SUAL:HER ŞEYDEN EVVEL BİZE LAZIM OLAN NEDİR? CEVAP:DOĞRULUK: SUAL:Daha? ceyap:yalan soylememek. sual:sonra? cevap :sıdk,ihlas,sadakat,sebat,tesanüt. sual:yanlız? cevap:evet suual: neden cevap:küfrün mahiyeti yalandır.imanın mahiyeti sıdkdır. şu bürhan kafi değil midir ki hayatımızın bekası imanın ve sıdkınve te sanüdün devamıyladır.
zikirlerle şeyhe kişisel bağlanmayla belirli olan tarikat tarzı yerine kitab okuma,akıl ve kalbi beraber kullanma,kişinin değil,kitabların arkasında gitmeye dayalı nefis terbiyesi yöntemini seçti.köprü dergisi 2006 yaz sy.151.
mevlana cami1.yalnız biri iste,başkaları istenmeye değmiyor.2.biri çağır,başkaları imdada gelmiyor.3.biri taleb et,başkaları layık değiller.4.biri gör,başkalar her vakit görünmüyorlar,zeval perdesinde saklanıyorlar.5.biri bil,marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır.6.birisöyle,o na ait olmayan sözler,malayani sayılabilir.evet cami pek doğru söyledin.hakiki mahbub,hakikimatlub,hakiki maksud hakiki mabud,yalnız o dur.bediüzzaman sözler sy.198.
sükut eden kimse her beladan kurtulur.kişi dilini muhafaza etmeden imanını koruyamaz.allah cc.için dünyada zindanda hapsedilmeye dilden daha layık bir şey yoktur.mümini yüzüne karşı övmen onu kılıçla kesmendir.gıybet,sözlerin en kötüsü olup,islamda zinadan daha şiddetlidir.
doğru islamiyeti ve islamiyete layık doğruluğu gösterirsek,başka dinden olanlar gruplar halinde müslüman olacaklar.risale i nur külliyatı fihrist ve indeksi s.341
cibril a.s.ın ihsan nedir.sorusuna hz.muhammed a.s.allah ı görüyormuşsun gibi ibadet etmen.her ne kadar sen o nu görmesende o seni görüyordur.cevabını vermiştir.buhari,iman37.1.18.
ümmetimde zelzeleler olur.öyleki,bu zelzelelerden on bin,yirmibin, otuzbin kişi ölür.allah cc.bu ölümü muttakilere öğüt,müminlere rahmet,kafirlere ise azab kılar.ramuz el ehadis s.257.p.10
şu üç şey bir adamda olursa,onların sebebile o kimse imanın tadlılığını bulur.allah cc.ve resulunu sav.her şeyden ziyade seviyor olmak.bir adamı allah cc.rızası için sevmek.allah cc.kendisini küfürden kurtardıktan sonra,küfre dönmekten,ateşe düşmek kadar korkmak.işte bu kimse imanın tatlılığının farkına varır.ramuz el ehadis s.259 p.8.
medresetü z zehra.bediüzzaman ın doğuda van yapılmasını idarecilere teklif ettiği,fen ilimleriyle din ilimlerinin birlikte okutulmasını düşündüğü üniversite.osmanlıca türkçe lügat s.761.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım; Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur’u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek. O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin. O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler. Kardeşlerimin ikinci iltibası: Fâni ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bazı cihetlerle birinci vazifede pişdarlık eden Nur şakirtlerinin şahs-ı mânevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas da Risale-i Nur’un hakikî ihlâsına ve hiçbir şeye, hattâ mânevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de evhama düşürüp Risale-i Nur’un neşrine zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı mânevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâkî hakikatler, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez. Elhasıl: O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm-ı mü’minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder; daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara
Bu hutbe, M.S. 632 yılında Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz tarafından yüz bini aşkın müslümana irad edilmiştir. Hz. Muhammed (S.A.V.) Allah'a hamd ve senâdan sonra şöyle buyurmuştur.) EY İNSANLAR!
Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz. İNSANLAR!
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.
ASHABIM!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.
ASHABIM!
Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.
ASHABIM!
Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.
İNSANLAR!
Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır. MÜ'MİNLER! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır. MÜ'MİNLER! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
kuran ı kerim,takvayı üç mertebeiyle zikretmiştir.birincisi şirki terk,ikincisi maasiyi günahlar isyanlar terk,üçüncüsü masivaullahı allah gayrısı allah tan başka herşey terk etmektir.tahliye ise hasenat ile olur.hasenatda,ya kalb ile olur,veya kalb ve beden ile olur.veyahut mal ile olur.amali kalbinin şemsi,imandır.a mal i bedeniyenin fihristesi.namazdır.a mal i maliyeninkutbu,zekattır.r. nur .işaratü l icaz s.45.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Biri, kâinatın hey'et-i mecmûasındaki teâvün, tesânüd, teânuk, tecâvübden tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Ulûhiyettir ki, "Bismillah" -1- ona bakıyor.
• İkincisi: Küre-i arz sîmâsında nebâtât ve hayvanâtın tedbîr ve terbiye ve idaresindeki teşâbüh, tenâsüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Rahmâniyettir ki, "Bismillahirrahman" -2- ona bakıyor.
• Sonra, insanın mahiyet-i câmiasının sîmâsındaki letâif-i re'fet ve dekâik-ı şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezâhür eden sikke-i ulyâ-i Rahîmiyettir ki, "Bismillahirrahmanirrahim" 'deki "erRahman" -3- ona bakıyor.
Demek, "Bismillahirrahmanirrahim" sahife-i âlemde bir satır-ı nurânî teşkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvânıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir hattıdır. Yani, "Bismillahirrahmanirrahim" yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar; insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
• İkinci Sır: Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, dâimâ o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş, ziyâsıyla hadsiz eşyayı ihâta ediyor. Mecmû-u ziyâsındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için, gayet geniş bir tasavvur ve ihâtalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vâsıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey, kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyâsı, harareti gibi hâssalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfatıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi; güneşin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvân-ı seb'a gibi keyfiyâtlarının herbirisi dahi, umum mukabilindeki şeyleri ihâta ediyor.
Öyle de, -4- (temsilde hatâ olmasın) ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet-i aynasında bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudât ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudâtı ihâta ediyor.
İşte vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak ve kalpler [eh]Zât-ı Akdes[/eh]i unutmamak için, dâimâ vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden "Bismillahirrahmanirrahim" 'dir.
Biri, kâinatın hey'et-i mecmûasındaki teâvün, tesânüd, teânuk, tecâvübden tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Ulûhiyettir ki, "Bismillah" -1- ona bakıyor.
• İkincisi: Küre-i arz sîmâsında nebâtât ve hayvanâtın tedbîr ve terbiye ve idaresindeki teşâbüh, tenâsüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Rahmâniyettir ki, "Bismillahirrahman" -2- ona bakıyor.
• Sonra, insanın mahiyet-i câmiasının sîmâsındaki letâif-i re'fet ve dekâik-ı şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezâhür eden sikke-i ulyâ-i Rahîmiyettir ki, "Bismillahirrahmanirrahim" 'deki "erRahman" -3- ona bakıyor.
Demek, "Bismillahirrahmanirrahim" sahife-i âlemde bir satır-ı nurânî teşkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvânıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir hattıdır. Yani, "Bismillahirrahmanirrahim" yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar; insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
• İkinci Sır: Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, dâimâ o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş, ziyâsıyla hadsiz eşyayı ihâta ediyor. Mecmû-u ziyâsındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için, gayet geniş bir tasavvur ve ihâtalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vâsıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey, kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyâsı, harareti gibi hâssalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfatıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi; güneşin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvân-ı seb'a gibi keyfiyâtlarının herbirisi dahi, umum mukabilindeki şeyleri ihâta ediyor.
Öyle de, -4- (temsilde hatâ olmasın) ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet-i aynasında bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudât ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudâtı ihâta ediyor.
İşte vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak ve kalpler [eh]Zât-ı Akdes[/eh]i unutmamak için, dâimâ vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden "Bismillahirrahmanirrahim" 'dir.
Biri, kâinatın hey'et-i mecmûasındaki teâvün, tesânüd, teânuk, tecâvübden tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Ulûhiyettir ki, "Bismillah" -1- ona bakıyor.
• İkincisi: Küre-i arz sîmâsında nebâtât ve hayvanâtın tedbîr ve terbiye ve idaresindeki teşâbüh, tenâsüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Rahmâniyettir ki, "Bismillahirrahman" -2- ona bakıyor.
• Sonra, insanın mahiyet-i câmiasının sîmâsındaki letâif-i re'fet ve dekâik-ı şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezâhür eden sikke-i ulyâ-i Rahîmiyettir ki, "Bismillahirrahmanirrahim" 'deki "erRahman" -3- ona bakıyor.
Demek, "Bismillahirrahmanirrahim" sahife-i âlemde bir satır-ı nurânî teşkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvânıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir hattıdır. Yani, "Bismillahirrahmanirrahim" yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar; insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
• İkinci Sır: Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, dâimâ o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş, ziyâsıyla hadsiz eşyayı ihâta ediyor. Mecmû-u ziyâsındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için, gayet geniş bir tasavvur ve ihâtalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vâsıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey, kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyâsı, harareti gibi hâssalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfatıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi; güneşin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvân-ı seb'a gibi keyfiyâtlarının herbirisi dahi, umum mukabilindeki şeyleri ihâta ediyor.
Öyle de, -4- (temsilde hatâ olmasın) ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet-i aynasında bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudât ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudâtı ihâta ediyor.
İşte vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak ve kalpler [eh]Zât-ı Akdes[/eh]i unutmamak için, dâimâ vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden "Bismillahirrahmanirrahim" 'dir.
İyiliğin tamamı, aşikarede yaptığın ameli gizlide yapmandır. Ravi: Hz. Ebû Amir El Eşari (r.a.)
2. Ribat (gözcülük ve kalbini gözetmek) kırk gündür. Bir kimse, bir şey satmadan, satınalmadan, kötü bir şey yapmadan (dünya işlerinden zaruri olanın dışında) kırk gün gözcülük ederse, anadan doğduğu gibi günahlarından temizlenir. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
3. Tam bir selamlama, el tutup musafaha etmekle olur. (Dört elle) Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
4. İslamiyetinizin tamamlanması, zekatınızı vermekle olur. Ravi: Hz. Naciye İbni Hars (r.a.)
5. Nimetin tamamı, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmaktadır. Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
6. Kıyamet gününde Azameti Kibriyadan arz serili kalır ve bu arzda hiç kimseye ayağını bastığı yerden fazla bir yer düşmez. İlk çağrılacak Ben olurum. Ve Cebrail (a.s)'ı, Allah (z.c.hz)'lerinin sağında ayakta bulurum. Hayır Vallahi, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki Cebrail (a.s) bu hadiseden önce Allah'ı görmedi. Ben derim ki: "Yarabbi Bu Bana geldi de senin tarafından Bana gönderildiğini söyledi." Cebrail ise o sırada sükut eder. Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: "Doğru söyledi. Ben onu Sana hacetin için gönderdim." Ben derim ki: "Yarabbi, Ben bir takım kullar bıraktım ki, çeşitli beldelerde Sana ibadet ettiler. Ve Seni vadilerde zikrettiler. Şimdi Senin nezdinden getireceğim cevaba intizar ediyorlar." Allah buyurur ki: "Ben onlar hususunda seni mahcub etmiyeceğim." İşte bu teminat, Allah Tealanın: "Umulur ki Rabbın Seni Makam-ı Mahmud'a eriştirir." Mealindeki kavlinde buyurduğu "Makam-ı Mahmud'un" ifadesidir. Ravi: Hz Ali İbni Hüseyin (r.a.)
7. Allah yolunda cihaddan ve Onun sözlerini tasdikten başka hiç bir şeyin kendisini evinden çıkarmadığı ve Onun yolunda cihad eden kimse için Allah Teala şu hususu tekeffül etti; Ya o kimseyi (şehid olarak) Cennete dahil edecek, yahudda çıkmış olduğu evine ganimet ve derecelere nail ederek (gazi olarak) döndürecek. Ravi: Hz .Ebu Said (r.a.)
