262 4 Şu üç şey, kişinin iman ahlakındandır: Gazablandığı zaman, gazabı onu batıla sevketmez. Hoşnut olduğu zaman hoşnutluğu onu haktan ayırmaz, iktidar sahibi olduğu halde, iktidarı, onu harama sevketmez. Hz. Enes (r.a.) 262 5 Üç şey vardır ki onlar veya onlardan biri kimde varsa, o kimse, dilediği kadar huril-iyn ile evlendirilir. Gizli ve can çekici bir emaneti, Aziz ve Celil olan Allah korkusundan, iç etmeyip sahibine ödemek, katili affetmek, her namazdan sonra on kere "Kulhuvallahu ehad"i okumak. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 262 6 Şu üç şey ortaya çıktıktan sonra, evvelden iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış bir kimseye, imanı fayda vermez. Güneşin garbdan doğması, deccal ve dabbetül-arz. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 262 7 Bir kimse şu üç şeyi yaparsa imanın tadını tatar: Yalnız Allah'a kul olur ve "La ilahe illallah" der, gönül hoşluğu ile zekatını verir, şöyle ki: yaşlısını, zayıfını, hastasını, adisini değil, fakat malın ortasından verir. Muhakkak ki Allah, onun en güzelini sizden istemez. Lakin, en kötüsünü de emretmemiştir. Nefsini tezkiye eder. Denildi ki, "Nefsi tezkiye ne demektir?" Buyurdu ki: "Kişinin nerede olursa olsun, Allah'ın kendisi ile beraber olduğunu bilmesidir. Hz. Abdullah İbni Muaviye (r.a.) 262 8 Üç şey bir adamda olursa Allah (z.c.hz)'leri onu himayesine alır ve onu Cennetine sokar: (Onun ayıbını, kusurunu örter.) Zayıfa rıfk ile muamele etmek, anaya-babaya şefkat göstermek, köleye iyi muamele etmek. Hz. Câbir (r.a.) 262 9 Şu üç şey reddedilmez: Yastık (minder), koku ve süt. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 262 10 Üç şey vardır ki, insan, kıyamet gününe o vasıflarla gelmezse, ona bir şey (mükafat) yoktur: Kendisini Allah'ın haramından men edecek verağ, halk ile iyi geçinecek ahlak, sefihin cehaletini karşılayacak hilim. Hz. Büreyde (r.a.) 262 11 Üç şey vardır ki, kimde üçü veya biri bulunmazsa, amelinden hiç bir şey ona fayda vermez: Kendisini, Allah'ın bildirdiği günahlardan alıkoyan takva, insanlarla iyi geçinmeyi sağlıyan güzel ahlak, sefihi karşılayan hilim. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
yuksel21 Temmuz 2024 08:19 KIYAMET GÜNÜ ALLAH'IN HİTABESİ
Ulu Allah buyuruyor ki:
"O gün Allah'ın düşmanları bir araya toplana- rak Cehennem'e sevk edileceklerdir. Cehennem'in kapısına gelince onların kulakları, gözleri ve derileri aleyhlerinde şahitlik ederek dünyada iken yapmış oldukları günahları bir bir sayacaklardır. Onlar derile- rine; "neden aleyhimize şahitlik ettiniz?" diye sorduk- ları zaman derileri onlara şöyle cevap verecektir; "her şeyi konuşturmak gücü elinde olan Allah bizi dile ge- tirdi. Sizi, ilk başta, hiç yokken var eden O'dur, dönü- şünüz de O'nadır." (Fussilet, 21)
"O gün biz kâfirlerin ağızlarını mühürleriz de el- leri ile ayaklarını dile getirerek dünyada iken yapmış oldukları günahlara şahitlik ettiririz." (Yasin, 65)
"Onların dünyada iken yaptıklarının hiç biri o gün Allah'tan saklanamaz. O zaman Allah;
158
YANITLASİL
yuksel21 Temmuz 2024 08:20 Imam-ı Suyuti
"Bu gün kayıtsız şartsız hâkimiyet ve hükümdar- lık kimindir?" diye soracak da (ses verecek hiç bir canlı bulunmadığı için) sorusunun cevabını yine ken- disi verecektir;
"Bugün hakimiyet kahredici, bir Allah'ındır" buyuracaktır. O gün herkes zerrece haksızlığa uğra- maksızın dünyada iken yaptığının karşılığını görecek- tir. Şüphesiz ki, Allah hesaba çekendir." (Mü'min, 17)
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Ulu Allah, kıyamet günü gökleri dürerek sağ eli-
ne alır ve buyurur ki;
"Bugün tek hükümdar benim, kendilerini ulu görenler nerede?"
Sonra da yerleri dürerek sol avucuna alır ve yi- ne buyurur ki:
"Bugün yegane hükümdar benim, zorbalar ve kendilerini ulu görenler nerede?" (Müslim)
Peygamberimiz diyor ki:
Kıyamet günü şu konularda sorguya çekilip ce- vap vermek ten âciz kalmadıkça kişinin ayaklan kaya- rak cehennemi boylamaz.
a) Ömrünü nerelerde harcadığından,
b) Amellerini nerelerde işlediğinden,
c) Malını nasıl kazandığından ve nerelerde har- cadığından,
Süra üfürüldüğünde onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine gider- ler. "Eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman'ın va dettiğidir. Nebiler gerçekten doğru söylemişler" derler. (Yasin 36/52)
BİR AYET
KABİR: EBEDİYETE AÇILAN KAPI
İslam inancında ölen kişinin gömüldüğü yere kabir veya mezar denir. Bir nut- feden yaratılan ve ölümünün ardından toprağa gömülerek aslında yaratıldığı öze geri döndürülen insan, kabirde Rabbimizin dilediği vakte kadar bekletilecek ve yeniden diriltilecektir. İnancımıza göre ölümle yeniden diriliş arasındaki süreç "kabir hayatı" veya "berzah âlemi" olarak isimlendirilir. İnsanların dünyada iş- ledikleri iyi veya kötü işlerin karşılığının kabirde iken görülmeye başlanacağını ifade eden Peygamberimiz; "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya ce- hennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizi, Sıfatü'l-kıyame, 26) buyurarak cehennem azabından Allah'a sığınmış ve ümmetine de sığınmalarını tavsiye etmiştir. Ölen kişi kabirde görevli melekler tarafından yaratıcısı, imanı ve amelleriyle ilgili sorgulanır. İman ve salih amel sahipleri bu sorulara doğru cevap verir, kabirleri genişletilir ve cennetle müjdelenir. Kâfirler ise bu sorulara cevap veremezler ve onlara cehenneme gidecekleri bildirilir.
Halkın içinde Allah'dan en uzak olan iki kimsedir: Birincisi, umeranın meclisinde oturur da zulme ait sözlerinde onları tasdik eder. Diğeri ise çocukların muallimidir. Fakat onların hepsini aynı derecede eşit tutmaz. Ve yetimin hakkı hususunda Allah'dan korkmaz. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.). Sayfa: 7 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Muhammed b. Fazıl, Ebülkasım Ömer b. Muhammed, Ebu Bekir Va sıtî, İbrahim b. Yusüf, Muhammed b. Fudayl Dabi, Abdüllah b. Velid, Mek. hul Yolu ile gelen rivayette; Huzeyfe'nin r. a. şöyle anlattığı rivayet edildi:
Ey Allah'ın Resulü, kıyamet ne zaman?. Resulüllah S. A. şöyle buyurdu:
«Bu bapta, sorulan sorandan daha bilgili değildir. Ancak onun şarılan vardır.
Çarşı pazarın tekarübü, yani: Kesadı. Yağmur yağar, bitki bitmez. Faiz yiyenler çoğalır. Zinadan hâsıl olan çocuklar zahir olur. Mal sahiplerine tazim olunur. Mescidlerde fasiklerin sesleri yükselir. Münker ehli, hak ehline üstün çıkar.>
Bana ne emredersin ya Resulellah?.
Deyince, şöyle buyurdu:
>>
**
Ömer b. Muhammed, Ebu Bekir Vasıtî, İbrahim, İsa b. Ebi İsa İsfahanî, yolu ile gelen rivayette; Resulüllah'a S. A. şöyle sorulduğu anlatıldı : Ya Resulellah, kıyamet ne zaman?.
Şöyle buyurdu:
<>
*
**
YANITLASİL
yuksel24 Temmuz 2024 06:04 «Dinini kurtarmaya bak; ya da, evinde serilip kal.»
**
*
ve
ir
Ya Resulellah, kıyamet ne zaman?.
Ömer b. Muhammed, Ebu Bekir Vasıtî, İbrahim, İsa b. Ebi İsa İsfahan yolu ile gelen rivayette; Resulüllah'a S. A. şöyle sorulduğu anlatıldı :
Şöyle buyurdu:
meti ondur:
«Bu hususta sorulan, sorandan daha bilgili değil. Ancak, kıyametin ald
Kıyamet gününde Allah'ın mahlukatı içinden en çok buğz ettiği kimseler şunlardır: Yalancılar, kibirliler ve din kardeşlerine karşı kalblerinde (gizli) kin besledikleri halde, onlarla buluştuklarında kendilerine (zahiren) iyi muamele yapanlar. Bir de Allah ve Resulüne çağrıldıklarında yavaş davranan, fakat şeytan ve onun emrine çağrıldıklarında ise süratle hareket edenlerdir. Ravi: Hz. Vazin İbni Ata (r.a.) Sayfa: 8 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
kalpteki nazar ilahiden feyz almaya vesile olacağına, hem de bir kalbi incitmus ne kadar ağır bir vebal olduğuna dikkat çekmiştir. Hak dostlarının en büyük ayna ne kadaretleri de, ilahi hakikatlerden uzak düşmüş hasta ve gåfil kalpleri la ve imanm nuruyla ebedi şifaya kavuşturmak, mü'minlerin mahzun ve mag gönüllerini ise şefkat ve merhametle ihyä etmekten ibarettir.
Takriben 40 sene evvel Hasan Nedvi (1914-1999), İstanbul'a teşrif etmiy Gençlere yaptığı bir sohbette kendisine:
"Ostad, gençliğe ne tavsiyede bulunursunuz?" diye sordular. O da dedi ki: Size iki misal vererek nasihat edeceğim.
Birincisi, Ben 20 sene evvel Suriye'den geçiyordum. Oradaki Müslüman halkın gençleri, daha ziyade ticareti ve esnaflığı tercih etmişlerdi. Fakat Nusayriler ise çocuklarını okutuyorlardı. Ben o zaman Sünní cemaate:
"Çocuklarınızı okutun! Aksi hälde bu devlet elinizden gider!" diyerek ikazda bulundum"
Hakikaten bugün maalesef Hasan Nedvinin işaret ettiği hazin durum gerçek leşmiş durumda
Diğer husus, İmam-ı Rabbani Hazretleri, Ekber Şah zamanında ufak bir grup tu İmam-ı Rabbani, bu gruba Ekber Şah'la mücadeleyi değil, kâmil insan yetiş tirmeyi tavsiye etti. Bir tarafta Ekber Şah'ın devlet kademelerini tutan bir grubu
vardı. Diğer tarafta da halk nezdinde müessir olan İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin talebeleri vardı. Zamanla İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin tesir halkası genişledi. Ekber Şah'ın grubunun gücü azaldı, tesiri dağıldı. Nihayet Ekber Şah'ın torunu ve zamanının sultanı olan Ålemgir Sultan, İmam-ı Rabbanľnin oğlu Muhammed Ma'sum Hazretleri'ne intisap etti. Onun maddi-manevi evladı olan Şeyh Seyfüddin Hazretleri'nin terbiyesi altında kemåle erdi. Şeyh Seyfüddin Hazretleri bu şehza deyi Hindistan'ın Müslüman hükümdarı olarak yetiştirip Ekber Şah'ın çıkardığı bid'at ve sapıklıkların tesirini tamamen sildirmek için hazırladı. Dolayısıyla sizler de enerjinizi sokaklarda slogan atmaya, duvarlara yazı yazmaya değil, kamil bir gençlik yetiştirmeye sarf etmelisiniz!.." dedi.
Rabbimiz, cümlemize lak dostlarının gönül ikliminden rahmet ve fazilet esin- tileri ihsan eylesin. Bu davetimize uzaktan yakından teşrif eden siz kardeşlerimizi, iki cihanda
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 355 1 Davud (a.s.)'ın ve bütün yeryüzü halkının ağlaması, Adem (a.s.)'ın ağlamasına denk değildir. Hz. Süleyman (r.a.) 355 2 Bütün yer gök ehli bir mü'minin kanında ortak olsa, Allah onları Cehenneme atar. Hz. Ebû Said (r.a.) 355 3 Bütün yer gök ehli bir mü'minin kanında ortak olsa, Allah onların hepsini yüzü koyun cehenneme atar. Hz. Ebû Bekre (r.a.) 355 4 Eğer bir huri parmaklarından birini dünyaya gösterse (yer-gök ehli) her can sahibi, onun kokusunu duyardı. Hz. Said İbni Amir (r.a.) 355 5 Ehli Cennet kadınlarından bir kadın yeryüzüne baksa, misk kokusundan yeryüzü dolar ve yüzünün nuru güneş ve aynı ziyasını bastırırdı. Hz. Said İbni Amir (r.a.) 355 6 Cennetten bir tırnağın yükleneceği bir şey dünyaya gelse, mağrib ile meşrik arasındakileri tezyin ederdi. Cennet ehlinden bir kişi bileziklerle beraber gözükse, nuru güneşin ziyasını söndürürdü. Güneşin yıldızları söndürdüğü gibi. Hz. Davud İbni Amir (r.a.) 355 7 Dünyadaki bütün varlıklar ümmetimden birinin elinde olsa, sonra o "Elhamdülillah" dese, bu "elhamdülillah" sözü, bütün onlardan daha kıymetli olurdu. Hz. Enes (r.a.) 355 8 Zakkumdan bir damla dünyaya damlasa, dünya halkının geçimini ifsad ederdi. Ya yemeği ondan olanın hali nasıl olur? Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 355 9 Cehennemden bir kıvılcım arzın ortasına düşse, sıcaklığının şiddeti ve pis kokusu şark ile garbı kapladı. Hz. Enes (r.a.) 355 10 On yüklü deve ağırlığında bir taş Cehennemin ağzından atılsa, "Ğayy u esâm" denilen mevkiye yetmiş senede kavuşmazdı. Denildi ki: "Ğayy u esâm" nedir? Buyurdu ki: "Cehennemde iki kuyudur ki, oraya Cehennem ehlinin cerahatleri birikir. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 355 11 Sizlerden biri bir yere konduğunda "Eûzü bi kelimâtillahit tâmmati min şerri mâ halaka." derse o yerden ayrılıncaya kadar hiç bir şey ona zarar vermez. Hz. Havle (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 355 1 Davud (a.s.)'ın ve bütün yeryüzü halkının ağlaması, Adem (a.s.)'ın ağlamasına denk değildir. Hz. Süleyman (r.a.) 355 2 Bütün yer gök ehli bir mü'minin kanında ortak olsa, Allah onları Cehenneme atar. Hz. Ebû Said (r.a.) 355 3 Bütün yer gök ehli bir mü'minin kanında ortak olsa, Allah onların hepsini yüzü koyun cehenneme atar. Hz. Ebû Bekre (r.a.) 355 4 Eğer bir huri parmaklarından birini dünyaya gösterse (yer-gök ehli) her can sahibi, onun kokusunu duyardı. Hz. Said İbni Amir (r.a.) 355 5 Ehli Cennet kadınlarından bir kadın yeryüzüne baksa, misk kokusundan yeryüzü dolar ve yüzünün nuru güneş ve aynı ziyasını bastırırdı. Hz. Said İbni Amir (r.a.) 355 6 Cennetten bir tırnağın yükleneceği bir şey dünyaya gelse, mağrib ile meşrik arasındakileri tezyin ederdi. Cennet ehlinden bir kişi bileziklerle beraber gözükse, nuru güneşin ziyasını söndürürdü. Güneşin yıldızları söndürdüğü gibi. Hz. Davud İbni Amir (r.a.) 355 7 Dünyadaki bütün varlıklar ümmetimden birinin elinde olsa, sonra o "Elhamdülillah" dese, bu "elhamdülillah" sözü, bütün onlardan daha kıymetli olurdu. Hz. Enes (r.a.) 355 8 Zakkumdan bir damla dünyaya damlasa, dünya halkının geçimini ifsad ederdi. Ya yemeği ondan olanın hali nasıl olur? Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 355 9 Cehennemden bir kıvılcım arzın ortasına düşse, sıcaklığının şiddeti ve pis kokusu şark ile garbı kapladı. Hz. Enes (r.a.) 355 10 On yüklü deve ağırlığında bir taş Cehennemin ağzından atılsa, "Ğayy u esâm" denilen mevkiye yetmiş senede kavuşmazdı. Denildi ki: "Ğayy u esâm" nedir? Buyurdu ki: "Cehennemde iki kuyudur ki, oraya Cehennem ehlinin cerahatleri birikir. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 355 11 Sizlerden biri bir yere konduğunda "Eûzü bi kelimâtillahit tâmmati min şerri mâ halaka." derse o yerden ayrılıncaya kadar hiç bir şey ona zarar vermez. Hz. Havle (r.a.)
YanıtlaSil
yuksel27 Temmuz 2024 01:38 10 * On yüklü deve ağırlığında bir taş Cehennemin ağzından atılsa, "Gayy-u
esam" denilen mevkie yetmiş senede kavuşmazdı. Denildi ki: "Gayy-u esam nedir?" Buyurdu ki; Cehennemde iki kuyudur ki, oraya Cehennem ehlinin cerahatleri birikir. Hz. Ebu Umanera. (Gayyaya, namazını zayi edenler ve şehvetlerine uyanlar, esama da müşrik, katil ve zalimler
giderler.)
11 ★ Sizlerden biri bir yere konduğunda "Euzü bi kelimatil tammati min şerril ma halaka." derse o yerden ayrılıncaya kadar hiç bir şey ona zarar vermez.
Öyle zaman gelecek ki, dünyada yalnız fitne, bela ve fesad olacak. Böyle bir zamanda sizin ameliniz bir kale gibidir. Üstü güzelse, altı da güzel olur. Ravi: Hz. Muaviye (r.a.) Sayfa: 139 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
1980-12 Mart dönemi başbakanı Nihat Erim, İstanbul'da öldürüldü.
19
CUMA FRIDAY
TEMMUZ
JULY
Allah'ın kudreti her şeye galiptir ve her işi hikmet
iledir.
Bakara Suresi: 228
BİR HADİS
Üç kişi bir araya geldiklerinde birisi imam olsun. İmamlığa en lâyık olanları Kur'ân'ı en iyi
okuyandır.
Müslim, Mesacid: 289-291
Mü'minler ibâdetlerinde, duâlarında birbirine dayanarak cemaatle kıldıkları namaz ve sâir ibâdetlerinde büyük bir sır vardır ki; herbir fert, ibâdetinden kazandığından fazla bir sevap, cemaatten kazanıyor. Mesnevî-i Nuriye
dikkat çekici boyutlara ulaşmıştı. Yerli ve yabancı medya kuruluşları, 2011 yılından itibaren İktidar partisinin gösteri, ifade, basın ve internet kullanımıyla ilgili üngürlükleri kısıtladığını vurgulayarak Erdoğan'ın bir 'gizli gündemi olduğunu iddia ediyordu.
ezaman ve kaç kez tum ben? Nereden ve yolculuğum nereye?
Zihnimdeki sualler, beni asırlar Öncesine taşımış, henüz zaman he sabını yapamadığın bir devre go türmüştü. lik insana kodlanımy bir mayaydım, vakti gelince ortaya çık mak üzere sulanan bir zerre... Pe ki, oraya ne zaman sefer etmiştim? Hangi zerrelerin içinden nasıl seçil miştim? Nesiller öncesinde ciddi bir karar ile başlayan måceramın şim diki seyri nereye olacaktı?
KIYMETLİ EMANET
Bir zamanlar melekler, toprağımı almak üzere yeryüzüne Inmişlerdi. O kadar kıymetliydim ki, benden mil yarlarca sene önce var edilen atom
doğmuşlarımın emanet edildiği toprak par geliyorun çauna, ilk önce melek eli değmişti.
Kim bilir kaç asır sonra ayak ba sacağım diyarlardan götürülmüş tü bedenimin mikro-parçaları, yüce ferman ile.. Yeryüzünün canı alım mıştı melekü'l-mevt ile, benim ca nima can olması için
Ağlamıştı yeryüzü, kendinden ko pan için nehir nehir.. Belki hasre tin yakıcılığınaydı gözyaşları; belki de canının yanmasınaydı. Öyle ya, gözyaşı olmadan can parçası olunur muydu hiç? Acaba arzın bir parça sı ölünce mi doğmuştum ben ille
Daha hayat bulmadan mevt (ölüm) ile karşılaşmam da neyin nesi idi? Yoksa ölmeden dirilmem mümkün değil miydi? Hayatımdan önce takdir edilen memâtım (ölü
müm); verilen nefesin kıymetini bij
mek, ömür nimetine ölüm ile a ayar vermek, "ahsenti amelä: amellerin en güzell" için gayret etmek mak sadına binäen miydi?
Toprakla başlayan maceram, nice zaman sonra çamurla buluşmuştu. Sıraya başkaca menziller de konmuş tu: Toprak, su, hava, ateş Çeşitli merhalelerden geçirilen bedenim hangi sırlarla dolmuştu?
Kupkuru bir topraktan gelişim,
üzerime yağan yağmurlarla çamur oluşum ve hamurumun bilmediğim zamanlarda sımsıkı yoğruluşu, bana hangi dersi vermeliydi? Varlık derya- sında kibre dalmamam, benlik ayna sında caka satmamam için mi ayak altında çiğnenen ve hiç ses etmeyen bir maddeyle mazim birleştirilmiş- ti? Atılmış bir damla sudan yaratı lışımı, hiçliğimi asla unutmamam için mi zähiren hor görülen bir mad-
deden başlatılmıştı, beden kalıbım?
Topraktan çamura konmuş, ora dan havaya salınmış ve ateşte pişi rilmiştim! Bir yandan ihtimamla hu- susi safhalardan geçirilmiştim, öte yandan meşakkatli devirlerde uzun uzun bekletilmiştim! Hangi mekte bin talebeliği için özel dersler veri lerek eğitilmiştim?
Allah huzurunda Devlet başkanı ile herhangi bir vatandaş arasında hukuki bakımdan hiçbir fark yoktur. Dolayısıyla vatandaşlar aç du- rurken, ya da birçok ihtiyaçları varken. Devlet başkanına köşkler yap- tırmak, milyarlar harcamak, içki alemleri hazırlamak dalkavuklara para ve makam dağıtmak, onun geçeceği yolları süsleyip püslemek sırf kendi rejimlerine itaat ediyorlar diye layık olmayanları işbaşına ge- tirmek, Devlet Başkanı'nı eleştirenlerin işine son verip işkence yap- tırmak. Çünkü Emevi Sultanı halifeleri bütün bunları yapıyorlardı. Bu gibi fiiller gayr-ı İslami, tağuti fiilerdir.
Bir saniye şu problemi düşünün 1,5 kg bir et yığını var, onu ⚫ avuçlarınız içinde tutabilirsiniz ama o, uzayın genişliğinde kafa yorabilir, sonsuzluğun anlamını düşünebilir, kendi varoluş anlamını düşünebilir, Tanrı'nın doğasını sorgulayabilir. İnsanların yüzleştikleri en büyük gizem; bütün bunlar nasıl oluyor?
"Batı, Zikri Geç Keşfetti!"
Önde gelen bir nörobilim adamından çığır açan buluşlar.
"TANRI, BEYNİNİZİ NASIL DEĞİŞTİRİR"
Atomlar muazzam boşluklarda ışık hızıyla hareket eden atom altı parçacıklarıdır ve bu atom altı parçacıkları madde değildir. Onlar muazzam bir boşluktaki olasılık bulutlarıdırlar. Fiziksel dünyanın esas yapısı "süreksiz" dir. Süreksizlik, bir şeylerin var olup yok olmasıdır.
Uzay-zamanı şimdi nerede deneyimliyorsun? Bilincinde, bilincimiz mekânsız, sınırsızdır. Şu anda zamanı nerede de- neyimliyorsun? Bilincinde, fakat bilincinin kendisi zamansızdır.
"Bir şeyi bilmekle her şeyi bilebilirsin!" İşte bir şeyi bilmekle her şeyi bilebileceğimiz bu tek şey "bizim kendimiz, bizim bilincimizdir"!
Benzer frekans aralığında bulunan nöron frekansları beynin içindeki olguyu oluşturur. Bu olgu sizin hissettiğiniz sizi harekete geçiren, ne yapmanız gerektiğini söyleyen şeydir.
"Sanırım "Evren" olasıdır ki, kendine "Ayna" olacak bir "Beyin" geliştirmiş olabilir ki bu da, kendi "Hakikat"ini tanımaya dair ilk adım olabilir."
Kâinat, titreşim ve dalgaların ahenginden müteşekkildir. Her şey, kendi frekans ve titreşiminden oluşan birer enerjiden ibarettir. DNA, titreşim ve enerjidir. DNA, ışığı emer ve yayar. Aura, elektrostatik bir alandır ve yeryüzünün manyetik alanı birbiriyle iç içedir.
Zira insan gerçeğe değil gördüğüne ve duyduğuna inanır.
Şayet sizin kurmuş olduğunuz ev ya da işyeri negatif radyasyon akım kanallarından birisi üzerine kurulursa, o evde başınız hastalık
ve sıkıntıdan kurtulmaz. İşyeriniz de işler ters gider.
"Otuz kadar yalancı deccaller çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah'ın elçisi olduğunu zanneder." [Tirmizî, Fiten 43, (2219); Ebu Davud, Melahim 16 (4333, 4334, 4335).][60]
AÇIKLAMA:
1- Daha önce de açıkladığımız üzere دَجْلِ kelimesi Arapçada "telbis (=giydirme, örtme) manasına gelir. Kizb yani yalan manasına da kullanılır. Çünkü, kizb de gerçeğin örtülmesidir. Deccal bu durumda yalancı demektir. Peygamber olmadığı halde peygamberliğini iddia eden manasında. Bu manada, sapık mezheplerin kurucuları birer Deccal olmaktadır.
2- Yalancı deccallerin çıkacağını haber veren hadisler farklı vecihlerde gelmiştir. Bunların herbirinde, mevzuyu açıklayıcı bazı ziyade unsurlara rastlanmaktadır.
* Ahmed İbnu Hanbel'de Huzeyfe'den gelen bir rivayette, bu yalancıların 24 adet olacağı, bunlardan 4 tanesinin kadın olacağı, herbirinin kendisini resulullah zannedeceği belirtilmiştir.
* Yine Ahmed’de gelen bir rivayette: “...Ben peygamberlerin sonuncusuyum, benden sonra peygamber yoktur” ibaresi mevcuttur.
“ Ahmed’in bir diğer ziyadesi, bu yalancılardan sonuncusunun a’ver yani “bir gözü kör” olacağını belirtir.
* Taberâni'nin bir rivayetine göre yalancıların sayısı 70'dir.
İbnu Hacer de ki: "Muhtemeldir ki, onlardan peygamberlik iddia edenler 30 veya otuz civarındadır. Bu miktardan fazlası, sadece yalancıdır, batıla davette bulunur, fakat peygamberlik iddia etmez." Buna örnek olarak Gulat-ı Rafizâ, Batıniyye, Ehl-i Vahdet, Hululiyye gibi ayet ve hadiste açık seçik beyan edilmeyen, aksine hadisin sarahatine muhalif olan meselelere inanmaya çağrıda bulunan dalalet fırkaları örnek gösterilmiştir.
Bu hususun doğruluğunu, Ahmed İbnu Hanbel'in kaydettiği bir rivayet te'yid eder. Mezkur rivayette, Hz. Ali, peygamberlik iddia etmemekle beraber Rafizîlikte ifrata kaçan Abdullah İbnu'l-Kevva'a: "Muhakkak ki sen Resulullah'ın haber verdiği yalancılardansın" demiştir.
Son devir müellifleri, İslam âleminin her tarafında Batılıların tahribiyle çıkmış olan din kisvesi altındaki Batıcı cereyanların liderlerini de Resulullah'ın haber verdiği bu deccaller (decâcile) zümresinden saymışlardır: Kadıyanilik, Bahailik vs. gibi. Bunlarda, ayete ve sünnete ters düşen iddialar mevcuttur. [61]
Hangi kesim ya da kişilerin ekseninde oluşabilir bu ya- pi?
Herkesin ekseninde! Ordu, MİT, Emniyet, üniversiteler, dü- şünce kuruluşları, aydınlar, ilgili bürokrat ve teknotratlar hatta sıradan ama vasıflı vatandaşlar. Son derece iyi seçilmiş, rastge- le kimsenin alınmadığı, bilgi, öngörü ve akıl sahibi, sadece ül- kesi için çalışmayı şiar edinmiş herkesten oluşabilir. Bir tür "koordinatör" gibi, bir tür "derin beyin" gibi çalışmalıdır. Varo- lan bütün kurumsal kimliklerin üzerinde olmalıdır. Yoksa hep "16 Türk devleti kurmuş olmakla" övünülür ama korkarım bu gidişle eldekini de kaybedebiliriz...
Ara sıra arzın bâzı kısımlarında zelzele vuku bulmakta- dar. Ötedenberi zuhur edegelen bu hadise neticesinde bir çok yerler harabolmuş, bir nice inkılâbatı arzîye vücuda gelmiş ve bu yüzde bir takım kavimler mahvolmuştur. Nitekim Sa- lih Aleyhisselâma ittibâ etmeyen Semûd kavmi ile Şuayp Aleyhisselâmın nasihatlerini kabul eylemeyen ehli Medyenin birer azîm zelzeleye tutularak bulundukları yerlerde hâki helâke serildiklerini, orlardan hiç ikamet etmemiş gibi bir
hale geldiklerini:
) فاجذ ته. الرجفة فاصبحو از دار هم جانمين )
âyeti celîlesi natıktır.
Zelzelenin esbabı zuhuruna gelince, biz bu babda erba- bı fennin beyan ettiği sebevleri inkâra lüzum görmeyiz.
YanıtlaSil
yuksel12 Ağustos 2024 06:22 -365
Zelzele; arzın ka'rine nüfuz eden yağmur sularının mer- kezi hararetin tesiriyle galeyana gelip tebahhur etmesinden, veya yerin derinliklerinde bulunan bazı kibriti maddelerin iştial eylemesinden neş'et edebileceği gibi kışrı arzın deru- nundaki bâzı tabakatın yerinden oynayıp parçalanmasından, veya tahtelarz mevcut olan bazı tabii mağaraların ve boşluk- ların yıkılmasından da neş'et edebilir. Bunda inkâr edilecek bir cihet yoktur. Bu gibi hadisatı kevniyenin bir takım se- beblere merbut olduğu şüphesizdir. Ancak nazarı İslâmda bu sebeplerden hiçbiri bizzat müessir değildir. Ve bu hâði- satın zuhuru için böyle bir takım zahiri sebepler mevcud ol- duğu gibi bir kısım månevî sebepler de vardır. Esbab silsı lesinin yalnız bâzı zevâhile inhisarını idda etmek kadar ga- filâne bir hareket olamaz.
16 yaşında Bediüzzaman'ın hiz- metine girdi. Afyon hapsinde bulundu. Orada Kur'ân yazısını öğrendi ve risaleleri yazarak çoğalttı. 1951'de askere gitti. Kore Harbine gönderildi. Be- diüzzaman, Kore'ye giderken kendisine bir Cevşen vererek kendisinin sağ-salim dönece- ğini söyledi ve Japon Kuman- dana verilmek üzere bazı risa-
İNSANI HAKLAR
leleri verdi. Japon kumandanın öldüğünü öğrenen Yüksel, risa- leleri oradaki yetkililere verdi ve harpten gazi olarak döndü. Bediüzzaman'ın, kabrinin yeri- ni bileceğini söylediği az sayıda talebelerden birisidir. Avrupa hizmetleri için yaptığı bir seya- hat esnasında geçirdiği trafik kazasında vefat etti.
Uyumakta iken Bana bir bardak süt verildi. O kadar içtim ki, tırnaklarımın ucuna kadar kandım. Fazlasını da Hz. Ömer (r.a)'a verdim. Dediler ki: "Ya Resulallah ne ile tabir ettin?" Buyurdu ki, ilimle. Ravi: Hz. Hamza İbni Abdullah (r.a.) Sayfa: 246 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel17 Ağustos 2024 06:22 Hiç bir kul yoktur ki, günde yüz defa "Lâ ilâhe illallah" desin de, kıyamette Allah onun yüzünü bedir gecesi gibi baas etmesin. O gün hiç kimsenin ameli onun bu amelinen daha efdal olarak yükseltilmez. Ancak bunun aynını veya fazlasını söyliyen hariç. Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 365 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Nasreddin Hoca, Anadolu Sel çullulan döneminde Hortu ile Akşehir ve çevresinde yaşamış eftarievi bir kişidir. Nasreddin Ho canın gerçekte yaşayıp 5. yaşadıysa gerçek kişiliğinin olduğu tartışma konusu olmakla birlikte, gerçek bir tarihi kişilik of duğuna dair bazı belgeler bulun maktadır. Çoğunlukla hazarcevap ve mizah anlayışını haiz bir bilge olarak akcettirildiği hikayelerle tanınan Nasreddin Hoca'ya dilen sözlerin, ders niteliği taşıyan hikmetli bir ya da bulunmak
tadır. Ününün geniş bir coğrafi alana yayılmasına bağlı olarak sanat ve popüler kültür alandarın da Nasreddin Hoca'ya dair çok yaşamadeler verilmiştir. Bunların araunda ne 1775-1782 yıllan arasında yazılan Nasreddin Hocinen Mansibi bil nesik ayun, 1939da gösterime giren Nastradin Hoca Hitar Petar bilinen ilk filmdir. Aynca 1996 y UNESCO tarafindan tüm dünyada Nasreddin Hoca Yili olarak kutlan atfemiş olup günümüzde Nasreddin Hoca adına yenilikler, yanışmalar v toplantitar düzenlenmekted
9 - Allahümme salli ve sellim alâ menismühü AKIBÜN (SA V.)
Açıklama:
Yüce nebiler (Allah'ın salât ve selâmı üzerlerine olsun) Hazret- lerinin dünyadan âhiret'e teşrif etmelerinden sonra gelen peygam- berimiz (S.A.V.) den sonra kimseye nübüvvet verilmediğinden HA- TEMEN NEBİYYİN anlamında olarak AKIB adı ile de isimlendiril- miştir. Ayrıca bu mübarek isim Cehennem'de anılan isimdir. Çünkü Cehennem'e giren iman ehlinin hepsi Peygamberimizin (S.A.V.) se- faatiyle Cehennemden çıkınca o tabakanın ateşi bütün bütün sönse gerektir. Onun için de AKIB denildi. Bir de bütün güzel ahlâk ve gü- zel fiiller, baştan sona kadar hepsi Resûlullah'ta tekmillendiği ve ta- mamlandığı için AKIB denilmiştir. Bu hâle göre kendilerinden son- ra din işlerinde şeriatin izni olmadan ne meydana gelirse bid'attir, uydurmadır, onda hayır yoktur mânasına olarak da AKIB denildi. Yine ayrıca Nübüvvet makam ve derecelerinde, insan kemâlinde ve Allah indinde onunla Aliah'a yaklaşmanın hepsinde yüce mertebeye ermiştir ve o mertebeye kendisinden başka bir ferd vâsıl olmadığı için de AKIB denilmiştir.
maca haberleşmeleri izlemek için değil, onunla birlikte nakledilen verileri de cirmek için KURATORY. Echelon şebekesinin a dağıtırlar. ORATORY adı verilen bir bilgisayar programı, otomatik olarak sajlar ile sözlükteki sözcükler arasında bağlantı kurmaya olanak sağlamaktadı Uydu-bilgisayar ortak çalışmasının sonucu olarak tarama işlemlerinde önced belirlenen kelimelerden herhangi birine rastladığı anda sistem kayıt etmeye baş Bakta bir yandan konuşmanın yapıldığı çıkış noktasını tespit etmeye çalışmakta bazasına almaktadır. Bu işlemi uydu teknolojisinden yararlanarak yaptığı içi Masik dinleme ve yer bulma metotlarından farklı olarak çok kısa bir süre içind macı gerçekleştirmektedir. Echelon, dünyanın çevresindeki tüm uydulardan kendi uydularının üzerinden edindiği tüm bilgileri toplamakta ve ana üslere gelen bu bilgi yığınları özel olarak üretilen dijital disklerde depolanmaktadır. Disklerd depolanan bilgiler aranan ve hedeflenen istihbarat için oluşturulmuş özel bölünm lerdeki birimlere ilk kaba tasnif için gönderilmektedir. Bu aşamadan sonra yeni bi ayıklama ile işe yarar bilgiler bir üst masaya, önem sırasına ve gizlilik derecesin pire ve kodlanarak gönderilmektedir. Analiz safhasında, yorum ve öneriierin belir
lenmesinden sonra bilgi kullanıcıya iletilmektedir.
Dinleme ve takibe alınan konuşmalarda şu kelimeler ile ilgili konuşmalar oto
matik kayda geçmektedir; ETA, IRA, PKK, enformasyon, terörizm, gerilla, patiama bilgisayar, nükleer silahlar, patlayıcılar, silahlar, suikastlar, uzi, teflon mermiller, ma- ymlar, uranyum, napalm, nükleer, el bombası, gizli servis, terör, özgürlük, internet glivenliği, güvenli internet bağlantıları, 003, audiotel, kimlik, endüstriyel casusluk, Siemens, Shell, ELF, 2600 dergisi, Time, hilal, cihad, müezzin, KLM, elektronik banks hesapları, market, visa, külçe altın, intemet, underground, password, NATO, NASA FBI, Beyaz Saray, IMF, MIT, JITEM, seks, Monica, fetis, klon, Armani, Yasemin, miser pl agi. Ninja, top Secret, GSM, AT&T (Amerikan telefon şirketi), yasa, Zen, Marx. Falkayama, George Soros, pikrik asit, gümüş, kömür, sülfür, nitroselüloz, kokain. NSA, Echelon'un da ciddi teknik sorunları mi her zaman
olduğunu açıklamıştır. İnternet ilet istenildiği kadar kolay bir biçimde yakalanamamaktadır. Fiber tik iletimler (çok büyük hacimli sayısal veriyi ışık sinyalleriyle iletme) çok dahe byk zorluklar çıkarmaktadır. Rastgele yakalanmış iletişimin anlamı bir biçimde i ve çözü cıkarsakta çok böyük bir iş olduğu görülmektedir. Ancaklar Microsystems'in stresinin çok b Whitfield Diffe, NSA'nın yukarıdaki sorunlar ile şifreleme uzmanı akarlarına hizmet eden bir aldatmandieri ipin söylemektedir, Ajansın bizi inandırmak istediği şey, internetin kandid mektedir. "Ajansın bizi india olduğu ve istedikleri şeyi bulunan Redeflerinin
or olmadığı anlamına gelmez: ama bu korkunç istihbaratçıların söyledilerin onların sorunları olduğuna inanması NSA'nın işine gelir. Bu, onların so ya karşılamak gerekirssa".
Bum Haydut Devlet, Yeni Hayat Küphanesi, 2 Bakhtanbul 2908240
Modern dünyanın çelişkisi, algılarımızı yöneten arka plan içinden gerçekleri nasıl yorumladığımızdır. Uluslararası ilişkiler, TV'de ya da diğer medya unsurla- rında resimlerini gördüğünüz gülümseyen lider yüzlerinin el sıkışmasıyla değil, geri planda devam eden istihbarat savaşları ile şekillenmektedir. Ülkeler arasında uzun bir süredir devam edegelen örtülü operasyonlar, propaganda ve psikolojik savaş yöntemlerinin vardıkları safha, bu liderlerin yaptıkları pazarlıklar, zorlayıcı
ve gizli diplomasi tekniklerine temel teşkil eder. Örneğin siz bu satırları okurken, Irak'ın kuzeyinde uzun süredir Barzani ve YPG/PKK'nın CIA, DGSE, MI6 ve BND tarafından silahlandırılması,
Ingiliz istihbaratı ile ters düşen Talabani'nin kuvvetlerinin Barzani ile çatış- maya başlaması,
ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde YPG/PKK ile sürdürdüğü proje, * PKK terör örgütünün Iraklı Şii gruplardan destek almaya başlaması, Başta ABD olmak üzere Batılı özel istihbarat şirketlerinin (K2, SEC, G45, Track
24, Falcon Security) Irak ve Suriye içindeki faaliyetleri, IŞİD ile istihbarat teşkillerinin küresel düzeyde devam eden mücadelesi,
Suriye içinde mücadele eden El Nusra ile İdlib'te başlayan savaş,
*CIA ve DIA'nın Suriye ve Irak'ta kendileri için savaşacak vekil grup arayışları, İngiliz GCHQ ve İsrail istihbaratının Mısır istihbaratını desteklemek için Sina Çölü'nde devam eden faaliyetleri,
Fransız DGSE ajanlarının Libya'da devam eden operasyonları,
Pakistan istihbaratının (ISI) Afganistan'da Taliban ile müşterek çalışması, Iran ve Taliban arasında gelişen ilişkiler,
Kazakistan'da artan ajan, danışman, istihbarat şirketi trafiği,
İngiliz istihbaratında son yıllarda artan Rusya üzerine analizci eleman patla-
ması, • ABD'nin Ukrayna'da Rus tipi gizli operasyonlara başlaması, önümüzdeki günlerin yeni savaşlarının, barış planlarının, güvenlik politikalarının, silah satışla- rının habercileridir. Bunlar hakkında durum farkındalığı olmadan sadece medya haberlerini yorumlayarak, resmi görmek mümkün değildir. Bu yüzden, komplo teorileri ve dezenformasyonun yoğun olduğu bu güvenlik ortamında "algı yöneti- mi" ile halklar yönlendiriliyor dersek yanlış olmaz.
Bu kitap ile istihbarat dünyasının yaşamakta olduğu tüm değişimleri gelenek- selden bugüne ve geleceğe doğru açıklama gayretinde bulunurken, eserin özel- likle başvuru kaynağı olmasına çalışılmıştır.
Türkiye'de silah ve kurşunların yerine, belge- ler ve hakikatlar konuşacaktır. Belgeler konuş- tukça tabular yıkılacak ve tarih yeniden yazı- lacaktır. Bu yapılırken, dâhili asayiş ve emniye- tin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Zîrâ, di- şardan tahrik edilen bir kısım karanlık güçler; müslümanları kullanarak huzurumuzu bozma- ya çalışmaktadırlar."
Ne kötü kuldur o kul ki, kibirlendi ve Cenabı Hakkı unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, cebbarlık yaptı, haddi aştı ve Yüce Cebbarı unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, unuttu, oyalandı ve kabri hatırlamadı, tuğyan etti ve nereden gelip gittiğini de unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, din ile dünyayı avladı. Ne kötü kuldur o kul ki, dinini de şüpheli şeylerle bozdu. Ne kötü kuldur o kul ki, kendine tamah hakimdir. Ne kötü kuldur o kul ki, nefis arzusu onu şaşırtır. Ve ne kötü kuldur o kul ki, hırs onu rezil eder. Ravi: Hz. Esma Binti Umeys (r.a.) Sayfa: 242 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel23 Ağustos 2024 08:09 Bir kavim meşveret için toplanırlar da aralarına Muhammed isimli birini almazlarsa, o toplantı onlara mübarek olmaz. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 369 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Şimdi 21. yüzyıl paradigmasını ya kalamak, uyum sağlamak, fırsatları değerlendirmek için yeniden yapılanmalara gitmek ve anlaşılması zor, yeni yöntemler bulmak zamanıdır. Geleceği öngörmenin en iyi yolu geleceği kendimizin tasarlamasıdır. İstihbarata düşen ise ülkenin önü nün açılması, yani geleceğinin hazırlanmasıdır.
5. Kendilerine, Rahman'dan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
"Kendilerine, Rahman'dan" Peygamberi'ne vahyetmek süretiyle "hiçbir yeni öğüt" onlara her yönden öğüt veren ve tam bir şekilde uyaran, sanki öğüdün ta kendisi olan Kur'ân öğütlerinden bir öğüt yahut Kur'an'dan nazil olan bir bölüm "gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler." Onlar mutlaka o öğütten ve ona îmandan yüz çevirirler ve bulundukları halde ısrar ederler. Yani onlara hallerden herhangi bir halde bir öğüt gelmez ki ondan yüz çevirir halde olmasınlar.
Rahman ism-i celili, öğüt gelmesinin Allah Teâla'nın kullarına rah- metinin eserlerinden olduğuna delalet etmektedir.
"مُحْدَثُ )yeni)",öğüdü tekrarlamak ve anlatımı çeşitlendirmek için indirilmesi yenilenen demektir. Yoksa bundan Kur'ân'ın hadis olduğu sonucu çıkmaz.
6. Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat alay edip dur- dukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
"Üstelik" yüz çevirmenin peşi sıra öğüde "yalandır" dediler;" Yani
onu bir defa sihir, bir defa şiir, diğer bir defa da masal olarak saydılar.
"fakat" onların yalanlamaya, sonra da alay etmeye götüren yüz çevirme-
leri sebebiyle "alay edip durdukları şeylerin haberleri" Bedir gününde
olduğu gibi dünyevi cezalar; ölüm sırasında ve kıyamet gününde uhrevi
cezalar "yakında" asla gecikmeksizin mutlaka "onlara gelecektir." Onlan
müşahede ederek Kur'ân'ın durumunun hakikatine, yani onun hak mı batıl
mı olduğuna; tasdik edilmeye, değer verilip tazim gösterilmeye mi yoksa
yalanlanıp hafife alınmaya mı layık olduğuna vakıf olurlar. Tıpkı haberleri
dinleyerek kendilerine gizli kalan durumlara väkıf oldukları gibi.
Bu ayette korkutma vardır. Cunku النبأ )haber)" kelimesi, vukuu çok
önemli bir haber için kullanılır.
YanıtlaSil
yuksel24 Ağustos 2024 10:19 der ki: "Yalanın neticesi ortaya çıktıktan sonra pişmanlık fayda vermez. İşini, dirlik ve düzenini bugün dünyada iken bil; yarın kıyamete bırakırsan pişman olursun. Bunun da faydası olmaz."
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evine gelip te önüne konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta ismini ve babasının ismini sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten evvel latife yapmaması da cefadandır. Hz. Ali (r.a.) 448 2 İnsanın bir din kardeşi konuşurken susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da durması, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (r.a.) 448 3 Bir müslümanın içine sevinç sokmak, gamını gidermek, borcunu ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (r.a.) 448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (r.a.) 448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçip te iki rek'at kılmaması, tanıdığından başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kimseyi işe koşturması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimad edilip, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (r.a.) 448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yoklanmaması, cihadın kalkması, dünyanın dini ihlal etmesi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 448 8 Kıyamet alametlerindendir; çocuğun öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin taşması, yalancının tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet edilmesi, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeğin erkeklerle, kadınların kadınlarla yetinmesi, dünyanın mamur kısmının harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşikar olması, çalgının ve eğlence aletlerinin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamın ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haram etmeleri ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı edinmeleri. Hz. Ali (r.a.)
Allah teala bir kula buğz ettiği zaman, ondan hayayı soyup alır. Hayayı alınca da o kimseyi sen sevmeyen ve sevilmeyen bir şahıs olarak görürsün. Allah, emaneti de ondan alır. Emanet alınınca, merhameti de alır. Merhamet alınınca da İslam'ın esasını da o kimseden alır. İslam'ın esası alınınca da, o kimseyi artık kovulmuş bir şeytan olarak görürsün. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 23 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel27 Ağustos 2024 01:10 Müslümanlar alimlerine buğz ettikleri, çarşı pazarlarını süsledikleri ve para toplamak için evlendikleri (Kadınla malı için evlenmek) zaman, Allah onları şu dört hususla mubtela kılar. Zamandan kıtlık, sultandan zulüm, hakimlerden hıyanet, düşman saldırısına maruz kalma. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 23 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Allah'ın huzuruna hak yüküyle çıkmanın ne ağır bir vebal olduğu unutulmamalı; şayet herhangi bir hak ihlalinde bulunulmuşsa, hak sahiplerine hakları ödenerek helalleşilmelidir.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:07 -
İnsanın can ve mal güvenliğinin yanı sıra akıl, inanç, izzet, şeref ve namus gibi kişilik değerlerinin korunması da temel haklarındandır.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:08 Haklar korunduğu ve yükümlülükler yerine getirildiği oranda, toplumda huzur ve güven hâkim olur.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:09 Sevincinde de kederinde de akrabasının yanında - olmak, onu zor gününde desteklemek, aramak, sormak, ziyaret etmek her müminin vazifesidir.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:10 İnsan, yeryüzünde hayatın erdemli, hak ve hukuka riayetli, adaletli ve merhametli bir seyir izlemesinde sorumluluk sahibidir.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:11 İslam'da hak kavramı, almaktan ziyade vermek üzerine kuruludur. Yani insan öncelikle üzerinde hakkı bulunanlara haklarını vermekle yükümlüdür.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:13 Hak ve sorumluluk, bir terazinin iki kefesi gibidir. İnsanların birbirleri üzerindeki hakları, onların karşılıklı olarak sorumluluk alanlarını da oluşturur.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:14 Sözlerine şöyle devam eder Peygam- berimiz: "Ümmetimden asıl müflis olan kimse odur ki, kıyamet günün- de kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtla gelir. Ancak dünya- da iken şuna sövmüş, buna iftira at- mış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını da döv- müştür. (Hak ihlallerinin karşılığı ola- rak) iyiliklerinden alınıp hak sahiple- rine verilir. Şayet hesabı görülmeden İyilikleri biterse, mağdur ettiği insan- ların günahlanndan alınarak onun üzerine yüklenir. Sonra da cehenne- me atılır." (Müslim, Birr ve Sıla, 59) "
Ayrıca bu marş, Türklerin İslam dünyasındaki yerini işaret eder." Hazem Said Mohemmed, İstiklal Marşı'na Arap Gözüyle Bakış, Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Sempoz- yumu, Balıkesir 2011, s. 65-66.
17 Mayıs 1717 tarihinde Lady Montaqu isimli kadın Edirne'den yazdığı mektupta şunları anlatı yordu: Zengin tüccarların çoğunun Yahudi oluşu dik-
ları Türklerinkinden çok fazla. Kendi kanunlarıy la idare edilen bir cumhuriyet gibiler. Türkler atıl labiatlı ve sanayie hevesli değiller. Buna karşılık Yahudiler birlik meydana getirdiklerinden devletin bütün ticaretini ellerine almışlar. Her paşanın iş- lerini eline bıraktığı, sırlarını emanet ettiği bir Ya hudi kâhyası var, kendileri hiç bir işe karışıyor. lar. Bu yahudiler paşanın bulunduğu kazada çar- şıyı tanzim eder, her zaman hediyeler alır, giren ve çıkan malları muayene ederler. Padişahın (1) doktoru, hazinedarı, tercümanı hep Yahudidir. Menfaatına son derece düşkün olan böyle bir mil letin bu durumdan ne derece istifade edeceğini an- larsınız. Bunlar kendilerine her zaman ihtiyaç du- yulmasını sağlamışlar ve bu sayede saray da onları korumuştur. İngiliz, İtalyan ve Fransız tacirleri bunların bütün hilelerini bildikleri halde, işlerini ister istemez onlara yaptırıyorlar. Velhasıl tica- retle ilgili olan ne varsa onların elinden geçiyor. İçlerinde itibarı en az olanlar bile, kendilerine muh- taç olunmaktan uzak kalınamayacak derecede ö- nemli kişiler. Bütün millet, zenginlerine olduğu ka- dar da bunlara alâka gösteriyor. Hepsi zengin olduk- ları halde bu durumu gizlemeye dikkat ediyorlar.
(1) (Türkiye Mektupları, Lady Montaqu, 1001 Temel Eser, sayfa 84)
(1) Padişah, Edirne'ye dinlenmeye gelince onun dok toru, hazinedarı ve tercümanı Yahudi imiş.
Bir kavim içinde riba ve zina zahir oldu ise, onlar Allah'ın azabını hak etmişlerdir. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.) Sayfa: 375 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel29 Ağustos 2024 01:06 Allah (z.c.hz.) bir ümmete gadab ederse, onların fiatlarında pahalılık, çarşısında kesadlık olur. Aralarında fesad çoğalır ve iş başındakilerin zulmü artar. Bundan sonra zenginleri zekat vermez baştakiler iyi idare etmez ve fıkarası da namaz kılmaz olur. (Çaresi Allah'a sokulmak ve birbirimize sahip çıkmaktır.) Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 375 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Vatan hainlerini putlastirdilar kahramanlastirdilar.
YanıtlaSil
yuksel31 Ağustos 2024 01:35 Siz bu gün Rabbınızdan gelen açık beyyine (delil) üzerindesiniz. Marufu emir ve Münkerden nehy ve Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Sonraları sizin aranızda iki sarhoşluk zuhru edecek. Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi. Bu sebeble haliniz değişecek ve marufu emretmiyecek ve münkerden nehyetmiyecek ve Allah yolunda cihadda bulunmıyacaksınız. İşte o günde Kitap ve Sünnete tutunanlar için elli sıddık ecri vardır. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden mi yoksa onlardan mı?" Buyurdu ki, hayır, bilakis sizden. Ravi: Hz. Muaz ve Enes (r.a.) Sayfa: 153 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel31 Ağustos 2024 01:37 Bana Cebrail (a.s.) dedi ki: "Allah ashabından dördünü sever: Ali (r.a.) Selman (r.a.) Ebu Zerr (r.a.) ve Mikdat (r.a.) Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 451 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
nuna yaklaşılan günlerde terörizm tehlikesi ABD gündeminin en tehlikeli sorunu olduğu kanaatine varılmıştı. Hatta Usame Bin Ladin bir konuşmasında Amerikalıla ra görüldüğü yerde saldırılmasının gerekliliği konusunda bir "fetva" vermiş ve sa- ra görüldüğü vepraklarına yaymak konusunda koguleri nukleer starte vaşı Amerika tour konuşma yapmıştı. İstihbaratteniyle deresalar ile ilg Peknoloji transferi, ticari istihbarat ve değişen tehdit nedeniyle devlet dışı aktörlere teknoloji transouk Savaş sonrası dönemi zain içine gir odaklanda HUMINT yeteneğini önemli ölçüde artırma gayreti içine girmiş, çeşitli savaş desteği rolleri için bölge operasyonlarına operatörler sağlamış ve Afganistan, Irak Filipinler, Yemen, Gürcistan gibi ülkelere özel kuvvet askerleri ile birlikte gö rev yapacak terörle mücadele personeli görevlendirmiştir.
Stratejik Sürpriz
20. yüzyıl istihbarat çalışmalarının önemli bir alanı da stratejik sürpriz oldu. 19, yüzyılın sonunda demiryollarının ve buharlı gemilerinin kullanılmaya başlanması kitlesel orduların seferberliğini ve taşınmasını kolaylaştırdı ve dünya savaşları or taya çıktı. 20. yüzyılda ise teknolojik sürpriz savaş alanlarının en önemli sürpriz şekli oldu. Teknolojik sürprizler iki kategoriye ayrılabilir. Bunlardan ilki atom bombası gibi büyük bir sistemin gizlice geliştirilmesidir. Bunu tespit etmek oldukça zordur. İkinci kategoride ise yeni bir silah sisteminin savaş alanına getirilmesidir. Çok üstünlüğü olan yeni bir tankın durdurulamaması buna bir örnek olabilir. Gele- ceğin savaşlarında da teknolojik sürpriz ve aldatma önemli rol oynayacaktır. 21. yüzyıla kadar stratejik sürpriz için en büyük endişe konusu bir hasım bir devletin ordularını gizlice mobilize etmesi idi. Bugün teknoloji sayesinde hem birliklerin konsantre hale gelmesi hem de silah sistemlerin konuşlanması çok daha kısa süre de yapılabilir bir hale geldi.
Stratejik sürprizlere uğramak, sadece istihbaratçıların bilgi verme ve uyarı sin-
yallerinin eksikliğine bağlanamaz. Analiz ve bu bilgilerin bürokraside kabul görme- si ile ilgili süreçler de önemlidir. İstihbaratçının metodolojik sorunları ve algılama problemleri yanında organizasyonel ve bürokratik nedenlerle bu değerlendirmele rin kabul görme sorunu da ele alınmalıdır. İstihbaratçı topladığı bilgileri temel ola- rak ikiye ayırır, doğrular ve yanlışlar ya da istihbarat jargonu ile sinyaller ve gürül tüler, Söz konusu olan stratejik sürpriz ise aldatmalar zaten her şeyi karmaşık ha le getirir. Aldatma ve belirsizliğin hâkim olduğu bir ortamda en azından kısa dö nemli olarak hemen her bilginin yanında bir soru işareti vardır. Bu yüzden analitik
Elanor Hill, Joint Inquiry Staff Statement, Part I, (September 18), 2002, 9. http://fas.org/irp/congress/2002_hr/091802hill.html
Michael Howard, War in European History, Oxford University Press, (New York, 1979), Chs.5-7.5 Roberta Wohlstetter, Pearl Harbor: Warning and Decision, Standford University Press, (Stanford. 1962), 336-8.
"Donald Daniel and Katherine Herbig (Eds), Strategic Military Deception, Pergamon, (New York.
Bir kimse dalalet bayrağı kaldırsa veya ilmi gizlese (Bir hakkı ketmetse) veya zalime bilerek yardım etse, bu kimse islamdan beridir. Ravi: Hz. Amr İbni Abese (r.a.) Sayfa: 406 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Aziz ve Celil olan Allah bir kula hayır murad ettiğinde onu: "İsti'mal eder". Denildi ki: "İsti'mal etmesi ne demektir?" Buyurdu ki: "Onu ölümden önce salih amele hidayet buyurur, sonra da onun ruhunu bu hal üzere kabz eder." Ravi: Hz. Amr ibni Hamik (r.a.) Sayfa: 26 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel2 Eylül 2024 06:14 İşlerinin başına kadın geçiren kavim asla iflah olmaz. Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.) Sayfa: 354 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
parça parça, çektire çektire, hayatın zorluklarıyla eze eze öldürmek de kaatillik değil midir?
İnsanımızı bu idrâkle yetiştirmedikçe, küçücük menfaat grupları büyük kitlelerin hayatlariyle oyna- maya devam edeceklerdir. Ama insanımızı İslâmî haslet- lerle bezeyerek, tezyin ederek yetiştirecek, devlet, hani?