8. Arkadaşın senin için güçlüğe katlandı. Yemek yaptı. Sen de "oruçluyum" diyorsun. Ye, sonra yerine bir gün tut. (Nafile oruçta) (Gönül gözetmek, müslümanlıkta, başta gelen işlerdendir.) Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
9. Kıyamet günü Ümmetler yetmişe tamamlanır. Biz, en sonuncusu ve en hayırlısı oluruz. Ravi: Hz. Bekr İbni Hakim (r.a.)
10. Ümmetimde zelzeleler olur. Öyle ki, bu zelzelelerden onbin, yirmi bin, otuz bin kişi ölür. Allah, bu ölümü muttakilere öğüt, müminlere rahmet kafirlere ise azab kılar. Ravi: Hz. Urve İbni Ruveym (r.a.).
11. Aranızda "Nübüvvet", Allah'ın istediği kadar sürer. Sonra onu, (Peygamberliği) kaldırmayı istediği zaman da kaldırır. Sonra, Allah'ın sürmesini murad ettiği kadar (otuz sene) "Nübüvvet yolunda halifelik" gelir. Sonra kaldırmayı istediği zaman onu kaldırır. Ve Allah'ın murad ettiği kadar devam eden "Şiddetli bir meliklik" idaresi gelir. Sonra, onu da kaldırmayı istediği zaman kaldırır. Sonra, "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir. (Mehdi (a.s)ın zuhuru) Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.) Â Y
İyiliğin tamamı, aşikarede yaptığın ameli gizlide yapmandır. Ravi: Hz. Ebû Amir El Eşari (r.a.)
2. Ribat (gözcülük ve kalbini gözetmek) kırk gündür. Bir kimse, bir şey satmadan, satınalmadan, kötü bir şey yapmadan (dünya işlerinden zaruri olanın dışında) kırk gün gözcülük ederse, anadan doğduğu gibi günahlarından temizlenir. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
3. Tam bir selamlama, el tutup musafaha etmekle olur. (Dört elle) Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
4. İslamiyetinizin tamamlanması, zekatınızı vermekle olur. Ravi: Hz. Naciye İbni Hars (r.a.)
5. Nimetin tamamı, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmaktadır. Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
6. Kıyamet gününde Azameti Kibriyadan arz serili kalır ve bu arzda hiç kimseye ayağını bastığı yerden fazla bir yer düşmez. İlk çağrılacak Ben olurum. Ve Cebrail (a.s)'ı, Allah (z.c.hz)'lerinin sağında ayakta bulurum. Hayır Vallahi, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki Cebrail (a.s) bu hadiseden önce Allah'ı görmedi. Ben derim ki: "Yarabbi Bu Bana geldi de senin tarafından Bana gönderildiğini söyledi." Cebrail ise o sırada sükut eder. Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: "Doğru söyledi. Ben onu Sana hacetin için gönderdim." Ben derim ki: "Yarabbi, Ben bir takım kullar bıraktım ki, çeşitli beldelerde Sana ibadet ettiler. Ve Seni vadilerde zikrettiler. Şimdi Senin nezdinden getireceğim cevaba intizar ediyorlar." Allah buyurur ki: "Ben onlar hususunda seni mahcub etmiyeceğim." İşte bu teminat, Allah Tealanın: "Umulur ki Rabbın Seni Makam-ı Mahmud'a eriştirir." Mealindeki kavlinde buyurduğu "Makam-ı Mahmud'un" ifadesidir. Ravi: Hz Ali İbni Hüseyin (r.a.)
7. Allah yolunda cihaddan ve Onun sözlerini tasdikten başka hiç bir şeyin kendisini evinden çıkarmadığı ve Onun yolunda cihad eden kimse için Allah Teala şu hususu tekeffül etti; Ya o kimseyi (şehid olarak) Cennete dahil edecek, yahudda çıkmış olduğu evine ganimet ve derecelere nail ederek (gazi olarak) döndürecek. Ravi: Hz .Ebu Said (r.a.)
8. Arkadaşın senin için güçlüğe katlandı. Yemek yaptı. Sen de "oruçluyum" diyorsun. Ye, sonra yerine bir gün tut. (Nafile oruçta) (Gönül gözetmek, müslümanlıkta, başta gelen işlerdendir.) Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
9. Kıyamet günü Ümmetler yetmişe tamamlanır. Biz, en sonuncusu ve en hayırlısı oluruz. Ravi: Hz. Bekr İbni Hakim (r.a.)
10. Ümmetimde zelzeleler olur. Öyle ki, bu zelzelelerden onbin, yirmi bin, otuz bin kişi ölür. Allah, bu ölümü muttakilere öğüt, müminlere rahmet kafirlere ise azab kılar. Ravi: Hz. Urve İbni Ruveym (r.a.).
11. Aranızda "Nübüvvet", Allah'ın istediği kadar sürer. Sonra onu, (Peygamberliği) kaldırmayı istediği zaman da kaldırır. Sonra, Allah'ın sürmesini murad ettiği kadar (otuz sene) "Nübüvvet yolunda halifelik" gelir. Sonra kaldırmayı istediği zaman onu kaldırır. Ve Allah'ın murad ettiği kadar devam eden "Şiddetli bir meliklik" idaresi gelir. Sonra, onu da kaldırmayı istediği zaman kaldırır. Sonra, "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir. (Mehdi (a.s)ın zuhuru) Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.) Â Y
İyiliğin tamamı, aşikarede yaptığın ameli gizlide yapmandır. Ravi: Hz. Ebû Amir El Eşari (r.a.)
2. Ribat (gözcülük ve kalbini gözetmek) kırk gündür. Bir kimse, bir şey satmadan, satınalmadan, kötü bir şey yapmadan (dünya işlerinden zaruri olanın dışında) kırk gün gözcülük ederse, anadan doğduğu gibi günahlarından temizlenir. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
3. Tam bir selamlama, el tutup musafaha etmekle olur. (Dört elle) Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
4. İslamiyetinizin tamamlanması, zekatınızı vermekle olur. Ravi: Hz. Naciye İbni Hars (r.a.)
5. Nimetin tamamı, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmaktadır. Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
6. Kıyamet gününde Azameti Kibriyadan arz serili kalır ve bu arzda hiç kimseye ayağını bastığı yerden fazla bir yer düşmez. İlk çağrılacak Ben olurum. Ve Cebrail (a.s)'ı, Allah (z.c.hz)'lerinin sağında ayakta bulurum. Hayır Vallahi, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki Cebrail (a.s) bu hadiseden önce Allah'ı görmedi. Ben derim ki: "Yarabbi Bu Bana geldi de senin tarafından Bana gönderildiğini söyledi." Cebrail ise o sırada sükut eder. Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: "Doğru söyledi. Ben onu Sana hacetin için gönderdim." Ben derim ki: "Yarabbi, Ben bir takım kullar bıraktım ki, çeşitli beldelerde Sana ibadet ettiler. Ve Seni vadilerde zikrettiler. Şimdi Senin nezdinden getireceğim cevaba intizar ediyorlar." Allah buyurur ki: "Ben onlar hususunda seni mahcub etmiyeceğim." İşte bu teminat, Allah Tealanın: "Umulur ki Rabbın Seni Makam-ı Mahmud'a eriştirir." Mealindeki kavlinde buyurduğu "Makam-ı Mahmud'un" ifadesidir. Ravi: Hz Ali İbni Hüseyin (r.a.)
7. Allah yolunda cihaddan ve Onun sözlerini tasdikten başka hiç bir şeyin kendisini evinden çıkarmadığı ve Onun yolunda cihad eden kimse için Allah Teala şu hususu tekeffül etti; Ya o kimseyi (şehid olarak) Cennete dahil edecek, yahudda çıkmış olduğu evine ganimet ve derecelere nail ederek (gazi olarak) döndürecek. Ravi: Hz .Ebu Said (r.a.)
8. Arkadaşın senin için güçlüğe katlandı. Yemek yaptı. Sen de "oruçluyum" diyorsun. Ye, sonra yerine bir gün tut. (Nafile oruçta) (Gönül gözetmek, müslümanlıkta, başta gelen işlerdendir.) Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
9. Kıyamet günü Ümmetler yetmişe tamamlanır. Biz, en sonuncusu ve en hayırlısı oluruz. Ravi: Hz. Bekr İbni Hakim (r.a.)
10. Ümmetimde zelzeleler olur. Öyle ki, bu zelzelelerden onbin, yirmi bin, otuz bin kişi ölür. Allah, bu ölümü muttakilere öğüt, müminlere rahmet kafirlere ise azab kılar. Ravi: Hz. Urve İbni Ruveym (r.a.).
11. Aranızda "Nübüvvet", Allah'ın istediği kadar sürer. Sonra onu, (Peygamberliği) kaldırmayı istediği zaman da kaldırır. Sonra, Allah'ın sürmesini murad ettiği kadar (otuz sene) "Nübüvvet yolunda halifelik" gelir. Sonra kaldırmayı istediği zaman onu kaldırır. Ve Allah'ın murad ettiği kadar devam eden "Şiddetli bir meliklik" idaresi gelir. Sonra, onu da kaldırmayı istediği zaman kaldırır. Sonra, "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir. (Mehdi (a.s)ın zuhuru) Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.) Â Y
İyiliğin tamamı, aşikarede yaptığın ameli gizlide yapmandır. Ravi: Hz. Ebû Amir El Eşari (r.a.)
2. Ribat (gözcülük ve kalbini gözetmek) kırk gündür. Bir kimse, bir şey satmadan, satınalmadan, kötü bir şey yapmadan (dünya işlerinden zaruri olanın dışında) kırk gün gözcülük ederse, anadan doğduğu gibi günahlarından temizlenir. Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
3. Tam bir selamlama, el tutup musafaha etmekle olur. (Dört elle) Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
4. İslamiyetinizin tamamlanması, zekatınızı vermekle olur. Ravi: Hz. Naciye İbni Hars (r.a.)
5. Nimetin tamamı, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmaktadır. Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
6. Kıyamet gününde Azameti Kibriyadan arz serili kalır ve bu arzda hiç kimseye ayağını bastığı yerden fazla bir yer düşmez. İlk çağrılacak Ben olurum. Ve Cebrail (a.s)'ı, Allah (z.c.hz)'lerinin sağında ayakta bulurum. Hayır Vallahi, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki Cebrail (a.s) bu hadiseden önce Allah'ı görmedi. Ben derim ki: "Yarabbi Bu Bana geldi de senin tarafından Bana gönderildiğini söyledi." Cebrail ise o sırada sükut eder. Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: "Doğru söyledi. Ben onu Sana hacetin için gönderdim." Ben derim ki: "Yarabbi, Ben bir takım kullar bıraktım ki, çeşitli beldelerde Sana ibadet ettiler. Ve Seni vadilerde zikrettiler. Şimdi Senin nezdinden getireceğim cevaba intizar ediyorlar." Allah buyurur ki: "Ben onlar hususunda seni mahcub etmiyeceğim." İşte bu teminat, Allah Tealanın: "Umulur ki Rabbın Seni Makam-ı Mahmud'a eriştirir." Mealindeki kavlinde buyurduğu "Makam-ı Mahmud'un" ifadesidir. Ravi: Hz Ali İbni Hüseyin (r.a.)
7. Allah yolunda cihaddan ve Onun sözlerini tasdikten başka hiç bir şeyin kendisini evinden çıkarmadığı ve Onun yolunda cihad eden kimse için Allah Teala şu hususu tekeffül etti; Ya o kimseyi (şehid olarak) Cennete dahil edecek, yahudda çıkmış olduğu evine ganimet ve derecelere nail ederek (gazi olarak) döndürecek. Ravi: Hz .Ebu Said (r.a.)
8. Arkadaşın senin için güçlüğe katlandı. Yemek yaptı. Sen de "oruçluyum" diyorsun. Ye, sonra yerine bir gün tut. (Nafile oruçta) (Gönül gözetmek, müslümanlıkta, başta gelen işlerdendir.) Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
9. Kıyamet günü Ümmetler yetmişe tamamlanır. Biz, en sonuncusu ve en hayırlısı oluruz. Ravi: Hz. Bekr İbni Hakim (r.a.)
10. Ümmetimde zelzeleler olur. Öyle ki, bu zelzelelerden onbin, yirmi bin, otuz bin kişi ölür. Allah, bu ölümü muttakilere öğüt, müminlere rahmet kafirlere ise azab kılar. Ravi: Hz. Urve İbni Ruveym (r.a.).
11. Aranızda "Nübüvvet", Allah'ın istediği kadar sürer. Sonra onu, (Peygamberliği) kaldırmayı istediği zaman da kaldırır. Sonra, Allah'ın sürmesini murad ettiği kadar (otuz sene) "Nübüvvet yolunda halifelik" gelir. Sonra kaldırmayı istediği zaman onu kaldırır. Ve Allah'ın murad ettiği kadar devam eden "Şiddetli bir meliklik" idaresi gelir. Sonra, onu da kaldırmayı istediği zaman kaldırır. Sonra, "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir. (Mehdi (a.s)ın zuhuru) Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.) Â Y
yar et bize erdirdiklerini.sevdin habibini kainata sevdirdin.sevdin de hıl ati risaleti geydirdin.makamı ibrahim den makamı mahmuda erdirdin.serveri esfiya kıldın.hatemi enbiya kıldın.muhammed mustafa kıldın.salat ü selam,tahiyyat ü ikram,her türlü ihtiram ona,onun al ü eshab ü etbaına yarab.
Rahmeten lil alemin olanın yüreğinden rahmet ışıkları taşındı evrene...
O tuttu insanın elinden, insanın yüreğini rahmetle o yoğurdu.
Kur’an rahmetti, Muhammed Mustafa rahmetti, İslam rahmetti.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi.
O geldi, insanı insan yaptı.
Kız çocuklarını kurtardı, onları diri diri toprağa gömen babaların yüreğini kurtardı, avucundan uçup giden kız çocuklarına yanan annelerin yüreğini kurtardı.
İslam, bir vahşet ortamından, rahmet insanı çıkardı.
İslam, bir vahşet toplumundan çağlar boyu örnek alınacak rahmet toplumu, saadet toplumu çıkardı.
Kutlu Peygamber, Allah’ın kutlu elçisi, bütün çağların annesi gibi, babası gibi, muallimi, mürebbisi gibi, emek verdi insanların yüreğine...
Rahmet... rahmet.... rahmet taşıdı.
Her işin başına Rahman ve Rahimin adını koymayı öğretti.
“Zulmü ve zalimi sevmez Allah” dedi, zulmü söktü aldı yüreklerden...
Kadınlara, çocuklara, din adamlarına dokunulmazdı O’nun savaş hukukunda. Ağaçlar yakılmazdı...
Evet, o bir “Rahmet Peygamberi” idi.
Ve O, bütün çağlara rahmet taşımak için gelmişti.
Bütün çağların bütün insanlarına.
İslam evrensel bir çağrıydı ve İslam, bütün zamanların rahmet mesajı idi.
İnsan var oldukça, onun yüreğine, İslam’ın rahmet mesajı akmalıydı.
İnsanın yüreği, bütün çağlarda, İslam’ın rahmet mesajı ile yoğrulmalıydı.
.....
Şiddet kol geziyorsa hala... Üstelik çok daha vahşi boyutlarda...
Savaşlarda binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insan can veriyorsa... Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, savaş dışı kalması gereken herkes, savaşların kurbanı haline geliyorsa.
Üstelik savaşlar, çok daha kıyıcı kitle imha silahlarının kullanımına sahne oluyorsa.
Uyuşturucu çörekleniyorsa gençlerin yüreğine...
Küçücük kıvılcımlardan, büyük cinayetler çıkıyorsa...
On altı sene evvel, Eskişehir Hapishanesi'nde, arkadaşlarımın tahliyeleriyle yalnız kaldığım bir vakitte, şu Şuâ, gayet acele, pek noksan kalemimle, sıkıntılı, rahatsızlık bir zamanda telif edildiğinden bir derece intizamsız olmakla beraber, bugünlerde tashih ederken, İmân ve tevhid noktasında pek çok kıymettar ve kuvvetli ve ehemmiyetli gördüm.
Said Nursî
"Allahu Ehad" ism-i âzamına dair yedinci nükte-i âzam ve altı İsm-i âzamın altı nüktesinin yedincisi.
İhtar:
Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünkü, içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşaallah. Maatteessüf, ben burada kimseyle görüşemediğimden, kendime tebyiz edip yazdıramadım. Bu risalenin kıymetini anlamak istersen, başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyveyi ve âhirdeki Hâtimeyi ve Hâtime'den iki sayfa evvelki meseleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra tamamını teennî ile mütalâa eyle.
Bir kimse bütün kaygılarını bir kaygı yaparsa (ahiret kaygısı) Allah onun diğer kaygılarına kãfi gelir.eğer dünya ahvaline âlit kaygılarını yayarsa,Allah ona ( hangi vadide helâk olursa olsun ) sahip çıkmaz..
Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar. Güneş yanlızda olsa etrafına ışık saçar.üzülme doğruların kaderidir yalnızlık. Kargalar sürü ile kartallar yanlız uçar....
kaide,allah c.c.a kulluk iyi güzel yaparsa,allah c.c.a kulluğa çalışırsa,dünyadaki işlerini dünyanın içindeki insanlarla ilişkilerini düzemler kolaylaştırır.
yoksul düştüğün zaman sadaka vererek allah c.c.ile ticaret yap.eline geçtiğin zaman çok şükret.sakın az şükürle allah c.c.ın nimetlerini elinden kaçırma.
kur an ebede ahirete çeker.ebediyet hayatı kazanmak akıl iman iledir. ilim imanın içindedir.en evvel ahiret ilmi lazımdır. kuranın manasını bilmek kat kat sevap olur.
çünkü bir şeyin haram olmasının sebebi ikidir.birincisi pis ve zararlı olmasıdır.binaenaleyh insana zarar veren her şey haramdır.ikincisi başkasının hakkına taalluk etmesidir,dolayısıyla bir kimse izni olmaksızın,diğer bir kimsenin malından faydalanamaz. ruhul furkan cilt.2 sy.189
kurtubi tefsirinde zikredidiğine göre sehl ibn i abdullah buyurduki. kurtuluşüç şeydedir.1.helal yemek 2.farzları yerine getirmek.3.efendimiz s.a.v.uymak. ruhul furkan tefsiri.
secde etmek allah c.c.ın ayaklarına kapanmak gibidir. hadisi şerif okumak sanki peygamberimiz s.a.v ile konuşmak gibidir. allah c.c.ile konuşmak isteyen kuran okusun.esad coşan hoca.
Esir:kainattaki boşlukları dolduran, havadan hafif olup ısı ve ışığı nakleden cevher.esir maddesi lisalei nurda geçiyor. Taminimce icatlar yapılacak esir maddesinden...
Adalet güzeldir,fakat idarecilerde olursa daha güzeldir.cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa daha güzeldir.dinde titiz olmak güzeldir,fakat alimlerde olursa daha güzeldir.sabır güzeldir,fakat fakirlerde olursa daha güzeldir.Tövbe güzeldir,fakat gençlerde olursa daha güzeldir. haya güzeldir,fakat kadınlarda olursa daha güzeldir. Deylemi'nin Müsnedü'l-firdevs'inden
güzel konuşma çok laf etmek değildir.o,doğru olanı açıkça ortaya koymaktır.gerçek tutukluk,dil tutukluğu değil,hakkı bilmemektir. deyleminin müsnedül firdevsinden.
hz.peygamberin s.a.v.son sözü şu oldu.namaza dikkat ediniz.namaza dikkat ediniz.idareniz altındakiler hakkında allah c.c. tan korkunuz,onlara iyi muamele ediniz. ibni mace,vesaya.1.
Ebu Bekir Varrak Rahimehullah'dan söyle buyurmuştur:dört şeyi aradık, dört şeyde bulduk: 1.Allah-u teala nın rızasını,O'na itaate 2.rızık genişliğini, kuşluk namazında, 3.dinin selametini, dili muhafazada, 4.kabrin nurunu, gece namazında,
failsiz bir fiil ve müsemmasız bir isim mümkün olmadığı gibi,mevsufsuz bir sıfat,sanatkarsız bir sanat dahi mümkün değildir.müsemma.ismin sahibi ,isimlendirilen..mevsuf.vasıflanan, kendisinde bir sıfat mevcut olan. risale i nur külliyatı asa yı musa sy. 121.
illet değişmeden hüküm değişmez. efendimiz s.a.v.şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir.kıyamet gününde insanların azap cihetinden en şiddetli olanı,ehlini,.çoluk çocuğunu,.cahil bırakandır.
bir mümin diğer mümin için,duvarın birbirini perçinleyen tuğlası gibidir.buhari salat 88. ramazan hilali herzaman güneşin battığı yerden hilal doğarsa ramazan ayı başlar veya biter.
ebu bekril verrak.r. şöyle buyurmuştur. dört şeyi aradık,dört şeyde bulduk.1.allahu tealanın rızasını,ona itaatte.2.rızık genişliğini,kuşluk namazında.3.din selametini dili muhafazada.4.kabrin nurunu,gece namazında.
Hakkı batıl ile karıştırıp telbis (hile oyul) etmeyiniz, doğruyu yalanla, yanlışlarla bulayıpta bile bile hakkı ketmetmetmeyiniz(ketm:gizleme,saklama Bir sözü,bir haberi, bir sırrı saklama; gizli tutma göstermeme) bu ayetin mefhumu pek şümullüdür. İlmi ve ameli hususata şamildir. Bakara süresi 42.ayet hak dili kuran dili efer neşriyat ve dağıtım Sayfa:335
Hamidü'l-Leffâf hazretleri buyurmuştur ki:Allah-u Tealâ bir kişiyi helâk etmek istediği zaman ona üç şey vererek azabeder. 1-) Ona ilim verir, fakat âlimler gibi amel etmeyi nasibetmez. 2-) Dostlarıyla beraberlik nasibeder, onların haklarını bilmekten mahrum eder. 3-)O kişiye ibadet kapısını açar, ihlâs kapısını kapar. Ruhu-l furkan 5.cilt sayfa:144
Hamidü'l-Leffâf hazretleri buyurmuştur ki:Allah-u Tealâ bir kişiyi helâk etmek istediği zaman ona üç şey vererek azabeder. 1-) Ona ilim verir, fakat âlimler gibi amel etmeyi nasibetmez. 2-) Dostlarıyla beraberlik nasibeder, onların haklarını bilmekten mahrum eder. 3-)O kişiye ibadet kapısını açar, ihlâs kapısını kapar. Ruhu-l furkan 5.cilt sayfa:144
Hamidü'l-Leffâf hazretleri buyurmuştur ki:Allah-u Tealâ bir kişiyi helâk etmek istediği zaman ona üç şey vererek azabeder. 1-) Ona ilim verir, fakat âlimler gibi amel etmeyi nasibetmez. 2-) Dostlarıyla beraberlik nasibeder, onların haklarını bilmekten mahrum eder. 3-)O kişiye ibadet kapısını açar, ihlâs kapısını kapar. Ruhu-l furkan 5.cilt sayfa:144
Hamidü'l-Leffâf hazretleri buyurmuştur ki:Allah-u Tealâ bir kişiyi helâk etmek istediği zaman ona üç şey vererek azabeder. 1-) Ona ilim verir, fakat âlimler gibi amel etmeyi nasibetmez. 2-) Dostlarıyla beraberlik nasibeder, onların haklarını bilmekten mahrum eder. 3-)O kişiye ibadet kapısını açar, ihlâs kapısını kapar. Ruhu-l furkan 5.cilt sayfa:144
Rivayete göre bir mecusi yüz dinar sakada verdi .bunu gören şiblî hazretleri,"bu sadaka sana yaramaz"diyince mecusi ağlayarak göğe baktı, o anda gökten bir kağıt parçası indi ki, yeşil bir hatla söyle yazılıydı: Cömertliğin mükafati ebedi cennetir, Azap gününde korkudan emniyettir. Ateş, cömerdi yakacak değildir, Velevki cömert, mesusidendir." Yani cömert kişi kafir de olsa allah u teala onu imana muvaffak edebilir, mümini ise daha ziyade ibadet ve ihlasa sahip ederek, yüksek derecelere ve cemalini muşahedeye nail edecektir.
bir kimse bu duaya devam ederse beladan zor görmeden vefat eder.allahümme ahsin akibetena fil umuri,küllüha ve ecirna min hizyid dünya ve azabül ahireh.ramuz el ehadis cilt.2. s.442. p.1.