Bu sağlanmadıkça insanımız birbirinin ya kurdu veya put'u olmaya devam edecektir.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 379 1 Hiç kimse yoktur ki, altın ve gümüşten birşey bıraksında, sonra alnından ayağına kadar dağlanmasın. Hz. Sevban (r.a.) 379 2 İnsanlar içinde, kendisine imamın (sultanın) emrettiğini Allah rızası için tutan, salih vezirden daha sevaplı kimse yoktur. Hz. Âişe (r.anha) 379 3 Derece cihetinden, söylediğini doğru söyleyen, adaletle idare eden ve merhametli olan imamı adilden (Allah'a daha) sevgili yoktur. Hz. Enes (r.a.) 379 4 Bu ümmette, bir bid'at icad eden adam, ölmeden evvel mutlaka onun seyyiesine uğrar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 379 5 Cennete girecek herkese Allah (z.c.hz.) yetmiş iki tane huri verir. Bunların iki tanesi kendinin, yetmiş tanesi de Cehennem ehlinden mirasdır. Bunlarla münasebetin kendisini yorması gibi bir şey de varid değildir. Hz. Ebû Ümâme (r.a.) 379 6 Bir kimse bu ümmetin umurunda bir işe geçerde adaletle iş yapmazsa, Allah (z.c.hz.) de onu Cehenneme yüz üstü atar. Hz. Ma'kil İbni Yesar (r.a.) 379 7 Gerek kocayarak ölmüş, gerek düşük ölmüş, herkes otuz yaşında haşrolur. Cennetlik olanların yapısı Adem (a.s.) siması, Yusuf (a.s.)suretinde ve Eyyub (a.s.) kalbinde olur. Cehennemlikler ise dağlar gibi büyütülmüş olur. Hz. Mikdam İbni Madi Kerib (r.a.) 379 8 Bir kimse bir serçeyi abes yere öldürürse, o kuş kıyamette şöyle bağırır: "Yarabbi bu kulun beni abes olarak öldürdü. Hem kendisi faydalanmadı, hem de beni bırakmadı ki senin arzında yaşayayım." Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 379 9 Bu ümmetten Yahudi olsun, Nasara olsun. Beni duyup ta Bana iman etmeyen mutlaka Cehenneme girecektir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 379 10 Herkesin kapısında iki melek bulunur. Adam kapıdan çıkınca: "Ya âlim veya müteallim ol, üçüncüsü olma" derler. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 379 11 Ölenlerden kimse yoktur ki, sözü ile ameli tartılmasın. Sözü amelinden ağır gelenin ameli kabul olmaz. Eğer ameli sözünden ağır gelirse, ameli kabul edilir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 379 12 Kıyamet gününde fakir-zengin herkes: Dünyada keşke kıt kanaat geçinseydik" derler. Hz. Enes (r.a.) 379 13 Ashabımdan biri bir memlekette ölürse, kıyamette onlara rehber ve hem de nur olarak baas olur. Hz. Abdullah İbni Büreyde (r.a.)
Medine Mekke'den efdaldir. (Peygamberimizin bulunduğu mevki dünya üzerinde en faziletli yerdir.) Ravi: Hz. Rafi İbni Hüdaye (r.a.) Sayfa: 233 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Yuksel7 Eylül 2024 01:43 AHMED ZİYAÜDDİN GÜMÜŞHANEVİ
راموز الاحاديث
RAMUZ'UL EHADİS
HADİS ANSİKLOPEDİSİ
1. CİLD
PAMUK YAYINCILIK
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:49 Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanet, sonra da namazdır. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 158 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:50 Kulun, kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer onu tamamlamışsa onun için "Tam" diye yazılır. Eğer tamamlamamışsa, Aziz ve Celil olan Allah Meleklerine şöyle buyurur: "Bakın bakalım, kulumun farzlarını tamamlayacağınız nafile ibadetinden bir şey bulacak mısınız?" Sonra Zekat da böyledir. Sonra diğer ameller de bu şekilde ele alınır. Ravi: Hz. Temim ed-Derda (r.a.) Sayfa: 158 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:51 (Namaz için) vaktin evveli Allah'ın rızası, vaktin ortası Allah'ın rahmeti ve vaktin sonu ise Allah'ın affıdır. Ravi: Hz. İbrahim İbni Abdilmelik (r.a.) Sayfa: 158 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
فِيهِمْ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ اللهِ : هَلُمُوا أَكْتُبُ لَكُمْ كِتَابًا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ. قَالَ عُمَرُ : إِنَّ رَسُولَ اللهِ ﷺ قَدْ غَلَبَهُ الْوَجَعُ، وَعِنْدَكُمُ الْقُرْآنُ حَسَبُكُمْ كِتَابُ اللَّهِ، فَاخْتَلَفَ أَهْلُ الْبَيْتِ. فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ: قَرِبُوا يَكْتُبُ لَكُمْ رسُولُ الله ، ومنهم من ! يَقُولُ مَا قَالَ عُمَرُ. فَلَمَّا أكثروا اللغط والإخ والاختلاف، قال : قُومُوا عَنِّى ولا ينبغي . عندي التنازع، فخرج ابن - عباس رضي الله عنهما وهو يَقُولُ : إِنَّ الرَّزِيَّةَ كُلُّ الرَّزِيَّةِ مَا حَالَ بينَ رَسُولِ الله الله وبين كتابه ] . أخرجه الشيحان.
الرزية المصيبة .
6. (5406)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalātu vesselâm) muhtazar (ölmeye yakın) iken evde bir kısım er- kekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) idi. Resulullah (aleyhissalātu vesselâm):
"Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalalete düşmeyin!" buyurdular. Hz. Ömer:
"Resulullah (aleyhissalātu vesselâmľa ızdırap galebe çalmış olmalı. Yanınızda Kur'an var, Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir" dedi. Oradakiler aralarında ihtilafa düştü. Kimisi: "Yaklaşın, Resulullah (aleyhissalâtu vesseläm) size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de Hz. Ömer (radıyallahu anh/in sözünü tekrar ediyordu.
Gürültü ve ihtilaf artınca, (aleyhissalātu vesselâm):
"Yanımdan kalkın, yanımda münakaşa caiz değildir!" buyurdu. Bu- nun üzerine İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ): "En büyük musibet, Re- sulullah (aleyhissalatu vesselâm)'la onun vasiyeti arasına girip engel ol- maktır!" diyerek çıktı." [Buhari, Megazi 83, İlm 39, Cihad 176, Cizye 6, Itisam 26;
Müslim, Vasiyye 22, (1637).)
الكرب - وعن أنس رضي الله عنه قال [ : لَمَّا حُضِرَ النَّبِيُّ ﷺ جعل يتعشاها 5407 فقَالَتْ فَاطِمَةُ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا : وَاكَرْبَ أَبَاهُ ، فَقَالَ لَهَا : لَيْسَ عَلَى أبيك كرب بعد فَلَمَّا مَاتَ قَالَتْ : يا أبتاه، أجاب ربَّا دَعَاهُ. يَا أَبَتاهُ، مَنْ منْ جَنَّةُ الفردوس مأواه اليوم.
Allah ( z.c.hz)'ne tevbekar gençten daha sevgili, isyanda devam eden ihtiyardan daha menhus ve sevaplar içinde de Cuma günü ve gecesinde yapılandan sevgili, günahlar içinde de yine Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha menfuru yoktur. Ravi: Hz. Selman (r.a.) Sayfa: 383 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
...Her kim İslam'da kötü bir çığır açarsa o kimseye açtığı çığırın günahı yükletildiği gibi kendisinden sonra o yoldan gidenlerin de günahı yük- letilir... (Müslim, Zekat 69)
BİR HADİS
KÖTÜ ÇIĞIR AÇANLARIN AKIBETİ
Bidat, "daha önce benzeri bulunmayıp sonradan ortaya çıkan (muhdes) şey" anlamına gelir. Dinî mahiyette görülen amel ve davranışlardan baş- ka günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni fikir, uygulama ve âdetler; "sonradan ortaya konan dinî görünümlü yol" bidat sayılmıştır. Peygamberimiz (sos), İslam'da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çı- ğıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde günah yazılacağını ifade etmiştir (Buhari, Terävih. 1). Kur'an'ı bir mushafta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minare ve medrese inşa etmek iyi bidate, kabirlerin üzerine türbe yapmak ve bu- ralara mum dikmek de kötü bidate örnek olarak gösterilebilir. Hadislerde reddedilen kötü bidattir. Şafiî fakihlerinden İzzeddin b. Abdüsselâm daha da ileri giderek bidati mükellefin fiillerine paralel olarak vacip, mendup, mübah, mekruh, haram olmak üzere beşe ayırmaktadır.
مِنْ نُور الله وَكُونُوا أَرْكَانَ اللهُ فِي الأَرْضِ (ابن النجار عن ابن عباس)
312- Müezzinin okuduğu ezan ki, o Allah'ın amududur. (Zira ezan okunan beldeye gazabı ilahiyye gelmez). İmam öne geçtiği zaman, o Allah'ın nurudur. Safların düzgün olarak düzenlenmesi ki, bu Allah'ın rükünleridir. Öyleyse Allah'ın amuduna koşunuz. Allah'ın nurundan iktibas ediniz ki, yeryüzünde Allah'ın rükünlerinden olasınız.
وَهُوَ جَالِسٌ قَبْلَ أَنْ يُسَلَّمَ ثُمَّ يُسَلِّمْ (ق عن أبي هريرة)
313- Müezzin ezan okuduğu zaman, şeytan mescitten şiddetle uzaklaşır. Müezzin (ezanı bitirip) susunca tekrar gelir. Müezzin kâmet getirmeye başladığında şeytan mescitten yellenerek çıkar ve (müezzin kâmeti) bitirince tekrar dönüp gelir. Namazda müslüman kişinin, nefsiyle arasına girer (vesvese verip durur). Namazı fazla mı kıldı, yoksa eksik mi kıldı diye tereddüde düşer. Kim böyle bir şeyle karşılaşırsa, selam vermeden oturduğu yerde iki (sehv secdesi olarak) secde etsin. Sonra selam versin.
314- Allah Azze ve Celle bir kula hayrı murad etti mi, onun iyi amel yapmasını ister. "Bu ne demektir?" denildi. "Ölmeden önce onu amel-i salihe muvaffak kılar. Sonra ruhunu kabzeder."
Bir kimse teenni ile hareket ederse isabet eder veya ona yaklaşır. Kim de acele ederse hata eder veya ona yaklaşır. Ravi: Hz. Ukbe İbni Amir (r.a.) Sayfa: 411 / No: 14 Ramuz El-Ehadis
Kıyametin ilk alametleri: Deccal, İsa (a.s.)'ın inmesi, Aden toprağından bir ateşin çıkıp halkı mahşere (Şam'a) sürmesi, öyle ki onlar kaylule (öğle uykusu) yaptığı zaman o ateş bekler. (Onlar yürüyünce o da yürür). Ve bir de Duhan, Dabbe ve Ye'cüc ve Me'cücün zuhurudur. Denildi ki : "Ya Resulallah, Ye'cüc ve Me'cuc nedir?" Buyurduki: Yec'cüc ve Me'cuc bir takım ümmetlerdik ki, her biri dörtyüz binliktir. Onlardan her bir kişi etrafında, kendi sulbünden gelme bin tane göz görmedikçe ölmez. Bunlar Adem evladıdır. Ve dünyanın harab olmasına çalışırlar. Geldiklerinde Fırat ve Dicle'den içerler. Taberiye gölünü kuruturlar. Beyt'i Makdise vardıklarında ise şöyle derler: "Dünya halkını tamamen öldürdük. Şimdi de göktekilerini öldürelim." Ve oklarını göğe doğru atarlar da, o oklar kana bulaşmış alarak geri dönerler. Bunun üzerine: "Semadakileri de öldürdük" derler. O sırada İsa (a.s) ve müslümanlar Turi-Sina dağında bulunurlar. Allah, İsa (a.s)'a şöyle vahyeder: "Kullarımı Turdağı ve Eyle etrafında muhafaza et." Sonra İsa (a.s) ellerini semaya kaldırıp dua eder. Müminler de "amin" derler. Bunun üzerine Allah Ye'cüc ve Me'cücün üzerlerine "hegaf" denen ve insanların burnundan giren kurtçukları gönderir. Bu kurtçuklar onları Şam'dan Şark'a kadar sarar ve böylece Ye'cüc ile Mec'ücün hepsi ölürler. Öyleki, onların cifelerinden arz kokar. O zaman Allah, göğe emreder. Ve gökten kırbadan boşanırcasına yağmur yağar, onların cife ve kokularından arzı yıkar. İşte ondan sonra güneşin garbten doğma vakti gelir. Ravi: Hz. Huzeyfetil Yemani (r.a.) Sayfa: 160 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
miştir Bu açıdan "emr bi'l-ma'ruf, nehy ani'l-münker" (iyi- kötülükten menetmek) ifadesi onun mücade- Misefesinin odak noktasını oluşturmuştur. "Sizden biriniz emretmek, ühik görduğu zaman onu eliyle değiştirsin. Buna qücü ediliyle onun kötü olduğunu söylesin. Buna da güců mezse kalbiyle o işi kötü görsün. Bu sonuncusu, imanın en metse derecesidir." sözüyle kötüye ve kötülüğe karşı asil bir eyalan-kötülük He Diğer taraftan Allah Rasûlü, arasındaki ilişkiyi vurucu bir ifadeyle şöyle getirmektedir. "Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğru- k İyiliğe götürür; iyilik de (kişiyi) cennete iletir. Kişi, doğru kye söyleye Allah katında doğrulardan yazılır. Yalandan kımınız. Çünkü yalan kötülüğe götürür; kötülük de (kişiyi) mneme iletir. Kişi, yalan söyleye söyleye Allah katında ya- cılardan yazılır."272 Hz. Ali de; "Ilk yenik düşeceğiniz cihat, emizle yapacağınız cihattır. Sonra dilinizle yapacağınız, sonra da kalbinizle yapacağınız cihattır. Sonra kalp iyiyi iyi olarak bilmediği, kötüyü kötü görmediği zaman alçalır, altüst olur."273 sözüyle âdeta Allah Rasûlü'nün zikredilen hadisinin yorumunu yapmaktadır.
Mevlânâ da iyi-kötü kavramlarıyla doğru-yalan kavram- lanını bir arada kullanmış, doğruyu iyi ile yalanı da kötü ile özdeşleştirmiştir. O, içeriği bakımından sözleri "doğru söz" ve "yanlış söz" olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Buna göre doğru söz, gönle rahatlık, kalplere emniyet ve neşe vermekte; yalan söz ise kalplerde şüphe uyandırıp sıkıntı oluşturmaktadır. 274 Mevlâna'nın diyalektik bakış açısına ve gelişmeci anlayışına göre, tabiatta iyi ile kõtű, doğru ile yalan (yanlış) birbiriyle
Müslim, İman, 20.
Buhâri, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 105.
Gazzáll, Ihyâu Ulûmid-din, Terc: Ali Arslan, İstanbul 1972, V, 345.
den sözle er-Rafii (v. 623/1226) şöyle der: «Bu ikinci kısmın dârulislam sayılması gösteriyor ki, bir ülkenin dârulislâm telâkki edilmesi için, orada hiç müslüman bulunmasa da, ülkenin İmâm'ın istila ve hakimiye ti altında bulunması yeterlidir»."
Buraya kadar zikredilen tariflerden anlaşıldığı gibi, dârulislâm ve dârulharb tabirleri, İslâm ve küfür hakimiyetlerinin sınırlarını, bir baş- ka ifadeyle İslâm devletinin hakimiyet ve faaliyet sahasıyla diğer devlet. lerin ülkesini tesbit ve ifade eder. Bir ülkenin dârulislâm kabul edilme sinde temel ölçü, idare ve icraatın İslâmi olması, yani ülkenin İslâm esaslarına göre yönetilip İslâm hukukunun tatbik edilmesidir. Buna 41 göre dârulislâm, nüfusu ister müslüman ister gayrımüslim olsun, müs lümanların hakimiyeti altında olan ve İslâm hukukunun tatbik ve icra edildiği her ülkedir. Bundan ayrı olarak, idaresi gayrımüslimlerin elinde bulunan, fakat İslâm devletinin hakimiyet sahasına dahil bağlı ülkeler le, başlangıçta dârulislâm iken daha sonra İslâm dışı bir dev- let veya idarenin istilâ ve hakimiyeti altına giren, ancak İslâmî hakimi yetin izlerinin tamamen ortadan kalkmaması sebebiyle eski hükmü de- vam ettiği ülkeler de dârulislâm sayılmaktadır. Bu iki durumla ilgili olarak hukukçuların görüşleri farklı olup, birincisi ne dârussulh, diğe rine de dârulislamın dârulharbe dönüşmesi bahislerinde temas edilecek tir.
Dârulharb ise, İslâm'ın siyasî hakimiyetinin sınırları dışında kalan, idare ve hukuk nizâmının İslâmî olmadığı her ülkedir. Bunda da temel ölçü, İslâm hükümlerinin tatbik edilmemesidir."
Görüldüğü gibi müslüman hukukçular devletin ülkesini tarif ve tes bit açısından dünyayı iki kısma ayırmışlardır. Dârulislamda devletin si yası, iktisadi, idarî ve hukuki nizamı İslâmi esaslara göredir. Teşrii (yasama), icrâîi (yürütme) ve kazai (yargı) yetkiler müslüman otori tenin elindedir. Darulharbde ise, bu nizam ve yetkiler ya tümüyle yok tur veya bir dereceye kadar eksilir. Bunun sınırı da hukukçular arasın
Sizin ikinizin melekler arasındaki benzeriniz ile, Peygamberler arasındaki benzerinizi size haber vereyim mi? Ey Ebubekir! Senin melekler arasındaki benzerin Mikail (a.s) misali gibidir. Ki o rahmetle iner. Senin Peygamberler arasındaki benzerin, İbrahim (a.s) misali gibidir. Kavmi onu yalanladığı ve ona yaptıklarını yaptıkları zaman, o buyurdu ki: "Kim bana tabi olursa o Bendendir. Kim ki bana isyan etti ise (Ey Allahım) Sen gafurur rahimsin." Ey Ömer! Senin melekler arasındaki benzeri ise Cibril (a.s.) misali gibidir ki, O, Allah'ın düşmanlarına şiddet, nikmet ve azaba iner. Peygamberler arasındaki benzerin ise Nuh (a.s) misali gibidir. Ki o, "Ey Rabbim, yer yüzünde hiç bir kafir bırakma" dedi. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 162 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
Bir gün, Bediüzzaman, Meclisin Riyaset Divanı solc nunda, kalabalık bir mebus halkası içinde, Mustafa Kema Paşa'nın şu sözlerine muhatab oluyor:
- Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır! Sizi yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağır dık. Geldiniz ve en evvel namaza dair telkinlerde bulun- dunuz, aramıza ihtilaflar soktunuz!>>>
Bediüzzaman gereken cevabı verdikten sonra iki par- mağını ileriye uzatarak şu cevabı verir:
<<- Paşa, Paşa!.. İslâmiyette imandan sonra en yük- sek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin ise hükmü merduttur.»
Bediüzzaman'ın hayatını yazan büyük eserin 93 üncü sahifesinden aynen aldığımız ve Said Nurî'nın şahsen Mustafa Kemal Paşayı kastetmeyip mücerret mânâda sar- fettiği bu söz, Mustafa Kemal Paşa'da menfi bir tepki do- ğurmuyor, aksine teşekküre vesile oluyor.
Bediüzzaman Ankarada bulunduğu müddetçe, Şark Darülfünununun kurulması için uğraştı.
Mebuslardan bir topluluğa şöyle diyor:
Hayatım boyunca bu Darülfünunu tesis için uğraş- tım. Sultan Reşat ve İttihatçılar 20 bin altın lira verdiler. Siz de o kadar verdirin de «Medrese-tüz-Zehra» kurul- sun!
Bu isteğine karşılık 150 bin lira kâğıt para vermeyi
kabul ediyorlar. Fakat Said Nursî kararı bütün mebusla-
ra imzalatmak dileğinde...
Bazı itirazlar geliyor:
Sen yalnız medrese usuliyle gidiyorsun! Garplıların da ilimleri benimsemek ve onlara benzemek lazım!
Bir kavim ahdi bozarsa aralarında katl zuhur eder. Bir kavimde fuhuş zahir olursa onlara ölüm musallat kılınır. Bir kavim de zekatını vermezse Allah onlardan yağmuru tutar (Bereket kalmaz). Ravi: Hz. Abdullah İbni Büreyde (r.a.) Sayfa: 389 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
Kim nüfuz sahibi bir kimseye dünyalık umarak tevazu gösterirse Allah ondan dünyada ve ahirette yüzünü çevirir. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 413 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
10 Muharrem, tarihimizin en hazünto hadiselerinden bas nin yaşanmış olduğu bir tarihur Allah Resulü Elenadines (sas), "cennet gençlerinin efendileri" diye vasıflandınig Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin den ikincisi, Efendimizin ng rek sırtında taşıdığı, öpüp okşadığı, kokladığı biricik toru göz bebeği, gönlünün çiçeği, çok sevdiği torunu Hz. Hüsey (ra), Kerbela'da günlerce susuz bırakılıp sonra da hunhara katledilmişti.
Kerbela'nın yıl dönümünde, miladi 680 yılında, hicri 36 yilda yaşanan bu menfur hadisenin yıl dönümünde yapmanız ken, yine ve yeniden acılan tazelemek, vahşeti bütün çıpla ğıyla anlatarak nefreti yeniden körüklemek, gözyaşı dökmek hüznün üzerine hüzün katmak olmamalıdır
Yeni Kerbelaların yaşanmaması, yeni vahşetlerin sergilenme mesi, yepyeni acı ve karanlık tabloların çizilmemesi için, ye niden masum Hüseyin'lerin katledilmesint engellemek içi alınması gereken tedbirlerin, yürütülmesi gereken stratejilerin üzerinde konuşmak gerekir elbette.
Bugün bu tedbirleri yeterince alamamış olmamızdan dalys Kerbelaların yaşandığı bu topraklar üzerinde gün geçmiyor ki yeni Kerbelalar yaşanmasın. Mezhep ve meşrep farkúklare dan, soy-sop kavgalarından kaynaklanan talihsizlikler, aylın lıklar, ayrılıklar, kan dökmeler gerçekleşmesin.
Yerin altı şehit, üstü şahitlerle dolu olan ümmet, coğrafyas her gun yeni şehitlerin acısına tanık olmaktadır bu mile
ceden inceye vereceğimiz bir gun var önümüzde Karin h hususa birçok ayetiyle işaret eder.
Hesabı verilebilir bir hayatı yaşamaya koyulmalı, bizi ome ve Rabbin rızasına götürecek bir azimet ve ruhsatı kendimo azık edinmeliyiz. Bizim Kerbela'dan çıkaracağımız en doeni derslerden biri bu olmalıdır.
Yeni Kerbelaların yaşanmaması için, dünyamızı şefkat ve me hametin, sevgi ve huzurun, hak ve adaletin, hakkaniyetin of men olduğu bir zemin haline getirme gayretine koyulmalyu Zira bize hep ezberletildiği gibi "maraz, merhametien deg asıl maraz/hastalık merhametsizlikten doğuyor. Böyle bilmel böyle iman etmeli ve Kerbela'yı bu düşüncelerle yeniden oku malı, anlamalıyız.
Hz. Hüseyin (ra) ve onun şahsında bütün şuhedayı rahmak yad ediyor, Rabbimizin bütün şehitlerimizin şehadetini kabul buyurmasını niyaz ederken, bizler de, çıkaracağımız dersler ve ibretlerle Rabbimizin bizden razı olacağı bir hayatı Ondan diliyoruz.
Size en cömerd olanı haber vereyim mi? En cömerd Allah'dır. En cömerd Allah'dır. Ben ise Adem oğlunun en cömerdiyim. Onların Benden sonra en sonra en cömerdi ise şu kimselerdik ki: İlim öğrendi ve ilmini yaydı. İşte bu kimse kıyamet gününde tek başına bir ümmet olarak baas olunur. Bir de şu kimsedir ki; Allah yolunda ölünceye kadar nefsini cömerdce harcadı. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 163 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 08:12 Bana göre, sizin için deccaldan daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi? O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp, adamın makamına gösteriş için amel etmesidir. Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.) Sayfa: 163 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Eyvah Arab'a yaklaşan şerden dolayı. Körcesine, kulaksızcasına ve dilsizcesine olan fitneden. O fitne gününde oturan yürüyenden yürüyen de koşandan hayırlıdır. Yazık o fitnede koşan adamlara, kıyamet günü Allah'dan dolayı (görecekleri azabtan) Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 461 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 23:07 Sulh, müslümanlar arasında caizdir. Yanlız haramı helal ve helali haram yapan sulh müstesna. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 219 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 23:09 Allah (z.c.hz.) bir adama, bir müslümanın musibetini bertarafa vesile olacak bir şey nasib ederse, o adamı dünya ve ahiret musibetlerinden korur. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 396 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Kıyamet yaklaştığında; taylasan giyilmesi çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tazim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar amir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, Sultan zulüm eder, eksik ölçü ve tartı yapılır, bir adamın köpek yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten kendisine daha cazip gelir, büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmez ve gayri meşru çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında adam kadınla yakınlaşır. İnsanlar, kalbleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünürler, o zaman da insanların en iyi görüneni "müdahim" (kötülükleri gördüğü halde karışmayıp, kendi işine bakan) olanıdır. Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.) Sayfa: 33 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
BİR ARAYA GETİRMEK, DAĞINIKLIĞI GİDERMEK ANLAMINA GELİR. EL CAMI, ALLAH'IN İSİMLERİNDEN BİRİSİDİR. CAMI INSANLAR VARDIR, BİR DE CAMI KURUMLAR, İNSANLARI BİR ARAYA GETIREN. DAĞINIKLIKLARI GİDEREN, TOPLAYAN, BİRLİK VE
Şeyh Ahmed Gazzāli kardeşi İmam Muhammed Gazzali'ye şöyle dedi: "Senin tüm ilmini iki kelimede özetledim: Allah'ın emrine saygı göstermek, Allah'ın yarattıklarına şefkat göstermek."
He. Alden Rivayer Olunan, Nehcil Belağa ve Gurar el Hikem'den Alınma Bazı Hikmetli Sözler
Alimlerin vefatı, dinde gedik açar."
lim meclisi (içinde gezinilen) bahçe gibidir"
im sultanlığının zevāli yoktur."
lim, her rütbenin üzerinde bir rütbedir"
min yok olması, ilim sahibinin/ alimin ölümünden daha ehven bir durumdur
Kitaplan toplamak bir şey değildir, onların içeriklerini korumaya bak" "Müminin ganimeti, nerede olursa olsun bir hikmet bulmasıdır.
"Ümmetin efendileri fakihlerdir."
"Alimden bilmediğini öğren ve bildiğini bilmeyene öğret. Bunu yapar isen, bilmediğini öğrenmiş,
öğrendiğinden de yararlanmış olursun." "Alimin sürçmesi, geminin delinmesine benzer; hem kendisini, hem de beraberindekileri gark eder "Yüce Allah, alimlerden ahit almadıkça, cahillerden öğrenmek için ahit almadı."
"Bir şeyi sorduğunda öğrenmek için sor, üzmek ve hata bulmak için sorma. Zira öğrenen cahil, alim gibidir, başkasını üzen âlim ise cahile benzer."
"Cahil, daima ya ifrat, ya da tefrit halindedir."
"Her kaba, bir şeyler konuldukça hacmi küçülür. Ama ilim kabına (akıla) ne kadar ilim doldursan, hacmi o kadar genişler."
dirdigini bilirim. Çünkü Yüce Allah bana,
a
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 05:29 HZ. ALİ ATLASI
Yaşadığı yerlerin fotoğrafları, haritalar ve savaş şemaları desteği ile Hz. Ali'nin hayatı
Hadiste özellikle zina fiili söylendi. Çünkü zina soyları ve insan neslini bozar. Insanı da yaratılmışların en şereflisidir (eşref-i mahlükat). Bu nedenle hiçbir dinde zina kesinlikle helal olmamıştır.
461
Ceza, amel (iş, davranış) cinsinden olduğundan ve zinadan duyulan zevk bedenin tamamını kapsadığından, Allah onların cezasını genele helak olarak kılmıştır. Bir rivayette de kelimesi yerine tek noktalı harf olan "be" ile ریا kelimesi yer almaktadır. 953
Bu hadisi Deylemî, Ebu Hureyre (r.a)'tan nakletmiştir. Bu rivayeti anlamca destekleyen başka hadisler de bulunmaktadır.
Toplumlara hükmedemeyenler coğrafyalara, kültürlere hük- medemeyenler de toplumlara hükmedemezler. O yüzden gü- nümüzde küresel güç odaklan, çoğu kez coğrafya fethini bir kenara bırakmış kültür, insan ve toplum fethi aşamasına geç mişlerdir. İslam medeniyetinin gücünü Müslümanlar aleyhine kullanmak böyle bir stratejinin ürünüdür. Bir uygarlığın gücü, zaafı olarak kullanılmaktadır.
Batılı güçler İslam ülkelerine müdahale yerine İslam'a mü- dahaleyi siyasi strateji olarak devreye sokmuşlardır. Batının çıkarlanna uygun Müslüman'ı inşa etmek için içeriği boşal- tılmış müsait Müslümanlar üreten bir inancı, İslam olarak sunmak temel strateji haline gelmiştir. Bu bir nevi Hristiyan- lığa eklemlenmiş bir Müslümanlıktır.
Sonuçta İslam, küresel dinin (Hristiyanlık-Musevilik) ve on- ların inşa ettiği sistemin, ozon deliği olarak görülmektedir. Batılı mahfiller, İslam'ı küresel sisteme eklemlemek için ılımlı İslam olarak kavramlaştırırken bu planın yerli işbirlikçilerini de dinî gruplar arasından seçmişlerdir. Böylece Islam jeopolitiği, Müslüman görünümlü ılımlı grupların eliyle egemen sistemle iliştirilmeye çalışılmaktadır.
Batı'nın kudret elitleri terör, şiddet, totaliter, düşman, radi- kal, doğu, ilkel derken, burada Kur'a'nı yapısal olarak şiddetin kaynağı olarak görmektedir. Bu yüzden de hedeflerine doğru- dan İslam'ı, kavramlarını ve Kur'a'nı, koymuşlardır.
Hedef, petrol, kutsal yerler, boru hatları, su yolları değildir, bütün bunlardan daha stratejik bir unsurdur!
Milletin iradesine ve Allah'ın va- adettiği zaferin er geç gerçekleşe- ceğine inanan Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nda milli ve ulvi değerlerle dini motifleri dengeli ve beliğ bir şekilde işlemiştir.
SÖZÜN ÖZÜ
Akif'in yazdığı marş 12 Mart 1921 ta- rihli meclis oturumunda Milli Marş olarak kabul edilir ve okunduktan sonra ayakta alkışlanır. Alınan Mec- lis kararı gereği verilen 500 liralık ödülü, Milli Şairįmiz Akif kendisi ihtiyaç içinde olmasına rağmen, fakir kadın ve çocukların istihdam edilmesi amacıyla kurulan Darul- mesai'ye hediye etmiştir.
Her milletin bir milli marşı var- dır. Bunların bazıları yöneticiye övgüdür, bazıları da ülkelerine methiyeden ibarettir. Bizim İstiklal Marşımız ise milletimizin kahra- manlık destanıdır. İstiklal marşı mız, milletimizin ruhunu, tarihini ve ideallerini aksettiren ölmez bir şaheserdir. Onu benimseyen, dik- katle okuyan ve gönülden söyleyen nesiller milli şuurlarını kazanır ve kim olduklarının farkına varırlar. İstiklal Harbi'nin en kritik ve ha- reketli günlerinde TBMM'nin açtığı milli marş yarışmasına istenen özel- likte şiir gelmez. Nihayet Mehmet
İSTİKLAL MARŞIMIZIN KABULÜ
DUASI
GÜNÜN
"Allah'ım! Kederden, üzüntüden, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç yükünden ve halkın galeyana gelerek taşkınlığından sana sığınırım." (Nesai, İstiůze, 25)
Ehli Cennet, kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Ehli Cehennem de yine kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde de çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Bazan saaded ehli şekavet yoluna sapar da onlar için "İşte bunlar (şakilerin) ta kendileridir" denir. Derken saaded onlara yetişir ve onları şekavet yolundan çıkarır. Bazen de şekavet ehli saadet yolunda yürürler de onlar için "Bunlar (sâcidlerin) ta kendileridir" denir. Derken şekavet onları yakalar ve saadet yolundan çkarır. O halde herkes ne için yaratılmışsa, o kendisine kolaşlaştırılır. Ravi: Hz. Abdullah İbni Düsr (r.a.) Sayfa: 155 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
yuksel27 Eylül 2024 23:37 Halk için iyi veya kötü, bir hükümet lazımdır. Amma iyisi taksimde adalet yapar, ganimeti aranızda eşit taksim eder. Facire gelince; mü'min onda mübtela kılınır. Halbuki facir hükümet bile "herc"den daha hayırlıdır. Denildi ki; "Herc nedir Ya Resulallah?" Buyurdu ki, öldürme ve yalandır (anarşi) Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) Sayfa: 464 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel27 Eylül 2024 23:37 Gerek yere batmak, suret değiştirmek ve gerekse taş yağmak zaruridir. Dediler ki; "Ya Resulallah bu ümmete mi?" Buyurdu ki evet, onlar şarkıcı cariyeler edindiklerinde, zinayı helal saydıklarında, riba yediklerinde, Harem (Mekke)de avlanmayı ve ipek giymeyi helal saydıklarında ve erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 464 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
• Olum olmasaydı, hayat butün güzelliğini kaybederdi.
Gogol
Ölüm, müminin canmı Rabbine hediye etmesidir.
Hadis
• Ölüm eski birşeydir, ama her insana yeni görünür.
Turgenyev
Hadis
• Kabirleri ziyaret ediniz. Kabir ziyareti sizlere ahireti hatırlatır.
Sana nasihat edici olarak ölüm yeter.
Hadis
Salahaddin-i Eyyübi:
Bana uzunca Bir Değnek Getirin!.
İslamın müdafaası için Haçlı Ordulan na karşı iman dolu göğsünü aziz bir fedåkır- lıkla siper eden büyük kumandan Salahaddin-i Eyyübi, hayatının son dakika larını yaşadığı ölüm döşeğinde şöyle bir ri- cada bulunmuştu:
Şurada benim kefenim saklıdır Onu çıkarın ve bu sırığın ucuna takın. Merak ve heyacanla bu isteği de yeri ne getirdiler, kefeni sırığın ucuna taktılar. Ayak ucunda sırığın ucunda beyaz bir ke
fen dalgalandığını gören büyük kahraman, bu defa şu vasiyeti yaptı:
- Bana uzunca bir değnek getirin!.. Başucunda bekleyenler bu isteğın ma- nasını anlayamadılarsa da isteğini yeririe ge- tirip uzunca bir değnek getirdiler.
- Şimdi bu sırığı alıp Şam'ın bütün sokaklarında gezdirin ve her geçtiğiniz yerde şöyle seslenin.
Bir zamanların, Haçlı Ordularına kah- ramanca karşı koyan Salahaddin-i Eyyübi'si yün yorganın altından güçlükle çıkardığı eliyle köşedeki dolaba işaret etti:
"Ey ahali! Hükümdarımız Salahaddin | Eyyübiyi bilirsiniz ya... İşte o, sahip oldu ğu bunca servet ve hazinelerin hepsini bu rada bırakıp gidiyor. Şu sırığın ucundaki iki arşınlık kefenden başka birşey götüremiyor
İŞ BU SÖZE HAK TANIKTIR, BU CAN BU GÖVDEYE KONUKTUR,
Sun Haziran 87/10
BİR GÜN OLA, ÇIKA GİDE,, KAFESTEN KUŞ AÇMUŞ GİBİ
Yunus Emre
YanıtlaSil
Yuksel29 Eylül 2024 00:30 SURAN
Yıl: 12 Sayı: 135 Haziran 1987
Huzurlu Yaşamanın Sırr Son Nefeste Ateist Falcılık ve Kehânet Evrim ve İdeoloji Süper Zenginlik Rusya'da İslâm
Ölümsüz Gerçek
Zaman denizinde yüzen hayat gemimiz, Ergeç sahile vuracaktır. Saniye şaşmadan dönen dünyamız, Bir gün gelip duracaktır.
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 00:36 Elini, bedeninden ağrı gören yerine koy. Üç defa besmele çek ve yedi defa: "Eûzü billahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru" de. Ravi: Hz. Osman İbni Ebil Asi (r.a.) Sayfa: 311 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 00:38 Kâfirin vücudu Cehennemde büyüyecek. Öyle ki, azı dişi Uhud dağı gibi, derisi yetmiş arşın kalınlığında, pazuları Beyza dağı gibi, uyluğu Varakan dağı gibi olur. Cehennemde oturduğu yer ise Benimle Rebeze arası kadardır. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 311 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar CUMU A NAMAZI KILMAK Mayıs 31, 2024 Devamı HADDİNİ BİLMEK Mayıs 31, 2024 Devamı HACCA GİTMEK Mayıs 31, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel Vasiyet ve mustafa Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Ey nefsim! Deme: "Zaman dėğişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış. hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünki ölüm değişmiyor. Firak, be- kaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşeri, fakr-i insani değişmiyor,ziyadeleşiyor.Be- şer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
(arih, bu denli büyük bir rol oyńи- yor milletlerin kaderinde. Türki ye'deki bütün ilimlere bir bakın. bunlardan yalnız tarih yanlış ya- zıldı. Ona düşman olundu. Bir top- Jumun tarihi ne kadar çelişkiler i- cinde olursa, o toplum, o kadar sorunlarla karşı karşıya ve sömü- rülmeye mahkumdur. Hala Sultan Abdülhamid «Kızıl sultan» olarak okutulur. Niçin? Tarihin gerçek yatağındaki seyrini değiştirmek icin.
Emperyalist dünya, tarihin bu gücünü hem iyi anladı, hem de iyi kullandı. Bunu başarabilmek için de, diğer dünya ülkelerine ya ta- rihlerini unutturdu, veya onların tarihini de kendisi yazdı. Bunu ya- parken de sureta orta çağ kilise fe- odalizmini yıktıklarını gösterdiler. Zavallı Üçüncü Dünya ülkeleri ve bu arada islam dünyası, batının bu korkunç fikirleriyle son derece usta bir şekilde asimile edildi. Gü- ya kilise feodalizminin kültürünü yıktılar... Yıktılar ama, yerine çok daha cani olan burjuva kültürünü yerlestirdil bl
Tarihin geçmişine bakıp, onun gelecekte ne tarafa akacağını kestirecek. Bu manada, bir toplumun geçmişi bilinirse ge- lecekte nereye doğru kayacağı tah- min edilir.
Diyanet İşleri Başkanı TAYYAR ALTIKULAÇ IN KÜRTAJ HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI
özetinin kamuoyuna duyurulmasına zaruret hasıl olmuştur. Bu özet şöyle- dir.
"İslam dinine göre öre çeşitli neden- lerle çocuk istemediği durumlarda, ka- rı-kocanın ortak istekleri ile gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caiz gö- rülmüştür.
Gebeliğe müdahale etmeye gelince dinen meşru bir zaruret olmadıkça ge- beliğin hangi döneminde olursa olsun ceninin hayatına müdahale etmek (ya- ni çocuğu aldırmak, düşürmek veya düşmesine sebebiyet vermek) cinayet sayılmış, bu suçu işleyenler için mane- vi sorumluluk yanında İslam fıkhında cezai müexyidelerdende söz edilmiştir.
Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ve kürtajla ilgili olan yasa tasasırı hakkın- da basınımızda zaman zaman çeşitli haberlerin ve değerlendirme yazılarının yayınlandığı malumdur.
Bu haberler arasında yer yer baş kanlığımızın açıklaması olarak kamu oyuna takdim edilen görüşler de yer al mıştır. Hemen belirtmek isterim ki, kur-
tajla ilgili yasa tasarısı hakkında bugü ne kadar basına herhangi bir açıklama- mız olmamıştır. Bu konuda yapılan iş, sadece Sağlık Bakanlığının isteği üzeri- ne kürtaj konusunda İslam dininin gö rüşünün bu Bakanlığa uzun bir rapor içinde sunulmasından ibarettir.
Ancak bazı basın organlarında Baş kanlığımızın göruşu imiş gibi yayınla nan ve kamu oyunun yanlış değerlen- dirmelerine neden olan haberler üzeri- ne kürtaj konusunda Başkanlığın Din İşleri Yüksek Kurulunca hazırlanan ve Sağlık Bakanlığına sunulan raporun bir
SUR AYLIK MECMUA
Dinen meşru olan mazeret ise ge- nel anlamda ana sağlığı ile ilgilidir. Hasta olan annenin, gebelik halinde te- davisinin mumkün olmaması ve tedavi- nin geçikmesi durumunda annenin ha- yatının tehlike arzetmesi, hiç şüphesiz cenine midahale için meşru bir neden sayılabilecektir.
Doğumun anne hayatını kesinlikle tehlikeye sokacağı biliniyorsa, bu du- rumda da gebelik müddetine bakılmak- sızın annenin hayatını kurtarnak için çocuğun alınması elbette caiz olacak, yani iki hayattan birinin tercih edilme si durumunda annenin kurtarılması yo- lu seçilecektir.
Dinen meşru sayılabilecek zaruret halleri ile ilgili örnekleri, tıb ilminin ge- lişmeleri ışığında çoğaltmak ta müm- kündür.
Ancak bu zaruret hallerinden hiç birisi söz konusu değilken -gebeliğin hangi safhasında olursa olsun ceninin aldırılması (kürtaj) tecviz edilmemiş- tir."
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. Diyanet İşleri Başkanı
resülü" demiştir Şinasi. İlk defa böyle bir cüretkår laf kullanılmıştır. Halbuki dinin, şeriatın käidelerine aykırı birtek mecaz, imaj bile bulunamaz edebiyatı- mızda. Ama zenginlikte Karun'a, deryalara benzetilir, şairin hayali ne kadar zenginse o seviyede över muhatabını... Onun kılıcının dünyayı ikiye biçeceğini söyler... Bunlar ayrı... Fakat adamlara tapmayı, ulühiyyet havası vermeyi ifade edecek birşey bulunmaz. Reşit Paşa hakkında Şinasi'nin bu kasîdesinden sonra edebiyatımızda Reşit Paşa'ya övgüler faslı başlıyor. Tanzimat döneminde daha son- ra Mithat Paşa'ya övgüler faslı var... Efendim, Servet-l Fünün'dan sonra ittihatçılar (Enver P. Talat Paşa vb.)'a övgüler var. Fakat asıl övgücü edebiyat korkunç şekilde Ata- türk'le başlıyor. Atatürk çevresinde başlı- yor. Bütün bir devrin adamları, bunların içinde edebi bakımdan çok zayıflar başta olmak üze re Atatürk'e onu ilâhlaştıran, insan üstü göste- ren, dinî çerçevede onun oturduğu yeri Kâbe gösteren, onu ilâh gibi gösteren birçok şiire maalesef rastlıyoruz. Behçet Kemal, "Zübey- de Hatun Mustafa Ånesi" şeklinde, Mevlid'i bile taklit etmiş. Şiir gücü, iz'ânı filan yok ya, taklit ederek yapmış. Buna benzer şiir, şiirse eğer- pek çoktur. Benim "Temellerin Duruş-
ması" kitabımda metin olarak bulabilirsiniz. Atatürk'ün yanında, İsmet Paşa'ya da tevcih olunan şiirler vardır. Generallere, me- nerallere, şuna, buna... Yani insanlar Islamiyet'i unutunca kulluklarını da unutuyor- lar. Allah'ın kulu olduğumuz gerçeğinden çıkıp da "Bizi ancak falan kişi kurtarır, filan kişi kurtarır" gibi safsatalara girdik miydi, tablatıyla bunlar kaçınılmaz oluyor. Binae- naleyh, maalesef en büyük övgüler Mustafa Kemal'e yapılmıştır. Lenin'e bu ölçüde yapılıp yapılmadığını bilemiyorum, ama yapılmıştır. Stalin daha zālimdi, ona da bir hayli yapılmış- tır. Hitler'e yapılmıştır... Ancak buralar Avru- pa'dır. Unutmayınız ki, Almanya, İtalya Avru- pa'dır. Bunlar övülse bile bizimkilerin câhil öl- çülerinde övmezler. Meselâ bir Behçet Kemål, bir Kemlettin Kamu, bir Akagündüz ölçüsünde basit ve zayıf kimselerin Hitler'l, Mussolini'yi övdüğünü zannetmiyorum. Bunu bilfiil tetkik etmemiş olmakla beraber... Şunu söylemek istiyorum. Orası Avrupa'dır, münev- ver bir kamuoyu vardır. Onlara karşı bir yazar pek fazla yüzsüzlüğe gidemez. Bizde kamuo- yunu yok farzettikleri, halkı da hiçe saydık- ları İçin ağızlarına gelen övgüyü, şişirmeyl, dalkavukluğu yapmışlar. İşte bana sorduğu-
146 6 Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Hz. Ali (r.a.)
Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 146 / No: 6 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 212 1 Dünyada Zühd, helali haram etmek ve malı ziyan etmekte değildir. Zühd odur ki, Allah'ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır. Musibetin sevabına talib olmaklığın, musibeti çekmekte iken de varsa, zahidsin. Hz. Ebû Zerr (r.a.) 212 2 Benim bu zamanımda, Zühd, altın ve gümüşten kaçmaktır. Fakat insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, altın ve gümüşü terketmekteki zühdden, insanlardan kaçmak zühdü, kendileri için daha hayırlı olur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 212 3 Zühd, Allah'ın sevdiğini sevmen, Allah'ın sevmediğini de sevmemen ve dünyanın helalinin de haramı gibi sana ağır gelmesidir. (Hacetinden fazla helali). Zira, dünyanın helali hesab, haramı ise azabdır. Zühd, kendi nefsine merhametin gibi, bütün müslümanlara da merhamet etmen, haram sözden kaçındığın gibi faydasız sözden de kaçınman, çok kokmuş bir ölüden kaçtığın gibi, çok yemekten de kaçman, dünyanın servet ve zinetinden ateşten kaçar gibi kaçman ve dünyada emelini kısa tutmandır. İşte Zühd dediğin de budur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 212 4 Dul ve miskinlerin hizmetine koşan kimse, fisebilillah cihad eden, yahud gece kaim, gündüz saim olan gibidir. Hz Ebu Hureyre (r.a.) 212 5 Annesinin- babasının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse, fisebilillah çalışıyor demektir. Ailesinin veya çocuklarının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse de gene fisebilillah çalışıyor demektir. Kendi nefsinin ihtiyacını gidermek ve insanlara muhtaç olmamak için çalışan da yine fisebilillah çalışıyor gibidir. Hilede, hud'ada olan ise şeytan çalışıyor demektir. Hz. Enes (r.a.) 212 6 Hayra koşanlarla, itidal üzerine gidenler Cennete hesabsız giderler. Nefsine zulmedenler ise, kolay bir hesab gördükten sonra Cennete girer. Hz. Ebud Derda (r.a.) 212 7 Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib. Hz. İbni Abbas (r.a.) 212 8 Yırtıcı hayvan haramdır. Hz. Ebû Said (r.a.) 212 9 İslamiyete önden icabet eden dört kişi vardır; Ben arabların ilkiyim, Suheyb Rumun, Selman Farsın ve Bilal de Habeşin ilkidir. Hz. Enes (r.a.) 212 10 Secde yedi aza üzerindedir: İki el, iki ayak, bir alın ve iki diz. Beytullahı gördüğünde, Safa ve Merve'de, Arafat'ta, Müzdelife'de, şeytan taşlamada ve namaza başlandığında eller kaldırılır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Umuru diniyyeyi ehli ele aldığı zaman dine ağlamayın ve lakin onu ehli olmıyan üzerine alırsa ona ağlayın. Ravi: Hz. Ebû Eyyub (r.a.) Sayfa: 466 / No: 13 Ramuz El-Ehadis
Ey halk, taharete riayet edip namaza devam edin. Malımızın zekâtını verin, zekât vermeyenin namazı da yoktur. Namazı olmayanın ise orucu, hacci, cihadı ve dini yok demekdir.
Agah olunuz ki; sarhoşluk veren her şey haramdır. Her uyuşturucu haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır. Kalbi perdeleyen şey de haramdır. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 169 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
akup (as) Yusuf'un sarayında misafir iken, Yusuf'un çocukla n gelip önünde durdular. O da onlan gormekten son derece mut Süheyli şöyle der: "Peygamber Elendimiz (s.a.)'in odalan da uze rinde çamur bulunan soyulmuş hurma dallarından yapılmıştı. Bazı odalan ise harçla birbirine iyice neleri elinde olan Allah'in elçisi için razı olduğu bu odalara nza gösterip
Y
lu olarak õpup kokladı
bina yapmaktan uzak kalsalardı Yani bu insanları çok bina yapmak tan ve onlarla övünmekten alıko
Yusuf (as) babauna Züleyha ile yaşadığı macarayı da anlattı ve bu çocukların Züleyha'dan olduğunu söyledi. Bunun üzerine Yakup (as)
Züleyha'yı yanına çağırdı. O da ge lip elini öptil. Züleyha onun yanla nnda kalmasını istedi
tutturulmuş taşlardan yapılmıştı. Ancak hepsinin tavani hurma dal- larındandı."
yan bir şey olurdu. Bir hadiste. "Müslüman bir
Yakup (as):
Hasan Basri'nin şöyle dediği ri vayet edilir. "Ben henüz küçük bir çocukken Hz. Osman'ın halifeliği
kimsenin malının harcandığı en kötü yer binalardır." (Buhanel Edebüt müfred $138, Iraki, Murni, N 235 23s buyrulmuştur.
"Sizin bu şatafatlı yaşantınız be nim hoşuma gitmez. Bana Kenan diyanndaki gibi kamıştan ve hurma dallarından bir çardak yapsang ye ter" diye cevap verdi.
zamanında Nebi (as)'ın odalarına girer ve tavanlarına dokunurdum,
Behlül, kardeşi Halife Harun'un yaptırdığı büyük bir sarayın duvar larına şöyle yazmıştı
"Ey Harun! Dini alçaltıp tini (ça-
muru) yükselttin, nassi bırakıp cas-
sı (kireci) yükselttin. Şayet bu sarayı kendi malından yaptırdıysan israf etmişsin. Allah ise müsrifleri sev mez. Başkasının malından yaptır mışsan o zaman da zulmetmişsin.
Peygamber (as)'ın eşlerinin vefa- tindan sonra Ömer b. Abdülaziz bu odalan yıktırıp Mescid-i Nebevi'ye kats
Yakup (as) in bu isteği üzerine stediği şekilde bir çardak yaptı lar. O da büyük bir sevinç ve özen içerisinde bu çardakta yaşamaya başladı
Bazılan der ki. "Ben o gün kadar ağlayanların çok olduğu bir gün görmedim. Keşke bu odalar olduk lan gibi bırakılıp yıkılmasalardı da insanlar, yeryüzünün bütün hazi
Allah zalimleri de sevmez." (Ruhuud Beyan Cilt sayfa 334-135)
"İlim, çok hadis bilmekten değil, haşyetten (Allah korkusundan) ileri gelir.” (Taberânî, Kebîr, IX, 102)
Hazret-i Ömer dullah bin Mes'ud: vefât ettiğinde, yine Ab-
"-İlmin onda dokuzu gitti." buyurmuştu.
Bunun üzerine sahâbe-i kirâm kendisine:
"-Daha içimizde âlimler var!" dediler.
İbn-i Mesûd ise:
"-Ben mârifet ilminden bahsediyorum." ce- vâbını verdi.
Hakîkî mânâda ilmi artan birinin, mârifetul- lah'tan da nasîbi artmalıdır. Yani ilmin mutlak menbaı olan Cenâb-ı Hak karşısındaki haşyet ve takvâ duyguları da inkişaf etmelidir.
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de "ilim" tâbiri, ki- şiyi Allah karşısında takvâ ve haşyet duygu- larına sevk eden bir vasıfta zikredilmektedir. Âyet-i kerîmede buyruluyor:
yuksel8 Ekim 2024 07:40 Yahudilerin, Hazret-i Îsâ'yı öldürmek istemeleri!.. 8 Ekim 2024 02:00 | Güncelleme :8 Ekim 2024 00:19 A - A + Yahûdîler, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı tutup asmak veyâ öldürmek istediklerinde yanında bulunan İncîl-i şerîfi de yok ettiler.
Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın, dünkü makâlemizde bahsettiğimiz havârîlerinden Yehûda (Judas), Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın yerini, maalesef birkaç kuruş karşılığında, onu öldürmeye karâr veren İsrâîloğullarına (Yahûdîlere) haber verdi. Yehûda, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı yakalamak üzere Yahûdîlerle birlikte eve girince, Allahü teâlâ, onu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâma benzetti. Yahûdîler de, onu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâm diye yakaladılar, haça (çarmıha) gerip asarak öldürdüler. Allahü teâlâ, Hazret-i Îsâ’yı göğe kaldırdı. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, bu sırada 33 (otuz üç) yaşındaydı.
Yahûdîler, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı tutup asmak veyâ öldürmek istediklerinde yanında bulunan İncîl-i şerîfi de yok ettiler. O zaman İncîl, henüz dünyâya yayılmamış, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dîni olan İsevîlik, henüz yerleşmemişti. Çünkü Îsâ aleyhisselâm, ancak iki buçuk, üç sene kadar dîni teblîğ edebilmişti. Bu sebeple, İncîl’in bir nüshasının daha yazılmış olması ihtimâli yoktu. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın Eshâbı, hem çok az, hem de ekserîsi câhillerden olduğu için, onlarda yazılı bir nüsha olması imkânı da yoktu. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmdan başkasının da ezberinde değildi.
Yahûdîlerin ileri gelenlerinden ve Îsevîlerin en büyük düşmânlarından olan, ama Îsevîliği kabûl ettiği yalanını uyduran “Paul=Pavlos”, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dînini değiştirdi, bozdu. Tevhîdi (tek Allah inancını) teslîse (üç tanrı inancına), Îsevîliği de Hıristiyânlığa çevirdi. Böylece hakîkî Îsevîlik yok olup, yerini bozuk olan Hıristiyânlığa bıraktı.
Îsevîlikte tek Allah’a inanmak esâsı vardı. Ahkâm, yâni emirler ve yasaklar pek azdı. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, “Ben, Benî İsrâîl Peygamberlerinin getirdikleri ve şimdi bozulmaya başlayan, tek Allaha inanan hak dîni izhâr için geldim” diyordu.
Îsevîlik, tek Allaha inanma dîni olan Hazret-i İbrâhîm aleyhisselâm ve Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın dînlerinin aynısıdır. Îsâ aleyhisselâm kendi vaazlarını yazmadı. Allahü teâlânın gönderdiği İncîl de kayboldu. Bugün Hıristiyânların ellerinde bulunan “Kitâb-ı Mukaddes”, Tevrât’tan alınan kısımlar “Ahd-i Atîk=Eski Ahid” ile, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın sonradan yazdıkları İncîller ve “Resûller” tâbir edilen şâkirdlerin risâlelerinden, mektuplarından yâni “Yeni Ahid”den meydâna getirilmiştir. Bu dört yazarın kitapları, birbirini tutmaz. Aynı hâdise hakkında birbirinden farklı yazılar yazmışlardır. Diğer havârîlerin yazdıkları İncîller toplattırılıp yaktırılmıştır.
Yakılan bu İncîller arasında bulunan ve içinde Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın geleceğini uzun uzadıya anlatan “Barnabas İncîli” de yok olmuştur.
Bugün insâflı Hıristiyân dîn adamları bile, şimdiki Hıristiyânların ellerindeki İncîl’in artık Allah kelâmı olarak kabûl edilemeyeceğini itirâf etmektedirler.
SORU: Samimiyet ve gösteriş (ihlas ve riya) ne demek- tir, bunların hükmü nedir? İşlenen amellere ne gibi tesirleri
olur? Cevaplandırır mısınız?
CEVAP: Yetkili din bilginlerimize göre samimiyet (Ihlás) iki kısma ayrılır:
1 Amelde samimiyet,
2 Sevap beklemede samimiyet.
AMELDE SAMİMİYET: Amelde samimiyet, Allah'a bir
adım daha çok yaklaşmayı dilemek, O'nun buyruklarına derin sayğı duymak ve çağrısına koşmak demektir. Sağlam ve sar- sılmaz bir inanca sahip olmak sahibini amelde samimiyet ve Allah'a bağlılığa götürür.
Samimiyetin zıddı, nifaktır. Nifak, Allah'tan başkasına ya- kınlaşmayı dilemek ve başkaları duysun diye ibadet etmek ve amel işlemek demektir.
SEVAP BEKLEMEDE SAMİMİYET: Sevap beklemede samimiyet, hayırlı işler işleyerek karşılığında öbür dünyada menfaat ummak demektir.
Havariler İså Peygamber'e sorarlar: «Samimi (halis) a- mel nedir? Allah bağlısı kişi kimdir? İså Peygamber buna şu ibret dolu cevabı verir:
Samimi amel, katıksız ameldir. Yani yalnız Allah'ın hoş- nutluğunu kazanmayı gaye güden ameldir. Allah bağlısı kişi ise yaptığını sadece Allah için yapan, O'ndan başka kimse nin işlediği ameli bilmesini istemeyen kişidir.»
. Sö- mürge kültürünün suladığı topraklarda yaşayan üst sınıflar İslama karşı oldukları kadar diyelim ki Hıristiyanlığa karşı değildirler. Yani İslama karşı oldukları kadar bir başka din'e karşı değildirler.
Hangi Emir ki, ümetimden bir zümreye sahib oldu, onlara (din ve dünya hususunda) nasihat etmez ve kendi işi için çalıştığı gibi onlar için de çalışmazsa, Allah ona kıyamet gününde yüzü koyun Cehenneme atar. Ravi: Hz. Makul (r.a.) Sayfa: 181 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel11 Ekim 2024 06:46 Hangi kadın ki velisinin izni olmadan evlenmişse, nikahı batıldır. Nikahı batıldır. Nikahı batıldır. Zifaf olmuşsa kadın için mehir hakkı vardır. Bir kadın ki velisi yoktur. Velisi sultandır. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 181 / No: 8 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel11 Ekim 2024 06:49 Hangi adam ki bağışlaması ile, Allah'ın hadlerinden birinin tatbikini önlemiş (veya hafifletmiş ise) o işten geri dönünceye kadar Allah'ın gadabında kalır. Hangi bir adam da bilmediği bir husumet hakkında bir müslümana karşı öfkesini (şiddetlendirip sürdürürse) o adam, Allah'ın emrine karşı inadlık etmiş olur ve kıyamete kadar Allah'ın laneti onun üzerine olur. Hangi bir adam da bir müslüman aleyhinde, onda olmıyan bir şaiya çıkarır ve iftira ile o müslümanı küçük düşürürse, o kimse söylediğinden vaz geçinceye (nedamet duyuncaya) kadar, Allah onu Cehenneme yaklaştırır. Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 181 / No: 9 Ramuz El-Ehadis
1 Bela kelimesi, Arapça "Evet, peki, hayhay" anlamlarına gelir. Belî diye de okunur. Son har- fi Arapça "Y" harfidir. Son harfi "Elif" olursa "gam, keder, musibet, afet, ceza " anlamları- na gelir. Yazılışları farklı olsa da okunuşları aynıdır. Kabir suallerinde "- Ne zamandan beri Müslümansın?" sorusuna karşılık "- Kalu belâ (Evet dediler)dan beri," diye cevap verilme- si gerektiği söylenir. Çünkü "Kalu bela", Alemlerin Rabbinin ruhları yarattığı zaman onlara "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda ruhların verdiği cevaptır ki, ruhlar hep birden "Evet, Sen bizim rabbimizsin," anlamında o soruya olumlu cevap vermişlerdir. Bundan sonra Allah, ruhlara ten elbisesi giydirip imtihan için dünyaya gönderdi ki, sözünde duran vefa ehli ile durmayıp sözünden dönen ihanet ehli birbirinden ayrılsın diye. Bu durumda bir kişi, dünyada bir musibete maruz kaldığı zaman eğer "Ya Rabbi, bu musibet hiç şüphesiz sen- den geldi. Bu musibeti ya benim nefsime uyup yanlış bir iş yaptığım için bana ceza, kefaret ve nedamet olmak, o yanlıştan dönmemi sağlamak için rahmetinden verdin, ya da benim yalnız sana sığınıp yalnız senden yardım isteyip istemeyeceğimi denemek için verdin. Her iki hal- de de ben yalnız sana sığınır, yalnız senden yardım isterim," diye düşünürse ilk sözünde du- ran vefa ehlinden olduğunu kanıtlamış olur. Bu takdirde o bela, keder verici olmaktan çıkıp mutluluk sebebi olur. Aksi halde musibeti nefsinin bir hatasından veya Rabbinin imtihanından bilmeyip zahirdeki başka bir sebepten bilirse imtihanı kaybetmiş, Rabbini tanımamış, ezelde verdiği söze ihanet etmiş olur. (H.Y.)
Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi, ülke ve millet varlığımızı imha etmeyi amaçlayan derin emperyalist odakların işbirlikçi hainleri harekete geçirerek yaptıkları kanlı bir darbe girişimi ile sarsıldı. Tank- la, uçakla, helikopterle yapılan silahlı saldırıya 'darbe' dememiz, sadece genel adlandırma çerçevesinde kalmak içindir. Yoksa yapılan darbenin çok ötesinde doğrudan bir işgal girişimi, Haçlı zihniyeti ve taktiğiyle yapılmış düşmanca bir saldırıdır. Doğal olarak içinde her türlü yalanı, caniliği, hunharlığı, hainliği, ihaneti barındıran bu saldırı, sadece iktidarı değil, doğrudan milleti ve devleti yok etmeyi amaçlamıştır.
YanıtlaSil
yuksel16 Ekim 2024 21:57 Ahir zamanda cahil reisler topluluğu çıkar. İnsanları fitneye düşürürler, hem dalâlete düşerler, hem de dalâlete düşürürler. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 507 / No: 12 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 203 1 Hased imanı bozar. Sabr (müshil ilacı)nın balı bozduğu gibi. Hz. Ebû Hakim (r.a.) 203 2 Hak bununla beraberdir. Hak bununla beraberdir. (Hz. Ali r.a işaret ederek ilerideki fitneler için buyurmuştur) Hz. Ebû Said (r.a.) 203 3 Benden sonra hak, nerede olsa, Ömer İbni Hattab'ladır. Hz. Fadl İbni Abbas (r.a.) 203 4 Hikmet on cüzdür. Dokuzu halktan kendini çekmekte, biri susmaktadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 203 5 Halim olan adam, dünya ve ahirette seyyiddir. Hz. Enes (r.a.) 203 6 Nimete hamd etmek, o nimetin gitmesine karşı emandır. Hz. Ömer (r.a.) 203 7 Hamd olsun O Allaha, ümmetimden öyle kimseler yarattı ki, onlarla birlikte (zikrederek) sabretmeyi isterdim. (Şu mealdeki ayetin nüzulu üzerine bu hadisi şerif varid olmuştur. "Nefsimi, akşam ve sabah, sırf Onun rızasını murad ederek Rablerine dua edenlerle sabırlı kıl.") Hz. Selman (r.a.) 203 8 O Allah'a hamd olsun ki yedirir yedirilmez ve bize ihsanda bulunur, bize hidayet eder. Ve bizi doyurur, içirir ve bizi tatlı belalarla imtihan eder. Arası kesilmeyen nimetlerinin karşılığı ödenemiyecek olan, kendisine karşı nankörlük yapılamayacak olan ve kendisine muhtaç olmamaya imkan bulunmayan Allah'a hamd ederim. O Allah'a hamd olsun ki, bize yiyeceklerden yedirdi, içeceklerden içirdi. Çıplaklıktan giydirdi. Ve dalaletten hidayete erdirdi. Ve körlükten görür hale getirdi. Mahlukatının çoğuna da bizi üstün kıldı. Hamd, Alemlerin Rabbı olan Allah'a muhsustur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 203 9 O Allaha Hamd ederim ki, Resulullahın gönderdiği adama, onun istediği şekilde hareket nasib etti. Ve tevfik ihsan etti. Hz. Muaz (r.a.) 203 10 Fatiha yedi ayettir. Birincisi Besmeledir. Fatiha Sebül mesanidir. (tekrar edilen yedi ayettir) Kur'anı azimdir. Ümmül Kur'andır. Ve Fatihatül Kitaptır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 203 11 Ey Allahın düşmanı, seni zelil eden Allah'a hamd olsun. Bu ümmetin, bu firavunu idi. (Bedirde Ebu Cehilin başı getirildiğinde) Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma) 203 12 Ümmetim içinde seni bu şekilde yaratan Allaha hamd ederim. (Hz. Salim (r.a) için) Hz. Âişe (r. anha) 203 13 O Allah'a Hamd olsun ki, avretimi örtebileceğim bir elbise ile beni giydirdi. Ve hayatımda onunla beni güzelleştirdi. Beni Hak ile gönderene yemin ederim ki, hiçbir müslüman kul yoktur ki, Allah (z.c.hz) leri onu yeni bir elbise ile giydirdi de o da eskisini fakir bir müslümana verdi ise, o kimse diri veya ölü de olsa o elbisenin bir ipliği kalıncaya kadar Allah'ın hıfzında ve emanında olmasın. Hz. Ömer (r.a.) 203 14 Hamd olsun Rabbıma ki Beni senin gibi leîm kılmadı. (Ebu Cehili kasdederek) Hz. Ali (r.a.) 203 15 Humma günahları döker. Ağacın yapraklarının dökülmesi gibi. Hz. Abdullahil Kasrinin babasından 203 16 Humma, Cehennem ateşinin şiddetindendir. Onu su ile serinleşirin. (Bir rivayette zemzemle) Hz. Ömer (r.a.) 203 17 Humma, Cehennem körüklerinden bir körüktür. Ve mü'minin Cehennemden payıdır. Hz. Ebû Reyhâne
Peygamberimizin getirdiği din hayata ne vermiş? (S.) 685:Lemaat Risale-i Nurlar yüze yakın din tılsımlarını hal ve keşfetmiştir. (S.T.)159:Parlak fıkralar
Risale-i Nurlar dinin en yüksek ve has kısmı olan imandan bah- seder. (T.H.) 206:Esk. hayatı
Risale-i Nurlar dinin geniş dâiresinden bahsetmez. (T.H.) 206:Esk. hayatı
Rusya dinsiz kalamaz. (E.L.) 2:71.
Salih amel imanın ikinci cüz'üdür. (Ş.) 240:12. Şua
Siyaseti dinsizliğe âlet ettiler. (H.Ş.) 52:3. kelime, hâşiye
Siyaseti dinsizliğe âlet yapanlar, kabahatlerini örtmek için baş- kasını irtica ile ve dinini siyasete âlet yapmakla itham ederler. (D.H.Ö.) 20; (T.H.) 59.
Şarklıların kalbinde din hissi hâkimdir. (H.Ş.) 70:zeyl; (Sn.) 49. Ulemâ-i sû'nun dine zararı. (Mh.) 29:1. makale, 7. mukaddime Uyanık olan beşer dinsiz olamaz. (Mn.) 86.
Vicdanımızın dinden başka âmir ve müşevviki yoktur. (Mk. İç. R.) 2:278.
Yüz senede bir Cenâb-ı Hak bir din yenileyicisi gönderiyor.
(K.L.) 119.
Zaruriyât-ı diniyeyi, üzerinde ihtilaf edilen ve cüz'i olan fer'î meselelere tâbi kılmak zararlıdır. (Sn.) 46.
DİPLOMAT
Diplomatların koku alma duyuları kuvvetli olmalıdır. (Mh.) 83.
DOĞRULUK (Bak:yalan)
Bir tane doğru bir milyon layanı yakar. (S.) 651:Lemaat Bu zamanda doğruluk ve yalanın arası çok yakın. (Mh.) 131:3.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 503 1 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, yanında altın ve gümüşü olmayan rahat etmez. Hz. Mikdam (r.a.) 503 2 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mü'min o zaman müminlere dua edecek te Allah (z.c.hz.) şöyle buyuracak: "Kendi nefsine dua et sana icabet edeyim, umuma gelince Ben onlara gazablıyım." Hz. Enes (r.a.) 503 3 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, boğulmaya maruz adam gibi dua etmeyen yakayı kurtaramaz. Hz. Huzeyfe (r.a.) 503 4 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, Camilerde halka halinde toplanırlar, gayeleri dünyevi olur. Allah'ın onlara ihtiyacı yoktur. Bunların arasına girmeyin. Hz. Enes (r.a.) 503 5 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki o zamanki halkın efdali "hafifül haz" olanıdır. Denildi ki; "Ya Resulallah hafifül haz nedir?" Buyurdu ki, çoluk çocuğu az olanlardır. Hz. Huzeyfe (r.a.) 503 6 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, bir saat düşünürlerde kendilerine namaz kıldıracak imam bulamazlar. Hz. Selame binti Hür (r.a.) 503 7 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, o zaman da onlar riba yerler, yemeyene de tozu bulaşır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 503 8 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, zenginler tenezzüh için, orta halliler ticaret için, onların kur'aları riya ve gösteriş için, fakirler ise dilenmek için hac ederler. Hz. Enes (r.a.) 503 9 Ümmetim üzerine bir zaman gelir ki fukaha bir birini çekemez. Tekelerin birbirlerini kıskandığı gibi, birbirlerini kıskanırlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 503 10 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, adam acizlikle facirlik arasında muhayyer kalır. Kim bu zamana ulaşırsa aczi, fücura tercih etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) 503 11 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, adamın imanı soyulur da haberi olmaz. Halbuki o gömleğinin soyulduğu gibi soyulmuştur. Hz. Ebud Derda (r.a.) 503 12 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki onda ulema, köpekler öldürülür gibi öldürülür. Keşke o zaman ulema birlik olsaydı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Ahir zamanda ümmetim üzerine şiddetli bir bela zuhur eder. Bundan ancak iki sınıf kurulur: Biri Allah'ın dinini tanır ve onun için lisan ve kalbi ile mücadele eder. İkinci ise dinini anlamış, dinlemiş ve tasdik etmiştir. (Yani cahil kalanlar bu belada tehlikededir) Ravi: Hz. Ömer (r.a.) Sayfa: 141 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:03 Kim Allah'ın dininde ilim sahibi olursa, Allah onun "hem" minin define ve ummadığı yerden rızıklanmasına kafi gelir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 414 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
131. Allahım! Şüphesiz ben fakirlikten, zatından başka birine zelil olmaktan, senden başkasından korkmaktan, ya- lan söylemekten, bütün günah çeşit- lerini işlemekten ve senin affına alda- nip gururlanarak günaha dalmaktan, düşmanların şamatasından, dermansız dertlerden,
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:19 ümidin boşa gitmesinden, nimeti kay- betmekten, belânın ansızın gelmesin- den sana sığınırım.
132. Allahım! Habibin, Efendimiz Muhammed'i lâyık olduğu şekilde mükafatlandır, ona salât ve selâm eyle
133. Allahım! Dostun, Efendimiz İbrahim lâyık olduğu şekilde, mükafatlandır. On salât ve selâm eyle.
Yuksel23 Ekim 2024 22:12 Bir kimse bütün kaygılarını bir kaygı yaparsa-ahiret kaygısı- Allah onun diğer kaygılarına kafi gelir. Eğer dünya ahvaline ait kaygılarını yayarsa, Allah ona-hangi vadide helak olursa olsun-sahip çıkmaz. Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.) Sayfa: 416 / No: 2 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:15 Bir kimse dünya ve ahiret işinden kendisine kaygı veren şeyde kaygılarını bir kaygı ederse, Allah ona kafi gelir. Kim de kaygılarını çoğaltırsa dünyanın hangi vadisinde helak olursa olsun, Allah ona sahip çıkmaz. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 416 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
Sil
Yuksel23 Ekim 2024 22:18 Evden evvel komşu, yoldan evvel refik ve göçten evvel azık. Ravi: Hz. Ali (r.a.) Sayfa: 199 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:20 Zina cürmü yapan nikahlılar dövülür ve recm olunur. Bekarlar ise dövülüp sürgün edilirler. Ravi: Hz. Ubey İbni Kaab (r.a.) Sayfa: 199 / No: 7 Ramuz El-Ehadis
1. Ümmetimin sonunda bir takım kavimler olur ki, camilerini süsler. kalblerini ise viran ederler. Onlardan birisi dinine vermediği ehemmi kablerini ise viran ederler verir. Bunlar, dunyaları selamet oldu mu fazlasını
Hz. ibni Abbas TA
2 ahiret işini kaale almazlar. * Benden sonra bir fitne olacak. O fitne olduğunda Ali ibni Ebi Talib (ra) tutun. Zira hak ile batılı Hz. Ebu Leyla el gifari ra
ayırd edecek odur.
3. Benden sonra muzlim gecenin karanlık dalgaları gibi fitneler olacak Insanlar orada alabildiğine gidecekler. Denildi ki: "O halde hepsi helak olucudur." Buyurdu ki: (dünyadaki) katl onlara kafidir. (Ahiretlerine dokunmayacak.) Hz. Saad ra
4. Yakında uzerinize bazı emirler gelecek. Kalbinizin yattığı ile size emirler verecek. Fakat sevmediklerinizi yapacaklar. Sizin için bunlara itaat gerekmez.
Hz. Ubade ra
5. Benden sonra bazı valiler gelecek, İyisi iyiliği ile, kötüsü de kötülük üzere valilik yapacak. Siz bunları dinleyin. Hakka uygun her şeyde kendilerine Itaat edin. Arkalarında namaz kılın. Eğer iyilik yaparlarsa hem size, hem onlara. Fenalık yaparlarsa sizin lehinize, onların aleyhine olur.
Hz. Ebu Hureyre ra
6. Ummetimden "Ehli kitabdan" bir cemaat ve "ehli liben" (çöl halkı) helák
olacak. Denildi ki; Ehli kitab kimdir?" Buyurdu ki, Kitabullahı öğrenişs müslümanlarla mücadele edecek bir kavimdir. Denildi ki: "Ehli Liben kimdir?" Buyurdu ki, şehvetlerine uyub, namazı terkedecek bir kavim- dir.
Hz. Ukbe ra
7 Müslümanlar ye'cüc ve me'cücün ok ve kalkarılarından kaları yedi sene Hz. Nuvvaz ibni Sin'an ra.
yakacaklardır.
(Turi Sinadan kurtulduktan sonra)
"ŞİN HARFT"
8 Yalancı şahidin ayağı yerinden oynamadan Cehennemi hak eder.
Hz. Enes ra
9 Ümmetimin en şerlileri o kimselerdir ki, akşam sabah nimet içinde yemeğin en iyisini yerler ve elbisenin en min gerçekten en şerlile İyisini giyerler. Onlar ummeti- şerlileridir. Zalim emirden kaçan adam asi değildir.
Bilákis asi olan zalim emirdir. Dikkat edin. Allaha isyanda mahlüks
1. Yakında ommetimden ban kimseler gelir. Alimlerini müşkül meseleler- le yanıltırlar. Bunlar ummetimin şerlileridir. Is. Sevban ra
2. Yakında seninle Aişe (ra) arasında bir hadise olacak. (Bunu Ali (ra) ya söylemişti.) All (ra) dedi ki: "Oyle ise Ya Resulallah, ben onların en fenasıyım "Buyurdu ki. Hayır. Lakin bu hadise olduğunde sen onu evine (mahalli emaruna) teslim et. (Cemel vak'ast) Its. Khu Relig
3. Benden sonra ummetimden bir kavim gelir. Kur'arı okur, dini ilimier den de malumatları olur. Şeytan onlara gelir. "Dunyoığvan duzeltmek sin hukumete sokulsama ya. Siz yine dininizde onlara uymazsınız "der. Nasıl çaldan: dikenden başka birşey ahnmazsa, onlara sokulmaktan da günahtan başka bir şey elde edilmez Hs. Ibni Abbasта
4 Yakında bam emirler gelecek. Siz onların bazı işlerini beğenecek. bamlarından ise hoşlanmayacaksınız. Kim onlaria mticadele ederse necat bulur. Kim onlardan ayrılırsa selamet bulur, kim de onlara karışırsa belak olur. Hz. Ibel Abbas A
5. Benden sonra hir takım tümera gelecek. Ki onlar Benim yolumda gitmealer. Adetimi de adet etmezler. Onlardan bir takımının kalbleri. insan suretinden şeytan kalbidir. Hz. Huzeyfe (ra.) dedi ki: "O hadiseye yetişirsem nasıl yapayım?" Buyurdu ki. Emiri Azama itaat et. Sırtına
vurup lokmanı alsa da. (Hz. Osman (r.a.) fitnesi)
He. Huneyte ra
6 Sizin üzerinizde baza umera peydah olur. Namam vakitlerinden gecikti-
rir ve bid'adler çıkarırlar. Ibni Mes'ud (r.a.) dedi ki: "Onlara yetişirsem
nasıl yapayım?" Buyurdu ki: Ey Ummü Abdin oğlu! Benden nasıl
yapacağını soruyorsun. Allaha isyan edene itaat yoktur. H. The Mes'ud ra Ahir zamanda ummetimden bir takım insanlar meydana gelir ki.
kendimizin de babalarımızın da işitmediği şeylerı anlatırlar. Sizler ve babalarruz burlardan kendinizi çekin.
Ümmetimin sonunda bir takım kadınlar peydah olur ki, erkekler gibi eğerlere biner ve mescidin kapısında inerler. Onlar giyinik çıplaklardır. Başlarını da zaif devenin hörgücü gibi yaptırırlar. Bunları tel'in edin. Zira onlar mel'undurlar. Eğer sizden sonra gelecek ummet olsaydı, bunlar da o gelecek ümmete luzmetei olurlardı. Nasıl ki sizden evvelki
ümmetlerin kadınlarının sizlere hizmetçi oldukları gibi. Ha. ibni Amr r
9 Benden sonra, yakında, bazı umera gelecek, birbirini öldürecekler. emevki, makam için) 11x. Ammar ra
şerirleri olacak
10. Yakında madenler meydana çıkacak ve onun peşine düşenler insanların Beni Süleymden biri.
11. Ahir zamanda lüti denilen bir taife çıkar ve üç siruf olur: Bir sınıfı konuşmak ve yüze bakmakla, diğeri musafaha ve kucaklaşmakla yetinirler. Bir sınıfı da bu işi bilfiil yaparlar. Allahın läneti bunların
uzerine olsun. Meğer ki tövbe ederler. Tövbe edenin tövbesini Allah
İhsan, Allah'a, Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmezsen de O seni görür. Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) Sayfa: 188 / No: 1 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel24 Ekim 2024 19:43 "Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.) Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.) Sayfa: 198 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
ler kabarık, gözlerde damla, eri saygıyla dur da selâmla. aşû içinde dinle gülbankı, miyor tarih, bu ses o yankı.
öyle yürürken tuğla sancakla, n savaşları geliyor akla.
boyunca çınladı serhat, Han batıya, Yemen Belgrad... ak bakışan gözler görüyor, Topkapı'dan şehre giriyor.
öyle yürürken tuğla sancakla, n savaşları geliyor akla.
★★★
NASIHAT
zret-i Ali buyurdu ki: er kim altı şeyi yerine getirirse, Cenneti istemek ve nemden kaçınmak hususunda ona yetişir: Jak teâlâyı tanıyıp, O'na itaât etmek, eytanı tanıyıp, ona muhalefet etmek, Tak yolu tanıyıp, ona sımsıkı yapışmak, âtılı tanıyıp, ondan el çekmek. ünyayı tanıyıp, onun geçici olduğunu anlamak. hireti tanıyıp, onun ebedî olduğunu bilmek.
★★★
T.
ORUCA SABIR
msenin sözü ile orucu bozmamalıdır. Oruç insanı hasta naz. Zayıfları kuvvetlendirir, zihinleri açar. Cenâb-ı faydalı olan şeyi emreder. Zararlı şeyi emretmez. Hasta yolcu olan, hamile olan veya süt emziren kadınlar madığı oruçlarını Ramazan'dan sonra kaza eder.
bir araya getiren harplerle ilgili hatıraların etkisi al- tında kalarak batılılar, İslâmî olmayan her şeyi düş- manlarını töhmet altına alarak İslâma nisbet eder- ler. Bu bakımdan batılılar, İslâm dünyasında uyku- ya dalmış gücü, uyandıracak İslâm ruhunun dirilişin- den korkuyorlar. Çünkü bu diriliş müslümanı batıya karşı yeniden savaşmaya itecektir. Batılılar, bu muh- temel tehlikeyi savmak için de müslümanların siyasî güçlerinin dirilişlerini önlemek ve İslâmın, müslüman- ların sosyal ve kültürel hayatlarında önceden sahip olduğu yeri almamasını sağlamak için bütün imkân- larını kullanıyorlar.
Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattık- larımızın birçoğundan üstün kıldık. (Isra, 17/70)
BİR AYET
İNSAN: HİKMET BAHŞEDİLEN CEVHER
O kul ki Allah'ın yarattığı ve ruh-i ilahisiyle desteklediği eşref-i mahlukat değil midir? Her insan O'nun "Ben hikmeti dilediğime veririm." buyruğuyla hikmet bahşedeceği bir cevher değil midir? Öyleyse her Allah kuluna bu nazarla bakmak gerekmez mi? Bazen hazineler harabelerde bulunur. Mü- cevherin toza toprağa bulanması değerini kaybettirmez ki! Şairin dediği gibi: "Harabat ehlini hor görme zakir/Defineye malik viraneler var." Öyle değil midir, kapımıza gelene alelade bir dilenci gözüyle bakarsak ondaki Hak tecellisini göremeyiz. Ama kim olursa olsun Allah'ın kullarından bir kul olarak karşılayıp gönlümüzle ağırlarsak hikmet nazarıyla bakmışız demek- tir. Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bilenler bulurlar hakikati. Aramakla bulunmaz ama bulanlar hep arayanlardır, demiş hikmet ehli. Kula düşen arayışta olmak, peşine düşmek hakikatin. Onu nasip etmek ve buldurmak ise Hakk'ın kudretindedir. Sen yolda ol, yolu bulduracak
Bir kimse öğrenmek istediği ilmi kast ederek çıkarsa, onun için Cennete bir kapı açılır. Melaike kanadlarını döşerler. Göklerin melekleri ve denizlerin balıkları onun için istiğfar ederler. Alimin abide fazileti, bedir gecesindeki ayın semadaki küçük bir yıldıza üstünlüğü gibidir. Muhakkak ki alimler Peygamberlerin varisleridir. Muhakkak ki Peygamberler altın ve gümüş miras bırakmazlar ve lakin onlar ilim miras bırakırlar. Kim ilmi alırsa nasibini almış olur. Alimin ölümü öyle bir musibettir ki, başka şeyle telafi olmaz. O, yeri kapanmıyan bir gediktir ve sönmüş bir yıldız gibidir. Bir kabilenin ölümü bir alimin ölümünden daha hafiftir. Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.) Sayfa: 419 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 19:13 Beyt-i Mamur yedinci semadadır. Orayı her gün, ilk defa görmekte olan yetmiş bin melek ziyaret eder. Kıyamet kopuncaya kadar da bu böyle devam eder. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 196 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 19:14 Beyt-i Mamur semadadır. Ve ona "Surah" ismi verilir. Bu, beyt-i Haram misillidir. Ve onun hizasına gelir. Düşecek olsa, onun üstüne düşerdi. Her gün yetmiş bin melek onu ziyarete gelir, her gelen melek bir defa gelmek şartıyla. Onun semadaki kıymeti, Beytullah'ın kıymeti gibidir. Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma) Sayfa: 196 / No: 3 Ramuz El-Ehadis
YGZ'nin öğrenme süreci de mevcut yapay zekâ sistemlerinden farklıdır. Şu anki sistemler, genellikle büyük miktarda veriyle eğitilir ve bu verilerden öğrendikleri kalıpları kullanır. YGZ ise tıpkı insanlar gibi çok daha az veriyle öğrenebilme yeteneğine sahip olacaktır. Örneğin, bir çocuğun bir nesneyi sadece birkaç kez görerek tanıması gibi YGZ de yeni kavramları çok daha az örnekle öğrenebilecektir. Ayrıca YGZ, öğrendiği bilgileri farklı alanlara transfer edebilir. Fizik alanında öğrendiği bir prensibi ekonomi alanında bir problemi çözmek için kullanabilir. Yani insanların "aha!" anı olarak adlandırdığı, farklı bilgi parçalarını beklenmedik şekillerde bir araya getirerek yeni fikirler üretme yeteneğine benzer bir yeteneğe sahip olabilecektir.
1
1-
C
S
V
t
a
g
b
Z
ü
d
YanıtlaSil
Yuksel27 Ekim 2024 01:49 İnsan beyninin tüm bilişsel yeteneklerine sahip
Ramazan ayında doğu tarafında kırmızı bir sütun gördüğünüz zaman, senelik yiyeceğinizi biriktirin. Zira o işaret kıtlık senesi alametidir. Ravi: Hz. Ubâde (r.a.) Sayfa: 47 / No: 11 Ramuz El-Ehadis
Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha
BİR HADİS
hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir. (Müslim, Zekat, 124)
SABIRLA DONATILAN ORDUNUN KISSASI: TÂLÛT VE CÂLÛT
Tālût ve Câlût'un kıssası sabır eğitimi için önemli bir örnektir. Kıssa, sa- yıları az da olsa sabırlı dayanıklı ve arzularına hakim olabilen, disiplinli bir ordunun yapabileceklerini anlatır. Tälût komutasındaki İsrailoğulları, Câlût'un ordusu ile savaşmak üzere karşı karşıya gelmişti. Ordu, karşıları- na çıkan bir nehir ile sınanmıştı. Askerlerin nehrin suyundan içmemeleri gerekiyordu, ancak çoğu sudan içti. Nehri geçmişlerdi ama bu defa su içen askerlerin bütün savaşma azmi kırılmıştı. Tālût'un sözünü dinleyen ve Al- lah'a hesap vereceğini aklından çıkarmayan, imanı güçlü olanlar ise şöyle diyordu: "Nice az birlik vardır ki, Allah'ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/249) Allah, kendine ve arzularına hâ- kim olarak emirlerine uyanlar ile birliktedir. O, kendi yolundan çıkanlara karşı kararlılıkla cihad eden müminlerin yardımcısıdır. Rablerinin yardım ve desteğiyle zafere ulaşacak olan da onlardır.
1 Hacer-Eavede cahillyet zamanı adamlarının manevi pislikleri bu- Iasmasitydı, ona dokunup da iyi olmayan derdli kalmazdı. (Yeryüzünde yegane Cennet eşyasıdır.)
Hz. ibni Amr ra.
2. Bu köpekler başlı başına bir ümmet olmasaydı, hepsini öldürmeyi emrederdim. Koyu siyah olanları öldürün. Hiç bir beyt ehli yok ki, evde köpek bağlasın da her gün sevabından bir kırat eksilmesin. Ancak av. bekci veya koyun köpekleri hariç.
Hz. Abdullah ibni Makil ra
3 Köpekler, ümmetlerden bir ummet olmasaydı, her siyah olanını öldür- meyi emrederdim. Lákin köpeklerden siyah olup da gözünün üstünde çukurluk olanını öldürün. Zira onlar, cinlerin lanetlenmiş olanların- dandır.
Hz. Ibni Abbas r.a.
4 Adil hakime, kıyamet günü öyle bir sıra gelir ki, "Keşke iki adam arasındaki bir hurma davasını dahi görmeseydim." diye temennide bu- lunur.
Hz. Aişe r.a.
5 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, kalbleri acem kalbli olacaklar. Denildi ki: "Acem kalbi nedir?" Buyurdu ki, kalblerinde dünya mu- habbeti, adetleri bedevi adeti gibi. Kendilerine rızık verildimi hayvan- larını çoğaltır, gazayı zarar addeder ve zekâtı cereme sayarlar.
Hz. ibni Omer r.a.
6 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, gökten yere bir taş düşse, ya bir facire kadına veya bir münafıka rast gelecektir. Hz. Enes r.a.
7 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, adam malı nereden aldığına ehemmiyet vermiyecek. Helûlden mi, haramdan mı? Hz. Ebu Hureеуге г.а.
8 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onlardan riba yemiyen hiç kimse kalmıyacak. Yemese bile hiç olmazsa kendisine tozu isabet edecek..
Hz. Ebu Hureyre r.a.
9 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onlara sefih önderler hakim olacak. Şerlilerini öne geçirecekler. Onlar da sureta hayırlıların sevgisi- ni izhar edecekler. Namazı vaktinden sonraya bırakacaklardır. Kim bu zamana yetişirse reis olmasın. Memur olmasın. Vergi memuru olmasın. Maliyeci de olmasın.
Hz. Ebu Said r..
10 Kıyamet günü adam babasının elini tutacak, istiyecek ki Cennete götürsün. Ateş ellerini kesecek ve nida olacak ki, "Aziz ve Celil olan Allah her müşrike Cenneti haram kılmıştır." Bunun üzerine o, yine diyecek ki. "Yarabbi babamdır. Yarabbi babamdır. Yarabb, babamdır." Onun üzerine babası çirkin bir suret ve kokmuş bir hale döndürülecek de artık o da babasına sahip olmayacak.
Ehli Sünnet itikadı, bize önce lazım olan Edile-i erbaadır, Hakkı batıdan ayınan Bid'atleri din bilenin akibeti gayet vahim Miftahımız olmalı Bismilahir-Rahmanir-Rahim
ASRIN MÜCEDDİDİNİ AÇIKLIYORUZ
1400, YILA GİRDİK:
Muharrem ayı ile başlayan müslümanla- rın yeni yılını, bu sene 15. asırda idrak ediyo- ruz. Bütün müslümanların yeni yıl ve yeni asrı birlik, beraberlik ve bereket içinde geçir- melerini Allahü teâlâ'dan niyaz ederiz.
HİCRİ YIL NEDİR:
Hicri yıl, Peygamber aleyhisselâmın, Mek- ke'den Medine'ye hicreti ile başlar. (Miladi 621 senesinin Temmuz ayının 16. Cuma gü- nü)
Hicri ay yılı 354, 367 gün, güneş yılı ise 365,242 gün sürer. Yani güneş yılı ay yılın- dan 10,875 gün fazladır. Bu fazlalık, 32,5 yıl- da ay yılının güneş yılına göre bir sene daha fazla olmasını sağlar. Ramazan ayı da en kısa günden en uzun güne kadar yılın her günü- nü dolaşır.
Muharrem ayının birinci günü müslü- manların yılbaşısıdır Kafirler kendi yılbaşı günlerinde käfirliklerini fazlalaştırırlar. Müs- lümanlar da kendi yılbaşılarında daha çok iyi- lik etmelidirler. Müsafaha edip tebrikleşmeli, hediyeleşmeli, yeni yılın hayırlı olması için dua etmeli, büyükleri, âlimleri, akrabayı, ar- kadaşları ziyaret ederek dualarını almalıdır.
14. ASRI NASIL GEÇİRDİK:
Çok karanlık içinde geçti. Asrın müced- didini görüp tanımak, bu koyu zulmet içinde ancak çok az kimselere nasip oldu. Halifelik
yıkıldı. Müslümanlar başsız kaldı. Ehl-i sün- net dışı cereyanlar hakim olmaya başladı. Su- udi Arabistan'da vehhabilik şiddetini artırdı. Dünya müslümanlarının arasına sızmağa baş- ladı. Libya, Suriye, Cezayir gibi Arap Ülkele- rinde sosyalistlik felaketi başgösterdi. İran' daki rafizilik Humeyni ile daha tehlikeli ol- maya başladı. Sahipsiz kalan müslümanların hamisi olmak onları kurtarmak için, dinde yenileme yapmak için birçok dinde reformcu kimseler müslümanların itikadını bozmağa çalıştılar. Selefilik ve mezhepsizlik hızla ya- yıldı.
Bütün bu menfi cereyanlara rağmen, as- rın müceddidinin bereketiyle bid'at fırkaları- nın bir dereceye kadar hızları kesildi. Bazı devletlerce Vehhabilik Ehl-i sünnet dışı oldu- ğu resmen kabul edildi. Ehl-i sünnet büyük- lerine ait kitapların dünyanın her tarafına yayılması ile müslümanlarda bir uyanma ha- reketi görülmeğe başladı.
MÜCEDDİD NEDİR:
Ehl-i sünnet mezhebinin derin âlimlerine MÜCEDDİD denir. Müceddidler cahiller, sa- pıklar ve din düşmanları tarafından müslü- manlar arasına sokulan hurafeleri, bid'atleri düzeltirler, Eshâb-ı kirâmın doğru imanı olan Ehl-i sünnet itikadını meydana çıkarırlar. Kendiliklerinden dine bir şey ilave etmedikle- ri gibi, dinden de bir şey çıkarmazlar. İslâmi- yete hizmet eden bu müceddid âlimlerin gele-
(Aşağıdaki sözler muteber kaynaklardan alın- miştir.)
Sizden evvel helök olanlara şu üç şey sebep olmuştur: Fazla konuşmak, fazla yemek ve fazla uyumak
Sözü çok olanın hatası çok olur, hatası çok olanın hayası az olur, hayåsı az olanın Iffeti az olur, Ifteti az olanın da kalbi ölmüştür.
Yeşilliğe ve akarsuya bakmak gözü aydınlatır. Tuzlu yemek ve başa sıcak su dökmek aydınlığı azaltır.
Kim amelinin, hizmetinin sevabına karşılık dun- yada veya õhirette bir mükafaat beklerse, kulluk vastının dışına çıkmıstır, ona sevap yoktur. Zira kulluk ancak riza-l ilahi icin olmalıdır.
Başınızdaki emir (rels) münker ile emretmediği müddetce ona itaat etmeniz vacibdir.
Sırrını saklayabilenler kendine hakim olur.
Sır verip korku ile yaşamaktansa, saklayıp ra- hot etmek lyl değil midir?
Sırrını sırdaşına söyleme, sırrın faş olur.
Sen sana sirdaş değilsen el nice sırdaş olur.
Seven odur ki, sevdiğinin rızasını her şeyin üs tünde tutor.
Sıkıntıların sıkıntısı, insanın zıtlarıyla düşüp
kalkmasıdır, Söylenecek yerde susmak, susulacak yerde söy-
lemek akla uymaz. Seher vaktinde uyuyanın salihlik Iddiası nasıl doğru olabilir?
Sevgili kulun alåmeti, kelőmı az, istiğfarı ise çok olur.
Seninle, nefsi arzuların arasında demirden bir duvar olmadığı müddetce, yaptığın İbadetlerin ta- dını bulamazsın.
Salih kimse tonrak gibidir, her fena sey onun Üstüne atılabilir. Fakat ondon sadece güzel şeyler cıkar.
Solih kimse, isi sözüne sözü İsine uvon kim- sedir. Yani olduğu gibi görünen veya göründüğü gi bl olan kimsedir.
Salih olabilmek için altı kapıdan geçmek gerek
Nimet peşinde koşmayı bırakıp sıkıntıya alış mak. 2- Azameti bırakıp tevazu sahibi olmak. 3-
1 Zenginlik ihtirasından vazgeçip Hakkın vergisine rå- zı olmak. 4- Tembelliği terk edip çalışmağa de vam etmek. 5 Emelleri bırakıp amellere sarılmak 6- Uykuyu terkedip ekseri vakitleri
uyanık geçir. mek.
Sana gelen bir dünyalık, o ilmin, o vazifen olma.
sa da yine geleceğine inanırsan o dünyalık sayıl maz. Aksi halde dinini dünya ile değişiyorsun de mektir.
En büyük sabır. Allahü teâlânın emir ve yasok larına karşı sabretmektir.
Sizden birinizin, din kardesinin Ihtiyacını põr mek, derdine ortak olmak veva kendisine havır dua- da bulunmak gibi maksatlar dısında ona NASILSI.
NIZ diye sorması münafıklık alâmetidir.
Bir kimse arkadaşına NASILSIN der de ihtiyacı
nı sormaz veya gücü yettiği halde, muhtaç olduğu şeyi ona vermezse, nasılsın sözü bir alay olur.
Söz ok gibidir, senden çıktı mı artik sen ona de, ğil, o sana hakim olur.
Sükût, õlim için bir zinet, câhile de bir perde-
dir.
Selef-i salihin, kullanmak için komşudan aldığı tencereyi, Içi dolu olarak teslim ederdi. Bazan da tencere sahibi, äriyet olarak isteyene boş olarak vermeyi bile hoş görmez, dolu olarak verirdi.
Bir İslâm büyüğü, verdiği silgiyi kendisine lade edene «Biz verdiğimizi geri almayıza buyurmuştu.
Aşağıdaki yazı, mezhepsizlerin sağlam kaynak bilerek kendisinden nakiller yaparak çok övdükleri veya övmek mecburiyetinde kal- dıkları Şah Vellyyullah Dehlevi hazretlerinin «İzálet-ül hafa» isimli eserinden özetle terce- me edilmiştir.»
Hilafet, yeryüzündeki bütün müslümanla rın riyaseti demektir. Hålifenin vazifesi İslâm dinini korumaktır. Bunun için din bilgilerinin yayılmasına, İslâmın emirlerinin yapılmasına çalışır. Kâfirlerle cihad edip ganimet malla- rını gazilere, fey olan malları da müslüman- lara dağıtır. Orduyu günün icablarına göre teç hizatlandırır. Mahkemeler vasıtasıyla suçluları cezalandırır, zulmü önler. Emr-i ma'ruf ve nehy-i anil münker vazifesini yaptırır. Bütün bu vazifeleri Peygamber Aleyhisselâmın veki- Ii olarak yapar.
Birinci asırdaki halifeler bu vazifeleri tam yaptılar. Hepsini yapacak kuvvette idiler. Bir kimse şeriata tam uyduğu ve zamanının en üstünü olduğu halde bu işleri yaptıracak güç. te değilse halife olamaz. Peygamber (aleyhi- müsselâm) halife değildirler Allahü teâlânın vekili Idiler. Bunun için Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddik halife olunca kendisine Halifetullan denmesine râzı olmayıp Halife-i Resulillah den mesini istedi.
Müslümanların bir halife tayin etmeleri kıyamete kadar vâcib-i kifayedir.» «Bi'at et- meden ölen, cahiliyyet ölümü ile ölmüştür. hadis-i şerifi de vacib olduğunu göstermekte- dir. (Herhangi bir sebeple halife seçmek im- kanı olmazsa, ehl-i sünnet âlimlerinin kitab- ları ile amel edilir.)
Halife olacak kimsenin çeşitli şartların ya nı sıra müctehid de olması lazımdır. Bir kim- seye islâm âlimi, din adamı denebilmesi için ictihad ehliyetine sahip olması lazımdır. Es-
hâb-ı kiramın hepsi müctehid idi. Yukarıda bildirilen vasıflara haiz olan bir âlim, halife olabilir. Böyle olan halifeye Halife-i Raşid de- nir. Böyle olmayanı seçmek günah olur.
Halife olmak dört türlü olur:
1- Alimlerin, hâkimlerin, kumandanla- rın ve söz sahibi olan kimselerden, bir araya toplanmaları kolay olanların seçmesi ile olur. Her memlekettekilerın sözbirliğiyle seçilmesi lazım değildir. Birkaç kişinin seçmesi ile de ol maz.
2 Halifenin bir kimseyi seçerek vasiv- yet etmesidir. Hazret-1 Ömer radıyallahü anh' ın halife seçilmesi böyle oldu.
3- Halifenin vasıyyet ettiği birkaç kim se (bir şûra) arasından birini seçmektir. Haz- ret-i Osman radıyallahü anh böyle seçildi.
4 Birinin güç kulanarak hilafeti elde etmesiyle halife olur. Bu da iki türlü olur:
a) Bu kimse hilåfet şartlarına sahip olur. Hazret-1 Muaviye radiyallahü anh böyle hali- fe olmuştur.
b) Bir kimse hilafet şartlarına haiz de- ğilse, böyle bir kimsenin halife olması caiz de- ğilse de bunun da şeriata uygun olan emirleri kabul edilir. Bunun emri ile cihada gidilir. A- dülmelik'in hilåfet ve Abbasi halifeleri böyle Idi.
«Bir müslümanın halife olması için alim- lerin ve idarecilerin ileri gelenlerinin seçme veya önceki halifenin bunu kendi yerine geçir- mesi lazımdır. Güç kullanarak hükümeti eis geçiren müslümanın da halifeliği sahih olur.
(Görüldüğü gibi dört halifeden sonra ge len Emevi, Abbasi ve Osmanlı halifelerinin ye lerine kendilerinin yetiştirdikleri oğullarını v ya güvendikleri başkalarını halife yapmala. şeriata uygundur.)
08.04.1973 tarihi itibariyle Bingöl/Genç İlçe Jandarma Komu- tanlığı tarafından faydalanılmıştır. Aynı tarih itibariyle, verdiği bil- gilerin anılan komutanlıkça değerlendirilmesinde güçlük çekildiği gerekçesiyle teşkilatımıza devredilmiştir.
Anılan tarihte Tatvan Bölge Müdürlüğümüz tarafından faydala- nılmaya başlanmıştır.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi. İçinde 2 İngiliz üssü var. Ağrotur ve Dikelya. ABD ile yaptıkları anlaşma. 9 Eylül 2024’te imzalandı. İkili Savunma İşbirliği Anlaşması. Tarihi bile anlamlı. İzmir’in kurtuluş günü. Türk Ordusu’nun işgalci Yunan askerlerini denize döktüğü gün.
İÇERİĞİ Süreç bir plan dahilinde yürüdü. ABD Rumlara silah ambargosunu kaldırdı. Arkasından anlaşma. Yunanistan’la yapılanın… Hani şu ABD’ye çok sayıda üs verilen… Kritik anlarda Yunanistan’ın tamamını ABD üssü yapan anlaşmanın benzeri. Anlaşma uyarınca… Rumların silahları değiştirilecek. ABD’nin gelişmiş silahları verilecek. Rum ordusunu ABD eğitecek. Gizli olanlar da ayrı.
KARARGAH OLDU Sonrasında yaşananlar… Anlaşma hükümleri hızla hayata geçirildi. Bu arada, İsrail havaalanları ve limanları… Güvenlikleri kalmadı. Onlar da Güney Kıbrıs’ı kullanmaya başladı. Nasrallah’ı şehit eden İsrail F-35’i. Güney Kıbrıs’tan kalktı. Lübnan’a, Suriye’ye yapılan saldırılar… Birçoğu Rum havaalanlarından gerçekleşti. İran’ın füzeleri engellenirken de burası kullanıldı. Güney Kıbrıs şu anda ABD ve İsrail’in karargâhı.
YÜZLERCE TANK KKTC’li bir dostum Rum Kesimi’ne geçti. Gitmeden aramıştı. Etrafı iyi gözlemesini… ABD ve İsrail varlığını incelemesini istemiştim. Dönünce görüştük. Anlattıkları beni dehşete düşürdü. Özetle şu bilgileri verdi: “Güney Kıbrıs ABD, İsrail üssü olmuş. Larnaka Havaalanı’nın 9 km yakını. Tank ve zırhlı araç dolu. Sen de 1000, ben diyeyim 1500. Üstleri örtülmüş. Ama ne olduğu anlaşılıyor. Etrafındaki güvenlik çok sıkı. Kesinlikle fotoğraf çektirmiyorlar. Anında müdahale ediyorlar. Biraz soruşturdum gemilerle getirmişler.
YABANCILAR “Rumlarla konuştuk. Bazıları tedirgin. Bazıları ise mutlu. Açıkça söylemeseler de beklentileri var. Rum arkadaşımla Larnaka’da yürüyoruz. Yolda yabancıları işaret etti. ‘Bu Amerikalı, bu İsrailli’ dedi durdu. Her yerin ajan kaynadığını söyledi. MOSSAD’a vurgu yaptı.”
TANKLAR KİME KARŞI Yığılmış yüzlerce tank. Yüzlerce zırhlı araç. Sorunca İsrail’e gideceği ifade ediliyormuş. Ama ikna edici değil. Tankları getiren Amerikalılar. Gemilerle taşınmış. İsrail’e gidecekse doğrudan Hayfa Limanı’na götürülür. Niyetin başka olduğu anlaşılıyor.
KKTC’YE TEHDİT Bu kadar tank ve zırhlı araç… KKTC’ye karşı kullanılır mı? Olası bir saldırı… ABD, İngiltere, Fransa, İsrail… Rumların arkasında durur mu? Açık destek verir mi? Türkiye sessiz kalamaz. Türkiye ile sıcak çatışma yaşanır mı? Bu soruların yanıtı önemli.
ACİL YAPILMASI GEREKEN Cumhurbaşkanı Erdoğan. Türkiye’ye tehditten söz etti. İsrail doğrudan ülkemize saldıramaz. Aparatlarını kullanacak. Fırat’ın doğusu… Rum Kesimi’ndeki hareketlilik… İçeride terörün tırmandırılması… Uluslararası mafyalaşmış finans kuruluşlarının baskıları… Öne çıkan gelişmeler bunlar. ABD, İsrail, PKK/PYD, FETÖ ittifakı var. Buna bazı Avrupa ülkeleri de ekleniyor. Bu duruma göre konumlanmak şart. “Denge politikası” geçersiz. Bölgesel ittifak acil ihtiyaç. Aksi halde yarın çok geç olabilir.
YanıtlaSil
Yorum Gönder Bu blogdaki popüler yayınlar CUMU A NAMAZI KILMAK Mayıs 31, 2024 Devamı HADDİNİ BİLMEK Mayıs 31, 2024 Devamı HACCA GİTMEK Mayıs 31, 2024 Devamı Blogger tarafından desteklenmektedir Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel Vasiyet ve mustafa Profili ziyaret edin Arşivleme Kötüye Kullanım Bildir
Ameller, Allahın indinde yedi türlüdür: iki amel vardır ki karşılığını vacib kılar. Diğer iki amel misli misline, bir amel on misli, bir amel yedi yüz misli kazandırır. Bir amel de vardır ki sevabını Allahdan başkası bilmez. Vacib kılan iki amele gelince, bir kimse ki, Allaha halisane ibadet eder ve Ona hiç bir şeyi şerik koşmadan kavuşursa, ona Cennet vacib olur. Bir kimse de, Allaha şirk koşarak mülaki olur ise, ona da Cehennem vacib olur. Bir kimse ki bir kötülük işler, misli ile cezalanır. (Ve iyiliğe niyet eder, yapamazsa, yine bir misli sevab alır) Bir kimes de bir iyilik işlerse on misli ile mükafatlanır. Ve bir kimse malını Allah yolunda infak ederse, nafakası, dirhemi yedi yüz dirhem, dinarı da yedi yüz dinar olacak şekilde katlanır. Oruç ise Allahu Teala içindir ki onu işliyenin sevabını Allah'dan başka kimse bilmez. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.) Sayfa: 190 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel5 Kasım 2024 03:41 Nafakada iktisad (harcayışta itidal) geçim ilminin yarısıdır.. Halk ile muhabbetli geçinmek, aklın yarısıdır. Ve sormasını bilmek te ilmin yarısıdır. Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma) Sayfa: 190 / No: 5 Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 189 1 İslam zelûldür ve Zelûle mal olur. (Uyması kolaydır.) Hz. Enes (ra) 189 2 İslam artar, eksilmez. (Dahil olanlarla artar. Mürtedlerle eksilmez) Hz. Muaz (ra) 189 3 İslam çıplaktır. Giyimi haya, zineti vefa, mürüvveti ameli salih, diğer de verâdır. Her şeyin bir temeli vardır. Müslümanlığın temeli de ashabı ve Ehli Beytimi (Resulallaha nisbeti olanı) sevmektir. Hz. Hüseyin İbni Ali (ra) 189 4 İslam, Allah'a şirk etmeksizin, Ona ibadet etmenin, namazılığın, zekatı vermenin, orucu tutmanın, hacca gitmenin, emri bil-maruf ve nehy-i anilmünkerle emretmekliğin ve ehline selam vermeliğindir. Birini terketmek, İslamiyet'in sehiminden birini terketmek demektir. Kim onları bırakırsa, Müslümanlığın arkasını çevirmiş bir adam olur. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 189 5 İslam, ahlak güzelliğidir. (İslamın uyguladığı şeyler yapılırsa ahlak güzelleşir.) Hz. Ebû Said (ra) 189 6 İslam, aşıkare olan şeylerdir. İman da kalbdedir. Takva buradadır. Takva buradadır, organların göğsüne işaretler buyurdu. Hz. Enes (ra) 189 7 İslam bundan izzetlidir. (Müşriklerle dostluktan) İslamiyet üsttedir, bunun üstüne çıkılmaz. (Galibtir. Mağlub olmaz.) Hz. Aziz İbni Amr (ra) 189 8 İslamiyet on sehimden ibarettir. Kendisinde bir tanesi noksan olan kimse hüsrandadır: "La ilahe illallah (diye) şehadet etmek ki, bu millet (din)dir. İkincisi, namaz ki o fıtrattır. Üçüncüsü, Zekat ki o temizliktir. Dördüncüsü, oruç ki o kalkandır. Beşincisi, Hac ki o şeriattır, Cihad ki o Urve (sarılmak)dır.Emri bil-maruf ki o vefadır.Nehy-i anil münker ki o hüccettir. ismettir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 189 9 Şerliler, cumalardan sonra yüz elli senedir. Dünya ehlisinin hepsine hakim olmak. Onlarda Türklerdir.(Türklerden maksad: Çinliler ve tatarı kebirdir ki, sonunda dünya bunların üzerinde kalacakmış) Hz. İbni Ömer (r.anhüma) 189 10 Şerbetler beşlikten yapılır. Buğdaydan, Arpadan, hurmadan, kuru üzümden ve baldan. Bu şerbetlerden hangisi aklını mahmur ederse, o içkidir. Hz. Numan İbni Beşir (ra)
Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umûmiye ile, o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacak ve hakikat meydana çıkacaktır inşaallah.
Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet, faizi yasakla- maktadır. Farklı mânâ arayışları ile bu ya- sağın arkasından dolaşmaya çalışmanın, İslâmî bir duruş ile bağdaştırılabilir bir ta- rafı yoktur. Bir kimse, ekonomik hayatını faize bulaşmadan devam ettiremeyeceği düşüncesine kapılırsa, o kişiyi bekleyen ilk tehlike itikadî basamaktadır. Çünkü kişi böyle yapmakla, özü itibariyle kötü ve çirkin olan bir uygulamanın kaçınılmaz ve vazgeçilmez olduğunu kabul etmekte- dir. Buna karşılık Allah Teâlâ (cc.)'nın ke- sin emri olan dosdoğru bir davranışın ise
Her kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sus- sun... (Buhari, Rikák, 23)
DEĞİŞİM DİL İLE BAŞLAR
Dil; dinin, kimliğin, geleneğin, kültürün taşıyıcısıdır. Bizi biz yapan şeydir. Başkasının kelimeleriyle kendimizi inşa edemeyiz. Kimin ekmeğini yiyorsan onun kılıcını çalarsın sözüne karşılık şunu söyleyebiliriz: Kimin kelimeleriyle konuşuyorsan onun kelimeleriyle düşünmeye başlarsın. Bize ait olmayan kelime veya kavramlarla yerli düşünce gerçekleşmez. Bir süre sonra ken- dimize yabancılaşmaya başlarız. Yabancılaşmak, benliğinden, kimliğinden uzaklaşmak demektir. Mazi ile bağımız koptuğunda öz duruştan söz etmemiz de imkânsızlaşır. Değişim dil ile başlar, sonra hayatın bütününe sirayet eder. Milli ve manevi değerler onunla örselenir ve zamanla her şey normal gel- meye başlar. Bu normalleşme geçmişle bağımızı koparır. O bağ koptuğunda bizi biz yapan milli ve manevi değerlerle bağımızı da koparmış oluruz. Bu açıdan milletlerin kaderleri dilleriyle doğru orantılıdır. Dili yaşayan milletler hayatlarını sürdürmüş, dili ölmüş toplumların varlığı ise nihayete ermiştir.
YanıtlaSil
Yuksel8 Kasım 2024 09:31 BAŞBUĞ TÜRKEŞ DÓKUZ IŞIK
Biz Türkler ne başkalarına uşaklık etmeyi, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul ederiz. İnsanlık haysiyetine saygı duymayan, Türk insanına karşı gönlünde sevgi taşımayan, Türk Milletini Türk Halkını hər gören zihniyete karşıyız. Dokuz Işıkçılar olarak bizler Türk halkını, Türk insanını Allahın mukaddes bir emaneti telâkki etmekteyiz. İdareci ve aydınların milletimizin bütün fertlerine bu anlayış içinde hizmet etmeleri, hangi mevkide olurlarsa olsunlar, mevki farkı zenginlik farkı gözetmeksizin herkesin hakkına, hukukuna riayetkar olmaları, ancak gönüllerini insan sevgisi ve insan haysiyetine sonsuz saygı ile dolu olmasına bağlıdır. Dokuz Işık, dokuz ana ilkeye dayanır, Bunlar;
1. Milliyetçilik
2. Ülkücülük
3. Ahlakçılık
4. Toplumculuk
5. İlimcilik
6. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik
7. Köycülük
8. Gelişmecilik ve Halkçılık
9. Endüstricilik ve Teknikçiliktir.
KAMER
9786059113151
YanıtlaSil
Yuksel8 Kasım 2024 09:37 Türk demek müslüman demektir.
"Geçenlerde birisi bir rüya görmüş. Rüyasında görüyor ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.), koltuğunda bir kitapla gidiyor. Kita bın ucuna bakıyor; kitap Türkçe. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.): "Ya Resulallah! Koltuğunuzun altındaki kitap Türkçe mi? diye soruyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
buyuruyor.
"Türkçe... Türkler dinimize çok hizmet etti, daha edecekler
Bir kimse ümmetime hiyanet ederse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Dediler ki: "Ya Resulallah hiyanet nedir?" Buyurdu ki: "İnsanlara bidat icad etmek ve onunla amel etmektir. Ravi: Hz. Enes (r.a.) Sayfa: 431 / No: 10 Ramuz El-Ehadis
Dünya üzerinde yaşayanların, çocukluk, genç- lik, ihtiyarlık, hastalık gibi değişikliğe uğrayarak nihâyet, ölmeğe mahkûm olduğunu dâima görmek- teyiz. Binâenaleyh: Dünyanın da bir gün bu hâli- nin sona ereceği muhakkakdır. Çünki her değişen şey, zevâle mahkûmdur. Dünyâ da zevâle mahkûm- dur. Akıl ve mantık bunu böyle kabul etmek zorundadır.
Ahiret gününe inanmak, inanmak demekdir ki, bunlar şunlara temâmen Kur'ân âyetleri ile sâbitdir. Birinci sur (Yerde, gökde bütün yaşayan- ların ölmesi), İkinci sur (Ölülerin tekrar dirilme- si), haşir (Mahkeme-i kübra, sorgu, el, ayak âzâ- larının ve yerin şehadetleri), vezin, şefâat (Mah- şerde, mahkeme-i kübrâda, sıratda, cehennemde) sırat, cehennem, cennet.
Kur'ânı Kerîmde beyân buyurulduğuna göre, kıyâmet, herkes işiyle güciyle meşgul iken birden bire son derece şiddetli deprenme ile vukûa gelecek.
Hadîsi şerîfde beyân buyurulduğuna göre yer yüzünde ALLAH ALLAH diyecek kimse kal- mayınca; Ka'be-i Muazzama insanlar tarafından yıkılıb Hac eden kimse kalmayınca; kıyâmet, Allâha şirk eden gâyet zâlim ve şerli insanlar üze- rine kopacak.
Kıyâmetin ne zaman kopacağı belli değildir. Lâkin kıyâmetin kopmasının şartları, Peygamberi- miz (S. A. V.) tarafından bildirilmiştir.
Kıyametin küçük alâmetleri:
Alimlerin azalıb câhillerin artması, adâletin azalıb zulmün çoğalması, cezâların fakirlere, âciz- lere tatbik edilib eşraf ve ekâbirden kaldırılması; işin ehlinin gayrisine burakılması, zinâ ve binâya rağbetin artması, büyüklere hürmet, küçüklere merhametin kalkması, kadınların erkeklerden çok
yolundan saptırsınlar diye mi? onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezier." (YONUS/88) abbimizi Gerçekten sen Firavun'a ve onun ileri gelenlerine, dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver,
رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلُوةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِى إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ miz Namazı dosdoğru kilizare dinle sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylett, onlar erden rızıklandır, umulur şükrederier."
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا تُخْفَى وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ miz Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli
2(İBRAHİM/38)
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلُوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ . Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul
ml Beni namaza devam eden bir kimse eyle
(İBRAHİM/40)
bimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 305 1 Ümmetimin şerlileri, çok konuşan, düşüncesizce konuşan ve azametle konuşanlardır. Ümmetimin cumaları ise, ahlakça en güzel olanlardır. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 305 2 Ümmetimin şerlileri, hem hakim mevkiini işgal eder, hem de şüpheli işlerle herkesle karşılaşırmısınız. Hükmünde isabet ederse kibirlenir. Gazablanınca da şiddet görülüyor. Kötülük yayan da onu işliyen gibidir. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 305 3 Ümmetimin şerlileri, kendine mümtaz mevki veren, kendinin dince mevkiini beğenen ve amelinde mürailik yapan, hüccetinde muhhasama eden kimselerdir. Riyanın az da şirktir. Hz. Abdurrahman İbni Sabit (ra) 305 4 insanların şerlilerindendir o fasık ki, Allah kitabını okudu ve dini olarak, fıkhı da bilgi sahibi mevkiindeki fasıka dalkavuk oldu. Ve o adam bunun okuyuşu ile keyf etti. Allah (bunların her şeyin de) söylenmesinin de, dinliyenin de kalbini mühürler. Hz. İbni Ömer (ra) 305 5 Ümmetimin şerlileri ve Cehenneme sevk edileceklerin ilki, ümmetimden, yemeklerden doymıyan ve toplananklarından kanmıyan aç gözlülerdir. Hz. Ali (ra) 305 6 Şerlisi üç sınıftır: "Ana-babaya karşı kibirli olup, onları tahkir eden adam. İnsanlar arasında yalanla münaferet etmiş ve onları birbirine buğz edip birbirinden uzaklaşıncaya kadar fesad için koşan adam. Erkekle ailesi arasında yalan sözlerle koşup, kadının haksız yere kırgınlığı ve sonra arasını ayırıp sonrasında kadına kendi sahip olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 305 7 En fena yemek, kendisine zenginlerin çağırılıp fikaraların çağrılmadığı düğün yemeğidir. Kim ki davete icabet etmezse Allah ve Peygambere asi olmuş olur. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 305 8 Evlerin en şerlisi hamamıdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Denildi ki: "Hamamda tedavi uygulanıyor ve kirler gidiyor." Buyurdu ki: "Girecek olan ancak örtülü girsin." Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 305 9 Kıyamet menzili (derece) bakımından insanların en şerlisi, dilinden ve şerrinden korkulan kimsedir. Hz. Enes (ra) 305 10 Dünya şerefi zenginlik, ahiretin şerefi ise takvadır. Erkek ve dişiden kraliçelerin sizin şerefiniz müstağni olmanız, kereminizin takvası, hasebiniz ahlakınız, nesebiniz de amellerinizdir. Hz Ömer (ra) 305 11 Mü'minin alameti, gece namazının kılınması ve izzeti de insanların elindekinden müstağni olması. Hz. Ebû Hüreyre (ra) 305 12 Mü'minlerin kıyamette sırat üzerindeki alametleri: "Ya Rabbi Sellim, Sellim" sözüdür. (Selamete er.) Hz. Miğire İbni Şu'be (ra)
Ey insanlar! Dünya, peşin verilen bir metadır. İyi de kötü de ondan nasibini alır. Ahiret ise sadık (değişmez) bir vaaddır. Orada Kadir olan Melik hükmeder. Hak yerini bulur. Batıl ise zail olur. Ey insanlar! Ahiret evladı olun, dünya uşağı olmayın. Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya çocuğu olursanız., dünya gibi mahvolmaya layık olursunuz) Allah'tan korku üzerine amel ediniz Biliniz ki, amelleriniz sizinle yüzleştirilecektir. Ve yine sizler, mutlaka Allah'a mülaki olacaksınız. Kim, zerre miktarı hayır yaparsa onu görecek ve kim de zerre miktarı şer yaparsa onu görecek. Ravi: Hz. Şeddad İbni Uveys (r.a.) Sayfa: 184 / No: 4 Ramuz El-Ehadis
C – Evvelâ: Müttefekun aleyh olan makasıd-ı âliyeye nazar etmektir. Çünkü, Allah'ımız bir, Peygamberimiz bir, Kur'ânımız bir… Zaruriyat-ı diniyede umumumuz müttefik… Zaruriyat-ı diniyeden başka olan teferruat veya tarz-ı telâkki veya tarik-i tefehhümdeki tefavüt, bu ittihad ve vahdeti sarsamaz, râcih de gelemez. El-hubbu fillah düstur tutulsa, aşk-ı hakikat harekâtımızda hâkim olsa –ki, zaman dahi pek çok yardım ediyor– o ihtilâfat sahih bir mecrâya sevk edilebilir.