6.148 yorum:
1 – 200 / 6148 Yeni› En yeni»bismillahirrahmanirrahim
elhamdülilah
Allahümmesallialaseyyidinemuhammed
SUAL:HER ŞEYDEN EVVEL BİZE LAZIM OLAN NEDİR?
CEVAP:DOĞRULUK:
SUAL:Daha?
ceyap:yalan soylememek.
sual:sonra?
cevap :sıdk,ihlas,sadakat,sebat,tesanüt.
sual:yanlız?
cevap:evet
suual: neden
cevap:küfrün mahiyeti yalandır.imanın mahiyeti sıdkdır.
şu bürhan kafi değil midir ki hayatımızın bekası imanın ve sıdkınve te sanüdün devamıyladır.
cerbeze.haklı,haksız sözlerle hakikatı gizlemek.osmanlıca türkçe lügat sy.185.
zikirlerle şeyhe kişisel bağlanmayla belirli olan tarikat tarzı yerine kitab okuma,akıl ve kalbi beraber kullanma,kişinin değil,kitabların arkasında gitmeye dayalı nefis terbiyesi yöntemini seçti.köprü dergisi 2006 yaz sy.151.
mevlana cami1.yalnız biri iste,başkaları istenmeye değmiyor.2.biri çağır,başkaları imdada gelmiyor.3.biri taleb et,başkaları layık değiller.4.biri gör,başkalar her vakit görünmüyorlar,zeval perdesinde saklanıyorlar.5.biri bil,marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır.6.birisöyle,o na ait olmayan sözler,malayani sayılabilir.evet cami pek doğru söyledin.hakiki mahbub,hakikimatlub,hakiki maksud hakiki mabud,yalnız o dur.bediüzzaman sözler sy.198.
sükut eden kimse her beladan kurtulur.kişi dilini muhafaza etmeden imanını koruyamaz.allah cc.için dünyada zindanda hapsedilmeye dilden daha layık bir şey yoktur.mümini yüzüne karşı övmen onu kılıçla kesmendir.gıybet,sözlerin en kötüsü olup,islamda zinadan daha şiddetlidir.
cemahir-imuttefika-i islamiyeişallah meydana gelecek
birleşik islam islam cumhuriyetleri,devletleri risale i nur külliyatı
doğru islamiyeti ve islamiyete layık doğruluğu gösterirsek,başka dinden olanlar gruplar halinde müslüman olacaklar.risale i nur külliyatı fihrist ve indeksi s.341
cibril a.s.ın ihsan nedir.sorusuna hz.muhammed a.s.allah ı görüyormuşsun gibi ibadet etmen.her ne kadar sen o nu görmesende o seni görüyordur.cevabını vermiştir.buhari,iman37.1.18.
acaba sırf dünya içinmi yaratılmışsın ki,bütün vaktini ona sarf ediyorsun.r.nur.sözler s.245.
ümmetimde zelzeleler olur.öyleki,bu zelzelelerden on bin,yirmibin, otuzbin kişi ölür.allah cc.bu ölümü muttakilere öğüt,müminlere rahmet,kafirlere ise azab kılar.ramuz el ehadis s.257.p.10
şu üç şey bir adamda olursa,onların sebebile o kimse imanın tadlılığını bulur.allah cc.ve resulunu sav.her şeyden ziyade seviyor olmak.bir adamı allah cc.rızası için sevmek.allah cc.kendisini küfürden kurtardıktan sonra,küfre dönmekten,ateşe düşmek kadar korkmak.işte bu kimse imanın tatlılığının farkına varır.ramuz el ehadis s.259 p.8.
medresetü z zehra.bediüzzaman ın doğuda van yapılmasını idarecilere teklif ettiği,fen ilimleriyle din ilimlerinin birlikte okutulmasını düşündüğü üniversite.osmanlıca türkçe lügat s.761.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur’u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.
O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.
O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler.
Kardeşlerimin ikinci iltibası: Fâni ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bazı cihetlerle birinci vazifede pişdarlık eden Nur şakirtlerinin şahs-ı mânevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas da Risale-i Nur’un hakikî ihlâsına ve hiçbir şeye, hattâ mânevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de evhama düşürüp Risale-i Nur’un neşrine zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı mânevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâkî hakikatler, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez.
Elhasıl: O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm-ı mü’minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder; daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara
Bu hutbe, M.S. 632 yılında Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz tarafından yüz bini aşkın müslümana irad edilmiştir. Hz. Muhammed (S.A.V.) Allah'a hamd ve senâdan sonra şöyle buyurmuştur.)
EY İNSANLAR!
Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz. İNSANLAR!
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.
ASHABIM!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.
ASHABIM!
Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.
ASHABIM!
Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.
İNSANLAR!
Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!
MÜ'MİNLER!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır. MÜ'MİNLER! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
MÜ'MİNLER!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır. MÜ'MİNLER! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
ASHABIM!
Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İNSANLAR!
Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İNSANLAR!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur. İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.) Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!
kuran ı kerim,takvayı üç mertebeiyle zikretmiştir.birincisi şirki terk,ikincisi maasiyi günahlar isyanlar terk,üçüncüsü masivaullahı allah gayrısı allah tan başka herşey terk etmektir.tahliye ise hasenat ile olur.hasenatda,ya kalb ile olur,veya kalb ve beden ile olur.veyahut mal ile olur.amali kalbinin şemsi,imandır.a mal i bedeniyenin fihristesi.namazdır.a mal i maliyeninkutbu,zekattır.r. nur .işaratü l icaz s.45.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Yedinci Cümleyi teşkil eden بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ nin vech-i irtibatı:
Münafıkların mezkûr cinayetleri arasında (عَذَابٌ) kelimesinin yalnız kizbe ta'lik edilmesi, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar te'sirli bir zehir olduğuna bir şâhid-i sâdıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsva eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu âyet, insanları bilhassa müslümanları dikkate davet eder.
Sual: Bir maslahata binaen kizbin câiz olduğu söylenilmektedir... Öyle midir?
Cevab: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünkü mikdarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılâblar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Hülâsa: Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. Îmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.
Biri, kâinatın hey'et-i mecmûasındaki teâvün, tesânüd, teânuk, tecâvübden tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Ulûhiyettir ki, "Bismillah" -1- ona bakıyor.
• İkincisi: Küre-i arz sîmâsında nebâtât ve hayvanâtın tedbîr ve terbiye ve idaresindeki teşâbüh, tenâsüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Rahmâniyettir ki, "Bismillahirrahman" -2- ona bakıyor.
• Sonra, insanın mahiyet-i câmiasının sîmâsındaki letâif-i re'fet ve dekâik-ı şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezâhür eden sikke-i ulyâ-i Rahîmiyettir ki, "Bismillahirrahmanirrahim" 'deki "erRahman" -3- ona bakıyor.
Demek, "Bismillahirrahmanirrahim" sahife-i âlemde bir satır-ı nurânî teşkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvânıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir hattıdır. Yani, "Bismillahirrahmanirrahim" yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar; insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
• İkinci Sır: Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, dâimâ o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş, ziyâsıyla hadsiz eşyayı ihâta ediyor. Mecmû-u ziyâsındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için, gayet geniş bir tasavvur ve ihâtalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vâsıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey, kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyâsı, harareti gibi hâssalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfatıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi; güneşin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvân-ı seb'a gibi keyfiyâtlarının herbirisi dahi, umum mukabilindeki şeyleri ihâta ediyor.
Öyle de, -4- (temsilde hatâ olmasın) ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet-i aynasında bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudât ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudâtı ihâta ediyor.
İşte vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak ve kalpler [eh]Zât-ı Akdes[/eh]i unutmamak için, dâimâ vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden "Bismillahirrahmanirrahim" 'dir.
--------------------------------------------------------------------------------
1. Allah'ın adıyla.
2. Dünyada mümin, kâfir ayırt etmeden rızık verici Rahmân olan Allah'ın adıyla.
3. Yarattıklarına karşı pek merhametli ve şefkatli olan Rahîm.
4. En yüce sıfatlar Allah'ındır. (Nahl Sûresi: 60.)
--------------------------------------------------------------------------------
Risale Sayfaları
1 2 3 4 5 6 7 8
Biri, kâinatın hey'et-i mecmûasındaki teâvün, tesânüd, teânuk, tecâvübden tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Ulûhiyettir ki, "Bismillah" -1- ona bakıyor.
• İkincisi: Küre-i arz sîmâsında nebâtât ve hayvanâtın tedbîr ve terbiye ve idaresindeki teşâbüh, tenâsüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Rahmâniyettir ki, "Bismillahirrahman" -2- ona bakıyor.
• Sonra, insanın mahiyet-i câmiasının sîmâsındaki letâif-i re'fet ve dekâik-ı şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezâhür eden sikke-i ulyâ-i Rahîmiyettir ki, "Bismillahirrahmanirrahim" 'deki "erRahman" -3- ona bakıyor.
Demek, "Bismillahirrahmanirrahim" sahife-i âlemde bir satır-ı nurânî teşkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvânıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir hattıdır. Yani, "Bismillahirrahmanirrahim" yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar; insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
• İkinci Sır: Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, dâimâ o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş, ziyâsıyla hadsiz eşyayı ihâta ediyor. Mecmû-u ziyâsındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için, gayet geniş bir tasavvur ve ihâtalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vâsıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey, kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyâsı, harareti gibi hâssalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfatıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi; güneşin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvân-ı seb'a gibi keyfiyâtlarının herbirisi dahi, umum mukabilindeki şeyleri ihâta ediyor.
Öyle de, -4- (temsilde hatâ olmasın) ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet-i aynasında bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudât ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudâtı ihâta ediyor.
İşte vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak ve kalpler [eh]Zât-ı Akdes[/eh]i unutmamak için, dâimâ vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden "Bismillahirrahmanirrahim" 'dir.
--------------------------------------------------------------------------------
1. Allah'ın adıyla.
2. Dünyada mümin, kâfir ayırt etmeden rızık verici Rahmân olan Allah'ın adıyla.
3. Yarattıklarına karşı pek merhametli ve şefkatli olan Rahîm.
4. En yüce sıfatlar Allah'ındır. (Nahl Sûresi: 60.)
--------------------------------------------------------------------------------
Risale Sayfaları
1 2 3 4 5 6 7 8
Biri, kâinatın hey'et-i mecmûasındaki teâvün, tesânüd, teânuk, tecâvübden tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Ulûhiyettir ki, "Bismillah" -1- ona bakıyor.
• İkincisi: Küre-i arz sîmâsında nebâtât ve hayvanâtın tedbîr ve terbiye ve idaresindeki teşâbüh, tenâsüb, intizam, insicam, lütuf ve merhametten tezâhür eden sikke-i kübrâ-i Rahmâniyettir ki, "Bismillahirrahman" -2- ona bakıyor.
• Sonra, insanın mahiyet-i câmiasının sîmâsındaki letâif-i re'fet ve dekâik-ı şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezâhür eden sikke-i ulyâ-i Rahîmiyettir ki, "Bismillahirrahmanirrahim" 'deki "erRahman" -3- ona bakıyor.
Demek, "Bismillahirrahmanirrahim" sahife-i âlemde bir satır-ı nurânî teşkil eden üç sikke-i ehadiyetin kudsî ünvânıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir hattıdır. Yani, "Bismillahirrahmanirrahim" yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar; insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
• İkinci Sır: Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, dâimâ o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nasıl ki güneş, ziyâsıyla hadsiz eşyayı ihâta ediyor. Mecmû-u ziyâsındaki güneşin zâtını mülâhaza etmek için, gayet geniş bir tasavvur ve ihâtalı bir nazar lâzım olduğundan, güneşin zâtını unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zâtını, aksi vâsıtasıyla gösteriyor. Ve her parlak şey, kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyâsı, harareti gibi hâssalarını gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün sıfatıyla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi; güneşin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvân-ı seb'a gibi keyfiyâtlarının herbirisi dahi, umum mukabilindeki şeyleri ihâta ediyor.
Öyle de, -4- (temsilde hatâ olmasın) ehadiyet ve samediyet-i İlâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insanın mahiyet-i aynasında bütün esmâsıyla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudât ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudâtı ihâta ediyor.
İşte vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak ve kalpler [eh]Zât-ı Akdes[/eh]i unutmamak için, dâimâ vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden "Bismillahirrahmanirrahim" 'dir.
--------------------------------------------------------------------------------
1. Allah'ın adıyla.
2. Dünyada mümin, kâfir ayırt etmeden rızık verici Rahmân olan Allah'ın adıyla.
3. Yarattıklarına karşı pek merhametli ve şefkatli olan Rahîm.
4. En yüce sıfatlar Allah'ındır. (Nahl Sûresi: 60.)
--------------------------------------------------------------------------------
Risale Sayfaları
1 2 3 4 5 6 7 8
İyiliğin tamamı, aşikarede yaptığın ameli gizlide yapmandır.
Ravi: Hz. Ebû Amir El Eşari (r.a.)
2. Ribat (gözcülük ve kalbini gözetmek) kırk gündür. Bir kimse, bir şey satmadan, satınalmadan, kötü bir şey yapmadan (dünya işlerinden zaruri olanın dışında) kırk gün gözcülük ederse, anadan doğduğu gibi günahlarından temizlenir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
3. Tam bir selamlama, el tutup musafaha etmekle olur. (Dört elle)
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
4. İslamiyetinizin tamamlanması, zekatınızı vermekle olur.
Ravi: Hz. Naciye İbni Hars (r.a.)
5. Nimetin tamamı, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmaktadır.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
6. Kıyamet gününde Azameti Kibriyadan arz serili kalır ve bu arzda hiç kimseye ayağını bastığı yerden fazla bir yer düşmez. İlk çağrılacak Ben olurum. Ve Cebrail (a.s)'ı, Allah (z.c.hz)'lerinin sağında ayakta bulurum. Hayır Vallahi, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki Cebrail (a.s) bu hadiseden önce Allah'ı görmedi. Ben derim ki: "Yarabbi Bu Bana geldi de senin tarafından Bana gönderildiğini söyledi." Cebrail ise o sırada sükut eder. Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: "Doğru söyledi. Ben onu Sana hacetin için gönderdim." Ben derim ki: "Yarabbi, Ben bir takım kullar bıraktım ki, çeşitli beldelerde Sana ibadet ettiler. Ve Seni vadilerde zikrettiler. Şimdi Senin nezdinden getireceğim cevaba intizar ediyorlar." Allah buyurur ki: "Ben onlar hususunda seni mahcub etmiyeceğim." İşte bu teminat, Allah Tealanın: "Umulur ki Rabbın Seni Makam-ı Mahmud'a eriştirir." Mealindeki kavlinde buyurduğu "Makam-ı Mahmud'un" ifadesidir.
Ravi: Hz Ali İbni Hüseyin (r.a.)
7. Allah yolunda cihaddan ve Onun sözlerini tasdikten başka hiç bir şeyin kendisini evinden çıkarmadığı ve Onun yolunda cihad eden kimse için Allah Teala şu hususu tekeffül etti; Ya o kimseyi (şehid olarak) Cennete dahil edecek, yahudda çıkmış olduğu evine ganimet ve derecelere nail ederek (gazi olarak) döndürecek.
Ravi: Hz .Ebu Said (r.a.)
8. Arkadaşın senin için güçlüğe katlandı. Yemek yaptı. Sen de "oruçluyum" diyorsun. Ye, sonra yerine bir gün tut. (Nafile oruçta) (Gönül gözetmek, müslümanlıkta, başta gelen işlerdendir.)
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
9. Kıyamet günü Ümmetler yetmişe tamamlanır. Biz, en sonuncusu ve en hayırlısı oluruz.
Ravi: Hz. Bekr İbni Hakim (r.a.)
10. Ümmetimde zelzeleler olur. Öyle ki, bu zelzelelerden onbin, yirmi bin, otuz bin kişi ölür. Allah, bu ölümü muttakilere öğüt, müminlere rahmet kafirlere ise azab kılar.
Ravi: Hz. Urve İbni Ruveym (r.a.).
11. Aranızda "Nübüvvet", Allah'ın istediği kadar sürer. Sonra onu, (Peygamberliği) kaldırmayı istediği zaman da kaldırır. Sonra, Allah'ın sürmesini murad ettiği kadar (otuz sene) "Nübüvvet yolunda halifelik" gelir. Sonra kaldırmayı istediği zaman onu kaldırır. Ve Allah'ın murad ettiği kadar devam eden "Şiddetli bir meliklik" idaresi gelir. Sonra, onu da kaldırmayı istediği zaman kaldırır. Sonra, "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir. (Mehdi (a.s)ın zuhuru)
Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.)
 Y
İyiliğin tamamı, aşikarede yaptığın ameli gizlide yapmandır.
Ravi: Hz. Ebû Amir El Eşari (r.a.)
2. Ribat (gözcülük ve kalbini gözetmek) kırk gündür. Bir kimse, bir şey satmadan, satınalmadan, kötü bir şey yapmadan (dünya işlerinden zaruri olanın dışında) kırk gün gözcülük ederse, anadan doğduğu gibi günahlarından temizlenir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
3. Tam bir selamlama, el tutup musafaha etmekle olur. (Dört elle)
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
4. İslamiyetinizin tamamlanması, zekatınızı vermekle olur.
Ravi: Hz. Naciye İbni Hars (r.a.)
5. Nimetin tamamı, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmaktadır.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
6. Kıyamet gününde Azameti Kibriyadan arz serili kalır ve bu arzda hiç kimseye ayağını bastığı yerden fazla bir yer düşmez. İlk çağrılacak Ben olurum. Ve Cebrail (a.s)'ı, Allah (z.c.hz)'lerinin sağında ayakta bulurum. Hayır Vallahi, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki Cebrail (a.s) bu hadiseden önce Allah'ı görmedi. Ben derim ki: "Yarabbi Bu Bana geldi de senin tarafından Bana gönderildiğini söyledi." Cebrail ise o sırada sükut eder. Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: "Doğru söyledi. Ben onu Sana hacetin için gönderdim." Ben derim ki: "Yarabbi, Ben bir takım kullar bıraktım ki, çeşitli beldelerde Sana ibadet ettiler. Ve Seni vadilerde zikrettiler. Şimdi Senin nezdinden getireceğim cevaba intizar ediyorlar." Allah buyurur ki: "Ben onlar hususunda seni mahcub etmiyeceğim." İşte bu teminat, Allah Tealanın: "Umulur ki Rabbın Seni Makam-ı Mahmud'a eriştirir." Mealindeki kavlinde buyurduğu "Makam-ı Mahmud'un" ifadesidir.
Ravi: Hz Ali İbni Hüseyin (r.a.)
7. Allah yolunda cihaddan ve Onun sözlerini tasdikten başka hiç bir şeyin kendisini evinden çıkarmadığı ve Onun yolunda cihad eden kimse için Allah Teala şu hususu tekeffül etti; Ya o kimseyi (şehid olarak) Cennete dahil edecek, yahudda çıkmış olduğu evine ganimet ve derecelere nail ederek (gazi olarak) döndürecek.
Ravi: Hz .Ebu Said (r.a.)
8. Arkadaşın senin için güçlüğe katlandı. Yemek yaptı. Sen de "oruçluyum" diyorsun. Ye, sonra yerine bir gün tut. (Nafile oruçta) (Gönül gözetmek, müslümanlıkta, başta gelen işlerdendir.)
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
9. Kıyamet günü Ümmetler yetmişe tamamlanır. Biz, en sonuncusu ve en hayırlısı oluruz.
Ravi: Hz. Bekr İbni Hakim (r.a.)
10. Ümmetimde zelzeleler olur. Öyle ki, bu zelzelelerden onbin, yirmi bin, otuz bin kişi ölür. Allah, bu ölümü muttakilere öğüt, müminlere rahmet kafirlere ise azab kılar.
Ravi: Hz. Urve İbni Ruveym (r.a.).
11. Aranızda "Nübüvvet", Allah'ın istediği kadar sürer. Sonra onu, (Peygamberliği) kaldırmayı istediği zaman da kaldırır. Sonra, Allah'ın sürmesini murad ettiği kadar (otuz sene) "Nübüvvet yolunda halifelik" gelir. Sonra kaldırmayı istediği zaman onu kaldırır. Ve Allah'ın murad ettiği kadar devam eden "Şiddetli bir meliklik" idaresi gelir. Sonra, onu da kaldırmayı istediği zaman kaldırır. Sonra, "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir. (Mehdi (a.s)ın zuhuru)
Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.)
 Y
İyiliğin tamamı, aşikarede yaptığın ameli gizlide yapmandır.
Ravi: Hz. Ebû Amir El Eşari (r.a.)
2. Ribat (gözcülük ve kalbini gözetmek) kırk gündür. Bir kimse, bir şey satmadan, satınalmadan, kötü bir şey yapmadan (dünya işlerinden zaruri olanın dışında) kırk gün gözcülük ederse, anadan doğduğu gibi günahlarından temizlenir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
3. Tam bir selamlama, el tutup musafaha etmekle olur. (Dört elle)
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
4. İslamiyetinizin tamamlanması, zekatınızı vermekle olur.
Ravi: Hz. Naciye İbni Hars (r.a.)
5. Nimetin tamamı, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmaktadır.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
6. Kıyamet gününde Azameti Kibriyadan arz serili kalır ve bu arzda hiç kimseye ayağını bastığı yerden fazla bir yer düşmez. İlk çağrılacak Ben olurum. Ve Cebrail (a.s)'ı, Allah (z.c.hz)'lerinin sağında ayakta bulurum. Hayır Vallahi, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki Cebrail (a.s) bu hadiseden önce Allah'ı görmedi. Ben derim ki: "Yarabbi Bu Bana geldi de senin tarafından Bana gönderildiğini söyledi." Cebrail ise o sırada sükut eder. Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: "Doğru söyledi. Ben onu Sana hacetin için gönderdim." Ben derim ki: "Yarabbi, Ben bir takım kullar bıraktım ki, çeşitli beldelerde Sana ibadet ettiler. Ve Seni vadilerde zikrettiler. Şimdi Senin nezdinden getireceğim cevaba intizar ediyorlar." Allah buyurur ki: "Ben onlar hususunda seni mahcub etmiyeceğim." İşte bu teminat, Allah Tealanın: "Umulur ki Rabbın Seni Makam-ı Mahmud'a eriştirir." Mealindeki kavlinde buyurduğu "Makam-ı Mahmud'un" ifadesidir.
Ravi: Hz Ali İbni Hüseyin (r.a.)
7. Allah yolunda cihaddan ve Onun sözlerini tasdikten başka hiç bir şeyin kendisini evinden çıkarmadığı ve Onun yolunda cihad eden kimse için Allah Teala şu hususu tekeffül etti; Ya o kimseyi (şehid olarak) Cennete dahil edecek, yahudda çıkmış olduğu evine ganimet ve derecelere nail ederek (gazi olarak) döndürecek.
Ravi: Hz .Ebu Said (r.a.)
8. Arkadaşın senin için güçlüğe katlandı. Yemek yaptı. Sen de "oruçluyum" diyorsun. Ye, sonra yerine bir gün tut. (Nafile oruçta) (Gönül gözetmek, müslümanlıkta, başta gelen işlerdendir.)