Tarih yazılmıştır Kaderler yazılmıştır Levh-i Mahfuz'da, zaman durmaz, saat durmaz, işte bu saat herkesin ölüm zamanını da, dünya ninda, kâinat inda kıyameti kopardı gi Bir cum'a günü akşam namazı sularında işte o zaman Cennet, Cehennem e girecek olanların gerçek hayatın başlama zamanının gösterdiği sonsuz lugun başlangıcıdır.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi 108 7 Mescit kapılarında (cuma namazında) melekler insanlar saatine göre yazarlara göre gelişir. "Falan adam şu saatle geldi, filân da şu anda geldi, filân, hutbe ayrılırken geldi, filân da namaza yetişti, fakat hutbeye yetişemedi." Hz. Ebû Hüreyre (ra) 130 1 Allah (zchz)'nin, onun cuma günü hepsi cehennemi hak etmiş oldukları halde, oradan azad ettiği altıyüz bin azadlısı vardır. Hz. Enes (ra) 164 2 Azameti gökle yer arasını dolduran ve yetmiş bin meleğin tazim ve teşyi ettiği bir sureyi size haber vereyim mi? O "El Kehf" suresidir. Her kim Cuma günü onu okursa, Allah Teala bu sebeble o kimsenin diğer cumaya kadar ki ondan sonra da üç gün ilavesi İçindeki Günahlarını mağfiret eder. Ayrıca kendisine semaya kadar erişen bir nur verilir. Ve çıkartmanın fitnesinden oluşur. Kimin yatacağı zaman bu surenin sonunda beş satır okursa, korunur ve gecenin istediği yerde uyandırılır. Hz. İsmail İbni Rafi (ra) 219 2 Beş vakit namaz ve diğer cumaya kadar Cuma namazı, büyük günahlardan sakınılmak şartıyla, aralarındakilere kefarettir. Hz Ebu Bekir (ra) 391 6 Cuma günü imam hutbe konuşurken konuşanın misali, kitap içeren merkebe benzer. Yanındakine su diyenin de cuması yoktur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma) 482 5 Ağacındaki meyvadan dolayı ve "cumardan" (hurma göbeği) dolayısıyla el kesilmez. (Çalıp yemekte ve on dirhemden az da el kırma yok diye ilave var.) Hz. Rafiğ ra. 544 10 Efendimiz (sav)'in bir kılıcı vardı. Kabzası ve kınının ucu gümüş işlemeli idi. Ayrıca gümüşten halkaları vardı, adı "Zülfikar" denilirdi. Ok ve yayı vardı, ismine "Zessedat" denirdi. Ok mahfazası vardı, ismine "Zelcuma" denirdi. Bakır işlemeli bir zırhı vardı, ona "Zatül fudul" denirdi. Kargısı vardı, "Enneb'âü" denirdi. Kalkanı vardı, "Zagan" denirdi. Al bir atı vardı, adına "Mürtecis" denirdi. Yağız bir atı vardı, ona "Sekib" denirdi. Bir kişi vardı, ona "raac" adı veriliyordu. Boz bir katırı vardı, ona "Düldül" denirdi. Bir devesi vardı, "Kusva" denilirdi. Bir merkebi vardı, ona "Yafur" denirdi. bir yaygısı vardı, "kez" denilirdi. Bir harbisi vardı ona "Nemr" denirdi. Bir ibrik vardı, ona "Sadr" adı veriliyordu. Bir aynası vardı, ona "Midelle" adı veriliyordu. Bir makası vardı, ona "Câmi'" denilirdi. Beyaz bir çubuk vardı, ona da "Memşûk" denilirdi. Hz İbni Abbas (ra)
6.149 yorum:
«En Eski ‹Eski 5601 – 5800 / 6149 Yeni› En yeni»SAYFALAR ARASINDA
"Haysiyetli ülkelerde tabular olmaz"
Y AKIN ve uzak tarihimizin ya- lan-yanlışa boğulduğunu, vesi- kaların tahrif edildiğini, kahra- man olanların hain, hain olan- ların kahraman gösterilmeye çalışıldı- ğını belirten yazar Ahmet Kabaklı. Yeni Nesil'den All Ferşadoğlu'nun 10 Kasım 1988'de yayınlanan mülakatında yakın tarih ve tabular hakkında konuştu.
Kabaklı'nın mülakatta sorulan sual- lere verdiği cevaplar şöyle:
"Bugün 12 Eylül'ün bile gerçeklerini bilmediğimizi açık açık iddia edebili- rim. 12 Mart'ın, daha önceki 60 darbesi- nin gerçeklerini hiçbirimiz bilmiyoruz. Rivayet muhtelif ve içinde gerçek dışılık son ölçüdedir.
"Başımıza o kadar çok belä yağdırıl- mış, bugün o kadar çok yalan, yumruk altında gerçekler gizlenmiştir ki, herşey yalana bulandırılmış. Memleketteki kahraman insanlar karalanmış; zararlı kimseler de göklere çıkarılmıştır.
"Bizde büluğ çağı ile emeklilik çağı bir görülüyor. Akıllarının başlarına gelebil- mesi için emekli olmaları gerekir. Ben bunu birçok emekli generalde, yüksek memurda görmüşümdür. Aslında bu, ne yazık ki, korkutulmuş bir karektersiz- liğin ifadesidir. Gerçekler zamanında söylenirse hiçbir zararı olmaz. Uyduru- lan yalanların cemiyetleri ſeläketlere sürükledığı yüzde yüz muhakkaktır.
"Resmi ve yalan tarihe karşı, yalan üzerine müesses iddialara karşı, yalan- dan kahraman yapılmış, hâlâ devam e- den fikir zulmüne ve fikir yumruğuna karşı sız mücadele açmışsınız.
"Demokratik ülkelerde tabu yoktur. Demokratik ülke, tabunun olmadığı ülke demektir. Hallá değil demokratik ülke- lerde, kendisini bilen haysiyetli ülkeler- de de tabu yoktur. Demokratik ülkelerde ilim vardır, bilgı vardır. Tartışılmayan.
görüşülmeyen mesele yoktur. Bu da tabu bir şeydır. İnsan hayslyyetine uygundur.
"İşte Çanakkale hikâyesi, siz yazmış- sınız, Atatürk'ün henüz bulunmadığı bir olayda, 'Atatürk'ten niye bahsedilmiyor' diye kıyametler koparılıyor ve TRT Ge- nel Müdürü azlediliyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde olacak bir şey değildir. Nitekim, kişileri yok etmek için siste- matik bir şekilde tabulara başvurulmak- tadır.
"Ne Avrupa'da, ne dünyanın diğer de- mokratik ülkelerinde, 5816 sayılı gibi bir kanun var. Bu kanun yanlıştır. Bu kanun yüzünden çok gerçekler gizli kal- maktadır. Tam (ersine, Atatürk'ün Mus- tafa Kemal. Mustafa Kemal'in Gazi Mus- tafa Kemal olarak ortaya konması gere- kir. Herkesin olduğu gibi ortaya konma- sı gerekir. O zaman millet rahat edecek- ur. O zaman Mustafa Kemal de rahat ede- cektir. O zaman Atatürk'ü maalesef ålet ederek çıkar sağlamak isteyen kişiler. zümreler; kullandıkları bir çıkar unsu- rundan mahrum kalacaklardır. Ata- türk'ü böyle bir takım insanların âleti halinde tutmamak gerekir.
"Türkiye'nin yakın tarih hadiselerini tartışacağı vakit, çoktan gelmiştir. Türk halkı olarak evet, gelmiştir. Ama, ger-
çeklerin bilinmemesinden menfaat u- manlar çoktur. Sırasında basın da gürül tü çıkaracak, seni ylyeceklerdir. Mesul ve yüksek makamlarda bulunanlar, seni ylyecektir! Binaenaleyh, bu acıklı bir keyflyettir. Adalet ve gerçek, milletin. müsbet aydının ekserlyet sağlamastyle mümkün olabilecek bir keyfiyettir. Mil- letimiz her zaman bunları tartışabılır. konuşabilir. Rahatsız olmaz, gocunmaz. Fakat bazı yalancı aydınlar, üniversi telerdeki sorumlu hocalar yeteri kadar karakter sahibi olmazlarsa, yine de so- nuç alınamaz.
"Bir defa Türkiye'nin yakın ve uzak tarihinin yazılmamış olması acı bir
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2024 08:00
keyfiyettir. Tarihi yazılmayan bir ül- kede politika yapılıyor. Şu halde dürüst bir politika yapılamaz. Çünkü kendi- mizi aradığımızda tarihten başka bula- bileceğimiz bir yer yoktur. Herşey tari- hin zarfı içindedir. Koyun efendim orta- ya, kimin ne kusuru varsa bilelim, mezi- yeti ne ise bilelim. Karmakarışık bir şe-
YANITLASİL
yuksel13 Haziran 2024 08:01
kilde çocuklara okutmanın bir mânâsı yoktur. "Şimdi insan bir şeyi ortaya anlatır- ken gerçekleri ortaya koymalıdır. İlmin dili incitici olmaz. Herkes de buna râzı olur. Yavaş yavaş bu safsata devri, ya- landan çıkar bulma devri kapanır. Bu- nun da kapanması lazım."
Ümmetim için en korktuğum şeyler; Âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi ve maneviyatınızı mahveden dünya.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 112 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:27
Güzelin güzeli güzel ahlaktır.
Ravi: Hz. Hasan (r.a.)
Sayfa: 112 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:29
Ümmetim üzerine en korktuğum kimseler, ilimleri dillerinde olan münafıklardır. (Dili âlim)
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:30
Ümmetim üzerine korktuklarımın en korkuncu; âlimin hatası, münafığın Kur'anla mücadelesi, kendisine fetholunacak dünya. (Yani dünya rahata mübtelâ edip, insana fedakârlığı unutturur. Dinin temeli ise fedakârlık üzerine kaimdir.)
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:32
Ümmetim üzerine korktuğumun en korkuncu, ya namazın vaktini geciktirmeleri veya vaktinden evvel kılarak acele etmeleridir. (İlk cemaati kaçırmamak efdaldir.)
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:34
Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu, mudil insanlar (önderler)dir. (Mudil, şaşırtıcı, istikamet kaybettirici demektir)
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:35
Ümmetim üzerine korkmakta olduklarımın en korkuncu kavmi Lut'un hareketidir.
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:46
Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:47
Ahir zamanda, ümmetim üzerine en korktuğum üç şey; Müneccimlik ve müneccimlere inanmak, kaderi tekzib ve sultanın zulmüdür.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:50
(Dini hususlarda) riyanın en azı dahi şirktir. Ve en iyi kulluk, mütteki olmak ve ittikasında gizli olmaktır. Bu gizlilik, bir merhalede bulunmayınca aranmamak ve bulununca da nazarı dikkati çekmemektir. Bunlar hidayet rehberi ve ilim kandilidirler.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel16 Haziran 2024 05:51
Mü'minlerin ruhları yedinci kat göktedir. Ve oradan Cennetteki makamlarına bakarlar. (Muellif hazretleri şu 7 sıfat dolayısıyla makamına varamaz buyurmuşlardır: Gıybet, tefahur, kibir, ucub (yaptığı ibadetten dolayı kendini beğenme), hased, merhametsizlik ve riya.)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 113 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Müslüman
Temmuz 30, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Peygamberleri zikretmek ibadettendir. Salihleri anmak, günahlara kefarettir. Ölümü hatırlamak sadakadır Cehennemi hatırlamak cihaddandır. Kabri anmak sizi cennete yaklaştırır. Kıyameti anmak ise sizi ateşten uzaklaştırır. İbadetin efdali çareyi terketmektir. Alimin sermayesi kibri terktir. Amelin bedeli hasedi terk ve günahlardan yüreğin yanışı da tevbenin özüdür.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
Sayfa: 286 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
MÜNEBBİHAT
tur ve onu bulamaz."
3. Hz. Ömer (ra) demiştir ki:
"Gülmesi çok olanın heybeti az olur. İnsanları küçüm. seyen küçümsenir. Bir şeyi çok yapan onunla tanınır. Sözü çok olanın hatası çok olur. Hatası çok olanın hayası az olur. Hayâsı az olanın verâ duygusu az olur. Verâsı az olanın kalbi ölür."
4. Hz. Osman (ra), Yüce Allah'ın (cc) "O duvarın al- tında, ikisine ait bir hazine vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi." (Kehf Sûresi, 18/82) mealindeki âyeti hakkında şöyle demiştir:
"Hazine altından bir levhadır. Üzerinde şu yedi satır yazılıdır: Ölümü bilip de gülene şaşarım. Dünyanın fâni olduğunu bilip de ona rağbet edene şaşarım. Her şeyin takdir-i ilâhî sonucu gerçekleştiğini bilip de elde edeme- dikleri için üzülene şaşarım. Hesap gününü bilip de servet biriktirene şaşarım. Cehennemi bilip de günah işleyene şaşarım. Allah'ı (cc) yakinen bilip de O'ndan başkasını zikredene şaşarım. Cenneti yakinen bilip de dünyada rahatlık arayana şaşarım Şeytanı düşman olarak bilip de ona itaat edene şaşarım."
***
5. Hz. Ali'ye (ra); "Gökyüzünden daha ağır, yeryü zünden daha geniş, denizden daha zengin, taştan daha Sert, ateşten daha yakıcı, zemheriden daha soğuk ve ze- hirden daha acı olan şey nedir?" diye sorulunca şöyle cevap vermiştir:
YANITLASİL
yuksel19 Haziran 2024 01:46
MÜNEBBİHAT
"İffetli kadınlara ahlâksızlık iftirasında bulunmak, gök- yüzünden daha ağırdır. Hak, yeryüzünden daha geniştir. Kanaatkârın kalbi, denizden daha zengindir. Münafığın kalbi, taştan daha serttir. Zâlim hükümdar, ateşten daha yakıcıdır. Alçağa muhtaç olmak, zemheriden daha soğuk- tur. Sabır, zehirden daha acıdır." ["İnsanların arasını boz- ma gayesiyle laf taşıma, zehirden daha acıdır" şeklinde bir rivayet de vardır.]
***
6. Hz. Peygamber (sav) buyurmuştur ki:
"Dünya, evi olmayanın evi, malı olmayanın malıdır. Aklı olmayan onun için mal toplar. Anlayışı olmayan onun hazlarıyla meşgul olur. İlmi olmayan onun sebebiy- le azap görür. Zekâsı olmayan onun için haset eder. Ya- kîni olmayan onun için çalışır."
***
7. Câbir b. Abdullah el-Ensârî (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
"Cebrail (as), komşu hakkında o kadar tavsiyede bu- lundu ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim. Kadınlar hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onları boşamayı haram kılacağını zannettim. Köleler hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onların azat edileceği bir vakit belirleyeceğini zannettim. Misvak hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, dişleri fırçalamanın farz olduğunu zannettim. Cemaatle namaz hakkında o kadar tavsiyede kabul edeceğini zannettim. Gece namazı hakkında o ka- bulundu ki, Allah'ın (cc) sadece cemaatle kılınan nama dar tavsiyede bulundu ki, geceleyin uyku uyunmaya- cağını zannettim. Allah'ı (cc) zikretme hakkında o kadar
YANITLASİL
yuksel19 Haziran 2024 01:49
Tasavvuf Klasikleri
ibn Hacer El-Askalani
MÜNEBBİHAT
UYARILAR
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Müslüman
Temmuz 30, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Deccalın önü sıra hilekâr seneler vardır. O senelerde sadıklar yalanlanır, yalancılar tasdik olunur. Eminlere hain, hainler emin nazarı ile bakılır. Ve halıkın umuru hususunda "Rüveybida" söz sahibi olur, "Rüveybida nedir?" diye soruldu. Buyurdu ki: "Umumun işlerinde söz sahibi olan fasık bir kimsedir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 117 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
BİR AYET
21 Hazvan Cuma
15 Zhicce 1445
173
Şüphesiz inkâr edenler Kur'an'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle devireceklermiş gibi bakar, 'şüphe yok o bir delidir' derler. Oysa Kur'an, âlemler için ancak bir öğüttür. (Kalem, 68/51-52)
Cennet ehli Cennetteki makamlarına yerleşir ve Cuma'dan Cuma'ya Allah'ı ziyarete giderler. Onlara Arşı Rahman aşikâr olup, Allah'ı görürler. Bu Cennet bahçelerinden birinde olur. Ve herkes derecesine göre bir minbere yerleşir. En aşağısının yerleri misk tepelerindedir. Ve bunlar kendi hallerini diğerlerinden aşağı görmezler. Soruldu ki: "Rabbimizi görecek miyiz?" Buyurudu ki: "Evet, ayın 14'üncü gününde görülmesinde, ya da güneşin görülmesinde nasıl hilâf yoksa, (veya bunları nasıl izdihamsız görüyorsanız) öyle Rabbinizi göreceksiniz." Allah (z.c.hz.) onlara ayrı ayrı muhatap olur. Ve hatta bazılarına dünyadaki bazı sözlerini hatırlatır. Kul: "Yarabbi mağfiret etmemiş miydin?" der. Allah: "Ettim de onunla buraya geldin" buyurur. O esnada iki bulut öyle güzel kokular serper ki, kimse böylesini görmemiştir. O zaman Allah Tealâ buyurur ki: "Haydi kalkın ikram edeceğim şeylerin başına." O zaman kalkıp cennetin çarşılarına gelirler. Bu çarşılarda aklın tasavvur edemiyeceği şeyler vardır. Orada ne para verilir, ne de yüklenilir. Sadece emredilir. İşte orada biz birbirimizle karşılaşacağız. Derecesi üstün olanların elbisesi başka olur. Ve birinin gözüne bu ilişince kendi elbisesi de derhal fevkalâde olur. Çarşılardan yerimize döneriz. Ailelerimiz: "Başka bir şekilde güzelleşip geldiniz" derler. Biz de deriz ki: "Tabii güzelleşip gelmek hakkımızdır. Zira Rabbımızı ziyaretten geliyoruz."
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 118 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
İmdi aşkdan muradımızı belirte- biliriz. Aşk; sevmek... Sevilmesi ge- rekeni sevmek. O'nun rızasını taleb etmek. O'na ve hükmüne teslim ol- mak. Hükmünü nefsimizde yaşamak sonra yaşatmak. Herşeyde daîma O'- nu düşünmek; büyük murakebeyi u- nutmamak. O'nun evi olan kalbe
YANITLASİL
yuksel23 Haziran 2024 05:36
başkalarını yaklaştırmamak, Kalb kapısını ancak ve ancak O'nun rıza- sını alanlara, O'nun izniyle gelenlere, O'nun için çalanlara açmak. (Bu öl- çü ile mahlûkatı sevebildiğimiz ka- dar sevelim) Mahlukâtı;
<<<Yaratılanı sevdim yaratandan ötürü sırrıyle sevmek. Kalb evini her türlü makam, para, şöhret ve şa- his putlarından temizlemek. İşte mu- habbet, işte aşk... İslâm gençliği bu vasıflarıyle tanınmalı. Bunun için, bu vasaifi haiz olması elzemdir. Bu ölçü oldukça ona anarşi yaklaşamaz. Zaten anarşî; kalbe, ihanetin cezası olarak girer. Nitekim orada, Allah sevgi ve rızasıyla buna müstenid o- larak bulunan sevgi ve rızanın dışın- da, bir muhabbet, bir rıza bulunursa anarşî var olmuştur. Bu sebeble de İslâm gençliği Allah'ın rızasını tah- sîle memurdur.
Bu günkü düzen İslâm Gençliği- nin vasıflarına aykırıdır. Böyle bir düzen için kavgaya girmek, İslâm gençliğinin şiarı değildir. Düzeni biz getirmedik. Koruyucusu da biz ola- mayız. Giderse güle güle. Gelirken bizi ağlatarak geldi. Biz yine güle gü le diyoruz. Bizden bu kadar.
Getirenler koruyor zaten, Bura-
17 1445
175
BİR AYET
Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr, 59/18)
AHİRET GÜNÜ
Hz. Peygamber'in Safa Tepesi'nde "Haberiniz olsun ki ben şiddetli bir azap öncesinde sizin için gönderilmiş bir uyarıcıyım." (Müslim, İmân, 355) dediği zaman- dan itibaren bir ömür boyu insanları hakkında uyardığı bir gün vardır: Ahiret günü. Geleceği kesin olan bu günün varlığına inanmak mümin olabilmenin vazgeçilmez bir şartıdır. Tüm insanların kabirlerinden çıkacağı, yeniden diri- lişin yaşanacağı, bazı insanların yaya bazı insanların binekli bazılarınınsa yüz üstü sürünerek bir araya geleceği toplanma günüdür o gün. "Bir yığın kemik, bir yığın toz olduğumuz zaman mı yeniden diriltilecekmişiz?" (İsrů, 17/49) diyerek Resûlullah'ı ciddiye almayanların ve bu günün geleceğine inandığı hâlde pervasızca yaşayan insanların aldandıklarını anlayacakları gündür. Herke- sin dünya hayatında yaptıklarının karşılığını göreceği hesap günüdür o gün. Malın mülkün hükümsüz kaldığı, aile, akraba ve dostun fayda sağlamadığı bu gün, kişinin tek sermayesi dünyada işlediği iyilikleri ve salih amelleridir.
Bak. A. Toynbee, Civilisation on trial, Oxford 1949, s. 166-173.
91
Avrupa medeniyeti karşısında Rusya'nın içtimal bünyesinden. Türkiye'nin de psikolojik güçlüklerden ve ilmi bir yol bulunma masından ileri gelen buhranlarına da bu medeniyetin iki mem lekette aynı hazımsızlığı doğurması nazarile bakmak mümkün dür. Nitekim aşırı Garpçılığa karşı Rusya'da uyanan dini ve mil- li tepkiler Türkiye'de de, sosyal bir kanun olarak, kendini hisset tirmiştir. Halbuki görünüşte içtimai bünyesinin sağlamlığı, ahlâk ve meſkûre yüksekliği ile Türkiye'nin medeniyet dâvâsı bir bakı ma daha kolay yürüyecek, ilim ve teknik temeller üzerinde mad- dî-manevî imkânlarımızı kullanmak kâfi gelecekti. Bu da ilim, ahlâk ve mefkûresi sağlam bir kadronun yetiştirilmesi ve mües sir olması sayesinde mümkün olacaktı.
YANITLASİL
yuksel25 Haziran 2024 09:30
Prof. Dr. OSMAN TURAN
Türk cihân hâkimiyeti mefkûresi tarihi
Türk Dünya Nizamının Milli İslâmi ve Insânî Esasları
CİLD: 1
HER HAKKI MAHFUZDUR
DÖRDÜNCÜ BASKI
NAKIŞLAR YAYINEVİ
Babıâli Cad. No. 14
Cağaloğlu İSTANBUL
Tel: 26 82 01
166 1 BİLİŞİM ÇAĞINDA INSAN, DİN VE DİYANET
Peygamber Efendimiz bir gün mescide girdiğinde bir kısmı tilavet ve dua ile, bir kısmı ise ilimle meşgul olan iki topluluk görünce, her iki grubun da hayırlı bir işle meşgul olduğunu ifade ettikten sonra "ben muallim olarak gönderildim" buyu- rarak ilimle meşgul olanların yanına oturmuştur. 158 Söz konusu rivayet ve uygulamalar mescitlerin ilim merkezi oluşunu iba- det mekânı olmasından daha güçlü hale getirmektedir.
Bu bağlamda önemli bir örnek de Mescid-i Nebi'nin bir
PAST
BİLİŞİM ÇAĞINDA
INSAN
DIN VE
DİYANET
PROF. DR. ALİ ERBAŞ
177
Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendi- lerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılıp zekât vermeyi vahyettik. Onlar, bize hep kulluk ettiler. (Enbiya, 21/73)
BİR AYET
HZ. ŞUAYB VE NAMAZ AHLAKI
Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de, Hz. Şuayb'ı örnek göstererek namazın, kişinin davranışlarına ahlaki yönde katkı sağladığının altını çizer. Buna göre Hz. Şuayb, Medyen halkına ölçü ve tartıda adaletli olmalarını, haksızlık ederek insanların mallarından çalmamalarını ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak başkalarına zarar vermemelerini öğütler. Bu öğütler karşısında Medyen halkı ona şu soruyu sorar: "Ey Şuayb! Atalarımızın taptığı şeylerden yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emredi- yor? Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın." (Hüd, 11/87) Hz. Şuayb örnekliğinde, bu ayet namazın ahlaki bakımdan kişiyi kötülük ve haksızlıklardan alıkoyan yönünü anlatır. Zira bir insan namaz kılıyorsa, Allah'ı anıyor ve O'na ibadet ediyorsa, ahlaki anlamda da ona layık bir kul olması gerektiğini, nihayetinde gün gelip Rabbine hesap vermek zorunda olduğunu sık sık hatırlıyor demektir.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
121 1 Kıyametin önü sıra yalancılar vardır. Onlardan sakının. Hz. Câbir İbni Semure (r.a.)
121 2 Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlara töhmet, haine emniyet edilir. Ve emin susturulur. Yalancıya emin nazarı ile bakılır. Ve "Rüveybida" söz sahibi olur. "Rüveybida kimdir?" diye soruldu. Ammenin işleri hakkında söz sahibi olan sefih kimsedir." buyuruldu. Hz. Avf İbni Malik (r.a.)
121 3 Kıyametin önü sıra deccal ve onun önü sıra da 30 kadar veya daha fazla yalancı gelir. Bu yalancıların alâmetleri soruldu. Buyuruldu ki: "Onlar sizde olmayan adetler getirirler ve diyanetinizi o âdetlerle değiştirirler. Bunları gördüğünüzde onlardan sakının ve onlara düşman olun. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
121 4 Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selâm vermek âdet olur. Ticaret meydan alır, o derecede ki, kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahidler çıkar, gerçek şahidlik gizlenir, muharrirler ise çoğalır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 5 Kıyametin önü sıra karanlık geceler gibi fitneler vardır. O fitne devrinde adam sabah mü'min, akşam kâfir olur. Ve akşam mü'min sabah ise kâfir olur. O zaman oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Ayakta duran yürüyenden hayırlıdır, yürüyen ise koşandan hayırlıdır. O devirde okların yayını kırın, kirişlerini koparın, kılıcınızı da taşa vurun, evinize çekilin. Birinizin evine girilse ve üzerinize varılsa o zaman Adem (a.s.)'ın iki oğlundan hayırlısı gibi olun. (Yani öldürülen gibi.) Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
121 6 Yeryüzünde Allah'ın evleri mescidlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allah'ın kendi üzerine aldığı bir haktır. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
121 7 Cebrail (a.s.) Benî Ademin ihtiyaçlarını yerine getirmeye memur edilmiştir. Kâfir dua ettiğinde Allah buyurur: "Bunun isteğini vererek ağzını kapatın. Duasını işitmek istemiyorum." Hz. Câbir (r.a.)
121 8 Rabbim Tebareke ve Teala hazretleri Kur'an'ı Bana bir vecihle okumak üzere gönderdi. Ben de ümmetime kolaylık olması için iade ettim. İki vecih yapıp gönderdi. Ben yine, ümmetime kolaylık olması için, tekrar iade ettim. Bunun üzerine yedi vecihle okunmak üzere tekrar gönderdi ve: "Reddin için istiyeceğin üç dilek vardır" buyurdu. İki defa, "Allahümmeğfir li ümmetî" dedim. Üçüncüyü ise öyle bir güne bıraktım ki o gün bütün halk ve hatta İbrahim (a.s.) bile Bana gıpta eder. Hz. Ubey İbni Kaab (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
332 1 Zekeriya (a.s.)'ın oğlu Yahya (a.s.) Meryem oğlu İsa (a.s.)'a: "Sen Ruhullah, kelimetullahsın, benden hayırlısın" dedi. İsa (a.s.) da dedi ki: "Bilakis, sen benden daha hayırlısın. Seni Allah selamladı, halbuki ben kendimi selamladım." Hz. Hasan (r.a.)
332 2 Lokman (a.s.) oğluna öğüt verirken şöyle dedi: "Ey evladım! Sakın başın, yüzün örtülü gezme. Bu, gece için korkunç, gündüz için zillettir." Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
332 3 Şeytan dedi ki: "Mal sahibi, şu üç şeyin birinden benden salim olmaz ve sabah akşam ona bunlar için vesvese vermeye çalışırım: Malı helal olmıyan yerden edinmesine uğraşırım. Hak olmayan yere harcatmaya çalışırım. Mala karşı içine sevgi ve muhabbet veririm ki, onu yerine harcayamasın." (Allah'ın siyaneti oldumu başka) Hz. Abdurrahman (r.a.)
332 4 İblis Rabbına dedi ki: "Ya Rabbi, Adem (a.s.) Cennetten indirildi. Muhakkak ben biliyorum, kitap ve Peygamber olacak. Onların kitap ve Peygamberleri nedir?" Buyurdu ki: "Rusulleri melaike ve kendilerinden olan Nebilerdir. Kitapları Tevrad, İncil, Zebur ve Furkandır." Dedi ki: "Öyleyse benim kitabım nedir?" "Senin kitabın resim (dövme) dir, kıraatın şiir, elçilerin kahinler, yemeğin, üzerine besmele çekilmeyen şeyler, içeceğin sarhoşluk veren her içki, sıdkın yalan, evin hamam, tuzakların kadınlar, müezzinin çalgılar, mescidlerin de çarşılardır." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
332 5 İblis Rabbına dedi ki: "İzzetin ve Celalin hakkı için, canları bedenlerinde bulundukça Adem oğlunu iğfal edeceğim." Allah (z.c.hz) de buyurdu ki: "Onlar Benden mağfiret istedikleri müddetçe Ben de onları mağfiret edeceğim." Hz. Ebû Said (r.a.)
332 6 Melaike dedi ki: "Ya Rabbi bu kulun fenalık yapmak istiyor." Allah (z.c.hz.) buyurdu ki: "Bekleyin, yaparsa bir günah yazın. Terkederse bir sevap yazın. Zira o, o günahı ancak Benim için terketmiştir." Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
332 7 Davud (a.s.) oğlu Süleyman (a.s.)'ın annesi Davud oğlu Süleyman (a.s.)'a dedi ki: "Ey evladım! Gece çok uyuma. Zira geceleyin çok uyumak kıyamette insanı fakir bırakır." Hz. Câbir (r.a.)
332 8 İsrail oğulları Musa (a.s.)'a dediler ki: "Rabbim namaz kılıyor mu? Musa (a.s.): "Ey beni İsrail, Allah'dan korkun" dedi. Allah sordu: "Ey Musa (a.s.) kavmin sana ne diyor? Dedi ki, "Bildiğin şey Ya Rabbi. Diyorlar ki: "Rabbin namaz kılıyor mu?" O zaman Allah buyurdu ki: "Öyle ise onlara haber ver ki, Salatım, kullarım için Rahmetimin, gazabım üzerine sebkat etmesidir. Yoksa onlar helak olurdu." Hz. Enes (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
278 1 Allah (z.c.hz.)'leri Adem (a.s.)'ı yarattı. Sonra da arkasını sağı ile mesh etti. Bu mesh ile zürriyet çıkardı ve buyurdu ki: "Bunlar kusur da etseler kendilerini Cennet için yaratmışım. Onlar Cennet ameli yaparlar ve kusurlarına da bakmam." Sonra gene onun sırtını mesh etti. Ondan bir zürriyet daha çıkardı ve: "Bunları Cehennem için yarattım. Ve amelleri de Cehennem ehli amelidir" buyurdu. Bunun üzerine bir adamın: "Amel ne için ya Resulallah?" diye sorması üzerine buyurdu ki, Allah kulu Cennet için yarattığı zaman onu ehli Cennet amelinde kullanır. Öyleki o kimse Cennetliklerin amellerinden bir amel üzere ölür ve Cennete girer. Cehennem için kul yarattığında ise, onu Cehennem ehli amelinde kullanır. Öyleki o kul, Cehennemliklerin amelinden bir amel üzere ölür. Hz Ömer İbni Hattab (r.a.)
278 2 Allah (z.c.hz.)'leri Ademi (a.s.)'ı kendi eliyle Cuma günü yarattı ve ruhundan nefyetti. Ve meleklere ona secde etmeyi emretti de hepsi ettiler. Yalnız şeytan etmedi ki, o cindendir. Ve o şeytan Rabbının emrinden fısk etti. Yani Rabbının emrinden çıktı. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
278 3 Allah imanı müsamaha ve haya içinde yarattı. Küfrü de hasislik ve emel içinde yarattı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
278 4 Allah (z.c.hz.)'leri Adem (a.s.)'ı yeryüzünün her tarafından aldırdığı toprakla yarattı. Zürriyeti de ona göre meydana geldi. Bu sebeble onlardan bazıları siyah, beyaz, esmer, kırmızı, bazısı da bunların arasında, bazısı yumuşak, bazısı sert bazısı ise halis ve temiz oldu. Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
278 5 Allah (z.c.hz.)'leri Mekke'yi yarattı ve onu nefse ağır gelen şeylerle ve derecatla bezedi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
278 6 Allah (z.c.hz.)'leri arzdan birşey yaratmadan bin sene evvel Mekke'yi yarattı ve etrafını meleklerle bürüdü. Ondan sonra onu Medine'ye ulaştırdı. Ondan sonra da Medine'yi, Kudüs'e ulaştırdı (ekledi) Ve ondan bin sene sonra da dünyayı bir kerede yarattı. Hz. Âişe (r.anha)
278 7 Allah (z.c.hz.)'leri üç şeyi eliyle yaptı: Adem (a.s.)'ı eliyle yarattı. Tevratı eliyle yazdı. Ve Cennetin ağaçlarını kudret eliyle dikti. Hz. Haris (r.a.)
278 8 Allah (z.c.hz.)'leri arzdan melaike-i kiramı nurdan yarattı. Onların içinde sinekten daha ufak melek te vardır. Ve Allah melaikeyi halk edince şöyle buyurdu: "Bin olsun, iki bin olsun" Hz İbni Amr (r.a.)
278 9 Allah (z.c.hz.)'leri toprağı Cumartesi günü, dağları Pazar günü, ağaçları Pazartesi günü, hoşa gitmiyen şeyleri Salı günü, nuru da Çarşamba günü yarattı. O toprakta hayvanatı Perşembe günü yaydı. Adem (a.s.)'ı ise Cuma günü ikindiden sonra son mahluk olarak yarattı. Cuma'nın son saatinde ikindi ile akşam arasında. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
278 10 Allah (z.c.hz.)'leri cinleri üç sınıf üzerine yarattı. Bir sınıf yılanlar, akrepler ve yeryüzü haşeratı gibi, bir sınıf havada rüzgar gibi, bir sınıf da vardır ki, üzerine hesab ve ikab terekküb eder. Allah, insanları da üç sınıf üzerine yaratmıştır: Bir sınıf hayvanlar gibidir. Allah Teala bunlar için şöyle buyurmuştur; "Onların kalbleri vardır, onunla anlamazlar. Gözleri vardır, onlarla göremezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir. Belki daha aşağıdır." Bir sınıf, bedenleri beni Adem bedeni gibi, ruhları ise şeytanların ruhudur. Bir sınıf ise, Allah'ın gölgeliklerinden başka gölgenin olmayacağı günde Onun gölgesinde (barınacak halifesi)dir. Hz. Ebud Derda (r.a.
Mirasta aldanan kazanır.
Atasözü
Prof Dr Mahmud Esad Coşan
Son sözü: "Namaza, namaza (dikkat edin) idareniz altında bulunanlar ve memlükleriniz hususunda Allah'tan korkun." Oldu.
Ravi: Hz Ali (r.a.)
Sayfa: 562 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
Tabiinin en hayırlısı, öyle bir Üveysi (Veysel Karani) vardır ki, o annesine sadıktır. Allah'a and verse Allah onun andını geri çevirmez. Onun elinde bir beyazlık vardır. Ona rastlarsanız sizin için istiğfar etmesini isteyin.
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 122 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel29 Haziran 2024 00:14
Bir mü'minin öldürülmesi, Allah'ın indinde, dünyanın yıkılmasından daha büyüktür.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 333 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel29 Haziran 2024 00:16
İki surun arası kırk senedir. Ondan sonra Allah bir yağmur yağdırır ki dereden nebatın bitmesi gibi insanlar hayat bulur. Halbuki, kuyruk sokumundaki tek bir kemik hariç olmak üzere, insandan hiç bir şey kalmamıştır. İşte kıyamet gününde insanlar tekrar ondan halk olunacaktır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 373 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
SAYFALAR ARASINDA
Atatürk düşmanlığına Tercüman
A TATÜRK düşmanı gazete Tercӣ- man, 1 Nisan 1970'te yazıyor. "All Rıza Efendi Atatürk'ün sade- ce üvey babası idi. Ali Rıza Efendi Atatürk'ün valideleri Zübeyde hanımla ev- lendiği zaman Zübeyde hanımın ikisi erkek biri kız olmak üzere üç çocuğu vardı. Sü- reyya, Mustafa ve Makbule... Atatürk'ün ağabeysı Süreyya Bey de subay olarak ye- lişmiş, şakağına bir kurşun sıkarak intihar etmiştir... Atatürk'ün asıl babasının adı Bekir'dir. Arnavut Bekir Ağa derlerdi ona. Gümrük kolcusu idi... Bir gümrük kaçak- çısını vurmuş ve hapise düşmüş, orada ve- fat etmiştir."
Evet, Atatürk düşmanı gazete, Atatürk'e dūpedüz iftira ediyor. Bir insanın babası katil de olabilir ve bu olgu çocuğu bağla- maz. Ne var ki yalan dolanla Atatürk'ün ba- basını katıl yapmak, sevgiyi değil derin düşmanlığı vurgulayan kanıtıttır.
Atatürk düşmanı gazete Tercüman, 10 Kasım 1970 günü yazıyor:
"Büyük Allah ile yetinmeyerek, daha doğrusu onu asla anlayıp hissetmeyerek ve yüce Kur'an ulu peygamberin rehberliği kıymetini bilmeyerek Gazi Mustafa Ke- mal'den kah bir Tanrı', kah bir Peygamber' çıkarmaya kalkanlar... Onu hiçbir dine sız- dıramayarak tabutu, sandukası ve heykel- leri etrafında, yeni, acaip ayinler icadına kalkanlar, bu mübarek ay ile 10 Kasım'ın iç-içe gelişine dikkat etsinler. Ruhlarını yı- kasın, thtiras ve kötülükten arınsın ve ha- tadan dönmenin fazilet olduğunu öğren- sinler O'nda uzun süre uğraşarak meyda- na getirmeye çalıştıkları kibiri okşamak İçin 'Atatürk' sıfatını verdiler parmak zoru Ile. Niçin Atatürk? Mustafa Kemal'den önce Türklük yok mu idi? Veya Türklük ondan
mı doğmuştu? Yanlış bir sıfatlı bu (...) Bir mermer yapıt yonttular, yonttular, kah bir sol yumruk, kah bir sille, yahut tekme gibi milletin üzerine giden silüet çıkardılar." Evet, Atatürk düşmanı gazete "Rama-
zanda 10 Kasım" başlığı altında bunları ya- zıyor. Anıtkabir'de saygı duruşuna geçen- lere diyor ki:
"Atatürk'ün sandukası etrafında, yeni acayip ayinler icadına kalkanlar, ruhları- nızı yıkayın, kötülükten arının, hatadan dönün!..."
Atatürk düşmanı gazete 27 Ağustos 1976'da yazıyor:
"Lozan deyince, siz meşhur Deniz Klü- bünün danslı, şanslı, mehtaplı, maytaplı, pokerli. jokerli gecelerini hatırlarsınız. Biz- se bundan elli küsur sene önce Türk'ün birçok haklarının heba edildiği İsviçre şeh- rini. (...)
Top deyince, siz sahada yuvarlanan ve yirmi iki kişiyi peşinde koşturan meşin yu- varlağı anlarsınız. Biz İstanbul'u döven şa- hiyi. Roma deyince siz Aşk Çeşmesini, Sophla Loren, Gina Lollobrigida, Claudla Cardinale başta bircümle 'Romalı dilberle- ri' düşünürsünüz. Biz Fatih'in ve Yavuz'un yarım kalmış, hedefi açıklanmamış iki se- ſerini ve Roma Kızıl olmasını. (...)
Biz 'Atam' deyince kastımız 'Adem pey- gamberdir', siz 'Atamız' dersiniz, kastınız maymundur."
Evet Atatürk düşmanı gazete "Siz ve Biz" başlıklı yazısında Atatürk düşmanlığına Lozan'la başlayıp Atatürk'e küfürle bitiri- yor.
İlhan Selçuk
22 Nisan 1981
Cumhuriyet
YANITLASİL
yuksel29 Haziran 2024 09:35
YAKIN TARİH
Ansiklopedisi
(10)
Yeni Nesil
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Müslüman
Temmuz 30, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
HAYİM NAUM- Bu Yahudi Haham Başı da Lozan's bizim heyette müşavir olarak gitmişti. İngilizler na- mına casusluk yaptığı söyleniyordu. Lozan dönü- şünde Eskişehir'de Mustafa Kemal'le görüşmüştü.
YANITLASİL
yuksel29 Haziran 2024 13:21
YAKIN TARİH Ansiklopedisi
9
Yeni Nesil
sy. 63.
şına gelmeyen şeyin de kaderde öyle yazılı olduğunu bilmedikçe ulaşamaz.
- ٤٣٣٨ ** لِكُلِّ شَيْءٍ زَكَاةً وَزَكَاةُ الْجَسَدِ الصَّوْمُ (هب هـ عن ابي هريرة طب عدم
هب عن سهل بن سعد)
4338- Her şeyin bir zekâtı (sadakası) vardır. Cesedin ze- kâtı (sadakası) ise oruçtur.
مَعْدِنٌ وَمَعْدِنُ التَّقْوَى قُلُوبُ الْعَارِفِينَ (طب لِكُلِّ شَيْءٍ عن ابن - ٤٣٣٩
عمر) 4339- Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvanın kaynağı, ariflerin kalpleridir.
٤٣٤٠ - لِكُلِّ شَيْءٍ مِفْتَاحٌ وَمِفْتَاحُ السَّمَوَاتِ قَوْلُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ (طب عن
معقل بن يسار عن ابي هريرة
4340- Her şeyin bir anahtarı vardır. Göklerin anahtarı "Lâ ilâhe illellâh" sözüdür.
٤٣٤١ - لِكُلِّ شَيْءٍ صَفْوَةٌ وَصَفْوَةُ الإِيمَانِ الصَّلَوةُ وَصَفْوَةُ الصَّلَوةِ التَّكْبِيرُ
الأولى (هب عن ابي هريرة
4341- Her şeyin özü vardır. İmanın özü namazdır. Na- mazın da özü iftitah tekbiridir.
٤٣٤٢ - لِكُلِّ قَلْبٍ وَسْوَاسٌ فَإِذَا فَتَقَ الْوَسْوَاسُ حِجَابَ الْقَلْبِ نَطَقَ بِهِ النِّسَانُ وَأُخِذَ بِهِ الْعَبْدُ وَإِذَا لَمْ يُفْتَقِ الْقَلْبُ وَلَمْ يَنْطُقْ بِهِ النِّسَانُ فَلَا حَرَجٍ
الديلمى كر عن عائشة وفيه محمد بن سليمان قال عق حدث ببواطيل
4342- Her kalbin bir vesvesesi vardır. Eğer vesvese kalp
perdesini yırtarsa dil de onu konuşur ve onunla sorumlu tutulur.
Eğer kalp perdesini yırtamazsa tabii ki dil de onu söylemez ve
günaha girmez.
4334- Her şeyin bir ilerleyişi, bir de geri gidişi vardır. Kabilenin hepsinin fakih olması, dinin ilerleyişinin alametidir. Bir veya iki kuru kafalı kimse hariç bütün kabilenin onu iyi anlaması dır. Dinin geri gidişi, bir veya iki fakih olan kişi hariç, tüm kabile. nin o dini anlamamasıdır. O iki kimsenin de (kabilesi tarafından) sözleri geçmez ve zelil görünmeleridir. İnançları ve gayelerinde hiçbir yardımcı bulamamalarıdır.
٤٣٣٥ - لِكُلِّ شَيْءٍ حِلْيَةٌ وَحِلْيَةُ الْقُرْآنِ الصَّوْتُ الْحَسَنُ (عب ك خط ض عن
انس وابو نعيم عن ابن عباس)
4335- Her şeyin ziyneti vardır. Kur'an'ın ziyneti güzel ses- tir.
٤٣٣٦ - لِكُلِّ شَيْءٍ اَسٌ وَاَسُّ الإِيمَانِ الْوَرَعُ وَلِكُلِّ شَيْءٍ فَرْعٌ وَفَرْعُ الإِيمَانِ الصَّبْرُ وَلِكُلِّ شَيْءٍ سَنَامٌ وَسَنَامُ هَذِهِ الْأُمَّةِ عَمَى الْعَبَّاسُ وَلِكُلِّ شَيْءٍ سِبْطٌ وَسِبْطُ هَذِهِ الْأُمَّةِ الْحَسَنُ وَالْحُسَيْنُ وَلِكُلِّ شَيْءٍ جَنَاحٌ وَجَنَاحُ هَذِهِ الْأُمَّةِ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ وَلِكُلِّ شَيْءٍ مِجَنِّ وَمِجَنُ هَذِهِ الْأُمَّةِ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ (خط كر عن
ابن عباس)
4336- Her şeyin bir esası (temeli) vardır. İmanın temeli veradır. Her şeyin fer'i (dalı) vardır. İmanın fer'i (dalı) sabırdır. Her şeyin bir hörgücü (tepesi) vardır. Bu ümmetin hörgücü am- cam Abbas'tır. Her şeyin bir torunu vardır. Bu ümmetin torunu Hasan ile Hüseyin'dir. Her şeyin bir kanadı vardır. Bu ümmetin kanadı Ebu Bekr ile Ömer'dir. Her şeyin bir kalkanı vardır. Bu Ümmetin kalkanı Ali b. Ebi Tâlib'dir.
٤٣٣٧ - لِكُلِّ شَيْءٍ حَقِيقَةٌ وَمَا بَلَغَ عَبْدٌ حَقِيقَةَ الإِيمَانِ حَتَّى يَعْلَمَ أَنَّ مَا أَصَابَهُ لَمْ يَكُنْ لِيُخْطِئَهُ وَمَا أَخْطَاتُهُ لَمْ يَكُنْ لِيُصِيبَهُ (حم طب ن عن أبي الدرداء)
4337- Her şeyin bir hakikatı vardır. Kul imanın hakika tına, başına gelen şeyde kendisinin hatası olmadığına (ancak başına gelenin kaderde yazılmış olduğunda, halmadan ötürü ba
G
Eğer anne baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa bu durumda onlara uyma ama yine de onlara dün- yada iyi davran... (Lokman, 31/15)
BİR AYET
OKÇULARIN SERDARI: SA‘D B. EBÛ VAKKĀS
Çocukluğundan itibaren Mekke'de cesareti, güzel ahlakı ve insanlara say- gısı ile itibar kazanan Sa'd, genç bir delikanlıyken Hz. Peygamber'in pey- gamberliğini onaylamış, Müslüman olmuştur. Annesine düşkünlüğü ile de bilinen Sa'd, İslam'ı kabul etmeyen annesinin baskılarıyla uzun süre mü- cadele etmek zorunda kalmıştır. "Anneciğim, bin tane canın olsa ve bunları tek tek versen, ben yine de dinimden dönmeyeceğim." diyerek kararlılığını dile getirmiştir. Hz. Peygamber'in Mekke ve Medine'de sıkıntı yaşadığı her anda yanında olmaya çalışarak Efendimizin hayır duasını almıştır. Uhud Gazvesi'nde Peygamberimiz, ok kullanmadaki mahareti sebebiyle Sa'd'a okları birer birer uzatarak şöyle dua etmiştir: "Allah'ım! Dua ettiğinde, Sa'd'ın duasını kabul buyur! Atışını da doğrult!" Hz. Peygamber'in bu duasına maz- har olması sebebiyle insanların nezdinde Sa'd, duası kesin kabul edilen biri olarak şöhret bulmuştur.
Ya Ali, senin hakkında Allah'dan beş şey istedim. Birini kabul etmedi, dördünü verdi: Ümmetimin senin başında toplanmasını Allah'dan istedim, kabul etmedi. Senin hakkında Bana verdikleri ise şunlardır: Kıyamet gününde ilk olarak Ben ve yanımda sen kalkacağız. Önümde "Hamd" sancağını sen taşıyacaksın. Evvelkileri ve sonrakileri geçeceksin. Benden sonra mü'minlerin veliside sen olacaksın.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 293 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel1 Temmuz 2024 06:43
Aziz ve Celil olan Allah'dan seni takdim etmesini (önce hilafete geçmeni) üç kere istedim, kabul etmedi. Ancak Ebu Bekir'i kabul etti. (Bu sözü Hz. Ali (r.a)'a buyurdu.)
Ravi: Hz Ali (r.a.)
Sayfa: 293 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
Tevfikin azı, aklın çoğundan hayırlıdır. Dünya hususundaki akıl mazarrat, din hususundaki akıl ise meserrettir.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 336 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel2 Temmuz 2024 00:13
Fıkhın azı, ibadetin çoğundan hayırlıdır. Kul, Allah'a halis olarak ibadet ederse, fıkıh ona öğretilir. Cehil olarak da kişiye, aklını beğenmek yeter. İnsanlar iki sınıftır: Mü'min ve cahil. Öyle ise sen mü'mine eza etme, cahille de bulunma.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 336 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel2 Temmuz 2024 00:21
Ümmetimden hiç kimsenin Bana sormadığını sen sordun. Ümmetimin bolluk müddeti yüz senedir. Denildi ki: "Bunun bir alameti var mıdır?" Evet; yere batmalar, zelzeleler ve gemde olan şeytanların salıverilmesi. (Kudurtan şeytanlar manasına da geliyor)
Ravi: Hz. Ubâde (r.a.)
Sayfa: 294 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Günümüzde iletişim ve medya ha yatın merkezine oturmuş durumdadır Böyle bir ortamda fıtratı korumada en tesirli cihad, kaliteli, cazip ve fay- dalı muhteva üretmektir. Muhtevanın ve sözünün tesirini artırmak için in- sanlara akılları nispetinde söz söyle- meye çalışmak savunma sanayi için en tesirli ve güncel silahları bulup kullanmak kadar mühim bir şarttır. Peygamber Efendimiz sallallahu aley- hi ve sellem: "Kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır” (Müslim, İmare, 167; Ebu Davud, Cihad, 23) bu- yurmuşlardı. Sözün kuvveti, muhata- bın gönlünü cezbetmesinde, görün- tünün kuvveti tefekkürü hareket ge- çirmesindedir.
• Hucurât Suresi Meal ve Tefsiri -
1- Zulme (haksızlığa) uğramış olan bir kimse, ilgili maka- ma muracaat edib, zulmen giderilmesi talebinde bulbingka da olayı (konuyu) olduğu gibi beyan etmesi grybet sayılmaz. Yeter ki hak (doğru) olan ne ise onu olduğu gibi açıklamış az sun. Nitekim hadis-i şerifte Resul-i Ekrem (s.a.s.) bu hususlar- la ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
إِنَّ لِصَاحِبِ الْحَقِّ مَقَالاً . " "...Hak sahibi için söz hakkı vardır. *43 (Olanı olduğu gibi açıklamak kaydıyla).
2- Bir münkeri (kötülüğü) ortadan kaldırmak, marufu (iyiliği) ikame etmek için, muktedir olan makama veya şahsa durumu olduğu gibi bildirmek gıybet sayılmaz. Çünkü mak- sat bir kötülüğün ortadan kalkması ve "nehy-i ani'l münker" yapmaktır.
3- Kişi kendisi için hak ve helal olanı öğrenmek niyetiyle, fetvaya ehil bir âlimden (müftüden) fetva almak üzere konuyu olduğu gibi anlatması ona gıybet sayılmaz.
4- Fısk ve fücuru (kötü alışkanlıkları) ile fena örnek olan kimselerin yanlışlıklarından başkalarının sakınmaları için ola- nı olduğu gibi bildirmek gıybetten sayılmaz. Amaç kötülükleri önlemek, masum insanların fenalıklardan, zararlardan sakın- malarını sağlamak olmalıdır. Mesela; edep ve hayâyı terk etmiş kimselerin o durumlarından sakınılması maksadıyla olanı ol- duğu gibi söylemek gıybet sayılmaz.
5- Gizli kalmış bir hakkın, bir gerçeğin açıklığa kavuşma- sı için bildiklerini -gerektiğinde- şahit olarak yetkililere beyan etmek, anlatmak gıybet sayılmaz.
6- Ehil olmayan kimselerin verdiği -dine ve ilme aykırı fet- vaları- gerçeği tahrif eden müellif veya kitaplar hakkında yapı- lan yanlışlıkları anlatmak, gıybet sayılmaz.
43 Buhari, "Hibe" 25; Müslim, "Müsahat", 120.
энд 97 Ено
ve Allâh-u Teâlâya hamdolsun ki sahih bulun- muştur. ».نِيَّتُكَ مَطِيَّتُكَ "Niyetin senin merkebin- dir" buyrulur. Yani her zaman iyi niyet üzere ol ki, murâdın hâsıl olsun.
Benim sözüm Allah'ın kelamını nesh etmez. Allah'ın kelamı Benim sözümü nesh edebilir. Allah'ın kelamının bir kısmı diğerini nesh edebilir. (Nesh= Hükmünü gidermek)
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 340 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel9 Temmuz 2024 01:44
Cebrail (a.s.) bana beyaz bir ayna getirdi. İçinde kara bir nokta vardı. Sordum, bu nedir? Dedi ki: "Bu Cuma'dır ve kıyamet de Cuma günü kopacaktır."
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 270 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YANITLASİL
yuksel9 Temmuz 2024 01:46
Kalbler, kendine ihsan edene muhabbet, fenalık yapana ise nefret edecek cibiliyette yaratılmıştır.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 270 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Her et ki onu "Suht" meydana getirdi. Cehennem ona evladır. Denildi ki: "Suht nedir?" Buyurdu ki, hükümde rüşvettir.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 341 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
...Kulları içinden ancak bilenler, Allah'ın büyüklüğü karşısında heyecan duyarlar. Şüphesiz Allah üstündür, çokça bağışlayıcıdır. (Fatur. 15/28)
İYİ PAYLAŞMA ERDEMİ
-2000 10 once geleneğinde bilgi, Kur'an-ı Kerim'in çizdiği çerçeveye uygun larrer Mislüman için aranması gereken değerli bir yitik olarak tanım- Tannis veılmaya çalışılacak bir ideal olarak resmedilmiştir. Dolayısıyla bitej pratigeriönüştürülmeli, ilim, üretken bir sosyal mekanizmanın parçası pak maddi kalıplara hapsedilmeden, erdem ve kolektif şuurla bütün- leştirilmelidir. Bilginin yaygınlaştırılması bu açıdan son derece önemlidir. Allah Resûlü (sus), kendi döneminde ders halkaları oluşturmakta, insanlara bu derslerinde ahlak ve erdemi aşılamanın yanında, dinleyenlerin dağar- cıklarını pek çok fıkhi ve sosyal konu ile ilgili bilgiyle de zenginleştirmek- teydi. Bu sebeple Allah Resûlü (sas), "Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi başkasına ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin. Kendisine (bilgi) ulaştırılan nice kimseler vardır ki, onu işiten (ve kendisine aktaran) kimseden daha iyi şekilde bu bilgiyi kavrayabilir." (Tirmizi, Ilim, 7) demektedir.
Allah'a hamd ile başlanılmayan her önemli iş noksandır/bereketsizdir. (İbn Mâce, Nikâh, 19)
BİR HADİS
LİVA-İ HAMD
Liva-i hamd, 'övgü' anlamındaki hamd ile 'sancak' manasına gelen liva
kelimelerinden müteşekkildir; övgü/hamd sancağı anlamına gelmektedir. İslami gelenekte kıyamet günü hesap öncesi müminlerin altında toplana- cakları ve Hz. Muhammed'e (sas) verilecek sancak liva-i hamd olarak isim- lendirilmektedir. Hadis kaynaklarında yer alan “Övünmek için söylemiyo- rum. Kıyamet gününde hamd sancağı benim elimde olacaktır." hadisinde liva-i hamd kavram olarak geçmektedir. (Tirmizî, Sünen "Menākıb", 1) Liva-i hamd ve kıyamet ile ilgili rivayetler içerik olarak Hz. Peygamber'in bütün insanlığa ve kendi ümmetine yönelik şefâat-i kübra/büyük-genel şefaat makamında bulunmasını, merhamet ve koruyuculuğunu ön plana çıkartmaktadır. Liva-i hamd, kıyamet günü Resûlullah'a verilecek hususi özellikler içerisinde yer almaktadır. Rabbimiz, bizleri onun ümmeti olmaktan ve kıyamette liva-i hamd altında yer almaktan mahrum bırakmasın.
Benden sonra yakında, muzlim gecelerin karanlık dalgaları gibi bir takım fitneler olacak. O fitnelerde adam sabah mümin, akşam kafir, akşam mümin, sabah kafir olacak. Denildi ki: "O zaman ne yapalım?" Buyurdu ki: "Evlerinize girin kendinizi unutturun." Denildi ki: "Bizden birimizin evine girilirse ne dersin?" Buyurdu ki: "Elinize sahip olun. Allah'ın katil kulu olmaktansa, mazlum kulu olun. Zira öyle zamanda islam, adamın ağzında olur. Kardeşinin malını yer, kanını akıtır, Rabbine asi olur, Hâlıkına küfreder. Neticede de kendisine Cehennem vacib olur."
Ravi: Hz. Cündeb el Beceli (r.a.)
Sayfa: 299 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Allah (z.c.hz.) tarafından hükümete isyan ve akraba ile alakayı kesmek gibi, cezası hem dünyada peşin olarak verilen, hem de ahirette ukubete layık bir iş yoktur.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 381 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
51) Ferasetli (sezişi kuvvetli, uyanık) olmalı- yız.
52) Yaptığımız İyilikle- re Allah'ın lütfu bilerek se-
vinmeliyiz.
53) Uluvv-i himmet ve yüksek ideal sahibi olmalı- yız.
54) Hikmeti bulduğu- muzda hemen almalıyız.
55) Elimizdeki nimetle rin verenini bilmeli ve de
ğerini şükürle göstermeliy iz.