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
9. Kıyamet günü Ümmetler yetmişe tamamlanır. Biz, en sonuncusu ve en hayırlısı oluruz.
Ravi: Hz. Bekr İbni Hakim (r.a.)
10. Ümmetimde zelzeleler olur. Öyle ki, bu zelzelelerden onbin, yirmi bin, otuz bin kişi ölür. Allah, bu ölümü muttakilere öğüt, müminlere rahmet kafirlere ise azab kılar.
Ravi: Hz. Urve İbni Ruveym (r.a.).
11. Aranızda "Nübüvvet", Allah'ın istediği kadar sürer. Sonra onu, (Peygamberliği) kaldırmayı istediği zaman da kaldırır. Sonra, Allah'ın sürmesini murad ettiği kadar (otuz sene) "Nübüvvet yolunda halifelik" gelir. Sonra kaldırmayı istediği zaman onu kaldırır. Ve Allah'ın murad ettiği kadar devam eden "Şiddetli bir meliklik" idaresi gelir. Sonra, onu da kaldırmayı istediği zaman kaldırır. Sonra, "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir. (Mehdi (a.s)ın zuhuru)
Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.)
 Y
İyiliğin tamamı, aşikarede yaptığın ameli gizlide yapmandır.
Ravi: Hz. Ebû Amir El Eşari (r.a.)
2. Ribat (gözcülük ve kalbini gözetmek) kırk gündür. Bir kimse, bir şey satmadan, satınalmadan, kötü bir şey yapmadan (dünya işlerinden zaruri olanın dışında) kırk gün gözcülük ederse, anadan doğduğu gibi günahlarından temizlenir.
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
3. Tam bir selamlama, el tutup musafaha etmekle olur. (Dört elle)
Ravi: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)
4. İslamiyetinizin tamamlanması, zekatınızı vermekle olur.
Ravi: Hz. Naciye İbni Hars (r.a.)
5. Nimetin tamamı, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmaktadır.
Ravi: Hz. Muaz (r.a.)
6. Kıyamet gününde Azameti Kibriyadan arz serili kalır ve bu arzda hiç kimseye ayağını bastığı yerden fazla bir yer düşmez. İlk çağrılacak Ben olurum. Ve Cebrail (a.s)'ı, Allah (z.c.hz)'lerinin sağında ayakta bulurum. Hayır Vallahi, nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki Cebrail (a.s) bu hadiseden önce Allah'ı görmedi. Ben derim ki: "Yarabbi Bu Bana geldi de senin tarafından Bana gönderildiğini söyledi." Cebrail ise o sırada sükut eder. Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki: "Doğru söyledi. Ben onu Sana hacetin için gönderdim." Ben derim ki: "Yarabbi, Ben bir takım kullar bıraktım ki, çeşitli beldelerde Sana ibadet ettiler. Ve Seni vadilerde zikrettiler. Şimdi Senin nezdinden getireceğim cevaba intizar ediyorlar." Allah buyurur ki: "Ben onlar hususunda seni mahcub etmiyeceğim." İşte bu teminat, Allah Tealanın: "Umulur ki Rabbın Seni Makam-ı Mahmud'a eriştirir." Mealindeki kavlinde buyurduğu "Makam-ı Mahmud'un" ifadesidir.
Ravi: Hz Ali İbni Hüseyin (r.a.)
7. Allah yolunda cihaddan ve Onun sözlerini tasdikten başka hiç bir şeyin kendisini evinden çıkarmadığı ve Onun yolunda cihad eden kimse için Allah Teala şu hususu tekeffül etti; Ya o kimseyi (şehid olarak) Cennete dahil edecek, yahudda çıkmış olduğu evine ganimet ve derecelere nail ederek (gazi olarak) döndürecek.
Ravi: Hz .Ebu Said (r.a.)
8. Arkadaşın senin için güçlüğe katlandı. Yemek yaptı. Sen de "oruçluyum" diyorsun. Ye, sonra yerine bir gün tut. (Nafile oruçta) (Gönül gözetmek, müslümanlıkta, başta gelen işlerdendir.)
Ravi: Hz. Ebû Said (r.a.)
9. Kıyamet günü Ümmetler yetmişe tamamlanır. Biz, en sonuncusu ve en hayırlısı oluruz.
Ravi: Hz. Bekr İbni Hakim (r.a.)
10. Ümmetimde zelzeleler olur. Öyle ki, bu zelzelelerden onbin, yirmi bin, otuz bin kişi ölür. Allah, bu ölümü muttakilere öğüt, müminlere rahmet kafirlere ise azab kılar.
Ravi: Hz. Urve İbni Ruveym (r.a.).
11. Aranızda "Nübüvvet", Allah'ın istediği kadar sürer. Sonra onu, (Peygamberliği) kaldırmayı istediği zaman da kaldırır. Sonra, Allah'ın sürmesini murad ettiği kadar (otuz sene) "Nübüvvet yolunda halifelik" gelir. Sonra kaldırmayı istediği zaman onu kaldırır. Ve Allah'ın murad ettiği kadar devam eden "Şiddetli bir meliklik" idaresi gelir. Sonra, onu da kaldırmayı istediği zaman kaldırır. Sonra, "zorba bir idare" gelir. Sonra da "Nübüvvet yolu üzere bir hilafet" gelir. (Mehdi (a.s)ın zuhuru)
Ravi: Hz. Huzeyfe (r.a.)
 Y
İlahi! Hamdini sözüme sertac ettim,
zikrini kalbime mi’rac ettim.
Kitabını kendime minhac ettim.
Ben yoktum var ettin, varlığından haberdar ettin,
aşkınla gönlümü bi-karar ettin.
İnayetine sığındım, kapına geldim.
Hidayetine sığındım lütfuna geldim.
Kulluk edemedim affına geldim.
Şaşırtma beni doğruyu söylet,
neş’eni duyur hakikati öğret.
Sen duyurmazsan ben duyamam,
sen söyletmezsen ben söyleyemem,
sen sevdirmezsen ben sevemem,
sevdir bize hep sevdiklerini,
yerdir bize hep yerdiklerini
yar et bize erdirdiklerini.sevdin habibini kainata sevdirdin.sevdin de hıl ati risaleti geydirdin.makamı ibrahim den makamı mahmuda erdirdin.serveri esfiya kıldın.hatemi enbiya kıldın.muhammed mustafa kıldın.salat ü selam,tahiyyat ü ikram,her türlü ihtiram ona,onun al ü eshab ü etbaına yarab.
O’nun (s.a.v.) Merhametini Kuşanmak
Ahmet Taşgetiren
2011 - Nisan, Sayı: 302, Sayfa: 003 Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla....
.....
Kur’an’ı Rahman öğretti.
İnsanı Rahman yarattı.
Rahman koydu rahmet ölçüsünü.
“Rahmetenlilalemin”i Rahman gönderdi.
Rahmeten lil alemin olanın yüreğinden rahmet ışıkları taşındı evrene...
O tuttu insanın elinden, insanın yüreğini rahmetle o yoğurdu.
Kur’an rahmetti, Muhammed Mustafa rahmetti, İslam rahmetti.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi.
O geldi, insanı insan yaptı.
Kız çocuklarını kurtardı, onları diri diri toprağa gömen babaların yüreğini kurtardı, avucundan uçup giden kız çocuklarına yanan annelerin yüreğini kurtardı.
İslam, bir vahşet ortamından, rahmet insanı çıkardı.
İslam, bir vahşet toplumundan çağlar boyu örnek alınacak rahmet toplumu, saadet toplumu çıkardı.
Kutlu Peygamber, Allah’ın kutlu elçisi, bütün çağların annesi gibi, babası gibi, muallimi, mürebbisi gibi, emek verdi insanların yüreğine...
Rahmet... rahmet.... rahmet taşıdı.
Her işin başına Rahman ve Rahimin adını koymayı öğretti.
“Zulmü ve zalimi sevmez Allah” dedi, zulmü söktü aldı yüreklerden...
İpeğe dönüştü yürekler.
“Yerdekine merhamet etmeyene Gökteki merhamet etmez” dedi, gökten yere rahmet sağdı.
Kediyi aç bırakma, dedi.
Hayvana vurma, sövme dedi.
Karıncaları yakma, dedi.
Her şeyin hukuku var, dedi.
Dağları bile sevdi.
Çocukların başını okşadı.
Öksüzlere, yetimlere çok özel şefkati vardı.
Aç yatan komşudan komşuyu sorumlu tuttu.
Savaşta bile, vahşete izin vermedi.
Kadınlara, çocuklara, din adamlarına dokunulmazdı O’nun savaş hukukunda. Ağaçlar yakılmazdı...
Evet, o bir “Rahmet Peygamberi” idi.
Ve O, bütün çağlara rahmet taşımak için gelmişti.
Bütün çağların bütün insanlarına.
İslam evrensel bir çağrıydı ve İslam, bütün zamanların rahmet mesajı idi.
İnsan var oldukça, onun yüreğine, İslam’ın rahmet mesajı akmalıydı.
İnsanın yüreği, bütün çağlarda, İslam’ın rahmet mesajı ile yoğrulmalıydı.
.....
Şiddet kol geziyorsa hala... Üstelik çok daha vahşi boyutlarda...
Savaşlarda binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insan can veriyorsa... Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, savaş dışı kalması gereken herkes, savaşların kurbanı haline geliyorsa.
Üstelik savaşlar, çok daha kıyıcı kitle imha silahlarının kullanımına sahne oluyorsa.
Uyuşturucu çörekleniyorsa gençlerin yüreğine...
Küçücük kıvılcımlardan, büyük cinayetler çıkıyorsa...
Aile içi şiddet, anneleri, çocukları boğuyorsa...
Yeni doğan bebekler çöp konteynırlarında bulunuyorsa...
Babalık, annelik, evlatlık, dehşet verici bir değer aşınmasına maruz kalmışsa...
İlkel dönemlerde olduğu gibi merhametsizlik insanı devreden çıkarmış, neredeyse yeniden insan insanın kurdu haline gelmişse...
Üstelik çok daha vahşi araçlarla...
....
Rahman’a bağlılık yeniden yoğurmalı yüreklerimizi...
Rahmet Peygamberi yeniden tutmalı elimizden...
İnsanoğlu yeniden tutmalı Rahmet Peygamberi’nin elinden.
Yüreğini yeniden teslim etmeli O’nun merhamet terbiyesine...
İnsanın yüreği, yeniden arındırılmalı, İslam’ın rahmet potasında...
Çünkü ancak kalbi olanlar merhameti yüklenebilir.
Kur’an’ı yeniden okumalı insan. Rahman ve Rahim olan’dan indirilmiş nur huzmeleri halinde...
...
Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve Rahim Olan’ın adıyla yeniden başlamalı hayata...
Evrene rahmeti taşımalı.
Müslüman, buna kendi kişiliğinden başlamalı.
Her müslümanda bir rahmet insanı ete kemiğe bürünmüş olmalı.
Hazreti Mevlana “Memlekette üşüyenler varsa sen de üşü” diye sesleniyor.
Bu, evrensel bir empati çağrısıdır.
Başkasının acısı yakmalı bizim de yüreğimizi.
İslam toplumları rahmet toplumları olmalı.
Bir rahmet seferberliğine başlamalı.
Evlerimizde rahmet olmalı.
Babaların yüreği rahmet duygusuyla atmalı...
Anneler, rahimlerinde bebelerini rahmetle beslemeli, doğduklarında onları rahmet sütü ile emzirmeliler, çocukların yüreği rahmetle yoğrulmalı...
Ve çocuklar, yaşlı anne- babalarına rahmet kanatlarını germeli.
Öğretmenler rahmet insanı olmalı, öğrencilerin yüreğini rahmetle donatmalı.
Yönetenler rahmeti kuşanmalı, yönetilenler rahmeti çoğaltmalı.
Siyaset rahmeti ve merhameti çoğaltmak için yapılmalı...
Ülke ülke rahmeti solumalıyız.
Merhamet, içimizde sönmeye yüz tutmuş insanlık kandilini yeniden yakmalı.
Bin şekilde kendini göstermeli merhamet, insanda...
Bir çocuğun başını okşayarak mesela...
Dertli birinin ellerini tutarak mesela...
Ağlayan birinin göz yaşına ortak olarak mesela...
Ekmeğini bir yoksulla paylaşarak mesela...
Susuz kalmış köpeğe su vererek, ayağı yaralanmış kediyi tedavi ederek mesela...
Kara kışta üşüyen bir serçenin acısını paylaşarak mesela...
Sokakta mendil satan bir çocuğun üşüyen ellerini ısıtarak mesela...
Yakınlarını kaybetmiş bir dedenin, ninenin yalnızlığını paylaşarak mesela...
Çağımızda yaşanan insani acılar karşısında gözlerimizi yummayarak, kulaklarımızı kapamayarak, kalbimizi perdelemeyerek mesela...
...
Bizim coğrafyamızda, ve bütün coğrafyalarda insan çok acı çekti.
Yeni bir çağ başlamalı İslam’ın rahmetiyle donanan.
Yeni bir çağ başlamalı, Rahmeten lil aleminin, gönül iklimiyle buluşan.
Yeni bir çağ başlamalı, Saadet Çağı’ndan güzellikler taşıyan...
......
Bismillahirrahmanirrahim.
Rahman ve Rahim olanın adıyla...
İKİNCİ ŞUA
Eskişehir hapsinin son meyvesi
Otuz Birinci Lem'a'nın İkinci Şuâı
On altı sene evvel, Eskişehir Hapishanesi'nde, arkadaşlarımın tahliyeleriyle yalnız kaldığım bir vakitte, şu Şuâ, gayet acele, pek noksan kalemimle, sıkıntılı, rahatsızlık bir zamanda telif edildiğinden bir derece intizamsız olmakla beraber, bugünlerde tashih ederken, İmân ve tevhid noktasında pek çok kıymettar ve kuvvetli ve ehemmiyetli gördüm.
Said Nursî
"Allahu Ehad" ism-i âzamına dair yedinci nükte-i âzam ve altı İsm-i âzamın altı nüktesinin yedincisi.
İhtar:
Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünkü, içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşaallah. Maatteessüf, ben burada kimseyle görüşemediğimden, kendime tebyiz edip yazdıramadım. Bu risalenin kıymetini anlamak istersen, başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyveyi ve âhirdeki Hâtimeyi ve Hâtime'den iki sayfa evvelki meseleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra tamamını teennî ile mütalâa eyle.
insanlığın en büyük meselesi cehennemden kurtulmaktır.
2991. [5:7, Hadîs No: 6263]
Bem'binÂzib (r.a.) rivayet ediyor:
Bu ümmetten şu on sınıf, yüce Allah'ı inkâr eden kâfirlere benzer:
1) Müslümanların ortak malını zimmetine geçiren,
2) Sihir yapan,
3) Yakınını yabancılardan kıskanmayan,
4) Kadına arkadan yaklaşan,
5) îçki içen,
6) Zekât vermeyen,
7) îmkân bulduğu halde hacca gitmeden ölen,
8) Fitne için çaba gösteren,
9) Müslümanlarla mücadele halinde olan kâfirlere silah satan,
10.nikah düşmeyen bir yakınıyla evlenen.
festakim kemaümirte emrolunduğun gibi dosdoğru ol.
Jdkxur
Bir kimse bütün kaygılarını bir kaygı yaparsa (ahiret kaygısı) Allah onun diğer kaygılarına kãfi gelir.eğer dünya ahvaline âlit kaygılarını yayarsa,Allah ona ( hangi vadide helâk olursa olsun ) sahip çıkmaz..
Hz.İbni Mesud r.a.
Sabır kurtuluşun anahtarıdır.
Bu zamanın hicreti haramlardan kaçmaktır. (Korunmaktır)
Namazı camide kılarsa elini rızık ile doldururum, namazı camide kılmassan gününü meşkuliyet ile doldururum
Esad Coşan hoca..
Gönlünden kötü düşünceler kötü huylar gitmeden padişah konmaz saraya (gönüle) ...
Renklerin kendisine en sevgilisi yeşildi.
Ramuz El-E Hadis
Cilt 2 sayfa 521\6
İlimden istediğiniz kadar öğrenin öğrendiğimizle amel edemesseniz,Allah o ilimle sizi asla faydalandırmaz.
Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar. Güneş yanlızda olsa etrafına ışık saçar.üzülme doğruların kaderidir yalnızlık. Kargalar sürü ile kartallar yanlız uçar....
Diyanet takvimi
Insanların en cahili ahiretini başkasının dünyası için satandır.
Helalin 9/10 harama düşmek korkusu ile terkederdik..
Yolu mezbeleden geçse orada durur ve işte hırsla sarıldığınız dünya derdi.
Ahiret işlerinde zarar etmektense dünyaya ait işlerde zarar ediniz böylesi sizin için daha hayırlıdır.
Darlıkta da varlıkta da haramdan sakın...
ahiret başlamıştır.bu dünyada yaptıklarımızla ahiret şekilleniyor.
islam aleminin kurtuluş reçetesi:
cehalet,fakirlik,tefrikayı yenmektir.
itaat ancak meşru emre olur.
..resulullah..
kanaatkar olmak rahatlığa kavuşturur.
günah zalimliktir.
ilim öğremek nafile ibadetden üstündür.
ilim ezber edilen şey değil ,ezber edilen şeyden temin edilen faydadır.
padişah konmaz kalp mamur olmayınca
kalp temiz olmayınca allah c.c. o kalpe tecelli etmez.
idare eden kaba kuvvet değil, hakkaniyet ve adalettir.
kaide,allah c.c.a kulluk iyi güzel
yaparsa,allah c.c.a kulluğa çalışırsa,dünyadaki işlerini dünyanın içindeki insanlarla ilişkilerini düzemler kolaylaştırır.
allah c.c.a kulluk esas meseledir.
ahireti hedef aldımı dünyasını güzelleştirir.
dediği olur denmez allah c.c.dilediği olur denir.
islam daha önceyi siler.kaide.
ilim ile servet ayrılmamalıdır
ilm ile takva ayrılmamalıdır.
insanın sevdiğinin amelinin sevabı kendisinede yazılır.
az nimeti az sanma,kimden geldi ona bak.az günahı az sanma kime karşı ona bak.
mümin cennette evlad istediğinde,onun hamli,doğumu ve yaşı bir anda istediği şekilde olur.
ramuz el ehadis 1.cilt.230.s. 6.p.
şarta göre hüküm verilir.islami ilmi kaide.
kalbini safi, açılır sana kapı, görürsün mevlayı,gayemiz cemalullahı tanımak,gayemiz iyi insan olmak.allah c.c.rızasını,sevgisini kazanmak tasavvuftadır.esad çoşan.
büyük randevu bilsem nerede,saat kaçta.tabutumun tahtası,bilsem hangi ağaçta.
anladım işi,sanat allah c.c.aramakmış.marifet bu,gerisi yalnız çelik çomakmış.n.f. kısakürek.
süfyan ı sevri r.a.kişinin dindarlığı,ekmeğinin helalliği nispetindedir buyurmuştur.
bütün kemalatın membağı imandır.şualar. bedüüzzaman.
insanı yükselten şeyler.
1.ilim.
2.edep.
3.emanet.
4.iffet.
beş vakit namazı camide kılan sağlıklı olur.tenbihul gafilin.
her işteverilecek hüküm allah c.c.
için olmalıdır.kaide.
şükür allah c.c.ın yasaklarından sakınmandır.
ihlas amelin ruhudur.
dünya nimetlerinden islam nimeti
sana kafidir.ibretlerinden ölüm ibreti sana kafidir.meşguliyetlerinden taat meşguliyeti sana kafidir.
yoksul düştüğün zaman sadaka vererek allah c.c.ile ticaret yap.eline geçtiğin zaman çok şükret.sakın az şükürle allah c.c.ın nimetlerini elinden kaçırma.
öğünmek ademoğlunun neyineki,evveli nutfe,sonu cifedir.kendi rızkını dahi yaratamadığı gibi,kendini helaktan kurtaramaz.
muhabbetten muhammed s.a.v.oldu hasıl,muhammed s.a.v.siz muhabbetten ne hasıl.bezmi alem valide sultan.
allah c.c.katında kötü kimseler,birbirine laf götürüp getirenler,insanların kusurlarını arayarak tefrika çıkaranlardır.hadis i şerif.
en iyi yol doğruluk,en iyi kılavuz
bilgidir.
allah c.c. ın hoşnut olduğu kimseler,
o nun hükmüne razı olanlardır.
doğruluk kurtuluş yoludur.
gerçek güzellik,iyi ahlak,güzel huy
ve edeptir.
kendini ahlaksızlığa düşüreni soydan gelen asalet kurtaramaz.
ruhun hastalığı hırstan gelir.
adalet kuvvetini vicdandan alır.
tevazu insanı şeref sahibi yapar.
vicdanına danışsan kötü işten vazgeçersin.
kadına saygılı ol çünkü o insanoğlunun anasıdır.
dilini yermekten ve övmekten koru.
kendi suçunuzdan başka hiçbirşeyden korkmayınız.
doğruluk köprüsünden geçenler sırattanda geçerler.
haklıyı hak korur.
şeytan kuvvetini bilgisizlikten alır.
müslümanın namazına orucuna bakılmaz
işine bakılır.
islam ın temeli ilimdir.esad çoşan hoca
allah c.c.a dayan, sa ye sarıl,
hikmete ram ol.yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.
işinde ve sözünde doğruluktan ayrılma.hak doğruların yardımcısıdır.
tevazu ilmin meyvesidir.tevazu şeref
süsüdür.tevazunun meyvesi yükselmektir.kanaatın meyvesi azizliktir.
gıybet ve koğuculuktan sakınki,bunlar insanı halktan ve hak tan uzak ederler.
hiç kimseye hor bakma,incitme gönül
yıkma.sen nefsine yan çıkma.mevla görelim neyler neylerse güzel eyler.
sana söz götüren,sendende söz götürür.babasına ve annesine itaatlı
olan,evladını kendisine itaatli bulur.
para adamı pek çabuk rezil eder.
sinek rüzgarla beraber yaşayamaz.
para sevdasında olmayan kişi her nerede olursa olsun selamettedir.
kendi elinle verdiğin bir akça senden sonra verilecek yüz akçadan
daha değerlidir.
inci deniz dibinde,çer çöp çıkmış sahile.muhammed ikbal.
harekette birlik olmazsa,fikirde birlik faydasızdır.
ameller bir takım suretlerden
ibarettir.bunların ruhları ise içlerinde ihlas sırrının bulunmasıdır.
allah c.c. ın katında değer değer ve kıymetini öğrenmek istiyorsan,hangi işte seni ikamet ettiğine,seni hangi
halde tuttuğuna bak.ataullah iskenderi.
en bahtiyar gün ekmek ve yemeğin olmadığı gündür.
kuranın canı ilimdir.mehmet zahid kotku
kur an ebede ahirete çeker.ebediyet hayatı kazanmak akıl iman iledir.
ilim imanın içindedir.en evvel ahiret ilmi lazımdır. kuranın manasını bilmek kat kat sevap olur.