56) Kusur ve ayıp örtü cü olmalıyız.
SUR Ocak 1999.55
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2024 08:12
KITAP
57) İyilikte minnetsiz olmalı, iyiliği başa kaka- rak kimseye eziyet verme- meliyiz.
58) Va'dine sadık, sö- züne bağlı olmalıyız.
59) Kadir, kıymet bilir olmalıyız, insanlara sevi- yelerine göre davranmalı-
yız. 60) Herkese karşı lütuf- kâr olmalıyız.
61) Dinî ve manevî de- ğerlerine sımsıkı bağlı, sa- labet sahibi olmalıyız.
62) Maddî ve manevî haklarımızı korumakta ce- sur ve şecaatli olmalıyız.
63) Salahat (iyi hal) sahibi olmalıyız.
64) Masum (günahtan kaçınır) olmalıyız.
65) Kibarlık ve incelik (zerafet) sahibi olmalıyız. 66) Sır saklayıcı (ke-
tum) olmalıyız. 67) Emanete riâyet-
kâr olmalıyız. 68) İlahi takdire rıza
göstermeliyiz.
69) Fazilet (erdem) sa- hibi olmalıyız.
70) Aşk ehli olmalıyız.
71) Huşu ve haşyet içinde olmalı, fenalık işle- mek konusunda Allah'tan korkmalıyız.
72) Hayırhâh olmalı,
SUR Ocak 1999.56
HUZURLU YAŞAMAK İÇİN 100 ALTIN KURAL
herkes için sade- ce iyilik dileme- liyiz.
73) Herkese hüsn-ü zanla
bakmalıyız. 74) Cömert olmalıyız.
75) Hayırla- ra karşı istekli (giptalı imrenir) olmalı
yız.
76) Olaylar karşısında ha-
zımlı ve tedbirli olmalıyız.
77) Nefsimize hâkim olmalıyız.
78) Meselelerimizi bi- lenlere sormalı, İstişare ile
karar vermeliyiz. 79) Zikir ehli olmalı, Allah tealayı bir an bile
unutmamalıyız. 80) İsar hasletine sahip
olmalıyız. 81) Namusumuza düş-
kün olduğumuz gibi, kim- senin namusuna da göz
dikmemeliyiz.
82) İkramperver, ko- nuksever olmalıyız.
83) İhtiyaç sahiplerinin yardımına karz-ı hasenle koşmalıyız.
84) Riyadan uzak dur- malıyız.
85) İçinde nifak duy-
gusu taşımaktan, insanlar arasında fitneyi uyandır- maktan son derece sakın-
malıyız. 86) Alaycı olmaktan,
insanlarla dalga geçmek-
ten (istihza) kaçınmalıyız. 87) Kimse hakkında
su-i zan etmemeliyiz. 88) Diyalog ve uzlaş-
olan mücadele yolunu ter- ketmeliyiz.
arındırmalıyız.
90) Insanlara hased et- memeli, kimseyi kıskan- mamalıyız.
91) Insanları arkala- rından çekiştirmemeli, gıy-
betlerini yapmamalıyız.
92) Insanlar arasında söz taşımaktan son derece sakınmalıyız.
93) Kibirli olmaktan, kendimizi herkesten üstün görmekten uzak durmalı-
yız. 94) Kendimizi beğen-
me, hatasız görme (ucup) duygusuna kapılmamalı- yız.
yız. 96) Şöhret duygusun-
95) İnatçı olmamalı-
dan, nam ve şan arzusun- dan kurtulmalıyız. 97) Aç gözlü (tamâh-
kâr) ve hırslı olmamalıyız. 98) Yalandan küfür-
den kaçar gibi kaçmalıyız. 99) Tekellüften, yap- davranışlardan macık
uzak durmalıyız. 100) Zayıf iradeli, ka-
rarsız, değişken mizaçlı olmamalıyız.
HUZURLU
YAŞAMAK
ICIN
100
89) Kalbimizi kin ve
(Mehmet Dikmen'in "Huzurlu Yaşamak husumet duygusundan İçin 100 Altın Kural" adlı eserinden)
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2024 08:14
SUR
Aylık fikir ve yorum dergisi Sayı 274. Ocak 1999 • 700 bin tl.
YANITLASİL
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
Mustafa Kemal Atatürk ün Gizli Vasiyeti
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Müslüman
Temmuz 30, 2023
DEVAMI
Meric Tumluer Said Nursi
Mayıs 04, 2023
DEVAMI
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
YUKSEL
Vasiyet ve mustafa
PROFİLİ ZİYARET EDİN
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
19) Dilimizi gereksiz sözlerden korumalıyız.
20) Hilim sahibi, yani soğukkanlı olmalı, olaylar karşısında hiddet ve heye- canımızı yenmeliyiz.
21) Insanlara rıfk ile, nezaket ve yumuşaklıkla muamele etmeliyiz.
22) Acılara dayanıklı, telaşsız ve sabırlı olmalı- yız.
23) Hata ve kusurları bağışlayıcı ve affedici ol- malıyız.
24) Insanlara karşı hoşgörülü ve müsamahalı olmalıyız.
25) Herkese karşı ada- letli olmalıyız.
26) İhsan sahibi, iyilik- sever olmalıyız.
27) Hayırda gayretli, engelleri aşmakta hami- yetli olmalıyız.
28) Haya sahibi, kötü- lük işlemekten utanır ol- malıyız.
29) Muhabbet ve sev- giyle dolu olmalıyız.
30) Insan- hayvan her canlıya şefkat göstermeli-
yiz.
31) Çaresizlerin haline kalben üzülmeli, merha- metle yardımlarına koş- malıyız.
32) Doğruluk ve sada- kattan ayrılmamalıyız.
33) Akrabalarımızla iyi münasebetler kurmalı, sı- la-i rahme dikkat etmeli- yiz.
34) Yardımsever (in- fak ve tasadduk ehli) olma- lıyız. 35) Görgülü ve geçimli
olmalı; toplumda muaşe- ret kaidelerine riayet etme- liyiz.
36) Dostluk kurmaya önem vermeli, dostlukları korumakta dikkatli olmalı
yız. 37) Tedbirimizi aldık-
tan sonra, neticeyi Al- lah'tan beklemeli, ona te-
vekkül etmeliyiz. 38) Azimli ve kararlı
olmalıyız. 39) iffetli olmalıyız.
40) Verdiğimiz sözde durmalı, ahdimize riayet etmeliyiz.
41) Eski dostluklara ve- falı olmalıyız.
42) Kötülüğe karşı di- rençli, nefsine karşı yiğit (fütüvvet ehli) olmalıyız.
43) Mürüvvet ehli (ci- vanmert) olmalıyız.
44) Vekarlı, ağırbaşlı ve ciddi olmalıyız.
45) İzzet-i nefis sahibi, yani onurlu olmalıyız.
Ama gururlu olmamalıyız. 46) Övülmekten hoş- lanmamalıyız.
47) Tenkid ve yerll- mekten de yıkılmamalı-
yız.
48) Insanlara karşı idareli ve uyumlu davran- malıyız.
49) Metanetlil, daya-
nıklı ve güçlü olmalıyız. 50) Akıllı olmalı, mu- hakemeli davranmalıyız.
Peygamberimizin
Altı Nasihatı
z. Ali (r.a) den:
H Peygamber (ASM) Efen- dimiz, bir gün Hz. Ali'ye şöy- le buyurdular:
Ya Ali! Altıyüz bin ko- yun veya altın mı istersin, yoksa altıyüzbin nasihat mi?
Hz. Ali:
- Altıyüzbin nasihat isterim yâ Resûlallah! cevabını verin- ce, Allah Resûlü şöyle buyurdu:
- Şu 6 nasihata uyarsan, altıyüzbin nasihata uymuş olursun:
1- Herkes nafilelerle meşgul olurken, sen farz- larla meşgul ol. (Onları vacip ve sünnetleri ile mükemmel ifaya çalış.)
2- Herkes dünya ile meşgul olurken, sen din ile meşgul ol. (Hayatını di- ne uygun tanzim et.)
3- Herkes birbirlerinin ayıplarını araştırırken, sen kendi ayıplarınla meş- gul ol.
4- Herkes dünyanın imarına çalışırken, sen ahiretinin imarına çalış.
5- Herkes halka yaklaş- mak için vasıta ararken, halkın rızasını gözetir- ken, sen hakkın rızasını gözet, kendini Allah'a yaklaştırıcı vasıtalar, vesi- leler ara.
6- Herkes çok amel iş- lerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlaslı ol- masına dikkat et.
(Ahmed Cami, Miftahun-Necat'tan)
SUR/Temmuz 91 35
Bir Gençlik Özlüyorum...
Bir gençlik özlüyorum; haksızlıktan dâvâcı. Yerine göre vakûr, sırasında kavgacı.
Bir gençlik özlüyorum: dili ok gibi doğru, Gönlünde Hak'tan başka birşey yok gibi doğru. İradeli ömrünü, zaferlerle süsleyen.
Dâvâsının uğrunda her derdi göğüsleyen.
34 SUR/Temmuz 91
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2024 09:09
DİN-FELSEFE
Allah'ın Yarattıklarına Karşı İnsaflı Olun!
Ahmet Rifai (Hz.) ve Yaralı Köpek
Kıyamet günü Rabbimizin bana: "Ey Ahmed! Bu
köpeğe neden acımadın. Onu, uğrattığım musibetten niçin kurtarmadın. Aynı hâle seni düşürmem ihtima- lini niçin düşünmedin?" diye sormasından korktum.
cariPolaylar
MUSİBETLERE PARATÖNER OLANLAR
E rzincanlı büyük veli Pir Mu- hammed Erzincanî (V. 1464-H. 869) bir yaz günü, sabah namazından sonra, talebe- lerine:
Erzincan'a inmek iste- riz, arzu eden bizle gelsin, bu- yurdular.
40 talebesi ile birlikte Er- zincan'a geldiler. Doğruca Cami- i Kebir'e varıp halvete girdiler. 40 gün halvette kalmak istediler.
Talebeleri onun bu haline şaşırdılar ve kendisine:
Efendim, şimdi hasat mevsimidir. Erbaine girmek, hal- vete çekilmek münasip midir? di- ye hatırlatmada bulundular.
Muhammed Erzincanî Hz.'leri, onlara şu cevabı verdi: Doğru söylersiniz. Şim- di halvet zamanı değildir. Ama Allah Teâlâ, bu beldeye yakın bir zamanda, büyük bir zelzele tak- dir etmiştir. Bu belanın geri çev- rilmesi için, bizlerin münacaat ve
duası lâzımdır. Umulur ki, içi- mizden birinin duası kabul olur da halk da kurtulur.
Cami-i Kebir'de halvet ha- li sürerken, bir ara Muhammed Erzincanî Hz.'leri,
Bize ilham edildi ki: Bu belanın geri çevrilmesi için bizim bu dünyadan göçmemiz gerekli- dir, buyurdu. Sonra talebelerine dönüp:
Kim bizimle beraber şe- hadet şerbeti içmek isterse, cami- de kalsın. Eğer yaşamak arzu edenler varsa, izin veriyoruz dı- şarı çıkabilirler... Bu gece bizle beraber olmasınlar, dedi.
Talebelerinden 7 kişi hariç, camiden dışarı çıktılar. O gece gerçekten çok şiddetli bir zelzele oldu. Cami-i Kebir yıkıldı. 7 tale- besi ile birlikte Muhammed Er- zincanî Hz.'leri de şehid oldular.
Caminin dışında hiçbir yerde bir zarar olmadı. Can ve mal kaybı görülmedi.
SUR Haziran 1999.41
Tezkiretü'l-Evliyâ
64
ekmeği elimde, koyunu ise kayıplara karışmış olarak gördüm.." diyor. Meziyetleri çok, faziletleri sayısızdı. Başlangıçta Şeyh Ebu Kasım Cürcani (ra) "Allah.. Allah.." yerine "Veys.. Veys.." diye zikrederdi. Onların kadrini bunlar bilir Veysel: "Kim Allah'ı tanır (ve ârif-i billâh olur) ise hiçbir şey ona gizli kalmaz demiştir. Yani Allah, ancak Allah ile tanınabilir. Zira: "Rabbimi, Rabbimle tanıd demilmiştir. Onun için Allah'ı bilen (O'nun ilim sıfatına mazhar olduğundan) he yiseläimet yalnızlıktadır" derdi. "Yalnızlık, vahdette ferd (yalnızlıkta tek) olmakin şeyi bilir.
Vahdet (yalnızlık) O'ndan başkasının hâtır ve hayalde yer tutmamasıdır. Tå ki sel met hâsıl olsun. Şayet yalnızlık (ve hâlvet) sadece surette olursa, sıhhatli olmaz. Çün kü hadiste: "Şeytan yalnız olanladır ve iki kişiden biraz daha uzaktadır." denilmişte "Kalbine dikkat etmelisin." demişti. "Yani sana tavsiyem daima kalbini huzur 1 Hakk'da bulundurmandır. Tâ ki O'na, O'ndan başkası yol bulmasın."
Bir başka sözü: "Yükseklik aradım, tevazuda buldum. Beylik aradım, hayırse verlikte buldum. Mürüvvet aradım, doğrulukta buldum. Şan aradım, fakirlike buldum. Nisbet ve şöhret aradım, takvada buldum. Şeref aradım, kanaatte bul
YANITLASİL
yuksel14 Temmuz 2024 14:37
dum.
Rahat aradım Zühd de buldum
O münafıklara, 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' denildiği zaman, 'Biz ancak ıslah edicileriz' derler. İyi bilin ki onlar fesatçıların ta kendileridir, fakat bunu anlamak istemezler. (Bakara, 2/11-12)
BİR AYET
DİN İSTİSMARI
İstişmar, fayda sağlamak ve ürün elde etmek demektir. Din istismarı, din
sömürüsü yapmak, dine dair kavramlar ve değerler yoluyla insanları alda- tarak maddi veya manevi çıkar elde etmek yani kendi menfaatleri için dini kullanmak demektir. Din insanları hayra, iyiliğe, güzelliğe, faydalı olana davet eder. İnsanoğlu hayatını İslam yolunda, hakikat uğrunda harcamalı- dır. İnsanın dine hizmet etmeyi bırakıp onu kendi hizmetinde kullanmaya başlamasıyla istismar başlar. Böylece mal, makam, güç, şöhret, itibar gibi birtakım kazanımlar için dini kendi hizmetinde istihdam eder. Dinin ulvi ve kutsal yapısına aykırı bir şekilde, kendini yüceltir, kendini kutsallaştırır, dini de bu yücelik ve kutsallık için kullanmaya başlar. Din istismarı, hukuk karşısında büyük bir suç, ahlaki anlamda büyük bir zafiyettir. Yüce Allah'ın karşısında hesabı sorulacak ve bedeli ödenecek bir günahtır. İslam tarihinde din istismarının ilk ve en tipik örneğini münafıklar oluşturmuşlardır.
Miladi Hicri Rumi
Gün 15 9 15
Ay Temmuz Şevval Temmuz
Yıl 2016 1437 1432
Önceki
Cuma
Sonraki
YANITLASİL
yuksel15 Temmuz 2024 08:58
Miladi Hicri Rumi
Gün 15 22 15
Ay Kasım (T. Sânî) Şevval Teşrin-i Sani
Yıl 3016 2468 2432
Önceki
Cuma
Sonraki
Arapçada "icat etmek, örneği olmaksızın yapıp ortaya koymak, inşa et- mek" anlamlarına gelen “bdʻa” kökünden türeyen bid'at, “daha önce benzeri bulunmayıp sonradan ortaya çıkan şey" demektir. Terim olarak Asr-1 Saa- det'ten sonra ortaya çıkan, şerî bir delile dayanmayan inanç, ibadet, fikir ve davranışlardır. Geniş kapsamlı olarak bid'at Hz. Peygamber'den sonra ortaya çıkan her şeydir. Bu geniş tarife göre, dinî mahiyette görülen amel ve davranışlardan başka günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni fikirler, uygulama ve âdetler de bidʻat sayılmıştır. Resûl-i Ekrem, İslam'da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde gü- nah yazılacağını ifade etmiş, Hz. Ömer de teravih namazını topluca kılanları görünce, “Bu ne güzel bir bidʻattır” (Buhârî, Terâvîh, 1) demiştir. Bid'at çıkarmaya ibtida', çıkaran veya işleyen kimseye de mübtedi' denir.
BİR AYET
BİDAT
Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise arzularına uyup bir de Allah'tan (bağışlanma) umandır. (Tirmizi, Sıfatül-kayame, 25)
KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK?
Yüce Allah, evrendeki her şeyi belli bir düzen ve ölçü içerisinde yaratmıştır. Bu düzen, O'nun takdir ettiği zamana kadar devam edecek ve bir gün son bulacaktır. Kur'an ve hadislerde dünya hayatının son bulması, "saat" kavra- mıyla ifade edilir. Dilimizde "kıyametin kopuşu" olarak ifade edilen bu zaman, Allah'ın dilemesine bağlı bir olaydır ve O'ndan başka hiç kimsenin bu konu- da bir bilgisi yoktur. Nitekim Kur'an'da, "De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini kendisinden başkası açıklayamaz." (A'raf, 7/187) buyru- larak Kıyamet'in zamanının hiç kimse tarafından bilinemeyeceği bildirilir. Hz. Peygamber de Kıyamet'in ne zaman kopacağını bilmediğini ifade etmiş Buhari, Iman, 37), zamanını soran kimseye, "Onun için ne hazırladın?" (Buhārī, Edeb, 6) buyurarak bize düşenin, Kıyamet'in zamanını bilmek değil, ona hazırlık apmak olduğuna dikkat çekmiştir. Dolayısıyla hayatı bu şuurla yaşamak ve er zaman ona hazırlıklı olmak mümin için vazgeçilmez bir düstur olmalıdır.
Bu Kur'an, hoşlanmıyan için gayet zordur. Ona ısınana ise gayet kolay gelir. Hadisime gelince, hoşlanmıyan için gayet zor, tâbi olan içinse gayet kolaydır. Bir kimse benim hadisimi dinler, hemen hıfz eder ve tatbik ederse mahşerde Kur'anla haşrolur. Hadisime ehemmiyet vermiyen ise Kur'anı hor görmüş olur. Kim de Kur'anı hor görürse dünya ve ahirette hüsrana düşer.
Ravi: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)
Sayfa: 133 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
262 1 Şu üç şey imandandır: Darlıkta infak etmek, rast geldiği müslümana selam vermek, kendi aleyhinde de olsa adaleti gütmek. Hz. Ammar (r.a.)
262 2 Bir adam şu üç şeyi toplarsa, iman hasletlerini toplamış olur: Darlıkta infak, rast geldiği müslümana selam, kendi aleyhinde de olsa adaleti gütme. Hz. Ammar (r.a.)
262 3 Şu üç şey bir adamda olursa, sevabı hak eder ve imanı tekmil eder: İnsanlarla iyi geçim temin eden güzel ahlak, Allah'ın haramlarından onu alıkoyan verağ, cahilin cehlini karşılayan hilim. Hz. Enes (r.a.)
262 4 Şu üç şey, kişinin iman ahlakındandır: Gazablandığı zaman, gazabı onu batıla sevketmez. Hoşnut olduğu zaman hoşnutluğu onu haktan ayırmaz, iktidar sahibi olduğu halde, iktidarı, onu harama sevketmez. Hz. Enes (r.a.)
262 5 Üç şey vardır ki onlar veya onlardan biri kimde varsa, o kimse, dilediği kadar huril-iyn ile evlendirilir. Gizli ve can çekici bir emaneti, Aziz ve Celil olan Allah korkusundan, iç etmeyip sahibine ödemek, katili affetmek, her namazdan sonra on kere "Kulhuvallahu ehad"i okumak. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
262 6 Şu üç şey ortaya çıktıktan sonra, evvelden iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış bir kimseye, imanı fayda vermez. Güneşin garbdan doğması, deccal ve dabbetül-arz. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
262 7 Bir kimse şu üç şeyi yaparsa imanın tadını tatar: Yalnız Allah'a kul olur ve "La ilahe illallah" der, gönül hoşluğu ile zekatını verir, şöyle ki: yaşlısını, zayıfını, hastasını, adisini değil, fakat malın ortasından verir. Muhakkak ki Allah, onun en güzelini sizden istemez. Lakin, en kötüsünü de emretmemiştir. Nefsini tezkiye eder. Denildi ki, "Nefsi tezkiye ne demektir?" Buyurdu ki: "Kişinin nerede olursa olsun, Allah'ın kendisi ile beraber olduğunu bilmesidir. Hz. Abdullah İbni Muaviye (r.a.)
262 8 Üç şey bir adamda olursa Allah (z.c.hz)'leri onu himayesine alır ve onu Cennetine sokar: (Onun ayıbını, kusurunu örter.) Zayıfa rıfk ile muamele etmek, anaya-babaya şefkat göstermek, köleye iyi muamele etmek. Hz. Câbir (r.a.)
262 9 Şu üç şey reddedilmez: Yastık (minder), koku ve süt. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
262 10 Üç şey vardır ki, insan, kıyamet gününe o vasıflarla gelmezse, ona bir şey (mükafat) yoktur: Kendisini Allah'ın haramından men edecek verağ, halk ile iyi geçinecek ahlak, sefihin cehaletini karşılayacak hilim. Hz. Büreyde (r.a.)
262 11 Üç şey vardır ki, kimde üçü veya biri bulunmazsa, amelinden hiç bir şey ona fayda vermez: Kendisini, Allah'ın bildirdiği günahlardan alıkoyan takva, insanlarla iyi geçinmeyi sağlıyan güzel ahlak, sefihi karşılayan hilim. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
KIYAMET ALAMETLERİ
İMAM-I SUYUTİ
YANITLASİL
yuksel21 Temmuz 2024 08:19
KIYAMET GÜNÜ ALLAH'IN HİTABESİ
Ulu Allah buyuruyor ki:
"O gün Allah'ın düşmanları bir araya toplana- rak Cehennem'e sevk edileceklerdir. Cehennem'in kapısına gelince onların kulakları, gözleri ve derileri aleyhlerinde şahitlik ederek dünyada iken yapmış oldukları günahları bir bir sayacaklardır. Onlar derile- rine; "neden aleyhimize şahitlik ettiniz?" diye sorduk- ları zaman derileri onlara şöyle cevap verecektir; "her şeyi konuşturmak gücü elinde olan Allah bizi dile ge- tirdi. Sizi, ilk başta, hiç yokken var eden O'dur, dönü- şünüz de O'nadır." (Fussilet, 21)
"O gün biz kâfirlerin ağızlarını mühürleriz de el- leri ile ayaklarını dile getirerek dünyada iken yapmış oldukları günahlara şahitlik ettiririz." (Yasin, 65)
"Onların dünyada iken yaptıklarının hiç biri o gün Allah'tan saklanamaz. O zaman Allah;
158
YANITLASİL
yuksel21 Temmuz 2024 08:20
Imam-ı Suyuti
"Bu gün kayıtsız şartsız hâkimiyet ve hükümdar- lık kimindir?" diye soracak da (ses verecek hiç bir canlı bulunmadığı için) sorusunun cevabını yine ken- disi verecektir;
"Bugün hakimiyet kahredici, bir Allah'ındır" buyuracaktır. O gün herkes zerrece haksızlığa uğra- maksızın dünyada iken yaptığının karşılığını görecek- tir. Şüphesiz ki, Allah hesaba çekendir." (Mü'min, 17)
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Ulu Allah, kıyamet günü gökleri dürerek sağ eli-
ne alır ve buyurur ki;
"Bugün tek hükümdar benim, kendilerini ulu görenler nerede?"
Sonra da yerleri dürerek sol avucuna alır ve yi- ne buyurur ki:
"Bugün yegane hükümdar benim, zorbalar ve kendilerini ulu görenler nerede?" (Müslim)
Peygamberimiz diyor ki:
Kıyamet günü şu konularda sorguya çekilip ce- vap vermek ten âciz kalmadıkça kişinin ayaklan kaya- rak cehennemi boylamaz.
a) Ömrünü nerelerde harcadığından,
b) Amellerini nerelerde işlediğinden,
c) Malını nasıl kazandığından ve nerelerde har- cadığından,
d) Vücudunu nerelerde yıprattığından.
159
203
Süra üfürüldüğünde onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine gider- ler. "Eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman'ın va dettiğidir. Nebiler gerçekten doğru söylemişler" derler. (Yasin 36/52)
BİR AYET
KABİR: EBEDİYETE AÇILAN KAPI
İslam inancında ölen kişinin gömüldüğü yere kabir veya mezar denir. Bir nut- feden yaratılan ve ölümünün ardından toprağa gömülerek aslında yaratıldığı öze geri döndürülen insan, kabirde Rabbimizin dilediği vakte kadar bekletilecek ve yeniden diriltilecektir. İnancımıza göre ölümle yeniden diriliş arasındaki süreç "kabir hayatı" veya "berzah âlemi" olarak isimlendirilir. İnsanların dünyada iş- ledikleri iyi veya kötü işlerin karşılığının kabirde iken görülmeye başlanacağını ifade eden Peygamberimiz; "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya ce- hennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizi, Sıfatü'l-kıyame, 26) buyurarak cehennem azabından Allah'a sığınmış ve ümmetine de sığınmalarını tavsiye etmiştir. Ölen kişi kabirde görevli melekler tarafından yaratıcısı, imanı ve amelleriyle ilgili sorgulanır. İman ve salih amel sahipleri bu sorulara doğru cevap verir, kabirleri genişletilir ve cennetle müjdelenir. Kâfirler ise bu sorulara cevap veremezler ve onlara cehenneme gidecekleri bildirilir.
GIZLİ DÜNYA DEVLETİ"NİN GENEL ŞEMASI Dolar Üzerindeki Pramidin 13 Kademesinden Her Birinin Manası
LUZIFER: MASON LAHININ GÖZÜ
RT
3 KABBALIST EN ÜST KOMUTA IDARESİ
13'LER MECLİSİ
SANIIEDRIN
EN ÜST YÖNETİM MEXTISI
UCU
33'LER MECLİSİ
300'LER KULÜBÜ
GÖRÜLEN
B'NAI B'RITH BILDERBERG
BÜYÜK KISMI
GİZLİ OLAN
KADEMELER
ARA KOORDINASYON VE YÖNETİM KADEMESI
13 KADEME
BÜYÜK ŞARK LOCASI TEŞKİLATI
FRANSIZ MASON LOCASI
KOMÜNİZM
KOMUNIZM-RUSYA
İNGİLİZ
MASON LOCASI
İSKOÇ LOCASI TEŞKİLATI: 1 - 33°
MASON LOC CASI ALMAN MASON LOO CAS
HALKIN İÇİNE GİREN VE YUKARININ
YORK LOCASI TEŞKİLAT
LIONS DINER
ROTARY
YMCA
HIC GÖRÜNMEYENLER
EAİRLERİNİ
ALT KADEMELER
UYGULAYAN
MAVİ LOCALAR
SACAKLAR
ÖNLÜKSÜZ MASONLAR (İyi İnsanlar)
HALK
INSANLIK
BÜTÜN İNSANLIK
Halkın içinde Allah'dan en uzak olan iki kimsedir: Birincisi, umeranın meclisinde oturur da zulme ait sözlerinde onları tasdik eder. Diğeri ise çocukların muallimidir. Fakat onların hepsini aynı derecede eşit tutmaz. Ve yetimin hakkı hususunda Allah'dan korkmaz.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.).
Sayfa: 7 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
KIYAMET ALÂMETİ
FAKİH anlatıyor:
Muhammed b. Fazıl, Ebülkasım Ömer b. Muhammed, Ebu Bekir Va sıtî, İbrahim b. Yusüf, Muhammed b. Fudayl Dabi, Abdüllah b. Velid, Mek. hul Yolu ile gelen rivayette; Huzeyfe'nin r. a. şöyle anlattığı rivayet edildi:
Ey Allah'ın Resulü, kıyamet ne zaman?. Resulüllah S. A. şöyle buyurdu:
«Bu bapta, sorulan sorandan daha bilgili değildir. Ancak onun şarılan vardır.
Çarşı pazarın tekarübü, yani: Kesadı. Yağmur yağar, bitki bitmez. Faiz yiyenler çoğalır. Zinadan hâsıl olan çocuklar zahir olur. Mal sahiplerine tazim olunur. Mescidlerde fasiklerin sesleri yükselir. Münker ehli, hak ehline üstün çıkar.>
Bana ne emredersin ya Resulellah?.
Deyince, şöyle buyurdu:
>>
**
Ömer b. Muhammed, Ebu Bekir Vasıtî, İbrahim, İsa b. Ebi İsa İsfahanî, yolu ile gelen rivayette; Resulüllah'a S. A. şöyle sorulduğu anlatıldı : Ya Resulellah, kıyamet ne zaman?.
Şöyle buyurdu:
<>
*
**
YANITLASİL
yuksel24 Temmuz 2024 06:04
«Dinini kurtarmaya bak; ya da, evinde serilip kal.»
**
*
ve
ir
Ya Resulellah, kıyamet ne zaman?.
Ömer b. Muhammed, Ebu Bekir Vasıtî, İbrahim, İsa b. Ebi İsa İsfahan yolu ile gelen rivayette; Resulüllah'a S. A. şöyle sorulduğu anlatıldı :
Şöyle buyurdu:
meti ondur:
«Bu hususta sorulan, sorandan daha bilgili değil. Ancak, kıyametin ald
1 Zamanın çabuklaşması.
. 2. Facirin açığa çıkması.
3. İnsaflının aciz kalması.
4. Namazın bir yük sayılması.
5. Zekâtın kul borcuna benzetilmesi.
6. Emanetin ganimet malı gibi olması.
7. Kurra'nın mal toplama heveslisi olması.
8
. O zaman çocukların beğlik devridir.
9. Kadınların saltanat devridir.
10. Cariyelerle müşavere edilir.>>>
٤٣٨٦ - لَنْ يَزَالَ هَذَا الدِّينُ عَزِيزًا مَنِيعًا ظَاهِرًا عَلَى مَنْ نَاوَاهُ حَتَّى يَمْلِكَ
اِثْنَا عَشَرَ كُلُّهُمْ مِنْ قُرَيْشٍ (طب عن جابر بن سمرة)
4386- Hepsi Kureyş'ten olan on iki kişi söz sahibi olduk-
ça, bu din aziz, dimdik, hasmına galip bir halde duracaktır.
Kıyamet gününde Allah'ın mahlukatı içinden en çok buğz ettiği kimseler şunlardır: Yalancılar, kibirliler ve din kardeşlerine karşı kalblerinde (gizli) kin besledikleri halde, onlarla buluştuklarında kendilerine (zahiren) iyi muamele yapanlar. Bir de Allah ve Resulüne çağrıldıklarında yavaş davranan, fakat şeytan ve onun emrine çağrıldıklarında ise süratle hareket edenlerdir.
Ravi: Hz. Vazin İbni Ata (r.a.)
Sayfa: 8 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
Donen Niel Tophas
kalpteki nazar ilahiden feyz almaya vesile olacağına, hem de bir kalbi incitmus ne kadar ağır bir vebal olduğuna dikkat çekmiştir. Hak dostlarının en büyük ayna ne kadaretleri de, ilahi hakikatlerden uzak düşmüş hasta ve gåfil kalpleri la ve imanm nuruyla ebedi şifaya kavuşturmak, mü'minlerin mahzun ve mag gönüllerini ise şefkat ve merhametle ihyä etmekten ibarettir.
Takriben 40 sene evvel Hasan Nedvi (1914-1999), İstanbul'a teşrif etmiy Gençlere yaptığı bir sohbette kendisine:
"Ostad, gençliğe ne tavsiyede bulunursunuz?" diye sordular. O da dedi ki: Size iki misal vererek nasihat edeceğim.
Birincisi, Ben 20 sene evvel Suriye'den geçiyordum. Oradaki Müslüman halkın gençleri, daha ziyade ticareti ve esnaflığı tercih etmişlerdi. Fakat Nusayriler ise çocuklarını okutuyorlardı. Ben o zaman Sünní cemaate:
"Çocuklarınızı okutun! Aksi hälde bu devlet elinizden gider!" diyerek ikazda bulundum"
Hakikaten bugün maalesef Hasan Nedvinin işaret ettiği hazin durum gerçek leşmiş durumda
Diğer husus, İmam-ı Rabbani Hazretleri, Ekber Şah zamanında ufak bir grup tu İmam-ı Rabbani, bu gruba Ekber Şah'la mücadeleyi değil, kâmil insan yetiş tirmeyi tavsiye etti. Bir tarafta Ekber Şah'ın devlet kademelerini tutan bir grubu
vardı. Diğer tarafta da halk nezdinde müessir olan İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin talebeleri vardı. Zamanla İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin tesir halkası genişledi. Ekber Şah'ın grubunun gücü azaldı, tesiri dağıldı. Nihayet Ekber Şah'ın torunu ve zamanının sultanı olan Ålemgir Sultan, İmam-ı Rabbanľnin oğlu Muhammed Ma'sum Hazretleri'ne intisap etti. Onun maddi-manevi evladı olan Şeyh Seyfüddin Hazretleri'nin terbiyesi altında kemåle erdi. Şeyh Seyfüddin Hazretleri bu şehza deyi Hindistan'ın Müslüman hükümdarı olarak yetiştirip Ekber Şah'ın çıkardığı bid'at ve sapıklıkların tesirini tamamen sildirmek için hazırladı. Dolayısıyla sizler de enerjinizi sokaklarda slogan atmaya, duvarlara yazı yazmaya değil, kamil bir gençlik yetiştirmeye sarf etmelisiniz!.." dedi.
Rabbimiz, cümlemize lak dostlarının gönül ikliminden rahmet ve fazilet esin- tileri ihsan eylesin. Bu davetimize uzaktan yakından teşrif eden siz kardeşlerimizi, iki cihanda
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
355 1 Davud (a.s.)'ın ve bütün yeryüzü halkının ağlaması, Adem (a.s.)'ın ağlamasına denk değildir. Hz. Süleyman (r.a.)
355 2 Bütün yer gök ehli bir mü'minin kanında ortak olsa, Allah onları Cehenneme atar. Hz. Ebû Said (r.a.)
355 3 Bütün yer gök ehli bir mü'minin kanında ortak olsa, Allah onların hepsini yüzü koyun cehenneme atar. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
355 4 Eğer bir huri parmaklarından birini dünyaya gösterse (yer-gök ehli) her can sahibi, onun kokusunu duyardı. Hz. Said İbni Amir (r.a.)
355 5 Ehli Cennet kadınlarından bir kadın yeryüzüne baksa, misk kokusundan yeryüzü dolar ve yüzünün nuru güneş ve aynı ziyasını bastırırdı. Hz. Said İbni Amir (r.a.)
355 6 Cennetten bir tırnağın yükleneceği bir şey dünyaya gelse, mağrib ile meşrik arasındakileri tezyin ederdi. Cennet ehlinden bir kişi bileziklerle beraber gözükse, nuru güneşin ziyasını söndürürdü. Güneşin yıldızları söndürdüğü gibi. Hz. Davud İbni Amir (r.a.)
355 7 Dünyadaki bütün varlıklar ümmetimden birinin elinde olsa, sonra o "Elhamdülillah" dese, bu "elhamdülillah" sözü, bütün onlardan daha kıymetli olurdu. Hz. Enes (r.a.)
355 8 Zakkumdan bir damla dünyaya damlasa, dünya halkının geçimini ifsad ederdi. Ya yemeği ondan olanın hali nasıl olur? Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
355 9 Cehennemden bir kıvılcım arzın ortasına düşse, sıcaklığının şiddeti ve pis kokusu şark ile garbı kapladı. Hz. Enes (r.a.)
355 10 On yüklü deve ağırlığında bir taş Cehennemin ağzından atılsa, "Ğayy u esâm" denilen mevkiye yetmiş senede kavuşmazdı. Denildi ki: "Ğayy u esâm" nedir? Buyurdu ki: "Cehennemde iki kuyudur ki, oraya Cehennem ehlinin cerahatleri birikir. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
355 11 Sizlerden biri bir yere konduğunda "Eûzü bi kelimâtillahit tâmmati min şerri mâ halaka." derse o yerden ayrılıncaya kadar hiç bir şey ona zarar vermez. Hz. Havle (r.a.)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
355 1 Davud (a.s.)'ın ve bütün yeryüzü halkının ağlaması, Adem (a.s.)'ın ağlamasına denk değildir. Hz. Süleyman (r.a.)
355 2 Bütün yer gök ehli bir mü'minin kanında ortak olsa, Allah onları Cehenneme atar. Hz. Ebû Said (r.a.)
355 3 Bütün yer gök ehli bir mü'minin kanında ortak olsa, Allah onların hepsini yüzü koyun cehenneme atar. Hz. Ebû Bekre (r.a.)
355 4 Eğer bir huri parmaklarından birini dünyaya gösterse (yer-gök ehli) her can sahibi, onun kokusunu duyardı. Hz. Said İbni Amir (r.a.)
355 5 Ehli Cennet kadınlarından bir kadın yeryüzüne baksa, misk kokusundan yeryüzü dolar ve yüzünün nuru güneş ve aynı ziyasını bastırırdı. Hz. Said İbni Amir (r.a.)
355 6 Cennetten bir tırnağın yükleneceği bir şey dünyaya gelse, mağrib ile meşrik arasındakileri tezyin ederdi. Cennet ehlinden bir kişi bileziklerle beraber gözükse, nuru güneşin ziyasını söndürürdü. Güneşin yıldızları söndürdüğü gibi. Hz. Davud İbni Amir (r.a.)
355 7 Dünyadaki bütün varlıklar ümmetimden birinin elinde olsa, sonra o "Elhamdülillah" dese, bu "elhamdülillah" sözü, bütün onlardan daha kıymetli olurdu. Hz. Enes (r.a.)
355 8 Zakkumdan bir damla dünyaya damlasa, dünya halkının geçimini ifsad ederdi. Ya yemeği ondan olanın hali nasıl olur? Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
355 9 Cehennemden bir kıvılcım arzın ortasına düşse, sıcaklığının şiddeti ve pis kokusu şark ile garbı kapladı. Hz. Enes (r.a.)
355 10 On yüklü deve ağırlığında bir taş Cehennemin ağzından atılsa, "Ğayy u esâm" denilen mevkiye yetmiş senede kavuşmazdı. Denildi ki: "Ğayy u esâm" nedir? Buyurdu ki: "Cehennemde iki kuyudur ki, oraya Cehennem ehlinin cerahatleri birikir. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
355 11 Sizlerden biri bir yere konduğunda "Eûzü bi kelimâtillahit tâmmati min şerri mâ halaka." derse o yerden ayrılıncaya kadar hiç bir şey ona zarar vermez. Hz. Havle (r.a.)
YanıtlaSil
yuksel27 Temmuz 2024 01:38
10 * On yüklü deve ağırlığında bir taş Cehennemin ağzından atılsa, "Gayy-u
esam" denilen mevkie yetmiş senede kavuşmazdı. Denildi ki: "Gayy-u esam nedir?" Buyurdu ki; Cehennemde iki kuyudur ki, oraya Cehennem ehlinin cerahatleri birikir. Hz. Ebu Umanera. (Gayyaya, namazını zayi edenler ve şehvetlerine uyanlar, esama da müşrik, katil ve zalimler
giderler.)
11 ★ Sizlerden biri bir yere konduğunda "Euzü bi kelimatil tammati min şerril ma halaka." derse o yerden ayrılıncaya kadar hiç bir şey ona zarar vermez.
YanıtlaSil
Öyle zaman gelecek ki, dünyada yalnız fitne, bela ve fesad olacak. Böyle bir zamanda sizin ameliniz bir kale gibidir. Üstü güzelse, altı da güzel olur.
Ravi: Hz. Muaviye (r.a.)
Sayfa: 139 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
sistemini getiren yeni
Seçim Kanunu kabul edildi.
1980-12 Mart dönemi başbakanı Nihat Erim, İstanbul'da öldürüldü.
19
CUMA FRIDAY
TEMMUZ
JULY
Allah'ın kudreti her şeye galiptir ve her işi hikmet
iledir.
Bakara Suresi: 228
BİR HADİS
Üç kişi bir araya geldiklerinde birisi imam olsun. İmamlığa en lâyık olanları Kur'ân'ı en iyi
okuyandır.
Müslim, Mesacid: 289-291
Mü'minler ibâdetlerinde, duâlarında birbirine dayanarak cemaatle kıldıkları namaz ve sâir ibâdetlerinde büyük bir sır vardır ki; herbir fert, ibâdetinden kazandığından fazla bir sevap, cemaatten kazanıyor. Mesnevî-i Nuriye
HİCRỈ: 13 MUHARREM 1446 - RUMI: 6 TEMMUZ 1440
HIZIR: 75 - GÜN:
201 KALAN: 165 - GÜN. KIS.: 2 DK
dikkat çekici boyutlara ulaşmıştı. Yerli ve yabancı medya kuruluşları, 2011 yılından itibaren İktidar partisinin gösteri, ifade, basın ve internet kullanımıyla ilgili üngürlükleri kısıtladığını vurgulayarak Erdoğan'ın bir 'gizli gündemi olduğunu iddia ediyordu.
SIRLI ZERRE!
DR. BETÜL NEFİSE İNAL Betulnelise @hotmail.com
ezaman ve kaç kez tum ben? Nereden ve yolculuğum nereye?
Zihnimdeki sualler, beni asırlar Öncesine taşımış, henüz zaman he sabını yapamadığın bir devre go türmüştü. lik insana kodlanımy bir mayaydım, vakti gelince ortaya çık mak üzere sulanan bir zerre... Pe ki, oraya ne zaman sefer etmiştim? Hangi zerrelerin içinden nasıl seçil miştim? Nesiller öncesinde ciddi bir karar ile başlayan måceramın şim diki seyri nereye olacaktı?
KIYMETLİ EMANET
Bir zamanlar melekler, toprağımı almak üzere yeryüzüne Inmişlerdi. O kadar kıymetliydim ki, benden mil yarlarca sene önce var edilen atom
doğmuşlarımın emanet edildiği toprak par geliyorun çauna, ilk önce melek eli değmişti.
Kim bilir kaç asır sonra ayak ba sacağım diyarlardan götürülmüş tü bedenimin mikro-parçaları, yüce ferman ile.. Yeryüzünün canı alım mıştı melekü'l-mevt ile, benim ca nima can olması için
Ağlamıştı yeryüzü, kendinden ko pan için nehir nehir.. Belki hasre tin yakıcılığınaydı gözyaşları; belki de canının yanmasınaydı. Öyle ya, gözyaşı olmadan can parçası olunur muydu hiç? Acaba arzın bir parça sı ölünce mi doğmuştum ben ille
Daha hayat bulmadan mevt (ölüm) ile karşılaşmam da neyin nesi idi? Yoksa ölmeden dirilmem mümkün değil miydi? Hayatımdan önce takdir edilen memâtım (ölü
müm); verilen nefesin kıymetini bij
mek, ömür nimetine ölüm ile a ayar vermek, "ahsenti amelä: amellerin en güzell" için gayret etmek mak sadına binäen miydi?
Toprakla başlayan maceram, nice zaman sonra çamurla buluşmuştu. Sıraya başkaca menziller de konmuş tu: Toprak, su, hava, ateş Çeşitli merhalelerden geçirilen bedenim hangi sırlarla dolmuştu?
Kupkuru bir topraktan gelişim,
üzerime yağan yağmurlarla çamur oluşum ve hamurumun bilmediğim zamanlarda sımsıkı yoğruluşu, bana hangi dersi vermeliydi? Varlık derya- sında kibre dalmamam, benlik ayna sında caka satmamam için mi ayak altında çiğnenen ve hiç ses etmeyen bir maddeyle mazim birleştirilmiş- ti? Atılmış bir damla sudan yaratı lışımı, hiçliğimi asla unutmamam için mi zähiren hor görülen bir mad-
deden başlatılmıştı, beden kalıbım?
Topraktan çamura konmuş, ora dan havaya salınmış ve ateşte pişi rilmiştim! Bir yandan ihtimamla hu- susi safhalardan geçirilmiştim, öte yandan meşakkatli devirlerde uzun uzun bekletilmiştim! Hangi mekte bin talebeliği için özel dersler veri lerek eğitilmiştim?
(Devam Edecek..)
Dipnot: 1) Bkz. el-Mülk, 2. Bu süre
nin ilgili åyet-i kerimelerinin meäli şöyle
dir: "Mutlak hükümranlık elinde olan
Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her
şeye gücü yeter. O ki, hanginizin daha
güzel davranacağını sınamak için ölü
mü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak gá
liptir, çok bağışlayıcıdır." (el-Mülk, 1-2
Cennete ancak müslüman girer. Allah (z.c.hz) bu dini isterse facirle de teyid eder.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 141 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
1. Cahil en büyük kötülüğü kendine yapar. 2. Akıllı düşman dan değil, cahil dosttan kork.
3. Akılları pazara çıkarmışlar, cahil yine kendi aklını almış.
4. Akıllı insan tez ihtiyarlar (çok düşündüğünden)
5. Akıllı söylemeden düşünür, akılsız düşünmeden söyler 6. Aklını eşeğe verme, çeker arpa tarlasına
7. Aklınla gör, kalbinle işit.
8. Cahil inatçı olur, merkep gibi, inadından yorulmaz.
9. Cahilin iddiası, alimi kocatır.
10. Cahil olduğunu bilen, cahilliğini bırakmaya çalışır.
11. Cahil kalmamak için alimi görmek gerekir.
12. Cahil sana saray verse alma, başına yıkar.
13. Cahile "en büyük alim kim" demişler, "tabiki benim" demiş.
14. Kın, kıskançlık, cahilde yuva yapar.
15. Cahile cahilliğini göster, kendin kör ol.
a
1
Ocak 1987/R.Ahir-C.Evvel 1407/Mektup 7
Allah huzurunda Devlet başkanı ile herhangi bir vatandaş arasında hukuki bakımdan hiçbir fark yoktur. Dolayısıyla vatandaşlar aç du- rurken, ya da birçok ihtiyaçları varken. Devlet başkanına köşkler yap- tırmak, milyarlar harcamak, içki alemleri hazırlamak dalkavuklara para ve makam dağıtmak, onun geçeceği yolları süsleyip püslemek sırf kendi rejimlerine itaat ediyorlar diye layık olmayanları işbaşına ge- tirmek, Devlet Başkanı'nı eleştirenlerin işine son verip işkence yap- tırmak. Çünkü Emevi Sultanı halifeleri bütün bunları yapıyorlardı. Bu gibi fiiller gayr-ı İslami, tağuti fiilerdir.
ÖMER B.ABDÜLAZİZ
Ocak 1987/R.Ahir-C. Evvel 1407/Mektup 23
İhlas mü'minin sıfatıdır
• Bir saat ihlasta, ebedi kurtuluş vardır. Fakat ihlas çok nadirdir.
• İlim tohumdur, amel ziraat... Onun suyu ihlastır.
• Mahlukların amellerinden Allah'ın maksadı sadece ihlastır.
• İhlas, ihlası görmeyi kaybetmektir. Zira ihlasında ihlas gõre- nin ihlası ihlasa muhtaçtır.
• İhlas, kulun sükun ve hareketlerinin hasseten Allah için ol- masıdır.
• Amelde olan ihlas, o amelin sahibinin ona karşılık olarak ne dünyada, ne ahirette hiç bir şey istememesidir.
• Daima yaradanın faziletine bakmaktan ötürü, halkın bakışını unutmak ihlastır.
• Ameldeki ihlas, şeytanın o amele muttali olmamasıdır ki do- layısıyla onu ifsad etsin. Meleğin de ona muttali olmamasıdır ki, onu yazmış olsun.
• İhlas ameli bulanıklardan tasfiye etmektir.
• İnsanlar için ameli terketmek riyadır. İnsanlar için amel etmek ise şirktir. İhlas ise, Allah'ın seni bu iki felaketten korumasıdır.
• İhlastan yoksun ameller yorgunluktan başka bir şey kazan- dırmaz.
• İhlas, Allah'ın cemalini görebilmenin en kestirme yoludur.
• İhlas, salih kulların vasfıdır.
• İhlastan yoksun mü'minin imanı noksandır.. Cılızdır..
• İhlas, Allah'ı görüyormuşcasına ibadette bulunmaktır.
• İhlas, tüm ilahların sevgisini kalbten silip, yerine Rahmanı ge- tirmektir.
• İhlas, kâmil mü'minlerin sıfatıdır.
• İhlası kazanmaya çalışmak her müslümanın görevidir.
İhlastan uzak kalanlar, Allah'a yaklaşamazlar.
• Bunun için ey kardeşiml.. İhlası ara ve bul.. Yoksa Allah'ı bu-
lamazsın.
BEYİN KONTROLÜ
Bir saniye şu problemi düşünün 1,5 kg bir et yığını var, onu ⚫ avuçlarınız içinde tutabilirsiniz ama o, uzayın genişliğinde kafa yorabilir, sonsuzluğun anlamını düşünebilir, kendi varoluş anlamını düşünebilir, Tanrı'nın doğasını sorgulayabilir. İnsanların yüzleştikleri en büyük gizem; bütün bunlar nasıl oluyor?
"Batı, Zikri Geç Keşfetti!"
Önde gelen bir nörobilim adamından çığır açan buluşlar.
"TANRI, BEYNİNİZİ NASIL DEĞİŞTİRİR"
Atomlar muazzam boşluklarda ışık hızıyla hareket eden atom altı parçacıklarıdır ve bu atom altı parçacıkları madde değildir. Onlar muazzam bir boşluktaki olasılık bulutlarıdırlar. Fiziksel dünyanın esas yapısı "süreksiz" dir. Süreksizlik, bir şeylerin var olup yok olmasıdır.
Uzay-zamanı şimdi nerede deneyimliyorsun? Bilincinde, bilincimiz mekânsız, sınırsızdır. Şu anda zamanı nerede de- neyimliyorsun? Bilincinde, fakat bilincinin kendisi zamansızdır.
"Bir şeyi bilmekle her şeyi bilebilirsin!" İşte bir şeyi bilmekle her şeyi bilebileceğimiz bu tek şey "bizim kendimiz, bizim bilincimizdir"!
Benzer frekans aralığında bulunan nöron frekansları beynin içindeki olguyu oluşturur. Bu olgu sizin hissettiğiniz sizi harekete geçiren, ne yapmanız gerektiğini söyleyen şeydir.
"Sanırım "Evren" olasıdır ki, kendine "Ayna" olacak bir "Beyin" geliştirmiş olabilir ki bu da, kendi "Hakikat"ini tanımaya dair ilk adım olabilir."
Kâinat, titreşim ve dalgaların ahenginden müteşekkildir. Her şey, kendi frekans ve titreşiminden oluşan birer enerjiden ibarettir. DNA, titreşim ve enerjidir. DNA, ışığı emer ve yayar. Aura, elektrostatik bir alandır ve yeryüzünün manyetik alanı birbiriyle iç içedir.
Zira insan gerçeğe değil gördüğüne ve duyduğuna inanır.
Şayet sizin kurmuş olduğunuz ev ya da işyeri negatif radyasyon akım kanallarından birisi üzerine kurulursa, o evde başınız hastalık
ve sıkıntıdan kurtulmaz. İşyeriniz de işler ters gider.
YALANCILARIN ZUHURU
ـ5031 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتّى يَنْبَعِثَ دَجَّالُونَ كَذَّابُونَ قِريباً مِنْ ثََثِينَ، كُلُّهُمْ يَزْعَمُ أنَّهُ رَسُولُ اللّهِ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
1. (5031)- Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Otuz kadar yalancı deccaller çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah'ın elçisi olduğunu zanneder." [Tirmizî, Fiten 43, (2219); Ebu Davud, Melahim 16 (4333, 4334, 4335).][60]
AÇIKLAMA:
1- Daha önce de açıkladığımız üzere دَجْلِ kelimesi Arapçada "telbis (=giydirme, örtme) manasına gelir. Kizb yani yalan manasına da kullanılır. Çünkü, kizb de gerçeğin örtülmesidir. Deccal bu durumda yalancı demektir. Peygamber olmadığı halde peygamberliğini iddia eden manasında. Bu manada, sapık mezheplerin kurucuları birer Deccal olmaktadır.
2- Yalancı deccallerin çıkacağını haber veren hadisler farklı vecihlerde gelmiştir. Bunların herbirinde, mevzuyu açıklayıcı bazı ziyade unsurlara rastlanmaktadır.
* Ahmed İbnu Hanbel'de Huzeyfe'den gelen bir rivayette, bu yalancıların 24 adet olacağı, bunlardan 4 tanesinin kadın olacağı, herbirinin kendisini resulullah zannedeceği belirtilmiştir.
* Yine Ahmed’de gelen bir rivayette: “...Ben peygamberlerin sonuncusuyum, benden sonra peygamber yoktur” ibaresi mevcuttur.
“ Ahmed’in bir diğer ziyadesi, bu yalancılardan sonuncusunun a’ver yani “bir gözü kör” olacağını belirtir.
* Taberâni'nin bir rivayetine göre yalancıların sayısı 70'dir.
İbnu Hacer de ki: "Muhtemeldir ki, onlardan peygamberlik iddia edenler 30 veya otuz civarındadır. Bu miktardan fazlası, sadece yalancıdır, batıla davette bulunur, fakat peygamberlik iddia etmez." Buna örnek olarak Gulat-ı Rafizâ, Batıniyye, Ehl-i Vahdet, Hululiyye gibi ayet ve hadiste açık seçik beyan edilmeyen, aksine hadisin sarahatine muhalif olan meselelere inanmaya çağrıda bulunan dalalet fırkaları örnek gösterilmiştir.
Bu hususun doğruluğunu, Ahmed İbnu Hanbel'in kaydettiği bir rivayet te'yid eder. Mezkur rivayette, Hz. Ali, peygamberlik iddia etmemekle beraber Rafizîlikte ifrata kaçan Abdullah İbnu'l-Kevva'a: "Muhakkak ki sen Resulullah'ın haber verdiği yalancılardansın" demiştir.
Son devir müellifleri, İslam âleminin her tarafında Batılıların tahribiyle çıkmış olan din kisvesi altındaki Batıcı cereyanların liderlerini de Resulullah'ın haber verdiği bu deccaller (decâcile) zümresinden saymışlardır: Kadıyanilik, Bahailik vs. gibi. Bunlarda, ayete ve sünnete ters düşen iddialar mevcuttur. [61]
Hangi kesim ya da kişilerin ekseninde oluşabilir bu ya- pi?
Herkesin ekseninde! Ordu, MİT, Emniyet, üniversiteler, dü- şünce kuruluşları, aydınlar, ilgili bürokrat ve teknotratlar hatta sıradan ama vasıflı vatandaşlar. Son derece iyi seçilmiş, rastge- le kimsenin alınmadığı, bilgi, öngörü ve akıl sahibi, sadece ül- kesi için çalışmayı şiar edinmiş herkesten oluşabilir. Bir tür "koordinatör" gibi, bir tür "derin beyin" gibi çalışmalıdır. Varo- lan bütün kurumsal kimliklerin üzerinde olmalıdır. Yoksa hep "16 Türk devleti kurmuş olmakla" övünülür ama korkarım bu gidişle eldekini de kaybedebiliriz...
YanıtlaSil
yuksel11 Ağustos 2024 09:46
DERİN DEVLET
Devletin Gizli İradeleri
ATİLLA AKAR
Röportaj: Murat Kaplan
BEYAZ
YanıtlaSil
yuksel11 Ağustos 2024 09:48
siyah beyaz
sy. 204.
Zelzele :
Ara sıra arzın bâzı kısımlarında zelzele vuku bulmakta- dar. Ötedenberi zuhur edegelen bu hadise neticesinde bir çok yerler harabolmuş, bir nice inkılâbatı arzîye vücuda gelmiş ve bu yüzde bir takım kavimler mahvolmuştur. Nitekim Sa- lih Aleyhisselâma ittibâ etmeyen Semûd kavmi ile Şuayp Aleyhisselâmın nasihatlerini kabul eylemeyen ehli Medyenin birer azîm zelzeleye tutularak bulundukları yerlerde hâki helâke serildiklerini, orlardan hiç ikamet etmemiş gibi bir
hale geldiklerini:
) فاجذ ته. الرجفة فاصبحو از دار هم جانمين )
âyeti celîlesi natıktır.
Zelzelenin esbabı zuhuruna gelince, biz bu babda erba- bı fennin beyan ettiği sebevleri inkâra lüzum görmeyiz.
YanıtlaSil
yuksel12 Ağustos 2024 06:22
-365
Zelzele; arzın ka'rine nüfuz eden yağmur sularının mer- kezi hararetin tesiriyle galeyana gelip tebahhur etmesinden, veya yerin derinliklerinde bulunan bazı kibriti maddelerin iştial eylemesinden neş'et edebileceği gibi kışrı arzın deru- nundaki bâzı tabakatın yerinden oynayıp parçalanmasından, veya tahtelarz mevcut olan bazı tabii mağaraların ve boşluk- ların yıkılmasından da neş'et edebilir. Bunda inkâr edilecek bir cihet yoktur. Bu gibi hadisatı kevniyenin bir takım se- beblere merbut olduğu şüphesizdir. Ancak nazarı İslâmda bu sebeplerden hiçbiri bizzat müessir değildir. Ve bu hâði- satın zuhuru için böyle bir takım zahiri sebepler mevcud ol- duğu gibi bir kısım månevî sebepler de vardır. Esbab silsı lesinin yalnız bâzı zevâhile inhisarını idda etmek kadar ga- filâne bir hareket olamaz.
YanıtlaSil
yuksel12 Ağustos 2024 06:23
Muvazzah İlmi Kelâm
Müellifi
Emekli Diyanet İşleri Reisi
ÖMER NASÜHİ BİLMEN
BİLMEN YAYINEVİ
PK, 30 Fatih-Istanbul - Telefon : 21 78 82
Meşveret, doğru bir rehberdir, her işte meşveret gerektir Mesveretsiz iş yapanın işinin sonu çoğunlukla yanlıştırı
(ehil adamla meşveret gerekir)
BAYRAM YÜKSEL (1931-1997)
16 yaşında Bediüzzaman'ın hiz- metine girdi. Afyon hapsinde bulundu. Orada Kur'ân yazısını öğrendi ve risaleleri yazarak çoğalttı. 1951'de askere gitti. Kore Harbine gönderildi. Be- diüzzaman, Kore'ye giderken kendisine bir Cevşen vererek kendisinin sağ-salim dönece- ğini söyledi ve Japon Kuman- dana verilmek üzere bazı risa-
İNSANI HAKLAR
leleri verdi. Japon kumandanın öldüğünü öğrenen Yüksel, risa- leleri oradaki yetkililere verdi ve harpten gazi olarak döndü. Bediüzzaman'ın, kabrinin yeri- ni bileceğini söylediği az sayıda talebelerden birisidir. Avrupa hizmetleri için yaptığı bir seya- hat esnasında geçirdiği trafik kazasında vefat etti.
| GÜNLÜK DUAMIZ
Uyumakta iken Bana bir bardak süt verildi. O kadar içtim ki, tırnaklarımın ucuna kadar kandım. Fazlasını da Hz. Ömer (r.a)'a verdim. Dediler ki: "Ya Resulallah ne ile tabir ettin?" Buyurdu ki, ilimle.
Ravi: Hz. Hamza İbni Abdullah (r.a.)
Sayfa: 246 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel17 Ağustos 2024 06:22
Hiç bir kul yoktur ki, günde yüz defa "Lâ ilâhe illallah" desin de, kıyamette Allah onun yüzünü bedir gecesi gibi baas etmesin. O gün hiç kimsenin ameli onun bu amelinen daha efdal olarak yükseltilmez. Ancak bunun aynını veya fazlasını söyliyen hariç.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 365 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
22 HAZİRAN 2024
NASREDDİN HOCA (1208-1284)
Nasreddin Hoca, Anadolu Sel çullulan döneminde Hortu ile Akşehir ve çevresinde yaşamış eftarievi bir kişidir. Nasreddin Ho canın gerçekte yaşayıp 5. yaşadıysa gerçek kişiliğinin olduğu tartışma konusu olmakla birlikte, gerçek bir tarihi kişilik of duğuna dair bazı belgeler bulun maktadır. Çoğunlukla hazarcevap ve mizah anlayışını haiz bir bilge olarak akcettirildiği hikayelerle tanınan Nasreddin Hoca'ya dilen sözlerin, ders niteliği taşıyan hikmetli bir ya da bulunmak
tadır. Ününün geniş bir coğrafi alana yayılmasına bağlı olarak sanat ve popüler kültür alandarın da Nasreddin Hoca'ya dair çok yaşamadeler verilmiştir. Bunların araunda ne 1775-1782 yıllan arasında yazılan Nasreddin Hocinen Mansibi bil nesik ayun, 1939da gösterime giren Nastradin Hoca Hitar Petar bilinen ilk filmdir. Aynca 1996 y UNESCO tarafindan tüm dünyada Nasreddin Hoca Yili olarak kutlan atfemiş olup günümüzde Nasreddin Hoca adına yenilikler, yanışmalar v toplantitar düzenlenmekted
Kalb-i selim;
şirk ve
şüpheden
arınmış, iman
esaslarına
samimiyetle
inanmış,
kötülüklerden
korunmuş,
sünnete
gönülden bağlı,
her türlü bidat
ve hurafeden
uzak duran,
mal ve
evlat sahibi
olmaktan
şımarmayan
bir kalptir.
AKIBÜN
9 - Allahümme salli ve sellim alâ menismühü AKIBÜN (SA V.)
Açıklama:
Yüce nebiler (Allah'ın salât ve selâmı üzerlerine olsun) Hazret- lerinin dünyadan âhiret'e teşrif etmelerinden sonra gelen peygam- berimiz (S.A.V.) den sonra kimseye nübüvvet verilmediğinden HA- TEMEN NEBİYYİN anlamında olarak AKIB adı ile de isimlendiril- miştir. Ayrıca bu mübarek isim Cehennem'de anılan isimdir. Çünkü Cehennem'e giren iman ehlinin hepsi Peygamberimizin (S.A.V.) se- faatiyle Cehennemden çıkınca o tabakanın ateşi bütün bütün sönse gerektir. Onun için de AKIB denildi. Bir de bütün güzel ahlâk ve gü- zel fiiller, baştan sona kadar hepsi Resûlullah'ta tekmillendiği ve ta- mamlandığı için AKIB denilmiştir. Bu hâle göre kendilerinden son- ra din işlerinde şeriatin izni olmadan ne meydana gelirse bid'attir, uydurmadır, onda hayır yoktur mânasına olarak da AKIB denildi. Yine ayrıca Nübüvvet makam ve derecelerinde, insan kemâlinde ve Allah indinde onunla Aliah'a yaklaşmanın hepsinde yüce mertebeye ermiştir ve o mertebeye kendisinden başka bir ferd vâsıl olmadığı için de AKIB denilmiştir.
PROF.DR. SAİT YILMAZ
maca haberleşmeleri izlemek için değil, onunla birlikte nakledilen verileri de cirmek için KURATORY. Echelon şebekesinin a dağıtırlar. ORATORY adı verilen bir bilgisayar programı, otomatik olarak sajlar ile sözlükteki sözcükler arasında bağlantı kurmaya olanak sağlamaktadı Uydu-bilgisayar ortak çalışmasının sonucu olarak tarama işlemlerinde önced belirlenen kelimelerden herhangi birine rastladığı anda sistem kayıt etmeye baş Bakta bir yandan konuşmanın yapıldığı çıkış noktasını tespit etmeye çalışmakta bazasına almaktadır. Bu işlemi uydu teknolojisinden yararlanarak yaptığı içi Masik dinleme ve yer bulma metotlarından farklı olarak çok kısa bir süre içind macı gerçekleştirmektedir. Echelon, dünyanın çevresindeki tüm uydulardan kendi uydularının üzerinden edindiği tüm bilgileri toplamakta ve ana üslere gelen bu bilgi yığınları özel olarak üretilen dijital disklerde depolanmaktadır. Disklerd depolanan bilgiler aranan ve hedeflenen istihbarat için oluşturulmuş özel bölünm lerdeki birimlere ilk kaba tasnif için gönderilmektedir. Bu aşamadan sonra yeni bi ayıklama ile işe yarar bilgiler bir üst masaya, önem sırasına ve gizlilik derecesin pire ve kodlanarak gönderilmektedir. Analiz safhasında, yorum ve öneriierin belir
lenmesinden sonra bilgi kullanıcıya iletilmektedir.
Dinleme ve takibe alınan konuşmalarda şu kelimeler ile ilgili konuşmalar oto
matik kayda geçmektedir; ETA, IRA, PKK, enformasyon, terörizm, gerilla, patiama bilgisayar, nükleer silahlar, patlayıcılar, silahlar, suikastlar, uzi, teflon mermiller, ma- ymlar, uranyum, napalm, nükleer, el bombası, gizli servis, terör, özgürlük, internet glivenliği, güvenli internet bağlantıları, 003, audiotel, kimlik, endüstriyel casusluk, Siemens, Shell, ELF, 2600 dergisi, Time, hilal, cihad, müezzin, KLM, elektronik banks hesapları, market, visa, külçe altın, intemet, underground, password, NATO, NASA FBI, Beyaz Saray, IMF, MIT, JITEM, seks, Monica, fetis, klon, Armani, Yasemin, miser pl agi. Ninja, top Secret, GSM, AT&T (Amerikan telefon şirketi), yasa, Zen, Marx. Falkayama, George Soros, pikrik asit, gümüş, kömür, sülfür, nitroselüloz, kokain. NSA, Echelon'un da ciddi teknik sorunları mi her zaman
olduğunu açıklamıştır. İnternet ilet istenildiği kadar kolay bir biçimde yakalanamamaktadır. Fiber tik iletimler (çok büyük hacimli sayısal veriyi ışık sinyalleriyle iletme) çok dahe byk zorluklar çıkarmaktadır. Rastgele yakalanmış iletişimin anlamı bir biçimde i ve çözü cıkarsakta çok böyük bir iş olduğu görülmektedir. Ancaklar Microsystems'in stresinin çok b Whitfield Diffe, NSA'nın yukarıdaki sorunlar ile şifreleme uzmanı akarlarına hizmet eden bir aldatmandieri ipin söylemektedir, Ajansın bizi inandırmak istediği şey, internetin kandid mektedir. "Ajansın bizi india olduğu ve istedikleri şeyi bulunan Redeflerinin
or olmadığı anlamına gelmez: ama bu korkunç istihbaratçıların söyledilerin onların sorunları olduğuna inanması NSA'nın işine gelir. Bu, onların so ya karşılamak gerekirssa".
Bum Haydut Devlet, Yeni Hayat Küphanesi, 2 Bakhtanbul 2908240
TEMEL İSTİHBARAT
TOPLAMA-ANALİZ VE OPERASYONLAR
L
PROF. DR. SAİT YILMAZ
Modern dünyanın çelişkisi, algılarımızı yöneten arka plan içinden gerçekleri nasıl yorumladığımızdır. Uluslararası ilişkiler, TV'de ya da diğer medya unsurla- rında resimlerini gördüğünüz gülümseyen lider yüzlerinin el sıkışmasıyla değil, geri planda devam eden istihbarat savaşları ile şekillenmektedir. Ülkeler arasında uzun bir süredir devam edegelen örtülü operasyonlar, propaganda ve psikolojik savaş yöntemlerinin vardıkları safha, bu liderlerin yaptıkları pazarlıklar, zorlayıcı
ve gizli diplomasi tekniklerine temel teşkil eder. Örneğin siz bu satırları okurken, Irak'ın kuzeyinde uzun süredir Barzani ve YPG/PKK'nın CIA, DGSE, MI6 ve BND tarafından silahlandırılması,
Ingiliz istihbaratı ile ters düşen Talabani'nin kuvvetlerinin Barzani ile çatış- maya başlaması,
ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde YPG/PKK ile sürdürdüğü proje, * PKK terör örgütünün Iraklı Şii gruplardan destek almaya başlaması, Başta ABD olmak üzere Batılı özel istihbarat şirketlerinin (K2, SEC, G45, Track
24, Falcon Security) Irak ve Suriye içindeki faaliyetleri, IŞİD ile istihbarat teşkillerinin küresel düzeyde devam eden mücadelesi,
Suriye içinde mücadele eden El Nusra ile İdlib'te başlayan savaş,
*CIA ve DIA'nın Suriye ve Irak'ta kendileri için savaşacak vekil grup arayışları, İngiliz GCHQ ve İsrail istihbaratının Mısır istihbaratını desteklemek için Sina Çölü'nde devam eden faaliyetleri,
Fransız DGSE ajanlarının Libya'da devam eden operasyonları,
Pakistan istihbaratının (ISI) Afganistan'da Taliban ile müşterek çalışması, Iran ve Taliban arasında gelişen ilişkiler,
Kazakistan'da artan ajan, danışman, istihbarat şirketi trafiği,
İngiliz istihbaratında son yıllarda artan Rusya üzerine analizci eleman patla-
ması, • ABD'nin Ukrayna'da Rus tipi gizli operasyonlara başlaması, önümüzdeki günlerin yeni savaşlarının, barış planlarının, güvenlik politikalarının, silah satışla- rının habercileridir. Bunlar hakkında durum farkındalığı olmadan sadece medya haberlerini yorumlayarak, resmi görmek mümkün değildir. Bu yüzden, komplo teorileri ve dezenformasyonun yoğun olduğu bu güvenlik ortamında "algı yöneti- mi" ile halklar yönlendiriliyor dersek yanlış olmaz.
Bu kitap ile istihbarat dünyasının yaşamakta olduğu tüm değişimleri gelenek- selden bugüne ve geleceğe doğru açıklama gayretinde bulunurken, eserin özel- likle başvuru kaynağı olmasına çalışılmıştır.
facebook comptar
kripto
Eskişehir Il Halk Kütüpha
1040001 41401
Kültür Mah. Ataç 2 Sk. No: 71/B Çankaya-Ankara www.kriptokitaplar.com e-pasta: kripto@kriptokitaplar.com
Türkiye'de silah ve kurşunların yerine, belge- ler ve hakikatlar konuşacaktır. Belgeler konuş- tukça tabular yıkılacak ve tarih yeniden yazı- lacaktır. Bu yapılırken, dâhili asayiş ve emniye- tin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Zîrâ, di- şardan tahrik edilen bir kısım karanlık güçler; müslümanları kullanarak huzurumuzu bozma- ya çalışmaktadırlar."
12 SUR/Mayıs 90
Ne kötü kuldur o kul ki, kibirlendi ve Cenabı Hakkı unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, cebbarlık yaptı, haddi aştı ve Yüce Cebbarı unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, unuttu, oyalandı ve kabri hatırlamadı, tuğyan etti ve nereden gelip gittiğini de unuttu. Ne kötü kuldur o kul ki, din ile dünyayı avladı. Ne kötü kuldur o kul ki, dinini de şüpheli şeylerle bozdu. Ne kötü kuldur o kul ki, kendine tamah hakimdir. Ne kötü kuldur o kul ki, nefis arzusu onu şaşırtır. Ve ne kötü kuldur o kul ki, hırs onu rezil eder.
Ravi: Hz. Esma Binti Umeys (r.a.)
Sayfa: 242 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel23 Ağustos 2024 08:09
Bir kavim meşveret için toplanırlar da aralarına Muhammed isimli birini almazlarsa, o toplantı onlara mübarek olmaz.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 369 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Şimdi 21. yüzyıl paradigmasını ya kalamak, uyum sağlamak, fırsatları değerlendirmek için yeniden yapılanmalara gitmek ve anlaşılması zor, yeni yöntemler bulmak zamanıdır. Geleceği öngörmenin en iyi yolu geleceği kendimizin tasarlamasıdır. İstihbarata düşen ise ülkenin önü nün açılması, yani geleceğinin hazırlanmasıdır.
Cüz: 19
Rühu'l-Beyân
17
وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرِ مِنَ الرَّحْمَنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ (٥)
5. Kendilerine, Rahman'dan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
"Kendilerine, Rahman'dan" Peygamberi'ne vahyetmek süretiyle "hiçbir yeni öğüt" onlara her yönden öğüt veren ve tam bir şekilde uyaran, sanki öğüdün ta kendisi olan Kur'ân öğütlerinden bir öğüt yahut Kur'an'dan nazil olan bir bölüm "gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler." Onlar mutlaka o öğütten ve ona îmandan yüz çevirirler ve bulundukları halde ısrar ederler. Yani onlara hallerden herhangi bir halde bir öğüt gelmez ki ondan yüz çevirir halde olmasınlar.
Rahman ism-i celili, öğüt gelmesinin Allah Teâla'nın kullarına rah- metinin eserlerinden olduğuna delalet etmektedir.
"مُحْدَثُ )yeni)",öğüdü tekrarlamak ve anlatımı çeşitlendirmek için indirilmesi yenilenen demektir. Yoksa bundan Kur'ân'ın hadis olduğu sonucu çıkmaz.
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنْبُوا مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُنَ (٦)
6. Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat alay edip dur- dukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
"Üstelik" yüz çevirmenin peşi sıra öğüde "yalandır" dediler;" Yani
onu bir defa sihir, bir defa şiir, diğer bir defa da masal olarak saydılar.
"fakat" onların yalanlamaya, sonra da alay etmeye götüren yüz çevirme-
leri sebebiyle "alay edip durdukları şeylerin haberleri" Bedir gününde
olduğu gibi dünyevi cezalar; ölüm sırasında ve kıyamet gününde uhrevi
cezalar "yakında" asla gecikmeksizin mutlaka "onlara gelecektir." Onlan
müşahede ederek Kur'ân'ın durumunun hakikatine, yani onun hak mı batıl
mı olduğuna; tasdik edilmeye, değer verilip tazim gösterilmeye mi yoksa
yalanlanıp hafife alınmaya mı layık olduğuna vakıf olurlar. Tıpkı haberleri
dinleyerek kendilerine gizli kalan durumlara väkıf oldukları gibi.
Bu ayette korkutma vardır. Cunku النبأ )haber)" kelimesi, vukuu çok
önemli bir haber için kullanılır.
YanıtlaSil
yuksel24 Ağustos 2024 10:19
der ki: "Yalanın neticesi ortaya çıktıktan sonra pişmanlık fayda vermez. İşini, dirlik ve düzenini bugün dünyada iken bil; yarın kıyamete bırakırsan pişman olursun. Bunun da faydası olmaz."
Ayet: 6-7-8
26. Şuarâ Sûresi
18
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
448 1 Bir kimsenin din kardeşinin evine gelip te önüne konulanı yememesi cefadandır. Bir adama yolda arkadaş olup ta ismini ve babasının ismini sormaması cefadandır ve ailesi ile münasebetten evvel latife yapmaması da cefadandır. Hz. Ali (r.a.)
448 2 İnsanın bir din kardeşi konuşurken susması mürüvvettendir ve arkadaşının nalını kopunca onun da durması, hüsnü muaşeret güzelliğindendir. Hz. Enes (r.a.)
448 3 Bir müslümanın içine sevinç sokmak, gamını gidermek, borcunu ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah (z.c.hz.)'ne en sevgili amellerdendir. Hz. Ebû Şureyk (r.a.)
448 4 Arabın helak olması kıyamet alametidir. Hz. Talha İbni Malik (r.a.)
448 5 Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçip te iki rek'at kılmaması, tanıdığından başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kimseyi işe koşturması da kıyamet alametlerindendir. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 6 Kıyamet alametlerindendir, haine itimad edilip, emine ihamet edilmesi. Hz. İbni Amr (r.a.)
448 7 Kıyamet alametidir, komşuluğun kötüleşmesi, akrabanın yoklanmaması, cihadın kalkması, dünyanın dini ihlal etmesi. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
448 8 Kıyamet alametlerindendir; çocuğun öfkeli, yağmurun hararetli olması, şerlerin taşması, yalancının tasdiki, doğrunun yalanlanması, haine güvenilmesi, emine ihanet edilmesi, münafıkların kabileye efendi olması, çarşıya münafıkların hakim oluşu, mihrapların süslenmesi, kalblerin harap edilmesi, erkeğin erkeklerle, kadınların kadınlarla yetinmesi, dünyanın mamur kısmının harab, harap kısmının mamur olması, şüphenin ve faizin aşikar olması, çalgının ve eğlence aletlerinin alenileşmesi, içkinin içilmesi, zaptiyenin, gammazların ve gıybetçilerin çoğalması. Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
448 9 Kula dünyada verilenin efdalindendir afiyet; ahiret için de verilenin efdalidir mağfiret. Kula nefsi tarafından verilenlerin efdali ise, bir kavimden neş'ed eden hayırdan adamın ders alması. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
448 10 Kıyametin yaklaşmasındandır minberlerin, hatiplerin çoğalması, ulemanın süslere meyledip haramı helal, helali haram etmeleri ve insanların istediği gibi fetva vermeleri, altın ve gümüşlerinizi helal saymayı öğütlemeleri ve Kur'an'ı ticaret metaı edinmeleri. Hz. Ali (r.a.)
Allah teala bir kula buğz ettiği zaman, ondan hayayı soyup alır. Hayayı alınca da o kimseyi sen sevmeyen ve sevilmeyen bir şahıs olarak görürsün. Allah, emaneti de ondan alır. Emanet alınınca, merhameti de alır. Merhamet alınınca da İslam'ın esasını da o kimseden alır. İslam'ın esası alınınca da, o kimseyi artık kovulmuş bir şeytan olarak görürsün.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 23 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel27 Ağustos 2024 01:10
Müslümanlar alimlerine buğz ettikleri, çarşı pazarlarını süsledikleri ve para toplamak için evlendikleri (Kadınla malı için evlenmek) zaman, Allah onları şu dört hususla mubtela kılar. Zamandan kıtlık, sultandan zulüm, hakimlerden hıyanet, düşman saldırısına maruz kalma.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 23 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Allah'ın huzuruna hak yüküyle çıkmanın ne ağır bir vebal olduğu unutulmamalı; şayet herhangi bir hak ihlalinde bulunulmuşsa, hak sahiplerine hakları ödenerek helalleşilmelidir.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:07
-
İnsanın can ve mal güvenliğinin yanı sıra akıl, inanç, izzet, şeref ve namus gibi kişilik değerlerinin korunması da temel haklarındandır.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:08
Haklar korunduğu ve yükümlülükler yerine getirildiği oranda, toplumda huzur ve güven hâkim olur.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:09
Sevincinde de kederinde de akrabasının yanında - olmak, onu zor gününde desteklemek, aramak, sormak, ziyaret etmek her müminin vazifesidir.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:10
İnsan, yeryüzünde hayatın erdemli, hak ve hukuka riayetli, adaletli ve merhametli bir seyir izlemesinde sorumluluk sahibidir.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:11
İslam'da hak kavramı, almaktan ziyade vermek üzerine kuruludur. Yani insan öncelikle üzerinde hakkı bulunanlara haklarını vermekle yükümlüdür.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:13
Hak ve sorumluluk, bir terazinin iki kefesi gibidir. İnsanların birbirleri üzerindeki hakları, onların karşılıklı olarak sorumluluk alanlarını da oluşturur.
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:14
Sözlerine şöyle devam eder Peygam- berimiz: "Ümmetimden asıl müflis olan kimse odur ki, kıyamet günün- de kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtla gelir. Ancak dünya- da iken şuna sövmüş, buna iftira at- mış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını da döv- müştür. (Hak ihlallerinin karşılığı ola- rak) iyiliklerinden alınıp hak sahiple- rine verilir. Şayet hesabı görülmeden İyilikleri biterse, mağdur ettiği insan- ların günahlanndan alınarak onun üzerine yüklenir. Sonra da cehenne- me atılır." (Müslim, Birr ve Sıla, 59) "
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 04:15
DR. MUHLIS AKAR
HAK DUYARLILIĞI
Ayrıca bu marş, Türklerin İslam dünyasındaki yerini işaret eder." Hazem Said Mohemmed, İstiklal Marşı'na Arap Gözüyle Bakış, Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Sempoz- yumu, Balıkesir 2011, s. 65-66.
OSMANLI IMPARATORLUĞUNU BEPLERDEN BİRİ: VIKAN SE
17 Mayıs 1717 tarihinde Lady Montaqu isimli kadın Edirne'den yazdığı mektupta şunları anlatı yordu: Zengin tüccarların çoğunun Yahudi oluşu dik-
ları Türklerinkinden çok fazla. Kendi kanunlarıy la idare edilen bir cumhuriyet gibiler. Türkler atıl labiatlı ve sanayie hevesli değiller. Buna karşılık Yahudiler birlik meydana getirdiklerinden devletin bütün ticaretini ellerine almışlar. Her paşanın iş- lerini eline bıraktığı, sırlarını emanet ettiği bir Ya hudi kâhyası var, kendileri hiç bir işe karışıyor. lar. Bu yahudiler paşanın bulunduğu kazada çar- şıyı tanzim eder, her zaman hediyeler alır, giren ve çıkan malları muayene ederler. Padişahın (1) doktoru, hazinedarı, tercümanı hep Yahudidir. Menfaatına son derece düşkün olan böyle bir mil letin bu durumdan ne derece istifade edeceğini an- larsınız. Bunlar kendilerine her zaman ihtiyaç du- yulmasını sağlamışlar ve bu sayede saray da onları korumuştur. İngiliz, İtalyan ve Fransız tacirleri bunların bütün hilelerini bildikleri halde, işlerini ister istemez onlara yaptırıyorlar. Velhasıl tica- retle ilgili olan ne varsa onların elinden geçiyor. İçlerinde itibarı en az olanlar bile, kendilerine muh- taç olunmaktan uzak kalınamayacak derecede ö- nemli kişiler. Bütün millet, zenginlerine olduğu ka- dar da bunlara alâka gösteriyor. Hepsi zengin olduk- ları halde bu durumu gizlemeye dikkat ediyorlar.
(1) (Türkiye Mektupları, Lady Montaqu, 1001 Temel Eser, sayfa 84)
(1) Padişah, Edirne'ye dinlenmeye gelince onun dok toru, hazinedarı ve tercümanı Yahudi imiş.
HADİS MEALİ
PEYGAMBERİMİZ (s), Buyurdu: «Ümmetim şu onbeş kötülüğü işleyince artık başlarına gelecek her belâyı haketmişlerdir.>>>
Peygambere sordular: «O kötülükler nelerdir?
ey Allah'ın elçisi.>>>>
Peygamberimiz de şöyle cevap verdiler:
1 Devlet malının (ve her çeşit milli serve- tin) birkaç imtiyazlı kimse arasında dolaşması.
2- Emanete, orta malı gözü ile bakılarak çe- kinmeden hainlik edilebilmesi.
3 Zekât vermenin angarya kabul edilmesi.
4 Erkeğin karısına emir kulu olması.
5 Anaya karşı gelinmesi, ona tatlı muame- le edilmemesi.
6 Bunun yanında arkadaş ve dostlara ya- kın ve sıcak bir samimiyetin gösterilmesi.
7 Babaya karşı cefa edilmesi.
8 Camilerde yüksek sesle (dünyalık işlerin) konuşulması.
9 olması. En alçak kimselerin başa geçerek idareci
10 Yapacağı kötülükten korkularak birine iyilik yapma mecburiyetinin duyulması.
11 İçki içmenin yayılması.
12 olması. Erkekler arasında ipekli giymenin moda
13 Şarkıcı kadınların türemesi.
14 Şarkı âletlerinin türemesi.
15 Bu ümmetin, evvelkilere lânet okuması.
İşte bu zaman onlar kızıl bir rüzgârı veya bir batmayı veya şekil değişikliğini beklesinler.
Tirmizi, Cild: 4, Shf: 494,
Kitabül Fiten Hadis: 2210
HADİS MEALİ
PEYGAMBERİMİZ (s), Buyurdu: «Ümmetim şu onbeş kötülüğü işleyince artık başlarına gelecek her belâyı haketmişlerdir.>>>
Peygambere sordular: «O kötülükler nelerdir?
ey Allah'ın elçisi.>>>>
Peygamberimiz de şöyle cevap verdiler:
1 Devlet malının (ve her çeşit milli serve- tin) birkaç imtiyazlı kimse arasında dolaşması.
2- Emanete, orta malı gözü ile bakılarak çe- kinmeden hainlik edilebilmesi.
3 Zekât vermenin angarya kabul edilmesi.
4 Erkeğin karısına emir kulu olması.
5 Anaya karşı gelinmesi, ona tatlı muame- le edilmemesi.
6 Bunun yanında arkadaş ve dostlara ya- kın ve sıcak bir samimiyetin gösterilmesi.
7 Babaya karşı cefa edilmesi.
8 Camilerde yüksek sesle (dünyalık işlerin) konuşulması.
9 olması. En alçak kimselerin başa geçerek idareci
10 Yapacağı kötülükten korkularak birine iyilik yapma mecburiyetinin duyulması.
11 İçki içmenin yayılması.
12 olması. Erkekler arasında ipekli giymenin moda
13 Şarkıcı kadınların türemesi.
14 Şarkı âletlerinin türemesi.
15 Bu ümmetin, evvelkilere lânet okuması.
İşte bu zaman onlar kızıl bir rüzgârı veya bir batmayı veya şekil değişikliğini beklesinler.
Tirmizi, Cild: 4, Shf: 494,
Kitabül Fiten Hadis: 2210
YanıtlaSil
yuksel28 Ağustos 2024 08:44
SUR
Sayı 25
Nisan 1978
10 TL
zamanın milbim şahıslan
İSA ALEYHİSSELÂM MEHDİ
DECCAL
Bir kavim içinde riba ve zina zahir oldu ise, onlar Allah'ın azabını hak etmişlerdir.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
Sayfa: 375 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel29 Ağustos 2024 01:06
Allah (z.c.hz.) bir ümmete gadab ederse, onların fiatlarında pahalılık, çarşısında kesadlık olur. Aralarında fesad çoğalır ve iş başındakilerin zulmü artar. Bundan sonra zenginleri zekat vermez baştakiler iyi idare etmez ve fıkarası da namaz kılmaz olur. (Çaresi Allah'a sokulmak ve birbirimize sahip çıkmaktır.)
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 375 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
Vatan hainlerini putlastirdilar kahramanlastirdilar.
Vatan hainlerini putlastirdilar kahramanlastirdilar.
YanıtlaSil
yuksel31 Ağustos 2024 01:35
Siz bu gün Rabbınızdan gelen açık beyyine (delil) üzerindesiniz. Marufu emir ve Münkerden nehy ve Allah yolunda cihad ediyorsunuz. Sonraları sizin aranızda iki sarhoşluk zuhru edecek. Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi. Bu sebeble haliniz değişecek ve marufu emretmiyecek ve münkerden nehyetmiyecek ve Allah yolunda cihadda bulunmıyacaksınız. İşte o günde Kitap ve Sünnete tutunanlar için elli sıddık ecri vardır. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden mi yoksa onlardan mı?" Buyurdu ki, hayır, bilakis sizden.
Ravi: Hz. Muaz ve Enes (r.a.)
Sayfa: 153 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel31 Ağustos 2024 01:37
Bana Cebrail (a.s.) dedi ki: "Allah ashabından dördünü sever: Ali (r.a.) Selman (r.a.) Ebu Zerr (r.a.) ve Mikdat (r.a.)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 451 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
TEMEL İSTİHBARAT
nuna yaklaşılan günlerde terörizm tehlikesi ABD gündeminin en tehlikeli sorunu olduğu kanaatine varılmıştı. Hatta Usame Bin Ladin bir konuşmasında Amerikalıla ra görüldüğü yerde saldırılmasının gerekliliği konusunda bir "fetva" vermiş ve sa- ra görüldüğü vepraklarına yaymak konusunda koguleri nukleer starte vaşı Amerika tour konuşma yapmıştı. İstihbaratteniyle deresalar ile ilg Peknoloji transferi, ticari istihbarat ve değişen tehdit nedeniyle devlet dışı aktörlere teknoloji transouk Savaş sonrası dönemi zain içine gir odaklanda HUMINT yeteneğini önemli ölçüde artırma gayreti içine girmiş, çeşitli savaş desteği rolleri için bölge operasyonlarına operatörler sağlamış ve Afganistan, Irak Filipinler, Yemen, Gürcistan gibi ülkelere özel kuvvet askerleri ile birlikte gö rev yapacak terörle mücadele personeli görevlendirmiştir.
Stratejik Sürpriz
20. yüzyıl istihbarat çalışmalarının önemli bir alanı da stratejik sürpriz oldu. 19, yüzyılın sonunda demiryollarının ve buharlı gemilerinin kullanılmaya başlanması kitlesel orduların seferberliğini ve taşınmasını kolaylaştırdı ve dünya savaşları or taya çıktı. 20. yüzyılda ise teknolojik sürpriz savaş alanlarının en önemli sürpriz şekli oldu. Teknolojik sürprizler iki kategoriye ayrılabilir. Bunlardan ilki atom bombası gibi büyük bir sistemin gizlice geliştirilmesidir. Bunu tespit etmek oldukça zordur. İkinci kategoride ise yeni bir silah sisteminin savaş alanına getirilmesidir. Çok üstünlüğü olan yeni bir tankın durdurulamaması buna bir örnek olabilir. Gele- ceğin savaşlarında da teknolojik sürpriz ve aldatma önemli rol oynayacaktır. 21. yüzyıla kadar stratejik sürpriz için en büyük endişe konusu bir hasım bir devletin ordularını gizlice mobilize etmesi idi. Bugün teknoloji sayesinde hem birliklerin konsantre hale gelmesi hem de silah sistemlerin konuşlanması çok daha kısa süre de yapılabilir bir hale geldi.
Stratejik sürprizlere uğramak, sadece istihbaratçıların bilgi verme ve uyarı sin-
yallerinin eksikliğine bağlanamaz. Analiz ve bu bilgilerin bürokraside kabul görme- si ile ilgili süreçler de önemlidir. İstihbaratçının metodolojik sorunları ve algılama problemleri yanında organizasyonel ve bürokratik nedenlerle bu değerlendirmele rin kabul görme sorunu da ele alınmalıdır. İstihbaratçı topladığı bilgileri temel ola- rak ikiye ayırır, doğrular ve yanlışlar ya da istihbarat jargonu ile sinyaller ve gürül tüler, Söz konusu olan stratejik sürpriz ise aldatmalar zaten her şeyi karmaşık ha le getirir. Aldatma ve belirsizliğin hâkim olduğu bir ortamda en azından kısa dö nemli olarak hemen her bilginin yanında bir soru işareti vardır. Bu yüzden analitik
Elanor Hill, Joint Inquiry Staff Statement, Part I, (September 18), 2002, 9. http://fas.org/irp/congress/2002_hr/091802hill.html
Michael Howard, War in European History, Oxford University Press, (New York, 1979), Chs.5-7.5 Roberta Wohlstetter, Pearl Harbor: Warning and Decision, Standford University Press, (Stanford. 1962), 336-8.
"Donald Daniel and Katherine Herbig (Eds), Strategic Military Deception, Pergamon, (New York.
1982), 10.
-66-
Bir kimse dalalet bayrağı kaldırsa veya ilmi gizlese (Bir hakkı ketmetse) veya zalime bilerek yardım etse, bu kimse islamdan beridir.
Ravi: Hz. Amr İbni Abese (r.a.)
Sayfa: 406 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
Aziz ve Celil olan Allah bir kula hayır murad ettiğinde onu: "İsti'mal eder". Denildi ki: "İsti'mal etmesi ne demektir?" Buyurdu ki: "Onu ölümden önce salih amele hidayet buyurur, sonra da onun ruhunu bu hal üzere kabz eder."
Ravi: Hz. Amr ibni Hamik (r.a.)
Sayfa: 26 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel2 Eylül 2024 06:14
İşlerinin başına kadın geçiren kavim asla iflah olmaz.
Ravi: Hz. Ebû Bekre (r.a.)
Sayfa: 354 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
parça parça, çektire çektire, hayatın zorluklarıyla eze eze öldürmek de kaatillik değil midir?
İnsanımızı bu idrâkle yetiştirmedikçe, küçücük menfaat grupları büyük kitlelerin hayatlariyle oyna- maya devam edeceklerdir. Ama insanımızı İslâmî haslet- lerle bezeyerek, tezyin ederek yetiştirecek, devlet, hani?
Bu sağlanmadıkça insanımız birbirinin ya kurdu veya put'u olmaya devam edecektir.
(11.9.1946)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
379 1 Hiç kimse yoktur ki, altın ve gümüşten birşey bıraksında, sonra alnından ayağına kadar dağlanmasın. Hz. Sevban (r.a.)
379 2 İnsanlar içinde, kendisine imamın (sultanın) emrettiğini Allah rızası için tutan, salih vezirden daha sevaplı kimse yoktur. Hz. Âişe (r.anha)
379 3 Derece cihetinden, söylediğini doğru söyleyen, adaletle idare eden ve merhametli olan imamı adilden (Allah'a daha) sevgili yoktur. Hz. Enes (r.a.)
379 4 Bu ümmette, bir bid'at icad eden adam, ölmeden evvel mutlaka onun seyyiesine uğrar. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
379 5 Cennete girecek herkese Allah (z.c.hz.) yetmiş iki tane huri verir. Bunların iki tanesi kendinin, yetmiş tanesi de Cehennem ehlinden mirasdır. Bunlarla münasebetin kendisini yorması gibi bir şey de varid değildir. Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
379 6 Bir kimse bu ümmetin umurunda bir işe geçerde adaletle iş yapmazsa, Allah (z.c.hz.) de onu Cehenneme yüz üstü atar. Hz. Ma'kil İbni Yesar (r.a.)
379 7 Gerek kocayarak ölmüş, gerek düşük ölmüş, herkes otuz yaşında haşrolur. Cennetlik olanların yapısı Adem (a.s.) siması, Yusuf (a.s.)suretinde ve Eyyub (a.s.) kalbinde olur. Cehennemlikler ise dağlar gibi büyütülmüş olur. Hz. Mikdam İbni Madi Kerib (r.a.)
379 8 Bir kimse bir serçeyi abes yere öldürürse, o kuş kıyamette şöyle bağırır: "Yarabbi bu kulun beni abes olarak öldürdü. Hem kendisi faydalanmadı, hem de beni bırakmadı ki senin arzında yaşayayım." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
379 9 Bu ümmetten Yahudi olsun, Nasara olsun. Beni duyup ta Bana iman etmeyen mutlaka Cehenneme girecektir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
379 10 Herkesin kapısında iki melek bulunur. Adam kapıdan çıkınca: "Ya âlim veya müteallim ol, üçüncüsü olma" derler. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
379 11 Ölenlerden kimse yoktur ki, sözü ile ameli tartılmasın. Sözü amelinden ağır gelenin ameli kabul olmaz. Eğer ameli sözünden ağır gelirse, ameli kabul edilir. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
379 12 Kıyamet gününde fakir-zengin herkes: Dünyada keşke kıt kanaat geçinseydik" derler. Hz. Enes (r.a.)
379 13 Ashabımdan biri bir memlekette ölürse, kıyamette onlara rehber ve hem de nur olarak baas olur. Hz. Abdullah İbni Büreyde (r.a.)
Meclisler emanettir. Sırrı ifşa edilmez. Üç meclis müstesna: Haram kan akıtılması konuşulan meclis, Haram fercin helal sayıldığı meclis ve helal olmıyan malın helal sayıldığı meclis.
Ravi: Hz. Câbir (r.a.)
Sayfa: 232 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
Medine Mekke'den efdaldir. (Peygamberimizin bulunduğu mevki dünya üzerinde en faziletli yerdir.)
Ravi: Hz. Rafi İbni Hüdaye (r.a.)
Sayfa: 233 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
Zikirde "Lâ ilâhe illallah" dan, dualarda "istiğfar" dan efdali yoktur.
Ravi: Hz. İbni Amr (r.a.)
Sayfa: 382 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
٦٤٢ - الصَّفْرَةُ خِصَابُ الْمُؤْمِن وَالْحُمْرَةُ خِصَابُ الْمُسْلِمِ وَالسَّواد
خِضَابُ الْكَافِرِ" (طب ك وتعقب عن ابن عمر)
2642- San renk mu'minın boyasıdır, kırmızı renk müslümanın boyasıdır, siyah renkten hazer et (çünkü o) kafirin boyasıdır.
٢٦٤٣ - الصَّلَاةُ فِي جَمَاعَةٍ تَعْدُلُ خَمْسًا وَعِشْرِينَ صَلَاةً فَإِذَا صَلَاهَا فِي
YanıtlaSil
Yuksel7 Eylül 2024 01:43
AHMED ZİYAÜDDİN GÜMÜŞHANEVİ
راموز الاحاديث
RAMUZ'UL EHADİS
HADİS ANSİKLOPEDİSİ
1. CİLD
PAMUK YAYINCILIK
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:49
Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanet, sonra da namazdır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 158 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:50
Kulun, kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Eğer onu tamamlamışsa onun için "Tam" diye yazılır. Eğer tamamlamamışsa, Aziz ve Celil olan Allah Meleklerine şöyle buyurur: "Bakın bakalım, kulumun farzlarını tamamlayacağınız nafile ibadetinden bir şey bulacak mısınız?" Sonra Zekat da böyledir. Sonra diğer ameller de bu şekilde ele alınır.
Ravi: Hz. Temim ed-Derda (r.a.)
Sayfa: 158 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel7 Eylül 2024 01:51
(Namaz için) vaktin evveli Allah'ın rızası, vaktin ortası Allah'ın rahmeti ve vaktin sonu ise Allah'ın affıdır.
Ravi: Hz. İbrahim İbni Abdilmelik (r.a.)
Sayfa: 158 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
15. CİLT
RESULULLAH (A.S.M.)'IN VEFATI
67
فِيهِمْ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ اللهِ : هَلُمُوا أَكْتُبُ لَكُمْ كِتَابًا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ. قَالَ عُمَرُ : إِنَّ رَسُولَ اللهِ ﷺ قَدْ غَلَبَهُ الْوَجَعُ، وَعِنْدَكُمُ الْقُرْآنُ حَسَبُكُمْ كِتَابُ اللَّهِ، فَاخْتَلَفَ أَهْلُ الْبَيْتِ. فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ: قَرِبُوا يَكْتُبُ لَكُمْ رسُولُ الله ، ومنهم من ! يَقُولُ مَا قَالَ عُمَرُ. فَلَمَّا أكثروا اللغط والإخ والاختلاف، قال : قُومُوا عَنِّى ولا ينبغي . عندي التنازع، فخرج ابن - عباس رضي الله عنهما وهو يَقُولُ : إِنَّ الرَّزِيَّةَ كُلُّ الرَّزِيَّةِ مَا حَالَ بينَ رَسُولِ الله الله وبين كتابه ] . أخرجه الشيحان.
الرزية المصيبة .
6. (5406)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalātu vesselâm) muhtazar (ölmeye yakın) iken evde bir kısım er- kekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) idi. Resulullah (aleyhissalātu vesselâm):
"Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalalete düşmeyin!" buyurdular. Hz. Ömer:
"Resulullah (aleyhissalātu vesselâmľa ızdırap galebe çalmış olmalı. Yanınızda Kur'an var, Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir" dedi. Oradakiler aralarında ihtilafa düştü. Kimisi: "Yaklaşın, Resulullah (aleyhissalâtu vesseläm) size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de Hz. Ömer (radıyallahu anh/in sözünü tekrar ediyordu.
Gürültü ve ihtilaf artınca, (aleyhissalātu vesselâm):
"Yanımdan kalkın, yanımda münakaşa caiz değildir!" buyurdu. Bu- nun üzerine İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ): "En büyük musibet, Re- sulullah (aleyhissalatu vesselâm)'la onun vasiyeti arasına girip engel ol- maktır!" diyerek çıktı." [Buhari, Megazi 83, İlm 39, Cihad 176, Cizye 6, Itisam 26;
Müslim, Vasiyye 22, (1637).)
الكرب - وعن أنس رضي الله عنه قال [ : لَمَّا حُضِرَ النَّبِيُّ ﷺ جعل يتعشاها 5407 فقَالَتْ فَاطِمَةُ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا : وَاكَرْبَ أَبَاهُ ، فَقَالَ لَهَا : لَيْسَ عَلَى أبيك كرب بعد فَلَمَّا مَاتَ قَالَتْ : يا أبتاه، أجاب ربَّا دَعَاهُ. يَا أَبَتاهُ، مَنْ منْ جَنَّةُ الفردوس مأواه اليوم.
يَا أَبَتاهُ، إِلى جِبْرِيلَ نَنْعَاهُ، فَلَمَّا دُفِنَ، قَالَتْ: يَا أَنَسُ كَيْفَ طَابَتْ أَنفُسُكُمْ أَن
YanıtlaSil
Yuksel8 Eylül 2024 00:59
Prof. Dr. İbrahim CANAN
HADİS ANSİKLOPEDİSİ
KÜTÜB-İ SİTTE
15. CİLT
AKCAG
Allah ( z.c.hz)'ne tevbekar gençten daha sevgili, isyanda devam eden ihtiyardan daha menhus ve sevaplar içinde de Cuma günü ve gecesinde yapılandan sevgili, günahlar içinde de yine Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha menfuru yoktur.
Ravi: Hz. Selman (r.a.)
Sayfa: 383 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
...Her kim İslam'da kötü bir çığır açarsa o kimseye açtığı çığırın günahı yükletildiği gibi kendisinden sonra o yoldan gidenlerin de günahı yük- letilir... (Müslim, Zekat 69)
BİR HADİS
KÖTÜ ÇIĞIR AÇANLARIN AKIBETİ
Bidat, "daha önce benzeri bulunmayıp sonradan ortaya çıkan (muhdes) şey" anlamına gelir. Dinî mahiyette görülen amel ve davranışlardan baş- ka günlük hayatla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan yeni fikir, uygulama ve âdetler; "sonradan ortaya konan dinî görünümlü yol" bidat sayılmıştır. Peygamberimiz (sos), İslam'da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çı- ğıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde günah yazılacağını ifade etmiştir (Buhari, Terävih. 1). Kur'an'ı bir mushafta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minare ve medrese inşa etmek iyi bidate, kabirlerin üzerine türbe yapmak ve bu- ralara mum dikmek de kötü bidate örnek olarak gösterilebilir. Hadislerde reddedilen kötü bidattir. Şafiî fakihlerinden İzzeddin b. Abdüsselâm daha da ileri giderek bidati mükellefin fiillerine paralel olarak vacip, mendup, mübah, mekruh, haram olmak üzere beşe ayırmaktadır.
۳۱۲ - إِذَا اَذْنَ الْمُؤَذِّنُ فَهُوَ عَمُودُ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ وَإِذَا تَقَدَّمَ الْإِمَامُ فَهُوَ نُورُ اللَّهِ وَإِذَا اسْتَوَتِ الصُّفُوفُ فَهِيَ أَرْكَانُ اللَّهِ فَبَادِرُوا إِلَى عَمُودِ اللَّهِ وَاقْتَبِسُوا
مِنْ نُور الله وَكُونُوا أَرْكَانَ اللهُ فِي الأَرْضِ (ابن النجار عن ابن عباس)
312- Müezzinin okuduğu ezan ki, o Allah'ın amududur. (Zira ezan okunan beldeye gazabı ilahiyye gelmez). İmam öne geçtiği zaman, o Allah'ın nurudur. Safların düzgün olarak düzenlenmesi ki, bu Allah'ın rükünleridir. Öyleyse Allah'ın amuduna koşunuz. Allah'ın nurundan iktibas ediniz ki, yeryüzünde Allah'ın rükünlerinden olasınız.
۳۱۳ - إِذَا أَذْنَ الْمُؤَذِّنُ خَرَجَ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسْجِدِ لَهُ حُصَاصِ فَإِذَا سَكَتَ الْمُؤَذِّنُ رَجَعَ فَإِذَا أَقَامَ الْمُؤَذِّنُ خَرَجَ مِنَ الْمَسْجِدِ وَلَهُ ضُرَاطٌ فَإِذَا سَكَتَ رَجَعَ حَتَّى يَأْتِيَ الْمَرْأُ الْمُسْلِمُ فِي صَلَوتِهِ فَيَدْخُلُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ نَفْسِهِ لَا يَدْرِي أَزَادَ فِي صَلَوتِهِ أَوْ نَقَصَ فَإِذَا أَوْجَدَ ذَلِكَ أَحَدُكُمْ فَلْيَسْجُدْ سَجْدَتَيْنِ
وَهُوَ جَالِسٌ قَبْلَ أَنْ يُسَلَّمَ ثُمَّ يُسَلِّمْ (ق عن أبي هريرة)
313- Müezzin ezan okuduğu zaman, şeytan mescitten şiddetle uzaklaşır. Müezzin (ezanı bitirip) susunca tekrar gelir. Müezzin kâmet getirmeye başladığında şeytan mescitten yellenerek çıkar ve (müezzin kâmeti) bitirince tekrar dönüp gelir. Namazda müslüman kişinin, nefsiyle arasına girer (vesvese verip durur). Namazı fazla mı kıldı, yoksa eksik mi kıldı diye tereddüde düşer. Kim böyle bir şeyle karşılaşırsa, selam vermeden oturduğu yerde iki (sehv secdesi olarak) secde etsin. Sonra selam versin.
٣١٤ - إِذَا أَرَادَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ بِعَبْدِ خَيْرًا اسْتَعْمَلَهُ قِيلَ مَا اسْتَعْمَلَهُ قَالَ يَهْدِيهِ إِلَى الْعَمَلِ الصَّالِحِ قَبْلَ مَوْتِهِ ثُمَّ يَقْبُضُهُ عَلَى ذَلِكَ (حم عن عمــو بـــن
الحمق)
314- Allah Azze ve Celle bir kula hayrı murad etti mi, onun iyi amel yapmasını ister. "Bu ne demektir?" denildi. "Ölmeden önce onu amel-i salihe muvaffak kılar. Sonra ruhunu kabzeder."
87
Bir kimse teenni ile hareket ederse isabet eder veya ona yaklaşır. Kim de acele ederse hata eder veya ona yaklaşır.
Ravi: Hz. Ukbe İbni Amir (r.a.)
Sayfa: 411 / No: 14
Ramuz El-Ehadis
Kıyametin ilk alametleri: Deccal, İsa (a.s.)'ın inmesi, Aden toprağından bir ateşin çıkıp halkı mahşere (Şam'a) sürmesi, öyle ki onlar kaylule (öğle uykusu) yaptığı zaman o ateş bekler. (Onlar yürüyünce o da yürür). Ve bir de Duhan, Dabbe ve Ye'cüc ve Me'cücün zuhurudur. Denildi ki : "Ya Resulallah, Ye'cüc ve Me'cuc nedir?" Buyurduki: Yec'cüc ve Me'cuc bir takım ümmetlerdik ki, her biri dörtyüz binliktir. Onlardan her bir kişi etrafında, kendi sulbünden gelme bin tane göz görmedikçe ölmez. Bunlar Adem evladıdır. Ve dünyanın harab olmasına çalışırlar. Geldiklerinde Fırat ve Dicle'den içerler. Taberiye gölünü kuruturlar. Beyt'i Makdise vardıklarında ise şöyle derler: "Dünya halkını tamamen öldürdük. Şimdi de göktekilerini öldürelim." Ve oklarını göğe doğru atarlar da, o oklar kana bulaşmış alarak geri dönerler. Bunun üzerine: "Semadakileri de öldürdük" derler. O sırada İsa (a.s) ve müslümanlar Turi-Sina dağında bulunurlar. Allah, İsa (a.s)'a şöyle vahyeder: "Kullarımı Turdağı ve Eyle etrafında muhafaza et." Sonra İsa (a.s) ellerini semaya kaldırıp dua eder. Müminler de "amin" derler. Bunun üzerine Allah Ye'cüc ve Me'cücün üzerlerine "hegaf" denen ve insanların burnundan giren kurtçukları gönderir. Bu kurtçuklar onları Şam'dan Şark'a kadar sarar ve böylece Ye'cüc ile Mec'ücün hepsi ölürler. Öyleki, onların cifelerinden arz kokar. O zaman Allah, göğe emreder. Ve gökten kırbadan boşanırcasına yağmur yağar, onların cife ve kokularından arzı yıkar. İşte ondan sonra güneşin garbten doğma vakti gelir.
Ravi: Hz. Huzeyfetil Yemani (r.a.)
Sayfa: 160 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
ŞERHİ DELAİLÜ'L-HAYRAT VE ŞEVĀRİKİ'L-ENVAR
قراداود
KARA DAVUD Delâil-i Hayrât Şerhi
Delail-i Hayrat Yazarı:
ABDULLAH MUHAMMED BİN SÜLEYMAN CEZÚLÍ
Şerheden:
MUHAMMED KARA DAVUD EFENDİ (İzmiti)
Bugünkü Dile Çeviren:
M. FARUK GÜRTUNCA
HUZUR YAYIN-DAĞITIM
PAZARLAMA TİCARET LTD. ŞTİ.
Çatalçeşme Sok. Yücer Han. No: 38/1-2
Tel & Fax: (0212) 513 50 57-513 0171
Cağaloğlu-İSTANBUL
www.huzuryayinevi.com.tr
miştir Bu açıdan "emr bi'l-ma'ruf, nehy ani'l-münker" (iyi- kötülükten menetmek) ifadesi onun mücade- Misefesinin odak noktasını oluşturmuştur. "Sizden biriniz emretmek, ühik görduğu zaman onu eliyle değiştirsin. Buna qücü ediliyle onun kötü olduğunu söylesin. Buna da güců mezse kalbiyle o işi kötü görsün. Bu sonuncusu, imanın en metse derecesidir." sözüyle kötüye ve kötülüğe karşı asil bir eyalan-kötülük He Diğer taraftan Allah Rasûlü, arasındaki ilişkiyi vurucu bir ifadeyle şöyle getirmektedir. "Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğru- k İyiliğe götürür; iyilik de (kişiyi) cennete iletir. Kişi, doğru kye söyleye Allah katında doğrulardan yazılır. Yalandan kımınız. Çünkü yalan kötülüğe götürür; kötülük de (kişiyi) mneme iletir. Kişi, yalan söyleye söyleye Allah katında ya- cılardan yazılır."272 Hz. Ali de; "Ilk yenik düşeceğiniz cihat, emizle yapacağınız cihattır. Sonra dilinizle yapacağınız, sonra da kalbinizle yapacağınız cihattır. Sonra kalp iyiyi iyi olarak bilmediği, kötüyü kötü görmediği zaman alçalır, altüst olur."273 sözüyle âdeta Allah Rasûlü'nün zikredilen hadisinin yorumunu yapmaktadır.
Mevlânâ da iyi-kötü kavramlarıyla doğru-yalan kavram- lanını bir arada kullanmış, doğruyu iyi ile yalanı da kötü ile özdeşleştirmiştir. O, içeriği bakımından sözleri "doğru söz" ve "yanlış söz" olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Buna göre doğru söz, gönle rahatlık, kalplere emniyet ve neşe vermekte; yalan söz ise kalplerde şüphe uyandırıp sıkıntı oluşturmaktadır. 274 Mevlâna'nın diyalektik bakış açısına ve gelişmeci anlayışına göre, tabiatta iyi ile kõtű, doğru ile yalan (yanlış) birbiriyle
Müslim, İman, 20.
Buhâri, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 105.
Gazzáll, Ihyâu Ulûmid-din, Terc: Ali Arslan, İstanbul 1972, V, 345.
Mesnevi, VI, 203.
78/İslam Hukukunda Ülke Kavramı
den sözle er-Rafii (v. 623/1226) şöyle der: «Bu ikinci kısmın dârulislam sayılması gösteriyor ki, bir ülkenin dârulislâm telâkki edilmesi için, orada hiç müslüman bulunmasa da, ülkenin İmâm'ın istila ve hakimiye ti altında bulunması yeterlidir»."
Buraya kadar zikredilen tariflerden anlaşıldığı gibi, dârulislâm ve dârulharb tabirleri, İslâm ve küfür hakimiyetlerinin sınırlarını, bir baş- ka ifadeyle İslâm devletinin hakimiyet ve faaliyet sahasıyla diğer devlet. lerin ülkesini tesbit ve ifade eder. Bir ülkenin dârulislâm kabul edilme sinde temel ölçü, idare ve icraatın İslâmi olması, yani ülkenin İslâm esaslarına göre yönetilip İslâm hukukunun tatbik edilmesidir. Buna 41 göre dârulislâm, nüfusu ister müslüman ister gayrımüslim olsun, müs lümanların hakimiyeti altında olan ve İslâm hukukunun tatbik ve icra edildiği her ülkedir. Bundan ayrı olarak, idaresi gayrımüslimlerin elinde bulunan, fakat İslâm devletinin hakimiyet sahasına dahil bağlı ülkeler le, başlangıçta dârulislâm iken daha sonra İslâm dışı bir dev- let veya idarenin istilâ ve hakimiyeti altına giren, ancak İslâmî hakimi yetin izlerinin tamamen ortadan kalkmaması sebebiyle eski hükmü de- vam ettiği ülkeler de dârulislâm sayılmaktadır. Bu iki durumla ilgili olarak hukukçuların görüşleri farklı olup, birincisi ne dârussulh, diğe rine de dârulislamın dârulharbe dönüşmesi bahislerinde temas edilecek tir.
Dârulharb ise, İslâm'ın siyasî hakimiyetinin sınırları dışında kalan, idare ve hukuk nizâmının İslâmî olmadığı her ülkedir. Bunda da temel ölçü, İslâm hükümlerinin tatbik edilmemesidir."
Görüldüğü gibi müslüman hukukçular devletin ülkesini tarif ve tes bit açısından dünyayı iki kısma ayırmışlardır. Dârulislamda devletin si yası, iktisadi, idarî ve hukuki nizamı İslâmi esaslara göredir. Teşrii (yasama), icrâîi (yürütme) ve kazai (yargı) yetkiler müslüman otori tenin elindedir. Darulharbde ise, bu nizam ve yetkiler ya tümüyle yok tur veya bir dereceye kadar eksilir. Bunun sınırı da hukukçular arasın
(40) İbn Hacer, a.g.e., IX, 269; Zeydan, 19
(41) Zeydan, 18; ez-Zuhayll, 171; ed-Daks, 127
(42) Tefsirul-Menår, X, 371-372; Seyyid Kutub, VI, 133, Udeh, et-Tesriul-C nar, of, 275-276, 295; Zeydan, 18-19, 624, ez-Zuhayli, 169, 171: All Man sûr, 04; ed-Daks, 126, 127; en-Nevåvi, 59
(43) Seyid Kutub, VI, 133, Udeh, a.ge., I, 277; ez-Zuhayll, 170, 176; ed-Daks
Sizin ikinizin melekler arasındaki benzeriniz ile, Peygamberler arasındaki benzerinizi size haber vereyim mi? Ey Ebubekir! Senin melekler arasındaki benzerin Mikail (a.s) misali gibidir. Ki o rahmetle iner. Senin Peygamberler arasındaki benzerin, İbrahim (a.s) misali gibidir. Kavmi onu yalanladığı ve ona yaptıklarını yaptıkları zaman, o buyurdu ki: "Kim bana tabi olursa o Bendendir. Kim ki bana isyan etti ise (Ey Allahım) Sen gafurur rahimsin." Ey Ömer! Senin melekler arasındaki benzeri ise Cibril (a.s.) misali gibidir ki, O, Allah'ın düşmanlarına şiddet, nikmet ve azaba iner. Peygamberler arasındaki benzerin ise Nuh (a.s) misali gibidir. Ki o, "Ey Rabbim, yer yüzünde hiç bir kafir bırakma" dedi.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 162 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI
12
Bir gün, Bediüzzaman, Meclisin Riyaset Divanı solc nunda, kalabalık bir mebus halkası içinde, Mustafa Kema Paşa'nın şu sözlerine muhatab oluyor:
- Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır! Sizi yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağır dık. Geldiniz ve en evvel namaza dair telkinlerde bulun- dunuz, aramıza ihtilaflar soktunuz!>>>
Bediüzzaman gereken cevabı verdikten sonra iki par- mağını ileriye uzatarak şu cevabı verir:
<<- Paşa, Paşa!.. İslâmiyette imandan sonra en yük- sek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin ise hükmü merduttur.»
Bediüzzaman'ın hayatını yazan büyük eserin 93 üncü sahifesinden aynen aldığımız ve Said Nurî'nın şahsen Mustafa Kemal Paşayı kastetmeyip mücerret mânâda sar- fettiği bu söz, Mustafa Kemal Paşa'da menfi bir tepki do- ğurmuyor, aksine teşekküre vesile oluyor.
Bediüzzaman Ankarada bulunduğu müddetçe, Şark Darülfünununun kurulması için uğraştı.
Mebuslardan bir topluluğa şöyle diyor:
Hayatım boyunca bu Darülfünunu tesis için uğraş- tım. Sultan Reşat ve İttihatçılar 20 bin altın lira verdiler. Siz de o kadar verdirin de «Medrese-tüz-Zehra» kurul- sun!
Bu isteğine karşılık 150 bin lira kâğıt para vermeyi
kabul ediyorlar. Fakat Said Nursî kararı bütün mebusla-
ra imzalatmak dileğinde...
Bazı itirazlar geliyor:
Sen yalnız medrese usuliyle gidiyorsun! Garplıların da ilimleri benimsemek ve onlara benzemek lazım!
Son Devrin Din Mazlumları
(2. Baskı)
YAZAN:
NECIP FAZIL
KISAKÜREK
Bir kavim ahdi bozarsa aralarında katl zuhur eder. Bir kavimde fuhuş zahir olursa onlara ölüm musallat kılınır. Bir kavim de zekatını vermezse Allah onlardan yağmuru tutar (Bereket kalmaz).
Ravi: Hz. Abdullah İbni Büreyde (r.a.)
Sayfa: 389 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
Kim nüfuz sahibi bir kimseye dünyalık umarak tevazu gösterirse Allah ondan dünyada ve ahirette yüzünü çevirir.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 413 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
Kerbela
10 Muharrem, tarihimizin en hazünto hadiselerinden bas nin yaşanmış olduğu bir tarihur Allah Resulü Elenadines (sas), "cennet gençlerinin efendileri" diye vasıflandınig Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin den ikincisi, Efendimizin ng rek sırtında taşıdığı, öpüp okşadığı, kokladığı biricik toru göz bebeği, gönlünün çiçeği, çok sevdiği torunu Hz. Hüsey (ra), Kerbela'da günlerce susuz bırakılıp sonra da hunhara katledilmişti.
Kerbela'nın yıl dönümünde, miladi 680 yılında, hicri 36 yilda yaşanan bu menfur hadisenin yıl dönümünde yapmanız ken, yine ve yeniden acılan tazelemek, vahşeti bütün çıpla ğıyla anlatarak nefreti yeniden körüklemek, gözyaşı dökmek hüznün üzerine hüzün katmak olmamalıdır
Yeni Kerbelaların yaşanmaması, yeni vahşetlerin sergilenme mesi, yepyeni acı ve karanlık tabloların çizilmemesi için, ye niden masum Hüseyin'lerin katledilmesint engellemek içi alınması gereken tedbirlerin, yürütülmesi gereken stratejilerin üzerinde konuşmak gerekir elbette.