çünkü bir şeyin haram olmasının sebebi ikidir.birincisi pis ve zararlı olmasıdır.binaenaleyh insana
zarar veren her şey haramdır.ikincisi başkasının hakkına
taalluk etmesidir,dolayısıyla bir kimse izni olmaksızın,diğer bir kimsenin malından faydalanamaz.
ruhul furkan cilt.2 sy.189
kurtubi tefsirinde zikredidiğine göre sehl ibn i abdullah buyurduki.
kurtuluşüç şeydedir.1.helal yemek
2.farzları yerine getirmek.3.efendimiz s.a.v.uymak.
ruhul furkan tefsiri.
secde etmek allah c.c.ın ayaklarına
kapanmak gibidir.
hadisi şerif okumak sanki peygamberimiz s.a.v ile konuşmak gibidir.
allah c.c.ile konuşmak isteyen kuran okusun.esad coşan hoca.
iki şey vardır ki,allah c.c.cezasını dünyada verir.biri zulüm,diğeri anne babaya karşı gelmek.
içkiden sakınınız.çünkü o her kötülüğün anahtarıdır.
doğru işi doğru zeminde yapmak.
doğru sözü doğru zamanda söylemek
çok önemlidir.
nefsani arzularına yenilen insan
düşmanlarına yenilir.
fıtrat yalan söylemez.
güzel koku cennetten gelmektedir,reddedilmez.
iyi niyet kabul edilmez kuran ve sünnete uymayınca.
amelin ruhu ihlastır,ihlasın ruhu niyetdir.
kula çok konuşmaktan daha şerli bir şey verimemiştir.
kıyamet gününde ,sadakat sancağı,
ebu bekr r.a.için dikilecektirki
her sıddık onun sancağının altında
toplanacaktır.
adalet sancağı,hz.ömer r.a.için dikilecektir,her adil kimse onun sanacağı altında bulunacaktır.
sehavet cömertlik sancağı,hz.osman
r.a.için kurulacaktırki,her cömert kişi onun sancağı altında cem olunacaktır.
sehavet cömertlik sancağı,hz.osman
r.a.için kurulacaktırki,her cömert kişi onun sancağı altında cem olunacaktır.
şahadet sancağı,hz.ali r.a.için kurulacaktırki,her şehid onun sancağı altında olacaktır.
her fakih,fıkıh ilmine sahib olan kişi muaz ibni cebel r.a.ın sancağı altında,
her zahid dünyaya meyletmeyen kimse,
ebu zer r.a.sancağı altında,
her fakir ebud derda r.a.nın sancağı altında,
kıraat ilmine sahip olan herkes übeyy
ibni ka b r.a.ın sancağı altında,
haksız yere öldürülenlerde hüseyin ibni ali r.a.ın sancağı altında
toplanacaklardır.
o gün her insan topluluğunu imam önderleriyle birlikte çağıracağız,kavli şerifinin manası budur.ruhul furkan tefsiri cilt.4. sy.370.
Esir:kainattaki boşlukları dolduran, havadan hafif olup ısı ve ışığı nakleden cevher.esir maddesi lisalei nurda geçiyor. Taminimce icatlar yapılacak esir maddesinden...
Imanın cevheri ihsandır .
Taktiriri ezel gayrete aşıktır.
Yunus emre
oruçlu iken ölen cennete girer.
Adalet güzeldir,fakat idarecilerde olursa daha güzeldir.cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa daha güzeldir.dinde titiz olmak güzeldir,fakat alimlerde olursa daha güzeldir.sabır güzeldir,fakat fakirlerde olursa daha güzeldir.Tövbe güzeldir,fakat gençlerde olursa daha güzeldir. haya güzeldir,fakat kadınlarda olursa daha güzeldir.
Deylemi'nin
Müsnedü'l-firdevs'inden
iyilikleri kendisini sevindiren,kötülükleri ise kendisini
üzen kimse mümindir.taberaninin kebirinden.
gerçek ama baş gözü görmeyen değil,kalp gözü görmeyendir.
beyhakinin şuabül imanından.
güzel konuşma çok laf etmek değildir.o,doğru olanı açıkça ortaya
koymaktır.gerçek tutukluk,dil tutukluğu değil,hakkı bilmemektir.
deyleminin müsnedül firdevsinden.
hz.peygamberin s.a.v.son sözü şu oldu.namaza dikkat ediniz.namaza dikkat ediniz.idareniz altındakiler hakkında allah c.c. tan korkunuz,onlara iyi muamele ediniz.
ibni mace,vesaya.1.
Ebu Bekir Varrak Rahimehullah'dan söyle buyurmuştur:dört şeyi aradık, dört şeyde bulduk:
1.Allah-u teala nın rızasını,O'na itaate
2.rızık genişliğini, kuşluk namazında,
3.dinin selametini, dili muhafazada,
4.kabrin nurunu, gece namazında,
failsiz bir fiil ve müsemmasız bir
isim mümkün olmadığı gibi,mevsufsuz
bir sıfat,sanatkarsız bir sanat dahi mümkün değildir.müsemma.ismin sahibi
,isimlendirilen..mevsuf.vasıflanan, kendisinde bir sıfat mevcut olan.
risale i nur külliyatı asa yı musa sy. 121.
bu zamanda ilim amelden hayırlıdır.
sünnetlerin onda birini yapan kurtulacaktır.
ümmetimden bir taife sürekli olarak
hakka yardımcı olacaklardır.sürekli savaşmayı sürdürecklerdir.onlar ilim ehli olanlardır.
alusi tefsirinde zikredildiğine
göre,mevla teala bu ayeti celilede
evvela umumi sabrı tavsiye etmiştir,
zira sabır imanın yarısı ve kurtuluşun anahtarıdır.ulemadan bazısı buyurmuşturki,her şeyin bir
cevheri..özü..vardır,insanın cevheride aklıdır.aklın cevheri ise
sabırdır.
illet değişmeden hüküm değişmez.
efendimiz s.a.v.şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir.kıyamet gününde
insanların azap cihetinden en şiddetli olanı,ehlini,.çoluk çocuğunu,.cahil bırakandır.
mümin kınayanın kınamasından korkmaz.
insan neden korkarsa o musallat
edilir.
kafirlerin ebediyyen cehennemden
çıkamayacaklarına dair 45 ayet vardır.
yanlış bilgi felaket kaynağıdır.
kazım karabekir.
allah bidat sahabinin amelini,bidatini bırakıncaya kadar
kabul etmez.hz.ibni abbas r.a.
bir mümin diğer mümin için,duvarın birbirini perçinleyen tuğlası gibidir.buhari salat 88.
ramazan hilali herzaman güneşin
battığı yerden hilal doğarsa
ramazan ayı başlar veya biter.
allah c.c. kimi severse en bahtiyar kişi odur.
güzel ahlak sünneti seniyyeye ittiba
olmaktır.
fukarayı seviniz.
hakkın hatırı alidir,.yücedir,.
hiçbir hatıra feda edilmez.
kimin hatırı kırılırsa kırılsın
yalnız hak sağ olsun.divanı harbi örfi.
kim allah c.c.ın dinine yardım ederse allah c.c.da ona yardım eder.
kuran ın canı ilimdir.
ameller bir takım suretlerden
ibarettir.bunların ruhları ise
içlerinde ihlas sırrının bulunmasıdır.
kuran ebede ahirete çeker.
ebediyet hayatını kazanmak akıl iman iledir.
ilim imanın içindedir.
hayası olmayana gıybet yoktur.
ramuz el ehadis 2.cilt s.447.2.
tevazu ilmin meyvesidir.tevazu şeref süsüdür.tevazunun meyvesi yükselmektir.kanaatin meyvesi azizliktir.
ebu bekril verrak.r. şöyle buyurmuştur. dört şeyi aradık,dört şeyde bulduk.1.allahu tealanın rızasını,ona itaatte.2.rızık genişliğini,kuşluk namazında.3.din selametini dili muhafazada.4.kabrin nurunu,gece namazında.
Hakkı batıl ile karıştırıp telbis (hile oyul) etmeyiniz, doğruyu yalanla, yanlışlarla bulayıpta bile bile hakkı ketmetmetmeyiniz(ketm:gizleme,saklama
Bir sözü,bir haberi, bir sırrı saklama; gizli tutma göstermeme)
bu ayetin mefhumu pek şümullüdür. İlmi ve ameli hususata şamildir.
Bakara süresi 42.ayet hak dili kuran dili efer neşriyat ve dağıtım
Sayfa:335
Hamidü'l-Leffâf hazretleri buyurmuştur ki:Allah-u Tealâ bir
kişiyi helâk etmek istediği zaman ona üç şey vererek azabeder.
1-) Ona ilim verir, fakat âlimler gibi amel etmeyi nasibetmez.
2-) Dostlarıyla beraberlik nasibeder, onların haklarını bilmekten mahrum eder.
3-)O kişiye ibadet kapısını açar, ihlâs kapısını kapar.
Ruhu-l furkan 5.cilt sayfa:144
Hamidü'l-Leffâf hazretleri buyurmuştur ki:Allah-u Tealâ bir
kişiyi helâk etmek istediği zaman ona üç şey vererek azabeder.
1-) Ona ilim verir, fakat âlimler gibi amel etmeyi nasibetmez.
2-) Dostlarıyla beraberlik nasibeder, onların haklarını bilmekten mahrum eder.
3-)O kişiye ibadet kapısını açar, ihlâs kapısını kapar.
Ruhu-l furkan 5.cilt sayfa:144
Hamidü'l-Leffâf hazretleri buyurmuştur ki:Allah-u Tealâ bir
kişiyi helâk etmek istediği zaman ona üç şey vererek azabeder.
1-) Ona ilim verir, fakat âlimler gibi amel etmeyi nasibetmez.
2-) Dostlarıyla beraberlik nasibeder, onların haklarını bilmekten mahrum eder.
3-)O kişiye ibadet kapısını açar, ihlâs kapısını kapar.
Ruhu-l furkan 5.cilt sayfa:144
Hamidü'l-Leffâf hazretleri buyurmuştur ki:Allah-u Tealâ bir
kişiyi helâk etmek istediği zaman ona üç şey vererek azabeder.
1-) Ona ilim verir, fakat âlimler gibi amel etmeyi nasibetmez.
2-) Dostlarıyla beraberlik nasibeder, onların haklarını bilmekten mahrum eder.
3-)O kişiye ibadet kapısını açar, ihlâs kapısını kapar.
Ruhu-l furkan 5.cilt sayfa:144
Rivayete göre bir mecusi yüz dinar sakada verdi .bunu gören şiblî hazretleri,"bu sadaka sana yaramaz"diyince mecusi ağlayarak göğe baktı, o anda gökten bir kağıt parçası indi ki, yeşil bir hatla söyle yazılıydı:
Cömertliğin mükafati ebedi cennetir,
Azap gününde korkudan emniyettir.
Ateş, cömerdi yakacak değildir,
Velevki cömert, mesusidendir."
Yani cömert kişi kafir de olsa allah u teala onu imana muvaffak edebilir, mümini ise daha ziyade ibadet ve ihlasa sahip ederek, yüksek derecelere ve cemalini muşahedeye nail edecektir.
"İki kişinin dinde çıkardığı fitneyi şeytan bile çıkaramaz:
1-) Dünya hırsına sahip alim ve
2-) ilimden mahrum ham sofu!"
Helâk edici nesne üçtür:
1-biri , yalan söylemektir.
2-biri, haram yemektir.
3-biri de dünyayı sevmektir.
Samimiyetin olmadığı yerde ülfetten, birlikten, huzur ve mutluluktan, muhabbet ve muvaffakiyetten bahsetmek zordur.altınoluk nisan 2014
Rıza makamı zühdden daha hayırlıdır.mehmet zahid kotku
Zamanında söylenen söz atıpda vuran silah gibidir.ruh hastalanmaz.nihat derindere
Demek niyet bir ruhtur.o ruhun ruhuda ihlastır.öyle ise necat ve halas ancak ihlas iledir.mesnevi i nuriye
Bu vatanda şimdilik dört parti var.biri halk partisi, biri demokrat, biri millet, diğeri ittihad ı islamdır.
Dehsetli tahripçilere karşı âncak ittihad ı islam dayanabilir.risale i nur.ittihad ı islamın zamanı geldi.
bu ümmetten ilk kaldırılacak şey emanet ve huşudur.o derecedeki huşu sahibi biri görülmez duruma girilir.
doğru işi doğru zeminde yapmak
doğru sözü doğru zamanda söylemek çok önemlidir.
zulümden sakınınız.çünkü zulmün cezasından daha süratli gelen hiç bir ceza yoktur.
bir kimse bu duaya devam ederse beladan zor görmeden vefat eder.allahümme ahsin akibetena fil umuri,küllüha ve ecirna min hizyid dünya ve azabül ahireh.ramuz el ehadis cilt.2. s.442. p.1.
sen nefsinle mücadele et,öteki düşmanlarını allah c.c. bırak.
Yorum Gönder