Bugün bu tedbirleri yeterince alamamış olmamızdan dalys Kerbelaların yaşandığı bu topraklar üzerinde gün geçmiyor ki yeni Kerbelalar yaşanmasın. Mezhep ve meşrep farkúklare dan, soy-sop kavgalarından kaynaklanan talihsizlikler, aylın lıklar, ayrılıklar, kan dökmeler gerçekleşmesin.
Yerin altı şehit, üstü şahitlerle dolu olan ümmet, coğrafyas her gun yeni şehitlerin acısına tanık olmaktadır bu mile
64
106
BİZİ KİM BEČENECEK
ceden inceye vereceğimiz bir gun var önümüzde Karin h hususa birçok ayetiyle işaret eder.
Hesabı verilebilir bir hayatı yaşamaya koyulmalı, bizi ome ve Rabbin rızasına götürecek bir azimet ve ruhsatı kendimo azık edinmeliyiz. Bizim Kerbela'dan çıkaracağımız en doeni derslerden biri bu olmalıdır.
Yeni Kerbelaların yaşanmaması için, dünyamızı şefkat ve me hametin, sevgi ve huzurun, hak ve adaletin, hakkaniyetin of men olduğu bir zemin haline getirme gayretine koyulmalyu Zira bize hep ezberletildiği gibi "maraz, merhametien deg asıl maraz/hastalık merhametsizlikten doğuyor. Böyle bilmel böyle iman etmeli ve Kerbela'yı bu düşüncelerle yeniden oku malı, anlamalıyız.
Hz. Hüseyin (ra) ve onun şahsında bütün şuhedayı rahmak yad ediyor, Rabbimizin bütün şehitlerimizin şehadetini kabul buyurmasını niyaz ederken, bizler de, çıkaracağımız dersler ve ibretlerle Rabbimizin bizden razı olacağı bir hayatı Ondan diliyoruz.
Bizikim Beğenecek Bede
DR BURHAN ISLIYEN
ليل
Size en cömerd olanı haber vereyim mi? En cömerd Allah'dır. En cömerd Allah'dır. Ben ise Adem oğlunun en cömerdiyim. Onların Benden sonra en sonra en cömerdi ise şu kimselerdik ki: İlim öğrendi ve ilmini yaydı. İşte bu kimse kıyamet gününde tek başına bir ümmet olarak baas olunur. Bir de şu kimsedir ki; Allah yolunda ölünceye kadar nefsini cömerdce harcadı.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 163 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 08:12
Bana göre, sizin için deccaldan daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi? O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp, adamın makamına gösteriş için amel etmesidir.
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
Sayfa: 163 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Eyvah Arab'a yaklaşan şerden dolayı. Körcesine, kulaksızcasına ve dilsizcesine olan fitneden. O fitne gününde oturan yürüyenden yürüyen de koşandan hayırlıdır. Yazık o fitnede koşan adamlara, kıyamet günü Allah'dan dolayı (görecekleri azabtan)
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 461 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 23:07
Sulh, müslümanlar arasında caizdir. Yanlız haramı helal ve helali haram yapan sulh müstesna.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 219 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel18 Eylül 2024 23:09
Allah (z.c.hz.) bir adama, bir müslümanın musibetini bertarafa vesile olacak bir şey nasib ederse, o adamı dünya ve ahiret musibetlerinden korur.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 396 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Kıyamet yaklaştığında; taylasan giyilmesi çoğalır, ticaret artar, mal çoğalır, mal sahibine malı için tazim edilir, fuhuş yayılır, çocuklar amir durumuna gelir, kadınların sayısı artar, Sultan zulüm eder, eksik ölçü ve tartı yapılır, bir adamın köpek yavrusunu yetiştirmesi, kendi çocuğunu yetiştirmekten kendisine daha cazip gelir, büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmez ve gayri meşru çocuklar çoğalır, hatta yol ortasında adam kadınla yakınlaşır. İnsanlar, kalbleri kurt olduğu halde koyun postuna bürünürler, o zaman da insanların en iyi görüneni "müdahim" (kötülükleri gördüğü halde karışmayıp, kendi işine bakan) olanıdır.
Ravi: Hz. Ebû Zerr (r.a.)
Sayfa: 33 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
BİR ARAYA GETİRMEK, DAĞINIKLIĞI GİDERMEK ANLAMINA GELİR. EL CAMI, ALLAH'IN İSİMLERİNDEN BİRİSİDİR. CAMI INSANLAR VARDIR, BİR DE CAMI KURUMLAR, İNSANLARI BİR ARAYA GETIREN. DAĞINIKLIKLARI GİDEREN, TOPLAYAN, BİRLİK VE
BERABERLİĞİ SAĞLAYARAK
606
9. Teube Sûresi
Ayet: 112-113
Şeyh Ahmed Gazzāli kardeşi İmam Muhammed Gazzali'ye şöyle dedi: "Senin tüm ilmini iki kelimede özetledim: Allah'ın emrine saygı göstermek, Allah'ın yarattıklarına şefkat göstermek."
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 00:11
بسم الله الرحمن الرحيم
İstanbul 1438/2017
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 00:06
İsmail Hakkı BURSEVİ
RÛHU'L-BEYAN
Kur'an Meâli ve Tefsiri
7. Cilt
ERKAM YAYINLARI
He. Alden Rivayer Olunan, Nehcil Belağa ve Gurar el Hikem'den Alınma Bazı Hikmetli Sözler
Alimlerin vefatı, dinde gedik açar."
lim meclisi (içinde gezinilen) bahçe gibidir"
im sultanlığının zevāli yoktur."
lim, her rütbenin üzerinde bir rütbedir"
min yok olması, ilim sahibinin/ alimin ölümünden daha ehven bir durumdur
Kitaplan toplamak bir şey değildir, onların içeriklerini korumaya bak" "Müminin ganimeti, nerede olursa olsun bir hikmet bulmasıdır.
"Ümmetin efendileri fakihlerdir."
"Alimden bilmediğini öğren ve bildiğini bilmeyene öğret. Bunu yapar isen, bilmediğini öğrenmiş,
öğrendiğinden de yararlanmış olursun." "Alimin sürçmesi, geminin delinmesine benzer; hem kendisini, hem de beraberindekileri gark eder "Yüce Allah, alimlerden ahit almadıkça, cahillerden öğrenmek için ahit almadı."
"Bir şeyi sorduğunda öğrenmek için sor, üzmek ve hata bulmak için sorma. Zira öğrenen cahil, alim gibidir, başkasını üzen âlim ise cahile benzer."
"Cahil, daima ya ifrat, ya da tefrit halindedir."
"Her kaba, bir şeyler konuldukça hacmi küçülür. Ama ilim kabına (akıla) ne kadar ilim doldursan, hacmi o kadar genişler."
dirdigini bilirim. Çünkü Yüce Allah bana,
a
YanıtlaSil
yuksel23 Eylül 2024 05:29
HZ. ALİ ATLASI
Yaşadığı yerlerin fotoğrafları, haritalar ve savaş şemaları desteği ile Hz. Ali'nin hayatı
Sâmi b. Abdillah b. Ahmed el-Mağlût
Çeviri: Hüseyin Yıldız
Levâmiu'l-Ukûl
Hadiste özellikle zina fiili söylendi. Çünkü zina soyları ve insan neslini bozar. Insanı da yaratılmışların en şereflisidir (eşref-i mahlükat). Bu nedenle hiçbir dinde zina kesinlikle helal olmamıştır.
461
Ceza, amel (iş, davranış) cinsinden olduğundan ve zinadan duyulan zevk bedenin tamamını kapsadığından, Allah onların cezasını genele helak olarak kılmıştır. Bir rivayette de kelimesi yerine tek noktalı harf olan "be" ile ریا kelimesi yer almaktadır. 953
Bu hadisi Deylemî, Ebu Hureyre (r.a)'tan nakletmiştir. Bu rivayeti anlamca destekleyen başka hadisler de bulunmaktadır.
٣٤٣ - إِذَا أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَخْلُقَ خَلْقًا لِلْخَلَافَة
BORÇ İLE İMPARATORLUKLARIN MAHVOLU-
203
ŞU ARASINDAKİ MÜNASEBET
204
HEDER ISLAM
İSLAM'A YÖNELİK KÜRESEL STRATEJİLER
ÖZCAN YENİÇERİ
Toplumlara hükmedemeyenler coğrafyalara, kültürlere hük- medemeyenler de toplumlara hükmedemezler. O yüzden gü- nümüzde küresel güç odaklan, çoğu kez coğrafya fethini bir kenara bırakmış kültür, insan ve toplum fethi aşamasına geç mişlerdir. İslam medeniyetinin gücünü Müslümanlar aleyhine kullanmak böyle bir stratejinin ürünüdür. Bir uygarlığın gücü, zaafı olarak kullanılmaktadır.
Batılı güçler İslam ülkelerine müdahale yerine İslam'a mü- dahaleyi siyasi strateji olarak devreye sokmuşlardır. Batının çıkarlanna uygun Müslüman'ı inşa etmek için içeriği boşal- tılmış müsait Müslümanlar üreten bir inancı, İslam olarak sunmak temel strateji haline gelmiştir. Bu bir nevi Hristiyan- lığa eklemlenmiş bir Müslümanlıktır.
Sonuçta İslam, küresel dinin (Hristiyanlık-Musevilik) ve on- ların inşa ettiği sistemin, ozon deliği olarak görülmektedir. Batılı mahfiller, İslam'ı küresel sisteme eklemlemek için ılımlı İslam olarak kavramlaştırırken bu planın yerli işbirlikçilerini de dinî gruplar arasından seçmişlerdir. Böylece Islam jeopolitiği, Müslüman görünümlü ılımlı grupların eliyle egemen sistemle iliştirilmeye çalışılmaktadır.
Batı'nın kudret elitleri terör, şiddet, totaliter, düşman, radi- kal, doğu, ilkel derken, burada Kur'a'nı yapısal olarak şiddetin kaynağı olarak görmektedir. Bu yüzden de hedeflerine doğru- dan İslam'ı, kavramlarını ve Kur'a'nı, koymuşlardır.
Hedef, petrol, kutsal yerler, boru hatları, su yolları değildir, bütün bunlardan daha stratejik bir unsurdur!
Hedef, İslam'dır.
Ralph Waldo Emerson
varlığına bağlıdır.
bağımsız düşünürlerin
yola kanalize edebilen,
İnsanlığın kurtuluşu,
düşüncelerini doğru
Malcolm X
her darbe seni yere
serebilir.
Eğer bir amaç uğruna
ayakta değilsen.
Milletin iradesine ve Allah'ın va- adettiği zaferin er geç gerçekleşe- ceğine inanan Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nda milli ve ulvi değerlerle dini motifleri dengeli ve beliğ bir şekilde işlemiştir.
SÖZÜN ÖZÜ
Akif'in yazdığı marş 12 Mart 1921 ta- rihli meclis oturumunda Milli Marş olarak kabul edilir ve okunduktan sonra ayakta alkışlanır. Alınan Mec- lis kararı gereği verilen 500 liralık ödülü, Milli Şairįmiz Akif kendisi ihtiyaç içinde olmasına rağmen, fakir kadın ve çocukların istihdam edilmesi amacıyla kurulan Darul- mesai'ye hediye etmiştir.
Her milletin bir milli marşı var- dır. Bunların bazıları yöneticiye övgüdür, bazıları da ülkelerine methiyeden ibarettir. Bizim İstiklal Marşımız ise milletimizin kahra- manlık destanıdır. İstiklal marşı mız, milletimizin ruhunu, tarihini ve ideallerini aksettiren ölmez bir şaheserdir. Onu benimseyen, dik- katle okuyan ve gönülden söyleyen nesiller milli şuurlarını kazanır ve kim olduklarının farkına varırlar. İstiklal Harbi'nin en kritik ve ha- reketli günlerinde TBMM'nin açtığı milli marş yarışmasına istenen özel- likte şiir gelmez. Nihayet Mehmet
İSTİKLAL MARŞIMIZIN KABULÜ
DUASI
GÜNÜN
"Allah'ım! Kederden, üzüntüden, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç yükünden ve halkın galeyana gelerek taşkınlığından sana sığınırım." (Nesai, İstiůze, 25)
Ehli Cennet, kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Ehli Cehennem de yine kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde de çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Bazan saaded ehli şekavet yoluna sapar da onlar için "İşte bunlar (şakilerin) ta kendileridir" denir. Derken saaded onlara yetişir ve onları şekavet yolundan çıkarır. Bazen de şekavet ehli saadet yolunda yürürler de onlar için "Bunlar (sâcidlerin) ta kendileridir" denir. Derken şekavet onları yakalar ve saadet yolundan çkarır. O halde herkes ne için yaratılmışsa, o kendisine kolaşlaştırılır.
Ravi: Hz. Abdullah İbni Düsr (r.a.)
Sayfa: 155 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Bid'at ehli, Cehennem ehlinin köpekleridir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
Sayfa: 155 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel27 Eylül 2024 23:37
Halk için iyi veya kötü, bir hükümet lazımdır. Amma iyisi taksimde adalet yapar, ganimeti aranızda eşit taksim eder. Facire gelince; mü'min onda mübtela kılınır. Halbuki facir hükümet bile "herc"den daha hayırlıdır. Denildi ki; "Herc nedir Ya Resulallah?" Buyurdu ki, öldürme ve yalandır (anarşi)
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
Sayfa: 464 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel27 Eylül 2024 23:37
Gerek yere batmak, suret değiştirmek ve gerekse taş yağmak zaruridir. Dediler ki; "Ya Resulallah bu ümmete mi?" Buyurdu ki evet, onlar şarkıcı cariyeler edindiklerinde, zinayı helal saydıklarında, riba yediklerinde, Harem (Mekke)de avlanmayı ve ipek giymeyi helal saydıklarında ve erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 464 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
Her nefs ölümü tadacaktır
İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar.
Hadis
• Olum olmasaydı, hayat butün güzelliğini kaybederdi.
Gogol
Ölüm, müminin canmı Rabbine hediye etmesidir.
Hadis
• Ölüm eski birşeydir, ama her insana yeni görünür.
Turgenyev
Hadis
• Kabirleri ziyaret ediniz. Kabir ziyareti sizlere ahireti hatırlatır.
Sana nasihat edici olarak ölüm yeter.
Hadis
Salahaddin-i Eyyübi:
Bana uzunca Bir Değnek Getirin!.
İslamın müdafaası için Haçlı Ordulan na karşı iman dolu göğsünü aziz bir fedåkır- lıkla siper eden büyük kumandan Salahaddin-i Eyyübi, hayatının son dakika larını yaşadığı ölüm döşeğinde şöyle bir ri- cada bulunmuştu:
Şurada benim kefenim saklıdır Onu çıkarın ve bu sırığın ucuna takın. Merak ve heyacanla bu isteği de yeri ne getirdiler, kefeni sırığın ucuna taktılar. Ayak ucunda sırığın ucunda beyaz bir ke
fen dalgalandığını gören büyük kahraman, bu defa şu vasiyeti yaptı:
- Bana uzunca bir değnek getirin!.. Başucunda bekleyenler bu isteğın ma- nasını anlayamadılarsa da isteğini yeririe ge- tirip uzunca bir değnek getirdiler.
- Şimdi bu sırığı alıp Şam'ın bütün sokaklarında gezdirin ve her geçtiğiniz yerde şöyle seslenin.
Bir zamanların, Haçlı Ordularına kah- ramanca karşı koyan Salahaddin-i Eyyübi'si yün yorganın altından güçlükle çıkardığı eliyle köşedeki dolaba işaret etti:
"Ey ahali! Hükümdarımız Salahaddin | Eyyübiyi bilirsiniz ya... İşte o, sahip oldu ğu bunca servet ve hazinelerin hepsini bu rada bırakıp gidiyor. Şu sırığın ucundaki iki arşınlık kefenden başka birşey götüremiyor
İŞ BU SÖZE HAK TANIKTIR, BU CAN BU GÖVDEYE KONUKTUR,
Sun Haziran 87/10
BİR GÜN OLA, ÇIKA GİDE,, KAFESTEN KUŞ AÇMUŞ GİBİ
Yunus Emre
YanıtlaSil
Yuksel29 Eylül 2024 00:30
SURAN
Yıl: 12 Sayı: 135 Haziran 1987
Huzurlu Yaşamanın Sırr Son Nefeste Ateist Falcılık ve Kehânet Evrim ve İdeoloji Süper Zenginlik Rusya'da İslâm
Ölümsüz Gerçek
Zaman denizinde yüzen hayat gemimiz, Ergeç sahile vuracaktır. Saniye şaşmadan dönen dünyamız, Bir gün gelip duracaktır.
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 00:36
Elini, bedeninden ağrı gören yerine koy. Üç defa besmele çek ve yedi defa: "Eûzü billahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru" de.
Ravi: Hz. Osman İbni Ebil Asi (r.a.)
Sayfa: 311 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 00:38
Kâfirin vücudu Cehennemde büyüyecek. Öyle ki, azı dişi Uhud dağı gibi, derisi yetmiş arşın kalınlığında, pazuları Beyza dağı gibi, uyluğu Varakan dağı gibi olur. Cehennemde oturduğu yer ise Benimle Rebeze arası kadardır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 311 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
CUMU A NAMAZI KILMAK
Mayıs 31, 2024
Devamı
HADDİNİ BİLMEK
Mayıs 31, 2024
Devamı
HACCA GİTMEK
Mayıs 31, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel
Vasiyet ve mustafa
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
20 T.L.
Sayı: 59
Subat 1981
Sur
AYLIK MECMUA
Ey nefsim! Deme: "Zaman dėğişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış. hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünki ölüm değişmiyor. Firak, be- kaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşeri, fakr-i insani değişmiyor,ziyadeleşiyor.Be- şer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
ZARİFOĞLU
?
Zulumdur dinlenen, başlarsa eğilmiş Gömleğin üstüne kadar çıkmış kalbteki kara leke
Dikilsen dağların ötesini tutar elin Bir iki tank çer çöp gözüne olmuş perde
Petrol ya da banker sellerinde boğuluyorsun Külçe külçe dolar ya da sefalet secden olacak yerde
O eski kadim iklim kimbilir nerde sürer Perişan bir kaç evde kimbilir velilerin dilinde
Oturup konuşalım şunu. Bulsun kelimem kelimeni Eğer uyku daha aziz esirlik daha ehven değilse
Bir deli akıl çırpınıyor aramızda Rızık korkusu can korkusu baş mesele
Çıplan dünyadan çıplan ve gövdenden O büyülü çiçekleri yol arın bir kere
*Başını eğmiş, zalimleri dinlersin Dersin 'lokmam ellerinde'
Filistin bir sınav kağıdı Her mü'min kulun önünde
De gerçeği yaz: Hakikat şehitliğe koşmaktır De isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine
YanıtlaSil
yuksel29 Eylül 2024 05:29
mavera
00
100
8/82
Eylûl 1982 / Sayı 70/100 Lira
DOÇ. DR. İHSAN SÜREYYA'YA SORI
(arih, bu denli büyük bir rol oyńи- yor milletlerin kaderinde. Türki ye'deki bütün ilimlere bir bakın. bunlardan yalnız tarih yanlış ya- zıldı. Ona düşman olundu. Bir top- Jumun tarihi ne kadar çelişkiler i- cinde olursa, o toplum, o kadar sorunlarla karşı karşıya ve sömü- rülmeye mahkumdur. Hala Sultan Abdülhamid «Kızıl sultan» olarak okutulur. Niçin? Tarihin gerçek yatağındaki seyrini değiştirmek icin.
Emperyalist dünya, tarihin bu gücünü hem iyi anladı, hem de iyi kullandı. Bunu başarabilmek için de, diğer dünya ülkelerine ya ta- rihlerini unutturdu, veya onların tarihini de kendisi yazdı. Bunu ya- parken de sureta orta çağ kilise fe- odalizmini yıktıklarını gösterdiler. Zavallı Üçüncü Dünya ülkeleri ve bu arada islam dünyası, batının bu korkunç fikirleriyle son derece usta bir şekilde asimile edildi. Gü- ya kilise feodalizminin kültürünü yıktılar... Yıktılar ama, yerine çok daha cani olan burjuva kültürünü yerlestirdil bl
Tarihin geçmişine bakıp, onun gelecekte ne tarafa akacağını kestirecek. Bu manada, bir toplumun geçmişi bilinirse ge- lecekte nereye doğru kayacağı tah- min edilir.
Diyanet İşleri Başkanı TAYYAR ALTIKULAÇ IN KÜRTAJ HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI
özetinin kamuoyuna duyurulmasına zaruret hasıl olmuştur. Bu özet şöyle- dir.
"İslam dinine göre öre çeşitli neden- lerle çocuk istemediği durumlarda, ka- rı-kocanın ortak istekleri ile gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caiz gö- rülmüştür.
Gebeliğe müdahale etmeye gelince dinen meşru bir zaruret olmadıkça ge- beliğin hangi döneminde olursa olsun ceninin hayatına müdahale etmek (ya- ni çocuğu aldırmak, düşürmek veya düşmesine sebebiyet vermek) cinayet sayılmış, bu suçu işleyenler için mane- vi sorumluluk yanında İslam fıkhında cezai müexyidelerdende söz edilmiştir.
Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ve kürtajla ilgili olan yasa tasasırı hakkın- da basınımızda zaman zaman çeşitli haberlerin ve değerlendirme yazılarının yayınlandığı malumdur.
Bu haberler arasında yer yer baş kanlığımızın açıklaması olarak kamu oyuna takdim edilen görüşler de yer al mıştır. Hemen belirtmek isterim ki, kur-
tajla ilgili yasa tasarısı hakkında bugü ne kadar basına herhangi bir açıklama- mız olmamıştır. Bu konuda yapılan iş, sadece Sağlık Bakanlığının isteği üzeri- ne kürtaj konusunda İslam dininin gö rüşünün bu Bakanlığa uzun bir rapor içinde sunulmasından ibarettir.
Ancak bazı basın organlarında Baş kanlığımızın göruşu imiş gibi yayınla nan ve kamu oyunun yanlış değerlen- dirmelerine neden olan haberler üzeri- ne kürtaj konusunda Başkanlığın Din İşleri Yüksek Kurulunca hazırlanan ve Sağlık Bakanlığına sunulan raporun bir
SUR AYLIK MECMUA
Dinen meşru olan mazeret ise ge- nel anlamda ana sağlığı ile ilgilidir. Hasta olan annenin, gebelik halinde te- davisinin mumkün olmaması ve tedavi- nin geçikmesi durumunda annenin ha- yatının tehlike arzetmesi, hiç şüphesiz cenine midahale için meşru bir neden sayılabilecektir.
Doğumun anne hayatını kesinlikle tehlikeye sokacağı biliniyorsa, bu du- rumda da gebelik müddetine bakılmak- sızın annenin hayatını kurtarnak için çocuğun alınması elbette caiz olacak, yani iki hayattan birinin tercih edilme si durumunda annenin kurtarılması yo- lu seçilecektir.
Dinen meşru sayılabilecek zaruret halleri ile ilgili örnekleri, tıb ilminin ge- lişmeleri ışığında çoğaltmak ta müm- kündür.
Ancak bu zaruret hallerinden hiç birisi söz konusu değilken -gebeliğin hangi safhasında olursa olsun ceninin aldırılması (kürtaj) tecviz edilmemiş- tir."
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. Diyanet İşleri Başkanı
Tayyar ALTIKULAÇ
27
Ölçülerin
şına çıkılmıştır. Reşit Paşa'ya "medeniyet
resülü" demiştir Şinasi. İlk defa böyle bir cüretkår laf kullanılmıştır. Halbuki dinin, şeriatın käidelerine aykırı birtek mecaz, imaj bile bulunamaz edebiyatı- mızda. Ama zenginlikte Karun'a, deryalara benzetilir, şairin hayali ne kadar zenginse o seviyede över muhatabını... Onun kılıcının dünyayı ikiye biçeceğini söyler... Bunlar ayrı... Fakat adamlara tapmayı, ulühiyyet havası vermeyi ifade edecek birşey bulunmaz. Reşit Paşa hakkında Şinasi'nin bu kasîdesinden sonra edebiyatımızda Reşit Paşa'ya övgüler faslı başlıyor. Tanzimat döneminde daha son- ra Mithat Paşa'ya övgüler faslı var... Efendim, Servet-l Fünün'dan sonra ittihatçılar (Enver P. Talat Paşa vb.)'a övgüler var. Fakat asıl övgücü edebiyat korkunç şekilde Ata- türk'le başlıyor. Atatürk çevresinde başlı- yor. Bütün bir devrin adamları, bunların içinde edebi bakımdan çok zayıflar başta olmak üze re Atatürk'e onu ilâhlaştıran, insan üstü göste- ren, dinî çerçevede onun oturduğu yeri Kâbe gösteren, onu ilâh gibi gösteren birçok şiire maalesef rastlıyoruz. Behçet Kemal, "Zübey- de Hatun Mustafa Ånesi" şeklinde, Mevlid'i bile taklit etmiş. Şiir gücü, iz'ânı filan yok ya, taklit ederek yapmış. Buna benzer şiir, şiirse eğer- pek çoktur. Benim "Temellerin Duruş-
ması" kitabımda metin olarak bulabilirsiniz. Atatürk'ün yanında, İsmet Paşa'ya da tevcih olunan şiirler vardır. Generallere, me- nerallere, şuna, buna... Yani insanlar Islamiyet'i unutunca kulluklarını da unutuyor- lar. Allah'ın kulu olduğumuz gerçeğinden çıkıp da "Bizi ancak falan kişi kurtarır, filan kişi kurtarır" gibi safsatalara girdik miydi, tablatıyla bunlar kaçınılmaz oluyor. Binae- naleyh, maalesef en büyük övgüler Mustafa Kemal'e yapılmıştır. Lenin'e bu ölçüde yapılıp yapılmadığını bilemiyorum, ama yapılmıştır. Stalin daha zālimdi, ona da bir hayli yapılmış- tır. Hitler'e yapılmıştır... Ancak buralar Avru- pa'dır. Unutmayınız ki, Almanya, İtalya Avru- pa'dır. Bunlar övülse bile bizimkilerin câhil öl- çülerinde övmezler. Meselâ bir Behçet Kemål, bir Kemlettin Kamu, bir Akagündüz ölçüsünde basit ve zayıf kimselerin Hitler'l, Mussolini'yi övdüğünü zannetmiyorum. Bunu bilfiil tetkik etmemiş olmakla beraber... Şunu söylemek istiyorum. Orası Avrupa'dır, münev- ver bir kamuoyu vardır. Onlara karşı bir yazar pek fazla yüzsüzlüğe gidemez. Bizde kamuo- yunu yok farzettikleri, halkı da hiçe saydık- ları İçin ağızlarına gelen övgüyü, şişirmeyl, dalkavukluğu yapmışlar. İşte bana sorduğu-
nuzun cevabı budur.
★
SUR
Ayhk Fikir ve Yorum Dergisi Sayı: 198 Eylül 1992 8.000.- TL.
PUT
VE PUTÇULUK
146 6 Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar) Hz. Ali (r.a.)
Ümmetim için mü'minden de, müşrikten de korkmam. Zira mü'min zarar yapmaz. İmanı onu bundan men eder. Müşrikin ise şirk başının belasıdır. Ve lakin dili bilgili münafıktan korkarım. Marufu konuşur, münkeri yapar. (Bunlar ümmeti şaşırtırlar)
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 146 / No: 6
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
212 1 Dünyada Zühd, helali haram etmek ve malı ziyan etmekte değildir. Zühd odur ki, Allah'ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır. Musibetin sevabına talib olmaklığın, musibeti çekmekte iken de varsa, zahidsin. Hz. Ebû Zerr (r.a.)
212 2 Benim bu zamanımda, Zühd, altın ve gümüşten kaçmaktır. Fakat insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, altın ve gümüşü terketmekteki zühdden, insanlardan kaçmak zühdü, kendileri için daha hayırlı olur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
212 3 Zühd, Allah'ın sevdiğini sevmen, Allah'ın sevmediğini de sevmemen ve dünyanın helalinin de haramı gibi sana ağır gelmesidir. (Hacetinden fazla helali). Zira, dünyanın helali hesab, haramı ise azabdır. Zühd, kendi nefsine merhametin gibi, bütün müslümanlara da merhamet etmen, haram sözden kaçındığın gibi faydasız sözden de kaçınman, çok kokmuş bir ölüden kaçtığın gibi, çok yemekten de kaçman, dünyanın servet ve zinetinden ateşten kaçar gibi kaçman ve dünyada emelini kısa tutmandır. İşte Zühd dediğin de budur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
212 4 Dul ve miskinlerin hizmetine koşan kimse, fisebilillah cihad eden, yahud gece kaim, gündüz saim olan gibidir. Hz Ebu Hureyre (r.a.)
212 5 Annesinin- babasının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse, fisebilillah çalışıyor demektir. Ailesinin veya çocuklarının ihtiyacını karşılamak veya onları insanlardan müstağni kılmak için çalışan kimse de gene fisebilillah çalışıyor demektir. Kendi nefsinin ihtiyacını gidermek ve insanlara muhtaç olmamak için çalışan da yine fisebilillah çalışıyor gibidir. Hilede, hud'ada olan ise şeytan çalışıyor demektir. Hz. Enes (r.a.)
212 6 Hayra koşanlarla, itidal üzerine gidenler Cennete hesabsız giderler. Nefsine zulmedenler ise, kolay bir hesab gördükten sonra Cennete girer. Hz. Ebud Derda (r.a.)
212 7 Peygamberlerin icabetine önden uyan şu üç kişidir: Musa (a.s)'a, Yuşa bin Nun, İsa (a.s)'a Sahibi Yasin (Habibi Neccar) ve Hz. Muhammed (a.s)'a Ali İbni Ebi Talib. Hz. İbni Abbas (r.a.)
212 8 Yırtıcı hayvan haramdır. Hz. Ebû Said (r.a.)
212 9 İslamiyete önden icabet eden dört kişi vardır; Ben arabların ilkiyim, Suheyb Rumun, Selman Farsın ve Bilal de Habeşin ilkidir. Hz. Enes (r.a.)
212 10 Secde yedi aza üzerindedir: İki el, iki ayak, bir alın ve iki diz. Beytullahı gördüğünde, Safa ve Merve'de, Arafat'ta, Müzdelife'de, şeytan taşlamada ve namaza başlandığında eller kaldırılır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma
Umuru diniyyeyi ehli ele aldığı zaman dine ağlamayın ve lakin onu ehli olmıyan üzerine alırsa ona ağlayın.
Ravi: Hz. Ebû Eyyub (r.a.)
Sayfa: 466 / No: 13
Ramuz El-Ehadis
Ey halk, taharete riayet edip namaza devam edin. Malımızın zekâtını verin, zekât vermeyenin namazı da yoktur. Namazı olmayanın ise orucu, hacci, cihadı ve dini yok demekdir.
YanıtlaSil
Yuksel4 Ekim 2024 23:13
Hatemü'l-Enkiya
HAZRETİ
MUHAMMED VE HAYATI
ALİ HİMMET BERKİ
OSMAN KESKİOĞLU
Agah olunuz ki; sarhoşluk veren her şey haramdır. Her uyuşturucu haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır. Kalbi perdeleyen şey de haramdır.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 169 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Ruhu'l Beyan'dan Kıssalar PEYGAMBER EVLERİ
AHMET BASER
akup (as) Yusuf'un sarayında misafir iken, Yusuf'un çocukla n gelip önünde durdular. O da onlan gormekten son derece mut Süheyli şöyle der: "Peygamber Elendimiz (s.a.)'in odalan da uze rinde çamur bulunan soyulmuş hurma dallarından yapılmıştı. Bazı odalan ise harçla birbirine iyice neleri elinde olan Allah'in elçisi için razı olduğu bu odalara nza gösterip
Y
lu olarak õpup kokladı
bina yapmaktan uzak kalsalardı Yani bu insanları çok bina yapmak tan ve onlarla övünmekten alıko
Yusuf (as) babauna Züleyha ile yaşadığı macarayı da anlattı ve bu çocukların Züleyha'dan olduğunu söyledi. Bunun üzerine Yakup (as)
Züleyha'yı yanına çağırdı. O da ge lip elini öptil. Züleyha onun yanla nnda kalmasını istedi
tutturulmuş taşlardan yapılmıştı. Ancak hepsinin tavani hurma dal- larındandı."
yan bir şey olurdu. Bir hadiste. "Müslüman bir
Yakup (as):
Hasan Basri'nin şöyle dediği ri vayet edilir. "Ben henüz küçük bir çocukken Hz. Osman'ın halifeliği
kimsenin malının harcandığı en kötü yer binalardır." (Buhanel Edebüt müfred $138, Iraki, Murni, N 235 23s buyrulmuştur.
"Sizin bu şatafatlı yaşantınız be nim hoşuma gitmez. Bana Kenan diyanndaki gibi kamıştan ve hurma dallarından bir çardak yapsang ye ter" diye cevap verdi.
zamanında Nebi (as)'ın odalarına girer ve tavanlarına dokunurdum,
Behlül, kardeşi Halife Harun'un yaptırdığı büyük bir sarayın duvar larına şöyle yazmıştı
"Ey Harun! Dini alçaltıp tini (ça-
muru) yükselttin, nassi bırakıp cas-
sı (kireci) yükselttin. Şayet bu sarayı kendi malından yaptırdıysan israf etmişsin. Allah ise müsrifleri sev mez. Başkasının malından yaptır mışsan o zaman da zulmetmişsin.
Peygamber (as)'ın eşlerinin vefa- tindan sonra Ömer b. Abdülaziz bu odalan yıktırıp Mescid-i Nebevi'ye kats
Yakup (as) in bu isteği üzerine stediği şekilde bir çardak yaptı lar. O da büyük bir sevinç ve özen içerisinde bu çardakta yaşamaya başladı
Bazılan der ki. "Ben o gün kadar ağlayanların çok olduğu bir gün görmedim. Keşke bu odalar olduk lan gibi bırakılıp yıkılmasalardı da insanlar, yeryüzünün bütün hazi
Allah zalimleri de sevmez." (Ruhuud Beyan Cilt sayfa 334-135)
ALTINOLUK-53
şöyle demiştir:
"İlim, çok hadis bilmekten değil, haşyetten (Allah korkusundan) ileri gelir.” (Taberânî, Kebîr, IX, 102)
Hazret-i Ömer dullah bin Mes'ud: vefât ettiğinde, yine Ab-
"-İlmin onda dokuzu gitti." buyurmuştu.
Bunun üzerine sahâbe-i kirâm kendisine:
"-Daha içimizde âlimler var!" dediler.
İbn-i Mesûd ise:
"-Ben mârifet ilminden bahsediyorum." ce- vâbını verdi.
Hakîkî mânâda ilmi artan birinin, mârifetul- lah'tan da nasîbi artmalıdır. Yani ilmin mutlak menbaı olan Cenâb-ı Hak karşısındaki haşyet ve takvâ duyguları da inkişaf etmelidir.
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de "ilim" tâbiri, ki- şiyi Allah karşısında takvâ ve haşyet duygu- larına sevk eden bir vasıfta zikredilmektedir. Âyet-i kerîmede buyruluyor:
"Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyam-
da durarak ibadet edo
hirotabından
RABBİM BENİ VE NESLİMİ NAMAZ KILANLARDAN EYLE
10
Ekim 2024/R.Ahir 1446 www.altinoluk.com Sayı: 464 130.00
الْقِيَمَةِ فَأْتُوهُمْ وَزُورُوهُمْ وَالَّذِي
YanıtlaSil
yuksel8 Ekim 2024 07:40
Yahudilerin, Hazret-i Îsâ'yı öldürmek istemeleri!..
8 Ekim 2024 02:00 | Güncelleme :8 Ekim 2024 00:19
A -
A +
Yahûdîler, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı tutup asmak veyâ öldürmek istediklerinde yanında bulunan İncîl-i şerîfi de yok ettiler.
Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın, dünkü makâlemizde bahsettiğimiz havârîlerinden Yehûda (Judas), Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın yerini, maalesef birkaç kuruş karşılığında, onu öldürmeye karâr veren İsrâîloğullarına (Yahûdîlere) haber verdi. Yehûda, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı yakalamak üzere Yahûdîlerle birlikte eve girince, Allahü teâlâ, onu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâma benzetti. Yahûdîler de, onu, Hazret-i Îsâ aleyhisselâm diye yakaladılar, haça (çarmıha) gerip asarak öldürdüler. Allahü teâlâ, Hazret-i Îsâ’yı göğe kaldırdı. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, bu sırada 33 (otuz üç) yaşındaydı.
Yahûdîler, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmı tutup asmak veyâ öldürmek istediklerinde yanında bulunan İncîl-i şerîfi de yok ettiler. O zaman İncîl, henüz dünyâya yayılmamış, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dîni olan İsevîlik, henüz yerleşmemişti. Çünkü Îsâ aleyhisselâm, ancak iki buçuk, üç sene kadar dîni teblîğ edebilmişti. Bu sebeple, İncîl’in bir nüshasının daha yazılmış olması ihtimâli yoktu. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın Eshâbı, hem çok az, hem de ekserîsi câhillerden olduğu için, onlarda yazılı bir nüsha olması imkânı da yoktu. Hazret-i Îsâ aleyhisselâmdan başkasının da ezberinde değildi.
Yahûdîlerin ileri gelenlerinden ve Îsevîlerin en büyük düşmânlarından olan, ama Îsevîliği kabûl ettiği yalanını uyduran “Paul=Pavlos”, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın dînini değiştirdi, bozdu. Tevhîdi (tek Allah inancını) teslîse (üç tanrı inancına), Îsevîliği de Hıristiyânlığa çevirdi. Böylece hakîkî Îsevîlik yok olup, yerini bozuk olan Hıristiyânlığa bıraktı.
Îsevîlikte tek Allah’a inanmak esâsı vardı. Ahkâm, yâni emirler ve yasaklar pek azdı. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm, “Ben, Benî İsrâîl Peygamberlerinin getirdikleri ve şimdi bozulmaya başlayan, tek Allaha inanan hak dîni izhâr için geldim” diyordu.
Îsevîlik, tek Allaha inanma dîni olan Hazret-i İbrâhîm aleyhisselâm ve Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın dînlerinin aynısıdır. Îsâ aleyhisselâm kendi vaazlarını yazmadı. Allahü teâlânın gönderdiği İncîl de kayboldu. Bugün Hıristiyânların ellerinde bulunan “Kitâb-ı Mukaddes”, Tevrât’tan alınan kısımlar “Ahd-i Atîk=Eski Ahid” ile, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın sonradan yazdıkları İncîller ve “Resûller” tâbir edilen şâkirdlerin risâlelerinden, mektuplarından yâni “Yeni Ahid”den meydâna getirilmiştir. Bu dört yazarın kitapları, birbirini tutmaz. Aynı hâdise hakkında birbirinden farklı yazılar yazmışlardır. Diğer havârîlerin yazdıkları İncîller toplattırılıp yaktırılmıştır.
Yakılan bu İncîller arasında bulunan ve içinde Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın geleceğini uzun uzadıya anlatan “Barnabas İncîli” de yok olmuştur.
Bugün insâflı Hıristiyân dîn adamları bile, şimdiki Hıristiyânların ellerindeki İncîl’in artık Allah kelâmı olarak kabûl edilemeyeceğini itirâf etmektedirler.
يصبح
وكَثِيرُونَ في
SORU: Samimiyet ve gösteriş (ihlas ve riya) ne demek- tir, bunların hükmü nedir? İşlenen amellere ne gibi tesirleri
olur? Cevaplandırır mısınız?
CEVAP: Yetkili din bilginlerimize göre samimiyet (Ihlás) iki kısma ayrılır:
1 Amelde samimiyet,
2 Sevap beklemede samimiyet.
AMELDE SAMİMİYET: Amelde samimiyet, Allah'a bir
adım daha çok yaklaşmayı dilemek, O'nun buyruklarına derin sayğı duymak ve çağrısına koşmak demektir. Sağlam ve sar- sılmaz bir inanca sahip olmak sahibini amelde samimiyet ve Allah'a bağlılığa götürür.
Samimiyetin zıddı, nifaktır. Nifak, Allah'tan başkasına ya- kınlaşmayı dilemek ve başkaları duysun diye ibadet etmek ve amel işlemek demektir.
SEVAP BEKLEMEDE SAMİMİYET: Sevap beklemede samimiyet, hayırlı işler işleyerek karşılığında öbür dünyada menfaat ummak demektir.
Havariler İså Peygamber'e sorarlar: «Samimi (halis) a- mel nedir? Allah bağlısı kişi kimdir? İså Peygamber buna şu ibret dolu cevabı verir:
Samimi amel, katıksız ameldir. Yani yalnız Allah'ın hoş- nutluğunu kazanmayı gaye güden ameldir. Allah bağlısı kişi ise yaptığını sadece Allah için yapan, O'ndan başka kimse nin işlediği ameli bilmesini istemeyen kişidir.»
. Sö- mürge kültürünün suladığı topraklarda yaşayan üst sınıflar İslama karşı oldukları kadar diyelim ki Hıristiyanlığa karşı değildirler. Yani İslama karşı oldukları kadar bir başka din'e karşı değildirler.
Hangi Emir ki, ümetimden bir zümreye sahib oldu, onlara (din ve dünya hususunda) nasihat etmez ve kendi işi için çalıştığı gibi onlar için de çalışmazsa, Allah ona kıyamet gününde yüzü koyun Cehenneme atar.
Ravi: Hz. Makul (r.a.)
Sayfa: 181 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel11 Ekim 2024 06:46
Hangi kadın ki velisinin izni olmadan evlenmişse, nikahı batıldır. Nikahı batıldır. Nikahı batıldır. Zifaf olmuşsa kadın için mehir hakkı vardır. Bir kadın ki velisi yoktur. Velisi sultandır.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 181 / No: 8
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel11 Ekim 2024 06:49
Hangi adam ki bağışlaması ile, Allah'ın hadlerinden birinin tatbikini önlemiş (veya hafifletmiş ise) o işten geri dönünceye kadar Allah'ın gadabında kalır. Hangi bir adam da bilmediği bir husumet hakkında bir müslümana karşı öfkesini (şiddetlendirip sürdürürse) o adam, Allah'ın emrine karşı inadlık etmiş olur ve kıyamete kadar Allah'ın laneti onun üzerine olur. Hangi bir adam da bir müslüman aleyhinde, onda olmıyan bir şaiya çıkarır ve iftira ile o müslümanı küçük düşürürse, o kimse söylediğinden vaz geçinceye (nedamet duyuncaya) kadar, Allah onu Cehenneme yaklaştırır.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 181 / No: 9
Ramuz El-Ehadis
elde eylemiş kimselerdır.
1 Bela kelimesi, Arapça "Evet, peki, hayhay" anlamlarına gelir. Belî diye de okunur. Son har- fi Arapça "Y" harfidir. Son harfi "Elif" olursa "gam, keder, musibet, afet, ceza " anlamları- na gelir. Yazılışları farklı olsa da okunuşları aynıdır. Kabir suallerinde "- Ne zamandan beri Müslümansın?" sorusuna karşılık "- Kalu belâ (Evet dediler)dan beri," diye cevap verilme- si gerektiği söylenir. Çünkü "Kalu bela", Alemlerin Rabbinin ruhları yarattığı zaman onlara "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda ruhların verdiği cevaptır ki, ruhlar hep birden "Evet, Sen bizim rabbimizsin," anlamında o soruya olumlu cevap vermişlerdir. Bundan sonra Allah, ruhlara ten elbisesi giydirip imtihan için dünyaya gönderdi ki, sözünde duran vefa ehli ile durmayıp sözünden dönen ihanet ehli birbirinden ayrılsın diye. Bu durumda bir kişi, dünyada bir musibete maruz kaldığı zaman eğer "Ya Rabbi, bu musibet hiç şüphesiz sen- den geldi. Bu musibeti ya benim nefsime uyup yanlış bir iş yaptığım için bana ceza, kefaret ve nedamet olmak, o yanlıştan dönmemi sağlamak için rahmetinden verdin, ya da benim yalnız sana sığınıp yalnız senden yardım isteyip istemeyeceğimi denemek için verdin. Her iki hal- de de ben yalnız sana sığınır, yalnız senden yardım isterim," diye düşünürse ilk sözünde du- ran vefa ehlinden olduğunu kanıtlamış olur. Bu takdirde o bela, keder verici olmaktan çıkıp mutluluk sebebi olur. Aksi halde musibeti nefsinin bir hatasından veya Rabbinin imtihanından bilmeyip zahirdeki başka bir sebepten bilirse imtihanı kaybetmiş, Rabbini tanımamış, ezelde verdiği söze ihanet etmiş olur. (H.Y.)
YanıtlaSil
Yuksel12 Ekim 2024 02:26
FUZÛLÎ
HADİKATÜ'S SÜEDA ERMİŞLERİN BAHÇESİ
KERBELÂ ŞEHİTLERİ
Güzel ahlak, ancak hayız veya zina mahsulu olandan soyulup alınır.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 205 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi, ülke ve millet varlığımızı imha etmeyi amaçlayan derin emperyalist odakların işbirlikçi hainleri harekete geçirerek yaptıkları kanlı bir darbe girişimi ile sarsıldı. Tank- la, uçakla, helikopterle yapılan silahlı saldırıya 'darbe' dememiz, sadece genel adlandırma çerçevesinde kalmak içindir. Yoksa yapılan darbenin çok ötesinde doğrudan bir işgal girişimi, Haçlı zihniyeti ve taktiğiyle yapılmış düşmanca bir saldırıdır. Doğal olarak içinde her türlü yalanı, caniliği, hunharlığı, hainliği, ihaneti barındıran bu saldırı, sadece iktidarı değil, doğrudan milleti ve devleti yok etmeyi amaçlamıştır.
YanıtlaSil
yuksel16 Ekim 2024 21:57
Ahir zamanda cahil reisler topluluğu çıkar. İnsanları fitneye düşürürler, hem dalâlete düşerler, hem de dalâlete düşürürler.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 507 / No: 12
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
203 1 Hased imanı bozar. Sabr (müshil ilacı)nın balı bozduğu gibi. Hz. Ebû Hakim (r.a.)
203 2 Hak bununla beraberdir. Hak bununla beraberdir. (Hz. Ali r.a işaret ederek ilerideki fitneler için buyurmuştur) Hz. Ebû Said (r.a.)
203 3 Benden sonra hak, nerede olsa, Ömer İbni Hattab'ladır. Hz. Fadl İbni Abbas (r.a.)
203 4 Hikmet on cüzdür. Dokuzu halktan kendini çekmekte, biri susmaktadır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
203 5 Halim olan adam, dünya ve ahirette seyyiddir. Hz. Enes (r.a.)
203 6 Nimete hamd etmek, o nimetin gitmesine karşı emandır. Hz. Ömer (r.a.)
203 7 Hamd olsun O Allaha, ümmetimden öyle kimseler yarattı ki, onlarla birlikte (zikrederek) sabretmeyi isterdim. (Şu mealdeki ayetin nüzulu üzerine bu hadisi şerif varid olmuştur. "Nefsimi, akşam ve sabah, sırf Onun rızasını murad ederek Rablerine dua edenlerle sabırlı kıl.") Hz. Selman (r.a.)
203 8 O Allah'a hamd olsun ki yedirir yedirilmez ve bize ihsanda bulunur, bize hidayet eder. Ve bizi doyurur, içirir ve bizi tatlı belalarla imtihan eder. Arası kesilmeyen nimetlerinin karşılığı ödenemiyecek olan, kendisine karşı nankörlük yapılamayacak olan ve kendisine muhtaç olmamaya imkan bulunmayan Allah'a hamd ederim. O Allah'a hamd olsun ki, bize yiyeceklerden yedirdi, içeceklerden içirdi. Çıplaklıktan giydirdi. Ve dalaletten hidayete erdirdi. Ve körlükten görür hale getirdi. Mahlukatının çoğuna da bizi üstün kıldı. Hamd, Alemlerin Rabbı olan Allah'a muhsustur. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
203 9 O Allaha Hamd ederim ki, Resulullahın gönderdiği adama, onun istediği şekilde hareket nasib etti. Ve tevfik ihsan etti. Hz. Muaz (r.a.)
203 10 Fatiha yedi ayettir. Birincisi Besmeledir. Fatiha Sebül mesanidir. (tekrar edilen yedi ayettir) Kur'anı azimdir. Ümmül Kur'andır. Ve Fatihatül Kitaptır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
203 11 Ey Allahın düşmanı, seni zelil eden Allah'a hamd olsun. Bu ümmetin, bu firavunu idi. (Bedirde Ebu Cehilin başı getirildiğinde) Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)
203 12 Ümmetim içinde seni bu şekilde yaratan Allaha hamd ederim. (Hz. Salim (r.a) için) Hz. Âişe (r. anha)
203 13 O Allah'a Hamd olsun ki, avretimi örtebileceğim bir elbise ile beni giydirdi. Ve hayatımda onunla beni güzelleştirdi. Beni Hak ile gönderene yemin ederim ki, hiçbir müslüman kul yoktur ki, Allah (z.c.hz) leri onu yeni bir elbise ile giydirdi de o da eskisini fakir bir müslümana verdi ise, o kimse diri veya ölü de olsa o elbisenin bir ipliği kalıncaya kadar Allah'ın hıfzında ve emanında olmasın. Hz. Ömer (r.a.)
203 14 Hamd olsun Rabbıma ki Beni senin gibi leîm kılmadı. (Ebu Cehili kasdederek) Hz. Ali (r.a.)
203 15 Humma günahları döker. Ağacın yapraklarının dökülmesi gibi. Hz. Abdullahil Kasrinin babasından
203 16 Humma, Cehennem ateşinin şiddetindendir. Onu su ile serinleşirin. (Bir rivayette zemzemle) Hz. Ömer (r.a.)
203 17 Humma, Cehennem körüklerinden bir körüktür. Ve mü'minin Cehennemden payıdır. Hz. Ebû Reyhâne
Peygamberimizin getirdiği din hayata ne vermiş? (S.) 685:Lemaat Risale-i Nurlar yüze yakın din tılsımlarını hal ve keşfetmiştir. (S.T.)159:Parlak fıkralar
Risale-i Nurlar dinin en yüksek ve has kısmı olan imandan bah- seder. (T.H.) 206:Esk. hayatı
Risale-i Nurlar dinin geniş dâiresinden bahsetmez. (T.H.) 206:Esk. hayatı
Rusya dinsiz kalamaz. (E.L.) 2:71.
Salih amel imanın ikinci cüz'üdür. (Ş.) 240:12. Şua
Siyaseti dinsizliğe âlet ettiler. (H.Ş.) 52:3. kelime, hâşiye
Siyaseti dinsizliğe âlet yapanlar, kabahatlerini örtmek için baş- kasını irtica ile ve dinini siyasete âlet yapmakla itham ederler. (D.H.Ö.) 20; (T.H.) 59.
Şarklıların kalbinde din hissi hâkimdir. (H.Ş.) 70:zeyl; (Sn.) 49. Ulemâ-i sû'nun dine zararı. (Mh.) 29:1. makale, 7. mukaddime Uyanık olan beşer dinsiz olamaz. (Mn.) 86.
Vicdanımızın dinden başka âmir ve müşevviki yoktur. (Mk. İç. R.) 2:278.
Yüz senede bir Cenâb-ı Hak bir din yenileyicisi gönderiyor.
(K.L.) 119.
Zaruriyât-ı diniyeyi, üzerinde ihtilaf edilen ve cüz'i olan fer'î meselelere tâbi kılmak zararlıdır. (Sn.) 46.
DİPLOMAT
Diplomatların koku alma duyuları kuvvetli olmalıdır. (Mh.) 83.
DOĞRULUK (Bak:yalan)
Bir tane doğru bir milyon layanı yakar. (S.) 651:Lemaat Bu zamanda doğruluk ve yalanın arası çok yakın. (Mh.) 131:3.
maka; (S.) 451, 452:27. Söz, zeyl, 2. sebep; (H.Ş.) 53:3. keli. Doğruluğun faydaları. (1.1..) 93.
FIHRIST/169
Bir Hazinenin Anahtarı RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI FİHRİST VE İNDEKSİ
İSMAİL MUTLU
İKİNCİ BASKI
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
503 1 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, yanında altın ve gümüşü olmayan rahat etmez. Hz. Mikdam (r.a.)
503 2 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mü'min o zaman müminlere dua edecek te Allah (z.c.hz.) şöyle buyuracak: "Kendi nefsine dua et sana icabet edeyim, umuma gelince Ben onlara gazablıyım." Hz. Enes (r.a.)
503 3 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, boğulmaya maruz adam gibi dua etmeyen yakayı kurtaramaz. Hz. Huzeyfe (r.a.)
503 4 İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, Camilerde halka halinde toplanırlar, gayeleri dünyevi olur. Allah'ın onlara ihtiyacı yoktur. Bunların arasına girmeyin. Hz. Enes (r.a.)
503 5 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki o zamanki halkın efdali "hafifül haz" olanıdır. Denildi ki; "Ya Resulallah hafifül haz nedir?" Buyurdu ki, çoluk çocuğu az olanlardır. Hz. Huzeyfe (r.a.)
503 6 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, bir saat düşünürlerde kendilerine namaz kıldıracak imam bulamazlar. Hz. Selame binti Hür (r.a.)
503 7 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, o zaman da onlar riba yerler, yemeyene de tozu bulaşır. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
503 8 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, zenginler tenezzüh için, orta halliler ticaret için, onların kur'aları riya ve gösteriş için, fakirler ise dilenmek için hac ederler. Hz. Enes (r.a.)
503 9 Ümmetim üzerine bir zaman gelir ki fukaha bir birini çekemez. Tekelerin birbirlerini kıskandığı gibi, birbirlerini kıskanırlar. Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
503 10 Sizin üzerinize bir zaman gelir ki, adam acizlikle facirlik arasında muhayyer kalır. Kim bu zamana ulaşırsa aczi, fücura tercih etsin. Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
503 11 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki, adamın imanı soyulur da haberi olmaz. Halbuki o gömleğinin soyulduğu gibi soyulmuştur. Hz. Ebud Derda (r.a.)
503 12 İnsanlar üzerine bir zaman gelir ki onda ulema, köpekler öldürülür gibi öldürülür. Keşke o zaman ulema birlik olsaydı. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Ahir zamanda ümmetim üzerine şiddetli bir bela zuhur eder. Bundan ancak iki sınıf kurulur: Biri Allah'ın dinini tanır ve onun için lisan ve kalbi ile mücadele eder. İkinci ise dinini anlamış, dinlemiş ve tasdik etmiştir. (Yani cahil kalanlar bu belada tehlikededir)
Ravi: Hz. Ömer (r.a.)
Sayfa: 141 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:03
Kim Allah'ın dininde ilim sahibi olursa, Allah onun "hem" minin define ve ummadığı yerden rızıklanmasına kafi gelir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 414 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
131. Allahım! Şüphesiz ben fakirlikten, zatından başka birine zelil olmaktan, senden başkasından korkmaktan, ya- lan söylemekten, bütün günah çeşit- lerini işlemekten ve senin affına alda- nip gururlanarak günaha dalmaktan, düşmanların şamatasından, dermansız dertlerden,
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:19
ümidin boşa gitmesinden, nimeti kay- betmekten, belânın ansızın gelmesin- den sana sığınırım.
132. Allahım! Habibin, Efendimiz Muhammed'i lâyık olduğu şekilde mükafatlandır, ona salât ve selâm eyle
133. Allahım! Dostun, Efendimiz İbrahim lâyık olduğu şekilde, mükafatlandır. On salât ve selâm eyle.
YanıtlaSil
yuksel21 Ekim 2024 22:20
AÇIKLAMALI
DELAİLÜ'L-HAYRAT
Salavat-ı Şerifeler
Süleyman el-Cezûli (k.s)
Besmele ile serif
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:12
Bir kimse bütün kaygılarını bir kaygı yaparsa-ahiret kaygısı- Allah onun diğer kaygılarına kafi gelir. Eğer dünya ahvaline ait kaygılarını yayarsa, Allah ona-hangi vadide helak olursa olsun-sahip çıkmaz.
Ravi: Hz. İbni Mes'ud (r.a.)
Sayfa: 416 / No: 2
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:15
Bir kimse dünya ve ahiret işinden kendisine kaygı veren şeyde kaygılarını bir kaygı ederse, Allah ona kafi gelir. Kim de kaygılarını çoğaltırsa dünyanın hangi vadisinde helak olursa olsun, Allah ona sahip çıkmaz.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 416 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Sil
Yuksel23 Ekim 2024 22:18
Evden evvel komşu, yoldan evvel refik ve göçten evvel azık.
Ravi: Hz. Ali (r.a.)
Sayfa: 199 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel23 Ekim 2024 22:20
Zina cürmü yapan nikahlılar dövülür ve recm olunur. Bekarlar ise dövülüp sürgün edilirler.
Ravi: Hz. Ubey İbni Kaab (r.a.)
Sayfa: 199 / No: 7
Ramuz El-Ehadis
SAHIFE 304
1. Ümmetimin sonunda bir takım kavimler olur ki, camilerini süsler. kalblerini ise viran ederler. Onlardan birisi dinine vermediği ehemmi kablerini ise viran ederler verir. Bunlar, dunyaları selamet oldu mu fazlasını
Hz. ibni Abbas TA
2 ahiret işini kaale almazlar. * Benden sonra bir fitne olacak. O fitne olduğunda Ali ibni Ebi Talib (ra) tutun. Zira hak ile batılı Hz. Ebu Leyla el gifari ra
ayırd edecek odur.
3. Benden sonra muzlim gecenin karanlık dalgaları gibi fitneler olacak Insanlar orada alabildiğine gidecekler. Denildi ki: "O halde hepsi helak olucudur." Buyurdu ki: (dünyadaki) katl onlara kafidir. (Ahiretlerine dokunmayacak.) Hz. Saad ra
4. Yakında uzerinize bazı emirler gelecek. Kalbinizin yattığı ile size emirler verecek. Fakat sevmediklerinizi yapacaklar. Sizin için bunlara itaat gerekmez.
Hz. Ubade ra
5. Benden sonra bazı valiler gelecek, İyisi iyiliği ile, kötüsü de kötülük üzere valilik yapacak. Siz bunları dinleyin. Hakka uygun her şeyde kendilerine Itaat edin. Arkalarında namaz kılın. Eğer iyilik yaparlarsa hem size, hem onlara. Fenalık yaparlarsa sizin lehinize, onların aleyhine olur.
Hz. Ebu Hureyre ra
6. Ummetimden "Ehli kitabdan" bir cemaat ve "ehli liben" (çöl halkı) helák
olacak. Denildi ki; Ehli kitab kimdir?" Buyurdu ki, Kitabullahı öğrenişs müslümanlarla mücadele edecek bir kavimdir. Denildi ki: "Ehli Liben kimdir?" Buyurdu ki, şehvetlerine uyub, namazı terkedecek bir kavim- dir.
Hz. Ukbe ra
7 Müslümanlar ye'cüc ve me'cücün ok ve kalkarılarından kaları yedi sene Hz. Nuvvaz ibni Sin'an ra.
yakacaklardır.
(Turi Sinadan kurtulduktan sonra)
"ŞİN HARFT"
8 Yalancı şahidin ayağı yerinden oynamadan Cehennemi hak eder.
Hz. Enes ra
9 Ümmetimin en şerlileri o kimselerdir ki, akşam sabah nimet içinde yemeğin en iyisini yerler ve elbisenin en min gerçekten en şerlile İyisini giyerler. Onlar ummeti- şerlileridir. Zalim emirden kaçan adam asi değildir.
Bilákis asi olan zalim emirdir. Dikkat edin. Allaha isyanda mahlüks
itaat yoktur.
Hz. ibni Abbasra
SAHIFE 303
1. Yakında ommetimden ban kimseler gelir. Alimlerini müşkül meseleler- le yanıltırlar. Bunlar ummetimin şerlileridir. Is. Sevban ra
2. Yakında seninle Aişe (ra) arasında bir hadise olacak. (Bunu Ali (ra) ya söylemişti.) All (ra) dedi ki: "Oyle ise Ya Resulallah, ben onların en fenasıyım "Buyurdu ki. Hayır. Lakin bu hadise olduğunde sen onu evine (mahalli emaruna) teslim et. (Cemel vak'ast) Its. Khu Relig
3. Benden sonra ummetimden bir kavim gelir. Kur'arı okur, dini ilimier den de malumatları olur. Şeytan onlara gelir. "Dunyoığvan duzeltmek sin hukumete sokulsama ya. Siz yine dininizde onlara uymazsınız "der. Nasıl çaldan: dikenden başka birşey ahnmazsa, onlara sokulmaktan da günahtan başka bir şey elde edilmez Hs. Ibni Abbasта
4 Yakında bam emirler gelecek. Siz onların bazı işlerini beğenecek. bamlarından ise hoşlanmayacaksınız. Kim onlaria mticadele ederse necat bulur. Kim onlardan ayrılırsa selamet bulur, kim de onlara karışırsa belak olur. Hz. Ibel Abbas A
5. Benden sonra hir takım tümera gelecek. Ki onlar Benim yolumda gitmealer. Adetimi de adet etmezler. Onlardan bir takımının kalbleri. insan suretinden şeytan kalbidir. Hz. Huzeyfe (ra.) dedi ki: "O hadiseye yetişirsem nasıl yapayım?" Buyurdu ki. Emiri Azama itaat et. Sırtına
vurup lokmanı alsa da. (Hz. Osman (r.a.) fitnesi)
He. Huneyte ra
6 Sizin üzerinizde baza umera peydah olur. Namam vakitlerinden gecikti-
rir ve bid'adler çıkarırlar. Ibni Mes'ud (r.a.) dedi ki: "Onlara yetişirsem
nasıl yapayım?" Buyurdu ki: Ey Ummü Abdin oğlu! Benden nasıl
yapacağını soruyorsun. Allaha isyan edene itaat yoktur. H. The Mes'ud ra Ahir zamanda ummetimden bir takım insanlar meydana gelir ki.
kendimizin de babalarımızın da işitmediği şeylerı anlatırlar. Sizler ve babalarruz burlardan kendinizi çekin.
Ümmetimin sonunda bir takım kadınlar peydah olur ki, erkekler gibi eğerlere biner ve mescidin kapısında inerler. Onlar giyinik çıplaklardır. Başlarını da zaif devenin hörgücü gibi yaptırırlar. Bunları tel'in edin. Zira onlar mel'undurlar. Eğer sizden sonra gelecek ummet olsaydı, bunlar da o gelecek ümmete luzmetei olurlardı. Nasıl ki sizden evvelki
ümmetlerin kadınlarının sizlere hizmetçi oldukları gibi. Ha. ibni Amr r
9 Benden sonra, yakında, bazı umera gelecek, birbirini öldürecekler. emevki, makam için) 11x. Ammar ra
şerirleri olacak
10. Yakında madenler meydana çıkacak ve onun peşine düşenler insanların Beni Süleymden biri.
11. Ahir zamanda lüti denilen bir taife çıkar ve üç siruf olur: Bir sınıfı konuşmak ve yüze bakmakla, diğeri musafaha ve kucaklaşmakla yetinirler. Bir sınıfı da bu işi bilfiil yaparlar. Allahın läneti bunların
uzerine olsun. Meğer ki tövbe ederler. Tövbe edenin tövbesini Allah
kabul eder.
Its. Enes ra
İhsan, Allah'a, Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmezsen de O seni görür.
Ravi: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)
Sayfa: 188 / No: 1
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel24 Ekim 2024 19:43
"Tesvif" (Yapacağı şeyi geriye atmak) şeytanın şuaıdır. Ve onu mü'minlerin kalblerine bırakır. (Bu da mü'mini oyalar.)
Ravi: Hz. Abdurrahman İbni Avf (r.a.)
Sayfa: 198 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
_ARIMIZ..
FETİH MARŞI
ler kabarık, gözlerde damla, eri saygıyla dur da selâmla. aşû içinde dinle gülbankı, miyor tarih, bu ses o yankı.
öyle yürürken tuğla sancakla, n savaşları geliyor akla.
boyunca çınladı serhat, Han batıya, Yemen Belgrad... ak bakışan gözler görüyor, Topkapı'dan şehre giriyor.
öyle yürürken tuğla sancakla, n savaşları geliyor akla.
★★★
NASIHAT
zret-i Ali buyurdu ki: er kim altı şeyi yerine getirirse, Cenneti istemek ve nemden kaçınmak hususunda ona yetişir: Jak teâlâyı tanıyıp, O'na itaât etmek, eytanı tanıyıp, ona muhalefet etmek, Tak yolu tanıyıp, ona sımsıkı yapışmak, âtılı tanıyıp, ondan el çekmek. ünyayı tanıyıp, onun geçici olduğunu anlamak. hireti tanıyıp, onun ebedî olduğunu bilmek.
★★★
T.
ORUCA SABIR
msenin sözü ile orucu bozmamalıdır. Oruç insanı hasta naz. Zayıfları kuvvetlendirir, zihinleri açar. Cenâb-ı faydalı olan şeyi emreder. Zararlı şeyi emretmez. Hasta yolcu olan, hamile olan veya süt emziren kadınlar madığı oruçlarını Ramazan'dan sonra kaza eder.
***
bir araya getiren harplerle ilgili hatıraların etkisi al- tında kalarak batılılar, İslâmî olmayan her şeyi düş- manlarını töhmet altına alarak İslâma nisbet eder- ler. Bu bakımdan batılılar, İslâm dünyasında uyku- ya dalmış gücü, uyandıracak İslâm ruhunun dirilişin- den korkuyorlar. Çünkü bu diriliş müslümanı batıya karşı yeniden savaşmaya itecektir. Batılılar, bu muh- temel tehlikeyi savmak için de müslümanların siyasî güçlerinin dirilişlerini önlemek ve İslâmın, müslüman- ların sosyal ve kültürel hayatlarında önceden sahip olduğu yeri almamasını sağlamak için bütün imkân- larını kullanıyorlar.
Batılıların bu hamlede kullandıkları
Esas Hayat Ahiret Hayatıdır
Sayı
429
altinoluk.com.tr.
1-1
9771302 531004
Yeni Dönem Hediyemiz
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 06:40
Yal 20 sayı 201 Kasım 2021
Sebnem
Kadın ve Aile Dergisi
Allah Teâlâ buyuruyor: "Ey peygamberler!
Tertemiz (tıyb) olan şeylerden yeyin
salih ameller işleyin. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim."
(el-Mü'minûn, 51)
Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattık- larımızın birçoğundan üstün kıldık. (Isra, 17/70)
BİR AYET
İNSAN: HİKMET BAHŞEDİLEN CEVHER
O kul ki Allah'ın yarattığı ve ruh-i ilahisiyle desteklediği eşref-i mahlukat değil midir? Her insan O'nun "Ben hikmeti dilediğime veririm." buyruğuyla hikmet bahşedeceği bir cevher değil midir? Öyleyse her Allah kuluna bu nazarla bakmak gerekmez mi? Bazen hazineler harabelerde bulunur. Mü- cevherin toza toprağa bulanması değerini kaybettirmez ki! Şairin dediği gibi: "Harabat ehlini hor görme zakir/Defineye malik viraneler var." Öyle değil midir, kapımıza gelene alelade bir dilenci gözüyle bakarsak ondaki Hak tecellisini göremeyiz. Ama kim olursa olsun Allah'ın kullarından bir kul olarak karşılayıp gönlümüzle ağırlarsak hikmet nazarıyla bakmışız demek- tir. Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bilenler bulurlar hakikati. Aramakla bulunmaz ama bulanlar hep arayanlardır, demiş hikmet ehli. Kula düşen arayışta olmak, peşine düşmek hakikatin. Onu nasip etmek ve buldurmak ise Hakk'ın kudretindedir. Sen yolda ol, yolu bulduracak
Bir kimse öğrenmek istediği ilmi kast ederek çıkarsa, onun için Cennete bir kapı açılır. Melaike kanadlarını döşerler. Göklerin melekleri ve denizlerin balıkları onun için istiğfar ederler. Alimin abide fazileti, bedir gecesindeki ayın semadaki küçük bir yıldıza üstünlüğü gibidir. Muhakkak ki alimler Peygamberlerin varisleridir. Muhakkak ki Peygamberler altın ve gümüş miras bırakmazlar ve lakin onlar ilim miras bırakırlar. Kim ilmi alırsa nasibini almış olur. Alimin ölümü öyle bir musibettir ki, başka şeyle telafi olmaz. O, yeri kapanmıyan bir gediktir ve sönmüş bir yıldız gibidir. Bir kabilenin ölümü bir alimin ölümünden daha hafiftir.
Ravi: Hz. Ebud Derda (r.a.)
Sayfa: 419 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 19:13
Beyt-i Mamur yedinci semadadır. Orayı her gün, ilk defa görmekte olan yetmiş bin melek ziyaret eder. Kıyamet kopuncaya kadar da bu böyle devam eder.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 196 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel26 Ekim 2024 19:14
Beyt-i Mamur semadadır. Ve ona "Surah" ismi verilir. Bu, beyt-i Haram misillidir. Ve onun hizasına gelir. Düşecek olsa, onun üstüne düşerdi. Her gün yetmiş bin melek onu ziyarete gelir, her gelen melek bir defa gelmek şartıyla. Onun semadaki kıymeti, Beytullah'ın kıymeti gibidir.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 196 / No: 3
Ramuz El-Ehadis
Hak şerleri hayreyler. Zan etme ki gayreyler. Arif ânı seyr eyler. Meula görelim n'eyler. Neylerse guzel eyler...
Sen Hakk'a tevekkül kil! Tefuiz it ve rahat bul. Sabr eyle ve razı ol Meula görelim neyler. Neylerse guzel eyler
Kalbin Ana berk eyle Tedbirini terk eyle! Takdirini derk eyle Mevla görelim, n'eyler Neylerse guzel eyler
Hallák Rahin Oldur. Rezzák Kerim Oldur. Fa'al-i Hakim Oldur. Meula görelim n'eyler, Neylerse güzel eyler...
Bir işi murad etme. Olduysa inad etme Haktandır o red etime! Meula görelim neyler Neylesse güzel eyler.....
Hepişteri faikdir Birbirine layıkdır. Neylerse marvásikdir Meuld görelia n'eyler. Heylerse guzel eyler
Erzárumlu Ibrahim Hakla
Dilden gamı dür eyle. Rabbinle huzúr eyle. Tefuiz-ümár eyle Meulá görelim neyler Neylerse gizzel eyler....
Sen adli zulüm sanmat Teslim of, oda yanmal Sabret, sakın usanma Mevla görelim n'eyler Neylerse guzel eyle
Deme, su niçin şöyle! Yerencedir ol öyle Bak sonuna, sabreyle! Mevla göreltin n'eyler Neylerse guzel eyles
Hiç kimseye hor bakma! Incitme gönül yıkma Sen nefsine yan çıkma! Mevla görelim n'eyler Neylerse güzel eyler...
YGZ'nin öğrenme süreci de mevcut yapay zekâ sistemlerinden farklıdır. Şu anki sistemler, genellikle büyük miktarda veriyle eğitilir ve bu verilerden öğrendikleri kalıpları kullanır. YGZ ise tıpkı insanlar gibi çok daha az veriyle öğrenebilme yeteneğine sahip olacaktır. Örneğin, bir çocuğun bir nesneyi sadece birkaç kez görerek tanıması gibi YGZ de yeni kavramları çok daha az örnekle öğrenebilecektir. Ayrıca YGZ, öğrendiği bilgileri farklı alanlara transfer edebilir. Fizik alanında öğrendiği bir prensibi ekonomi alanında bir problemi çözmek için kullanabilir. Yani insanların "aha!" anı olarak adlandırdığı, farklı bilgi parçalarını beklenmedik şekillerde bir araya getirerek yeni fikirler üretme yeteneğine benzer bir yeteneğe sahip olabilecektir.
1
1-
C
S
V
t
a
g
b
Z
ü
d
YanıtlaSil
Yuksel27 Ekim 2024 01:49
İnsan beyninin tüm bilişsel yeteneklerine sahip
YAPAY GENEL ZEKA
çağının eşiğinde miyiz?
"Benim mânevi mirasım ilim ve akıldır." Mustafa Kemal Atatürk
Bilim ve Teknik
Aylık Popüler Bilim Dergisi Yıl 58 Sayı 683 Ekim 2024
İmtiyaz Sahibi
TÜBİTAK Adına Başkan
Prof
Ramazan ayında doğu tarafında kırmızı bir sütun gördüğünüz zaman, senelik yiyeceğinizi biriktirin. Zira o işaret kıtlık senesi alametidir.
Ravi: Hz. Ubâde (r.a.)
Sayfa: 47 / No: 11
Ramuz El-Ehadis
302
Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha
BİR HADİS
hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir. (Müslim, Zekat, 124)
SABIRLA DONATILAN ORDUNUN KISSASI: TÂLÛT VE CÂLÛT
Tālût ve Câlût'un kıssası sabır eğitimi için önemli bir örnektir. Kıssa, sa- yıları az da olsa sabırlı dayanıklı ve arzularına hakim olabilen, disiplinli bir ordunun yapabileceklerini anlatır. Tälût komutasındaki İsrailoğulları, Câlût'un ordusu ile savaşmak üzere karşı karşıya gelmişti. Ordu, karşıları- na çıkan bir nehir ile sınanmıştı. Askerlerin nehrin suyundan içmemeleri gerekiyordu, ancak çoğu sudan içti. Nehri geçmişlerdi ama bu defa su içen askerlerin bütün savaşma azmi kırılmıştı. Tālût'un sözünü dinleyen ve Al- lah'a hesap vereceğini aklından çıkarmayan, imanı güçlü olanlar ise şöyle diyordu: "Nice az birlik vardır ki, Allah'ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/249) Allah, kendine ve arzularına hâ- kim olarak emirlerine uyanlar ile birliktedir. O, kendi yolundan çıkanlara karşı kararlılıkla cihad eden müminlerin yardımcısıdır. Rablerinin yardım ve desteğiyle zafere ulaşacak olan da onlardır.
Kâinatın Efendisi Hazreti Muhammed (sav)
Tercüme-i Halimiz
"Paylaştık zahmet çekmeden İslamlık mirasını İbadet etmeyiz Hakk'a almadan kirasını Esiriz nefsin elinde, bilen yok çaresini
Namaz, oruç, hacc hep riyadır, hep riya Bir acayip ümmet olduk, ey Resül-i Kibriya
Sade gösteriş içindir fakire sadakamız Boş telaştan bir araya gelmez oldu yakamız Ya yalandır ikramımız ya küfürdür şakamız
Sevgi,şefkat, selam, sohbet hep riyadır, hep riya Bir acayip ümmet olduk, ey Resül-i Kibriya
Koşarız benlik peşinde her ay, her gün, her saat Değişmeyen hedefimiz menfaattir, menfaat Sahtekarlık mesleğimiz, hem kolaydır, hem rahat
Saygı, hürmet, izzet, ikram hep riyadır, hep riya Bir acayip ümmet olduk, ey Resül-i Kibriya
YanıtlaSil
Yuksel29 Ekim 2024 06:58
Kanatın Efendisi Hazreti Muhammed (say)
Ogretmeni talebeye hayır öğüt vermiyor Oz anası yavrusuna helal süt vermiyor Gdenimiz boşa gider, gelen umut vermiyor
lim, irfan, takdir, tenkid hep riyadır, hep riya Br acayip ümmet olduk, ey Resül-ü Kibriya
Dilimizde duayı gör, gözümüzde yaşa bak Kör şeytanı kovmak için attığımız taşa bak Cami, mescit, çeşme, köprü yaptığımız işe bak
Hep riyadır, hep riyadır, hep riyadır, hep riya Kil şefaat, kurtar bizi ey Resül-i Kibriya"
Abdurrahim Karakoç
SAHIFE 360
1 Hacer-Eavede cahillyet zamanı adamlarının manevi pislikleri bu- Iasmasitydı, ona dokunup da iyi olmayan derdli kalmazdı. (Yeryüzünde yegane Cennet eşyasıdır.)
Hz. ibni Amr ra.
2. Bu köpekler başlı başına bir ümmet olmasaydı, hepsini öldürmeyi emrederdim. Koyu siyah olanları öldürün. Hiç bir beyt ehli yok ki, evde köpek bağlasın da her gün sevabından bir kırat eksilmesin. Ancak av. bekci veya koyun köpekleri hariç.
Hz. Abdullah ibni Makil ra
3 Köpekler, ümmetlerden bir ummet olmasaydı, her siyah olanını öldür- meyi emrederdim. Lákin köpeklerden siyah olup da gözünün üstünde çukurluk olanını öldürün. Zira onlar, cinlerin lanetlenmiş olanların- dandır.
Hz. Ibni Abbas r.a.
4 Adil hakime, kıyamet günü öyle bir sıra gelir ki, "Keşke iki adam arasındaki bir hurma davasını dahi görmeseydim." diye temennide bu- lunur.
Hz. Aişe r.a.
5 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, kalbleri acem kalbli olacaklar. Denildi ki: "Acem kalbi nedir?" Buyurdu ki, kalblerinde dünya mu- habbeti, adetleri bedevi adeti gibi. Kendilerine rızık verildimi hayvan- larını çoğaltır, gazayı zarar addeder ve zekâtı cereme sayarlar.
Hz. ibni Omer r.a.
6 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, gökten yere bir taş düşse, ya bir facire kadına veya bir münafıka rast gelecektir. Hz. Enes r.a.
7 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, adam malı nereden aldığına ehemmiyet vermiyecek. Helûlden mi, haramdan mı? Hz. Ebu Hureеуге г.а.
8 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onlardan riba yemiyen hiç kimse kalmıyacak. Yemese bile hiç olmazsa kendisine tozu isabet edecek..
Hz. Ebu Hureyre r.a.
9 Insanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onlara sefih önderler hakim olacak. Şerlilerini öne geçirecekler. Onlar da sureta hayırlıların sevgisi- ni izhar edecekler. Namazı vaktinden sonraya bırakacaklardır. Kim bu zamana yetişirse reis olmasın. Memur olmasın. Vergi memuru olmasın. Maliyeci de olmasın.
Hz. Ebu Said r..
10 Kıyamet günü adam babasının elini tutacak, istiyecek ki Cennete götürsün. Ateş ellerini kesecek ve nida olacak ki, "Aziz ve Celil olan Allah her müşrike Cenneti haram kılmıştır." Bunun üzerine o, yine diyecek ki. "Yarabbi babamdır. Yarabbi babamdır. Yarabb, babamdır." Onun üzerine babası çirkin bir suret ve kokmuş bir hale döndürülecek de artık o da babasına sahip olmayacak.
Hz. Ebu Said r.a.
Ehli Sünnet itikadı, bize önce lazım olan Edile-i erbaadır, Hakkı batıdan ayınan Bid'atleri din bilenin akibeti gayet vahim Miftahımız olmalı Bismilahir-Rahmanir-Rahim
ASRIN MÜCEDDİDİNİ AÇIKLIYORUZ
1400, YILA GİRDİK:
Muharrem ayı ile başlayan müslümanla- rın yeni yılını, bu sene 15. asırda idrak ediyo- ruz. Bütün müslümanların yeni yıl ve yeni asrı birlik, beraberlik ve bereket içinde geçir- melerini Allahü teâlâ'dan niyaz ederiz.
HİCRİ YIL NEDİR:
Hicri yıl, Peygamber aleyhisselâmın, Mek- ke'den Medine'ye hicreti ile başlar. (Miladi 621 senesinin Temmuz ayının 16. Cuma gü- nü)
Hicri ay yılı 354, 367 gün, güneş yılı ise 365,242 gün sürer. Yani güneş yılı ay yılın- dan 10,875 gün fazladır. Bu fazlalık, 32,5 yıl- da ay yılının güneş yılına göre bir sene daha fazla olmasını sağlar. Ramazan ayı da en kısa günden en uzun güne kadar yılın her günü- nü dolaşır.
Muharrem ayının birinci günü müslü- manların yılbaşısıdır Kafirler kendi yılbaşı günlerinde käfirliklerini fazlalaştırırlar. Müs- lümanlar da kendi yılbaşılarında daha çok iyi- lik etmelidirler. Müsafaha edip tebrikleşmeli, hediyeleşmeli, yeni yılın hayırlı olması için dua etmeli, büyükleri, âlimleri, akrabayı, ar- kadaşları ziyaret ederek dualarını almalıdır.
14. ASRI NASIL GEÇİRDİK:
Çok karanlık içinde geçti. Asrın müced- didini görüp tanımak, bu koyu zulmet içinde ancak çok az kimselere nasip oldu. Halifelik
yıkıldı. Müslümanlar başsız kaldı. Ehl-i sün- net dışı cereyanlar hakim olmaya başladı. Su- udi Arabistan'da vehhabilik şiddetini artırdı. Dünya müslümanlarının arasına sızmağa baş- ladı. Libya, Suriye, Cezayir gibi Arap Ülkele- rinde sosyalistlik felaketi başgösterdi. İran' daki rafizilik Humeyni ile daha tehlikeli ol- maya başladı. Sahipsiz kalan müslümanların hamisi olmak onları kurtarmak için, dinde yenileme yapmak için birçok dinde reformcu kimseler müslümanların itikadını bozmağa çalıştılar. Selefilik ve mezhepsizlik hızla ya- yıldı.
Bütün bu menfi cereyanlara rağmen, as- rın müceddidinin bereketiyle bid'at fırkaları- nın bir dereceye kadar hızları kesildi. Bazı devletlerce Vehhabilik Ehl-i sünnet dışı oldu- ğu resmen kabul edildi. Ehl-i sünnet büyük- lerine ait kitapların dünyanın her tarafına yayılması ile müslümanlarda bir uyanma ha- reketi görülmeğe başladı.
MÜCEDDİD NEDİR:
Ehl-i sünnet mezhebinin derin âlimlerine MÜCEDDİD denir. Müceddidler cahiller, sa- pıklar ve din düşmanları tarafından müslü- manlar arasına sokulan hurafeleri, bid'atleri düzeltirler, Eshâb-ı kirâmın doğru imanı olan Ehl-i sünnet itikadını meydana çıkarırlar. Kendiliklerinden dine bir şey ilave etmedikle- ri gibi, dinden de bir şey çıkarmazlar. İslâmi- yete hizmet eden bu müceddid âlimlerin gele-
-1
SAYIMI
HİKMETLİ SÖZLER
(Aşağıdaki sözler muteber kaynaklardan alın- miştir.)
Sizden evvel helök olanlara şu üç şey sebep olmuştur: Fazla konuşmak, fazla yemek ve fazla uyumak
Sözü çok olanın hatası çok olur, hatası çok olanın hayası az olur, hayåsı az olanın Iffeti az olur, Ifteti az olanın da kalbi ölmüştür.
Yeşilliğe ve akarsuya bakmak gözü aydınlatır. Tuzlu yemek ve başa sıcak su dökmek aydınlığı azaltır.
Kim amelinin, hizmetinin sevabına karşılık dun- yada veya õhirette bir mükafaat beklerse, kulluk vastının dışına çıkmıstır, ona sevap yoktur. Zira kulluk ancak riza-l ilahi icin olmalıdır.
Başınızdaki emir (rels) münker ile emretmediği müddetce ona itaat etmeniz vacibdir.
Sırrını saklayabilenler kendine hakim olur.
Sır verip korku ile yaşamaktansa, saklayıp ra- hot etmek lyl değil midir?
Sırrını sırdaşına söyleme, sırrın faş olur.
Sen sana sirdaş değilsen el nice sırdaş olur.
Seven odur ki, sevdiğinin rızasını her şeyin üs tünde tutor.
Sıkıntıların sıkıntısı, insanın zıtlarıyla düşüp
kalkmasıdır, Söylenecek yerde susmak, susulacak yerde söy-
lemek akla uymaz. Seher vaktinde uyuyanın salihlik Iddiası nasıl doğru olabilir?
Sevgili kulun alåmeti, kelőmı az, istiğfarı ise çok olur.
Seninle, nefsi arzuların arasında demirden bir duvar olmadığı müddetce, yaptığın İbadetlerin ta- dını bulamazsın.
Salih kimse tonrak gibidir, her fena sey onun Üstüne atılabilir. Fakat ondon sadece güzel şeyler cıkar.
Solih kimse, isi sözüne sözü İsine uvon kim- sedir. Yani olduğu gibi görünen veya göründüğü gi bl olan kimsedir.
Salih olabilmek için altı kapıdan geçmek gerek
Nimet peşinde koşmayı bırakıp sıkıntıya alış mak. 2- Azameti bırakıp tevazu sahibi olmak. 3-
1 Zenginlik ihtirasından vazgeçip Hakkın vergisine rå- zı olmak. 4- Tembelliği terk edip çalışmağa de vam etmek. 5 Emelleri bırakıp amellere sarılmak 6- Uykuyu terkedip ekseri vakitleri
uyanık geçir. mek.
Sana gelen bir dünyalık, o ilmin, o vazifen olma.
sa da yine geleceğine inanırsan o dünyalık sayıl maz. Aksi halde dinini dünya ile değişiyorsun de mektir.
En büyük sabır. Allahü teâlânın emir ve yasok larına karşı sabretmektir.
Sizden birinizin, din kardesinin Ihtiyacını põr mek, derdine ortak olmak veva kendisine havır dua- da bulunmak gibi maksatlar dısında ona NASILSI.
NIZ diye sorması münafıklık alâmetidir.
Bir kimse arkadaşına NASILSIN der de ihtiyacı
nı sormaz veya gücü yettiği halde, muhtaç olduğu şeyi ona vermezse, nasılsın sözü bir alay olur.
Söz ok gibidir, senden çıktı mı artik sen ona de, ğil, o sana hakim olur.
Sükût, õlim için bir zinet, câhile de bir perde-
dir.
Selef-i salihin, kullanmak için komşudan aldığı tencereyi, Içi dolu olarak teslim ederdi. Bazan da tencere sahibi, äriyet olarak isteyene boş olarak vermeyi bile hoş görmez, dolu olarak verirdi.
Bir İslâm büyüğü, verdiği silgiyi kendisine lade edene «Biz verdiğimizi geri almayıza buyurmuştu.
Seni, sende olmayanla övebilen kimsenin, seni sende olmayanla kötülemesinden emin olamazsın.
Süfyan-ı Sevri hazretleri İki Yahudi tabip Icin şöyle buyurmuştu: Gıybet olmayacağını bilseydim, tipta biri diğerinden daha ileridedir derdim.
Gayeye ulaştıran ameller: Kendi kusurunu gör mek. Hakkın kudreti karşısında aczini itiraf etmek ve zaaf halini idrak...
Seni mesgul eden bir şey olmazsa nefsinle meş- gul ol, onu sorguya cek.
16
HALİFELİK
Aşağıdaki yazı, mezhepsizlerin sağlam kaynak bilerek kendisinden nakiller yaparak çok övdükleri veya övmek mecburiyetinde kal- dıkları Şah Vellyyullah Dehlevi hazretlerinin «İzálet-ül hafa» isimli eserinden özetle terce- me edilmiştir.»
Hilafet, yeryüzündeki bütün müslümanla rın riyaseti demektir. Hålifenin vazifesi İslâm dinini korumaktır. Bunun için din bilgilerinin yayılmasına, İslâmın emirlerinin yapılmasına çalışır. Kâfirlerle cihad edip ganimet malla- rını gazilere, fey olan malları da müslüman- lara dağıtır. Orduyu günün icablarına göre teç hizatlandırır. Mahkemeler vasıtasıyla suçluları cezalandırır, zulmü önler. Emr-i ma'ruf ve nehy-i anil münker vazifesini yaptırır. Bütün bu vazifeleri Peygamber Aleyhisselâmın veki- Ii olarak yapar.
Birinci asırdaki halifeler bu vazifeleri tam yaptılar. Hepsini yapacak kuvvette idiler. Bir kimse şeriata tam uyduğu ve zamanının en üstünü olduğu halde bu işleri yaptıracak güç. te değilse halife olamaz. Peygamber (aleyhi- müsselâm) halife değildirler Allahü teâlânın vekili Idiler. Bunun için Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddik halife olunca kendisine Halifetullan denmesine râzı olmayıp Halife-i Resulillah den mesini istedi.
Müslümanların bir halife tayin etmeleri kıyamete kadar vâcib-i kifayedir.» «Bi'at et- meden ölen, cahiliyyet ölümü ile ölmüştür. hadis-i şerifi de vacib olduğunu göstermekte- dir. (Herhangi bir sebeple halife seçmek im- kanı olmazsa, ehl-i sünnet âlimlerinin kitab- ları ile amel edilir.)
Halife olacak kimsenin çeşitli şartların ya nı sıra müctehid de olması lazımdır. Bir kim- seye islâm âlimi, din adamı denebilmesi için ictihad ehliyetine sahip olması lazımdır. Es-
hâb-ı kiramın hepsi müctehid idi. Yukarıda bildirilen vasıflara haiz olan bir âlim, halife olabilir. Böyle olan halifeye Halife-i Raşid de- nir. Böyle olmayanı seçmek günah olur.
Halife olmak dört türlü olur:
1- Alimlerin, hâkimlerin, kumandanla- rın ve söz sahibi olan kimselerden, bir araya toplanmaları kolay olanların seçmesi ile olur. Her memlekettekilerın sözbirliğiyle seçilmesi lazım değildir. Birkaç kişinin seçmesi ile de ol maz.
2 Halifenin bir kimseyi seçerek vasiv- yet etmesidir. Hazret-1 Ömer radıyallahü anh' ın halife seçilmesi böyle oldu.
3- Halifenin vasıyyet ettiği birkaç kim se (bir şûra) arasından birini seçmektir. Haz- ret-i Osman radıyallahü anh böyle seçildi.
4 Birinin güç kulanarak hilafeti elde etmesiyle halife olur. Bu da iki türlü olur:
a) Bu kimse hilåfet şartlarına sahip olur. Hazret-1 Muaviye radiyallahü anh böyle hali- fe olmuştur.
b) Bir kimse hilafet şartlarına haiz de- ğilse, böyle bir kimsenin halife olması caiz de- ğilse de bunun da şeriata uygun olan emirleri kabul edilir. Bunun emri ile cihada gidilir. A- dülmelik'in hilåfet ve Abbasi halifeleri böyle Idi.
(İbni Abidin, namazın cemaatle kılınma- 81 bahsinde buyuruyor ki:
«Bir müslümanın halife olması için alim- lerin ve idarecilerin ileri gelenlerinin seçme veya önceki halifenin bunu kendi yerine geçir- mesi lazımdır. Güç kullanarak hükümeti eis geçiren müslümanın da halifeliği sahih olur.
(Görüldüğü gibi dört halifeden sonra ge len Emevi, Abbasi ve Osmanlı halifelerinin ye lerine kendilerinin yetiştirdikleri oğullarını v ya güvendikleri başkalarını halife yapmala. şeriata uygundur.)
23
YEOKILAT STIMDARAY
MİT YEŞİL'İ ANLATIYOR
Gerçek Adı: Mahmut Yıldırım
Kod Adı: Ahmet Yeşil-Mehmet Kırmızı
Tire-Sakallı-Terminatör
Salih-Derdi oğlu, Bingöl/Solhan 1953 doğumludur.
08.04.1973 tarihi itibariyle Bingöl/Genç İlçe Jandarma Komu- tanlığı tarafından faydalanılmıştır. Aynı tarih itibariyle, verdiği bil- gilerin anılan komutanlıkça değerlendirilmesinde güçlük çekildiği gerekçesiyle teşkilatımıza devredilmiştir.
Anılan tarihte Tatvan Bölge Müdürlüğümüz tarafından faydala- nılmaya başlanmıştır.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi.
İçinde 2 İngiliz üssü var.
Ağrotur ve Dikelya.
ABD ile yaptıkları anlaşma.
9 Eylül 2024’te imzalandı.
İkili Savunma İşbirliği Anlaşması.
Tarihi bile anlamlı.
İzmir’in kurtuluş günü.
Türk Ordusu’nun işgalci Yunan askerlerini denize döktüğü gün.
İÇERİĞİ
Süreç bir plan dahilinde yürüdü.
ABD Rumlara silah ambargosunu kaldırdı.
Arkasından anlaşma.
Yunanistan’la yapılanın…
Hani şu ABD’ye çok sayıda üs verilen…
Kritik anlarda Yunanistan’ın tamamını ABD üssü yapan anlaşmanın benzeri.
Anlaşma uyarınca…
Rumların silahları değiştirilecek.
ABD’nin gelişmiş silahları verilecek.
Rum ordusunu ABD eğitecek.
Gizli olanlar da ayrı.
KARARGAH OLDU
Sonrasında yaşananlar…
Anlaşma hükümleri hızla hayata geçirildi.
Bu arada, İsrail havaalanları ve limanları…
Güvenlikleri kalmadı.
Onlar da Güney Kıbrıs’ı kullanmaya başladı.
Nasrallah’ı şehit eden İsrail F-35’i.
Güney Kıbrıs’tan kalktı.
Lübnan’a, Suriye’ye yapılan saldırılar…
Birçoğu Rum havaalanlarından gerçekleşti.
İran’ın füzeleri engellenirken de burası kullanıldı.
Güney Kıbrıs şu anda ABD ve İsrail’in karargâhı.
YÜZLERCE TANK
KKTC’li bir dostum Rum Kesimi’ne geçti.
Gitmeden aramıştı.
Etrafı iyi gözlemesini…
ABD ve İsrail varlığını incelemesini istemiştim.
Dönünce görüştük.
Anlattıkları beni dehşete düşürdü.
Özetle şu bilgileri verdi:
“Güney Kıbrıs ABD, İsrail üssü olmuş.
Larnaka Havaalanı’nın 9 km yakını.
Tank ve zırhlı araç dolu.
Sen de 1000, ben diyeyim 1500.
Üstleri örtülmüş.
Ama ne olduğu anlaşılıyor.
Etrafındaki güvenlik çok sıkı.
Kesinlikle fotoğraf çektirmiyorlar.
Anında müdahale ediyorlar.
Biraz soruşturdum gemilerle getirmişler.
YABANCILAR
“Rumlarla konuştuk.
Bazıları tedirgin.
Bazıları ise mutlu.
Açıkça söylemeseler de beklentileri var.
Rum arkadaşımla Larnaka’da yürüyoruz.
Yolda yabancıları işaret etti.
‘Bu Amerikalı, bu İsrailli’ dedi durdu.
Her yerin ajan kaynadığını söyledi.
MOSSAD’a vurgu yaptı.”
TANKLAR KİME KARŞI
Yığılmış yüzlerce tank.
Yüzlerce zırhlı araç.
Sorunca İsrail’e gideceği ifade ediliyormuş.
Ama ikna edici değil.
Tankları getiren Amerikalılar.
Gemilerle taşınmış.
İsrail’e gidecekse doğrudan Hayfa Limanı’na götürülür.
Niyetin başka olduğu anlaşılıyor.
KKTC’YE TEHDİT
Bu kadar tank ve zırhlı araç…
KKTC’ye karşı kullanılır mı?
Olası bir saldırı…
ABD, İngiltere, Fransa, İsrail…
Rumların arkasında durur mu?
Açık destek verir mi?
Türkiye sessiz kalamaz.
Türkiye ile sıcak çatışma yaşanır mı?
Bu soruların yanıtı önemli.
ACİL YAPILMASI GEREKEN
Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Türkiye’ye tehditten söz etti.
İsrail doğrudan ülkemize saldıramaz.
Aparatlarını kullanacak.
Fırat’ın doğusu…
Rum Kesimi’ndeki hareketlilik…
İçeride terörün tırmandırılması…
Uluslararası mafyalaşmış finans kuruluşlarının baskıları…
Öne çıkan gelişmeler bunlar.
ABD, İsrail, PKK/PYD, FETÖ ittifakı var.
Buna bazı Avrupa ülkeleri de ekleniyor.
Bu duruma göre konumlanmak şart.
“Denge politikası” geçersiz.
Bölgesel ittifak acil ihtiyaç.
Aksi halde yarın çok geç olabilir.
YanıtlaSil
Yorum Gönder
Bu blogdaki popüler yayınlar
CUMU A NAMAZI KILMAK
Mayıs 31, 2024
Devamı
HADDİNİ BİLMEK
Mayıs 31, 2024
Devamı
HACCA GİTMEK
Mayıs 31, 2024
Devamı
Blogger tarafından desteklenmektedir
Tema resimleri Michael Elkan tarafından tasarlanmıştır
yuksel
Vasiyet ve mustafa
Profili ziyaret edin
Arşivleme
Kötüye Kullanım Bildir
Ameller, Allahın indinde yedi türlüdür: iki amel vardır ki karşılığını vacib kılar. Diğer iki amel misli misline, bir amel on misli, bir amel yedi yüz misli kazandırır. Bir amel de vardır ki sevabını Allahdan başkası bilmez. Vacib kılan iki amele gelince, bir kimse ki, Allaha halisane ibadet eder ve Ona hiç bir şeyi şerik koşmadan kavuşursa, ona Cennet vacib olur. Bir kimse de, Allaha şirk koşarak mülaki olur ise, ona da Cehennem vacib olur. Bir kimse ki bir kötülük işler, misli ile cezalanır. (Ve iyiliğe niyet eder, yapamazsa, yine bir misli sevab alır) Bir kimes de bir iyilik işlerse on misli ile mükafatlanır. Ve bir kimse malını Allah yolunda infak ederse, nafakası, dirhemi yedi yüz dirhem, dinarı da yedi yüz dinar olacak şekilde katlanır. Oruç ise Allahu Teala içindir ki onu işliyenin sevabını Allah'dan başka kimse bilmez.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.a.)
Sayfa: 190 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
YanıtlaSil
Yuksel5 Kasım 2024 03:41
Nafakada iktisad (harcayışta itidal) geçim ilminin yarısıdır.. Halk ile muhabbetli geçinmek, aklın yarısıdır. Ve sormasını bilmek te ilmin yarısıdır.
Ravi: Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
Sayfa: 190 / No: 5
Ramuz El-Ehadis
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
189 1 İslam zelûldür ve Zelûle mal olur. (Uyması kolaydır.) Hz. Enes (ra)
189 2 İslam artar, eksilmez. (Dahil olanlarla artar. Mürtedlerle eksilmez) Hz. Muaz (ra)
189 3 İslam çıplaktır. Giyimi haya, zineti vefa, mürüvveti ameli salih, diğer de verâdır. Her şeyin bir temeli vardır. Müslümanlığın temeli de ashabı ve Ehli Beytimi (Resulallaha nisbeti olanı) sevmektir. Hz. Hüseyin İbni Ali (ra)
189 4 İslam, Allah'a şirk etmeksizin, Ona ibadet etmenin, namazılığın, zekatı vermenin, orucu tutmanın, hacca gitmenin, emri bil-maruf ve nehy-i anilmünkerle emretmekliğin ve ehline selam vermeliğindir. Birini terketmek, İslamiyet'in sehiminden birini terketmek demektir. Kim onları bırakırsa, Müslümanlığın arkasını çevirmiş bir adam olur. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
189 5 İslam, ahlak güzelliğidir. (İslamın uyguladığı şeyler yapılırsa ahlak güzelleşir.) Hz. Ebû Said (ra)
189 6 İslam, aşıkare olan şeylerdir. İman da kalbdedir. Takva buradadır. Takva buradadır, organların göğsüne işaretler buyurdu. Hz. Enes (ra)
189 7 İslam bundan izzetlidir. (Müşriklerle dostluktan) İslamiyet üsttedir, bunun üstüne çıkılmaz. (Galibtir. Mağlub olmaz.) Hz. Aziz İbni Amr (ra)
189 8 İslamiyet on sehimden ibarettir. Kendisinde bir tanesi noksan olan kimse hüsrandadır: "La ilahe illallah (diye) şehadet etmek ki, bu millet (din)dir. İkincisi, namaz ki o fıtrattır. Üçüncüsü, Zekat ki o temizliktir. Dördüncüsü, oruç ki o kalkandır. Beşincisi, Hac ki o şeriattır, Cihad ki o Urve (sarılmak)dır.Emri bil-maruf ki o vefadır.Nehy-i anil münker ki o hüccettir. ismettir. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
189 9 Şerliler, cumalardan sonra yüz elli senedir. Dünya ehlisinin hepsine hakim olmak. Onlarda Türklerdir.(Türklerden maksad: Çinliler ve tatarı kebirdir ki, sonunda dünya bunların üzerinde kalacakmış) Hz. İbni Ömer (r.anhüma)
189 10 Şerbetler beşlikten yapılır. Buğdaydan, Arpadan, hurmadan, kuru üzümden ve baldan. Bu şerbetlerden hangisi aklını mahmur ederse, o içkidir. Hz. Numan İbni Beşir (ra)
dağılacak,
Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umûmiye ile, o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacak ve hakikat meydana çıkacaktır inşaallah.
Tarihçe-i Hayat, s. 86
LOGATÇE:
adaletname-i Şeriat: Şeriatın mahkeme çağrı pusulası.
cerbeze: hakh haksız sözlerle hakikati gizle mok, aldatıcı kurnazhk.
efkarı umamiye: kamuoyu, umumun fikri.
igfal: yanıltma, gaflete düşürerek kandırma, aldatma.
ilcaat: gereklilik, işin gereği.
inbisat: genişleme, yayılma.
mugalata: yarıltıcı söz etme, safsata.
mürcif: fitne ve fesad için ortalığı karıştıran.
şematetli: kuru gürültülü, şamatah, tahavvül etmek: değişmek, dönüşmek.
tenevvil: çeşitlenme, çeşit çeşit olma.
tenkidati ukala: akılların tenkitleri.
tevessil: genişleme.
Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir. İhfa, havf-1 riyadan- dır ve farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm'dır.
Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet, faizi yasakla- maktadır. Farklı mânâ arayışları ile bu ya- sağın arkasından dolaşmaya çalışmanın, İslâmî bir duruş ile bağdaştırılabilir bir ta- rafı yoktur. Bir kimse, ekonomik hayatını faize bulaşmadan devam ettiremeyeceği düşüncesine kapılırsa, o kişiyi bekleyen ilk tehlike itikadî basamaktadır. Çünkü kişi böyle yapmakla, özü itibariyle kötü ve çirkin olan bir uygulamanın kaçınılmaz ve vazgeçilmez olduğunu kabul etmekte- dir. Buna karşılık Allah Teâlâ (cc.)'nın ke- sin emri olan dosdoğru bir davranışın ise
BİR HADİS
Her kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sus- sun... (Buhari, Rikák, 23)
DEĞİŞİM DİL İLE BAŞLAR
Dil; dinin, kimliğin, geleneğin, kültürün taşıyıcısıdır. Bizi biz yapan şeydir. Başkasının kelimeleriyle kendimizi inşa edemeyiz. Kimin ekmeğini yiyorsan onun kılıcını çalarsın sözüne karşılık şunu söyleyebiliriz: Kimin kelimeleriyle konuşuyorsan onun kelimeleriyle düşünmeye başlarsın. Bize ait olmayan kelime veya kavramlarla yerli düşünce gerçekleşmez. Bir süre sonra ken- dimize yabancılaşmaya başlarız. Yabancılaşmak, benliğinden, kimliğinden uzaklaşmak demektir. Mazi ile bağımız koptuğunda öz duruştan söz etmemiz de imkânsızlaşır. Değişim dil ile başlar, sonra hayatın bütününe sirayet eder. Milli ve manevi değerler onunla örselenir ve zamanla her şey normal gel- meye başlar. Bu normalleşme geçmişle bağımızı koparır. O bağ koptuğunda bizi biz yapan milli ve manevi değerlerle bağımızı da koparmış oluruz. Bu açıdan milletlerin kaderleri dilleriyle doğru orantılıdır. Dili yaşayan milletler hayatlarını sürdürmüş, dili ölmüş toplumların varlığı ise nihayete ermiştir.
YanıtlaSil
Yuksel8 Kasım 2024 09:31
BAŞBUĞ TÜRKEŞ DÓKUZ IŞIK
Biz Türkler ne başkalarına uşaklık etmeyi, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul ederiz. İnsanlık haysiyetine saygı duymayan, Türk insanına karşı gönlünde sevgi taşımayan, Türk Milletini Türk Halkını hər gören zihniyete karşıyız. Dokuz Işıkçılar olarak bizler Türk halkını, Türk insanını Allahın mukaddes bir emaneti telâkki etmekteyiz. İdareci ve aydınların milletimizin bütün fertlerine bu anlayış içinde hizmet etmeleri, hangi mevkide olurlarsa olsunlar, mevki farkı zenginlik farkı gözetmeksizin herkesin hakkına, hukukuna riayetkar olmaları, ancak gönüllerini insan sevgisi ve insan haysiyetine sonsuz saygı ile dolu olmasına bağlıdır. Dokuz Işık, dokuz ana ilkeye dayanır, Bunlar;
1. Milliyetçilik
2. Ülkücülük
3. Ahlakçılık
4. Toplumculuk
5. İlimcilik
6. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik
7. Köycülük
8. Gelişmecilik ve Halkçılık
9. Endüstricilik ve Teknikçiliktir.
KAMER
9786059113151
YanıtlaSil
Yuksel8 Kasım 2024 09:37
Türk demek müslüman demektir.
Mustafa ŞAHİN
Türkler
Gönenli Mehmed Efendi, anlatıyor:
"Geçenlerde birisi bir rüya görmüş. Rüyasında görüyor ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.), koltuğunda bir kitapla gidiyor. Kita bın ucuna bakıyor; kitap Türkçe. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.): "Ya Resulallah! Koltuğunuzun altındaki kitap Türkçe mi? diye soruyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
buyuruyor.
"Türkçe... Türkler dinimize çok hizmet etti, daha edecekler
Bir kimse ümmetime hiyanet ederse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Dediler ki: "Ya Resulallah hiyanet nedir?" Buyurdu ki: "İnsanlara bidat icad etmek ve onunla amel etmektir.
Ravi: Hz. Enes (r.a.)
Sayfa: 431 / No: 10
Ramuz El-Ehadis
AHİRET GÜNÜNE İNANMAK
Dünya üzerinde yaşayanların, çocukluk, genç- lik, ihtiyarlık, hastalık gibi değişikliğe uğrayarak nihâyet, ölmeğe mahkûm olduğunu dâima görmek- teyiz. Binâenaleyh: Dünyanın da bir gün bu hâli- nin sona ereceği muhakkakdır. Çünki her değişen şey, zevâle mahkûmdur. Dünyâ da zevâle mahkûm- dur. Akıl ve mantık bunu böyle kabul etmek zorundadır.
Ahiret gününe inanmak, inanmak demekdir ki, bunlar şunlara temâmen Kur'ân âyetleri ile sâbitdir. Birinci sur (Yerde, gökde bütün yaşayan- ların ölmesi), İkinci sur (Ölülerin tekrar dirilme- si), haşir (Mahkeme-i kübra, sorgu, el, ayak âzâ- larının ve yerin şehadetleri), vezin, şefâat (Mah- şerde, mahkeme-i kübrâda, sıratda, cehennemde) sırat, cehennem, cennet.
Kur'ânı Kerîmde beyân buyurulduğuna göre, kıyâmet, herkes işiyle güciyle meşgul iken birden bire son derece şiddetli deprenme ile vukûa gelecek.
Hadîsi şerîfde beyân buyurulduğuna göre yer yüzünde ALLAH ALLAH diyecek kimse kal- mayınca; Ka'be-i Muazzama insanlar tarafından yıkılıb Hac eden kimse kalmayınca; kıyâmet, Allâha şirk eden gâyet zâlim ve şerli insanlar üze- rine kopacak.
Kıyâmetin ne zaman kopacağı belli değildir. Lâkin kıyâmetin kopmasının şartları, Peygamberi- miz (S. A. V.) tarafından bildirilmiştir.
Kıyametin küçük alâmetleri:
Alimlerin azalıb câhillerin artması, adâletin azalıb zulmün çoğalması, cezâların fakirlere, âciz- lere tatbik edilib eşraf ve ekâbirden kaldırılması; işin ehlinin gayrisine burakılması, zinâ ve binâya rağbetin artması, büyüklere hürmet, küçüklere merhametin kalkması, kadınların erkeklerden çok
أعُودُ اللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّحِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
رَبَّنَا إِنَّكَ أَتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَاهُ زِينَةً وَأَمْوَالًا فِي الْحَيَوةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِك عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
رَبَّنا المن
yolundan saptırsınlar diye mi? onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezier." (YONUS/88) abbimizi Gerçekten sen Firavun'a ve onun ileri gelenlerine, dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver,
رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلُوةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِى إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ miz Namazı dosdoğru kilizare dinle sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylett, onlar erden rızıklandır, umulur şükrederier."
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا تُخْفَى وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ miz Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli
2(İBRAHİM/38)
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلُوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ . Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul
ml Beni namaza devam eden bir kimse eyle
(İBRAHİM/40)
bimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla
." (İBRAHİM/41)
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
رَبَّنَا نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ
رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُ bur rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda
Rabbimizi Senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim". (İBRAHİM/4)
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
305 1 Ümmetimin şerlileri, çok konuşan, düşüncesizce konuşan ve azametle konuşanlardır. Ümmetimin cumaları ise, ahlakça en güzel olanlardır. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
305 2 Ümmetimin şerlileri, hem hakim mevkiini işgal eder, hem de şüpheli işlerle herkesle karşılaşırmısınız. Hükmünde isabet ederse kibirlenir. Gazablanınca da şiddet görülüyor. Kötülük yayan da onu işliyen gibidir. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
305 3 Ümmetimin şerlileri, kendine mümtaz mevki veren, kendinin dince mevkiini beğenen ve amelinde mürailik yapan, hüccetinde muhhasama eden kimselerdir. Riyanın az da şirktir. Hz. Abdurrahman İbni Sabit (ra)
305 4 insanların şerlilerindendir o fasık ki, Allah kitabını okudu ve dini olarak, fıkhı da bilgi sahibi mevkiindeki fasıka dalkavuk oldu. Ve o adam bunun okuyuşu ile keyf etti. Allah (bunların her şeyin de) söylenmesinin de, dinliyenin de kalbini mühürler. Hz. İbni Ömer (ra)
305 5 Ümmetimin şerlileri ve Cehenneme sevk edileceklerin ilki, ümmetimden, yemeklerden doymıyan ve toplananklarından kanmıyan aç gözlülerdir. Hz. Ali (ra)
305 6 Şerlisi üç sınıftır: "Ana-babaya karşı kibirli olup, onları tahkir eden adam. İnsanlar arasında yalanla münaferet etmiş ve onları birbirine buğz edip birbirinden uzaklaşıncaya kadar fesad için koşan adam. Erkekle ailesi arasında yalan sözlerle koşup, kadının haksız yere kırgınlığı ve sonra arasını ayırıp sonrasında kadına kendi sahip olan adamdır. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
305 7 En fena yemek, kendisine zenginlerin çağırılıp fikaraların çağrılmadığı düğün yemeğidir. Kim ki davete icabet etmezse Allah ve Peygambere asi olmuş olur. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
305 8 Evlerin en şerlisi hamamıdır. Orada sesler yükselir, avretler açılır. Denildi ki: "Hamamda tedavi uygulanıyor ve kirler gidiyor." Buyurdu ki: "Girecek olan ancak örtülü girsin." Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
305 9 Kıyamet menzili (derece) bakımından insanların en şerlisi, dilinden ve şerrinden korkulan kimsedir. Hz. Enes (ra)
305 10 Dünya şerefi zenginlik, ahiretin şerefi ise takvadır. Erkek ve dişiden kraliçelerin sizin şerefiniz müstağni olmanız, kereminizin takvası, hasebiniz ahlakınız, nesebiniz de amellerinizdir. Hz Ömer (ra)
305 11 Mü'minin alameti, gece namazının kılınması ve izzeti de insanların elindekinden müstağni olması. Hz. Ebû Hüreyre (ra)
305 12 Mü'minlerin kıyamette sırat üzerindeki alametleri: "Ya Rabbi Sellim, Sellim" sözüdür. (Selamete er.) Hz. Miğire İbni Şu'be (ra)
Ve keza Bediüzzaman Hazretleri de aynı mânâda Risale-i Nur esasatının kurtuluş için yegane çare olduğunu beyan ederken şöyle der:
"Bu memlekette, bu asırda, milleti anarşilikten, tereddî ve tedennî-i mutlakadan kurtaracak yegâne çaresi, Risale-i Nur'un esasatıdır. " (Kastamonu Lâhikası s:131)
Esasat-ı Nuriye
Ey insanlar! Dünya, peşin verilen bir metadır. İyi de kötü de ondan nasibini alır. Ahiret ise sadık (değişmez) bir vaaddır. Orada Kadir olan Melik hükmeder. Hak yerini bulur. Batıl ise zail olur. Ey insanlar! Ahiret evladı olun, dünya uşağı olmayın. Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya çocuğu olursanız., dünya gibi mahvolmaya layık olursunuz) Allah'tan korku üzerine amel ediniz Biliniz ki, amelleriniz sizinle yüzleştirilecektir. Ve yine sizler, mutlaka Allah'a mülaki olacaksınız. Kim, zerre miktarı hayır yaparsa onu görecek ve kim de zerre miktarı şer yaparsa onu görecek.
Ravi: Hz. Şeddad İbni Uveys (r.a.)
Sayfa: 184 / No: 4
Ramuz El-Ehadis
2- "S – Âlem-i İslâmdaki ihtilâfı tâdil edecek çare nedir ?
C – Evvelâ: Müttefekun aleyh olan makasıd-ı âliyeye nazar etmektir. Çünkü, Allah'ımız bir, Peygamberimiz bir, Kur'ânımız bir… Zaruriyat-ı diniyede umumumuz müttefik… Zaruriyat-ı diniyeden başka olan teferruat veya tarz-ı telâkki veya tarik-i tefehhümdeki tefavüt, bu ittihad ve vahdeti sarsamaz, râcih de gelemez. El-hubbu fillah düstur tutulsa, aşk-ı hakikat harekâtımızda hâkim olsa –ki, zaman dahi pek çok yardım ediyor– o ihtilâfat sahih bir mecrâya sevk edilebilir.
Esasat-ı Nuriye
KÖPRÜ
ilme irfana ümrana
DÂRÜ'L-HARB TARTIŞMASI
AFGANISTAN HÄLÄ DİRENİYOR YARD. DOC.FARİS KAYA İLE SOHBET KONOMİDE ALTERNATİF: İSLÂM BANKACILIĞI
Tarih yazılmıştır
Kaderler yazılmıştır
Levh-i Mahfuz'da,
zaman durmaz,
saat durmaz,
işte bu saat herkesin ölüm
zamanını da,
dünya ninda,
kâinat inda
kıyameti kopardı gi
Bir cum'a günü
akşam namazı sularında
işte o zaman Cennet, Cehennem e girecek olanların gerçek hayatın başlama zamanının gösterdiği sonsuz lugun başlangıcıdır.
Sayfa Sıra Hadis-i Şerif Ravi
108 7 Mescit kapılarında (cuma namazında) melekler insanlar saatine göre yazarlara göre gelişir. "Falan adam şu saatle geldi, filân da şu anda geldi, filân, hutbe ayrılırken geldi, filân da namaza yetişti, fakat hutbeye yetişemedi." Hz. Ebû Hüreyre (ra)
130 1 Allah (zchz)'nin, onun cuma günü hepsi cehennemi hak etmiş oldukları halde, oradan azad ettiği altıyüz bin azadlısı vardır. Hz. Enes (ra)
164 2 Azameti gökle yer arasını dolduran ve yetmiş bin meleğin tazim ve teşyi ettiği bir sureyi size haber vereyim mi? O "El Kehf" suresidir. Her kim Cuma günü onu okursa, Allah Teala bu sebeble o kimsenin diğer cumaya kadar ki ondan sonra da üç gün ilavesi İçindeki Günahlarını mağfiret eder. Ayrıca kendisine semaya kadar erişen bir nur verilir. Ve çıkartmanın fitnesinden oluşur. Kimin yatacağı zaman bu surenin sonunda beş satır okursa, korunur ve gecenin istediği yerde uyandırılır. Hz. İsmail İbni Rafi (ra)
219 2 Beş vakit namaz ve diğer cumaya kadar Cuma namazı, büyük günahlardan sakınılmak şartıyla, aralarındakilere kefarettir. Hz Ebu Bekir (ra)
391 6 Cuma günü imam hutbe konuşurken konuşanın misali, kitap içeren merkebe benzer. Yanındakine su diyenin de cuması yoktur. Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
482 5 Ağacındaki meyvadan dolayı ve "cumardan" (hurma göbeği) dolayısıyla el kesilmez. (Çalıp yemekte ve on dirhemden az da el kırma yok diye ilave var.) Hz. Rafiğ ra.
544 10 Efendimiz (sav)'in bir kılıcı vardı. Kabzası ve kınının ucu gümüş işlemeli idi. Ayrıca gümüşten halkaları vardı, adı "Zülfikar" denilirdi. Ok ve yayı vardı, ismine "Zessedat" denirdi. Ok mahfazası vardı, ismine "Zelcuma" denirdi. Bakır işlemeli bir zırhı vardı, ona "Zatül fudul" denirdi. Kargısı vardı, "Enneb'âü" denirdi. Kalkanı vardı, "Zagan" denirdi. Al bir atı vardı, adına "Mürtecis" denirdi. Yağız bir atı vardı, ona "Sekib" denirdi. Bir kişi vardı, ona "raac" adı veriliyordu. Boz bir katırı vardı, ona "Düldül" denirdi. Bir devesi vardı, "Kusva" denilirdi. Bir merkebi vardı, ona "Yafur" denirdi. bir yaygısı vardı, "kez" denilirdi. Bir harbisi vardı ona "Nemr" denirdi. Bir ibrik vardı, ona "Sadr" adı veriliyordu. Bir aynası vardı, ona "Midelle" adı veriliyordu. Bir makası vardı, ona "Câmi'" denilirdi. Beyaz bir çubuk vardı, ona da "Memşûk" denilirdi. Hz İbni Abbas (ra)
VAROĞLU (Mehmet All VAR)
İyi dinle sözümü, bak arkadaş! Yerli yersiz bolca atanlar vardır. Hak yolda olanla ederek savaş, Şaşırıp durmadan çatanlar vardır.
Uzaktan görenler sanırlar adam, Cafcaflı sözlerle keserler ahkâm, Kimi mal peşinde, kimi bir makam; Varlığına haram katanlar vardır.
Gayesi ne ahlak, ne din, ne vatan, Sahte alkışlarla olmuş bir sultan, Döneklikte yazıyor her gün destan; Yükseldim sanırken batanlar vardır.
SON SAYFA
Her dönem değişir kimlik gömleği Hokkabazlık yapıp saklar gerçeği, Süsleyip kırk yıllık malüm şebeği Aslan diye halka satanlar vardır.
Aldırmaz vefaya, bilmez sadákat, Kardeşe acımaz varsa menfaat, Zihniyet bulanık, beyinler sakat; Yanlışı bilerek tutanlar vardır.
Varoğlu, insanı anlamak ne zor, Herkesi savurur meçhul anafor, <<> diye başkasını görüp hor, Nefsinin koynunda yatanlar vardır.
MART 2024
Yorum Gönder